HANOK'UN GİZEMLERİ & BARUH'UN KIYAMETİ
Çeviren:
Damla Saydam Çizme
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ 4
1.
KİTAP: “HANOK’UN GİZEMLERİ" 6
2.
KİTAP: “BARUH’UN KIYAMETİ" 63
‘’NERİAH OĞLU BARUH’UN DUASI’’ 80
‘’BARUH’UN DUASI-2 ‘’ 102
‘’BARUH’UN DOKUZ VE
YARIM KABİLEYE YAZDIĞI
MEKTUP’’ .135
GİRİŞ V
Okuyacağınız bu eser, apokaliptik
edebiyat açısından
oldukça öneme sahip iki bölümden oluşmaktadır: “Hanok’un Gizemleri” ve “Baruh’un Kıyameti”. MS 1. yüzyılda Mısır’da yazıldığı
düşünülen “Hanok’un Gizemleri”nden oluşan birinci bölüm, 1200 yıl boyunca Rusya’da bir manastırda saklı kalmıştır. Nuh’un büyük büyükbabası olan Hanok’un ismi; Tevrat, İncil ve Kur’an-ı Kerim’de de geçmektedir. İslamiyet’te İdris peygamber olarak
bilinen Hanok için Kuran’ı Kerim’de şöyle denmektedir: “Ve Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o; doğru sözlü bir kimse, bir nebi idi. Onu yüce bir makama yükselttik.” (Meryem, 5657). Peki, Tanrı’nın yanına aldığı Hanok hakkında bilgimiz neden bu kadar kısıtlıdır? Yahudi ve Hıristiyan kiliseleri tarafınf dan kutsal kitaplardan çıkarılan “Hanok’un Gizemleri”
isimli bu kitap, Hanok’un göğe alındıktan sonra orada gördükleri ve yaşadıkları konusunda detaylı bilgileri içermektedir.
Tanrı’yla birebir konuştuğunu söyleyen Hanok; gezegenler, düşmüş melekler, cennet,
cehennem, yaratılış gibi konularda çarpıcı
detaylar vermektedir.
İkinci bölümde okuyacağınız “Baruh’un Kıyameti” ise, İ.Ö. 7. yüzyılın
sonları ve 6. yüzyılın başlarında yaşamış peygamber Yeremya’nın yazmanı Baruh’un dilinden aktarılmaktadır. Baruh’un kaleme aldığı
bu bölümler Tevrat’ta yer almamaktadır. Erdemli ve bilge bir şahsiyet olan Baruh; Yeremya’nın öğretilerine sadık davranarak bu öğretinin
aktarımına aracılık etmiştir. Metin, geçmişte yaşananları ve gelecekte yaşanacaklardan
bahsederken bunların nedenlerini de sorgulamaktadır. Ana temada ise içerik,
iyi ve kötünün sorgulanması ile kurtuluşun ancak bilgelikle olacağı mesajını vermektedir.
Bir dönem gelecek, insanlık giderek yozlaşacak; insanlar nefret, öfke, tutku, kıskançlık, öç alma gibi duyulara kapılırken kötülük de hüküm sürecektir. Değerler giderek çökecek ve güzelliğin ayıp
sayıldığı günler gelecektir. Bu dönemde herkes birbirine ters düşecek ve bu yozlaşmanın dışında kalabilen azınlık, bilge kişiler
olacaktır. Bu günlere hazırlık yapan bilge-lik yolundaki kişiler, bahsedilen kötülüklerden zarar görmeyeceklerdir.
Bu kimlikler, bilgelik hazinesinin mirasçıları olarak gelecek dünyanın
da sahibi olacaklardır. İşte o zaman kötülükler sona erecek ve insanlık;
huzur, neşe, sağlık ve refah içinde yaşayacaklardır.
CBN YAYINCILIK
1. KİTAP V
“HANOK'UN GİZEMLERİ''
YARED’İN OĞLU; BİLGE OLAN VE TANRI’NIN SEVGİLİ KULU
Çok bilge ve mükemmel işlerin mimarı olan bir adam vardı,
Tanrı onu severdi. Bilge, ulu, tasavvur edilemez, asla değişmez Tanrı’nın, her şeyin Efendisinin krallıklarını;
Efendi’nin hizmetkârlarının muhteşem, görkemli, parlak ve her şeyi
gören makamını; Efendi’nin ulaşılmaz tahtını; tinsel hizmetkârların mertebe ve tezahürlerini
görebilsin; yaratılmış kalabalığın ifade edilemez
hizmetlerine; Kerubim’inl değişken görünümü ve tarif edilemez şarkısına ve sonsuz dünyaya tanık olsun diye Efendi onu yanına aldı.
I.
1.
O zamanlar şöyle demişti: “Oğlum Metuşalah doğduğunda
165 yaşımı doldurmak üzereydim: ondan sonra 200 yıl daha yaşadım ve hayatımın 365 yılını doldurdum.
2.
Birinci ayın birinci gününde evimde yalnızdım ve yatağıma uzanıp
uyudum.
3.
Uykumda yüreğime acı bir keder doldu ve rüyamda ağladım. Bu kederin ne anlama geldiğini, bana ne yapacağını
anlayamadım.
4.
Yeryüzünde daha önce hiç görmediğim kadar uzun iki adam karşıma çıktı.
5.
Yüzleri güneş gibi parlıyordu, gözleriyse yanan lambalar gibiydi ve dudaklarından alevler dökülüyordu. Elbiselerinde tüyler
vardı, ayakları mordu, kanatları altından parlak, elleri kardan beyazdı. Başucumda dikilip beni ismimle çağırdılar.
6.
Uykumdan uyandım ve bu adamların
önümde dikildiğini açıkça gördüm.
7.
Telaşla ayaklandım ve önlerinde saygıyla eğildim.
Korkmuştum ve yüzümdeki ifade korkudan değişmişti.
8.
Adamlar bana şöyle dedi: “Neselen Hanok, korkma; ebedi Tanrı bizi sana gönderdi ve bugün sen bizimle birlikte semaya çıkacaksın.
9.
Oğullarına, hizmetkârlarına, evinde çalışan herkese haber ver ki Tanrı seni onlara geri
verene kadar seni aramasınlar.”
10.
Söylediklerini yapmak için hızla dışarı çıktım. Oğullarım
Metuşalah ve Regim’i çağırdım, onlara iki adamın bana söylediği
muhteşem şeyleri anlattım.
(lbranice’deki “Kerub”
sözcüğünün
çoğulu. Tanrı’nın kolcu görevine atadığı insan, hayvan veya kuş başlı ve kanatlı olarak tasvir edilen göksel varlıklar.)
1.
“Dinleyin beni oğullarım, çünkü nereye gittiğimi ya da beni neyin beklediğini bilmiyorum.
2.
Şimdi, evlatlarım size diyorum ki: Tanrı’ya yüz çevirmeyin; Efendi’nin izinde gidin ve onun hükümlerine riayet edin. Göğü ve yeri yaratmamış beyhude tanrılara
tapmayın çünkü onlar ve onlara
tapanlar yok olacaktır.
3.
Ancak Tanrı korkusu sizin yüreklerimize
inanç versin.
4.
Evlatlarım, Tanrı beni size geri verene
kadar kimse beni aramasın.”
1.
Oğullarımla konuştuktan sonra bu adamlar beni çağırdı ve kanatlarının
üzerine alarak bulutların üzerine koydular. Ve ne göreyim?
Bulutlar hareket etti.
2.
Yükseldikçe havayı, daha da yükseklerde eteri gördüm. Sonra beni ilk semaya çıkardılar ve bana yeryüzündekinden daha muazzam bir deniz gösterdiler.
1.
Sonra karşıma yaşlıları ve yıldızların
düzenlerini yönetenleri çıkardılar; yıldızları ve onların göksel hizmetlerini yöneten
iki yüz meleği gösterdiler.
2.
Kanatlarıyla uçuyor, yıldızlar havada asılı dururken onların
etrafında dönüyorlardı.
1.
Ardından; karın ve buzun hazinelerini,
onların
saklandığı berbat yerleri koruyan melekleri gördüm.
2.
Bulutların içinden çıktıkları ve yine içine girdikleri bulutların hazinelerini gördüm.
VI.
Bana çiyin hazinelerini gösterdiler.
Mesh etmek için kullanılan kutsal yağ gibiydi ve görünüşü
yeryüzündeki renklere benziyordu: ayrıca bir sürü melek bunların hazinelerini koruyor, hazineleri açıp kapatıyordu.
VII.
1.
Sonra adamlar beni aldı ve ikinci semaya çıkardı. Bana karanlığı gösterdiler; ebedi yargı gününü bekleyen mahkümları
gördüm.
2.
Bu meleklerin görünüşü yeryüzünün karanlığından daha kasvetliydi ve durmadan ağlıyorlardı. Yanımdaki adamlara şöyle sordum: “Neden bu adamlara sürekli işkence ediliyor?”
3.
Adamlar cevap verdi:
“Bunlar; Efendi’nin yolundan dönenler, Tanrı’nın buyruklarına uymayıp kendi istediklerini
yapanlar. Kendi
efendileriyle birlikte günah işlediler ve ikinci semaya
hapsedildiler.”
4.
Onlara çok acıdım. Bir de baktım ki, melekler önümde
eğilip şöyle diyor: “Tanrı’nın kulu, bizim için
Efendi’ye dua et.
5.
Bense şöyle dedim: “Ben kimim ki? Ölümlü bir adam olarak
melekler için
dua mı edeceğim? Nereye gittiğimi ya da beni neyin beklediğini bilen var mı? Benim için
kim dua edecek. ”
VIII.
1.
Sonra, adamlar beni
oradan alıp üçüncü semaya götürdüler. Beni, daha önce emsali görülmemiş benzersiz güzellikteki bir bahçenin
ortasına bıraktılar.
2.
Güzel renklerde ağaçları, olgun, mis kokulu meyveleri; bu ağaçlarda yetişen enfes kokulu her türlü yiyeceği gördüm.
3.
Bahçenin ortasında Tanrı’nın cennete geldiğinde üzerinde dinlendiği hayat ağacı vardı. Bu ağacın
mükemmelliğini ve muhteşem kokusunu tarif etmek imkânsız
4.
Yaratılmış her şeyden daha güzeldi. Her yanı altın gibi par. layan ağaç,
kızıl renkteydi ve ateş gibi saydamdı. Her şeyi örtüyordu.
5.
Bahçedeki kökünden; bal, süt, yağ, şarap akan dört kaynak çıkıp dört ayrı
yönde sakince akıyordu.
6.
Bu kaynaklar,
yolsuzluk ve dürüstlük
arasından Cennet Bahçesine akıyordu. Oradan da dünyaya inip diğer elementler gibi dönüşüme
uğruyorlardı.
7.
Sürekli yağ damıtan bir zeytin ağacı vardı. Meyvesiz hiçbir ağaç yoktu, ağaçların hepsi kutsanmıştı.
8.
Bahçeyi üç yüz melek koruyordu. Hiç ara vermeksizin ilahiler söyleyen bu melekler, Efendi’ye
hergün hizmet ediyordu. Sonra, dedim ki: “Burası ne kadar yüce bir yer?” Adamlar bana şöyle dedi:
IX.
“Hanok, burası ruhlarına ıstırap verenlerin her türlü
saldırısına katlanan, adeletsizliğe yüz çevirip adil hüküm verebilen, açlara ekmek veren, çıplakları
giydiren, düşmüşleri kaldıran, eziyet görmüş yetimlere yardım eden, Tanrı huzurunda günahsız ilerleyen ve sadece ona hizmet eden dürüstler için sonsuz bir miras
olarak hazırlanmıştır.
1.
Ardından adamlar beni Kuzeydeki
bölgeye götürüp
çok korkunç bir yer gösterdiler.
2.
bu yerde her türlü işkence vardı. Zalim karanlık, koyu bir kasvet vardı
orada; hiç ışık yoktu ama loş bir ateş sürekli
yanıyor, ateşten bir nehir akıyondu. Her yer ateş ve buzla kaplıydı. Bu yüzden yakıyor ve donduruyordu.
3.
Mahkümlar çok vahşiydi. Zalim korkunç meleklerin elinde silahlar vardı ve insafsızca işkence ediyorlardı onlara.
4.
Ve ben şöyle dedim: “Ah, burası
ne kadar korkunç bir yer!” Adamlar da şöyle karşılık verdi: “Hanok, burası
Tanrı’ya saygı göstermeyen, dünyada fena işlerle uğraşan, homoseksüellik,
cadılık, büyücülük, şeytani sihirler yapan; şeytani işleriyle böbürlenen, çalan,
yalan söyleyen, iftira atan, haset
duyan, şeytanca
düşünen, zina yapan, adam öldürenler için hazırlanmıştır.
5.
Acınacak haldeki insanların ruhlarını çalan, fakirleri ezen, onların
mallarını çalan, başkalarının mallarını çalarak zengin olan, onlara zarar veren; karınlarını doyurması gerekirken açların açlıktan ölmesine izin veren, giydirmesi gerekirken onları soyan; yaratıcılarını tanıyıp görmeyen, duymayan, beyhude cansız tanrılara tapan, putlar yaratan,
elle yapılmış alçak
şeylerin önünde eğilenler için bu yer, sonsuz bir
miras olarak hazırlanmıştır.
XI.
1.
Ardından adamlar beni alıp dördüncü semaya götürdü. Bana Güneş ve Ay’ın ileri geri gidişlerini,
tüm ışınlarını gösterdiler. Ve ben onların gidişlerini hesapladım,
ışınlarını ölçtüm.
2.
Gördüm ki; Güneş’in ışığı Ay’ınkinden yedi kat daha fazla. Onların döngülerini ve inanılmaz bir hızla rüzgâr gibi üzerinde ilerledikleri arabalarını
gözlemledim. Gece gündüz hiç durmadan ilerliyorlardı.
3.
Güneş’in arabasının sağında ve solunda her birinin
altında bin yıldızın olduğu
dört büyük yıldız vardı; toplamda sekiz bin yıldız.
4.
Yüz elli bin melek Güneş’le birlikte çıkıp gündüz ona eşlik ediyordu; gece ise bin melek. Her meleğin altı kanadı vardı. Güneş’in arabasının Önünde gidiyorlardı.
5.
Yüz melek, Güneş’i sıcak tutup daha da parlamasını
sağlıyordu.
XII.
1.
Sonra, Güneş’in etrafında uçan diğer
yaratıkları gör. düm. Onların ismi Feniks 2. ve Chalkidriydi
3. Garip ama muhte. şem bir görünüşleri
vardı; ayakları ve kuyrukları aslana, başları ise timsaha benziyordu. Mor renkliydiler, gökkuşağına benziyorlardı ve 900 birim4 büyüklüğündeydiler.
2.
Meleklerinkine
benzeyen on iki kanatları
vardı ve Güneş’in arabasına eşlik edip Tanrı’nın buyurduğu gibi ısı ve çiy
getiriyorlardı. İşte, Güneş böyle devrine başlayıp hiç bitmeyen ışınlarıyla
semaların ve dünyanın altından geçer.
XIII.
1.
Bu adamlar beni alıp Doğu yakasına götürdüler ve Güneş’in belirli mevsimlerde içinden geçtiği kapıları gösterdiler. Güneş; ayların devirleri, saatlerin sayısı, gündüz ve geceye göre bu kapılardan
geçip ortaya çıkıyordu.
2.
Altı büyük kapının açık olduğunu gördüm. Her bir kapı, altmış bir ve bir çeyrek stadya5 büyüklüğündeydi.
Kapıları tam olarak ölçtüm; devasa büyüklükteydiler.
Güneş bu kapılardan geçerek batıya gidiyor ve rotasına devam ediyordu. Ve tüm aylar boyunca bu şekilde devam ediyordu:
3.
İlk kapılardan kırk iki; ikinci kapılardan otuz beş; dördüncü
kapılardan otuz beş; beşinci kapılardan otuz beş; altıncı
kapılardan kırk beş günde geçiyordu.
4.
Dönüşünde de aynı şekilde devam ediyordu: beşinci
kapıdan otuz beş; dördüncü kapıdan otuz beş; üçüncü
kapıdan otuz beş; ikinci kapıdan otuz beş günde
geçiyordu.
5.
Böylece bir yılın günleri, mevsimlerin değişimiyle
tamamlanıyordu.
Not:
( 1. Anka, ölümsüzlük sembolü olarak kabul edilen ve
Arabistan çöllerinde yaşadığı farz edilen çok
güzel bir kuş.)
( 2. Anka kuşu (mit), eşsiz insan; feniks (mit) erdem örneği ,)
(3 Chalkydri olarak da
bilinir. )
(4 Ç.N: İngilizce’de kullanılan terim “measure’klır. Belirli bir ölçü
birimi belirtilmediği için Türkçe metinde sadece “birim”
olarak ifade edilmiştir.)
(5. Antik Yunanda kullanılan bir ölçü birimi. 1 stadya yaklaşık 185 metreye eşittir. )
XIV.
1. Daha sonra adamlar
beni semanın
Batısına götürdü. Bana, Güneş’in üç yüz altmış beş gün altı saatte içinden
geçtiği doğu kapılarının karşısındaki gösterdiler. büyük kapıları
2. Güneş, batarken bu kapılardan kapılarından geçerken dört yüz melek Efendi’ye götürüyordu. geçiyordu. Batı
onun tacını alıp
3.
Güneş, arabasında dönmeye devam ediyor ve gece
boyunca yedi saat ışıksız
dolaşıyordu. Gecenin sekizinci
saatinde Doğuya
yaklaştığında dört yüz melek tacını geri getirerek onu taçlandırıyordu.
XV.
1.
Ardından Feniks ve Chalkidri şarkı söylemeye başladı. Bu esnada kuşların her biri kanat çırpıyor,
ışık verenin huzurunda biraraya toplanıyor ve Efendi’nin emrinde şarkı söylüyordu.
2.
Sonra, ışık veren tüm dünyayı
ışığıyla aydınlatmak için öne çıktı.
3.
Onlar bana Güneş’in dönüşünü hesaplamayı
öğretti. Güneş’in girdiği ve çıktığı kapılar muazzam kapılardı ve Tanrı bu kapıları bir yılın
hesaplanması için yapmıştı.
4.
İşte bu nedenle Güneş 0 kadar büyük
yaratılmıştır.
XVI.
1.
Bu adamlar bana Ay’ın hesaplamasını; tüm gidişlerini
ve devirlerini gösterdi. Bana doğudan batıya uzanan ve ayın belirli zamanlarda girip çıktığı on iki muhteşem kapıyı gösterdiler.
2.
Birinci kapıdan Güneş batıdayken otuz bir, ikinci kapıdan otuz bir, üçüncü kapıdan otuz bir, dördüncü
kapıdan otuz bir, beşinci kapıdan otuz bir, altıncı kapıdan
otuz bir, yedinci kapıdan kapıdan otuz bir, sekizinci kapıdan otuz bir,
dokuzuncu kapıdan otuz bir, onuncu kapıdan otuz bir, on birinci kapıdan otuz bir, on ikinci kapıdan yirmi sekiz günde geçer.
3.
Devri sırasında batı ve doğu kapılarından
geçerek bir yılı tamamlar.
4.
Güneş yılında üç yüz altmış beş ve çeyrek gün
vardır.
5.
Ama kameri yılda, üç yüz elli dört gün
vardır. Bu da yirmi dokuzgünlük on iki ay yapar. Kalan on bir gün güneş yılına aittir ve bu bir yıldaki kameri farktır.
Dolayısıyla, büyük döngü 532 yıl sürer. Bir günün dördüncü
kısmı üç yıl boyunca göz ardı edilir ve dördüncü yılda
gün tamamlanmş olur.
6.
Dolayısıyla üç yıl boyunca bunlar
semalardan atılır ve sayıyı tamamlamak için günlerin
hesaplanmasına eklenmez. Bu hesapta,
mevsimler her iki ayda değişir ve eksilecek iki tane
daha vardır.
7.
Ay, batı kapılarından geçtikten sonra geri döner ve ışığıyla doğuya
yönelir. Gece gündüz semalarda rüzgârlardan da hızlı bir şekilde ilerler. Orada ruhlar, yaratıklar ve altı kanatlı melekler uçar.
8.
On dokuz yıllık devirde yedi ay, ayın devrine eklenir.
( İngilizce metinde üçüncü kapı eksik görünüyor.
Üçüncü kapı da eklendiğinde toplam gün sayısı
364’ü vermektedir.)
XVII.
1.
Semanın ortasında ziller, orglar donanmış hiç kesilmeyen sesisyle Efendi’ye hizmet eden birini gördüm. Onu dinlemekten çok keyif aldım.
XVIII.
2.
Adamlar sonra beni beşinci semaya çıkardı ve orada Grigori7 adı verilen hizmetkârları gördüm. İnsana
benziyorlardı, devlerden de büyüktüler.
3.
Yüzleri soluktu, dudaklarından tek kelime dökülmüyordu.
Beşinci semada hiçbir hareket yoktu. Yanımdaki
adamlara: “Bu adamlar neden bu kadar solgun? Neden
bu kadar kederliler? Neden hiç konuşmuyorlar? Neden burada hiçbir hareket yok?” diye sordum.
4.
Bana şöyle cevap verdiler: “Gördüklerin
başlarındaki Satanail’le8 birlikte
Efendi’yi reddeden Grigoriler.
5.
Bu yüzden ikinci şemadaki zifiri karanlıkta tutuluyorlar. İçlerinden
üç tanesi, Tanrı’nın tahtını bırakıp Ermon diyarına gitti. Iermon Dağı’nda9
insanlarla iş ilişkilerine girdiler.
Sonra, dünya kızlarını görüp beğendiler ve onları kendilerine eş olarak aldılar.
6.
Yeryüzünü yaptıklarıyla kirlettiler. O dönemde kanunsuzca davrandılar,
karışıklık yarattılar. Ardından uzun devler doğdu ve yeryüzüne
günahkârlık hâkim oldu.
7.
Bu yüzden Tanrı onları yüce adaletiyle yargıladı.
Kardeşleri için ağıt yakıyorlar, Efendi’nin o büyük gününde cezalandırılacaklar.
8.
Grigoriler’e şöyle dedim: “Kardeşlerinizi,
yaptıklarını ve çektikleri işkenceyi gördüm. Onlar için dua ettim ama Tanrı
onları, yer ve gök yok olana kadar yeraltına
mahküm etti.
9.
Kardeşlerim, neden bekliyorsunuz?
Neden Tanrı’ya hizmet etmiyorsunuz? Görevlerinizi yerine getirip neden
Efendi’yi memnun etmiyorsunuz?”
10. Söylediklerimi dinlediler. Dört
sıra halinde ayakta duruyorlardı. O da ne! Adamlarla
birlikte ayakta dikilirken dört borazan büyük bir gürültüyle
çalmaya, Grigoriler de tek bir ağızdan şarkı söylemeye başladı. Kederli ve şefkat dolu sesleri Efendi’ye kadar ulaştı.
(Gözleyen, izleyen melekler. B Şeytan )
1.
Adamlar beni oradan alıp altıncı semaya götürdü. Orada yedi melek grubu gördüm. Işıl ışıl parlayan melekler çok görkemliydi, yüzleri güneşten de parlaktı.
Gözalıcı meleklerin yüzleri, davranışları ve elbiseleri aynıydı.
2.
Bu gruptakiler; yıldızların, Güneş’in devirlerini, ayın
evrelerini inceleyip düzenliyor ve yeryüzündeki iyi ya da kötülüğü denetliyordu.
3.
Onlar; öğretileri, eğitimleri, hoş
konuşmayı, şarkıları ve diğer bütün görkemli işleri
düzenliyordu. Onlar, meleklerin üstüne atanan baş meleklerdi. Onlar gökte ve yerde yaşayan her şeyi itaat altında
tutanlardı.
4.
Mevsimler ve yılları, nehirler ve denizleri, dünya meyvelerini, bitkileri
yöneten, her canlıya besin sağlayan melekler vardı.
5.
Tüm insanların ruhlarını gözleyen ve Efendi’nin huzurunda insanların yaptıklarını, hayatlarını yazan melekler vardı.
6.
Ortalarında yedi feniks ve yedi
kerubim ile yedi tane altı kanatlı yaratık vardı. Bunlar tek bir ses
olup tek ağızdan
şarkılar söylüyordu. Şarkılarını tarif etmek mümkün değildi. Efendi’nin ayakucunda neşe içinde coşuyorlardı.
( Hermon Dağı )
1.
Ardından adamlar beni yedinci
semaya çıkardı. Orada muazzam bir ışık, yüce baş meleklerin ateşten ordularını, cisimsiz güçleri,
lordları, prensleri, kerubim ile serafımin10 tahtlarını ve olanları izleyen birçok göz
gördüm. Aydınlık saçan on bölük vardı. Korktum ve dehşet içinde titremeye başladım.
2.
Adamlar beni tutup ortalarına aldılar. Bana: “Korkma Hanok” dediler.
3.
Yüce tahtında oturan Efendi’yi gösterdiler bana. Tüm göksel
varlıklar yaklaşıp on merdivende rütbelerine göre sıraya girdiler ve Efendi’yi selamladılar.
4.
Sonra, neşe ve coşku içinde yerlerine geçtiler. Sonsuz ışık içinde
tatlı, yumuşak sesleriyle şarkı söylüyor, Efendi’ye hizmet ediyorlardı.
XXI.
1.
Kerubim ve Serafım gece gündüz Efendi’nin huzurunda bulunup onun isteklerini yerine getiriyordu. Altı kanatlı yaratıklar tahtının
üzerinde şarkı söylüyor, ona gölge yapıyorlardı: “Yüce, Yüce,
Yüce Sabaoth’un11 Efendisi! Gök ve yer, senin ihtişamınla
dolu.
2.
Bütün bunları gördüğümde adamlar bana: “Hanok,
buraya kadar sana eşlik
etmekle görevlendirilmiştik” dedi ve yanımdan ayrıldı. Semanın ucunda bir başıma
kalmıştım;
çok korktum. Yere yığıldım ve kendi kendime: “Aman Tanrım! Bana ne oldu böyle?” diye sordum
3.
Sonra Efendi bana yüce baş meleklerinden Cebrail’i gönderdi. Cebrail bana: “Korkma
Hanok, hadi kalk ayağa
ve benimle gel. Ebediyen Tanrı’nın huzurunda bekle.” dedi
4.
Ona şöyle yanıt verdim: “Ah Tanrım!
Korkudan ruhum beni terk etti. Titriyorum. Beni
buraya getiren adamları
çağırın. Onlara güvenmiştim. Onlarla birlikte Efendi’nin huzuruna gidecektim.”
5.
Cebrail beni rüzgârda savrulan bir yaprak gibi tutup Efendi’nin huzuruna götürdü.
( Yahudi geleneğine göre baş melek. ll İbranice’de “ordular” anlamına gelir. )
XXII.
4.
Yere düştüm ve Efendi’ye dua ettim.
5.
Ve Efendi benimle konuştu: “Korkma Hanok; ayağa
kalk ve sonsuza dek benim huzurumda kal.”
6.
Sonra, başmelek Mikail beni kaldırıp
Efendi’nin huzuruna çıkardı. Efendi hizmetkârlanna
şöyle dedi: “Hanok sonsuza kadar benim huzurumda kalsın!”
7.
Yüce olanlar Efendi’ye
itaat etti ve dedi ki: “Hanok senin dünyanda yaşamaya devam etsin!”
8.
Efendi, Mikail’e şöyle dedi: “Hanok’un üzerinden
dünya elbsilerini çıkar ve onu benim kutsal yağımla meshet. Sonra da onu benim yüceliğimle kuşat”
9.
Mikail, Efendi’nin söylediklerini yaptı. Beni meshetti, giydirdi. Yağ, ışıktan da parlaktı ve çiye benziyordu Mür gibi kokuyordu ve güneş ışığından da parlaktı.
10.
Kendime baktım; aynı Efendi’nin yüce
hizmetkârları gibiydim. Hiçbir fark yoktıı; korku, titreme kalmamıştı.
11.
Efendi, baş meleklerinden birini çağırdı. Diğer baş meleklerden daha bilge
olan Vretil12 adındaki bu melek, Efendi’nin yaptığı her şeyi yazdı.
12.
Efendi, Vretil’e şöyle dedi: “Saklandıkları yerden kitapları getirin ve Hanok’a bir kaval verin. Kitapları ona tercüme edin.” Vretil telaşla
kitapları getirdi. Kitaplar mür gibi kokuyordu. Sonra bana bir kaval verdi.
(Tanrı’nın kâtibi olan baş melek. Baş melek Uriel’le de bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Mısır geleneğindeki Thoth’a benzer.)
XXIII.
1.
Ardından bana; göklerde, yeryüzünde, denizlerde meydana gelenleri, onların geliş gidişlerini, yıldırımının sesini; Güneş’i, Ay’ı ve yıldızların hareketlerini, değişimlerini;
mevsimleri ve yılları; günleri ve saatleri; rüzgârları; meleklerin sayısını;
silahlı meleklerin şarkılarını anlattı.
2.
İnsanla ilgili her şeyi, şarkılarının dillerini, insanların
yaşamlarını, öğreti ve eğitimleri, tatlı sesle söylenen
şarkıları ve öğretmeye değer her şeyi anlattı bana.
3.
Vretil, 30 gün 30 gece hiç durmadan bana bunları
öğretti ve ben de 30 gün 30 gece hiç durmadan bu bilgileri yazdım.
4.
Sonra, Vretil bana:
“Sana söylediğim her şeyi yazdın. Otur ve doğmamışların
ruhları ve onlar için hazırlanmış yerler hakkında yaz.
5.
Her bir ruh, yeryüzü daha kurulmadan önce
yaratılmıştır.”
6.
Otuz gün, otuz gece hiç durmadan hepsini yazdım ve kopyaladım. Sonunda üç yüz altmış
altı kitap yazdım.
XXIV
1.
Sonra Efendi beni çağırdı ve dedi ki: “Hanok, soluma otur ve Cebrail’in elini tut.” Efendi’nin söylediğini yaptım.
2.
Efendi benimle konuştu: “Hanok, duran ve hareket eden her şeyi ben yarattım. Şimdi sana; en başta yokluktan neleri
var ettiğimi, görünmezden nasıl görünür
şeyler yarattığımı anlatacağım.
3.
Meleklerime bile bu
gizlerimi açıklamadım; onlara nereden geldiklerini söylemedim. Onlar, bugün sana anlattığım sonsuz yaratıcılığımı
anlamadılar.
4.
Görünür hiçbir şey yokken planımı, görünmez şeyler arasında
yürütüyordum; doğudan batıya ve batıdan doğuya giden güneş gibi.
5.
Güneş bile dinlenir ama ben hiç dinlenmedim çünkü
her şeyi yaratmakla meşguldüın. Yapılması gerekenleri ve görünür
yaratılışı planladım.
XXV.
1.
Derinlerde görünmez'olandan görünürlerin ortaya çıkmasını emrettim. Sonra, yüce Adoil (Adoel)’3 ortaya
çıktı ve ben, ona baktım.
Bir de ne göreyim! Kıpkırmızıydı ve parlıyordu.
2.
Ona şöyle dedim: “Parçalan Adoil ve senden gelenlerin görünür olmasına izin ver.”
3.
Parçalandı ve ondan muazzam bir ışık ortaya çıktı. Muazzam ışığın içinde
kalmıştım. Işıktan ışık çıktıkça
planladığım yaratılışı görünür kılan muhteşem dünya ortaya çıktı.
4.
Kendim için bir taht yapıp üzerine oturdum ve ışığa şöyle dedim: “Yükseklere çık
ve tahtımın üzerinde kal.-Yüksek yaratılışın temeli ol.”
5.
Işıktan daha yüksek bir şey yoktu. Arkama yaslandığımda
tahtımdan onu görebiliyordum.
XXVI.
1.
İkinci kez derinlerden şöyle dedim: “Görünmez olandan görünür olan ortaya çıksın.”
Ardından Arkhas“; çok katı, ağır Ve kıpkırmızı bir halde göründü.
2.
Ve ona dedim ki:
“Arkhas, parçalara ayrıl
ve senden gelenlerin görünmesini sağla.” Parçalara
ayrıldığında karanlık ve büyüleyici bir halde dünya ortaya çıktı. Beraberinde aşağıdaki
her şeyin yaratılışını getirmişti.
3.
İyi olduğunu gördüm ve ona dedim ki: “Aşağı in ve oluşumunu tamamla. Aşağıdakilerin temeli ol” ve öyle
oldu. Ortaya çıktı ve aşağıdakilerin kaynağı oldu. Karanlığın
altında başka hiçbir şey yoktu.
XXVII.
1.
Ardından aydınlık ve karanlığın ayrılmasını emrettim ve şöyle
dedim: “Katı madde olsun” ve oldu.
2.
Onu dağıttım ve su ortaya çıktı.
Suyu ışığın altında karanlığın üzerine serptim.
3.
Suları katılaştırıp derinleri oluşturdum ve suları ışıkla
donattım. Yedi çemberi yarattım ve onları kristal gibi işledim;
nemli ve kuru, cam ve buz gibi. Suya ve diğer elementlere, yedi yıldıza giden yolları ve oraya nasıl
gidileceğini gösterdim.
4.
Sonra ışık ve karanlığı
ayırdım; yani suları birbirinden ayırdım.
Işığa: “Gündüz olsun”, karanlığa: “Gece olsun” dedim. Gece ve sabah oldu, ilk gün böylece oluştu.
(Ado (İbranice): Gürültü, ses. El (İbranice):
Yüce, Büyük Olan 14 Arch (İbranice): Kemer. Archas, Arches “kemerler” anlamına gelir. )
XXVIII.
1.
Semaların çemberlerini güçlendirdim ve semaların
altındaki suların tek bir yerde toplanmasını sağladım. Dalgaların kuruyup gitmesini istedim ve öyle oldu.
2.
Dalgalardan sert taşlar yaptım ve taşlardan kuru bir yığın
oluşturdum. Bu yığına yeryüzü adını verdim.
3.
Yeryüzünün ortasına bir çukur, başka bir deyişle bir cehennem tayin ettim.
4.
Denizi bir yere topladım ve onu bir boyundurukla dizginledim. Sonra denize: “Sana ebedi bir bölüm verdim. Sabit yerinden ayrılma” dedim. Ardından hızlıca gökyüzünü yaptım ve onu suyun üzerine
sabitledim.
5.
Buna, yaratılışın ilk günü dedim. Sonra gece oldu ve ardından gündüz.
XXIX.
1.
Bütün göksel varlıklar için ateşinkine benzer bir doğa tasarladım
ve gözümü pek katı bir taşa diktim. Gözümün
parlaklığmdan şimşekler muhteşem doğasını kazandı.
2.
Suyun içinde ateş, ateşin içinde su vardır. Ne biri diğerini
söndürür ne de biri ötekini kurutur. Bu anlamda, şimşek güneşten parlaktır ve yumuşak su, katı taştan serttir.
3.
Taştan yüce ateşi ayırdım. Ateşten, tinsel varlıkların mertebelerini ve on bin meleği yarattım. Onların ateşli silahları vardır ve kıyafetleri alevlerden yapılmıştır.
Ardından onlara sıraya geçmelerini emrettim.
4.
Baş melekler
mertebesindekilerden biri, alt sırasındaki meleklerle birlikte imkânsız bir düşünceyi
gerçekleştirmek
için çekti gitti. Tahtını yeryüzünün üzerindeki bulutlardan da yükseğe
kuracaktı ki; böylece benim mertebeme ulaşabilsin.
5.
Onu, melekleriyle
birlikte göklerden aşağı
attım. Cehennemin üzerinde hiç durmadan uçuyordu.
XXX.
1.
Ardından tüm semaları yarattım ve bu, üçüncü günde oldu. Üçüncü gün
yeryüzüne; yüce ağaçları yaratmasını, ağaçların meyve vermesini, dağların oluşmasını, her çeşit
bitkinin yetişmesini, her tohumun biçilmesini
emrettim. Sonra cenneti bitkilendirdim ve çevresini çitlerle sardım. Silahlı,
ateşten yapılmış melekleri oraya yerleştirdim ve böylece bir yenilik yaptım.
2.
Sonra akşam oldu, ardından
gündüz; dördüncü gün geldi. Dördüncü gün semaların çemberleri
içinde muazzam ışık olmasını istedim.
3.
En yüksekteki birinci çembere Kruno y11dızmı, ikinciye Afrodit’i, üçüncüye Ares’i, dördüncüye Güneş’i, beşinciye Zeus’u, altıncıya Hermes’i, yedinciye Ay’ı yerleştirdim.
4.
Daha aşağıdaki göğü daha az yıldızla
süsledim.
5.
Günü aydınlatması için Güneşi, geceleri aydınlatması için yıldızları ve Ay’ı
yerleştirdim. Güneş Zodyak’m burçlarına göre hareket eder, Ay da Zodyak’ın on iki burcunu izler.
6.
Sonra isimlerini
belirleyip varoluşlarını sabitledim; yıldırımları,
saatlerin devirlerini ve nasıl oluştuklarını belirledim.
7.
Sonra yine gece ve ardından gündüz oldu; beşinci gün geldi. Beşinci gün denize balıkları,
kanatlı kümes hayvanlarını, yeryüzündeki sürüngenleri ve dört
ayaklıları, havada uçanları, erkek ve dişiyi, nefes alan tüm canlıları
üretmesini söyledim.
8.
Gece ve gündüzden sonra altıncı gün oldu. Altıncı gün
bilgeliğime, yedi cevherden oluşan insanı yaratmasını söyledim: (l) Eti topraktan,(2) kanı çiyden,(3) gözleri
güneşten, (4) kemikleri taşlardan, (5) düşünceleri meleklerin ve bulutların
hızından, (6) damarları ve saçları otlardan, (7) ruhu benim ve rüzgârın ruhundan yapıldı.
9.
Sonra ona yedi doğa verdim: bedenine duymayı, gözlerine görmeyi, koklama duyusunu, damarlarına dokunuşu, kanına tat almayı, kemiklerine dayanıklılığı,
düşünce için hoşluğu verdim.
10.
Amaçladığım somut bir şeydi: Görünmez ve görünür doğadan
insanı yarattım. Hem ölümü hem hayatı verdim ona; sözden
yüceliğin içindeki küçüklük ve küçüklüğün içindeki yücelik
yaratıldı.
11.
Ardından onu; ikinci bir melek
gibi onurlu, yüce, ihtişamlı
bir şekilde yeryüzüne koydum.
12.
Ve onu, yeryüzünü yönetmesi ve benim bilgeliğime sahip olması için
yeryüzüne hükümdar kıldım. Yarattıklarım arasında yeryüzünde onun eşi benzeri yoktur.
13.
Ona dört elementten isim verdim: Doğu, Batı, Kuzey ve Güney.
14.
Onun için dört özel yıldız tayin ettim ve adını
Adem. koydum.
15.
Ona irade verdim ve
iki yol gösterdim: Işık
ve karanlık. Sonra ona dedim ki:
“Bu iyi, bu da kötü’; böylece
onların içinde kim bana karşı sevgi besliyor kim benden nefret ediyor anlayabilecektim.
16.
Ben onun doğasını biliyordum ama o, kendi doğasını bilmiyordu. Bu yüzden günah işleme cehaleti onun kaderiydi ve günahları için ona ölümü verdim.
17.
Ardından onu uyuttum. Kaburga kemiğinden alıp ona eş yaptım.
18.
Eşi aracılığıyla ölüm geldi ve onun son sözünü aldım. Ona bir isim verdim; “anne” yani “Havva”.
XXXI.
1.
Adem’in dünyada bir hayatı vardı..., ve doğuda Aden’de bir bahçe
yaptım. Ona, yasaları izlemesini ve talimatları
uygulamasını söyledim.
2.
Onun için semaları açık bıraktım ki meleklerin zafer şarkısını dinleyebilsin. Cennette
hiç karanlık yoktu, hep ışık vardı.
3.
Sonra şeytan başka bir dünya yaratmayı
düşündü çünkü yeryüzündeki her şey Adem’e hizmet ediyordu ve şeytan onları yönetmek, onlara hükmetmek istedi.
4.
Şeytan en aşağılık yerlerin kötü ruhudur; semaları terk ettikten sonra Şeytan (Satan) olmuştur. Önceden ismi Satanail’di.
5.
Doğası değişmiş olsa da adalet ve günah anlayışını değiştirmedi.
Hakkında verilen kararı ve işlediği günahı
anladı.
6.
Bunun üzerine Adem’e karşı planlar yaptı; öyle bir hale büründü ki Havva’yı kandırdı.
Ama Adem’e dokunmadı.
7.
Ama onu cehaleti yüzünden lanetledim; daha Önce kutsadıklarımı ise lanetlemedim.
8.
Ne insanları, ne yeryüzünü ne de diğer
yaratılmışları lanetledim; yalnızca insanın kötü emellerini ve işlerini
lanetledim.
XXXII.
1.
Ona şöyle dedim: “Sen topraksın
ve seni aldığım yeryüzüne geri döneceksin. Seni yok etmeyeceğim ama seni aldığım yere göndereceğim. Sonra ikinci gelişimde
seni alabilirim’; ardından görünür Ve görünmez tüm
yaratıklarımı kutsadım.
2.
Sabbath adı verilen yedinci günü
kutsadım; çünkü o gün tüm işlerimi bırakıp dinlendim.
XXXIII.
1.
Sonra sekizinci günü oluşturdum. Yaptıklarımdan sonra ilk gün sekizinci gün olsun ve günler yedi bin günlük devri izlesin istedim.
2.
Sekiz binin öncesinde hesaplamanın yapılmadığı sonsuz bir dönem olsun; yıllar, aylar, haftalar, günler ya da saatler olmasın.
3.
Şimdi Hanok, sana söylediklerimi, senin anladıklarını,
gördüğün göksel şeyleri, yeryüzündeki gördüklerini, kitaplara yazdıklarını yaratmak için kendi bilgeliğimi
kullandım. Onları en yükseğinden en alçağına kadar yarattım.
4.
Benim yaptıklarımın danışmanı ya da varisi yoktur. Ben ebedi olan, yaratılmamış olanım: Düşüncem değişmezdir, bilgeliğim benim danışmanım ve sözüm hakikattir; gözlerim
her şeyi görür, her şey bakışlarımla daha dayanıklı olur. Eğer onlara yüz çevirirsem hepsinin bana ihtiyacı
olur.
5.
Şimdi dikkatini ver Hanok,
kiminle konuştuğunu bil ve yazdığın
kitapları al.
6.
Yanına seni bana getiren
Samuil ve Raguil’i veriyorum. Onlarla birlikte yeryüzüne dön ve oğullarına sana söylediklerimi,
en alttaki semadan benim tahtıma kadar neler gördüğünü
anlat.
7.
Tüm hizmetkârları ve güçleri ben yarattım. Bana karşı gelen ya da itaatsizlik eden hiç kimse yoktur. Hepsi
benim mutlak gücüme itaat eder ve sadece bana hizmet ederler.
8.
Yazdıklarını onlara ver; kitapları okusunlar ve benim her şeyin yaratıcısı olduğumu, benden 'başka bir Tanrı
olmadığını bilsinler.
9.
Senin yazdıklarını çocuklarının
çocuklarına versinler; yazdıkların nesilden nesile, ulustan ulusa geçsin.
10.
Benim yüce elçim Hanok, senin yazdıkların
ve ataların Adem, Seth, Enos,
Kainan, Malaeel ve baban Jared’in yazdıkların için sana büyük lider Mikail’i veriyorum.
11.
Son döneme kadar onları
istemeyeceğim çünkü meleklerim Ariukh ve
Pariukh’u15 koruyucu olarak yeryüzüne koydum.
12.
Ve onlara senin ailene
yaptıklarımın
kaydının yaşanacak felakette kaybolmamasını için onları
korumalarını emrettim.
XXXIV.
1.
Onları bağladığım boyunduruğa boyun eğmeyip gü nah işleyeceklerini,
onlara verdiğim tohumları ekmeyeceklerini, benim
boyunduruğumu
çıkarıp bir başkasınınkini kabul edecek lerini, boş tohumlar ekeceklerini,
beyhude tanrılara taparak beni, tek Tanrı’yı inkar edeceklerini
biliyorum.
2.
Tüm dünyayı günah ve kötülükle dolduracaklar, birbirlerini homoseksüellik gibi dile getirmesi
bile fena günahlarla kidetecekler.
3.
Bu yüzden yeryüzüne sel göndereceğim ve hepsini yok edeceğim.
Yeryüzü yozlaşmışlık içinde yok olup gidecek.
( Koruyucu melekler. )
XXXV.
1.
Senin soyundan dürüst bir adamı sağ
bırakacağım ve 0, tüm ailesiyle birlikte benim söylediklerime göre hareket edecek. Bir süre sonra onların tohumundan sayısız soy yetişecek ama bunların
birçoğu çok açgözlü olacak
2.
Bu ailenin yok oluşundan sonra onlara senin ve atalarının kitaplarını göstereceğim. Yeryüzündeki koruyucular onları;
dürüst olanlara, beni memnun edenlere ve adımı boş yere ağzına almayanlara gösterecekler.
3.
Onlar da diğer nesillere bunları anlatacak ve bu kitapları
okuyanlar hiç olmadığı kadar yücelecek.
XXXVI.
1.
Şimdi Hanok, evinde çalışman için sana otuz günlük bir süre veriyorum Oğullarına ve evdeki herkese onlara
anlattıklarını dinlemelerini söyle; bende başka bir Tanrı
olmadığını okuyup anlasınlar; benim emirlerime her zaman itaat etsinler ve senin yazdığın kitapları okuyup anlamaya başlasınlar.
2.
Otuz gün sonra, meleklerimi göndereceğim ve onlar benim talimatında seni yeryüzünden, oğullarından
alacaklar.
XXXVII.
1.
Ardından Tanrı, en yüce meleklerinden birini çağırdı. Korkunç ve berbat görünüşlü meleği yanıma verdi. Melek; kar gibi bembeyazdı, elleri ise buz
gibiydi, çok soğuk bir görünüşü vardı.
Yüzüm donmuştu sanki çünkü Efendi’den ödüm kopuyordu. Nasıl ki Güneş’in yüce
ateşine ve ısısına; havadaki dona dayanmak mümkün değilse ben de Efendi’nin
korkusuna karşı
koyamıyordum.
2.
Sonra, Efendi bana
dedi ki: “Hanok, eğer
yüzün burada donmazsa hiç kimse senin yüzüne
bakamaz.”
XXXVIII.
1.
Beni alan ilk adamlara
Efendi: “Hanok’u alıp
yeryüzüne götürün ve tayin edilen güne kadar onu bekleyin” dedi.
2.
Gece beni yatağıma bıraktılar. Gece gündüz benim dönüşümü bekleyen Mathusal yatağımda bekliyordu.
3.
Geldiğimi duyunca korktu. Ona tüm ev sakinlerini çağırmasını,
onlara her şeyi anlatacağımı söyledim.
XXXIX.
1.
“Nelerin Efendi’nin isteği doğrultusunda olduğunu dinleyin evlatlarım.
Bugün buraya sizlere Efendi’nin sözleriyle konuşmak için
gönderildim. Geçmişte neler olduğunu, şu anda yaşananları ve yargı gününden önce
yaşanacakları anlatacağım size.
2.
Dinleyin evlatlarım; bugün sizlere kendi dudaklarımla
değil beni size gönderen Efendi’nin dudaklarıyla konuşuyorum çünkü sizin gibi ölümlü insanlar benim dudaklarımdan
dökülenleri duyar.
3.
Efendi’nin yüzünü gördüm; ateşte kızarmış demir gibiydi ve dışarı çıktığında kıvılcımlar, alevler şaçıyordu.
4.
Gözlerime bakın, sizin için bir işaret yüklendi
onlara. Efendi’nin gözleri güneş ışınları gibi parlıyordu,
dehşet verici derecede çarpıcıydı.
5.
Sizler gibi yaratılmış bir adamın sizlere yardım eden sağ eline bakın
çocuklarım. Bana yardım eden ve semaları dolduran Efendi’nin sağ elini gördüm.
6.
Benim davranışlarım sizinkilere yol göstersin.
Efendi’nin ölçülemez ve uyumlu varlığını gördüm. Onun sınırı yoktur.
7.
Siz benim sözlerimi duyuyorsunuz ama ben, Efendi’nin yıldırım gibi sözlerini duydum.
8.
Şimdi evlatlarım, dünyasal babanızın söyleyeceklerini dinleyin. Dünyasal bir hükümdarın huzurunda beklemek ne fenadır; fenadır çünkü hükümdarın isteği ölüm ve yaşamdır. Efendiler efendisinin, bütün dünyasal ve göksel efendilerin efendisinin huzurunda bulunmak çok daha korkunçtur. Hiç
bitmeyen bu dehşete kim dayanabilir?
XL.
1.
Şimdi evlatlarım, her şeyi Efendi’nin dudaklarından duydum; baştan sona her şeyi gözlerimle
gördüm.
2.
Her şeyi biliyorum ve her şeyi kitaplara yazdım; semaları ve sonlarını,
bütünlüklerini, onları yönetenleri yazdım. Onların döngülerini ölçtüm,
yıldızları ve ölçülemez sayılarını yazdım.
3.
Hangi insan onların değişimlerini ve gidişlerini
görmüştür? Melekler bile onların sayılarını bilmez; ben hepsinin isimlerini yazdım.
4.
Güneş’in çemberini ve ışınlarını ölçtüm; aylar boyunca geliş
gidişlerini, devirlerini ve
isimlerini yazdım.
5.
Ay’ın çemberini, her gün nasıl küçüldüğünü ölçtüm; her gün saklandığı yerleri ve günün saatlerine göre nasıl
yükseldiğini yazdım.
6.
Dört mevsimi oluşturdum ve dört mevsimden dört çemberi
yaptım; çemberlere yılları ve ayları yerleştirdim; aylardan günleri,
günlerden saatleri hesapladım.
7.
Ayrıca, yeryüzünde hareket eden her şeyin kaydını tuttum. Beslenen her şeyi, ekilen ve ekilmeyen tüm tohumları, yeryüzünde
yetişenleri, bahçeye ait olan her şeyi, her bitki ve çiçeği,
kokularını ve isimlerini kaydettim.
8.
Bulutların meskenlerini, şekillerini ve kanatlarını;
yağmur ve yağmur damlalarını nasıl getirdiklerini araştırdım.
9.
Yıldırım ve şimşeğin devirlerini yazdım;
bana anahtarlarını, bekçilerini ve izledikleri rotayı gösterdiler. Onlar, belirli ölçülerde
zincirler halinde ortaya çıkarlar; şiddetli seyirleri ve coşkularıyla
bulutları gazapla yükleyip yeryüzündeki her şeyi yok etme korkusuyla yavaş yavaş salınırlar.
10.
Kar tanelerinin
hazinelerini, dolunun saklandığı yerleri ve soğuk rüzgârları yazdım. Mevsim boyunca onların
anahtarlarını ellerinde tutanları gözlemledim; bulutları hazinelerini tüketmeden
nasıl doldurduğunu gördüm.
11.
Rüzgârların meskenlerini, onların anahtarlarını tutanların
nasıl denge ve ölçü sağladıklarını izledim. Onlar, önce rüzgârları dengeleyip ölçülü bir şekilde
bırakırlar ki rüzgârlar güçlü nefesleriyle tüm
dünyayı sarsmasın.
12.
Bütün yeryüzünü, dağları, tepeleri, arazileri, ağaçları, taşları, nehirleri ölçtüm;
yeryüzünden yedinci semaya ve en aşağıdaki cehenneme kadar var olan her şeyi kaydettim.
Kederle dolu yargı makamı yüce cehennem açıldı ve cezalarını bekleyen mahkümların
nasıl acı çektiğini gördüm.
13.
Yargıç tarafından yargılananların hepsini, aldıkları
cezaları ve yaptıklarını yazdım.
XLI.
1.
Adem ve Havva’yla
birlikte başlangıçtan bu yana yaşayan
atalarımızı gördüm; onların günahkârlığımn sebep olduğu harebeye iç çektim,
ağladım. Benim ve atalarımın zaafları yüzünden ah başıma gelenler!
2.
Kalbimle düşündüm ve dedim ki: “Henüz
doğmamışlar ya da doğup Efendi’nin huzurunda günah işlememiş olanlar kutsanmıştır çünkü onlar buranın
boyunduruğunu çekmek zorunda kalmayacaktır!’
XLII.
1.
Anahtarları tutanları, cehennemin kapılarında büyük yılanlar gibi dikilen muhafızları
gördüm; yüzleri sönmüş lambalar gibiydi, gözlerinden ateş saçıyorlardı,
dişleriyse çok keskindi. Bellerine
kadar çıplaklardı.
2.
Yüzlerine“ karşı şöyle dedim: “Sizi görmeseydim, yaptıklarmızı
duymasaydım, soyumdan olanlar size hiç gelmeyecekti! Bu hayatlarında çok az günah işlediler ama sonsuz yaşamda hiç durmadan acı
çekecekler’.
3.
Doğuya, Eden Bahçesi’ne gittim; oradaki her şey dürüstler için hazırlanmıştı. Orası üçüncü semaya açılıyordu ve bu dünyaya
kapalıydı.
4.
Güneş’in doğusundaki büyük kapılarda muhafızlar vardı; ateşten melekler, zafer şarkıları
söylüyordu. Hiç durmadan dürüstlerin huzurunda coşkuyla
toplanıyorlardı.
5.
Son gelişlerinde, atalarımızla birlikte Adem’e yön
gösterecekler ve coşup eğlensinler diye onları yönlendirecekler.
Sevdiklerini şölen için çağırdığında neşeyle bu adamın meskenine gelip sohbet edecekler; coşkuyla şöleni, zevki, ölçülemez zenginliği, ışıktaki sevinci ve ebedi hayatı bekleyecekler.”
6.
Ve sonra dedim ki:
“Size söylüyorum
çocuklarım: Efendi’nin isminden korkanlar,
onun huzurunda hizmet edenler, bu hayatta hiç durmadan korkuyla ona
hediyeler getirenler, tüm hayatını doğruluk içinde yaşayıp ölenler kutsanmıştır.
7.
Ceza korkusuyla değil dürüstlerin hatırına hiçbir
karşılık beklemeden adil karar verenler kutsanmıştır; daha sonra onlar için de adil bir karar
verilecektir.
8.
Çıplakları giydiren, açları doyuranlar kutsanmıştır.
9.
Yetim ve dullar için adil kararlar veren, haksızlığa uğramışlara yardım edenler kutsanmıştır.
10.
Bu beyhude dünyanın istikrarsız yolundan dönenler ve ebedi hayata giden doğru yoldan yürüyenler kutsanmıştır.
11.
Yalnızca tohum ekenler yedi kat
semeresini alacaktır.
12.
İçinde doğruluk olan ve komşusuna doğruyu söyleyenler
kutsanmıştır.
13.
Dudaklarında sevgi, yüreğinde hassasiyet olanlar kutsanmıştır.
14.
Efendi’nin yaptıklarını anlayan ve Efendi’yi yüceltenler kutsanmıştır; Efendi’nin işleri adildir, ama insanların
işleri bazen iyi bazen kötüdür; bu işleri yapanlar bilinmektedir.
XLIII.
1.
Bakın, çocuklarım! Yeryüzünde edindiklerimi ve
Efendi’den öğrendiklerimden
kış ve yazı yazdım. Hepsinin kayıtlarını tuttum, her yıldaki
saatleri hesapladım; saatleri ölçüp lis-teledim ve aralarındaki
farkları belirledim.
2.
Bir yıl diğerinden daha saygın olduğu
için bir insan da diğerinden daha saygındır, Bir adamın bir sürü mülkü, bir adamın kalbinde bilgelik, bir adamda anlayış vardır. Bir adam kurnaz, bir
adam suskun, bir adam saf, bir adam güçlü, bir adam çekici, bir diğeri genç olabilir. Bir adam keskin zekâya, bir diğeri çevik bir bedene, diğer
biri ise birçok seyin anlayışına sahip olabilir.
3.
Bilmeyen kalmasın; Tanrı’dan korkandan daha büyüğü
yoktur. O, ebediyen yüceltilecektir.
XLIV.
1.
Tanrı, insanı kendi suretinde
elleriyle yarattı; küçük,
büyük tüm insanları o yarattı. Bir insanı
kötüleyen, Efendi’yi kötülemiş olur.
2.
Ona zarar vermese de
bir diğerine öfke duyan Efendi’nin gazabına uğrayacaktır.
3.
Bir kişinin yüzüne aşağılayıcı bir şekilde tüküren
Efendi’nin yargısıyla yok olup gidecektir.
4.
Bir diğerine kalbinde fesatla yaklaşmayan, incinmişlere yardım eden, ezilenleri kaldıran ve isteyenlerin dualarım tamam[ayanlar kutsanmıştır.
5.
Alışverişte kullanılan dengeli her ölçü, standart ve ağırlık
kendi ölçüsünü bilir ve büyük yargı gününde ödülünü ölçüyle
alacaktır.
XLV.
1.
Aceleye kapılıp adaklarını Efendi’nin huzuruna getirenlerin işlerini Efendi hızlandıracak ve onlar için adil bir karar verecektir.
2.
Efendi’nin huzurunda ışığını aıtıranların cennet krallığındaki hazinesi artacaktır.
3.
Tanrı; ekmek, ışık, hayvan ya da diğer
türlü bir adak istemez çünkü onların hiçbir anlamı yoktur.
4.
Ancak Tanrı, saf bir kalp ister ve tüm bunlarla o, in, sanların kalplerini dener.
XLVI.
1.
Dinleyin insanlarım, dudaklarımdan dökülen
sözlere dikkat edin. Eğer bir kişi kalbinde kötülükle bir hüldimdara hediv yeler getirirse hükümdar ona kızmaz m1? Hediyelerini reddedip onu cezalandırmaz mı?
2.
Ya da bir adam diğerini sözde överken kalbinden kötülük
geçiyorsa diğeri bu oyunu anlamaz mı ve bu kişi ayıplanmaz
mı? Ne kadar günahkâr olduğunu herkes görmez mi?
3.
Ama Tanrı muazzam ışığını
gönderdiğinde adil ve adeletsiz
olanlar yargılanacak,
hiçbir şey gizli kalmayacak.
XLVII.
1.
Şimdi çocuklarım; düşüncelerimi kalplerinize yazın.
Sizlere Efendi’nin dudaklarından ulaşan babanızın
sözlerine dikkat edin.
2.
Babanızın yazdığı bu kitapları alıp okuyun; onlardan Efendi’nin yaptıklarını öğreneceksiniz. Yaratılışın başından bu yana pek çok kitap yazıldı ve sonuna kadar da pek çok
kitap yazılacaktır. Ancak hiçbiri benim sizlere anlattıklarımı
anlatamaz.
3.
Benim kitaplarımı saklarsanız Tanrı’ya
karşı günah işlemezsiniz. Ne gökte ne yeryüzünde ne de aşağılardaki derinlerde Efendi’nin ötesinde kimse yoktur.
4.
Tanrı, her şeyi bilinmeyen üzerine kurdu; görünen ve görünmeyen
gökleri yarattı, yeryüzünü suyun üzerine sabitledi ve sabitlenmemiş
şeylerin üzerine suları koydu. Yaratılıştaki bütün bu sayısız işleri kim yaptı?
5.
Yeryüzündeki tozun, denizlerdeki
kumun, yağmur
damlalarının, sabah yağan çiyin ve rüzgârın nefesinin sayısını kim belirledi? Yeryüzü
ve denizleri ayrılmaz bir bağla kim bağladı?
Yıldızları ateşten kesip gökleri kim güzelleştirdi?
Onların ortasına Güneş’i kim koydu?
XLVIII.
1.
Güneş, semaların yedi çemberinden geçer ve ona kısa günlerde 182, uzun günlerde de 182 taht verilmiştir.
2.
Dinlenmek için iki tahtı vardır;
aylık tahtlarının üzerinden bir o yana bir bu yana
geçerken bu tahtlarda dinlenir. Tsivan aylnın on yedinci gününden sonra Thevan ayına
geçer, Thevad’ın on yedinci gününden itibaren yükselmeye
başlar.
3.
Böylece Güneş, semanın tüm bölümlerinden geçer; dünyaya yaklaştı.
ğmda dünya neşelenir ve meyve verir; uzaklaştığındaysa dünya üzülür ve tüm ağaçlar, meyveler gelişmeyi
bırakır.
4.
Görünen ve görünmeyen tüm bunların hepsi, O’nun bilgisiyle hesapladığı zamanlamaya göre gerçekleşir.
5.
o, tüm her şeyi
görün-mezden görünür kılmıştır, kendisi ise görünmezdir.
6.
Bu yüzden sizlere söylüyorum
evlatlarım, kitapları ailenizdeki ve tüm uluslardaki çocuklara
dağıtın.
7.
Bilge olanlar Tanrı’dan korksun, kitapları alsinlar ve onları
tüm yemeklerden daha çok sevip okusunlar.
8.
Ancak bilinçsiz olanlar, Efendi’yi hiç düşünmeyenler ve Tanrı’dan korkmayanlar bu kitaplara ulaşamayacak ve ona sırtlarını dönecekler, kendilerini onlardan uzak tutacaklar. Sonunda onlar için korkunç bir karar verilecek.
9.
Boyunduruklarını takan ve ona sadık kalanlar ise kutsanmıştır;
büyük yargı gününde onlar serbest bırakılacaktır.
XLIX.
1.
Size yemin ediyorum evlatlarım, ama tek bir yemin etmeyeceğim; ne yer ne gök ne de Tanrı’nın
yarattığı diğer şeyler üzerine yemin edeceğim. Tanrı dedi ki: “Ben yemin etmem, bende adeletsizlik yoktur yalnızca hakikat vardır. Bir kişi de doğruluk yoksa evet, evet ya da hayır hayır diye yemin edebilir.
2.
Ama size yemin ederim
ki, evet yemin ediyorum; hiç kimse yoktur ki anne
rahminde ruhu için yer hazırlanmamış olsun. Bir insanın bu dünyada ne kadar deneneceği
belirlenmiştir.
L.
1.
Her insanın yaptıklarını kaydettim. Dünyada doğan
hiç kimse kendisini saklayamaz ne de yaptıkları gizli kalır; ben hepsini görürüm.’
2.
Bu yüzden çocuklarım, sabır ve alçak
gönüllülükle günlerinizi tamamlayın; böylece ebedi hayatı miras alacaksınız.
3.
Her yaraya, her hastalığa, her kötü söze ve saldırıya Efendi’nin hatrına
katlanın.
4.
Komşunuz ya da düşmanınızdan öç almaya çalışmayın
çünkü Tanrı, büyük yargı gününde sizin yerinize öcünüzü alacaktır.
5.
Kardeşlik hatırına bir kişi için altın ya da gümüş haracayan bir kimse büyük yargı gününde muazzam hazine
kazanacaktır. Ellerinizi öksüzlere, dullara ve yabancılara
açın.
1.
Gücünüze göre fakirlere yardım edin.
2.
Gümüşlerinizi saklamayın, dürüst kişilere hastalıkta yardım edin ki size felaket gelmesin.
3.
Ne kadar zalim ya da' acı verici olsa da size takılan kelepçelere Efendi’nin hatırına katlanın; böylece büyük
yargı gününde ödülünüzü alacaksınız.
4.
Her şeyin yaratıcısını yüceltmek için sabah, öğle, akşam Efendi’nin evine gitmek iyidir.
5.
Nefes alan her şey O’nu yüceltsin;
görünür ve görünmez her şey O’na övgüler sunsun.
1.
Ağzını Sabaoth Tanrısı’nı övmek için açanlar ve yüreğiyle Efendi’yi yüceltenler
kutsanmıştır.
2.
Komşusunu taciz etmek ya da ona
iftira atmak için konuşanlar
ise lanetlenmiştir.
3.
Dudaklarını, Tanrı’nın kutsamak ve övmek için açanlar kutsanmıştır.
4.
Günlerini başkalarına ya da Efendi’ye küfrederek geçirenler
lanetlenmiştir.
5.
. Tanrının tüm yaptıklarını
yüceltenler kutsanmıştır.
6.
Tanrı’nın işleri hakkında hötü konuşanlarsa lanetlenmiştir.
7.
Çalışmak için kendi ellerini
kullananlar kutsanmıştır.
8.
Bir başkasının emeğinden faydalanmaya bakanlarsa
lanetlenmiştir.
9.
En baştan beri atalarının
yaptıklarını koruyanlar
kutsanmıştır.
10.
Atalarının kanunlarını bozanlar ise lanetlenmiştir.
11.
Barış ve sevgiyi koruyanlar kutsanmıştır.
12.
Ama barış içinde yaşayanlara sorun çıkaranlar
lanetlenmiştir.
13.
Dilinde değil kalbinde barışı
taşıyanlar kutsanmıştır.
14.
Dilinde barış olan ama kalbinde onu taşımayanlar lanetlenmiş. tir.
15.
Tüm bunların hepsi büyük yargı gününde ölçüler ve ki. taplarla açığa
çıkacaktır.
Llll.
1.
Evlatlarım sakın şöyle demeyin: “Babamız Tanrı’nın huzurunda ve günahtan
sakınmamız için dua ediyor’; çünkü günaha girmiş bir kişiye kimse yardım edemez.
2.
Yaratılışından Önce her kişinin işlerini nasıl yazdığımı
gördünüz; bu, herkes için geçerlidir.
3.
Hiç kimse ellerimle yazdıklarımı değiştiremez ya da geri alamaz çünkü Tanrı her şeyi görür. Günahkâr bir adamın kalbinin gizli köşelerinde
yatan düşünceleri bile görür.
4.
Şimdi çocuklarım, babanızın size söylediklerine kulak verin ve sonra iç çekip 6Babamız bir sebepten dolayı ahmaklık döneminde bize bunları
anlatmadı’ demeyin. ,
LIV.
1.
Size verdiğim kitaplar barışınızın
mirası olsun; onları saklamayın ve isteyen herkese onları anlatın ki Efendi’nin mükemmel
işlerini onlar da bilsinler.
LV.
2.
Evlatlarım, belirlenen gün yaklaştı ve beni gitmeye zorluyor. Melekler onlara emredildiği şekilde gelip yeryüzünde beni bekleyecekler.
3.
Sabah, ebedi meskenim
olacak semanın en yüksek katına
gideceğim.
4.
Bu nedenle Tanrı’nın huzurunda iyi olanı
yapmanızı söylüyorum.”
LVI.
1.
Babası Hanok’a cevap veren
Methosalem Şöyle dedi: “Eğer senin için uygunsa, huzuruna ekmek getireyim ve evlerimizi, oğullarını, aileni, insanlarını
kutsadıktan sonra git.”
2.
Hanok, oğlu Methosalem’e şöyle
dedi: “Tanrı beni kendi yücev liğiyle meshettiğinden beri bir şey yemedim. Ne ruhum dünyasal bir zevki hatırlıyor ne de ben dünyasal bir şey istiyorum.
LVII.
1.
Ama bütün kardeşlerini, aile fertlerini, büyükleri, çağır ki onlarla konuştuktan sonra gideyim.
2.
Methosalem hemen gidip
kardeşleri Regim, Riman, Ukhan, Khermion, [Gaidal]’ı ve aile büyüklerini çağırdı. Hanok onları kutsayıp
konuştu.
LVIII.
1.
“Beni dinleyin çocuklarım. Efendi, Adem için
dün-yaya gelip tüm yarattıklarını ziyaret ettiği o günlerde
2.
dünyadaki tüm büyükbaş hayvanları, sürüngenleri, uçan kümes
hayvanlarını çağırdı ve onları babamız Adem’in huzuruna getirdi. Sonra da dünyada yaşayan tüm canlılara tek tek isim verdi.
3.
Ardından Efendi, Adem’i
hepsinin efendisi kıldı
ve hepsini onun yönetimine verdi. Onlara, insanlara itaat etmelerini emretti. Böylece, Tanrı insanı tüm hazinesinin efendisi kıldı.
4.
Efendi, hiçbir hayvanın ruhunu insan yüzünden
yargılamayacak ama gelecek dünyada insanların ruhunu havyanlar yüzünden yargılayacaktır.
5.
Ruhlarının sayısı kadar insanlara ve
hayvanlara özel bir yer ayrılmıştır.
Büyük yargı gününe kadar tek bir ruh bile
helak olmayacaktır.
6.
Ve eğer onları kötü beslemişlerse her bir hayvanın ruhu insana yükümlülük
doğuracaktır.
LIX.
1.
Hayvanların ruhlarına umarsızca davrananlar kendi ruhlarına öyle davranmış olurlar.
2.
Bir kişi temiz hayvan adak ederse ya da kurban ederse kendi ruhunu korur. Temiz
hayvanlardan ya da kuşlardan
adak sunarsa kendi ruhunu korur.
3.
Size yemek olarak
sunulan dört ayaklı her şey için doğru
davranır-sanız kendi ruhunuzu korumuş olursunuz ve bu bir kefarettir.
4.
Ama kim bir hayvanı öldürürse kendi ruhunu öldürür
ve bedenine karşı günah işler.
5.
Kim bir hayvana
gizlice zarar verirse bu kötü bir davranıştır ve kendi ruhuna karşı
günah işlemiş olur.
LX.
1.
Kim bir insanın ruhunu incitirse, kendi ruhunu in. citmiş olur ve bu kişi için kurtuluş ya da af yoktur.
2.
Kim bir insanın ruhunu öldürürse kendi ruhunu öldürmüş,
kendi bedenini yok etmiş olur ve bu kişinin
kurtuluşu yoktur.
3.
Kim bir başkası için ağ örerse ona kendisi düşecektir
ve kurtuluşu olmayacaktır.
4.
Kim bir başkasına karşı silah hazırlarsa
büyük yargı gününde cezadan kaçamayacaktır.
5.
Kim ahlaksızca davranır ya da başka bir ruha karşı söz
söylerse kendisi için doğruluğu bulamayacaktır.
LXI.
1.
Bu yüzden evlatlarım, kalplerinizi Efendi’nin hoşlanmadığı her türlü günahkâr-davranıştan koruyun. Nasıl ki bir kişi ruhunu Tanrı’dan ister herkesin aynı
şeyi yapmasına izin verin.
2.
Gelecek dünyada insanlar için
hazırlanmış sayısız konak vardır; iyi için iyi, kötü için kötü.
3.
Kutsanmışlar konağına gidecek olanlara ne
mutlu çünkü kötüler
için hazırlanmış konaklarda hiç huzur yoktur ve oraya gidenlerin dönüşü olmayacaktır.
4.
Dinleyin evlatlarım: Kim kalbinden iyi bir düşünce geçirir ve Efendi’ye adaklar
sunarsa eğer kendi emeği değilse Efendi ona yüz çevirir ve o kişi Efendi’nin amellerinden yararlanamaz.
5.
Kendi emeğiyse ama kalbi homurdanıyorsa ve adak sunmak yerine homurdanmaya devam ediyorsa başarılı olamayacaktır.
LXII.
1.
Hediyelerini sabırla Efendi’nin huzuruna getirenler kutsanmıştır çünkü günahlarının cezasını önlemiş olurlar.
2.
Yersiz konuşanlar için merhamet yoktur: belirlenmiş vaktin geçmesine seyirci kalıp işini yerine getirmeyenler kutsanmaz çünkü ölümden sonra pişmanlık işe yaramaz.
3.
Yersiz her davranış insanlar için bir hakaret, Tanrı
huzurunda ise günahtır.
LXIII.
1.
Kim çıplakları giydirir, açları doyurursa Tanrı’dan
mükâfatını alacaktır.
2.
Eğer kalbi homurdanırsa kendisine çifte kötülük
etmiş olur; O’nun verdiklerini yok eder ve bunun ödülü yoktur.
3.
Fakir bir adam, kalbi
mutlu olduğunda ya da bedeni giydirildiğinde
kibirli davranırsa fakirliğe katlanmış olmanın etkisini yok eder ve mükâfatını alamaz.
4.
Efendi, kibirli ve
kendini beğenmiş olanlardan, yalandan, günahkârlıkla yapılmış her şeyden nefret eder. Bunlar, ölümcül kılıcın keskinliğiyle kesilip ateşe atılmıştır ve sonsuza dek orada yanacaktır.”
LXIV.
1.
Hanok, oğullarına ve dünyadaki
hükümdarlara bu sözleri söyledikten sonra yakında ve uzaktaki herkes Efendi’nin Hanok’u nasıl çağırdığını duydu. Hepsi izin
isteyip dedi ki: “Gidip Hanok’u öpmemize izin ver!”
2.
Sonra, 2000 adam toplanıp Hanok ve oğullarının
bulunduğu Achuzan’a geldi.
3.
Büyükler toplanıp Hanok’un önünde saygıyla eğildiler, onu öptüler ve şöyle dediler: “Hanok, babamız; Efendi, Ebedi Kral
seni kutsasın!
4.
Oğullarını ve insanlarını kutsa ki bugün senin huzurunda yücelebilelim.
5.
Sen, Efendi’nin
huzurunda ebediyen kutsanmışsın
çünkü dünyadaki insanların içinden Tanrı seni seçti; seni, görünür ve görünmez
yarattığı her şeyin kâtibi olarak atadı;
insanların günahlarının öcünü alman için seni seçti ve seni, ailene yardım
etmen için gönderdi!” Hanok, tüm insanlara şöyle yanıt verdi:
LXV.
1.
“Dinleyin evlatlarım: hiçbir şey yokken, yaratılmamışken
Efendi, her şeyi görünür ve görünmez kıldı.
2.
Bu şeylerin vakti gelip geçtikten
sonra kendi suretinde insanı nasıl yarattığını anlayın; ona görmesi için
göz, duyması için kulak, anlaması için kalp, danışması için
akıl verdi.
3.
Efendi, dünyayı insan için tasarladı,
tüm her şeyi onun için yarattı ve onu zamanlara ayırdı. Zamandan yılları, yıllardan ayları, aylardan günleri yarattı
ve günleri de yedi tane yaptı.
4.
Yedi günden saatleri yaptı ve saatleri küçük
bölümlere ayırdı ki insan meysimleri
anlayabilsin, yılları,
ayları, saatleri; onların değişimlerini, başlangıç ve bitişlerini;
başlangıcından ölümüne kadar kendi hayatını hesaplayabilsin, günahları üzerine düşünebilsin, iyi ve kötü
davranışlarını yazabilsin.
5.
Efendi’nin huzurunda hiçbir şey gizli kalmaz. Herkes yaptıklarının farkında olsun, Efendi’nin
emirlerine karşı gelmesin ve benim yazdıklarımı nesilden nesile aktarsın.
6.
Efendi’nin yarattığı görünür ve görünmez her şey sona geldiğinde her insan için büyük
yargı günü gelmiş olacak.
7.
Ardmdan zaman sona
erecek; yıl, ay, gün, saat artık olmayacak ve hiçbiri
artık hesaplanmayacak.
8.
Tek bir sonsuzluk
olacak ve Efendi’nin yargılamasından kaçabilenler sonsuz hayatta
toplanacak ve ölümsüzlüğe
erişecekler.
9.
Çalışma, hastalık, keder, endişe, ihtiyaç, gece, karanlık yerine muazzam bir ışık olacak.
10.
Onlar için yıkılmaz bir duvar yapılacak; parlak, bozulmaz cennet, onların koruması ve ebedi meskeni
olacak. Bozulan her şey yok olup gidecek ve ebedi hayat başlayacak.
LXVI.
1.
Şimdi çocuklarım, ruhlarınızı Efendi’nin nefret ettiği günahkârlıktan koruyun. Onun huzurunda korkuyla yüv rüyün ve yalnızca ona hizmet edin. Beyhude putlara değil gerv çek Tanrı’ya tapın.
2.
Onun emirlerine dikkat
edin ve her adil adağı
onun huzuruna getirin. Efendi, adil olmayan her şeyden nefret eder.
3.
Efendi, her şeyi görür; insanın kalbinden geçirdik-ı lerini, yaptığı
planları bilir çünkü her düşünce O’nun huzurun-' dadır.
4.
Göklere bakarsanız Efendi’yi görürsünüz çünkü gökleri o yaratmıştır. Yere bakarsanız Efendi’yi görürsünüz
çünkü yeri sertleştirip üzerindeki canlıları o yaratmıştır. Denizlerin dibini ve yerin altındaki her şeyi incelediğinizde Efendi’yi görürsünüz
çünkü her şeyi yaratan O’dur.
5.
Yaratılışın Efendisi’ni bırakıp insanların ya da başkalarının
işlerine boyun eğmeyin çünkü Efendi’nin huzurunda hiçbir şey saklı kalmaz.
6.
Sabırla, alçakgönüllülükle, iftira ve aşağılamalara rağmen inançla ve doğrulukla ilerleyin; sözlerde,
hastalıkta,
suistimallerde,
yaralarda, baştan çıkarıcı
şeylerde, yoksunlukta bu hastalıklı dünyadan ayrılana kadar birbirinizi sevin. Böylece ölümsüzlüğe erişeceksiniz.
7.
Büyük yargı gününden kurtulacak olan dürüstler kutsanmıştır. Onlar, Güneş’ten yedi kat daha fazla parlayacaktır ve onlar için yedinci bölüm
ayrılmıştır.
8.
Işık, karanlık, yemek, acı, tatlı, cennet, işkence, ateş, don ve diğer her şeyle ilgili bilgileri bir bir yazdım. Böylece onları okuyup
anlayabilirsiniz.”
LXVII.
1.
Hanok insanlarla konuşurken Efendi yeryüzüne
karanlığı gönderdi ve Hanok’un yanında duran adamları gizleyen bir sis kapladı her yeri.
2.
Melekler aceleyle
Hanok’u alıp Efendi’nin onu karşıladığı
en yüksek semaya çıkardı. Sonra onu Efendi’nin huzuruna bıraktılar ve yeryüzündeki karanlık ortadan kalktı.
3.
İnsanlar bunu gördü ama Hanok’un nasıl
alındığını anlamadılar ve Tanrı’ya dua ettiler. Daha sonra evlerine dağıldılar.
LXVIII.
1.
Hanok, Tsivan ayının altıncı gününde doğdu ve 365 yıl yaşadı. Tsivan ayının ilk gününde semaya alındı ve 60 gün orada kaldı.
2.
Efendi’nin eseri olan tüm yaratılışı yazdı. Yaz-dığı 366 kitabı
oğullarına verdi.
3.
Otuz gün yeryüzünde kaldıktan sonra doğduğu gün ve saatte Tsivan ayının altıncı gününde semaya alındı.
4.
Her insan bu hayatta karanlık bir yana sahip olduğundan
başlangıcı, doğuşu ile bu dünyadan ayrılışında da karanlık bir yan vardır.
Başladığı, doğduğu saatte bu dünyadan ayrılır.
5.
Metuşalalı ve kardeşleri toplanıp Hanok’un semaya alındığı
yer Achuzan’a bir mihrap yaptılar.
6.
Büyükbaş hayvanları alıp bütün insanları çağırdılar ve kurbanları Efendi’nin huzurunda kurban ettiler.
7.
Tüm insanlar ve büyükler geldi; hizmetkârlar
şölene katıldı ve Hanok’un oğullarına hediyeler getirdiler. Neşe içinde üç gün boyunca kutlama yaptılar; O’nun lütfunu alan Hanok aracılığıyla
böyle bir işaret veren Tanrı’yı kutsadılar. Şimdi bunu, oğullarının
oğullarına nesilden nesile ebediyen aktarmalılar. Amin.
HANOK'UN GİZEMİ KİTABININ SONU
2- KİTAP
“ BARU H’UN KIYAMETİ"
I.
1.
Yehuda Kralı Yekoniya’nın yirmi beşinci
yılındaydı; Neriah oğlu Baruh’a Tanrı’nın
sözleri ulaştı ve ona şöyle dedi:
2.
“Bütün bu insanların bana yaptıklarını
gördün mü? Kalan iki kabilenin yaptığı kötülüğün esir alınan diğer on kabileninkilerden çok daha fazla olduğunu görüyor musun?
3.
Daha önceki kabileler kralları
tarafından günah işlemeye zorlanmıştı ama bu iki kabile,
kendi krallarını
günah işlemeye zorladı.
4.
Bu yüzden, bu şehrin ve sakinlerinin üzerine
kötülük salacağım. Şehir bir süre gözümün önünde olmayacak ve bu insanları
Yahudi olmayanların arasına dağıtacağım. Böylece belki onlara bir iyilikleri dokunur.
5.
Halkımın aklı başına gelecek-ve yaşadıkları refahı arar olacaklar.
II.
1.
Sana bunları söylüyorum ki sen de Yeremya’ya ve senin gibi olan herkese bunları anlatasın ve bu şehirden
uzaklaşasınız.
2.
Sizin bu şehir için yaptıklarınız sağlam bir temel, dualarınız
güçlü bir duvar gibidir.”
1.
Tanrı’ya şöyle dedim: “Ah, Tanrım! Dünyaya annemin kötülüklerine
şahit olmak için mi geldim? Sanmıyorum Tanrım.
2.
Eğer senin gözünde bir değerim varsa önce benim ruhumu a1 ki atalarımın yanına gideyim; böylece annemin yok oluşunu
görmeyeyim.
3.
Beni zorlayan iki konu
var: Sana karşı gelex mem ve ruhum annemin kötülüklerini görmeye dayanamaz.
4.
Senin huzurunda söyleyeceklerim var Tanrım.
5.
Tüm bunlar. dan sonra
geride ne kalacak? Eğer
bu şehri yok edip toprakla. rını bizden nefret edenlere verirsen İsrail ismi nasıl hatırlanacak?
6.
Ya da senin övgülerinden nasıl bahşedilecek? Senin yasaların kime anlatılacak?
7.
Dünya önceki haline mi dönecek? Kadim çağlardaki sessizlik mi hâkim
olacak dünyaya?
8.
Ruhların çoğu alınacak ve insanın doğası tekrar isimlendirilmeyecek mi?
9.
Musa’ya bizimle ilgili
söylediklerin nerede. ”
1
.Ve Tanrı bana şöyle yanıt verdi: “Bu şehir bir süreliğine teslim edilecek ve böylece insanlar cezalandırılmış olacak. Ama dünya
unutulmayacak.
2.
“Seni avuçlarıma gömdüm’ dediğim şehrin
burası olduğunu mu düşünüyorsun?
3.
Sizin ortanızda inşa edilen değil, benimle ortaya çıkacak
olandan bahsediyorum. Cenneti yaratmak için danıştığım ve günah işlemeden
önce onu Adem’e gösterdiğim zamanlarda hazırlanmıştı. Ama Adem emirlerimi çiğnediğinde Cennet’le birlikte
elinden alındı.
4.
Tüm bunların ardından diğer kurbanların paylarının arasından onu hizmetkârım
İbrahim’e gösterdim.
5.
Ayrıca Sina Dağı’nda Musa’ya da gösterdim onu. Tapınak ve içindekiler
arasındaki benzerliği gösterdim ona.
6.
Şimdi o, tıpkı cennet gibi benim korumam altında.
7.
Bu yüzden git ve sana söylediğimi
yap.”
V.
1.
Tanrı’ya: “Siyon’da büyük keder içinde olacağım
çünkü düşmanların oraya gelip tapınağını kirletecekler; senin mirasını esir alıp onu, seni sevenlerin üzerinde üstünlük olarak kulla nacaklar.
Putlarının huzuruna gidip onlarla övünecekler. Yüce adın uğruna ne yapacaksın?” diye sordum.
2.
Efendi: “Adım ve görkemim ebediyen sürecek;
kararımın haklılığını zaman gösterecek.
3.
Düşmanların Siyon’u alaşağı edemeyeceğini, Kudüs’ü yakıp
yıkamayacağını; tam tersine ona hizmet
edeceğini kendi gözlerinle
göreceksin.
4.
Git ve sana söylediğimi yap” dedi.
5.
Gidip Yeremya, Adu,
Seriah, Jabish, Gedaliah ve diğer tüm saygın insanları alıp Kidron vadisine götürdüm.
Onlara bana söylenenlerin hepsini anlattım.
6.
Bağırdılar, ağladılar.
7.
Sonra, orada oturup akşama kadar oruç tuttuk.
VI.
1.
Ertesi sabah bir de ne
görelim! Keldaniler şehri kuşatmış.
Gece olunca insanları bırakıp ilerledim. Sonra bir meşe ağacının yanında durdum.
2.
Siyon için üzülüyor, insanların esaretine kederleniyordum.
3.
Aniden güçlü bir ruh beni kaldırıp
Kudüs duvarına taşıdı.
4.
Orada, şehrin dört köşesinde ellerinde ateşten lambalar taşıyan dört melek gördüm.
5.
Başka bir melek gökten inmeye başladı ve onlara: “Lambaları tutun ve ben size söyleyene kadar yakmayın.
6.
Çünkü dünyayla konuşmak üzere ilk ben gönderildim; Yüce Efendi bana böyle
bu-_ yurdu” dedi.
7.
Sonra Yücelerin Yücesi’ne inip perdeyi, kutsal yeleği, kefaret örtüsünü, iki masayı, rahiplerin kutsal elbiselerini, çile mihrabını, rahibin taktığı kırk sekiz değerli taşı ve tapınağın tüm kutsal parçalarını
kaldırdı.
8.
Yüksek sesle konuşmaya başladı: “Dünya, dünya,
dünya! Yüce Tanrı’nın sözlerine kulak ver. Sana emanet
ettiklerimi al ve onları
son ana kadar koru ki; istendiğinde onları yerlerine koyabilesin, yabancıların eline geçmesini böylece önleyebilirsin.
9.
Vakti geldiğinde Kudüs de bir süreliğine teslim edilecek ve sonra ebediyen geri alınacak.”
10.
Ve ardından, dünya ağzını açıp hepsini yuttu.
1Sonra, aym melek
ellerinde meşaleler tutan diğer meleklere: “Yıkın,
duvarlarını yerle bir edin. Böylece düşman övünüp de: “Siyon duvarını
yıktık, Yüce Tanrı’nın meskenini yaktık’ diyemesin.
2.
Ve sonra benim
durmakta olduğum yeri ele geçirdiler.
VIII.
1.
Melekler kendilerine
emredileni yaptı.
Duvarların köşelerini yıktıklarında içerden bir ses duyuldu. Duvar düştükten sonra şöyle dedi ses:
2.
“Girin düşmanlar, Gelin şeytanlar,
Çünkü bu evi gözeten O, burayı yüzüstü bıraktı.”
3.
Ardından oradan ayrıldım.
4.
Tüm bunlar olup bittikten
sonra Keldani ordusu tapınağa ele geçirdi. İnsanları esir aldılar,
bazılarını vahşice öldürdüler. Kral Zedakiah’ı bağlayıp Babil Kralı’na gönderdiler.
1.
Kalbi günahlardan arınmış ve esir alınmamış Yeremya ile Ben (Baruh) gidip üzerimizdekileri parçaladık, ağladık ve yedi gün boyunca oruç tuttuk.
1.
Yedi gün sonra Tanrı’nın
sözleri bana ulaştı.
2.
Bana şöyle dedi: “Yeremya’ya gidip Babil’de esir düşmüş insanlara yardım etmesini söyle.
3.
Ama sen burada Siyon
harabelerinde kal. Sana, cgünler sona erdiğinde yaşanacakları’
göstereceğim.
4.
Yeremya’ya Efendi’nin emrettiği üzere gidip insanlara yardım
etmesini söyledim.
5.
O da esir düşenlerle birlikte şehirden üzerine
yas tutmaya başladım:
6.
“Henüz doğmamış, doğup da çoktan ölmüş olanlar Ne kadar kutsanmıştır.
7.
Ama biz yaşayanlara ne yazık; Çünkü bizler, Siyon’un felaketlerini; Kudüs’ün başına gelenleri gördük,
8.
Denizden Sirenleri çağıracağım. Gece perileri çölden
gelsin, Şeytanlar ve ejderhalar ormandan
çıksın. Uyanın ve sabaha hazırlanın. Benimle birlikte ağıt yakın, Yas tutun.
9.
Siz çiftçiler! Bir daha tohum ekmeyin. Sen Dünya! Neden hasat
meyvelerini veriyorsun? Tatlı besinlerini kendine
sakla.
10.
Siz asmalar! Neden
daha fazla şarap veriyorsunuz? Çünkü
artık Siyon’da adak sunulmayacak.
11.
Sen gökyüzü, çiyini kendine sakla! Yağmurun
hazinelerini açma.
12.
Sen Güneş, ışınlarını kendine sakla! Ay! Işığını azalt; Neden Siyon’un ışığı sönmüşken Tekrar ışık yükselsin?
13.
Damatlar, içeri girmeyin! Gelinler süslenmesin; Siz kadınlar doğurmak için dua etmeyin. 14. Kısır olanlara ne mutlu, Çocuğu olmayanlar sevinsin, Çocuğu olanlaraysa yazık!
15.
Neden acı içinde doğum yapsınlar?
Çocuklarını kederle gömmek için mi?
16.
İnsanoğlu neden tekrar çocuk sahibi olsun ki? Annesi perişan, Oğlu esaret altındayken Neden neslinin tohumlarının
adı anılsın ki?
17.
Bundan sonra güzellikten bahsetmeyin, Zarafet sözünü ağzınıza almayın.
18.
Siz rahipler, tapınağın anahtarlarını alıp Göğün tepelerine çıkarın, Ve onları Tanrı’ya
verip: “Kendi evini kendin koru, Bizler sahte hizmetkârlarmışız’ deyin.
19.
Güzel kumaşlar ve Ofır altımyla ipek dokuyan siz bakireler, Bütün bunları alıp ateşe atın. Böylece onları Tanrı’ya
ulaştırabilirsiniz. Alev onları Tanrı’ya taşısın.
Böylece düşman onları ele geçiremesin.
XI.
1.
Ben (Baruh), sana şunu söylüyorum Babil: “Eğer sen gelişseydin ve Siyon görkemini
korusaydı, Siyon’a eşit olurdun ve bu bizi çok üzerdi.
2.
Ancak şimdi, bitmek bilmez bir keder içindeyiz, çektiğimiz acı anlatılamaz. Sen geliştin, Siyon ise yıkıldı.
3.
Tüm bunları kim yargılayacak? Başımıza gelenleri kime şikâyet
edelim? Ah, Tanrım! Buna nasıl izin verdin? Atalarımız
dertsiz dinlenmeye çekildi ve dürüst olanlar huzur içinde
uyuyorlar.
5.
Çünkü onlar bu acıyı bilmiyorlar, başımıza
gelenleri henüz duymadılar.
6.
Eğer kulakların olsaydı dünya, senin kalbin olsaydı toprak Sheol’a gidip ölülere: “Yaşayanlardan daha fazla
kutsanmışsınız’ diyebilirdiniz.
XII.
1.
Bunu düşündüğüm gibi söyleyeceğim ve sana karşı
konuşacağım gelişmekte olan toprak.
2.
Öğle vakti, her zaman yakıcı olmaz ya da güneş
ışınları her zaman ışık vermez.
3.
Sakın her zaman refah içinde ve neşeli
olacağını düşünme; neşeden coşup gururlanma.
4.
Elbet bir gün, şu anda harabelerin arasında acı çeken gazap geri gelecek.”
5.
Bunları söyledikten sonra yedi gün oruç tuttum.
XIII.
1.
Tüm bunların ardından, Siyon Dağı’nda dikildiğim bir sırada
yükseklerden bir ses duydum; bana şöyle dedi:
2.
“Ayağa kalk Baruh, yüce Tanrı’nın sözlerine kulak ver.
3.
Çünkü sen, Siyon’un başına gelenlere şaşırıp kaldın ve bu yüzden vakti geldiğinde
şahitlik edebilmek için korunacaksın.
4.
Sana eğer bu gelişmiş
şehirler sorarsa: 6Neden yüce Tanrı bize bu cezayı verdi?’
5.
Sen ve senin gibiler
onlara şöyle diyebilirsiniz: ‘Bu ve ' bunun gibi başınıza gelen felaketler ulusların aklı başına gelsin diye gönderildi.’
6.
Sonra onlar
umutlanmaya başlayacak.
7.
O zaman soracaklar:
‘Ne zaman?’
8.
Onlara şöyle deyin: “Süzme şarap
içtiniz, tortularını bile bırakmadınız. İnsanlar arasında ay. rım gözetmeyen O’nun kararıdır bu. Kendi çocuklarına hiç
mer' hamet göstermez; günah işledikleri için başlarına felaket verir.’
10.
Merhamet görebilmeleri için önce akıllarının
başlarına gelmesi gerekiyor.
11.
Ama şimdi siz insanlar, uluslar borçlusunuz; çünkü bu zamana kadar dünyayı ayaklarınız altında
çiğnediniz, yaratılmışları adaletsizce kullandınız.
12.
Çünkü size hep cömert davrandım ama siz hep onu inkâr
ettiniz.”
XIV.
1.
O’na dedim ki: “Sen
bana neler olacağını
gösterdin, bu yaşananlardan sonra neler geleceğini
anlattın. Senin bahsettiğin ceza aslında
ulusların yararına olacak.
2.
Şimdi biliyorum ki günah işlemiş olanlar çok fazla. Onlar refah içinde yaşayıp bu dünyadan ayrıldılar. Ancak o zaman birkaç
ulus kalacak ve senin söylediklerin onlara aktarılacak.
3.
Bunda nasıl bir fayda vardır ya da başımıza gelenlerden daha kötü ne olabilir?
4.
Ama ben yine senin
huzurunda konuşacağım:
5.
Senin huzurunda günah çıkaranlar, diğer uluslar gibi kibirle yürüyüp gitmeyenler, Ölülere: cBize hayat verin’ demeyenler, senden korkup senin yolundan ayrılmayanlar ne kazandı?
6.
Alıp götürüldüler! Onların hatırına bile olsa Siyon’a acımadın.
7.
Diğerleri kötülük yapmışsa bile Siyon, iyi işler yapanların hatırına affedilmeli. Günah
işleyenler yüzünden yok edilmemeli.
8.
Tanrım, senin kararını kim anlayacak? Ya da senin yolunda gitmenin önemini düşünecek?
9.
Senin akıl almaz niyetlerini kiın anlayacak? Bugüne kadar yaşamış olanlanlan kim senin bilgeliğinin başlangıcını ya da sonunu bulabilmiştir? IO. Cünkü bizler. bir nefes gibi yaratıldık.
11.
Nasıl ki nefes, kalpten yükselip geri dönmeyince
tükenip gider insanoğlunun doğası da böyledir; kendi iradeleriyle ayrılmayanlar başlarına ne geleceğini bilemezler.
12.
Dürüst olanlar umutla sonu
bekler ve bu dünyadan korkusuzca ayrılırlar
çünkü onlar, senin yanında hazineler arasında saklananlara sahiptirler.
13.
Bu yüzden korkusuzca senin onlara vaat ettiğin dünyaya kavuşmanın neşesiyle ayrılırlar buradan.
14.
Bizlerse kederliyiz, utanç içinde yalvarıyoruz ve kötülüklere
yüzümüzü dönüyoruz.
15.
Ama sen, hizmetkârların için neler yaptığını biliyorsun; bizler iyi olan şeyler aracılığıyla senin yaratıcı olduğunu anlayamıyoruz.
16.
Ama senin huzurunda konuşacağım Yüce Efendi.
17.
Eskiden bu dünya ve üzerindekiler yoktu. Sen tasarlayıp söze
döktün ve yaradılış senin önüne serildi.
18.
lnsanı, senin yarattıklarının yöneticisi
yapacağını söyledin. Böylece insanın dünya için değil dünyanın insan için
yaratıldığı anlaşılabilecekti.
19.
Şimdi bakıyorum da; bizim için yaratılan dünya ayakta kalırken bizler yok oluyoruz.”
XV.
1.
Sonra Efendi bana şöyle dedi: “İnsanın
ölümüne haklı olarak şaşırıyorsun ama günah işleyen
kötülere karşı doğru karar veremiyorsun.
2.
Dürüstleıin alınıp dinsizlerin gelişmesine dair ve
3.
“İnsanoğlu senin kararlarını bilmez’ diye söylediklerine
gelince;
4.
söylediklerime kulak ver, sözlerimi dinle.
5.
Eğer insanoğlu yasayı kabul etmemiş olsaydı kararlanmı doğru bir şekilde
anlayamamış olabilirdi.
6.
Ancak şimdi bildiği halde yasayı
çiğnediği için azap çekecek.
7.
Bu dünyanın dürüstler için
yaratıldığını söyledin, yaşanacaklar da onlar için düşünüldü.
8.
Bu dünya onlar için bir bela, yorucu bir iş; yaşanacaklarsa görkemli bir taç.”
XVI.
1.
Efendi’ye: “Ah Tanrım! Vakit az ve kötü
bir za. mandayız, bu azıcık zamanda sonsuz olanı
kim elde edebilir?” diye sordum.
XVII.
2.
“En Yüce olan için, çok ya da az vakit diye bir şey yoktur.
3.
Dokuz yüz otuz yıl yaşaması Adem’e ne kazandırdı? Kendisine verilen emirleri çiğnedi.
4.
Bu yüzden yaşadığı süre ona kazanç
sağlamadı. Aksine, ona ölümü getirdi ve ondan dünyaya gelenlerin hayatlarını kısalttı.
5.
Musa, yüz yirmi yıl yaşamakla ne kaybetti? Onu yaratanla muhatap olduğu süre içinde Yakup’un tohumlarına yasayı getirdi ve İsrail ulusunun ışığını yaktı” dedi.
XVIII.
1.
O’na şöyle dedim: “Aydınlanmış Musa, bu ışıktan
almıştır ama onun gibi yapan çok azdır. Onun aydınlattıklarının
çoğu, Adem’in karanlığından almıştır ve ışığın aydınlığına sevinmemiştir.”
XIX.
2.
Tanrı bana şöyle yanıt verdi: “Bu yüzden onlara vaktinde bir söz verdi ve dedi ki: “Bakın, sizlere yaşam ve ölümü verdim.’ Sonra, yer ile göğü şahitlik etmeleri için çağırdı.
3.
Vaktinin kısa olduğunu ama yer ve göğün hep baki kalacağını biliyordu.
4.
Onları cezalandıracak bir yasa olduğunu ve ışığın altında
hiçbir şeyin gizli kalmayacağını bildikleri halde, günah işleyip onu çiğneyenler öldükten sonra yer ile gök bana şahitlik eder.
5.
Şu anda yargıladığım şeyler için ruhunuza danışmayın ya da yaşananlar için
kendinizi üzmeyin.
6.
Çünkü şimdi peşinde olunan zamanın sonuna geldik. İş, refah ya da utanç
hepsi sona erecek.
7.
Bir adam erken yaşlarda refah içinde yaşayıp sonra yaşlılık
dönemine utançla girerse sahip olduğu tüm güzellikleri unutur.
8.
Aynı şekilde bir adam başlarda utanç içinde yaşayıp ileride refaha ererse vaktinde yaptığı kötülükleri hatırlamaz. 8. Dinle: her biri tüm o zaman boyunca refah içinde yaşamış olsa da sonunda ölüp
gittiklerinde hiçbir şeyin anlamı kalmaz.
XX.
1.
Bu yüzden bekle! 0 günler gelecek, zaman öncekinden
daha hızlı akacak, mevsimler daha
hızlı
değişecek, yıllar şimdikinden daha hızlı geçecek.
2.
Bu nedenle Siyon’u aldım. Böylece vakti geldiğinde
dünyayı daha hızlı ziyaret edebileceğim.
3.
Sana söylediğim her şeyi sıkıca
yüreğinde tut ve onu aklının gizli bir köşesine mühürle.
4.
Sonra sana yüceliğimin kararını ve yollarımı
göstereceğim.
5.
Bu yüzden git, kendini yedi gün boyunca günahlarından arındır; ekmek yeme, su içme
ve kimseyle konuşma.
6.
Ardından, buraya gel. Sana
kendimi göstereceğim, seninle konuşacağım. Sana zamanla ilgili emri vereceğim çünkü zaman beklemeden
gelecek.”
NERİAH OĞLU BARUH’UN DUASI
XXI.
1.
Gidip Kidron
vadisindeki bir mağaraya
girdim. Orada ruhumu günahlarından arındırdım. Ekmek yemedim ama acıkmadım, su içmedim ama susamadım ve bana emredildiği gibi yedinci güne
kadar orada kaldım.
2.
Sonra, Efendi’nin
benimle konuştuğu o yere gittim.
3.
Günbatımında ruhum düşüncelere daldı ve Yüce Olan’ın huzurunda konuşmaya
başladım:
4. “Ey, dünyaya
sesimi
duyuran, göğü yaratıp onu ruhtan yükseklere yerleştiren,
dünya henüz yaratılmamışken seslenen Tanrım! Sana her şey
itaat eder.
5.
Havayı başıyla yönlendiren ve yaptıklarının gördüğü gibi olmasını
sağlayan sensin.
6.
Sens önünde duran güçleri yüce bir düşünceyle
yönetirsin: sayısız canlıyı öfkeyle yönetirsin; sen onları tahtını
çevreleyen alev ve ateşten yarattın.
7.
İsteyip yarattığın her şey sana aittir.
8.
Yeryüzüne yağmuru yağdıran ve zamanın ne zaman sona ereceğini
bilen sensin. Lütfen dualarımı kabul et.
9.
Yaşayan ve ölen, doğacak olan, günah işleyen ve dürüst olan herkesi ayakta tutan sensin.
10.
Yalnız sen ölümsüzsün ve insanoğlunun
sayısını bir tek sen bilirsin.
11.
Zamanla çoğu kişi günah işlerken yalnızca
çok azı doğru yoldan ayrılmamıştır.
12.
Günah işleyenlerin sonunu ya da dürüst olanların erişeceği yeri sen bilirsin.
13.
Tüm insanlara yalnızca bu hayat verilmiş
olsaydı bundan daha acısı olamazdı.
14.
Ne amaçla güç zayıflığa, bolluk kıtlığa,
güzellikse nefret edilesi bir şeye dönüşür?
15.
Çünkü insanın doğası hep değişkendir.
16.
Başlangıçta şu anda olduğumuz gibi değildik ve bundan sonra da bu şekilde kalmayacağız. Eğer hepsinin bir amacı olmasaydı, yaratılmalarının bir anlamı
kalmazdı.
18.
Senden gelen her şeyle ilgili beni bilgilendir Tanrı’m, sana sorduklarım hakkında beni aydınlat.
19.
Bu yozlaşmışlık daha ne kadar sürecek?
Ölümlülerin devri kadar sürecek? Günah işleyenler ne kadar daha kötülükle
kirlenecek?
20.
Bu yüzden mer» hametle buyur ve yapacağını söylediğin her şeyi yerine getir ki bu yolda acı çekmenin zayıflık olduğunu düşünenler senin yü celiğini
görsün.
21.
Bilmeyenlere göster ve senin gücünden
çektiğimiz acılan, şehrimizin başına gelenleri görmelerini sağla çünkü sen, bize “sevilen insanlar’ dedin.
22.
Ölümlülüğe bir son ver.
23.
Ölüm meleğini gerektiği gibi cezalandır ve görkemini
göster, güzelliğinin yüceliğini ortaya çıkar. Shcol16 mühürlensin ki bundan sonra ölüleri
kabul edemesin. Ruhların içlerinde saklı olan hazinelere kavuşmasına
izin ver.
24.
İbrahim, İshak, Yakup ve onlar gibi bu
dünyada yatan, dünyayı uğruna
yarattığını söylediğin kişilerin zamanından daha kötü günler
yaşanmıştır.
25.
Şimdi, lütfen yüceliğini göster ve vaat ettiklerini geciktirme.”
26.
Bu duayı bitirdiğimde çok yorgun düşmüştüm.
XXII.
1.
Ben bunları söyledikten sonra bir de ne olsun? Gökler açıldı, bana bir güç geldi. Yukarılardan bir ses duydum. Ses, bana şöyle dedi:
2.
“Baruh, Baruh neden üzülüyorsun?
3.
Bir yolda giden ama
onu bitirmeyen ya da denize açılıp limana varamayan kişi teselli edilebilir mi?
4.
Birine hediye sözü verip sonra onu tutmazsan bu hırsızlık değil midir?
5.
Toprağı ekip sonra onun
meyvelerini toplamayan her şeyi kaybetmez mi?
6.
Ya da bir bitki dikip
uygun vakit gelmeden ondan meyve almayı umabilir mi insan?
7.
Hamile olan bir kadın vaktinden önce doğum yaparsa kendi çocuğunu
öldürmüş olmaz mı?
8.
Bir ev yapıp çatısını örtmezsen ona ev denebilir mi? Önce bunların cevabını ver.”
XXIII.
1.
“Hayır, Efendim” diye yanıt verdim.
2.
Bana: “O zaman bilmediğin şeyler için neden kendini üzüyorsun?
Bilgin olmayan konularda neden endişeleniyorsun?
3.
Şu an hayatta olanları ya da ölmüşleri
unutmadın, bense doğacak olanları hatırlıyorum.
4.
Çünkü Adem günah işlediğinde ve doğacaklara ölüm
verildiğinde, doğacakların sayısı belirlendi. Bu sayı için; hayatta olanların
yaşayacağı, ölülerin ise korunacağı bir yer hazırlandı.
5.
Daha önce belirlenen sayıya
ulaşmadan yaratılmışlar
tâ Ölülerin gittiği yer, cehennem. tekrar yaşamayacak ve Sheol ölüleri almaya devam edecek.
6.
Bu günlerden sonra nelerin yaşanacağı
da anlatıldı sana.
7.
Vaadime çok yaklaştık, önceki kadar uzak değil.
XXIV.
1.
İyi bak! Gün gelecek günah
işleyenlerin günahla. rının yazıldığı kitaplar ve aynı şekilde, doğru yoldan ayrılma.
yanların doğruluklarının toplandığı hazineler açılacak.
2.
O za. man sen ve senin
yanındakiler, o güne kadar günah
işleyenlere ve dürüst olanlara karşı en Yüce Olan’ın
nasıl sabırla beklediğini göreceksiniz.”
3.
Ona şöyle dedim: “Ama Efendim, kimse yaşananların ya da yaşanacakların sayısını bilmiyor.
4.
Ben başımıza gelenleri biliyorum ama düşmanlarımıza ne olacağını ve yarattıklarını ne zaman ziyaret edeceğini bilmiyorum.”
XXV.
1.
Efendi bana şöyle dedi: “Sen, En Yüce
olanın günlerin sonu geldiğinde dünyada yaşayanlara
göndereceği işarete kadar korunacaksın.
2.
Bu bir işaret olacak.
3.
Dünya sakinlerini bir sarhoşluk aldığında başları belaya girecek, büyük
sıkıntılar çekecekler.
4.
Çektikleri acılar yüzünden şöyle düşünecekler: “Yüce Olan dünyayı unuttu.’ Evet, ümitlerini
yitirdikleri o an zaman uyanaca .”
XXVI.
Efendi’ye: “Yaşanacak bu sıkıntılar uzun yıllar sürecek mi?” diye sordum.
XXVII.
1.
Bana: “Bu zaman on iki
bölüme
ayrılmıştır ve her biri kendisi için belirlenmiş dönemi bekler.
2.
İlk bölüm kargaşanın başlangıcı olacak
3.
İkinci bölümde yüce kişiler öldürülecek.
4.
Üçüncü bölümde birçok kişi ölecek.
5.
Dördüncü bölümde yıkım gönderilecek.
6.
Beşinci bölümde kıtlık ve kuraklık.
7.
Altıncı bölümde depremler ve terör.
8.
[Eksik]
9.
Sekizinci bölümde Şeytanların alametleri ve istilası.
10.
Dokuzuncu bölümde ateş düşecek.
11.
Onuncu bölümde yağmacılık ve baskı.
12.
On birinci bölümde kötülük ve zina.
13.
On ikinci bölümde tüm bu söylediklerimin
birleşmesiyle yaşanacak karmaşa
14.
Devir bu şekilde bölünmüştür ve her bir bölüm diğeriyle
karışarak görevini yerine getirecektir.
15.
Bazıları kendisi hizmet ederken
bazıları bir diğerinden hizmet alacak; bazıları
kendiliğinden tamamlanırken bazıları diğerleriyle tamamlanacak ki dünyadakiler
bunu anlamayacak.
XXVIII.
1.
“Ancak, bunu
anlayanlar bilge olacak.
2.
Bu devir yedi haftalık iki bölümden oluşmaktadır.”
3.
Efendi’ye: “Bir insan için gelip bunları
gözlemlemek iyidir ama düşme ihtimali olduğu için gelmemesi daha iyi.
4.
[Ama şunu da söyleyeceğim:
5.
Dürüst olan yozlaşmış olanlardan nefret edecek mi?] Böylece sadece yozlaşmamışlara mı bakacak?]
6.
Söylediklerin gerçekleşecekse senin huzurunda onurlandırıldığım için mi bana bunları
anlattın?
7.
Anlattıkların bir ya da birden çok yerde mi yoksa tüm
dünyada mı yaşanacak?” diye sordum.
1.
Bana şöyle yanıt verdi: “Yaşanacak olan her neyse tüm
dünya bundan etkilenecek. Bu yüzden hayatta olan herkes bunları yaşayacak.
2.
O zaman, yalnızca bu topraklarda bulunanlan koruyacağını.
3.
Yaşanması planlanmış her şey gerçekleştikten sonra Mesih ortaya çıkmaya başlayacak.
4.
Behemot’7 yerinden çıkacak, Leviathan18 ise denizden yükselecek. Yaratılışın beşinci gününde yarattığım ve o güne kadar saklanan bu iki canavar, geride kalanların yemeği olacak.
5.
Yeryüzü on bin l7 Çok büyük ve güçlü mitolojik bir canavar: l8 Deniz canavarı. kat daha fazla ürün verecek. Her bir asmada binlerce dal, da]. ların her birinde bin salkım,
her bir salkımda bin üzüm olacak Ve her bir üzüm şarabın özünü oluşturacak.
6.
Açlık çekenler sevinecek, ama her gün başka bir mucizeyle karşılaşacaklar.
7.
Rüzgârlar her sabah meyvelerin hoş kokularını, bulutlarsa gün sonunda şifa damlalarını
getirecek.
8.
Aynı zamanda göklerden talih kuşu inecek ve insanlar onu yiyecek çünkü onlar devrin sonuna gelmiş olanlardır.
1.
Tüm bunların ardından Mesih’in vakti gelecek
ve o, görkemli bir şekilde geri dönecek.
2.
Onun umuduyla uykuya dalmış olanlar uyanacak. Doğruluktan ayrılmayanların ruhlarının saklandığı hazineler açılacak ve ruhlar ortaya çıkacak. Ruhlar tek bir düşüncenin etrafında toplanacak. İlkler
sevinecek, sonlar ise üzülmeyecek.
3.
Çünkü onlar, söylenen vaktin geldiğini ve devrin tamamlandığını bilecekler.
4.
Ama günahkârların ruhları tüm bunları
gördüğünde daha da tükenecek.
5.
Çünkü cezalandırılma vakitlerinin geldiğini, cehennem azabının
başlayacağını bilecekler.”
XXXI.
1.
Bu konuşmadan sonra insanlara gidip şöyle dedim: “Tüm büyükler toplansın, onlara söyleyeceklerim
var.”
2.
Kidron vadisinde toplandılar.
3.
Onlara: “Dinle İsrail, seninle konu şuyorum.
Söylediklerime kulak ver Yakup’un
torunu, seni bilgi' lendireceğim.
4.
Siyon’u unutma. Kudüs’ün ıstırabmı hatırında tut.
5.
Bak! Her şeyin yozlaşmaya kurban olacağı günler gelecek.
XXXII.
1.
Ama sizler,
kalplerinize yasanın meyvelerini ekmek üzere hazırlanırsanız Yüce Olan’ın tüm yarattıklarını sarsacağı o gün, kalpleriniz sizi koruyacaktır.
2.
[Kısa bir süre sonra Siyon tapınağı
tekrar inşa edilmek üzere yıkılacak. Ama yapılan bina da ayakta kalmayacak, bir süre sonra kökleri kazınacak ve o gün gelene kadar terk edilmiş kalacak.
4.
Ardından ihtişamla yenilecek ve öncekinden çok daha güzel olacak.]
5.
Bu nedenle, şimdi yaşadığımız kötülüğe fazla üzülmemeliyiz
çünkü ardından gelecekler var.
6.
Bu iki felaketten
sonra Yüce Olan’ın
yarattıklarını yenileyeceği daha büyük bir dert yaşanacak.
7.
Şimdi birkaç gün bana yaklaşmayın, ben gelene kadar beni aramayın.”
8.
Onlarla konuştuktan sonra kendi yoluma gittim. Yola çıktığımı gören insanlar kederle bağırmaya başladı: “Baruh, bizleri bırakıp
nereye gidiyorsun? Öksüz çocuklarını bırakıp giden bir baba gibi bizleri terk mi ediyorsun?
XXXIII.
1.
Bunlar, yoldaşın Yeremya’nın emirleri mi? Sana: “Ben gidene kadar bu insanlara bak ve tutsak edilmeye karşı gelen Babil’deki kardeşlerini hazırla’ demedi mi? Eğer sen de bizi terk edip gidiyorsan senin önünde ölelim daha iyi. Sonra bizi bırakıp gidebilirsin.”
XXXIV.
2.
Onlara: “Sizi terk
etmek ya da sizden ayrılmak
benden uzak olsun. Yalnızca Yüce Olan’dan sizinle ve Siyon’la ilgili bilgi almak için Yücelerin Yücesi’ne gidiyorum. Biraz daha bilgi aldıktan sonra geri döneceğim” dedim.
XXXV.
3.
Sonra yüce mekâna gidip harabelerin üzerine Göz
kapaklarım çeşme.
4.
Siyon için nasıl ağıt yakayım?
5.
Kudüs için nasıl yas tutayım? bina da ayakta
kalmayacak, bir süre sonra kökleri
kazınacak ve o gün gelene kadar terk edilmiş kalacak.
6.
Ardından ihtişamla yenilecek ve öncekinden çok daha güzel olacak.]
7.
Bu nedenle, şimdi yaşadığımız kötülüğe fazla üzülmemeliyiz
çünkü ardından gelecekler var.
8.
Bu iki felaketten
sonra Yüce Olan’ın ya' tattıklarını
yenileyeceği daha büyük bir dert yaşanacak.
9.
Şimdi birkaç gün bana yaklaşmayın, ben gelene kadar beni aramayın.”
10. Onlarla konuştuktan sonra kendi yoluma
gittim. Yola çıktığımı gören
insanlar kederle bağırmaya başladı: “Baruh, bizleri bırakıp
nereye gidiyorsun? Öksüz çocuklarını bırakıp giden bir baba gibi bizleri terk mi ediyorsun?
XXXIII.
1.
Bunlar, yoldaşın Yeremya’nın emirleri mi? Sana: “Ben gidene kadar bu insanlara bak ve tutsak edilmeye karşı gelen Babil’deki kardeşlerini hazırla’ demedi mi? Eğer sen de bizi terk edip gidiyorsan senin önünde ölelim daha iyi. Sonra bizi bırakıp gidebilirsin.”
XXXIV.
2.
Onlara: “Sizi terk
etmek ya da sizden ayrılmak
benden uzak olsun. Yalnızca Yüce Olan’dan sizinle ve Siyon’la ilgili bilgi almak için Yücelerin Yücesi’ne gidiyorum. Biraz daha bilgi aldıktan sonra geri döneceğim” dedim.
XXXV.
3.
Sonra yüce mekâna gidip harabelerin üzerine oturdum ve ağladım: “Gözlerim kaynak oldu, Göz
kapaklarım çeşme. Siyon için nasıl ağıt yakayım? Kudüs için
nasıl yas tutayım? Çünkü şu an benim perişan olduğum bu yerde Yüce rahipler kutsal adaklar sunuyordu, Kokulu tütsüler bırakıyordu. Ama şimdi şanımız tozlara büründü Ve ruhumuzun arzusu kumlara gömüldü.”
XXXVI.
4.
Tüm bunları söyledikten sonra orada uykuya daldım ve gece bir vizyon gördüm.
5.
O da ne! Geniş bir ormanla kaplı
bir ova, onu saran yüksek dağlar ve sarp kayalar.
6.
Üzerinde asma ve onun altından sakince akan bir kaynak Sonra kaynak ormana ulaştığında birden dev dalgalara dönüştü.
Dalgalar ağaçları köklerinden söküp attı,
çevresindeki dağlan yıktı
5.
Orman, dağlar giderek alçalmaya
başladı ve sonunda kaynak galip geldi.
Ormandan geriye tek bir sedir ağacı kaldı.
6.
Onu da yıkıp yok ettikten sonra geriye hiçbir şey bırakmadı. Ormanın yeri bile tanınacak halde değildi.
Ardından asma, kaynakla birlikte sakince
ilerlemeye başladı, sedirin yakınına geldi. Kesilen sedir ağacım getirdiler.
7.
Bir de ne göreyim? Asma ağzını açıp sedire şöyle dedi: “Günahkârlık
ormanından geriye kalan sedir değil misin sen? Senin yüzünden günahkârlık devam edip o kadar
zaman sürdü, iyilikse asla.
8.
Sana ait olmayam ele geçirmeye devam ettin; senin olana ise hiç şefkat duymadın Senden uzak olanlar üzerinde gücünü genişletmeye devam ettin, sana yaklaşanlara ise tuzak kurdun.
Kendini hiç yıkılmaz biri claw rak gösterdin.
9.
Ama şimdi vaktin daraldı ve sonun geldi.
10.
Senden önce yok olan orman gibi sen de gideceksin buradan Onunla birlikte toz ol, küllerin birbirine karışsın.
11.
Acıyla yere yığıl ve tekrar gelip daha çok acı çekeceğin son an gelene kadar ıstırap içinde bekle.”
XXXVII.
1.
Ardından, sedirin yandığını gördüm. Salkım giderek büyüyor ve onu sarıyordu. Ova dalgalarla dolmuştu.
Sonra uyandım.
XXXVIII.
2.
Dua ettim: “Tanrım, aklın yolunu izleyenleri hep aydınlatırsın.
3.
Senin yasan hayat, bilgeliğin doğru rehberdir.
4.
Bana bu vizyonun ne
anlama geldiğini
göster.
5.
Ruhumun hep senin
yolunda yürüdüğünü biliyorsun, ilk günlerimde
de senin bilgeliğinden ayrılmadım.”
XXXIX.
1.
Bana şöyle yanıt verdi: “Gördüğün vizyonun anlamı şudur:
2.
Yüksek ve sarp dağlarla çevrili bir orman gördün. Bu dünyadır.
3.
Bekle! Gün gelecek bir zamanlar Siyon’u yıkan bu krallık yıkılacak ve kendinden sonra gelene tabi olacak
4.
O da bir süre sonra yıkılacak, bir üçüncüsü başa
geçecek. O da bir süre hüküm sürecek ve sonra yıkılacak.
5.
Bunların ardından dördüncü bir krallık gelecek. Onun yönetimi
kendinden öncekilerden çok daha acımasız ve kötü olacak. Ovadaki orman gibi uzun süre hüküm sürecek, zamana karşı ayakta duracak ve kendini Lübnan’ın sedirlerinden çok daha yükseğe
çıkaracak.
6.
Gerçek ondan saklanacak, kötülükle kirlenmiş olanlar, kötü
canavarların ormana koştuğu gibi ona koşacak.
7.
Ama onun da düşme vakti yaklaşacak;
gönderdiğim Mesih, kaynak ve asma gibi ortaya
çıkarak onların
kökünü kazıyacak.
8.
O ormandan geriye
kalan büyük sedir ve asmanın ona söyledikleri verilen Vaadi sembolize eder.
XL.
1.
O dönemin lideri, tüm insanları
kılıçtan geçirilir. ken sağ kalacak. Sonra onu bağlayıp Siyon dağına götürecekler Gönderdiğim Mesih onu Tanrı’ya
yaptığı saygısızlıklar yüzün. den malıkum edecek ve insanların
yaptıklarını önüne serecek,
2.
Sonra onu öldürecek ve seçtiğim yerde bulunan insanlarımı
koruyacak.
3.
Dünyadaki bozulma sona erene ve
daha önce
bahsettiğim devirler tamamlanana kadar krallığı devam edecek.
4.
Gördüğün vizyonun anlamı bu.”
XLI.
1.
O’na: “Bunlar kimin için? Kaç kişi bundan etkilenecek? Hayatta kalmayı kim hak edecek?
2.
Düşündüğüm her şeyi söyleyeceğim sana, aklımdaki
soruları soracağım.
3.
Halkının çoğunluğu senin sözünden döndü, onların boynundan yasanın
boyunduruğunu kaldır.
4.
Ama aynı zamanda kendi beyhudeliklerini bırakıp senin kanatlarının altına sığınanları
gördüm.
5.
Onlara ne olacak? Son dönemde onların başına ne gelecek?
6.
Ya da onların vakti buna göre mi değerlendirilecek?
Terazinin ibresi düştükçe ona göre mi yargılanacaklar?
XLII.
1.
Efendi, bana şöyle yanıt verdi: “Sana bunları
da göstereceğim.
2.
“Kim ya da kaç kişi bundan etkilenecek?’ diye sordun. İnanlar için daha önce söylendiği gibi iyi şeyler olacak, küçümseyenler
içinse tam tersi yaşanacak.
3.
Bu sözü izleyenler ve ondan ayrılanlarla ilgili söylediklerine gelince;
4.
Başta yasaya tabi olan, ama
sonra ondan ayrılıp melez insanların
tohumlarıyla birleşenler ilk gruptadır ve onlar için ciddi şeyler
düşünüyorum.
5.
Önceden bilmeyip de sonradan hayatı öğrenen ve saf insanların
tohumlarıyla birleşenlerse ikinci gruba yer alır. Onlar için de ciddi planlarım var.
6.
Zaman zamanı, mevsimler mevsimleri izleyecek. Tamamlanma maksadıyla herşey devirlerin hesabı ve mevsimlerin vaktiyle kıyaslanacak.
7.
Yozlaşma, ona tabi olanları; hayatsa kendine tabi olanları alacak.
8.
Toprak çağrılıp: 6Sana ait olmayanları geri ver, bu zamana kadar sakladıklarını ayağa kaldır’ denecek.
XLIII.
1.
Ama sen Baruh, kalbini
sana söylenenlere
yönlendir; sana gösterilenleri anla. Çünkü senin ebedi tesellilerin var.
2.
Buradan ayrılacaksın, gördüğün bölgelerden
geçeceksin. Bozulmuş ne varsa hepsini unutacaksın ve ölümlüler
arasında yaşananları bir daha hatırlamayacaksın.
3.
Bu yüzden git ve insanlarını
yönlendir. Sonra buraya gelip yedi gün oruç tut. Ardından gelip seninle konuşacağım.”
XLIV.
1.
Oradan ayrılıp insanlarımın yanına gittim. İlk doğan
oğlumu, arkadaşlarımı, büyüklerden yedisini çağırıp onlara şöyle dedim:
2.
“Bakın, yeryüzünün yolunu izleyerek atalarıma gidiyorum.
3.
Ama siz yasanın yolundan ayrılmayın; kalan insanları koruyun, onları uyarın ki onlar da Yüce
Olan’ın yolundan ayrılmasın.
4.
Sizler, hizmet ettiğimiz O’nun adil olduğunu
görüyorsunuz. Yaratıcımız ayrım gözetmeksizin bizlere eşit davranır.
5.
Siyon’un ve Kudüs’ün başına gelenlere bakın.
6.
Yüce Olan’ın kararı böylece bilinsin; onun yolları doğrudur.
7.
Onun korkusuyla dayanır ve azimle devam edip O’nun yasasını unut-mazsanız devir sizin lehinize değişecektir. Siyon’un mükâfatını
göreceksiniz.
8.
Şu anda yaşananlar hiçbir şey; ama yaşanacaklar
muhteşem. Bozulmuş ne varsa temizlenecek,
ölümlü her şey gidecek ve şeytanlarla dolu şimdiki zaman unutulacak.
10.
Şu anda yaşananlar boşunadır; gelişenler hemen bozulup aşağılanacak.
11.
Yaşanacaklar arzunun ürünü olacak, ondan sonra gelecekler için umutlanmalıyız
12.
Çünkü zaman geçip gitmeyecek ve ebediyen sürecek saat gelecek. Yeni dünya, onun kutsallığını bilenler için hiç bozulmayacak; işkence
yapanlara ise hiç merhamet göstermeyecek. Üzerinde yaşayanlara
celıennem azabı yaşatmayacak.
13.
Çünkü onlar, bahsedilen
devrin mirasçılan olacak.
14.
Onlar, bilgelik
hazinesini miras alacak, irfanh olacaklar. Merhametten uzaklaşmayacaklar; yasanın
gerçeklerini onlar koruyacaklar.
Gelecekteki dünya onlara verilecek ama diğeıieri ateşte yanacaklar.
XLV.
1.
Bu nedenle, elinizden geldiği kadar insanları bilgilendirin çünkü
bu bizim görevimiz.
2.
Eğer onları eğitirseniz onları hızlandırmış olursunuz.”
XLVI.
1.
Oğlum ve büyükler bana şöyle dedi: “Yüce Olan seni bizden bu kadar çabuk alacak kadar bizi küçük mü görüyor?
2.
Tamamen karanlığa gömüleceğiz ve geride kalanlar için hiç ışık olmayacak.
3.
Yasayı nerede arayacağız ya da bizim için
ölümle yaşamı kim ayırt edecek'?”
4.
Onlara: “Yüce Olan'ın tahtına karşı gelemem; ancak ne İsrail bilgelerden ne de
Yakup’un soyu yasanın
çocuklarından yoksun kalacak.
5.
Yalnızca kalplerinizi hazırlayın ki yasayı duyup bilge ve irfanlı
olanlara tabi olabilesiniz. Ruhlarınızı onlardan ayrılmamak
üzere hazırlayın.
6.
Eğer bunları yaparsanız daha önce bahsettiğim güzel habeıler gelecek size; daha önce söylediğim acılan yaşamayacaksınız” dedim.
7.
Ama dünyadan alınmama ilişkin
söylenenleri onlara ya da oğluma söylemedim.
XLVlI.
1.
Onları bırakıp giderken şöyle dedim: “Bakın! El Halil’e gidiyorum çünkü Yüce Olan beni oraya gönderdi.”
2.
Sonra benimle konuşulan yere vardım ve orada yedi gün
oruç tuttum.
BARUH’UN DUASI
XLVIII.
1.
Yedinci günden sonra Yüce Olan’ın huzurunda dua ettim.
2.
“Tanrım, devirlerin işleyişini sen belirledin ve senin emrinde bekliyorlar; çağların gücünü azaltan sensin ve onlar sana karşı koymazlar. Mevsimleri
sen ayarlarsın ve onlar sana itaat eder.
3.
Yalnızca sen nesillerin amacını bilirsin ve gizlerini fazla kişiye açmazsın.
4.
Ateşin büyüklüğünü gösterirsin, rüzgârın hafifliğini Ölçersin.
5.
Göklerin sınırlarını keşfedersin, karanlığın derinliklerini incelersin.
6.
Ölenlerin sayısını gözetir, doğacakların mekânını hazırlarsın.
7.
Yarattığın başlangıcı hatırlarsın, gelecek yıkımı
unutmazsın.
8.
Korku ve gazap ile
alevlere hükmedersin ve onlar ruhlara dönüşür. Bir sözünle olmayanı hızlandırır ve yüce gücünle
henüz yaşanmamış olanı kontrol edersin.
9.
Yaratılmışları senin anlayışında bilgilendirirsin; gezegenleri, yıldızları yönlendirirsin böylece yapmaları gerekenleri onlara gösterirsin.
10.
Sayısız ordu emrinde bekler ve
senin bir baş hareketinle sessizce emirlerini yerine getirirler.
11.
Hizmetkârmı duy, ricama kulak ver.
12.
Çok kısa sürede doğduk, kısa sürede geri döneceğiz.
13.
Ama seninle saatler asır, günler nesiller gibi.
14.
Bu yüzden insanlara kızma; çünkü enlar hiçbir şeydir.
Yaptıklarımızı dikkate alma.
15.
Neyiz biz? Senin
hediyen olarak dünyaya geldik ve kendi irademizle buradan ayrılmıyoruz. 16. Anne babamıza “Bizi doğurun” ya da cehenneme “Bizi al” demedik.
17.
Senin gazabına dayanmak için bize güç veren nedir? Neden senin kararına katlanmak zorundayız?
18.
Bizi merhametle koru
ve bize yardım et.
19.
Sana tabi olan küçükleri gözet, sana yakınlaşanları koru. İnsanlarımızın umudunu kırma, onlardan desteğini esirgeme.
20.
Çünkü sen bu halkı seçtin ve bu insanları
diğerlerinden ayrı tuttun.
21.
Şimdi senin huzurunda konuşacağım ve kalbimden geçenleri
söyleyeceğim.
22.
Sana güveniriz. Yasan bizimle ve senin kurallarına uyduğumuz sürece düşmeyeceğimizi biliriz.
23.
Yahudi olmayanlarla karışmadığımız için şanslıyız.
24.
Çünkü biz, Tek olandan tek
bir yasa alan tek halk olarak isimlendirildik. Verilen yasa bize yardım edecek ve içimizdeki
eşsiz bilgelik bize yol gösterecek.”
25.
Duayı bitirdikten sonra
kendimi çok yorgun hissettim.
26.
Efendi bana şöyle yanıt verdi: “Baruh, basitçe
dua ettin ve söylediklerin duyuldu.
27.
Kararım ve yasam kendi kendini
doğrular.
28.
Söylediklerine cevap vereceğim ve duan için seninle konuşacağım.
29.
Yozlaşmış olan aslında yoktur; hiçbir şey yapamayacak derecede kötülük yapmış, benim iyiliğimi unutmuştur ya da benim sabrıma
minnettar değildir.
30.
Bu yüzden kesinlikle seni bu dünyadan almamız gerekiyor; daha önce sana söylediğim gibi bahsettiğim vakit geliyor.
31.
Bela getiren vakit
gelecek; bu süre hızla
geçip gidecek ve gazabın ateşinden fırtina çıkacak.
32.
Dünyadaki herkes birbirine ters
hareket etmeye başlayacak
çünkü kararımın yaklaştığını bilmeyecekler.
33.
O zamanda bilge bulmak
çok zor olacak, çok az sayıda zeki insan kalacak dünyada; dahası yaşanacakları bilenler sessiz
kalacak.
34.
Birçok söylenti dolaşacak, haberler gelecek;
alametler belirecek, sözler verilecek, bazıları boş çıkacak bazıları
doğrulanacak.
35.
Onur, utanca; güç, aşağılamaya dönüşecek ve doğruluk yok olacak, güzellik
bir ayıp olacak.
36.
O zaman birçoğu şöyle soracak: “Akıllı
çoğunluk nereye saklandı? Bilgelik nereye gitti?’
37.
Onlar tüm bunları düşünürken
düşünmeyenlerin içinden bir kıskançlık yükselecek, huzurlu olanları bir istek kaplayacak. Birçoğu diğerlerine zarar vermek için öfkeyle dolacak, kan dök mek için ordular kuracak ve sonunda ordularıyla birlikte yok olup
gidecek.
38.
Ardından, herkes devrin değiştiğini görecek; çünkü onlar, tüm o zamanlar boyunca kirlenmiş, zulmetmiş, herkesi kendi işleri için kullanmış ve Yüce Olan’ın
söylediklerini unutmuşlardı.
39.
Bu nedenle ateş onların düşüncelerini alacak ve hükümranlıkları
alevlerle sınanacak. Yargı zamanı gecikmeden gelecek.
40.
Çünkü dünyadaki herkes günah işlerken gururlarından benim yasamı
çiğnediğini bilecek.
41.
O zaman Ölcnlerden çok yaşayanlar için
ağlayacaklar.”
42.
Ben: “Ah Adem! Senin
soyundan gelenlere ne yaptın? Yılana kulak veren ilk
Havva’ya ne demeli?
43.
Tüm bu çoğunluk yozlaşıyor, ateşin yuttuk larının hesabı yok.
44.
Yine senin karşında konuşacağım.
45.
Tanrım, Tanrım yarattıklarının içindekileri bilirsin.
46.
Toprağa Adem’i yaratmasını söyleyen sensin; ondan doğanların
sayısını ve senin huzurunda ne kadar günaha girdiklerini biliyorsun. Onlar seni yaratıcı olarak kabul
etmediler.
47.
Tüm bunlar yüzünden sonları gelecek ve çiğnedikleri yasa, onlardan öcünü
alacak.
48.
Ama şimdi günahkârları bırakalım da doğru yoldan ayrılmayanları
konuşalım.
49.
Onların ne kadar kutsanmış olduğunu anlatacağım ve onların
yüceliğine sessiz kalmayacağım.
50.
Geçip giden şu kısacık sürede hiç şüphesiz çok
çalıştınız, sonu olmayan bu dünyada yüce ışık sizin üzerinizde
olmalı.
XLIX.
1.
Ama senden yine
merhamet dileyeceğim
Yüce Olan, her şeyi yaı'atandan şefkat isteyeceğim.
2.
Senin gününde yaşayanlar ne şekilde
yaşayacak? Ya da o günden sonra yaşa, yanların
görkemi nasıl olacak?
3.
Şimdiki hallerini koruyacaklar
mı? Şu an kötülükle
meşgul olan, içleri kötülükle dolu olanlar da devam
edecek mi? Yoksa sen, dünyayı ve dünyadakileri değiştirecek misin?”
L.
1.
Efendi bana şöyle yanıt verdi: “Baruh, sözlerimi
dinle ve öğrendiğin her şeyi kalbine yaz.
2.
O zaman dünya, [saklamak üzere aldığı]
ölüleri formlarında bir değişiklik yapmadan geri verecek. Nasıl almışsa öyle geri verecek onları. Onları toprağa gönderdiğim gibi ayağa
kaldıracağım.
3.
Sonra hayatta olanlara
ölülerin
dirildiğini, gidenlerin geri geldiğini göstereceğim.
4.
Şu anda tanıdıklarını hatırlayacaklar,
yargılama süreci ve daha önce anlatılanlar gerçekleşecek.
LI.
1.
Belirlenen gün geldiğinde suçlu bulunanlar ile aklananların
görünüşleri değişecek.
2.
Şu anda günah işleyenler daha da kötü bir görünüme
bürünecek ve onlar ıstırap çekecekler.
3.
Benim yasama göre doğru yolda olanların
görkemine gelecek olursak: irfan sahibi,
kalplerinde bilgeliğin
köklerini taşıyanların görkemi daha da artacak ve onların yüzleri ışığa dönüşecek. Onlar, kendilerine vaat edilen ölümsüz dünyaya ulaşabilecekler.
4.
Bunların dışında, benim yasamı reddedip bilgeliğe
kulaklannı tıkayanlar dövünecekler.
5.
Göklere çıkarılan, övülen ve yüceltilenleri görecekler. Onlar meleklerin ihtişamına erişirken ken” dileri bunları görüp tükenecekler.
6.
Önce bekleyecekler, sonra ıstırap çekmek üzere
gönderilecekler.
7.
Yaptıkları sayesinde kurtulanlar
ve Yasanın umut; irfanın beklenti; bilginin güven verdiği insanlar mucizelere şahit olacak.
8.
.Çünkü onlar şu anda göremedikleri bir dünyayı, Şimdi onlardan saklı olan bir zamanı bekliyorlar.
9.
Zaman artık onları yaşlandırmayacak.
10.
Bu dünyanın yükseklerinde yaşayacak onlar, Meleklere benzeyecekler, Ve yıldızlara eşit olacaklar, istedikleri
her forma girebilecekler. Güzellikten sevimliliğe, Işıktan görkemin ihtişamına
geçebilecekler.
11.
Onların önüne Cennetin katları sunulacak ve tahtın
altında yaşayan canlıların haşmetini görecekler; şu anda benim sözümle,
zamanın gelmesini bekleyen melek ordularını göstereceğim onlara.
12.
Dahası dürüst olanların içinden meleklerinkinden üstün bir hazret çıkacak.
13.
İlk gruptakiler bekledikleriylc
karşılaşırken ikinci gruptakiler öldüğünü duyduklarıyla karşılaşacak.
14.
Onlar, felaketlerin yaşandığı bu dünyadan alımp
ıstırap külfetine sokuldular.
15.
İnsanlar neden hayatlarını kaybetti ya da dünyadakiler
ne için ruhlarını değiştirdiler?
16.
Kendileri için acıdan uzak bir zaman seçmediler.
Aksine, dövünme ve kötülüklerle dolu bir zaman tayin ettiler. Üzerinde doğanların hiç yaşlanmadığı dünyayı reddettiler. Görkemli
bir hayatı geri çevirdiler. Bu yüzden sana daha önce anlattığım
onura erişemeyecekler.”
LII.
1.
O’na şöyle yanıt verdim: “O zaman acı çekecekleri nasıl unutabiliriz?
2.
Neden ölenler için tekrar yas tutuyoruz? Sheol’a gidenler için neden ağlıyoruz?
3.
Ağıtlarımız yaşanacak ıstırap için saklansın; gözyaşlarımız
yaşanacak yıkıma kadar beklesin.
4.
Ama tüm bunlara rağmen yine konuşacağım.
5.
Dürüstler şimdi ne yapacak? Neden düşmanlarının düşüşünü bekliyorsun? Ruhunuzu onun için saklanan ödüle hazırlayın.
LIII.
1.
Tüm bunları söyledikten sonra orada uyuyakaldım ve bir vizyon gördüm.
Engin bir denizden bir bulut yükseliyordu. Gözümü dikip onu izlemeye başladım. Bir de ne göreyim?
Bulut siyah-beyaz
suyla doluydu ve suların
içinde de bulutlar vardı. Tepesinde şimşeğe benzeyen bir ışık
vardı.
2.
Bulut hızla hareket ederek tüm
dünyayı sardı.
3.
Sonra bulut, içindeki suyu dünyaya
boşaltmaya başladı.
4.
Ondan dökülen sular hiçbir şeye benzemiyordu.
5.
Sular, başta siyah ve çok fazlaydı,” sonra sular parlaklaşmaya
başladı ama azaldı. Ardından yine siyah sular aktı ve sonra sular tekrar parlaklaştı.
6.
Bu, on iki kez gerçekleşti ama siyah su parlak olandan hep daha fazlaydı.
7.
Bulutun sonunda diğerlerinden çok daha koyu siyah yağmur
yağmaya başladı. Sonra suya ateş karıştı ve sular düştüğü yeri yakıp yıktı.
8.
Sonra, bulutun üzerinde gördüğüm şimşek bulutu ele geçirdi ve onu dünyaya fırlattı.
9.
Şimşek 0 kadar parlaktı ki tüm dünı yayı
aydınlatıyordu ve son yağan yağmurun yakıp yıktığı yerı leri iyileştiriyordu.
10.
Sonra tüm dünyayı sarıp ele geçirdi.
11.
Bunların ardından denizden yükselen on iki ırmak gördüm.
Şimşeği çevrelediler ve ardından ona tabi oldular.
12.
Sonra korkuyla uyandım.
LIV.
1.
Yüce Olan’a yalvardım:
“Yalnızca sen Tanrım, dünyadaki derin konuları ve vakti geldiğinde
sözünle yaşanacak olanları öncesinde bilirsin. Dün” yada yaşayanların
yaptıklarına karşı zamanı hızlandırırsın; mevsimlerin sonunu bir
tek sen bilirsin.
2.
Senin için hiçbir zorluk yoktur; her şeyi bir baş hareketinle halledersin.
3.
Derinler senin için yükseklik gibidir, devirler senin sözüne hizmet eder.
4.
Senden korkanlara
onlar için
hazırlananları gösterirsin rahat edebilsinler
diye.
5.
Bilmeyenlere muhteşem olaylar gösterirsin; cahilleri saran duvarları
yıkarsın. Karanlığı aydınlatır, gizli olanı saflara [kendini sana ve senin yasana adamışlara] gösterirsin.
6.
Hizmetkârına bu vizyonu gösterdin; bana yorumunu da açıkla.
7.
Çünkü sana yalvardığım konularda bana cevap verdin; senden istediğim şeyler için sana hangi sesle övgüler sunmam gerektiğini, sana yükselmek için kimlerden övgüler ve şükranlar almam gerektiğini
gösterdin.
8.
Uzuvlarım ağız, başımdaki saçlar ses olsa da övgülerim
yetmez, sana yakışır şekilde seni yüceltemem. Övgüler saymakla bitmez, güzelliğinin görkemi anlatılmaz.
9.
İnsanların içinde ben neyim ki? Benden
daha iyi olanlar varken neden bana güveniyorsun? En Yüce Olan’dan neden tüm bu muhteşem
şeyleri dinledim ya da beni yaratandan sayısız vaat aldım?
10.
Doğum yapanlar arasında annemi kutsa; beni doğuran kadını yücelt.
11.
Yüce Olan’ı övmede sessiz kalmayacağım ve methiyelerle O’nun muhteşem eserlerini anlatacağım.
12.
Yüce Tanrım senin yaptığın muhteşem işleri başka kim yapabilir ya da derin düşünce dünyanı kim anlayabilir?
13.
Sağ elinin yarattığı her şeyi nasihatlerinle yönetirsin.
Yanındaki ışık kaynağını sen yarattın; tahtının ardındaki bilgi hazinelerini sen hazırladın.
14.
Senin yasanı sevmeyenler hakettikleri gibi çürüyüp gidecekler;
kendilerini senin hükmüne
bırakmayanlarıysa ıstırap beklemektedir.
15.
Adem, ilk günahı iş. leyip hepimizi ölüme
mahküm etmiş olsa da ondan
gelenlerin her biri, kendi ruhlarının ıstırabını hazırlamıştır ve yine her biri güzellikler yaşamayı seçmiştir.
16.
[Hiç şüphesiz inananlar ödülünü alacaklar.]
17.
Ama şimdi siz günahkârlar, yok olacaksınız
çünkü sorgulanacaksınız. Siz, En Yüce Olan’ın irfanını reddettiniz.
18.
Onun yaptıkları size ders olmadı;
yaratılıştaki marifeti sizi ikna
etmedi.
19.
Bunlardan Adem sorumlu
değil; O sadece kendi ruhundan sorumlu ve her birimiz kendi ruhumuzun ' Adem’iyiz.
20.
Tanrım, bana gösterdiklerini açıkla; sana sorduklarım konusunda beni bilgileridir.
21.
Dünya sona ererken günahkârlardan yaptıklarının öcü
alınacak ve inançlı olanlar inançları kadar yüceltilecekler.
22.
Senin yanında olanları yönetir, günah
işleyenleri kendinden uzaklaştırırsın.”
LV.
1.
Duamı bitirdikten sonra gölgesinde dinlenebilmek için
bir ağacın altına oturdum.
2.
Merakla ve hayretler içinde günahkârların yüz çevirdiği
güzellikleri; işledikleri günahlar yüzünden çekecekleri ıstırabı bilmelerine rağmen
nefret ettikleri ıstırabı düşündüm.
3.
Bunları düşünürken aniden gerçek vizyonları yöneten melek Ramiel önümde
belirdi ve bana:
4.
“Neden kalbin sana sıkıntı veriyor Baruh?
5.
Duyduğun bir söylentiden bu kadar etkileniyorsan olanları kendi gözlerinde görsen halin ne olur?
6.
Yüce Olan’ın gününü beklerken altüst oldun, o günü yav şadığında ne yapacaksın?
7.
Günah işleyenlerin çekecekleri ıstıv rap söylendiğinde
çılgına döndün; peki olaylar çok daha fazlasını açığa
çıkardığında ne olacak?
8.
Yaşanacak iyi ve kötü şeylerin haberini aldığında kederleniyorsan, Efendi suçluları üzecek dif ğeılerini ise sevindirecek şeyleri gösterdiğinde ne yapacaksın?
LVI.
1.
“Ancak En Yüce Olan, gördüğün vizyonun yorumlanması
için beni sana gönderdi.
2.
Yüce Olan sana; geçen devirleri, dünyanın
başlangıcından sonuna kadar yaşanacakları, sahte ve gerçek olanları
gösterdi.
3.
Denizden yükselen, sonra dünyayı saran bir bulut gördün.
Bu, Yüce Olan’ın dünyayı yaratırken ona biçtiği süre.
4.
Söz ondan çıktığında dünyanın süresi başladı ve onu oluşturanın
zekâsına göre belirlendi.
5.
Bulutun tepesinden dünyaya aktığını gördüğün siyah sular ilk insan Adem’in yasayı çiğnediğini gösteriyor.
6.
Onun işlediği bu günah yüzünden
zamansız ölüm ortaya çıktı, keder yaratıldı,
ıstırap hazırlandı, acı yaratıldı, sıkıntı arttı, övünme başladı, Sheol kanla yenilenmek istedi, çocuklar peyda oldu, anne babaların tutkusu oluştu,
insanlığın yüceliği aşağılandı ve iyilik azaldı.
7.
Bunlardan daha siyah
daha karanlık ne olabilir ki?
8.
Gördüğün siyah suların başlangıcı bunlar.
9.
Yine bu siyah
sulardan, siyah ve karanlık
yaratıldı.
10.
Adem, kendi ruhu ve
melekler için bile tehlikeydi.
11.
Adem yaratıldığı zaman melekler özgürdü.
12.
Sonra onların bir kısmı düştü ve kadınlarla
birleşti.
13.
Ve sonra bunun için cezalandırıldılar.
14.
Ama meleklerin kalanı kendilerini dizginledi.
15.
Dünyada yaşayanlar, sel sularında telef oldular.
16.
Bunlar ilk karanlık sular.
LVII.
1.
Bunlardan sonra parlak
sular gördün: bu, İbrahim’in, neslinin, oğullarının,
torunlarının ve onlar gibilerin kaynağı.
2.
Çünkü o zamanlar yazılı olmayan yasa onlar arasında belirlenmişti ve emirler yerine getirilmişti. Yargı gününe inanç
tamdı, dünyanın yenileneceği umudu o zaman doğdu ve ondan sonra gelecek yaşam vaadi yeşerdi.
3.
Gördüğün aydınlık sular bunlar
LVIII.
1.
Gördüğün üçüncü karanlık sular, ulusların bu dürüst
insanların ölümünden sonra işlediği günahlar ve oğullarını hizmet ettirdikleri günahlarla Mısır’ın kirletmeleridir.
2.
Ama sonunda onlar da
yok olup gitti.
LIX.
1.
Dördüncü aydınlık su; Musa, Harun,
Meryem, Nun’un oğlu Yeşu, Caleb ve onun gibilerin gelişidir.
2.
Çünkü O dönemde karanlıkta yaşayanların
üzerinde ebedi yasanın ışığı parladı, onlara vaat edilen ödüle ve onu inkâr edenlerin çekeceği
işkenceye inanmaları söylendi.
3.
Ama aynı zamanda gökler yerinden 0ynad1 ve Yüce Olan Musa’yı yanına aldığında tahtının
altındakiler sarsıldı.
4.
Çünkü ona; sana olduğu gibi pek çok mucizenin yanı sıra
yasanın ilkelerini, Siyon’un taslağını, şu anki tapınak halinde inşa edilmesi için gereken ölçüleri
gösterdi.
5.
Ama aynı zamanda ona; ateşin
ölçüsünü, cehennemlerin derinliklerini, rüzgârların gücünü, yağmur
damlalarını gösterdi.
6.
Öfkenin bastırılmasını, sabrın ölçüsünü ve yargısının
doğruluğunu gösterdi.
7.
Ayrıca bilgeliğin köklerini, irfanın zenginliğini ve bilginin kaynağını
gösterdi.
8.
Havanın yüksekliğini, cennetin büyüklüğünü, devirlerin tamamlanışını ve yargı gününün
başlangıcını gösterdi.
9.
Sunulan nimetleri, henüz olmayan dünyaları
gösteri.
10.
Cehennem ağzını, öç durağını, inanç mekânını,
umut bölgesini;
11.
yaşanacak ıstırabın benzerini, meleklerin çokluğunu, alevlerin gücünü,
şimşeklerin haşmetini, yıldırımf ların seslerini, meleklerin şeflerinin emirlerini, ışık
hazinelev rini, devrilerin değişimini ve yasanın
araştırılmasını gösterdi.
12.
Gördüğün aydınlık suların anlamı bu.
LX.
1.
Beşinci karanlık sular; Amorilerin peşinde olduğu isler, yaptıkları
büyüler, gizemlerinin kötülüğü ve kirliliklerinin karışımıdır.
2.
Ancak İsrail bile; yargıçların
döneminde, yaratıcılarının gönderdiği işaretleri görmelerine rağmen işledikleri
günahlar yüzünden kirlenmişti.
LXI.
1.
Altıncı aydınlık sular, Davut ve Süleyman’ın doğduğu dönem.
2.
Siyon, o dönemde inşa edilmeye başladı ve o zamanlar tapınağa
bağlılık vardı. O zamanlar günaha girmiş uluslar kan döküyordu
ve tapınağa pek çok adak sunuluyordu.
3.
O zaman barış ve huzur hâkimdi.
4.
Toplantılarda bilgelik duyuluyor,
cemaatlerde irfan övülüyordu.
5.
Kutsal festivaller
iyilik ve neşe içinde
geçiyordu.
6.
Yöneticilerin kararları hilesizdi ve Yüce Olan’ın öğretileri doğrulukla
uygulanıyordu.
7.
O zamanlar ülke sevildiği ve insanları
günahsız olduğu için diğerlerinden çok daha fazla yüceltilmişti; Siyon şehri diğer
ülkeleri yönetiyordu.
8.
Gördüğün parlak suların anlamı budur.
LXII.
1.
Yedinci karanlık su, Yarovam’ın iki altın buzağı yapma önerisiyle
başlayan sapkınlıktır.
2.
Onu izleyen krallar
adaletsizce günah işledi.
3.
İsrail o dönemde Jezebel’i lanetliyor ve putlara tapıyordu.
4.
Yağmur yağmadı, kadınlar kıtlıktan kendi çocuklarını yedi.
5.
İşledikleri günahlar yüzünden dokuz ve yarım kabile esir düşmüştü.
6.
Asur kralı Salmanasar gelip onları esaretten kurtardı.
7.
Ama Yahudi olmayanların nasıl her daim Tanrı’ya
saygısızlık ettikleri, günah işledikleri ve kötülük
yaptıklarını söylemek can sıkıcıydı.
8.
Gördüğün yedinci suların anlamı bu.
LXIII.
1.
Sekizinci aydınlık su; Yahuda kralı
Hezekiya’nın doğruluk ve dürüstlüğü, iyi kalpliliğidir.
2.
Sanherib, Hezekiya
helak olsun diye kışkırtıldığında
gazabı onun beraberindeki ulus. larla birlikte yok olup
gitmesini isteyecek kadar gözünü bürüdü,
3.
Hezekiya, Asur kralının gelip onu ve insanlarını
ele geçime, kalan iki buçuk kabileyi yok etme ve Siyon’u yıkma planlarını duyduğunda kendi yaptıklarına güvendi, dürüstlüğünden
umut buldu ve Yüce Olan’la konuştu:
4.
“Bak! Sanherib bizi
yok etmeye hazırlanıyor; Siyon’u yıktığında
böbürlenip keyiflenecek.’
5.
Yüce Olan onu duydu çünkü Hezekiya, bilgeydi ve dürüst olduğu için duasına güveniyordu.
6.
Ardından Yüce Olan, şu an seninle konuşan meleği Ramiel’e emretti.
7.
Ben atılıp çoğunu yok ettim. Başlarındakiler
yüz seksen beş bin kişiydi ve her birinin emrinde bir o kadar insan vardı.
8.
Bedenlerini içten yaktım ama elbiselerini ve kollarına dokunmadım. Böylece Yüce Olan’ın mükemmel işleri ortaya çıkabilir, ismi tüm dünyada
anılabilirdi.
9.
Dahası, Siyon kurtuldu, Kudüs serbest bırakıldı;
İsrail ayrıca felaketten kurtulmuştu.
10.
Kutsal topraklardaki
herkes sevindi, Yüce
Olan’ın ismi yüceltildi.
11.
Gördüğün aydınlık suların anlamı budur. .
LXIV.
1.
Dokuzuncu karanlık su, Hezekiya’nm oğlu
Menaşe’nin döneminde yaşanan kirlenmedir.
2.
Çünkü o, Tanrı’ya saygısızlık etti, doğruları
öldürdü, yargıyı çarpıttı, masumların kanını döktü, kirlettiği kadınları evlendirdi, mihrapları
indirdi, adakları yok etti, tapınağı yönetirler korkusuyla rahipleri kovdu.
3.
Beş yüzlü bir imaj yaptı: dördü dört rüzgâra bakıyordu,
imajın tepesindeki beşinci yüz ise Yüce Olan’ın düşmanıydı.
4.
Sonra, Siyon’un yıkılması için Yüce Olan gazabını
yolladı.
5.
İki buçuk kabile için de şimdi gördüğün
üzere esir alınmaları yönünde karar çıktı. 6. Menaşe’nin
günahları öyle bir noktaya geldi ki Yüce Olan‘a sunulan övgüler
tapınaktan sökülüp atıldı.
7.
Bu yüzden Menaşe’ye “kâfir” adı verildi ve sonunda ateşe atıldı.
8.
Pirinçı ten bir ata dönüştürülüp erimeye başladığında
Yüce Olan’a yakardı ve bu ona bir işaret oldu.
9.
Hatasız yaşamamıştı, saygın değildi; ancak o zamandan beri sonunda kimin ona işkence edeceğini biliyor.
10.
Yararı dokumanlar da işkence edebileceklerdir.
LXV.
1.
Menaşe saygısızlık etti ve onun zamanında Yüce Olan’ın bunları
sorgulamayacağını düşündü.
2.
Gördüğün dokuzuncu karanlık suyun anlamı budur.
LXVI.
1.
Gördüğün onuncu aydınlık su: O dönemde kendini tüm kalbi ve ruhuyla Yüce Olan’a adamış tek kişi olan Yehuda kralı
Yoşiya’nın neslinin saflığıdır.
2.
O; ülkeyi putlardan temizledi, kirlenmiş tüm kapları kutsadı, mihraba yeniden
adaklar sundu, kutsal boynuzu yüceltti, dürüstleri övdü, irfan sahiplerini onurlandırdı, rahipleri görevlerine geçirdi,
ülkeyi büyücüler ve ruh çağıranlardan temizledi.
3.
Dinsizleri kılıçtan geçirmekle kalmadı, kemiklerini ateşte
yaktı.
4.
Bayram ve sebt günlerini (Sabbath) kutsallığına
kavuştıırdu, kirlenmişleri, insanları kandıran sahtekâr peygamberleri ateşte
yaktı; onları dinleyenleri Kidron
nehrine attı ve üzerlerini
taşla doldurdu.
5.
Tüm ruhunu Yüce Olan’a bağlılığa adadı
ve yasayı katı bir şekilde uyguladı. Putperest, tüm hayatı boyunca günah işlemiş kimseyi bırakmadı.
6.
Bu nedenle ebedi bir ödüle kavuşacak ve daha sonra Yüce
Olan tarafından yüceltilecek.
7.
O ve onun gibilerin hatırına sana daha önce bahsedilen ödüller
yaratılmış ve hazırlanmıştır. Gördüğün aydınlık sular bunlardır.
LXVII.
1.
Gördüğün on birinci karanlık su, şu an Siyon’un başına
gelenlerdir.
2.
Yüce Olan’ın huzurundaki meleklerin
hiç ıstırap
çeknıediğini mi sanıyorsun? Siyon’un teslim edildiğine
onlar üzülmüyor mu? Yahudi olmayanlar içlerinden böbürlenip putlarının
önünde toplanırken şöyle diyorlar: “Başkalarını ayak. ları altında
çiğneyen şimdi kendisi ayaklar altında eziliyor. Başkalarını esir alan şimdi kendisi esaret altında”
diyecekler.
3.
En Yüce Olan’ın bunlara sevindiğini ya da isminin yüceldiğini
mi düşünüyorsun?
4.
Tüm bunlar onun adil kararına nasıl hizmet etmektedir?
5.
Bunların ardından Yahudi olmayanların başı belaya girecek. Utanç
içinde yaşacaklar.
6.
Çünkü Siyon ele geçirildi, Kudüs harap edildi, Yahudi olmayanların şehirlerinde putlar yükseldi; Siyon’da dürüstlüğün
ateşi söndürüldü; şimdi her yerde dinsizlik hâkim.
Ancak, Siyon’u yıkan Babil kralı
yükselecek, böbürlenecek, Yüce Olan’ın huzurunda iyi şeyler söyleyecek.
8.
Ama sonunda o da düşecek. İşte, gördüğün karanlık
suların anlamı budur.
LXVIII.
1.
On ikinci aydınlık sular, verilen sözdür.
2.
Tüm bunlar yaşandıktan sonra insanların felakete sürüklenip hep birlikte yok olma tehlikesini yaşayacağı bir vakit gelecek.
3.
Ancak, onlar
kurtulacak ve düşmanları
gözlerinin önünde düşecek.
4.
O zaman çok sevinecekler.
5.
Bir süre sonra Siyon tekrar inşa edilecek, yine ona
adaklar sunulacak, rahipler görevinin başına geçecek ve Yahudi olmayanlar
onu yüceltmeye gelecek.
6.
Ama başlangıçtaki gibi olmayacak.
7.
Bunların ardından pek çok ulus yok olacak.
8.
Gördüğün aydınlık suların anlamı budur.
LXIX.
1.
On ikinciden sonra
gelen son sular (diğerlerinden
çok daha karanlık olan), tüm dünyaya aittir.
2.
En Yüce olan başlangıçta bir ayrım yapmıştır
ve O, yok olacakları bilir.
3.
Onun huzurunda yapılacak kötülüklerin,
saygısızlıkların altısını
önceden görmüştür.
4.
Aynı şekilde dürüstlerin yapacağı iyiliklerin de altısını
öngörmüştür.
5.
Onun için karanlık ya da aydını lık su yoktur çünkü bu, amaçlanandır.
LXX.
1.
Gelecek son karanlık suların anlamını dinle: bu, verilen sözdür.
2.
Bak, O günler yaklaştı ve devrin vakti geldi. Kötü ve iyi tohumların meyveleri toplanacak; Yüce Olan dünyada
yaşayanlara ve yöneticilerinin ruhlarına ıstırap, kalplerine sarhoşluk verecek.
3.
Birbirlerinden nefret
edecekler, savaşmak için birbirlerini kışkırtacaklar;
zalimler onurlulara egemen olacak, alt
seviyedekiler ünlülerin
üzerinde yükselecek.
4.
Çoğunluk azınlığın ellerine bırakılacak; hiçbir şeyi olmayanlar güçlüleri
yönetecek; fakirler zenginlerden de fazla bolluğa ulaşacak; kâfirler
kahramanların üstünde yükselecek.
5.
Bilgeler susacak,
ahmaklar konuşacak. Ne insanların
düşünceleri ne yücelerin nasihatleri ne de umut edenlerin umutları doğrulanacak.
6.
Öngörülenler yaşandıktan sonra insanların aklı karışacak, bazıları
savaşta ölecek, bazıları ıstırap içinde helak olup gidecek.
7.
Bazılarıysa kendi kendilerini yok
edecek. Ardından, en Yüce Olan’ın
önceden hazırladığı insanlar, kalan
liderlerle savaşacak.
8.
Bu savaştan sağ çıkanlar depremde ölecek, depremden kurtulanlar yangında ölecek, yangından kurtulanlar ise açlıktan ölecek.
9.
Galip gelenler ve tüm bunlardan kurtulup kaçanlar hizmetkârım Mesih’in ellerine bırakılacak. 10. Dünya, üzerinde
yaşayanları yiyip bitirecek.
LXXI.
1.
Kutsal topraklar
kendisine merhamet gösterecek
Ve üzerinde yaşayanları koruyacak.
2.
Gördüğün vizyonun yorumu budur.
3.
Sana bunları söylemeye geldim çünkü En Yüce Olan senin yakarışını duydu.
LXXII.
1.
Bu karanlık sulardan sonra gördüğün
parlak şim. şek ise verilen sözdür.
2.
Sana daha önce anlatılan işaretler gö.
rüldükten sonra uluslar karmaşaya sürüklendiğinde Mesih ortaya çıkacak.
Tüm ulusları çağırıp bazılarını ayıracak bazılarını öldürecek.
3.
Tüm bunlar onun ayıracağı uluslar içindir.
4.
İsrail’i tanımayan ve Yakup’un neslini çiğnememiş uluslar ayrılacaktır.
5.
Her ulustan bazı insanlar senin halkına
tabi olacak.
6.
Ama sana hükmeden ya da seni bilen herkes kılıçtan geçirilecek.
LXIII.
1.
Dünyadaki her şeyin durulduğu, Mesih’in krallığının
tahtına huzur içinde oturduğu bir dönem gelecek. Ardından neşe ve daha fazlası ortaya çıkacak.
2.
Sonra çiy şeklinde şifa yaşayacak,
hastalıklar azalacak; endişe, acı, keder insanları terk edecek ve tüm
dünyada mutluluk hâkim olacak.
3.
Hiç kimse vakitsiz ölmeyecek ya da beklenmedik bir sıkıntı yaşanmayacak.
4.
Yargılamalar, hakaretler, çekişmeler, öç almalar, kan dökmeler,
tutku, kıskançlık, nefret ve bunun gibi dahası ortadan kalkacak
5.
Çünkü bu dünyayı kötülükle dolduran ve insanların
hayatını mahveden bunlardır.
6.
Vahşi hayvanlar ormandan
gelip insanlara hükmedecek;
yılanlar, ejderhalar kendilerini küçük bir çocuğa teslim edecekler.
7.
Kadınlar doğum yaparken artık acı çekmeyecek ya da rahmin meyvesini aldık' larında işkence görmeyecek.
LXXIV.
1.
O günlerde orakçılar yorulmayacak, inşaat
yapanlar bitkin düşmeyecek; çünkü bunları sessizce yürütenlerin
işleri de onlarla birlikte hızlıca ilerleyecek.
2.
O dönem, yozlaşmış olanın tükeneceği,
bozulmamış olanın başlayacağı bir vakit olacak.
3.
Bu nedenle ön görülenler bu döneme ait olacak: kötülüklerden
uzak, ölümsüzlere yakın.
4.
Son karanlık sulardan sonra gelen parlak şimşeğin anlamı budur.”
LXXV.
1.
Ona: “Senin yüceliğini kim anlayabilir Tanrım?
Çünkü onu anlamak mümkün değildir.
2.
Ya da sonsuz şefkaı tini kim inceleyebilir? Senin zekânı kim anlayabilir?
4.
Ya da aklından geçen düşünceleri kim söyleyebilir?
5.
Senin şefkatli ve cömert
davranmadığın birisi bunlara erişmeyi nasıl umut edebilir?
6.
Sağ elinin altında yer alanlar için
merhamet duymadın ve onlar bunlara erişemediler. Ancak bahsedilen sayılardakiler çağrılabilir
7.
Var olan bizler,
nereden geldiğimizi biliyoruz ve bizi Mısır’dan çıkaran O’na kendimizi adıyoruz. Yine gelip yaşananları
hatırlayacağız ve olanlara sevineceğiz.
8.
Ama nereden geldiğimizi, bizi Mısır’dan kimin çıkardığını unutursak yine buraya gelip başımıza gelenler için ıstırap çekeceğiz.“
LXXVI.
1.
Bana şöyle yanıt verdi: “[Mademki gördüğün vizyonun yorumu sana anlatıldı] şimdi de bunların
ardından nelerin yaşanacağına dair En Yüce Olan’ın
söyleyeceklerini dinle.
2.
Bu dünyadan ayrılacağın kesin ama ölmeyeceksin. Aksine deviılerin
tamamlanmasında korunacaksın.
3.
Bu yüzden dağın tepesine çık. Ülkenin
tüm toprakları önünden geçecek. Üzerinde insanları yaşadığı yerleri, dağların zirvelerini, vadilerin, denizlerin derinliklerini, nehirlerin sayısını hesapla; neleri geride bıraktığını, nereye gittiğini gör.
4.
Bu, kırk gün sonra olacak.
5.
Şimdi gidip bu süre zarfında elinden geldiğince
insanları bilgilendir ki son anda ölmemeyi, aksine o zaman da hayatta kalmayı öğrenebilsinler.”
LXXVII.
1.
Oradan ayrılıp insanların yanına gittim. Hep-sini toplayıp onlara şöyle dedim: “İsrail’in
çocukları dinleyin.
2.
İsrail'in on iki kabilesinden kaç kişi kaldığınıza bakın.
3.
Size ve atalarınıza Efendi diğer
insanların ötesinde bir yasa verdi.
4.
Cünkü kardeşleriniz, En Yüce Olan’ın yasasını çiğnedi. O, sizin ve onların
üzerine gazabını gönderdi. İlkini ayırmadı, ikinciyi esir düşürüp
arkada kimseyi bırakmadı
5.
Bakın! Burada benimle
birliktesiniz.
6.
Bu yüzden eğer doğru yolda giderseniz kardeşleriniz gibi ayrılmazsınız, ama onlar size gelirler.
7.
Çünkü dua ettiğiniz, taptığınız O, şefkatlidir;
güvendiğiniz O, yücedir ve doğrudur. Bu yüzden O’ndan size kötülük
değil iyi-lik gelir.
8.
Siyon’a neler olduğunu görmediniz mi?
9.
Yoksa siz lanetlendiği için mi yıldığını ya da aptallık ettiği
için mi düşmanın eline bırakıldığını düşünüyorsunuz?
10.
Günaha giren sizler yüzünden günahsız olan, aptallık etmeyen düşmanların eline bırakıldı.”
11.
İnsanlar bana: “Hatırlayabildiğimiz kadar Yüce Olan’ın bize verdiği iyiliklerini anıyoruz;
hatırlamadıklarımızı ise 0, biliyor.
12.
Ancak, insanların için şunu yap: Babil’deki kardeşlerimize
bir mektup yaz ve bizden ayrılmadan önce verebileceğin iyi haberlerin bir listesini yap.
13.
Çünkü İsrail’in çobanları helak oldu, ışık veren lambalar söndü
ve su içmek için kullandığımız çeşmelerin kaynakları kurudu.
14.
Ve bizler karanhkta,
ormamn çalıları
arasında çölün ortasında susuz kaldık.
15.
Onlara: “Çobanlar, lambalar ve kaynaklar bize yasayla geldi: biz ayrılsak bile yasa geçerlidir.
16.
Bu nedenle; eğer yasaya saygı gösterir,
bilgiye niyet ederseniz ışığınız eksik olmayacak, çobanlar tükenmeyecek ve çeşmeler kurumayacak.
17.
Ancak bana söylediğiniz gibi Babil’deki kardeşlerinize
bir rnektup yazacağım. Adamlarla göndereceğim mektubu; dokuz buçuk
kabilenin yaptığı gibi mektubu yazıp kuşla göndereceğim.”
18.
Sekizinci ayın yirmi birinci gününde
bir meşe ağacının gölgesine oturdum, yalnızdım.
19.
İki mektup yazdım; birini kartalla dokuz buçuk kabileye, diğerini ise üç adamla Babil’dekilere gönderdim.
20.
Kartalı çağırıp şöyle dedim:
21.
“En Yüce Olan, seni diğer kuşlardan
daha yüksekte olasın diye yarattı.
22.
Simdi git ve hiçbir yerde durmadan, hiçbir
yuvaya girmeden, hiçbir ağaca konmadan Fırat nehrinin sularını geçip orada yaşayan insanlara bu mektubu ver.
23.
Unutma! Sel zamanı Nuh, gemiden gönderdiği
bir güvencinden zeytin aldı.
24.
Evet, kuzgunlar da İlyas’a tabiydi; emredildiği gibi ona yemek getiriyorlardı.
25.
Süleyman da krallığı döneminde göndermek ya da araştırmak
istediği bir şey için kuşları kullanıyordu.
26.
Şimdi bu seni yormasın; sağa sola dönmeden
doğruca uç ve sana söylediğim gibi Yüce Olan’ın emrine itaat et.”
BARUH’UN DOKUZ VE
YARIM KABİLEYE
YAZDIĞI MEKTUP
LXXVIII.
1.
Bunlar, Neriah oğlu Baruh’un Fırat’ın diğer
yakasında yaşayan dokuz ve yarım kabileye gönderdiği
sözleridir.
2.
Esir düşen kardeşlerine Neriah oğlu Baruh şöyle dedi: “Merhamet ve huzurla.
3.
Kardeşlerim, bizi yaratan, bizi
seven ve asla bizden nefret etmeyen, bizi eğiten O’na karşı duyduğum sevgiyi aklımdan hiç
çıkarmıyorum.
4.
Şunu kesinlikle biliyorum
ki tek bir babadan doğduğumuza
göre biz on iki kabile bir zincirle bağlıyız birbirimize.
5.
Bu yüzden ölmeden önce size bu mektubu bırakmak
hususunda daha dikkatliyim. Böylece sizler, başınıza gelen kötülüğe karşı teselli bulur, kardeşlerimizin
yaşadığı felakete kederlenirsiniz. Esir düşmenizi buyuran O’nun kararına
hak veresiniz çünkü sizin yaptıklarınızla çektikleriniz
arasında büyük bir fark var. Son dönemde atalarınızın kıymetlileri olarak görülesiniz diye size bunları
söylüyorum.
6.
Şu an yaşadıklarınızın sizin iyiliğinize
olduğunu, sonda ayıplanıp işkence görmeyesiniz diye bu sıkıntıları
çektiğinizi düşünür, sizi bu hale getiren
beyhude hataları her kalplerinizden çıkarırsamz teselli bulursunuz.
7.
Eğer bunları yaparsanız O, sizi hep hatırlayacaktır. Bizden daha iyi olanların
hatırına bizi hiç unutmayacağına bizi hiç terk etmeyeceğine; aksine dağılanları tekrar bir araya getireceğine dair söz yemiştir.
LXXIX.
1.
Şimdi kardeşlerim, öncelikle Siyon’un başına gelenleri, Babil kralı Nebukadnezar’ın bize nasıl kaşı geldiğini öğrenin.
2.
Bizi yaratan O’na karşı günah işledik, bize verdiği emirleri yerine getirmedik ama yine de bizi hak ettiğimiz şekilde cezalandırmadı.
3.
Sizin başınıza gelenlerden biz de etkileniyoruz çünkü biz de aynı şeyleri yaşıyoruz.
LXXX.
1.
Düşmanlar şehri kuşattığında kardeşlerim, En Yüce Olan meleklerini gönderdi ve onlar güçlü surları yıktılar. Sökülemez
sağlam demir köşeleri yok ettiler.
2.
Ama düşman ele geçirmesin diye tapınaktaki
bütün eşyaları sakladılar.
3.
Ardından düşmana; yıkılmış duvarı, talan edilmiş evi, yanmış
tapınağı, esir düşen insanları teslim ettiler ki düşman: “En Yüce Olan’ın evini bile savaşta yıkmayı
başardık’ diyemesin.
4.
Kardeşlerinizi de bağlayıp Babil’e gönderdiler ve oraya yerleşmelerine sebep oldular.
5.
Çok azımız burada bırakıldı.
6.
Size anlattığım felaket bu.
7.
Siyon yurdunun size
teselli verdiğini biliyorum: onun geliştiğini
bilmenin tesellisi ondan ayrılarak yaşadığınız acıdan daha büyüktür.
LXXXI.
1.
Ama teselliyle ilgili
olarak verilen sözü dinleyin.
2.
Siyon için üzülürken En Yüce Olan’dan merhamet diledim ve şöyle dedim:
3.
“Bunlara ne kadar dayanacağız? Başımıza hep bu kötülükler mi gelecek?’
4.
Yüce Olan; teselli
bulabileyim diye merhameti ve sevgisinin yüceliğiyle bana vaadini açıkladı. Yine acı çekmeycyim diye bana vizyonlar gösterdi ve bana devirlerin sırlarını açıkladı; vaktin gelişini
gösterdi.
LXXXII.
1.
Çektiğiniz acılar karşısında teselli bulabilesiniz
diye bunları
yazıyorum kardeşlerim.
2.
Biliyorsunuz ki Yaratıcımız düşmanlarımızın bize yaptıklarının
öcünü alacak. En Yüce Olan’ın tasarladığı sen, çok yakındır; O, merhametini gösterecek
ve planı çok yakında amacına ulaşacak.
3.
Saygısızlık ettikleri halde Yahudi
olmayanların ne kadar varlıklı
olduğunu görüyoruz. Ama onlar buharlaşıp gidecekler.
4.
Günah işledikleri halde elde ettikleri güce bakın. Ama bir damlaya dönecekler.
5.
Her an Yüce Olan’a karşı geldikleri halde ne kadar güçlü olduklarını görüyoruz. Ama bir tükürükten farkları kalmayacak.
6.
En Yüce Olan’ın heykellerini korumadıkları
halde enların nasıl bu kadar büyüdüğünü anlamıyoruz. Ama hepsi bir duman gibi yok olup gidecek.
7.
Kirlendikleri halde
zarafetlerinin güzelliğine
dalıp gidiyoruz. Ama çürüyüp giden otlar gibi solup
gidecekler.
8.
Sonu düşünmedikleri halde zalimliklerinin ne kadar güçlü olduğunu görüyoruz. Ama bir dalga gibi kırılacaklar. Kendilerine o gücü
veren Tanrı’nın cömertliğini inkâr ettikleri halde güçleri hakkında böbürlendiklerini
görüyoruz. Ama geçip giden bir bulut gibi göçüp gidecekler bu dünyadan.
LXXXIII.
1.
Yücelerin yücesi devirleri hızlandıracak ve o vakit gelecek.
2.
Yarattığı dünyada yaşayanları yargılayacak ve gizli saklı
yaptıkları her şeyi bir bir ortaya çıkaracak.
3.
Gizli düşünceleri ve gizli toplantılarda
alınan gizli kararların hepsini ortaya çıkaracak. Ve hepsini herkesin önünde açıklayacak.
4.
Bu nedenle hiçbirinin kalplerinize girmesine müsaade etmeyin. Her şeyin Ötesinde umut dolu olmamız gerekiyor çünkü bize vaat edilenler yakındır.
5.
Yahudi olmayanların şu anda tattığı zevklere bakalım ama sonunda bize vaat edilenleri hatırlayalım.
6.
Devirler, meysimler ve
onlarla birlikte'her şey geçip gidecektir.
7.
Devir tamamlandığında yöneticisinin yüce kudretini gösterecektir.
8.
Bu nedenle
kalplerinizi daha önce
inandıklarınıza hazırlayın çünkü her iki dünyada da esir düşebilirsiniz;
burada esir düşüp orada işkence görebilirsiniz.
9.
Şu anda olup biten ya da yaşanacak olanlar ne tamamıyla kötü ne de tamamıyla iyidir. 10. Günümüzün
esenliği hastalığa;
11.
güç zayıflığa; baskı, acizliğe;
12.
gençlik enerjisi yaşlılığa ve tükenişe
dönüyor. Güzellik solup kötüleşiyor.
13.
Kendinden emin
egemenlik, aşağılanma ve utanca;
14.
yüceliğin övgüleri utaç sessizliğine; beyhude görkem ve cüret sessiz bir harabeye dönüyor.
15.
Bu dönemin zevk ve neşesi yerini Solucanlara, çürümeye;
16.
gurur iddiaları toz ve durgunluğa
bırakıyor.
17.
Dönemin zenginlikleri, bir başına Sheol’a gönderiliyor;
18.
tutkuyla yağmalaa malar istenmeyen ölümlere; şehvet tutkusu ıstıraba dönüyor.
19.
Kurnazlık ve hilekarlık gerçeğin kanıtına;
20.
tatlı merhemler yargı ve kınamaya
dönüyor.
21.
Sahte sevgiler gerçekle birlikte hakarete dönüyor.
22.
[Tüm bunlar gerçekleşirken onlardan öç alınmadığını
düşüneniz var mı? Ama bunların
tamamlanması gerçeği açığa çıkaracak.]
LXXXIV.
1.
Bakın! Yaşarken tüm bunları size bildirdim: mükcmıncl olan şeyleri
öğrenınenizi söyledim. Çünkü Yüce Olan, sizi
bilgilendirmemi emretti. Ölmeden önce onun emirlerinden bazılarını göstereceğim.
2.
Daha önce Musa’nın yer ve göğü şahit olarak çağırıp sonra sizlere: “Yasaya karşı gelirseniz dağılacaksınız, ama onu yerine getirirseniz korunacaksınız’ dediğini hatırlayın.
3.
Ama on iki kabile çölde bir aradayken daha başka şeyler de söyledi.
4.
O öldükten sonra söylediklerine kulak asmadınız ve bu yüzden ön
görülenler geldi başınıza.
5.
Musa, bunlar başınıza gelmeden önce uyarmıştı sizi! Ama yine de bunlar başınıza geldi çünkü siz yasayı
çiğnediniz.
6.
Çektiklerinizden sonra ben de size, eğer söylenenleri yerine getirirseniz Yüce Olan’ın sizin için hazırladıklarına erişeceğinizi
söylüyorum.
7.
Bu mektup, sizin ve
benim aramda şahitlik etsin: böylece siz Yüce Olan’ın emirlerini unutmayın ben de onun huzurunda kendimi savunabileyim.
8.
Yasayı, Siyon’u, kutsal toprakları, kardeşlerinizi,
atalarınızın vaadini, bayramları ve Sabbat’ları
unutmayın. Babalarınızın yaptığı gibi sizden sonra
gelen oğullarınıza bu mektubu ve yasanın
ilkelerini aktarın.
10.
Yüce Olan sizinle uzlaşsın, günahlarınızı hesaplamak yerine atalarınızın dürüst-lüğünü hatırlasın diye tüm kalbimizle ısrarla, sebatla ve özenle O’na dua edin.
11.
Çünkü eğer bizi merhametle yargılamazsa bizlerin vay haline.
LXXXV.
1.
Eski dönemlerde ve atalarımızın neslinde; yardımcılar,
dürüstler ve peygamberler vardı, kendi topraklarımızdaydık
ve onlar, günaha girdiğimizde bize yardım ettiler; bizi yaratana bizim için dua ettiler çünkü yaptıklarına güveniyorlardı.
2.
Yüce Olan dualarını duydu ve bize merhamet gösterdi.
3.
nı Ama şimdi dürüstler toplandı, peygamberler uykuya daldı ve biz ülkemizden sürüldük; Siyon elimizden alındı.
Yüce Olanı ve yasasını korumaktan başka çare yok elimizde.
4.
Bu yüzden kalplerimizi yönlendirir
ve hazırlarsak kaybettiklerimizi geri
alabilir, kaybettiklerimizden çok daha fazlasını kazanabiliriz.
5.
Kaybettiklerimiz yozlaşmıştı ama kazanacaklarırmz
hiç bozulmayacak.
6.
Babildeki kardeşlerimize tüm bunları bildirmek için bunları
yazdım.
7.
Daha önce söylediklerim hep gözünüzün
önünde olsun çünkü hâlâ özgürlüğümüzün ruhu ve gücünü yaşıyoruz.
8.
En Yüce Olan, bize karşı sabırlı
davrandı ve yaşanacakları gösterdi. Sonda yaşanacaklar bizden saklı değil.
9.
Bu nedenle yargı günü gelmeden, gerçekler ortaya çıkmadan
ruhlarımızı hazırlayalım ki bize egemen
olunmadan biz egemen olalım, utanmak yerine umut
edelim, düşmanlarımızla
işkence görmek yerine atalarımızla huzur içinde olabilelim.
10.
Dünyanın genliği geride kaldı, yaratılışın gücü zayıfladı ve vakit yaklaştı. Testi sarnıca, gemi limana, yolculuk şehre ve hayat tükenişe yaklaştı.
11.
Ruhlannızı hazırlayın ki gemiyle yola çıktığınız zaman dinlenebilesiniz ve ayrıldığmızda ayıplanmayasınız.
12.
En Yüce Olan, tüm bunları
yaptığında geri dönüş şansı olmayacak. Vakte bir sınırlama gelmeyecek ya da
saatler uzamayacak; dua mekânları ya da yol değişmeyecek. İstekler kabul edilmeyecek, bilgi alınmayacak, sevgi gösterilmeyecek, pişmanlık fayda etmeyecek, yalvarmalar işe yaramayacak, ataf lanmız araya giremeyecek ya da dürüstlerin yardımı dokunmayacak.
13.
Yozlaşmanın cezası; ateş yolu ve cehenneme
giden bir yoldur.
14.
Bu sebeple; bir yasa,
bir devir var ve içinde
olanların sonu geldi.
15.
Ardından O, bağışlayıcı olabileceklerini koruyacak ve gunahlarla kirlenmiş olanları yok edecek.
LXXXVI.
1.
Mektubumu aldığınızda onu topluluk içinde
dikkatle okuyun.
2.
Bunun üzerine özellikle oruç tuttuğunuz
günlerde düşünün.
3.
Bu mektup vesilesiyle
beni hiç aklınızdan
çıkarmayın. Ben de sizleri hiç unutmayacağım. Her zaman yolunuz açık olsun.”
LXXXVII.
1. Mektubu tamamladıktan sonra katlayıp dikkatlice mühürledim. Sonra mektubu kartalın
boynuna bağlayıp kartalı gönderdim.
NERİAH OĞLU BARUH’UN KİTABI BURADA SONA ERER.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar