Print Friendly and PDF

HADÎKA...Ahiret Yolunda Seyr-i Süluk

Bunlarada Bakarsınız

 


Bütün bu beden ilmi muhtasar/kısadır, ancak Allah Teâlâ'ya gitme ilmi bambaşka bir ilimdir.

İlim, bakmaktan daha doğru/keskin olandır. Bu da Hakk yolunda yürümenin/tarikat bilgisidir.

Akıl ve din sahibi olan da buğday gibi ekmek ve söz sahibidir.

Bu yolun işareti nedir (ve delili nedir)? , Kelim [Hz. Musa] ve Halil'in [Hz. İbrahim] bu işaretini soruyorum.

Ve bana da sorarsan dostum, sana açık ve net söyleyeceğim.

Ey bu bu yolun faydası ziyadeliği, (O) hakkı görmek ve batıldan kopmak içindir.

Yüzünüzü gerçek hayat olan aleme çevirmek, rütbe/makam ve itibarını ayaklar altına almaktır.

Kalpten bunları çıkarmak, hizmet ederken bunlara sırt çevirmektir.

Nefsimizi kötülüklerden arındırmak, nefsi hikmetle kuvvetlendirmek içinde…

Ve serserilerin/ gevezelik yerini terk et ve suskunlarla beraber otur.

Ve Hakk Subhânehu ve Teâlâ'nın sırayla fiillerini/eserlerini, sonra sıfatlarını ve daha sonra marifet/bilmeye intikal/yürümektir.

 Ve bilgiden sonra sır dünyasına, sonra da iktifa/yoksulluk eşiğine ulaşmaktır. Sonra Hakk (kuldan) iktifayı/yeterliliği aldığında, iktifa da gider sadece Hakk kalır.

Ve nefsin bedeninden ayrıldığında/eridiğinde, kalp yavaş yavaş amelini yapar.

Ve bir dosta yetecek kadar döndüğünde, kalp karanlık nefisten, içindeki yıkıntıdan çıkar.

imtihan yolunda bütün mal varlığını bir kenara atarak erir/saflaşır.

Ve içindeki nefis bir kalbe dönüşür ve bütün engereklerden/yaptıklarından utanır

Sonra diliyle mutlak sırrı söyler, sanki Hallac'ın "Ene'l Hakk"   demesi gibi.

Yüzden öğrendiği sırrı arkasına attığında, onun cellatı oldu ve onu öldürdü;

Onun sırrının gündüzü gece gibi oldu, ama söylediği şey Allah Teâlâ'nın sözüydü;

İzinsiz olarak kalabalığın ortasında birdenbire sırrı ifşa ettiğinde;

Sureti/dış bedeni darağacının payı oldu. Siret/içsel varlığı sadık dostunun nasibiydi.

Bayezid, ise "سبحانى "Kendimi tenzih ederim" demesine rağmen, bunu boş ve cehaletten önce söylemedi. [Ortalıkta cahiller arasında]

 Ne zaman, ruhunun ruhu sesten boşaldığında, kalbin kanı içte bir fitne ateşleyicisi oldu.sırrı ifşa etti.

Vecd halinden, çıkarak, "Nefsini bırak, gel oğlum, " diyen sadık kişide ulu gerçeği söyledi.

Yol arkadaşınla aranda uzun bir yol yok, yolu sen kendin yap, başını ayaklarının altına koy.

Lahuti/ilahi gözle, kudret sahibi Rabbini ve melekût âlemini görene kadar

Ne zaman kendimizden ayrılacağız, "ben" ve "sen" ayrılınca ve Bâki Allah kalır?

Kalp mukaddes huzuruna gelince, Ruh şöyle dedi:

"İşte buradayım", öyleyse kabul ediyorum.

 Kalb ve ruh, tevhid kapısından, tevhid inancının semasına vardığında, huriler ruha arkadaşlık eder, sevgiliyi görerek kalp tatlanır.

Ey üzüm suyunun varlığını görmeyenler, şüphesiz üzüm, üzümün zahiri şekliyle ne zamana kadar sarhoş olacaksın?

Sarhoş olduğunla neden yalan yere övünüyorsun?

Öyle ki, onlar 'Adam ayran içmiş! ' diyorlar. Şarap içerken sesini yükseltme, çünkü içki içen sırrını saklar.

Ve ruhunuz olarak ne ararsanız bulun, önce onun ne olduğunu bilin ve sonra onu inancınız olarak satın alın.

Farsça'da = mast ماست = Yoğurt 'u bilmeyince ve içmediğiniz sürece de tadını bilmiyorsunuz.

Bu harap evdebir kadeh şarap içtiğin zaman, sana tavsiyem, ayağını sarhoş olduğun evin dışına çıkarma, başını şarabı içtiğin yere yaslama;

Ve içmediğin sürece helal bir şey yapmadın, içtiğinde de başkalarından saklandın

Ve onu içtiğinizde, Almanlar yüz acıya eşittir ve o zaman size diyorum ki: Aferin, bu bir adamın cesaretidir.

Yüzlerce acıyla iki kez içtiğin tortu için diyeceğim ki, Adamın cesaretine bak.

[İçince], nerede olduğunu bilemezsin ve atladığın zaman bir ayak bulamazsın.

Ve dizginleri olmayan bu sarhoşların çoğu, hepsi ölü kalpli içicileridir. [Kalpleri ölmüş]

Akılları ve ruhları şarabı kabul etmez, ancak üzümler onları oraya buraya sürükler.

Ve onlar bu cömert adamlar meclisinde, kötü kalplerinden, sanki insan değillermiş gibidirler.

Eğer o mecliste konuşmazsan, doğru kalırsın; ama konuşursan münafık/ikiyüzlü olursun.

Varlıktan kurtulup Hakk Varlığın kapısında duranlar, bugün ilk defa O'nun kapısına bel bağlamadılar;

Çünkü onlar çok eski zamanlardan beri sevginin, gücün ve gücün önünde karıncalar gibi bir kemere sarılı olarak doğmuşlardır.

Mücadele edin ki ölüm size acele geldiği zaman kendi yerinde ruhunuzun kokusunu bulsun.

Öyleyse, eğer içlerindeyseler, sefillerle dolu bu dünyayı geç, yoksa her zaman onun kapısında ol.

Onun kölesi olanlar, bir tanrı olarak ondan razıdırlar.

Her zaman kulluk kuşağına sahip olan, yedi göğün efendisinin oğlu gibidir.

**

فى سلوك طريق الآخرة

كل علم الجسد هذا مختصر، أما علم الذهاب إلى الله فهو علم آخر.

٩١٥- والعلم هو ذلك الذى يكون أدق من النظر، هو علم الذهاب فى طريق الحق .

وذلك الشخص الذى يملك العقل والدين، يملك خبزا وقولا أشبه بالقمح.

-        فماهى علامة هذا الطريق (وماهو) دليله ؟ ، أسأل عن هذه العلامة من الكليم والخليل.

وأذاسألتنى أيها الصديق أيضاً ، سأقول لك صريحاً وليس مبهماً.

وما هو زاد هذا الطريق أيها الغافل ؟ ، ( إنه ) رؤية الحق والانقطاع عن الباطل.

٩٢٠-وتوجه الوجه شطر العالم الحى، ووضع عقبة الجاه تحت القدم.

وتخليص القلب من الجاه والكبرياء ، وإنحناء الظهر فى خدمته.

وتنقية النفوس من الثر، وتقوية النفس بالعقل.

والإنصراف عن محل الثرثارين، والجلوس مع الصامتين.

والانتقال من ( التفكير ) فى فعل الحق إلى ( التفكير ) فى صفته ثم ( الإنتقال ) من الصفة إلى معرفته

. ٩٢٥- وحينذاك يكون الوصول الى عتبة الإكتفاء المعرفة بعالم السر.

ثم يأخذ الحق الإكتفاء ( من العبد ) ، وحين لا يبقى إكتفاؤه يبقى الحق.

وحينما تذوب نفسك فى جسد ك، يأخذ القلب فى عمله بالتدريج.

وحينما تتحول إلى صديق للإكتفاء ، يخرج القلب من النفس المظلمة ما فيها من دمار.

ويلقى بعيدا باهله وماله، ثم يذوب فى طريق إمتحانه.

٠ ٩٣ - وتتحول النفس فى باطنك إلى قلب. ويعتريها الخجل من كل هذه الأفعا ل.

ثم يتحدث اللسان بالسرالمطلق، وكأنه الحلاج الذى قال أنا الحق.

وحينما القى بسره خلف ظهره، إنقلب السر جلادا وقتله.

وبدا نهار سره كأنه الليل، وبدأ نطقه كأنه قول الله.

وبدون إذن جعل سره فاشيا فجأه وسط الرعاع.

٩٣٥ - صارت صورته ( جسده ) من نصيب المشنقة، أما سيرته فأصبحت من نصيب الصديق .

وبالرغم من ان بايزيد قال =سبحانى=، نإنه لم يقلهامن قبل العبث والجهل.

وحين صارت روح روحه فارغة من الصوت، صار دم القلب مشعلاً للفتنة فى الباطن.

وقد قال صدقا ذلك الشخص الذى قال من حاله، دع نفسك أيها الابن وتعال.

وليس هناك طريق طويل بينك وبين الرفيق، الطريق هو ذاتك فضع رأسك تحت قدمك.

 ٩٤٠- حتى ترى ببصر اللاهوت، خط ذى الملك وخطة الملكوت.

ومتى تكون ذواتنا منفصلة عنا، لقد ذهبت =أنا= و=أنت=  وبقى الله .

ووصل القلب إلى حظيرة القدس، وقالت الروح : أنا هنا فأقبل.

وحينما انتقل القلب والروح من حظيرة التجريد إلى سماء التوحيد.

تجعل الروح رفقتها مع الحور، ويطيب القلب برؤية الحبيب.

٩٤٥- ويا من أنت لم تر الوجود من ماء العنب، حتام أنت ثمل من عشق العنب.

فلم إذن تثرثر ثرثرة السكر كذبا، حتى يقولون = لقد شرب الرجل الخثير= .

ولا ترفع صوتك حين تشرب الخمر، فالذى يشرب الخثير يحفظ سره.

وأى بحث لك عنها كأنها روحك، اعلم ما هى أولا ثم اشريها كإيمانك.

فأنت لا تعرف ال= ماست= بالفارسية، وما دمت لا تشربه لا تعرف طعمه.

٩٥٠- وأنا اعلمك إنه إذا شربت فى دار الخراب كأس الشراب.

لا تذهب خطوة عن مقام الكر، وضع رأسك فى نفس المكان الذى شربت فيه الخمر.

وما دمت لم تشربها فلا شىء حلال فعلت، وحين تشربها اخف ذلك عن الآخرين  .

وحين تشربها يستوى ألمان مع مائة ألم، وأقول لك حينذاك : أحسنت هذه هى شجاعة الرجل.

وهكذا حتى لا تعرف مكانك، وحينما تقفز لا تجد لك قدما

٩٥٥- ومعظم هذه الحمر التى لا لجام لها، كلهم شاربو خمر ميتو القلوب.

فإن عقولهم وأرواحهم لا تقبل الخمر، ومع ذلك يحملهم العنب إلى هنا وهناك.

وهم فى محفل الرجال الكرماءهذا، من سوء قلوبهم كأنم ليسوا  برجال.

وأنت إذا لم تقل هذا فأنت صادق، وإذا بحت به منافق.

وانهم معدومون أولئك الذى يقفون على الباب ولم يتمنطقوا بالحزام فى التو واللحظة.

٩٦٠ - إذ أنهم منذ الأزل قد ولدوا متمنطقين بالحزامكالنمل أمام العشق والهمة والقوة.

فجاهد حتى إذا أسرع الموت إليك، يجد رائحة روحك فى محلته.

فذلك الذى لا مكان له محزون، وذلك الذى لا. قدم له عديم الحيلة.

-فاعبرهذه الدنيا المليئة بالأوباش إذاكت  فيهما والا فكن دائما على بابه.

وقد اكتفى أولئك الأشخاص الذين هم عبيد له به إلها.

٩٦٥- والذى له حزام العبودية دائما، كانه الغلام لسيد السموات ا لسبع.

**

On Following The Path Of The Hereafter.

All this knowledge is but a trifling matter ; the knowledge of the journey on God’s road is otherwise, and belongs to the man of acuter vision. What, for the man of wisdom and true religion, whose bread and speech are alike of wheat, distinguishes that path and points it out ? Inquire its mark from the Speaker and the Friend.

And if, 0 brother, thou also ask of me, I answer plainly and with no uncertainty, ‘ To turn thy face towards the world of life, to set thy foot upon outward prosperity, to put out of mind rank and reputation, to bend one’s back double in His service, to purify our­selves from evil, to strengthen the soul in wisdom.’

What is the provision for such a journey,   heedless one ? By  looking on the Truth   to cut oneself off from the false;  to leave the abode of those who strive with words, and to sit before the silent; to journey from the works of God to His attributes, and from His attri­butes to the mansion of the knowledge of Him ;  then from know­ledge to the world of the secret, then to reach the threshold of poverty; then when thou art become the friend of poverty, thy Soul   destroys thy impure Self;       thy Self becomes Soul inside thee ; it becomes ashamed of all its doings, and casting aside all its possessions is melted on its path of trial; then when thy Self has been melted in thy body, thy Soul has step by step accomplished its work ; then Clod   takes away its poverty from it,—when poverty is no more, Clod remains.

Not in folly nor ignorance spoke Bayazid, if be said ‘ Glory to me; ’ so too the tongue that spoke the supreme secret moved truly when it said, ‘ I am God.'’  When he proclaimed to the back the secret he had learned from the face,  it became his executioner and killed him ; his secret’s day-time became as night,  but God’s word was w'hat he spoke ;  when in the midst of the rabble he suddenly  disclosed, unauthorized, the secret, his outward form was given to the gallows, his inward being was taken by the Friend ; when his life’s soul could speak no longer, his heart’s blood divulged the secret.

He spoke well who said in his ecstacy, Leave, thyself, son, and come hither. From thee to the Friend is not long; thyself art the road, —then set thy feet on it.  that with the eye of Godhead thou mayest see the handwriting  of the Lord of power and the land of spirits.

When shall we be separated from our Selves,—I and thou departed and God remaining ? the heart arrived at God’s threshold, the Soul    saying, Here am I, enter thou. When by the doorway of renunciation heart and soul have reached the dome of a true belief in the Unity, the soul locks itself in the embrace of the Houris, the heart walks proudly in the sight of the Friend.   

thou who knowest not the life that comes of the juice of the grape, how long then wilt thou be drunk with the grape’s outward form ? Why boastest thou falsely that thou art drunk ? So that they say, ‘ The fellow has drunk butter-milk ! ’ If thou drink wine, say naught; the drinker of butter-milk too will guard his secret. 

Why seekest thou ? Deem it not like thy soul; drink it as thou dost thy faith.  Thou knowest not what mas is in Persian; when thou hast eaten it, thou recognizest the taste.      When in this ruined hall thou drinkest a cup of wine, I counsel thee put not thy foot outside the house of thy drunkenness, lay down thy head where thou hast drunk the wine ; till thou hast drunk it, hold it an unlawful thing, and when thou hast drunk it, rub a clod of earth on thy lips? When with a hundred pains thou hast twice drunk the dregs,  I will say, Look at the man’s courage I More numerous than asses without head-stalls are all the carrion- hearted wine-drinkers ; wine has eaten up and the grape has carried off both their understanding and their soul. In this company of  youths, in their cowardice no longer men, if thou speak not, thou remainest true ; but if thou speak, thou blasphemest.1

How canst thou go forward ? there is no place for thee; and how then wilt thou leap ? thou hast no foot; he feeds on sorrow for whom there is no place, and he is destitute who has no foot. Those who, freed from being, stand at the door of the true Existence, did not to­day for the first time gird up their loins at His door ; from Eternity the sons of the serving-men, giving up wealth and power, have stood before Love as numerous as ants.

Strive that when death shall come with speed he may find thy soul already in his street. Leave this house of vagabonds : if thou art at His door, remain there ; if not, repair thither : for those who are His servants are contented in His Godhead, ever their loins of servitude girt up, the lord of the seven heavens even as a slave.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar