SÜLEYMAN MABEDİ ve YIKILIŞI
Hazırlayan:
Muhammed Güngör
Krallar
5: 3; I. Tarihler 28: 2-3; II. Samuel 7: 4; Tanrı’nın, Mabed’in yapımını
Davud’a vermemesinin gerekçelerden birisi olarak Davud’un Tanrı’yla olan yakın
ilişkisini gösterenler de bulunmaktadır. Buna göre, Tanrı, Yahudilerin zaman
içinde günah işleyeceklerini biliyordu. Eğer Mabed’i Davud yapsaydı, böyle bir
durumda Tanrı, Mabed’i yıkamayacak ve Yahudileri cezalandırmak için bir çok
insanı öldürmesi gerekecekti. Bu nedenle Tanrı, Mabed’in yapımını Süleyman’a
vermiştir ki, ilahi öfkenin dinmesi için Tanrı, Yahudilere yönelmesin, öfkesini
Mabedi yıkarak alabilsin (http://www.jewishamerica.com/ja/timeline/temple1.cfm
“S. G. 13 Mayıs 2004”).
ÖNSÖZ
Her
dinin inanç sistemi olduğu gibi ibadet sistemi de vardır. Bu ibadetlerin bir
kısmı herhangi bir yerde icra edilebilirken, bir kısmının eda edilebilmesi için
belli mekanlara ihtiyaç vardır. Mabed dediğimiz bu mekanlar, dinlerin
özelliklerine göre çeşitlilik arz etmektedir. Bununla birlikte, bir dinde,
mabed olarak kullanılan bazı mekanlar, o din için kutsal kabul edilen diğer
yerlerden daha üstün olabilmektedir.
Yahudilikteki
mabed anlayışı diğer dinlerin mabed anlayışından büyük oranda farklılık
göstermektedir. Çünkü, Yahudilikte bazı ibadetlerin eda edilebildiği tek mekan
olan Süleyman Mabedi, bu dinle tamamen bütünleşmiştir. Süleyman Mabedi, nasıl
olması gerektiğinden, orada kimlerin ne şekilde görev yapacaklarına varıncaya
kadar Tanrı’nın isteği doğrultusunda yapılmıştır. Süleyman Mabedi’nin,
Yahudiliğin ayrılmaz bir parçası olması, bu din için “Mabed merkezli bir din”
denilmesine yol açmıştır. Bu derece önemli olan Süleyman Mabedi, doğal olarak
Yahudilerin asırlar boyunca ilgi odağı olmuş, onun yıkık durumda olduğu dönemde
ise yeniden yapılması için dualar edilmiştir.
Bugün
fiziki varlığını göremesek de Kudüs’e baktığımızda Süleyman Mabedi’nin manevi
varlığını hala hissetmekteyiz. Günümüzde, Kudüs’teki Müslümanlar ile Yahudiler
arasındaki çatışmaların temelinde Süleyman Mabedi yatmaktadır. Yahudiliğin can
damarlarından biri olan Süleyman Mabedi, bir Yahudi için hemen hemen her
şeydir. Kudüs’teki çatışmaları anlayabilmek, Yahudilerin Kudüs’ü canları
pahasına ellerinde tutmak ve Mescid-i Aksa gibi eserleri arkeolojik kazı adı
altında yıkmak istemelerini daha iyi anlamak için Süleyman Mabedi’nin çok iyi
idrak edilmesi gerekmektedir.
Süleyman
Mabedi’ni ele alan bu çalışmamız bir giriş, üç bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır.
Giriş kısmında, metodolojik bilgilerden sonra genel olarak dinlerdeki mabed
anlayışı kısaca ifade edilmiştir. Bunun akabinde Yahudilikte Süleyman
Mabedi’nden önceki mabed olgusuna değinilmiş ve Tanrı’nın isteği doğrultusunda
inşa edilen portatif bir mabed olan Mişkan üzerinde durulmuştur.
Birinci
bölümde, Davud’un, Kudüs’ü fethetmesinin ardından Ahit Sandığı için bir mabed
inşa etme düşüncesi anlatılmıştır. Bunun akabinde, Davud’un bu isteğinin
çeşitli sebeplerden dolayı Tanrı tarafından reddedilmesine değinilmiş ve
Tanrı’nın izniyle, mabedin, Davud’un oğlu Süleyman tarafından yaptırılmasından
bahsedilmiştir. Daha sonra, bu Mabed’in, mimari özellikleri hakkında bilgiler
verilmiştir.
İkinci
bölümde, Süleyman Mabedi’nin ibadete açılmasından günümüze kadar geçirdiği
dönemler incelenmiştir. Bu zaman zarfında Mabed’in M.Ö. 586 yılında Babilliler
tarafından yıkılması ve Yahudilerin Babil’e sürgüne gönderilmesi incelenmiştir.
Sürgün dönüşünden sonra Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmeleri ve
Roma Kralı Herod’un Mabed’i yıkıp tekrar yaptırması üzerinde durulmuştur. Son
olarak da M.S. 70 yılında yıkılmasının ardından Süleyman Mabedi’nin yeniden
inşa edilmesi düşüncesi anlatılmıştır.
Üçüncü
bölümde ise, Yahudi dini hayatında Süleyman Mabedi’nin yeri ve sadece bu
Mabed’de icra edilebilen ibadetler ele alınmıştır. Mabed’in yıkılmasından sonra
ortaya çıkan sinagog hakkında da bilgiler verilmiş ve Süleyman Mabedi’ni anmak
için ihdas edilen ibadetlerden bahsedilmiştir. Ayrıca, Süleyman Mabedi’nin Yahudiler
için ifade ettiği önem üzerinde de durulmuştur. Daha sonra, Süleyman Mabedi’nin
Mescid-i Aksa bağlamında Müslümanlar için ifade ettiği anlam, Kur’an-ı Kerim ve
hadis-i şerifler çerçevesinde belirtilip, Kubbet’üs Sahra ve Mescid-i Aksa
hakkında bilgiler verilmiştir.
Çalışmamızın
sonuç kısmında da Süleyman Mabedi’nin genel bir değerlendirmesi yapılmıştır.
Bu
tezin hazırlanmasında değerli bilgi ve yardımlarını esirgemeyen danışman hocam
Prof. Dr. Mustafa Erdem’e ve kaynaklar konusunda kendisinden istifade ettiğim
kıymetli hocam Prof. Dr. Baki Adam’a en içten saygı ve teşekkürlerimi sunarım.
Muhammed
GÜNGÖR
GİRİŞ
·
. MABED
Mabedi,
bütün dinlerdeki ortak noktalardan hareket ederek tanımını yapmak gerekirse,
içerisinde topluca ibadetin yapıldığı, kutsal kabul edilsin ya da edilmesin
herhangi bir yerde inşa edilmiş yapı şeklinde tanımlamak mümkündür. İbadetgah,
ibadethane de denilen mabed, Türkçe’de yeni bir kavram olan tapınak ile de
ifade edilmektedir. Tapınak kelimesinin Yunanca “Temno” ve Latince “templum”
kelimelerinden geldiği belirtilmektedir.1
Dinlerin,
müntesipleri tarafından pratize edilen bölümüne ibadet denilmektedir.
ibadetlerin bazıları mekandan bağımsız olarak yerine getirilebilirken bazıları
da mekana bağlı olarak uygulanmaktadır. Bu durum ise dinlerde belli yerlerin
ibadet amacına yönelik olarak tespit edilmesine ve buralara, ibadet yerleri
olmalarından dolayı kutsiyet atfedilmesine neden olmuştur. Böylece, mabed
dediğimiz fenomen din olgusunda varlığını ortaya koymuştur.2
Mabed’den
bahsedilirken onun iki özelliği zikredilmektedir. Bunlardan birincisi, mabedin,
insanın Tanrı ile buluştuğu ve onun varlığını hissettiği yer olmasıdır. Bundan
dolayı mabedlerin kutsal olduğu düşünülmekte olup mabed için “Tanrı’nın evi”
olduğu düşüncesi kabul görmektedir. Mabedlerin ikinci özelliği ise aynı dinin
mensuplarının bir araya geldiği ve ibadetlerini topluca eda ettikleri mekan
olmasıdır.3
Mabedlerin
ortaya çıkışları, dinlerin ortaya çıkışlarıyla yakından ilgilidir. Bu bağlamda,
dinlerin ortaya çıktığı ilk dönemlerde tam bir mabedden bahsetmek mümkün
değildir. Bu dönemlerde siyasi ya da sosyal sebeplerden dolayı ilk inananlar ev
ya da buna benzer yerlerde bir araya gelmiştir. Dinlerin tam olarak teşekkül
etmesi ve ibadetlerinin kurumsallaşmasıyla birlikte mabedler gün yüzüne çıkmaya
başlamıştır.4
Diinlerin
inanç, ibadet gibi özelliklerinin yanında müntesiplerinin sosyal şartları ve
ekonomik durumları gibi sebepler, mabedlerin bir birinden farklılık
göstermesine yol açmaktadır. Bundan dolayı, genel anlamda mabedden bahsederken
bütün dinler için aynı anlama gelen ve aynı fonksiyona sahip mabedlerin
olmadığını ifade etmemiz gerekir.
·
1. Dinlerde Mabed
Her
dinin kendine özgü inancı olduğu gibi yine kendine özgü ibadeti bulunmaktadır.
Mabedlerin yapımında bu inanç ve ibadetlerin etkisinin büyük olduğu
görülmektedir. Bu durum ise, ortaya birbirinden farklı mabedlerin çıkmasına yol
açmaktadır. Bu nedenle mabed olgusu anlatılırken, mabedlerin dinlere göre ifade
edilmesi gerekmektedir.
Hinduizm’de
mabed ile tanrı anlayışı arasında sıkı bir bağ vardır. Hindulara göre mabedler
tanrıların evidir. Bu nedenler, Hinduların buraları ziyaret ettikleri ve
buralarda değişik takdimelerde bulundukları ifade edilmektedir. Hindu
mabedlerine gelenler, kendilerini Tanrı’ya daha yakın hissettiklerinden, bu
mekanlarda hastalıkların iyileşmesinden mahsullerin yetişmesine kadar çeşitli
ihtiyaçlara cevap bulacaklarına inanmaktadırlar. Hinduizm’de her tanrının bir
mabedi olmasına karşın bunların, belli yerlerde bulunması gibi bir zorunluluk
bulunmamaktadır. Nehirlerden dağların doruklarına, mağaralardan insan evlerine
varıncaya kadar kişinin kendisini güvende hissettiği her yer mabed olarak
kullanılabilmektedir.5
Budizm’in
ilk ortaya çıktığı dönemlerde varlığından bahasedilmeyen Budist mabedler
sonradan tesis edilmiştir.6
Çok çeşitli kavramlarla ifade edilen Budizm’deki mabede7 çoğunlukla “putevi” anlamına gelen “pagoda”
terimiyle işaret edilmektedir. Budda’nın heykellerinin yer aldığı bu mabedlerde
Buddistler, Budda heykellerine saygıda bulunup, ona çiçek ve tütsüler
sunmaktadırlar.8
Caynizm’in
kurucusu olarak kabul edilen Mahavira zamanında herhangi bir mabed
yapılmamıştır. Bunun sebebini, Mahavira’nın mabedlere karşı olmasına bağlamak
mümkündür. Ancak, sonradan gelen insanlar, Mahavira’yı ilahlaştırdıkları gibi
mabedler de inşa etmişlerdir.9
Oldukça güzel bir şekilde inşa edilen Caynist mabedlerine heykeller
yerleştirildiği, bu heykellere ilahiler söylenip meyve ve sebzelerin sunulduğu
nakledilmektedir.10
Caynist mabedlerde icra edilen ibadet, Mahavira’dan önce yaşamış olan ve 23
muallim olarak bilinen Tirthankaralar olduğu belirtilen bu heykellere dua etmek
ve onlardan yardım dilemek şeklinde olmayıp, sadece Tirthankaralara duyulan
sevgi ve saygının ifşa edilmesi şeklinde olmaktadır.11
Sihizm’de
dini ve sosyal faaliyetlerin merkezi olarak "Amritsar Altın Mabedi”
gösterilmektedir. Buraya hac ibadetinin yapılması Sihler için büyük önem arz
etmektedir. Kutsal kitapların burada saklandığı bildirilmektedir. Bunun yanında
Sihizm’de mahalli mabedlerin bulunduğu ve bunlara “Gurdwara” denildiği ifade
edilmektedir. Bu mahalli mabedlerde yapılan ibadet, Sihlerin kutsal
kitaplarından bölümler okumalarından ibaret olmaktadır.12
Taoizm’deki
mabedlerin ilk olarak ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir.
Zuhurundan yıllar sonra ortaya çıktığı sanılan Taoist mabedler birden fazla
bölümden meydana gelmektedir. Bu mabedlere, Taoizm’deki tanrıların heykelleri
koyulmaktadır. Taoizm’deki mabedlerin şekli ve fonkisyonu ve buralarda eda
edilen ibadetler, Budizm’dekilere oldukça benzemektedir.13
Konfüçyüsçülük’te
mabedlerin ortaya çıkışı, Konfüçyüs’ün ölümünün ardından, dönemin hükümdarının
onun adına bir mabed inşa ettirmesiyle başlamıştır. Günümüzde en önemli mabedin
Çin’de bulunan “Gök Mabed” olduğu ifade edilmiştir. Ziyaretçilere açık olan Gök
Mabed’in, bir zamanlar imparatorluğa ait fermanların okunduğu yer olduğu, ancak
1952 yılından sonra bu mabedin, Çin’de kutlanılan 1 Mayıs gösterilerinin
seyredilmesi için kullanıldığı belirtilmiştir. Geçmiş zamanlarda Çin’in değişik
yerlerine yapılan Konfüçyüs mabedlerin çoğu, 20. yüzyılın getirdiği fikri
akımlardan dolayı ya tahrip edilmiş ya da okul, hastane gibi asıl amacının
dışında kullanılmıştır.14
Şintoizm,
Japonya’nın resmi dinidir. Bugün Japonya’da yaklaşık 100.000 Şinto mabedinin
bulunduğu sanılmaktadır. Bu mabedlerden en önemli olanı ise Güneş Tanrıçası
Amaterasu adına yapılmış olandır. Tanrıların evi olarak görülen Şinto
mabedlerinde kılıç, mücevherli taş ve Amaterasu’nun heykeli bulunmaktadır. Bu
mabedlerde eda edilen ibadetler, rahipler tarafından idare edilmekte ve
ibadetin, dua okumak, pirinç ve pirinç şarabı sunmaktan müteşekkil olduğu
belirtilmektedir.15
Hıristiyanlıktaki
ibadet yerlerini ifade etmek için kullanılan kelime “kilise”dir.Yunanca
“eklesya” (Ecclesia) kelimesinden gelen kilise, kelime olarak “cemaat, meclis”
anlamına gelmektedir. Hıristiyanlıktaki ibadetlerin icra edildiği mekanı ifade
etmek için kullanılan kilise, bir cemaat olarak Hıristiyanları ifade etmek için
de kullanılmaktadır.16
Hıristiyanlığın
ilk dönemlerinde, bu dinin inananları sinagoglarda bir araya gelmiştir. İsa’nın
çarmıha gerilerek can vermesinden sonra evlerde toplanan ilk Hıristiyanlar,
sinagoglardan bağımsız olarak belli mekanlarda bir araya gelmiş ve böylece M.S.
2. yüzyılda kiliselerin ilk tohumları atılmıştır.17 Ancak, Roma devleti tarafından resmi olarak
tanınmayan Hıristiyanlar, mülk edinme hakları olmadığı için herhangi bir binayı
kilise olarak tahsis edememiştir. Kilise’nin, fiziki ve fonksiyonel bir kurum
olarak ortaya çıkması ise Roma devletinin Hıristiyanlığı resmi devlet dini
olarak tanımasıyla başlamıştır. Bu tarihten sonra, Hıristiyanların bulunduğu
dünyanın her yerine kiliseler açılmıştır.18
Kiliselerin
ortaya çıkmasıyla beraber, bu kurumda çalışacak din görevlileri de kendilerini
göstermeye başlamıştır. İlk zamanlarda presbiterler, piskoposlar ve deaconlar
şeklindeki hiyerarşiye sonraki yıllarda yeni kademeler eklenmiştir.19 Mabed yeri olarak
kilisenin tek olmasına karşın, çeşitli Hıristiyan mezheplerinin varlığı bu
kutsal mekanlarda icra edilen ibadetlerin birbirinden farklılık göstermesine
yol açmıştır.20
İslamda,
Müslümanların ibadet ettikleri mekanları ifade eden çeşitli kelimeler vardır.
Mescid, cami, namazgah bunlardan bazılarıdır. Arapça bir kelime olan “mescid”,
secde edilen yer demektir. Terim olarak ise Müslümanların ibadetlerini eda
ettikleri mekanı ifade eder. Namazdaki en önemli rükun olan secdeye nisbeten,
İslamdaki mabedlere mescid denildiği düşünülmektedir. Bunun yanında toplayan,
bir araya getiren anlamına gelen “cami”, sadece Cuma namazı kılınan mescidler
için kullanılmıştır. Çeşitli yerlerde üstü açık olarak inşa edilen mescidlere
de namazgah denilmiştir.21
Ancak, en genel anlamda, İslamda ibadetin dünyanın her yerinde eda edilebilir
olmasından dolayı, müsait olan her yer mescid olarak nitelendirilmiştir.22 Bunların dışında,
İslam literatüründe, hem mescid hem de kıble olan Kâbe bulunmaktadır. İlk insan
Hz. Adem (a.s.) tarafından yapıldığı sanılan23 Kâbe, aynı zamanda İslamdaki hac ibadetinin merkezidir.24
İslamın
ilk dönemlerinde, çoğu dinde olduğu gibi, mescid veya cami bulunmadığı için ilk
Müslümanlar evlerde toplanmıştır. Siyasi sebeplerden dolayı inşa edilemeyen
mescidler, aradan uzun zaman geçmeden, Hz. Muhammed (s.a.v.) zamanında
yapılmaya başlanmıştır.25
26 Ortaya çıkışları
ile beraber İslam toplumunun ayrılmaz bir sembolü olan mescidler hem Hz.
Peygamber zamanında hem de ondan sonraki asırlarda, Müslümanların dini ve
sosyal yaşamlarında önemli rol 26
oynamıştır.
·
2. Yahudilikte Mabed
Yahudilikteki
mabed olgusunu tarihi olarak üçe ayırmak mümkündür. Bunlar İbrahim’den Musa’ya
kadar olan dönem, Musa’dan Süleyman’ın kendi adıyla meşhur olan Süleyman
Mabedi’ni inşa ettiği zamana kadar geçen dönem ve son olarak Süleyman
Mabedi’nin yıkılmasından sonra kurumsallaşan sinagog dönemidir.
Yahudi
tarihine bakıldığında farklı zaman dilimlerinde çeşitli ibadet yerleriyle
karşılaşılmaktadır. Atalar döneminde, göçebe bir hayat süren Yahudilerin
ibadetlerini yerine getirmek amacıyla konakladıkları yerlerde veya önemli
gördükleri mekanlarda mezbah yaptıkları rivayet edilmektedir. Şekem,27 Beytel,28 Mamre,29 Beer-şeva,30 gibi yerler bu
mekanlar arasında bulunmaktadır.31 Buralarda yapılan ibadetlerin ise bireysel
olarak kesilen kurbanlardan ve duadan oluştuğu ve sadelik arz ettiği
söylenmektedir. Bu dönemde ibadetin önemli bir parçası olan toplu ibadetlerin
olmadığı, o zamanki şartların buna imkan vermediği düşünülmektedir.32
Yahudiliğin
kurucusu olarak kabul edilen Musa ile birlikte ibadet ve mabed atalar dönemine
bakarak farklılık arz etmiştir. Bu dönemde din adamları kurumu, Ahit Sandığı,
çeşitli ibadet şekilleri ortaya çıktığı gibi ibadetlerin topluca yapıldığı
mabed görevi gören Mişkan da varlığını göstermiştir.33
“Çadır”
(İngilizce, Tabernacle) anlamına gelen Mişkan,34 Yahudilerin göçebe hayatı sürdükleri dönemde ve
Filistin’e yerleşmelerinin ilk zamanlarında35 ibadetlerini eda edebilecekleri mabed olarak
kullanılmıştır. Taşımada kolaylık sağlaması için parçalanıp sonra bir araya
getirilebilen Mişkan, Musa’nın Sina dağındayken Tanrı’dan aldığı emir
doğrultusunda yapılmıştır.36
Tanrı’nın böyle bir istekte bulunması, onun, Yahudilerin arasında yaşamak
istemesinden kaynaklanmıştır.37
Musa,
ölçülerini ve şeklini Tanrı’dan aldığı38 Mişkan’ın yapılmasına hemen başlanılmasını emretmiştir.
Mişkan için gerekli hazırlıklar hızlı bir şekilde yerine getirilmiş, burada
kullanılacak eşyaların yapımına hemen başlanmıştır.39 Mişkan’ın yapılması için Yahudiler, büyük
fedakarlıklarda bulunmuş, ellerindeki altın, gümüş, bakır, yün, keten, keçi
kılı ve hayvan derilerini bağışlamışlardır.40 Öyle ki, halkın getirdikleri çok fazla
olduğundan Musa, ikinci bir emir vererek artık hiç kimsenin bağışta
bulunmamasını istemiştir.41
Yoğun çalışmalar neticesinde Mişkan, yaklaşık altı ayda bitirilmiş ve Musa
tarafından ibadete açılmıştır.42
Ölçüleri
ve nasıl olacağı en ince ayrıntısına kadar verilen43 Mişkan’ın uzunluğunun 30 kubit,44 genişliğinin ve
yüksekliğinin ise 10’ar kubit olduğu belirtilmektedir.45 Mişkan’ın, Kutsal Yer ve Kutsallar Kutsalı
olmak üzere iki bölümden meydana geldiği ve bunların bir perde ile ayrıldığı
bildirilmektedi. Uzunluğu 20 kubit olarak belirtilen Kutsal Yer’de, nasıl
olacağı Tevrat’ta belirtilen takdime ekmeği masası,46 yedi kollu şamdan47 ve buhur sunağı48 bulunduğu; Kutsallar Kutsalı’nda ise sadece
Ahit Sandığı’nın49 yer
aldığı nakledilmektedir. Mişkan’a doğu tarafından girildiği ve bir perdenin bu
girişi kapattığı da kaynaklarda geçmektedir.50
Tanrı,
Mişkan’ın, uzunluğu 100 kubit genişliği de 50 kubit olan dikdörtgen bir avlunun
içinde bulunması istemiştir. Bu avlunun nasıl olması gerektiği de yine Tanrı
tarafından bildirilmiştir.51
Avlu’nun batı tarafına kurulan52
Mişkan’ın önüne, Tanrı için kesilen kurbanların yakıldığı ve ölçüleri ve şekli
en ince ayrıntısına kadar belirtilen bir sunak53 yerleştirilmiştir.54
O
dönemde Yahudi hayatında önemli bir yeri olan Mişkan, Yahudilerce kutsal kabul
edilmiştir.55
Çünkü, Musa, uzun yıllar dini faaliyetleri buradan idare etmiştir.56 Bunun yanında,
Tanrı ile Musa’nın burada iki arkadaş gibi yüz yüze konuşmuş,57 Musa’nın Tanrı’yla
görüşmek için Mişkan’a girmesinin ardından bir bulut gelip konuşma bitinceye
kadar bu mabedin girişini kapatmıştır.58 Ayrıca, Yahudiler, ibadetlerini burada eda
etmiş,59 Tanrı’yla
bir şekilde iletişim kurmak istediklerinde ise buraya gelmişlerdir.60 Ahit Sandığı’nın
Mişkan’daki Kutsallar Kutsalı’nda saklaması da bu mabedin kutsiyetini arttıran
bir başka unsur olarak değerlendirilmiştir.61
Tanrı
ile peygamberin özel görüşmelerini burada yapmaları ve insanların ibadet için
burada toplanmalarından dolayı Mişkan’a, aynı zamanda, “Buluşma (Toplanma)
Çadırı”62 denildiği
Tevrat tarafından bildirilmiştir.63
Mişkan’ın
bu yapısal özelliğine değişik sembolik anlamlar yükleyenler olmuştur. Buna
göre, Mişkan’ın kapısının doğuda olması güneşin doğuşuyla ilişkilendirilirken
Kutsal Yer ile Kutsallar Kutsalı’nın bir perde ile ayrılması cennet ile
gökyüzünün birbirinden ayrılması olarak yorumlanmıştır. Mişkan’ın önündeki avlu
ise dünya olarak değerlendirilmiştir.64
Tanrı’nın
Musa aracılığıyla bildirdiği emri gereğince ve onun verdiği şekillere ve
ölçülere göre büyük fedakarlıklar neticesinde yapılan Mişkan, yaklaşık dört
asır Yahudilerin dini merkezi olmuştur. Ancak, Davud’un Kudüs’ü fethetmesi ve
burada oğlu Süleyman’ın kalıcı bir mabed yapması neticesinde görevi sona eren
Mişkan veya diğer adıyla Toplanma Çadırı tarihe karışmıştır. Bunun yerini ise
Yahudiler için kıyamete kadar önemini koruyacak olan “Süleyman Mabedi”
almıştır.
·
I.
BÖLÜM
MABED’İN
İNŞA EDİLMESİ VE MİMARİSİ
·
A.
MABED’İN İNŞA EDİLMESİ
·
1. Mabed’in İnşa Düşüncesi
Davud,65 M.Ö. 1000
yıllarında66 Kudüs
şehrini fethetmiş, onu kendi kültür değerlerine ve yaşam biçimine ve o dönemin
sosyal ve ekonomik şartlarına uygun olarak imar etmiştir. Çevre devlet ve
toplumların muhtemel saldırılarına karşı etrafı surlarla çevrilen Kudüs daha
sonra Davud tarafından Yahudi toplumunun dinî ve siyasî başkenti yapılmıştır. 67
Kudüs’e
yerleşen Davud, kendisini düşmanlarından koruyacak ve sosyal ihtiyaçlarına
cevap verecek bir saray yaptırmıştır. Davud, daha sonra Yahudi toplumu için
önemli olan ve o zamana kadar bir çadır (Mişkan, Buluşma Çadırı) içinde bulunan
“Ahit Sandığı”nı,68
o dönem şartlarında bir şölen ve festival havasında, törenle Kudüs’e
getirmiştir. Sandığın getirilişi esnasında sevinç çığlıkları atılmış, çalgı
aletleri eşliğinde ilahiler söylenmiş ve kurbanlar kesilmiştir.69 Kudüs’e getirilen
Ahit Sandığı Yahudi toplumu ve Mabed için apayrı bir anlam ifade etmiş ve adeta
onların “Tanrı ile ilişkilerinin anahtarı” olarak kabul edilmiştir. 70
Davud’un
Ahit Sandığı’nı Kudüs’e getirmesindeki amacının, Kudüs’ü, İsrail’in dini bir
merkezi yapmak olduğu bildirilmiştir.71 Davud’un, 12 Yahudi kabilesinden hiç birine ait
olmayan Kudüs’ü merkez yapması onun için siyasi bir başarı olarak
değerlendirilmiştir.72
Davud,
dînî ve siyasî birliği sağladıktan73 sonra güven içerisinde sarayında ikamet etmeye
başlamıştır. Ancak, bu dönemde Ahit Sandığı için hala sabit bir mekanın mevcut
olmadığı rivayet edilmiştir. Ahit Sandığı’nın bu durumu ise lüks içinde yaşayan
Davud’u rahatsız etmiştir. Bundan dolayı Davud, Peygamber Natan’a, kendisinin
sedir ağacından yapılmış bir sarayda oturduğunu, Tanrı’nın Ahit Sandığı’nın ise
hala bir çadırda bulunduğunu hatırlatmış ve hem Ahit Sandığı’nın korunacağı hem
de Tanrı’nın evi olarak kabul edilecek görkemli bir mabed yapmayı düşündüğünü
iletmiştir. Natan ise Davud’a, Tanrı’nın onun yanında olduğunu belirtip
istediği her şeyi yapabileceğini söylemiştir. Fakat, Natan, konuşmanın geçtiği
günün gecesinde Tanrı tarafından uyarılmış ve ondan Davud’a “Mabed’i kendisinin
yapmayacağını, onun, kendi soyundan gelen başka biri tarafından yapılacağını
bildirmesi” istenmiştir.74
·
2. Mabed’in Yerinin Tespiti
Davud’un
yapmak istediği ancak Tanrı’nın bu görevi başkasının yerine getireceği ve bu
kişinin onun soyundan gelecek birisinin yapacağı bildirilen Mabed’in ilk
zamanlarda nereye inşa edileceğinin belli olmadığı rivayet edilmiştir. Bu
nedenle, Mabed’in yeri konusunda çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Bunlar
arasında Yahudilerce kutsal sayılan ve yaratılışının ardından işlediği günahtan
dolayı dünyaya indikten sonra Adem’in, daha sonra onun çocukları Habil ile
Kabil’in kurbanlarını sundukları,75 tufandan sonra Nuh’un sunak yaptığı,76 İbrahim’in oğlu
İshak’ı kurban etmek için seçtiği77 yer olan Yevuslu Aravna’nın78 harman yeri Mabed’in inşası için uygun
bulunmuştur.
Buranın
Mabed yeri olarak seçilmesindeki tarihi arka plan kadar, bütün kabileleri
tatmin edecek sosyo-politik ortak bir mekanın olması79 ve Yahudi toplumu arasında çıkan salgın hastalıkları80 gidermek için
yapılan bir sunağa sahip bulunması da önem arz etmiştir. Yahudi kaynaklarında
uzun ve dikkatli bir araştırma sonucu belirlenen bu mekana, özellikle, Tanrı
tarafından işaret edilmiş81
ve bu yerin asla değiştirilemeyeceği bildirilmiştir.82
Mabed
için seçilen yerin, günümüzde Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa olarak bilinen
tarihi eserlerin bulunduğu ve İslam literatüründe Harem-i Şerif83 olarak
nitelendirilen yere rastladığı sanılmaktadır. 84 Ancak, Mabed’in Harem-i Şerifin neresine
inşa edildiği kesin bir şekilde ve bu konuda görüş ayrılıkları bulunmaktadır.85 Buna göre Mabed’in
tam olarak nerede olduğu hususunda genelde üç görüş zikredilmektedir. Bunlardan
birinci görüşe göre Haremü-i Şerifin ortasına inşa edilmiş olan Kubbetü’s
Sahra’nın bulunduğu yerdedir.86
İkinci görüşü savunanların iddiaları Süleyman Mabedi’nin Kubbetü’s Sahra’nın
kuzeyinde yer aldığı87
yönündeyken üçüncü görüş bunun tam zıddı olup Mabed’in Kubbetü’s Sahra’nın
güneyinde88 olduğu
şeklindedir.89
·
3. Mabed’in İnşası İçin Yapılan
Hazırlıklar
·
a. Davud Dönemi
Davud,
Mabed’i kendi yapmak istemiş90
ve bu idealini gerçekleştirebilmek için bütün gücüyle çalışarak hazırlık
yapmıştır.91 92 Ancak, Tevrat’ta
yer alan “Ama RAB bana (Davud), ‘Sen çok kan döktün, büyük savaşlara
katıldın’ dedi, ‘Benim adıma tapınak kurmayacaksın. Çünkü yeryüzünde gözümün
önünde çok kan döktün.”91
ifadelerinden de anlaşılacağı gibi, Davud’un Mabed’i yapma düşüncesi, Tanrı
tarafından takdirle karşılanmasına93 rağmen katıldığı savaşlardaki kan dökücü rolü
nedeniyle, Mabed’in onun tarafından yapılmasına izin verilmemiştir.94 Gerek Tevrat’taki
bu cümlelerden gerekse Peygamber Natan’ın Davud’a ilettiği “Mabed’i yapacak
olan kişinin onun kendi soyundan gelen başka bir kişi olacaktır"95 şeklindeki
ifadesinden Mabed’in daha sonra Davud’un oğlu Süleyman zamanında yapılacağı
anlaşılmaktadır. 96
Her
ne kadar Davud, Mabed’i kendi yapamamış ise de, oğlu Süleyman’a onun için bir
yer, masraflarının karşılanması için hazineler,97 Mabed’in hizmetinde bulunmak için kahinler ve
Levililer bırakmıştır.98
Ayrıca, Davud, devlet imkanlarına ilave olarak kendi servetinden de katkıda
bulunmuştur.99
Mabed’in,
Yahudi toplumu için oldukça önemli bir yere sahip olmasından dolayı çeşitli
toplumsal katmanların onun yapılmasına maddi manevi katkıları olmuştur.
Nitekim, bu çerçevede boy başları, oymak önderleri, subaylar, saray
yöneticileri ve halk kesimi Mabed’in yapımına oldukça yüksek miktarlarda altın,
gümüş, tunç, demir ve değerli taşlarla yardımcı olmuştur.100
Davud,
Mabed için elinin altında bulunan bütün birikim ve imkanlara ilave olarak Tanrı
tarafından kendisine bildirilen Mabed’in ayrıntılı planını da Süleyman’a teslim
etmiştir. Ayrıca, Mabed’de kullanılacak eşyaların nasıl olacağından nereye konulacağına,
bunların yapımı için gerekli olan malzemelerin miktarına varıncaya kadar bütün
bilgileri ona iletmiştir.101
·
b. Süleyman Dönemi
İsrailoğulları’na
eşşiz başarılar kazandıran Davud’un oğlu Süleyman’ın Yahudiler için apayrı bir
yeri vardır. Yahudiler Süleyman dönemini, barış, zenginlik ve güvenlik
açısından tarihte benzerine rastlanılmamış bir dönem olarak
değerlendirmektedir.102
Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat, Süleyman dönemini anlatırken,
İsrailoğulları’nın nüfus açısından kalabalık olduklarını, istediklerini yiyip
içtiklerini, topraklarının Fırat ırmağından Filistin’e, oradan da Mısır
sınırına kadar uzandığını söylemektedir.103
Tanrı’nın,
Ahit Sandığı’nı barındıracak ve Yahudi toplumu için merkezi bir yer olacak olan
Mabed’in, Süleyman tarafından yapılmasını istemesi, o dönemin barış, saadet ve
huzur açısından oldukça müsait olmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Tanrı,
inşa edildiği günden günümüze kadar önemini koruyacak ve bir çok önemli olayda
yer alacak Mabed’in Süleyman tarafından yapılması yönündeki isteğini ise
Davud’a Tevrat’ta geçen şu ifadelerle bildirmiştir: “Ama barışsever bir
oğlun olacak. Onu her yandan kuşatan düşmanlarından kurtarıp rahata
kavuşturacağım. Adı Süleyman104
olacak. Onun döneminde İsrail’in barış ve güvenlik içinde yaşamasını
sağlayacağım. Adıma bir tapınak kuracak olan odur. O bana oğul olacak, ben de
ona baba olacağım. Onun krallığının tahtını İsrail’de sonsuza dek sürdüreceğim”105 Mabed’i
yapmayı çok istemesine rağmen Davud, Tanrı’nın bu isteğine boyun eğmiş ve oğlu
Süleyman’ı yanına çağırarak onu Tanrı adına, Yahudi toplumu için kutsal
sayılacak bir Mabed yapmakla görevlendirmiştir.106
Süleyman,
babası Davud’un ölümünden sonra,107 Baş Kâhin ve on iki kabile liderlerinin
desteklerini alarak babasının tahtına geçmiştir. Süleyman’ın, İsrail halkına
kral olmasından sonraki ilk işi Mısır ve Sur krallarına mektuplar yazarak daha
önce babasının Mabed için yaptığı hazırlıkları108 devam ettirmek olmuştur.109 Süleyman’ın tahta geçer geçmez Mabed’in
yapımına öncelik vermiş ve bunun için hemen hazırlıklara başlamıştır. Çünkü,
krallığını, babası Davud’a verilen ilahî vaadin yerine getirilmesi için bir
süreç olarak değerlendirmiştir.110
·
3. Mabed’in İnşası
Süleyman,
krallığının dördüncü yılının ikinci ayı olan Ziv111 (İyyar) ayında (M.Ö. 964 dolaylarında)112 babası Davud’un,
üzerinde sunak yaptığı ve Yahudi tarihinde önemli olayların vuku bulduğuna
inanılan Yevuslu Aravna’nın harman yerinde Tanrı için tarih boyunca
hafızalardan silinmeyecek ve sonradan Yahudi dini hayatının şekillenmesinde
büyük rol oynayacak olan Mabed’i yapmaya başlamıştır.113 Tevrat’ın bize bildirdiğine göre Süleyman,
Mabed’in yapımına Yahudilerin Mısır’dan çıkışının dört yüz sekseninci yılında
başlamıştır.114
Süleyman’ın
inşa edeceği Mabed’in o zamanki şartlar içerisinde değerlendirildiğinde büyük
ve görkemli olacağı rivayet edilmiştir.115 Ancak, böyle bir Mabed’in yapımının
Süleyman’ın tek başına kaldırabileceği bir iş olmadığı bildirilmiştir.116 Bu nedenle,
Süleyman, daha önce Davud’un sarayının yapımında büyük emeği geçen117 ve Davud’la
yakın dostluğu bulunan Sur Kralı Hiram’dan, babasının savaşlar nedeniyle
yapamadığı Mabed için yardım istemiştir.118 119 Bunun
üzerine Hiram, eski bir dostunun oğlundan gelen bu haberden dolayı mutlu
olduğunu belirtmiş ve Süleyman’a, Mabed’in inşaatı esnasında gereken yardımı
yapacağını söylemiştir. Ancak, Hiram, yapacağı yardımların karşılıksız olmaması
gerektiğini ifade etmiş, Süleyman’dan sarayının yiyecek gereksiniminin
karşılanmasını talep etmiştir.
Süleyman’ın
yardım çağrısına, sarayının ihtiyaçlarının karşılanması koşuluyla olumlu cevap
veren Hiram, Mabed’in yapımına başlanmasıyla yardım çalışmalarına hız
vermiştir. Hiram, öncelikle Süleyman’ın istediği tomrukları, Lübnan’dan denize
indirtmiş, sonra da Fenikeli denizcilerin120 yardımıyla ve sallar kullanarak Yafa’ya kadar
getirtmiştir. Buradan da Süleyman, tomrukları alıp Mabed’in inşa edileceği
Kudüs’e götürmüştür.121
122 123 Hiram, böylece
Süleyman’a arzu ettiği sedir ve çam tomruğunu sağlamıştır. Süleyman da yapılan
bu büyük yardımlar karşılığında Hiram’a, sarayının yiyecek gereksinimi olarak
her yıl yirmi bin kor (yaklaşık 3500 ton) buğday, yirmi kor (yaklaşık 4400 lt.)
saf zeytin yağı, arpa ve şarap vermiştir. Bunlarla da yetinmeyen Süleyman,
Hiram’a ayrıca yirmi tane sınır kasabası bırakmıştır.124
Süleyman,
sonradan kendi adıyla anılacak olan Mabed’in yapımında muhtelif görevlerde
çalışacak olan ve sayıları yüz binlere ulaşan bir işçi ordusu toplamıştır. Bu
işçilerden otuz bininin İsrail halkından olduğu rivayet edilmiştir. Bu
işçilerden 10 bini, sırayla olmak üzere, Mabed’de kullanılacak keresteyi kesmek
için Lübnan dağlarında çalışan işçilere yardım etmek üzere gönderilmiş,125 bir ay Lübnan’da
kaldıktan sonra işçiler, iki ay da evlerinde kalmışlardır.126 Süleyman’ın mevcut otuz bin Yahudi işçiden
başka, Yahudi olmayıp yük taşımada kullanılan yetmiş bin, dağlarda taş kesmek
için çalıştırılan seksen bin127
işçisinin daha bulunduğu ifade edilmiştir. 3300 veya 3600128 kişi de işçilerin çalışmalarını denetleyerek
işlerin yolunda gitmesini temin etmeye çalışmıştır.129 İşçilerin başında ise Sur kralı Hiram’ın
gönderdiği ve aynı zamanda onunla adaş olan, tunç işlemede bilgili, deneyimli ve
usta olan Hiram’ın130
olduğu bildirilmiştir.131
Mabed’in
yapımında kullanılacak malzemelerin her biri değişik yerlerden getirilmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi keresteler Lübnan’dan, Mabed’in değişik yerlerinde
kullanılan tunç madeni, Süleyman’ın bakır madenlerinden temin edilmiştir.
Özellikle kaplamalarda kullanılan altın ve fildişi132 uzaklardan, Güney’den getirilmiştir. İnşaatta
temel malzeme olan taşlar ise Kudüs’ün çevresindeki tepelerden elde edilmiştir.133
Mabed’in
kutsal addedilmesinden dolayı burada kullanılan taşlar, Mabed’e uzak bir yerde,
taş ocaklarında yontulmuştur. Böylece inşaat süresince Mabed’de çekiç ve balta
sesi dahil olmak üzere hiçbir demir aletin sesi duyulmamıştır.134
Mabed’in
duvarlarını sağlamlaştırmak ve desteklemek için kullanılan kerestelerin ve
inşaat esnasında kullanılan taşların yapımındaki yöntemin Filistin ve komşu
ülkelerde yaygın olarak bilinen bir yöntem olduğu nakledilmiştir.135
Yahudi
hayatında önemli bir yere sahip olan Mabed ile ilgili zaman içerisinde çeşitli
efsaneler ortaya çıkmıştır. Bu efsanelerden birine göre, Mabed’in yapım süresi
olan yedi yıl boyunca Mabed’de çalışan işçilerden bir kişi dahi ölmemiş ve
hatta hasta bile olmamıştır. Mabed’in inşaatının başından sonuna kadar bütün
işçiler sağlam ve güçlü oldukları gibi kullandıkları aletler de Mabed tam olarak
ortaya çıkana kadar zarar görmemiştir.136 Bu yüzden, inşaat herhangi bir şekilde
kesintiye uğramadan devam etmiştir. Mabed’in İsrail Tanrısına adanmasından
sonraysa, kafirlere ve onların tanrılarına benzer mimari eserler yapmamaları
için bütün işçiler ölmüştür. İşçiler, Mabed’in yapımı esnasında gösterdikleri
çalışmanın karşılığını öbür dünyada elde edeceklerine inanmışlardır. İşçilerin
başı olan, inşaatın istenildiği şekilde gitmesini sağlayan ve Mabed’in
yapımında büyük emeği geçen Hiram ise Cennete canlı olarak girmekle
ödüllendirileceğini ummuştur.137
Süleyman’ın
saltanatının dördüncü yılında (M.Ö. 964) başlayan Mabed’in inşası, saltanatının
on birinci yılının sekizinci ayı olan Bul138 (Markesvan) ayında (M.Ö. 957) tasarlandığı
biçimde bütün ayrıntılarıyla tamamlanmıştır. Yakın doğudaki kralların,
saraylarının yakınında inşa ettikleri tapınaklara benzer bir şekilde, bir
kraliyet kompleksi139
içinde yer alan140
Mabed’in yapımı Süleyman’ın yedi yılını141 almıştır.142 Ancak Mabed’in etrafında bulunan kraliyet
sarayının143 ise
o tarihte henüz bitmediği nakledilmiş, saray ve diğer kraliyet binalarının tam
bir kompleks olabilmesi ise otuz yıl sonra gerçekleşmiştir.142 143 144
·
B.
MABED’İN MİMARİSİ
·
1. Arkeolojik Bulgular Işığında
Mabed’in Mimarisine Genel Bir Bakış
Süleyman
Mabedi’nin ihtişamını ortaya koyan dekorasyonları ve çeşitli ihtiyaçlara cevap
vermek için yapılan mobilyaları gibi Mabed’in planı da Mısır’dan Mezopotamya’ya
kadar muhtelif mimari eserlerde kullanılan planların tipik bir örneğidir.145
Kudüs
şehrinin fethedilmesine kadar göçebe olarak yaşayan Yahudiler önceden küçük
eserler yaparak kazandıkları mimari tecrübeleri vardı. Ancak, bu tecrübe,
devletin resmi dininin sembolü niteliğinde olacak olan Süleyman Mabedi’ni inşa
etmek için yeterli olmadığından Yahudiler, büyük bir malzeme kültürüne sahip
olan Kenanlılardan yardım istemişlerdir.146 Günümüzde, Süleyman Mabedi’yle ilgilenen bir
çok uzman, Süleyman Mabedi ile M. Ö. 1500 ile 1000 yılları arasında Filistin
topraklarında yaşayan ve daha önce Yahudi kültür ve sanatına güçlü bir etkisi
bulunduğu sanılan Kenan ve Fenike kültürleri arasında önemli benzerliklerin
olduğunu belirtmektedir. Mabed’in yapımında önemli bir isim olan Sur Kralı
Hiram’ın ise, Mabed’in yapımına malzeme ve zanaatçı tedarik ederek katkıda
bulunmasının biraz önce ifade edilen görüşü desteklediği düşünülmektedir.147
Bazı
arkeolojik veriler Süleyman Mabedi’nin o dönemin mimari kültüründen
etkilendiğini göstermektedir. Suriye’nin bazı bölgelerinde yapılan arkeolojik
kazılar neticesinde Süleyman Mabedi’nin yapıldığı döneme ait tapınaklar gün
yüzüne çıkartılmıştır.148
Uzmanlar, bu yapıların üç bölümden meydana geldiğine vurguda bulunarak Süleyman
Mabedi ve bu tapınaklar arasında benzerlikler olduğuna dikkat çekmişlerdir.149 Süleyman
Mabedi’nin en arka bölümünde bulunan keruv150 heykellerinin Asur saraylarını süsleyen sfens
tarzı gardiyan yaratıklara benzemesi başka bir ortak nokta olarak ifade
edilmiştir.151
Ancak, ortaya çıkartılan tapınakların, plan itibariyle her ne kadar Süleyman
Mabedi’ne benzeseler de büyüklük ve ihtişam açısından kesinlikle bu Mabed’le
kıyaslanamayacağı belirtilmiştir.152
Süleyman
Mabedi, plan itibariyle o dönemki Yakın Doğu mimarisinden etkilenmesine rağmen
kullanım açısından diğer tapınaklardan tamamen farklı olmuştur. Çünkü, Yahudi
inancına göre, Tanrı’nın bizatihi kendisi Süleyman Mabedi’nde oturmazdı.
Süleyman Mabedi, sadece Tanrı’nın ilahi varlığının (Şekina), insanların
kalplerini Tanrı’ya yönlendirmek için dinlendiği bir yer olarak görülmekteydi.
Bu düşüncenin açık bir ifadesi Mabed’in Tanrı’ya adanması esnasında Süleyman’ın
yaptığı duada153
görülebilir.154
Yahudi
terminolojisine göre, Süleyman’ın yaptığı Mabed, “Birinci Mabed” olarak
nitelendirilmekte ve doğal olarak en büyük ilgi ve tartışma bu Mabed üzerinde
yoğunlaşmaktadır.155
Uzmanların genellikle kabul ettiği görüşe göre Süleyman Mabedi, Kudüs’teki
Haram-i Şerifin bulunduğu dağ sırtının orta bölümünde yer alan Kubbetü’s
Sahra’nın olduğu yere inşa edilmiştir.156 Ancak, Mabed’in tarih boyunca çeşitli büyük
saldırılara maruz kalması ve yerinin Romalılar, Araplar ve Haçlı Seferleri
zamanında büyük oranda değiştirilmesinden dolayı Süleyman Mabedi’nin Harem-i
Şerifin tam olarak neresinde bulunduğu bilinmemektedir.157
Tevrat’ta,
Süleyman Mabedi’nin planıyla ilgili detaylı bilgilerin yer almasına karşın bu
bilgilerin birbirinden farklılık göstermesi, günümüzde, Süleyman Mabedi’nin
kesin planının çizilebilmesine engel teşkil etmiştir.158 Buna rağmen, günümüze kadar, Süleyman
Mabedi’nin planının çizilmesi için farklı bilgilere dayanılarak değişik
çalışmalar yapılmıştır. Çeşitli noktalarda farklılık arz eden bu planlar
arasında en güvenilir olanının ise Howland ve Garber’in çizdiği plan olduğu
belirtilmiştir.159
Süleyman
Mabedi’nin, Süleyman’ın yaptığı kraliyet kompleksinin sadece bir parçası
olmasına rağmen bu kompleksteki en büyük yapı olduğu nakledilmiştir. Günümüzden
yaklaşık 3000 sene önce yapılan Mabed’in ölçüleri, o zamanki şartlar içerisinde
oldukça büyük olarak değerlendirilmiştir. İçten içe uzunluğu 60, yüksekliği 30,
genişliği 20 kubit160
olan böyle bir Mabed’in, genel olarak Yahudi halkından ziyade Tanrı için161 yapıldığı ifade
edilmiştir.162
Mabed’in yıkılmasından sonra yazılan Hezekiel Kitabı’nda ise Süleyman
Mabedi’nin uzunluğu 100 kubit olarak verilirken genişliği de 50 kubit
belirtilmiştir.163
Ancak, Süleyman Mabedi’nin bölümlerini, Yan Odalarını ve aradaki duvarları da
hesaba kattığımızda Hezekiel’de verilen bu rakamlara yaklaşık olarak
ulaşılabilmektedir.164
Kare
şeklindeki büyük taşları ve sedir direkleri ile dikdörtgen şeklinde bir yapı
olan Süleyman Mabedi, Mısır tapınaklarında olduğu gibi, kapısı doğuda olmak
üzere, doğudan batıya doğru uzanmıştır.165
·
2. Mabed’in Bölümleri
Alışılmış,
önasya planı üzerine yapılan Süleyman Mabedi,166 içerisinde Ahit Sandığı’nın saklandığı
Kutsallar Kutsalı, Kutsal Yer ve Mabed’i kutsal olmayan yerden ayırmak için
yapılmış olan Eyvan’dan oluşmuştur. Süleyman Mabedi’ndeki en kutsal yer adından
da anlaşılacağı gibi Kutsallar Kutsalı’dır. Bu nedenle Süleyman Mabedi’nin
bölümlerini anlatırken bu yerden başlamayı uygun görüyoruz.
·
a. Kutsallar Kutsalı
En
Kutsal Yer (The Most Holy Place),167 Tapınak (Shrine) terimleriyle de ifade edilen
Kutsallar Kutsalı’na İbranice’de “arka oda, en iç mekan” anlamlarına gelen
“Debir” denilmektedir.168
Bir iç oda (Inner House)169
niteliğinde olan Kutsallar Kutsalı’nda, Yahudiliğe aykırı mitolojik unsurlar
bir tarafa, mitolojik kültle ilgili bir iz bile bulunmadığı rivayet
edilmektedir. Bununla beraber, Tanrı’nın orada oturduğunu ifade eden herhangi
bir putun da yer almadığı kaynaklarda geçmektedir.170 Kutsallar Kutsalı’nın sadece Ahit Sandığı’nın171 ve keruvların172 bulunduğu bir
oda olduğu nakledilmektedir. Dolayısıyla, Süleyman Mabedi, Yahudi akidesi
açısından tehlike arz eden her hangi bir yapıya haiz olmadığı gibi
putperestliği çağrıştıracak her hangi bir nesneyi de içinde barındırmamıştır.
Süleyman Mabedi, Tanrı’nın fiziksel yapısını ifade etmesinin çok ötesinde
Yahudilerin isteklerini karşılamak için yapılmıştır. Buna göre Mabed, Tanrı’nın
affını ve mağfiretini isteyen Yahudiler için bir kurtuluş yolu olmuştur.173
Kutsallar
Kutsalı, Süleyman Mabedi’nin en arka tarafına (Batısına) yapılmıştır.174 Küp şeklindeki
Kutsallar Kutsalı, iç ölçüleri 20’şer kubit olacak şekilde inşa edilmiştir.175 Kutsallar
Kutsalı ile buranın önünde bulunan Kutsal Yer arasında 10 kubitlik yükseklik
farkının bulunması, muhtelif kaynaklarda değişik şekillerde açıklanmıştır. Bu
açıklamalardan birisi, Kutsallar Kutsalı’nın Süleyman Mabedi’nin ana çatısı
altında bağımsız bir bölüm olarak yapıldığı şeklindedir. Bu bölümün zemin
seviyesinin 10 kubit yukarı kaldırıldığı da başka bir iddiadır. Ancak, en
mantıklı izahın, Kenan tapınaklarında yaygın olduğu gibi, Kutsallar Kutsalı
zeminin biraz yükseltilmesi ve ana çatının altında bulunan Kutsallar Kutsalı’na
ait çatısının biraz aşağıya indirilmesiyle 30 kubitlik mesafenin 20 kubite
düştüğü şeklindeki düşünce olduğu söylenmektedir. Böylelikle, Kutsallar
Kutsalı’ndaki yükseltilen zemininin, üzerinde Ahit Sandığı’nın ve keruvların
bulunduğu bir çeşit platform olarak hizmet ettiği düşünülmektedir.176
Kutsallar
Kutsalı, tabandan tavana kadar sedir tahtasından oluşan bir duvarla177 diğer
bölümlerden ayrılmıştır.178
Bu bölümün bütün duvarları kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek
motifleriyle süslendiği gibi179
tamamı saf altınla kaplatılmıştır.180
Kutsallar
Kutsalı ile Kutsal Yer’i birbirinden ayırması için zeytin ağacından181 bir kapı
yapılmıştır. Genişliği, Süleyman Mabedi’nin genişliğinin beşte biri kadar (4
Kubit) olan bu kapının her iki kanadının üstüne kabartma keruvlar, hurma
ağaçları ve çiçek motifleri işlenmiştir. Bu kabartma keruvlar ve hurma ağaçları
Süleyman tarafından altınla kaplatılmıştır.182 Bu kapıların menteşeleri ise altından
yapılmıştır.183
Kapının kenar pervazlarının, Kutsal Yer’in kapısı ve Mabed’in pencereleriyle
aynı şekle sahip olduğu bildirilmiştir. İçerisi tamamen karanlık olan Kutsallar
Kutsalı’na herhangi bir pencere yapılmamıştır.184 II. Tarihler kitabında, Kutsallar Kutsalı’na
ait olduğu düşünülen lacivert, mor ve kırmızı kumaşlardan yapılmış; üzerinde
keruv işlemeleri bulunan bir perdeden bahsedilmektedir.185 Ancak, bu perdenin Süleyman zamanında inşa
edilen Mabed’e ait olmayıp Süleyman’ın halefi tarafından Mabed’e konulmuş
olabileceği iddia edilmektedir.186
İçerisinde
“On Emir”in bulunduğu Ahit Sandığı’nı barındırmasıyla dikkat çeken Kutsallar
Kutsalı’na, her biri 10 kubit yüksekliğinde ve zeytin ağacından187 yapılmış iki
tane keruv188
heykeli yerleştirilmiştir. Tevrat’ta keruvlarla ilgili verilen bilgilerin kısa
ve yetersiz olmasından dolayı Kutsallar Kutsalı’ndaki keruvların tam olarak
neye benzediği bilinmemektedir.189 Ancak, genel bir şekilde ifade etmek
gerekirse, ebatları bir insandan büyük olan keruvların, Asur, Babil, Mısır,
Kenan ve Hitit abidelerinde bulunan heykellere benzediği rivayet edilmektedir.
Kısmen insan kısmen de hayvan olan ve kanatlı bir yapısı olduğu, ayakta duruyor
olmasıyla da sfenklerden ayrılan190 keruvların hem görünüşlerinin hem de
ölçülerinin aynı olduğu nakledilmektedir. Keruvların, her bir kanadının 5 kubit
uzunluğunda yapıldığı ve kanatlar açıldığında bir uçtan diğer uca toplam 10
kubite ulaştığı ifade edilmektedir. Kanatlarından biri duvara, diğerleri de
ortada diğer keruvun kanadına değecek biçimde bu bölüme konulan keruvlar,
Süleyman tarafından altınla kaplattırılmıştır.191 Ayakta duracak şekilde yapılan keruvlar,
yüzleri ön tarafa gelecek şekilde yerleştirilmiştir.192 Ahit Sandığı da bu heykellerin altına
konulmuştur.193
Keruvların kanatlarını açmış bir şekilde durmaları Ahit Sandığı’nın üzerinde
uçuyorlarmış duygusunu vermektedir.194 Bu durum ise keruvların asıl görevlerinin
Ahit Sandığı’nı korumak olduğu düşüncesini desteklemektedir.195
Ünlü
Yahudi filozofu Philo, Süleyman Mabedi’nde bulunan keruvların, Tanrı’nın iyilik
ve otorite şeklindeki iki sıfatını temsil ettiğini ifade etmiştir.196 197 Yahudilerde genel olarak Ahit
Sandığı’nın üzerinde bulunan keruvların arasında
Tanrı’nın
varlığının bulunduğu yönünde bir inanç olduğu bildirilmiştir.197 Öyle ki, Tevrat’ta, Tanrı’nın Musa’yla
keruvların arasında konuştuğuna işaret eden cümleler bulunmaktadır.198 Bundan dolayı,
Kutsallar Kutsalı’nda Tanrı’nın varlığının hissedildiği söylenmektedir.199
·
b. Kutsal Yer
Tam
Mabed (Temple Proper), Ana Oda (Main Room), Sahın (Nave) gibi değişik
şekillerde ifade edilen ve Kutsallar Kutsalı’nın önünde yer alan Kutsal Yer’e
(Holy Place),200
İbranice’de “Hekal” denilmektedir. Sümerce “E-GAL” kelimesinden türeyen Hekal
“büyük ev” anlamına gelmektedir.201 Süleyman Mabedi’nde icra edilen ibadetlerde
ana bölüm vazifesi görmesi için yapılan Kutsal Yer’in uzunluğu 40,202 genişliği 20,
yüksekliği de 30 kubit203
olup, ebatların yakın doğudaki diğer mabetlerle kıyaslandığında oldukça büyük
sayılabileceği belirtilmektedir.204
Kutsal
Yer’e, servi ağacından yapılmış, 10 kubit genişliğinde iki kapının bulunduğu
bir geçitten geçilerek girildiği nakledilmiştir. Her biri iki kanatlı olup
katlanabilme özelliğine sahip olan bu kapılar çam ağacından yapılmıştır. Bu
kapıların menteşeleri ise Kutsallar Kutsalı’ndaki kapıların menteşelerinde
olduğu gibi altından imal edilmiştir.205 Süslemeleriyle göz alan bu kapıların üstüne
keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleri işlenmiş ve bu işlemelerin üzeri
altınla kaplatılmıştır206
Kutsal Yer’i, Süleyman Mabedi’nin önündeki Eyvan’dan ayırmak için 6 kubit
genişliğinde bir duvar yapılmıştır.207 Süleyman, Kutsal Yer’in bütün duvarlarını
kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleriyle süsletmiştir.208 Bu bölümüne,
Kutsallar Kutsalı’ndan farklı olarak pencereler yapılmış ve bu pencereler,
Kutsal Yer’in yukarısına yerleştirilmiştir.209 Tevrat’ta bu pencerelere, “Kafesli Pencereler”
ifadesiyle değinilmiştir.210
Kutsal
Yer’e, beşi sağda, beşi de solda olmak üzere on adet şamdan211 konulmuştur.212 Bunun yanında, yine beşi sağda, beşi de solda
olmak üzere on tane Takdime Ekmeği Masası da Kutsal Yer’deki eşyalar arasına
yerleştirilmiştir.213 Kutsal
Yer’in, aynı zamanda, altından yapılan, ebatlarının 2x2x3
kubit olduğu rivayet edilen ve Kenan tapınaklarında kullanılan sunaklara
benzediği sanılan214 buhur215 sunağına sahip
olduğu bildirilmiştir.216
·
c. Eyvan
Süleyman
Mabedi’nin girişinde, Kutsal Yer’in önünde bulunan Eyvan, kutsal bölgeyi kutsal
olmayandan ayırmak için yapılmıştır.217 Mabed’in ön cephesini boydan boya kapsayan
Eyvan’ın, Mabed’in genişliğinde olup 20 kubit olduğu nakledilmiştir.218 Uzunluğu
Mabed’den ileriye doğru 10 kubit219 olan Eyvan’ın yüksekliği, hakkında kesin bir
bilgi olmamasından dolayı tartışmalıdır. Kimileri
·
II. Tarihler
kitabındaki bilgiye dayanarak Eyvanın yüksekliğinin 120 kubit220 olduğunu iddia
etmektedir. Buna göre Eyvan’ın, Kutsal Yer’in girişinde bir kule gibi
yükseldiği
sanılmaktadır.221
Kimileri de Süleyman Mabedi hakkında ana kaynak olan Krallar Kitabı’nda,
Eyvan’ın yüksekliği hakkında bilgi verilmemesinden ve bu konuda sessiz
kalınmasından yola çıkarak Eyvan’ın, Süleyman Mabedi ile aynı yüksekliğe sahip
olup 30 kubit olduğunu iddia etmektedir.222 Eyvan’da bulunan giriş kapısının genişliği de
kaynaklarda 14 kubit olarak yer almaktadır.223
·
3. Mabed’in Diğer Unsurları ve
Eşyaları
·
a. Sütunlar
Süleyman
Mabedi’nin en önemli mimari yapılarından birisi de Süleyman’ın, Sur’dan gelen
tunç ustası Hiram’a yaptırdığı, pirinçten mamul, 18 kubit uzunluğundaki iki
büyük sütundur. Sütunların üzerine dökme tunçtan 5 kubit yüksekliğinde iki
sütun başlığı yapılmıştır. Böylece, sütun başlıkları da dahil edildiğinde
sütunların toplam uzunluğu 23 kubite ulaşmıştır.224 Sütunların çevresi ise 12 kubit olacak
şekilde yapılmıştır. Ancak bu rakamın büyüklüğü hakkında bazı şüpheler olmasına
rağmen Yeremya 52: 21’deki cümlenin bu rakamın doğruluğunu desteklediği ifade
edilmiştir.225
Sütunların,
Süleyman Mabedi’nin tam olarak neresinde olduğu tartışmalı konulardan birisi
olarak karşımıza çıkmaktadır. I. Krallar’ın İbranice tercümesinin 7. bab 15.
cümlesinde bu sütunların yeri hakkında kesin bir bilgi verilmediği, I.
Krallar’ın Grekçe tercümesinde ise sütunlarla ilgili olarak “Mabed’in eyvanı
için” ifadesinin yer aldığı zikredilmektedir. Bunun yanında, II. Tarihler 3: 15
ve 17’de sütunların Süleyman Mabedi’nin önünde oldukları yazmaktadır. Bu
saydığımız kaynaklarda verilen bilgilerden dolayı Süleyman Mabedi’nin hayali
resmi çizilirken sütunlar genellikle Eyvan’ın girişinin hemen dışına
yerleştirilmektedir. Ancak, bu durum, I. Krallar 7: 19’da, sütunların Eyvan’ın
içinde olduğunu (in the vestibule, at the vestibule) ifade eden cümlelere ters
düşmektedir.226
Sütunlar,
o dönemdeki Mısır sutünları örnek alınarak yapılmıştır.227 Süleyman Mabedi’nin ön tarafında yer alan bu
iki sütundan sağdakine “Yakin”, soldakine “Boaz” denilmiştir.228 Bu iki kelimenin
ne anlama geldiği tartışmalı olup bununla ilgili değişik fikirler ortaya
atılmıştır. Bazı araştırmacıların bu iki kelimenin hala açıklanamadığını ve bir
sır olarak kaldığını düşünmesine rağmen229 genel olarak benimsenen görüşe göre bu iki
kelime, sütunlara işlenen kitabenin ilk iki harfi olup, “Yakin” kelimesi
“Pekiştirir”, “Boaz” kelimesi de “Güç O’ndadır (Tanrı’dadır)” anlamına
gelmektedir.224 225 226 227 228 229 230 Bunun dışında,
bu sütunlara farklı anlamlar yüklendiği de belirtilmektedir.231
Sütunlarla
ilgili başka bir fikir ayrılığı da bunların fonksiyonuyla ilgilidir.
Sütunların, Süleyman Mabedi’nin önündeki Eyvan’ı taşımak için mi, yoksa sadece
süsleme amacıyla mı yapıldığı günümüze kadar tartışmalı bir mesele olarak
gelmiştir. II. Tarihler 3: 15’de verilen bilgilere bakılırsa, bunların sadece
süsleme amacıyla yapıldığı daha kabul edilebilir mahiyetteyken,232 kaynaklarda
sütunların başlıklarıyla ilgili detaylı tariflerin bulunması, bunlara verilen
özel isimler ve oldukça büyük olan çapları bazı uzmanların birinci görüşü
savunmalarına yol 233 açmıştır.233
Yakin
ve Boaz sütunlarının ifade ettikleri anlamlarla ilgili çeşitli düşünceler
bulunmaktadır. Bunlardan birisi, sütunların, Mısır’dan çıkışla ilgili olarak
zikredilen ateş sütununu ve bulut sütununu234 temsil ettikleri şeklindedir.235 Ayrıca, Kavramlar
ve Değerler adlı eserde sütunların üzerinde bulunan süslemelerin değişik
anlamlar ifade ettiği belirtilmektedir. Buna göre, Nar ve zambak figürleriyle
süslenmiş olan Boaz sütununun başlığındaki zambak, beyazlığı ve safiyeti ifade
ederken, nar çoklukta birliği ifade etmektedir. Kalın bir kabuk, ardından bir
zar ve nihayet zarın altında çeşitli küçük bölmeler içinde bulunan nar taneleri
Yahudi halkınının simgesidir. Küçük bölmeler, kabileleri, iç zar Yahudilik
kavramını ve en dıştaki kalın kabuk Yahudileri koruyan, birlik içinde tutan ve
kuşatan Tevrat’ı simgelemektedir. Böylece Boaz sütununun başlığının, saf ve
temiz bir birlik içinde bulunan Yahudilerin sembolü olduğu ifade edilmektedir.236
Yine
aynı eserde “Yakin” sütununun başlığında bir küre bulunduğu ve bu kürenin iki
kısımdan oluştuğu belirtilmektedir. Üst bölümü gök küreyi, alt bölümü yer
küreyi ifade ettiğine inanılan bu sembolün şu sözleri anımsattığı
söylenmektedir: “Gökler, Tanrı’nın gökleridir. Yeryüzünü de insanoğluna
vermiştir.” Böylece “Yakin” sütununun; Tanrısal egemenliğin ve insana
bahşedilen egemenlik alanının simgesel belirleyicisi olarak dikildiği
anlaşılmaktadır.237
·
b. Yan Odalar
Süleyman
Mabedi’nin doğu kısmı hariç diğer üç tarafına, genellikle “Yan Odalar” (side
rooms, side chambers, side wing, galleries) olarak dizayn edilen bir yapı inşa
edilmiştir.238
Çok az sayıda uzman bunun sonradan yapıldığını veya sadece ikinci Mabed’e ait
olduğunu iddia etmektedir. Ancak, birçok araştırmacı bu odaların Süleyman’ın
yaptığı Mabed’in bir parçası olduğuna inanmaktadır.239 Üç kattan oluşan bu yapı en alt katı 5 kubit,
orta katı 6 kubit, en üst katı ise 7 kubit genişliğinde yapılmıştır.240 Her katın
yüksekliği aynı olup, 5 kubit olarak dizayn edilmiştir. Mabed’e sedir ağacından
kirişler eklenmiştir.241
Süleyman, Mabed’in duvarlarının çevresinde dışarıya doğru çıkıntılar bırakarak,
bu çıkıntılarla, kirişlerin Mabed’in duvarlarına girmesine engel olmasını
amaçlamıştır.242
Süleyman
Mabedi’nin batı, kuzey ve güney kısımlarında bulunan Yan Odaların birinci
katına 3 düz basamakla, ikinci katına sarmal 5 basamakla, üçüncü katına ise 7
düz basamakla çıkıldığı zikredilmektedir.243 Her bir kat, yaklaşık 30 odaya ayrılmış olup,244 bu katların
nasıl ve ne oranda odalara ayrıldığına dair güvenilir bir bilgi
bulunmamaktadır.245
Her birinin değişik amaçlar için kullanıldığı düşünülen bu odalardan bazıları,
ibadet esnasında Tanrı’ya takdim edilen sunuların muhafaza edilmesi, bazıları
ise din görevlilerinin ibadete yönelik hazırlanması için kullanılmıştır.246 Bunun yanında,
bazı odaların Mabed’de kullanılan araç-gereçler için depo vazifesi gördüğü
ifade edilirken Mabed’e ait hâzinelerin burada saklanması ise odaların başka
bir fonksiyonu olarak zikredilmiştir.247
·
c. Yakma Sunusu Sunağı
Rivayetlere
göre, Süleyman Mabedi’nin avlusunun içinde, hem özel hem de toplumsal
kurbanların sunulması için tunçtan mamul bir sunak yapılmıştır.248 Eni ve uzunluğu
20, yüksekliği ise 10 kubit249
olarak bildirilen bu sunağa çıkmak için merdiven yerine sunağın yarısı
genişliğinde ve güney tarafında bulunan250 bir rampa kullanılmıştır. Merdiven yerine
rampanın kullanılması Tanrı’nın, Yahudilerin sunağa çıkarken çıplak yerlerinin
görülmesini istememesinden kaynaklanmıştır.251 Süleyman’ın, Mabed’in açılışı esnasında
yaptığı duayı anlatan I. Krallar 8: 22’de geçen “RAB’bin sunağı” ifadesindeki
sunağın burası olduğu bildirilmiştir.252 Süleyman’ın duasını burada yapmasından dolayı
önem kazanan bu sunak, daha sonra gelen peygamberlerin insanlara hitap
edecekleri bir yer olmuştur.253
·
d. Dökme Havuz
Süleyman
Mabedi’nin güneydoğusunda yer alan254 Dökme Havuz, kahinlerin yıkanması255 amacıyla
yapılmıştır. Oldukça büyük ve dökme tunçtan yapılmış olması nedeniyle bu havuz,
Hiram’ın en büyük başarısı olarak nitelendirilmiştir. Yuvarlak olan bu havuz,
çapı 10 kubit, derinliği 5 kubit, çevresi de 30 kubit olacak şeklide yapılmıştır.256 Havuz,
kenarlarının altındaki iki sıra su kabağı motifiyle birlikte dökülmüş ve her
kubitte onar tane olan bu motifler havuzu çepeçevre kuşatmıştır.257 Havuz, üçü
kuzeye, üçü batıya, üçü güneye, üçü de doğuya bakan ve sırtları içe dönük olan
on iki boğa heykeli üzerine oturtulmuştur.258 Bu on iki boğanın dört gruba bölünmesi ve her
bir grubun bir yöne bakması dört mevsimin ifade edilmesi şeklinde
yorumlanmıştır.259
Dökme Havuzun kenarı dört parmak kalınlığında olup, kenarları kâse kenarlarını
ve nilüferleri andıracak şekilde yapılmıştır.260 Havuzun aldığı su miktarıyla ilgili, Tevrat’ta
çelişkili ifadeler bulunmaktadır. I. Krallar 7: 26’da havuzun aldığı su miktarı
için 2 bin bat261
denilmekteyken, II. Tarihler 4: 5’de ise bu miktar 3 bin bat olarak ifade
edilmektedir. Havuzun ağırlığının ise yaklaşık 33 ton olduğu söylenmektedir.262
·
e. Ayaklıklar ve Kazanlar
Süleyman
Mabedi için çok yönlü çalışmalarda bulunan Hiram, özellikle yıkama işlerinde
kullanılmak üzere kazanlar ve onları taşımak için on adet ayaklık yapmıştır.
Her biri 4 kubit uzunluğunda, 4 kubit genişliğinde ve 3 kubit yüksekliğinde
olan bu ayaklıklar, her biri tunçtan çerçeve içine alınan aynalıklarla
süslenmiştir. Bu aynalıklar ve çerçeveler, üstünde ve altında sarkık çelenk
işlemeleri bulunan aslan, boğa ve keruv motifleriyle süslenmiştir. Ayaklıklar
için tunçtan mamul dört adet tekerlek ve dingiller yapan Hiram, aynı zamanda
her bir ayaklığın dört köşesine, üzerine kazanların yerleştirilmesi için, o
dönemin sanatına uygun olarak çelenklerle süslenen destekler yapmıştır.
Ayaklığın üst yüzeyinde, kazan için olduğu düşünülen ve yüksekliği 1 kubit, taban
genişliği 1,5 kubit olan, çevresinde oymaların bulunduğu yuvarlak çerçeveli bir
boşluk yer almıştır. Ayaklıkların aynalıkları yuvarlak olmayıp kare şeklinde
yapılmıştır. Aynalıkların altındaki dört tekerliğin dingilleri ayaklıklara
bağlanmıştır. Savaş arabalarının tekerleklerini anımsatan bu tekerleklerin her
birinin çapı 1,5 kubit olup ayaklıkların dingilleri, jantları, parmakları ve
göbeklerinin hepsi dökümden imal edilmiştir. Her ayaklık, dört köşesinde
kendinden dört desteğe dayanmış ve ayaklıkların üstünde yarım kubit
yüksekliğinde yuvarlak birer halka yer almıştır. Ayaklıkların başındaki
dayanaklar ve yan aynalıklar da ayaklıklara bitiştirilmiştir. Hiram,
dayanakların ve aynalıkların genişliği oranında her birinin yüzeyine keruvlar,
aslanlar, hurma ağaçları, çevrelerine de çelenkler oydurmuştur. Böylece,
hepsinin dökümü, ölçüsü ve biçimi aynı olan on ayaklığı tamamlamıştır.263 Nadiren hareket
ettirildiği sanılan264
bu ayaklıkların beşi Süleyman Mabedi’nin güneyine, beşi de kuzey tarafına
yerleştirilmiştir.265
Ayrıca,
Hiram, Süleyman Mabedi’nde değişik sebeplerden dolayı yakılan sunuların yıkama
işleri266 ve
ibadetten sonra avlunun genel temizliğinde kullanmak267 için, kırk268 bat269 su alma kapasitesine sahip tunçtan mamul olan
on ayaklığın üzerine oturan dörder kubit genişliğinde on tane kazan yapmıştır.270
·
f. Eşyalar
Süleyman
Mabedi’nin yapımına büyük emeği geçen tunç ustası Hiram, Süleyman Mabedi’nde
değişik amaçlar için kullanılmak üzere bazı değişik eşyalar yapmıştır.
Kürekler, çanaklar, kovalar gibi gerekli hallerde kullanılan bu eşyaların hepsi
parlak tunçtan yapılmıştır. Bazı rivayetlerde yapımında çok miktarda tunç
kullanılan bu eşyaların ağırlıklarının tespit edilemediği belirtilmiştir.
Bunların dışında, üzerinde buhurun yakıldığı sunak, ekmeklerin Tanrı’nın
huzuruna konduğu masa, Kutsal Yer’e beşi sağa, beşi de sola yerleştirilen
kandillikler, çiçek süslemeleri, kandiller, maşalar, saf altın taslar, fitil
maşaları, tabaklar ve buhurdanlar vardı ki bunların hepsi altından yapılmıştır.271
·
C. MABED’İN AÇILIŞI
Süleyman,
Mabed’in tamamlanmasının akabinde babası Davud’un bağışladığı altın, gümüş ve
diğer eşyaları getirip Mabed’in hazine odalarına yerleştirmiştir.272 Bunun ardından,
yeni yapılan Mabed’in Tanrı’ya ithaf edilmesi için Adama Bayramı kutlanmıştır.
Bu bayram, Ahit Sandığı’nın görkemli bir şekilde Kutsallar Kutsalı’na
taşınmasıyla başlamış,273
yedi günü sunağı adamaya, yedi günü de bayramı kutlamaya olmak üzere toplam on
dört gün sürmüştür.274
Ahit Sandığı’nın taşınması için Süleyman, İsrail halkının önde gelenleriyle
kabile liderlerini Kudüs’e çağırmıştır. Bu kişiler yedinci ay olan Etanim275 ayındaki bayramda
Kudüs’te, Süleyman’ın önünde toplanmışlardır. Bu esnada bazı kâhinler, Ahit
Sandığı’nı yerden kaldırıp, Levililer’le birlikte Ahit Sandığı’nı, Mişkan’ı ve
Mişkan’daki bütün kutsal eşyaları Süleyman Mabedi’ne taşımışlardır. Daha sonra
Ahit Sandığı’nı Kutsallar Kutsalı’na yerleştirmişlerdir.276 Kâhinler, Kutsallar Kutsalı’ndan
çıktıklarında bütün Levili ezgiciler zillerle, çenk ve lirlerle, ince keten
kuşanmış olarak sunağın doğusunda yerlerini almış, borazan çalan yüz yirmi
kâhin de onlara eşlik etmiştir. Borazan çalanlarla ezgiciler tek ses halinde
Tanrı’ya şükredip övgüler sunmaya başlamıştır. Borazan, zil ve çalgıların
eşliğinde seslerini yükselterek Tanrı’yı “RAB iyidir; Sevgisi sonsuza dek
kalıcıdır'” ifadesiyle övmüştür. Tevrat’ta belirtildiğine göre o anda
Süleyman Mabedi’nin içini, Tanrı’nın onu kutsamasının bir işareti olarak277 bir bulut
doldurmuş278 ve
bu bulut nedeniyle kâhinler görevlerini sürdürememiştir. 279
Süleyman
Mabedi’nin açılış töreni esnasında, Süleyman’la beraber bütün İsrail topluluğu
Ahit Sandığı’nın önünde sayısız davar ve sığır kurban etmiştir.280 Daha sonra Süleyman,
Yahudilere hitaben I. Krallar’da geçen şu konuşmayı yapmıştır.
“Ya
RAB, karanlık bulutlarda otururum demiştin. Senin için görkemli bir tapınak,
sonsuza dek yaşayacağın bir konut yaptım.
(Süleyman İsrail halkını kutsadıktan sonra konuşmasına devam etti.) Babam
Davut’a verdiği sözü tutan İsrail’in Tanrısı RAB’be övgüler olsun! RAB demişti
ki, ‘Halkım İsrail’i Mısır’dan çıkardığım günden bu yana, içinde bulunacağım
bir tapınak yaptırmak için İsrail oymaklarına ait kentlerden hiçbirini
seçmedim. Ancak halkım İsrail ’i yönetmesi için Davut’u seçtim.’
Babam
Davut İsrail’in Tanrısı RAB’bin adına tapınak yapmayı yürekten istiyordu. Ama
RAB, babam Davut’a, ‘Adıma bir tapınak yapmayı yürekten istemen iyi bir şey’
dedi, ‘Ne var ki, adıma yapılacak bu tapınağı sen değil, öz oğlun yapacak.’
RAB
verdiği sözü yerine getirdi. RAB ’bin sözü uyarınca, babam Davut ’tan sonra
İsrail tahtına ben geçtim ve İsrail’in Tanrısı RAB’bin adına tapınağı ben
yaptırdım. Ayrıca, RAB’in atalarımızı Mısır’dan çıkardığında onlarla yaptığı
antlaşmanın içinde korunduğu sandık için tapınakta bir yer hazırladım. ”281
Konuşmasından
sonra, Süleyman, sunağın önüne gelmiş, Yahudi topluluğunun karşısında durup
ellerini göğe kaldırarak uzunca bir dua etmiştir.282 II. Tarihler’de anlatıldığına göre, Süleyman
duasını bitirince, gökten, Tanrı’nın Süleyman Mabedi’ni kutsadığına işaret
olmak üzere283
ateş yağmış, Yakmalık sunularla kurbanları yiyip bitirmiştir. Süleyman Mabedi,
Tanrı’nın görkemiyle dolunca kâhinler oraya girememiştir. Gökten yağan ateşi ve
Süleyman Mabedi’nin üzerindeki Tanrı’nın görkemini gören İsrail halkı avluda
yüzüstü yere kapanmış ve Tanrı’ya övgülerde bulunmuşlardır.284
Esenlik
kurbanı olarak Tanrı’ya 22 bin sığır, 120 bin davar kurban eden Süleyman, son
olarak Mabed’in önündeki avlunun orta kısmını kutsamış ve Mabed’in Tanrı’ya
ithaf edilmesi için dört bir taraftan gelen İsrail halkını yedinci ayın yirmi
üçüncü günü285
evlerine göndermiştir. Onlar da, Tanrı’nın kendilerine bahşettiği bütün
iyiliklerden dolayı büyük bir mutluluk içinde evlerine dönmüştür.286 Böylece,
Süleyman ve bütün İsrail halkı, kendileri için dini bir merkez olacak ve
tarihin ilerleyen zamanlarında Yahudi dini hayatının şekillenmesinde önemli rol
oynayacak olan Süleyman Mabedi’nin Tanrı’ya adama işini tamamlamıştır.
Kral
Davud’un yapmayı düşündüğü, ancak Tanrı’nın isteği doğrultusunda oğlu Süleyman
tarafından yedi yılda yapılan Süleyman Mabedi, ibadete açılmasından fazla zaman
geçmeden, hızlı bir şekilde ulusal dinî bir merkez olmuş ve Yahudiler ile Tanrı
arasındaki antlaşmanın sembolü haline gelmiştir.287
·
II.
BÖLÜM AÇILIŞINDAN GÜNÜMÜZE KADAR MABED
·
1.
Süleyman’ın Vefatından M.Ö. 586 Yılına Kadar Mabed
Süleyman’ın
krallığı boyunca altın çağını yaşayan İsrailoğulları, onun ölümünden sonra
Yahuda ve İsrail diye ikiye bölünmüştür. Yahuda Krallığı’nın sınırları
içerisinde kalan Kudüs bu krallığın başkenti ilan edilmiştir.288
Yahuda
Krallığı’nın başına Süleyman’ın oğlu Revaham geçmiştir. Bu krallığa
İsrailoğulları’ndan sadece iki kabilenin bağlanmıştır. Başında Yarovam’ın
bulunduğu İsrail Krallığı ise geriye kalan on Yahudi kabilesinden oluşmuştur.
Yahuda Krallığı, nüfus açısından az olmasına rağmen Kudüs’e, dolayısıyla
Süleyman Mabedi’ne sahip olmasından dolayı üstünlüğü elinde tutmuştur. Bu ise
İsrail Kralı Yarovam’ın, bu durumun kendisi için ileride sıkıntı yaratacağını
düşünmesine neden olmuştur. Yarovam’ın, kendisine bağlı halkın Tanrı’ya
kurbanlar sunmak için Kudüs’e gittiklerinde yüreklerinin Yahuda Kralı Revaham’a
döneceği ve halkının bundan dolayı kendisini öldürmek isteyeceği şeklinde bir
korkusu olmuştur. Yarovam, bu durumu danışmanlarıyla toplantı yaparak
değerlendirmiş ve toplantı neticesinde halkının Kudüs’e gitmesine engel olmak
için biri Beytel diğeri Dan şehirlerinde olmak üzere iki tane altın buzağı
yaptırmıştır. Bunun akabinde Yarovam, halkına, artık tapınmak için Kudüs’e
gitmelerine gerek kalmadığını, İsrailoğulları’nı Mısır’dan kurtaran ilahlarının
bu altın buzağılar olduğunu söylemiştir. Yarovam’ın bu planı, istediği neticeyi
vermiş ve İsrail Krallığı’na bağlı olan halk Kudüs’e, dolayısıyla Süleyman
Mabedi’ne gitmeyi bırakmıştır. Ancak Yarovam bununla yetinmeyip krallığının
muhtelif yerlerine tapınaklar yaptırmış ve buralara her türlü insandan kahinler
atamıştır.289
Süleyman Mabedi’nin dini merkezi konumunu önemli oranda sarsacak olan bu
çalışmalarının yanında Yarovam, sekizinci ayın on beşinci günü Yahuda’daki
bayrama benzeyen kutlamalar ihdas etmiştir.290
Süleyman’dan
sonra devletin ikiye bölünmesinin ve iki devlet arasındaki dini otorite
çekişmelerinin neticesinde Süleyman Mabedi, önemini büyük oranda kaybetmiştir.
Her ne kadar İsrail Krallığı’na sonradan hükümdar olanlar, kendilerine bağlı
halkın Kudüs’e gitmeleri konusunda hoş görülü davranmışlarsa da Süleyman
Mabedi’nin sonraki yıllarda on iki kabile için merkezi konum olmayı
sürdüremediği belirtilmiştir.291
Süleyman
Mabedi, Yarovam’ın çalışmaları neticesinde manevi açıdan büyük oranda zarar
gördüğü gibi zamanla maddi açıdan da önemli zararlar görmüştür. Özellikle
Süleyman’ın vefatından sonra, hem siyasi hem de ekonomik alanda sıkıntılar
yaşayan Yahuda Krallığı, bu sıkıntıların üstesinden gelebilmek için
süslemeleriyle ve altından yapılmış kaplarıyla zengin olan Süleyman Mabedi’ni
para deposu olarak görmeye başlamıştır. Ayrıca, Süleyman Mabedi, zamanla düşman
saldırılarına da maruz kalmış ve bunun neticesinde maddi, manevi ve yapısal
olarak büyük zararlar görmüştür. Bu saldırılardan birisinin de Süleyman’ın oğlu
Yahuda Kralı Revaham’ın (M.Ö. 928-917) zamanında, Mısır Kralı Şişak’ın Kudüs’e
yönelik saldırısı olduğu bildirilmiştir. Mısır Kralı Şişak bu saldırısında,
Süleyman Mabedi’nin ve sarayın bütün hazinelerini boşaltıp götürmüştür.292
Yahuda
Krallığı’nın başına Revaham’dan sonra torunu Asa geçmiştir. Süleyman Mabedi,
Asa zamanında da zarar görmüştür. M.Ö. 915-875 yılları arasında idareyi
yaklaşık 40 sene elinde bulunduran Asa,293 294 İsrail
Krallığı’yla devam eden savaştan dolayı Aram Kralı’na bir teklif götürerek Aram
Kralı’ndan İsrail Krallığı’yla yaptığı antlaşmayı feshetmesini istemiştir.
Bunun karşılığında Asa, teklifi kabul eden Aram Kralı’na Süleyman Mabedi’ndeki
bütün altın ve gümüşü vermiştir.
Asa’dan
sonra Yahuda Krallığı’nın başına oğlu Yeoşafat (M.Ö. 875-851), onun ölümünden
sonra da oğlu Yehoram geçmiştir. Yehoram (M.Ö. 851-844), kral olduktan sonra
putperest eğilimler göstermiş, Yahuda tepelerine putlara tapınmak için yerler
yapmış, bununla da yetinmeyerek Kudüs’te yaşayan halkın putlara bağlanması için
çalışmıştır. Yehoram’ın bu çalışmaları sonunda, Yahuda halkı günaha sürüklenmiş
ve Süleyman Mabedi’nin değeri giderek azalmıştır.295 Yehoram’ın ölümünden sonra ise sırasıyla
Ahazya (M.Ö.844-843) ve Atalya (M.Ö. 843-837) Yahuda Krallığı’nın başına
geçmiştir.
Atalya’dan
sonra kral olan Yoaş (M.Ö. 837-798) kahinlere, Süleyman Mabedi’nin tamiri için
getirilen ve vergiden elde edilen paraların Mabed’in yıkılan taraflarının
onarılmasında ve orada çalışan işçilerin ücretlerinin ödenmesinde
kullanılmasını emretmiştir.296
Ancak Kral Yoaş, krallığının başlarında Süleyman Mabedi için özel çalışmalarda
bulunmasına rağmen sonradan putlara tapmaya başlamıştır. Yoaş’ın bu tavrı,
Tanrı’yı oldukça öfkelendirmiştir. İleriki yıllarda Aram Krallığı’nın Yahuda
üzerine saldırıp onları yenmesi Tanrı’nın Yoaş’a öfkelenmesi ve onu
cezalandırması şeklinde yorumlanmıştır. Bu saldırı neticesinde Aram Krallığı,
Kudüs’ü yağmalayarak değerli bütün eşyaları alıp götürmüştür.297 Bu olay, II.
Krallar Kitabı’nda ise farklı olarak şu şekilde anlatılmıştır; Yahuda Krallığı
ile Aram Krallığı arasında herhangi bir savaş olmamıştır. Sadece Aram
Krallığı’nın kendisine saldıracağını anlayan Yoaş, Aram Kralını bu
düşüncesinden caydırmak için Süleyman Mabedi’nde bulunan bütün altınları ona
göndermiştir.298
İsrail
Krallığı’yla, o dönemde başlarında Amatsya’nın (M.Ö.798-780) bulunduğu Yahuda
Krallığı arasında vuku bulan savaşta Yahuda Krallığı’nın yenilmesi üzerine
İsrail Krallığı Kudüs’e gelmiş, kraliyet sarayında ve Süleyman Mabedi’nde
çeşitli vesilelerle elde edilen bütün hazineleri ve eşyaları alıp götürmüştür.299 Amatsya’dan
sonra oğlu Uzziya (M.Ö. 780-740) Yahuda kralı olmuştur. Filistin ve Araplarla
savaşan Uzziya Kudüs’de bir çok mimari eser meydana getirmiştir. Uzziya’nın
ölümünden sonra kral olan Yotam (M.Ö. 740-736), Süleyman Mabedi’nin giderek
kötüleşen durumuna kısmen de olsa dur demek için Mabed’in bazı yerlerini
restore ettirmiş ve zamanla tahrip olan kapılarını tamir 300
ettirmiştir.300
Yahuda
Kralı Ahaz’ın (M.Ö. 736-720), Asur Kralı’nı memnun etmek için, Süleyman
Mabedi’nde zaman içinde biriken altın ve gümüşleri hediye olarak vermesi301 ve Mabed’deki
ayaklıkları, yan aynalıkları söktürüp kazanları kaldırtması, dökme havuzu tunç
boğaların üzerinden indirtip taş bir döşeme üzerine yerleştirtmesi,302 ve belki de en
önemlisi Mabed’in kapılarını kapattrıp Kudüs’ün çeşitli yerlerine sunaklar
yaptırtmasının yanında başka tanrılar adına tapınaklar inşa ettirtmesi303 düşünüldüğünde
Süleyman Mabedi’nin, onu inşa eden Süleyman’ın ölümünden sonra, çok farklı bir
mahiyet kazandığı net bir şekilde görülebilir.
Ahaz’ın
ölmesinden sonra kral olan oğlu Hizkiya’nın (M.Ö. 720-692) seleflerinden farklı
olarak Süleyman Mabedi’ne çok büyük faydaları olmuştur. Hizkiya, Yahuda Kralı
olur olmaz Süleyman Mabedi’nde geniş çapta bir çalışma başlatmıştır. Bu
çalışmalar neticesinde önceden kapatılan ve atıl durumda olan Mabed’in kapıları
yeniden açılmış, Süleyman Mabedi’nde bulunup Yahudilik açısından kirli sayılan
her şey dışarı atılmıştır. Böylece, Süleyman Mabedi yıllar sonra dinsel açıdan
tamamen temizlenmiştir. Kahinlerin, Mabed’i ve orada kullanılan eşyaları
kutsamasından sonra Yahuda Kralı Hizkiya, ailesi, Yahuda halkı ve Süleyman
Mabedi için günah sunusu olarak yedi boğa, yedi kuzu ve yedi tekeyi kahinlere
teslim ederek bunların kurban edilmesini istemiştir. Bunların yanında Hizkiya,
Levilileri ve kahinleri, Davud zamanında olduğu gibi yeniden görevlendirmiştir.
Neticede, Süleyman’ın vefatından sonra hızlı bir şekilde bozulmaya başlayan
Mabed işleri yeniden düzene girmiş304 ve Süleyman Mabedi, Yahudilerin yegane ibadet
olma vasfını tekrar kazanmıştır.305
Hizkiya’nın
üstün gayretleri neticesinde ortaya çıkan bu durum, fazla uzun sürmemiştir.
Zira, düşman saldırılarına maruz kalan Hizkiya, bu felaketten kurtulabilmek
için Süleyman Mabedi’ndeki ve sarayın hazinelerindeki gümüşleri ve önceden
yaptırmış olduğu Süleyman Mabedi’nin kapılarıyla kapı pervazlarının üzerindeki
altın kaplamaları çıkarttırıp Asur kralına vermiş, böylece Süleyman Mabedi’ne
istemeyerek de olsa yapısal zarar vermiştir.306
Hizkiya’nın
vefatından sonra tahta, oğlu Manaşşe geçmiştir. M.Ö. 692-639 yılları arasında
görev yapan Manaşşe, Süleyman Mabedi’ne fiziksel olarak zarar vermemesine
karşın Mabed’in manevi değerini ayaklar altına almıştır. Manaşşe, babası
Hizkiya’nın ortadan kaldırdığı puta tapılan yerleri yeniden yaptırmıştır. O,
İsrail Kralı Ahav gibi Baal için sunaklar kurdurmuş, Aşera putunu yaptırmış ve
gök cisimlerine taparak onlara kulluk etmiştir. Ayrıca, Süleyman Mabedi’nde,
Yahudi itikadına tamamen aykırı olan sunaklar yaptırmıştır. Bunların yanında,
Tanrı tarafından yasaklanan büyücülük işine karışmış, medyumlardan ve ruh
çağırıcılarından akıl almıştır. Manaşşe’nin işlediği en büyük günah ise daha
önce yaptığı Aşera putunu Süleyman Mabedi’ne yerleştirmesi olmuştur.307 Bundan dolayı
Tanrı Manaşşe’yi ağır bir şekilde cezalandırmıştır. Manaşşe ise bu sıkıntılı
anlarında Tanrı’nın büyüklüğünü ve kudretini anlamış, yaptıklarından pişman
olduğunu dile getirerek Tanrı’dan af dilemiştir. Bunun akabinde Manaşşe,
Süleyman Mabedi’ne yerleştirdiği ilahları ve diktiği putları çıkartmış, çeşitli
yerlerde yaptırdığı sunakları kaldırtıp şehrin dışına attırmıştır.308
Manaşşe’den
sonra Yahuda Krallığı’nın başına oğlu Amon geçmiştir. Yahuda’nın yeni kralı
Amon, babası Manaşşe’nin başına gelenlerden hiç ders almamışçasına Yahudilik
inancından uzaklaşmış ve babasının yaptırdığı putlara kurbanlar sunmuştur.
Ancak, babası Manaşşe’nin sonradan hatasının farkına varmasına karşın Amon,
kendisini giderek daha büyük görmüş ve günahlarını artırmıştır.309
Amon’dan
sonra Yahuda Krallığı’nın tahtına oturan kişi Yoşiya (M.Ö. 638609) olmuştur.
Yahuda Krallığı Yoşiya zamanında son parlak dönemini yaşamıştır. Nitekim,
Tevrat da Yoşiya’nın ölümünü büyük bir kayıp olarak nitelendirmiştir. Yahuda ve
Kudüs halkının Yoşiya’ya olan sevgisinden dolayı yas tuttuğu ve Yeremya’nın da
onun için ağıt yazdığı bildirilmiştir.310 Yahudi tarihinde özel bir yeri olan Yoşiya311 hayatını
kendisinden önceki Yoşa, Yotam ve Hizkiya kralları gibi Süleyman Mabedi’nin
tamir edilmesi ve dinsel açıdan temizlenmesi için çalışarak geçirmiştir. Buna
göre, Yoşiya, Süeyman Mabedi’nde çalışan işçilerin haklarına riayet etmiş,
Mabed için toplanan paraların, Mabed’in çatlaklarını onarmak için çalışan
işçilere, marangozlara ve duvarcılara ödenmesini istemiştir.312 Ayrıca, Süleyman
Mabedi’nin dinsel açıdan temizlenmesi için Mabed’de bulunan ve Baal, Aşera ve
gök cisimleri için yapılmış olan bütün eşyaları oradan çıkartmış ve bunları yok
ettirmiştir. Yahuda kralları tarafından Baal’a, güneşe, aya, takım yıldızlarına,
kısacası gök cisimlerine buhur yakmaları için görevlendirilen putperest
kahinlerin görevlerine son vermiştir. Fuhuş yapan kadın ve erkeklerin Süleyman
Mabedi’nin alanında bulunan odalarını yıktırmıştır. Bunların yanında Yoşiya,
başka tanrılara buhur yakmak için Yahuda’nın muhtelif yerlerine inşa edilen
tapınakları da ortadan kaldırtmıştır. Tanrı’nın hiçbir zaman emretmediği ve
hatta aklından bile geçirmediği belirtilen bir uygulama olan Yahudilerin
oğullarını ya da kızlarını başka tanrılar için ateşte kurban etme ritüelini313 ortadan
kaldırmak için gerekli önlemleri almıştır. Yahuda krallarının güneşe adamış
olduğu atları Süleyman Mabedi’nin girişinden kaldırtmış ve yine güneşe adanmış
olan savaş arabalarını da ateşe vermiştir. Kanaatimizce, Yoşiya’nın yaptığı en
büyük iş, Yahudilerin Yahuda ve İsrail olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra
İsrail Krallığı’nın başına geçen Yarovam’ın Beytel’de yaptırdığı tapınağı ve
sunağı yıktırması olmuştur.314
Yoşiya, bu saydıklarımız dışında, Yahudi dini inancına aykırı olan ve Tanrı’nın
yasakladığı cincileri, ruhçuları, aile putlarını, Yahuda ve Kudüs’de görülen
bütün pislikleri ortadan kaldırtmış, bunları yaparken de Tanrı’nın rızasını
kazanmayı amaçlamıştır.315
Kral
Yoşiya tarafından Tanrı’ya yeniden adanan316 Süleyman Mabedi eski saflığını yeniden
kazanmıştır. Ancak Yoşiya’dan sonra gelen Yahuda kralları, Yoşiya’nın büyük
çabalar neticesinde ulaştığı dinsel temizliği, atalarının yaptıkları gibi, yok
etmişlerdir. Yoşiya’dan sonra gelen Yahuda Kralları Yeoahaz (M.Ö. 609) ve daha
sonra kardeşi Yehoyakim317
(M.Ö. 609-598), Yehoyakin318
(M.Ö. 598) ve Mabed’in Babilliler tarafından yıkılması esnasında kral olan
Sidkiya (M.Ö.597-586) Süleyman Mabedi’ne gereken özeni göstermedikleri gibi
onun manevi havasını bozmuşlar ve dinsel açıdan onu kirletmişlerdir.
Neticede,
Süleyman’ın saltanatının en görkemli anında ortaya çıkan putperest eğilimler,
ondan sonra gelen krallar tarafından devam ettirilmiştir. Her ne kadar bu
krallar arasında Süleyman Mabedi’ni dinsel açıdan temizlemek için çaba
gösteren, Mabed’in yıkılan taraflarını onaran ve ona maddi değer kazandırmak
için çalışan krallar olduysa da bunların sayısı çok az olmuştur. Süleyman’ın
oğlu Revaham ile başlayan Süleyman Mabedi’ndeki maddi bozulma ise M.Ö. 586
yılında Mabed’in yıkılışına kadar devam etmiştir. Bu zaman zarfında Süleyman
Mabedi’nin süslemeleri ve eşyaları ya düşmanlara haraç verilerek ya da
düşmanların eline ganimet olarak geçerek neredeyse yok olmuştur.
·
2. Mabed’in Yıkılması
·
a. Mabed’in Yıkılmasının Sebepleri
Süleyman
Mabedi’nin yıkılması, Yahudi dininde ve tarihinde bir dönemin sonunu olmuştur.319 Yahudiler
arasında “Tanrı’nın Mabedi”nin sonsuza dek süreceği ve kendilerini
tehlikelerden koruyacağı yönünde bir inanç320 olmasına rağmen Mika peygamberden itibaren
Yahudi halkına gönderilen peygamberler,321 dinî ve ahlakî bozulmaya bir ceza olarak
Süleyman Mabedi’nin yıkılacağını İsrail halkına devamlı söylemişlerdir.322 Süleyman
Mabedi’nin yıkılışının ve Yahudilerin Babil sürgününe gitmelerinin sebeplerini
açık ve detaylı bir şekilde anlatan Yeremya da Yeşaya gibi Tanrı’dan aldığı
emir gereğince Yahudileri uyarmıştır.323
Süleyman
Mabedi’nin yıkılışının nedenleri arasında putperestlik,324 Tanrı’ya ihanet,325 ahlaksızlık,326 Şabat gününe Tanrı’nın istediği gibi riayet
etmeme,327
insanların haksız yere öldürülmesi328 başlıca unsurlar olarak zikredilmektedir.
Hatta, Kudüs’de yaşayanların neredeyse hepsinin bir şekilde günaha bulaştığı
belirtilmektedir.329
Aslında, Tevrat’ın bize bildirdiklerinden, Yahudilerin işledikleri günahların
haddi hesabının olmadığı anlaşılmaktadır.330
Yahudilerin
başına gelen bu büyük felaketin sebebini ve sonucunu en genel olarak
Yeremya’daki şu cümleler özetlemektedir: “Bütün bunları bu halka
bildirdiğinde, ‘RAB neden başımıza bu büyük felaketi getireceğini bildirdi?
Suçumuz ne? Tanrımız RAB ’be karşı işlediğimiz günah ne? ’ diye sorarlarsa, de
ki, ‘Atalarınız beni terk etti’ diyor RAB, ‘Başka ilahların ardınca gittiler,
onlara kulluk edip taptılar. Beni terk ettiler, Kutsal Yasam ’a uymadılar.
Sizse atalarınızdan daha çok kötülük yaptınız. Beni dinleyeceğinize, kötü yüreğinizin
inadı uyarınca davrandınız. Bu yüzden sizi bu ülkeden sizin de atalarınız da
bilmediği bir ülkeye atacağım. Orada gece gündüz başka ilahlara kulluk
edeceksiniz, çünkü size lütfetmeyeceğim. ”331 İsrailoğulları’nın, yıllardır işledikleri
günahlardan dolayı hemen cezalandırılması gerekirken, Tanrı, öfkesine engel
olmuş, kendi adı uğruna ve aynı zamanda sahip olduğu imajından dolayı,
Yahudilerin çoktan hak ettikleri cezayı ertelemiştir.332
aa. Dinsel Sebepler
Süleyman
Mabedi’nin yıkılmasına yol açan dini sebepler olarak genellikle Yahudilerin
itikad konusundaki sapmaları ve Tanrı’yla olan ilişkilerinde gösterdikleri
zafiyetler ifade edilmektedir.
Milattan
önceki yıllarda tevhid inancının tek mümessili olan Yahudiliğin müntesipleri
içinde ortaya çıkan putperestlik uygulamaları, Tanrı’nın kesinlikle kabul
edemeyeceği bir mahiyet arz etmiştir.333 Yahudiler arasında yaygın hale gelen bu
uygulamaya karşı Tanrı’nın tepkisi, neredeyse kıskançlık seviyesinde olmuştur.334 Nitekim,
Yeremya’nın 2. babında, Tanrı’nın putperestlik karşısındaki tavrı çok ağır bir
dille ifade edilmiş ve hatta kendisini “koca”335 olarak gören Tanrı, Yahudilerin bu
yaptıklarını mecazi anlamda “Fahişelik”336 olarak nitelendirmiştir. Yeremya’da geçen
cümleler şöyledir: “Boyunduruğunu çok önce kırdın, bağlarını kopardın.
‘Kulluk etmeyeceğim ’ dedin. Gerçekten de her yüksek tepede, her bol yapraklı
ağacın altında Fahişe gibi yatıp kalktın. Oysa ben seni en iyi cinsten Seçme
bir asma olarak dikmiştim. Nasıl oldu da yozlaşıp yabanıl asmaya döndün?
Çamaşır sodasıyla yıkansan, bol kül suyu kullansan bile, Suçun önümde duruyor ’
Diyor Egemen olan RAB. ‘Öyleyken nasıl, ‘Ben kirlenmedim, Baallar ’ı izlemedim
’ diyebilirsin? Vadide nasıl davrandığına bak da Ne yaptığını anla. Sen orada
burada dolaşan Ayağı tez bir dişi devesin. ”337
Yahudiler,
Tanrı için yapılan ve onun evi olarak nitelendirilen Süleyman Mabedi’ne putlar
yerleştirerek bu kutsal mekanın manevi havasını zaman içerisinde
kirletmişlerdir.338
Bunun dışında, Mabed’in duvarlarına çeşitli hayvan şekilleri ve putlar
oymuşlardır.339
Mabed’de ibadetlerin yerine getirilmesi için ilahi bir şekilde görevlendirilen
kahinlerin ve Levililerin işlerini özenle yerine getirmeyip savsaklamaları da
Mabed’in yıkılmasına yol açan sebepler arasında zikredilmiştir.340 Yahudi
olmayanların Süleyman Mabedi’ne girmelerine izin vermeleri, görevlerini
hakkıyla yerine getirmemeleri, Mabed’deki din görevlilerinin işlerini ciddiye
almadıklarının delillerinden birisi olarak gösterimiştir.341 Ayrıca, Tanrı’nın tasvip etmemesine rağmen
ülkenin muhtelif yerlerine tapınakların yapılması,342 Yahudilerin Tanrı’ya ihanet edip343 baş kaldırmaları344 ve onu bırakıp345 putları
kendilerine ilah edinmeleri Tanrı’yı gücendiren, Mabed’in yıkılmasına neden
olan davranışlar olarak nakledilmiştir.
Yahudilerin
bütün bu tutumları ve davranışları Tanrı’yı aşırı derecede rahatsız etmiştir.
Acısının büyüklüğünü anlatabilmek için Tanrı, çok ilginç bir örnek vererek
gelinin çeyizini kesinlikle unutmamasına karşın Yahudilerin kendisini
unuttuğunu ifade etmiştir.346
ab. Sosyal Sebepler
Birinci
Mabed’in yıkılmasının nedenlerine temas eden Tevrat, putperestlik ve Tanrı’ya
ihanet gibi dinsel sebeplerin yanında Yahudilerin sosyal yaşantılarını ve
uygulamalarını düzeltmemelerini de Süleyman Mabedi’nin yıkılmasına neden olan
sebepler arasında zikretmektedir.
Bahşettiği
bütün nimetlere rağmen347
Tanrı’ya karşı asi ve inatçı olan348 Yahudiler, Tanrı’nın arzuladığı sosyal düzeni
bozacak şekilde ve içinde haksızlığın, zorbalığın349 hakim olduğu bir hayat sürmeye başlamıştır.
Böylece insanın değerinin düştüğü, zayıf insanların her zaman ezildiği bir
toplumsal yapı meydana gelmiştir. Tanrı’nın nefretini ve kızgınlığını en üst
noktaya getiren ve ahlaksızlık üzerine kurulmuş olan bu toplumsal yapı Yeremya
kitabında şu şekilde ifade edilmiştir: “Halkın arasında kötü kişiler var.
Kuş avlamak için pusuya yatanlar gibi Tuzak kuruyor, insan yakalıyorlar. Kuş
dolu kafes nasılsa, onların evi hileyle dolu. Bu sayede güçlenip zengin
oldular, Semirip parladılar, Yaptıkları kötülüklerle sınırı aştılar.
Kazanabilecekleri halde öksüzün davasına bakmıyor, Yoksulun hakkını
savunmuyorlar. Bu yüzden onları cezalandırmayayım mı? diyor RAB, Böyle bir
ulustan öcümü almayayım mı?”350
Yeşaya kitabında ise bu durumla ilgili olarak şunlar yer almaktadır: “Yoksullardan
adaleti esirgemek, Halkımın düşkünlerinin hakkını elinden almak, Dulları
avlamak, Öksüzlerin malını yağmalamak için Haksız kararlar alanların, Adil
olmayan yasalar çıkaranların vay haline! ”.351
Süleyman
Mabedi’nin yıkımının yaklaştığı dönemde Yahudi toplumunda anne ve babaya karşı
saygının neredeyse yok olması, yabancıların baskı görmesi, öksüzlerin ve dul
kadınların mağdur edilmesi de sosyal sebepler arasında görülmektedir.352 Ayrıca,
Yahudilerin kendilerine haram olan domuz eti yemeleri ve başkalarına ait olan
malları gasp etmeleri de Tanrı’nın öfkesini arttıran davranışlar arasında yer
almıştır.353
Yahudi
kutsal kitabında verilen bilgilerden, Süleyman Mabedi’nde görev yapan
kahinlerin ve insanları aydınlatma görevli bilge kişilerin gayr-i ahlaki
davranışlar gösterdikleri anlaşılmaktadır.354 Sokağın ortasından masum insanların kanını
akıtan355
kahinlerin yaptığı ahlaksızlık sınır tanımaz hale gelmiş ve din görevlileri,
Yahudi dini hayatının merkezinde bulunan Süleyman Mabedi’nde bile rahat bir
şekilde kötülük yapabilmişlerdir.356 Yeremya’nın, insanları, Tanrı’nın getireceği
büyük felaket karşısında uyarmak için Süleyman Mabedi’ne gittiğinde baş kahin
tarafından dövülmesi dini ve sosyal dejenarasyonun hangi boyutlara geldiğini
göstermektedir.357
Bunların yanında, sahte peygamberlerin ortaya çıkması ve Yahudilerin, onların
söylediklerine uyarak Tanrı’nın gerçek iradesine aykırı hareket etmelerini de
sosyal sebepler arasında zikretmek mümkündür.358
Tanrı,
Yahudilerin tevhid inancına aykırı olan uygulamalarına ve kendisine karşı
saygısız, insanlara karşı da merhametsiz olmalarına rağmen emrettiği şeyleri
yaptıkları takdirde Yahudilere bir şey yapmayacağını söylemiştir.359 Buna rağmen
Yahudiler Tanrı’nın sözlerini ciddiye alıp dinlememiştir.360 Tanrı ise Yahudilerin bu tutumlarında ısrarcı
olmalarından dolayı rahatsız olmuş ve onlara şöyle seslenmiştir: “ Uyarılara
kulak ver, ey Yeruşalim (Kudüs) yoksa seni bırakacağım, Seni bir viraneye,
Oturulmaz bir ülkeye çevireceğim. ”,361 “İşitsinler diye kiminle konuşayım, kimi
uyarayım? Kulakları tıkalı, işitemiyorlar. RAB’bin sözünü aşağılıyorlar, Ondan
hoşlanmıyorlar. ”362
Tanrı’nın
Yahudilerin yaptıklarına karşı hissettiklerinin sıradan bir kızgınlıktan daha
ziyade nefret, kin ve engellenemez bir öfke niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.363 Onlara olan
öfkesinin ateş gibi tutuşup yandığından364 bahseden Tanrı, Yahudileri, gayr-i ahlaki
davranışlarından ve Yahudi itikadına aykırı uygulamalarından dolayı tehdit
etmiştir. Bir kadının kocasına ihanet etmesi gibi Yahudilerin de kendisine
ihanet ettiğini365
söyleyip, onlara, atalarıyla kendisi arasıda geçen olayları ibret almaları için
örnek olarak vermiştir. İsrail halkının kötülüğü yüzünden neler yaptığını,
kendilerine defalarca seslenmesine rağmen söylediklerinin dinlenilmediğini,
onları doğru yola çağırmasına rağmen buna icabet etmediklerini366 belirten Tanrı,
eğer davranışlarını düzeltmezlerse daha önce İsrailoğulları’na yaptıklarını,
kendilerine de yapacağı tehdidinde bulunmuştur.367 Tanrı, duygularının ve gücünün Yahudilerce
daha iyi anlaşılmasını istemiş, bunun için bazı örnekler vermiştir. Bir
çömlekçinin, elindeki balçığa istediği şekli vermesi gibi, Yahudilerin de kendi
elinde balçık olduğunu ve onlara istediği her şeyi yapabileceğini
hatırlatmıştır.368
Bütün
bu ilahi ikazlara ve Tanrı’nın onlara, kendilerine gelmeleri ümidiyle ve belki
de yaptıkları şeylerden vazgeçebilirler düşüncesiyle mühlet vermesine rağmen
Yahudiler, atalarının yaptıkları gibi Tanrı’yı kızdıracak, öfkelendirecek ve hatta
kin kusmasına neden olacak davranışlarına devam etmişlerdir. Çünkü onlar, bu
vurdum duymaz tavırlarının en büyük sebebi olarak, sahte peygamberlerin,
falcıların, medyumların, büyücülerin başlarına herhangi bir felaket
gelmeyeceğine inanarak Yeremya’nın söylediği gibi başka diyarlara sürgüne
gitmeyeceklerini düşünmüşlerdir.369
Klasik
Yahudi inancını destekler mahiyetteki şu ifadelerde de görüldüğü gibi, Tanrı
bütün bu yaşananların ardından defalarca merhamet370 etmekten bitap düşmüş bir halde,371 yüreğindeki acı
ve teselli olmaz üzüntüsüne rağmen372 Kudüs’le olan ilişkisini kesmiştir.373 Yahudilerin
Tevrat’ı rafa kaldırarak kurdukları dini ve sosyal düzenin sonucu olarak374 Tanrı,
kendisinin de büyük önem verdiği375 376 377 Süleyman
Mabedi’ni ve onun barındıran Kudüs’ü Yahudilere bir ceza olarak, Babil Kralı Nebukadnessar
ın eliyle yerle bir etmeye karar vermiştir.
·
b. Mabed’in Yıkılışı
Süleyman
Mabedi’nin yıkılması iki kademeli olmuştur. Çünkü, Süleyman Mabedi’ni yıkan
Babil Kralı Nebukadnessar Kudüs’e iki defa saldırmış ve Süleyman Mabedi’ni
ikinci saldırışında yıkmıştır.
Babil
Kralı Nebukadnessar’ın (Buhtunnasır) Kudüs’e ilk saldırısına, Yehoyakim’in, Babil
Krallığı’na üç sene bağlı kaldıktan sonra isyan etmesi neden olmuştur.378 Nebukadnessar’ın
Kudüs’e yaptığı bu ilk saldırısında (M.Ö. 597) Yahudilerin başında, başlattığı
isyanın ardından ölen Yehoyakim’in yerine geçen oğlu379 Yehoyakin, Babil’e karşı direnmenin faydasız
olacağına inandığından her hangi bir mukavemet göstermemiş, en yakınları ve
bürokratları ile beraber Nebukadnessar’a teslim olmuştur.380 Nebukadnessar ise bu isyana bir ceza olarak
Süleyman Mabedi’nde ve kralın sarayındaki hazineleri almış,381 Mabed için yapılan altın eşyaların tümünü
parçalatıp382
Babil’e götürmüştür.383
Ancak, Yehoyakin, zamanında teslim olup Babil Krallığı’na sorun yaratmadığı
için Nebukadnessar, Kudüs’e ve Süleyman Mabedi’ne zarar vermemiştir.384 Babil Kralı
Nebukadnessar, Yahuda kralı Yehoyakin’i,385 annesini, sarayın çalışan görevlilerini ve
idarecileri esir alıp Babil’e sürgüne göndermiştir.386 Ayrıca, elit tabakanın yanında Kudüs halkı,
komutanlar, yiğit savaşcılar, zanaatçılar ve demirciler olmak üzere toplam on
bin kişiyi de sürgün etmiştir.387 Bu sürgün neticesinde Yahuda halkından en
yoksul kesim dışında neredeyse kimse kalmamıştır.388 Nebukadnessar, daha sonra eski Kral
Yehoyakin’in amcası ve aynı zamanda Yoşiya’nın oğlu olan Mattanya’yı, ismini
değiştirip Sidkiya yaparak Yahudile’e kral yapmıştır.389 Bu olaylar neticesinde binlerce Yahudinin
Babil’e sürgüne gönderilmesi, Yahudi tarihine “Birinci Babil Sürgünü” (M.Ö.
597) olarak geçmiştir.390
Kudüs’e
yapılan ilk saldırı neticesinde Babil Kralı tarafından Yahuda Krallığı’nın
başına getirilen Sidkiya,391
Nabukanessar’a bağlı kalacağına dair Tanrı adına yemin etmiştir.392 Ancak bu
yemininde durmamış393
ve düşmanın büyüklüğü karşısında zayıf olduğunun ve ona karşı mukavemet
gösteremeyeceğinin farkında olmasına rağmen394 siyasi baskılardan dolayı, gönülsüz de olsa,
Babil Krallığı’na isyan etmiştir.395 O, bu nedenle zamanında kendisini uyaran
Yeremya’dan396 Tanrı’nın
kendisine yardım etmesi için dua etmesini istemiştir.397 Ancak, Tevrat’ta anlatıldığına göre Tanrı,
Sidkiya’nın bu isteğini şiddetle reddetmiş, Nebukadnessar ile birlikte
Yahudilere karşı büyük bir kızgınlık, öfke ve nefretle savaşacağını Yeremya
aracılığıyla bildirmiştir.398
Sidkiya’nın
isyanı399 üzerine
Babil Kralı, M.Ö. 588 yılında400
Kudüs’ün önüne kadar gelip ordugâh kurmuştur. Kentin çevresine rampa
yaptırılmış ve Kudüs yaklaşık bir buçuk sene401 kuşatma altında tutulmuştur.402 Bu kuşatma,
Kudüs’teki sosyal yaşantının bozulmasına ve Tanrı’nın daha önce söylediği gibi
insanlar arasında kıtlığın baş göstermesine neden olmuştur.403 Kıtlık, ilerleyen aylarda aşırı derecede
şiddetlenmiş ve halk bir lokma ekmek bulamaz hale gelmiştir.404
Sidkiya
ve ordusu, M.Ö. 586 yılına kadar duvarların sağlam olmasına ve canla başla
savunma yapmalarına405
rağmen artık direnecek güçleri kalmadığından bir gece yarısı kaçmaya teşebbüs
etmiştir. Ancak Babil ordusu, Sidkiya’nın peşine düşüp onu yakalamıştır.406 Bunun akabinde,
Babil Kralı’na büyük sıkıntılar yaşatan Sidkiya’nın gözleri önünde oğulları ve
Yahuda Krallığı’nın ileri gelenleri öldürülmüş, kendisinin de gözleri oyulup
Babil’e sürgüne gönderilmiştir.407
Kudüs’e
saldıran Babil ordusunun en büyük hedeflerinden biri Süleyman Mabedi olmuştur.
Babil Kralı, Kudüs’e yaptığı ilk saldırısında (M.Ö. 597) almadığı Mabed’in tunç
sütunlarını, ayaklıkları, tunç havuzu parçalayıp, tunçları Babil’e
göndermiştir. Mabed törenlerinde kullanılan kovalar, kürekler, fitil maşaları
ve tabaklarla birlikte bütün tunç eşyaları almıştır. Ayrıca, saf altın ve gümüş
buhurdanlar ile çanakları yanında götürmüştür.408 Süleyman Mabedi’ndeki değerli bütün eşyaların
alınması, Sidkiya’nın yakalanıp ordusunun dağıtılmasından bir ay sonra, M.Ö.
586 yılında Kudüs’e, bu kutsal şehrin yıkılmasını içeren bir emirle gelen409Nebukadnessar’ın
komutanı Nebuzaradan, Süleyman Mabedi’yle birlikte kraliyet sarayını,
Kudüs’teki bütün evleri ve önemli yapıları ateşe vermiş ve Kudüs’ü çevreleyen
bütün surları yıkmıştır.410
Nebuzaradan,
birinci sürgünün ardından kentte sağ kalanları, Babil Kralı’nın safına geçen
kaçakları ve geri kalan halkı sürgün etmiştir. Ancak, hiçbir şeyi olmayan bazı
yoksulları, bağcılık ve çiftçilik yapmaları için orada bırakmış, onlara bağ ve
tarlalar vermiştir.411
Ayrıca 500 kadar seçkin Yahudiyi de Babil’e sürgüne göndermiştir.412 Kudüs ise bu
saldırı neticesinde, neredeyse kimsenin oturamayacağı yıkık bir hale gelmiştir.413 Böylece,
Süleyman’ın vefatından sonra yavaş yavaş hem hâzinelerini kaybeden hem de
yapısal zarar gören Birinci Mabed, bütün bunlara rağmen yaklaşık 370414 sene ayakta
durduktan sonra tarihe karışmıştır. Birinci Mabed’in Babilliler tarafından
yıkılması, aynı zamanda, Tanrı’nın Yeremya aracılığıyla söylediklerinin gerçek
olduğunun bir kanıtı olarak değerlendirilmiştir.415
M.Ö.
586 yılında yıkılan Süleyman Mabedi’nin yıkıldığı günle ilgili farklı iki bilgi
bulunmaktadır. II. Krallar 25: 8’de Mabed’in yıkıldığı gün olarak Av ayının
yedinci günü denilmekteyken, Yeremya 52:12’de Av ayının onuncu günü ifade
edilmektedir. Bazı araştırmacılar bu çelişkiyi “Kafirler, yedinci gün
Mabed’e girdiler ve orada yiyip içtiler. Mabed’e yedinci ve sekizinci günlerde
saygısızlıkta bulundular ve dokuzuncu günün alacakaranlığında Mabed’i ateşe
verdiler, yangın da gün boyunca devam etti.” şeklindeki bir düşünceyle
gidermeye çalışmıştır.416
Birinci
Mabed’in yıkılması esnasında ilginç olayların olduğu rivayet edilmektedir. Buna
göre, Süleyman Mabedi’nin yıkılması sırasında genç kahinler Mabed’in çatısında
toplanmış ve ağlayarak, “Dünyanın Efendisi! Sen bizi senin inançlı
idarecilerin olmaya layık görmedin, bu yüzden anahtarlarını geri al”
diyerek anahtarları Mabed’in yukarısından fırlatmıştır. Bunun üzerine
gökyüzünden bir el gelip anahtarları almıştır. Kahinler de kendilerini Süleyman
Mabedi’ni çoktan sarmış olan alev denizine atmış ve orada yok olmuştur.417
·
3. Mabed’in Yıkılmasından Sonra
Yahudiler
Süleyman
Mabedi’nin yıkılması, hazinelerinin düşman eline geçmesi ve Yahudilerin sürgüne
gönderilmesi, Süleyman Mabedi’nin varlığından dolayı kendilerine bir şey
olmayacağını düşünen Yahudiler için büyük bir şok etkisi yaratmıştır.418 Ancak bu durum,
Nebukadnessar’ın, Süleyman Mabedi’ni yıkmasına kadar uzun bir süre Yahudileri
uyarmaya çalışan ve Tanrı’nın kendisinden Yahudilere bildirmesini istediği ne
varsa hepsini defalarca aktarmasına rağmen Yahudilerin kendisini dinlemediğini
söyleyen419
Yeremya için beklenen bir son olmuştur.420 Çünkü Yeremya, çok önceden Yahuda
Krallığı’nın Babilliler tarafından ele geçirileceğini ve Yahudilerin, Süleyman
Mabedi’nin yıkılmasından sonra Babil’e sürgüne gönderileceğini bildirmiştir.421
Birinci
Mabed’in yıkılması Yahudi hayatında büyük değişikliklere yol açmıştır.
Özellikle uzun yıllar422
Süleyman Mabedi’nden uzak yaşayacakları Babil sürgünü, Yahudi tarihinde
unutulmayacak bir yer edinmiştir. Süleyman Mabedi’nin yıkılmasının ve onun
akabinde Yahudilerin Babil’e sürgün edilmesinin, bir bakıma, peygamberlik
pozisyonu için bir zafer olarak değerlendirilebileceği ifade edilmiştir.423
Yahudiler,
Babil sürgünü esnasında anayurtlarını asla unutmamıştır. Bu zaman zarfında
Babillileri lanetlerken,424
yeniden dönüş umutlarını da canlı tutmaya çalışan Yahudiler, bu konuda Tanrı’ya
yakarmış, bu umut ve yakarmalarını edebiyatlarına yansıtmıştır.425 Özellikle
Tevrat’taki “Yeremya’nın Mersiyeleri” bölümü, Yahudilerin Babil’e sürgün
gönderilmesinden dolayı duyulan acıyı ifade etmek için yazılmıştır.426 Mezmurların 137.
bölümünü, Yahudilerin sürgün esnasındaki hissiyatlarını, şu ifadelerle güzel
bir şekilde anlatmaktadır.
'“Babil
ırmakları kıyısında oturup Siyon ’u andıkça ağladık;
Çevredeki
kavaklara lirlerimizi astık.
Çünkü
orada bizi tutsak edenler bizden ezgiler,
Bize
zulmedenler bizden şenlik istiyor.
‘Siyon
ezgilerinden birini okuyun bize! ’ diyorlardı.
Nasıl
okuyabiliriz RAB ’bin ezgisini
El
toprağında?
Ey
Yeruşalim (Kudüs), seni
unutursam,
Sağ
elim kurusun.
Seni
anmaz,
Yeruşalim
’i (Kudüs) en
büyük sevincimden üstün tutmazsam,
Dilim
damağıma yapışsın!
Yeruşalim
’in (Kudüs) düştüğü
gün,
‘Yıkın
onu, yıkın temellerine kadar! ’
diyen
Edomlular ’ın tavrını anımsa, ya RAB.
Ey
sen, yıkılası Babil kızı,
Bize
yaptıklarını
Sana
ödetecek olana ne mutlu!
Ne
mutlu senin yavrularını tutup
Kayalarda
parçalayacak insana! ”
Süleyman
Mabedi’nin yıkılması monoteizmle politeizm arasındaki zıtlığı daha da belirgin
hale getirmiştir.427
Ayrıca, Yahudilerin Musa’nın getirdiği Şeriat’ın emirlerine daha sıkı
sarılmalarına ve bağımsız dinî, ulusal bir hayatın yeniden doğması için bir
ümidin yeşermesine yol açmıştır.428 Bunların yanında, Süleyman Mabedi’nin
yıkılışına şahit olan nesil zamanında, Mabed’in yıkılmasını anmak için çeşitli
oruçlar ihdas edilmiştir.429
Musa’nın Tanrı’yla yaptığı antlaşmanın belgelerini saklayan ve Yahudiler için
Tanrı ile İsrail halkı arasındaki antlaşmanın sembolü olarak kabul edilen Ahit
Sandığı da, Mabed’in yıkılmasından sonra kaybolmuş430 ve bir daha bulunamamıştır.
·
B. BABİL SÜRGÜNÜNDEN ROMA DÖNEMİNE
KADAR MABED
Yahudi
literatüründe M.Ö. 538 ile M.S. 70 yılları arası “İkinci Mabed Dönemi” olarak
nitelendirilmektedir. Bu zaman zarfındaki Süleyman Mabedi’ni ifade etmek için
“İkinci Mabed (Second Temple)”431 kavramı kullanılmaktadır. Ancak, İkinci
Mabed’in Babil sürgünü dönüşü Zerubbabel tarafından yapıldığı için buna
“Zerubbabel Mabedi” diyen yazarlar bulunmaktadır.432 Bunun yanında “İkinci Mabed” ifadesi, asırlar
sonra gelecek olan Herod’un, Süleyman Mabedi’ni yıkıp yeniden yapması
neticesinde ortaya çıkan Süleyman Mabedi’ni de kapsanmaktadır. Bu Mabed’e
“Üçüncü Mabed” ya da “Herod Mabedi” de denilmektedir.
·
1. Babil Sürgününden Kudüs’e Dönüş
Birinci
Mabed’in, Babil ordusu tarafından yıkılması Yahudilerin işledikleri günahlar
yüzünden olmuştu. Tanrı, Yahudilere yönelttiği tehditlerin bir çoğunu Birinci
Mabed’in yıkılması esnasında ve daha sonraki süreçte yerine getirmişti. Kudüs
kuşatma altındayken Yahudiler, kıtlık gibi bir felakete maruz kalmış, bir çok
Yahudi açlıktan ölmüş, sosyal düzen alt üst olmuştu. Daha sonra Babilliler
Yahudileri en feci şekilde kılıçtan geçirmişti. Son olarak Yahudiler, senelerce
Babil’de perişan bir halde sürgün hayatı yaşamış, bu dönemde Babil Krallığı’na
lanetler yağdırıp Süleyman Mabedi’nin özlemini yüreklerinde hissetmişti.
Ancak,
öfkesinden ve kızgınlığından dolayı bütün bu yaptıklarına rağmen Yahudileri
sonsuz bir sevgi ile sevdiğini belirten433 Tanrı, her ne olursa olsun onları tamamen
bırakmamıştır.434
Yahudilerin kendisine ait bir halk olmasını arzu eden Tanrı, onların da
kendisini ilah olarak benimsemelerini istemiştir.435 Fakat Tanrı’nın bu düşüncesi, Yahudilerin
cezalarının hafifletilmesi ya da tamamen kaldırılması anlamına gelmemiştir.
Çünkü Yahudilere yaptıklarından dolayı hala öfke duyan Tanrı, Yahudilerin
cezalarını çekmeleri gerektiğini bildirilmiştir.436 Neticede Tanrı, cezalarını çektikten sonra
Yahudileri bağışlayacağını437
ve onlara zarar verenlerden intikam alacağını söylemiştir.438 Yahudilerin kendilerine vaat edilen kutsal
topraklara döneceklerini439
ve Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edeceklerini440 belirten Tanrı, aynı zamanda onlara büyük
nimetler441
bahşedeceğine dair söz vermiştir.442 Zira Tanrı, her ne olursa olsun, her zaman
onların yanında olmak istemiştir.443
Tanrı,
Yeremya ve Hezekiel aracılığıyla vaat ettiklerini yerine getirmek, özellikle,
Yahudilerin Kudüs’e dönüp Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmeleri için daha
önceden belirlediği süre dolduğunda taşları yerine koymaya başlamıştır.
M.Ö.
539 yılında, Pers Kralı Koreş,444 Babil topraklarını ele geçirmiştir.445 Böylece,
Mezopotamya, Suriye ve Filistin’i (Dolayısıyla Kudüs’ü) de yeni Pers
İmparatorluğuna katmıştır.446
Daha sonra, Koreş, akıllıca bir politika takip etmiş ve yönettiği milletlere
özgürlük vererek imparatorluğunun gücünü sağlamlaştırmak istemiştir.447 Bunun için
Koreş, genel af fermanı yayınlamıştır. Bu fermana göre sürgünde bulunan
milletler, Pers İmparatorluğu’na karşı herhangi bir isyana karışmadıkları ve
siyasetle ilgilenmedikleri sürece topraklarına dönebilecekler ve dini
ibadetlerini istedikleri gibi yerine getirebilecekledi 448
Pers
kralı Koreş’in M.Ö. 538 yılında yayınladığı genel af fermanı, aynı zamanda,
Kudüs’teki Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılmasına izin veren ve sürgündeki
Yahudileri evlerine dönmeye teşvik eden bir ferman niteliğinde olmuştur.449 Koreş’in
Yahudilere bu şekilde davranması, Tanrı’nın onu, Süleyman Mabedi’nin yeniden
yapılmasıyla ilgili olarak ilahi bir şekilde sorumlu tutmasından
kaynaklanmıştır. Bu durum Tevrat’ta şu şekilde ifade edilmiştir: “Pers Kralı
Koreş ’in krallığının birinci yılında RAB, Yeremya aracılığıyla bildirdiği sözü
yerine getirmek amacıyla, Pers Kralı Koreş ’i harekete geçirdi. Koreş yönetimi
altındaki bütün halklara şu yazılı bildiriyi duyurdu: ‘Pers Kralı Koreş şöyle
diyor: ‘Göklerin Tanrısı RAB yeryüzünün bütün krallıklarını bana verdi. Beni
Yahuda ’daki Yeruşalim (Kudüs) Kenti ’nde kendisi için bir tapınak
yapmakla görevlendirdi. Aranızda O ’nun halkından kim varsa oraya gitsin. Tanrı
RAB onunla olsun!’ ”.450
Bununla birlikte, Koreş’in, özellikle Yahudileri, kendi ülkelerine göndermek
istemesinin başka bir sebebi olarak onların, Mısırlılar’a karşı ülke
sınırlarında bir tampon vazifesi göreceklerine ve iyi birer koruyucu olarak
görev yapacaklarına dair taşıdığı kanaatin de etkili olduğu kaynaklarda
belirtilmiştir.451
Bu
fermanın yayınlanması, senelerdir sürgünde yaşayan ve Kudüs’e dönme hayalini
her zaman gönüllerinde yaşatan Yahudiler arasında büyük bir sevinç yaratmıştır.
Mezmurlar 126, Kudüs’e dönmenin, Yahudiler üzerindeki etkisini ve Yahudilerin
sevinçlerini “RAB sürgünleri Siyon’a geri getirince, Rüya gibi geldi bize.
Ağzımız gülüşlerle, Dilimiz sevinç çığlıklarıyla doldu. ‘RAB onlar için büyük
işler yaptı ’ Diye konuşuldu uluslar arasında.RAB bizim için büyük işler yaptı,
Sevinç doldu içimiz... ”452
cümleleriyle güzel bir şekilde ifade etmektedir.
Yayınlanan
bu fermanla, Yahudilerin Kudüs’e gidip Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa
etmelerini isteyen Koreş, Mabed’in giderlerinin sarayın hazinesinden
karşılanmasını453
ve krallığında yaşayan yerlilerin de Mabed’in yapımı için altın, gümüş, mal ve
havyan sağlamakla katkıda bulunmalarını istemiştir.454 Onlar da Koreş’in bu isteği üzerine sahip
oldukları değerli mallarıyla Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa
etmelerine destek vermişlerdir.455 Ayrıca, Pers Kralı Koreş, Nabukadnessar’ın
M.Ö. 586 yılında Birinci Mabed’in yıkımı esnasında alıp kendi tapınaklarına
koyduğu kapları çıkarttırmış, bunların sayımını456 yaptırarak Yahuda önderi Şeşbassar’a
vermiştir.457
Bunun yanında Yahudi halkının ileri gelenlerinden bazıları da Süleyman
Mabedi’nin yeniden inşası için yardımlarda bulunmuştur.458
Bu
fermanın yayınlanmasından sonra Babil’deki Yahudilerin bir kısmı Kudüs’e
dönmüştür. Şeşbassar’ın liderliğinde sürgünden dönen ilk grubun sayısının az
olmasına rağmen, birkaç yıl sonra Yehoyakin’in torunu Zerubbabel liderliğinde
dönen ikinci grubun sayısı daha fazla olmuştur.459 Kudüs’e yeni gelen Yahudiler, ilk iş olarak
sürgün boyunca kesintisiz bir şekilde devam ettirdikleri460 461 kurban
sunma ibadetini yerine getirmek için çevrelerindeki insanlardan korkmalarına
rağmen eski sunağın yerine yeni bir sunak yapmıştır. Böylece, Yahudilikte
günahların affedilmesinde önemli bir rol oynayan kurban ibadeti, Süleyman
Mabedi’nin temellerinin hala atılmamış olmasına rağmen sürgün dönüşünden birkaç
ay sonra tekrar başlamıştır.461
·
2. Mabed’in Yeniden İnşa Edilmesi
Babil
sürgününden döndükten hemen sonra sunağı kuran Yahudiler, gerekli hazırlıkları
yaparak sürgünden dönüşlerinin ikinci yılının ikinci ayında Süleyman Mabedi’nin
inşaatını başlatmıştır.462
Bunun için, İkinci Mabed’in yapımında çalışacak duvarcılar ve marangozlar
tutulmuştur. Sedir tomruklarını Lübnan’dan denize indirerek Yafa’ya getirmeleri
için Saydalılar’a ve Surlular’a yiyecek, içecek ve zeytinyağı verilmiştir.463 Mabed’in
yapımını denetlemek için de 20 ve daha yukarı yaştaki Levililer
görevlendirilmiştir.464
Şeşbassar
tarafından465
İkinci Mabed’in temelinin atılması bütün Yahudilerde büyük bir heyecan yaratmış
ve herkes yüksek sesle Tanrı’yı övmeye başlamıştır. İkinci Mabed’in temeli
atıldığında, kahinler, tören giysilerini giyerek ve ellerinde borazanlarla,
Tanrı’ya övgüler, şükranlar sunmuş ve ezgiler terennüm etmiştir. Birinci
Mabed’i gören bir çok yaşlı kâhin, Levililer ve boy başlarındaki heyecan,
İkinci Mabed’in temelinin atıldığının görülmesiyle doruk noktasına çıkmış ve bu
insanlar kendilerini tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştır.466 Bir çok kimse de
heyecandan sevinç çığlıkları atmıştır. Öyle ki, ağlama sesleri ve sevinç
çığlıkları birbirine karıştığından seslerin ayırt edilemediği rivayet
edilmiştir.467 Yahudilerin
hepsi Yeremya’nın, zamanında söylediklerinin468 gerçekleştiğini gördükleri için büyük bir
mutluluk duymuştur.469
Ancak,
Süleyman Mabedi’nin yeniden yapımına büyük bir heyecanla başlanılmasına rağmen
çalışmalar beklenildiği şekilde devam etmemiştir. Çünkü, Yahudilerin, Kudüs’e
gelmelerinin akabinde Süleyman Mabedi’ni yeniden yapacaklarının duyulmasıyla o
bölgede yaşayan Samiriler, uzun süredir bu topraklarda yaşadıklarını ve İsrail
Tanrısı’na ibadet etmekte olduklarını iddia ederek bu projede yer almak
istemiştir.469 470 Ancak, bu görevin sadece sürgünden
dönenlere verildiği ifade edilerek bu insanların talepleri reddedilmiştir.
Samiriler, bu cevaptan rahatsız olmuş ve İkinci Mabed’i yapmak isteyen
Yahudileri caydırmak için korkutmaya, onların cesaretlerini kırmaya teşebbüs
etmiştir. Öyle ki, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılması projesine engel olmak
adına Pers krallarını471
etkilemesi için parayla danışmanlar bile tutmuşlardır.472 Neticede,
Süleyman Mabedi’nin yapımına engel olmak için başlatılan çalışmalar başarıya
ulaşmış ve Pers Kralı Artahşasta (Artakserkses) Süleyman Mabedi’nin inşaatının
durdurulması için emir vermiştir.473 İnşaat, Pers Kralı Koreş’in oğlu Darius’un
krallığının ikinci yılına dek askıda kalmıştır.474 Bu zaman zarfında, Süleyman Mabedi’nin yapımı
için taş üstüne taş konulmamış475 ve bu durum uzun yıllar devam etmiştir.476
Sürgün
dönüşünden sonra Süleyman Mabedi’nin yapımına büyük bir heyecanla başlanılmış
olmasına karşın aradan uzun yıllar geçmesi ve bu zaman zarfında Yahudilerin
eski yaşamlarına geri dönüp kısmen de olsa bir rahatlığa ulaşmalarından dolayı
bu heyecan yok olmuştur. Bununla birlikte, Yahudiler arasında İkinci Mabed’i
yapmak için vaktin gelmediği yönünde bir inanç oluşmuş ve hiç kimse Mabed’in
yapımı için herhangi bir çalışmada bulunmamıştır. Ancak Yahudilerin bu tutumu
Tanrı’yı rahatsız etmiştir. Yahudileri sürgünden kurtaran ve onlara Mabed’i
yeniden inşa etme fırsatı veren Tanrı, Hagay Peygamber (M.Ö. 520) aracılığıyla,
“Bu tapınak yıkık durumdayken, sizin ağaç kaplamalı evlerinizde sesi, gelin güvey sesi, RAB’bin Tapınağı’nı
şükran sunularını getirenlerin sesi yine duyulacak.. ” oturmanızın sırası mı?””47
ifadesini kullanarak Yahudilerin yanlış bir düşünceye sahip olduklarını
bildirmiştir. Buna rağmen, İsrail halkı, yeni bahaneler uydurarak Mabed’i inşa
etmek istememişlerdir. Tanrı, bahanelerine karşı, İsrail halkının, yaşadıkları
olaylar karşısında biraz düşündükleri takdirde Mabed’i yeniden inşa etmeleri
gerektiğini anlayacaklarını söylemiştir. Hagay Kitabı’nda, bu konuyla ilgili
olarak şu ifadeler nakledilmiştir: “Şimdi tuttuğunuz yolları iyi düşünün!
Çok ektiniz ama az biçtiniz; yiyorsunuz ama doymuyorsunuz, içiyorsunuz ama
neşelenemiyorsunuz; giyiniyorsunuz ama ısınamıyorsunuz; ücretinizi alıyorsunuz
ama paranızı sanki delik keseye koyuyorsunuz. ”477 478
Tanrı,
Yahudilerin bu sıkıntılarının sebebinin, Süleyman Mabedi’nin yıkık durumda
olmasından kaynaklandığını belirterek479 bu yaşananların ortadan kalkması, Yahudilerin
tekrar rahata kavuşabilmeleri için hazırlıkların yapılarak Mabed’in yeniden
inşa edilmesini istemiştir.480
Hagay
Peygamber’in yaklaşık bir ay süren çalışmaları ve uyarıları netice vermiş ve
Yahudilerin Süleyman Mabedi’nin yapımıyla ilgili düşünceleri değişmiştir.481 Sonunda ikna
olan Yahudiler, Nebukadnessar’ın yerle bir ettiği ve oldukça kötü durumdaki482 Süleyman
Mabedi’ni yeniden inşa etmek için gerekli hazırlıkları yapmaya başlamıştır.
Dönemin
Pers Kralı Darius’un krallığının ikinci yılında, altıncı ayın yirmi dördüncü
gününde Süleyman Mabedi’nin yapımına tekrar başlanmıştır.483 İkinci Mabed’in ilk taşı büyük bir törenle
konulmuştur.484 Ancak, Yahudiler bu çalışmaya başladıklarında Pers
Krallığı’ndan her hangi bir izin almamıştı. Bu nedenle, o dönemin valilerinden
Tattenay, durumu Pers Kralı Darius’a haber vermiş,485 Darius da
yaptığı arşiv araştırmaları neticesinde Yahudilerin, inşaatı devam etmekte olan
Süleyman Mabedi’ni bitirmelerinde herhangi bir sakınca görmediğini ifade
etmiştir.486 Bununla birlikte Darius, Süleyman Mabedi için yapılan
masrafların toplanan vergilerden karşılanmasını, kahinlerin ihtiyaçlarının
aksatılmadan giderilmesini, yakmalık sunular için gerekli hayvanların tedarik
edilmesini istemiştir. Ayrıca, tuz, şarap, zeytinyağı ve buğday gibi ürünlerin
temin edilmesini emretmiş, Süleyman Mabedi’nin yapımına engel olanların en feci
şekilde cezalandırılmasını buyurmuştur.484
Yahudilerin
Tanrı’nın emri gereğince yeniden inşa ettikleri İkinci Mabed’in yapımı yaklaşık
dört yıl altı ay485
sürmüştür. Yahudi tarihinde bir dönemin başlangıcını ifade eden İkinci Mabed,
Darius’un altıncı yılının Adar ayının üçüncü (M.Ö. 12 Mart 515) gününde
bitmiştir.486
İkinci
Mabed’in Tanrı’ya ithaf edilmesi esnasında 100 boğa, 200 koç, 400 kuzu kurban
edilmiştir. Bunların yanında, oymakların sayısına göre, bütün İsrailliler için
günah sunusu olarak 12 teke kurban olarak sunulmuştur.487 Bu 12 kurbanın, İsrailoğullarını oluşturan 12
kabilenin bütünlüğüne işaret ettiği rivayet edilmiştir.488 Kurban sunuymasıyla birlikte kahin ve
levililer, görevlerinin başına geçmiştir.489
Kaynaklarda
İkinci Mabed’i yeniden inşa eden kişinin Zerubbabel olduğu belirtilmektedir.
Nitekim, Tevrat’ta Süleyman Mabedi’nin Zerubbabel tarafından yeniden yapıldığını
söyleyen cümleler bulunmaktadır.490 Kimi yazarlar, Zerubbabel ile birinci sürgün
dönüşü Yahudilerin başında bulunan Şeşbassal’ın aynı kişi olduğunu
düşünmektedir.491
Ancak bunlar farklı kişilerdir. Çünkü sürgün dönüşünden hemen sonra başlanılan
İkinci Mabed’in yapımı Şeşbessal ile başlamış ve daha sonra Zerubbabel’in
liderliğinde yeni bir döneme girilmiştir.495 Bunun yanında
Zerubbabel’in, Şeşbassal’ın yeğeni olduğu ifade edilmekte ve Şeşebassal’ın
ölümünden sonra Yahudilerin başına geçtiği belirtilmektedir.492
İkinci
Mabed döneminde Süleyman Mabedi’nin merkezi rolü, Büyük İskender’in M.Ö. 332
yılında Kudüs topraklarını fethetmesine kadar sürmüştür. İskender’in ölümü ile
Kudüs, Mısırlılar ve Helenler arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Bundan en
çok etkilenen de yerli halk olmuştur. Her şeye rağmen, Süleyman Mabedi, dinî ve
sosyal yaşamın merkezi olmaya devam etmiştir.493 İkinci Mabed, M.Ö. 20 yılında Herod tarafından
yeniden inşa edilmiş ve bu yapı M.S. 70 yılında Romalılar tarafından yıkılana
kadar ayakta durmuştur.494
İkinci
Mabed, kendisiyle ilgili bilgilerin az olmasına rağmen, yaklaşık beş yüz yıl
Yahudilerin ibadet merkezi olarak görev yapmıştır. Bu süre, Süleyman’ın yaptığı
Birinci Mabed’in Babilliler tarafından yıkıldığı zamana kadar geçen süreden,
neredeyse 130 yıl daha uzundur. Ayrıca, seneler sonra Herod’un yapacağı
görkemli Mabed’in (Herod Mabedi) ömründen de çok daha fazladır. Zira, Herod
Mabedi, varlığını bir asırdan daha az sürdürmüştür.495
·
3. Birinci Mabed ile İkinci Mabed Arasındaki
Farklar
Babil
sürgününden dönen Yahudiler, İkinci Mabed’e Birinci Mabed’in devamı olarak
bakmış ve İkinci Mabed’i yaparken Birinci Mabed’i taklit etmeye çalışmıştır.
Ancak sürgünden yeni dönen Yahudiler, ekonomik durumlarının yetersiz olmasından
dolayı İkinci Mabed’i arzu edilen şekilde süsleyememiştir. Öyle ki, Birinci
Mabed’in ihtişamını gören Yahudiler, İkinci Mabed’e baktıklarında durumun çok
kötü olmasından dolayı göz yaşlarına boğulmuştur.496
İkinci
Mabed’in, plan ve ebat olarak Birinci Mabed’e benzemesine ve aynı yer üzerinde
inşa edilmesine rağmen İkinci Mabed hakkında tam ve güvenilir bilgilerin az
olduğu ifade edilmektedir. Lübnan işçiliğinin egemen olduğu düşünülen İkinci
Mabed’in, selefine bakılarak çok daha az gösterişli olmasının yanında oldukça
ucuza mal olduğu belirtilmektedir.497 Tevrat’ta, İkinci Mabed’in ebatlarıyla ilgili
verilen bilgiye göre Mabed’in, 60 kubit yüksekliğinde ve 60 kubit genişliğinde
yapıldığı anlaşılmaktadır.502 Ancak, bazı yazarlar, eserlerinde bu
bilginin hem eksik hem de gerçek dışı olduğunu ifade etmektedir.498
İkinci
Mabed’in, Birinci Mabed’den farklılıkları sadece yukarıda belirttiklerimiz
değildir. Bunların yanında, İkinci Mabed’de, dökme havuz, tekerlekli kazanlar,
Kutsallar Kutsalı’ndaki keruvlar ve belki de en önemlisi Ahit Sandığı499 yer almamıştır.
Süleyman Mabedi’nin girişinde yer alan sütunlarla ilgili herhangi bir bilgi,
tarihi kaynaklarda geçmemiştir. Birinci Mabed’de on tane şamdan varken İkinci
Mabed’de tek şamdan kullanılmış ve kapıların yerine perdeler takılmıştır. Yine
en büyük farklardan birisi olarak, Birinci Mabed, büyük bir kompleksin içinde
yapılmışken İkinci Mabed’in yapıldığı yerde başka bir bina yer almamıştır.
Ancak, zamanla çeşitli ilaveler ve değişiklikler yapılmıştır. Bu
değişikliklerden birinin, Haşmoneyler zamanında, İkinci Mabed’e bakan Batı
tepesine bir sarayın yaptırılması olduğu rivayet edilmiştir.500 Kudüs şehrinin
yukarı bölümüyle İkinci Mabed’in bulunduğu tepe arasında bir köprünün inşa
edildiği de rivayetler arasında yer almıştır.501
İkinci
Mabed’in, inşaatında kullanılan taşlar502 büyük olmasına rağmen, gösterişsiz bir
mahiyet arz etmiştir. Genel olarak, Pers hükümetinin yaptığı maddi yardımlar503 göz önüne
alındığında son dönemdeki yazarların İkinci Mabed’in basitliğine vurguda
bulundukları düşünülmektedir.504
Öyle ki, bazı yazarlar, İkinci Mabed’i nitelendirirken, onun Birinci Mabed’in
ancak gölgesi olduğunu söylemektedir.505
·
4. İkinci Mabed’in İnşasından
Herod’un Mabed’i Yıkıp Yeniden İnşa Etmesine Kadar Mabed
Babil
sürgünü dönüşünden sonraki döneme ait Yahudi tarihi ve Süleyman
Mabedi
hakkında kesin ve yeterli bilgi bulunmamaktadır.506 Ancak iki şeyin kesin olarak bilinmektedir.
Bunlardan birincisi, Kudüs’e dönmeyi çok istemelerine rağmen bazı Yahudilerin,
Babil’de kalmayı tercih ettikleri, diğeri ise, zaman içerisinde Yahudilerin
dinsel ve sosyal yaşamlarında bozulmalar olduğudur.
Babil’de
yaşayan bazı Yahudilerin ekonomik durumları oldukça iyi seviyelere gelmişti.
Bir çok Yahudi, Babil’in özel konumu ve tüccarlar şehri olmasından dolayı
ticaret sayesinde zengin olmuştu.507 Bunun yanında, Babil’de kalmayı tercih eden
Yahudilerden kimileri, Pers hükümetinde yüksek mevkilere gelme şansını elde etmişti.508 Sürgün esnasında
Yahudilere karşı herhangi bir ayrım yapılmamış, onlar ticarette ve diğer
alanlarda yerli halk ile aynı muameleye tabi tutulmuştu. Bu nedenle, sahip
oldukları zenginliklerinden ve zamanla kazandıkları rahatlıklarından dolayı
kimi Yahudiler, Tanrı’nın vaat ettiği kutsal topraklara dönmemişti.509 Geri dönen
Yahudilerin bazıları dindarlıktan, bazıları da Kudüs’te daha iyi bir iş kurup
daha çok gelişme gösterme düşüncesinden dolayı gelmişti.510
Yahudiler,
sürgün boyunca, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasının ve sürgüne gitmelerinin
sebeplerini düşünmüş ve hatalarının farkına vararak kendilerine çeki düzen
vermiştir. Tanrı da Yahudilerin hem dinsel hem de sosyal anlamda kendilerini
yenilemeleri için onlara yardım etmiştir. Bunun için Tanrı, kendi ruhunu
Yahudilerin içine koymuş, emirlerinin ve ilkelerinin Yahudilerce yerine
getirilmesi için gerekli olan şartları sağlamıştır.511
Her
zaman olduğu gibi belli bir rahatlığa kavuşan Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin
yıkılmasından sonra kendilerine büyük nimetler512 bahşeden Tanrı’nın isteklerine sıkı sıkıya
sarılmamış ve daha önce atalarının yaptıkları gibi kısa zamanda yeniden dinsel
ve sosyal alanda gevşeklik göstermiştir.513 Özellikle kahinlerin, Musa’nın emirlerine
aykırı olmasına rağmen, istedikleri şekilde Yahudi olmayan komşulardan kızlar
alarak evlenmeleri514
Yahudi dini hayatındaki bozulmaların en büyük örneği olmuştur. Kahinlerin bu
davranışları karşısında, Yahudi tarihinde daha önce eşine rastlanılmamış bir
yere sahip olduğu belirtilen Ezra, Babil’den hem kahinler arasında zuhur eden
bu durumu düzeltmek hem de diğer dini hususlarda Yahudileri uyarmak ve onlarla
Tanrı adına yeniden antlaşma yapmak için M.Ö. 458 yılında Kudüs’e gelmiştir.515
Pers
Kralı’nın kendisine verdiği geniş yetkilerle516 Babil’den gelen ve Tevrat’ı çok iyi bilen517 Ezra, kendisini
Tevrat’ın, kutsal topraklarda öğretilmesi için adamıştır.518 Yahudiler, Ezra’nın üstün çalışmaları
neticesinde yaptıklarının yanlış olduğunun farkına varmıştır. Ezra’nın
başkanlığında Tanrı’ya günahlarını itiraf eden519 Yahudiler, Tanrı’yla olan antlaşmalarını
yeniden onaylamıştır. Buna göre, Tanrı’nın Musa aracılığıyla gönderdiği yasaya
göre yaşayacaklarına, Tanrı’nın bütün emirlerine, ilkelerine ve kurallarına
uyacaklarına dair yemin etmişler, uymayacak olanları da lanetlemişlerdir.
Bununla birlikte, Yahudiler sürgün sonrasında, sosyal anlamda kendi içlerine
kapanmıştır.520
Komşu milletlerden kız alıp vermeyeceklerine,521 Şabat günü ya da kutsal bir gün eşya veya
tahıl satmak isteyen olursa almayacaklarına, yedi yılda bir toprağı
sürmeyeceklerine ve bütün alacaklarını sileceklerine dair Tanrı’ya söz
vermişlerdir. Bunların yanında Süleyman Mabedi’nin muhtelif giderlerinin
karşılanması için her yıl belli miktarda para vereceklerini söyleyen Yahudiler,
Süleyman Mabedi’ndeki sunakta yakılmak için getirilecek odunların tedarik
edilmesi görevini de kendi üzerlerine almıştır. Topraktan ve ağaçlardan elde
edilen ilk ürünlerin Süleyman Mabedi’ne götürülmesi, ilk doğan oğulların,
hayvanların, ilk doğan sığırların ve davarların Mabed’de görev yapan kahin ve
Levililerin hizmetine verilmesi de Yahudilerin Tanrı’yla yaptıkları antlaşmanın
bir parçası olarak zikredilmiştir. Süleyman Mabedi ile ilgili çeşitli işleri
yerine getireceklerini söyleyen Yahudiler, bundan sonra Tanrı’nın Mabedi’ni
ihmal etmeyeceklerini, gereken özeni göstereceklerini ifade etmiştir.522
Ezra
ve çalışmaları esnasında onun yanında olan Nehemya, Süleyman Mabedi’ndeki
ibadetlerin yerine getirilmesinde önemli bir yere sahip olan kahinlerin ve
Levililer’in soyağacının dikkatle tespit edilmesinde, çeşitli Mabed
görevlilerinin ve personelinin uygun bir şekilde dağıtılmasında önemli rol
oynamıştır. Ezra ve Nehemya’nın523 524 üstün
çalışmaları neticesinde Süleyman Mabedi, İkinci Mabed’in tekrar açılışından
takriben 70 yıl sonra, Yahudi tarihindeki merkezi rolünü tekrar 529
kazanmıştır.
Yahudi
tarihinde Ezra ve Nehemya’nın çalışmalarından sonraki dönem ile ilgili
bilgilerin yok denecek kadar az olduğu söylenmektedir.525 Özellikle Helenistik dönemin başlarını da
kapsayan M.Ö. 400-200 yılları arası, Yahudi tarihi açısından kayıp yıllar
olarak nitelendirilmektedir. Yahudilerin, iki asırlık bu dönemi, muhtemelen
huzurlu bir şekilde geçirdikleri, bu nedenle Yahudi tarihçilerinin kaydetmesini
gerektirecek herhangi büyük bir olay olmadığı belirtilmektedir. Yahudilerin,
kendilerine hükmeden idareciler arasında en çok Perslileri sevdikleri, onlara karşı
herhangi bir isyana girişmedikleri gibi Mısır’da baş gösteren isyanların
bastırılmasında da Perslilere yardım ettikleri söylenmektedir. Yahudilerin,
dini anlamda ise hem Yahuda bölgesinde hem de Pers İmparatorluğu’nun diğer
bölgelerinde ibadetlerini yerine getirmede özgür oldukları ifade edilmektedir.526 Özellikle,
Süleyman Mabedi ile ilgili bilgilerin bulunmaması, Mabed’in Ezra ve Nehemya’nın
bıraktığı şekilde, ne yapısal ne de dinsel anlamda zarar görmeden uzun yıllar
boyunca devam ettiğini göstermektedir.
·
a. Hellenistik Dönem (M.Ö. 331-67)
Büyük
İskender’in fetihleri ve kendisinden sonra gelen yöneticilerin sayesinde
Helenistik kültür, doğu dünyasına büyük oranda egemen olmuştur. Helenistik
kültür Yahudileri de asimile etmeye başlamıştır. O zamanki Yahudi
mütercimlerden bazılarının yaptığı çeviri çalışmalarında “Sinagog” ve
“Sanhedrin” gibi kelimelerin geçmesi Helenistik kültürün Yahudi dini hayatına
yavaş yavaş girdiğini göstermektedir.527 Bu durum, Yahudilerin, Helenistik kültürün
etkisinin nereye kadar Yahudilik için kabul edilebilir olduğu noktasında
sorunlar yaşamasına yol açmıştır.
Helenistik
krallar Süleyman Mabedi’ne büyük bir saygı duymuşlar ve sayısız hediyeler
vermişlerdir. Helenistik krallar arasında en dikkat çeken ise III. Antiokhos
olmuştur. Yahudilere karşı oldukça müşfik ve cömert olduğu belirtilen III.
Antiokhos, döneminde yapılan askeri harekatlara Yahudilerin uyum sağlamasından
dolayı bir teşekkür olarak, Süleyman Mabedi’nin çevresindeki alanın
kutsallığının güvenceye alınmasını emretmiştir. Bunun yanında, kentin
varoşlarına sokulmaması gereken kaşer (helal) olmayan hayvanların listesini de
tebliğ ettirmiştir.528
Ayrıca, Yahudilere, kendi gelirinden, Süleyman Mabedi’nde kullanılması için
şarap, yağ, un, tuz gibi gıda maddelerine ilaveten Mabed’in tamiri için gerekli
olan keresteleri vermiştir. III. Antiokhos, kendisinden önceki Pers kralları
gibi Süleyman Mabedi’nde çalışanlardan ve Yahudi din alimlerinden vergi
almayarak Yahudilere, özellikle de Süleyman Mabedi’ne gösterdiği saygıyı ifade
etmiştir.529
Antiokhos’tan
sonra gelen VI. Seleucus, selefinin yolundan giderek Yahudilere karşı ılımlı
bir politika takip etmiştir. Ancak VI. Seleucus’un bu hoşgörüsü ve saygısı
fazla uzun sürmemiştir. Ekonomik sıkıtılar yaşadığı bir dönemde bazı
görevlilerini Kudüs’e göndererek Süleyman Mabedi’nin hazinesinde bulunan
değerli eşyaları aldırtmıştır. Bu durum, Selevkos hanedanlığının, başlarda,
Yahudilere karşı gösterdiği ılımlı politikanın değişmeye başladığının ilk
işareti olarak görülmüştür. IV. Antiokhos Epiphanes’in kral olmasıyla
Yahudilere uygulanan politika, kökten bir değişikliğe uğramış ve
böylece,Yahudiler için baskı ve zulüm dönemi başlamıştır.530
IV.
Antiokhos Epiphanes’in, Selevkos kralı (M.Ö. 175) olması, Yahudilerin yaşamını
derinden sarsmıştır. Yahudilerden nefret eden, Yahudi din ve geleneklerini yok
etmek için elinden gelen her şeyi yapan IV. Antiokhos Epiphanes, Helenistik
kültürü Yahudi dini hayatında baskın hale getirmeye çalışmıştır. Bunun yanında,
her tarafa Helen heykel ve tapınakların inşa edilmesinden Yahudiler için hayati
önemi haiz olan Süleyman Mabedi’nin, Zeus ve Olimpia’ya ithaf edilmesine karar
vermesine kadar çok değişik çalışmalarda bulunmuştur.531
IV.
Antiokhos, Süleyman Mabedi’nin Baş Kahin’i olan IV. Onias’ı görevinden alarak
yerine Helenist eğilimleri olduğu bilinen Yehoşua’yı baş kahin olarak
görevlendirmiştir. Yehoşua, Kudüs’ü, Antioh adını vereceği bir Helen şehri
yapmak için geniş çapta çalışmalar başlatmış, sosyal ve kültürel
faaliyetlerinin merkezi olacak bir kurum ortaya çıkartarak Süleyman Mabedi’nin
öneminin büyük oranda azalmasına neden olmuştur. Sonraki yıllarda Süleyman
Mabedi’nin içine Helenistik kültüre ait paganist unsurlar yerleştirilmiştir.532 Bu da, zamanla,
geleneksel Yahudi bayramlarının tamamen ihmal edilmesine ve Mabed ibadetlerinin
terk edilmesine yol açmıştır.
Helenistik
kültürün, Yahudi din hayatında egemen olmasına ve Süleyman Mabedi’nin her geçen
gün önemini kaybetmesine daha fazla dayanamayan Yahudiler, IV. Antiokhos’a
karşı ayaklanmışlardır. IV. Antiokhos, bu isyan karşısında Kudüs’e yürümüş,
Süleyman Mabedi’ni ele geçirip burada bulunan altın sunağı, altından yapılmış
bazı eşyalarla birlikte Süleyman Mabedi’nde ibadet için kullanılan kapları ve
ele geçirdiği değerli olan her şeyi alıp götürmüştür. Üstelik, Mabed’de icra
edilen kurban ibadeti yasaklanmış, bunun yerine Yahudileri derinden sarsacak
olan domuzların kurban edilmesi uygulaması başlatılmıştır. Yakmalık sunağının
yerine de başka bir sunak yapılıp Süleyman Mabedi, Zeus adına ithaf edilmiştir.
Bu
zulme daha fazla dayanamayan Yahudiler, Makabiler’in liderliğinde, Haşmonay
ailesinden Matatyau ve oğullarının dağa çıkmasıyla patlak veren bir isyan
başlatmıştır. Ancak, Yahudiler bu isyanın cezasını daha sonra ağır bir şekilde
ödemiştir. Öyle ki, çocuklarını sünnet ettiren kadınlar ölümle cezalandırılmış,
yeni doğan çocuklar boyunlarından asılmış, bir çok Yahudi katledilmiş ve evleri
yakılmıştır. Fakat bütün bunlara rağmen Yahudiler, inançlarından ve
mücadelelerinden taviz vermemiştir. Yahudilerin büyük bir kısmı, hiçbir yiyecek
bulamadıkları zamanlarda helal olmayan etleri yiyerek kirlenmektense ölmeyi
tercih etmiştir. Geriye kalan Yahudiler de çöllere kaçarak hayatlarını
kurtarmaya çalışmıştır. Yahudilerin, Süleyman Mabedi’ne karşı yapılan
saygısızlıklara daha fazla dayamayıp başlattıkları isyan her şeye rağmen
sonunda hedefine ulaşmıştır. Yuda Makabi, Kudüs’ü yeniden ele geçirmiş,
Helenistik unsurlarla kirlenmiş olan Süleyman Mabedi’ni, Yahudi inançlarına
uygun olarak temizleyip Yahudilerin ibadetine açmıştır.533
Yahudi
tarihindeki önemli olaylardan biri olarak nitelendirilen ve bir çok Yahudinin
canına mal olan bu isyanın başarıya ulaşması, günümüze kadar Hanukka Bayramı534 adı altında
kutlanmıştır. Bu olayın ardından egemenlik 100 sene kadar Haşmonay ailesinin
elinde kalmıştır. Yahudiler, bu zaman zarfında ibadetlerine kesintisiz bir
şekilde devam etmiş ve Kudüs’te çeşitli mimari çalışmalarda bulunmuştur.
Yahudiler
arasında zuhur eden huzur fazla uzun sürmemiştir. Zira, giderek büyüyen ve
güçlenen Roma devletinin politikasına göre, Roma’ya karşı bölgede tehdit olacak
her türlü unsurun zayıflatılması ve ortadan kaldırılması gerekmekteydi.
Zamanında Roma devleti için bir tehdit olan Selevkos hanedanlığına karşı
Yahudilerin verdiği mücadele takdirle karşılanmışken, Yahudilerin giderek
güçlenmesi, Roma Devleti tarafından yeni bir tehdit sinyali olarak
algılanmıştır.535 Bu
nedenle Haşmaonay ailesinde baş gösteren liderlik çekişmesini fırsat bilen Roma
kuvvetleri Kudüs’ü ele geçirmeye karar vermiştir.536
·
b. Roma Dönemi(M.Ö. 67- M.S. 324
Yahudilerin,
Makabilerin liderliğinde IV. Antiokhos Epiphanes’e karşı başlattıkları isyanın
zaferle neticelenmesinden yaklaşık bir asır sonra Romalılar Kudüs’e gelmiş ve
Kudüs, Roma generali Pompey tarafından M.Ö. 63 yılında fethedilmiştir.537 Pompey, Yahudi
inancına göre senede sadece bir defa girilen Süleyman Mabedi’ndeki Kutsallar
Kutsalı’na girerek Yahudilere karşı büyük bir saygısızlıkta bulunmuş, kurban
ibadetini durdurup baş kahin de dahil olmak üzere kendisine karşı gelen herkesi
öldürtmüştür. Ancak, Süleyman Mabedi’ni talan etmeyen Pompey, burada eda edilen
ibadetlerin yerine getirilmesine de daimi olarak engel olmamıştır. Pompey’in
Kudüs’ü ele geçirmesinden birkaç yıl sonra, ondan daha acımasız ve zalim olan
Crassus, Kudüs’e gelmiştir. Süleyman Mabedi’ne saldıran Crassus, değerli olan
ne varsa alıp götürmüştür. Crassus’dan sonra gelen Roma Kralı Julius Ceasar ise
Yahudilere karşı kendisinden önceki krallardan farklı olarak ılımlı bir
politika takip etmiştir. Julius Ceasar’ın da rızasıyla Gelile’ye önce yönetici,
sonra bütün bölgenin kralı olan Herod, kendisinden önceki kral gibi Yahudilere
hoşgörülü yaklaşmıştır.538
3 0 yıldan fazla (M.Ö. 37-4)539
Yahudilerin idaresini elinde bulunduran Herod’un ölümü ile Kudüs’te Romalı
valiler dönemi başlamıştır. Bu dönem Süleyman Mabedi’nin M.S. 70 yılında
yıkılmasına kadar devam etmiştir.
·
5. Herod’un, Mabedi Yıkıp Yeniden
Yapması
Roma’nın
etkisi altındaki doğulu hükümdarların en güçlüsü olan ve M.Ö. 374 yılları
arasında540 aktif
bir hükümdarlık süren Herod,541
bir takım psikolojik sorunlarına rağmen cesur bir kumandan, iyi bir asker ve
yetenekli bir yönetici olarak görev yapmıştır. Roma İmparatorluğu’nun egemen
olduğu dönemde Kudüs için en önemli isim, Yahudi olmamasına karşın yaptığı
çalışmalarla Yahudi tarihinde önemli bir yer edinen Herod olmuştur. Herod’un
zamanında, orta doğunun en önemli kentlerinden biri olan Kudüs, bilim merkezi
haline gelmiş, burada bir çok öğrenci yetişmiş ve şehrin nüfusu 120 binlere
ulaşmıştır.542
M.Ö.
586 yılında Nabukednassar tarafından yerle bir edilen Süleyman Mabedi,
sürgünden dönen Yahudilerce yeniden inşa edilmişti. Literatürde İkinci Mabed
(Zerubbabel Mabedi) olarak zikredilen bu yapı, Süleyman’ın yaptığı Birinci
Mabed’le kıyaslandığında ihtişam ve zenginlik açısından oldukça zayıf kalmıştı.
Bu durum Roma Kralı Herod’un, Süleyman Mabedi’ni yeniden yapmayı düşündüğünü
açıklamasına kadar devam etmiştir.
Yaşadığı
süre boyunca güç ve prestij düşkünü olan Herod, tarihe geçecek kadar önemli bir
isim olma sevdasında olmuştur.543 Bu nedenle hükümdarlığı süresince yaptığı
işler içinde dikkat çekecek ve ölümünden sonra kendisini hatırlatacak muhteşem
bir eser ortaya koymak arzusuyla544 İkinci Mabed’i, eksik taraflarını da
kapatarak eski görkemine kavuşturmaya karar vermiştir. Herod, İkinci Mabed’i
yeniden yapmaya, krallığının 18. yılında, M.Ö. 20/19 yıllarında545 başlamıştır.546 Ancak, bu
düşüncesiyle hem Kudüs’teki hem de diasporadaki Yahudilerin sempatisini
kazanmayı hedefleyen Herod’un bu çalışması, bir çok Yahudinin endişeye
kapılmasına yol açmıştır. Zira Yahudiler, Herod’un, Mabed’i yeniden inşa etmek
bahanesiyle yıkacağını, yerine yenisini yapmayacağını ve Süleyman Mabedi’nde
Yahudiliğe aykırı bazı olayların meydana geleceğini düşünmüştür.547 Herod, bu durum
karşısında Yahudilerin kızgınlığını ve korkularını ortadan kaldırmayı kendisi için
birinci vazife olarak görmüş, bu nedenle, Zerubbabel’in M.Ö. 515 yılında
yeniden yaptığı ve o güne kadar ayakta duran İkinci Mabed’i yıkmadan önce,
inşaat esnasında kullanılacak malzemelerin toplanmasından,548 taşların getirilmesi işinde çalışacak
işçilere varıncaya kadar gerekli bütün hazırlıkları çok dikkatli bir şekilde
yerine getirmiştir. Bu hazırlıklar aşamasında bin549 kahinin, gentilelerin (Yahudi olmayanlar)
girmesinin yasak olduğu yerlerde çalışabilecek duvarcılar ve inşaatçılar olarak
yetiştirilmesi de yapılan hazırlık çalışmaları arasında yer almıştır.550 Yeniden inşa
etmeyi düşündüğü Süleyman Mabedi’nin bütün masraflarını kendisi karşılayan551 Herod, ayrıca,
Mabed’in
inşaatında çalışmaları için bin kadar duvarcı ve on bin kadar işçi tutmuştur.
Süleyman
Mabedi’nin inşaatı esnasında oradaki ibadetlerin yerine getirilmesine özen
gösterilmiş, Mabed’de icra edilmesi gereken kurban ibadeti vakitlerinde, hem
ibadetin huzurlu bir şekilde devam edebilmesi hem de Mabed’e ait iç bölümlerin
insanların gözlerinden gizlenebilmesi için Kutsal Yer ve avluların önüne
perdeler çekilmiştir.552
553
Neticede,
Yahudileri teskin etmek için en ince ayrıntısına kadar yapılan hazırlıkların
ardından M.Ö. 20/19 yıllarında inşaatına başlanılan Süleyman Mabedi’nin,
fonksiyonel bir ibadet mekanı olabilmesi bir buçuk sene, Mabed’i çevreleyen
avluların ve dış duvarların yapımı ise sekiz sene sürmüştür.554 Süleyman
Mabedi’nin bir kompleks olarak tamamlanması ise kırk altı sene555 sonra
gerçeklemiştir. Ancak, Mabed’de çalışan ustalar, Romalıların M.S. 70 yılında,
Süleyman Mabedi’ne saldırdıkları ana kadar Mabed’in dekorasyon işleri ile
uğraşmışlardır.556
·
a. Herod Mabedi’nin Mimarisi
Herod’un
yeniden inşa ettiği Süleyman Mabedi’nin genel yapısının, yaklaşık 950 yıl önce
Süleyman tarafından yapılan Birinci Mabed’e ve onun yıkılmasının ardından
Zerubbabel’in yaptığı İkinci Mabed’e genel hatları itibariyle benzediği
söylenmektedir.557
Ancak, Herod’un yaptığı Mabed ile diğer Mabedler arasındaki benzerlikler kadar
farklılıklar da dikkat çekmektedir.
Roma
Kralı Herod, bütün hazırlıkları yapar yapmaz ilk olarak Mabed’in eski
temellerini ortadan kaldırıp558
Süleyman Mabedi’nin alanını iki katına çıkarmış559 ve tepenin kıyı kenarlarına yüksek duvarlar
ördürmüştür.560
Herod, muhtemelen, böyle büyük bir alan elde edebilmek561 için Mabed’in etrafında bulunan çukurları
doldurtmuştur.562
Seleflerini
geride bırakacak harcamalarıyla Herod, Süleyman Mabedi’ni, haleflerinin dahi
yapamayacağı kadar güzel bir şekilde inşa etmeyi amaçlamıştır.563 Herod, Süleyman
Mabedi’ni yeniden inşa ederken, o dönemde hakim olan Yunan mimarisinden
etkilenmiş, Mabed’in sütunlarını ve başlıklarını, sövelerini ve kapılarını
tamamen buna göre yaptırmıştır.564 Mabed’in yapımı esnasında, yüksekliği
yaklaşık olarak 8, genişliği 12, uzunluğu da 25 kubit olan sert beyaz taşlar
kullanılmıştır.565
Herod
Mabedi,566 Süleyman
ve Zerubbabel’in yaptığı Mabedler gibi Kutsallar Kutsalı, Kutsal Yer ve Eyvan
olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Kutsallar Kutsalı, uzunluğu ve genişliği 20
kubit, yüksekliği de 40 kubit olacak şekilde inşa edilmiştir.567 Uzunluğu 40,
genişliği 20 kubit olan Kutsal Yer’in yüksekliğinin, diğer Mabedlerden farklı
olarak 40 kubit olduğu nakledilmiştir. Herod Mabedi’nin Eyvan’ı da
diğerlerinden oldukça büyük yapılmıştır. Yüksekliği ve genişliği 100 kubit olan
Eyvan, Kutsal Yer’e doğru uzunluğu ise 20 kubit olarak şekilde planlanmıştır.568 Kapısı olmayan
Eyvan’ın girişi 20 kubit genişliğinde, 70 kubit yüksekliğindeki bir geçitten
sağlanmıştır. Herod, bu geçidin üstüne, daha sonra Yahudiler tarafından
indirilen altından mamul bir kartal heykeli yaptırmıştır. Eyvan’ın ön tarafının
altınla kaplatıldığı ve sabahları güneş vurduğunda muhteşem göründüğü
bildirilmiştir.569
Bu Mabed’e 12 basamaklı bir merdivenle çıkıldığı belirtilmiştir.570
Herod
Mabedi’nin Kutsal Yer bölümüne Takdime Ekmeği Masası, Şamdan, ve Buhur Sunağı
konulmuştur.571
Kutsal Yer’in önüne dört renkten oluşan bir perde, Kutsallar Kutsalı ile Kutsal
Yer arasına da iki renkten oluşan başka bir perde dikilmiştir. Kutsallar
Kutsalı’nda ise, Babil sürgünü esnasında kaybolan Ahit Sandığı’nın eski yerini
belirtmek için sadece bir taş parçasının bulunduğu belirtilmiştir.572
Birinci
Mabed’le olan farklılıkların yanında benzerlikleri de bulunan Herod Mabedi’nin
doğusu hariç diğer taraflarına yan odalar yapılmıştır. Mabed’in kuzey ve
güneyinde 15’şer, batısında ise 8 tane olmak üzere toplam 38 odanın bulunduğu
belirtilmiştir. Batıdaki odaların birinci katına iki, diğer iki katın her
birine ise üç oda inşa edilmiştir.573 En alt kattaki odalar 7x7x7
kubit, orta kattakiler 6x6x6
kubit, en üst kattakiler de 5x5x5
kubit olacak şekilde dizayn edilmiştir. Bölmeli pencerelere sahip olan574 odaların her birisine
üç kapı yapılmıştır. Bu kapıların, birinin sağdaki, diğerinin soldaki ve
üçüncüsünün de yukarıdaki odaya açıldığı nakledilmiştir. Mabed’in kuzeydoğusuna
yapılan ve tek bir yerden girildiği rivayet edilen575 bu odaların hangi amaçla kullanıldığı
hakkında farklı bilgiler verilmiştir. Bazılarının hazinelerin saklanması için
kullanıldığı söylenirken,576
577 578 bazılarının da
herhangi bir saldırıya karşı silahların depolanması ve Mabed’in savunulması
maksadıyla yapıldığı 582
583
bildirilmiştir.
Bu yan odalar ve onları kuşatan duvarlarla birlikte, Mabed in genişliğinin 70
kubit olduğu ifade edilmiştir. Böylece, Süleyman Mabedi’nin önündeki 100x100
ebatlarındaki Eyvan, her iki taraftan 15’şer kubit dışarı çıkmıştır.579
Herod
Mabedi’nin ön tarafının güney kısmında,580 Mabed’den 22 kubit uzaklıkta581 Yakmalık Sunusu
Sunağı yer almıştır. Süleyman’ın inşa ettirdiği sunaktan daha büyük olan kare
şeklindeki bu sunağın kenarları 32 kubit,582 yüksekliği ise 15 kubit olacak şekilde inşa
edilmiştir. Dört köşesine boynuz şeklinde çıkıntılar yapılan sunağa çıkmak
için, 32 kubit uzunluğunda, 16 kubit genişliğinde rampa yapılmıştır. Üzerinde
merdiven bulunmayan rampa, din görevlilerin kaymasını önlemek için zaman zaman
tuzlanmıştır.583
Sunak, kireç, katran ve taşların karıştırılmasıyla yapılmış olup, sunağın
yapımı esnasında her hangi bir demir parçası kullanılmamıştır. Çünkü, “demir
insanın hayatını kısaltmak için yaratılmış, sunak ise insanın ömrünü uzatmak
için inşa edilmiştir” şeklinde bir inanç olduğu bildirilmiştir. Hem sunak hem
de rampanın görüntüsünü hiçbir zaman kaybetmemesi için senede iki defa
boyandığı rivayet edilmiştir.584
Yakmalık
Sunusu Sunağının güneybatı kısmına, atık suların ve kanların dışarı akmasını
sağlayan bir lağım yapılmıştır. Ayrıca, Mabed ile sunak arasına, Birinci
Mabed’deki dökme havuz yerine kullanıldığı sanılan ve ebatları hakkında herhangi
bir bilginin bulunmadığı belirtilen bir kazan yerleştirilmiştir.585 On iki musluğu
bulunan bu kazan, kahinlerin ellerini ve ayaklarını yıkamaları için
kullanılmıştır.586 Sunağın
kuzey tarafına, Tanrı’ya takdim edilen hayvanların, kurban ediliş amacına göre
hazırlanması için mezbaha yapılmıştır. Açık bir alanda bulunan mezbahanın
üstüne, kahinleri güneşten ve yağmurdan korumak için çadır yerleştirilmiştir.587 Mezbahada,
kurban edilecek hayvanların bağlandığı yirmi dört tane halkanın yanında kesilen
hayvanların asıldığı sekiz adet sütun, kurbanların etlerinin hazırlanması için 593
de sekiz tane mermer masa
yapılmıştır. 588
Herod’un
yeniden inşa ettiği bu Mabed, çok uzaklardan görünebilmesi için yan tarafları
çok kısa, orta tarafı çok yüksek bir şekilde dizayn edilmiştir.589 Mabed’in avlusu,
Herod tarafından taşlarla döşetilmiş ve etrafı büyük eyvanlarla kuşatılmıştır.590
aa. Avlular
Herod’un
ön avlusunu oldukça genişleterek yeniden yaptırdığı Süleyman Mabedi’nin önüne,
kutsiyetleri farklı olan bir dizi avlu yapılmıştır. Bu avlulardan dış avlunun
(Kahinler Avlusu), Süleyman’ın ve Zerubbabel’in yaptırdıkları Mabedler’de
olmasına karşın diğer avluların sadece Herod’un inşa ettirdiği Mabed’e özgü
olduğu nakledilmiştir.591
Bu avlular değişik insan grupları için yapılmıştır. Avlulardan bazılarına,
ritüel saflığı korumak için Yahudilerin bile girmesi yasaklanmıştır.592
Çalışmamızın
konusu olan Süleyman Mabedi’nin kutsal sınırına dahil olmayıp, Mabed’i en
dıştan çevreleyen alanı ifade eden “Gentileler Avlusu”na önemli olmasından
dolayı temas edilmiştir. Bunun dışındaki avlular ise, dıştan içe doğru
“Kadınlar Avlusu”, “İsrailliler Avlusu” ve “Kahinler Avlusu” olarak
nitelendirilmi ştir.593
aaa. Gentileler Avlusu
Yahudi
olmayanların sadece bu alana girmesine izin verildiği için “Gentileler” (Yahudi
olmayanlar) adını almıştır. Bu ismin, kaynaklarda geçmediği söylenmektedir.594 En dışta bulunan
Gentileler Avlusu’nun içine küçük bir dahili bölme yapılmıştır. Birkaç
merdivenle çıkılan bu yere, üzerinde Yunanca “ Yabancıların daha fazla
gitmesi yasaktır. Aksi takdirde ölüm cezası uygulanacaktır” yazan bir
kitabe konulmuştur.595
Bu kitabe, 1871 yılında arkeolojik çalışmalar neticesinde bulunmuştur.596
Gentileler
Avlusu’ndan sonra Süleyman Mabedi’ni çevreleyen ve üç avludan oluşan oldukça
geniş bir ön avlu yer almıştır. Bu ön avluya 9 kapıdan girildiği
nakledilmiştir. Bunlardan en bilineninin “Güzel Kapı”597 (The Beautiful Gate) olduğu belirtilmiştir.598 Avlunun en doğu
kısmında yer alan bölüme ise Kadınlar Avlusu denilmiştir.
aab. Kadınlar Avlusu
Süleyman
Mabedi’nin doğusunda bulunan “Kadınlar Avlusu” (The Court of Women) kadınların
buraya girmelerine izin verilmesinden ve bütün toplumsal ibadetlerin eda
edildiği mekan olmasından dolayı bu adı almıştır.599 Uzunluğu ve genişliği 135 kubit olan kare
şeklindeki Kadınlar Avlusu, üstü açık olacak şekilde yapılmıştır. Dört
köşesine, ebatları 40x40
kubit olan ve değişik amaçlarla kullanılan çatısız dört oda inşa edilmiştir.600 Bu odaların
fonksiyonlarının şu şekilde olduğu belirtilmiştir:
·
1)
Nazariteler Odası (The Chamber of the Nazarites): Bu oda, Kadınlar Avlusu’nun
güneydoğusuna yapılmıştır. Bu mekan, Nazaritelerin, esenlik sunularını
hazırladıkları ve saçlarını kestikleri yer olarak işlev görmüştür.
·
2)
Odun Odası (The Chamber of Wood): Avlunun kuzeydoğusundaki bu oda, sunak ve
şöminede kullanılan yakıtların saklanması için yapılmıştır.
·
3)
Leperler Odası (The Chamber of Lepers). Yaptığımız çalışmada, bu odanın
kullanılış amacı hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır.
·
4)
Yağlar Odası (The Chamber of Oils): Mabed’deki şamdan ve çeşitli sunular için
yağın ve şarabın saklandığı bir oda olduğu bildirilmiştir.601
Kadınlar
Avlusu’na, kadınların bazı ibadetleri izleyebilecekleri balkon da yapılmıştır.
Bu avlunun, her bir yönüne, toplam dört kapı konulmuştur. Oldukça büyük olup
(35 metre) avlunun doğu kısmında yer alan “Güzel Kapı,”602 İsrailliler Avlusu’na açılan kapı hariç diğer
kapılar gibi gümüş ve altınla kaplanmıştır. Kadınlar Avlusu’nda, ayrıca,
İsrailliler Avlusu’na çıkan, yarım daire şeklinde, 3,5 metre yüksekliğinde ve
her biri ^ kubit olan603
on beş basamaktan müteşekkil bir merdiven yapılmıştır.604 Levililer’in, Mezmurlar 120-134 arasındaki
bölümü bu merdiven üzerinde okudukları rivayet edilmiştir.605
aac. İsrailliler Avlusu
Kahinler
Avlusu’nun bir parçası olan İsrailliler Avlusu’nun, Kadınlar Avlusu’ndan sonra
gelmekteydi.606
Bu avlu, Kadınlar Avlusu’ndan 7^ kubit yüksekte yapılmış607 ve 20 metre yüksekliğindeki bir duvarla
Kadınlar Avlusu’ndan ayrılmıştır. Uzunluğu 135, genişliği ise 11 kubit olan
İsrailliler Avlusu, Yahudi erkekler ile kurban getirenlerin durduğu ve Kahinler
Avlusu’nda icra edilen ibadetlerin izlendiği yer olarak dizayn edilmiştir.
İsrailliler Avlusu’nun her iki tarafına, birisi “Pişmiş Pasta Yapıcıları Odası”
(The Chamber of the Makers of the Baked Cakes), diğeri ise kahinlerin resmi
kıyafetlerinin saklandığı “Phineas Odası” (the Chamber of Phineas) olmak üzere
iki tane oda yapılmıştır.608
Bu odaların Kahinler Avlusu’na açıldığı ifade edilmiştir.609
aad. Kahinler Avlusu
İsrailliler
Avlusu’ndan 2,5 kubit610
yukarıda olduğu belirtilen Kahinler Avlusu’nun, İsrailliler Avlusu’ndan sonra
gelmiştir. Ancak bazı kaynaklarda, İsrailliler Avlusu ile Kahinler Avlusu,
ikisi arasında bariz fiziksel bir ayrılık olmadığı için tek bir avluymuş gibi
ele alınmıştır. Bu bağlamda, dikdörtgen şeklinde olan Kahinler Avlusu’nun,
İsrailliler Avlusuyla birlikte 187x
135 kubit olduğu
bildirilmiştir.611
Kurban ibadeti, Süleyman Mabedi’ni her taraftan kuşatan bu avluda icra
edilmiştir. Kesilen kurbanların kanlarının, Kidron Vadisi’ne akmasını sağlamak
için, güneybatı köşesine iki tane delik yapılan Yakma Sunusu Sunağı, Kahinler
Avlusu’na yerleştirilmiştir.612
Kahinler
Avlusu, kutsallık açısından Kadınlar ve İsrailliler Avlusu’ndan daha kutsal
kabul edilmiştir.613
Bu nedenle, bu avluya kahin olmayanlar, sadece, kurban edilecek hayvana
“ellerini sürmek” için girebilmişlerdir.614
Kahinler
Avlusu’nu çevreleyen ve değişik amaçlarla kullanıldığı ifade edilen odalar
yapılmıştır. Bu odalardan bazıları Kahinler Avlusu’nu çevreleyen duvarların
tamamen içinde yer alırken bazıları kısmen içinde ve bazıları da kısmen dışında
inşa edilmiştir.615
Sunular için tuzun saklandığı Tuz Odası (The Salt Chamber), kesilen kurbanların
derilerinin tuzlandığı Parwa Odası (The Parwa Chamber), Parwa Odası’nın üstünde
ise Yom Kippur günü baş kahinin kullandığı bir oda bulunduğu nakledilmiştir.
Ayrıca, Durulama Odası (The Rinsing Chamber) sunuların iç organlarının
temizlenmesi için kullanılmıştır. Sanhedrin’in toplandığı Yontulmuş Taş Odası
(The Chamber of Hewn Stone), içinde bir sarnıcın bulunduğu ve bütün avlunun su
ihtiyacının karşılandığı Çanak Odası (The Chamber of the Bowl) ve baş kahinin
kullandığı Tahta Odası (The Wood Chamber) da inşa edilen odalar arasında yer
almıştır.616 Ocak
Odası’nı (The Chamber of the Hearth) kahinler, ibadet esnasında merkezi yer
olarak kullanmıştır. Abtinas Evi (The House of Abtinas) de, Mabed için buhurun
özel olarak hazırlandığı mekan olmuştur.617
Kahinler
Avlusuna çeşitli kapılar yerleştirilmiştir. Hepsinin aynı ebatta olup
genişliklerinin 10 kubit yüksekliklerinin ise 20 kubit olduğu bildirilmiştir.618
Herod
Mabedi, Talmudi gelenekte önemli bir yer edinmiştir. Buna geleneğe göre Herod
Mabedi’ni görmeyenlerin hayatları boyunca güzel bir yapı görmedikleri ifade
edilmiştir.619
Süleyman Mabedi’nin tarihinde, M.Ö. 957 yılında Süleyman’ın yaptırdığı, Babil
sürgünü dönüşünden sonra M.Ö. 515 yılında Zerubbabel’in yeniden inşa ettirdiği
Mabedlerle kıyaslandığında Herod Mabedi, daha büyük ve ihtişamlı olmuştur.
Ancak şurası unutulmamalıdır ki, kutsiyet açısından bakıldığında Süleyman’ın
yaptığı Birinci Mabed her zaman üstünlüğü elinde tutmuştur.620
Herod
Mabedi, sürgün dönüşü inşa edilen Mabed’den büyük farklılıklar göstermiştir. Bu
durumu göz önünde bulunduran bazı araştırmacılar, Herod Mabedi ile
Zerubbabel’in Babil sürgününden sonra inşa ettirdiği Mabed’in “İkinci Mabed”
adı altında birleştirilmesini yanlış bularak, gelenek ne söylerse söylesin
Herod Mabedi’ne “Üçüncü Mabed” denilmesi gerektiğini belirtmiştir.621
·
b. Herod Mabedi’nin Açılışı
M.Ö.
20/19 yıllarında başlanılan Herod Mabedi’nin yapımı bir buçuk yılda bitmiştir.622 Ancak Mabed’in
diğer bölümleri de göz önünde bulundurulduğunda bu sürenin daha uzun olduğu
ifade edilmiştir.623
Mabed’in yeniden açılması için Süleyman zamanında olduğu gibi büyük bir adama
töreni yapılmıştır. Bu tören, daha dikkat çekici ve güzel olması için Herod’un
göreve başladığı yıl dönümüne denk getirilmiştir.624 Herod Mabedi’nin etrafında bulunan diğer
yapıların inşaatı ise Mabed’in M.S. 70 yılında yıkılmasına kadar devam
etmiştir.625
·
c. Herod’un Ölümünden Yıkılışına
Kadar Mabed
Herod’un
M.Ö. 4. yılda ölmesinden sonra onun yerine geçen Archelaus hem Yahudileri
kutsamak hem de onlar tarafından kutsanmak için Süleyman Mabedi’ne gelmiştir.
Ancak Süleyman Mabedi’nde bulunan bir çok insan bu durumdan rahatsız olmuş ve
kargaşa çıkartmıştır. Bu kargaşa Roma lejyonları tarafından sert bir şekilde
bastırılmıştır. Yahudiler, bu olaylardan sonra Kudüs’e yerleşen Romalılara,
daha önceki baskıcı tutumlarına misilleme olarak saldırmıştır. Bu dönem
zarfında Süleyman Mabedi’nin avlularının bir kısmı ateşe verilmiş ve hazinesi
de soyulmuştur. Sonraki yıllarda ise Süleyman Mabedi’nin hazinesi Romalılarca
yağmalanmıştır. Bu durum ise gösterilere ve cinayetlere yol açmıştır.626
M.S.
37-41 yılları arasında krallık yapan İmparator Caligula, kendi heykelinin
Süleyman Mabedi’ne yerleştirilmesini emretmiş, ancak değişik çalışmalar
neticesinde bu fikrinden vazgeçirilmiştir. Süleyman Mabedi’nde fiziksel
değişiklikler de yapılmıştır. Özellikle, kralın Süleyman Mabedi’ni saraydan
izlemesine engel olmak için Mabed’in batı avlusuna duvar örülmüştür. Bunlarla
birlikte Süleyman Mabedi’nin bazı temelleri zamanla zarar görmüştür. Ancak,
daha sonra gelen idareciler tarafından bunlar tamir ettirilmiştir.627
İsyandan
önceki son Roma valisi Gessius Florus, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla
noktalanan olayların baş sorumlusu olarak gösterilmiştir. Çünkü Florus, Yahudi
olmayanların girmesinin yasak olduğu Süleyman Mabedi’ne girip hazinesinden para
almıştır. Vali Florus’un bu davranışı, Yahudileri oldukça rahatsız etmiş ve
Yahudilerin M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla neticelenen isyana
hazırlanmalarına neden olmuştur. 628
·
C.
MABED’İN YIKILMASI VE M.S. 70 YILINDAN GÜNÜMÜZE KADAR MABED
·
1. Mabed’in Yıkılması
·
a. Mabed’in Yıkılmasının Sebepleri
Etki
açısından Yahudi tarihinde iz bırakacak kadar önemli olan İkinci Mabed’in
yıkılmasına yol açan isyan, M.S. 66 yılında başlamıştır. Günümüze kadar etkisi
devam eden, M.S. 66 yılında Yahudilerin Romalılara karşı başlattıkları ve
İkinci Mabed’in yıkılmasıyla son bulan isyanın sebepleri bugünde tam olarak
bilinmemektedir.629
Fakat, bazı kaynaklarda, Yahudiler için bir dönüm noktası olan bu isyanın belli
başlı birkaç sebebinden bahsedilmektedir. Bunları genel olarak, Yahudilerin
kendi içlerinden kaynaklanan sebepler, Roma Devletinin Yahudilere uyguladığı
politikadan kaynaklanan sebepler ve Romalılar ile Yahudilerin dine bakış
açılarından kaynaklanan sebepler olmak üzere üç grupta toplayabiliriz.
Yahudilerin
kendi içlerinden kaynaklanan sebeplerin çoğu, gayri ahlaki davranışlar
olmuştur. Buna göre, Yahudiler arasında baş gösteren saygısızlık, nefret,
ihtiras, gurur, ön yargı, hoş görü eksikliği, çekememezlik ve iç kargaşalar
Yahudileri manevi açıdan oldukça dejenere etmiştir.630 Bunun yanında, İncil’de geçen ifadelere göre
Süleyman Mabedi, asıl amacının dışında kullanılmaya başlanmıştır. Bu durum
İncil’de şöyle ifade edilmiştir: “...Yeruşalim’e (Kudüs) geldiler.
Isa tapınağın (Süleyman Mabedi) avlusuna girerek oradaki alıcı ve
satıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların
sehpalarını devirdi. Yük taşıyan hiç kimsenin tapınağın avlusundan geçmesine
izin vermedi. Halka öğretirken şunları söyledi: ‘Evime, bütün ulusların dua evi631 denecek’ diye
yazılmamış mı? Ama siz onu haydut inine632 çevirdiniz. ’ Başkâhinler ve din bilginleri
bunu duyunca İsa’yı yok etmek için bir yol aramaya başaladılar. O ’ndan
korkuyorlardı. ”633
Romalıların
Yahudilere karşı uyguladıkları politikanın büyük isyanın oluşmasında önemli bir
yere sahip olduğu düşünülmektedir. Yahudiler ile Roma devleti arasındaki olumlu
hava, Herod’un ölümüyle Kudüs’ün idaresini ellerine alan Romalı valilerinin,
Yahuda Krallığı’nı bir sömürge ülkesi görüp Yahudileri her geçen gün ağırlaşan
vergiler altında ezmesiyle bozulmuştur. 634
Romalıların,
Yahudilerden çok farklı bir din anlayışına sahip olması da büyük isyanın
nedenleri arasında yer almıştır. Romalıların inancında, Yunanlılar gibi bir çok
tanrıya tapınma en önemli özellik olarak zikredilmiştir. Bunun yanında
fethettikleri yerlerdeki milletlerin tanrılarını da Roma panteonuna eklemeleri,
Roma inancının Yahudilikten oldukça farklı olduğunu ortaya koymuştur. Yahudiler
ise gözle görülmeyen, tek ilaha ibadet edilmesini emreden bir din anlayışına
sahipti. Romalıların tanrılar havuzuna eklenemeyen bir tanrı fikri Romalılara
tamamıyla anlaşılmaz gelmiştir. Üstelik Yahudilerin inanışları, Roma hayat
görüşüne ters olan emirler dizisine itaati gerektiren bir yaşam tarzını
gerektirmiştir.635
Roma
tarafından uygulanan baskılarla, din anlayışları arasındaki böylesine büyük bir
fark Yahudi dini hayatını etkilemeye başlamıştır. Öyle ki, Süleyman Mabedi’nde
Roma imparatoru ve ailesi adına sunular takdim edilmiştir.636 Yahudilerin bu uygulamaya son vermek istemesi
de Yahudiler ile Romalılar arasındaki mevcut gerginliği doruk noktasına taşımış
ve böylece tarihe “Büyük İsyan” (Great Revolt) olarak geçen direnişin ilk
kıvılcımları ortaya çıkmıştır.
Yahudilerin
bir çoğu Romalılara karşı isyan edilmesine ve onlarla savaşılmasına karşı
çıkmıştır. Bu düşünceyi taşıyan Yahudiler, ister zengin olsun isterse fakir, bu
savaşın sonunda, sahip oldukları her şeyi kaybedeceklerinden endişe etmiştir.
Bu insanlara göre savaş anlamsızdı, çünkü Romalılar, Yahudilerin isyan etmesini
ve savaşa gidilmesini gerektirecek bir şey yapmamıştır.637 Ancak çoğunluğun isyana ve savaşa karşı
olmasına rağmen fanatik vatansever Zealotlar,638 Roma’yla hiçbir anlaşmayı kabul etmemiştir.
Sayıca az olan Zealotlar, Ferisilerin ve Saddukilerin tavsiyelerini dinlememiş,
Yahuda Krallığı’nın Roma’nın hizmetçisi yapılmasına karşı çıkıp Roma
kuvvetlerine karşı M.S. 66 yılında, kimilerince intihar sayılan639 büyük isyanı
başlatmıştır. 640
·
b. Mabed’in Yıkılışı
Kahinler,
Romalılara karşı halkı teskin etmeye çalışırlarken Roma’ya karşı düşmanca
duygular besleyen Zealotlar, Kudüs’teki duruma hakim olmuş ve oradaki
kahinleri, Süleyman Mabedi’nde imparator adına günlük kurban sunularını
durdurmaları hususunda ikna etmiştir. Bu durum ise açıkça Roma Devletine karşı
isyan anlamına gelmiştir.641
Kudüs’ün
Romalılar tarafından ele geçirilmesinden sonra Süleyman Mabedi savaşın merkez
noktası olmuştur.642
Romalıların ilk saldırdığı yer, Herod zamanında yapılan Antonia Kalesi olmuş ve
bu kale yerle bir edilmiştir. Tammuz ayının 22 ile 28. günleri arasında
Süleyman Mabedi’nin eyvanları Romalı askerlerce yıkılmıştır. Süleyman
Mabedi’nin avlularına yönelik yoğun bir saldırı başlatılmıştır. Ancak, bu
saldırı, Titus’un, avluların kapısının ateşe verilmesini emrettiği gün olan Av
ayının sekizinci gününe kadar Yahudilerce durdurulmuştur.643
Yahudi
toplumunda ortaya çıkan kıtlık felaketinden644 dolayı Yahudiler zayıf düşmüş ve hatta
savaşamayacak hale gelmiştir. Böyle bir durumdayken şiddetlenen Roma
saldırıları sonucunda Süleyman Mabedi dışındaki bütün yapılar yerle bir
edilmiştir. Mabed’in duvarlarına kadar gelen Titus, Romalıların ileri
gelenleriyle Süleyman Mabedi’nin geleceği hakkında tartışmak için toplantı düzenlemiştir.
Toplantıya katılanlardan çoğunluğu Süleyman Mabedi’nin bir kale olarak
değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek yıkılması yönünde fikir beyan
etmiştir. Titus ise, bu düşünceye karşı çıkmış ve Roma İmparatorluğu boyunca
kutsal sayılan bu yerin diğer yerlerden ayrı olarak değerlendirilmesi
gerektiğini söylemiştir. Bu nedenle Titus, Yahudi isyancılara teslim olma
çağrısında bulunmuştur. Ancak Yahudilerin bu isteğe olumsuz cevap vermelerinden
dolayı, Titus, Süleyman Mabedi’nin yıkılması emrini vermiştir.645
Kimi
araştırmacılar Titus’un, Süleyman Mabedi’nin yıkılması için emir vermediğini
iddia etmektedir. Bunlara göre, Süleyman Mabedi’nin yanması kaza sonucu
olmuştur. Romalı bir asker yanan bir meşaleyi bir pencereden Süleyman
Mabedi’nin kuzeyinde bulunan odalarından birine atmış ve bunu diğer meşaleler
izlemiştir. Titus, alevleri söndürmek için büyük gayret göstermişse de Süleyman
Mabedi’ni alevler arasında kalmaktan kurtaramamıştır.646
Titus’un
asıl düşüncesi ne olursa olsun Süleyman Mabedi büyük bir saldırıya maruz
kalmıştır. Mabed’i koruyan Yahudilerden bir çoğu, son ana kadar büyük bir
mücadele vermelerine rağmen Süleyman Mabedi gibi muhteşem bir yapının alevlerin
arasında kaldığını gördüklerinde, bu manzaraya daha fazla dayanamamış ve
kendilerini ateşe atmıştır.647
Yine bu kuşatma ve savaş neticesinde on binlerce Yahudi ya öldürülmüş ya da
köle olarak satılmıştır. Süleyman Mabedi ise bu büyük saldırı karşısında
tamamen yerle bir olmuştur.648
Yahudi
ibadetleri, bir kale kadar sağlam olan Süleyman Mabedi’nde, yıkımın tamamen
gerçekleşmesine üç hafta kalıncaya kadar devam etmiştir. Kahinler, Yahudiler
için kutsal sayılan bu mekanda, çevrelerinde cereyan eden ölüm ve yıkımlara
rağmen, her gün, sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa Tanrı’ya kurban
sunma ibadetini yerine getirmeye çalışmıştır.649 Ancak savaşın günden güne şiddetini
artırması, sunulacak kurbanların azalması650 ve en önemlisi bu görevi hakkıyla yerine
getirebilecek kahinleri bulmanın neredeyse imkansız olmasından dolayı Tammuz651 17’de,
geleneksel olan ve Süleyman Mabedi’nde 900 yıldan fazla icra kurban ibadeti
durmuştur.652
Süleyman
Mabedi’nin yıkılması Yahudilerde büyük bir şok etkisi yaratmıştır. Zira
Yahudiler, Romalılar’a karşı verdikleri mücadelede, Tanrı’nın, Mabed’in
Romalılarca yıkılmasına izin vermeyeceğine inanmıştır. Ancak, bu inançları, Titus’un
M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasını emretmesi ve Mabed’in Av ayının
9. günü yıkılmasıyla boşa çıkmıştır.653 Bu durum, Yahudilikte, Süleydman Mabedi
anısına tutulan “9 Av” orucunun ve duaların oluşmasına neden olmuştur.654
Süleyman
Mabedi’nin yıkılmasıyla ilgili olarak zaman içinde değişik efsaneler ortaya
çıkmıştır. Yahudi kaynaklarında geçen bir efsaneye göre, Romalılar Kudüs’ü
fethettiklerinde, Süleyman Mabedi’ni çevreleyen dört duvarın her birinin yıkımı
dört ayrı kumandana verilmiştir. Duvarların üçünün tamamen yıkılmasına karşın
dördüncü kumandan görevini yerine getirmemiştir. İmparator, kumandanı sorguya
çektiğinde ise şöyle demiştir: “Ey haşmetlim, diğer kumandanların yaptığı
gibi ben de eğer bu duvarı yıksaydım, bizden sonra gelecek milletlerin hiçbiri
yıktığınız bu eserin ne denli muhteşem olduğunu görüp anlamayacaktır. Aksine bu
duvar ayakta kaldığı sürece gelecek nesiller ona bakacak ve Titus ne muazzam
bir zafer elde etti ve bakın neler yıktı diyeceklerdir.”655 Burada sözü
edilen duvar, “Ağlama Duvarı”656
olarak bilinen ve Süleyman Mabedi’nin kendi duvarından ziyade onun çevresini
kuşatan ve Herod zamanında yapılan duvarın batı kısmıdır.
Neticede,
Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla son bulan Roma saldırısından sonra Yahudiler,
milli varlıklarının dört sütunu olan Kudüs, Sanhedrin, baş kahin ve Süleyman
Mabedi’nden mahrum kalmıştır.657
·
2. Mabed’in Yıkılmasının Yahudiler
Üzerindeki Etkisi
Süleyman
Mabedi’nin, Yahudiler ve Yahudi dini hayatındaki büyük öneminden dolayı
Mabed’in yıkılması Yahudileri derinden sarsmıştır. İkinci Mabed’in yıkılması
neticesinde Yahudiler, Birinci Mabed’in yıkılmasının ardından tecrübe ettikleri
“Sürgün”ü birincisine kıyasla çok daha uzun yıllar yaşamıştır. Rabbinik
düşüncede bu sürgün sadece yenilgi ve kutsal topraklardan ayrı yaşamayı değil
aynı zamanda alışık olmadıkları bir dünyada, Tanrı’nın huzurunda güvende
olmanın verdiği duygudan yoksun bir şekilde yaşamayı ifade etmiştir.658 Ayrıca, bu
yıkım, hem kendi içlerinde hem de dışarıya karşı Yahudiler için milli bir gurur
sembolünü ortadan kaldırmış, Yahudilerin kendi dinlerine ve milletlerinin
geleceklerine olan inancın temellerini sarsmıştır.659
Süleyman
Mabedi’nin yıkılması Yahudiler üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Göz
yaşlarına boğulan Yahudilerden bazıları dünyadan el etek çekmiş ve kendilerine
et yememek ve şarap içmemek gibi bazı kısıtlamalar getirmiştir. Kendilerine
neden et yemedikleri sorulduğunda, “Sunağa sunu olarak her gün getirilen
etimi yiyelim, ki sunağın şu anda hiçbir hükmü yokken” şeklinde cevap
vermişlerdir.660
Yahudiler
arasında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından kaynaklanan büyük üzüntü ve şoktan
dolayı intihar edenler, bekar kalacağına dair yemin edenler olmuştur. Bu durum
karşısında hayatta kalan Yahudi liderlerin yaptıkları ilk işlerden biri
Yahudilerin yas tutmasına sınırlama getirmek olmuştur. Bu durumun devam
etsemesi halinde Yahudilerin yaşamaya olan isteklerinin tamamen yok olacağı
belirtilmiştir. Bu bağlamda, Yehoshua, kendilerini dünyevi bir çok nimetten
yoksun bırakarak hayatlarını yaşanmaz hale getirenleri ikaz edip şöyle
demiştir: “Öyleyse, biz ekmek de yememeliyiz, çünkü yemek sunuları sona
ermiştir... Biz meyve de yememeliyiz, çünkü artık ilk meyve sunuları yok. Buna
herhangi bir cevap bulamayan Yahudilere, ‘Evlatlarım, gelin ve beni dinleyin,
hiç yas tutmamak imkansızdır, çünkü başımıza felaket gelmiştir. Aşırı derecede
yas tutmak da imkansızdır, çünkü biz bir topluma çoğunluğun kaldıramayacağı bir
yük yüklemeyiz. ’661
·
3. Mabed’in Yıkılmasından Günümüze
Kadar Mabed
Yahudiler,
M.S. 132-135 yılları arasında Romalılara yeniden isyan etmiştir. Romalılar ise
bu isyana eşi benzeri görülmemiş bir şekilde cevap vermişlerdir. Süleyman
Mabedi’nin kalan kısımlarını tamamen yerle bir etmişler ve binlerce Yahudiyi
diasporaya göndermişlerdir.662
Titus’un saldırısında büyük zarar gören Kudüs’ten arta kalanlar, Roma
imparatoru Hodrian’ın gönderdiği kuvvetlerce yok edilmiş ve şehrin harabeleri
sabanla sürülmüştür.663
Yahudilerin
Süleyman Mabedi’ne olan özlemleri gün geçtikçe artmıştır. Ancak, İmparator
Konstantin’in M.S. 313 yılında Hıristiyanlığı kabul etmesi ve Hıristiyanlığın
Kudüs’ü de içine alacak şekilde yayılması sonunda bu şehirde kiliseler ve
manastırlar inşa edilmiştir. Bunların neticesinde Yahudilerin, Süleyman
Mabedi’nin yıkılışını yılda bir kez anmalarının dışında Kudüs’e girmeleri
yasaklanmıştır.664
Tarihi
bilgilere göre Kudüs, Araplar tarafından 632 yılında fethedilmiş ve yaklaşık
400 yıl Müslümanlar tarafından idare edilmiştir. Bu dönemin başlarında
Yahudilerin, Kudüs’e tekrar yerleşmelerine izin verilmiştir. Ancak, yıllar
sonra baş gösteren yönetimdeki adaletsizliklerden dolayı, Yahudiler 11.
yüzyılın sonlarına doğru bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.665
1099
ila 1291 yılları arasında hüküm süren Haçlı yönetiminin Kudüs’ü ele
geçirmesiyle Yahudilerin, kutsal kabul edilen bu şehirde ikamet etmeleri
yasaklanmış, ancak ziyaret amacıyla buraya gelmelerine izin verilmiştir.666
Kudüs’ün,
Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına geçmesiyle Yahudiler rahata
kavuşmuştur. Süleyman Mabedi’nin bulunduğu bölgenin, Ağlama Duvarı olarak
bilinen batı duvarından başka tamamen düz bir arsa olduğu rivayet edilmiştir.
Yine rivayetlere göre Batı duvarı tonlarca çöplük altında görünmez bir hale
gelmiştir.
O
dönemle ilgili ilginç tarihi olayların vuku bulduğu anlatılmaktadır. Bunlardan
birisi de Yavuz Sultan Selim’in Süleyman Mabedi’nin yerini araştırırken
başından geçen olaydır. Kavramlar ve Değerler adlı eserde anlatılan olay
şöyledir: “Sultan Selim Mabedin yerini araştırmakta ve bulunmasını
istemektedir. Oğlu, sonradan Kanuni Sultan Süleyman olarak şöhret bulacak olan
Şehzade Süleyman’la şehirde gezerken; kan ter içinde kalmış, başının üstünde
koca bir sepet taşıyan yaşlı bir Hıristiyan kadınla karşılaşmışlardır. Sultan
sepette ne olduğunu sorunca; sepetin içinde hayvan gübresi ve çöp olduğunu
öğrenmiş, çok şaşırmış ve sebebini sormuştur. Kadın Bet-Lehem’den geldiğini,
iki günlük yol aştıktan sonra bu pislikleri, eskiden Yahudilerin Kutsal
Mabedi’nin bulunduğu yere dökeceğini, bunun Hıristiyan din adamları tarafından
emredildiğini ve yüzyıllardır, 30 günde bir bu yere hayvan pisliklerinin ve
çöplerinin dökülmesiyle buranın yok edilmesine gayret ettiklerini, böylece
Yahudi Tapınağının anısının tamamen unutturulmak istendiğini anlatmıştır.
Sultan soruşturmuş ve kadının dediklerinin doğru olduğunu anlayınca, emirler verip
altın gümüş sikkelerle dolu birçok kesecik hazırlatarak, çöplük yığınının
değişik yerlerine gömdürmüş, “Altını bulan alsın” diyerek fakir halka kova ve
kürekler dağıtmış ve böylece pislik dağının boşatılmasını sağlamış. Ayrıca
kendi de eline kazma kürek alıp taşlaşmış çöpleri boşaltırken şöyle bir ferman
okutmuş; “Her kim padişah sever de onu memnun etmek isterse yaptıklarına baksın
ve onun gibi yapsın!” Sonuç olarak on bini aşkın insan, otuz gün süreyle hiç
durmadan çalışarak o koskoca pislik dolu tepeyi dümdüz etmiş ve “Kotel
Ha-Maaravi / Batı Duvarı” bugünkü haliyle dimdik meydana çıkmış. Yavuz Sultan
Selim Tapınağın eski yerinin güzelce temizlenmesini, duvarının da gül suyuyla
yıkanmasını emretmiştir.”667
20.
yüzyıla gelindiğinde ise Kudüs’ün statüsü değişmiştir. Yahudiler Ağlama
Duvarı’da istedikleri zaman dua etme imkanı bulmuştur. İsrailoğulları’nın bu
konuma gelmesi ise büyük mücadeleler neticesinde olmuştur. Yahudilerin bugünkü
konumunu anlamak için 19. yüz yıldan itibaren yaşananlara bir göz atmak faydalı
olacaktır.
1850’li
yıllardan itibaren, Yahudiler tarafından İsrail toprakları olarak
nitelendirilen Filistin bölgesinde, Yahudi nüfusu çoğalmaya başlamıştır.668 Bu nüfus artışı,
Birinci Dünya Savaşından sonra Filistin topraklarına egemen olan İngiltere
tarafından çeşitli gerekçelerden dolayı 1939 yılında engellenmeye
çalışılmıştır. Ancak, alınan önlemler faydalı olmamış ve dünyanın değişik
yerlerinden göç eden Yahudiler bu bölgeye kaçak olarak gelmeye devam
etmişlerdir.669
Bu tarihlerde, Yahudiler, Ağlama Duvarı’nın önünde gün boyunca dua etmiş ve
İngilizler’in 1929 yılında yasaklamasına rağmen bayram günlerinde şofar
çalmışlardır.670
Ortadoğu’da
Yahudilerin nüfusunun hızlı bir şekilde artması bu bölgedeki siyasi dengeleri
bozmuştur. Bu soruna çözüm bulmak için çalışmalar yapan Birleşmiş Milletler,
Kudüs’ün de içinde bulunduğu Filistin’in, Kudüs’ün milletlerarası statüye sahip
olması şartıyla Yahudiler ve Araplar arasında paylaştırılmasına karar
vermiştir. Bu karar üzerine İngiltere, bu bölgeden çekileceğini duyurmuştur. Bu
çekilme işinin tamamlanmasından bir gün önce de İsrail devleti 14 Mayıs 1948
tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir.671
İsrail
Devletinin kurulmasının ardından Yahudilerle Araplar arasında vuku bulan
savaşlardan İsrail devleti her zaman zaferle çıkmıştır. Ancak, 2 Kasım 1947
yılında BM, Ağlama Duvarı’nın da içinde bulunduğu Doğu Kudüs’ü Araplar’a
bıraktığından672
Yahudiler 1967 yılına kadar Kudüs’e tam olarak sahip olamamıştır.
İsrailoğulları, İsrail devleti ile Araplar arasında 1967 yılında yapılan ve
“Altı Gün Savaşı” olarak tarihe geçen muharebe neticesinde, yaklaşık 19 asır
uzak kaldıkları Kudüs’e, dolayısıyla Süleyman Mabedi’nin bir zamanlar üzerinde
bulunduğu ve M.S. 70 yılında yıkılmasıyla sadece Batı Duvarının yer aldığı
topraklara sahip olmuştur.673
Bu savaş sonunda İsrail askerleri, Ağlama Duvarı’nın önünde toplanmış ve uzun
yıllar sonra İsrail ordusunun başhahamı tarafından şofar çalınmıştır.674 Yahudiler, bu
tarihten günümüze kadar da her türlü siyasi baskıya rağmen Kudüs’ü bırakmamış
ve Ağlama Duvarı’nın önünde dua etmeye devam etmiştir.
·
D. GÜNÜMÜZDE MABED’İN YENİDEN
YAPILMASI DÜŞÜNCESİ
Yahudiler,
M.S. 70 yılından günümüze kadar Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılacağına
inanmıştır. Ancak, bu Mabed’in yeniden yapılmasının Mesih’in gelmesiyle
gerçekleşeceğini düşünmüşlerdir. Mesih geldiğinde, sonsuza dek yıkılmayacak
olan Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesiyle eski görkemli tarihlerini
yeniden yaşayacaklarını ifade etmişlerdir. Yahudilerin yüreğinde asırlardır
sönmeyen bu umut ilahilerde ve dualarda yer edinmiş ve hac bayramlarında her
zaman dile getirilmiştir.675
Yahudiler,
Mesih’in gelmesini beklediklerinden dolayı Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa
etmeye teşebbüs etmemişlerdir. Ancak, İsrail Devletinin kurulmasıyla küçük bir
grubun Süleyman Mabedi’ni yeniden yapmak için çalışmalar başlattıkları da
bilinen bir gerçektir. Ortodoks Yahudiler ise, bu çalışmaların faydasız
olduğunu düşünmektedir. Çünkü onlara göre, Süleyman Mabedi’nin Haremü-i Şerifin
tam olarak neresinde olduğu bilinmediği gibi Mabed’in inşasından sonra burada
görev alacak kahinlerin hangi insanlardan olacağı da kesin değildir.
Dolayısıyla, bu belirsizliklerin giderilebilmesi için ne yapılması gerektiğini
gösterecek bir Mesih’in gelmesi zorunludur.676 Ancak bu gerçek, günümüzdeki Ortodoks
Yahudilerin, Süleyman Mabedi ile ilgili titiz çalışmalar yapmalarını ve sadece
Süleyman Mabedi’nde icra edilen kurban ibadetini de detaylı bir şekilde
incelemelerini engellememiştir. Zira, bu Yahudiler, Süleyman Mabedi ibadete
açıldığında her şeyin hazır olmasını istemektedir.677
Her
zaman Mabed’in yeniden yapılacağı beklentisi içinde olunması gerektiği
bildirilirken, bu Mabed’in nasıl inşa edileceği Yahudiler arasında farklı
görüşlerin ortaya atılmasına yol açmıştır. Yahudi hukuku Alaha’ya göre,
Mabed’in tekrar inşa edilebilmesi için bazı şartların yerine gelmesi
gerekmektedir. Buna göre, Yahudilerin çoğunluğunun İsrail topraklarında
oturması, barış şartlarının oluşmuş olması, Yahudiler arasında Süleyman
Mabedi’ne duyulan özlemin dinsel bir duygudan kaynaklanıyor olması ve doğa üstü
bir olayın, Tanrı’nın Mabed’in yapılması yönünde olumlu bir işareti olarak
değerlendirilmesinin yanında bir peygamberin Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa
edilmesini emretmesi gerekmektedir. Yahudilerin ünlü din alimi Maimonides ise,
Üçüncü Mabed’in insan eliyle inşa edilmeyeceğini, onun uygun bir zamanda
mucizevi bir şekilde gökyüzünden ineceğini söylemiştir.678
İsrail
devletinin kurulması ve 1967 yılında Araplarla yapılan Altı Gün Savaşından
sonra Kudüs’ün tamamına hakim olan Yahudiler, yukarıda belirttiğimiz nedenden
dolayı Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmedikleri gibi Yahudilerin Süleyman
Mabedi’nin bulunduğu Haremü-i Şerif bölgesine girmelerini de yasaklamıştır.
Uygulamada, Ortodoks Yahudilerin uyduğu bu yasağa gerekçe olarak, Yahudi
olmayanlar gibi günümüzdeki Yahudilerin de dini açıdan “temiz” olmadıkları, bu
nedenle bu kutsal alana girmelerinin uygun olmayacağı öne sürülmüştür. Bu
kutsal alanın sadece topraklarının değil aynı zamanda gökyüzünün de kutsal
olduğu kabul edildiğinde bu alan üzerinde uçulmasının da yasak olduğu ifade
edilmiştir. Bu yasağın, beklenilen Mesih gelinceye kadar yürürlükte olacağı
ayrıca belirtilmiştir. Bu yasaklardan dolayı günümüz Yahudileri Ağlama
Duvarı’nın önünde sadece dua etmektedirler.679
Ortodoks
Yahudilerin bu düşüncelerine karşın, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılması için
çalışanlar da bulunmaktadır. Bu insanlar, Ortodoks Yahudilerin onay vermemesine
rağmen günümüzde değişik çalışmalarda bulunmakta ve bunları çeşitli iletişim
vasıtalarıyla duyurmaktadırlar. Kendilerini “Mabed Dağı İnançlıları” (Temple
Mount Faithful) olarak nitelendiren bu grup, amaçlarını açık bir şekilde ortaya
koymakta ve Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılması hususunda uzun ve kısa vadeli
olarak şu düşüncelere sahip olduklarını ifade etmektedirler680:
Uzun
vadeli hedefler:
·
1. Yahudi
kökenli olmayan ve Süleyman Mabedi’nin alanını işgal eden Kubbetü’s Sahra ve
Mescid-i Aksa gibi İslami eserleri yıkmak.
·
2.
Süleyman Mabedi’nin bulunduğu bölgeyi Tanrı’ya ithaf etmek. Böylece Mabed,
bütün Yahudi peygamberlerin sözleri uyarınca, İsrail’in, Yahudilerin ve bütün
dünyanın ahlaki ve manevi merkezi olsun.
·
3.
Tevrat’ta belirtildiği gibi Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek. Bu Mabed’i
tekrar Yahudilerin ve bütün insanların dua evi yapmak.
·
4.
Burayı, bütün Yahudilerin hac bayramlarında bir araya geldikleri bir merkez
yapmak.
·
5.
İsrail’in bölünmesi ve Tanrı’yla yapılan antlaşmanın ihlal edilmesi anlamına
gelen barış görüşmelerini kabul etmemek.
·
6.
Tevrat’ta belirtilen Kudüs’ü gerçekleştirmek, onu İsrail devletinin bölünmez
başkenti yapmak.
·
7.
Kutsal olduklarından dolayı, Kudüs, Yahuda, Samaria ve Golan Tepelerindeki
iskanı desteklemek.
Bu
grup, kısa vadeli hedeflerinin ise şunlar olduğunu belirmektedir.
·
1.
Uzun vadeli hedeflerin yerine getirilmesi için Kudüs’teki organize yapıyı
güçlendirmek.
·
2.
İsrailoğulları’nın, Tanrı’nın kurtarma planındaki önemlerinin farkına
varmalarını sağlamak. Bunun için gençler eğitmek, gençlik kulüpleri oluşturmak
ve ilgili eğitim materyallerinin yayınlanarak dağıtılması gibi çalışmalarda
bulunmak.
·
3.
Tevrat’ın uygulanmasını Yahudilere göstermek.
·
4.
Düşüncelerimizi, açık bir şekilde, gazeteler, el ilanları, posterler, haber
bültenleri, radyo ve televizyonlar aracılığıyla duyurmak.
·
5.
Üçüncü Mabed konusunda Yahudilerin bilinçlendirilmesini arttırmak için halka
açık bir şekilde gösteriler yapmak.
·
6.
Süleyman Mabedi’nin bulunduğu çevreden bir ev alarak, burayı herkesin
kullanabileceği manevi ve eğitim merkezi yapmak.
·
7.
Üçüncü Mabed ile ilgili konular hakkında çalışma yapmak için konferanslar
düzenlemek.
·
III. BÖLÜM
YAHUDİ DİNİ HAYATINDA MABED
·
A.
MABED DÖNEMİNDE YAHUDİ DİNİ HAYATI
·
1. İbadet-Mabed İlişkisi
Sözlük
anlamı, boyun eğmek, alçak gönüllülük, kulluk, itaat, tapma ve tapınma
anlamlarına gelen İbadet, terim olarak, kulun tanrıya karşı, saygısını,
sevgisini ve itaatini göstermesidir. Bunun yanında, kulun tanrının rızasını
kazanmak düşüncesiyle gerçekleştirdiği tutum ve davranışlar için de
kullanılmaktadır. Bu bağlamda, tefekkür, sezgi ve ifadelerin de ibadet olarak
değerlendirilebileceği ifade edilmektedir. Daha genel anlamda dini içerikli
belli ve düzenli davranış biçimlerini belirtmek için ibadet kavramı kullanılmaktadır.681 İnsanın yüce bir
varlıkla iletişim kurma ihtiyacından kaynakladığı belirtilen682 ibadet, çeşitli
dinlerde farklı kavramlarla ifade edilmektedir.683
Yahudilikte
ibadet kavramı için, İbranice’de “tapmak, kulluk etmek”684 veya “çalışmak, hizmet etmek”685 anlamlarına
gelen “Avd” kökünden türeyen “Avodah”686 terimi kullanılmaktadır. Avodah terimi,
Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu dönemde Mabed’de icra edilen ibadetler için,
yıkılmasından sonra ise dua için kullanılmıştır. Yahudilikte ibadeti ifade
etmek için “Avodah” terimi kullanıldığı gibi “secde etmek, birinin önünde onu
şereflendirmek için eğilmek” manalarına gelen “Hiştahava” teriminin
kullanıldığı da belirtilmektedir. 687
Değişik
dinlerde farklı görünümler altında tezahür eden ibadet,688 Yahudilikte, Musa zamanında bir çadırda
(Mişkan) icra edilmiştir. Kudüs’ün Davud tarafından fethedilmesi ve burada
Süleyman tarafından Mabed’in inşa edilmesi neticesinde, Yahudiler, burayı
dinlerinin merkezi olarak benimsemiş ve ibadet için buraya yönelmişlerdir.
Zamanla, Süleyman Mabedi, bütün Yahudiler tarafından kabul edilen bir ibadet
merkezi olmuş ve Yahudilikte bu Mabed’in dışında ibadet edilemeyeceği anlayışı
ortaya çıkmıştır.689
Bundan dolayı Yahudilikte ibadet Süleyman Mabedi ile ilişkilendirilmektedir.
Mabed’den bağımsız bir şekilde yerine getirilen ibadetlerin ise Babil
sürgününden sonra ortaya çıktığı bildirilmektedir690 Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi
Yahudilikteki ibadet anlayışının Süleyman Mabedi merkezli olduğu düşünülebilir.
Süleyman Mabedi’nin M.S. 70 yılında yıkılmasından sonra sadece orada icra
edilebilen ibadetlerin geçerliliğini kaybetmesi ve Mabed’in ardından kurum
olarak ortaya çıkan sinagogdaki ibadetlerin ve bireysel duaların yerine
getirilmesi esnasında kulun Süleyman Mabedi’ne doğru dönmesi, orayı ibadetin
kıblesi olarak kabul etmesi691
de Mabed’in Yahudilikteki dini merkezi konumunu hala sürdürdüğünün en önemli
göstergesi olmaktadır.
Yahudiler
arasında oldukça önemli bir yeri olan Süleyman Mabedi’ni anlatırken sadece
orada icra edilen ve onunla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan ibadetleri ve
Süleyman Mabedi’ne özgü olan din görevlilerini kısmen de olsa anlatmanın
faydalı olacağı düşüncesindeyiz.
·
2. Mabed’deki Din Görevlileri
Süleyman
Mabedi’nde ibadetin yerine getirilebilmesi için geniş bir görevli kadrosuna
ihtiyaç duyulmuştur. Bazı eserlerde Süleyman Mabedi’nde çalışanların sayısının
20 000692 olduğu
söylenmektedir. Bu görevlilerin kendi içlerinde 24 bölüme ayrıldığı ve her
bölümün, görevli olduğu hafta boyunca Mabed’de çalıştığı bildirilmektedir.693
Süleyman
Mabedi’ndeki din görevlileri Musa zamanında Tanrı tarafından seçilmiştir.
Mabed’in ayakta olduğu dönemde görev yapan bu insanlar, Musa’nın kardeşi
Harun’un soyundan gelmiştir.694
Sonradan kesinlikle değiştirilemeyen bu din görevlilerinin işleri yine Tanrı
tarafından belirlenmiştir.
Başlıca
baş kahin, kahinler ve levililer olmak üzere üçe ayrılan bu din görevlilerinin
her birinin kendine has görevleri bulunmaktaydı.
·
a. Baş Kahin
Süleyman
Mabedi’ndeki din görevlilerin başında, baş kahin gelmektedir. Tanrı tarafından
belirlenen ilk baş kahin, Musa’nın kardeşi Harun’dur.695 Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu dönemde
görev yapan baş kahinlerin de Harun soyundan olması gerektiği belirtilmiştir.696 Dolayısıyla,
Süleyman Mabedi’ndeki hiyerarşik yapının en üstünde yer alan baş kahinlik
müessesi, her hangi bir Yahudinin yapamayacağı bir iş olup, bu görev sadece
Harun soyundan gelenler tarafından yerine getirilmiştir.
Baş
kahin, hem kıyafetleri hem de Mabed’de icra ettikleri görevleriyle kahinler ve
levililerden ayrılmaktaydı. Baş kahin, herhangi bir kahinin dört parçadan
oluşan kıyafetinin yanında “efod” denilen bir önlük giyerdi. Ayrıca, baş kahin,
üzerinde 12 kabilenin isminin yazılı bulunduğu 12 değerli taşı içeren ve adına
“Hoşen” denilen bir levhayı göğsünde taşırdı. Bunların yanında mavi bir kaftan
giydiği ve başlığında altın bir levha bulunduğu bildirilmiştir. Baş kahinin bu
kıyafeti sadece Mabed’de giydiği, buranın dışında giymediği rivayet edilmiştir.697
Baş
kahinin en önemli dini vazifesi, Yom Kipur günü ortaya çıkmaktadır. Baş kahinin
dini açıdan temiz olması zorunluluğu olduğundan, Yom Kipur günü için bir hafta
öncesinden ailesinden ayrıldığı ve kendisini ruhen temizlemek için bu haftayı
Mabed’de geçirdiği nakledilmiştir. Bu işlemlerin hakkıyla yapılması ve Yom
Kipur günü baş kahinin tam olarak dini açıdan temizlenmiş olması gerektiğine
inanılırdı. Çünkü, maddi ve manevi temizliğini tam olarak yapmamış bir baş
kahinin Yom Kipur günü senede bir defa baş kahinin girdiği Mabed’in Kutsallar
Kutsalı’ndan sağ çıkamayabileceği düşünülürdü. Bunun aksine, her şeyi tam
olarak yapan baş kahinin ise bütün Yahudilerin günahlarının kefareti için
gerekli işlemleri tamamladığına inanılırdı.698
Baş
kahinlik, oldukça zor bir görevdi. Çünkü, baş kahine diğer Yahudilerden farklı
olarak bazı yasaklar konulmuştur. Örneğin, her hangi bir ölüye yaklaşmaları
yasak olduğu gibi en yakınlarının ölümünde dahi yas tutamazlardı. Ayrıca,
sadece bir bakire ile evlenebilirdi.
Asırlar
boyunca, baş kahinlerin Harun’un soyundan olmasına büyük bir özen
gösterilmiştir. Ancak bu durum, Haşmonay sülalesinin, Yahudilerin başına
geçmesinden sonra değişmiş, Haşmonay hükümdarları siyasi gücü ellerine
aldıkları gibi baş kahinlik müessesini de Musa’nın getirdiği şeriata aykırı
olmasına rağmen ele geçirmişlerdir. Bu kurum Herod ve ondan sonra gelen idareciler699 zamanında ise
tam bir siyasi araç olarak kullanılmış, bu tarihten sonra baş kahinler Herod’un
ve daha sonra gelen kişilerin atamaları ile görev almışlardır. Baş kahinlik,
İkinci Mabed’in M.S. 70 yılında yıkılmasından sonra tarihe karışmıştır.700
·
b. Kahinler
Kahinler,
Tanrı ile kul arasında aracı olan ve Süleyman Mabedi’ndeki ibadetlerin icra
edilmesinde önemli görevleri bulunan ve kutsal addedilen kişilerdir.701 Kahinlik kurumu
da baş kahinlik gibi Harun’la başlamıştır.702
Kahinlerin
Mabed’deki görevleri ve geçimlerini nasıl sağlayacakları Tanrı tarafından
Tevrat’ta bildirilmiştir.703
Kahinlerin görevleri arasında, Mabed’de sunulan kurbanların kesilmesi, iç
yağların yakılması,704
toplanma çadırı ve Ahit Sandığı ile alakalı işler,705 halkı kutsamak,706 hasta olanları iyileştirmek veya onlar
hakkında kararlar vermek,707
kutsal ile kutsal dışı olanı ayırmak ve Tanrı’nın emirlerini insanlara öğretmek708 gibi işler yer almıştır.
En önemli vazifeleri ise sabah ve akşam vakitlerinde Tanrı’ya kurban sunmaktı.
Ayrıca, şamdanın ışığının ve Mabed’de yakılan tütsünün denetlenmesi ve Mabed
içinde nöbet tutma gibi işler de kahinlerin görevleri arasında belirtilmiştir.709
Kahinler’e,
baş kahinlerde olduğu gibi bazı yasaklar uygulanmıştır. Bunların da baş
kahinler gibi ölünün yanına yaklaşmalarına izin verilmemiştir. Çünkü, bunun
temiz olması gereken kahinlerin temizliğine zarar vereceği inancı vardı.
Kahinler, her an ölüm gelebilir düşüncesiyle ağır hastaların da yanına
yaklaştırılmazlar, mezarlıklarda cenaze merasimini ancak uzaktan
izleyebilirlerdi. Bu yasaklar, ölen kişinin kahinin annesi, babası, kardeşi,
eşi ve çocukları olması durumunda uygulanmıştır.710
Kahinler,
evlilikle ilgili olarak bazı kısıtlamalarla karşı karşıya kalmışlardır.
Kahinler, istedikleri kişilerle evlenemezlerdi. Evlenmek istedikleri kişilerin
öncelikle Yahudi olması gerekirdi. Sonradan Yahudi olanlarla evlenmesi yasaktı.
Ayrıca, dul kadınlarla da evlenmezdi. Evleneceği kişinin bir bakire olması
zorunluydu.711
Kahinler,
Mabed’deki dini görevlerinin yanında sivil hakimler olarak da görev
yapmışlardır. 712
Kahinlerin,
toprak sahibi olmaları yasaklanmıştır. Bu nedenle ihtiyaçlarının karşılanması
için her bir Yahudinin ürününün belli bir kısmını kahinlere kutsal bağış olarak
vermesi zorunlu kılınmıştır. Bunun yanında, kahinler bazı kurbanlarının
etlerinin belli kısmını, Mabed’e getirilen yiyecek sunularını, ilk kırpılan
yünü ve sürünün ilk doğanı almışlardır. Böylece, toprak sahibi olması
yasaklanan kahinlerin ihtiyaçları karşılanmıştır.713
·
c. Levililer
“Levi”nin,
Yakup’un üçüncü oğlunun ismi olduğu söylenmektedir. Bu Soydan gelen Levililer
Musa’dan Mabed’in yapımına kadar Mişkan’da, daha sonra ise Süleyman Mabedi’nde
görev yaptmışlardır714
Tevrat’ta
Levililerin, İsrail’in ilk doğanların yerine Tanrı tarafından alınmış veya
Tanrı’ya adanmış insanlar oldukları belirtilmektedir.715 Bu insanların, Harun’un yardımcıları
oldukları da zikredilmektedir.716 Ancak, Tevrat’ın başka bir yerinde,
Levililerin Yahudi inancına göre insanları putperestliğe teşvik eden Harun’a
muhalefet için seçildikleri ifade edilmektedir.717 Bunun yanında, Tesniye 10: 6-9’da geçen
cümlelerden dolayı Levililerin Harun’un ölümünden sonra Musa tarafından
seçildiği de söylenmektedir.718
Levililer,
Süleyman Mabedi’nin inşasına kadar kahinlerin ve Mişkan’ın bekçiliğini
yapmışlar,719
ilahi söyleyip, ibadetlerde kahinlere yardımcı olmuşladır.720 Levililerin görevleri Süleyman Mabedi’nin
yapılmasından sonra da burada devam etmiştir. Tevrat’ta belirtildiğine göre,
Mabed’de memur ve yargıç olarak görev yapan Levililer, Mabed’in kapılarında
nöbetçi olarak720 721 da çalışmışlartır. Bunun yanında,
Mabed’in avlularının, odalarının ve kutsal eşyalarının temizlenmesinden sorumlu
oldukları bildirilmiştir. Ayrıca, Tanrı’ya şükretmek ve sabah akşam ona
övgülerde bulunmak için Mabed’de hazır bulunmaları da görevleri arasında
zikredilmiştir.722
Neticede,
Musa zamanında Tanrı tarafından görevlendirilen Levililerin sorumlulukları
Mişkan’la başlamış, Süleyman Mabedi’nin yapılmasıyla bu mekanda devam etmiş ve
Mabed’in M.S. 70 yılında yıkılmasıyla sona ermiştir.
Süleyman
Mabedi’ndeki bu görevlilerin dışında Yahudi olmayıp küçük işlerde çalışan
esirlerin olduğundan bahsedilmektedir. Bu insanların işlerinin odun kesmek ve
su taşımak gibi basit işler olduğu söylenmektedir.723 724
·
3. Mabed’de İcra Edilen İbadetler
Süleyman
Mabedi’ndeki günlük ibadetler için yapılması gereken hazırlık, her sabah gün
doğumundan önce, değişik görevlerin dağıtılmasından sorumlu olan kahinin,
ibadetleri icra edecek kahinlerin en yaşlılarını kaldırdığı andan itibaren
başlardı. Yaşlı kahinler düzenli olarak, ellerindeki meşalelerle Mabed’de kullanılan
araç gereçleri kontrol ederler ve onların tam olarak yerlerinde olduklarından
emin olurlardı. Küller ve yanmamış kurban parçaları sunağın üzerinden
temizlenir ve kurbanları yakmak için kullanılan odunlar hazırlanırdı. Daha
sonra sabah kurbanının kesimi, şamdanların yakılması ve diğer çeşitli görevler
13 kahin arasında paylaştırılır, bu işlerin tamamlanmasının ardından kahinler
sanhedrinin de toplandığı Yontulmuş Taşlar Odası’nda (Chamber of Hewn Stones)
bir araya gelirler ve orada Tanrı’ya dua edip Şema’nın üç bölümünü okurlardı.
Levililer, günün mezmurlarını söylerlerdi. Akşam üstü sunulan Akşam kurbanı
ritüeli için gerekli olan hazırlık, şamdanların yakılması ve buhur sunağının
sunulması dışında sabah yapılan hazırlığa benzemekteydi.
·
a. Kurban
Kurban,
kulun, tanrıya karşı saygısını ifade etmek, onun takdirini kazanmak veya affına
mazhar olmak düşüncesiyle tanrıya bir şeyler sunması eylemine denilmektedir.725 Başka bir
ifadeyle ister Tanrıyı etkilemek isterse kul ile tanrı arasında yakınlık kurmak
için olsun bir şekilde tanrıyı etkilemek adına insan, hayvan ya da herhangi bir
nesnenin tanrıya adanması işlemine “Kurban” denilmektedir.726
Hemen
hemen bütün dinlerde bulunan kurban ibadeti, uygulamada ve anlayışta dinden
dine farklılık göstermektedir. Dinlerde, insanların kurban edilmesinden
hayvanların kurban edilmesine, çeşitli içkilerden farklı yiyeceklerin takdim
edilmesine varıncaya kadar muhtelif kurban ibadetlerinin icra edildiğini görmek
mümkündür. Bununla birlikte, kurbanların sunulmasındaki amaç da dinler arasında
farklılık göstermektedir. Tanrı’ya şükür ifadesi olarak sunulan kurbanlar
olduğu gibi tanrıların azabından emin olmak, onların öfkesini yatıştırıp
lütuflarını ve yardımlarını sağlamak amacıyla da kurbanlar takdim edilmektedir.727
Yahudiliğe
göre, kurban uygulaması ilk olarak Habil ve Kabil ile başlamıştır.728 Yahudilikte,
insanların kurban edilmesi yasaklanmıştır.729 Bunun dışındaki diğer kurban çeşitleri
değişik düşüncelerle Tanrı’ya takdim edilmiştir. Bu bağlamda Yahudilikteki
kurban uygulamasını, Musa şeriatına uygun görülen hayvanların kesilmesi
suretiyle sunulan kanlı kurbanlar, şarap gibi içeceklerin takdim edilmesi
şeklinde yerine getirilen kansız kurbanlar olarak ikiye ayrıldığı
bildirilmektedir. Ayrıca, kurbanlar, günlük, haftalık, aylık, mevsimlik ve
yıllık olarak sınıflandırılmıştır.730
Musa’dan
önce her hangi bir yerde uygulanan kurban ibadetinin, Musa ile
sınırlandırıldığı ve sadece Mişkan’ın önünde icra edilebileceği söylenmiştir.731 Süleyman Mabedi’nin
yapılmasından sonra ise kurban ibadetinin sadece bu Mabed’de yapılacağı buranın
dışında herhangi bir yerde bu ibadetinin yerine getirilemeyeceği ifade
edilmiştir.732
İkinci Mabed’in M.S.70 yılında yıkılmasından sonra Mabed’in ayakta olmamasından
dolayı kurban ibadetine son verilmiştir. Bu tarihten itibaren de kurbanın
yerini dua almıştır.733
Yahudilikteki kurban çeşitleri şunlardır:
1.
Yakmalık Sunusu: Yahudilikteki
kurban çeşitleri arasında önemli bir yeri olan Yakmalık Sunu’ya dumanın
Tanrı’ya yükseldiği inancından dolayı, İbranice’de yükselmek anlamına gelen
“Ola” denildiği gibi, sunak üzerinde tümüyle yakıldığı için “Kalil” (bütün) de
denilmektedir.734
Yakmalık Sunu ibadeti kökeni çok eski olup, atalar dönemine kadar uzanmaktadır.735
Yahudilerin
kutsal kitabı Tevrat’ta biri sabah diğeri akşam vakitlerinde olmak üzere günde
bir yaşını doldurmuş iki tane erkek kuzu sunulması emredilmiştir.736 Bunun dışında
değişik nedenlerden ötürü, bireysel olarak da yakılan sunular bulunmaktadır.
Örneğin, yeni doğum yapan kadınların, cilt hastalığı olanların getirdikleri
yakmalık sunu kurbanları olduğu gibi gönüllü olarak yakmalık sunu kurbanı
getirenlerin de bulunduğu kaynaklarda geçmektedir.737
Süleyman
Mabedi’nde Yakmalık Sunu’sunun Tanrı’ya takdime edilmesi için özel bir ritüel
uygulanmıştır. Buna göre, sığır,738 koyun ya da keçi739 veya bir kuş740 gibi çeşitli hayvanlardan olabilen kurbanı
sunmak isteyen kişinin öncelikle dini açıdan temiz olması gerektiği
belirtilmiştir. Kurbanı sunacak kişi, öncelikle, yakmalık sunuyu onaylaması
için kahine getirir ve kahinin onaylamasının ardından kurban741 sahibi, elini
sununun başının üzerine koyup742
kurbanı sunağın kuzeyinde özel olarak hazırlanmış olan yerde keserdi.743 Bu kesme
işlemine, sadece genel kurbanlar için kesim işlemi yapan kahinler ve levililer
katılmazdı.744
Kesilen
kurbanların derisini kahinler aldıktan sonra745 kurbanın tamamı kahinler tarafından
yakılırdı.746
Kuşların ise derileriyle birlikte bütün olarak yakılırdı.747 Hayvanın kesilmesinin ardından kahinler
tarafından toplanan kanın sunağın her tarafına serpilmesi, bu ibadetinin bir
parçası teşkil etmiştir.748
Yakmalık
sunu olarak kesilecek kurbanların kusursuz ve erkek olması gerektiği,749 ancak kuşlarda
cinsiyet ayrımının yapılmadığı söylenmektedir.750 Bunun dışında Yahudilikte, başta Şabat günü
olmak üzere özel günlerde ve bayramlarda o günün önemine göre fazladan çeşitli
kurbanların sunulduğu belirtilmektedir.751
·
2.
Esenlik Sunusu: Tanrı’ya,
merhametinden ve verdiği nimetlerinden dolayı şükran ifadesi olarak,
Yahudilerin, hayvanlardan sunduğu bir kurban ibadetidir. Musa’dan itibaren
uygulanan bu kurban ibadetinde, yakmalık sunudan farklı olarak cinsiyet ayrımı
yapılmamakta olduğu752
ve sürüden herhangi bir hayvanın şükran ifadesi olarak sunulduğu ifade
edilmiştir.753
Bu
kurbanın sunulması esnasında takip edilen ritüel de Yakmalık sunuda olduğu
gibi, kişinin dinen temizlenmesinden sonra, kahinin kurbanı onaylaması ve elin
sununun başının üzerine konulup754 kurbanın kesilmesinden ibaret olmuştur. Ancak
bu kurban, sunağın önünde kesilmeyip Mabed’in avlusunun dışında boğazlanırdı.755 Kurban
kesildikten sonra kahin, hayvanın kanını toplar ve onu sunağın üzerine serperdi756 Esenlik
sunusunun iç organlarının yakılmasından757 sonra etin bir kısmı kahinlere verilir geriye
kalan kısım ise toplu olarak yenilirdi.758
·
3.
Günah Sunusu: Günah sunusu,
Tanrı’nın emirlerinden herhangi birinin, bir kişi759 ya da İsrail topluluğu760 tarafından istemeyerek ihlal edilmesi
durumunda, günahların bağışlanması için sunulurdu.761
Günah
sunusu, günah işleyen kişinin durumuna göre farklılık göstermiştir. Buna göre,
günah işleyen baş kahin ise, işlediği günaha karşılık kusursuz bir boğa sunması
emredilmiştir.762
Günah işleyenin İsrail topluluğu olması durumunda hüküm baş kahinin durumunda
olduğu gibi kusursuz bir boğanın sunulması şeklinde olmuştur.763 Eğer günah
işleyen Yahudi önderlerinden biri olursa günah sunusu öncekilere bakarak
mahiyet değiştirirdi. Buna göre, günahına kefaret olması için liderin her zaman
olduğu gibi kusursuz bir tekeyi Tanrı adına kurban etmesi gerekirdi.764 Halktan herhangi
birisinin günaha bulaşması durumunda günah sunusu olarak keseceği kurbanın dişi
bir keçi765 veya
bir kuzu766
olması gerektiği Tevrat tarafından bildirilmiştir.
Günah
sunusunun kesilmesi, günah işleyenin durumuna göre yine farklılık göstermiştir.
Buna göre, baş kahin ve İsrail topluluğunun günah sunusu esnasında, kurban
edilecek boğanın başına, günah işleyen baş kahin ise baş kahin, İsrail
topluluğu ise bu halktan ileri gelenler ellerini koyarlar ve sonra boğa
kesilirdi. Bunun ardından kahin, kurbanın kanının bir kısmını Kutsallar
Kutsalı’nda bulunan perdeye yedi kez serper ve buhur sunağının boynuzlarına
yine kanın bir kısmını sürterdi. En son olarak da artan kanı Yakmalık sunu
sunağının dibine dökerdi. Günah sunusu olarak takdim edilen kurbanın iç yağları
Yakmalık sunu sunağında yakılırken, kurbanın arta kalan parçaları da Mabed’in
dışında başka bir yerde yakılırdı.767
Yahudi
önderlerinden ya da halktan her hangi birisinin günah sunusu sunması, bazı
noktalarda baş kahin ve İsrail topluluğun günah sunusu olarak boğa takdim
etmesinden ayrılmıştır. Buna göre, Yahudi önderi, günah sunusu olarak takdim
edilecek olan tekeye, sade bir Yahudi ise dişi keçiye veya kuzuya ellerini
sürdürdükten sonra bu kurbanları kendileri keserdi. Kahin, bu sunuların
kanlarına parmağını sokar ve yakmalık sunusu sunağının boynuzlarına sürerdi.
Kurbanların yağlarını da sunak üzerinde yakardı.768 Bu kurbanların etleri ise kahinler tarafından
yenilirdi.769
·
4.
Suç Sunusu: Suç sunusu,
küçük günahlara veya murdarlığa kefaret olması için düzenlenmiştir.770 Tevrat’ta geçen
cümlelere göre, bir Yahudinin, gördüğüne ya da bildiğine bile bile tanıklık
etmemesi, Yahudilik tarafından kirli olarak tanımlanan herhangi bir şeye, ister
vahşi ister evcil isterse küçük olsun bir hayvanın leşine bilmeden dokunması,
yine bilmeden Yahudiliğe göre kirli sayılan bir insana veya insandan
kaynaklanan ve kendisini kirleteceğine inanılan herhangi bir şeye dokunması,
hangi sebepten olursa olsun düşünmeden ve ne yaptığını bilmeden yemin etmesi
vb. durumunda bu kişinin suç sunusu takdim etmesi gerekmekteydi.771
Yukarıda
sayılan ve bunlara günah açısından yakın olan suçlar işlendiğinde, bu suçu
işleyenin günahının affedilmesi için küçük baş hayvanlardan bir kurbanı suç
sunusu olarak Tanrı’ya takdim etmesi gerekmekteydi. Bu kurbanın dişi bir kuzu
veya keçi olabileceği zikredilmiştir. Bu hayvanları kurban olarak alabilecek
maddi durumu olmayan Yahudilere kolaylık gösterilmiştir. Zikredilen suçlardan
birini işleyen fakir bir Yahudinin günahının affedilmesi için biri günah
sunusu, diğeri de yakmalık sunu olmak üzere iki tane kumru ya da güvercin
kurban edebileceği belirtilmiştir. Kahine getirilen bu kuşlardan günah sunusu
olarak takdim edilecek olanının boynu, başı koparılmamak şartıyla kahin
tarafından kırılır ve bu kurbanın kanının bir kısmı sunağın yan tarafına
serpildikten sonra kanın arta kalanı sunağın dibine akıtılırdı. Eğer, suçu
işleyen Yahudinin maddi gücü, kuşları almaya da yetmiyorsa, Yahudiden günah
sunusu olarak yaklaşık 1,3 kg. ince un getirmesi istenirdi. Kahin bu undan bir
avuç alır ve onu sunakta yakardı. Unun geri kalan kısmı ise kahine kalırdı.
Böylece suç işleyen Yahudinin günahlarının affedileceğine inanılırdı.772
·
5.
Şükran Sunusu: Bazı
yerlerde Esenlik sunusunun eşanlamlısı olarak da kullanılan şükran sunusu,
Tanrı’nın bahşettiği nimetlerinden dolayı kulun, ona duyulan minnettarlığı
kabul etmesi için takdim edilen bir sunudur.773 Mayalı yiyecekleri de içerdiği belirtilen şükran
sunusunun,774
takdim edildiği gün yenilmesi gerekirdi.775
·
6.
Ekmek Sunusu: İbranice’de
“Minha” denilen Ekmek sunusu, hayvan sunularıyla birlikte takdim edilirdi.776 İnce un, zeytin
yağı ve günnükten oluşan ekmek sunusu, pişmiş somun, yufka veya lokma şeklinde
olurdu. Yapımında mayanın ve balın kullanımı yasaklanan777 ekmek sunusu, bunu hazırlayan tarafından
Süleyman Mabedi’ne getirilirdi. Ritüele göre, kahin, ekmek sunusundan bir avuç
alarak onu sunakta yakardı. Ekmek sunusunun geri kalanı ise kahinin kendisine
kalırdı.778
Ancak, ekmek sunusunu takdim eden kişi kahin olduğunda, sununun sunakta tamamen
yakılması icap ederdi.779
·
7.
Dökülen Sunu: Esenlik ve
yakmalık sunularla birlikte takdim edilen bu sunu şaraptan ibaret olup,780 kesilen hayvanın
cinsine göre değişmekteydi. Tanrı’ya kurban olarak bir kuzu sunulduğunda
yaklaşık 1,5 litre şarap sunulması gerekirdi.781 Kurban edilen hayvanın koç olması durumunda
ise sunulan şarap yaklaşık 2 litre olurken,782 bir boğanın kesilmesi halinde yaklaşık 3
litre şarap takdim edilirdi.783
·
8.
Sallama Sunusu: Sallama
sunusu, kahinlerin, esenlik sunusundan kendilerine verilenleri, Tanrı’nın
huzurunda kendisine ait olduğunu belirtmek için sallamasıdır.784
·
9.
Adak Sunusu: Esenlik sunusu
gibi değerlendirilen adak sunusu, kişinin önceden bulunduğu vaadini yerine
getirmesidir.785
Adak sunusu, birinci ya da ikinci gün yenilir, etin artması durumunda üçüncü
gün yenilmeyip yakılırdı.786
·
10.
Gönüllü Sunu: Yahudilerin,
Tanrı’ya bağlı olduklarını göstermek için zorunlu olmamasına rağmen takdim
ettikleri bir sunudur. Üç hac bayramı olarak nitelendirilen Pesah, Şavuot ve
Sukot günlerinde Tanrı’ya takdim edilen en küçük sunudur. Esenlik sunusu gibi
kurban edilen bu sununun eti, adak sunusunda olduğu gibi birinci ve ikinci
günlerde yenildiği, üçüncü günde ise etten arta kalanların yakıldığı ifade
edilmektedir.787
·
b. Hac Bayramları
Hac,
bir mabede yada herhangi bir dinin müntesipleri tarafından kutsal kabul edilen
yerlere yapılan dini maksatlı788
ziyaretlere denilmektedir.789
Hac terimi, İbranice’de bayram anlamına gelen “Hag” kelimesiyle ifade edilmekte
olup, bu kelime, “bir şeyin etrafında dönmek, dolanmak” anlamına gelen “Hvg”
kökünden 795
gelmektedir.
790
Haccın
temelinde, tanrısal varlığın belli bir mekanda yansıdığı şeklinde bir inanç yer
almaktadır. Aslında hac merkezi olan yerlerin, toprak parçası olarak diğer
yerlerden farklı olmadığı vurgulanırken, bu mekanlarda inançla ilgili bazı
olayların meydana gelmesi veya bazı dini şahsiyetlerin bu yerlerle bir şekilde
bağlantılı olmasından dolayı bu mekanlar, kutsiyet kazanmışlardır.791
Yahudilikte
de bazı mekanlar hac yeri olarak bilinmektedir. Bu mekanlardan bazılarını
ziyaret etmek isteğe bağlıyken, Süleyman Mabedi gibi bir mekanın dini amaçla
ziyaret edilmesi Tanrı tarafından zorunlu kılınmıştır. Bu haccın hem zorunlu
olması hem de konumuzun odağı olan Süleyman Mabedi’ne yapılmasından dolayı
Yahudilikteki hac, konumuz açısından önem arz etmektedir.
Bütün
Yahudi erkekler, Süleyman Mabedi’ni senede üç defa ziyaret etmekle yükümlü
kılınmışlardır.792
Ancak, sağırlar, dilsizler, topallar, körler, Tanrı’nın emirlerini yerine
getirmekle mükellef olmayan çocuklar, cinsiyeti şüpheli olanlar veya çift
cinsiyetli olanlar, özgürlüğünü tam olarak elde edememiş köleler, kadınlar,
hasta ve yaşlılar Tevrat tarafından emredilen bu hac ziyaretlerinden muaf
tutulmuşlardır.798 Bu dönemlerde yerine getirilen ziyaretler üç hac
bayramı olarak nitelendirilmekte ve Pesah, Şavuot ve Sukkot olarak
bilinmektedir.793
ba. Pesah
Hac
bayramlarından ilki olan Pesah, İbranice’de “Atlamak” anlamına gelmektedir.
İbrani takvime göre, Nisan ayının 15. günü başlayan Pesah, İsrail topraklarında
7 gün,794
diasporada ise sekiz gün sürmektedir.795 İsrail’de kutlanılan Pesah bayramının 1. ve
7. günleri, diasporada ise buna ilaveten 2. ve 8. günleri “Yom Tov” (Bayram)
kabul edildiğinden bu günlerde iş yapılması tamamen yasaklanmış, bayramın diğer
günlerinde ise normal hayatta yapılan işlerin yerine getirilebileceği
söylenmiştir.796
Tevrat’ta
bayram olarak kutlanılması emredilen797 Pesah’ın temelini Yahudilerin Mısır’dan çıkış
esnasında yaşadıkları oluşturmaktadır.798 Buna göre, Tanrı, Mısır’a, ailelerin ilk
doğan erkek çocuklarının öldürülmesi şeklinde bir musibet gönderecektir. Tanrı,
İsrailoğullarının bu felaketten etkilenmemesi için Musa aracılığıyla Yahudi
ailelerinin bir kurban alıp kesmeleri ve kurbanın kanını evin kapısının yan ve
üst sövelerine sürmelerini ister. Böylece, Tanrı, hangi evlerin Yahudilere ait
olduğunu bilecek ve onlara zarar vermeden geçecektir.799 Pesah bayramı, adını da Tanrı’nın Yahudileri
atlamasından (Pesah, İngilizce’de Passover) almaktadır. Yahudi tarihinde önemli
olaylardan biri olan bu hadisenin hafızalarda kalması ve bir sonraki nesle
aktarılması için Pesah bayramının kutlandığı belirtilmektedir. Pesah’ta kesilen
kurbanlar da bu bayramın en önemli bölümünü oluşturmaktadır.800
Süleyman
Mabedi’nin ayakta olduğu dönemlerde, Pesah bayramı, Mabed’de kutlanmıştır. Bu
dönemde, her sene 14 Nisan’da öğle vakti Süleyman Mabedi’ne kurbanlarını sunmak
için gelen Yahudiler, üç gruba ayrılırdı. Birinci grubun Süleyman Mabedi’ne
alınmasından sonra Mabed’in kapıları kapatılır ve şofarın çalınmasıyla
kurbanlar kesilirdi. Daha sonra, Mabed görevlileri tarafından toplanan kan
elden ele sunağa en yakın din görevlisine ulaştırılır ve bu kişi kurban kanını
bir dua eşliğinde sunağın tabanına serperdi. Bu işlemin Mabed’in dışında
bekleyen ikinci ve üçüncü gruplarda da uygulandıktan sonra kesilen kurbanların
hepsi ateşte pişirilir, daha sonra, Yahudiler kurban ettiklerin hayvanın etini
en ufak bir kırıntı kalmayacak şekilde yerdi.801Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra
yukarıda anlatılan uygulama yerine getirilememiştir. Ancak, Yahudi din
alimleri, Musa zamanında İsrail oğullarının yaşadıkları hadisenin hafızalardan
silinmemesi için Pesah bayramının kutlanabileceğini söylemişlerdir. Ancak, bu
kutlamaların bazı yönlerden Mabed dönemindeki kutlamalardan faklılık
göstermiştir.802
bb. Şavuot
Üç
hac bayramının ikincisi olan Şavuot, İbranice’de “haftalar” anlamına
gelmektediği ve Pesah’ın ikinci gününden803 tam yedi hafta sonra804 kutlandığı için bu adı aldığı
bildirilmektedir.805
Tevrat’ta, “haftalar bayramı”806
da denilen Şavuot’a “ilk ürünler günü”807 ve “hasat bayramı”808 ifadeleriyle işaret edilmektedir. Bu bayrama,
Pesah bayramından elli gün sonra kutlandığı için Yunanca “Ellinci Gün” manasına
gelen “Pentacost” da denilmektedir.809
Şavuot,
İsrail’de Sivan ayının 6.gününde, diasporada ise Sivan ayının 6. ve 7.
günlerinde kutlanmaktadır.810
Diğer hac bayramlarına göre özel uygulamaları bulunmayan Şavuot, Süleyman
Mabedi döneminde şükür ifadesi olarak811 bir çiftçinin komşularıyla birlikte Kudüs’e
neşeli bir halde giderek ilk ürünlerini sunmalarından ibaret olmuştur.812
M.S.
70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra yeni bir kimlik kazanan
Şavuot bayramı, bu tarihten itibaren Tanrı’nın Sina dağında Musa’ya On
Emr’in
vermesinin yıl dönümü olarak kutlanmaya başlamıştır.813 Günümüzde, İsrail’de yaşayan Yahudi
çiftçileri, ürünlerini Süleyman Mabedi olmadığından dolayı İsrail’deki bir
kuruma bağışlamaktadırlar.814
bc. Sukot
İbranice’de
“çadırlar, çardaklar” anlamına gelen815 Sukot, Yahudilikteki hac bayramlarının
üçüncüsüdür. Yahudiler için büyük önemi olan Sukot, Mabed döneminde Yahudilerin
ellerindeki bitki çeşitleriyle büyük bir şenlik içinde Süleyman Mabedi’ne akın
etmesinden dolayı “bayram” olarak nitelendirilmektedir.816
Çardaklar
bayramı olarak da bilinen817
Sukot, İbrani takvime göre Tişri ayının 15. günü başlar ve 7 gün sürer.818 Sukot,
Yahudilerin, Mısır esaretinden kurtulmaları anısına kutlanılan bir bayramdır.
Tevrat’ın bildirdiğine göre, Yahudiler, Mısır’dan çıktıktan sonra çölde 40 sene
yaşamışlardır. Bu dönemde yerleşik bir hayat düzenine sahip olmadıklarından
ellerine geçen kurumuş çalı ve dallardan yaptıkları çardakların içinde
yaşamışlardır.819
Tanrı, bu hadisenin, sonraki nesiller tarafından bilinmesi için bu bayramın
kutlanmasını emretmiştir.820
Sukot
bayramının en önemli özelliği, atalarının barınmak için yaptıkları çardakların
anısına çardakların yapılması ve Sukot bayramının bu yerlerde geçirilmesidir.
Bu zaman zarfında çardaklarda, yenilip içildiği gibi yatılmaktadır.827 Alelade
olmayan bu çardakların belli özellikleri bulunmaktadır. Buna göre, tahtadan
yapılan çardaklar, en az bir insanın kafasının, vücudunun büyük bir bölümünün
ve bir masanın girebileceği kadar büyük olmalıdır. Hazırlanan çardağın en
önemli bölümü ise çatısıdır. Buranın hazırlanmasında büyük bir özenin
gösterilmesi gerekmektedir. Tavanın bitkilerle örtülmesi ve gölgede kalan
alanın gölgesiz alana göre daha fazla olması gerektiği ifade edilmektedir.828
Mabed
döneminde, oldukça renkli geçtiği rivayet edilen Sukot bayramı, Mabed’in
yıkılmasından sonra da fazla bir değişiklik göstermeden devam etmiştir.829
Yahudi
erkeklerin, hac ile mükellef olmaları Kudüs’teki Süleyman Mabedi’nin ve sunağın
ayakta kalmasına bağlanmıştır.830 Bu nedenle Mabed’in M.S. 70
yılında Romalılarca yıkılmasından sonra asırlardır uygulanan hac ibadeti artık
icra edilemez olmuştur. Ancak, bu tarihten sonra da zorunlu olmamasına ve
mahiyetinin farklı olmasına rağmen Yahudiler, bu mekana yönelik ziyaretlere
devam etmişlerdir. Yahudilerin geçmişe duydukları özlemleri, Yahudiler arasında
önemli bir yer edinmiş olan insanların kabirlerinin burada olması ve özellikle
Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından günümüze kadar gelen tek kalıntı olan “Ağlama
Duvarı”nın Yahudileri cezbettiği belirtilmiştir.821 Ancak, bu ziyaretler, Süleyman Mabedi’nin
ayakta olduğu dönemdeki gibi büyük şenlik ve mutluluk içinde geçmemiştir.
Yahudi hacılar, bu ziyaretlerinde, Mabed’in yıkılmasından dolayı ağıtlar
yakmışlar ve “Senin kutsal şehirlerin şimdi harap içinde, Sion ise ıssız bir
yer; Kudüs tamamen terkedilmiş durumda. Atalarımızı gururu olan Mabedimiz ise
yıkılmış durumda, değerli olan her şeyimiz yok edilmiş” şeklinde
feryatlarda bulunmuşlardır.822
·
c. Yom Kipur
Kipur,
İbranice’de, Tanrı’yla hesaplaşmanın ardından temize çıkma, kefaret ödeme
anlamlarına gelen “Lehaper” fiilinden türemiştir. Yahudilikteki diğer gün ve
bayramlardan farklı olarak Yom Kipur tarihi bir olaya bağlanmadığı gibi milli
bir karakter de yansıtmamaktadır. Yom Kipur’un toprağın ya da doğanın
değişimine bağlı olarak bir olayı ifade etmediği de kaynaklarda geçmektedir.823
Tişri
ayının 10. günü yerine getirilen824 Yom Kipur, Musa’nın Sina dağına çıktığında
halkının altın buzağıya tapmalarının akıllarda daima kalması için hatırlatıcı
bir dua ve nedamet alameti olan bir oruç günüdür.825 Yahudilikte en önemli, en kutsal ve en yüce
gün olarak değerlendirilen Yom Kipur, Yahudilerin, Tanrı’nın önünde pişmanlık
ve üzüntü içinde vicdanıyla baş başa kaldığı, ayrıca, yaşamlarını düzeltip
kendilerini Tanrı’nı istediği şekilde düzenlemelerine yöneldikleri gündür. Zaaflarını
yenmeye çalıştıkları, Tanrı’ya gönüllerince yaklaşmayı arzuladıkları bir
gündür.836
Yom
Kipur’un öneminden dolayı bu günde Tanrı’nın emri gereğince şabat kuralları
uygulanmaktadır.837 Bu günde Yahudiler yemek içmekten kozmetik ve
losyon kullanmaya varıncaya kadar herhangi bir iş yapmaktan sakınması
gerekmektedir.826
Yom
Kipur’da dikkat çeken uygulamalardan biri oruçtur. Tevrat’ta emredilen827 tek oruç
olmasından dolayı önem arz etmektedir. Gün batımından önce başlayıp ertesi
akşam gökyüzünde yıldızların görünmesiyle son bulan Yom Kipur orucu, sağlıklı
dinen mükellef olan bütün Yahudilerin tutması gereken bir oruçtur.828
Mabed
döneminde, Yom Kipur günü dikkat çeken başka bir uygulama ise baş kahinin,
Süleyman Mabedi’nde icra ettiği özel ibadettir. Bu günde baş kahin, kimsenin
giremediği ve Yom Kipur günü sadece kendisinin girmesine izin verildiği Mabed’in
Kutsallar Kutsalı bölümüne girerdi. Burada özel bir ayin icra ettikten sonra
dışarı çıkar ve bütün Yahudiler için günahlarına kefaret olduğuna inanılan bir
keçiyi (Azazel) çöle göndererek halkın günahlarını da çöle gönderdiğine
inanılırdı.829
Yukarıda
kısaca ifade edilen ibadet, bir bakıma, baş kahin ile yardımcı kahinin bir
hafta öncesinden Süleyman Mabedi’nde itikafa çekilmesiyle başlardı. Yom Kipur
gecesi baş kahinin uyumaması gerekirdi.
Yom
Kipur günü Yahudiler erkenden Süleyman Mabedi’nin avlusunda toplanır ve
ibadetinin başlamasını beklerdi. Baş kahin, bu günde, öncelikle her gün icra
edilen sabah kurbanını takdim ederdi. Bu işlemin ardından Yom Kipur ayni
başlardı. Yahudilikte ibadet esnasında temizliğe önem verildiğinden, baş kahin
ilk iş olarak banyo yaparak temizlenirdi. Temizliğin ardında, baş kahin, her
zaman giydiği gösterişli kıyafetinin yerine beyaz ketenten imal edilmiş bi
elbise giyerdi. Yom Kipur günü, baş kahin beş defa banyo yaptığı gibi beş defa
da kıyafet değiştirirdi.
Baş
kahin, günahları affına vesile olacağı düşüncesiyle kendisi için bir boğa
kurban ederken, Yahudiler için de iki tane erkeciyi suç sunusu olarak Tanrı’ya
kurban ederdi. Bununla da yetinilmeyip, kendisiyle beraber bütün Yahudiler için
yakmalık sunusu olarak birer koç takdim edilirdi.
Yom
Kipur’un asıl amacı, Yahudilerin günahlarının bu günde affedilmesidir. Bundan
dolayı, baş kahinin icra ettiği ibadette buna uygun olurdu. Yom Kipur’da, baş
kahin, bir boğanın üzerine elini koyarak hem kendisi hem de ailesi için
günahlarını itiraf eder ve Tanrı’da af dilerdi. Daha sonra, kendisine getirilen
iki erkeçten birini Yahudiler adına Tanrı’ya kurban etmek, diğerini ise çöle
göndermek için kura çekerek belirlerdi. Çöle gönderilecek olana kırmızı bir
kurdele takardı. Baş kahin, sonra, boğanın yanına gelir ve daha önce yaptığı
gibi, bütün kahinleri de içine alacak şekilde kendisi ve ailesi için günah
itirafında bulunur ve boğayı keserek kanını bir kapta toplardı. Özel olarak
hazırlanan tütsüyüle birlikte sunaktan bir kısım kor alarak Kutsallar
Kutsalı’na girerdi. Burada, boğanın kanını keffaretgahın üstünü ve yerlere
serperdi. Buradan çıktıktan sonra da Yahudiler için Tanrı’ya sunulacak kurbanı
keser ve onu kanını da daha önce yaptığı gibi serperdi. Bütün bu işlemler
bittikten sonra, Yahudilerin günahlarına keffaret olması için kırmızı kurdele
bağlanaın kurbanın çöle gönderilmesine gelinirdi. Bunun için baş kahin, kurbanın
başına elini koyarak daha önce boğada yaptığı itirafı tekar yapardı. Ancak, bu
sefer, İsrail kavminin günahlarını da zikreder ve cemaate dönerek
affolunacaklarını ifade ederdi. Baş kahinin itirafları neticesinde günahları
yüklendiğine inanılan keçi, Mabed’in kapısında kendisini bekleyen görevliye
teslim edilirdi. Bu görevli de çöle götürerek bir uçurumun olduğu yere kadar
onu kovalardı. Yom Kipur ayini, baş kahinin Tevrat’tan belli kısımları cemaate
okumasıyla son bulurdu. 830
Süleyman
Mabedi’nin tamamen yıkılmasından sonra Yom Kipur günü icra edilen bu ibadet,
baş kahinlik ve Mabed ile birlikte tarihe karışmıştır. Ancak, bu ibadetin,
Mabed döneminde olduğu gibi olmasa da, günümüzde tavuğun ya da horozun kurban
edilmesi şeklinde devam ettirildiği ifade edilmiştir.831
·
B.
MABED’İN YIKILMASINDAN SONRA YAHUDİ DİNİ HAYATI
·
1. Dinsel Anlamda Değişiklikler
Yahudiler
ve Yahudi dini hayatı için büyük önemi haiz olan Süleyman Mabedi, inşa edildikten
kısa bir süre sonra Yahudiliğin neredeyse ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ancak,
sonradan oluşan bu bütünlük, Yahudiler üzerinde derin bir etkiye sahip olan
Mabed’in yok olmasıyla Yahudiliğin de yok olacağı anlamına gelmemiştir. Çünkü
Yahudiler önceden gerekli bazı dini tedbirleri almıştır. Bundan dolayı M.S. 70
yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra bile Yahudilik günümüze kadar
varlığını devam ettirmiştir. Ancak burada şunu hemen belirtmemiz gerekir ki,
Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu dönemdeki Yahudilik ile yıkılışından sonra
ortaya çıkan Yahudilik arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır.
Birinci
Mabed’in yıkılmasıyla büyük bir şok yaşayan Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin bir
daha saldırıya maruz kalabileceği ve Mabed’de icra edilen ibadetlerin yerine
getirilemeyeceği ihtimaline karşı gerekli tedbirleri almış, kendilerine özgü
yeni kurumlar ihdas etmiş ve yeni ideolojiler oluşturmuştur. Bu nedenle, İkinci
Mabed’in yarattığı teolojik krizin Birinci Mabed’in yıkılmasından sonra ortaya
çıkan teolojik krize göre Yahudiler üzerinde daha az etkili olduğu
söylenmektedir.832 833
İkinci
Mabed’in yıkılmasıyla tarihe karışan Süleyman Mabedi’nin yerini Birinci
Mabed’in yıkılmasından sonra ortaya çıkan sinagoglar, Süleyman Mabedi’nde özel
bir yetki ile görev yapan kahinlerin yerini de Yahudi din alimleri, Tevrat
çalışmalarının yerini ise Tevrat’taki emirlerin sıkı sıkıya yerine getirilmesi
şeklindeki Yahudi dindarlığı almıştır. Süleyman Mabedi’nin tamamen yıkılması,
özellikle sadece Mabed’de icra edilebilen ve Tanrı’ya yaklaşma aracı olarak
görülen kurban ibadetinin de artık yerine getirilemez olmasına neden olmuştur.
Ancak, kurban ibadetinin ortadan kalkması Yahudilerin Tanrı’dan uzaklaştığı
anlamına gelmemiştir. Çünkü Yahudilere göre, Tanrı’ya karşı iyi davranmak, dua
etmek, Tanrı’nın emirlerinin yerine getirilmesi ve Tevrat’ın çalışılması
yoluyla da Tanrı’ya ibadet edilebilir.
Bütün
bu değişikliler Yahudilerin M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla
yaşadıkları felakete verdikleri cevaplar olmuştur. İlk yıllarda yüzeysel bir
şekilde ortaya çıkan bu değişiklikler sonraki yıllarda daha da ayrıntılı hale 845
gelmiştir.
İkinci
Mabed döneminde ortaya çıkan ve Mabed’in yıkılması neticesinde varlığını aşırı
derecede hissettiren kurum sinagog olmuştur. Yahudiler, ibadetlerini artık
sinagoglarda yapmaya başlamıştır. Burada yapılan ibadetlerin Süleyman
Mabedi’nde icra edilenlerden çok farklı olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda
bir bakıma Süleyman Mabedi’nin yerini alan sinagoglar hakkında biraz bilgi
vermeyi faydalı görüyoruz.
·
a. Sinagog
Sinagog
kavramı, “beraber” anlamına gelen “Syn” ve “getirmek” anlamına gelen “ago”
köklerinden oluşan ve “toplanma, cem etme” manasına gelen Grekçe “sunagoge”
kelimesinden türemiştir.834
Terim olarak ise sinagog, Yahudilerin ibadet etmek, halkı eğitmek veya kültürel
kimliklerini korumak için toplandıkları yer demektedir.835
Sinagog,
tarih boyunca dua edilen, öğrenimin yapıldığı ve cemaat işlerinin836 karşılandığı bir
mekan olmuştur.837
Sinagog’u nitelendirmek için kullanılan Bet ha-Kenesset (Halkın bir araya geldiği
yer), Bet ha-Midraş (Öğrenim evi) ve Bet ha-Tefila (Dua evi) kavramları
sinagogun asıl vazifesini güzel bir şekilde ifade etmektedir. Bu kavramlardan
en çok kullanılanı ise Bet ha-Kenesset olmuştur.838
aa. Sinagog’un Ortaya Çıkışı
Yahudi
tarihi araştırmalarının önemli konularından biri olan sinagogun kaynağı
hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır.839 Özellikle, Yahudi hayatındaki büyük önemine
rağmen Kitab-ı Mukaddes’te de kaynağı hakkında açık ve net bir bilginin
olmaması dikkat çekmektedir.840
Bu nedenle sinagogun ilk olarak ne zaman zuhur ettiği ile alakalı kesin olmayan
bir çok değişik görüş ileri sürülmüştür. Kimileri, Birinci Mabed döneminde, Yoşiya’nın
krallığı zamanında ortaya çıktığını söylerken, kimileri de Babil sürgününden
sonra Şabat ve bayram günlerinde Süleyman Mabedi’nin avlusunda yapılan Tora
okumaları ve dualarının sonradan kurumsallaştırılması neticesinde ortaya
çıktığını iddia etmiştir. Bunların yanında M.Ö. 3. yüzyılda Mısır’da zuhur
ettiğini düşünenler olduğu gibi, sinagogun ortaya çıkışını M.Ö. 2. yüzyılda
Haşmoneyler’in başlattığı isyanına bağlayanlar olmuştur. Ferisilerin, tarih
sahnesine çıkmaları neticesinde, yerel toplumların sosyo-ekonomik sorunlarına
çare bulmak, insanlara Tora’yı okuyup yorumlamak için seküler bir toplantı evi
olarak sinagogun temelini attıkları da iddialar arasında yer almıştır.841 Sinagog’un
kaynağını Musa’ya ve hatta atalar dönemine kadar geri götürenlerin olduğu da
kaynaklarda geçmektedir.842
Ancak, her ne kadar tam olarak arkeolojik verilerle desteklenemese de genel
kabul gören görüşe göre sinagogun Babil sürgünü esnasında ortaya çıktığı
belirtilmektedir.843
Bu teoriye göre ilk sinagoglar, sürgündeki Yahudilerin dua etmek için bir araya
geldikleri küçük toplantı yerleriydi.844 Tevrat’ta geçen “Bu yüzden de ki, ‘Egemen RAB
şöyle diyor: Onları uzaktaki uluslar arasına gönderdim, ülkeler arasına
dağıttım. Öyleyken gittikleri ülkelerde kısa süre için onlara barınak oldum ’”
ifadesinin Babil’deki sinagoglara ve dini çalışmaların yapıldığı evlere işaret
ettiği söylenmektedir.845
Ayrıca, Mezmurlar’da geçen “...Ülkede Tanrı’yla buluşma yerlerinin tümünü
yıktılar.” cümlesinin sinagoglar olarak anlaşıldığı ifade edilmektedir.846 Sinagogun tam
bir dinsel ve toplumsal kurum olarak ortaya çıkması ise M.S. 1. yüzyılda
olmuştur.847 Yahudiliğin
dinsel kitaplarında bunu destekleyen ifadelerin olmasının yanında, İncil’deki “Isa,
Celile bölgesinin her tarafını dolaştı. Buralardaki havralarda (Sinagoglarda)
öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi’ni duyuruyor...”848 ifadesinden M.S. 1. asırda sinagogun
kurum olarak varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Sinagog, sonraki yıllarda
ise Yahudiliğin tamamen ayrılmaz bir parçası olmuştur.849
Sinagogun
Babil sürgünü esnasında ortaya çıkması, Yahudilerin Süleyman Mabedi’nden uzak
olmalarından dolayı ibadet maksadıyla çeşitli yerlerde toplanma ihtiyacından
kaynaklanmıştır. Böylece dua ve Tora çalışmalarının birleştirildiği yeni bir
kurum ihdas edilmiştir. Sinagog, İkinci Mabed’in yeniden yapılmasından sonra
sürgün esnasındaki önemini kaybetmişse de özellikle İskenderiye, Antakya ve Şam
gibi diaspora ülkelerinde mevcudiyetini devam ettirmiştir.850
ab. Sinagog’un Önemi
Yahudiler,
İkinci Mabed dönemi boyunca Süleyman Mabedi’ne bağlı kalmış, onunla ilgili olan
kurban ibadetini ve kahinlik sınıfını devam ettirmiştir. Fakat aynı dönemde
Süleyman Mabedi’nden farklı olan ve Süleyman Mabedi’nin M.S. 70 yılında
yıkılmasından sonra büyük bir gelişme göstererek Yahudi dini hayatının önemli
bir parçası haline gelen sinagog kurumunu da geliştirmişlerdir.851
Süleyman
Mabedi’nin ayakta olduğu sürece özellikle toplantı yeri olarak görev yapan
sinagog, Süleyman Mabedi gibi ibadet merkezi olmamasına karşın852 İkinci Mabed
döneminde Mabed’in yanında ibadetin, eğitimin, duanın ve Tora çalışmasının
merkez noktalarından biri olarak hizmet vermiştir. Fakat, sinagogun bu özellikleri
Süleyman Mabedi’nin önemini kesinlikle azaltmamıştır. Çünkü Süleyman Mabedi bu
dönemde Yahudilerin toplumsal ibadetinin yegane merkezi olma özelliğini devam
ettirmiştir.853
Diasporadaki de dahil olmak üzere bütün Yahudiler onun merkezi rolüne saygı
duymuş, Kudüs dışında yaşayan Yahudiler hac zamanında Süleyman Mabedi’ne akın
etmiştir.854
Süleyman Mabedi Kudüs’teki varlığını koruduğu sürece de Yahudiler ona rakip
olacak herhangi bir ibadet yeri kurmaktan da özellikle kaçınmıştır.855 Ayrıca, eski
sinagogların Yahudi olmayanlar tarafından genellikle “mabed” olarak
vasıflandırıldığı, Yahudilerin bunu bir hata olarak gördükleri ve sinagog ile
Mabed arasındaki farkı bildikleri ifade edilmiştir.856
Sinagog,
Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra halkın dinsel odağı olarak rakipsiz bir
konum kazanmıştır.857
Böylece, Süleyman Mabedi’ne ait olan Yahudi halkını koruma gücü sinagoga
geçmiştir. Bu durum ise, Yahudilerin, Tanrı’nın koruma gücünün hala canlı
olduğuna inanmalarına yardımcı olmuştur.858 Bunun yanında, Yahudilerin önde gelen
alimleri Süleyman Mabedi’ne ait olan kutsallığı sinagogu da kapsayacak şekilde
genişleterek Mabed yeniden yapılıncaya kadar sinagogu onun yerine koymuştur.859 Bunun nedeni ise
sinagogun, Yahudileri bir arada tuttuğuna inanılması ve Yahudi dini hayatının
sürdürülmesinde temel taş olarak görülmesidir.860
Yahudi
literatüründe, muhtemelen, sinagogu desteklemek için değişik düşünceler yer
almaktadır. “Bir adamın duası ancak sinagogda işitilir.”, “Kentinde bir sinagog
bulunan ve oraya gitmeyen kişiye kötü komşu denir ve o, kendisinin ve
çocuklarının üzerine sürgünü çeker.”, “Genellikle sinagoga devam edipte bir gün
mevcut bulunmayan bu kişiden Tanrı hesap sorar.” şeklindeki ifadeler,
Yahudilerin sinagoga gitmeleri gerektiğini açıkça ifade etmektedir.861
Sinagog
Süleyman Mabedi kadar kutsallık taşımasa da ona aynı şekilde saygı duyulması
istenmiştir. Bundan dolayı belli bir kutsallığı olan sinagogda Yahudiliğin
zorunlu kıldıklarının dışında yemek, içmek, gevezelik yapmak, laubali
davranışlarda bulunmak, süslenmek, uyumak, ticari antlaşmalar yapmak, kötü hava
şartlarından korunmak ya da birinden kaçmak amacıyla sinagoga girmek, sinagogdan
koşarak çıkmak uygun olmayan davranışlar olarak zikredilmiştir.862 Bu kuralların
hepsinin, herhangi bir yerin, sinagog olarak kullanılmaya başladığında aynen
orada da geçerli olduğu belirtilmiştir.863
ac. Sinagog ile Mabed Arasındaki
Benzerlikler ve Farklar aca. Benzerlikler
Sinagog,
ilk ortaya çıktığında Süleyman Mabedi’yle büyük benzerlikler taşımıştır.
Öncelikle, Mabedi’nde yapılan ibadet formu ibadet şekli olarak benimsenmiştir.
Sinagog’da, Süleyman Mabedi’nde kullanılan takvim kullanılmış, Mabed’de
söylenen mezmurlar ilahi olarak kabul edilmiş, Tora çalışması programı da
Süleyman Mabedi’ndeki uygulamalar temel alınarak düzenlenmiştir. Süleyman
Mabedi’nin Romalılar tarafından yıkılmasından sonra da Tora çalışması ve dua
için mekan olan sinagog “mabed” vasfını kazanmıştır.864 Süleyman Mabedi’nin ayrıcalıklı bir özelliği
olan şofar ve lulav gibi ritüeller sinagoga bilerek dahil edilmiştir.865 Bunların yanında
önceden Süleyman Mabedi’yle ilişkilendirilen bir çok unsur da sonradan sinagoga
nakledilmiştir.866
acb. Farklar
Sinagogun
Süleyman Mabedi’ne olan benzerliklerinin yanında onu, Süleyman Mabedi’nden
ayıran yer, ibadet ve din görevlileri olmak üzere başlıca üç unsur
bulunmaktadır.
·
1. Yer
Süleyman
Mabedi’nin yeri bellidir ve değiştirilemez. Süleyman Mabedi, Kudüs’teki Mabed
dağının üzerine inşa edilmiştir. Burası aynı zamanda Yahudi dini tarihinde
önemli olayların vuku bulduğu bir mekan olmuştur.867 Diğer taraftan sinagog, özü itibariyle
Süleyman Mabedi’nde olduğu gibi kutsal edilmemiş ve “Tanrı’nın Evi”868 veya “Tanrı’nın
Tahtı” gibi vasıflara haiz olmadığı için dünyanın herhangi bir yerine inşa
edilebileceği, sıradan bir evin de istenildiği takdirde sinagog olarak
kullanılabileceği bildirilmiştir.869
·
2. İbadet
Yahudilikte
dinsel olmayan kurbanların herhangi bir yerde kesilmesine izin verilirken,
ibadet amacıyla, günahlara kefaret olması düşüncesiyle icra edilen kurbanların
ancak Süleyman Mabedi’nde ve özel olarak tayin edilen kahinler tarafından
kesilebileceği bildirilmiştir.870 Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra da bu
kurban ibadeti sembolik olarak bile sinagoga icra edilmemiştir.871 Buna karşılık
sinagog, duanın ve Tora çalışmasının yapıldığı yer olmuştur.872 Dua’nın,
Süleyman Mabedi’nde resmi bir yeri olmadığı873 ve Birinci Mabed zamanında tamamen ihtiyari
olduğu kaynaklarda bildirilmiştir.874 Yahudiler, bireysel dualarını her yerde
yapabilecekken, cemaat halinde yapıldığında, daha faziletli olacağı
düşüncesinden dolayı duaların sinagogda yapılması uygun görülmüştür. Böylece
sinagogun sosyal sorumluluk ve toplumsallık bilincini artırmak için duanın
mistik gücünden yararlanıldığı ifade edilmiştir.875
Sinagogun
ikinci bir özelliği de Tora çalışmasının yapıldığı yer olmasıdır. Duanın
sinagogda topluca yapılması, Tevrat’ın orada okunup anlaşılmasının zorunlu
olduğu düşüncesini de beraberinde getirmiştir.876
Tanrı’ya
karşı bir nevi ibadet olarak telakki edilen877 Tora çalışmasının duadan bile üstün olduğu
düşünülmektedir. Bu nedenle asıl işi Tora çalışması olan Yahudi alimlerin dua
ile çok fazla zaman harcaması kınanmıştır.878 Çünkü Tora çalışmasıyla, Tanrı’nın
emirlerinin daha açık ve net olarak anlaşılacağına, insanın görünen dünyanın
ötesindeki gerçek dünyayı görebileceğine, bütün felsefi karışıklıkları çözen
bir erdem sağlayacağına inanılmaktadır. Tora çalışmasının uzun bir hayatın
anahtarı olduğu ve insanın Tora çalıştıkça ölüm meleğinin ona karşı hiçbir güç
kullanamayacağı ifade edilmiştir. Kısaca belirtmek gerekirse, Yahudi düşüncesine
göre, Tora çalışması insanın hakikati görmesini, mutlu ve huzurlu bir şekilde
Tanrı’nın rızasına uygun yaşam sürmesini sağlamaktadır.879
·
3. Din Görevlileri
Süleyman
Mabedi ile sinagog arasındaki üçüncü fark da buralarda görev yapan din
görevlileridir. Süleyman Mabedi’nin ve onun bulunduğu mekanının kutsal olması
gibi onunla ilişkili olarak orada görev yapan kişilerin de kutsal
addedilmiştir. Süleyman Mabedi’nde görev yapanların Musa’nın kardeşi Harun’un
soyundan gelen kahinler olduğu belirtilmiştir. Kurban ibadeti, Yahudiler adına
kahinler tarafından icra edilmiştir. Kahin olmayanların Süleyman Mabedi’ne
giremediği gibi kahinler avlusuna da giremediği zikredilmiştir. Yahudilerin
mutluluğu ise kahinlerin dindarlığına ve titizliğine bağlanmıştır.880
Sinagog,
Süleyman Mabedi’nin aksine özel sınıf gerektirmeyen bir kurum olmuştur. Tanrı
ile Yahudiler arasında aracılık yapacak özel insanlara gerek kalmamıştır. Tora
çalışması ve dua bütün Yahudiler tarafından kazanılması gereken erdemler olarak
belirtilmiştir. M.S. 70 yılından önceki sinagog ibadetlerininin Ferisiler, bu
tarihten sonraki ibadetlerin de Rabbiler tarafından yönetilmesine karşın
sinagogdaki ibadeti her hangi bir Yahudi yönetebilir.893 Bu anlamda,
sinagoglarda demokrasinin varlığından bahsedilmekte, sıradan bir şemsiye
tamircisinin dahi sinagogdaki ibadeti yönetebileceği ifade edilmektedir. Ancak
kahinlerin, levililerin ve din bilimcilerin sinagogda öncelikli olduğu
söylenmektedir.894
ad. Sinagog’un Mimarisi
Sinagogun
bir çok özelliği Yahudi hukukunca (Alaha) belirlenmesine rağmen dış mimarisi
nasıl isteniyorsa öyle yapılmıştır.895 Sinagogun dış mimarideki
farklılıklarına karşın penceresiz olamayacağı ifade edilmiştir. Tevrat’ta geçen
“Daniel, yasanın imzalandığını öğrenince evine gitti. Yukarı odasının
Yeruşalim (Kudüs) yönüne bakan pencereleri açıktı. Daha önce yaptığı
gibi her gün üç kez diz çöküp dua etti. Tanrısı’na övgüler sundu”896
ifadesinden yola çıkarak penceresiz mekanda dua etmek yasaklanmış ve muhtemelen
12 Yahudi kabilesini simgelemek adına sinagogun 12 penceresi olması gerektiği
belirtilmiştir.897 Ancak bu mimari sıkıntılar nedeniyle her zaman
yerine getirilememiştir.898
Şehrin
en yüksek yerine yapılması gereken sinagogun yönünün Kudüs’e doğru olması
gerektiği düşüncesi, Süleyman’ın, Mabed’in açılışı esnasında yaptığı duanın
içeriği899 ile Daniel’in dua ederken Kudüs’e yönelmesinden
kaynaklanmıştır.
Sinagogun
kendine özgü kuralları ve sembolleri bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının
Süleyman Mabedi’nde bulunan unsurlara benzemesi önem arz etmektedir.
Sinagogda
bulunan Tora ruloları “Aron Ha-Kodeş” denilen bir dolapta saklanmaktadır. Bu
dolap, Süleyman Mabedi’nde saklanan Ahit Sandığı’nı temsil etmektedir. Bu
nedenle Aron Ha-Kodeş’in kapılarını örten “Perde”in üzerine “On Emir” işlenmiş
ya da bu dolabın tepe noktasına sembolik “On Emir” levhaları
yerleştirilmektedir. Eski sinagoglarda bu dolap portatif olurken sonradan sinagog
duvarında sabit hale getirilmiştir.900
Ahit
Sandığı’nı temsil eden Aron Ha-Kodeş’in önünde, kahinlerin avlusunu ifade eden
ve birkaç basamak aşağıda yer alan bir platform bulunmaktadır. Bu platformun
ortasında yer alan “Okuma Kürsüsü” ise Süleyman Mabedi’ndeki sunağı temsil
etmektedir. Sinagogda cemaatin yer aldığı kısım platformun bir iki merdiven
aşağısında yer almaktadır. Cemaat yeri de Süleyman Mabedi’nde bulunan kahinler
avlusunun dışındaki İsrailliler avlusunu temsil etmektedir.881
·
b. Mabed ile İlgili Sonradan Ortaya
Çıkan Uygulamalar
Yahudilerin
dini hayatının ayrılmaz bir parçası olan Süleyman Mabedi’nin tarih içinde iki
defa yıkılması ve bu Mabed’in putlardan temizlenmesi için verilen mücadeleler
Yahudi dini hayatında bir şekilde bir yer edinmiştir. Bu tarihi olayların
hafızalardan silinmemesi veya elde edilen zaferlerin kutlanması için
Yahudilikte bazı uygulamalar başlatılmıştı.
ba. Oruç İbadeti
Oruç,
bütün dinlerde ortak bir fenomen olarak karşımıza çıkmaktadır.882 Ancak, orucun
uygulanışının dinden dine farklılık göstermesi883 orucun kesin tanımını yapmayı
zorlaştırmaktadır. Buna rağmen orucu, “Bedensel arzuların isteklerin
zayıflatılarak kontrol altına alınması ve böylece ruhsal yapının
güçlendirilmesi884
amacına yönelik olarak kişinin yemekten veya normal zamanlarda yenilen
yiyeceklerin bazılarından kendisini uzak tutması veya yiyeceğin miktarını ya da
süresini kısıtlamasıdır.885”
şeklinde tarif etmek mümkündür.
İbranice’de
oruç, hem fiil hem de isim olarak oruç anlamına “Tsvm” kelimesiyle ifade
edildiği gibi, nefsin alçaltılması anlamına gelen “İna Nefeş” kelimesiyle de
belirtilmektedir.886
Yahudilikte oruç tutulmasının birkaç nedeni bulunmaktadır. Orucun günahlara
kefaret olacağı, Yahudi tarihinde meydana gelen ulusal felaketlerin anılması ve
kulun Tanrı’nın yardımı istemesi orucun amaçları arasında zikredilmektedir.
Oruç tutan bir Yahudiden yemeden, içmeden, cinsel ilişkiden ve fiziksel
zevklerden uzak durması istenmektedir.887
Yahudilikte
çeşitli nedenlerden dolayı tutulan bir çok oruç bulunmaktadır.888 Bunlardan
bazıları Süleyman Mabedi’nin yıkılması anısına tutulmaktadır. Nitekim,
konumuzun Süleyman Mabedi olması hasebiyle sadece bu oruçlar ele alınacaktır.
Mabed’in anısına tutulan oruçlar şunlardır:
·
1.
10 Tevet Orucu: İbranice’de
“Asara Betevet” denilen 10 Tevet Orucu, Kudüs’ün Babilliler tarafından
sarılması anısına tutulmaktadır.889
·
2.
17 Tamuz Orucu: Yahudiler
tarafından “Şiva -Asar Be Tamuz” olarak nitelendirilen 17 Tamuz orucu,
Babilliler’in Kudüs’ün surlarını aşması anısına tutulmaktadır.890
·
3.
9 Av Orucu: İbranicesi
“Tişa Be Av” (9 Av Orucu) olan bu orucun M.Ö. 586 yılında Süleyman Mabedi’nin
yıkılmasını anısına tutulduğu belirtilmektedir. Bunun yanında Mabed’in M. S. 70
yılında Av ayının 9. gününde Romalılar tarafından yıkılması ve M.S. 135 yılında
Bar-Kohba’nın son yenilgisi anısına tutulduğu da rivayet edilmektedir.
Toplumsal olarak tutulması gerektiğinden Yom Kipur orucuna benzeyen 9 Av orucunda
Yom Kipur’da geçerli olan gelenekler uygulanmaktadır.891
bb. Hanuka Bayramı
İbranice
bir kelime olan Hanuka, “ithaf etme, tahsis etme” anlamlarına gelmektedir.892 “Adama Bayramı”
ve “Makkabiler Bayramı” olarak da bilenen Hanuka bayramı Kislev ayının 25. günü
başlayıp sekiz gün sürmektedir.893
Tam
olarak bir bayram telakki edilmediğinden iş yapmanın serbest olduğu belirtilen894 Hanuka
bayramının Makkabiler tarafından kurumsallaştırıldığı söylenmektedir.895 Hanuka bayramı,
Makkabilerin, Helenlere karşı başlattıkları savaşı kazanmalarının ardından
Helenler tarafından kirletildiği düşünülen Süleyman Mabedi’nin paganizmin
izlerinden temizlenmesi ve ibadete tekrar açılması anısına kutlanmaktadır.896
Tevrat’ta
belirtilmeyen Hanuka bayramının en ayırt edici özelliği evlerde ve sinagoglarda
sekiz gün boyunca kandillerin yakılmasıdır. Temeli, Mabed’deki kandilde sadece
bir gün yanacak kadar yağ bulunmasına rağmen mucizevi bir şekilde kandilin
sekiz gün boyunca yanmasına dayanır. Bu nedenle, Hanuka’ya kandillerin
yakılmasından dolayı “ışıklar bayramı” da denilmektedir.897
Süleyman
Mabedi’ndeki şamdanın yedi kollu olmasına rağmen “hanukiya” denilen ışıklar
bayramındaki şamdanın dokuz kollu olduğu bildirmektedir. bu kollardan birisi
diğer mumları yakmak için kullanılır ve buna “bekçi” anlamına gelen “Şamaş”
denilmektedir. Öneminden dolayı Hanukiya’nın yakılışını bütün aile fertlerini
izlemesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Yahudi geleneğine göre her biri
ayrı bir anlam ifade eden mumlar, ailenin bireyleri tarafından şamaşla yakılır.
Ancak, sadece aile reisi, dua eşliğinde mumları yakar ve onu dinleyen aile
fertleri de sonun da “amin” dedikleri söylenmektedir.898
Hanukiyanın
yakılmasında uyulması gereken bazı kurallar bulunmaktadır. Hanukiya, her gün
mum sayısının bir tane arttırılması suretiyle soldan sağa doğru yakılmalıdır.
Her gün geç saatlere kadar yakılabileceği belirtilen Hanukiyanın sadece Cuma
gecesi güneş batmadan yakılması gerekir. Ayrıca, Hanukiya sönünceye kadar evde
en az bir kişinin bulunması gerektiği ve Hanuka bayramı içerisinde yakılması
unutulan mumun bayramdan sonra yakılamayacağı da kurallar arasında
zikredilmiştir.899
·
2. Sosyal Anlamda Değişikler
Süleyman
Mabedi’nin yıkılması dini anlamda değişiklikler getirdiği gibi sosyal anlamda
da bazı değişiklikler getirmiştir. Makabilerin yönetimi ele almasından sonra
başlayan dini ve sosyal huzursuzluk M.S. 70 yılından sonra tamamen
kaybolmuştur. Ferisiler, Saddukiler, Esseniler ve Zealotlar gibi Yahudi
mezhepleri artık tarihe karışmıştır. Böylece önceden var olan mezhep
ayrışmasının yerini homojen bir yapı almıştır. Bu mezheplerin yok olması ve
homojen yapının oluşması neticesinde ortaya çıkan tek grup ise Rabbiler
olmuştur. Bundan dolayı İkinci Mabed sonrası “Rabbinik Dönem” olarak
nitelendirilmiştir. Süleyman Mabedi’nin tamamen yıkılmasıyla organize grupların
ve mezheplerin ortadan kalkması her ne kadar Rabbilerin ön plana çıkmasına
neden olmuşsa da dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Yahudiler hemen bu
Rabbilerin etrafında toplanmamıştır. Aslına bakılırsa, İkinci Mabed dönemi
boyunca Yahudilerin bir çoğu herhangi bir mezhebe bağlanmamıştır. Bu insanların
kendilerine göre Tanrı’ya ibadet etmekten memnun oldukları rivayet edilmiştir.
Bu durum, Rabbinik dönemde de devam etmesine rağmen sonunda Yahudilerin
çoğunluğu, Rabbileri Yahudiliğe şekil veren insanlar ve Yahudiliğin liderleri
olarak kabul etmiştir. Böylece İkinci Mabed dönemindeki Yahudiliğin mirasçısı
olan Rabbiler, kendilerine özgü dini literatür ve şekillerle Yahudiliğe,
günümüze kadar gelecek yepyeni bir form kazandırmıştır. Neticede bu
söylenenleri göz önünde bulundurursak, M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin
yıkılması sadece bir sonu değil aynı zamanda bir başlangıcı ifade etmektedir.920
Süleyman
Mabedi’nin yıkılması Yahudi dini hayatında bir çok değişikliğin meydana
gelmesine neden olmuştur. Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu zaman zarfında
yerine getirilebilen bazı ibadetler900 Mabed’in yok olmasından dolayı ortadan
kalkarken Süleyman Mabedi’nin anısına bazı yeni uygulamalar da Yahudiliğe dahil
edilmiştir. Yahudilikte Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla ilgili olmayan
neredeyse hiçbir dua ve geleneksel uygulama yer almamıştır. Ancak bütün bu
uygulamaların, Rabbi Yehoshua’nın belirttiği gibi dengeli olması gerektiği
ifade edilmiştir.901
Örneğin eski bir gelenek olan damadın düğün esnasında bardak kırması sonradan
Süleyman Mabedi’nin yıkılmasının hatırası olarak yorumlanmıştır.902 Bazı dindar
Yahudi damatlar tarafından uygulanan başka bir kural da yine düğün esnasında
damadın başına kül serpmesidir. Talmudik bir kural olan bu uygulama şapkanın
altına konulan ince bir kağıda az bir sigara külünün yerleştirilmesi şeklinde
yerine getirilmektedir. Talmudik bir başka kural ise bir Yahudinin Süleyman
Mabedi’nin alanını ilk gördüğünde elbisesinden az da olsa bir parça
yırtmasıdır. Bütün Yahudiler tarafından uygulanmasa da evin kapıya yakın bir bölümünün
dekore edilmemesi, Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni anmaları için ortaya
çıkardıkları bir kuraldır.903
Verilen ziyafette bir kısım yemeğin bırakılması ve Yahudi bir kadının
ziynetlerinden birkaç tanesini bırakması yine Süleyman Mabedi için bir yas
ifadesi olarak değerlendirilmiştir.904
Yahudi
mistisizminin temsilcileri olan kabalistler Süleyman Mabedi’nin yıkılmasına
ilişkin yakınmalar içeren bir dua süreci (Tikkun Hatsot) belirlemiştir.
Amida’daki kutsamalardan birisi de Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi
doğrultusunda düzenlenmiştir. Mişna’da kurban sistemi ayrıntılı bir şekilde ele
alındıktan sonra Süleyman Mabedi’nin hemen yeniden inşa edilmesinin, Tanrı’nın
iradesi olması için bir dua yer almaktadır.905 Belki de Yahudiler tarafından icra edilen bu
uygulamalardan daha da önemli olan Süleyman Mabedi’nin yıkılmış olmasına ve
hatta ondan neredeyse hiçbir iz kalmamasına karşın bir çok Talmud aliminin
Süleyman Mabedi’nin bir zamanlar üzerinde bulunduğu alanı hala kutsal
saymalarıdır.906
·
C. SÜLEYMAN MABEDİ VE YAHUDİ TOPLUMU
Yahudiliğin
vazgeçilmez unsurlarından biri olan ve yaklaşık on asır hizmet ettikten sonra
yıkılan ve Yahudilerin gönlünde onulmaz bir yara bırakan Süleyman Mabedi ile
ilgili Yahudi literatüründe değişik efsaneler yer almaktadır. Bu efsanelerden
birine göre, Tanrı dünyayı yarattığında göklerde bulunan tahtının altından bir
taş alıp boşluğa fırlatmış. Gözle idrak edilemeyen bir bağ ile Tanrı’nın
tahtına bağlı olduğuna inanılan bu taşın adı “Even Şetia” veya “Nirengi
Taşı”ymış. Tanrı, dünyanın merkezi907 veya göz bebeği olarak nitelendirilen bu
taşın düştüğü yere Kudüs şehrinin kurulmasını emretmiş. Aslında oldukça büyük
bir kaya kitlesi olan bu taşın üzerine Süleyman sonradan kendi adıyla meşhur
olacak olan Mabed’i 929 yapmıştır.9
9
Süleyman
Mabedi inşa edilir edilmez dünyanın herhangi bir yerinde Tanrı adına başka bir
mabedin yapılması ve kurban sunulması yasaklanmıştır. Gelecekte, Kudüs’teki
mabed dağının dışında başka bir yerde de mabed yapılamayacağı bildirilmiştir.
Tevrat’ta geçen “Davud, ‘RAB Tanrı ’nın Tapınağı ve İsrail için Yakmalık
sunağı burada olacak’ dedi”,908
“Sonsuza dek yaşayacağım yer budur... ”909 cümleleri bu yasağın kaynağını
oluşturmuştur.910
Yıllar
boyunca Süleyman Mabedi mistik ve sembolik anlamlarla yoğrulmuştur. Bu mekanın,
ilk yer olduğu için dünyanın merkezi olarak kabul edildiği ifade edilmiştir.
Ayrıca burasının, Adem’in yaratılması için tozların geldiği, Adem’in ilk
kurbanını sunduğu, Adem’in mezarının bulunduğu ve Habil ile Kabil’in
kurbanlarını sundukları yer olduğuna inanılmıştır. Bunun yanında, Nuh
tufanının, Süleyman Mabedi’nin temel taşının kaldırılması neticesinde yer
altındaki suların gün yüzüne çıkmasıyla meydana geldiğine, tufandan sonra
Nuh’un ilk kurbanını burada sunduğuna ve tarihi bir çok olayın burada zuhur
ettiğine yönünde inanç oluşmuştur. Bunlardan dolayı, Süleyman Mabedi’nin
Yahudiliğin kutsal tarihinin maddi hatırası olduğu ifade edilmiştir.911
Sembolik
bir anlatıda, Süleyman Mabedi’nin önemi ifade etmek için dünya gözbebeği ile
kıyaslanmaktadır. Bu anlatıya göre, gözün beyaz kısmı okyanusları, siyah kısmı
(İris) dünyayı, gözün ortasındaki siyah yer (Gözbebeği) Kudüs’ü ve gözbebeğinde
oluşan görüntü de Süleyman Mabedi’dir.912
Yahudi
inancına göre, Kudüs İsrail topraklarının merkezi, Süleyman Mabedi Kudüs’ün
merkezi, Kutsallar Kutsalı Süleyman Mabedi’nin merkezi, Ahit Sandığı Kutsallar
Kutsalı’nın merkezinde yer alırken dünyanın merkez noktası olarak kabul edilen
Temel Taş (Even Şetia) da Ahit Sandığı’nın önünde yer alıyordu.913 Bunun gibi
Süleyman Mabedi’nin kutsiyet derecesi de içten dışa doğru azalıyordu. Buna
göre, en kutsal yer Kutsallar Kutsalı, ondan sonra da sırayla Kutsal Yer, sunak
ile eyvanın arasındaki bölge, kahinler avlusu, İsrailliler avlusu, kadınlar
avlusu şeklinde devam ediyordu.914
Süleyman
Mabedi, Yahudiler için dini inançlarını en güzel şekilde ifade edebildikleri
muhteşem bir mimari eserdir. Tarihte benzerinin olmadığı ifade edilen Süleyman
Mabedi’nin etkisi oldukça büyük olmuştur. Değişik zamanlarda çeşitli
saldırılara maruz kalmasına karşın şöhreti hiçbir zaman yok olmamıştır.
Yahudiler büyük bir azimle onu iki defa yeniden inşa etmişlerdir. Her ne kadar
Süleyman Mabedi’ni inşa edenler değişik yerlere sürgüne gönderilmişse de bu
insanların yaptıkları ve başarıları sonraki yüzyıllarda yaşayan Yahudiler için
bir ilham kaynağı olmuş ve Süleyman Mabedi asırlar boyunca muhteşem bir mimari
örnek olarak zikredilmiştir.937
·
1. Süleyman Mabedi’nin Dini Önemi
Süleyman
Mabedi, her şeyden önce Tanrı ile Yahudiler arasındaki antlaşmanın sembolü olan
“Ahit Sandığı”na koruyucu bir mekan,938 dolayısıyla “Tanrı’nın Evi”
olduğundan önem arz ediyordu.939 Tanrı, Tevrat’ın çeşitli yerlerinde
Süleyman Mabedi’ni kendisinin seçtiğini940 ve Mabed’in kendisine ait
olduğunu ifade etmiştir.941 Süleyman, Mabed’in açılışı esnasında
yaptığı kısa konuşmasında, “Senin için görkemli bir tapınak, sonsuza dek
yaşayacağın bir konut yaptım ”942 cümlesiyle Mabed’in Tanrı’nı
Evi olduğunu belirtmiştir.
Süleyman
Mabedi’nin Tanrı’nın Evi olması kadar doğal bir şey olamazdı. Zira, Tanrı,
kendi eyleminin sonucu olarak ortaya çıkan Süleyman Mabedi’ni, kelamından
dolayı ortaya çıkan göklerden ve hatta bir eliyle yarattığı dünyadan da daha
değerli görüyordu. Çünkü, Tanrı’nın Süleyman Mabedi’ni iki eliyle yarattığını
inanılıyordu.943 Bir efsane niteliğinde olan bu inançların ötesinde,
Süleyman Mabedi’ni Yahudilerle sonsuza dek yaşayacağı yer olarak gören Tanrı944
bu Mabed’in kim tarafından yapılacağını, ebatlarını, ve daha bir çok özelliğini
bildirilmiştir. Tanrı, Süleyman Mabedi’ne verdiği önemden dolayı da, Mabed’in
bir çok savaşa katılmış olan Davud yerine oğlu Süleyman tarafından yapılmasını 945
istemiştir.9
Süleyman
Mabedi, peygamber ile Tanrı arasında bir bakıma iletişim merkeziydi. Çünkü,
Tanrı, bazı peygamberlere ilahi varlığını burada göstermiş946 ve
peygamberlik görevini burada vermiştir.947
Bunların
yanında bazı tarihi olaylar da Tanrı’nın Süleyman Mabedi’ne verdiği önemin bir
göstergesidir. Örneğin Süleyman Mabedi’ni Babilliler tarafından yıkılması
Tanrı’yı oldukça üzmüştür. Bundan dolayı Tanrı, Süleyman Mabedi’ne yaptıklarına
karşılık Babil’den intikam alacağını söylemiştir.915
Yahudiler,
Süleyman Mabedi’nin Tanrı’nın Evi olmasından dolayı Mabed’in sonsuz ve Yahudi
milleti gibi yıkılamaz olduğuna inanmışlardır. Bir Yahudi düşünür, yeryüzü ve
gökyüzü var olduğu sürece Süleyman Mabedi’nin yıkılamayacağını ifade etmiştir.
Bu inanç, Süleyman Mabedi’nin yıkılması esnasında dahi kendisini göstermiş ve
onu savunan Yahudiler, bu inançla son ana kadar düşmana karşı mücadele
etmiştir. 916
Süleyman
Mabedi, Tanrı’nın Evi olmasına ilaveten, ister kutsal topraklarda isterse
diasporada olsun bütün Yahudilerin dini hayatlarının merkezi konumundaydı.917 Tanrı’nın
İsrail’de sonsuza dek sürecek varlığının sembolüydü.918 Bu Mabed, toplumsal ibadetler için olduğu
kadar bireysel ibadetler için de hizmet etmekteydi. Yahudileri günahlarından
arındıran ve onları dinsel temizliğe ulaştıran kurban ibadeti ancak burada
yapılabiliyordu.919
Passover, Sukkot ve Şavuot gibi hac ibadetlerinin uygun bir şekilde yerine
getirilebilmesi için de Süleyman Mabedi’ne gelinmesi önem arz ediyordu.920 Bir Yahudi,
Süleyman Mabedi’ne ne kadar uzakta olursa olsun niyazlarını ve isteklerini,
duaların kabul edildiği bu yere yöneltiyordu.921 Çünkü Yahudilerde dünyanın en uzak köşesinde
de olsalar dualarının buraya ulaşacağına dair bir inanç vardı.922 Süleyman
Mabedi’nin yıkılmasından sonra Yahudi alimlerden birisi dua kapılarının
kapandığını ve demir bir duvarın Yahudiler ile Tanrı’nın arasını ayırdığını
söylemiştir.956
Süleyman
Mabedi, Yahudiler ile Tanrı arasındaki ilişkinin merkezinde yer alıyordu.
Yahudiler Tanrı’ya olan bağlılıklarını Mabed’e giderek gösteriyorlar, Tanrı ise
buna karşılık onları affediyor ve ödüllendiriyordu.957 Ayrıca,
Süleyman Mabedi bir iletişim aracı olarak görülüyordu. Bu Mabed’in Ahit
Sandığı’yla birlikte Tanrı’nın varlığı ile Yahudiler arasındaki iletişimi
sağladığına inanılıyordu. Bundan dolayı Süleyman Mabedi’nin yıkık kaldığı süre
boyunca Yahudiler, Tanrı’yla iletişimi kuramadıklarından dolayı sıkıntı
yaşamışlardır.923
Öyle ki, başlangıçta, sürgündeki Yahudiler, Süleyman Mabedi’nden yoksun bir
şekilde ibadet etmenin zor olduğuna inanmışlar ve bunun neticesinde bazı
Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin yokluğundan dolayı diğer halkların dini
inançlarını benimsemişlerdir.924
Yahudilerin
gözünde Süleyman Mabedi, kurtuluşa ereceklerine inandıkları bir yerdi.925 En sıkıntılı
zamanlarında emzikteki bebekten en yaşlısına kadar bütün Yahudiler burada bir
araya gelirlerdi.926
·
2. Süleyman Mabedi’nin Milli Önemi
Süleyman
Mabedi, özellikle dini fonksiyonuna ilave olarak Yahudi milletini ve kültürünü
birleştiren bir faktör olarak oldukça önemliydi.927
Süleyman’ın
yaptırdığı en büyük eser olan bu Mabed İsrail’in bağımsızlığının ve tehvid
inancına dayanan kültürün simgesiydi.928 Yahudiler, Süleyman Mabedi’ni dini olduğu
kadar milli bir merkez olarak da değerlendiriyorlardı.929 Orada yapılan ibadette en derin ve en önemli
duyguların toplumsal memnuniyetini ya da en azından milli birliklerinin bir
yansımasını buluyorlardı.930
Süleyman
Mabedi sayesinde ülkenin değişik yerlerine dağılmış olan dinsel merkezlerin
önemi azaltılmış ve bu merkezlerin Kudüs’te toplanması için çalışılmıştı. Bunun
yanında, Yahudi aşiretlerin Kudüs ve hükümdar hanedanlarıyla ilişkilerinin
güçlendirilmesi ve ayırımcı eğilimlerin azaltılması amaçlanmıştı.931 Süleyman
Mabedi’nin ifade ettiği bu önemden dolayı bu Mabed’in yıkılması her defasında
İsrail’in bağımsızlığının sonunu ifade etmiş ve Yahudilerin Süleyman Mabedi’nin
yıkıldığı günlerde matem tutmalarına neden olmuştur.932
3. Süleyman Mabedi’nin Sosyal Önemi
Süleyman
Mabedi, hem Tevrat’ta hem de İncil’de görüleceği üzere dini bir merkez
olmasının yanında sosyal yönü olan bir yerdi. İnsanların bir araya geldikleri,
toplandıkları yerlerden birisiydi. Süleyman Mabedi özellikle Yahudi
liderlerinin ve peygamberlerin halkla bir araya geldikleri bir merkez olarak
dikkat çekmektedir.933
Süleyman
Mabedi, düşüncelerin açıklanmasını sağlayan toplumsal bir forum niteliği
taşıyordu. İnsanların ve bilgelerin birbirlerini dinledikleri özgür bir akademi
çeşidiydi. Bazı Yahudi alimlerin Süleyman Mabedi’nde her gün ders verdikleri,
kendilerini can kulağıyla dinlemeye gelen geniş halk kitlelerine hitap
ettikleri belirtilmiştir. Burada düzenli olarak ders veren bir başka kişiyse
sonradan büyük bir din olan Hıristiyanlığın kurucusu İsa’dır.934 İlk Yahudi
Hıristiyan havari topluluğu da bu kutsal bölgeye gelir ve bunlardan bazıları
orada toplanmış olan insanlara vaaz ederlerdi.935
Hem
kutsal topraklarda hem de diasporada yaşayan bütün Yahudilerin her sene
Süleyman Mabedi’ne yarım şekel para göndermeleri Süleyman Mabedi’nin toplumsal
önemine işaret eden bir başka noktadır. Yahudiler tarafından gönderilen bu
paralar sadece Süleyman Mabedi ve orada kesilen kurbanlar için değil aynı
zamanda Kudüs’ün duvarlarının ve kulelerinin bakımı, su kemerlerinin tamiri ve
şehrin diğer ihtiyaçları için harcanıyordu. Böylece Süleyman Mabedi, sivillerin
ve Kudüs’ün savunma ihtiyaçlarının finanse edilmesinde dolaylı olarak hizmet
ediyordu.936
·
4. Süleyman Mabedi’nin Hukuksal
Önemi
Süleyman
Mabedi, en azından ikinci mabed boyunca Yahudilerin hukuksal yapısının önemli
bir parçasını oluşturuyordu. Yahudi devletinin Süleyman Mabedi’nin çevresine
yerleştiği düşünülüyordu. Süleyman Mabedi’ne, devletin meşruiyetini kazandığı
kaynak olarak bakılıyordu.937
Özellikle, Süleyman Mabedi’nin, Yontulmuş Taş Odası’nda (The Chamber of Hewn
Stone) yerleşik bulunan ve en yüksek Yahudi mahkemesi olarak bilinen
Sanhedrin’e hukuksal anlamda büyük önem kazandırdığı düşünülebilir. Sanhedrinin
Süleyman Mabedi’nden kaldırılması onun otoritesinin ve meşruiyetinin azalması
anlamına gelmektedir.938
939 Bundan
dolayı Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla Sanhedrinin onunla beraber ortadan
kalkması da aralarındaki organik bağdan dolayı kaçınılmaz 974olmuştur.
Bugün
hangi yaşta olursa olsun, dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Yahudilere Yahudi
dini hayatından kendisi için en kutsal kurumun ne olduğu sorulsa Süleyman
Mabedi’nin kendisi için dünyadaki en kutsal kurum olduğunu ve bunun ötesinde
Süleyman Mabedi için hayatını bile verebileceğini söyleyeceği ifade
edilmektedir. Bir Yahudi dünyanın her neresinde yaşıyorsa yaşasın hayatında en
azından bir kere Süleyman Mabedi’nin ziyaret etmek onun en büyük isteğiydi.
Binlerce Yahudi, üç büyük bayram olan Pesah, Şavuot ve Sukot günlerinde Kudüs’e
akın eder ve özellikle Süleyman Mabedi’nin bulunduğu yere giderek oranın
havasını teneffüs etmek isterdi.940 Ancak şurası unutulmamalıdır ki, Süleyman
Mabedi’nde yapılan ibadetler ve diğer uygulamalar ne olursa olsun Süleyman
Mabedi bir bütün olarak tek bir düşünceye hizmet ediyordu; insanın, her şeye
gücü yeten Tanrı’ya bağlı olması ve ona boyun eğmesi.941
Yahudiler
için Süleyman Mabedi’nde, bir Tanrı ile bir Mabed aynı övgüde birleşmiştir.942 Süleyman
Mabedi, Yahudilerin yüreğinde, gönlünde ve zihninde Tanrı’ya ayırdığı yerin
antlaşmış ve somutlaşmış halidir.943 Bu nedenle her yıl çok sayıda Yahudi,
Süleyman Mabedi’ni ziyaret edip zorunlu dualarını etmekte ve Ağlama Duvarı
önünde geleneklerini sürdürmektedirler.944
Yahudiler,
M. S. 70 yılında yıkılan ve yaklaşık iki bin senedir mahrum kaldığı Süleyman
Mabedi’nin özlemini hala yüreklerinde hissetmektedir. Bu nedenle, Süleyman
Mabedi’nin yeniden inşasını imkan verecek şartların oluşmasına yürekten
inanmaktadır.945
·
D. İSLAM LİTERATÜRÜNDE
SÜLEYMAN MABEDİ - MESCİD-İ AKSA
Süleyman
Mabedi’nin, bazı İslamî eserlerin bulunduğu Harem-i Şerif bölgesinde yer
alması, ister istemez Müslümanlar ile Yahudileri karşı karşıya getirmektedir.
Dolayısıyla, bu bölgenin Müslümanlar için neden önemli olduğunun belirtilmesi
konunun daha iyi anlaşılması için faydalı olacaktır.
Harem-i
Şerifin Müslümanlar için önem arz etmesi, Kur’an ve hadislerdeki İsra
hadisesinde zikredilen mescidin ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından seneler
sonra inşa edilip günümüze kadar varlığını sürdüren Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i
Aksa gibi mimari eserlerin burada bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle
bu yerin, Müslümanlar için önemi anlatılırken önce Kur’an ve hadislerdeki
bilgiler ele alınacak ve daha sonra Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa eserleri
hakkında bilgiler verilecektir.
Kur’an’da
ve hadislerde zikredilen İsra ve Miraç olayının bizim konumuzla ilgili olan
kısmı, bu kaynaklarda ismi geçen Mescid-i Aksa dır. İsra ve Miraç olaylarının
nasıl cereyan ettiği ve bu olaylarda neler yaşandığı konumuzun dışında
kalmaktadır.
Kur’an’da
geçen “(Her türlü noksanlıktan) münezzeh bulunan (Allah), kulunu (Muhammed
s.a.v. ’i) geceleyin (Mekke ’deki) Mescid-i Haram ’dan alıp, kendisine bir
takım ayetler gösterelim diye; etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya
götürdü... ”946 947 948 ayetindeki Mescid-i Aksa’nın,
gökyüzünde inşa edildiği varsayılan Beyt’ul Ma’mur adlı mescid olduğunu
düşünenler olmasına949
karşın bunun zayıf bir ihtimal olduğu kanaatindeyiz. Zira, hadislerde ve İslam
literatürünün en eski kaynaklarında Mescid-i Aksa’nın Kudüs’te bulunduğu950 ve bundan
kastedilenin Beytü’l Makdis951
olduğu ifade edilmektedir.952
Bu
mescide Mescid-i Aksa (en uzak mescid) denilmesi değişik düşüncelerle
açıklanmaktadır. Kâbe ile arasındaki mesafenin uzaklığı sebebiyle bu adı
aldığını iddia edenler olduğu gibi, daha ötesinde başka bir mescid olmadığı
için bu şekilde isimlendirildiğini düşünenler de bulunmaktadır. Ayrıca, onun
her türlü pislikten uzak olması nedeniyle de Mescid-i Aksa ifadesinin
kullanıldığı belirtilmektedir. Nitekim, “Makdis” de pisliklerden temizlenmiş
anlamına gelmektedir.952 953 Mescid-i Aksa’nın yanında Beytü’l
Makdis’e işaret eden yirmiye yakın ismin bulunduğu bildirilmektedir. İlya,
Beytu’l Mukaddes, Beytu’l Kuds, Şellem, Şelam, Selim, Evrî, Kûre, Beytâil bu
isimlerden bir kaçıdır.954
Hadislerde,
Beytü’l Makdis’in, Süleyman tarafından inşa edilen mabed olduğu
bildirilmektedir.955
Buna göre, ilgili hadisler Mescid-i Aksa’nın, Davud’un oğlu Süleyman tarafından
yapıldığını belirtmekte ve bu mescidin ifade ettiği önemi göstermektedir.
Kaynaklarda geçen hadis şu şekildedir: "Hz. Davud’un oğlu Süleyman,
Beytu ’l-Makdis ’in (Süleyman Mabedi) inşaatını tamamlayınca Allah ’tan
üç şey talep etti: ‘Allah’ın hükmüne muvafık düşecek hüküm vermek, kendinden
sonra kimseye nasip olmayacak bir saltanat, bu mescide sırf namaz kılmak
niyetiyle gelenlerin günahlarından temizlenerek annelerinden doğdukları gündeki
gibi olmaları.....(Ve Resûlullah ilave etti): ilk ikisi verilmiştir,
üçüncünün de verildiğiniümit ediyorum.956
Hadislerde,
Mescid-i Aksa’nın (Beytü’l Makdis, Süleyman Mabedi) önemine vurguda
bulunulmaktadır. Nitekim, “(Ziyaret için) sadece üç mescide seyahat
edilebilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Resûlullah, Mescid-i Aksâ. ” Hadisi bu
mescidin, Müslümanların kıblesi olan Kâbe’ye yakın derecede önemli olduğunu
ifade etmektedir. Ayrıca, Hz. Peygamber’in, Mescid-i Aksa’yı kastederek
söylediği “Orası mahşer (yani kıyamet günü insanların toplanacağı) ve menşer
(herkesin defterlerinin neşredileceği) yeridir. Oraya gidin ve içinde namaz
kılın. Çünkü orada kılınacak tek namaz kendi dışınızdaki yerlerde kılacağınız
bin namaz gibidir. ”"' hadisi ise Mescid-i Aksa’nın önemini başka bir
açıdan gözler önüne sermektedir.
İslamın
ilk kıblesi olması itibariyle Mescid-i Aksa, büyük önem arz etmektedir.
Kâbe’den önceki kıblenin Mescid-i Aksa olduğu ve daha sonra Kâbe’nin kıble
olarak belirlendiği Bakara süresinde ifade edilmektedir.957 958 Ancak,
bu süredeki ilgili ayetlerde açık bir şekilde Mescid-i Aksa’nın kıble olduğunu
bildirmemektedir. Mescid-i Aksa’nın kıble olarak kabul edildiğini başka
kaynaklardan öğreniyoruz.959
Buraya
kadar verilen bilgiler, Mescid-i Aksa’nın Müslümanlar için taşıdığı önemi bariz
bir şekilde ortaya koymaktadır. Günümüze kadar gelen rivayetlerin bazılarında
Mescid-i Aksa veya Beytu’l Makdis ifadeleriyle fiziki anlamda bir yapıya işaret
edildiği görülmektedir. Ayrıca, hadislerde bildirildiğine göre, Hz. Peygamber
İsra ve Miraç olaylarını anlattığında müşriklerden bazıları onun yalan
söylediğine inandıklarından İslam Peygamberi’nden Mescid-i Aksa’yı anlatmasını
istemişlerdir. Bu durum karşısında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gözünün önünde
Allah tarafından Mescid-i Aksa canlandırılmış ve Hz. Peygamber (s.a.v.) buna
bakarak Mescid-i Aksa’yı (Beytü’l Makdis, Süleyman Mabedi) tarif etmiştir.960 Bu rivayette de
fiziki bir eserin varlığından bahsedilmektedir. Ancak, o dönemde fiziki bir
mescidin varlığını gösteren herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Her ne kadar bu
yerde Bizans İmparatoru Jüstinien’in yaptırdığı bir kilise olduğu belirtilse
de, rivayetlerde kastedilen yapının Süleyman Mabedi961 olması bu kilisenin varlığını konumuz
açısından önemsiz kılmaktadır. Üstelik, Mescid-i Aksa’nın, Beytü’l Makdis,
bunun da Süleyman Mabedi olduğunu düşünürsek burada mimari bir yapının olmaması
gerekir. Zira, daha öncede belirttiğimiz gibi, Süleyman Mabedi M.S. 70 yılında
Romalılar tarafından tamamen yıkılmıştır.
Sonuç
olarak diyebiliriz ki, rivayetlerde zikredilen Mescid-i Aksa’yı veya Beytü’l
Makdis’i karşılayacak mimari bir eser yoksa da, bahsi geçen bu mekanın kutsal
olduğu, Kur’an’da geçen “(etrafını mübarek kıldığımız) Mescid-i Aksa” ifadesiyle
de Harem-i Şerifin kastedildiği kanaatini taşımaktayız.962 Bundan dolayı, Harem-i Şerifin bulunduğu
alan, Müslümanlar için önemini kıyamete kadar koruyacaktır. Mescid-i Aksa’nın
fiziki varlığına işaret eden hadislerin ise, hadis uzmanları tarafından, hadis
usulü ve tarihi veriler çerçevesinde incelemeye tabi tutulmasının faydalı
olacağını düşünmekteyiz.
Fiziki
varlığı tartışmalı olan Mescid-i Aksa’nın yerinin Müslümanlar için önemli
olmasından dolayı Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından sonra buraya Kubbtü’s
Sahra ve Mescid-i Aksa gibi İslami eserler inşa edilmiştir.963 Bu iki eser, varlıklarını günümüze kadar
taşıdıklarından ve özellikle Kubbetü’s Sahra’nın Süleyman Mabedi’nin üzerinde
yer almasından dolayı bu eserler hakkında bilgi verilmesi konumuz açısından
önem arz etmektedir.
a. Kubbetü’s Sahra
Kubbetü’s
Sahra, zamanın halifesi Abdülmelik tarafından 691-692 yıllarında Harem-i Şerif
bölgesinin ortasına, Süleyman Mabedi’nin eski yerine yaptırılmıştır. Çeşitli
kaynaklarda yanlış olarak “Ömer Camii” şeklinde nitelendirilen bu yapı, Yahudi
ve İslam literatüründe kendisiyle ilgli bir çok düşüncesin hasıl olduğu ve Hz.
Muhammed’in (s.a.v.) miraca çıkarken üzerine bastığına inanılan kutsal kayanın
üzerine inşa edilmiştir.964
Kubbetü’s
Sahra’nın inşa ediliş sebebiyle ilgili olarak farklı düşünceler bulunmaktadır.
Bu mimari eserin ortaya çıkmasında siyasi bir amacın etkili olduğu
nakledilmektedir. Buna göre, halifelik iddiasında bulunan Abdullah b.
El-Zübeyr, Mekke ve Medine’de yaşayan insanların takdirini kazanmıştır. Bu
durum karşısında, hac ibadeti için buraya gelen Filistinli halkın sonradan
kendisine isyan edeceğinden korkan Halife Abdülmelik, hacıların Mekke’ye
gitmelerine engel olmak için kendisine kuvvetli bir destek temin etmiş ve
Kudüs’ü güzelleştirmeye başlamıştır. Kutsal kayanın da Kâbe olması gerektiğini
vurgulayan halife, muhtelif çalışmalardan sonra Kubbetü’s Sahra’yı
yaptırmıştır. Halifenin, bu yapıyı inşa ettirmesindeki amacın daha farklı
olduğunu söyleyenler de bulunmuştur. Bu düşünceye göre, Halife Abdülmelik,
Kudüs’te bulunan Kıyame Kilisesi’nin ihtişamının Müslümanları etkilemesinden
endişe duymuş ve bu kiliseyi gölgede bırakacak bir yapı yaptımaya karar
vermiştir. Bunun neticesinde ise Kubbetü’s Sahra ortaya çıkmıştır.965
Kubbetü’s
Sahra, zamanla değişikliğe uğramıştır. 831 yılında Abbasi Halifesi Me’mun,
burayı tamir ettirmiş, 846 yılında ise vuku bulan depremden dolayı bu yapı
zarar görmüştür. 1016 yılındaki depremde, özellikle kubbesi büyük zarar uğrayan
Kubbetü’s Sahra, altı sene sonra eski haline getirilmiştir. 1099 tarihinde,
haçlıların Kudüs’e girmesiyle, Kubbetü’s Sahra Tapınak Şövalyelerine kilise
olarak tahsis edilmiştir. Kubbetü’s Sahra’nın içi ve dışı Hıristiyan azizlerin
resimleri ve Hıristiyan tasvirleri ile süslenmiştir. Ancak, Selahaddin-i
Eyyübi’nin Kudüs’ü ele geçirmesiyle bunlar tamamen kaldırılmış ve Kubbetü’s
Sahra eski görkemine kavuşturulmuştur. 1447’de çıkan yangında tahribata uğrayan
bu yapı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından tamamen tamir ettirilmiştir.
Günümüzde ise Kubbetü’s Sahra, yetkili kişiler veya kurumlar tarafından
değerine layık bir şekilde muhafaza edilmektedir.966
b. Mescid-i Aksa
Tekrar
belirtelim ki, burada anlatacağımız Mescid-i Aksa, Kur’an’da ve hadislerde
zikredilen mescid olmayıp, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ahirete intikalinden sonra,
Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethetmesinin ardından inşa edilen mesciddir.
Mescid-i
Aksa’nın yapım tarihiyle ilgili iki görüş vardır. Birincisine göre, Halife
Abdülmelik, Kubbetü’s Sahra’yı bitirdikten sonra Mescid-i Aksa’yı yaptırmıştır.
Halife Abdülmelik’in inşaatına başladığı bu yapının oğlu I. Velid zamanında
bitirildiği ise diğer bir görüş olarak kaynaklarda geçmektedir. Tarih boyunca
bir çok depremde zarar gören Mescid-i Aksa’nın ilk halinin bugünkü şeklinden
oldukça farklı olduğu nakledilmektedir. Nitekim, 747 yılında meydana gelen
depremde çeşitli şekillerde hasara uğrayan Mescid-i Aksa’ya, 758-759 yıllarında
tadilat yapılmıştır. 774 ve 1033 yıllarındaki depremlerde de muhtelif zararlar
gören Mescid-i Aksa, sonradan yapılan tadilatlar nedeniyle az çok değişikliğe
uğramıştır.
Haçlı
seferleri neticesinde, Mescid-i Aksa’nın haçlıların eline geçmesi, mescidin
tarihindeki en önemli olaylardan birisidir. Mescid-i Aksa’nın bir kısmını
kilise yapan haçlılar, bir kısmını da Tapınak Şövalyelerine barınmaları için
tahsis etmişlerdir. Ancak, bu durum, Selahaddin-i Eyyübi’ni Kudüs’ü tekrar ele
geçirmesiyle son bulmuştur. Selahaddin-i Eyyübi, Mescid-i Aksa’da bazı
değişiklikler yaparak, bu mescidi eski haline getirmiş, Halep’te özel olarak
yapılan minberi de getirterek Mescid-i Aksa’ya yerleştirmiştir. Sonraki
yıllarda da tadilat gören Mescid-i Aksa’nın kubbe ve binası 1925 yılında elden
geçirilmiş, 1938-1943 yıllarında ise doğu ve orta revaklar yeniden yapılmıştır.
1967
yılında, İsrail’in Kudüs’ü tamamen ele geçirmesinden kısa bir süre sonra 21
Ağustos 1969 yılında Mescid-i Aksa yakılmıştır. Tarihi minberin tamamen yandığı
bu olay, Yahudilerin, Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edilmesi yönündeki
isteklerinin tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır. Bu olayın akabinde,
arkeolojik kazılar yapılacağı belirtilerek, Mescid-i Aksa’nın altında ve
çevresinde kazılar yapılmıştır.967
SONUÇ
Dinlerdeki
bazı ibadetlerin yerine getirilebilmesi için mekanlara ihtiyaç duyulduğundan
mabedler ortaya çıkmıştır. Mabedler, dinler müntesipleri tarafından kutsal
yerler olarak görülmüş, buralarda uygulanan ibadetler ayrı bir önem ifade
etmiştir. Ancak, mabedler bütün dinlerde aynı derecede kutsal olarak
değerlendirilmemiştir. Örneğin, İslamda yeryüzünün tamamı ibadetlerin eda
edilebileceği yer olarak benimsenmişken, camiler buna bakarak daha da önemli
görülmüş, Kâbe ise yeri asla değiştirilemeyen ve hac merkezi olmasından dolayı
ayrı bir mana ifade eden yer olmuştur. Yahudilikte ise Mabed’in yeri tektir ve
değiştirilemez. Her ne kadar Yahudilikte mabed denildiğinde sinagoglar
anlaşılsa da, bu mekanlar Kudüs’teki Mabed’in yıkılmasının ardından çıkmıştır.
Dolayısıyla kutsiyet açısından asla Mabed ile kıyaslanamazlar.
Kudüs’teki
Mabed veya meşhur adıyla Süleyman Mabedi, Davud’un, portatif bir çadır mabedde
bulunan Ahit Sandığı’na kalıcı bir mekan yapmak istemesi neticesinde gündeme
gelmiştir. Davud’un bu düşüncesi Tanrı tarafından takdirle karşılanmasına
karşın bunun yapımı Süleyman tarafından gerçekleşmiştir. Süleyman Mabedi, nasıl
olması gerektiği ile ilgili herşeyin Tanrı tarafından bildirilmiş olmasından
dolayı Yahudiler için apayrı bir önem arz etmektedir.
Özel
bir din görevlisine sahip olan Mabed’in tarih içinde değişik saldırılara maruz
kalması Yahudileri derinden sarsmıştır. Tevrat’ın anlattıklarına göre,
Yahudilerin günahlarının cezası olarak Süleyman Mabedi, M.Ö. 586 yılında
Babilliler tarafından yıkılmıştır. Bu yıkım, Yahudiler üzerinde büyük bir etki
bırakmış ve Yahudiler Babil’e sürgüne gönderilmiştir. M.S. 538 yılında
sürgünden dönmelerine izin verilen Yahudiler, Mabed’i yeniden inşa etmişlerdir.
Mabed’in yıkılması ve Yahudilerin Kudüs’e dönmeleri Yahudiliğin mahiyetini
değiştirmiş, Yahudililk milli bir din olma yolunda hızlı bir şekilde ilerleme
kaydetmiştir.
M.
S. 70 yılında Romalılar tarafından yıkılan Süleyman Mabedi, günümüze kadar
yıkık durumda kalmıştır. Bu zaman zarfında, Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin
ayakta kalan Ağlama Duvarı’nın önüne gelerek Mabed’in yeniden inşa edilmesi
için dua etmiştir. İsrail devletinin kurulmasıyla Mabed’in yeniden inşa
edilmesi için çalışanlar olmuştur. Ancak, bu çalışmalar İsrail’in resmi mezhebi
olan Ortodoks Yahudilerce tasvip edilmemiştir. Zira, bu mezhebe göre, Mabed’in
yeninden inşa edilmesi, ancak Mesih’in gelmesiyle mümkün olacaktır. Bu nedenle
Kudüs’e sahip olunması ve İsrail devletinin kurulması o kadar da önemli
olmamaktadır. Buna rağmen, bazı radikal Yahudi kuruluşlar Mabed’in alanı
üzerinde bulunan Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa gibi İslami eserleri yıkmak
ve burada Mabed’i yeniden inşa etmek istemekte ve bu hedeflerini
gerçekleştirmek için çalışmaktadır.
Mabed’in
Yahudiler için bir ibadet merkezi olması, onun değerini artırmaktadır.
Günahlarının affedilmesi, Tanrı’ya karşı şükran duygularının ifade
edebildikleri kurban ibadetinin sadece bu yerde icra edilebilir olmasının
yanında üç hac bayramının Mabed’de uygulanması Yahudiler için ayrı bir anlam
ifade etmektedir. Her ne kadar Mabed’in yıkılmasından sonra sinagoglar ortaya
çıkmış ise de bu mekanlar hiçbir zaman Mabed’in yerini alamadığından sadece
Mabed’de uygulanan ibadetlerin tekrar icra edilebilmesi için Süleyman
Mabedi’nin yeninden inşa edilmesi zorunludur.
Tanrı’nın
evi olarak nitelendirilen Süleyman Mabedi’nin yerinin sabit olması ve mekanın
Kudüs’te, günümüzde İslami eserlerin bulunduğu Haremü-i Şerifte yer almasından
dolayı Yahudilerin bu yerden uzaklaştırılması, daha doğrusu Yahudilerin gönül
bağlarının Kudüs gibi kutsal bir mekandan kesilmesi imkansız görünmektedir.
Süleyman
Mabedi, çeşitli nedenlerden dolayı Müslümanları da ilgilendirmektedir. Kur’an-ı
Kerim’de ve hadislerde geçen Mescid-i Aksa ifadesiyle Süleyman Mabedi
kastedilmektedir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bu mekanın önemine işaret eden
cümleler sarf etmesi, Müslümanların, bir zamanlar Süleyman Mabedi’nin ayakta
bulunduğu yere ilgi göstermesine neden olmuştur. Bunun yanında, İslam
Peygamberi’nin vefatının ardından, Süleyman Mabedi’nin alanı üzerine Kubbetü’s
Sahra ve Mescid-i Aksa gibi mimari eserlerin inşa edilmiş olması, Müslümanların
bu yer üzerindeki ilgi ve hak iddialarını hala canlı tutmaktadır. Bu durum ise,
kaçınılmaz olarak, Kudüs’ü ellerinde tutan ve Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa
gibi İslami mimari eserleri yıkıp Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek isteyen
Yahudiler ile Müslümanları karşı karşıya getirmektedir.
Kısaca
ifade etmek gerekirse, yerinin neresi olması gerektiğinden şeklinin ve burada
vazife görecek din hizmetlilerine kadar en ince ayrıntısına kadar Tanrı’nın
belirlediği Süleyman Mabedi, Yahudiliğin merkezi konumunda olup, Yahudiler için
hayati önem arz etmektedir. Bunun yanında, Süleyman Mabedi ve özellikle onun
üzerinde inşa edildiği alan, Müslümanlar içinde önemli olmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
AGUS,
Jacob A., “Judaism”, Historical Atlas of the Religions of the World, Ed.
Isma’il Râgî al Fârûqî, Macmillan Publishing Co., New York 1974.
ALALU,
Suzan vd., Yahudilikte Kavram ve Değerler, 2. Baskı, 2. Baskıya Haz.
Yusuf Altıntaş, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001.
ALON,
Gedaliah, The Jews in Their Land in the Talmudic Age, 70-640 C.E., İbranice’den
Çev. Gershon Levi, Harvard University Press, England 1996.
ARNOLT,
W. Muss, “Cherub, Critical View”, The Jewish Encyclopedia, Funk and
Wagnalls Company, New York and London 1901, I.
BAHAT,
Dan, “The Herodian Temple”, The Cambridge History of Judaism, Ed.
William Horbury, W.D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge University
Press, Cambridge 2001, III.
BARLETT,
John R., Jews in the Hellenistic World, Cambridge Universtiy Press,
Cambirdge, London vd. 1985.
BARTON,
George A., “Temple of Herod”, The Jewish Encyclopedia, Funk and Wagnalls
Company, New York and London 1905, XII.
BESALEL,
Yusuf, “Yetsiat Mitsrayim”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş.,
İst. 2002, III.
---------------,”Yahudilik
Dinine Geçmek”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.
---------------,”Taanit”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.
---------------,”Şavuot”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.
---------------,”Pesah”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.
---------------,”Koen
Gadol”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001,
·
II.
---------------,”Levi”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.
---------------,”Korban”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.
---------------,”Korbanot
ve Sunular”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.
---------------,”Koanim”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.
---------------,”İşaya”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, I.
---------------,”Menora”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.
---------------,”Hanuka”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, I.
---------------,”Bet
Amikdaş”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, I.
---------------,”Sukot”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.
---------------,”Sinagog”,
YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.
---------------,
Yahud Tarihi, Genişletilmiş 2. Baskı, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş.,
İst. 2003.
BIRNABAUM,
Philip, “Temple”, Encyclopedia of Jewish Concepts, Hebrew Publishing
Company, New York 1991.
BİLMEN,
Ömer Nasuhi, Kur ’an-ı Kerim ’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Bilmen
Basım ve Yayınevi, İstanbul t.y.
BLANK,
Sheldon H., “Cherub”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish
Encyclopedia Co., Inc., New York 1948, III.
BROSHI,
Magen, “The Archaeology of Palestine”, The Cambridge History of Judaism,
Ed. William Horbury, W.D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge University
Press, Cambridge 2001, III.
BUNYAN,
John, “Solomon’s Temple Spiritualized”, The Miscellaneous Works of John
Bunyan, Ed. Graham Midgley, Clarendon Press, Oxford 1989, VII.
BRUBAKER,
Leslie, “Dome of the
Rock”, Dictionary of the Middle Ages, Ed. Joseph R. Strayer, Charles
Scripner’s Sons, New York 1989, IV.
CANAN,
İbrahim, Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Akçağ, Ankara 1989.
COHEN,
Shaye J. D., “Roman Domination, The Jewish Revolt and the Destruction of the
Second Temple”, Ancient Israel, Ed. Hershel Shanks, Biblical Archaeology
Society, Washington D. C. 1999.
---------------,“The
Temple and the Synagogue”, The Cambridge History of Judasim, Ed. William
Horbury, W. D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge Univeresity Press,
Cambridge 2001, III.
COLEMAN,
Simon, John Elsner, Pilgrimage, British Museum Press, London 1995.
ÇELEBİ,
Ahmet Rüştü, Ahmet Hurşitoğlu, Vehbi Vakkasoğlu, Doğuştan Günümüze Büyük
İslam Tarihi, Ed. Kenan Seyithanoğlu, Çağ Yayınları, İstanbul 1992.
DEMİRCİ,
Kürşat, “Hıristiyanlık”, İGYA, Ed. İbrahim Kâfi Dönmez, MÜİFVY, İst.
1997, II.
EINSTEIN,
Judah David, “Pilgrimage”, JE, Funk & Wagnalls Company, New
York and London 1905, X.
---------------,“Temple,
Plan of Second”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905,
XII.
ELGÜN,
Abdullah Çağrı, Kudüs,
ilk Kıble, Kültür Basın Yayın Birliği, İstanbul 1991.
ER-RAZİ,
Fahruddin, Tefsîr-i Kebîr, Çev. Suat Yıldırım, Lütfullah Cebeci, Sadık
Kılıç, C. Sadık Doğru, Akçağ, Ankara 1992.
ET-TABERİ,
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Tabeî Tefsîri, Çev. Hasan Karakaya, Kerim
Aytekin, Hisay Yayınevi, İstanbul 1996.
GINZBERG,
Louis, The Legends of the Jews, The John Hepkins University Press,
Baltmora and London 1998, IV.
---------------,
“Cherub, The Cherubim of the Temple”, JE, Funk and Wagnalls Company, New
York and London 1901, I.
GRAYZEL,
Solomon, A History of the Jews, The Jewish Publication Society of
America, Philadephia 1952
GREENSTONE,
Julis H., “Fasting and Fast-Days”, JE, Funk & Wagnalls Company,
New York and London 1905, V.
GRINTZ,
Yehoshua M., “Temple”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House
Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.
---------------,
“Temple, Second Temple, Hellenistic Period”, EJD, Ed. Celil Roth vd.,
Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.
---------------,
“Temple, First Temple”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House
Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.
---------------,
“Temple, The Significance of the Temple for the People”, EJD, Ed. Celil
Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.
GÜÇ,
Ahmet, “Kurban”, DİA, İst. 2003, XXVI.
---------------,
Dinlerde Mabed ve İbadet, Esra Fakülte Kitabevi, İst. 1999.
GÜNDÜZ,
Şinasi, “Oruç”, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınları, Ankara 1998.
GUIGNEBERT,
Charles, The Jewish World in the Time of Jesus, Çev. S H. Hooke,
Routledge, London and New York 1996.
HACHLILI,
Rachel, Ancient Jewish Art and Archaeology in the Diaspora, Koninklijke
Brill NV, Boston, Köln 1998.
HAMİDULLAH,
Muhammed, İslam
Peygamberi, (Hayat ve Faaliyetleri) 1, Çev. Salih Tuğ, Gözden Geçirilmiş ve
İlaveli 4. Baskı, İrfan Yayınevi, İstanbul 1980.
HARMAN,
Ömer Faruk, “Hac”, DİA, İst. 1996, XIV.
---------------,
“Mescid”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İst. 1997, III/ 199.
---------------,
“Mescid-i Aksa”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İstanbul 1997,
III.
HERTZBERG,
Arthur, Judaism, 2. Baskı, George Braziller, New York 1962.
HINNELLS,
John R., “Fasting”, Dictionary of Religions, England 1997.
HIRSCH,
Emil G., “Sacrifice”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London
1905, X.
HİZMETLİ,
Sabri, İslam Tarihi, Yeni Çizgi Yayınları, Genişletilmiş 2. Baskı,
Ankara 1995.
HOLLIS,
Christopher; Ronald Brownrigg, Holy Places, Frederick A. Praeger, New
York, Wahington 1969.
İBN
KESÎR, Hadislerle
Kur’an- Kerîm Tefsîri, Çev. Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner, Çağrı
Yayınları, İstanbul 1991.
JACOBS,
Louis, “Synagogue”, The Jewish Religion A Companion, Oxford University
Press, New York 1995.
---------------,
“Temple”, The Jewish Raligion A Companion, Oxford University Press, New
York 1995.
JOHNSON,
Paul, A History of the Jews, Harper & Row Publishers, New York,
1987.
JOSEPH,
Max, “Holidays”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia
Co., Inc., New York 1948, V.
---------------,
“Sukkoth”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co.,
Inc., New York 1948, X.
KATAR,
Mehmet, Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam ’da Tövbe, Töre, Ankara 1997.
KAUFMANN,
Yehezkel, The Religion of Israel, İbranice’den Çev. Moshe Greenberg,
George Allen & Unwin Ltd., London 1961.
KELLER,
Werner, The Bible As History, 2. Baskı, William Morrow and Company,
Inc., New York 1981.
KENEDY,
A. R. S.; N. H. Snaith, “Temple”, Dictionary of the Bible, 2. Baskı, T.
& T. Clark and Charles Scribner’s Sons, Edinburg 1963.
KOHLER,
Kaufmann, “Hanukkah”, JE, Funk and Wagnalls, New York and London 1905,
VI.
KÖNIG,
Eduard, “Tabernacle”, JE, Funk and Wagnalls, New York and London 1905,
XI.
KRAUSS,
Samuel, “Temple”, UJE, Ed. Isaac Landman, New York 1948, X.
KRISTIANPOLLER,
Alexander, “Temple in Talmud and Midrash”, UJE, Ed. Isaac Landman, New York
1948, X.
KUR’AN’I
KERİM, Çev. Ahmed
Davudoğlu, Çelik Yayınevi, İstanbul 1981.
KUTSAL
KİTAP, Kitab-ı
Mukaddes Şirketi, İst. 2001.
KUTUP,
Seyyid, Fizılâl-il Kur’an, Çev. İ. Hakkı Şengüler, M. Emin Saraç, Bekir
Karlığa, Hikmet Yayınları, İstanbul 1979.
KÜÇÜK,
Abdurrahman, “İslam Öncesi Dinlerde İbadet”, DlA, İst. 1999, XIX.
LEVINE,
Lee I., Judaism and Hellenism in Antiquity, University of Washington
Press, Seattle, London 1998.
LEVENSON,
John D., “The Jerusalem Temple in Devotional and Visionary Experience”, Jewish
Sprituality, Ed. Arthur Green, SCM Press Ltd., London, New York 1989.
LING,
Trevor, A History of Religion East and West, Macmillian, London 1992.
LODS,
Adolphe, The Prophets and the Rise of Judaism, Çev. S. H. Hooke,
Routledge, London, New York 1996.
MAIMONIDES,
The Code of Maimonides, The Book of the Temple Service, İbranice’den
Çev. Mendell Lewittes, M.A., Ed. Julian Obermann, Yale University Press, New
Haven, London 1985, XII.
MARGOLIS,
Max L., “Atonement, Day of’, JE, Funk and Wagnalls, New York and London
1905, II.
MARGOLIS,
Max; Alexander Marx, A History of the Jewish People, Meridian Books,
Cleveland and New York 1962.
MATTHEWS,
Victor H., Manners and Customs in the Bible, 7. Baskı, Hendrickson
Publishers, Massachusetts 1991.
MEMİŞ,
Ekrem, Kaynayan Kazan: Ortadoğu, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya 2002.
MENGÜ,
Renan, Süleyman Mabedi, İst. 2002.
MEVDUDİ,
Seyyid Ebul Alâ, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı,
Çev. Ahmed Asrar, Pınar Yayınları, İstanbul 1992.
MİLLER,
J. Maxwell; John H. Hayes, A History of Ancient Israel and Judah, The
Westminster Press, Philadelphia 1986.
NIGOSIAN,
S. A., WorldReligions, Edwarld Arnold, London 1975.
OESTERLEY,
W. O. E., A History of Israel, At The Clarendon Press, Oxford 1932, II.
ÖĞÜT,
Salim, “Hac”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İst. 1997, II/ 98.
ÖZEN,
Adem, Yahudilikte İbadet, Ayışığıkitabları, İst. 2001.
PETERS,
F. E., Judaism, Chistianity, and İslam, Princeton University Press,
Princeton, New Jersey 1990.
PORTEN,
Bezalel, “Exile, Babylonian”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing
House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, VI.
---------------,
“Temple, Second Temple, History”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter
Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.
PLAUT,
W. Gunter, “Shabuoth”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewsih
Enycylopedia Co., Inc., New York 1948, IX.
QUELLETTE,
J., “Temple of Solomon”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible, Supplementary
Volume, 8. Baskı, Abingdon Press, Nashville 1988.
RADER,
Rosemary, “Fasting”, The Encyclopedia of Religion, Ed. Mircea Eliade,
New York 1987.
RICHARDSON,
Peter, Herod: King of the Jews and Friend of the Romans, University of
South Carolina Press, Columbia 1996.
SAMUEL,
Safrai; Michael Avi-Yonah, “Temple, Second Temple, Structure”, EJD, Ed.
Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 978, XV.
SARIKÇIOĞLU,
Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Genişletilmiş 4. Baskı,
Fakülte Kitabevi, Isparta 2002.
SHARPE,
Eric J., 50 Key Words Comparative Religion, Lutterworth Press, London
1971.
SILVER,
Daniel Jeremy, A History of Judaism, Basic Books, New York 1974, I.
SİNANOĞLU,
Mustafa, “İbadet”, DİA, İst. 1999, XIX.
SMART,
Ninian, The World’s Religions, Cambridge University Press, London 1989.
SOLOMON,
Grayzel, A History of the Jews, The Jewish Publication Society of
America, Philadelphia 1952.
SOLOWEITSCHIK,
Max, “Tabernacle”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia
Co., Inc., New York 1948, X.
STINESPRING,
W. F., “Temple, Jerusalem”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible,
Abingdon Press, New York 1962, IV.
ŞİBLİ,
Mevlânâ, Asr-ı Saadet, Çev. Ömer Rıza Doğrul, Sad. Osman Zeki
Mollamehmedoğlu, Eser Neşriyat ve Dağıtım, İstanbul 1978.
TÜMER,
Günay; Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Gözden Geçirilmiş ve
Genişletilmiş 3. Baskı, Ocak Yayınları, Ankara 1997.
TWERSKY,
Isadore, A Maimonides Reader, Behrman House, U.S.A. 1972.
WALKER,
J., “Kubbet-üs-Sahra”, İslam Ansiklopedisi, Maarif Basımevi, İstanbul
1955, VI.
WERBLOWSKY,
R. J. Zwi; Geoffrey Wigoder, “Temple”, The Encyclopedia of the Jewish
Religion, Adama Books, New York 1986.
WIENER,
Max, “Sacrifice”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co.,
Inc., New York 1948, IX.
YADIN,
Yigael, “Temple, Structure”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing
House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.
YAZIR,
Elmalılı M. Hamdi, Hak Dini Kur ’an Dili, Sad. İsmail Karaçam, Emin
Işık, Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, Mahmut Özakkaş, Feza Gazetecilik
·
A. Ş., İstanbul
1992.
YETKİN,
Suut Kemal, İslam
Mimarisi, Değiştirilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Ankara Üniversitesi
Basımevi, Ankara 1965.
YONAH,
Michael Avi, “Temple, Second Temple, from the Roman Conquest until the
Destruction”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem
Ltd., Jerusalem 1978, XV.
İNTERNETTEN YARARLANILAN WEP
SİTELERİ
http://www.mishanministries.org/Architectural_Models_KST.htm (S.G. 16
Mayıs 2004).
http://www.templemount.org/theories.html (S. G. 13
Mayıs 2004).
http://www.jewishamerica.com/Ja/timeline/temple1.cfm (S. G. 20
Temmuz 2004).
http://www.newadvent.org/cathen/0366c.htm (S. G. 20 Temmuz
2004).
http://www.solomonstemple.com (S. G. 20
Mayıs 2004).
http://www.sevivon.com/tarih/tarih.asp (S. G. 20
Mayıs 2004).
http://www.Idolphin.org/secondtmpl.html (S. G. 13
Mayıs 2004).
http://www.Idolphin.org/solomon.html (S. G. 13
Mayıs 2004).
http://www.templemountfaithful.org/obj.htm (S.G. 27
Aralık 2004).
Ahmet
Güç, Dinlerde Mabed ve İbadet, Esra Fakülte Kitabevi, İstanbul 1999, 17.
Günay
Tümer, Abdurahman Küçük, Dinler Tarihi, Gözden Geçirilmiş ve
Genişletilmiş 3. Baskı,
Ocak
Yayınları, Ankara 1997, 474.
Güç,
Dinlerde..., 26.
Tümer-Küçük,
497.
Bkz.
Güç, Dinlerde..., 63-66.
Güç,
Dinlerde..., 66.
Güç,
Dinlerde..., 66-69.
Tümer-Küçük,
502.
Güç,
Dinlerde..., 73.
Tümer-Küçük,
111.
Güç,
Dinlerde..., 73-74.
Tümer-Küçük,
502.
Bkz.
Güç, Dinlerde..., 83-86.
Bkz.
Güç, Dinlerde..., 86-90.
Tümer-Küçük,
502.
Tümer-Küçük,
291.
Kürşat
Demirci, “Hıristiyanlık”, İGYA, Ed. İbrahim Kâfi Dönmez, MÜİFVY,
İstanbul 1997, II/ 251.
Bkz.
Güç, Dinlerde..., 176-180.
Bkz.
Demirci, “Hıristiyanlık”, II/ 251.
Bkz.
Güç, Dinlerde..., 181-208.
Ömer
Faruk Harman, “Mescid”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜÎFVY, İstanbul
1997, III/ 199.
Tümer-Küçük,
499; ayrıca bkz. Hac 22/ 40.
Harman,
“Mescid”, III/ 199.
Bkz.
Salim Öğüt, “Hac”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İstanbul 1997,
II/ 98.
Bkz.
Güç, Dinlerde..., 240-245.
Bkz.
Güç, Dinlerde..., 253-267.
Tekvin
12: 6-7.
Tekvin
12: 8; Hakimler 20: 26.
Tekvin
13: 18.
Tekvin
21: 33; 26: 23-25.
Bkz.
Güç, Dinlerde..., 97-105.
Bkz.
Adem Özen, Yahudilikte İbadet, Ayışığıkitabları, İstanbul 2001, 47-50.
Özen,
51.
Bkz.
Resim 1.
Eduard
König, “Tabernacle”, JE, Funk & Wagnalls, New York and London,
1905, XI/ 653.
Max
Soloweitshik, “Tabernacle”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish
Encyclopedia Co., Inc., New York 1962, X/ 152.
Çıkış
25: 8.
Çıkış
25: 8.
Soloweitshik,
153.
Bkz.
Çıkış 25: 1-7.
Çıkış
36: 5-7.
Soloweitshik,
153.
Bkz.
Çıkış 26. bab; Çıkış 36: 8-38.
1
kubit yaklaşık 45 cm’dir.
Soloweitshik,
152.
Bkz.
Çıkış 25: 23-30; 37: 10-16.
Bkz.
Çıkış 25: 31-37; 37: 17-24.
Bkz.
Çıkış 30: 1-5; 37: 25-28.
Bkz.
Çıkış 25: 10-21; 37: 1-9.
Soloweitshik,
152.
Bkz.
Çıkış 27: 9-19.
König,
656.
Bkz.
Çıkış 27: 1-8; 38: 1-7.
Soloweitshik,
153.
Güç,
Dinlerde..., 107.
Özen,
53.
Çıkış
33: 11; Sayılar 12: 8; Burada Tanrı ile Musa’nın yüz yüze görüştükleri ifade
edilmesine karşın, Tevrat’ın başka cümlelerinde Musa’nın Tanrı’nın yüzünü
görmek istediği ancak Tanrı’nın buna izin vermediği belirtilmektedir (Çıkış 33:
20).
Çıkış
33: 9.
Bkz.
Levililer 1-7. bab.
Çıkış
33: 7.
Güç,
Dinlerde..., 107.
Çıkış
33: 7.
Özen,
52-53.
König,
656.
Müslümanlar
tarafından peygamber kabul edilen Davud, Yahudiler tarafından kral olarak
nitelendirilmektedir. Kral Davud, bileğinin ve kılıcının gücüyle bir çok başarı
kazanmış ve Yahudilerin başına geçmiştir. Krallığını güçlendirmek ve
geliştirmek için sayısız savaşa katılan Davud’un dönemi, savaş devri olarak
tanımlanmıştır (Suzan Alalu vd., Yahudilikte Kavram ve Değerler,
2. Baskı, 2. Baskıya Haz. Yusuf Altıntaş, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın
A.Ş., İstanbul 2001, 207-208).
Yusuf
Besalel, Yahudi Tarihi, Genişletilmiş 2. Baskı, Gözlem Gazetecilik Basın
ve Yayın A.Ş., İstanbul 2003, 43.
Alalu,
199.
Victor
H. Matthews, Manners and Customs in the Bible, 7. Baskı, Hendrickson
Publishers, Massachusetts 1991, 142
II.
Samuel 6: 1-19.
Matthews,
142.
Güç,
Dinlerde..., 116.
Güç,
Dinlerde...,114.
Özen,
61.
Bkz.
II. Samuel 7: 1-13.
Isadore
Twersky, A Maimonides Reader, Behrman House, U.S.A. 1972, 142; ayrıca
bkz. John Bunyan, “Solomon’s Temple Spiritualized”, The Miscellaneous Works
of John Bunyan, Ed. Graham Midgley, Clanrendon Press, Oxford 1989, VII/ 13.
Maimonides,
The Code of Maimonides: The Book of the Temple Service, İbranice’den
Çev: Mendell Lewittes, Ed. Julian Obermann, Yale University Press, New Haven
and London 1985, XII/ 10.
Bkz.
Tekvin 22: 1-14.
Tevrat’ın
başka yerlerinde “Aravna” yerine “Ornan” olarak geçmektedir (II. Tarihler 3:
1).
Matthews,
142.
Salgın
hastalığın ortaya çıkması Davud’un İsrail halkının sayılmasını emretmesinden
kaynaklanmıştır. Tanrı, Davud’un bu günahından dolayı onun önüne üç seçenek
sunmuş ve bunlardan birisini seçmesini söylemiştir. Davud da salgın hastalığı
tercih etmiştir. Bu hastalık neticesinde yetmiş bin İsrailli ölmüştür. Daha
geniş bilgi için bkz. II Samuel 24: 1-24; I. Tarihler 21: 1-30.
I.
Tarihler 22: 1.
Maimonides,
10; Twersky, 142.
Bkz.
Resim 2-3.
Max
L. Margolis, Alexander Marx, A History of the Jewish People, Meridian
Books, Cleveland and New York 1962, 63.
A.R.S.
Kenedy, N.H. Snaith, “Temple”, Dictionary of the Bible, 2. Baskı, T.
& T. Clark and Charles Scribner’s Sons, Edinburg 1963, 961.
Bkz.
Resim 5.
Bkz.
Resim 6.
Bkz.
Resim 7.
Bkz.
http://www.templemount.org/theories.html (S. G. 13
Mayıs 2004).
I.
Krallar 8: 17-18; I Tarihler 22: 7
I.
Tarihler 29: 2.
I.
Tarihler 22: 8.
Bkz.
I. Krallar 8: 18.
I.
Krallar 5: 3; I. Tarihler 28: 2-3; II. Samuel 7: 4; Tanrı’nın, Mabed’in
yapımını Davud’a vermemesinin gerekçelerden birisi olarak Davud’un Tanrı’yla
olan yakın ilişkisini gösterenler de bulunmaktadır. Buna göre, Tanrı,
Yahudilerin zaman içinde günah işleyeceklerini biliyordu. Eğer Mabed’i Davud
yapsaydı, böyle bir durumda Tanrı, Mabed’i yıkamayacak ve Yahudileri
cezalandırmak için bir çok insanı öldürmesi gerekecekti. Bu nedenle Tanrı,
Mabed’in yapımını Süleyman’a vermiştir ki, ilahi öfkenin dinmesi için Tanrı,
Yahudilere yönelmesin, öfkesini Mabedi yıkarak alabilsin (http://www.jewishamerica.com/ja/timeline/temple1.cfm “S. G. 13
Mayıs 2004”).
II.
Samuel 7: 13.
I.
Taihler 28: 6; I Krallar 5: 5; 8: 19; II. Samuel 7: 13.
I.
Tarihler 22: 14; 29: 2-4.
Christopher
Hollis, Ronald Brownrigg, Holy Places, Frederick A. Praeger, New York,
Wahington 1969, 39.
I.
Tarihler 29: 3.
I.
Tarihler 29: 6-9.
Bkz.
I. Tarihler 28: 11-19
Trevor
Ling, A History of Religion East end West, Macmillian, London 1992, 46.
I.
Krallar 4: 20.
Süleyman
kelimesinin İbranice “Barış” sözcüğüyle aynı kökten geldiği ifade edilmektedir.
I.
Tarihler 22: 9-10.
I.
Tarihler 22: 6; Alalu, Süleyman Mabedi’nin neden Süleyman tarafından
yapıldığını ifade etmek için, “Kudüs”, “Süleyman”, “Şehina” ve “Mişkan”
şeklinde dört kelime vermekte ve bunlar arasındaki kutsiyete işaret etmektedir.
Alalu’nun eserindeki ifade aynen şöyledir: “Yeruşalim (Kudüs); ‘İr
Ha-Şalom / Esenlik Kenti ’ anlamına gelmektedir. Şlomo (Süleyman); ‘Tanrı
’nın esenliği ’ demektir. Şehina, ‘Sekine / Tanrı kutsallığının konuşlanması ’
anlamına gelirken, ‘Mişkan ’; Tanrı kutsallığının konuşlandığı mekan ’
anlamındadır. Böylece bu isimlerin bir araya gelmiş olmasından çıkarsanan
anlam; ‘Esenlik kentinde, Tanrı ’nın esenliği adını taşıyan insan, Tanrı
kutsallığının konaklaması için, Tanrı kutsallığının konaklayacağı mekanın yani
Mişkanın yerleşik hale gelmiş halini Bet Ha- Mikdaş ’ı (Süleyman Mabedi) inşa
ettirdi ’ olmaktadır. ” (Alalu, 208).
I.
Krallar 2: 10
“Davut,
‘Oğlum Süleyman genç ve deneyimsiz’ dedi., ‘RAB için kurulacak tapınak bütün
ulusların gözünde çok büyük, ünlü ve görkemli olmalı. Onun için hazırlık
yapmalıyım. ’ Böylece, ölmeden önce, tapınağın yapımı için büyük hazırlık
yaptı.” Bkz. I.
Tarihler 22: 5; Ayrıca bkz. I. Tarihler 29: 1-5.
John
R. Barlett, Jews in the Hellenistic World, Cambridge University Press,
Cambridge, London vd. 1985, 64-65.
Yehezkel
Kaufmann, The Religion of Israel, İbranice’den Çev: Moshe Greenberg,
George Allen & Unwin Ltd., London 1961, 268; bkz. I. Krallar 6: 12; 8:
20.
İbranî
takvime göre ikinci aydır. Miladî takvime göre nisan-mayıs aylarına denk
gelmektedir.
Yusuf
Besalel, “Bet Amikdaş”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş.,
İstanbul 2001, I/ 109; Başka bir eserde Mabed’in yapımına başlanış tarihi
olarak M.Ö. 957 tarihi verilmektedir. (W. F. Stinespring, “Temple, Jerusalem”, The
Intrepreter’s Dictionary of the Bible, Abingdon Press, New York 1962, IV/
535).
Bkz.
I. Krallar 6: 1, 37; II. Tarihler 3: 1.
I.
Krallar kitabında verilen bu tarih, Mısır’dan çıkış ile ilgili verilen diğer
kaynaklardaki bilgilerle çelişmektedir (Bkz. Stinespring, 535). Ekrem
Sarıkçıoğlu, Mısır’dan çıkış tarihini M.Ö. 1224 yılları olarak ifade ederken
(Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Fakülte
Kitabevi, Genişletilmiş 4. Baskı, Isparta 2002, 253), Yusuf Besalel, “Yahudilik
Ansiklopedisi” (Yusuf Besalel, “Yetsiat Mitsrayim”, YA, Gözlem Gazetecilik
Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, III/786) ve “Yahudi Tarihi” adlı
eserlerinde, Mısır’dan çıkış tarihinin M.Ö. 1300’lü yıllar olduğunu
söylemektedir. Bu bilgiler ışığında, Süleyman’ın döneminin M.Ö. 960’lı yıllar
olduğunu düşünürsek, Mısır’dan çıkışın M.Ö. 1440 yılında görülür . Böyle bir
durumda verilen bilgiler arasında tutarsızlık olduğunu görebiliriz.
II.
Tarihler 2: 5.
I.
Tarihler 29: 1.
II.
Samuel 5: 11.
Samuel
Krauss, “Temple”, UJE, Ed. Isaac Landman, New York 1948, X/ 193.
Bkz.
I. Krallar 5: 8-9; II. Tarihler 2: 15.
Margolis-Alexander,
65.
II.
Tarihler 2: 16.
I.
Krallar 5: 10.
II.
Tarihler 2: 16.
Hollis-Brownrigg,
42.
Hollis-Brownrigg,
42.
I.
Krallar 5: 13-15.
II.
Tarihler 2: 17.
II.
Tarihler 2: 18.
I.
Krallar 5: 13-16; II. Tarihler 2: 17.
II.
Tarihler 2: 13 ve 4: 16’da, Hiram’ın adı “Huram-avi” olarak zikredilmiştir.
I.
Krallar 7: 13-14.
I:
Krallar 10: 22; II: Tarihler 9: 21.
Stinespring,
542.
I.
Krallar 6: 7.
Yigael
Yadin, “Temple, Structure”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing
House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV/ 951.
Alexander
Kristianpoller, “Temple in Talmud and Midrash”, UJE, Ed. Isaac Landman,
New York 1948, X/ 196.
Louis
Ginzberg, The Legends of the Jews, The Johns Hopkins University Press,
Baltmora and London 1998, IV/ 155.
İbrani
takviminde sekizinci aydır. Miladi takvimde ekim-kasım aylarına denk
gelmektedir.
Bkz.
Resim 4.
Yadin,
946.
Tam
olarak yedi yıl altı ay olduğu düşünülmektedir (Hollis-Brownrigg, 42).
I.
Krallar 6: 38.
Mabed
bölgesinin güneyi, tepenin etrafında bulunan sıralı evler Kral’ın evi, sarayı
veya devlet binaları olarak zikredilmektedir. Sarayın, birden fazla binadan
müteşekkil olduğu rivayet edilmektedir. Süleyman’ın Mısırlı karısının oturduğu
ve özellikle onun için bina edilen köşkü olduğu, sarayın avlusundan Adalet
Salonuna ve Lübnan Orman Evinin bulunduğu başka bir bölüme geçilebildiği nakledilmektedir.
Bir sonraki yapının ise iki kattan oluştuğu düşünülmektedir. Alt katın,
kendisine bir orman görüntüsü veren kırk beş tane sedir sütunu bulunduğu, büyük
salonun, İsrail’in önde gelenleri için toplantı odası olarak hizmet ettiği
bildirilmektedir. Üst katın ise cephanelik olarak kullanıldığı nakledilmektedir
(Margolis-Alexander, 65).
Stinespring,
537; Margolis-Alexander, 65; II. Tarihler 8: 2’de, Süleyman’ın Mabed ile kendi
sarayını 20 yılda bitirdiği yazmaktadır.
J.
Maxwell Miller, John H. Hayes, A History of Ancient Israel and Judah,
The Westminster Press, Philadelphia 1986, 203.
Stinespring,
534.
Yadin,
946.
Miller-Hayes,
203.
J.
Quellette, “Temple of Solomon”, The Intrepter’s Dictionary of the Bible,
Supplementary Volume, 8. Baskı, Abingdon Press, Nashville 1998, 872.
Keruvların,
yarı hayvan yarı insan şeklindeki heykeller olduğu ifade edilmektedir.
Miller-Hayes,
203.
Yadin,
946-947
Bkz.
I. Krallar 8. bab.
Yadin,
947.
Stinespring,
534.
Quellette,
872.
Bkz.
http://www.templemount.org/theories.html (S. G. 13
Mayıs 2004)
Miller-Hayes,
202.
Stinespring,
542
I.
Krallar 6: 2. Bunlar Mabed’in iç ölçüleridir. Kitab-ı Mukaddes’te, Mabed’in
ebatları için “Kubit” ölçüsü kullanılmıştır. Kubit, insan bedeninden
esinlenilerek oluşturulmuş bir ölçü birimidir (Bkz. Stinespring, 535) ve
yaklaşık 45 cm. tekabül etmektedir (Besalel, “Bet Amikdaş”, I/109).
I.
Krallar 6: 1.
Miller-Hayes,
202.
Hezekiel
41: 13.
Tevrat’tın
Hezekiel kitabında verilen bilgiler, Hezekiel tarafından Süleyman Mabedi’nin
M.Ö. 586 yılında yıkılmasından sonra alınmıştır. Ancak Hezekiel’de verilen
bilgiler Krallar ve Tarihler kitabında geçen bilgilerden bazı noktalarda
ayrılmaktadır (Stinespring, 538).
Margolis-Alexander,
64.
Bkz.
Resim 8-9.
I.
Krallar 6: 16; 7: 50; 8: 6; II. Tarihler 3: 14.; Hezekiel 41: 4.
Güç,
Dinlerde..., 119; Stinespring, 536.
I.
Krallar 6: 16, 19, 27, 50; 8: 6;
Kaufmann,
568. Süleyman Mabedi’nin diğer mabedlerden ayıran en büyük özelliğinin,
Mabed’de hiçbir surette putun bulunmaması olduğu belirtilmektedir. Zaten,
Yahudiliğe göre Tanrı’nın varlığının kanıtı olarak her hangi bir nesneye de
ihtiyaç bulunmamaktadır. Çünkü, Yahudilikteki tanrı inancı hiçbir şekilde
sınırlandırılamaz. Bu nedenle Süleyman Mabedi’nin Tanrı’nın bizatihi kendisi
için yapılmadığı belirtilmektedir (Bkz. http://www.ldolphin.prg/solomon.html “S. G. 13
Mayıs 2004”).
I.
Krallar 6: 19.
I.
Krallar 6: 23.
http://www.ldolphin.prg/solomon.html (S. G. 13
Mayıs 2004). Ayrıca bkz. I. Krallar 27-30.
I.
Krallar 6: 16.
I.
Krallar 6: 20.
Yadin,
948.
Bu
duvarın çok ince bir bölme olduğu ifade edilmektedir. Zira, Tevrat’ta
belirtilen Mabed’in iç ölçüleri düşünüldüğünde, Kutsal Yer 40 kubit, Kutsallar
Kutsalı da 20 kubit uzunlukta olduğundan toplam 60 kubit eder. Eğer duvar, ince
değil de kalın olsaydı, o zaman Mabed’in toplam uzunluğu verilirken 60’dan daha
fazla bir rakamın zikredilmesi gerekirdi. Kenan ve Yunan mabedleriyle Tell
Tainet’taki mabedin bu görüşü desteklediği bildirilmektedir (Yadin, 948-949).
I.
Krallar 6: 16.
I.
Krallar 6: 29.
I.
Krallar 6: 20, 22, 30. Bkz. Resim 13.
Bu
çalışma esnasında başvurulan Kitab-ı Mukaddes’te, ilgili cümlelerde geçen
“zeytin ağacı” yerine “iğde ağacı” ifadesi kullanılmıştır.
I.
Krallar 6: 31-32.
I.
Kralalr 7: 50
Yadin,
948.
Bkz.
II. Tarihler 3: 14.
Stinespring,
538.
Elimizdeki
Kitab-ı Mukaddes’te “zeytin ağacı” yerine “iğde ağacı” ifadesi kullanılmıştır.
Asur
dilinde yakın olmak anlamına gelen “Kirubu” kelimesinden türeyen keruv
kelimesinin (İbranice çoğulu keruvim), tanıdık, özel hizmetçi, koruyucu, kralın
nedimi gibi anlamlara geldiği ifade edilmektedir. Bu kelimenin çoğunlukla,
Tanrı’nın heybetinin çok yakınında bulunan ve ona her an hizmet eden manevi
varlıklar için kullanıldığı belirtilmektedir. Bu yüzden, keruvun, meleğe benzeyen
manevi varlık anlamına geldiği söylenmektedir (Bkz. http://www.newadvent.org/cathen/03646c.htm). Son dönem
Kitab-ı Mukades zamanında keruvların, Tanrıyla ilişkili olan meleğe benzeyen
bir varlık olarak değerlendirildiği düşünülmektedir. ilk İbrani gelenekte
keruvlar, Aden Bahçesi’nin koruyucuları olarak görülmektedir (Tekvin 3: 24).
Hem Musa zamanında yapılan Buluşma Çadırında (Mişkan) hem de Süleyman’ın
yaptığı Mabed’de dekorasyon unsurları olarak kullanılan keruv heykellerinin
(Çıkış 26: 1, 31; 36: 8, 35; I. Krallar 7: 29, 36; Hezekel 41: 18-20, 25; II.
Tarihler 3: 7, 14.), özellikle Ahit Sandığı’nın üzerinde kanatlarını açmış bir
şekilde bulunduğu bildirilmektedir (Çıkış 25: 18-22; 37: 7-9; I Krallar 6:
23-35; 8: 6-7; I. Tarihler 28: 18; II. Tarihler 3: 10-13; 5: 7-8). Tanrı’nın
keruvların arasında oturduğunu söyleyen cümlelerin yayında (I. Samuel 4: 4; II.
Samuel 6: 2; I. Tarihler 13: 6; II. Krallar 19: 15; Yeşaya 37: 16; Mezmurlar
80: 2; 99: 1). Tanrı’nın Musa’yla keruvların arasında konuştuğunu ifade eden
cümleler de bulunmaktadır (Çıkış 25: 22; Sayılar 7: 89; ayrıca bkz. Sheldon H.
Blank, “Cheub”, UJE, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., Ed. Isaac
Landman, New York 1948, III/ 132). Keruvlar Hezekiel’in vizyonunda, Tanrı’nın
tahtını taşıyan canlı varlıklar olarak görülmektedir (Hezekiel 10: 1-20). Yine
Hezekiel’in tarifinden, keruvların birleşik figürlerden meydana geldiğini,
doğadaki hiçbir objeye benzemediğini, birkaç hayvanın değişik özelliklerine
sahip suni heykeller olduğu anlaşılmaktadır (Bkz. Hezekiel 1: 1-28; 10: 1-22;
41: 1819). Çeşitli keruv örnekleri için bkz. Resim 10.
W.
Muss Arnolt, “Cherub, Critical View”, JE, Funk and Wagnalls Company, New
York and London 1901, I/ 14.
Blank,
133.
I.
Krallar 6: 23-28.
II.Tarihler
3: 13.
II.
Tarihler 5: 7-8; I. Krallar 8: 6-7. I. Samuel 4:4’den anladığımıza göre Ahit
Sandığı, Süleyman Mabedi’ne getirilmeden önce de keruvların altında
bulunuyordu.
Hollis-Brownrigg,
41; Yadin, 950.
Alalu,
200; Yadin, 950.
Louis
Ginzberg, “Cherub, The Cherubim of the Temple”, JE, Funk and Wagnalls
Company, New
York
and London 1901, I/ 14.
Bkz.
II. Samuel 6: 2; II. Krallar 19: 15; Mezmurlar 80: 1; 99: 1; İşaya 37: 16.
Bkz.
Çıkış 25: 22; Sayılar 7: 89.
Alalu,
202.
I.
Krallar 8: 8, 10.
Güç,
Dinlerde..., 119.
Bazı
kaynaklarda bu bölümün uzunluğu 60 kubit olarak ifade edilmektedir. Muhtemelen,
bunu
Yadin,
948.
I.
Krallar 7: 50.
I.
Krallar 6: 34, 35.
Yadin,
948.
I.
Krallar 6: 29.
Yadin,
948.
I.
Krallar 6: 4.
Yahudiliğin,
ortaya çıkışından bu yana en önemli sembollerinden biri olan şamdan ilk olarak
Çıkış 25: 31-38’de tarif edilmiştir. Mişkan için de çok önemli olan şamdan üç
basamaktan yapılmış olup sembolik olarak anlamları bulunmaktadır. Bunlar, Tora,
Avoda ve Gemilut Hasadim’dir. Her Yahudinin gününün belli bir vaktini ayırmak
zorunda olduğu ve belli günlerde okunan Tora, bu yolda ilerleyenleri yaşamsal
noktada önemli yerlere taşıyacaktır. Avoda ise, Süleyman Mabedi’nde icra edilen
kurban ibadeti olup, Mabed’in yıkılmasından sonra bunun yerini dualar almıştır.
Gemilut Hasadim, insanların hastaları ziyaret etmesi, yaşlılara ilgi
göstermesi, yoksullara yardım etmesi iyi davranışları kapsamaktadır. Bu üç
davranışı yerine getiren Yahudiler, şamdanın manevi ışığıyla aydınlanacaktır
(Yusuf Besalel, “Menora”, YA, İstanbul 2001, II/ 394). Bu şamdanlar Musa
zamanında Harun tarafından sabah ve akşam vakitlerinde olmak üzere günde iki
defa yakılırken (bkz. Çıkış 30: 7, 8) sonradan sadece sabahları yakılmıştır (R.
J. Zwi Werblowsky, Geoggrey Wigoden, “Temple”, The Encyclopedia of the
Jewish Religion, New York 1986, 379).
I.
Krallar 7: 49; II. Tarihler 4:7.
II.
Tarihler 4: 8. Mişkan’da da bulunan bu masanın üzerine, Tevrat’ta geçen
ifadelere göre (Çıkış 25: 23-30; Levililer 24: 5-9, Sayılar 4: 7) 12 ekmek konulurdu.
Dilimlerin sayısının 12 olmasındaki hikmetin İsrail oğullarının 12 kabile
olması gösterilmektedir. İnce undan pişirilen on iki ekmeğin her birinin
yaklaşık 2,6 kg olması gerektiği ifade edilmektedir. Bunlar, ekmek masasının
üzerine altışar olmak üzere iki sıra halinde dizildiği nakledilmektedir. Bu
ekmeklerin her Şabat günü (Cumartesi) aksatılmadan, İsrail halkı adına sonsuza
dek sürecek bir antlaşma olarak Tanrı’nın huzurunu temsilen masanın üzerine
konulması gerektiği belirtilmektedir. Bu ekmeklerin daha sonra Harun’un
soyundan gelen kahinler tarafından yenildiği söylenmektedir (Bkz. Levililer 24:
5-9).
Yadin,
949.
Tanrı’nın
Musa’ya emri gereğince, dört adet güzel kokulu baharatın (kara günnük, onika,
kasnı ve saf günnük) aynı ölçüde, usta bir işçilik kullanılarak karıştırması
yoluyla elde edilen hoş bir kokudur. Sadece Mabed’de kullanılması gereken bu
buhurun özel olarak kullanılması yasaklanmıştır (Bkz. Çıkış 30: 34-38).
Safrai
Samuel, Michael Avi-Yonah, “Temple, Second Temple, Structure”, EJD,
Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Ed. Celil Roth vd., Jerusalem 1978, XV/
969.
Yadin,
948.
II.
Tarihler 3: 4; I.
I.
Krallar 6: 3.
II.
Tarihler 3: 4.
Yadin,
948.
Stinespring,
538.
Yadin,
948.
I.
Krallar 7: 15-16; Yeremya 52: 21-22. Elimizdeki kaynaklar sütunları,
başlıklarıyla beraber 23 kubit olarak vermektedir. Ancak, II. Tarihler 3: 15, sadece
sütunların her birinin uzunluğunun 35 kubit olduğunu belirtmektedir.
Stinespring,
536.
Stinespring,
536.
Güç,
Dinlerde..., 119.
II.
Tarihler 3: 17; I. Krallar 7: 21.
Miller-Hayes,
203.
Yadin,
950.
Bkz.
Renan Mengü, Süleyman Mabedi, İstanbul 2002, 68.
Krauss,
bu sütunların, sundurmayı taşımadığını, yapıdan bağımsız olduğunu söylemektedir
(Krauss, 94; ayrıca bkz. Miller-Hayes, 203).
Yadin,
950; ayrıca bkz. Philip Birnbaum, “Temple”, Encyclopedia of Jewish Concepts,
Hebrew Publishing Company, New York 1991, 80.
Bkz.
Çıkış 13: 21; Nehemya 9: 12, 19.
Birnbaum,
80.
Alalu,
209-210.
Alalu,
210.
I.
Krallar 6: 5; 6: 10;.“...Onları RAB’Bin Tapınağı’nın odalarından birine
götürüp şarap içir. ”(Yeremya 35: 2).
Stinespring,
536.
I.
Krallar 6: 6.
I.
Krallar 6: 10.
I.
Krallar 6: 6.
Alalu,
200.
Yadin,
949; bkz. I. Krallar 6: 8.
Stinespring,
536.
Krauss,
194.
Margolis-Alexander,
64; I. Krallar 7: 51; II: Tarihler 5: 1; http://www.ldolphin.org/solomon.html (S. G. 13
Mayıs 2004).
Margolis-Alexander,
64.
II.
Tarihler 4: 1.
Maimonides,
12.
Çıkış:
20: 26.
Ayrıca
bkz. I. Krallar 8: 64; 9: 25.
Margolis-Alexander,
64; ayrıca bkz. Yeremya 19: 14; 26: 2.
I.
Krallar 7: 39; II. Tarihler 4: 10.
II.
Tarihler 4: 6; Kahinlerin yıkanması için yapıldığı söylenen bu havuzun fonksiyonu
hakkında bir çok yorumcu şüphe etmektedir. Bazı yorumcuların tercih ettiği
görüş, bu havuzun kozmik önem olarak nitelendirilen, sadece suyun temizleme
gücünü değil aynı zamanda hayatın bütününün ve verimliliğin kendisinden çıktığı
düşünülen tarih öncesi okyanusu sembolize ettiğidir. Bu görüşün hem Mezopotamya
hem de Kenan kültürleriyle uyum içinde olduğu ifade edilmektedir. Bu yapı için
“Havuz” (Sea) isminin kullanılmasının da bu görüşü desteklediği
belirtilmektedir (Stinesring, 538).
II.
Tarihler 4: 2.
II.
Tarihler 4: 3’de, “Havuzun dışı boğa kabartmalarıyla kuşatılmıştı. Her
arşında (yaklaşık 45 cm) onar tane olan bu kabartmalar iki sıra
halindeydi ve gövdeyle birlikte dökülmüştü” ifadesi geçmektedir.
I.
Krallar 7: 23-25.
Yadin,
950.
I.
Krallar 7: 26.
Yaklaşık
44000 lt.
Yadin,
950.
I.
Krallar 7: 27-37.
Stinespring,
538.
I.
Krallar 7: 39.
Özen,
66.
http://www.mishkanministries.org/Architectural_Models_KST.htm (S. G. 16
Mayıs 2004)
Besalel,
on bat olduğunu ifade etmektedir (Besalel, “Bet Amikdaş”, I/114).
Kırk
bat yaklaşık 880 litreye tekabül etmektedir.
II.
Tarihler 4: 6.
I.
Krallar 7: 45-50; II. Tarihler 4: 19-22.
II.
Tarihler 5: 1; I. Krallar 7: 51.
Margolis-Alexander,
65.
II.
Tarihler 7: 9; I. Krallar 8: 65.
Miladi
takvime göre Eylül-Ekim aylarına denk gelir.
I.
Krallar 8: 1-6; II. Tarihler 5: 2-5.
Shaye
J. D. Cohen, “The Temple and the Sinagogue”, The Cambridge History of
Judaism, Ed. William Horbury, W.D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge
University Press, Cambridge 2001, III/ 308.
I.
Krallar 8: 10; II. Tarihler 5: 11-13.
I.
Krallar 8: 11; II. Tarihler 5: 14.
I.
Krallar 8: 5, 62.
I.
Krallar 8: 12-21; ayrıca bkz. II. Tarihler 6: 1-11.
Bkz.
I. Krallar 8: 22-61. Bu duadaki ana konu, sıkıntıya düşen insanların Süleyman
Mabedi’ne dönerek yaptıkları dualarının kabul olunmasının istenmesidir.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 308.
II.
Tarihler 7: 1-3.
II.
Tarihler 7: 10.
I.
Krallar 8: 62-66.
Yadin,
946.
Alalu,
202-203.
Yarovam’ın
yaptığı tapınağa bir boğa ve yedi koçla gelen herkesin kahin olabildiği
nakledilmiştir (II. Tarihler 13: 9); ayrıca bkz. II. Tarihler11: 15; I. Krallar
13: 33.
I.
Krallar 12: 26-33.
Besalel,
“Bet Amikdaş”, I /110; Dinlerde Mabed ve İbadet adlı eserde Yerovam’ın bu
çalışmalarına rağmen Süleyman Mabedi’nin İsrailoğulları için dini merkez olma
özelliğini koruduğu ifade edilmektedir (Güç, Dinlerde..., 124.).
I.
Krallar 14: 25-26; II. Tarihler 12: 9.
Asa,
kendisinden önce gelen Yahuda krallarından farklı olarak putlara tapmamış,
Tanrı’nın da takdirini kazanacak şekilde atası Davud’un yolundan gitmiştir (I.
Krallar 15: 11-12; II. Tarihler 14: 2-5).
I.
Krallar 15: 18-20; II. Tarihler 16: 2-4.
Bkz.
II. Tarihler 21: 6-11.
Bkz.
II. Tarihler 24. bab; II. Krallar 12: 4 vd.
Bkz.
II. Tarihler 24: 17-24.
II.
Krallar 12: 17-18.
Bkz.
II. Krallar 14: 1-14; II: Tarihler 25: 17-24.
Bkz.
II. Krallar 15: 35; II. Tarihler 27: 3.
II.
Krallar 16: 8; II. Tarihler 28: 21.
II.
Krallar 16: 17.
II.
Tarihler 28: 24-24.
Bkz.
II. Tarihler 29, 30 ve 31. bablar.
Yehoshua
M. Grintz, “Temple”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House
Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV/ 945.
II.
Krallar 18: 15-16; Hizkiya, aslında Tanrı’nın takdirini kazanan bir kral
olmuştur. Çünkü Hizkiya, kendisinden önceki kralların Süleyman Mabedi’nde
yaptıkları Yahudiliğe aykırı durumları ortadan kaldırmıştır. Hizkiya,
Yahudiliğe aykırı olan alışıla gelmiş tapınma yerlerini, dikili taşları ve bazı
putları parçalatmıştır. Bunun yanında, Yahudilerin kendisi için buhur
yaktıkları ve Musa tarafından yapılan, Nehuştan adındaki tunç yılanı da yok
etmiştir. Ancak krallığına yapılan saldırıları önleyebilmek için zamanla
Süleyman Mabedi’nin değerli eşyalarını almak zorunda kalmıştır (II. Krallar 18:
4; ayrıca bkz. II. Tarihler 29. bab).
Bkz.
II. Krallar 21: 3-9; II. Tarihler 33: 2-9.
Bkz.
II. Tarihler 33: 12-17.
II.
Tarihler 33: 21-25.
II.
Tarihler 35: 24-25.
Süleyman
Mabedi’ni yaptığı çalışmalarla eski saf haline getirmeye çalışan Yoşiya,
Tanrı’nın takdirini ve beğenisini kazanmış bir kral olarak
nitelendirilmektedir. Tevrat’ta kendisi için “Ne ondan önce ne de ondan
sonra onun gibi candan ve yürekten var gücüyle RAB ’be yönelen ve Musa’nın
yasasına uyan bir kral çıkı. ” denilmektedir (II. Krallar 23: 25).
Bkz.
II. Krallar 22: 3 vd; II. Tarihler 34: 8 vd.
Yeremya
7: 31; 19: 5.
Bkz.
II. Krallar 23: 4-15.
II.
Krallar 23: 24.
Jacob
A. Agus, “Judaism”, Historical Atlas of the Religions of the World, Ed.
Isma’il Râgî Fârûqî, Macmillan Publishing Co., New York 1974, 141.
Aşırı
derecede kazanma hırsı olan Yehoyakim, idaresini baskı ve zorbalık ile
yürütmüştür. Bu nedenle Tanrı’nın kesinlikle merhamet etmediği bir insan
olmuştur (Yeremya 22: 13-19); Kral Yehoyakim, aynı zamanda Tanrı’dan aldığı
vahyi kendisine bildirmek isteyen Uriya peygamberi öldürerek ne kadar zalim bir
insan olduğunu göstermiştir (Yeremya 26: 20-23).
Yehoyakin
de babası Yehoyakim gibi Tanrı’nın nefretini ve kızgınlığını kazanmış bir kral
olarak belirtilmektedir. Tanrı, gözünde hiçbir değer ifade etmeyen Yehoyakin
için, sağ elimdeki mühür yüzüğü olsa da düşünmeden atabileceğim bir insan
demektedir (Yeremya 22: 24-30).
Werblowsky-Wigoden,
378.
Margolis-Marx,
109; Yeremya 7: 4.
“Atalarınızın
Mısır’dan çıktığı günden bu yana, size her gün defalarca peygamber kullarımı
gönderdim. ” (Yeremya 7:
25).
Werblowsky-Wigoden,
378; ayrıca bkz. “... Siyon tarla gibi sürülecek, Taş yığınına dönecek
Yeruşalim (Kudüs), Tapınağın kurulduğu dağ Çalılarla kaplanacak.” (Yeremya
26: 18).
Yeremya
1: 17.
“Yaptıkları
kötülükten ötürü Halkımın cezasını bildireceğim: Beni bıraktılar, Başka ilahlara
buhur yakıp Elleri ile yaptıklarına tapındılar. ”
(Yeremya 1: 16).
“
‘İsrail ve Yahuda halkı bana sürekli ihanet etti ’ diyor RAB.” (Yeremya
5: 11).
“
‘Halkım akılsızıdır, Beni tanımıyor. Aptal çocuklardır, Akılları yok.
Kötülük etmeyi iyi bilir, İyilik etmeyi bilmezler’ diyor RAB” (Yeremya 4:
22); ayrıca bkz. Hezekiel 16: 58; 23: 35; Yahudilerin ensest ilişki de dahil
olmak üzere yaptıkları ahlaksızlıkların oldukça ileri boyutta olduğu
nakledilmektedir (Hezekiel 22: 9-12; 33: 26; Yeşaya 1: 23).
Bkz.
Yeremya 17: 20-27; Hezekiel 22: 8, 26; 23: 38-39.
Bkz.
Yeremya 19: 4; 25: 23; Hezekiel 11: 6; 22: 3, 6, 27; 23: 37; 33: 25.
Bkz.
Hezekiel 22: 30.
Yeremya
32: 32.
Yeremya
16: 10-13.
Yeşaya
48: 9.
Yeremya
8: 19.
Yeşaya
10: 11.
Yeremya
3: 14; Yeşaya 54: 5.
Yeremya
3: 1-2; “...(Dönek İsrail) Her yüksek tepenin üzerine, her bol yapraklı
ağacın altına gidip fahişelik etti. Bütün bunları yaptıktan sonra bana geri
döneceğini düşündüm, ama dönmedi. Hain kızkardeşi Yahuda da gördü bunları.
Fahişeliği yüzünden dönek İsrail’i boşayıp ona boşanma belgesini verdiğim
halde, kızkardeşi hain Yahuda ’nın hiç korkmadığını, gidip fahişelik ettiğini
gördüm. Hiç umursamadan fahişeliğiyle ülkeyi kirletti; taşla ağaçla zina etti.
” (Yeremya 3: 6-9); ayrıca bkz. Hezekıel 16: 15-18, 20-22; 23: 37, 43-44.
Yeremya
2: 20-23.; Yahudilerin putperestlik uygulamaları ile ilgili olarak ayrıca bkz.
Yeremya 2: 5, 8, 11, 35, 27, 29; 3: 13; 16: 18; 20-21; 17: 2.; 18: 15.; 19: 4;
Hezekiel 8: 16; 16: 26, 28-29, 3536; 22: 29-30. Yeşaya 2:8.; 44: 9-20; ayrıca
Tanrı Yahudilerin fahişeliğini normal fahişelikten daha küçük görmektedir
(Hezekiel 16: 31-34); Bunların yanında Tanrı Yahudilere zina eden kadına
verilen cezayı vereceğini ve böylece kıskançlığının dineceğini söylemektedir
(Hezekiel 16: 38-41); Tanrı Yahudilerin bu uygulamasını ifade etmek için
Hezekiel kitabında geçen bir örnek vermektedir (Hezekiel 23: 1-22).
Yeremya
32: 34; Hezekiel 8: 6; Bu dönemde Süleyman Mabedi’nin neredeyse hiç değeri
kalmamıştır. Hezekiel kitabında Yahudilerin Süleyman Mabedi’nde yaptıkları
anlatılırken şöyle denilmektedir: “...Tapınağın girişinde, eyvanla sunak
arasında yirmi beş kadar adam vardı. Sırtlarını RAB ’bin Tapınağı ’na,
yüzlerini doğuya dönmüş, güneşe tapınıyorlardı. ” (Hezekiel 8: 16; 23:
38-39).
Hezekiel
8: 9.
Bkz.
Hezekiel 44: 10-14
Hezekiel
44: 7-8.
Hezekiel
16: 25; Tevrat’ta bu yerler mecazi anlamda “Fuhuş Yuvaları” olarak
nitelendirilmektedir (Hezekiel 16: 24, 31).
“
Bana yüzlerini değil sırtlarını çevirdiler... ” (Yeremya 32: 33); ayrıca
bkz. Yeremya 9: 13.
Yeremya
4: 17.
Yeremya
1: 16.
Bkz.
Yeremya 2: 32.
Bkz.
Yeremya 5: 24.
Yeremya
5: 23; Hezekiel 2: 7; 12: 2, 9; Yeşaya 30: 9; 48: 8; 65: 2.
Yeremya
6: 6; Hezekiel 8: 17; 12: 19, 25.
Yeremya
5: 26-29; ayrıca bkz. Yeremya 2: 7, 30, 33, 34; 5: 1, 7, 8; 9: 2-5, 8; 22: 3.;
23: 13-14.
Yeşaya
10: 1-2.
Hezekiel
22: 7; ayrıca bkz. Hezekiel 22: 29; Yeşaya 3: 14-15.
Yeşaya
65: 4.
Bkz.
Yeremya 8: 9-12; Yeremya 6: 13.
Yeremya’nın
Mersiyeleri 4: 13.
Yeremya
23: 11.
Bkz.
Yeremya 20: 1-3; Yahudi tarihine baktığımızda, Yahudilerin kendilerine Tanrı
tarafından gönderilen peygamberleri dövmenin ötesinde öldürdüklerini kutsal
kitapları Tevrat söylemektedir (Nehemya 9: 26).
Bkz.
Yeremya 23: 9, 40; Yeşaya’nın da Yahuda Kralı Manaşşe tarafından öldürüldüğü
düşünülmektedir (Yusuf Besalel, “İşaya”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve
Yayın A.Ş., İstanbul 2002, I/ 267).
“Eğer
yaşantınızı ve uygulamalarınızı gerçekten düzeltir, birbirinize karşı adil
davranır, yabancıya, dula haksızlık etmez, burada suçsuz kanı akıtmaz, sizi
yıkıma götüren başka ilahların ardınca gitmezseniz, burada sonsuza dek
atalarınıza vermiş olduğum ülkede kalmanızı sağlarım. Ne var ki, sizler işe
yaramaz aldatıcı sözlere güveniyorsunuz'”
(Yeremya 7: 5-8); ayrıca bkz. Yeremya 3: 22; 4: 1-2, 4, 14; 7: 3; 25: 6.
“...Onları
defalarca uyarmama karşın dinlemediler, yola gelmediler. ”
(Yeremya 32: 33).
Yeremya
6: 8.
Yeremya
6: 10.
Tanrı,
Yahudilerin yaptıklarına o kadar çok kızmıştır ki, ceza olarak neler yapacağını
anlatırken insanın gözünde kıyamet sahnesi canlanmaktadır. Burada Tanrı’nın
kızgınlığının daha iyi anlaşılması için Tevrat’ta geçen bazı cümleleri örnek
olarak veriyoruz. “Felaket felaketi izliyor, bütün ülke viran oldu. Bir anda
çadırlarım, perdelerim yok oldu.” (Yeremya 4: 20); “Ürününü,
yiyeceklerini tüketecek, Oğullarını, kızlarını öldürecekler; Davarlarını,
sığırlarını, Asmalarının, incir ağaçlarının meyvesini yiyecek, Güvendiğin surlu
kentlerini yerle bir edecekler”. (Yeremya 5: 17); “...Bu halka pelinotu
yedirecek, zehirli su içireceğim. Onları kendilerinin de atalarının da
tanımadığı ulusların arasına dağıtacak, tümünü yok edene dek peşlerine kılıcı
salacağım ” (Yeremya 9:15-16); “Ölüm pencerelerimize tırmandı,
Kalelerimize girdi; Sokakları çocuksuz, Meydanları gençsiz bıraktı. Onlara de
ki: ‘RAB şöyle diyor: ‘İnsan cesetleri gübre gibi, biçicinin ardındaki demetler
gibi toprağa serilecek. Onları toplayacak kimse olmayacak. ” (Yeremya 9:
2122); “ Ölümcül hastalıklardan ölecekler. Onlar için yas tutulmayacak,
gömülmeyecekler. Cesetleri toprağın üzerinde gübre gibi kalacak. Kılıçla
kıtlıkla yok olacaklar; cesetleri yırtıcı kuşlara, yabanıl hayvanlara yem
olacak. ” (Yeremya 16: 4); ayrıca bkz. Yeremya 15: 1-9.
Yeremya
15: 14; 17: 4.
Yeremya
3: 20.
“...size
defalarca seslendim ama dinlemediniz; sizi çağırdım ama yanıt vermediniz'”
(Yeremya 7: 13); “...Bana dönün, huzur bulun, kurtulursunuz. Kaygılanmayın,
bana güvenin, güçlü olursunuz. Ama bunu yapmak istemiyorsunuz.” (Yeşaya 30:
15); ayrıca bkz. Yeremya 11: 7-8; 18: 11-12; Yeşaya 65: 12.
Yeremya
7: 12-15; Yahudi tarihine bakıldığında Kral Süleyman dan Mabed m M.O: 586
yılında yıkılmasına kadar geçen sürede Kral Süleyman da dahil olmak üzere
yaklaşık 21 kişinin Yahuda kralı olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır. Bu
kralların yarısından çoğu (yaklaşık 14 kişi) Tanrı’yı kızdıracak davranışlarda
bulunmuş, Süleyman Mabedi’nin dinsel değerini düşürücü faaliyetler içine
girmiştir (Bkz. Süleyman için I. Krallar 11. bab; Aviyam için I. Krallar 15: 3;
Yehoram için II. Tarihler 21: 6; Ahazya için II: Tarihler 22: 4-5; Yoaş için
II. Tarihler 24: 18; Amatsya için II. Tarihler 25: 14; Uzziya için II. Tarihler
26: 16; Ahaz için II.Tarihler 28: 2-4; Menaşşe için II. Krallar 21: 2-7 ve II.
Tarihler 33: 2-9; Amon için II. Tarihler 33: 22-24; Yeoahaz için II. Krallar
23: 32; Yehoyakim için II. Krallar 23: 37 ve II. Tarihler 36: 5; Yehoyakin için
II. Krallar 24: 9; Sidkiya için II. Krallar 24: 19 ve II. Tarihler 36: 12; II.
Tarihler kitabında geçen ifadeler Tanrı’nın ceza olarak genelde neler yaptığını
göstermektedir. II. Tarihler 29: 6-9’daki ifadeler şöyledir: “Atalarımız,
Tanrı ’ya ihanet ettiler. Tanrımız RAB ’bin gözünde kötü olanı yaprak O ’nu
bıraktılar. Yüzlerini RAB ’bin Konutu ’ndan (Süleyman Mabedi) ayırıp ona
sırt çevirdiler. Tapınağın eyvana açılan kapılarını kapattılar, kandilleri
sönmeye bıraktılar. Kutsal yerde İsrail’in Tanrısı’na buhur yakmadılar,
Yakmalık sunu da sunmadılar. Yahuda ve Yeruşalim (Kudüs) halkı bu yüzden
RAB ’bin öfkesine uğradı. Gözlerinizle gördüğünüz gibi, RAB ’bin onlara
yaptığı, başkalarını korkuya, dehşete düşürdü. Alay konusu oldular. İşte bu
yüzden babalarımız kılıçtan geçirildi; oğullarımız, kızlarımız, karılarımız
tutsak alındı. ” Başka örnekler için bkz. I. Krallar 14: 7-16; II. Tarihler
24: 17-25; II. Tarihler 28. bab; II. Krallar 21: 10-15; II. Tarihler 33: 2-11).
Bkz.
Yeremya 18: 1-5; ayrıca bkz. Yeşaya 64: 8.
Yeremya
27: 9; ayrıca bkz. Yeremya 27: 14-15.
“...Onları
göklerden duydun ve merhametinden ötürü defalarca kurtardın. ”
(Nehemya 9: 28, 26); ayrıca bkz. Nehemya 9: 17, 19,26, 31.
Yeremya
15: 6.
Yeremya
8: 18.
Yeremya
7: 29.
Yeremya
6: 19; ayrıca bkz. Yeremya 25: 7.
Yeremya
7: 14.
Yeremya
25: 9; Tanrı, Babil krallığını kendisiyle milletleri yok edeceği, krallıkları
ortadan kaldıracağı bir silah olarak görmüştür (Yeremya 51: 20).
“Bu
yüzden Egemen Rab diyor ki, “Buranın üzerine, insanın, hayvanın, kırdaki
ağaçların, toprağın ürününün üzerine kızgın öfkemi yağdıracağım. Yakıp yok
edecek her şeyi, sönmeyecek.”
(Yeremya 7: 20); ayrıca bkz. Yeremya 4: 7, 8, 18, 20, 22-31, 5: 17.
II.
Krallar 24: 1.
II.
Krallar 24: 6; Tevrat’ın II. Tarihler 36: 6’da Yehoyakim’in ölmeyip Babil’e
sürgüne gittiği ifade edilmesine karşın bazı yazarlar bunun tarihsel olmadığını
düşünmektedir (Bezalel Porten, “Exile, Babylonian”, EJD, Ed. Celil Roth
vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, VI/ 1037).
II.
Krallar 24: 10-12; W. O. E. Oesterley, A History of Israel, At The
Clarendon Press, Oxford 1932, II/ 29.
Süleyman
Mabedi’nin hazineleri, zaman zaman Yahudi düşmanlarınca ele geçirilmiştir.
Yahuda kralları, daha güçlü olan imparatorluklara haraç vermek için Süleyman
Mabedi’ni kullanmıştır. Aldıkları bu hazinelerin yerine daha az değerli olan
başka eşyalar koymuştur (Krauss, 94). Bu şekilde yok olmaya başlayan Mabed’in
hazinelerini sonunda Nabukednassar götürmüştür.
II.
Krallar 24: 13.
II.
Tarihler 36: 10; Yeremya 27: 16.
Porten,
“Exile...”, VI/ 1037.
Sürgünde
37 yıl kaldıktan sonra serbest bırakılmıştır (II. Krallar 25: 27-30; Yeremya
52: 31-34).
Yeremya
24: 1.; 29: 2.
II.
Krallar 24: 15-16’da yedi bin savaşçı ve bin zanaatçıyla demirciyi sürgüne
gönderdiği ifade edilmektedir. Bu ifadelere göre sürgüne giden Kudüs’deki yerli
halkın sayısı iki bindir.
II.
Krallar 24: 14.
II.
Krallar 24: 17; II. Tarihler 36: 10; Yeremya 37: 1; ayrıca bkz. Hezekiel 17:
13.
Margolis-Marx,
110.
M.Ö.
597 ile M.Ö: 586 yılları arasında 11 sene krallık yapmıştır (II. Tarihler 11).
II.
Tarihler 36: 13; Hezekiel 17: 13-14.
Sidkiya’nın
ettiği yemininde durmaması, Babil Krallığı ile olan antlaşmayı bozması,
Tanrı’nın uygun görmediği bir davranış olmuştur (Hezekiel 17: 15-16).
Margolis-Marx,
111; ayrıca bkz. Oesterley, 37.
II.
Tarihler 36: 13; ayrıca bkz. Hezekiel 17: 15, 16, 18, 19.
Yeremya,
Kudüs’ün tamamen yıkılması ve Yahuda Krallığı’nın ayakta kalabilmesi için Babil
Krallığı’na teslim olunması gerektiğini söylemiştir (Yeremya 27: 11, 12, 17).
Ancak o zamanki sahte peygamberler, Yeremya’nın sözlerinin asılsız olduğunu ve
hem Kudüs’de hem de Babil’de sürgünde bulunan Yahudiler arasında Babil
Krallığı’nın yıkılacağını ve Süleyman Mabedi’ne ait kutsal eşyaların geri getirileceğini
söylemiştir (Yeremya 28. bab). Sidkiya ise başlarda her ne kadar Yeremya ile
aynı fikri paylaşmış olsa da sonradan fikrini değiştirmiş ve Babil Kralına
isyan etmiştir (Oesterley, 25).
Yeremya
37: 3.
Bkz.
Yeremya 21: 2-10.
Bkz.
Oesterley, 33-34.
Oesterley,
35. Tam olarak Sidkiya’nın krallığının dokuzuncu yılının onuncu ayının onuncu
günü (II. Krallar 25: 1; Yeremya 52: 4).
Oesterley,
36.
II.
Krallar 25: 1-2; Yeremya 39: 1.
II:
Krallar 25: 3; Yeremya 52: 6.; Tanrı, Yeremya vasıtasıyla Yahudileri uyarırken,
onların bir kısmını kıtlık ile yok edeceğini söylemiştir (Yeremya 15: 2; 24:
10). Savaş sırasında baş gösteren kıtlıkla ilgili olarak bkz. Yeremya 37: 21;
38: 9; Hezekiel 5: 12, 16, 17; 6: 11, 12; 7: 15.
II.
Krallar 25: 3. Yeremya 52: 6.
Margolis-Marx,
111.
II.
Krallar 25: 4-5; Yeremya 39: 2-5; 52: 7-8.
II.
Krallar 25: 7; Yeremya 39: 6-7; 52: 10-11; Margolis-Marx, 112.
II.
Krallar 25: 13-15; II. Tarihler 36: 18; Yeremya 52: 17-19.
Margolis-Marx,
112; Oesterley, 37; II. Krallar 25: 8; Yeremya 52: 12.
II.
Krallar 25: 9; II. Tarihler 36: 19; Yeremya 39: 8; 52: 13-14.; Kudüs’ü
çevreleyen surların (Nehemya 1: 3) ve oradaki evlerin (Nehamya 7: 4) bu hali
Nehemya’nın Kudüs’e gelmesine kadar devam etmiştir.
II.
Krallar 25: 11, 12; Yeremya 39: 9-10.
Ninian
Smart, The World’s Religions, Cambridge University Press, London 1989,
209; Bu olay Yahudi Tarihinde “ikinci Babil Sürgünü” olarak geçmektedir
(Margolis-Marx, 112).
Yeremya
44: 2-3.
Bazı
kaynaklarda yanlış bilgi verilmekte ve Süleyman Mabedi’nin 410 yıl ayakta
kaldığı bildirilmektedir (Birnbaum, 79). M.Ö. 957 yılında yapılan Süleyman
Mabedi’nin M.Ö. 586 yılında yıkıldığı göz önüne alınırsa aradan geçen zamanın
371 yıl olduğu görülür.
Yeremya
32: 24.; 40: 2-3; II. Tarihler 36: 21.
Yehoshua
M. Grintz, “Temple, First Temple”, EJD, Keter Publishing House Jerusalem
Ltd., Ed. Celil Roth vd., Jerusalem 1978, XV/ 945.
Kristianpoller,
196.
Porten,
“Exile...”, VI/ 1038.
Yeremya
25: 3
Porten,
“Exile...”, VI/ 1038.
Bkz.
Yeremya 20: 4-5.
Bkz.
Yeremya 25: 11; 29: 10. Buradaki süre, muhtemelen Birinci Mabed’in
yıkılmasından ikinci Mabed’in yapılmasına kadar geçen süreyi ifade etmektedir.
Grintz,
“First Temple...”, XV/ 945.
Bkz.
Yeşaya 47. bab; Yeremya 51. bab.
Alalu,
202-203.
Grintz,
“First Temple...”, XV/ 946.
Porten,
“Exile...”, VI/ 1038.
Grintz,
“First Temple...”, XV/ 945.
Bkz.
Zekeriya 8: 19.
Bkz.
Stinespring, 550; Hollis-Brownrigg, 54.
Yahudi
tarihiyle ilgilenen araştırmacılar, yeniden inşa edilen bu Mabed’i “ikinci
Mabed” olarak nitelendirmekte ve Herod’un yaptığı Mabed’i de kapsayan sürgün
sonrası döneme “İkinci Mabed” dönemi demektedir. Bu durum, İkinci Mabed’in ne
kadar büyük bir öneme haiz olduğunu göstermektedir (Stinespring, 547).
Bkz.
Stinespring, 547; Krauss, 194.
Yeremya
31: 3.
“Yüce
merhametinden ötürü yok olmalarına izin vermedin. Onları terk etmedin. Çünkü
sen iyilik yapan, acıyan bir Tanrı ’sın. ”
(Nehemya 9: 31).
Yeremya
30: 22; 31: 1, 33; Hezekiel 11: 20; 36: 28; 37: 23, 27; 39: 28.
Yeremya
30: 14-15; Ayrıca bkz. Yeşaya 65: 6-7.
Yeşaya
60: 10.
Yeremya
30: 16, 20.
Yeremya
30: 3; 31: 16; Hezekiel 11: 17; 36: 8, 12, 24.
Bkz.
Hezekiel 43: 10-12; Ayrıca bkz. Yeşaya 60: 13.
Yeremya
31: 12; Hezekiel 36: 2-30; ayrıca bkz. Yeşaya 60: 17-18, 22; 61: 1-11; 62:
1-12; 65: 1725.
Tanrı’nın
sürgündeki Yahudilere nimetler bahşetmesi ve onları sürgünden kurtarması
Tanrı’nın Yahudilere olan sevgisinden kaynaklanmaktadır. Ancak Hezekiel
kitabında Tanrı’nın bu şekilde davranmasının sebebi olarak Yahudilerin
hatırından daha ziyade Tanrı’nın Yahudilerce kirletilen kutsal isminin tekrar
temizlenmesi (Hezekiel 36: 22-23) ve Kudüs’e dönüp rahatlığa kavuşunca
Yahudilerin önceden yaptıkları günahlarından dolayı utanmaları, yüzlerinin
kızarması (Hezekiel 36: 32) gösterilmektedir.
Yeşaya
60: 19-20; 66: 13-14.
Bazı
kaynaklarda ve Tevrat’ın İngilizce versiyonunda “Sirüs (Cyrus)” olarak
geçmektedir.
Besalel,
Yahudi Tarihi, 54.
Stinespring,
547.
Hollis-Brownrigg,
46.
Stinespring,
547.
Werblowsky-Wigoden,
378; ayrıca bkz. Ezra 6: 3-4; başka bir eserde Koreş’in bu fermanının sadece
Süleyman Mabedi’nin yapılması için yayınlandığı, Yahudilerin Kudüs’e dönmeleri
için özel bir fermanın yayınlanmadığı ifade edilmektedir (Porten, “Exile...”,
VI/ 1039).
II.
Tarihler 36: 22, 23; ayrıca bkz. Ezra 1: 1-3; Yeşaya 44: 24-28; 45: 1-5, 13.
Hollis-Brownrigg,
46; Besalel, Yahudi Tarihi, 56.
Mezmurlar
126: 1-2.
Ezra
6: 3-4.
Ezra
1: 3, 4.
Ezra
1: 6.
Sayım
sonucuna göre, 30 altın leğen, 1000 gümüş leğen, 29 tas, 30 altın tas,
birbirinin benzeri 410 gümüş tas ve 1000 parça değişik kap vardı (Ezra 1: 9,
10).
Ezra
1: 7, 8; ayrıca bkz. Ezra 6: 5; Burada verilen bilgiler II. Krallar 24: 13’de
verilen bilgilerle çelişmektedir. Çünkü II. Krallar kitabında Süleyman Mabedi’ne
ait olan kapların hepsini Nebukadnessar parçalamıştır. Dolayısıyla Koreş’in
Nebukadnessar’ın aldığı kapları sürgünden dönen Yahudilere verdiği yönündeki
bilginin tutarsız olduğu belirtilmektedir (Oesterley, 78). Bunun yanında Daniel
5: 2, 3, 23’de Süleyman Mabedi’ne ait olan kapların Babil krallarınca
kullanıldığının ifade edilmesi de bu tutarsızlığı desteklemektedir.
Ezra
2: 68-69.
Matthews,
156, 157. Babil sürgününden dönen halkın 42 360 kişi olduğu belirtilmektedir
(Ezra 2: 64).
Adolphe
Lods, The Prophets and the Rise of Judaism, Routledge, Çev. S. H. Hooke,
London, New York 1996, 266; Bir düşünceye göre, Süleyman Mabedi, Nebukadnessar’ın
saldırısında tamamen
yok
olmamış, yıkık halde de olsa varlığını devam ettirmiştir. Kudüs’te kalan
kahinler de yıkık durumda olan bu Mabed’de kurban ibadetini devam ettirmiştir.
Daha geniş bilgi için bkz. Oesterley, 89-94.
Ezra
3: 8; Çeşitli kaynaklarda iki Mabed arasında geçen zamanın 50 (Bkz. Birnbaum,
79.) ve 70 (Bkz. Alalu, 203.) yıl olduğu bildirilmektedir. Bu farklılığın
sebebi, 50 yıl diyenlerin, sürgünden döndükten iki yıl sonra Mabed’i yapmaya
başlamalarını temel almasıdır. 70 yıl diyenlerin ise Darius’un ikinci yılında
tekrar başlanan Mabed inşasını, temel aldıklarını düşünmekteyiz.
Ezra
3: 7.
·
466
Başka
bir eserde, burada zikredilen insanların ağlamasının sevinçten daha ziyade
üzüntüden
olduğu,
çünkü Tanrı’nın ikinci Mabed’i, Birinci Mabed’de olduğu gibi kutsal bulut (Bkz.
I. Krallar
8:
10; II. Tairhler 5: 11-13) veya kutsal ateşle (Bk. II. Tarihler 7: 1)
kutsamadığı iddia edilmiştir (Cohen, “The Temple...”, III/ 308).
Ezra
3: 10-13.
“RAB
şöyle diyor: ‘Bu kent viran olmuş, insansız, hayvansız kalmış diyorsunuz. Ne
var ki, terk edilmiş, insansız, hayvansız Yahuda kentlerinde, Yeruşalim (Kudüs)
sokaklarında sevinç ve neşe
(Yeremya
33: 10-11).
Bezalel
Porten, “Temple, Second Temple, History”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter
Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV/ 955.
Samirilerin
bu projede yer almak istemelerinin bir başka sebebi olarak, Samirilerin Babil
sürgününden dönen Yahudilerin kendi otoriterleri için bir tehdit olacağını
düşündükleri zikredilmektedir (Matthews, 157, 170).
Pers
Kralı Koreş’in (Ölümü M.Ö. 530) ölümünden sonra gelen krallardır.
Bkz.
Porten, “History...”, XV/ 956; daha geniş bilgi için bkz. Ezra 4., 5. ve 6.
bablar.
Ezra
4: 21.
·
475
Lods, 186.
·
476
Lods,
266. Ezra 5: 16’da belirtildiğine göre Şeşbassar’ın Süleyman Mabedi’nin
temelini attığı günden Mabed’in yeniden kurulmasına kadar geçen zaman zarfında
yapım işlerinin sürdüğü ifade
edilmektedir
ki, bu durum Ezra 4: 24’le tezat teşkil etmektedir. Ayrıca bkz. Oesterley, 89.
Hagay
1: 2, 3.
Hagay
1: 5, 6; ayrıca bkz. Hagay 2: 15-19.
Hagay
1: 9.
Hagay
1: 7, 8.
Hagay
1: 12.
Hagay
2: 3.
Porten,
“History...”, XV/ 956; ayrıca bkz. Hagay 1: 15; Mabed’in yapıldığı tarihle
ilgili Hagay
Ezra
6: 8-11.
Bazı
kaynaklarda bu Mabed’in yapımının dört yıl sürdüğü rivayet edilmektedir
(Krauss, 194.); Ancak Mabed’in yeniden yapımına başlama ve bitiş tarihlerine
bakılırsa bu sürenin yaklaşık 4,5 yıl olduğu görülecektir.
Ezra
6: 15; Hollis-Brownrigg, 47; Louis Jacobs, “Temple”, The Jewish Religion A
Companion, Oxford University Press, New York 1995, 541; Margolis, Mabed’in
yapımının bitiş tarihini Adar ayının 23. günü olarak söylemektedir
(Margolis-Marx, 121); Bazı kaynaklarda ise ikinci Mabed’in bitiş tarihi olarak
M.Ö. 516 yılı verilmektedir. Ancak Darius’un M.Ö. 522 yılında tahta geçtiğini (http://www.ldolphin.org/secondtmp.html “S. G. 13
Mayıs 2004) ve İkinci Mabed’in neredeyse 7 yıl sonra, Darius’un krallığını 6.
yılının Adar ayında (12.ay) bittiğini göz önüne alırsak İkinci Mabed’in bitiş
tarihi olarak M.Ö. 515 ‘in doğru olduğunu görürüz. Kullandığımız kaynaklardan Encyclopedia
Judaica adlı eser de bu tarihi benimsemektedir (Porten, “Exile...”, VI/
1041).
Ezra
6:17. Burada kesilen kurbanların, Birinci Mabed’in adanması esnasında kesilen
kurbanlarla
·
493
“Bu
tapınağın temelini Zerubbabil’in elleri attı, tapınağı tamamlayacak olan da
onun elleridir.. ”
(Zekeriya
4:9); ayrıca bkz. Hagay 2: 23; Zekeriya 4: 6.
·
494
Stinespring, 547.
·
495
Bkz. Miller-Hayes, 448.
Margolis-Marx,
120.
Alalu,
204.
Jakops,
“Temple”, 541.
Stinespring,
547.
Samuel-Yonah,
“Structure...”,
rağmen
hiçbir zaman Birinci Mabed’in ihtişamını yakalayamamıştır. Tanrı, Hagay
Peygamber aracılığıyla Yahudilere ‘“Yeni tapınağın (İkinci Mabed) görkemi,
öncekinden daha büyük olacak. Buraya esenlik vereceğim ” demesine rağmen
Tanrı’nın bu vaadi gerçekleşmemiştir (Hagay 2: 9).
Stinespring,
550.
Stinespring,
548.
ikinci
Mabed’de Ahit Sandığı’nın olmamasına rağmen Tanrı’nın inayetinin Mabed’i
dolduracağı (Hezekiel 44: 4) ve orada ikamet edeceği belirtilmiştir (Hezekiel
43:7); ayrıca bkz. Güç, Dinlerde..., 127.
Stinespring,
550; ayrıca bkz. Kenedy-Snaith, 964.
Besalel,
“Bet Amikdaş”, I/ 115.
Bkz.
Ezra 5: 8; 6: 4.
Bkz.
Ezra 1: 4; 3: 7.
Stinespring,
548.
Besalel
“Bet Amikdaş”, I/ 111.
Bkz.
Oesterley, 5.
Margolis-Marx,
116.
Matthews,
159-160. Babil sürgününden sonra, Pers Kralı’na Kudüs’e gitmek istediğini
söyleyen Nehemya, kralın yanında çalışmış (Nehemya 2: 1: 6.), kralın izni ve
kendi isteğiyle Yahuda’da on iki sene valilik yapmıştır (Nehemya 5: 14).
Bkz.
Matthews, 166-168.
Matthews,
169.
Hezekiel
36: 24-27.
“Şimdiyse
Tanrımız RAB bir an için bize acıdı. Sürgünden kurtulan bir azınlık bıraktı
bize. Kutsal yerinde sarsılmaz bir destek verdi. Gözlerimizi aydınlattı.
Köleliğimizden bize yenilenme fırsatı sağladı. Köle olduğumuz halde Tanrımız
bizi köle bırakmadı. Pers krallarının bize iyi davranmasını sağladı:
Tanrımız’ın Tapınağı’nı yeniden kurmak için bize yenilenme fırsatı verdi.
Yeruşalim ’de (Kudüs) ve
Yahuda ’da bize bir korunma duvarı verdi. ” (Ezra 9: 8-9).
Ezra
9: 1, 3; Sürgünden dönen Yahudilerin bu şekilde davranacakları Tanrı tarafından,
Yahudilerin sürgünde olduğu bir zamanda bildirilmiştir (Hezekiel 39: 26).
Hollis-Brownrigg,
46. Süleyman Mabedi kutsal olduğundan orada dini ritüelleri yerine getiren
kahinlerin de kutsal olmaları gerekiyordu. Kahinler, Yahudi ve bakire olan
kızlarla evlendikleri takdirde kutsallıklarını koruyabiliyorlardı. Bundan
dolayı kahinlerin dul kadınlarla ya da başka milletten bakire kızlarla
evlenmeleri yasaklanmıştır (Levililer 21: 14, 15). Ancak kahinler, eski kocası
kahin olan dul bir kadınla evlenebilirdi (Hezekiel 44: 22). Bununla birlikte,
sonradan Yahudi olan kadın, Yahudilikteki bütün haklardan yararlanabilmesine
rağmen yine de kahinlerle evlenemezdi (Yusuf Besalel, “Yahudilik Dinine
Geçmek”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, III/
761).
Bkz.
Ezra 7 ila 10. bablar.
“Ben,
Kral Artahşasta (Pers
Kralı), Fırat ’ın batı yakasındaki bölgenin bütün hazine görevlilerine
buyruk veriyorum: Gökler Tanrısı ’nın Yasası ’nın bilgini Kâhin Ezra ’nın
sizden her istediğini özenle yerine getirin. ” (Ezra 7: 21); ayrıca bkz.
Ezra 7: 11-26.
Ezra
7: 11.
Ezra
7: 10.
Bkz.
Nehemya 9. bab.
Ezra
10: 11.
Nehemya
10: 30.
Bkz.
Nehemya 10: 28-39.
Yahudiler,
Ezra’nın huzurunda yaptıkları antlaşmadan soran yine dinsel ve sosyal alanda
zafiyetler göstermiştir. Bunun üzerine Nehemya çalışmalarına tekrar başlamış ve
Yahudiliği eski saflığına kavuşturmuştur (Bkz. Nehemya 13. bab).
Besalel,“Bet
Amikdaş”, I/ 111.
Oesterley,
5.
Paul
Johnson, A History of The Jews, Harper & Row Publishers, New
York 1987, 87.
Hollis-Brownrigg,
48-49.
Besalel,“Bet
Amikdaş”, I/ 111.
Yehoshua
M. Grintz, “Temple, Second Temple, Hellenistic Period”, EJD, Keter
Publishing House Jerusalem Ltd., Ed. Celil Rotf vd., Jerusalem 1978, XV/ 958.
Grintz,
“Second...”, XV/ 958.
Alalu,
60.
Alalu,
204.
Hollis-Brownrigg,
48-49.
Ibranice
bir sözcük olan “Hanuka”nın, “ithaf etme, tahsis etme” anlamlarına geldiği
bildirilmektedir. Yahudilerin IV. Antiokhos Epiphanes’e karşı başlattıkları
mücadelenin zaferle neticelenmesi ve Süleyman Mabedi’nin bu zaferin akabinde
gerekli şekilde paganizm unsurlarından temizlenmesiyle Mabed’in yeniden ibadete
açılmasını kutlamak amacıyla ortaya çıkan ve Kislev ayının 25. günü başlayıp
sekiz gün boyunca kutlanan bayrama denilmektedir.
Bkz.
Johnson, 109.
Shaye
J. D. Cohen, “Roman Domination, The Jewish Revolt and the Destruction of the
Second Temple”, Ancient Israel, Ed. Hershel Shanks, Biblical Archaeology
Society, Washington D.C. 1999, 266.
Bkz.
Peter Richardson, Herod: King of the Jews and Friend of the Romans,
University of South Carolina Press, Columbia 1996, 240.
Hollis-Brownrigg,
48, 49.
Cohen,
“Roman...’, 267.
Johnson,
109.
Psikolojik
sorunları olan Herod, eşlerinden, çocuklarından ve yakın akrabalarından
bazılarını öldürmüştür. Hıristiyan literatüründe, Matta 2’de anlatılanlara göre
İsa’yı da öldürmeyi düşündüğü söylenen Herod için “masum katili” denilmektedir
(Cohen, “Roman...’, 269). Ayrıca bkz. Johnson, 109-110.
Alalu,
205; Herod, sadece Kudüs’de değil ülkenin diğer bölgelerinde de çok değişik çalışmalar
yapmıştır. Ülkeye yeni inşaat yöntemleri getiren Herod, ülkesinde benzeri
görülmemiş şehirler, kaleler, saraylar ve büyük bir liman yaptırmıştır.
Bunların içinde en dikkat çeken ise Filistin’de o zamana kadar yapılmamış
büyüklükte muhteşem bir eser olan Süleyman Mabedi kompleksi olmuştur. Herod’un
yaptırdığı bu abidelerin bir çoğu, kutsal olmaları ve büyük ebatlarından dolayı
günümüze kadar gelmiştir. Bu abidelerin incelenmesinin, diğer dönemlerle
kıyaslandığında Herod zamanı hakkında bizlere çok daha fazla bilgi verdiği
ifade edilmiştir (Magen Broshi, “The Archaeology of Palestine”, The
Cambridge History of Judaism, Ed. William Horbury, W. D. Davies, John
Sturdy, Cambridge University Press, 2. Baskı, Cambirdge 2001, III/ 1). Ayrıca
bkz. Johnson, 112-113.
Cohen,
“Roman...’, 270; Richardson, 247.
F.
E. Peters, Judaism, Christianity, and İslam, Princeton University Press,
Princeton, New Jersey 1990, 93.
Başka
bir eserde Mabed’in yapım tarihi olarak M.Ö. 23 yılı verilmekte ve her iki
tarihin de aynı kaynaktan geldiği ifade edilmektedir (Richardson, 245).
Da
Bahat, “The Herodian Temple”, The Cambridge History of Judaism, Ed.
William Horbury, W. D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge University
Press, Cambridge 2001, III/ 38; Krauss, 195; George A. Barton, “Temple of
Herod”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905, XII/
85.
Stinespring,
551.
Birnbaum,
80.
Barton,
85.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 961; ayrıca bkz. Margolis-Marx, 173.
Richardson,
247.
Stinespring,
551.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 962; Bahat, 39.
Bahat,
38.
Bkz.
Yuhanna 2: 20.
Johnson,
115; Smart, 120; Stinespring, 550.
Barton,
85.
Margolis-Marx,
173.
Birnbaum,
80.
Krauss,
195.
Barton,
86.
Johnson,
115.
Peters,
94.
Lee
I. Levine, Judaism and Hellenism in Antiquity, University of Washington
Press, Seattle, London 1998, 69.
Peters,
94.
Bkz.
Resim 11-12.
Judah
David Einstein, “Temple, Plan of Second”, JE, Funk and Wagnalls Company,
New York and London 1905, XII/ 91; Başka bir eserde Kutsallar Kutsalı’nın 20x20x20
olduğu yazmaktadır (Birnbaum, 80).
Birnbaum,
80.
Barton,
88-86.
Jacobs,
“Temple”, 541.
Bkz.
Bahat, 57; Başka bir eserde Kutsal Yer’in boş olduğu ifade edilmektedir
(Krauss, 195). Değişik kaynaklarda tütsü sunağının ve yedi kollu şamdanın
Mabed’de bulunduğuna işaret eden ifadeler bulunmaktadır. Buna göre, ikinci
Mabed yıkıldıktan sonra tütsü sunağı Roma’da görülmüş ve yedi kollu şamdan
Roma’ya götürülmüştür (Hollis-Brownrigg, 54).
Hollis-Brownrigg,
54; Farklı bir kaynakta, bu taşın, Birinci Mabed’de üzerine Ahit Sandığı’nın
konulduğu taş olduğu ifade edilmektedir. Yine bu esere göre, burada zikredilen
taş, dünyanın yaratılmasının burada başladığı yönündeki inançtan ötürü “Temel
Taş” olarak bilinmektedir (Jacops, “Temple”, 542); ayrıca bkz. Einstein,
“Temple...”, XII/ 92).
Einstein,
“Temple...”, XII/ 92.
Einstein,
“Temple...”, XII/ 92.
Bahat,
57-58.
Birnbaum,
58.
Einstein,
“Temple...”, XII/ 92.
Bkz.
Einstein, “Temple...”, XII/ 92.
Barton,
85.
Bahat,
55.
Barton,
86.
Barton,
eserinde sunağın eni ve yüksekliğinin 50 kubit olduğunu ifade etmektedir
(Barton, 86).
Bahat,
55.
Bahat,
54-55.
Bahat,
55.
Samuel-Yonah,
“Structure...”,
Bahat,
55.
Barton,
86.
Peters,
94.
Stinespring,
551.
Richardson,
245.
Besalel,
“Bet Amikdaş”, I/112.
Richardson,
245.
Krauss,
195.
Stinespring,
552
Krauss,
195. Bkz. Resim 14.
Bkz.
Elçilerin İşleri 3: 2, 10.
Kenedy-Snaith,
966.
Bahat,
53; Einstein, “Temple...”, XII/ 90.
Einstein,
“Temple...”. XII/ 90; Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 966; Kenedy-Snaith,
966.
Einstein,
“Temple...”, XII/ 90.
Bazı
kaynaklarda, İsrailliler Avlusu’na açılan kapıya denildiği gibi buraya da
“Nikanor Kapısı” denilmektedir (Bahat, 53).
Einstein,
“Temple...”, XII/ 91.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 966
Bkz.
Krauss, 195; Einstein, “Temple...”, XII/ 91.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 966.
Einstein,
“Temple...”, XII/ 90.
Bahat,
53-54.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 966.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 966.
Einstein,
“Temple...”, XII/ 90; Kenedy-Snaith, 96.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 967.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 300.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 966.
Samuel-Yonah,
“Structure...”, XV/ 967.
Maimonides,
24-25.
Bahat,
54.
Maimonides,
22.
Krauss,
195.
Bkz.
Stinespring, 550.
Stinespring,
550.
Birnbaum,
79.
Bkz.
Yuhanna 2: 20.
Stinespring,
552.
Smart,
120; Hollis , Holy Places, 54.
Bahat,
39-41.
Bahat,
41.
Bahat,
41.
Cohen,
“Roman... ”, s. 285.
Besalel,
“Bet Amikdaş”, I/ 111.
Bkz.
Yeşaya 56: 7.
Bkz.
Yeremya 7: 11.
Markos
11: 15-18; Luka 19: 45-46; ayrıca bkz. Yuhanna 2: 13-18; Güç, Dinlerde...,
126-127.
Alalu,
205.
http://www.sevivon.com/jewish_history.asp?id=42 (S.G. 01
Aralık 2004).
Besalel,
“Bet Amikdaş”, I/111.
Cohen,
“Roman...”, s. 296.
Zealotlar
militan yapıya sahip bir gruptu. Bunlar, tanrı diye tapınılan Roma
imparatorluğunun egemenliğini kabul etmeyi günah olarak değerlenmişlerdir.
“Tanrı’dan başka efendi olamaz” şeklindeki slogana sahip olan Zealotlar, sezara
vergi vermenin Yasa’nın ihlal edilmesi anlamına geldiğini düşünüyorlardı. Yine
bu mezhebin taraftarlarına göre ,Tanrı’ya hizmet etmek herhangi bir faniye
boyun eğmeyi yasaklamıştır (Agus, 147-148).
http://www.sevivon.com/jewish_history.asp?id=42 (S.G. 01
Aralık 2004)
S.
A. Nigosian, WorldReligions, Edwarld Arnold, London 1975, 39.
Bahat,
41-42.
Bahat,
42.
Michael
Avi Yonah, “Temple, Second Temple, From the Roman Conquest until the
Destruction”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem
Ltd., Jerusalem 1978, XV/ 960.
Bu
kıtlık esnasında, Yahudi kadınlar ve çocuklar açlıktan ölmüştür. Sokaklar,
açlıktan ölen yaşlı insanlarla dolmuştur. Yiyecek bulamayan Yahudiler,
caddelerde açlıktan yere düşene kadar hayalet gibi dolaşmıştır. Kıtlık öyle bir
hadde gelmiştir ki, açlıktan ölen insanların, toprağa gömülmediği, gömme
işlemini yapanların da açlıktan ölünün gömüleceği çukura düştüğü rivayet
edilmiştir. Ufacık bir yiyeceğin gölgesi görüldüğünde, en yakın dostlar bile
onu almak için birbirlerine zarar vermiştir. Ortalıklarda dolaşan soyguncular,
açlıktan yere düşen birisini gördüklerinde hemen onun üzerine atılmış ve onda
buldukları ne varsa almışlardır; şaşkınlıklarından yemek bulmak ümidiyle aynı
eve bir günde birkaç kez girmişlerdir. Artık açlık, insanları buldukları her ne
olursa olsun yemeleri için zorlamıştır (Werner Keller, The Bible as History,
2. Baskı, William Morrow and Company Inc., New York 1981, 369)
Keller,
370.
Yonah,
960; Bahat, 42; ayrıca Bkz. Gedaliah Alon, The Jews in Their Land in the
Talmudic Age: 70-640 CE., Ibranice’den Çev. Gershon Levi, Harvard
University Press, England 1996, 50-51.
Yonah,
960.
Daniel
Jeremy Silver, A History of Judaism, Basic Books, New York 1974, I/ 255.
Cohen,
“Roman...”, 291.
Cohen,
“Roman...”, 291.
İbani
takvimde 4. ay olan Tammuz, Miladi takvimdeki Haziran ve Temmuz aylarına denk
gelmektedir.
Yonah,
960; Bahat, 42.
Werblowsky-Wigoden,
379.
Werblowsky-Wigoden,
379.
Alalu,
205.
Bkz.
Resim 15.
Alon,
42.
Silver,
255.
Alon,
50.
Silver,
256.
Silver,
256.
Nigosian,
39.
Besalel,
“Bet Amıkdaş”, I/111.
Besalel,
Yahudi Tarihi, 263.
Besalel,
Yahudi Tarihi, 263.
Besalel,
Yahudi Tarihi, 74.
Alalu,
206-207.
Bkz.
Besalel, Yahudi Tarihi, 95-99.
Ekrem
Memiş, Kaynayan Kazan :Ortadoğu, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya 2002,
93.
Alalu,
207.
Bkz.
Memiş, 94.
Besalel,
“Bet Amikdaş”, I/ 115.
Bkz.
Memiş, 93-108.
Alalu,
207.
Jacobs,
“Temple”, 543.
Jacobs,
“Temple”, 543.
Jacobs,
“Tempel”, 543.
Besalel,
“Bet Amikdaş”, I/ 113.
http://www.Idolphin.org/tempprep.html (S. G. 13
Mayıs 2004).
http://www.templemountfaithful.org/obj.htm (S.G. 27
Aralık 2004).
Mustafa
Sinanoğlu, “İbadet”, DİA, İstanbul 1999, XIX/ 233.
Özen,
23.
Bkz.
Özen, 20-23; Sinanoğlu, 233-234.
Özen,
36.
Sinanoğlu,
234.
“Avodah”
teriminin Tevrat’ın İbranice metinlerinde bir çok defa geçtiği bildirilmiştir
(Sinanoğlu, 234). Bkz. Çıkış, 3: 12, 4: 23; Malakı 3: 14; Eyup 21: 15.
Özen,
36.
Bkz.
Abdurrahman Küçük, “İslâm Öncesi Dinlerde İbadet”, DİA, İstanbul 1999,
XIX/ 236-240.
Özen,
67.
Küçük,
“İslam...”, XIX/ 239.
Bkz.
Özen, 127-128.
Tevrat’ta
bu rakamın çok daha fazla olduğu görülmektedir. Çünkü sadece Mabed’de görevli
olan Levililerin sayısının 38 000 olduğu bildirilmektedir (I. Tarihler 23: 3).
Charles
Guignebert, The Jewish World in the Time of Jesus, Çev. S. H. Hooke,
Routledge, London and New York 1996, 59.
Yusuf
Besalel, “Koen Gadol”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş.,
İstanbul 2001, II/ 337.
Çıkış
28: 1.
Besalel,
“Koen Gadol”, II/ 337.
Besalel,
“Koen Gadol”, II/ 337.
Besalel,
“Koen Gadol”, II/ 337.
Besalel,
“Bet Amikdaş” I/ 111.
Besalel,
“Koen Gadol”, II/ 337.
Özen,
136.
Sayılar
3: 10; Çıkış 28: 1.
Bkz
Sayılar 18.bab.
Levililer
9: 8, 12, 15, 18.
Bkz.
Sayılar 4 bab.
Bkz.
Sayılar 6: 22-27.
Bkz.
Levililer 13. bab.
Bkz.
Levililer 10: 10-11.
Yusuf
Besalel, “Koanım”, YA, İstanbul 2001, II/ 332.
Alalu,
140.
Alalu,
141.
Özen,
139.
Besalel,
“Koanim”, II/ 332.
Yusuf
Besalel, “Levı”, YA, İstanbul 2001, II/ 365.
Sayılar
3: 12; 8: 16, 17, 18.
Sayılar
3: 6, 9.
Bkz.
Çıkış 32: 25-29.
Özen,
140.
Bkz.
Sayılar 8: 2-7.
Özen,
140.
I.
Tarihler 23: 4-5.
Bkz.
I. Tarihler 23: 28-32
Özen,
141.
Werblowsky-Wigoder,
379.
Emil
G. Hirsch, “Sacrifice”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and
London 1905, X/ 615.
Eric
J. Sharpe, 50 Key Words Comparative Religion, Lutterworth Press, London
1971, 59.
Ahmet
Güç, “Kurban”, DİA, İstanbul 2003, XXVI/ 434.
Hirsch,
“Sacrifice”, X/ 615; ayrıca bkz. Tekvin 4: 3-5.
Yahudilikte,
insanların kurban edilmesi kesinlikle yasaklanmıştır (Levililer 18: 21; Tesniye
12: 31; 18: 10). Yahudi inancına göre İbrahim’in İshak’ı kurban etme
teşebbüsünde Tanrı’nın insanların kurban edilmesini istemediği mesajının
bulunduğu ifade edilmektedir (Max Wiener, “Sacrifice”, UJE, Ed. Isaac
Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co. Inc., New York 1948, IX/ 306).
Güç,
“Kurban”, XXVI/ 435.
Hirsch,
“Sacrifice”, X/ 615; ayrıca bkz. Levililer 1: 3; 4: 4; 12: 6; 15: 14, 29; 16:
7; 17: 2-6; 19: 21.
Hirsch,
“Sacrifice”, X/ 615.
Yusuf
Besalel, “Korban”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul
2001, II/ 339.
Özen,
185.
Bkz.
Tekvin 22: 1-14.
Çıkış
29: 38-42; Sayılar 28: 1-8;
Yusuf
Besalel, “Korbanot ve Sunular”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş.,
İstanbul 2001, II/ 341.
Levililer
1: 2-5.
Levililer
1: 10.
Levililer
1: 14.
Özen,
185.
Levililer
1: 4; Kurban sunacak kişinin elini hayvanın başına koymasının, hayvanın
gerçekten kurban edildiğini onaylamak ya da suçu, bedduayı, laneti vb. kurbana
taşıtmak gibi bir anlam taşıdığı düşünülmektedir (Özen, 186).
Levililer
1: 11.
Özen,
186.
Besalel,
“Korbanot ve Sunular”, II/ 341.
Levililer
1: 9.
Besalel,
“Korbanot ve Sunular”, II/ 341.
Levililer
1: 5, 15.
Bkz.
Levililer 1: 3, 10.
Besalel,
“Korbanot ve Sunular”, II/ 341.
Özen,
186-187; ayrıca bkz. Sayılar 28. bab.
Levililer
3: 1, 6.
Özen,
187.
Levililer
3: 2, 8.
Özen,
187.
Levililer
3: 2, 8.
Levililer
3: 4-5, 15-16.
Özen,
187; ayrıca bkz. Besalel, “Korbanot ve Sunular”, II/ 341.
Levililer
4: 2.
Levililer
4: 13.
Besalel,
“Korbanot ve Sunular”, II/ 341.
Levililer
4: 3.
Levililer
4: 13-14.
Levililer
4: 22-23.
Levililer
4: 27-28.
Levililer
4: 32.
Levililer
4: 4-12, 15-21.
Levililer
4: 24-26, 29-35.
Besalel,
“Korbanot ve Sunular”, II/ 341.
Özen,
188-189.
Levililer
5: 1-6; ayrıca bkz. Levililer 6: 2-5.
Levililer
5: 6-13.
Özen,
187.
Levililer
7: 13.
Levililer
7: 15.
Özen,
189.
Levililer
2: 11.
Levililer
2: 2-3.
Özen,
189.
Özen,
189.
Sayılar
15: 5.
Sayılar
15: 7.
Sayılar
15: 10.
Özen,
189.
Özen,
190.
Levililer
7: 16-17.
Özen,
190.
Ömer
Faruk Harman, “Hac”, DİA, İstanbul 1996, XIV/ 382.
Judah
David Einstein, “Pilgrimage”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York
and London 1905, X/ 35.
Harman,
“Hac”, XIV/ 382.
Harman,
“Hac”, XIV/ 382.
Einstein,
35; ayrıca bkz. Çıkış 23: 14, 17; 34: 23; Tesniye 16: 16.
·
798
Özen, 192; ayrıca bkz.
Einstein, 35.
799Max
Joseph, “Holidays”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish
Encyclopedia Co., Inc., New
York
1948, V/ 410.
800
Hezekiel 45: 21.
Çıkış
12: 14.
Besalel,
“Pesah”, II/ 498.
Bkz.
Çıkış 12: 1-14.
Besalel,
“Pesah”, II/ 498.
New
York 1948, IX/ 490.
Tesniye
16: 10.
Sayılar
28: 26.
Çıkış
23: 16.
Özen,
218-219.
Alalu,
30.
Özen,
219.
Yusuf
Besalel, “Şavuot”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul
2002, III/ 665; ayrıca bkz. Çıkış 23: 16; 34: 22; Levililer 23: 10-20.
Özen,
219.
Alalu,
33.
Max
Joseph, “Sukkoth”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia
Co. Inc., New York 1948, X/ 95; Özen, 220.
Özen,
221.
Joseph,
“Sukkoth”, X/ 95.
Levililer
23: 33, 39; Hezekiel 45: 25.
Alalu,
54.
Levililer
23: 43.
Harman,
“Hac”, XIV/ 384.
Einstein,
36.
Alalu,
46.
Max
Margolis, “Atonement, Day of”, JE, Meridian
Books, New York and London 1905, II/ 284.
Özen,
208.
Özen,
209.
Levililer
16: 29; 23: 27; Sayılar 29: 7.
Alalu,
46.
Alalu,
47.
Mehmet
Katar, Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam’da Tövbe, Töre, Ankara 1997, 67;
Levililer 16. bab.
Alalu,
48.
Cohen,
“Roman...”, 296.
Cohen,
“Roman...”, 296-297.
Özen,
86.
Güç,
Dinlerde..., 136.
Ortaçağ
boyunca, sinagog Yahudilerin sosyal sorunlarının çözüldüğü yer olmuştur.
Davaların dile getirildiği, düğünlerin yapıldığı, kederli olanların teselli
edildiği, yolcuların misafir olarak ağırlandığı, maddi yardımların sağlandığı
bir yer olarak varlığını devam ettirmiştir (Yusuf Besalel, “Sinagog”, YA,
Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, III/ 598).
Besalel,
“Sinagog”, III/ 598.
Özen,
86-87.
Alalu,
256.
Louis
Jacobs, “Synagogue”, The Jewish Religion A Companion, Oxford University
Press, New York 1995, 511.
Rachel
Hachilli, Ancient Jewish Art and Archaeology in the Diaspora,
Koninklijke Brill NV, Boston, Köln 1998, 15-16.
Bkz.
Özen, 87 vd.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 298; Hachlili, 15; Jacobs, “Synagogue”, 511; Alalu, 256;
259-260.
Jacobs,
“Synagogue”, 511.
Besalel,
“Sinagog”, III/ 597.
Jacobs,
“Sinagogue”, 511.
Alalu,
256; Besalel, “Sinagog”, III/ 597.
Matta
4: 23
Jacobs,
“Synagogue”, 512.
Özen,
90.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 298.
Hachlili,
21.
Alon,
46-47.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 300-301.
Hachlili,
21.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 301.
Besalel,
“Sinagog”, III/ 598.
Silver,
I/ 262.
Reformist
Yahudiler, sinagogun, yeniden inşa edilen kadar Süleyman Mabedi’nin yerine
geçtiği düşüncesini kabul etmezler. Onlara göre, sinagog, Mabed’in yerine geçen
bir kurum değil, Süleyman Mabedi’nin kendisidir (Jacobs, “Synagogus”, 511).
Alalu,
260.
Besalel,
“Sinagog”, III/ 598.
Besalel,
“Sinagog”, III/ 604.
Alalu,
259; Dinlerde Mabed ve ibadet adlı esere göre sinagog, burada ifade edildiği
gibi sükunetin ve huşunun olduğu yer değildi. Buna sinagogda ibadet esnasında
dahi insanlar birbirleriyle konuşmakta, sinagog içinde keyfine göre
dolaşmaktadır. İnsanların kendilerini sanki evlerindeymiş gibi rahat
hissettikleri ve adından da anlaşılacağı üzere sinagogun bir ibadet yeri olmasından
daha ziyade bir toplantı yeri olduğu ifade edilmektedir (Güç, Dinlerde...,
149). Yahudilerin sinagogdaki bu davranışlarından dolayı da Yahudi alimler,
sinagoga saygı duyulması gerektiği hususunda özellikle durmuşlardır (Jacobs,
“Synagogue”, 515).
Silver,
259.
Besalel,
“Sinagog”, III/ 598.
Bkz.
Silver, 259.
Hachlili,
14.
Bazı
Yahudi din adamları, sinagog için “Tanrı’nın Evi” ifadesinin kullanılmasına
karşıdır. Çünkü, bu ifade Hıristiyanların kilise için kullandıkları bir
kavramdır. Yahudi literatüründe ise ancak Süleyman Mabedi için kullanılabilir
(Jacobs, “Synagogue”, 511).
Cohen,
“The Temple...”, III/ 301.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 299.
Hachlili,
14.
Hachlili,
13.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 302.
Özen,
107.
Güç,
Dinlerde..., 152.
Güç,
Dinlerde....,152.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 302.
Özen,
110.
Silver,
262, 263.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 306.
Alalu,
259.
Julis
H. Greenstone, “Fasting and Fast-Days”, JE, Funk and Wagnalls Company,
New York and
1987,
286.
Bkz.
Şinasi Gündüz, “Oruç”, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınları, Ankara
1998, 295.
John
R. Hinnells, “Fasting”, Dictionary of Religions, England 1997, 166.
Özen,
174.
Yusuf
Besalel, “Taanit”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul
2002, III/ 690.
Bkz.
Besalel, “Taanit”, III/ 690-691.
Besalel,
“Taanit”, III/ 690.
Besalel,
“Taanit”, III/ 690.
Besalel,
“Taanit”, III/ 690.
Alalu,
60.
Kaufmann
Kohler, “Hanukkah”, JE, Funk and Wagnalls, New York and London 1905, VI/
223.
Yusuf
Besalel, “Hanuka”, YA, İstanbul 2001, I/ 198.
Kohler,
223.
Alalu,
60.
Özen,
223-224.
Besalel,
“Hanuka”, I/ 199.
Besalel,
“Hanuka”, I/ 200.
Sprituality,
Ed. Arthur Green, SCM Press Ltd., London, New York 1989, 32.
Alon,
52.
Werblowsky-Wigoden,
379.
Jacobs,
“Temple”, 543.
Alon,
52; Jacops, “Temple”, 543.
Besalel,
“Bet Amikdaş”, I/ 113.
Hertxberg,
151.
Bkz.
Hezekiel 38: 12.
I.
Tarihler22: 1.
Mezmurlar
132: 14.
Maimonides,
5.
Simon
Coleman, John Elsner, Pilgrimage, British Museum Press, London 1995, 43.
Kristianpoller,
“Talmud...”, 196.
Arthur
Hertzberg, Judaism, 2. Baskı, George Braziller, New York 1962, 150.
Cohen,
“The Temple...”, III/ 300.
Bkz.
Yeremya 50: 11, 28; 51: 11.
Alon,
49.
Alon,
47.
Margolis-Marx,
65.
Süleyman
Mabedi yıkıldığında Yahudiler, “Artık ne sunağımız, ne mabedimiz ne de
kahinliğimiz
·
955
Grintz, “Temple, The
Significance of the Temple for People,” XV/ 954; Yunus 2: 5-8.
·
956
Cohen, “The Temple...”,
III/ 316.
·
957
Bkz. II. Tarihler 30. bab.
Coleman-Elsner,
44.
Matthews,
Manners..., 180.
Silver,
Judaism..., I/ 255.
Yoel
2: 12-17.
Alon,
47.
Besalel,
Yahudi Tarihi, 46.
Grintz,
“Temple, The Significance of the Temple for the People”, XV/ 954
Guignebert,
The Jewish World..., 59.
Besalel,
Yahudi Tarihi, 46.
Besalel,
Yahudi Tarihi, 46.
Bkz.
Yeremya 36: 6; 26: 2; 36: 10.
Bkz.
Luka 2: 41-50.
Alon,
48.
Alon,
47-48.
Alon
48.
Alon,
48.
Alon,
45.
Solomon
Grayzel, A History of the Jews, The Jewish Publication Society of
America, Philadephia
Bu
kaynaklarda zikredilen Mescid-i Aksa ile Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından
sonra inşa edilen Mescid- Aksa’nın birbirine karıştırılmaması gerekir.
isra
ve Miraç bkz. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Akçağ, Ankara 1989, XV/ 398-415.
İsra
17: 1.
Muhammed
Hamidullah, İslam Peygamberi (Hayatı ve Faaliyetleri) 1, Çev. Salih Tuğ,
Gözden Geçirilmiş ve İlaveli 4. Baskı, İrfan Yayınevi, İstanbul 1980.
Bkz.
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberî Tefsiri, Çev. Hasan
Karakaya, Kerim Aytekin, Hisay Yayınevi, İstanbul 1996, V/ 254; Seyyid Kutub, Fizılâl-il
Kur’an, Çev. İ. Hakkı Şengüler, M. Emin Saraç, Bekir Karlığa, Hikmet
Yayınları, İstanbul 1979, IX/ 279; Sabri Hizmetli, İslam Tarihi,
Genişletilmiş 2. Baskı, Yeni Çizgi Yayınları, Ankara 1995, 201.
Bu
ifadenin, İbranice’de, Süleyman Mabedi’ni ifade etmek için kullanılan “Beit
ha-Mikdaş” kelimesinin Arapçalaşmış şekli olduğu bildirilmektedir (Ömer Faruk
Harman, “Mescid-i Aksa”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İstanbul
1997, III/ 203).
Fahruddin
er-Razi, Tefsîr-i Kebîr, Çev. Suat Yıldırım, Lütfullah Cebeci, Sadık
Kılıç, C. Sadık Doğru, Akçağ, Ankara 1992, XIV/ 389; Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak
Dini Kur’an Dili, Sad. İsmail Karaçam, Emin Işık, Nusrettin Bolelli,
Abdullah Yücel, Mahmut Özakkaş, Feza Gazetecilik A. Ş., V/ 275-276; Ömer Nasuhi
Bilmen, Kur’an-ı Kerim ’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Bilmen Basım
ve Yayınevi, İstanbul t.y., IV/ 1846; Canan, VIII/ 545-546;
Canan,
VIII/ 547; XIII/ 158.
Canan,
XIII/ 158.
Mevlânâ
Şibli, Asr-ı Saadet, Çev: Ömer Rıza Doğrul, Sad. Osman Zeki
Mollamehmedoğlu, Eser Neşriyat ve Dağıtım, İstanbul 1978, II/ 451.
Canan,
XVII/ 103.
Canan,
XVII/ 102.
Bkz.
Bakara 2/ 142-144.
Bkz.
Yazır, I/ 431, 434; Bilmen, I/ 136, 138.
Kutub,
IX/ 279; Seyyid Ebul Alâ Mevdudi, Tarih Boyunca TevhidMücadelesi ve Hz.
Peygamberin Hayatı, Çev. Ahmed Asrar, Pınar Yayınları, İstanbul 1992, 328;
Ahmet Rüştü Çelebi, Ahmet Hurşitoğlu, Vehbi Vakkasoğlu, Doğuştan Günümüze
Büyük İslam Tarihi, Ed. Kenan Seyithanoğlu, Çağ Yayınları, İstanbul 1992,
I/ 241; Canan, XV/ 407. Şibli, II/ 433;
Mevdudi,
332; Çelebi, I 237; İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsîri, Çev.
Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner, Çağrı Yayınları, İstanbul 1991, IX/
4677-4678.
Bkz.
Abdullah Çağrı Elgün, Kudüs, İlk Kıble, Kültür Basın Yayın Birliği,
İstanbul 1991, 77; Harman, “Mescid-i Aksa”, II/ 230.
Elgün,
78.
Bkz.
J. Walker, “Kubbet-üs-Sahra”, İslam Ansiklopedisi, Maarif Basımevi, İstanbul
1955, VI/ 944945; Suut Kemal Yetkin, İslam Mimarisi, Değiştirilmiş ve
Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1965, 17-18;
Leslie Brubaker, “Dome of the Rock”, Dictionary of the Middle Ages, Ed.
Joseph R. Strayer, Charles Scripner’s Sons, New York 1989, IV/ 237.
Bkz.
Walker, VI/ 945; ayrıca bkz. Brubaker, IV/ 237.
Bkz.
Walker, VI/ 945-946.
Harman,
“Mescid-i Aksa”, III/ 203-204; ayrıca bkz. Yetkin, 12-13.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar