Talmud ve Hadis... Karşılaştırmalı Bir Araştırma
“Harfleri öğrenenler, artık belleklerini işletmeyecekleri için, unutkan
olacaklar: İşte bu bilgiyi elde etmenin sonu! Yazıya güvendikleri için,
etraftaki şeyleri içeriden kendi kendilerine hatırlayacakları yerde, dışarıdan
kargacık-burgacık izler sayesinde hatırlamaya çalışacaklar..
" Platon, Phaidros, 274e.
Çalışma, Giriş ve Beş Bölüm Gen oluşmaktadır: Giriş kısmında; Hadis’in
‘söz’ (kavi) iken uygulama ifâde eden Sünnet hâline dönüşen 'yazılı hadislere,
Sünnet’in de ilk hâliyle ‘eylem-uygulama’ (fiil) olduğu hâlde sonradan
metinleşen (şifâhî) Hadidva 'Sünnet’ formuna dönüş(türül)mesinden dolayı
anlama-yorumlamada ortaya çıkan güçlükleri aşmaya dâir teorik bir argüman ele
alınmıştır. İlaveten burada, dizgilerden sünnet olanlarını, .«...erden de
hadis olanlarını şifahilik karakterleri esas alınarak, rivâyet modellerini
yeniden hadis tahammül yolları’nmm keyfiyeti ile anlama [־keyfiyetini anlama
ile], senedGn metrik, metiri den senede doğru her ikisini değere tâbi tutacak
bir sistemle elde mevcut metinlerin aslî tabiatına ulaşmada yardımcı olacağı
kanaati dile getirilmiştir. Bir de, sözlü karaktere sâhip olduğu düşünülen
hadisleri, mânâ ile rivâyet edilen sünnet ve hadislerle eş tutmanın yahut
lafzen rivâyet edilen hadislerin, sözlü rivâyetin dışında bırakılmış olması
olgusundan tutarlı bir sistematiğin kelimelerin [hadis ve sünnet] içinden
çıkarılabileceği savma ulaşılmıştır. Karşımızda ‘anlaşılmaya muhtaç bir metin’
olarak duran Hadis’in, aslında, bir zamanda, geçmişte 'anlaşdy)mayanların
kendisiyle anlamlı hâle geldiği açıklamalar ve açıklayıcı sözler’GGığp. gerçeği
fenomenolojik ve epistemolojik açıdan incelenmeye ve bunlar vasıtasıyla bazı
kavramlar geliştirilmeye gayret edilmiştir. Zirâ, Pey-gamber’in belki de Kur’ân
kadar bağlayıcılığı olmasın diye metn’e dâhil etmek iste-mediği'geçici’, kimi
zaman’ özel’ya da 'bir durumla mukayyed’ olan açıklamaları olarak Hadisler,
aynı zamanda, Hâdiseler, yani yeni bir olgu karşısında dile gelen
kendi-liginden gelişen peygamberi tepki ve yansımalar kabilindendir. ‘Kur’ân’m
açıklayıcı-yorumu olarak hadisler’ ayrı birer fenomen olduklarından, kendileri
açıklayıcı iken, bir zaman sonra açıklanma ve yorumlanmaya muhtaç hâle gelmeye
başlayınca, Sün-netm konumunun sorgulanması yahut sorgusuz-sualsiz kabul
edilmesi bir başka gerçeklik olarak anlaşılmaya çalışılmıştır. Ayrıca, bu kısımda,
Peygamber’e Kur’ân’m yanında bir benzerinin verildiği hadisi ile Kur’ân’da
geçen hikmeti Sünnet’e yoranlar bir tarafa bırakılırsa, Sünnet’in elimizde
yazılı olarak mevcut olan ve bir zamanlar kendi zamanlarının canlı şahitleri
olan şimdiki metin hâlindeki kadavralarına ne tür bir metodla ve nasıl bir
bakış açısıyla yaklaşacağımız meselesi irdelenmiştir. Kısacası burada hadisler
özelinde Sözlü rivayetin doğasına farklı bir pencereden bakılmaya
çalışılmıştır.
*
“Sözlü Rıvâyet’te ‘Yazı Karşıtlığı’ Paradoksu” başlıklı Birinci
Bölüntüse, ‘yazı karşıtlığı’ paradoksu ve geliştirilen ‘sözlü rivayet tekniği’
teorisi, hem Yahudi ve hem de İslâmî geleneklerin şerîaten benzerlikleri
bağlamında ele alınacaktır. İbranî geleneğin bir süre ‘yazılı olanı sözlü
olarak aktaramama, sözlü olanı da yazılı olarak aktaramama’ özetlenecek
‘Talmudî ilke’ doğrultusunda rabbanî Talmud-râvîsi-din bilginlerinin
geliştirdiği tutumları ile, İslâmî geleneğin “Benden, Kur’ân’dan başka bir şey
yazmayınız, yazanlar varsa da yazdıklarını imha ....” şeklindeki ‘Nebevi
ilke’nin etkisinde daha önceki kültüre ־(muhtemelen Yahudilik’e)- gönderme
yapılarak, Yazılı olana eşdeğer olacak Kur’ân’a alternatif bir kitabın ־(yani
Sünnetlerin Sözlü hâlden Yazılı hâle dönüşmesi ve Kur’ân’ı gölgede bira-kan
Kur’ân Kitabı’nın alternatifi bir Hadis Kitabının)- ortaya çıkacağı endişesinin
inşâ ettirdiği tutum incelenecektir. Talmud’un bir bütün hâlinde muhtevasının
ve isnâd sisteminin savunusu olan Şalşelet ha-Kabala [הקבלה שלשלת] ’mn Talmud
râvîsi-din bilgini Rabbilerin Yazılı Tora karşısındaki otoritesini
sağlamlaştırma çabası olarak görülebileceği gibi, geleneksel İslâmî anlayışın
Hz. Muhammed’in Sünneti’ne [Li-tübeyyine li’n’nâsi mâ nüzzde ileyhırn\ âyeti ve
\lnnî ûtiytü el-kitâbe ve mislehu ma’ahu\ hadisi gibi pek çok nassa istinâden
Kur’ân’a denk bir otoritenin sağlanması ve daha sonra ‘İsnâdSistemimin yani
Silsiletü’l-Esânîd ÂLA״]’!!! İslâm ümmetine has ve hiçbir ümmete nasip olmayan
benzersiz bir mevhibe olduğu inancı/avuntusu, kısmen ‘Sünneti güvence altına
alma ve koruma çabaları olarak görülebilir. Bu bolü-mün./'Z( kısmı, Ibrânî
gelenek içerisinde kutsal metinleri yazıyla kayıt altına almaya karşı
eğilimlerin kökenini inceleme amacını taşır. İkincikısmindi. ise, temelde,
İslâmî gelenekte hadislerin yazılması yasağının yalnızca Hadis Tarihi ve Usûlü
bakımından ele alınmasının konunun anlaşılmasında tek başına yeterli olmadığı
fikrine dayanmaktadır. İslâmî geleneğin ilk asırdan itibaren bazı görüşleri merkeze
alarak vurgu yaptığı ‘yazı karşıtlığl [kerâhetü kıtâbeti’l-hadîs=^^ll âaIjS],
Kur’ân’m indiği sıralarda haklı kaygıları taşırken, sonradan sâdece şeklî bir
uygulamadan öteye gitmeyen dinî bir dogmaya dönüşmüştür. Bu dogmanın yanlışlığı
anlaşılınca da, o zamana kadar yazılması gereken pek çok kayıt maalesef tarihin
hengâmesinde yitip gitmiştir. Burada, İslâmî gelenekte teşekkül eden bu ‘yazı
karşıtlığımın İbrânî gelenekteki ‘yazı karşıtlığıyla. bir bağı olup olmadığı
mukâyase edilerek tesbite çalışılmıştır. Gördüğümüz kadarıyla, ‘hadislerin
yazılması yasağı’nm İbrânî gelenek içerisinde geliştirilen yazılı olanları
yazılı, sözlü olanları da sözlü aktarma geleneğiyle ilişkilen-dirilmesi âdet
halini almış gözükmektedir. Kanaatimizce, biribirine benzeyen âdet-örf,
uygulama ve insanlığın ortak özelliklerinin kendinden öncekine ircâ sûretiyle
kökenlerini orada aramak bilimsel olarak uygun gibi gözükse de, bu metodla
önceki gelenekle ilişkilendirme her zaman doğru ve güvenilir sonuç
vermeyebilir. İnsan varlığının ontik benzerliği, farklı zaman ve yerlerde,
benzer, hatta aynı davranış ve inançların ortaya çıkmasına neden olabilir.
“Talmud ve Hadis’in ‘Sözlü Rivayet Tekniği’ Teorisi” başlıklı İkinci
Bölümde, İbranî gelenekte Talmud’un rivâyeti ve bunun arka planı ile İslâmî
gelenekte Hadislerin sözlü rivâyet tekniği, teorik zeminde her iki geleneğin
temel kaynaklardan hareketle incelenerek, ortak yönler ile farklı olanlar ve
çelişen hususlar mukâyese edilmeye çalışılacaktır.
*
“Talmud Usûlü’ne Giriş: Bir Deneme” adlı Üçüncü Bölümde ise, Hadis
Usûlü ve Tarihi’nin detaylarına girilmeden, sâdece Talmud Metodolojisi ile
ilgili kavramlar verilerek, hem Talmud uzmanı bilim adamlarının her ikisini bir
arada mütalaa etmediklerinden dolayı gözden kaçırdığı bazı benzerlikler, hem de
Hadis alanında çalışacakların okuduktan sonra fark edeceği kimi benzeşimler
gözler önüne serilmeye çalışılacaktır. Burada, Talmud râvî sistemi detaylı
tablolarla dönemlerine ve râvî tabakalarına göre rivâyet zincirleri verilmiş ve
ileride yapılacak karşılaştırmalara kolaylık getirmesi düşünülmüştür. Babil
(Bavlî) ve Filistin (Yeruşaltnî) Talmudla-rı’nın içeriklerinin verildiği
tablolarda ise, kısaca Talmud’un ana bölümlerinin içeriği verilmiş ve bunların
çalışmalarını sürdürdüğümüz Talmud ve Hadis mecmularmın karşılıklı muhteva
mukayesesine bir çerçeve çizeceği düşünülmüştür.
*
“Hadis ve Talmud’un Rivâyeti ve Korunması’nda Şahsî Kayıtlar” adlı
Dördüncü Bö-lürride, Hadislerin rivâyeti ve korunması aşamasında râvîlerin
farklı tahammül siga-!arıyla aldıkları rivayetleri korumalarının bir
yardımcı-destek aracı ve unsuru olarak geliştirdikleri şahsî not ve kayıtların
hadislerin korunması ve metinlerinin sıhhatli inşâ’ı ameliyesinde nasıl bir
katkıda bulunduğu meselesi ile benzer özellikler sergileyen İbranî gelenekte
Sözlü Tora’nm korunmasındaki koşutluklar ele alınmıştır. Hadislerin tamamınsa
Peygamber asrından itibaren yazılı olarak kaydedil[e]memesi, o dönemde
j/<zez׳dan hiçbir şekilde yararlanılmadığı anlamına gelmediği gibi,
hadislerin bir bütün hâlinde aynı şekilde sözlü-yazı-desteksiz tarzda
geldiği şeklindeki bir savın bilimsel olarak isbatı da mümkün gözükmemektedir.
Bu bölümde, hadis râvîlertain rivayetleri muhâfaza etmede destek araç olarak
yazıyı kullanmaları ile Tannalarva Sözlü Tora’yı yazılı değil sözlü olarak alma
keyfiyetleri ve bu sözlü ri-vâyet ameliyesinde onların kendilerine ezber
esnasında veya unuttuklarında hatırlatıcı bir destek-araç olsun diye çok
düzenli olmasa da tuttukları özel kayıtlarının Hadis ve Talmud’un yazılı hâle
gelme süreçlerinin tarihine dâir arkaplanda kalan bilgiler olarak incelenip
değerlendirilecektir.
*
“Talmud ve Hadis Eğitimi” başlıklı Beşinci Bölüm, Yazılı Tora (Torah
şe-bihtav) Mişna ve Gemara’yı içeren Sözlü Tora {Torah şe-bdalpe = Talmud)’nm
eğitim metodu ve buna dâir kuralları ile benzer metodlara sâhip Hadisin rivâyet
ve dirayet ilimleri içerisinde geliştirdiği metodolojiyi özlü bir şekilde
mukâyese etmeyi hedefler. Nasıl ki Rabbanî Yahudilik’te Yazılı Tora
{Torahşe-bihtav=yrzzs!l) תורה) ve Sözlü Tora {Torah şe-bdalpe=TVH תורה שבעל)
her ikisi birlikte tam ve bütün Tora’yı oluşturuyorsa, aynı şekilde geleneksel
İslâmî anlayışta da Kur’ân ve Sünnet birbirini bütünleyici, açıklayıcı temel
iki nass olarak kabul edilir. Yahudiler için Talmud-Tora eğitimi bir mitzvadır
yani emirdir. Rambam buna, “ Çünkü Tora çalışmak ve onu öğrenmek zaten kişiyi
onunla amel etmeye sevk eder. Bu nedenle, Tora öğrenmek ve çalışmak
herhalükarda onunla amel etmekten daha bir önceliğe sâhiptif' sözleriyle vurgu
yapar. Bu bölümde, Maimonides’in Mişne Tordsvnâa Sefer ha-Mada’ içerisinde
“Hilhot Talmud Tora” (הלכות תלמוד תורה) ve Pirke Avot: 6:6 ile Buharî’nin
Sahîki içerisinde Kitâbu 1-llm’i culâ^Bilgi Kitabı] ve Hatîb el-Bağdâdî’nin
“el-Câmi’li-Ahlâki’r-Râvî veÂdâbi’s-Sâmi” [Râvî Ahlâkı ve Rivâyeti Dinleyen
(Sâmi)’in Takınması Gereken Tutum ve Etik Kurallar] adlı eseri özelinde
karşılaştırmalı olarak içerik açısından mukâyese edilmiştir.
Araştırmacı bir dalgıç gibidir. Yüzmeye, dalmaya, derinlere inmeye,
incileri yakından görmeye çabalar her zaman. Talmudve Hadis, her ikisi de biri
ötekini aratmayacak derinlikte Okyanuslar, 'iki Büyük Okyanusta yüzmeye
çalışan, yüzmeyi öğrenebilmenin yorgunluğuyla acı sular yutmak zorunda kalan
dalgıç adayı, gördüğü incilerden dolayı da acı suları tatlı şerbet diye kana
kana içmiş ama “Bütün baş-!angıçlargüçtür’,'J't\'W^ כל תחילות” bilinciyle boğulmamaya gayret etmiştir.
Gerek Israil-Yeruşalayim’de gerekse Türkiye’de çalışmalarımı
sürdürdüğüm esnada maddî ve manevî desteklerini benden esirgemeyen ve her dara
düştüğüm anda kendisine ulaşabildiğim çok kıymetli Hocam Prof. Dr. Mehmet
Çelik’e; kendilerinden İbranice dersler aldığım Hebrew University of
Jerusalem’e bağlı Rothberg Inter-national Sckoolun tüm İbranice Hocalarına
Ie-Kol ha-Morim/Morot’ (özellikle Gila Kohen’e) ve RISvo. yöneticisi iris Avivi
Hanımefendi’ye; Hadis uzmanı olarak eserin son okumasını yaparak değerli önerileri,
yaptığı tashihleri ve çalışmanın başından beri teşvik edici tutumundan dolayı
Prof. Dr. Bünyamin Erul Hocam’a; ve yedi yıl süren bu çalışmada uzlet, halvet,
gurbet ve rıhlette manen ve madden emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Ve, elbette hayatta tek sevincim Kızım S. Handeye ona hasretimin
nişanesi olarak sonsuz teşekkür ediyorum
Ayrıca basım aşamasında sabırla eser üzerinde çalışan Murat Ceyişakar
ve Kani Kumanovalı’ya ve bana değerli vakitlerini ayıran Musahhih Kemal Kırar
Beyefendi-ler’e teşekkür etmeyi de unutmamalıyım.
Son olarak, Türkiye Hahambaşısı genel sekreteri Yusuf Altıntaş Hocam’m
son basım aşamasında değerli vakitlerini ayırarak son derece titiz bir okumayla
eseri tashih etmeleri, yerinde ve gerekli önerileri söyleme âli cenaplıklarmdan
ötürü kendilerine içten teşekkür ettiğimi burada ifade etmeliyim.
Ve, 'İliç ’ beni yalnız bırakmayan, üzüntülerimi, acılarımı libâsıyla
şefkatle saran, gözyaşlarımı sükûnetiyle dindiren, zifirileşen karanlığı ve
artan sessizliğiyle zihnimi aydınlatan ve sessizliğini kelimeler olarak
kaynayan kalbime fısıldayan Gece’ye ve Gecenin Sâhibi’ne şükran borçluyum.
Mehmet Sait Toprak
Mardin/Zinciriye, 12 Nisan-2012 / 5772
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar