Print Friendly and PDF

HANOK'UN GİZEMLERİ & BARUH'UN KIYAMETİ

Bunlarada Bakarsınız

 


Çeviren:

Damla Saydam Çizme

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ   4

1.     KİTAP: “HANOK’UN GİZEMLERİ"    6

2.     KİTAP: “BARUH’UN KIYAMETİ"   63

‘’NERİAH OĞLU BARUH’UN DUASI’’  80

‘’BARUH’UN DUASI-2 ‘’     102

‘’BARUH’UN DOKUZ VE YARIM KABİLEYE YAZDIĞI MEKTUP’’                  .135

GİRİŞ V

Okuyacağınız bu eser, apokaliptik edebiyat açısından oldukça öneme sahip iki bölümden oluşmaktadır: “Hanok’un Gizemleri” ve “Baruh’un Kıyameti”. MS 1. yüzyılda Mısır’da yazıldığı düşünülen “Hanok’un Gizemleri”nden oluşan birinci bölüm, 1200 yıl boyunca Rusya’da bir manastırda saklı kalmıştır. Nuh’un büyük büyükbabası olan Hanok’un ismi; Tevrat, İncil ve Kur’an-ı Kerim’de de geçmektedir. İslamiyet’te İdris peygamber olarak bilinen Hanok için Kuran’ı Kerim’de şöyle denmektedir: “Ve Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o; doğru sözlü bir kimse, bir nebi idi. Onu yüce bir makama yükselttik.” (Meryem, 5657). Peki, Tanrı’nın yanına aldığı Hanok hakkında bilgimiz neden bu kadar kısıtlıdır? Yahudi ve Hıristiyan kiliseleri tarafınf dan kutsal kitaplardan çıkarılan “Hanok’un Gizemleri” isimli bu kitap, Hanok’un göğe alındıktan sonra orada gördükleri ve yaşadıkları konusunda detaylı bilgileri içermektedir. Tanrı’yla birebir konuştuğunu söyleyen Hanok; gezegenler, düşmüş melekler, cennet, cehennem, yaratılış gibi konularda çarpıcı detaylar vermektedir.

İkinci bölümde okuyacağınız “Baruh’un Kıyameti” ise, İ.Ö. 7. yüzyılın sonları ve 6. yüzyılın başlarında yaşamış peygamber Yeremya’nın yazmanı Baruh’un dilinden aktarılmaktadır. Baruh’un kaleme aldığı bu bölümler Tevrat’ta yer almamaktadır. Erdemli ve bilge bir şahsiyet olan Baruh; Yeremya’nın öğretilerine sadık davranarak bu öğretinin aktarımına aracılık etmiştir. Metin, geçmişte yaşananları ve gelecekte yaşanacaklardan bahsederken bunların nedenlerini de sorgulamaktadır. Ana temada ise içerik, iyi ve kötünün sorgulanması ile kurtuluşun ancak bilgelikle olacağı mesajını vermektedir.

Bir dönem gelecek, insanlık giderek yozlaşacak; insanlar nefret, öfke, tutku, kıskançlık, öç alma gibi duyulara kapılırken kötülük de hüküm sürecektir. Değerler giderek çökecek ve güzelliğin ayıp sayıldığı günler gelecektir. Bu dönemde herkes birbirine ters düşecek ve bu yozlaşmanın dışında kalabilen azınlık, bilge kişiler olacaktır. Bu günlere hazırlık yapan bilge-lik yolundaki kişiler, bahsedilen kötülüklerden zarar görmeyeceklerdir. Bu kimlikler, bilgelik hazinesinin mirasçıları olarak gelecek dünyanın da sahibi olacaklardır. İşte o zaman kötülükler sona erecek ve insanlık; huzur, neşe, sağlık ve refah içinde yaşayacaklardır.

CBN YAYINCILIK

1. KİTAP V

“HANOK'UN GİZEMLERİ''

YARED’İN OĞLU; BİLGE OLAN VE TANRI’NIN SEVGİLİ KULU

Çok bilge ve mükemmel işlerin mimarı olan bir adam vardı, Tanrı onu severdi. Bilge, ulu, tasavvur edilemez, asla değişmez Tanrı’nın, her şeyin Efendisinin krallıklarını; Efendi’nin hizmetkârlarının muhteşem, görkemli, parlak ve her şeyi gören makamını; Efendi’nin ulaşılmaz tahtını; tinsel hizmetkârların mertebe ve tezahürlerini görebilsin; yaratılmış kalabalığın ifade edilemez hizmetlerine; Kerubim’inl değişken görünümü ve tarif edilemez şarkısına ve sonsuz dünyaya tanık olsun diye Efendi onu yanına aldı.

I.

1.      O zamanlar şöyle demişti: “Oğlum Metuşalah doğduğunda 165 yaşımı doldurmak üzereydim: ondan sonra 200 yıl daha yaşadım ve hayatımın 365 yılını doldurdum.

2.      Birinci ayın birinci gününde evimde yalnızdım ve yatağıma uzanıp uyudum.

3.      Uykumda yüreğime acı bir keder doldu ve rüyamda ağladım. Bu kederin ne anlama geldiğini, bana ne yapacağını anlayamadım.

4.      Yeryüzünde daha önce hiç görmediğim kadar uzun iki adam karşıma çıktı.

5.      Yüzleri güneş gibi parlıyordu, gözleriyse yanan lambalar gibiydi ve dudaklarından alevler dökülüyordu. Elbiselerinde tüyler vardı, ayakları mordu, kanatları altından parlak, elleri kardan beyazdı. Başucumda dikilip beni ismimle çağırdılar.

6.      Uykumdan uyandım ve bu adamların önümde dikildiğini açıkça gördüm.

7.      Telaşla ayaklandım ve önlerinde saygıyla eğildim. Korkmuştum ve yüzümdeki ifade korkudan değişmişti.

8.     Adamlar bana şöyle dedi: “Neselen Hanok, korkma; ebedi Tanrı bizi sana gönderdi ve bugün sen bizimle birlikte semaya çıkacaksın.

9.     Oğullarına, hizmetkârlarına, evinde çalışan herkese haber ver ki Tanrı seni onlara geri verene kadar seni aramasınlar.”

10.    Söylediklerini yapmak için hızla dışarı çıktım. Oğullarım Metuşalah ve Regim’i çağırdım, onlara iki adamın bana söylediği muhteşem şeyleri anlattım.

(lbranice’deki “Kerub” sözcüğünün çoğulu. Tanrı’nın kolcu görevine atadığı insan, hayvan veya kuş başlı ve kanatlı olarak tasvir edilen göksel varlıklar.)

1.     “Dinleyin beni oğullarım, çünkü nereye gittiğimi ya da beni neyin beklediğini bilmiyorum.

2.     Şimdi, evlatlarım size diyorum ki: Tanrı’ya yüz çevirmeyin; Efendi’nin izinde gidin ve onun hükümlerine riayet edin. Göğü ve yeri yaratmamış beyhude tanrılara tapmayın çünkü onlar ve onlara tapanlar yok olacaktır.

3.     Ancak Tanrı korkusu sizin yüreklerimize inanç versin.

4.      Evlatlarım, Tanrı beni size geri verene kadar kimse beni aramasın.”

1.      Oğullarımla konuştuktan sonra bu adamlar beni çağırdı ve kanatlarının üzerine alarak bulutların üzerine koydular. Ve ne göreyim? Bulutlar hareket etti.

2.      Yükseldikçe havayı, daha da yükseklerde eteri gördüm. Sonra beni ilk semaya çıkardılar ve bana yeryüzündekinden daha muazzam bir deniz gösterdiler.

1.      Sonra karşıma yaşlıları ve yıldızların düzenlerini yönetenleri çıkardılar; yıldızları ve onların göksel hizmetlerini yöneten iki yüz meleği gösterdiler.

2.      Kanatlarıyla uçuyor, yıldızlar havada asılı dururken onların etrafında dönüyorlardı.

1.   Ardından; karın ve buzun hazinelerini, onların saklandığı berbat yerleri koruyan melekleri gördüm.

2.     Bulutların içinden çıktıkları ve yine içine girdikleri bulutların hazinelerini gördüm.

VI.

Bana çiyin hazinelerini gösterdiler. Mesh etmek için kullanılan kutsal yağ gibiydi ve görünüşü yeryüzündeki renklere benziyordu: ayrıca bir sürü melek bunların hazinelerini koruyor, hazineleri açıp kapatıyordu.

VII.

1.   Sonra adamlar beni aldı ve ikinci semaya çıkardı. Bana karanlığı gösterdiler; ebedi yargı gününü bekleyen mahkümları gördüm.

2.    Bu meleklerin görünüşü yeryüzünün karanlığından daha kasvetliydi ve durmadan ağlıyorlardı. Yanımdaki adamlara şöyle sordum: “Neden bu adamlara sürekli işkence ediliyor?”

3.   Adamlar cevap verdi: “Bunlar; Efendi’nin yolundan dönenler, Tanrı’nın buyruklarına uymayıp kendi istediklerini

yapanlar. Kendi efendileriyle birlikte günah işlediler ve ikinci semaya hapsedildiler.”

4.     Onlara çok acıdım. Bir de baktım ki, melekler önümde eğilip şöyle diyor: “Tanrı’nın kulu, bizim için Efendi’ye dua et.

5.    Bense şöyle dedim: “Ben kimim ki? Ölümlü bir adam olarak melekler için dua mı edeceğim? Nereye gittiğimi ya da beni neyin beklediğini bilen var mı? Benim için kim dua edecek. ”

VIII.

1.    Sonra, adamlar beni oradan alıp üçüncü semaya götürdüler. Beni, daha önce emsali görülmemiş benzersiz güzellikteki bir bahçenin ortasına bıraktılar.

2.     Güzel renklerde ağaçları, olgun, mis kokulu meyveleri; bu ağaçlarda yetişen enfes kokulu her türlü yiyeceği gördüm.

3.     Bahçenin ortasında Tanrı’nın cennete geldiğinde üzerinde dinlendiği hayat ağacı vardı. Bu ağacın mükemmelliğini ve muhteşem kokusunu tarif etmek imkânsız

4.     Yaratılmış her şeyden daha güzeldi. Her yanı altın gibi par. layan ağaç, kızıl renkteydi ve ateş gibi saydamdı. Her şeyi örtüyordu.

5.     Bahçedeki kökünden; bal, süt, yağ, şarap akan dört kaynak çıkıp dört ayrı yönde sakince akıyordu.

6.     Bu kaynaklar, yolsuzluk ve dürüstlük arasından Cennet Bahçesine akıyordu. Oradan da dünyaya inip diğer elementler gibi dönüşüme uğruyorlardı.

7.     Sürekli yağ damıtan bir zeytin ağacı vardı. Meyvesiz hiçbir ağaç yoktu, ağaçların hepsi kutsanmıştı.

8.     Bahçeyi üç yüz melek koruyordu. Hiç ara vermeksizin ilahiler söyleyen bu melekler, Efendi’ye hergün hizmet ediyordu. Sonra, dedim ki: “Burası ne kadar yüce bir yer?” Adamlar bana şöyle dedi:

IX.

“Hanok, burası ruhlarına ıstırap verenlerin her türlü sal­dırısına katlanan, adeletsizliğe yüz çevirip adil hüküm verebilen, açlara ekmek veren, çıplakları giydiren, düşmüşleri kaldıran, eziyet görmüş yetimlere yardım eden, Tanrı huzurunda günahsız ilerleyen ve sadece ona hizmet eden dürüstler için sonsuz bir miras olarak hazırlanmıştır.

1.     Ardından adamlar beni Kuzeydeki bölgeye götürüp çok korkunç bir yer gösterdiler.

2.     bu yerde her türlü işkence vardı. Zalim karanlık, koyu bir kasvet vardı orada; hiç ışık yoktu ama loş bir ateş sürekli yanıyor, ateşten bir nehir akıyondu. Her yer ateş ve buzla kaplıydı. Bu yüzden yakıyor ve donduruyordu.

3.     Mahkümlar çok vahşiydi. Zalim korkunç meleklerin elinde silahlar vardı ve insafsızca işkence ediyorlardı onlara.

4.    Ve ben şöyle dedim: “Ah, burası ne kadar korkunç bir yer!” Adamlar da şöyle karşılık verdi: “Hanok, burası Tanrı’ya saygı göstermeyen, dünyada fena işlerle uğraşan, homoseksüellik, cadılık, büyücülük, şeytani sihirler yapan; şeytani işleriyle böbürlenen, çalan, yalan söyleyen, iftira atan, haset duyan, şeytanca düşünen, zina yapan, adam öldürenler için hazırlanmıştır.

5.    Acınacak haldeki insanların ruhlarını çalan, fakirleri ezen, onların mallarını çalan, başkalarının mallarını çalarak zengin olan, onlara zarar veren; karınlarını doyurması gerekirken açların açlıktan ölmesine izin veren, giydirmesi gerekirken onları soyan; yaratıcılarını tanıyıp görmeyen, duymayan, beyhude cansız tanrılara tapan, putlar yaratan, elle yapılmış alçak şeylerin önünde eğilenler için bu yer, sonsuz bir miras olarak hazırlanmıştır.

XI.

1.     Ardından adamlar beni alıp dördüncü semaya götürdü. Bana Güneş ve Ay’ın ileri geri gidişlerini, tüm ışınlarını gösterdiler. Ve ben onların gidişlerini hesapladım, ışınlarını ölçtüm.

2.    Gördüm ki; Güneş’in ışığı Ay’ınkinden yedi kat daha fazla. Onların döngülerini ve inanılmaz bir hızla rüzgâr gibi üzerinde ilerledikleri arabalarını gözlemledim. Gece gündüz hiç durmadan ilerliyorlardı.

3.    Güneş’in arabasının sağında ve solunda her birinin altında bin yıldızın olduğu dört büyük yıldız vardı; toplamda sekiz bin yıldız.

4.     Yüz elli bin melek Güneş’le birlikte çıkıp gündüz ona eşlik ediyordu; gece ise bin melek. Her meleğin altı kanadı vardı. Güneş’in arabasının Önünde gidiyorlardı.

5.    Yüz melek, Güneş’i sıcak tutup daha da parlamasını sağlıyordu.

XII.

1.     Sonra, Güneş’in etrafında uçan diğer yaratıkları gör. düm. Onların ismi Feniks 2. ve Chalkidriydi 3. Garip ama muhte. şem bir görünüşleri vardı; ayakları ve kuyrukları aslana, başları ise timsaha benziyordu. Mor renkliydiler, gökkuşağına benziyorlardı ve 900 birim4 büyüklüğündeydiler.

2.     Meleklerinkine benzeyen on iki kanatları vardı ve Güneş’in arabasına eşlik edip Tanrı’nın buyurduğu gibi ısı ve çiy getiriyorlardı. İşte, Güneş böyle devrine başlayıp hiç bitmeyen ışınlarıyla semaların ve dünyanın altından geçer.

XIII.

1.     Bu adamlar beni alıp Doğu yakasına götürdüler ve Güneş’in belirli mevsimlerde içinden geçtiği kapıları gösterdiler. Güneş; ayların devirleri, saatlerin sayısı, gündüz ve geceye göre bu kapılardan geçip ortaya çıkıyordu.

2.     Altı büyük kapının açık olduğunu gördüm. Her bir kapı, altmış bir ve bir çeyrek stadya5 büyüklüğündeydi. Kapıları tam olarak ölçtüm; devasa büyüklükteydiler. Güneş bu kapılardan geçerek batıya gidiyor ve rotasına devam ediyordu. Ve tüm aylar boyunca bu şekilde devam ediyordu:

3.     İlk kapılardan kırk iki; ikinci kapılardan otuz beş; dördüncü kapılardan otuz beş; beşinci kapılardan otuz beş; altıncı kapılardan kırk beş günde geçiyordu.

4.     Dönüşünde de aynı şekilde devam ediyordu: beşinci kapıdan otuz beş; dördüncü kapıdan otuz beş; üçüncü kapıdan otuz beş; ikinci kapıdan otuz beş günde geçiyordu.

5.     Böylece bir yılın günleri, mevsimlerin değişimiyle tamamlanıyordu.

Not:

( 1. Anka, ölümsüzlük sembolü olarak kabul edilen ve

Arabistan çöllerinde yaşadığı farz edilen çok güzel bir kuş.)

( 2. Anka kuşu (mit), eşsiz insan; feniks (mit) erdem örneği ,)

(3 Chalkydri olarak da bilinir. )

(4 Ç.N: İngilizce’de kullanılan terim “measure’klır. Belirli bir ölçü birimi belirtilmediği için Türkçe metinde sadece “birim” olarak ifade edilmiştir.)

(5. Antik Yunanda kullanılan bir ölçü birimi. 1 stadya yaklaşık 185 metreye eşittir. )

XIV.

1. Daha sonra adamlar beni semanın Batısına götürdü. Bana, Güneş’in üç yüz altmış beş gün altı saatte içinden

geçtiği doğu kapılarının karşısındaki gösterdiler. büyük kapıları

2. Güneş, batarken bu kapılardan kapılarından geçerken dört yüz melek Efendi’ye götürüyordu. geçiyordu. Batı

onun tacını alıp

 

3.     Güneş, arabasında dönmeye devam ediyor ve gece boyunca yedi saat ışıksız dolaşıyordu. Gecenin sekizinci saatinde Doğuya yaklaştığında dört yüz melek tacını geri getirerek onu taçlandırıyordu.

XV.

1.    Ardından Feniks ve Chalkidri şarkı söylemeye başladı. Bu esnada kuşların her biri kanat çırpıyor, ışık verenin huzurunda biraraya toplanıyor ve Efendi’nin emrinde şarkı söylüyordu.

2.   Sonra, ışık veren tüm dünyayı ışığıyla aydınlatmak için öne çıktı.

3.   Onlar bana Güneş’in dönüşünü hesaplamayı öğretti. Güneş’in girdiği ve çıktığı kapılar muazzam kapılardı ve Tanrı bu kapıları bir yılın hesaplanması için yapmıştı.

4.    İşte bu nedenle Güneş 0 kadar büyük yaratılmıştır.

XVI.

1.     Bu adamlar bana Ay’ın hesaplamasını; tüm gidişlerini ve devirlerini gösterdi. Bana doğudan batıya uzanan ve ayın belirli zamanlarda girip çıktığı on iki muhteşem kapıyı gösterdiler.

2.   Birinci kapıdan Güneş batıdayken otuz bir, ikinci kapıdan otuz bir, üçüncü kapıdan otuz bir, dördüncü kapıdan otuz bir, beşinci kapıdan otuz bir, altıncı kapıdan otuz bir, yedinci kapıdan kapıdan otuz bir, sekizinci kapıdan otuz bir,

dokuzuncu kapıdan otuz bir, onuncu kapıdan otuz bir, on birinci kapıdan otuz bir, on ikinci kapıdan yirmi sekiz günde geçer.

3.    Devri sırasında batı ve doğu kapılarından geçerek bir yılı tamamlar.

4.    Güneş yılında üç yüz altmış beş ve çeyrek gün vardır.

5.     Ama kameri yılda, üç yüz elli dört gün vardır. Bu da yirmi dokuzgünlük on iki ay yapar. Kalan on bir gün güneş yılına aittir ve bu bir yıldaki kameri farktır. Dolayısıyla, büyük döngü 532 yıl sürer. Bir günün dördüncü kısmı üç yıl boyunca göz ardı edilir ve dördüncü yılda gün tamamlanmş olur.

6.    Dolayısıyla üç yıl boyunca bunlar semalardan atılır ve sayıyı tamamlamak için günlerin hesaplanmasına eklenmez. Bu hesapta, mevsimler her iki ayda değişir ve eksilecek iki tane daha vardır.

7.     Ay, batı kapılarından geçtikten sonra geri döner ve ışığıyla doğuya yönelir. Gece gündüz semalarda rüzgârlardan da hızlı bir şekilde ilerler. Orada ruhlar, yaratıklar ve altı kanatlı melekler uçar.

8.    On dokuz yıllık devirde yedi ay, ayın devrine eklenir.

( İngilizce metinde üçüncü kapı eksik görünüyor. Üçüncü kapı da eklendiğinde toplam gün sayısı 364’ü vermektedir.)

XVII.

1.    Semanın ortasında ziller, orglar donanmış hiç kesilmeyen sesisyle Efendi’ye hizmet eden birini gördüm. Onu dinlemekten çok keyif aldım.

XVIII.

2.   Adamlar sonra beni beşinci semaya çıkardı ve orada Grigori7 adı verilen hizmetkârları gördüm. İnsana benziyorlardı, devlerden de büyüktüler.

3.     Yüzleri soluktu, dudaklarından tek kelime dökülmüyordu. Beşinci semada hiçbir hareket yoktu. Yanımdaki adamlara: “Bu adamlar neden bu kadar solgun? Neden bu kadar kederliler? Neden hiç konuşmuyorlar? Neden burada hiçbir hareket yok?” diye sordum.

4.     Bana şöyle cevap verdiler: “Gördüklerin başlarındaki Satanail’le8 birlikte Efendi’yi reddeden Grigoriler.

5.     Bu yüzden ikinci şemadaki zifiri karanlıkta tutuluyorlar. İçlerinden üç tanesi, Tanrı’nın tahtını bırakıp Ermon diyarına gitti. Iermon Dağı’nda9 insanlarla iş ilişkilerine girdiler.

Sonra, dünya kızlarını görüp beğendiler ve onları kendilerine olarak aldılar.

6.     Yeryüzünü yaptıklarıyla kirlettiler. O dönemde kanunsuzca davrandılar, karışıklık yarattılar. Ardından uzun devler doğdu ve yeryüzüne günahkârlık hâkim oldu.

7.   Bu yüzden Tanrı onları yüce adaletiyle yargıladı. Kardeşleri için ağıt yakıyorlar, Efendi’nin o büyük gününde cezalandırılacaklar.

8.   Grigoriler’e şöyle dedim: “Kardeşlerinizi, yaptıklarını ve çektikleri işkenceyi gördüm. Onlar için dua ettim ama Tanrı onları, yer ve gök yok olana kadar yeraltına mahküm etti.

9.    Kardeşlerim, neden bekliyorsunuz? Neden Tanrı’ya hizmet etmiyorsunuz? Görevlerinizi yerine getirip neden Efendi’yi memnun etmiyorsunuz?”

10. Söylediklerimi dinlediler. Dört sıra halinde ayakta duruyorlardı. O da ne! Adamlarla birlikte ayakta dikilirken dört borazan büyük bir gürültüyle çalmaya, Grigoriler de tek bir ağızdan şarkı söylemeye başladı. Kederli ve şefkat dolu sesleri Efendi’ye kadar ulaştı.

(Gözleyen, izleyen melekler. B Şeytan )

1.     Adamlar beni oradan alıp altıncı semaya götürdü. Orada yedi melek grubu gördüm. Işıl ışıl parlayan melekler çok görkemliydi, yüzleri güneşten de parlaktı. Gözalıcı meleklerin yüzleri, davranışları ve elbiseleri aynıydı.

2.    Bu gruptakiler; yıldızların, Güneş’in devirlerini, ayın evrelerini inceleyip düzenliyor ve yeryüzündeki iyi ya da kötülüğü denetliyordu.

3.    Onlar; öğretileri, eğitimleri, hoş konuşmayı, şarkıları ve diğer bütün görkemli işleri düzenliyordu. Onlar, meleklerin üstüne atanan baş meleklerdi. Onlar gökte ve yerde yaşayan her şeyi itaat altında tutanlardı.

4.    Mevsimler ve yılları, nehirler ve denizleri, dünya meyvelerini, bitkileri yöneten, her canlıya besin sağlayan melekler vardı.

5.     Tüm insanların ruhlarını gözleyen ve Efendi’nin huzurunda insanların yaptıklarını, hayatlarını yazan melekler vardı.

6.    Ortalarında yedi feniks ve yedi kerubim ile yedi tane altı kanatlı yaratık vardı. Bunlar tek bir ses olup tek ağızdan şarkılar söylüyordu. Şarkılarını tarif etmek mümkün değildi. Efendi’nin ayakucunda neşe içinde coşuyorlardı.

( Hermon Dağı )

1.     Ardından adamlar beni yedinci semaya çıkardı. Orada muazzam bir ışık, yüce baş meleklerin ateşten ordularını, cisimsiz güçleri, lordları, prensleri, kerubim ile serafımin10 tahtlarını ve olanları izleyen birçok göz gördüm. Aydınlık saçan on bölük vardı. Korktum ve dehşet içinde titremeye başladım.

2.    Adamlar beni tutup ortalarına aldılar. Bana: “Korkma Hanok” dediler.

3.    Yüce tahtında oturan Efendi’yi gösterdiler bana. Tüm göksel varlıklar yaklaşıp on merdivende rütbelerine göre sıraya girdiler ve Efendi’yi selamladılar.

4.     Sonra, neşe ve coşku içinde yerlerine geçtiler. Sonsuz ışık içinde tatlı, yumuşak sesleriyle şarkı söylüyor, Efendi’ye hizmet ediyorlardı.

XXI.

1.    Kerubim ve Serafım gece gündüz Efendi’nin huzurunda bulunup onun isteklerini yerine getiriyordu. Altı kanatlı yaratıklar tahtının üzerinde şarkı söylüyor, ona gölge yapıyorlardı: “Yüce, Yüce, Yüce Sabaoth’un11 Efendisi! Gök ve yer, senin ihtişamınla dolu.

2.    Bütün bunları gördüğümde adamlar bana: “Hanok, buraya kadar sana eşlik etmekle görevlendirilmiştik” dedi ve yanımdan ayrıldı. Semanın ucunda bir başıma kalmıştım;

çok korktum. Yere yığıldım ve kendi kendime: “Aman Tanrım! Bana ne oldu böyle?” diye sordum

3.     Sonra Efendi bana yüce baş meleklerinden Cebrail’i gönderdi. Cebrail bana: “Korkma Hanok, hadi kalk ayağa ve benimle gel. Ebediyen Tanrı’nın huzurunda bekle.” dedi

4.    Ona şöyle yanıt verdim: “Ah Tanrım! Korkudan ruhum beni terk etti. Titriyorum. Beni buraya getiren adamları çağırın. Onlara güvenmiştim. Onlarla birlikte Efendi’nin huzuruna gidecektim.”

5.     Cebrail beni rüzgârda savrulan bir yaprak gibi tutup Efendi’nin huzuruna götürdü.

( Yahudi geleneğine göre baş melek. ll İbranice’de “ordular” anlamına gelir. )

XXII.

4.    Yere düştüm ve Efendi’ye dua ettim.

5.     Ve Efendi benimle konuştu: “Korkma Hanok; ayağa kalk ve sonsuza dek benim huzurumda kal.”

6.     Sonra, başmelek Mikail beni kaldırıp Efendi’nin huzuruna çıkardı. Efendi hizmetkârlanna şöyle dedi: “Hanok sonsuza kadar benim huzurumda kalsın!”

7.     Yüce olanlar Efendi’ye itaat etti ve dedi ki: “Hanok senin dünyanda yaşamaya devam etsin!”

8.    Efendi, Mikail’e şöyle dedi: “Hanok’un üzerinden dünya elbsilerini çıkar ve onu benim kutsal yağımla meshet. Sonra da onu benim yüceliğimle kuşat”

9.    Mikail, Efendi’nin söylediklerini yaptı. Beni meshetti, giydirdi. Yağ, ışıktan da parlaktı ve çiye benziyordu Mür gibi kokuyordu ve güneş ışığından da parlaktı.

10.     Kendime baktım; aynı Efendi’nin yüce hizmetkârları gibiydim. Hiçbir fark yoktıı; korku, titreme kalmamıştı.

11.     Efendi, baş meleklerinden birini çağırdı. Diğer baş meleklerden daha bilge olan Vretil12 adındaki bu melek, Efendi’nin yaptığı her şeyi yazdı.

12.    Efendi, Vretil’e şöyle dedi: “Saklandıkları yerden kitapları getirin ve Hanok’a bir kaval verin. Kitapları ona tercüme edin.” Vretil telaşla kitapları getirdi. Kitaplar mür gibi kokuyordu. Sonra bana bir kaval verdi.

(Tanrı’nın kâtibi olan baş melek. Baş melek Uriel’le de bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Mısır geleneğindeki Thoth’a benzer.)

XXIII.

1.     Ardından bana; göklerde, yeryüzünde, denizlerde meydana gelenleri, onların geliş gidişlerini, yıldırımının sesini; Güneş’i, Ay’ı ve yıldızların hareketlerini, değişimlerini; mevsimleri ve yılları; günleri ve saatleri; rüzgârları; meleklerin sayısını; silahlı meleklerin şarkılarını anlattı.

2.     İnsanla ilgili her şeyi, şarkılarının dillerini, insanların yaşamlarını, öğreti ve eğitimleri, tatlı sesle söylenen şarkıları ve öğretmeye değer her şeyi anlattı bana.

3.     Vretil, 30 gün 30 gece hiç durmadan bana bunları öğretti ve ben de 30 gün 30 gece hiç durmadan bu bilgileri yazdım.

4.     Sonra, Vretil bana: “Sana söylediğim her şeyi yazdın. Otur ve doğmamışların ruhları ve onlar için hazırlanmış yerler hakkında yaz.

5.     Her bir ruh, yeryüzü daha kurulmadan önce yaratılmıştır.”

6.     Otuz gün, otuz gece hiç durmadan hepsini yazdım ve kopyaladım. Sonunda üç yüz altmış altı kitap yazdım.

XXIV

1.     Sonra Efendi beni çağırdı ve dedi ki: “Hanok, soluma otur ve Cebrail’in elini tut.” Efendi’nin söylediğini yaptım.

2.     Efendi benimle konuştu: “Hanok, duran ve hareket eden her şeyi ben yarattım. Şimdi sana; en başta yokluktan neleri

var ettiğimi, görünmezden nasıl görünür şeyler yarattığımı anlatacağım.

3.     Meleklerime bile bu gizlerimi açıklamadım; onlara nereden geldiklerini söylemedim. Onlar, bugün sana anlattığım sonsuz yaratıcılığımı anlamadılar.

4.     Görünür hiçbir şey yokken planımı, görünmez şeyler arasında yürütüyordum; doğudan batıya ve batıdan doğuya giden güneş gibi.

5.     Güneş bile dinlenir ama ben hiç dinlenmedim çünkü her şeyi yaratmakla meşguldüın. Yapılması gerekenleri ve görünür yaratılışı planladım.

XXV.

1.     Derinlerde görünmez'olandan görünürlerin ortaya çıkmasını emrettim. Sonra, yüce Adoil (Adoel)’3 ortaya çıktı ve ben, ona baktım. Bir de ne göreyim! Kıpkırmızıydı ve parlıyordu.

2.     Ona şöyle dedim: “Parçalan Adoil ve senden gelenlerin görünür olmasına izin ver.”

3.     Parçalandı ve ondan muazzam bir ışık ortaya çıktı. Muazzam ışığın içinde kalmıştım. Işıktan ışık çıktıkça

planladığım yaratılışı görünür kılan muhteşem dünya ortaya çıktı.

4.     Kendim için bir taht yapıp üzerine oturdum ve ışığa şöyle dedim: “Yükseklere çık ve tahtımın üzerinde kal.-Yüksek yaratılışın temeli ol.”

5.     Işıktan daha yüksek bir şey yoktu. Arkama yaslandığımda tahtımdan onu görebiliyordum.

XXVI.

1.     İkinci kez derinlerden şöyle dedim: “Görünmez olandan görünür olan ortaya çıksın.” Ardından Arkhas“; çok katı, ağır Ve kıpkırmızı bir halde göründü.

2.     Ve ona dedim ki: “Arkhas, parçalara ayrıl ve senden gelenlerin görünmesini sağla.” Parçalara ayrıldığında karanlık ve büyüleyici bir halde dünya ortaya çıktı. Beraberinde aşağıdaki her şeyin yaratılışını getirmişti.

3.     İyi olduğunu gördüm ve ona dedim ki: “Aşağı in ve oluşumunu tamamla. Aşağıdakilerin temeli ol” ve öyle oldu. Ortaya çıktı ve aşağıdakilerin kaynağı oldu. Karanlığın altında başka hiçbir şey yoktu.

XXVII.

1.    Ardından aydınlık ve karanlığın ayrılmasını emrettim ve şöyle dedim: “Katı madde olsun” ve oldu.

2.   Onu dağıttım ve su ortaya çıktı. Suyu ışığın altında karanlığın üzerine serptim.

3.     Suları katılaştırıp derinleri oluşturdum ve suları ışıkla donattım. Yedi çemberi yarattım ve onları kristal gibi işledim; nemli ve kuru, cam ve buz gibi. Suya ve diğer elementlere, yedi yıldıza giden yolları ve oraya nasıl gidileceğini gösterdim.

4.     Sonra ışık ve karanlığı ayırdım; yani suları birbirinden ayırdım. Işığa: “Gündüz olsun”, karanlığa: “Gece olsun” dedim. Gece ve sabah oldu, ilk gün böylece oluştu.

(Ado (İbranice): Gürültü, ses. El (İbranice): Yüce, Büyük Olan 14 Arch (İbranice): Kemer. Archas, Arches “kemerler” anlamına gelir. )

XXVIII.

1.   Semaların çemberlerini güçlendirdim ve semaların altındaki suların tek bir yerde toplanmasını sağladım. Dalgaların kuruyup gitmesini istedim ve öyle oldu.

2.     Dalgalardan sert taşlar yaptım ve taşlardan kuru bir yığın oluşturdum. Bu yığına yeryüzü adını verdim.

3.     Yeryüzünün ortasına bir çukur, başka bir deyişle bir cehennem tayin ettim.

4.     Denizi bir yere topladım ve onu bir boyundurukla dizginledim. Sonra denize: “Sana ebedi bir bölüm verdim. Sabit yerinden ayrılma” dedim. Ardından hızlıca gökyüzünü yaptım ve onu suyun üzerine sabitledim.

5.     Buna, yaratılışın ilk günü dedim. Sonra gece oldu ve ardından gündüz.

XXIX.

1.     Bütün göksel varlıklar için ateşinkine benzer bir doğa tasarladım ve gözümü pek katı bir taşa diktim. Gözümün parlaklığmdan şimşekler muhteşem doğasını kazandı.

2.     Suyun içinde ateş, ateşin içinde su vardır. Ne biri diğerini söndürür ne de biri ötekini kurutur. Bu anlamda, şimşek güneşten parlaktır ve yumuşak su, katı taştan serttir.

3.     Taştan yüce ateşi ayırdım. Ateşten, tinsel varlıkların mertebelerini ve on bin meleği yarattım. Onların ateşli silahları vardır ve kıyafetleri alevlerden yapılmıştır. Ardından onlara sıraya geçmelerini emrettim.

4.     Baş melekler mertebesindekilerden biri, alt sırasındaki meleklerle birlikte imkânsız bir düşünceyi gerçekleştirmek

için çekti gitti. Tahtını yeryüzünün üzerindeki bulutlardan da yükseğe kuracaktı ki; böylece benim mertebeme ulaşabilsin.

5.     Onu, melekleriyle birlikte göklerden aşağı attım. Cehennemin üzerinde hiç durmadan uçuyordu.

XXX.

1.      Ardından tüm semaları yarattım ve bu, üçüncü günde oldu. Üçüncü gün yeryüzüne; yüce ağaçları yaratmasını, ağaçların meyve vermesini, dağların oluşmasını, her çeşit

bitkinin yetişmesini, her tohumun biçilmesini emrettim. Sonra cenneti bitkilendirdim ve çevresini çitlerle sardım. Silahlı, ateşten yapılmış melekleri oraya yerleştirdim ve böylece bir yenilik yaptım.

2.     Sonra akşam oldu, ardından gündüz; dördüncü gün geldi. Dördüncü gün semaların çemberleri içinde muazzam ışık olmasını istedim.

3.    En yüksekteki birinci çembere Kruno y11dızmı, ikinciye Afrodit’i, üçüncüye Ares’i, dördüncüye Güneş’i, beşinciye Zeus’u, altıncıya Hermes’i, yedinciye Ay’ı yerleştirdim.

4.    Daha aşağıdaki göğü daha az yıldızla süsledim.

5.    Günü aydınlatması için Güneşi, geceleri aydınlatması için yıldızları ve Ay’ı yerleştirdim. Güneş Zodyak’m burçlarına göre hareket eder, Ay da Zodyak’ın on iki burcunu izler.

6.    Sonra isimlerini belirleyip varoluşlarını sabitledim; yıldırımları, saatlerin devirlerini ve nasıl oluştuklarını belirledim.

7.    Sonra yine gece ve ardından gündüz oldu; beşinci gün geldi. Beşinci gün denize balıkları, kanatlı kümes hayvanlarını, yeryüzündeki sürüngenleri ve dört ayaklıları, havada uçanları, erkek ve dişiyi, nefes alan tüm canlıları üretmesini söyledim.

8.    Gece ve gündüzden sonra altıncı gün oldu. Altıncı gün bilgeliğime, yedi cevherden oluşan insanı yaratmasını söyledim: (l) Eti topraktan,(2) kanı çiyden,(3) gözleri

güneşten, (4) kemikleri taşlardan, (5) düşünceleri meleklerin ve bulutların hızından, (6) damarları ve saçları otlardan, (7) ruhu benim ve rüzgârın ruhundan yapıldı.

9.     Sonra ona yedi doğa verdim: bedenine duymayı, gözlerine görmeyi, koklama duyusunu, damarlarına dokunuşu, kanına tat almayı, kemiklerine dayanıklılığı, düşünce için hoşluğu verdim.

10.    Amaçladığım somut bir şeydi: Görünmez ve görünür doğadan insanı yarattım. Hem ölümü hem hayatı verdim ona; sözden yüceliğin içindeki küçüklük ve küçüklüğün içindeki yücelik yaratıldı.

11.     Ardından onu; ikinci bir melek gibi onurlu, yüce, ihtişamlı bir şekilde yeryüzüne koydum.

12.    Ve onu, yeryüzünü yönetmesi ve benim bilgeliğime sahip olması için yeryüzüne hükümdar kıldım. Yarattıklarım arasında yeryüzünde onun eşi benzeri yoktur.

13.     Ona dört elementten isim verdim: Doğu, Batı, Kuzey ve Güney.

14.    Onun için dört özel yıldız tayin ettim ve adını Adem. koydum.

15.     Ona irade verdim ve iki yol gösterdim: Işık ve karanlık. Sonra ona dedim ki: “Bu iyi, bu da kötü’; böylece onların içinde kim bana karşı sevgi besliyor kim benden nefret ediyor anlayabilecektim.

16.     Ben onun doğasını biliyordum ama o, kendi doğasını bilmiyordu. Bu yüzden günah işleme cehaleti onun kaderiydi ve günahları için ona ölümü verdim.

17.     Ardından onu uyuttum. Kaburga kemiğinden alıp ona eş yaptım.

18.     Eşi aracılığıyla ölüm geldi ve onun son sözünü aldım. Ona bir isim verdim; “anne” yani “Havva”.

XXXI.

1.     Adem’in dünyada bir hayatı vardı..., ve doğuda Aden’de bir bahçe yaptım. Ona, yasaları izlemesini ve talimatları uygulamasını söyledim.

2.     Onun için semaları açık bıraktım ki meleklerin zafer şarkısını dinleyebilsin. Cennette hiç karanlık yoktu, hep ışık vardı.

3.    Sonra şeytan başka bir dünya yaratmayı düşündü çünkü yeryüzündeki her şey Adem’e hizmet ediyordu ve şeytan onları yönetmek, onlara hükmetmek istedi.

4.     Şeytan en aşağılık yerlerin kötü ruhudur; semaları terk ettikten sonra Şeytan (Satan) olmuştur. Önceden ismi Satanail’di.

5.     Doğası değişmiş olsa da adalet ve günah anlayışını değiştirmedi. Hakkında verilen kararı ve işlediği günahı anladı.

6.    Bunun üzerine Adem’e karşı planlar yaptı; öyle bir hale büründü ki Havva’yı kandırdı. Ama Adem’e dokunmadı.

7.    Ama onu cehaleti yüzünden lanetledim; daha Önce kutsadıklarımı ise lanetlemedim.

8.    Ne insanları, ne yeryüzünü ne de diğer yaratılmışları lanetledim; yalnızca insanın kötü emellerini ve işlerini lanetledim.

XXXII.

1.     Ona şöyle dedim: “Sen topraksın ve seni aldığım yeryüzüne geri döneceksin. Seni yok etmeyeceğim ama seni aldığım yere göndereceğim. Sonra ikinci gelişimde seni alabilirim’; ardından görünür Ve görünmez tüm yaratıklarımı kutsadım.

2.    Sabbath adı verilen yedinci günü kutsadım; çünkü o gün tüm işlerimi bırakıp dinlendim.

XXXIII.

1.     Sonra sekizinci günü oluşturdum. Yaptıklarımdan sonra ilk gün sekizinci gün olsun ve günler yedi bin günlük devri izlesin istedim.

2.    Sekiz binin öncesinde hesaplamanın yapılmadığı sonsuz bir dönem olsun; yıllar, aylar, haftalar, günler ya da saatler olmasın.

3.    Şimdi Hanok, sana söylediklerimi, senin anladıklarını, gördüğün göksel şeyleri, yeryüzündeki gördüklerini, kitaplara yazdıklarını yaratmak için kendi bilgeliğimi kullandım. Onları en yükseğinden en alçağına kadar yarattım.

4.     Benim yaptıklarımın danışmanı ya da varisi yoktur. Ben ebedi olan, yaratılmamış olanım: Düşüncem değişmezdir, bilgeliğim benim danışmanım ve sözüm hakikattir; gözlerim her şeyi görür, her şey bakışlarımla daha dayanıklı olur. Eğer onlara yüz çevirirsem hepsinin bana ihtiyacı olur.

5.    Şimdi dikkatini ver Hanok, kiminle konuştuğunu bil ve yazdığın kitapları al.

6.    Yanına seni bana getiren Samuil ve Raguil’i veriyorum. Onlarla birlikte yeryüzüne dön ve oğullarına sana söylediklerimi, en alttaki semadan benim tahtıma kadar neler gördüğünü anlat.

7.     Tüm hizmetkârları ve güçleri ben yarattım. Bana karşı gelen ya da itaatsizlik eden hiç kimse yoktur. Hepsi benim mutlak gücüme itaat eder ve sadece bana hizmet ederler.

8.     Yazdıklarını onlara ver; kitapları okusunlar ve benim her şeyin yaratıcısı olduğumu, benden 'başka bir Tanrı olmadığını bilsinler.

9.     Senin yazdıklarını çocuklarının çocuklarına versinler; yazdıkların nesilden nesile, ulustan ulusa geçsin.

10.     Benim yüce elçim Hanok, senin yazdıkların ve ataların Adem, Seth, Enos, Kainan, Malaeel ve baban Jared’in yazdıkların için sana büyük lider Mikail’i veriyorum.

11.    Son döneme kadar onları istemeyeceğim çünkü meleklerim Ariukh ve Pariukh’u15 koruyucu olarak yeryüzüne koydum.

12.    Ve onlara senin ailene yaptıklarımın kaydının yaşanacak felakette kaybolmamasını için onları korumalarını emrettim.

XXXIV.

1.     Onları bağladığım boyunduruğa boyun eğmeyip gü nah işleyeceklerini, onlara verdiğim tohumları ekmeyeceklerini, benim boyunduruğumu çıkarıp bir başkasınınkini kabul edecek lerini, boş tohumlar ekeceklerini, beyhude tanrılara taparak beni, tek Tanrı’yı inkar edeceklerini biliyorum.

2.     Tüm dünyayı günah ve kötülükle dolduracaklar, birbirlerini homoseksüellik gibi dile getirmesi bile fena günahlarla kidetecekler.

3.    Bu yüzden yeryüzüne sel göndereceğim ve hepsini yok edeceğim. Yeryüzü yozlaşmışlık içinde yok olup gidecek.

( Koruyucu melekler. )

XXXV.

1.    Senin soyundan dürüst bir adamı sağ bırakacağım ve 0, tüm ailesiyle birlikte benim söylediklerime göre hareket edecek. Bir süre sonra onların tohumundan sayısız soy yetişecek ama bunların birçoğu çok açgözlü olacak

2.    Bu ailenin yok oluşundan sonra onlara senin ve atalarının kitaplarını göstereceğim. Yeryüzündeki koruyucular onları; dürüst olanlara, beni memnun edenlere ve adımı boş yere ağzına almayanlara gösterecekler.

3.     Onlar da diğer nesillere bunları anlatacak ve bu kitapları okuyanlar hiç olmadığı kadar yücelecek.

XXXVI.

1.    Şimdi Hanok, evinde çalışman için sana otuz günlük bir süre veriyorum Oğullarına ve evdeki herkese onlara

anlattıklarını dinlemelerini söyle; bende başka bir Tanrı olmadığını okuyup anlasınlar; benim emirlerime her zaman itaat etsinler ve senin yazdığın kitapları okuyup anlamaya başlasınlar.

2.    Otuz gün sonra, meleklerimi göndereceğim ve onlar benim talimatında seni yeryüzünden, oğullarından alacaklar.

XXXVII.

1.     Ardından Tanrı, en yüce meleklerinden birini çağırdı. Korkunç ve berbat görünüşlü meleği yanıma verdi. Melek; kar gibi bembeyazdı, elleri ise buz gibiydi, çok soğuk bir görünüşü vardı. Yüzüm donmuştu sanki çünkü Efendi’den ödüm kopuyordu. Nasıl ki Güneş’in yüce ateşine ve ısısına; havadaki dona dayanmak mümkün değilse ben de Efendi’nin korkusuna karşı koyamıyordum.

2.     Sonra, Efendi bana dedi ki: “Hanok, eğer yüzün burada donmazsa hiç kimse senin yüzüne bakamaz.”

XXXVIII.

1.    Beni alan ilk adamlara Efendi: “Hanok’u alıp yeryüzüne götürün ve tayin edilen güne kadar onu bekleyin” dedi.

2.    Gece beni yatağıma bıraktılar. Gece gündüz benim dönüşümü bekleyen Mathusal yatağımda bekliyordu.

3.   Geldiğimi duyunca korktu. Ona tüm ev sakinlerini çağırmasını, onlara her şeyi anlatacağımı söyledim.

XXXIX.

1.       “Nelerin Efendi’nin isteği doğrultusunda olduğunu dinleyin evlatlarım. Bugün buraya sizlere Efendi’nin sözleriyle konuşmak için gönderildim. Geçmişte neler olduğunu, şu anda yaşananları ve yargı gününden önce yaşanacakları anlatacağım size.

2.       Dinleyin evlatlarım; bugün sizlere kendi dudaklarımla değil beni size gönderen Efendi’nin dudaklarıyla konuşuyorum çünkü sizin gibi ölümlü insanlar benim dudaklarımdan dökülenleri duyar.

3.       Efendi’nin yüzünü gördüm; ateşte kızarmış demir gibiydi ve dışarı çıktığında kıvılcımlar, alevler şaçıyordu.

4.       Gözlerime bakın, sizin için bir işaret yüklendi onlara. Efendi’nin gözleri güneş ışınları gibi parlıyordu, dehşet verici derecede çarpıcıydı.

5.       Sizler gibi yaratılmış bir adamın sizlere yardım eden sağ eline bakın çocuklarım. Bana yardım eden ve semaları dolduran Efendi’nin sağ elini gördüm.

6.       Benim davranışlarım sizinkilere yol göstersin. Efendi’nin ölçülemez ve uyumlu varlığını gördüm. Onun sınırı yoktur.

7.      Siz benim sözlerimi duyuyorsunuz ama ben, Efendi’nin yıldırım gibi sözlerini duydum.

8.      Şimdi evlatlarım, dünyasal babanızın söyleyeceklerini dinleyin. Dünyasal bir hükümdarın huzurunda beklemek ne fenadır; fenadır çünkü hükümdarın isteği ölüm ve yaşamdır. Efendiler efendisinin, bütün dünyasal ve göksel efendilerin efendisinin huzurunda bulunmak çok daha korkunçtur. Hiç bitmeyen bu dehşete kim dayanabilir?

XL.

1.      Şimdi evlatlarım, her şeyi Efendi’nin dudaklarından duydum; baştan sona her şeyi gözlerimle gördüm.

2.      Her şeyi biliyorum ve her şeyi kitaplara yazdım; semaları ve sonlarını, bütünlüklerini, onları yönetenleri yazdım. Onların döngülerini ölçtüm, yıldızları ve ölçülemez sayılarını yazdım.

3.      Hangi insan onların değişimlerini ve gidişlerini görmüştür? Melekler bile onların sayılarını bilmez; ben hepsinin isimlerini yazdım.

4.      Güneş’in çemberini ve ışınlarını ölçtüm; aylar boyunca geliş gidişlerini, devirlerini ve isimlerini yazdım.

5.      Ay’ın çemberini, her gün nasıl küçüldüğünü ölçtüm; her gün saklandığı yerleri ve günün saatlerine göre nasıl yükseldiğini yazdım.

6.      Dört mevsimi oluşturdum ve dört mevsimden dört çemberi yaptım; çemberlere yılları ve ayları yerleştirdim; aylardan günleri, günlerden saatleri hesapladım.

7.      Ayrıca, yeryüzünde hareket eden her şeyin kaydını tuttum. Beslenen her şeyi, ekilen ve ekilmeyen tüm tohumları, yeryüzünde yetişenleri, bahçeye ait olan her şeyi, her bitki ve çiçeği, kokularını ve isimlerini kaydettim.

8.      Bulutların meskenlerini, şekillerini ve kanatlarını; yağmur ve yağmur damlalarını nasıl getirdiklerini araştırdım.

9.      Yıldırım ve şimşeğin devirlerini yazdım; bana anahtarlarını, bekçilerini ve izledikleri rotayı gösterdiler. Onlar, belirli ölçülerde zincirler halinde ortaya çıkarlar; şiddetli seyirleri ve coşkularıyla bulutları gazapla yükleyip yeryüzündeki her şeyi yok etme korkusuyla yavaş yavaş salınırlar.

10.    Kar tanelerinin hazinelerini, dolunun saklandığı yerleri ve soğuk rüzgârları yazdım. Mevsim boyunca onların anahtarlarını ellerinde tutanları gözlemledim; bulutları hazinelerini tüketmeden nasıl doldurduğunu gördüm.

11.     Rüzgârların meskenlerini, onların anahtarlarını tutanların nasıl denge ve ölçü sağladıklarını izledim. Onlar, önce rüzgârları dengeleyip ölçülü bir şekilde bırakırlar ki rüzgârlar güçlü nefesleriyle tüm dünyayı sarsmasın.

12.    Bütün yeryüzünü, dağları, tepeleri, arazileri, ağaçları, taşları, nehirleri ölçtüm; yeryüzünden yedinci semaya ve en aşağıdaki cehenneme kadar var olan her şeyi kaydettim.

Kederle dolu yargı makamı yüce cehennem açıldı ve cezalarını bekleyen mahkümların nasıl acı çektiğini gördüm.

13.    Yargıç tarafından yargılananların hepsini, aldıkları cezaları ve yaptıklarını yazdım.

XLI.

1.    Adem ve Havva’yla birlikte başlangıçtan bu yana yaşayan atalarımızı gördüm; onların günahkârlığımn sebep olduğu harebeye iç çektim, ağladım. Benim ve atalarımın zaafları yüzünden ah başıma gelenler!

2.    Kalbimle düşündüm ve dedim ki: “Henüz doğmamışlar ya da doğup Efendi’nin huzurunda günah işlememiş olanlar kutsanmıştır çünkü onlar buranın boyunduruğunu çekmek zorunda kalmayacaktır!’

XLII.

1.     Anahtarları tutanları, cehennemin kapılarında büyük yılanlar gibi dikilen muhafızları gördüm; yüzleri sönmüş lambalar gibiydi, gözlerinden ateş saçıyorlardı, dişleriyse çok keskindi. Bellerine kadar çıplaklardı.

2.    Yüzlerine“ karşı şöyle dedim: “Sizi görmeseydim, yaptıklarmızı duymasaydım, soyumdan olanlar size hiç gelmeyecekti! Bu hayatlarında çok az günah işlediler ama sonsuz yaşamda hiç durmadan acı çekecekler’.

3.      Doğuya, Eden Bahçesi’ne gittim; oradaki her şey dürüstler için hazırlanmıştı. Orası üçüncü semaya açılıyordu ve bu dünyaya kapalıydı.

4.      Güneş’in doğusundaki büyük kapılarda muhafızlar vardı; ateşten melekler, zafer şarkıları söylüyordu. Hiç durmadan dürüstlerin huzurunda coşkuyla toplanıyorlardı.

5.      Son gelişlerinde, atalarımızla birlikte Adem’e yön gösterecekler ve coşup eğlensinler diye onları yönlendirecekler. Sevdiklerini şölen için çağırdığında neşeyle bu adamın meskenine gelip sohbet edecekler; coşkuyla şöleni, zevki, ölçülemez zenginliği, ışıktaki sevinci ve ebedi hayatı bekleyecekler.”

6.      Ve sonra dedim ki: “Size söylüyorum çocuklarım: Efendi’nin isminden korkanlar, onun huzurunda hizmet edenler, bu hayatta hiç durmadan korkuyla ona hediyeler getirenler, tüm hayatını doğruluk içinde yaşayıp ölenler kutsanmıştır.

7.      Ceza korkusuyla değil dürüstlerin hatırına hiçbir karşılık beklemeden adil karar verenler kutsanmıştır; daha sonra onlar için de adil bir karar verilecektir.

8.      Çıplakları giydiren, açları doyuranlar kutsanmıştır.

9.      Yetim ve dullar için adil kararlar veren, haksızlığa uğramışlara yardım edenler kutsanmıştır.

10.     Bu beyhude dünyanın istikrarsız yolundan dönenler ve ebedi hayata giden doğru yoldan yürüyenler kutsanmıştır.

11.    Yalnızca tohum ekenler yedi kat semeresini alacaktır.

12.     İçinde doğruluk olan ve komşusuna doğruyu söyleyenler kutsanmıştır.

13.     Dudaklarında sevgi, yüreğinde hassasiyet olanlar kutsanmıştır.

14.    Efendi’nin yaptıklarını anlayan ve Efendi’yi yüceltenler kutsanmıştır; Efendi’nin işleri adildir, ama insanların işleri bazen iyi bazen kötüdür; bu işleri yapanlar bilinmektedir.

XLIII.

1.      Bakın, çocuklarım! Yeryüzünde edindiklerimi ve Efendi’den öğrendiklerimden kış ve yazı yazdım. Hepsinin kayıtlarını tuttum, her yıldaki saatleri hesapladım; saatleri ölçüp lis-teledim ve aralarındaki farkları belirledim.

2.      Bir yıl diğerinden daha saygın olduğu için bir insan da diğerinden daha saygındır, Bir adamın bir sürü mülkü, bir adamın kalbinde bilgelik, bir adamda anlayış vardır. Bir adam kurnaz, bir adam suskun, bir adam saf, bir adam güçlü, bir adam çekici, bir diğeri genç olabilir. Bir adam keskin zekâya, bir diğeri çevik bir bedene, diğer biri ise birçok seyin anlayışına sahip olabilir.

3.      Bilmeyen kalmasın; Tanrı’dan korkandan daha büyüğü yoktur. O, ebediyen yüceltilecektir.

XLIV.

1.     Tanrı, insanı kendi suretinde elleriyle yarattı; küçük, büyük tüm insanları o yarattı. Bir insanı kötüleyen, Efendi’yi kötülemiş olur.

2.     Ona zarar vermese de bir diğerine öfke duyan Efendi’nin gazabına uğrayacaktır.

3.     Bir kişinin yüzüne aşağılayıcı bir şekilde tüküren Efendi’nin yargısıyla yok olup gidecektir.

4.     Bir diğerine kalbinde fesatla yaklaşmayan, incinmişlere yardım eden, ezilenleri kaldıran ve isteyenlerin dualarım tamam[ayanlar kutsanmıştır.

5.     Alışverişte kullanılan dengeli her ölçü, standart ve ağırlık kendi ölçüsünü bilir ve büyük yargı gününde ödülünü ölçüyle alacaktır.

XLV.

1.     Aceleye kapılıp adaklarını Efendi’nin huzuruna getirenlerin işlerini Efendi hızlandıracak ve onlar için adil bir karar verecektir.

2.     Efendi’nin huzurunda ışığını aıtıranların cennet krallığındaki hazinesi artacaktır.

3.     Tanrı; ekmek, ışık, hayvan ya da diğer türlü bir adak istemez çünkü onların hiçbir anlamı yoktur.

4.      Ancak Tanrı, saf bir kalp ister ve tüm bunlarla o, in, sanların kalplerini dener.

XLVI.

1.      Dinleyin insanlarım, dudaklarımdan dökülen sözlere dikkat edin. Eğer bir kişi kalbinde kötülükle bir hüldimdara hediv yeler getirirse hükümdar ona kızmaz m1? Hediyelerini reddedip onu cezalandırmaz mı?

2.      Ya da bir adam diğerini sözde överken kalbinden kötülük geçiyorsa diğeri bu oyunu anlamaz ve bu kişi ayıplanmaz mı? Ne kadar günahkâr olduğunu herkes görmez mi?

3.      Ama Tanrı muazzam ışığını gönderdiğinde adil ve adeletsiz olanlar yargılanacak, hiçbir şey gizli kalmayacak.

XLVII.

1.   Şimdi çocuklarım; düşüncelerimi kalplerinize yazın. Sizlere Efendi’nin dudaklarından ulaşan babanızın sözlerine dikkat edin.

2.     Babanızın yazdığı bu kitapları alıp okuyun; onlardan Efendi’nin yaptıklarını öğreneceksiniz. Yaratılışın başından bu yana pek çok kitap yazıldı ve sonuna kadar da pek çok

kitap yazılacaktır. Ancak hiçbiri benim sizlere anlattıklarımı anlatamaz.

3.   Benim kitaplarımı saklarsanız Tanrı’ya karşı günah işlemezsiniz. Ne gökte ne yeryüzünde ne de aşağılardaki derinlerde Efendi’nin ötesinde kimse yoktur.

4.     Tanrı, her şeyi bilinmeyen üzerine kurdu; görünen ve görünmeyen gökleri yarattı, yeryüzünü suyun üzerine sabitledi ve sabitlenmemiş şeylerin üzerine suları koydu. Yaratılıştaki bütün bu sayısız işleri kim yaptı?

5.    Yeryüzündeki tozun, denizlerdeki kumun, yağmur damlalarının, sabah yağan çiyin ve rüzgârın nefesinin sayısını kim belirledi? Yeryüzü ve denizleri ayrılmaz bir bağla kim bağladı? Yıldızları ateşten kesip gökleri kim güzelleştirdi? Onların ortasına Güneş’i kim koydu?

XLVIII.

1.     Güneş, semaların yedi çemberinden geçer ve ona kısa günlerde 182, uzun günlerde de 182 taht verilmiştir.

2.    Dinlenmek için iki tahtı vardır; aylık tahtlarının üzerinden bir o yana bir bu yana geçerken bu tahtlarda dinlenir. Tsivan aylnın on yedinci gününden sonra Thevan ayına geçer, Thevad’ın on yedinci gününden itibaren yükselmeye başlar.

3.    Böylece Güneş, semanın tüm bölümlerinden geçer; dünyaya yaklaştı. ğmda dünya neşelenir ve meyve verir; uzaklaştığındaysa dünya üzülür ve tüm ağaçlar, meyveler gelişmeyi bırakır.

4.    Görünen ve görünmeyen tüm bunların hepsi, O’nun bilgisiyle hesapladığı zamanlamaya göre gerçekleşir.

5.     o, tüm her şeyi görün-mezden görünür kılmıştır, kendisi ise görünmezdir.

6.    Bu yüzden sizlere söylüyorum evlatlarım, kitapları ailenizdeki ve tüm uluslardaki çocuklara dağıtın.

7.     Bilge olanlar Tanrı’dan korksun, kitapları alsinlar ve onları tüm yemeklerden daha çok sevip okusunlar.

8.    Ancak bilinçsiz olanlar, Efendi’yi hiç düşünmeyenler ve Tanrı’dan korkmayanlar bu kitaplara ulaşamayacak ve ona sırtlarını dönecekler, kendilerini onlardan uzak tutacaklar. Sonunda onlar için korkunç bir karar verilecek.

9.     Boyunduruklarını takan ve ona sadık kalanlar ise kutsanmıştır; büyük yargı gününde onlar serbest bırakılacaktır.

XLIX.

1.     Size yemin ediyorum evlatlarım, ama tek bir yemin etmeyeceğim; ne yer ne gök ne de Tanrı’nın yarattığı diğer şeyler üzerine yemin edeceğim. Tanrı dedi ki: “Ben yemin etmem, bende adeletsizlik yoktur yalnızca hakikat vardır. Bir kişi de doğruluk yoksa evet, evet ya da hayır hayır diye yemin edebilir.

2.    Ama size yemin ederim ki, evet yemin ediyorum; hiç kimse yoktur ki anne rahminde ruhu için yer hazırlanmamış olsun. Bir insanın bu dünyada ne kadar deneneceği belirlenmiştir.

L.

1.    Her insanın yaptıklarını kaydettim. Dünyada doğan hiç kimse kendisini saklayamaz ne de yaptıkları gizli kalır; ben hepsini görürüm.’

2.    Bu yüzden çocuklarım, sabır ve alçak gönüllülükle günlerinizi tamamlayın; böylece ebedi hayatı miras alacaksınız.

3.     Her yaraya, her hastalığa, her kötü söze ve saldırıya Efendi’nin hatrına katlanın.

4.     Komşunuz ya da düşmanınızdan öç almaya çalışmayın çünkü Tanrı, büyük yargı gününde sizin yerinize öcünüzü alacaktır.

5.    Kardeşlik hatırına bir kişi için altın ya da gümüş haracayan bir kimse büyük yargı gününde muazzam hazine

kazanacaktır. Ellerinizi öksüzlere, dullara ve yabancılara açın.

1.     Gücünüze göre fakirlere yardım edin.

2.     Gümüşlerinizi saklamayın, dürüst kişilere hastalıkta yardım edin ki size felaket gelmesin.

3.     Ne kadar zalim ya da' acı verici olsa da size takılan kelepçelere Efendi’nin hatırına katlanın; böylece büyük yargı gününde ödülünüzü alacaksınız.

4.     Her şeyin yaratıcısını yüceltmek için sabah, öğle, akşam Efendi’nin evine gitmek iyidir.

5.      Nefes alan her şey O’nu yüceltsin; görünür ve görünmez her şey O’na övgüler sunsun.

1.      Ağzını Sabaoth Tanrısı’nı övmek için açanlar ve yüreğiyle Efendi’yi yüceltenler kutsanmıştır.

2.     Komşusunu taciz etmek ya da ona iftira atmak için konuşanlar ise lanetlenmiştir.

3.     Dudaklarını, Tanrı’nın kutsamak ve övmek için açanlar kutsanmıştır.

4.       Günlerini başkalarına ya da Efendi’ye küfrederek geçirenler lanetlenmiştir.

5.    . Tanrının tüm yaptıklarını yüceltenler kutsanmıştır.

6.      Tanrı’nın işleri hakkında hötü konuşanlarsa lanetlenmiştir.

7.     Çalışmak için kendi ellerini kullananlar kutsanmıştır.

8.     Bir başkasının emeğinden faydalanmaya bakanlarsa

lanetlenmiştir.

9.     En baştan beri atalarının yaptıklarını koruyanlar

kutsanmıştır.

10.     Atalarının kanunlarını bozanlar ise lanetlenmiştir.

11.     Barış ve sevgiyi koruyanlar kutsanmıştır.

12.     Ama barış içinde yaşayanlara sorun çıkaranlar lanetlenmiştir.

13.     Dilinde değil kalbinde barışı taşıyanlar kutsanmıştır.

14.     Dilinde barış olan ama kalbinde onu taşımayanlar lanetlenmiş. tir.

15.      Tüm bunların hepsi büyük yargı gününde ölçüler ve ki. taplarla açığa çıkacaktır.

Llll.

1.     Evlatlarım sakın şöyle demeyin: “Babamız Tanrı’nın huzurunda ve günahtan sakınmamız için dua ediyor’; çünkü günaha girmiş bir kişiye kimse yardım edemez.

2.     Yaratılışından Önce her kişinin işlerini nasıl yazdığımı gördünüz; bu, herkes için geçerlidir.

3.     Hiç kimse ellerimle yazdıklarımı değiştiremez ya da geri alamaz çünkü Tanrı her şeyi görür. Günahkâr bir adamın kalbinin gizli köşelerinde yatan düşünceleri bile görür.

4.     Şimdi çocuklarım, babanızın size söylediklerine kulak verin ve sonra iç çekip 6Babamız bir sebepten dolayı ahmaklık döneminde bize bunları anlatmadı’ demeyin. ,

LIV.

1.     Size verdiğim kitaplar barışınızın mirası olsun; onları saklamayın ve isteyen herkese onları anlatın ki Efendi’nin mükemmel işlerini onlar da bilsinler.

LV.

2.     Evlatlarım, belirlenen gün yaklaştı ve beni gitmeye zorluyor. Melekler onlara emredildiği şekilde gelip yeryüzünde beni bekleyecekler.

3.    Sabah, ebedi meskenim olacak semanın en yüksek katına gideceğim.

4.     Bu nedenle Tanrı’nın huzurunda iyi olanı yapmanızı söylüyorum.”

LVI.

1.    Babası Hanok’a cevap veren Methosalem Şöyle dedi: “Eğer senin için uygunsa, huzuruna ekmek getireyim ve evlerimizi, oğullarını, aileni, insanlarını kutsadıktan sonra git.”

2.    Hanok, oğlu Methosalem’e şöyle dedi: “Tanrı beni kendi yücev liğiyle meshettiğinden beri bir şey yemedim. Ne ruhum dünyasal bir zevki hatırlıyor ne de ben dünyasal bir şey istiyorum.

LVII.

1.   Ama bütün kardeşlerini, aile fertlerini, büyükleri, çağır ki onlarla konuştuktan sonra gideyim.

2.   Methosalem hemen gidip kardeşleri Regim, Riman, Ukhan, Khermion, [Gaidal]’ı ve aile büyüklerini çağırdı. Hanok onları kutsayıp konuştu.

LVIII.

1.    “Beni dinleyin çocuklarım. Efendi, Adem için dün-yaya gelip tüm yarattıklarını ziyaret ettiği o günlerde

2.    dünyadaki tüm büyükbaş hayvanları, sürüngenleri, uçan kümes hayvanlarını çağırdı ve onları babamız Adem’in huzuruna getirdi. Sonra da dünyada yaşayan tüm canlılara tek tek isim verdi.

3.   Ardından Efendi, Adem’i hepsinin efendisi kıldı ve hepsini onun yönetimine verdi. Onlara, insanlara itaat etmelerini emretti. Böylece, Tanrı insanı tüm hazinesinin efendisi kıldı.

4.    Efendi, hiçbir hayvanın ruhunu insan yüzünden yargılamayacak ama gelecek dünyada insanların ruhunu havyanlar yüzünden yargılayacaktır.

5.     Ruhlarının sayısı kadar insanlara ve hayvanlara özel bir yer ayrılmıştır. Büyük yargı gününe kadar tek bir ruh bile helak olmayacaktır.

6.     Ve eğer onları kötü beslemişlerse her bir hayvanın ruhu insana yükümlülük doğuracaktır.

LIX.

1.    Hayvanların ruhlarına umarsızca davrananlar kendi ruhlarına öyle davranmış olurlar.

2.     Bir kişi temiz hayvan adak ederse ya da kurban ederse kendi ruhunu korur. Temiz hayvanlardan ya da kuşlardan adak sunarsa kendi ruhunu korur.

3.     Size yemek olarak sunulan dört ayaklı her şey için doğru davranır-sanız kendi ruhunuzu korumuş olursunuz ve bu bir kefarettir.

4.     Ama kim bir hayvanı öldürürse kendi ruhunu öldürür ve bedenine karşı günah işler.

5.     Kim bir hayvana gizlice zarar verirse bu kötü bir davranıştır ve kendi ruhuna karşı günah işlemiş olur.

LX.

1.    Kim bir insanın ruhunu incitirse, kendi ruhunu in. citmiş olur ve bu kişi için kurtuluş ya da af yoktur.

2.     Kim bir insanın ruhunu öldürürse kendi ruhunu öldürmüş, kendi bedenini yok etmiş olur ve bu kişinin kurtuluşu yoktur.

3.     Kim bir başkası için ağ örerse ona kendisi düşecektir ve kurtuluşu olmayacaktır.

4.     Kim bir başkasına karşı silah hazırlarsa büyük yargı gününde cezadan kaçamayacaktır.

5.    Kim ahlaksızca davranır ya da başka bir ruha karşı söz söylerse kendisi için doğruluğu bulamayacaktır.

LXI.

1.    Bu yüzden evlatlarım, kalplerinizi Efendi’nin hoşlanmadığı her türlü günahkâr-davranıştan koruyun. Nasıl ki bir kişi ruhunu Tanrı’dan ister herkesin aynı şeyi yapmasına izin verin.

2.    Gelecek dünyada insanlar için hazırlanmış sayısız konak vardır; iyi için iyi, kötü için kötü.

3.   Kutsanmışlar konağına gidecek olanlara ne mutlu çünkü kötüler için hazırlanmış konaklarda hiç huzur yoktur ve oraya gidenlerin dönüşü olmayacaktır.

4.     Dinleyin evlatlarım: Kim kalbinden iyi bir düşünce geçirir ve Efendi’ye adaklar sunarsa eğer kendi emeği değilse Efendi ona yüz çevirir ve o kişi Efendi’nin amellerinden yararlanamaz.

5.    Kendi emeğiyse ama kalbi homurdanıyorsa ve adak sunmak yerine homurdanmaya devam ediyorsa başarılı olamayacaktır.

LXII.

1.       Hediyelerini sabırla Efendi’nin huzuruna getirenler kutsanmıştır çünkü günahlarının cezasını önlemiş olurlar.

2.       Yersiz konuşanlar için merhamet yoktur: belirlenmiş vaktin geçmesine seyirci kalıp işini yerine getirmeyenler kutsanmaz çünkü ölümden sonra pişmanlık işe yaramaz.

3.       Yersiz her davranış insanlar için bir hakaret, Tanrı huzurunda ise günahtır.

LXIII.

1.       Kim çıplakları giydirir, açları doyurursa Tanrı’dan mükâfatını alacaktır.

2.       Eğer kalbi homurdanırsa kendisine çifte kötülük etmiş olur; O’nun verdiklerini yok eder ve bunun ödülü yoktur.

3.       Fakir bir adam, kalbi mutlu olduğunda ya da bedeni giydirildiğinde kibirli davranırsa fakirliğe katlanmış olmanın etkisini yok eder ve mükâfatını alamaz.

4.       Efendi, kibirli ve kendini beğenmiş olanlardan, yalandan, günahkârlıkla yapılmış her şeyden nefret eder. Bunlar, ölümcül kılıcın keskinliğiyle kesilip ateşe atılmıştır ve sonsuza dek orada yanacaktır.”

LXIV.

1.     Hanok, oğullarına ve dünyadaki hükümdarlara bu sözleri söyledikten sonra yakında ve uzaktaki herkes Efendi’nin Hanok’u nasıl çağırdığını duydu. Hepsi izin isteyip dedi ki: “Gidip Hanok’u öpmemize izin ver!”

2.    Sonra, 2000 adam toplanıp Hanok ve oğullarının bulunduğu Achuzan’a geldi.

3.    Büyükler toplanıp Hanok’un önünde saygıyla eğildiler, onu öptüler ve şöyle dediler: “Hanok, babamız; Efendi, Ebedi Kral seni kutsasın!

4.     Oğullarını ve insanlarını kutsa ki bugün senin huzurunda yücelebilelim.

5.    Sen, Efendi’nin huzurunda ebediyen kutsanmışsın çünkü dünyadaki insanların içinden Tanrı seni seçti; seni, görünür ve görünmez yarattığı her şeyin kâtibi olarak atadı; insanların günahlarının öcünü alman için seni seçti ve seni, ailene yardım etmen için gönderdi!” Hanok, tüm insanlara şöyle yanıt verdi:

LXV.

1.    “Dinleyin evlatlarım: hiçbir şey yokken, yaratılmamışken Efendi, her şeyi görünür ve görünmez kıldı.

2.    Bu şeylerin vakti gelip geçtikten sonra kendi suretinde insanı nasıl yarattığını anlayın; ona görmesi için göz, duyması için kulak, anlaması için kalp, danışması için akıl verdi.

3.    Efendi, dünyayı insan için tasarladı, tüm her şeyi onun için yarattı ve onu zamanlara ayırdı. Zamandan yılları, yıllardan ayları, aylardan günleri yarattı ve günleri de yedi tane yaptı.

4.    Yedi günden saatleri yaptı ve saatleri küçük bölümlere ayırdı ki insan meysimleri anlayabilsin, yılları, ayları, saatleri; onların değişimlerini, başlangıç ve bitişlerini; başlangıcından ölümüne kadar kendi hayatını hesaplayabilsin, günahları üzerine düşünebilsin, iyi ve kötü davranışlarını yazabilsin.

5.     Efendi’nin huzurunda hiçbir şey gizli kalmaz. Herkes yaptıklarının farkında olsun, Efendi’nin emirlerine karşı gelmesin ve benim yazdıklarımı nesilden nesile aktarsın.

6.     Efendi’nin yarattığı görünür ve görünmez her şey sona geldiğinde her insan için büyük yargı günü gelmiş olacak.

7.     Ardmdan zaman sona erecek; yıl, ay, gün, saat artık olmayacak ve hiçbiri artık hesaplanmayacak.

8.     Tek bir sonsuzluk olacak ve Efendi’nin yargılamasından kaçabilenler sonsuz hayatta toplanacak ve ölümsüzlüğe erişecekler.

9.     Çalışma, hastalık, keder, endişe, ihtiyaç, gece, karanlık yerine muazzam bir ışık olacak.

10.    Onlar için yıkılmaz bir duvar yapılacak; parlak, bozulmaz cennet, onların koruması ve ebedi meskeni olacak. Bozulan her şey yok olup gidecek ve ebedi hayat başlayacak.

LXVI.

1.    Şimdi çocuklarım, ruhlarınızı Efendi’nin nefret ettiği günahkârlıktan koruyun. Onun huzurunda korkuyla yüv rüyün ve yalnızca ona hizmet edin. Beyhude putlara değil gerv çek Tanrı’ya tapın.

2.     Onun emirlerine dikkat edin ve her adil adağı onun huzuruna getirin. Efendi, adil olmayan her şeyden nefret eder.

3.    Efendi, her şeyi görür; insanın kalbinden geçirdik-ı lerini, yaptığı planları bilir çünkü her düşünce O’nun huzurun-' dadır.

4.    Göklere bakarsanız Efendi’yi görürsünüz çünkü gökleri o yaratmıştır. Yere bakarsanız Efendi’yi görürsünüz çünkü yeri sertleştirip üzerindeki canlıları o yaratmıştır. Denizlerin dibini ve yerin altındaki her şeyi incelediğinizde Efendi’yi görürsünüz çünkü her şeyi yaratan O’dur.

5.    Yaratılışın Efendisi’ni bırakıp insanların ya da başkalarının işlerine boyun eğmeyin çünkü Efendi’nin huzurunda hiçbir şey saklı kalmaz.

6.    Sabırla, alçakgönüllülükle, iftira ve aşağılamalara rağmen inançla ve doğrulukla ilerleyin; sözlerde, hastalıkta,

suistimallerde, yaralarda, baştan çıkarıcı şeylerde, yoksunlukta bu hastalıklı dünyadan ayrılana kadar birbirinizi sevin. Böylece ölümsüzlüğe erişeceksiniz.

7.     Büyük yargı gününden kurtulacak olan dürüstler kutsanmıştır. Onlar, Güneş’ten yedi kat daha fazla parlayacaktır ve onlar için yedinci bölüm ayrılmıştır.

8.    Işık, karanlık, yemek, acı, tatlı, cennet, işkence, ateş, don ve diğer her şeyle ilgili bilgileri bir bir yazdım. Böylece onları okuyup anlayabilirsiniz.”

LXVII.

1.    Hanok insanlarla konuşurken Efendi yeryüzüne karanlığı gönderdi ve Hanok’un yanında duran adamları gizleyen bir sis kapladı her yeri.

2.     Melekler aceleyle Hanok’u alıp Efendi’nin onu karşıladığı en yüksek semaya çıkardı. Sonra onu Efendi’nin huzuruna bıraktılar ve yeryüzündeki karanlık ortadan kalktı.

3.     İnsanlar bunu gördü ama Hanok’un nasıl alındığını anlamadılar ve Tanrı’ya dua ettiler. Daha sonra evlerine dağıldılar.

LXVIII.

1.    Hanok, Tsivan ayının altıncı gününde doğdu ve 365 yıl yaşadı. Tsivan ayının ilk gününde semaya alındı ve 60 gün orada kaldı.

2.     Efendi’nin eseri olan tüm yaratılışı yazdı. Yaz-dığı 366 kitabı oğullarına verdi.

3.    Otuz gün yeryüzünde kaldıktan sonra doğduğu gün ve saatte Tsivan ayının altıncı gününde semaya alındı.

4.    Her insan bu hayatta karanlık bir yana sahip olduğundan başlangıcı, doğuşu ile bu dünyadan ayrılışında da karanlık bir yan vardır. Başladığı, doğduğu saatte bu dünyadan ayrılır.

5.   Metuşalalı ve kardeşleri toplanıp Hanok’un semaya alındığı yer Achuzan’a bir mihrap yaptılar.

6.     Büyükbaş hayvanları alıp bütün insanları çağırdılar ve kurbanları Efendi’nin huzurunda kurban ettiler.

7.    Tüm insanlar ve büyükler geldi; hizmetkârlar şölene katıldı ve Hanok’un oğullarına hediyeler getirdiler. Neşe içinde üç gün boyunca kutlama yaptılar; O’nun lütfunu alan Hanok aracılığıyla böyle bir işaret veren Tanrı’yı kutsadılar. Şimdi bunu, oğullarının oğullarına nesilden nesile ebediyen aktarmalılar. Amin.

HANOK'UN GİZEMİ KİTABININ SONU

2- KİTAP

“ BARU H’UN KIYAMETİ"

 

 

 

I.

1.   Yehuda Kralı Yekoniya’nın yirmi beşinci yılındaydı; Neriah oğlu Baruh’a Tanrı’nın sözleri ulaştı ve ona şöyle dedi:

2.   “Bütün bu insanların bana yaptıklarını gördün mü? Kalan iki kabilenin yaptığı kötülüğün esir alınan diğer on kabileninkilerden çok daha fazla olduğunu görüyor musun?

3.   Daha önceki kabileler kralları tarafından günah işlemeye zorlanmıştı ama bu iki kabile, kendi krallarını günah işlemeye zorladı.

4.    Bu yüzden, bu şehrin ve sakinlerinin üzerine kötülük salacağım. Şehir bir süre gözümün önünde olmayacak ve bu insanları Yahudi olmayanların arasına dağıtacağım. Böylece belki onlara bir iyilikleri dokunur.

5.     Halkımın aklı başına gelecek-ve yaşadıkları refahı arar olacaklar.

II.

1.    Sana bunları söylüyorum ki sen de Yeremya’ya ve senin gibi olan herkese bunları anlatasın ve bu şehirden uzaklaşasınız.

2.    Sizin bu şehir için yaptıklarınız sağlam bir temel, dualarınız güçlü bir duvar gibidir.”

1.    Tanrı’ya şöyle dedim: “Ah, Tanrım! Dünyaya annemin kötülüklerine şahit olmak için mi geldim? Sanmıyorum Tanrım.

2.    Eğer senin gözünde bir değerim varsa önce benim ruhumu a1 ki atalarımın yanına gideyim; böylece annemin yok oluşunu görmeyeyim.

3.     Beni zorlayan iki konu var: Sana karşı gelex mem ve ruhum annemin kötülüklerini görmeye dayanamaz.

4.    Senin huzurunda söyleyeceklerim var Tanrım.

5.    Tüm bunlar. dan sonra geride ne kalacak? Eğer bu şehri yok edip toprakla. rını bizden nefret edenlere verirsen İsrail ismi nasıl hatırlanacak?

6.      Ya da senin övgülerinden nasıl bahşedilecek? Senin yasaların kime anlatılacak?

7.    Dünya önceki haline mi dönecek? Kadim çağlardaki sessizlik mi hâkim olacak dünyaya?

8.    Ruhların çoğu alınacak ve insanın doğası tekrar isimlendirilmeyecek mi?

9.     Musa’ya bizimle ilgili söylediklerin nerede. ”

1      .Ve Tanrı bana şöyle yanıt verdi: “Bu şehir bir süreliğine teslim edilecek ve böylece insanlar cezalandırılmış olacak. Ama dünya unutulmayacak.

2.     “Seni avuçlarıma gömdüm’ dediğim şehrin burası olduğunu mu düşünüyorsun?

3.     Sizin ortanızda inşa edilen değil, benimle ortaya çıkacak olandan bahsediyorum. Cenneti yaratmak için danıştığım ve günah işlemeden önce onu Adem’e gösterdiğim zamanlarda hazırlanmıştı. Ama Adem emirlerimi çiğnediğinde Cennet’le birlikte elinden alındı.

4.     Tüm bunların ardından diğer kurbanların paylarının arasından onu hizmetkârım İbrahim’e gösterdim.

5.      Ayrıca Sina Dağı’nda Musa’ya da gösterdim onu. Tapınak ve içindekiler arasındaki benzerliği gösterdim ona.

6.     Şimdi o, tıpkı cennet gibi benim korumam altında.

7.     Bu yüzden git ve sana söylediğimi yap.”

V.

1.    Tanrı’ya: “Siyon’da büyük keder içinde olacağım çünkü düşmanların oraya gelip tapınağını kirletecekler; senin mirasını esir alıp onu, seni sevenlerin üzerinde üstünlük olarak kulla nacaklar. Putlarının huzuruna gidip onlarla övünecekler. Yüce adın uğruna ne yapacaksın?” diye sordum.

2.   Efendi: “Adım ve görkemim ebediyen sürecek; kararımın haklılığını zaman gösterecek.

3.    Düşmanların Siyon’u alaşağı edemeyeceğini, Kudüs’ü yakıp yıkamayacağını; tam tersine ona hizmet edeceğini kendi gözlerinle göreceksin.

4.    Git ve sana söylediğimi yap” dedi.

5.     Gidip Yeremya, Adu, Seriah, Jabish, Gedaliah ve diğer tüm saygın insanları alıp Kidron vadisine götürdüm. Onlara bana söylenenlerin hepsini anlattım.

6.    Bağırdılar, ağladılar.

7.    Sonra, orada oturup akşama kadar oruç tuttuk.

VI.

1.     Ertesi sabah bir de ne görelim! Keldaniler şehri kuşatmış. Gece olunca insanları bırakıp ilerledim. Sonra bir meşe ağacının yanında durdum.

2.     Siyon için üzülüyor, insanların esaretine kederleniyordum.

3.    Aniden güçlü bir ruh beni kaldırıp Kudüs duvarına taşıdı.

4.     Orada, şehrin dört köşesinde ellerinde ateşten lambalar taşıyan dört melek gördüm.

5.    Başka bir melek gökten inmeye başladı ve onlara: “Lambaları tutun ve ben size söyleyene kadar yakmayın.

6.     Çünkü dünyayla konuşmak üzere ilk ben gönderildim; Yüce Efendi bana böyle bu-_ yurdu” dedi.

7.    Sonra Yücelerin Yücesi’ne inip perdeyi, kutsal yeleği, kefaret örtüsünü, iki masayı, rahiplerin kutsal elbiselerini, çile mihrabını, rahibin taktığı kırk sekiz değerli taşı ve tapınağın tüm kutsal parçalarını kaldırdı.

8.    Yüksek sesle konuşmaya başladı: “Dünya, dünya, dünya! Yüce Tanrı’nın sözlerine kulak ver. Sana emanet ettiklerimi al ve onları son ana kadar koru ki; istendiğinde onları yerlerine koyabilesin, yabancıların eline geçmesini böylece önleyebilirsin.

9.    Vakti geldiğinde Kudüs de bir süreliğine teslim edilecek ve sonra ebediyen geri alınacak.”

10.   Ve ardından, dünya ağzını açıp hepsini yuttu.

1Sonra, aym melek ellerinde meşaleler tutan diğer meleklere: “Yıkın, duvarlarını yerle bir edin. Böylece düşman övünüp de: “Siyon duvarını yıktık, Yüce Tanrı’nın meskenini yaktık’ diyemesin.

2.     Ve sonra benim durmakta olduğum yeri ele geçirdiler.

VIII.

1.     Melekler kendilerine emredileni yaptı. Duvarların köşelerini yıktıklarında içerden bir ses duyuldu. Duvar düştükten sonra şöyle dedi ses:

2.     “Girin düşmanlar, Gelin şeytanlar, Çünkü bu evi gözeten O, burayı yüzüstü bıraktı.”

3.     Ardından oradan ayrıldım.

4.     Tüm bunlar olup bittikten sonra Keldani ordusu tapınağa ele geçirdi. İnsanları esir aldılar, bazılarını vahşice öldürdüler. Kral Zedakiah’ı bağlayıp Babil Kralı’na gönderdiler.

1.     Kalbi günahlardan arınmış ve esir alınmamış Yeremya ile Ben (Baruh) gidip üzerimizdekileri parçaladık, ağladık ve yedi gün boyunca oruç tuttuk.

1.    Yedi gün sonra Tanrı’nın sözleri bana ulaştı.

2.     Bana şöyle dedi: “Yeremya’ya gidip Babil’de esir düşmüş insanlara yardım etmesini söyle.

3.      Ama sen burada Siyon harabelerinde kal. Sana, cgünler sona erdiğinde yaşanacakları’ göstereceğim.

4.      Yeremya’ya Efendi’nin emrettiği üzere gidip insanlara yardım etmesini söyledim.

5.    O da esir düşenlerle birlikte şehirden üzerine yas tutmaya başladım:

6.    “Henüz doğmamış, doğup da çoktan ölmüş olanlar Ne kadar kutsanmıştır.

7.    Ama biz yaşayanlara ne yazık; Çünkü bizler, Siyon’un felaketlerini; Kudüs’ün başına gelenleri gördük,

8.    Denizden Sirenleri çağıracağım. Gece perileri çölden gelsin, Şeytanlar ve ejderhalar ormandan çıksın. Uyanın ve sabaha hazırlanın. Benimle birlikte ağıt yakın, Yas tutun.

9.    Siz çiftçiler! Bir daha tohum ekmeyin. Sen Dünya! Neden hasat meyvelerini veriyorsun? Tatlı besinlerini kendine sakla.

10.    Siz asmalar! Neden daha fazla şarap veriyorsunuz? Çünkü artık Siyon’da adak sunulmayacak.

11.    Sen gökyüzü, çiyini kendine sakla! Yağmurun hazinelerini açma.

12.    Sen Güneş, ışınlarını kendine sakla! Ay! Işığını azalt; Neden Siyon’un ışığı sönmüşken Tekrar ışık yükselsin?

13.    Damatlar, içeri girmeyin! Gelinler süslenmesin; Siz kadınlar doğurmak için dua etmeyin. 14. Kısır olanlara ne mutlu, Çocuğu olmayanlar sevinsin, Çocuğu olanlaraysa yazık!

15.    Neden acı içinde doğum yapsınlar? Çocuklarını kederle gömmek için mi?

16.    İnsanoğlu neden tekrar çocuk sahibi olsun ki? Annesi perişan, Oğlu esaret altındayken Neden neslinin tohumlarının adı anılsın ki?

17.    Bundan sonra güzellikten bahsetmeyin, Zarafet sözünü ağzınıza almayın.

18.    Siz rahipler, tapınağın anahtarlarını alıp Göğün tepelerine çıkarın, Ve onları Tanrı’ya verip: “Kendi evini kendin koru, Bizler sahte hizmetkârlarmışız’ deyin.

19.    Güzel kumaşlar ve Ofır altımyla ipek dokuyan siz bakireler, Bütün bunları alıp ateşe atın. Böylece onları Tanrı’ya ulaştırabilirsiniz. Alev onları Tanrı’ya taşısın.

Böylece düşman onları ele geçiremesin.

XI.

1.    Ben (Baruh), sana şunu söylüyorum Babil: “Eğer sen gelişseydin ve Siyon görkemini korusaydı, Siyon’a eşit olurdun ve bu bizi çok üzerdi.

2.      Ancak şimdi, bitmek bilmez bir keder içindeyiz, çektiğimiz acı anlatılamaz. Sen geliştin, Siyon ise yıkıldı.

3.    Tüm bunları kim yargılayacak? Başımıza gelenleri kime şikâyet edelim? Ah, Tanrım! Buna nasıl izin verdin? Atalarımız dertsiz dinlenmeye çekildi ve dürüst olanlar huzur içinde uyuyorlar.

5.    Çünkü onlar bu acıyı bilmiyorlar, başımıza gelenleri henüz duymadılar.

6.    Eğer kulakların olsaydı dünya, senin kalbin olsaydı toprak Sheol’a gidip ölülere: “Yaşayanlardan daha fazla

kutsanmışsınız’ diyebilirdiniz.

XII.

1.    Bunu düşündüğüm gibi söyleyeceğim ve sana karşı konuşacağım gelişmekte olan toprak.

2.    Öğle vakti, her zaman yakıcı olmaz ya da güneş ışınları her zaman ışık vermez.

3.    Sakın her zaman refah içinde ve neşeli olacağını düşünme; neşeden coşup gururlanma.

4.      Elbet bir gün, şu anda harabelerin arasında acı çeken gazap geri gelecek.”

5.     Bunları söyledikten sonra yedi gün oruç tuttum.

XIII.

1.     Tüm bunların ardından, Siyon Dağı’nda dikildiğim bir sırada yükseklerden bir ses duydum; bana şöyle dedi:

2.    “Ayağa kalk Baruh, yüce Tanrı’nın sözlerine kulak ver.

3.     Çünkü sen, Siyon’un başına gelenlere şaşırıp kaldın ve bu yüzden vakti geldiğinde şahitlik edebilmek için korunacaksın.

4.      Sana eğer bu gelişmiş şehirler sorarsa: 6Neden yüce Tanrı bize bu cezayı verdi?’

5.     Sen ve senin gibiler onlara şöyle diyebilirsiniz: ‘Bu ve ' bunun gibi başınıza gelen felaketler ulusların aklı başına gelsin diye gönderildi.’

6.    Sonra onlar umutlanmaya başlayacak.

7.    O zaman soracaklar: ‘Ne zaman?’

8.     Onlara şöyle deyin: “Süzme şarap içtiniz, tortularını bile bırakmadınız. İnsanlar arasında ay. rım gözetmeyen O’nun kararıdır bu. Kendi çocuklarına hiç mer' hamet göstermez; günah işledikleri için başlarına felaket verir.’

10.    Merhamet görebilmeleri için önce akıllarının başlarına gelmesi gerekiyor.

11.     Ama şimdi siz insanlar, uluslar borçlusunuz; çünkü bu zamana kadar dünyayı ayaklarınız altında çiğnediniz, yaratılmışları adaletsizce kullandınız.

12.    Çünkü size hep cömert davrandım ama siz hep onu inkâr ettiniz.”

XIV.

1.    O’na dedim ki: “Sen bana neler olacağını gösterdin, bu yaşananlardan sonra neler geleceğini anlattın. Senin bahsettiğin ceza aslında ulusların yararına olacak.

2.    Şimdi biliyorum ki günah işlemiş olanlar çok fazla. Onlar refah içinde yaşayıp bu dünyadan ayrıldılar. Ancak o zaman birkaç ulus kalacak ve senin söylediklerin onlara aktarılacak.

3.    Bunda nasıl bir fayda vardır ya da başımıza gelenlerden daha kötü ne olabilir?

4.    Ama ben yine senin huzurunda konuşacağım:

5.     Senin huzurunda günah çıkaranlar, diğer uluslar gibi kibirle yürüyüp gitmeyenler, Ölülere: cBize hayat verin’ demeyenler, senden korkup senin yolundan ayrılmayanlar ne kazandı?

6.     Alıp götürüldüler! Onların hatırına bile olsa Siyon’a acımadın.

7.    Diğerleri kötülük yapmışsa bile Siyon, iyi işler yapanların hatırına affedilmeli. Günah işleyenler yüzünden yok edilmemeli.

8.    Tanrım, senin kararını kim anlayacak? Ya da senin yolunda gitmenin önemini düşünecek?

9.     Senin akıl almaz niyetlerini kiın anlayacak? Bugüne kadar yaşamış olanlanlan kim senin bilgeliğinin başlangıcını ya da sonunu bulabilmiştir? IO. Cünkü bizler. bir nefes gibi yaratıldık.

11.     Nasıl ki nefes, kalpten yükselip geri dönmeyince tükenip gider insanoğlunun doğası da böyledir; kendi iradeleriyle ayrılmayanlar başlarına ne geleceğini bilemezler.

12.     Dürüst olanlar umutla sonu bekler ve bu dünyadan korkusuzca ayrılırlar çünkü onlar, senin yanında hazineler arasında saklananlara sahiptirler.

13.    Bu yüzden korkusuzca senin onlara vaat ettiğin dünyaya kavuşmanın neşesiyle ayrılırlar buradan.

14.    Bizlerse kederliyiz, utanç içinde yalvarıyoruz ve kötülüklere yüzümüzü dönüyoruz.

15.    Ama sen, hizmetkârların için neler yaptığını biliyorsun; bizler iyi olan şeyler aracılığıyla senin yaratıcı olduğunu anlayamıyoruz.

16.    Ama senin huzurunda konuşacağım Yüce Efendi.

17.    Eskiden bu dünya ve üzerindekiler yoktu. Sen tasarlayıp söze döktün ve yaradılış senin önüne serildi.

18.    lnsanı, senin yarattıklarının yöneticisi yapacağını söyledin. Böylece insanın dünya için değil dünyanın insan için yaratıldığı anlaşılabilecekti.

19.      Şimdi bakıyorum da; bizim için yaratılan dünya ayakta kalırken bizler yok oluyoruz.”

XV.

1.      Sonra Efendi bana şöyle dedi: “İnsanın ölümüne haklı olarak şaşırıyorsun ama günah işleyen kötülere karşı doğru karar veremiyorsun.

2.      Dürüstleıin alınıp dinsizlerin gelişmesine dair ve

3.      “İnsanoğlu senin kararlarını bilmez’ diye söylediklerine gelince;

4.     söylediklerime kulak ver, sözlerimi dinle.

5.     Eğer insanoğlu yasayı kabul etmemiş olsaydı kararlanmı doğru bir şekilde anlayamamış olabilirdi.

6.      Ancak şimdi bildiği halde yasayı çiğnediği için azap çekecek.

7.     Bu dünyanın dürüstler için yaratıldığını söyledin, yaşanacaklar da onlar için düşünüldü.

8.      Bu dünya onlar için bir bela, yorucu bir iş; yaşanacaklarsa görkemli bir taç.”

XVI.

1.      Efendi’ye: “Ah Tanrım! Vakit az ve kötü bir za. mandayız, bu azıcık zamanda sonsuz olanı kim elde edebilir?” diye sordum.

XVII.

2.    “En Yüce olan için, çok ya da az vakit diye bir şey yoktur.

3.     Dokuz yüz otuz yıl yaşaması Adem’e ne kazandırdı? Kendisine verilen emirleri çiğnedi.

4.     Bu yüzden yaşadığı süre ona kazanç sağlamadı. Aksine, ona ölümü getirdi ve ondan dünyaya gelenlerin hayatlarını kısalttı.

5.    Musa, yüz yirmi yıl yaşamakla ne kaybetti? Onu yaratanla muhatap olduğu süre içinde Yakup’un tohumlarına yasayı getirdi ve İsrail ulusunun ışığını yaktı” dedi.

XVIII.

1.    O’na şöyle dedim: “Aydınlanmış Musa, bu ışıktan almıştır ama onun gibi yapan çok azdır. Onun aydınlattıklarının çoğu, Adem’in karanlığından almıştır ve ışığın aydınlığına sevinmemiştir.”

XIX.

2.     Tanrı bana şöyle yanıt verdi: “Bu yüzden onlara vaktinde bir söz verdi ve dedi ki: “Bakın, sizlere yaşam ve ölümü verdim.’ Sonra, yer ile göğü şahitlik etmeleri için çağırdı.

3.   Vaktinin kısa olduğunu ama yer ve göğün hep baki kalacağını biliyordu.

4.   Onları cezalandıracak bir yasa olduğunu ve ışığın altında hiçbir şeyin gizli kalmayacağını bildikleri halde, günah işleyip onu çiğneyenler öldükten sonra yer ile gök bana şahitlik eder.

5.    Şu anda yargıladığım şeyler için ruhunuza danışmayın ya da yaşananlar için kendinizi üzmeyin.

6.   Çünkü şimdi peşinde olunan zamanın sonuna geldik. İş, refah ya da utanç hepsi sona erecek.

7.   Bir adam erken yaşlarda refah içinde yaşayıp sonra yaşlılık dönemine utançla girerse sahip olduğu tüm güzellikleri unutur.

8.    Aynı şekilde bir adam başlarda utanç içinde yaşayıp ileride refaha ererse vaktinde yaptığı kötülükleri hatırlamaz. 8. Dinle: her biri tüm o zaman boyunca refah içinde yaşamış olsa da sonunda ölüp gittiklerinde hiçbir şeyin anlamı kalmaz.

XX.

1.    Bu yüzden bekle! 0 günler gelecek, zaman öncekinden daha hızlı akacak, mevsimler daha hızlı değişecek, yıllar şimdikinden daha hızlı geçecek.

2.   Bu nedenle Siyon’u aldım. Böylece vakti geldiğinde dünyayı daha hızlı ziyaret edebileceğim.

3.   Sana söylediğim her şeyi sıkıca yüreğinde tut ve onu aklının gizli bir köşesine mühürle.

4.    Sonra sana yüceliğimin kararını ve yollarımı göstereceğim.

5.     Bu yüzden git, kendini yedi gün boyunca günahlarından arındır; ekmek yeme, su içme ve kimseyle konuşma.

6.    Ardından, buraya gel. Sana kendimi göstereceğim, seninle konuşacağım. Sana zamanla ilgili emri vereceğim çünkü zaman beklemeden gelecek.”

NERİAH OĞLU BARUH’UN DUASI

XXI.

1.    Gidip Kidron vadisindeki bir mağaraya girdim. Orada ruhumu günahlarından arındırdım. Ekmek yemedim ama acıkmadım, su içmedim ama susamadım ve bana emredildiği gibi yedinci güne kadar orada kaldım.

2.    Sonra, Efendi’nin benimle konuştuğu o yere gittim.

3.    Günbatımında ruhum düşüncelere daldı ve Yüce Olan’ın huzurunda konuşmaya başladım:

4.    “Ey, dünyaya sesimi duyuran, göğü yaratıp onu ruhtan yükseklere yerleştiren, dünya henüz yaratılmamışken seslenen Tanrım! Sana her şey itaat eder.

5.    Havayı başıyla yönlendiren ve yaptıklarının gördüğü gibi olmasını sağlayan sensin.

6.      Sens önünde duran güçleri yüce bir düşünceyle yönetirsin: sayısız canlıyı öfkeyle yönetirsin; sen onları tahtını çevreleyen alev ve ateşten yarattın.

7.    İsteyip yarattığın her şey sana aittir.

8.    Yeryüzüne yağmuru yağdıran ve zamanın ne zaman sona ereceğini bilen sensin. Lütfen dualarımı kabul et.

9.    Yaşayan ve ölen, doğacak olan, günah işleyen ve dürüst olan herkesi ayakta tutan sensin.

10.    Yalnız sen ölümsüzsün ve insanoğlunun sayısını bir tek sen bilirsin.

11.    Zamanla çoğu kişi günah işlerken yalnızca çok azı doğru yoldan ayrılmamıştır.

12.    Günah işleyenlerin sonunu ya da dürüst olanların erişeceği yeri sen bilirsin.

13.    Tüm insanlara yalnızca bu hayat verilmiş olsaydı bundan daha acısı olamazdı.

14.    Ne amaçla güç zayıflığa, bolluk kıtlığa, güzellikse nefret edilesi bir şeye dönüşür?

15.    Çünkü insanın doğası hep değişkendir.

16.    Başlangıçta şu anda olduğumuz gibi değildik ve bundan sonra da bu şekilde kalmayacağız. Eğer hepsinin bir amacı olmasaydı, yaratılmalarının bir anlamı kalmazdı.

18.     Senden gelen her şeyle ilgili beni bilgilendir Tanrı’m, sana sorduklarım hakkında beni aydınlat.

19.    Bu yozlaşmışlık daha ne kadar sürecek? Ölümlülerin devri kadar sürecek? Günah işleyenler ne kadar daha kötülükle kirlenecek?

20.     Bu yüzden mer» hametle buyur ve yapacağını söylediğin her şeyi yerine getir ki bu yolda acı çekmenin zayıflık olduğunu düşünenler senin yü celiğini görsün.

21.    Bilmeyenlere göster ve senin gücünden çektiğimiz acılan, şehrimizin başına gelenleri görmelerini sağla çünkü sen, bize “sevilen insanlar’ dedin.

22.    Ölümlülüğe bir son ver.

23.    Ölüm meleğini gerektiği gibi cezalandır ve görkemini göster, güzelliğinin yüceliğini ortaya çıkar. Shcol16 mühürlensin ki bundan sonra ölüleri kabul edemesin. Ruhların içlerinde saklı olan hazinelere kavuşmasına izin ver.

24.    İbrahim, İshak, Yakup ve onlar gibi bu dünyada yatan, dünyayı uğruna yarattığını söylediğin kişilerin zamanından daha kötü günler yaşanmıştır.

25.      Şimdi, lütfen yüceliğini göster ve vaat ettiklerini geciktirme.”

26.     Bu duayı bitirdiğimde çok yorgun düşmüştüm.

XXII.

1.      Ben bunları söyledikten sonra bir de ne olsun? Gökler açıldı, bana bir güç geldi. Yukarılardan bir ses duydum. Ses, bana şöyle dedi:

2.     “Baruh, Baruh neden üzülüyorsun?

3.     Bir yolda giden ama onu bitirmeyen ya da denize açılıp limana varamayan kişi teselli edilebilir mi?

4.     Birine hediye sözü verip sonra onu tutmazsan bu hırsızlık değil midir?

5.      Toprağı ekip sonra onun meyvelerini toplamayan her şeyi kaybetmez mi?

6.     Ya da bir bitki dikip uygun vakit gelmeden ondan meyve almayı umabilir mi insan?

7.      Hamile olan bir kadın vaktinden önce doğum yaparsa kendi çocuğunu öldürmüş olmaz mı?

8.      Bir ev yapıp çatısını örtmezsen ona ev denebilir mi? Önce bunların cevabını ver.”

XXIII.

1.    “Hayır, Efendim” diye yanıt verdim.

2.     Bana: “O zaman bilmediğin şeyler için neden kendini üzüyorsun? Bilgin olmayan konularda neden endişeleniyorsun?

3.     Şu an hayatta olanları ya da ölmüşleri unutmadın, bense doğacak olanları hatırlıyorum.

4.     Çünkü Adem günah işlediğinde ve doğacaklara ölüm verildiğinde, doğacakların sayısı belirlendi. Bu sayı için; hayatta olanların yaşayacağı, ölülerin ise korunacağı bir yer hazırlandı.

5.     Daha önce belirlenen sayıya ulaşmadan yaratılmışlar

tâ Ölülerin gittiği yer, cehennem. tekrar yaşamayacak ve Sheol ölüleri almaya devam edecek.

6.     Bu günlerden sonra nelerin yaşanacağı da anlatıldı sana.

7.     Vaadime çok yaklaştık, önceki kadar uzak değil.

XXIV.

1.      İyi bak! Gün gelecek günah işleyenlerin günahla. rının yazıldığı kitaplar ve aynı şekilde, doğru yoldan ayrılma. yanların doğruluklarının toplandığı hazineler açılacak.

2.    O za. man sen ve senin yanındakiler, o güne kadar günah işleyenlere ve dürüst olanlara karşı en Yüce Olan’ın nasıl sabırla beklediğini göreceksiniz.”

3.    Ona şöyle dedim: “Ama Efendim, kimse yaşananların ya da yaşanacakların sayısını bilmiyor.

4.    Ben başımıza gelenleri biliyorum ama düşmanlarımıza ne olacağını ve yarattıklarını ne zaman ziyaret edeceğini bilmiyorum.”

XXV.

1.    Efendi bana şöyle dedi: “Sen, En Yüce olanın günlerin sonu geldiğinde dünyada yaşayanlara göndereceği işarete kadar korunacaksın.

2.    Bu bir işaret olacak.

3.    Dünya sakinlerini bir sarhoşluk aldığında başları belaya girecek, büyük sıkıntılar çekecekler.

4.    Çektikleri acılar yüzünden şöyle düşünecekler: “Yüce Olan dünyayı unuttu.’ Evet, ümitlerini yitirdikleri o an zaman uyanaca .”

XXVI.

Efendi’ye: “Yaşanacak bu sıkıntılar uzun yıllar sürecek mi?” diye sordum.

XXVII.

1.      Bana: “Bu zaman on iki bölüme ayrılmıştır ve her biri kendisi için belirlenmiş dönemi bekler.

2.     İlk bölüm kargaşanın başlangıcı olacak

3.     İkinci bölümde yüce kişiler öldürülecek.

4.     Üçüncü bölümde birçok kişi ölecek.

5.     Dördüncü bölümde yıkım gönderilecek.

6.     Beşinci bölümde kıtlık ve kuraklık.

7.     Altıncı bölümde depremler ve terör.

8.     [Eksik]

9.     Sekizinci bölümde Şeytanların alametleri ve istilası.

10.     Dokuzuncu bölümde ateş düşecek.

11.     Onuncu bölümde yağmacılık ve baskı.

12.     On birinci bölümde kötülük ve zina.

13.     On ikinci bölümde tüm bu söylediklerimin birleşmesiyle yaşanacak karmaşa

14.      Devir bu şekilde bölünmüştür ve her bir bölüm diğeriyle karışarak görevini yerine getirecektir.

15.      Bazıları kendisi hizmet ederken bazıları bir diğerinden hizmet alacak; bazıları kendiliğinden tamamlanırken bazıları diğerleriyle tamamlanacak ki dünyadakiler bunu anlamayacak.

XXVIII.

1.    “Ancak, bunu anlayanlar bilge olacak.

2.     Bu devir yedi haftalık iki bölümden oluşmaktadır.”

3.     Efendi’ye: “Bir insan için gelip bunları gözlemlemek iyidir ama düşme ihtimali olduğu için gelmemesi daha iyi.

4.     [Ama şunu da söyleyeceğim:

5.     Dürüst olan yozlaşmış olanlardan nefret edecek mi?] Böylece sadece yozlaşmamışlara mı bakacak?]

6.     Söylediklerin gerçekleşecekse senin huzurunda onurlandırıldığım için mi bana bunları anlattın?

7.     Anlattıkların bir ya da birden çok yerde mi yoksa tüm dünyada mı yaşanacak?” diye sordum.

1.     Bana şöyle yanıt verdi: “Yaşanacak olan her neyse tüm dünya bundan etkilenecek. Bu yüzden hayatta olan herkes bunları yaşayacak.

2.     O zaman, yalnızca bu topraklarda bulunanlan koruyacağını.

3.     Yaşanması planlanmış her şey gerçekleştikten sonra Mesih ortaya çıkmaya başlayacak.

4.     Behemot’7 yerinden çıkacak, Leviathan18 ise denizden yükselecek. Yaratılışın beşinci gününde yarattığım ve o güne kadar saklanan bu iki canavar, geride kalanların yemeği olacak.

5.     Yeryüzü on bin l7 Çok büyük ve güçlü mitolojik bir canavar: l8 Deniz canavarı. kat daha fazla ürün verecek. Her bir asmada binlerce dal, da]. ların her birinde bin salkım, her bir salkımda bin üzüm olacak Ve her bir üzüm şarabın özünü oluşturacak.

6.     Açlık çekenler sevinecek, ama her gün başka bir mucizeyle karşılaşacaklar.

7.    Rüzgârlar her sabah meyvelerin hoş kokularını, bulutlarsa gün sonunda şifa damlalarını getirecek.

8.     Aynı zamanda göklerden talih kuşu inecek ve insanlar onu yiyecek çünkü onlar devrin sonuna gelmiş olanlardır.

1.     Tüm bunların ardından Mesih’in vakti gelecek ve o, görkemli bir şekilde geri dönecek.

2.     Onun umuduyla uykuya dalmış olanlar uyanacak. Doğruluktan ayrılmayanların ruhlarının saklandığı hazineler açılacak ve ruhlar ortaya çıkacak. Ruhlar tek bir düşüncenin etrafında toplanacak. İlkler sevinecek, sonlar ise üzülmeyecek.

3.      Çünkü onlar, söylenen vaktin geldiğini ve devrin tamamlandığını bilecekler.

4.     Ama günahkârların ruhları tüm bunları gördüğünde daha da tükenecek.

5.     Çünkü cezalandırılma vakitlerinin geldiğini, cehennem azabının başlayacağını bilecekler.”

XXXI.

1.      Bu konuşmadan sonra insanlara gidip şöyle dedim: “Tüm büyükler toplansın, onlara söyleyeceklerim var.”

2.     Kidron vadisinde toplandılar.

3.     Onlara: “Dinle İsrail, seninle konu şuyorum.

Söylediklerime kulak ver Yakup’un torunu, seni bilgi' lendireceğim.

4.     Siyon’u unutma. Kudüs’ün ıstırabmı hatırında tut.

5.    Bak! Her şeyin yozlaşmaya kurban olacağı günler gelecek.

XXXII.

1.     Ama sizler, kalplerinize yasanın meyvelerini ekmek üzere hazırlanırsanız Yüce Olan’ın tüm yarattıklarını sarsacağı o gün, kalpleriniz sizi koruyacaktır.

2.    [Kısa bir süre sonra Siyon tapınağı tekrar inşa edilmek üzere yıkılacak. Ama yapılan bina da ayakta kalmayacak, bir süre sonra kökleri kazınacak ve o gün gelene kadar terk edilmiş kalacak.

4.    Ardından ihtişamla yenilecek ve öncekinden çok daha güzel olacak.]

5.     Bu nedenle, şimdi yaşadığımız kötülüğe fazla üzülmemeliyiz çünkü ardından gelecekler var.

6.     Bu iki felaketten sonra Yüce Olan’ın yarattıklarını yenileyeceği daha büyük bir dert yaşanacak.

7.    Şimdi birkaç gün bana yaklaşmayın, ben gelene kadar beni aramayın.”

8.    Onlarla konuştuktan sonra kendi yoluma gittim. Yola çıktığımı gören insanlar kederle bağırmaya başladı: “Baruh, bizleri bırakıp nereye gidiyorsun? Öksüz çocuklarını bırakıp giden bir baba gibi bizleri terk mi ediyorsun?

XXXIII.

1.     Bunlar, yoldaşın Yeremya’nın emirleri mi? Sana: “Ben gidene kadar bu insanlara bak ve tutsak edilmeye karşı gelen Babil’deki kardeşlerini hazırla’ demedi mi? Eğer sen de bizi terk edip gidiyorsan senin önünde ölelim daha iyi. Sonra bizi bırakıp gidebilirsin.”

XXXIV.

2.    Onlara: “Sizi terk etmek ya da sizden ayrılmak benden uzak olsun. Yalnızca Yüce Olan’dan sizinle ve Siyon’la ilgili bilgi almak için Yücelerin Yücesi’ne gidiyorum. Biraz daha bilgi aldıktan sonra geri döneceğim” dedim.

XXXV.

3.               Sonra yüce mekâna gidip harabelerin üzerine Göz

kapaklarım çeşme.

4.               Siyon için nasıl ağıt yakayım?

5.               Kudüs için nasıl yas tutayım? bina da ayakta

kalmayacak, bir süre sonra kökleri kazınacak ve o gün gelene kadar terk edilmiş kalacak.

6.      Ardından ihtişamla yenilecek ve öncekinden çok daha güzel olacak.]

7.     Bu nedenle, şimdi yaşadığımız kötülüğe fazla üzülmemeliyiz çünkü ardından gelecekler var.

8.     Bu iki felaketten sonra Yüce Olan’ın ya' tattıklarını yenileyeceği daha büyük bir dert yaşanacak.

9.    Şimdi birkaç gün bana yaklaşmayın, ben gelene kadar beni aramayın.”

10. Onlarla konuştuktan sonra kendi yoluma gittim. Yola çıktığımı gören insanlar kederle bağırmaya başladı: “Baruh, bizleri bırakıp nereye gidiyorsun? Öksüz çocuklarını bırakıp giden bir baba gibi bizleri terk mi ediyorsun?

XXXIII.

1.     Bunlar, yoldaşın Yeremya’nın emirleri mi? Sana: “Ben gidene kadar bu insanlara bak ve tutsak edilmeye karşı gelen Babil’deki kardeşlerini hazırla’ demedi mi? Eğer sen de bizi terk edip gidiyorsan senin önünde ölelim daha iyi. Sonra bizi bırakıp gidebilirsin.”

XXXIV.

2.    Onlara: “Sizi terk etmek ya da sizden ayrılmak benden uzak olsun. Yalnızca Yüce Olan’dan sizinle ve Siyon’la ilgili bilgi almak için Yücelerin Yücesi’ne gidiyorum. Biraz daha bilgi aldıktan sonra geri döneceğim” dedim.

XXXV.

3.     Sonra yüce mekâna gidip harabelerin üzerine oturdum ve ağladım: “Gözlerim kaynak oldu, Göz kapaklarım çeşme. Siyon için nasıl ağıt yakayım? Kudüs için nasıl yas tutayım? Çünkü şu an benim perişan olduğum bu yerde Yüce rahipler kutsal adaklar sunuyordu, Kokulu tütsüler bırakıyordu. Ama şimdi şanımız tozlara büründü Ve ruhumuzun arzusu kumlara gömüldü.”

XXXVI.

4.     Tüm bunları söyledikten sonra orada uykuya daldım ve gece bir vizyon gördüm.

5.     O da ne! Geniş bir ormanla kaplı bir ova, onu saran yüksek dağlar ve sarp kayalar.

6.     Üzerinde asma ve onun altından sakince akan bir kaynak Sonra kaynak ormana ulaştığında birden dev dalgalara dönüştü.

Dalgalar ağaçları köklerinden söküp attı, çevresindeki dağlan yıktı

5.    Orman, dağlar giderek alçalmaya başladı ve sonunda kaynak galip geldi. Ormandan geriye tek bir sedir ağacı kaldı.

6.     Onu da yıkıp yok ettikten sonra geriye hiçbir şey bırakmadı. Ormanın yeri bile tanınacak halde değildi. Ardından asma, kaynakla birlikte sakince ilerlemeye başladı, sedirin yakınına geldi. Kesilen sedir ağacım getirdiler.

7.    Bir de ne göreyim? Asma ağzını açıp sedire şöyle dedi: “Günahkârlık ormanından geriye kalan sedir değil misin sen? Senin yüzünden günahkârlık devam edip o kadar zaman sürdü, iyilikse asla.

8.    Sana ait olmayam ele geçirmeye devam ettin; senin olana ise hiç şefkat duymadın Senden uzak olanlar üzerinde gücünü genişletmeye devam ettin, sana yaklaşanlara ise tuzak kurdun. Kendini hiç yıkılmaz biri claw rak gösterdin.

9.    Ama şimdi vaktin daraldı ve sonun geldi.

10.    Senden önce yok olan orman gibi sen de gideceksin buradan Onunla birlikte toz ol, küllerin birbirine karışsın.

11.    Acıyla yere yığıl ve tekrar gelip daha çok acı çekeceğin son an gelene kadar ıstırap içinde bekle.”

XXXVII.

1.     Ardından, sedirin yandığını gördüm. Salkım giderek büyüyor ve onu sarıyordu. Ova dalgalarla dolmuştu. Sonra uyandım.

XXXVIII.

2.     Dua ettim: “Tanrım, aklın yolunu izleyenleri hep aydınlatırsın.

3.     Senin yasan hayat, bilgeliğin doğru rehberdir.

4.     Bana bu vizyonun ne anlama geldiğini göster.

5.       Ruhumun hep senin yolunda yürüdüğünü biliyorsun, ilk günlerimde de senin bilgeliğinden ayrılmadım.”

XXXIX.

1.       Bana şöyle yanıt verdi: “Gördüğün vizyonun anlamı şudur:

2.     Yüksek ve sarp dağlarla çevrili bir orman gördün. Bu dünyadır.

3.       Bekle! Gün gelecek bir zamanlar Siyon’u yıkan bu krallık yıkılacak ve kendinden sonra gelene tabi olacak

4.     O da bir süre sonra yıkılacak, bir üçüncüsü başa geçecek. O da bir süre hüküm sürecek ve sonra yıkılacak.

5.     Bunların ardından dördüncü bir krallık gelecek. Onun yönetimi kendinden öncekilerden çok daha acımasız ve kötü olacak. Ovadaki orman gibi uzun süre hüküm sürecek, zamana karşı ayakta duracak ve kendini Lübnan’ın sedirlerinden çok daha yükseğe çıkaracak.

6.     Gerçek ondan saklanacak, kötülükle kirlenmiş olanlar, kötü canavarların ormana koştuğu gibi ona koşacak.

7.     Ama onun da düşme vakti yaklaşacak; gönderdiğim Mesih, kaynak ve asma gibi ortaya çıkarak onların kökünü kazıyacak.

8.     O ormandan geriye kalan büyük sedir ve asmanın ona söyledikleri verilen Vaadi sembolize eder.

XL.

1.     O dönemin lideri, tüm insanları kılıçtan geçirilir. ken sağ kalacak. Sonra onu bağlayıp Siyon dağına götürecekler Gönderdiğim Mesih onu Tanrı’ya yaptığı saygısızlıklar yüzün. den malıkum edecek ve insanların yaptıklarını önüne serecek,

2.     Sonra onu öldürecek ve seçtiğim yerde bulunan insanlarımı koruyacak.

3.     Dünyadaki bozulma sona erene ve daha önce bahsettiğim devirler tamamlanana kadar krallığı devam edecek.

4.     Gördüğün vizyonun anlamı bu.”

XLI.

1.      O’na: “Bunlar kimin için? Kaç kişi bundan etkilenecek? Hayatta kalmayı kim hak edecek?

2.     Düşündüğüm her şeyi söyleyeceğim sana, aklımdaki soruları soracağım.

3.      Halkının çoğunluğu senin sözünden döndü, onların boynundan yasanın boyunduruğunu kaldır.

4.      Ama aynı zamanda kendi beyhudeliklerini bırakıp senin kanatlarının altına sığınanları gördüm.

5.     Onlara ne olacak? Son dönemde onların başına ne gelecek?

6.       Ya da onların vakti buna göre mi değerlendirilecek? Terazinin ibresi düştükçe ona göre mi yargılanacaklar?

XLII.

1.     Efendi, bana şöyle yanıt verdi: “Sana bunları da göstereceğim.

2.     “Kim ya da kaç kişi bundan etkilenecek?’ diye sordun. İnanlar için daha önce söylendiği gibi iyi şeyler olacak, küçümseyenler içinse tam tersi yaşanacak.

3.     Bu sözü izleyenler ve ondan ayrılanlarla ilgili söylediklerine gelince;

4.     Başta yasaya tabi olan, ama sonra ondan ayrılıp melez insanların tohumlarıyla birleşenler ilk gruptadır ve onlar için ciddi şeyler düşünüyorum.

5.     Önceden bilmeyip de sonradan hayatı öğrenen ve saf insanların tohumlarıyla birleşenlerse ikinci gruba yer alır. Onlar için de ciddi planlarım var.

6.     Zaman zamanı, mevsimler mevsimleri izleyecek. Tamamlanma maksadıyla herşey devirlerin hesabı ve mevsimlerin vaktiyle kıyaslanacak.

7.     Yozlaşma, ona tabi olanları; hayatsa kendine tabi olanları alacak.

8.     Toprak çağrılıp: 6Sana ait olmayanları geri ver, bu zamana kadar sakladıklarını ayağa kaldır’ denecek.

XLIII.

1.     Ama sen Baruh, kalbini sana söylenenlere yönlendir; sana gösterilenleri anla. Çünkü senin ebedi tesellilerin var.

2.     Buradan ayrılacaksın, gördüğün bölgelerden geçeceksin. Bozulmuş ne varsa hepsini unutacaksın ve ölümlüler arasında yaşananları bir daha hatırlamayacaksın.

3.     Bu yüzden git ve insanlarını yönlendir. Sonra buraya gelip yedi gün oruç tut. Ardından gelip seninle konuşacağım.”

XLIV.

1.      Oradan ayrılıp insanlarımın yanına gittim. İlk doğan oğlumu, arkadaşlarımı, büyüklerden yedisini çağırıp onlara şöyle dedim:

2.     “Bakın, yeryüzünün yolunu izleyerek atalarıma gidiyorum.

3.     Ama siz yasanın yolundan ayrılmayın; kalan insanları koruyun, onları uyarın ki onlar da Yüce Olan’ın yolundan ayrılmasın.

4.     Sizler, hizmet ettiğimiz O’nun adil olduğunu görüyorsunuz. Yaratıcımız ayrım gözetmeksizin bizlere eşit davranır.

5.     Siyon’un ve Kudüs’ün başına gelenlere bakın.

6.     Yüce Olan’ın kararı böylece bilinsin; onun yolları doğrudur.

7.     Onun korkusuyla dayanır ve azimle devam edip O’nun yasasını unut-mazsanız devir sizin lehinize değişecektir. Siyon’un mükâfatını göreceksiniz.

8.     Şu anda yaşananlar hiçbir şey; ama yaşanacaklar muhteşem. Bozulmuş ne varsa temizlenecek, ölümlü her şey gidecek ve şeytanlarla dolu şimdiki zaman unutulacak.

10.    Şu anda yaşananlar boşunadır; gelişenler hemen bozulup aşağılanacak.

11.    Yaşanacaklar arzunun ürünü olacak, ondan sonra gelecekler için umutlanmalıyız

12.    Çünkü zaman geçip gitmeyecek ve ebediyen sürecek saat gelecek. Yeni dünya, onun kutsallığını bilenler için hiç bozulmayacak; işkence yapanlara ise hiç merhamet göstermeyecek. Üzerinde yaşayanlara celıennem azabı yaşatmayacak.

13.    Çünkü onlar, bahsedilen devrin mirasçılan olacak.

14.    Onlar, bilgelik hazinesini miras alacak, irfanh olacaklar. Merhametten uzaklaşmayacaklar; yasanın gerçeklerini onlar koruyacaklar. Gelecekteki dünya onlara verilecek ama diğeıieri ateşte yanacaklar.

XLV.

1.     Bu nedenle, elinizden geldiği kadar insanları bilgilendirin çünkü bu bizim görevimiz.

2.    Eğer onları eğitirseniz onları hızlandırmış olursunuz.”

XLVI.

1.    Oğlum ve büyükler bana şöyle dedi: “Yüce Olan seni bizden bu kadar çabuk alacak kadar bizi küçük mü görüyor?

2.    Tamamen karanlığa gömüleceğiz ve geride kalanlar için hiç ışık olmayacak.

3.    Yasayı nerede arayacağız ya da bizim için ölümle yaşamı kim ayırt edecek'?”

4.    Onlara: “Yüce Olan'ın tahtına karşı gelemem; ancak ne İsrail bilgelerden ne de Yakup’un soyu yasanın çocuklarından yoksun kalacak.

5.     Yalnızca kalplerinizi hazırlayın ki yasayı duyup bilge ve irfanlı olanlara tabi olabilesiniz. Ruhlarınızı onlardan ayrılmamak üzere hazırlayın.

6.    Eğer bunları yaparsanız daha önce bahsettiğim güzel habeıler gelecek size; daha önce söylediğim acılan yaşamayacaksınız” dedim.

7.     Ama dünyadan alınmama ilişkin söylenenleri onlara ya da oğluma söylemedim.

XLVlI.

1.      Onları bırakıp giderken şöyle dedim: “Bakın! El Halil’e gidiyorum çünkü Yüce Olan beni oraya gönderdi.”

2.     Sonra benimle konuşulan yere vardım ve orada yedi gün oruç tuttum.

BARUH’UN DUASI

XLVIII.

1.     Yedinci günden sonra Yüce Olan’ın huzurunda dua ettim.

2.     “Tanrım, devirlerin işleyişini sen belirledin ve senin emrinde bekliyorlar; çağların gücünü azaltan sensin ve onlar sana karşı koymazlar. Mevsimleri sen ayarlarsın ve onlar sana itaat eder.

3.     Yalnızca sen nesillerin amacını bilirsin ve gizlerini fazla kişiye açmazsın.

4.     Ateşin büyüklüğünü gösterirsin, rüzgârın hafifliğini Ölçersin.

5.    Göklerin sınırlarını keşfedersin, karanlığın derinliklerini incelersin.

6.    Ölenlerin sayısını gözetir, doğacakların mekânını hazırlarsın.

7.    Yarattığın başlangıcı hatırlarsın, gelecek yıkımı unutmazsın.

8.    Korku ve gazap ile alevlere hükmedersin ve onlar ruhlara dönüşür. Bir sözünle olmayanı hızlandırır ve yüce gücünle henüz yaşanmamış olanı kontrol edersin.

9.    Yaratılmışları senin anlayışında bilgilendirirsin; gezegenleri, yıldızları yönlendirirsin böylece yapmaları gerekenleri onlara gösterirsin.

10.    Sayısız ordu emrinde bekler ve senin bir baş hareketinle sessizce emirlerini yerine getirirler.

11.    Hizmetkârmı duy, ricama kulak ver.

12.    Çok kısa sürede doğduk, kısa sürede geri döneceğiz.

13.    Ama seninle saatler asır, günler nesiller gibi.

14.     Bu yüzden insanlara kızma; çünkü enlar hiçbir şeydir. Yaptıklarımızı dikkate alma.

15.    Neyiz biz? Senin hediyen olarak dünyaya geldik ve kendi irademizle buradan ayrılmıyoruz. 16. Anne babamıza “Bizi doğurun” ya da cehenneme “Bizi al” demedik.

17.     Senin gazabına dayanmak için bize güç veren nedir? Neden senin kararına katlanmak zorundayız?

18.     Bizi merhametle koru ve bize yardım et.

19.     Sana tabi olan küçükleri gözet, sana yakınlaşanları koru. İnsanlarımızın umudunu kırma, onlardan desteğini esirgeme.

20.     Çünkü sen bu halkı seçtin ve bu insanları diğerlerinden ayrı tuttun.

21.     Şimdi senin huzurunda konuşacağım ve kalbimden geçenleri söyleyeceğim.

22.     Sana güveniriz. Yasan bizimle ve senin kurallarına uyduğumuz sürece düşmeyeceğimizi biliriz.

23.     Yahudi olmayanlarla karışmadığımız için şanslıyız.

24.     Çünkü biz, Tek olandan tek bir yasa alan tek halk olarak isimlendirildik. Verilen yasa bize yardım edecek ve içimizdeki eşsiz bilgelik bize yol gösterecek.”

25.     Duayı bitirdikten sonra kendimi çok yorgun hissettim.

26.     Efendi bana şöyle yanıt verdi: “Baruh, basitçe dua ettin ve söylediklerin duyuldu.

27.     Kararım ve yasam kendi kendini doğrular.

28.     Söylediklerine cevap vereceğim ve duan için seninle konuşacağım.

29.    Yozlaşmış olan aslında yoktur; hiçbir şey yapamayacak derecede kötülük yapmış, benim iyiliğimi unutmuştur ya da benim sabrıma minnettar değildir.

30.    Bu yüzden kesinlikle seni bu dünyadan almamız gerekiyor; daha önce sana söylediğim gibi bahsettiğim vakit geliyor.

31.    Bela getiren vakit gelecek; bu süre hızla geçip gidecek ve gazabın ateşinden fırtina çıkacak.

32.    Dünyadaki herkes birbirine ters hareket etmeye başlayacak çünkü kararımın yaklaştığını bilmeyecekler.

33.    O zamanda bilge bulmak çok zor olacak, çok az sayıda zeki insan kalacak dünyada; dahası yaşanacakları bilenler sessiz kalacak.

34.    Birçok söylenti dolaşacak, haberler gelecek; alametler belirecek, sözler verilecek, bazıları boş çıkacak bazıları doğrulanacak.

35.    Onur, utanca; güç, aşağılamaya dönüşecek ve doğruluk yok olacak, güzellik bir ayıp olacak.

36.     O zaman birçoğu şöyle soracak: “Akıllı çoğunluk nereye saklandı? Bilgelik nereye gitti?’

37.    Onlar tüm bunları düşünürken düşünmeyenlerin içinden bir kıskançlık yükselecek, huzurlu olanları bir istek kaplayacak. Birçoğu diğerlerine zarar vermek için öfkeyle dolacak, kan dök mek için ordular kuracak ve sonunda ordularıyla birlikte yok olup gidecek.

38.    Ardından, herkes devrin değiştiğini görecek; çünkü onlar, tüm o zamanlar boyunca kirlenmiş, zulmetmiş, herkesi kendi işleri için kullanmış ve Yüce Olan’ın söylediklerini unutmuşlardı.

39.    Bu nedenle ateş onların düşüncelerini alacak ve hükümranlıkları alevlerle sınanacak. Yargı zamanı gecikmeden gelecek.

40.    Çünkü dünyadaki herkes günah işlerken gururlarından benim yasamı çiğnediğini bilecek.

41.    O zaman Ölcnlerden çok yaşayanlar için ağlayacaklar.”

42.    Ben: “Ah Adem! Senin soyundan gelenlere ne yaptın? Yılana kulak veren ilk Havva’ya ne demeli?

43.    Tüm bu çoğunluk yozlaşıyor, ateşin yuttuk larının hesabı yok.

44.    Yine senin karşında konuşacağım.

45.    Tanrım, Tanrım yarattıklarının içindekileri bilirsin.

46.    Toprağa Adem’i yaratmasını söyleyen sensin; ondan doğanların sayısını ve senin huzurunda ne kadar günaha girdiklerini biliyorsun. Onlar seni yaratıcı olarak kabul etmediler.

47.      Tüm bunlar yüzünden sonları gelecek ve çiğnedikleri yasa, onlardan öcünü alacak.

48.     Ama şimdi günahkârları bırakalım da doğru yoldan ayrılmayanları konuşalım.

49.     Onların ne kadar kutsanmış olduğunu anlatacağım ve onların yüceliğine sessiz kalmayacağım.

50.     Geçip giden şu kısacık sürede hiç şüphesiz çok çalıştınız, sonu olmayan bu dünyada yüce ışık sizin üzerinizde olmalı.

XLIX.

1.     Ama senden yine merhamet dileyeceğim Yüce Olan, her şeyi yaı'atandan şefkat isteyeceğim.

2.      Senin gününde yaşayanlar ne şekilde yaşayacak? Ya da o günden sonra yaşa, yanların görkemi nasıl olacak?

3.      Şimdiki hallerini koruyacaklar mı? Şu an kötülükle meşgul olan, içleri kötülükle dolu olanlar da devam edecek mi? Yoksa sen, dünyayı ve dünyadakileri değiştirecek misin?”

L.

1.    Efendi bana şöyle yanıt verdi: “Baruh, sözlerimi dinle ve öğrendiğin her şeyi kalbine yaz.

2.    O zaman dünya, [saklamak üzere aldığı] ölüleri formlarında bir değişiklik yapmadan geri verecek. Nasıl almışsa öyle geri verecek onları. Onları toprağa gönderdiğim gibi ayağa kaldıracağım.

3.    Sonra hayatta olanlara ölülerin dirildiğini, gidenlerin geri geldiğini göstereceğim.

4.    Şu anda tanıdıklarını hatırlayacaklar, yargılama süreci ve daha önce anlatılanlar gerçekleşecek.

LI.

1.       Belirlenen gün geldiğinde suçlu bulunanlar ile aklananların görünüşleri değişecek.

2.       Şu anda günah işleyenler daha da kötü bir görünüme bürünecek ve onlar ıstırap çekecekler.

3.       Benim yasama göre doğru yolda olanların görkemine gelecek olursak: irfan sahibi, kalplerinde bilgeliğin köklerini taşıyanların görkemi daha da artacak ve onların yüzleri ışığa dönüşecek. Onlar, kendilerine vaat edilen ölümsüz dünyaya ulaşabilecekler.

4.       Bunların dışında, benim yasamı reddedip bilgeliğe kulaklannı tıkayanlar dövünecekler.

5.       Göklere çıkarılan, övülen ve yüceltilenleri görecekler. Onlar meleklerin ihtişamına erişirken ken” dileri bunları görüp tükenecekler.

6.       Önce bekleyecekler, sonra ıstırap çekmek üzere gönderilecekler.

7.       Yaptıkları sayesinde kurtulanlar ve Yasanın umut; irfanın beklenti; bilginin güven verdiği insanlar mucizelere şahit olacak.

8.       .Çünkü onlar şu anda göremedikleri bir dünyayı, Şimdi onlardan saklı olan bir zamanı bekliyorlar.

9.       Zaman artık onları yaşlandırmayacak.

10.    Bu dünyanın yükseklerinde yaşayacak onlar, Meleklere benzeyecekler, Ve yıldızlara eşit olacaklar, istedikleri her forma girebilecekler. Güzellikten sevimliliğe, Işıktan görkemin ihtişamına geçebilecekler.

11.    Onların önüne Cennetin katları sunulacak ve tahtın altında yaşayan canlıların haşmetini görecekler; şu anda benim sözümle, zamanın gelmesini bekleyen melek ordularını göstereceğim onlara.

12.    Dahası dürüst olanların içinden meleklerinkinden üstün bir hazret çıkacak.

13.     İlk gruptakiler bekledikleriylc karşılaşırken ikinci gruptakiler öldüğünü duyduklarıyla karşılaşacak.

14.    Onlar, felaketlerin yaşandığı bu dünyadan alımp ıstırap külfetine sokuldular.

15.    İnsanlar neden hayatlarını kaybetti ya da dünyadakiler ne için ruhlarını değiştirdiler?

16.    Kendileri için acıdan uzak bir zaman seçmediler. Aksine, dövünme ve kötülüklerle dolu bir zaman tayin ettiler. Üzerinde doğanların hiç yaşlanmadığı dünyayı reddettiler. Görkemli bir hayatı geri çevirdiler. Bu yüzden sana daha önce anlattığım onura erişemeyecekler.”

LII.

1.     O’na şöyle yanıt verdim: “O zaman acı çekecekleri nasıl unutabiliriz?

2.    Neden ölenler için tekrar yas tutuyoruz? Sheol’a gidenler için neden ağlıyoruz?

3.    Ağıtlarımız yaşanacak ıstırap için saklansın; gözyaşlarımız yaşanacak yıkıma kadar beklesin.

4.    Ama tüm bunlara rağmen yine konuşacağım.

5.    Dürüstler şimdi ne yapacak? Neden düşmanlarının düşüşünü bekliyorsun? Ruhunuzu onun için saklanan ödüle hazırlayın.

LIII.

1.    Tüm bunları söyledikten sonra orada uyuyakaldım ve bir vizyon gördüm. Engin bir denizden bir bulut yükseliyordu. Gözümü dikip onu izlemeye başladım. Bir de ne göreyim?

Bulut siyah-beyaz suyla doluydu ve suların içinde de bulutlar vardı. Tepesinde şimşeğe benzeyen bir ışık vardı.

2.     Bulut hızla hareket ederek tüm dünyayı sardı.

3.     Sonra bulut, içindeki suyu dünyaya boşaltmaya başladı.

4.     Ondan dökülen sular hiçbir şeye benzemiyordu.

5.        Sular, başta siyah ve çok fazlaydı,” sonra sular parlaklaşmaya başladı ama azaldı. Ardından yine siyah sular aktı ve sonra sular tekrar parlaklaştı.

6.     Bu, on iki kez gerçekleşti ama siyah su parlak olandan hep daha fazlaydı.

7.        Bulutun sonunda diğerlerinden çok daha koyu siyah yağmur yağmaya başladı. Sonra suya ateş karıştı ve sular düştüğü yeri yakıp yıktı.

8.     Sonra, bulutun üzerinde gördüğüm şimşek bulutu ele geçirdi ve onu dünyaya fırlattı.

9.     Şimşek 0 kadar parlaktı ki tüm dünı yayı aydınlatıyordu ve son yağan yağmurun yakıp yıktığı yerı leri iyileştiriyordu.

10.     Sonra tüm dünyayı sarıp ele geçirdi.

11.      Bunların ardından denizden yükselen on iki ırmak gördüm. Şimşeği çevrelediler ve ardından ona tabi oldular.

12.     Sonra korkuyla uyandım.

LIV.

1.   Yüce Olan’a yalvardım:

“Yalnızca sen Tanrım, dünyadaki derin konuları ve vakti geldiğinde sözünle yaşanacak olanları öncesinde bilirsin. Dün” yada yaşayanların yaptıklarına karşı zamanı hızlandırırsın; mevsimlerin sonunu bir tek sen bilirsin.

2.     Senin için hiçbir zorluk yoktur; her şeyi bir baş hareketinle halledersin.

3.     Derinler senin için yükseklik gibidir, devirler senin sözüne hizmet eder.

4.    Senden korkanlara onlar için hazırlananları gösterirsin rahat edebilsinler diye.

5.    Bilmeyenlere muhteşem olaylar gösterirsin; cahilleri saran duvarları yıkarsın. Karanlığı aydınlatır, gizli olanı saflara [kendini sana ve senin yasana adamışlara] gösterirsin.

6.   Hizmetkârına bu vizyonu gösterdin; bana yorumunu da açıkla.

7.    Çünkü sana yalvardığım konularda bana cevap verdin; senden istediğim şeyler için sana hangi sesle övgüler sunmam gerektiğini, sana yükselmek için kimlerden övgüler ve şükranlar almam gerektiğini gösterdin.

8.    Uzuvlarım ağız, başımdaki saçlar ses olsa da övgülerim yetmez, sana yakışır şekilde seni yüceltemem. Övgüler saymakla bitmez, güzelliğinin görkemi anlatılmaz.

9.    İnsanların içinde ben neyim ki? Benden daha iyi olanlar varken neden bana güveniyorsun? En Yüce Olan’dan neden tüm bu muhteşem şeyleri dinledim ya da beni yaratandan sayısız vaat aldım?

10.    Doğum yapanlar arasında annemi kutsa; beni doğuran kadını yücelt.

11.        Yüce Olan’ı övmede sessiz kalmayacağım ve methiyelerle O’nun muhteşem eserlerini anlatacağım.

12.    Yüce Tanrım senin yaptığın muhteşem işleri başka kim yapabilir ya da derin düşünce dünyanı kim anlayabilir?

13.    Sağ elinin yarattığı her şeyi nasihatlerinle yönetirsin. Yanındaki ışık kaynağını sen yarattın; tahtının ardındaki bilgi hazinelerini sen hazırladın.

14.    Senin yasanı sevmeyenler hakettikleri gibi çürüyüp gidecekler; kendilerini senin hükmüne bırakmayanlarıysa ıstırap beklemektedir.

15.    Adem, ilk günahı iş. leyip hepimizi ölüme mahküm etmiş olsa da ondan gelenlerin her biri, kendi ruhlarının ıstırabını hazırlamıştır ve yine her biri güzellikler yaşamayı seçmiştir.

16.   [Hiç şüphesiz inananlar ödülünü alacaklar.]

17.    Ama şimdi siz günahkârlar, yok olacaksınız çünkü sorgulanacaksınız. Siz, En Yüce Olan’ın irfanını reddettiniz.

18.    Onun yaptıkları size ders olmadı; yaratılıştaki marifeti sizi ikna etmedi.

19.    Bunlardan Adem sorumlu değil; O sadece kendi ruhundan sorumlu ve her birimiz kendi ruhumuzun ' Adem’iyiz.

20.    Tanrım, bana gösterdiklerini açıkla; sana sorduklarım konusunda beni bilgileridir.

21.    Dünya sona ererken günahkârlardan yaptıklarının öcü alınacak ve inançlı olanlar inançları kadar yüceltilecekler.

22.     Senin yanında olanları yönetir, günah işleyenleri kendinden uzaklaştırırsın.”

LV.

1.    Duamı bitirdikten sonra gölgesinde dinlenebilmek için bir ağacın altına oturdum.

2.    Merakla ve hayretler içinde günahkârların yüz çevirdiği güzellikleri; işledikleri günahlar yüzünden çekecekleri ıstırabı bilmelerine rağmen nefret ettikleri ıstırabı düşündüm.

3.    Bunları düşünürken aniden gerçek vizyonları yöneten melek Ramiel önümde belirdi ve bana:

4.    “Neden kalbin sana sıkıntı veriyor Baruh?

5.     Duyduğun bir söylentiden bu kadar etkileniyorsan olanları kendi gözlerinde görsen halin ne olur?

6.    Yüce Olan’ın gününü beklerken altüst oldun, o günü yav şadığında ne yapacaksın?

7.    Günah işleyenlerin çekecekleri ıstıv rap söylendiğinde çılgına döndün; peki olaylar çok daha fazlasını açığa çıkardığında ne olacak?

8.    Yaşanacak iyi ve kötü şeylerin haberini aldığında kederleniyorsan, Efendi suçluları üzecek dif ğeılerini ise sevindirecek şeyleri gösterdiğinde ne yapacaksın?

LVI.

1.    “Ancak En Yüce Olan, gördüğün vizyonun yorumlanması için beni sana gönderdi.

2.    Yüce Olan sana; geçen devirleri, dünyanın başlangıcından sonuna kadar yaşanacakları, sahte ve gerçek olanları gösterdi.

3.    Denizden yükselen, sonra dünyayı saran bir bulut gördün. Bu, Yüce Olan’ın dünyayı yaratırken ona biçtiği süre.

4.    Söz ondan çıktığında dünyanın süresi başladı ve onu oluşturanın zekâsına göre belirlendi.

5.     Bulutun tepesinden dünyaya aktığını gördüğün siyah sular ilk insan Adem’in yasayı çiğnediğini gösteriyor.

6.       Onun işlediği bu günah yüzünden zamansız ölüm ortaya çıktı, keder yaratıldı, ıstırap hazırlandı, acı yaratıldı, sıkıntı arttı, övünme başladı, Sheol kanla yenilenmek istedi, çocuklar peyda oldu, anne babaların tutkusu oluştu, insanlığın yüceliği aşağılandı ve iyilik azaldı.

7.     Bunlardan daha siyah daha karanlık ne olabilir ki?

8.     Gördüğün siyah suların başlangıcı bunlar.

9.     Yine bu siyah sulardan, siyah ve karanlık yaratıldı.

10.     Adem, kendi ruhu ve melekler için bile tehlikeydi.

11.     Adem yaratıldığı zaman melekler özgürdü.

12.     Sonra onların bir kısmı düştü ve kadınlarla birleşti.

13.     Ve sonra bunun için cezalandırıldılar.

14.     Ama meleklerin kalanı kendilerini dizginledi.

15.     Dünyada yaşayanlar, sel sularında telef oldular.

16.     Bunlar ilk karanlık sular.

LVII.

1.      Bunlardan sonra parlak sular gördün: bu, İbrahim’in, neslinin, oğullarının, torunlarının ve onlar gibilerin kaynağı.

2.    Çünkü o zamanlar yazılı olmayan yasa onlar arasında belirlenmişti ve emirler yerine getirilmişti. Yargı gününe inanç tamdı, dünyanın yenileneceği umudu o zaman doğdu ve ondan sonra gelecek yaşam vaadi yeşerdi.

3.    Gördüğün aydınlık sular bunlar

LVIII.

1.    Gördüğün üçüncü karanlık sular, ulusların bu dürüst insanların ölümünden sonra işlediği günahlar ve oğullarını hizmet ettirdikleri günahlarla Mısır’ın kirletmeleridir.

2.    Ama sonunda onlar da yok olup gitti.

LIX.

1.    Dördüncü aydınlık su; Musa, Harun, Meryem, Nun’un oğlu Yeşu, Caleb ve onun gibilerin gelişidir.

2.    Çünkü O dönemde karanlıkta yaşayanların üzerinde ebedi yasanın ışığı parladı, onlara vaat edilen ödüle ve onu inkâr edenlerin çekeceği işkenceye inanmaları söylendi.

3.    Ama aynı zamanda gökler yerinden 0ynad1 ve Yüce Olan Musa’yı yanına aldığında tahtının altındakiler sarsıldı.

4.      Çünkü ona; sana olduğu gibi pek çok mucizenin yanı sıra yasanın ilkelerini, Siyon’un taslağını, şu anki tapınak halinde inşa edilmesi için gereken ölçüleri gösterdi.

5.      Ama aynı zamanda ona; ateşin ölçüsünü, cehennemlerin derinliklerini, rüzgârların gücünü, yağmur damlalarını gösterdi.

6.     Öfkenin bastırılmasını, sabrın ölçüsünü ve yargısının doğruluğunu gösterdi.

7.     Ayrıca bilgeliğin köklerini, irfanın zenginliğini ve bilginin kaynağını gösterdi.

8.      Havanın yüksekliğini, cennetin büyüklüğünü, devirlerin tamamlanışını ve yargı gününün başlangıcını gösterdi.

9.    Sunulan nimetleri, henüz olmayan dünyaları gösteri.

10.     Cehennem ağzını, öç durağını, inanç mekânını, umut bölgesini;

11.      yaşanacak ıstırabın benzerini, meleklerin çokluğunu, alevlerin gücünü, şimşeklerin haşmetini, yıldırımf ların seslerini, meleklerin şeflerinin emirlerini, ışık hazinelev rini, devrilerin değişimini ve yasanın araştırılmasını gösterdi.

12.    Gördüğün aydınlık suların anlamı bu.

LX.

1.    Beşinci karanlık sular; Amorilerin peşinde olduğu isler, yaptıkları büyüler, gizemlerinin kötülüğü ve kirliliklerinin karışımıdır.

2.     Ancak İsrail bile; yargıçların döneminde, yaratıcılarının gönderdiği işaretleri görmelerine rağmen işledikleri günahlar yüzünden kirlenmişti.

LXI.

1.    Altıncı aydınlık sular, Davut ve Süleyman’ın doğduğu dönem.

2.      Siyon, o dönemde inşa edilmeye başladı ve o zamanlar tapınağa bağlılık vardı. O zamanlar günaha girmiş uluslar kan döküyordu ve tapınağa pek çok adak sunuluyordu.

3.    O zaman barış ve huzur hâkimdi.

4.     Toplantılarda bilgelik duyuluyor, cemaatlerde irfan övülüyordu.

5.     Kutsal festivaller iyilik ve neşe içinde geçiyordu.

6.    Yöneticilerin kararları hilesizdi ve Yüce Olan’ın öğretileri doğrulukla uygulanıyordu.

7.      O zamanlar ülke sevildiği ve insanları günahsız olduğu için diğerlerinden çok daha fazla yüceltilmişti; Siyon şehri diğer ülkeleri yönetiyordu.

8.     Gördüğün parlak suların anlamı budur.

LXII.

1.     Yedinci karanlık su, Yarovam’ın iki altın buzağı yapma önerisiyle başlayan sapkınlıktır.

2.     Onu izleyen krallar adaletsizce günah işledi.

3.       İsrail o dönemde Jezebel’i lanetliyor ve putlara tapıyordu.

4.       Yağmur yağmadı, kadınlar kıtlıktan kendi çocuklarını yedi.

5.     İşledikleri günahlar yüzünden dokuz ve yarım kabile esir düşmüştü.

6.     Asur kralı Salmanasar gelip onları esaretten kurtardı.

7.     Ama Yahudi olmayanların nasıl her daim Tanrı’ya saygısızlık ettikleri, günah işledikleri ve kötülük yaptıklarını söylemek can sıkıcıydı.

8.     Gördüğün yedinci suların anlamı bu.

LXIII.

1.     Sekizinci aydınlık su; Yahuda kralı Hezekiya’nın doğruluk ve dürüstlüğü, iyi kalpliliğidir.

2.    Sanherib, Hezekiya helak olsun diye kışkırtıldığında gazabı onun beraberindeki ulus. larla birlikte yok olup gitmesini isteyecek kadar gözünü bürüdü,

3.    Hezekiya, Asur kralının gelip onu ve insanlarını ele geçime, kalan iki buçuk kabileyi yok etme ve Siyon’u yıkma planlarını duyduğunda kendi yaptıklarına güvendi, dürüstlüğünden umut buldu ve Yüce Olan’la konuştu:

4.     “Bak! Sanherib bizi yok etmeye hazırlanıyor; Siyon’u yıktığında böbürlenip keyiflenecek.’

5.    Yüce Olan onu duydu çünkü Hezekiya, bilgeydi ve dürüst olduğu için duasına güveniyordu.

6.     Ardından Yüce Olan, şu an seninle konuşan meleği Ramiel’e emretti.

7.    Ben atılıp çoğunu yok ettim. Başlarındakiler yüz seksen beş bin kişiydi ve her birinin emrinde bir o kadar insan vardı.

8.    Bedenlerini içten yaktım ama elbiselerini ve kollarına dokunmadım. Böylece Yüce Olan’ın mükemmel işleri ortaya çıkabilir, ismi tüm dünyada anılabilirdi.

9.    Dahası, Siyon kurtuldu, Kudüs serbest bırakıldı; İsrail ayrıca felaketten kurtulmuştu.

10.    Kutsal topraklardaki herkes sevindi, Yüce Olan’ın ismi yüceltildi.

11.    Gördüğün aydınlık suların anlamı budur. .

LXIV.

1.     Dokuzuncu karanlık su, Hezekiya’nm oğlu Menaşe’nin döneminde yaşanan kirlenmedir.

2.     Çünkü o, Tanrı’ya saygısızlık etti, doğruları öldürdü, yargıyı çarpıttı, masumların kanını döktü, kirlettiği kadınları evlendirdi, mihrapları indirdi, adakları yok etti, tapınağı yönetirler korkusuyla rahipleri kovdu.

3.     Beş yüzlü bir imaj yaptı: dördü dört rüzgâra bakıyordu, imajın tepesindeki beşinci yüz ise Yüce Olan’ın düşmanıydı.

4.     Sonra, Siyon’un yıkılması için Yüce Olan gazabını yolladı.

5.     İki buçuk kabile için de şimdi gördüğün üzere esir alınmaları yönünde karar çıktı. 6. Menaşe’nin günahları öyle bir noktaya geldi ki Yüce Olan‘a sunulan övgüler tapınaktan sökülüp atıldı.

7.     Bu yüzden Menaşe’ye “kâfir” adı verildi ve sonunda ateşe atıldı.

8.     Pirinçı ten bir ata dönüştürülüp erimeye başladığında Yüce Olan’a yakardı ve bu ona bir işaret oldu.

9.     Hatasız yaşamamıştı, saygın değildi; ancak o zamandan beri sonunda kimin ona işkence edeceğini biliyor.

10.    Yararı dokumanlar da işkence edebileceklerdir.

LXV.

1.     Menaşe saygısızlık etti ve onun zamanında Yüce Olan’ın bunları sorgulamayacağını düşündü.

2.    Gördüğün dokuzuncu karanlık suyun anlamı budur.

LXVI.

1.    Gördüğün onuncu aydınlık su: O dönemde kendini tüm kalbi ve ruhuyla Yüce Olan’a adamış tek kişi olan Yehuda kralı Yoşiya’nın neslinin saflığıdır.

2.     O; ülkeyi putlardan temizledi, kirlenmiş tüm kapları kutsadı, mihraba yeniden adaklar sundu, kutsal boynuzu yüceltti, dürüstleri övdü, irfan sahiplerini onurlandırdı, rahipleri görevlerine geçirdi, ülkeyi büyücüler ve ruh çağıranlardan temizledi.

3.    Dinsizleri kılıçtan geçirmekle kalmadı, kemiklerini ateşte yaktı.

4.     Bayram ve sebt günlerini (Sabbath) kutsallığına kavuştıırdu, kirlenmişleri, insanları kandıran sahtekâr peygamberleri ateşte yaktı; onları dinleyenleri Kidron nehrine attı ve üzerlerini taşla doldurdu.

5.     Tüm ruhunu Yüce Olan’a bağlılığa adadı ve yasayı katı bir şekilde uyguladı. Putperest, tüm hayatı boyunca günah işlemiş kimseyi bırakmadı.

6.     Bu nedenle ebedi bir ödüle kavuşacak ve daha sonra Yüce Olan tarafından yüceltilecek.

7.   O ve onun gibilerin hatırına sana daha önce bahsedilen ödüller yaratılmış ve hazırlanmıştır. Gördüğün aydınlık sular bunlardır.

LXVII.

1.     Gördüğün on birinci karanlık su, şu an Siyon’un başına gelenlerdir.

2.   Yüce Olan’ın huzurundaki meleklerin hiç ıstırap çeknıediğini mi sanıyorsun? Siyon’un teslim edildiğine onlar üzülmüyor mu? Yahudi olmayanlar içlerinden böbürlenip putlarının önünde toplanırken şöyle diyorlar: “Başkalarını ayak. ları altında çiğneyen şimdi kendisi ayaklar altında eziliyor. Başkalarını esir alan şimdi kendisi esaret altında” diyecekler.

3.    En Yüce Olan’ın bunlara sevindiğini ya da isminin yüceldiğini mi düşünüyorsun?

4.    Tüm bunlar onun adil kararına nasıl hizmet etmektedir?

5.    Bunların ardından Yahudi olmayanların başı belaya girecek. Utanç içinde yaşacaklar.

6.      Çünkü Siyon ele geçirildi, Kudüs harap edildi, Yahudi olmayanların şehirlerinde putlar yükseldi; Siyon’da dürüstlüğün ateşi söndürüldü; şimdi her yerde dinsizlik hâkim.

Ancak, Siyon’u yıkan Babil kralı yükselecek, böbürlenecek, Yüce Olan’ın huzurunda iyi şeyler söyleyecek.

8.    Ama sonunda o da düşecek. İşte, gördüğün karanlık suların anlamı budur.

LXVIII.

1.    On ikinci aydınlık sular, verilen sözdür.

2.     Tüm bunlar yaşandıktan sonra insanların felakete sürüklenip hep birlikte yok olma tehlikesini yaşayacağı bir vakit gelecek.

3.    Ancak, onlar kurtulacak ve düşmanları gözlerinin önünde düşecek.

4.    O zaman çok sevinecekler.

5.    Bir süre sonra Siyon tekrar inşa edilecek, yine ona adaklar sunulacak, rahipler görevinin başına geçecek ve Yahudi olmayanlar onu yüceltmeye gelecek.

6.    Ama başlangıçtaki gibi olmayacak.

7.    Bunların ardından pek çok ulus yok olacak.

8.     Gördüğün aydınlık suların anlamı budur.

LXIX.

1.     On ikinciden sonra gelen son sular (diğerlerinden çok daha karanlık olan), tüm dünyaya aittir.

2.     En Yüce olan başlangıçta bir ayrım yapmıştır ve O, yok olacakları bilir.

3.     Onun huzurunda yapılacak kötülüklerin, saygısızlıkların altısını

önceden görmüştür.

4.       Aynı şekilde dürüstlerin yapacağı iyiliklerin de altısını öngörmüştür.

5.     Onun için karanlık ya da aydını lık su yoktur çünkü bu, amaçlanandır.

LXX.

1.       Gelecek son karanlık suların anlamını dinle: bu, verilen sözdür.

2.     Bak, O günler yaklaştı ve devrin vakti geldi. Kötü ve iyi tohumların meyveleri toplanacak; Yüce Olan dünyada

yaşayanlara ve yöneticilerinin ruhlarına ıstırap, kalplerine sarhoşluk verecek.

3.    Birbirlerinden nefret edecekler, savaşmak için birbirlerini kışkırtacaklar; zalimler onurlulara egemen olacak, alt seviyedekiler ünlülerin üzerinde yükselecek.

4.     Çoğunluk azınlığın ellerine bırakılacak; hiçbir şeyi olmayanlar güçlüleri yönetecek; fakirler zenginlerden de fazla bolluğa ulaşacak; kâfirler kahramanların üstünde yükselecek.

5.     Bilgeler susacak, ahmaklar konuşacak. Ne insanların düşünceleri ne yücelerin nasihatleri ne de umut edenlerin umutları doğrulanacak.

6.    Öngörülenler yaşandıktan sonra insanların aklı karışacak, bazıları savaşta ölecek, bazıları ıstırap içinde helak olup gidecek.

7.     Bazılarıysa kendi kendilerini yok edecek. Ardından, en Yüce Olan’ın önceden hazırladığı insanlar, kalan liderlerle savaşacak.

8.    Bu savaştan sağ çıkanlar depremde ölecek, depremden kurtulanlar yangında ölecek, yangından kurtulanlar ise açlıktan ölecek.

9.    Galip gelenler ve tüm bunlardan kurtulup kaçanlar hizmetkârım Mesih’in ellerine bırakılacak. 10. Dünya, üzerinde yaşayanları yiyip bitirecek.

LXXI.

1.     Kutsal topraklar kendisine merhamet gösterecek Ve üzerinde yaşayanları koruyacak.

2.     Gördüğün vizyonun yorumu budur.

3.       Sana bunları söylemeye geldim çünkü En Yüce Olan senin yakarışını duydu.

LXXII.

1.     Bu karanlık sulardan sonra gördüğün parlak şim. şek ise verilen sözdür.

2.     Sana daha önce anlatılan işaretler gö. rüldükten sonra uluslar karmaşaya sürüklendiğinde Mesih ortaya çıkacak. Tüm ulusları çağırıp bazılarını ayıracak bazılarını öldürecek.

3.     Tüm bunlar onun ayıracağı uluslar içindir.

4.     İsrail’i tanımayan ve Yakup’un neslini çiğnememiş uluslar ayrılacaktır.

5.     Her ulustan bazı insanlar senin halkına tabi olacak.

6.       Ama sana hükmeden ya da seni bilen herkes kılıçtan geçirilecek.

LXIII.

1.      Dünyadaki her şeyin durulduğu, Mesih’in krallığının tahtına huzur içinde oturduğu bir dönem gelecek. Ardından neşe ve daha fazlası ortaya çıkacak.

2.      Sonra çiy şeklinde şifa yaşayacak, hastalıklar azalacak; endişe, acı, keder insanları terk edecek ve tüm dünyada mutluluk hâkim olacak.

3.      Hiç kimse vakitsiz ölmeyecek ya da beklenmedik bir sıkıntı yaşanmayacak.

4.      Yargılamalar, hakaretler, çekişmeler, öç almalar, kan dökmeler, tutku, kıskançlık, nefret ve bunun gibi dahası ortadan kalkacak

5.      Çünkü bu dünyayı kötülükle dolduran ve insanların hayatını mahveden bunlardır.

6.      Vahşi hayvanlar ormandan gelip insanlara hükmedecek; yılanlar, ejderhalar kendilerini küçük bir çocuğa teslim edecekler.

7.      Kadınlar doğum yaparken artık acı çekmeyecek ya da rahmin meyvesini aldık' larında işkence görmeyecek.

LXXIV.

1.     O günlerde orakçılar yorulmayacak, inşaat yapanlar bitkin düşmeyecek; çünkü bunları sessizce yürütenlerin işleri de onlarla birlikte hızlıca ilerleyecek.

2.     O dönem, yozlaşmış olanın tükeneceği, bozulmamış olanın başlayacağı bir vakit olacak.

3.     Bu nedenle ön görülenler bu döneme ait olacak: kötülüklerden uzak, ölümsüzlere yakın.

4.     Son karanlık sulardan sonra gelen parlak şimşeğin anlamı budur.”

LXXV.

1.      Ona: “Senin yüceliğini kim anlayabilir Tanrım? Çünkü onu anlamak mümkün değildir.

2.      Ya da sonsuz şefkaı tini kim inceleyebilir? Senin zekânı kim anlayabilir?

4.     Ya da aklından geçen düşünceleri kim söyleyebilir?

5.     Senin şefkatli ve cömert davranmadığın birisi bunlara erişmeyi nasıl umut edebilir?

6.   Sağ elinin altında yer alanlar için merhamet duymadın ve onlar bunlara erişemediler. Ancak bahsedilen sayılardakiler çağrılabilir

7.    Var olan bizler, nereden geldiğimizi biliyoruz ve bizi Mısır’dan çıkaran O’na kendimizi adıyoruz. Yine gelip yaşananları hatırlayacağız ve olanlara sevineceğiz.

8.    Ama nereden geldiğimizi, bizi Mısır’dan kimin çıkardığını unutursak yine buraya gelip başımıza gelenler için ıstırap çekeceğiz.“

LXXVI.

1.    Bana şöyle yanıt verdi: “[Mademki gördüğün vizyonun yorumu sana anlatıldı] şimdi de bunların ardından nelerin yaşanacağına dair En Yüce Olan’ın söyleyeceklerini dinle.

2.   Bu dünyadan ayrılacağın kesin ama ölmeyeceksin. Aksine deviılerin tamamlanmasında korunacaksın.

3.    Bu yüzden dağın tepesine çık. Ülkenin tüm toprakları önünden geçecek. Üzerinde insanları yaşadığı yerleri, dağların zirvelerini, vadilerin, denizlerin derinliklerini, nehirlerin sayısını hesapla; neleri geride bıraktığını, nereye gittiğini gör.

4.    Bu, kırk gün sonra olacak.

5.    Şimdi gidip bu süre zarfında elinden geldiğince insanları bilgilendir ki son anda ölmemeyi, aksine o zaman da hayatta kalmayı öğrenebilsinler.”

LXXVII.

1.    Oradan ayrılıp insanların yanına gittim. Hep-sini toplayıp onlara şöyle dedim: “İsrail’in çocukları dinleyin.

2.    İsrail'in on iki kabilesinden kaç kişi kaldığınıza bakın.

3.     Size ve atalarınıza Efendi diğer insanların ötesinde bir yasa verdi.

4.     Cünkü kardeşleriniz, En Yüce Olan’ın yasasını çiğnedi. O, sizin ve onların üzerine gazabını gönderdi. İlkini ayırmadı, ikinciyi esir düşürüp arkada kimseyi bırakmadı

5.    Bakın! Burada benimle birliktesiniz.

6.    Bu yüzden eğer doğru yolda giderseniz kardeşleriniz gibi ayrılmazsınız, ama onlar size gelirler.

7.    Çünkü dua ettiğiniz, taptığınız O, şefkatlidir; güvendiğiniz O, yücedir ve doğrudur. Bu yüzden O’ndan size kötülük değil iyi-lik gelir.

8.     Siyon’a neler olduğunu görmediniz mi?

9.      Yoksa siz lanetlendiği için mi yıldığını ya da aptallık ettiği için mi düşmanın eline bırakıldığını düşünüyorsunuz?

10.     Günaha giren sizler yüzünden günahsız olan, aptallık etmeyen düşmanların eline bırakıldı.”

11.    İnsanlar bana: “Hatırlayabildiğimiz kadar Yüce Olan’ın bize verdiği iyiliklerini anıyoruz; hatırlamadıklarımızı ise 0, biliyor.

12.      Ancak, insanların için şunu yap: Babil’deki kardeşlerimize bir mektup yaz ve bizden ayrılmadan önce verebileceğin iyi haberlerin bir listesini yap.

13.    Çünkü İsrail’in çobanları helak oldu, ışık veren lambalar söndü ve su içmek için kullandığımız çeşmelerin kaynakları kurudu.

14.      Ve bizler karanhkta, ormamn çalıları arasında çölün ortasında susuz kaldık.

15.    Onlara: “Çobanlar, lambalar ve kaynaklar bize yasayla geldi: biz ayrılsak bile yasa geçerlidir.

16.    Bu nedenle; eğer yasaya saygı gösterir, bilgiye niyet ederseniz ışığınız eksik olmayacak, çobanlar tükenmeyecek ve çeşmeler kurumayacak.

17.     Ancak bana söylediğiniz gibi Babil’deki kardeşlerinize bir rnektup yazacağım. Adamlarla göndereceğim mektubu; dokuz buçuk kabilenin yaptığı gibi mektubu yazıp kuşla göndereceğim.”

18.    Sekizinci ayın yirmi birinci gününde bir meşe ağacının gölgesine oturdum, yalnızdım.

19.    İki mektup yazdım; birini kartalla dokuz buçuk kabileye, diğerini ise üç adamla Babil’dekilere gönderdim.

20.    Kartalı çağırıp şöyle dedim:

21.    “En Yüce Olan, seni diğer kuşlardan daha yüksekte olasın diye yarattı.

22.    Simdi git ve hiçbir yerde durmadan, hiçbir yuvaya girmeden, hiçbir ağaca konmadan Fırat nehrinin sularını geçip orada yaşayan insanlara bu mektubu ver.

23.    Unutma! Sel zamanı Nuh, gemiden gönderdiği bir güvencinden zeytin aldı.

24.     Evet, kuzgunlar da İlyas’a tabiydi; emredildiği gibi ona yemek getiriyorlardı.

25.    Süleyman da krallığı döneminde göndermek ya da araştırmak istediği bir şey için kuşları kullanıyordu.

26.      Şimdi bu seni yormasın; sağa sola dönmeden doğruca uç ve sana söylediğim gibi Yüce Olan’ın emrine itaat et.”

BARUH’UN DOKUZ VE YARIM KABİLEYE YAZDIĞI MEKTUP

LXXVIII.

1.     Bunlar, Neriah oğlu Baruh’un Fırat’ın diğer yakasında yaşayan dokuz ve yarım kabileye gönderdiği sözleridir.

2.     Esir düşen kardeşlerine Neriah oğlu Baruh şöyle dedi: “Merhamet ve huzurla.

3.     Kardeşlerim, bizi yaratan, bizi seven ve asla bizden nefret etmeyen, bizi eğiten O’na karşı duyduğum sevgiyi aklımdan hiç çıkarmıyorum.

4.     Şunu kesinlikle biliyorum ki tek bir babadan doğduğumuza göre biz on iki kabile bir zincirle bağlıyız birbirimize.

5.     Bu yüzden ölmeden önce size bu mektubu bırakmak hususunda daha dikkatliyim. Böylece sizler, başınıza gelen kötülüğe karşı teselli bulur, kardeşlerimizin yaşadığı felakete kederlenirsiniz. Esir düşmenizi buyuran O’nun kararına hak veresiniz çünkü sizin yaptıklarınızla çektikleriniz arasında büyük bir fark var. Son dönemde atalarınızın kıymetlileri olarak görülesiniz diye size bunları söylüyorum.

6.     Şu an yaşadıklarınızın sizin iyiliğinize olduğunu, sonda ayıplanıp işkence görmeyesiniz diye bu sıkıntıları çektiğinizi düşünür, sizi bu hale getiren beyhude hataları her kalplerinizden çıkarırsamz teselli bulursunuz.

7.     Eğer bunları yaparsanız O, sizi hep hatırlayacaktır. Bizden daha iyi olanların hatırına bizi hiç unutmayacağına bizi hiç terk etmeyeceğine; aksine dağılanları tekrar bir araya getireceğine dair söz yemiştir.

LXXIX.

1.     Şimdi kardeşlerim, öncelikle Siyon’un başına gelenleri, Babil kralı Nebukadnezar’ın bize nasıl kaşı geldiğini öğrenin.

2.     Bizi yaratan O’na karşı günah işledik, bize verdiği emirleri yerine getirmedik ama yine de bizi hak ettiğimiz şekilde cezalandırmadı.

3.     Sizin başınıza gelenlerden biz de etkileniyoruz çünkü biz de aynı şeyleri yaşıyoruz.

LXXX.

1.    Düşmanlar şehri kuşattığında kardeşlerim, En Yüce Olan meleklerini gönderdi ve onlar güçlü surları yıktılar. Sökülemez sağlam demir köşeleri yok ettiler.

2.    Ama düşman ele geçirmesin diye tapınaktaki bütün eşyaları sakladılar.

3.     Ardından düşmana; yıkılmış duvarı, talan edilmiş evi, yanmış tapınağı, esir düşen insanları teslim ettiler ki düşman: “En Yüce Olan’ın evini bile savaşta yıkmayı başardık’ diyemesin.

4.      Kardeşlerinizi de bağlayıp Babil’e gönderdiler ve oraya yerleşmelerine sebep oldular.

5.    Çok azımız burada bırakıldı.

6.    Size anlattığım felaket bu.

7.    Siyon yurdunun size teselli verdiğini biliyorum: onun geliştiğini bilmenin tesellisi ondan ayrılarak yaşadığınız acıdan daha büyüktür.

LXXXI.

1.    Ama teselliyle ilgili olarak verilen sözü dinleyin.

2.     Siyon için üzülürken En Yüce Olan’dan merhamet diledim ve şöyle dedim:

3.    “Bunlara ne kadar dayanacağız? Başımıza hep bu kötülükler mi gelecek?’

4.    Yüce Olan; teselli bulabileyim diye merhameti ve sevgisinin yüceliğiyle bana vaadini açıkladı. Yine acı çekmeycyim diye bana vizyonlar gösterdi ve bana devirlerin sırlarını açıkladı; vaktin gelişini gösterdi.

LXXXII.

1.      Çektiğiniz acılar karşısında teselli bulabilesiniz diye bunları yazıyorum kardeşlerim.

2.      Biliyorsunuz ki Yaratıcımız düşmanlarımızın bize yaptıklarının öcünü alacak. En Yüce Olan’ın tasarladığı sen, çok yakındır; O, merhametini gösterecek ve planı çok yakında amacına ulaşacak.

3.      Saygısızlık ettikleri halde Yahudi olmayanların ne kadar varlıklı olduğunu görüyoruz. Ama onlar buharlaşıp gidecekler.

4.      Günah işledikleri halde elde ettikleri güce bakın. Ama bir damlaya dönecekler.

5.      Her an Yüce Olan’a karşı geldikleri halde ne kadar güçlü olduklarını görüyoruz. Ama bir tükürükten farkları kalmayacak.

6.      En Yüce Olan’ın heykellerini korumadıkları halde enların nasıl bu kadar büyüdüğünü anlamıyoruz. Ama hepsi bir duman gibi yok olup gidecek.

7.      Kirlendikleri halde zarafetlerinin güzelliğine dalıp gidiyoruz. Ama çürüyüp giden otlar gibi solup gidecekler.

8.      Sonu düşünmedikleri halde zalimliklerinin ne kadar güçlü olduğunu görüyoruz. Ama bir dalga gibi kırılacaklar. Kendilerine o gücü veren Tanrı’nın cömertliğini inkâr ettikleri halde güçleri hakkında böbürlendiklerini görüyoruz. Ama geçip giden bir bulut gibi göçüp gidecekler bu dünyadan.

LXXXIII.

1.      Yücelerin yücesi devirleri hızlandıracak ve o vakit gelecek.

2.      Yarattığı dünyada yaşayanları yargılayacak ve gizli saklı yaptıkları her şeyi bir bir ortaya çıkaracak.

3.      Gizli düşünceleri ve gizli toplantılarda alınan gizli kararların hepsini ortaya çıkaracak. Ve hepsini herkesin önünde açıklayacak.

4.      Bu nedenle hiçbirinin kalplerinize girmesine müsaade etmeyin. Her şeyin Ötesinde umut dolu olmamız gerekiyor çünkü bize vaat edilenler yakındır.

5.      Yahudi olmayanların şu anda tattığı zevklere bakalım ama sonunda bize vaat edilenleri hatırlayalım.

6.      Devirler, meysimler ve onlarla birlikte'her şey geçip gidecektir.

7.     Devir tamamlandığında yöneticisinin yüce kudretini gösterecektir.

8.      Bu nedenle kalplerinizi daha önce inandıklarınıza hazırlayın çünkü her iki dünyada da esir düşebilirsiniz; burada esir düşüp orada işkence görebilirsiniz.

9.     Şu anda olup biten ya da yaşanacak olanlar ne tamamıyla kötü ne de tamamıyla iyidir. 10. Günümüzün esenliği hastalığa;

11.     güç zayıflığa; baskı, acizliğe;

12.     gençlik enerjisi yaşlılığa ve tükenişe dönüyor. Güzellik solup kötüleşiyor.

13.     Kendinden emin egemenlik, aşağılanma ve utanca;

14.      yüceliğin övgüleri utaç sessizliğine; beyhude görkem ve cüret sessiz bir harabeye dönüyor.

15.     Bu dönemin zevk ve neşesi yerini Solucanlara, çürümeye;

16.     gurur iddiaları toz ve durgunluğa bırakıyor.

17.     Dönemin zenginlikleri, bir başına Sheol’a gönderiliyor;

18.      tutkuyla yağmalaa malar istenmeyen ölümlere; şehvet tutkusu ıstıraba dönüyor.

19.    Kurnazlık ve hilekarlık gerçeğin kanıtına;

20.    tatlı merhemler yargı ve kınamaya dönüyor.

21.    Sahte sevgiler gerçekle birlikte hakarete dönüyor.

22.    [Tüm bunlar gerçekleşirken onlardan öç alınmadığını düşüneniz var mı? Ama bunların tamamlanması gerçeği açığa çıkaracak.]

LXXXIV.

1.    Bakın! Yaşarken tüm bunları size bildirdim: mükcmıncl olan şeyleri öğrenınenizi söyledim. Çünkü Yüce Olan, sizi bilgilendirmemi emretti. Ölmeden önce onun emirlerinden bazılarını göstereceğim.

2.    Daha önce Musa’nın yer ve göğü şahit olarak çağırıp sonra sizlere: “Yasaya karşı gelirseniz dağılacaksınız, ama onu yerine getirirseniz korunacaksınız’ dediğini hatırlayın.

3.    Ama on iki kabile çölde bir aradayken daha başka şeyler de söyledi.

4.      O öldükten sonra söylediklerine kulak asmadınız ve bu yüzden ön görülenler geldi başınıza.

5.    Musa, bunlar başınıza gelmeden önce uyarmıştı sizi! Ama yine de bunlar başınıza geldi çünkü siz yasayı çiğnediniz.

6.     Çektiklerinizden sonra ben de size, eğer söylenenleri yerine getirirseniz Yüce Olan’ın sizin için hazırladıklarına erişeceğinizi söylüyorum.

7.     Bu mektup, sizin ve benim aramda şahitlik etsin: böylece siz Yüce Olan’ın emirlerini unutmayın ben de onun huzurunda kendimi savunabileyim.

8.     Yasayı, Siyon’u, kutsal toprakları, kardeşlerinizi, atalarınızın vaadini, bayramları ve Sabbat’ları unutmayın. Babalarınızın yaptığı gibi sizden sonra gelen oğullarınıza bu mektubu ve yasanın ilkelerini aktarın.

10.    Yüce Olan sizinle uzlaşsın, günahlarınızı hesaplamak yerine atalarınızın dürüst-lüğünü hatırlasın diye tüm kalbimizle ısrarla, sebatla ve özenle O’na dua edin.

11.    Çünkü eğer bizi merhametle yargılamazsa bizlerin vay haline.

LXXXV.

1.    Eski dönemlerde ve atalarımızın neslinde; yardımcılar, dürüstler ve peygamberler vardı, kendi topraklarımızdaydık ve onlar, günaha girdiğimizde bize yardım ettiler; bizi yaratana bizim için dua ettiler çünkü yaptıklarına güveniyorlardı.

2.    Yüce Olan dualarını duydu ve bize merhamet gösterdi.

3.    Ama şimdi dürüstler toplandı, peygamberler uykuya daldı ve biz ülkemizden sürüldük; Siyon elimizden alındı. Yüce Olanı ve yasasını korumaktan başka çare yok elimizde.

4.    Bu yüzden kalplerimizi yönlendirir ve hazırlarsak kaybettiklerimizi geri alabilir, kaybettiklerimizden çok daha fazlasını kazanabiliriz.

5.    Kaybettiklerimiz yozlaşmıştı ama kazanacaklarırmz hiç bozulmayacak.

6.    Babildeki kardeşlerimize tüm bunları bildirmek için bunları yazdım.

7.    Daha önce söylediklerim hep gözünüzün önünde olsun çünkü hâlâ özgürlüğümüzün ruhu ve gücünü yaşıyoruz.

8.    En Yüce Olan, bize karşı sabırlı davrandı ve yaşanacakları gösterdi. Sonda yaşanacaklar bizden saklı değil.

9.    Bu nedenle yargı günü gelmeden, gerçekler ortaya çıkmadan ruhlarımızı hazırlayalım ki bize egemen olunmadan biz egemen olalım, utanmak yerine umut edelim, düşmanlarımızla işkence görmek yerine atalarımızla huzur içinde olabilelim.

10.    Dünyanın genliği geride kaldı, yaratılışın gücü zayıfladı ve vakit yaklaştı. Testi sarnıca, gemi limana, yolculuk şehre ve hayat tükenişe yaklaştı.

11.    Ruhlannızı hazırlayın ki gemiyle yola çıktığınız zaman dinlenebilesiniz ve ayrıldığmızda ayıplanmayasınız.

12.    En Yüce Olan, tüm bunları yaptığında geri dönüş şansı olmayacak. Vakte bir sınırlama gelmeyecek ya da saatler uzamayacak; dua mekânları ya da yol değişmeyecek. İstekler kabul edilmeyecek, bilgi alınmayacak, sevgi gösterilmeyecek, pişmanlık fayda etmeyecek, yalvarmalar işe yaramayacak, ataf lanmız araya giremeyecek ya da dürüstlerin yardımı dokunmayacak.

13.     Yozlaşmanın cezası; ateş yolu ve cehenneme giden bir yoldur.

14.    Bu sebeple; bir yasa, bir devir var ve içinde olanların sonu geldi.

15.    Ardından O, bağışlayıcı olabileceklerini koruyacak ve gunahlarla kirlenmiş olanları yok edecek.

LXXXVI.

1.    Mektubumu aldığınızda onu topluluk içinde dikkatle okuyun.

2.    Bunun üzerine özellikle oruç tuttuğunuz günlerde düşünün.

3.    Bu mektup vesilesiyle beni hiç aklınızdan çıkarmayın. Ben de sizleri hiç unutmayacağım. Her zaman yolunuz açık olsun.”

LXXXVII.

1. Mektubu tamamladıktan sonra katlayıp dikkatlice mühürledim. Sonra mektubu kartalın boynuna bağlayıp kartalı gönderdim.

NERİAH OĞLU BARUH’UN KİTABI BURADA SONA ERER.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar