YENİ SEÇİMLERDE BİLİNÇALTI YÖNLENDİRMESİ….
Çeviri: Cihan Ekmekçi
Gözden geçirme:
Gizem Dumlu
İnsanlar yapay zekayla ilgili
korkularını dile getirdiğinde genellikle
kontrolden çıkmış insansı robotları hayal ederler.
Terminatör gibi.
Düşünmeye değer olsa da uzak bir tehdit bu.
Bazen de geçmişe özgü benzetmelerle dijital gözetlenme kaygısı taşıyoruz.
George Orwell'in ''1984'' adlı eseri şu an yine en çok satanlar listesinde.
Harika bir kitap ama 21.yüzyıl için doğru distopya değil.
En çok korkmamız gereken şey yapay zekanın kendi başına bize ne yapacağı
değil, güç sahibi insanların bizi kontrol ve manipüle etmek adına yeni, bazen saklı, bazen de belirsiz ve
beklenmeyen şekilde bunu nasıl
kullanacakları.
Yakın gelecekteki bağımsızlığımızı ve itibarımızı tehdit eden teknolojinin büyük
kısmı verilerimizi ve dikkatimizi
toplayıp reklamcı ve benzerlerine satan şirketler tarafından geliştiriliyor: Facebook, Google, Amazon, Alibaba, Tencent.
Şimdi yapay zeka da onların işlerine katkıda
bulunmaya başladı.
Yapay zeka, internet reklamcılığından sonra
gelen yeni bir teknoloji gibi görünse de durum farklı.
Söz konusu olan, ilgili alanda yepyeni bir
açılım.
Tamamen farklı bir dünya ve büyük potansiyeli var.
Araştırma ve inceleme alanlarındaki
kavrayışımızı hızlandırabilir.
Ancak ünlü bir Hollywood filozofundan alıntı
yapacak olursam, ''Muhteşem potansiyel muhteşem riskler barındırır.'' Dijital hayatlarımızdaki temel bir gerçeğe
bakalım.
İnternet reklamları.
Öyle değil mi? Onları yok
sayıyoruz.
Basit ve dikkat dağıtıcı görünüyorlar.
Okuduğumuz veya arattığımız bir konuyla ilgili
reklamlar tarafından internette takip
edilme tecrübesini hepimiz yaşadık.
Hani bir çift botun fiyatına bakarsınız ve sonra bütün hafta girdiğiniz her sayfada
botlar sizi takip eder.
Karşı koyamayıp satın aldıktan sonra bile sizi
takip ederler.
Bu basit ve ucuz manipülasyonu adeta
kanıksamış durumdayız.
Göz devirip kendi kendimize ''İşe yaramıyor
bunlar.'' diyoruz.
Ne var ki internet ortamında, dijital
teknolojiler reklamlardan ibaret değil.
Bunu anlamak için fiziksel bir dünya örneği
ele alalım.
Süpermarketlerde kasaların hemen yanında çocukların göz hizasında şekerleme ve sakız
olur.
İlgili düzenek, aileler tam marketten çıkmak
üzereyken çocuklarının bunları ısrarla
istemeleri için tasarlanmıştır.
Bu bir ikna mimarisi.
Pek hoş değil ama işe yarıyor.
Bu yüzden de her süpermarkette görüyoruz.
Fiziksel dünyada, bu ikna mimarileri
sınırlıdır, çünkü kasiyerin yanına koyabileceğiniz şeylerin bir sınırı var,
değil mi? Şeker ve sakız herkes için
aynı, her ne kadar yanında sızlanan
çocuklar olan aileler için işe yarasa da.
Fiziksel dünyada bu sınırlarla yaşıyoruz.
Ancak dijital dünyada, ikna mimarisi,
milyarlara erişecek şekilde inşa edilebilir
ve bu reklamlar aynı zamanda bireyleri
teker teker hedef alarak anlayabilir, zayıf noktalarını tespit ederek onlara kişisel seviyede nüfuz edebilir hatta herkesin kişisel telefon ekranına bile
gönderilebilir, böylelikle bizler görmeyiz.
Ve bu oldukça farklı.
Bu, yapay zekanın yapabileceği temel şeylerden
yalnızca biri.
Bir örnek verelim.
Diyelim ki Las Vegas'a uçak bileti satmak
istiyorsunuz.
Eski düzende, deneyim ve öngörülerinize
dayanarak hedef bir demografik kesim
belirlersiniz.
Reklam yapmayı da deneyebilirsiniz, 25-35 yaş
aralığındaki erkekler veya kredi kartı
limiti yüksek olan insanlar veya emekli
çiftler, değil mi? Geçmişte böyle
yapardınız.
Şimdi büyük veri ve makine öğrenimi ile işler artık böyle yürümüyor.
Bunu anlamak için Facebook'un sizinle ilgili sahip olduğu tüm
verileri düşünün: Yazdığınız her durum
bildirisi, her bir Messenger sohbeti, oturum açtığınız her konum, yüklediğiniz
tüm fotoğraflar.
Bir şey yazmaya başlayıp sonra vazgeçip silerseniz Facebook bu silinenleri de saklayıp analiz
ediyor.
Çevrimdışı verilerinizle sizi gitgide
eşleştirmeye çalışıyor.
Ayrıca veri acentalarından da çok fazla veri
satın alıyor.
Finansal kayıtlarınızdan tarama geçmişinize
kadar her şey bu veri setinde olabilir.
ABD'de bu tür veriler rutin olarak toplanıyor,
karşılaştırılıyor ve satılıyor.
Avrupa'da daha sıkı kurallar var.
Yani aslında olan şey, tüm bu veriler
harmanlanarak bu makine öğrenimli algoritmalar - onlara bu yüzden öğrenen algoritmalar deniyor
- daha önce Las Vegas'a gitmek için uçak
bileti alan insanların özelliklerini
nasıl ayrıştıracaklarını öğreniyorlar.
Var olan verilerden bunu öğrendiklerinde bunu yeni insanlara uygulamayı da
öğreniyorlar.
Böylece, yeni bir bireyle karşılaştıklarında onun Vegas'a bilet alıp almayacağını
sınıflandırabiliyorlar.
Olsun diye düşünüyorsunuz, alt tarafı Vegas'a
uçak bileti teklifi.
Görmezden gelebilirim.
Ancak asıl sorun bu değil.
Asıl sorun şu ki biz bu karmaşık algoritmaların nasıl
çalıştığını artık anlamıyoruz.
Bu sınıflandırmayı nasıl yaptıklarını artık
anlamıyoruz.
Dev matematik matrisleri, binlerce sıra ve
sütun, belki de milyonlarcası...
Ve tüm verilere sahip olsalar bile, ne
programcılar, ne de bunları inceleyen biri
bunun tam olarak nasıl işlediğini anlayabiliyor.
Tıpkı size beynimden bir kesit göstersem ne düşündüğümü anlayamayacağınız gibi.
Sanki artık programlama yapmıyoruz, tam olarak
anlayamadığımız bir bilinç geliştiriyoruz.
Üstelik bu mekanizmalar yalnızca müthiş
miktarda veri varsa çalışıyor, dolayısı ile hepimizin üzerinde kapsamlı bir
gözetleme de teşvik ediliyor ki makine
öğrenimli algoritmalar işini yapabilsin.
Bu yüzden Facebook, hakkınızda toplayabildiği
tüm veriyi istiyor.
Algoritmalar daha iyi çalışıyor.
Şu Vegas örneğinin biraz üstüne gidelim.
Ya anlamadığımız bu sistem mani döneme geçmek üzere olan bipolar
insanlara Vegas bileti satmanın daha
kolay olduğunu anlarsa? Bu insanlar çok
para harcamaya ve dürtüsel kumarbazlığa meyilli oluyor.
Bunu yapabilirler ve söz konusu kriteri
seçtiklerinden haberiniz bile olmaz.
Bu örneği bir grup bilgisayar bilimcisine
verdim, sonra içlerinden biri yanıma geldi.
Rahatsız olmuştu ve şöyle dedi: ''İşte bu
yüzden yayınlayamadım.'' ''Neyi
yayınlayamadın?'' dedim.
Mani halinin ön belirtilerinin klinik
semptomlardan önce sosyal medya
paylaşımlarından anlaşılabilirliğini incelemişti ve işe yaramıştı, gerçekten işe yaramıştı ama nasıl işe yaradığı veya ne tür bilgi
topladığını o da bilmiyordu.
Yayınlamadığı zaman problem çözülmüyor çünkü zaten bu teknolojiyi geliştiren halihazırda şirketler var.
Bunun pek çoğu satışa hazır.
Artık bunu yapmak çok zor değil.
Tek bir video izlemek için YouTube'a girip bir saat sonra 27 video izlediğiniz oluyor mu
hiç? YouTube'ta sağ tarafta ''Sıradaki'' diye bir sütun var ve otomatik yeni video başlatıyor.
Bu bir algoritma, ilgilendiğinizi ve kendi
başınıza bulamayacağınızı düşündüğü videoları
seçiyor.
Editör bir insan değil.
Algoritmaların işi bu.
Sizin ve sizin gibi insanların izlediklerini
derliyor, ilgi alanlarınızın bunlar olduğu
ve daha fazlasını görmek istediğiniz çıkarımını yapıyor, daha fazlasını
gösteriyor.
İyi, faydalı bir özelllik gibi görünüyor ama öyle değil.
2016'da o zaman aday olan Trump'ın
toplantılarına destekçilerini araştırmak
üzere akademisyen olarak katıldım.
İşim gereği sosyal akımları inceliyorum, yani
araştırıyordum da.
Sonra toplantılarından biri hakkında yazmak
istedim, o yüzden de toplantıyı YouTube'da birkaç kez izledim.
YouTube, beyaz ırk üstünlüğü ile ilgili radikallik seviyesi giderek artan videolar
önermeye ve onları otomatik oynatmaya
başladı.
Eğer bir tane izlediysem YouTube daha marjinal bir tanesini buldu ve onu da otomatik yürüttü.
Hillary Clinton veya Bernie Sanders ile ilgili içerikler izlerseniz YouTube komplocu solcuları öneriyor ve
oynatıyor, ondan sonra da gittikçe kötüleşiyor.
Bunun yalnızca siyaset olduğunu
düşünebilirsiniz ama değil.
Bu siyasetle ilgili değil.
Bu sadece insan davranışını anlayan algoritma.
Bir kez YouTube'ta vejeteryanlıkla ilgili bir
video izledim ve YouTube vegan olmak
hakkında bir video önerip oynattı.
YouTube için hiçbir zaman yeteri kadar
cüretkar olamıyoruz.
(Gülüşmeler)
Peki aslında ne oluyor?, YouTube algoritması patentli, yine de şöyle
olduğunu düşünüyorum.
Algoritma şunu fark etti ki insanları etkilemek için onlara daha cüretkar videolar sunarsan, muhtemelen
sitede daha fazla kalacak, o anlaşılmaz yola girerek ardı ardına video
izleyecek, bu esnada Google da reklam sunacak.
Hazır, işin etik kısmını önemseyen kimse de
yokken, bu siteler, Yahudiler aleyhine paylaşım yapan ve onların parazit olduğunu düşünen radikal Yahudi düşmanları özelinde profilleme
yapabiliyor ve reklamlarla onları
hedeflemenizi sağlıyor.
Ayrıca algoritmaları genişleterek, sizin için
benzer kitleler bulup profillerinde bu tip,
Yahudi karşıtı, aykırı içerik bulunmayan
fakat algoritmanın bu tür mesajlara karşı duyarlı olabileceğini belirlediği kişileri
yakalıyor ve onları da reklamlarla
hedeflemenize izin veriyor.
İnanılmaz bir örnek gibi gelebilir ama bu gerçek.
ProPublica bunu soruşturdu ve Facebook'ta bunu gerçekten
yapabileceğinizi ortaya koydu, Facebook ilgili kitleyi genişletmede öneriler sunarak yardımcı oldu.
BuzzFeed bunu Google için denedi ve hızla
anladılar ki bunu Google'da da
yapabiliyoruz.
Pahalı bile değildi.
ProPublica habercisi bu kategoriyi hedeflemek
için 30 dolar kadar harcadı.
GEÇEN SENE TRUMP'IN SOSYAL MEDYA YETKİLİSİ
KARGAŞAYI SONA ERDİRMEK İÇİN GİZLİ
FACEBOOK PAYLAŞIMLARI KULLANDIKLARINI AÇIKLADI, İNSANLARI
İKNA İÇİN DEĞİL, HİÇ OY VERMEMELERİNİ SAĞLAMAK İÇİN.
Bunu yapmak için özel olarak hedef
belirlediler, mesela önemli Philadelphia kentlerindeki Afro Amerikalı erkekler,
hatta tam olarak ne dediğini okuyacağım.
Alıntı yapıyorum.
''Görülebilirliğini siyasi kampanyanın kontrol ettiği böylece sadece görmesini istediğimiz
insanların görebileceği herkese açık
olmayan paylaşımlar.
Bunu biz
tasarladık.
Bu, onun söz
konusu insanları kazanma yetisini önemli
ölçüde etkileyecektir.'' Bu gizli
paylaşımlarda ne var peki? Hiçbir
fikrimiz yok.
Facebook bize açıklamıyor.
Facebook ayrıca algoritmik bir şekilde
arkadaşlarınızın paylaşımlarını ve takip
ettiğiniz sayfaları düzenliyor.
Size her şeyi kronolojik olarak göstermiyor.
Algoritmanın, sitede daha fazla kalmanızı
sağlayacak şekilde kurduğu düzeni
uyguluyor.
Bunun pek çok sonucu var.
Facebook'ta birinin takipçiniz olduğunu
düşünüyor olabiliirsiniz.
Oysa algoritma sizin paylaşımınızı asla onlara
göstermiyor olabilir.
Algoritma kimini öne çıkarırken kimini ortadan
kaldırıyor.
Deneyler gösteriyor ki algoritmanın sizin için seçtikleri
duygularınızı etkileyebilir.
Bununla da bitmiyor.
Siyasi davranışınızı da etkiliyor.
2010 yılı orta dönem seçimlerinde, Facebook,
ABD'deki 61 milyon insan üstünde daha
sonra açıklanan bir deney yaptı.
Bir grup insana ''Bugün seçim günü'' yazısı
gösterildi, bu daha basit olandı, diğer bir gruba ise aynı şey, küçük bir
farkla gösterildi: ''Oy verdim''
butonuna tıklayan arkadaşlarının küçük
fotoğraflarının bulunduğu versiyon.
Bu kadar basit bir nüans.
Değişen tek şey fotoğraflardı ve seçmen kütüğünce de onaylandığı üzere, bu
araştırmaya istinaden yalnızca bir kez
gösterilen bu paylaşım o seçimde 340.000 ek seçmen olarak sonuçlandı.
Şans eseri mi? Hayır.
Çünkü 2012'de aynı deneyi tekrarladılar.
O zaman, yalnızca bir kez gösterilen sivil
mesaj 270.000 ek seçmen olarak geri
döndü.
Hatırlatayım, 2016 ABD başkanlık seçimleri yaklaşık 100.000 oy farkıyla belirlendi.
Yani Facebook kolaylıkla politikanız hakkında
çıkarım yapabiliyor, siz bunu sitede hiç açıklamamış olsanız bile.
Bu algoritmalar bunu oldukça kolay
başarabiliyorlar.
Peki ya bu güce sahip bir platform bunu adaylardan birinin destekçilerini
arttırmak için kullanırsa? Bundan
haberimiz olur mu? Masum gibi görünen
bir yerden başladık: Bizi takip eden
reklamlardan...
şimdiyse çok farklı bir yerdeyiz.
Hem halk hem de vatandaş olarak artık aynı bilgileri görüp görmediğimizi ve başkalarının ne gördüğünü bilmiyoruz ve ortak bir bilgi tabanı olmadan, adım adım,
toplumsal tartışma imkansız hale geliyor, biz bunun sadece başlangıç
aşamasındayız.
Bu algoritmalar kolaylıkla insanların etnik özelliklerini, dini ve
siyasi görüşlerini, kişilik özelliklerini, zekasını, mutluluğunu, madde
kullanıp kullanmadığını, ailesinin durumunu, yaş ve cinsiyetini sadece Facebook beğenilerinden tahmin
edebilir.
Bu algoritmalar, yüzleri kısmen gizlenmiş olsa
da protestocuların kimliğini
belirleyebilir.
Hatta bu algoritmalar insanların cinsel
yönelimini sadece tanışma
uygulamalarındaki profil fotoğraflarından anlayabilir.
Tabii bunlar olasılıksal tahminler, %100 doğru
olamazlar ama insanlar sadece bazı
sonuçlar yanlış olduğu için bu
teknolojileri kullanma arzularına direnmeyecekler, bu da beraberinde bir yığın
farklı sorun getirecek.
Devletlerin vatandaşları hakkında sahip
oldukları müthiş miktarda veriyle neler
yapabileceklerini düşünün.
Çin, insanları tespit etmek ve tutuklamak için yüz tanıma teknolojisini kullanıyor bile.
İşin acı kısmı şu ki biz, gözetlemeye dayalı
bu otoriter altyapıyı yalnızca
insanların reklamlara tıklaması için geliştiriyoruz.
Bu Orwell'in otoriter rejimi olmayacak.
Bu ''1984'' değil.
Eğer otoriterlik bizi paniğe sürüklemek için
aleni korku kullanacaksa hepimiz
korkacağız ama bundan haberimiz olacak, nefret duyacağız ve karşı koyacağız.
Ancak mevki sahibi insanlar bu algoritmaları bizi sessizce izlemek, yargılamak ve dürtmek,
sorun çıkaranlar ve asileri önceden tahmin etmek ve kimliğini belirlemek, üzerimizde
ikna mimarisi oluşturmak ve tek tek
bireyleri manipüle etmek için kişisel
zayıf ve hassas noktalarımızdan yararlanarak kullanırlarsa, dahası bunu
ölçeklendirip özel ekranlarımızdan çevremizdeki insanların ne gördüklerini bilemeyeceğimiz bir şekilde
yaparlarsa, bu otoriter rejim bizi bir örümcek ağı gibi kıstırır ve biz yakalandığımızı bile anlamayız.
Facebook'un piyasa değeri yarım trilyon dolara yaklaşıyor.
Bunun sebebi ikna mimarisi olarak harika
çalışıyor olması.
Ancak bu mimari yapı ayakkabı satıyor olsanız da aynı siyaset satıyor olsanız da.
Algoritmalar farkı anlamıyor.
Reklamlara karşı bizi sabırlı kılmak için üzerimize salınan bu algoritmalar, aynı zamanda
siyasi, kişisel ve sosyal bilgi akışımızı da düzenliyor ve bu değişmek zorunda.
Beni yanlış anlamayın, bize büyük fayda
sağladıkları için dijital platformları kullanıyoruz.
Facebook ile dünyanın her yerinden aile ve
arkadaşlarımla görüşebiliyorum.
Sosyal medyanın, sosyal hareketler için ne
kadar önemli olduğu hakkında yazdım.
Bu teknolojilerin dünyadaki sansür
uygulamalarını aşmak için nasıl
kullanılabileceği üzerine çalıştım.
Facebook ve Google yöneticilerinin kasten ve kötü niyetli bir şekilde ülkeyi ve dünyayı kutuplaştırmaya veya radikalliği teşvik etmeye çalıştığını
söylemiyorum.
Bu insanların yayınladığı pek çok iyi niyetli yazı okudum.
Ancak bu konuda niyet veya ifadelerin bir
önemi yok.
Sorun, inşa ettikleri bu yapı ve iş modelleri.
Sorunun kökeninde bu var.
Ya Facebook yarım trilyon değerinde dev bir
yapı ve reklamlar bu sitede çalışmıyor, ikna
mimarisi olarak faaliyet göstermiyor ya
da etki gücü dehşet verici.
İkisinden biri.
Google için de aynısı söz konusu.
Peki ne yapabiliriz? Bunun değişmesi gerekiyor.
Basit bir formül öneremem çünkü dijital teknolojimizin çalışma şeklini yeniden inşa etmemiz gerekiyor.
Teknolojinin geliştirilme biçiminden, ekonomik
ve diğer alanlardaki teşviklerin sisteme
taşınmasına kadar her şey...
Tescilli algoritmalar tarafından yaratılan
şeffaflık noksanlığı, makine öğrenimi anlaşılmazlığının yapısal zorluğu ve hakkımızda toplanan tüm bu rastgele veri
sorunlarıyla yüzleşmek ve bunların
üstesinden gelmeye çalışmak zorundayız.
Bize büyük bir görev düşüyor.
Teknolojimizi, yaratıcılığımızı ve evet, siyasetimizi harekete geçirmemiz lazım, böylece kişisel
amaçlarımızda bizi destekleyen fakat
insani değerlere de bağlı yapay zekayı
inşa edebiliriz.
Bunun kolay olmayacağını biliyorum.
Bu terimlerin ne anlama geldiği konusunda bile
kolayca anlaşamayabiliriz.
Ancak bu kadar çok faaliyet konusunda sürekli ihtiyaç duyduğumuz bu sistemlerin
çalışma şeklini ciddiye alırsak, bu konuşmayı ertelemek için hiçbir sebep
göremiyorum.
Bu yapılar, bizim işleyişimizi düzenliyor ve ne yapıp ne yapamayacağımızı kontrol
ediyor.
Reklamla finanse edilen bu platformların çoğu ücretsiz olmakla övünüyorlar.
Bu bağlamda, bunun
anlamı şu: Satılmakta olan ürün biziz.
Veri ve dikkatimizin en yüksek ücreti veren otoriter veya demagoga
satılmadığı bir dijital ekonomiye
ihtiyacımız var.
(Alkışlar)
Şu Hollywood sözüne geri dönmek gerekirse, yapay zeka ve dijital
teknolojinin müthiş potansiyelinin çiçek
açmasını elbette istiyoruz fakat bunun
olması için bu müthiş tehditle yüzleşmemiz lazım, gözlerimiz tamamen açık ve
şimdi.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
Zeynep Tüfekçi
Etnik köken Türk
Vatandaşlık ABD
Eğitim İstanbul Üniversitesi
Boğaziçi Üniversitesi
Austin Teksas Üniversitesi
Zeynep Tüfekçi, teknolojinin
siyaset ve toplum üzerine etkileri hakkında çalışmalar yapan Türk sosyal
bilimci ve yazar..
Nisan 2016'da doçent oldu. Kuzey
Karolina Üniversitesi, Chapel Hill'in Enformasyon ve Kütüphane Bilimi
Bölümü'nde öğretim üyeliği yapıyor.[1] "Big Data ve Demokrasi ile Sivil
Topluma Yönelik Algoritma Tehdidi" başlıklı çalışmasıyla 2015 yılında ilk
kez verilen Andrew Carnegie Araştırma Bursu'nu kazanan isimlerden biri oldu.[2].
Zeynep Tüfekçi aynı zamanda
Harvard Üniversitesi'nde danışman öğretim üyeliği ve Princeton Üniversitesi'nde
de araştırmacı olarak görev yapmaktadır.[1].
Tüfekçi'nin araştırmaları
teknoloji ile toplumun kesişme noktalarına odaklanıyor. Toplumsal hareketler ve
sosyal medyanın ilişkisi, özel hayat ve elektronik izleme ve sosyal etkileşim
alanlarında akademik çalışmalar yapıyor.[3].
Tüfekçi, The New York Times
gazetesine aylık köşe yazıları yazıyor.[4][5].
Biyografi
Tüfekçi, lisans derecesini
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde aldı. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi'nde
Bilgisayar Mühendisliği bölümünde eğitim gördü.[3] Akademik kariyerinden önce
bilgisayar programcısı olarak çalıştı. Yüksek lisans ve doktorasını ise Austin
Teksas Üniversitesi'nde yaptı..
Akademik çalışmaları
Twitter and Tear Gas: The Power and Fragility of
Networked Protest (Twitter ve Biber Gazı: Bağlantılı Protestoların Gücü ve
Kırılganlığı) adlı kitabı Yale University Press tarafından 2017 yılında
yayımlandı.[6] Tüfekçi, bu kitapta Mısır ve Türkiye'de yaptığı saha
çalışmalarına dayanarak, 21. yüzyıldaki toplumsal hareketlerin dinamiklerini,
güçlü ve zayıf yanlarını inceliyor..
Kullanıcıları izleyen, yargılayan ve onaylayan
algoritmalarla ilgili bir sonraki kitabı ise Penguin Random House tarafından
yayımlanacak.[7].
Ayrıca, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında düzenlenen TED
Konferansları'nda yapay zeka ve çevrimiçi toplumsal değişim konularında
konuşmalar yaptı.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar