Print Friendly and PDF

SÜLEYMAN MABEDİ ve YIKILIŞI

 


 

Hazırlayan: Muhammed Güngör

Krallar 5: 3; I. Tarihler 28: 2-3; II. Samuel 7: 4; Tanrı’nın, Mabed’in yapımını Davud’a vermemesinin gerekçelerden birisi olarak Davud’un Tanrı’yla olan yakın ilişkisini gösterenler de bulunmaktadır. Buna göre, Tanrı, Yahudilerin zaman içinde günah işleyeceklerini biliyordu. Eğer Mabed’i Davud yapsaydı, böyle bir durumda Tanrı, Mabed’i yıkamayacak ve Yahudileri cezalandırmak için bir çok insanı öldürmesi gerekecekti. Bu nedenle Tanrı, Mabed’in yapımını Süleyman’a vermiştir ki, ilahi öfkenin dinmesi için Tanrı, Yahudilere yönelmesin, öfkesini Mabedi yıkarak alabilsin (http://www.jewishamerica.com/ja/timeline/temple1.cfm “S. G. 13 Mayıs 2004”).

ÖNSÖZ

Her dinin inanç sistemi olduğu gibi ibadet sistemi de vardır. Bu ibadetlerin bir kısmı herhangi bir yerde icra edilebilirken, bir kısmının eda edilebilmesi için belli mekanlara ihtiyaç vardır. Mabed dediğimiz bu mekanlar, dinlerin özelliklerine göre çeşitlilik arz etmektedir. Bununla birlikte, bir dinde, mabed olarak kullanılan bazı mekanlar, o din için kutsal kabul edilen diğer yerlerden daha üstün olabilmektedir.

Yahudilikteki mabed anlayışı diğer dinlerin mabed anlayışından büyük oranda farklılık göstermektedir. Çünkü, Yahudilikte bazı ibadetlerin eda edilebildiği tek mekan olan Süleyman Mabedi, bu dinle tamamen bütünleşmiştir. Süleyman Mabedi, nasıl olması gerektiğinden, orada kimlerin ne şekilde görev yapacaklarına varıncaya kadar Tanrı’nın isteği doğrultusunda yapılmıştır. Süleyman Mabedi’nin, Yahudiliğin ayrılmaz bir parçası olması, bu din için “Mabed merkezli bir din” denilmesine yol açmıştır. Bu derece önemli olan Süleyman Mabedi, doğal olarak Yahudilerin asırlar boyunca ilgi odağı olmuş, onun yıkık durumda olduğu dönemde ise yeniden yapılması için dualar edilmiştir.

Bugün fiziki varlığını göremesek de Kudüs’e baktığımızda Süleyman Mabedi’nin manevi varlığını hala hissetmekteyiz. Günümüzde, Kudüs’teki Müslümanlar ile Yahudiler arasındaki çatışmaların temelinde Süleyman Mabedi yatmaktadır. Yahudiliğin can damarlarından biri olan Süleyman Mabedi, bir Yahudi için hemen hemen her şeydir. Kudüs’teki çatışmaları anlayabilmek, Yahudilerin Kudüs’ü canları pahasına ellerinde tutmak ve Mescid-i Aksa gibi eserleri arkeolojik kazı adı altında yıkmak istemelerini daha iyi anlamak için Süleyman Mabedi’nin çok iyi idrak edilmesi gerekmektedir.

Süleyman Mabedi’ni ele alan bu çalışmamız bir giriş, üç bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında, metodolojik bilgilerden sonra genel olarak dinlerdeki mabed anlayışı kısaca ifade edilmiştir. Bunun akabinde Yahudilikte Süleyman Mabedi’nden önceki mabed olgusuna değinilmiş ve Tanrı’nın isteği doğrultusunda inşa edilen portatif bir mabed olan Mişkan üzerinde durulmuştur.

Birinci bölümde, Davud’un, Kudüs’ü fethetmesinin ardından Ahit Sandığı için bir mabed inşa etme düşüncesi anlatılmıştır. Bunun akabinde, Davud’un bu isteğinin çeşitli sebeplerden dolayı Tanrı tarafından reddedilmesine değinilmiş ve Tanrı’nın izniyle, mabedin, Davud’un oğlu Süleyman tarafından yaptırılmasından bahsedilmiştir. Daha sonra, bu Mabed’in, mimari özellikleri hakkında bilgiler verilmiştir.

İkinci bölümde, Süleyman Mabedi’nin ibadete açılmasından günümüze kadar geçirdiği dönemler incelenmiştir. Bu zaman zarfında Mabed’in M.Ö. 586 yılında Babilliler tarafından yıkılması ve Yahudilerin Babil’e sürgüne gönderilmesi incelenmiştir. Sürgün dönüşünden sonra Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmeleri ve Roma Kralı Herod’un Mabed’i yıkıp tekrar yaptırması üzerinde durulmuştur. Son olarak da M.S. 70 yılında yıkılmasının ardından Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi düşüncesi anlatılmıştır.

Üçüncü bölümde ise, Yahudi dini hayatında Süleyman Mabedi’nin yeri ve sadece bu Mabed’de icra edilebilen ibadetler ele alınmıştır. Mabed’in yıkılmasından sonra ortaya çıkan sinagog hakkında da bilgiler verilmiş ve Süleyman Mabedi’ni anmak için ihdas edilen ibadetlerden bahsedilmiştir. Ayrıca, Süleyman Mabedi’nin Yahudiler için ifade ettiği önem üzerinde de durulmuştur. Daha sonra, Süleyman Mabedi’nin Mescid-i Aksa bağlamında Müslümanlar için ifade ettiği anlam, Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifler çerçevesinde belirtilip, Kubbet’üs Sahra ve Mescid-i Aksa hakkında bilgiler verilmiştir.

Çalışmamızın sonuç kısmında da Süleyman Mabedi’nin genel bir değerlendirmesi yapılmıştır.

Bu tezin hazırlanmasında değerli bilgi ve yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr. Mustafa Erdem’e ve kaynaklar konusunda kendisinden istifade ettiğim kıymetli hocam Prof. Dr. Baki Adam’a en içten saygı ve teşekkürlerimi sunarım.

Muhammed GÜNGÖR

GİRİŞ

·        . MABED

Mabedi, bütün dinlerdeki ortak noktalardan hareket ederek tanımını yapmak gerekirse, içerisinde topluca ibadetin yapıldığı, kutsal kabul edilsin ya da edilmesin herhangi bir yerde inşa edilmiş yapı şeklinde tanımlamak mümkündür. İbadetgah, ibadethane de denilen mabed, Türkçe’de yeni bir kavram olan tapınak ile de ifade edilmektedir. Tapınak kelimesinin Yunanca “Temno” ve Latince “templum” kelimelerinden geldiği belirtilmektedir.1

Dinlerin, müntesipleri tarafından pratize edilen bölümüne ibadet denilmektedir. ibadetlerin bazıları mekandan bağımsız olarak yerine getirilebilirken bazıları da mekana bağlı olarak uygulanmaktadır. Bu durum ise dinlerde belli yerlerin ibadet amacına yönelik olarak tespit edilmesine ve buralara, ibadet yerleri olmalarından dolayı kutsiyet atfedilmesine neden olmuştur. Böylece, mabed dediğimiz fenomen din olgusunda varlığını ortaya koymuştur.2

Mabed’den bahsedilirken onun iki özelliği zikredilmektedir. Bunlardan birincisi, mabedin, insanın Tanrı ile buluştuğu ve onun varlığını hissettiği yer olmasıdır. Bundan dolayı mabedlerin kutsal olduğu düşünülmekte olup mabed için “Tanrı’nın evi” olduğu düşüncesi kabul görmektedir. Mabedlerin ikinci özelliği ise aynı dinin mensuplarının bir araya geldiği ve ibadetlerini topluca eda ettikleri mekan olmasıdır.3

Mabedlerin ortaya çıkışları, dinlerin ortaya çıkışlarıyla yakından ilgilidir. Bu bağlamda, dinlerin ortaya çıktığı ilk dönemlerde tam bir mabedden bahsetmek mümkün değildir. Bu dönemlerde siyasi ya da sosyal sebeplerden dolayı ilk inananlar ev ya da buna benzer yerlerde bir araya gelmiştir. Dinlerin tam olarak teşekkül etmesi ve ibadetlerinin kurumsallaşmasıyla birlikte mabedler gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.4

Diinlerin inanç, ibadet gibi özelliklerinin yanında müntesiplerinin sosyal şartları ve ekonomik durumları gibi sebepler, mabedlerin bir birinden farklılık göstermesine yol açmaktadır. Bundan dolayı, genel anlamda mabedden bahsederken bütün dinler için aynı anlama gelen ve aynı fonksiyona sahip mabedlerin olmadığını ifade etmemiz gerekir.

·        1. Dinlerde Mabed

Her dinin kendine özgü inancı olduğu gibi yine kendine özgü ibadeti bulunmaktadır. Mabedlerin yapımında bu inanç ve ibadetlerin etkisinin büyük olduğu görülmektedir. Bu durum ise, ortaya birbirinden farklı mabedlerin çıkmasına yol açmaktadır. Bu nedenle mabed olgusu anlatılırken, mabedlerin dinlere göre ifade edilmesi gerekmektedir.

Hinduizm’de mabed ile tanrı anlayışı arasında sıkı bir bağ vardır. Hindulara göre mabedler tanrıların evidir. Bu nedenler, Hinduların buraları ziyaret ettikleri ve buralarda değişik takdimelerde bulundukları ifade edilmektedir. Hindu mabedlerine gelenler, kendilerini Tanrı’ya daha yakın hissettiklerinden, bu mekanlarda hastalıkların iyileşmesinden mahsullerin yetişmesine kadar çeşitli ihtiyaçlara cevap bulacaklarına inanmaktadırlar. Hinduizm’de her tanrının bir mabedi olmasına karşın bunların, belli yerlerde bulunması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Nehirlerden dağların doruklarına, mağaralardan insan evlerine varıncaya kadar kişinin kendisini güvende hissettiği her yer mabed olarak kullanılabilmektedir.5

Budizm’in ilk ortaya çıktığı dönemlerde varlığından bahasedilmeyen Budist mabedler sonradan tesis edilmiştir.6 Çok çeşitli kavramlarla ifade edilen Budizm’deki mabede7 çoğunlukla “putevi” anlamına gelen “pagoda” terimiyle işaret edilmektedir. Budda’nın heykellerinin yer aldığı bu mabedlerde Buddistler, Budda heykellerine saygıda bulunup, ona çiçek ve tütsüler sunmaktadırlar.8

Caynizm’in kurucusu olarak kabul edilen Mahavira zamanında herhangi bir mabed yapılmamıştır. Bunun sebebini, Mahavira’nın mabedlere karşı olmasına bağlamak mümkündür. Ancak, sonradan gelen insanlar, Mahavira’yı ilahlaştırdıkları gibi mabedler de inşa etmişlerdir.9 Oldukça güzel bir şekilde inşa edilen Caynist mabedlerine heykeller yerleştirildiği, bu heykellere ilahiler söylenip meyve ve sebzelerin sunulduğu nakledilmektedir.10 Caynist mabedlerde icra edilen ibadet, Mahavira’dan önce yaşamış olan ve 23 muallim olarak bilinen Tirthankaralar olduğu belirtilen bu heykellere dua etmek ve onlardan yardım dilemek şeklinde olmayıp, sadece Tirthankaralara duyulan sevgi ve saygının ifşa edilmesi şeklinde olmaktadır.11

Sihizm’de dini ve sosyal faaliyetlerin merkezi olarak "Amritsar Altın Mabedi” gösterilmektedir. Buraya hac ibadetinin yapılması Sihler için büyük önem arz etmektedir. Kutsal kitapların burada saklandığı bildirilmektedir. Bunun yanında Sihizm’de mahalli mabedlerin bulunduğu ve bunlara “Gurdwara” denildiği ifade edilmektedir. Bu mahalli mabedlerde yapılan ibadet, Sihlerin kutsal kitaplarından bölümler okumalarından ibaret olmaktadır.12

Taoizm’deki mabedlerin ilk olarak ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. Zuhurundan yıllar sonra ortaya çıktığı sanılan Taoist mabedler birden fazla bölümden meydana gelmektedir. Bu mabedlere, Taoizm’deki tanrıların heykelleri koyulmaktadır. Taoizm’deki mabedlerin şekli ve fonkisyonu ve buralarda eda edilen ibadetler, Budizm’dekilere oldukça benzemektedir.13

Konfüçyüsçülük’te mabedlerin ortaya çıkışı, Konfüçyüs’ün ölümünün ardından, dönemin hükümdarının onun adına bir mabed inşa ettirmesiyle başlamıştır. Günümüzde en önemli mabedin Çin’de bulunan “Gök Mabed” olduğu ifade edilmiştir. Ziyaretçilere açık olan Gök Mabed’in, bir zamanlar imparatorluğa ait fermanların okunduğu yer olduğu, ancak 1952 yılından sonra bu mabedin, Çin’de kutlanılan 1 Mayıs gösterilerinin seyredilmesi için kullanıldığı belirtilmiştir. Geçmiş zamanlarda Çin’in değişik yerlerine yapılan Konfüçyüs mabedlerin çoğu, 20. yüzyılın getirdiği fikri akımlardan dolayı ya tahrip edilmiş ya da okul, hastane gibi asıl amacının dışında kullanılmıştır.14

Şintoizm, Japonya’nın resmi dinidir. Bugün Japonya’da yaklaşık 100.000 Şinto mabedinin bulunduğu sanılmaktadır. Bu mabedlerden en önemli olanı ise Güneş Tanrıçası Amaterasu adına yapılmış olandır. Tanrıların evi olarak görülen Şinto mabedlerinde kılıç, mücevherli taş ve Amaterasu’nun heykeli bulunmaktadır. Bu mabedlerde eda edilen ibadetler, rahipler tarafından idare edilmekte ve ibadetin, dua okumak, pirinç ve pirinç şarabı sunmaktan müteşekkil olduğu belirtilmektedir.15

Hıristiyanlıktaki ibadet yerlerini ifade etmek için kullanılan kelime “kilise”dir.Yunanca “eklesya” (Ecclesia) kelimesinden gelen kilise, kelime olarak “cemaat, meclis” anlamına gelmektedir. Hıristiyanlıktaki ibadetlerin icra edildiği mekanı ifade etmek için kullanılan kilise, bir cemaat olarak Hıristiyanları ifade etmek için de kullanılmaktadır.16

Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde, bu dinin inananları sinagoglarda bir araya gelmiştir. İsa’nın çarmıha gerilerek can vermesinden sonra evlerde toplanan ilk Hıristiyanlar, sinagoglardan bağımsız olarak belli mekanlarda bir araya gelmiş ve böylece M.S. 2. yüzyılda kiliselerin ilk tohumları atılmıştır.17 Ancak, Roma devleti tarafından resmi olarak tanınmayan Hıristiyanlar, mülk edinme hakları olmadığı için herhangi bir binayı kilise olarak tahsis edememiştir. Kilise’nin, fiziki ve fonksiyonel bir kurum olarak ortaya çıkması ise Roma devletinin Hıristiyanlığı resmi devlet dini olarak tanımasıyla başlamıştır. Bu tarihten sonra, Hıristiyanların bulunduğu dünyanın her yerine kiliseler açılmıştır.18

Kiliselerin ortaya çıkmasıyla beraber, bu kurumda çalışacak din görevlileri de kendilerini göstermeye başlamıştır. İlk zamanlarda presbiterler, piskoposlar ve deaconlar şeklindeki hiyerarşiye sonraki yıllarda yeni kademeler eklenmiştir.19 Mabed yeri olarak kilisenin tek olmasına karşın, çeşitli Hıristiyan mezheplerinin varlığı bu kutsal mekanlarda icra edilen ibadetlerin birbirinden farklılık göstermesine yol açmıştır.20

İslamda, Müslümanların ibadet ettikleri mekanları ifade eden çeşitli kelimeler vardır. Mescid, cami, namazgah bunlardan bazılarıdır. Arapça bir kelime olan “mescid”, secde edilen yer demektir. Terim olarak ise Müslümanların ibadetlerini eda ettikleri mekanı ifade eder. Namazdaki en önemli rükun olan secdeye nisbeten, İslamdaki mabedlere mescid denildiği düşünülmektedir. Bunun yanında toplayan, bir araya getiren anlamına gelen “cami”, sadece Cuma namazı kılınan mescidler için kullanılmıştır. Çeşitli yerlerde üstü açık olarak inşa edilen mescidlere de namazgah denilmiştir.21 Ancak, en genel anlamda, İslamda ibadetin dünyanın her yerinde eda edilebilir olmasından dolayı, müsait olan her yer mescid olarak nitelendirilmiştir.22 Bunların dışında, İslam literatüründe, hem mescid hem de kıble olan Kâbe bulunmaktadır. İlk insan Hz. Adem (a.s.) tarafından yapıldığı sanılan23 Kâbe, aynı zamanda İslamdaki hac ibadetinin merkezidir.24

İslamın ilk dönemlerinde, çoğu dinde olduğu gibi, mescid veya cami bulunmadığı için ilk Müslümanlar evlerde toplanmıştır. Siyasi sebeplerden dolayı inşa edilemeyen mescidler, aradan uzun zaman geçmeden, Hz. Muhammed (s.a.v.) zamanında yapılmaya başlanmıştır.25 26 Ortaya çıkışları ile beraber İslam toplumunun ayrılmaz bir sembolü olan mescidler hem Hz. Peygamber zamanında hem de ondan sonraki asırlarda, Müslümanların dini ve sosyal yaşamlarında önemli rol 26 oynamıştır.

·        2. Yahudilikte Mabed

Yahudilikteki mabed olgusunu tarihi olarak üçe ayırmak mümkündür. Bunlar İbrahim’den Musa’ya kadar olan dönem, Musa’dan Süleyman’ın kendi adıyla meşhur olan Süleyman Mabedi’ni inşa ettiği zamana kadar geçen dönem ve son olarak Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra kurumsallaşan sinagog dönemidir.

Yahudi tarihine bakıldığında farklı zaman dilimlerinde çeşitli ibadet yerleriyle karşılaşılmaktadır. Atalar döneminde, göçebe bir hayat süren Yahudilerin ibadetlerini yerine getirmek amacıyla konakladıkları yerlerde veya önemli gördükleri mekanlarda mezbah yaptıkları rivayet edilmektedir. Şekem,27 Beytel,28 Mamre,29 Beer-şeva,30 gibi yerler bu mekanlar arasında bulunmaktadır.31 Buralarda yapılan ibadetlerin ise bireysel olarak kesilen kurbanlardan ve duadan oluştuğu ve sadelik arz ettiği söylenmektedir. Bu dönemde ibadetin önemli bir parçası olan toplu ibadetlerin olmadığı, o zamanki şartların buna imkan vermediği düşünülmektedir.32

Yahudiliğin kurucusu olarak kabul edilen Musa ile birlikte ibadet ve mabed atalar dönemine bakarak farklılık arz etmiştir. Bu dönemde din adamları kurumu, Ahit Sandığı, çeşitli ibadet şekilleri ortaya çıktığı gibi ibadetlerin topluca yapıldığı mabed görevi gören Mişkan da varlığını göstermiştir.33

“Çadır” (İngilizce, Tabernacle) anlamına gelen Mişkan,34 Yahudilerin göçebe hayatı sürdükleri dönemde ve Filistin’e yerleşmelerinin ilk zamanlarında35 ibadetlerini eda edebilecekleri mabed olarak kullanılmıştır. Taşımada kolaylık sağlaması için parçalanıp sonra bir araya getirilebilen Mişkan, Musa’nın Sina dağındayken Tanrı’dan aldığı emir doğrultusunda yapılmıştır.36 Tanrı’nın böyle bir istekte bulunması, onun, Yahudilerin arasında yaşamak istemesinden kaynaklanmıştır.37

Musa, ölçülerini ve şeklini Tanrı’dan aldığı38 Mişkan’ın yapılmasına hemen başlanılmasını emretmiştir. Mişkan için gerekli hazırlıklar hızlı bir şekilde yerine getirilmiş, burada kullanılacak eşyaların yapımına hemen başlanmıştır.39 Mişkan’ın yapılması için Yahudiler, büyük fedakarlıklarda bulunmuş, ellerindeki altın, gümüş, bakır, yün, keten, keçi kılı ve hayvan derilerini bağışlamışlardır.40 Öyle ki, halkın getirdikleri çok fazla olduğundan Musa, ikinci bir emir vererek artık hiç kimsenin bağışta bulunmamasını istemiştir.41 Yoğun çalışmalar neticesinde Mişkan, yaklaşık altı ayda bitirilmiş ve Musa tarafından ibadete açılmıştır.42

Ölçüleri ve nasıl olacağı en ince ayrıntısına kadar verilen43 Mişkan’ın uzunluğunun 30 kubit,44 genişliğinin ve yüksekliğinin ise 10’ar kubit olduğu belirtilmektedir.45 Mişkan’ın, Kutsal Yer ve Kutsallar Kutsalı olmak üzere iki bölümden meydana geldiği ve bunların bir perde ile ayrıldığı bildirilmektedi. Uzunluğu 20 kubit olarak belirtilen Kutsal Yer’de, nasıl olacağı Tevrat’ta belirtilen takdime ekmeği masası,46 yedi kollu şamdan47 ve buhur sunağı48 bulunduğu; Kutsallar Kutsalı’nda ise sadece Ahit Sandığı’nın49 yer aldığı nakledilmektedir. Mişkan’a doğu tarafından girildiği ve bir perdenin bu girişi kapattığı da kaynaklarda geçmektedir.50

Tanrı, Mişkan’ın, uzunluğu 100 kubit genişliği de 50 kubit olan dikdörtgen bir avlunun içinde bulunması istemiştir. Bu avlunun nasıl olması gerektiği de yine Tanrı tarafından bildirilmiştir.51 Avlu’nun batı tarafına kurulan52 Mişkan’ın önüne, Tanrı için kesilen kurbanların yakıldığı ve ölçüleri ve şekli en ince ayrıntısına kadar belirtilen bir sunak53 yerleştirilmiştir.54

O dönemde Yahudi hayatında önemli bir yeri olan Mişkan, Yahudilerce kutsal kabul edilmiştir.55 Çünkü, Musa, uzun yıllar dini faaliyetleri buradan idare etmiştir.56 Bunun yanında, Tanrı ile Musa’nın burada iki arkadaş gibi yüz yüze konuşmuş,57 Musa’nın Tanrı’yla görüşmek için Mişkan’a girmesinin ardından bir bulut gelip konuşma bitinceye kadar bu mabedin girişini kapatmıştır.58 Ayrıca, Yahudiler, ibadetlerini burada eda etmiş,59 Tanrı’yla bir şekilde iletişim kurmak istediklerinde ise buraya gelmişlerdir.60 Ahit Sandığı’nın Mişkan’daki Kutsallar Kutsalı’nda saklaması da bu mabedin kutsiyetini arttıran bir başka unsur olarak değerlendirilmiştir.61

Tanrı ile peygamberin özel görüşmelerini burada yapmaları ve insanların ibadet için burada toplanmalarından dolayı Mişkan’a, aynı zamanda, “Buluşma (Toplanma) Çadırı”62 denildiği Tevrat tarafından bildirilmiştir.63

Mişkan’ın bu yapısal özelliğine değişik sembolik anlamlar yükleyenler olmuştur. Buna göre, Mişkan’ın kapısının doğuda olması güneşin doğuşuyla ilişkilendirilirken Kutsal Yer ile Kutsallar Kutsalı’nın bir perde ile ayrılması cennet ile gökyüzünün birbirinden ayrılması olarak yorumlanmıştır. Mişkan’ın önündeki avlu ise dünya olarak değerlendirilmiştir.64

Tanrı’nın Musa aracılığıyla bildirdiği emri gereğince ve onun verdiği şekillere ve ölçülere göre büyük fedakarlıklar neticesinde yapılan Mişkan, yaklaşık dört asır Yahudilerin dini merkezi olmuştur. Ancak, Davud’un Kudüs’ü fethetmesi ve burada oğlu Süleyman’ın kalıcı bir mabed yapması neticesinde görevi sona eren Mişkan veya diğer adıyla Toplanma Çadırı tarihe karışmıştır. Bunun yerini ise Yahudiler için kıyamete kadar önemini koruyacak olan “Süleyman Mabedi” almıştır.

·        I. BÖLÜM

MABED’İN İNŞA EDİLMESİ VE MİMARİSİ

·        A. MABED’İN İNŞA EDİLMESİ

·        1. Mabed’in İnşa Düşüncesi

Davud,65 M.Ö. 1000 yıllarında66 Kudüs şehrini fethetmiş, onu kendi kültür değerlerine ve yaşam biçimine ve o dönemin sosyal ve ekonomik şartlarına uygun olarak imar etmiştir. Çevre devlet ve toplumların muhtemel saldırılarına karşı etrafı surlarla çevrilen Kudüs daha sonra Davud tarafından Yahudi toplumunun dinî ve siyasî başkenti yapılmıştır. 67

Kudüs’e yerleşen Davud, kendisini düşmanlarından koruyacak ve sosyal ihtiyaçlarına cevap verecek bir saray yaptırmıştır. Davud, daha sonra Yahudi toplumu için önemli olan ve o zamana kadar bir çadır (Mişkan, Buluşma Çadırı) içinde bulunan “Ahit Sandığı”nı,68 o dönem şartlarında bir şölen ve festival havasında, törenle Kudüs’e getirmiştir. Sandığın getirilişi esnasında sevinç çığlıkları atılmış, çalgı aletleri eşliğinde ilahiler söylenmiş ve kurbanlar kesilmiştir.69 Kudüs’e getirilen Ahit Sandığı Yahudi toplumu ve Mabed için apayrı bir anlam ifade etmiş ve adeta onların “Tanrı ile ilişkilerinin anahtarı” olarak kabul edilmiştir. 70

Davud’un Ahit Sandığı’nı Kudüs’e getirmesindeki amacının, Kudüs’ü, İsrail’in dini bir merkezi yapmak olduğu bildirilmiştir.71 Davud’un, 12 Yahudi kabilesinden hiç birine ait olmayan Kudüs’ü merkez yapması onun için siyasi bir başarı olarak değerlendirilmiştir.72

Davud, dînî ve siyasî birliği sağladıktan73 sonra güven içerisinde sarayında ikamet etmeye başlamıştır. Ancak, bu dönemde Ahit Sandığı için hala sabit bir mekanın mevcut olmadığı rivayet edilmiştir. Ahit Sandığı’nın bu durumu ise lüks içinde yaşayan Davud’u rahatsız etmiştir. Bundan dolayı Davud, Peygamber Natan’a, kendisinin sedir ağacından yapılmış bir sarayda oturduğunu, Tanrı’nın Ahit Sandığı’nın ise hala bir çadırda bulunduğunu hatırlatmış ve hem Ahit Sandığı’nın korunacağı hem de Tanrı’nın evi olarak kabul edilecek görkemli bir mabed yapmayı düşündüğünü iletmiştir. Natan ise Davud’a, Tanrı’nın onun yanında olduğunu belirtip istediği her şeyi yapabileceğini söylemiştir. Fakat, Natan, konuşmanın geçtiği günün gecesinde Tanrı tarafından uyarılmış ve ondan Davud’a “Mabed’i kendisinin yapmayacağını, onun, kendi soyundan gelen başka biri tarafından yapılacağını bildirmesi” istenmiştir.74

·        2. Mabed’in Yerinin Tespiti

Davud’un yapmak istediği ancak Tanrı’nın bu görevi başkasının yerine getireceği ve bu kişinin onun soyundan gelecek birisinin yapacağı bildirilen Mabed’in ilk zamanlarda nereye inşa edileceğinin belli olmadığı rivayet edilmiştir. Bu nedenle, Mabed’in yeri konusunda çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Bunlar arasında Yahudilerce kutsal sayılan ve yaratılışının ardından işlediği günahtan dolayı dünyaya indikten sonra Adem’in, daha sonra onun çocukları Habil ile Kabil’in kurbanlarını sundukları,75 tufandan sonra Nuh’un sunak yaptığı,76 İbrahim’in oğlu İshak’ı kurban etmek için seçtiği77 yer olan Yevuslu Aravna’nın78 harman yeri Mabed’in inşası için uygun bulunmuştur.

Buranın Mabed yeri olarak seçilmesindeki tarihi arka plan kadar, bütün kabileleri tatmin edecek sosyo-politik ortak bir mekanın olması79 ve Yahudi toplumu arasında çıkan salgın hastalıkları80 gidermek için yapılan bir sunağa sahip bulunması da önem arz etmiştir. Yahudi kaynaklarında uzun ve dikkatli bir araştırma sonucu belirlenen bu mekana, özellikle, Tanrı tarafından işaret edilmiş81 ve bu yerin asla değiştirilemeyeceği bildirilmiştir.82

Mabed için seçilen yerin, günümüzde Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa olarak bilinen tarihi eserlerin bulunduğu ve İslam literatüründe Harem-i Şerif83 olarak nitelendirilen yere rastladığı sanılmaktadır. 84 Ancak, Mabed’in Harem-i Şerifin neresine inşa edildiği kesin bir şekilde ve bu konuda görüş ayrılıkları bulunmaktadır.85 Buna göre Mabed’in tam olarak nerede olduğu hususunda genelde üç görüş zikredilmektedir. Bunlardan birinci görüşe göre Haremü-i Şerifin ortasına inşa edilmiş olan Kubbetü’s Sahra’nın bulunduğu yerdedir.86 İkinci görüşü savunanların iddiaları Süleyman Mabedi’nin Kubbetü’s Sahra’nın kuzeyinde yer aldığı87 yönündeyken üçüncü görüş bunun tam zıddı olup Mabed’in Kubbetü’s Sahra’nın güneyinde88 olduğu şeklindedir.89

·        3. Mabed’in İnşası İçin Yapılan Hazırlıklar

·        a. Davud Dönemi

Davud, Mabed’i kendi yapmak istemiş90 ve bu idealini gerçekleştirebilmek için bütün gücüyle çalışarak hazırlık yapmıştır.91 92 Ancak, Tevrat’ta yer alan “Ama RAB bana (Davud), ‘Sen çok kan döktün, büyük savaşlara katıldın’ dedi, ‘Benim adıma tapınak kurmayacaksın. Çünkü yeryüzünde gözümün önünde çok kan döktün.”91 ifadelerinden de anlaşılacağı gibi, Davud’un Mabed’i yapma düşüncesi, Tanrı tarafından takdirle karşılanmasına93 rağmen katıldığı savaşlardaki kan dökücü rolü nedeniyle, Mabed’in onun tarafından yapılmasına izin verilmemiştir.94 Gerek Tevrat’taki bu cümlelerden gerekse Peygamber Natan’ın Davud’a ilettiği “Mabed’i yapacak olan kişinin onun kendi soyundan gelen başka bir kişi olacaktır"95 şeklindeki ifadesinden Mabed’in daha sonra Davud’un oğlu Süleyman zamanında yapılacağı anlaşılmaktadır. 96

Her ne kadar Davud, Mabed’i kendi yapamamış ise de, oğlu Süleyman’a onun için bir yer, masraflarının karşılanması için hazineler,97 Mabed’in hizmetinde bulunmak için kahinler ve Levililer bırakmıştır.98 Ayrıca, Davud, devlet imkanlarına ilave olarak kendi servetinden de katkıda bulunmuştur.99

Mabed’in, Yahudi toplumu için oldukça önemli bir yere sahip olmasından dolayı çeşitli toplumsal katmanların onun yapılmasına maddi manevi katkıları olmuştur. Nitekim, bu çerçevede boy başları, oymak önderleri, subaylar, saray yöneticileri ve halk kesimi Mabed’in yapımına oldukça yüksek miktarlarda altın, gümüş, tunç, demir ve değerli taşlarla yardımcı olmuştur.100

Davud, Mabed için elinin altında bulunan bütün birikim ve imkanlara ilave olarak Tanrı tarafından kendisine bildirilen Mabed’in ayrıntılı planını da Süleyman’a teslim etmiştir. Ayrıca, Mabed’de kullanılacak eşyaların nasıl olacağından nereye konulacağına, bunların yapımı için gerekli olan malzemelerin miktarına varıncaya kadar bütün bilgileri ona iletmiştir.101

·        b. Süleyman Dönemi

İsrailoğulları’na eşşiz başarılar kazandıran Davud’un oğlu Süleyman’ın Yahudiler için apayrı bir yeri vardır. Yahudiler Süleyman dönemini, barış, zenginlik ve güvenlik açısından tarihte benzerine rastlanılmamış bir dönem olarak değerlendirmektedir.102 Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat, Süleyman dönemini anlatırken, İsrailoğulları’nın nüfus açısından kalabalık olduklarını, istediklerini yiyip içtiklerini, topraklarının Fırat ırmağından Filistin’e, oradan da Mısır sınırına kadar uzandığını söylemektedir.103

Tanrı’nın, Ahit Sandığı’nı barındıracak ve Yahudi toplumu için merkezi bir yer olacak olan Mabed’in, Süleyman tarafından yapılmasını istemesi, o dönemin barış, saadet ve huzur açısından oldukça müsait olmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Tanrı, inşa edildiği günden günümüze kadar önemini koruyacak ve bir çok önemli olayda yer alacak Mabed’in Süleyman tarafından yapılması yönündeki isteğini ise Davud’a Tevrat’ta geçen şu ifadelerle bildirmiştir: “Ama barışsever bir oğlun olacak. Onu her yandan kuşatan düşmanlarından kurtarıp rahata kavuşturacağım. Adı Süleyman104 olacak. Onun döneminde İsrail’in barış ve güvenlik içinde yaşamasını sağlayacağım. Adıma bir tapınak kuracak olan odur. O bana oğul olacak, ben de ona baba olacağım. Onun krallığının tahtını İsrail’de sonsuza dek sürdüreceğim”105 Mabed’i yapmayı çok istemesine rağmen Davud, Tanrı’nın bu isteğine boyun eğmiş ve oğlu Süleyman’ı yanına çağırarak onu Tanrı adına, Yahudi toplumu için kutsal sayılacak bir Mabed yapmakla görevlendirmiştir.106

Süleyman, babası Davud’un ölümünden sonra,107 Baş Kâhin ve on iki kabile liderlerinin desteklerini alarak babasının tahtına geçmiştir. Süleyman’ın, İsrail halkına kral olmasından sonraki ilk işi Mısır ve Sur krallarına mektuplar yazarak daha önce babasının Mabed için yaptığı hazırlıkları108 devam ettirmek olmuştur.109 Süleyman’ın tahta geçer geçmez Mabed’in yapımına öncelik vermiş ve bunun için hemen hazırlıklara başlamıştır. Çünkü, krallığını, babası Davud’a verilen ilahî vaadin yerine getirilmesi için bir süreç olarak değerlendirmiştir.110

·        3. Mabed’in İnşası

Süleyman, krallığının dördüncü yılının ikinci ayı olan Ziv111 (İyyar) ayında (M.Ö. 964 dolaylarında)112 babası Davud’un, üzerinde sunak yaptığı ve Yahudi tarihinde önemli olayların vuku bulduğuna inanılan Yevuslu Aravna’nın harman yerinde Tanrı için tarih boyunca hafızalardan silinmeyecek ve sonradan Yahudi dini hayatının şekillenmesinde büyük rol oynayacak olan Mabed’i yapmaya başlamıştır.113 Tevrat’ın bize bildirdiğine göre Süleyman, Mabed’in yapımına Yahudilerin Mısır’dan çıkışının dört yüz sekseninci yılında başlamıştır.114

Süleyman’ın inşa edeceği Mabed’in o zamanki şartlar içerisinde değerlendirildiğinde büyük ve görkemli olacağı rivayet edilmiştir.115 Ancak, böyle bir Mabed’in yapımının Süleyman’ın tek başına kaldırabileceği bir iş olmadığı bildirilmiştir.116 Bu nedenle, Süleyman, daha önce Davud’un sarayının yapımında büyük emeği geçen117 ve Davud’la yakın dostluğu bulunan Sur Kralı Hiram’dan, babasının savaşlar nedeniyle yapamadığı Mabed için yardım istemiştir.118 119 Bunun üzerine Hiram, eski bir dostunun oğlundan gelen bu haberden dolayı mutlu olduğunu belirtmiş ve Süleyman’a, Mabed’in inşaatı esnasında gereken yardımı yapacağını söylemiştir. Ancak, Hiram, yapacağı yardımların karşılıksız olmaması gerektiğini ifade etmiş, Süleyman’dan sarayının yiyecek gereksiniminin karşılanmasını talep etmiştir.

Süleyman’ın yardım çağrısına, sarayının ihtiyaçlarının karşılanması koşuluyla olumlu cevap veren Hiram, Mabed’in yapımına başlanmasıyla yardım çalışmalarına hız vermiştir. Hiram, öncelikle Süleyman’ın istediği tomrukları, Lübnan’dan denize indirtmiş, sonra da Fenikeli denizcilerin120 yardımıyla ve sallar kullanarak Yafa’ya kadar getirtmiştir. Buradan da Süleyman, tomrukları alıp Mabed’in inşa edileceği Kudüs’e götürmüştür.121 122 123 Hiram, böylece Süleyman’a arzu ettiği sedir ve çam tomruğunu sağlamıştır. Süleyman da yapılan bu büyük yardımlar karşılığında Hiram’a, sarayının yiyecek gereksinimi olarak her yıl yirmi bin kor (yaklaşık 3500 ton) buğday, yirmi kor (yaklaşık 4400 lt.) saf zeytin yağı, arpa ve şarap vermiştir. Bunlarla da yetinmeyen Süleyman, Hiram’a ayrıca yirmi tane sınır kasabası bırakmıştır.124

Süleyman, sonradan kendi adıyla anılacak olan Mabed’in yapımında muhtelif görevlerde çalışacak olan ve sayıları yüz binlere ulaşan bir işçi ordusu toplamıştır. Bu işçilerden otuz bininin İsrail halkından olduğu rivayet edilmiştir. Bu işçilerden 10 bini, sırayla olmak üzere, Mabed’de kullanılacak keresteyi kesmek için Lübnan dağlarında çalışan işçilere yardım etmek üzere gönderilmiş,125 bir ay Lübnan’da kaldıktan sonra işçiler, iki ay da evlerinde kalmışlardır.126 Süleyman’ın mevcut otuz bin Yahudi işçiden başka, Yahudi olmayıp yük taşımada kullanılan yetmiş bin, dağlarda taş kesmek için çalıştırılan seksen bin127 işçisinin daha bulunduğu ifade edilmiştir. 3300 veya 3600128 kişi de işçilerin çalışmalarını denetleyerek işlerin yolunda gitmesini temin etmeye çalışmıştır.129 İşçilerin başında ise Sur kralı Hiram’ın gönderdiği ve aynı zamanda onunla adaş olan, tunç işlemede bilgili, deneyimli ve usta olan Hiram’ın130 olduğu bildirilmiştir.131

Mabed’in yapımında kullanılacak malzemelerin her biri değişik yerlerden getirilmiştir. Yukarıda belirttiğimiz gibi keresteler Lübnan’dan, Mabed’in değişik yerlerinde kullanılan tunç madeni, Süleyman’ın bakır madenlerinden temin edilmiştir. Özellikle kaplamalarda kullanılan altın ve fildişi132 uzaklardan, Güney’den getirilmiştir. İnşaatta temel malzeme olan taşlar ise Kudüs’ün çevresindeki tepelerden elde edilmiştir.133

Mabed’in kutsal addedilmesinden dolayı burada kullanılan taşlar, Mabed’e uzak bir yerde, taş ocaklarında yontulmuştur. Böylece inşaat süresince Mabed’de çekiç ve balta sesi dahil olmak üzere hiçbir demir aletin sesi duyulmamıştır.134

Mabed’in duvarlarını sağlamlaştırmak ve desteklemek için kullanılan kerestelerin ve inşaat esnasında kullanılan taşların yapımındaki yöntemin Filistin ve komşu ülkelerde yaygın olarak bilinen bir yöntem olduğu nakledilmiştir.135

Yahudi hayatında önemli bir yere sahip olan Mabed ile ilgili zaman içerisinde çeşitli efsaneler ortaya çıkmıştır. Bu efsanelerden birine göre, Mabed’in yapım süresi olan yedi yıl boyunca Mabed’de çalışan işçilerden bir kişi dahi ölmemiş ve hatta hasta bile olmamıştır. Mabed’in inşaatının başından sonuna kadar bütün işçiler sağlam ve güçlü oldukları gibi kullandıkları aletler de Mabed tam olarak ortaya çıkana kadar zarar görmemiştir.136 Bu yüzden, inşaat herhangi bir şekilde kesintiye uğramadan devam etmiştir. Mabed’in İsrail Tanrısına adanmasından sonraysa, kafirlere ve onların tanrılarına benzer mimari eserler yapmamaları için bütün işçiler ölmüştür. İşçiler, Mabed’in yapımı esnasında gösterdikleri çalışmanın karşılığını öbür dünyada elde edeceklerine inanmışlardır. İşçilerin başı olan, inşaatın istenildiği şekilde gitmesini sağlayan ve Mabed’in yapımında büyük emeği geçen Hiram ise Cennete canlı olarak girmekle ödüllendirileceğini ummuştur.137

Süleyman’ın saltanatının dördüncü yılında (M.Ö. 964) başlayan Mabed’in inşası, saltanatının on birinci yılının sekizinci ayı olan Bul138 (Markesvan) ayında (M.Ö. 957) tasarlandığı biçimde bütün ayrıntılarıyla tamamlanmıştır. Yakın doğudaki kralların, saraylarının yakınında inşa ettikleri tapınaklara benzer bir şekilde, bir kraliyet kompleksi139 içinde yer alan140 Mabed’in yapımı Süleyman’ın yedi yılını141 almıştır.142 Ancak Mabed’in etrafında bulunan kraliyet sarayının143 ise o tarihte henüz bitmediği nakledilmiş, saray ve diğer kraliyet binalarının tam bir kompleks olabilmesi ise otuz yıl sonra gerçekleşmiştir.142 143 144

·        B. MABED’İN MİMARİSİ

·        1. Arkeolojik Bulgular Işığında Mabed’in Mimarisine Genel Bir Bakış

Süleyman Mabedi’nin ihtişamını ortaya koyan dekorasyonları ve çeşitli ihtiyaçlara cevap vermek için yapılan mobilyaları gibi Mabed’in planı da Mısır’dan Mezopotamya’ya kadar muhtelif mimari eserlerde kullanılan planların tipik bir örneğidir.145

Kudüs şehrinin fethedilmesine kadar göçebe olarak yaşayan Yahudiler önceden küçük eserler yaparak kazandıkları mimari tecrübeleri vardı. Ancak, bu tecrübe, devletin resmi dininin sembolü niteliğinde olacak olan Süleyman Mabedi’ni inşa etmek için yeterli olmadığından Yahudiler, büyük bir malzeme kültürüne sahip olan Kenanlılardan yardım istemişlerdir.146 Günümüzde, Süleyman Mabedi’yle ilgilenen bir çok uzman, Süleyman Mabedi ile M. Ö. 1500 ile 1000 yılları arasında Filistin topraklarında yaşayan ve daha önce Yahudi kültür ve sanatına güçlü bir etkisi bulunduğu sanılan Kenan ve Fenike kültürleri arasında önemli benzerliklerin olduğunu belirtmektedir. Mabed’in yapımında önemli bir isim olan Sur Kralı Hiram’ın ise, Mabed’in yapımına malzeme ve zanaatçı tedarik ederek katkıda bulunmasının biraz önce ifade edilen görüşü desteklediği düşünülmektedir.147

Bazı arkeolojik veriler Süleyman Mabedi’nin o dönemin mimari kültüründen etkilendiğini göstermektedir. Suriye’nin bazı bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde Süleyman Mabedi’nin yapıldığı döneme ait tapınaklar gün yüzüne çıkartılmıştır.148 Uzmanlar, bu yapıların üç bölümden meydana geldiğine vurguda bulunarak Süleyman Mabedi ve bu tapınaklar arasında benzerlikler olduğuna dikkat çekmişlerdir.149 Süleyman Mabedi’nin en arka bölümünde bulunan keruv150 heykellerinin Asur saraylarını süsleyen sfens tarzı gardiyan yaratıklara benzemesi başka bir ortak nokta olarak ifade edilmiştir.151 Ancak, ortaya çıkartılan tapınakların, plan itibariyle her ne kadar Süleyman Mabedi’ne benzeseler de büyüklük ve ihtişam açısından kesinlikle bu Mabed’le kıyaslanamayacağı belirtilmiştir.152

Süleyman Mabedi, plan itibariyle o dönemki Yakın Doğu mimarisinden etkilenmesine rağmen kullanım açısından diğer tapınaklardan tamamen farklı olmuştur. Çünkü, Yahudi inancına göre, Tanrı’nın bizatihi kendisi Süleyman Mabedi’nde oturmazdı. Süleyman Mabedi, sadece Tanrı’nın ilahi varlığının (Şekina), insanların kalplerini Tanrı’ya yönlendirmek için dinlendiği bir yer olarak görülmekteydi. Bu düşüncenin açık bir ifadesi Mabed’in Tanrı’ya adanması esnasında Süleyman’ın yaptığı duada153 görülebilir.154

Yahudi terminolojisine göre, Süleyman’ın yaptığı Mabed, “Birinci Mabed” olarak nitelendirilmekte ve doğal olarak en büyük ilgi ve tartışma bu Mabed üzerinde yoğunlaşmaktadır.155 Uzmanların genellikle kabul ettiği görüşe göre Süleyman Mabedi, Kudüs’teki Haram-i Şerifin bulunduğu dağ sırtının orta bölümünde yer alan Kubbetü’s Sahra’nın olduğu yere inşa edilmiştir.156 Ancak, Mabed’in tarih boyunca çeşitli büyük saldırılara maruz kalması ve yerinin Romalılar, Araplar ve Haçlı Seferleri zamanında büyük oranda değiştirilmesinden dolayı Süleyman Mabedi’nin Harem-i Şerifin tam olarak neresinde bulunduğu bilinmemektedir.157

Tevrat’ta, Süleyman Mabedi’nin planıyla ilgili detaylı bilgilerin yer almasına karşın bu bilgilerin birbirinden farklılık göstermesi, günümüzde, Süleyman Mabedi’nin kesin planının çizilebilmesine engel teşkil etmiştir.158 Buna rağmen, günümüze kadar, Süleyman Mabedi’nin planının çizilmesi için farklı bilgilere dayanılarak değişik çalışmalar yapılmıştır. Çeşitli noktalarda farklılık arz eden bu planlar arasında en güvenilir olanının ise Howland ve Garber’in çizdiği plan olduğu belirtilmiştir.159

Süleyman Mabedi’nin, Süleyman’ın yaptığı kraliyet kompleksinin sadece bir parçası olmasına rağmen bu kompleksteki en büyük yapı olduğu nakledilmiştir. Günümüzden yaklaşık 3000 sene önce yapılan Mabed’in ölçüleri, o zamanki şartlar içerisinde oldukça büyük olarak değerlendirilmiştir. İçten içe uzunluğu 60, yüksekliği 30, genişliği 20 kubit160 olan böyle bir Mabed’in, genel olarak Yahudi halkından ziyade Tanrı için161 yapıldığı ifade edilmiştir.162 Mabed’in yıkılmasından sonra yazılan Hezekiel Kitabı’nda ise Süleyman Mabedi’nin uzunluğu 100 kubit olarak verilirken genişliği de 50 kubit belirtilmiştir.163 Ancak, Süleyman Mabedi’nin bölümlerini, Yan Odalarını ve aradaki duvarları da hesaba kattığımızda Hezekiel’de verilen bu rakamlara yaklaşık olarak ulaşılabilmektedir.164

Kare şeklindeki büyük taşları ve sedir direkleri ile dikdörtgen şeklinde bir yapı olan Süleyman Mabedi, Mısır tapınaklarında olduğu gibi, kapısı doğuda olmak üzere, doğudan batıya doğru uzanmıştır.165

·        2. Mabed’in Bölümleri

Alışılmış, önasya planı üzerine yapılan Süleyman Mabedi,166 içerisinde Ahit Sandığı’nın saklandığı Kutsallar Kutsalı, Kutsal Yer ve Mabed’i kutsal olmayan yerden ayırmak için yapılmış olan Eyvan’dan oluşmuştur. Süleyman Mabedi’ndeki en kutsal yer adından da anlaşılacağı gibi Kutsallar Kutsalı’dır. Bu nedenle Süleyman Mabedi’nin bölümlerini anlatırken bu yerden başlamayı uygun görüyoruz.

·        a. Kutsallar Kutsalı

En Kutsal Yer (The Most Holy Place),167 Tapınak (Shrine) terimleriyle de ifade edilen Kutsallar Kutsalı’na İbranice’de “arka oda, en iç mekan” anlamlarına gelen “Debir” denilmektedir.168 Bir iç oda (Inner House)169 niteliğinde olan Kutsallar Kutsalı’nda, Yahudiliğe aykırı mitolojik unsurlar bir tarafa, mitolojik kültle ilgili bir iz bile bulunmadığı rivayet edilmektedir. Bununla beraber, Tanrı’nın orada oturduğunu ifade eden herhangi bir putun da yer almadığı kaynaklarda geçmektedir.170 Kutsallar Kutsalı’nın sadece Ahit Sandığı’nın171 ve keruvların172 bulunduğu bir oda olduğu nakledilmektedir. Dolayısıyla, Süleyman Mabedi, Yahudi akidesi açısından tehlike arz eden her hangi bir yapıya haiz olmadığı gibi putperestliği çağrıştıracak her hangi bir nesneyi de içinde barındırmamıştır. Süleyman Mabedi, Tanrı’nın fiziksel yapısını ifade etmesinin çok ötesinde Yahudilerin isteklerini karşılamak için yapılmıştır. Buna göre Mabed, Tanrı’nın affını ve mağfiretini isteyen Yahudiler için bir kurtuluş yolu olmuştur.173

Kutsallar Kutsalı, Süleyman Mabedi’nin en arka tarafına (Batısına) yapılmıştır.174 Küp şeklindeki Kutsallar Kutsalı, iç ölçüleri 20’şer kubit olacak şekilde inşa edilmiştir.175 Kutsallar Kutsalı ile buranın önünde bulunan Kutsal Yer arasında 10 kubitlik yükseklik farkının bulunması, muhtelif kaynaklarda değişik şekillerde açıklanmıştır. Bu açıklamalardan birisi, Kutsallar Kutsalı’nın Süleyman Mabedi’nin ana çatısı altında bağımsız bir bölüm olarak yapıldığı şeklindedir. Bu bölümün zemin seviyesinin 10 kubit yukarı kaldırıldığı da başka bir iddiadır. Ancak, en mantıklı izahın, Kenan tapınaklarında yaygın olduğu gibi, Kutsallar Kutsalı zeminin biraz yükseltilmesi ve ana çatının altında bulunan Kutsallar Kutsalı’na ait çatısının biraz aşağıya indirilmesiyle 30 kubitlik mesafenin 20 kubite düştüğü şeklindeki düşünce olduğu söylenmektedir. Böylelikle, Kutsallar Kutsalı’ndaki yükseltilen zemininin, üzerinde Ahit Sandığı’nın ve keruvların bulunduğu bir çeşit platform olarak hizmet ettiği düşünülmektedir.176

Kutsallar Kutsalı, tabandan tavana kadar sedir tahtasından oluşan bir duvarla177 diğer bölümlerden ayrılmıştır.178 Bu bölümün bütün duvarları kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleriyle süslendiği gibi179 tamamı saf altınla kaplatılmıştır.180

Kutsallar Kutsalı ile Kutsal Yer’i birbirinden ayırması için zeytin ağacından181 bir kapı yapılmıştır. Genişliği, Süleyman Mabedi’nin genişliğinin beşte biri kadar (4 Kubit) olan bu kapının her iki kanadının üstüne kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleri işlenmiştir. Bu kabartma keruvlar ve hurma ağaçları Süleyman tarafından altınla kaplatılmıştır.182 Bu kapıların menteşeleri ise altından yapılmıştır.183 Kapının kenar pervazlarının, Kutsal Yer’in kapısı ve Mabed’in pencereleriyle aynı şekle sahip olduğu bildirilmiştir. İçerisi tamamen karanlık olan Kutsallar Kutsalı’na herhangi bir pencere yapılmamıştır.184 II. Tarihler kitabında, Kutsallar Kutsalı’na ait olduğu düşünülen lacivert, mor ve kırmızı kumaşlardan yapılmış; üzerinde keruv işlemeleri bulunan bir perdeden bahsedilmektedir.185 Ancak, bu perdenin Süleyman zamanında inşa edilen Mabed’e ait olmayıp Süleyman’ın halefi tarafından Mabed’e konulmuş olabileceği iddia edilmektedir.186

İçerisinde “On Emir”in bulunduğu Ahit Sandığı’nı barındırmasıyla dikkat çeken Kutsallar Kutsalı’na, her biri 10 kubit yüksekliğinde ve zeytin ağacından187 yapılmış iki tane keruv188 heykeli yerleştirilmiştir. Tevrat’ta keruvlarla ilgili verilen bilgilerin kısa ve yetersiz olmasından dolayı Kutsallar Kutsalı’ndaki keruvların tam olarak neye benzediği bilinmemektedir.189 Ancak, genel bir şekilde ifade etmek gerekirse, ebatları bir insandan büyük olan keruvların, Asur, Babil, Mısır, Kenan ve Hitit abidelerinde bulunan heykellere benzediği rivayet edilmektedir. Kısmen insan kısmen de hayvan olan ve kanatlı bir yapısı olduğu, ayakta duruyor olmasıyla da sfenklerden ayrılan190 keruvların hem görünüşlerinin hem de ölçülerinin aynı olduğu nakledilmektedir. Keruvların, her bir kanadının 5 kubit uzunluğunda yapıldığı ve kanatlar açıldığında bir uçtan diğer uca toplam 10 kubite ulaştığı ifade edilmektedir. Kanatlarından biri duvara, diğerleri de ortada diğer keruvun kanadına değecek biçimde bu bölüme konulan keruvlar, Süleyman tarafından altınla kaplattırılmıştır.191 Ayakta duracak şekilde yapılan keruvlar, yüzleri ön tarafa gelecek şekilde yerleştirilmiştir.192 Ahit Sandığı da bu heykellerin altına konulmuştur.193 Keruvların kanatlarını açmış bir şekilde durmaları Ahit Sandığı’nın üzerinde uçuyorlarmış duygusunu vermektedir.194 Bu durum ise keruvların asıl görevlerinin Ahit Sandığı’nı korumak olduğu düşüncesini desteklemektedir.195

Ünlü Yahudi filozofu Philo, Süleyman Mabedi’nde bulunan keruvların, Tanrı’nın iyilik ve otorite şeklindeki iki sıfatını temsil ettiğini ifade etmiştir.196 197 Yahudilerde genel olarak Ahit Sandığı’nın üzerinde bulunan keruvların arasında

Tanrı’nın varlığının bulunduğu yönünde bir inanç olduğu bildirilmiştir.197 Öyle ki, Tevrat’ta, Tanrı’nın Musa’yla keruvların arasında konuştuğuna işaret eden cümleler bulunmaktadır.198 Bundan dolayı, Kutsallar Kutsalı’nda Tanrı’nın varlığının hissedildiği söylenmektedir.199

·        b. Kutsal Yer

Tam Mabed (Temple Proper), Ana Oda (Main Room), Sahın (Nave) gibi değişik şekillerde ifade edilen ve Kutsallar Kutsalı’nın önünde yer alan Kutsal Yer’e (Holy Place),200 İbranice’de “Hekal” denilmektedir. Sümerce “E-GAL” kelimesinden türeyen Hekal “büyük ev” anlamına gelmektedir.201 Süleyman Mabedi’nde icra edilen ibadetlerde ana bölüm vazifesi görmesi için yapılan Kutsal Yer’in uzunluğu 40,202 genişliği 20, yüksekliği de 30 kubit203 olup, ebatların yakın doğudaki diğer mabetlerle kıyaslandığında oldukça büyük sayılabileceği belirtilmektedir.204

Kutsal Yer’e, servi ağacından yapılmış, 10 kubit genişliğinde iki kapının bulunduğu bir geçitten geçilerek girildiği nakledilmiştir. Her biri iki kanatlı olup katlanabilme özelliğine sahip olan bu kapılar çam ağacından yapılmıştır. Bu kapıların menteşeleri ise Kutsallar Kutsalı’ndaki kapıların menteşelerinde olduğu gibi altından imal edilmiştir.205 Süslemeleriyle göz alan bu kapıların üstüne keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleri işlenmiş ve bu işlemelerin üzeri altınla kaplatılmıştır206 Kutsal Yer’i, Süleyman Mabedi’nin önündeki Eyvan’dan ayırmak için 6 kubit genişliğinde bir duvar yapılmıştır.207 Süleyman, Kutsal Yer’in bütün duvarlarını kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleriyle süsletmiştir.208 Bu bölümüne, Kutsallar Kutsalı’ndan farklı olarak pencereler yapılmış ve bu pencereler, Kutsal Yer’in yukarısına yerleştirilmiştir.209 Tevrat’ta bu pencerelere, “Kafesli Pencereler” ifadesiyle değinilmiştir.210

Kutsal Yer’e, beşi sağda, beşi de solda olmak üzere on adet şamdan211 konulmuştur.212 Bunun yanında, yine beşi sağda, beşi de solda olmak üzere on tane Takdime Ekmeği Masası da Kutsal Yer’deki eşyalar arasına yerleştirilmiştir.213 Kutsal Yer’in, aynı zamanda, altından yapılan, ebatlarının 2x2x3 kubit olduğu rivayet edilen ve Kenan tapınaklarında kullanılan sunaklara benzediği sanılan214 buhur215 sunağına sahip olduğu bildirilmiştir.216

·        c. Eyvan

Süleyman Mabedi’nin girişinde, Kutsal Yer’in önünde bulunan Eyvan, kutsal bölgeyi kutsal olmayandan ayırmak için yapılmıştır.217 Mabed’in ön cephesini boydan boya kapsayan Eyvan’ın, Mabed’in genişliğinde olup 20 kubit olduğu nakledilmiştir.218 Uzunluğu Mabed’den ileriye doğru 10 kubit219 olan Eyvan’ın yüksekliği, hakkında kesin bir bilgi olmamasından dolayı tartışmalıdır. Kimileri

·        II. Tarihler kitabındaki bilgiye dayanarak Eyvanın yüksekliğinin 120 kubit220 olduğunu iddia etmektedir. Buna göre Eyvan’ın, Kutsal Yer’in girişinde bir kule gibi

yükseldiği sanılmaktadır.221 Kimileri de Süleyman Mabedi hakkında ana kaynak olan Krallar Kitabı’nda, Eyvan’ın yüksekliği hakkında bilgi verilmemesinden ve bu konuda sessiz kalınmasından yola çıkarak Eyvan’ın, Süleyman Mabedi ile aynı yüksekliğe sahip olup 30 kubit olduğunu iddia etmektedir.222 Eyvan’da bulunan giriş kapısının genişliği de kaynaklarda 14 kubit olarak yer almaktadır.223

·        3. Mabed’in Diğer Unsurları ve Eşyaları

·        a. Sütunlar

Süleyman Mabedi’nin en önemli mimari yapılarından birisi de Süleyman’ın, Sur’dan gelen tunç ustası Hiram’a yaptırdığı, pirinçten mamul, 18 kubit uzunluğundaki iki büyük sütundur. Sütunların üzerine dökme tunçtan 5 kubit yüksekliğinde iki sütun başlığı yapılmıştır. Böylece, sütun başlıkları da dahil edildiğinde sütunların toplam uzunluğu 23 kubite ulaşmıştır.224 Sütunların çevresi ise 12 kubit olacak şekilde yapılmıştır. Ancak bu rakamın büyüklüğü hakkında bazı şüpheler olmasına rağmen Yeremya 52: 21’deki cümlenin bu rakamın doğruluğunu desteklediği ifade edilmiştir.225

Sütunların, Süleyman Mabedi’nin tam olarak neresinde olduğu tartışmalı konulardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. I. Krallar’ın İbranice tercümesinin 7. bab 15. cümlesinde bu sütunların yeri hakkında kesin bir bilgi verilmediği, I. Krallar’ın Grekçe tercümesinde ise sütunlarla ilgili olarak “Mabed’in eyvanı için” ifadesinin yer aldığı zikredilmektedir. Bunun yanında, II. Tarihler 3: 15 ve 17’de sütunların Süleyman Mabedi’nin önünde oldukları yazmaktadır. Bu saydığımız kaynaklarda verilen bilgilerden dolayı Süleyman Mabedi’nin hayali resmi çizilirken sütunlar genellikle Eyvan’ın girişinin hemen dışına yerleştirilmektedir. Ancak, bu durum, I. Krallar 7: 19’da, sütunların Eyvan’ın içinde olduğunu (in the vestibule, at the vestibule) ifade eden cümlelere ters düşmektedir.226

Sütunlar, o dönemdeki Mısır sutünları örnek alınarak yapılmıştır.227 Süleyman Mabedi’nin ön tarafında yer alan bu iki sütundan sağdakine “Yakin”, soldakine “Boaz” denilmiştir.228 Bu iki kelimenin ne anlama geldiği tartışmalı olup bununla ilgili değişik fikirler ortaya atılmıştır. Bazı araştırmacıların bu iki kelimenin hala açıklanamadığını ve bir sır olarak kaldığını düşünmesine rağmen229 genel olarak benimsenen görüşe göre bu iki kelime, sütunlara işlenen kitabenin ilk iki harfi olup, “Yakin” kelimesi “Pekiştirir”, “Boaz” kelimesi de “Güç O’ndadır (Tanrı’dadır)” anlamına gelmektedir.224 225 226 227 228 229 230 Bunun dışında, bu sütunlara farklı anlamlar yüklendiği de belirtilmektedir.231

Sütunlarla ilgili başka bir fikir ayrılığı da bunların fonksiyonuyla ilgilidir. Sütunların, Süleyman Mabedi’nin önündeki Eyvan’ı taşımak için mi, yoksa sadece süsleme amacıyla mı yapıldığı günümüze kadar tartışmalı bir mesele olarak gelmiştir. II. Tarihler 3: 15’de verilen bilgilere bakılırsa, bunların sadece süsleme amacıyla yapıldığı daha kabul edilebilir mahiyetteyken,232 kaynaklarda sütunların başlıklarıyla ilgili detaylı tariflerin bulunması, bunlara verilen özel isimler ve oldukça büyük olan çapları bazı uzmanların birinci görüşü savunmalarına yol 233 açmıştır.233

Yakin ve Boaz sütunlarının ifade ettikleri anlamlarla ilgili çeşitli düşünceler bulunmaktadır. Bunlardan birisi, sütunların, Mısır’dan çıkışla ilgili olarak zikredilen ateş sütununu ve bulut sütununu234 temsil ettikleri şeklindedir.235 Ayrıca, Kavramlar ve Değerler adlı eserde sütunların üzerinde bulunan süslemelerin değişik anlamlar ifade ettiği belirtilmektedir. Buna göre, Nar ve zambak figürleriyle süslenmiş olan Boaz sütununun başlığındaki zambak, beyazlığı ve safiyeti ifade ederken, nar çoklukta birliği ifade etmektedir. Kalın bir kabuk, ardından bir zar ve nihayet zarın altında çeşitli küçük bölmeler içinde bulunan nar taneleri Yahudi halkınının simgesidir. Küçük bölmeler, kabileleri, iç zar Yahudilik kavramını ve en dıştaki kalın kabuk Yahudileri koruyan, birlik içinde tutan ve kuşatan Tevrat’ı simgelemektedir. Böylece Boaz sütununun başlığının, saf ve temiz bir birlik içinde bulunan Yahudilerin sembolü olduğu ifade edilmektedir.236

Yine aynı eserde “Yakin” sütununun başlığında bir küre bulunduğu ve bu kürenin iki kısımdan oluştuğu belirtilmektedir. Üst bölümü gök küreyi, alt bölümü yer küreyi ifade ettiğine inanılan bu sembolün şu sözleri anımsattığı söylenmektedir: “Gökler, Tanrı’nın gökleridir. Yeryüzünü de insanoğluna vermiştir.” Böylece “Yakin” sütununun; Tanrısal egemenliğin ve insana bahşedilen egemenlik alanının simgesel belirleyicisi olarak dikildiği anlaşılmaktadır.237

·        b. Yan Odalar

Süleyman Mabedi’nin doğu kısmı hariç diğer üç tarafına, genellikle “Yan Odalar” (side rooms, side chambers, side wing, galleries) olarak dizayn edilen bir yapı inşa edilmiştir.238 Çok az sayıda uzman bunun sonradan yapıldığını veya sadece ikinci Mabed’e ait olduğunu iddia etmektedir. Ancak, birçok araştırmacı bu odaların Süleyman’ın yaptığı Mabed’in bir parçası olduğuna inanmaktadır.239 Üç kattan oluşan bu yapı en alt katı 5 kubit, orta katı 6 kubit, en üst katı ise 7 kubit genişliğinde yapılmıştır.240 Her katın yüksekliği aynı olup, 5 kubit olarak dizayn edilmiştir. Mabed’e sedir ağacından kirişler eklenmiştir.241 Süleyman, Mabed’in duvarlarının çevresinde dışarıya doğru çıkıntılar bırakarak, bu çıkıntılarla, kirişlerin Mabed’in duvarlarına girmesine engel olmasını amaçlamıştır.242

Süleyman Mabedi’nin batı, kuzey ve güney kısımlarında bulunan Yan Odaların birinci katına 3 düz basamakla, ikinci katına sarmal 5 basamakla, üçüncü katına ise 7 düz basamakla çıkıldığı zikredilmektedir.243 Her bir kat, yaklaşık 30 odaya ayrılmış olup,244 bu katların nasıl ve ne oranda odalara ayrıldığına dair güvenilir bir bilgi bulunmamaktadır.245 Her birinin değişik amaçlar için kullanıldığı düşünülen bu odalardan bazıları, ibadet esnasında Tanrı’ya takdim edilen sunuların muhafaza edilmesi, bazıları ise din görevlilerinin ibadete yönelik hazırlanması için kullanılmıştır.246 Bunun yanında, bazı odaların Mabed’de kullanılan araç-gereçler için depo vazifesi gördüğü ifade edilirken Mabed’e ait hâzinelerin burada saklanması ise odaların başka bir fonksiyonu olarak zikredilmiştir.247

·        c. Yakma Sunusu Sunağı

Rivayetlere göre, Süleyman Mabedi’nin avlusunun içinde, hem özel hem de toplumsal kurbanların sunulması için tunçtan mamul bir sunak yapılmıştır.248 Eni ve uzunluğu 20, yüksekliği ise 10 kubit249 olarak bildirilen bu sunağa çıkmak için merdiven yerine sunağın yarısı genişliğinde ve güney tarafında bulunan250 bir rampa kullanılmıştır. Merdiven yerine rampanın kullanılması Tanrı’nın, Yahudilerin sunağa çıkarken çıplak yerlerinin görülmesini istememesinden kaynaklanmıştır.251 Süleyman’ın, Mabed’in açılışı esnasında yaptığı duayı anlatan I. Krallar 8: 22’de geçen “RAB’bin sunağı” ifadesindeki sunağın burası olduğu bildirilmiştir.252 Süleyman’ın duasını burada yapmasından dolayı önem kazanan bu sunak, daha sonra gelen peygamberlerin insanlara hitap edecekleri bir yer olmuştur.253

·        d. Dökme Havuz

Süleyman Mabedi’nin güneydoğusunda yer alan254 Dökme Havuz, kahinlerin yıkanması255 amacıyla yapılmıştır. Oldukça büyük ve dökme tunçtan yapılmış olması nedeniyle bu havuz, Hiram’ın en büyük başarısı olarak nitelendirilmiştir. Yuvarlak olan bu havuz, çapı 10 kubit, derinliği 5 kubit, çevresi de 30 kubit olacak şeklide yapılmıştır.256 Havuz, kenarlarının altındaki iki sıra su kabağı motifiyle birlikte dökülmüş ve her kubitte onar tane olan bu motifler havuzu çepeçevre kuşatmıştır.257 Havuz, üçü kuzeye, üçü batıya, üçü güneye, üçü de doğuya bakan ve sırtları içe dönük olan on iki boğa heykeli üzerine oturtulmuştur.258 Bu on iki boğanın dört gruba bölünmesi ve her bir grubun bir yöne bakması dört mevsimin ifade edilmesi şeklinde yorumlanmıştır.259 Dökme Havuzun kenarı dört parmak kalınlığında olup, kenarları kâse kenarlarını ve nilüferleri andıracak şekilde yapılmıştır.260 Havuzun aldığı su miktarıyla ilgili, Tevrat’ta çelişkili ifadeler bulunmaktadır. I. Krallar 7: 26’da havuzun aldığı su miktarı için 2 bin bat261 denilmekteyken, II. Tarihler 4: 5’de ise bu miktar 3 bin bat olarak ifade edilmektedir. Havuzun ağırlığının ise yaklaşık 33 ton olduğu söylenmektedir.262

·        e. Ayaklıklar ve Kazanlar

Süleyman Mabedi için çok yönlü çalışmalarda bulunan Hiram, özellikle yıkama işlerinde kullanılmak üzere kazanlar ve onları taşımak için on adet ayaklık yapmıştır. Her biri 4 kubit uzunluğunda, 4 kubit genişliğinde ve 3 kubit yüksekliğinde olan bu ayaklıklar, her biri tunçtan çerçeve içine alınan aynalıklarla süslenmiştir. Bu aynalıklar ve çerçeveler, üstünde ve altında sarkık çelenk işlemeleri bulunan aslan, boğa ve keruv motifleriyle süslenmiştir. Ayaklıklar için tunçtan mamul dört adet tekerlek ve dingiller yapan Hiram, aynı zamanda her bir ayaklığın dört köşesine, üzerine kazanların yerleştirilmesi için, o dönemin sanatına uygun olarak çelenklerle süslenen destekler yapmıştır. Ayaklığın üst yüzeyinde, kazan için olduğu düşünülen ve yüksekliği 1 kubit, taban genişliği 1,5 kubit olan, çevresinde oymaların bulunduğu yuvarlak çerçeveli bir boşluk yer almıştır. Ayaklıkların aynalıkları yuvarlak olmayıp kare şeklinde yapılmıştır. Aynalıkların altındaki dört tekerliğin dingilleri ayaklıklara bağlanmıştır. Savaş arabalarının tekerleklerini anımsatan bu tekerleklerin her birinin çapı 1,5 kubit olup ayaklıkların dingilleri, jantları, parmakları ve göbeklerinin hepsi dökümden imal edilmiştir. Her ayaklık, dört köşesinde kendinden dört desteğe dayanmış ve ayaklıkların üstünde yarım kubit yüksekliğinde yuvarlak birer halka yer almıştır. Ayaklıkların başındaki dayanaklar ve yan aynalıklar da ayaklıklara bitiştirilmiştir. Hiram, dayanakların ve aynalıkların genişliği oranında her birinin yüzeyine keruvlar, aslanlar, hurma ağaçları, çevrelerine de çelenkler oydurmuştur. Böylece, hepsinin dökümü, ölçüsü ve biçimi aynı olan on ayaklığı tamamlamıştır.263 Nadiren hareket ettirildiği sanılan264 bu ayaklıkların beşi Süleyman Mabedi’nin güneyine, beşi de kuzey tarafına yerleştirilmiştir.265

Ayrıca, Hiram, Süleyman Mabedi’nde değişik sebeplerden dolayı yakılan sunuların yıkama işleri266 ve ibadetten sonra avlunun genel temizliğinde kullanmak267 için, kırk268 bat269 su alma kapasitesine sahip tunçtan mamul olan on ayaklığın üzerine oturan dörder kubit genişliğinde on tane kazan yapmıştır.270

·        f. Eşyalar

Süleyman Mabedi’nin yapımına büyük emeği geçen tunç ustası Hiram, Süleyman Mabedi’nde değişik amaçlar için kullanılmak üzere bazı değişik eşyalar yapmıştır. Kürekler, çanaklar, kovalar gibi gerekli hallerde kullanılan bu eşyaların hepsi parlak tunçtan yapılmıştır. Bazı rivayetlerde yapımında çok miktarda tunç kullanılan bu eşyaların ağırlıklarının tespit edilemediği belirtilmiştir. Bunların dışında, üzerinde buhurun yakıldığı sunak, ekmeklerin Tanrı’nın huzuruna konduğu masa, Kutsal Yer’e beşi sağa, beşi de sola yerleştirilen kandillikler, çiçek süslemeleri, kandiller, maşalar, saf altın taslar, fitil maşaları, tabaklar ve buhurdanlar vardı ki bunların hepsi altından yapılmıştır.271

·        C. MABED’İN AÇILIŞI

Süleyman, Mabed’in tamamlanmasının akabinde babası Davud’un bağışladığı altın, gümüş ve diğer eşyaları getirip Mabed’in hazine odalarına yerleştirmiştir.272 Bunun ardından, yeni yapılan Mabed’in Tanrı’ya ithaf edilmesi için Adama Bayramı kutlanmıştır. Bu bayram, Ahit Sandığı’nın görkemli bir şekilde Kutsallar Kutsalı’na taşınmasıyla başlamış,273 yedi günü sunağı adamaya, yedi günü de bayramı kutlamaya olmak üzere toplam on dört gün sürmüştür.274 Ahit Sandığı’nın taşınması için Süleyman, İsrail halkının önde gelenleriyle kabile liderlerini Kudüs’e çağırmıştır. Bu kişiler yedinci ay olan Etanim275 ayındaki bayramda Kudüs’te, Süleyman’ın önünde toplanmışlardır. Bu esnada bazı kâhinler, Ahit Sandığı’nı yerden kaldırıp, Levililer’le birlikte Ahit Sandığı’nı, Mişkan’ı ve Mişkan’daki bütün kutsal eşyaları Süleyman Mabedi’ne taşımışlardır. Daha sonra Ahit Sandığı’nı Kutsallar Kutsalı’na yerleştirmişlerdir.276 Kâhinler, Kutsallar Kutsalı’ndan çıktıklarında bütün Levili ezgiciler zillerle, çenk ve lirlerle, ince keten kuşanmış olarak sunağın doğusunda yerlerini almış, borazan çalan yüz yirmi kâhin de onlara eşlik etmiştir. Borazan çalanlarla ezgiciler tek ses halinde Tanrı’ya şükredip övgüler sunmaya başlamıştır. Borazan, zil ve çalgıların eşliğinde seslerini yükselterek Tanrı’yı “RAB iyidir; Sevgisi sonsuza dek kalıcıdır'” ifadesiyle övmüştür. Tevrat’ta belirtildiğine göre o anda Süleyman Mabedi’nin içini, Tanrı’nın onu kutsamasının bir işareti olarak277 bir bulut doldurmuş278 ve bu bulut nedeniyle kâhinler görevlerini sürdürememiştir. 279

Süleyman Mabedi’nin açılış töreni esnasında, Süleyman’la beraber bütün İsrail topluluğu Ahit Sandığı’nın önünde sayısız davar ve sığır kurban etmiştir.280 Daha sonra Süleyman, Yahudilere hitaben I. Krallar’da geçen şu konuşmayı yapmıştır.

“Ya RAB, karanlık bulutlarda otururum demiştin. Senin için görkemli bir tapınak, sonsuza dek yaşayacağın bir konut yaptım. (Süleyman İsrail halkını kutsadıktan sonra konuşmasına devam etti.) Babam Davut’a verdiği sözü tutan İsrail’in Tanrısı RAB’be övgüler olsun! RAB demişti ki, ‘Halkım İsrail’i Mısır’dan çıkardığım günden bu yana, içinde bulunacağım bir tapınak yaptırmak için İsrail oymaklarına ait kentlerden hiçbirini seçmedim. Ancak halkım İsrail ’i yönetmesi için Davut’u seçtim.’

Babam Davut İsrail’in Tanrısı RAB’bin adına tapınak yapmayı yürekten istiyordu. Ama RAB, babam Davut’a, ‘Adıma bir tapınak yapmayı yürekten istemen iyi bir şey’ dedi, ‘Ne var ki, adıma yapılacak bu tapınağı sen değil, öz oğlun yapacak.’

RAB verdiği sözü yerine getirdi. RAB ’bin sözü uyarınca, babam Davut ’tan sonra İsrail tahtına ben geçtim ve İsrail’in Tanrısı RAB’bin adına tapınağı ben yaptırdım. Ayrıca, RAB’in atalarımızı Mısır’dan çıkardığında onlarla yaptığı antlaşmanın içinde korunduğu sandık için tapınakta bir yer hazırladım. ”281

Konuşmasından sonra, Süleyman, sunağın önüne gelmiş, Yahudi topluluğunun karşısında durup ellerini göğe kaldırarak uzunca bir dua etmiştir.282 II. Tarihler’de anlatıldığına göre, Süleyman duasını bitirince, gökten, Tanrı’nın Süleyman Mabedi’ni kutsadığına işaret olmak üzere283 ateş yağmış, Yakmalık sunularla kurbanları yiyip bitirmiştir. Süleyman Mabedi, Tanrı’nın görkemiyle dolunca kâhinler oraya girememiştir. Gökten yağan ateşi ve Süleyman Mabedi’nin üzerindeki Tanrı’nın görkemini gören İsrail halkı avluda yüzüstü yere kapanmış ve Tanrı’ya övgülerde bulunmuşlardır.284

Esenlik kurbanı olarak Tanrı’ya 22 bin sığır, 120 bin davar kurban eden Süleyman, son olarak Mabed’in önündeki avlunun orta kısmını kutsamış ve Mabed’in Tanrı’ya ithaf edilmesi için dört bir taraftan gelen İsrail halkını yedinci ayın yirmi üçüncü günü285 evlerine göndermiştir. Onlar da, Tanrı’nın kendilerine bahşettiği bütün iyiliklerden dolayı büyük bir mutluluk içinde evlerine dönmüştür.286 Böylece, Süleyman ve bütün İsrail halkı, kendileri için dini bir merkez olacak ve tarihin ilerleyen zamanlarında Yahudi dini hayatının şekillenmesinde önemli rol oynayacak olan Süleyman Mabedi’nin Tanrı’ya adama işini tamamlamıştır.

Kral Davud’un yapmayı düşündüğü, ancak Tanrı’nın isteği doğrultusunda oğlu Süleyman tarafından yedi yılda yapılan Süleyman Mabedi, ibadete açılmasından fazla zaman geçmeden, hızlı bir şekilde ulusal dinî bir merkez olmuş ve Yahudiler ile Tanrı arasındaki antlaşmanın sembolü haline gelmiştir.287

·        II. BÖLÜM AÇILIŞINDAN GÜNÜMÜZE KADAR MABED

·        1. Süleyman’ın Vefatından M.Ö. 586 Yılına Kadar Mabed

Süleyman’ın krallığı boyunca altın çağını yaşayan İsrailoğulları, onun ölümünden sonra Yahuda ve İsrail diye ikiye bölünmüştür. Yahuda Krallığı’nın sınırları içerisinde kalan Kudüs bu krallığın başkenti ilan edilmiştir.288

Yahuda Krallığı’nın başına Süleyman’ın oğlu Revaham geçmiştir. Bu krallığa İsrailoğulları’ndan sadece iki kabilenin bağlanmıştır. Başında Yarovam’ın bulunduğu İsrail Krallığı ise geriye kalan on Yahudi kabilesinden oluşmuştur. Yahuda Krallığı, nüfus açısından az olmasına rağmen Kudüs’e, dolayısıyla Süleyman Mabedi’ne sahip olmasından dolayı üstünlüğü elinde tutmuştur. Bu ise İsrail Kralı Yarovam’ın, bu durumun kendisi için ileride sıkıntı yaratacağını düşünmesine neden olmuştur. Yarovam’ın, kendisine bağlı halkın Tanrı’ya kurbanlar sunmak için Kudüs’e gittiklerinde yüreklerinin Yahuda Kralı Revaham’a döneceği ve halkının bundan dolayı kendisini öldürmek isteyeceği şeklinde bir korkusu olmuştur. Yarovam, bu durumu danışmanlarıyla toplantı yaparak değerlendirmiş ve toplantı neticesinde halkının Kudüs’e gitmesine engel olmak için biri Beytel diğeri Dan şehirlerinde olmak üzere iki tane altın buzağı yaptırmıştır. Bunun akabinde Yarovam, halkına, artık tapınmak için Kudüs’e gitmelerine gerek kalmadığını, İsrailoğulları’nı Mısır’dan kurtaran ilahlarının bu altın buzağılar olduğunu söylemiştir. Yarovam’ın bu planı, istediği neticeyi vermiş ve İsrail Krallığı’na bağlı olan halk Kudüs’e, dolayısıyla Süleyman Mabedi’ne gitmeyi bırakmıştır. Ancak Yarovam bununla yetinmeyip krallığının muhtelif yerlerine tapınaklar yaptırmış ve buralara her türlü insandan kahinler atamıştır.289 Süleyman Mabedi’nin dini merkezi konumunu önemli oranda sarsacak olan bu çalışmalarının yanında Yarovam, sekizinci ayın on beşinci günü Yahuda’daki bayrama benzeyen kutlamalar ihdas etmiştir.290

Süleyman’dan sonra devletin ikiye bölünmesinin ve iki devlet arasındaki dini otorite çekişmelerinin neticesinde Süleyman Mabedi, önemini büyük oranda kaybetmiştir. Her ne kadar İsrail Krallığı’na sonradan hükümdar olanlar, kendilerine bağlı halkın Kudüs’e gitmeleri konusunda hoş görülü davranmışlarsa da Süleyman Mabedi’nin sonraki yıllarda on iki kabile için merkezi konum olmayı sürdüremediği belirtilmiştir.291

Süleyman Mabedi, Yarovam’ın çalışmaları neticesinde manevi açıdan büyük oranda zarar gördüğü gibi zamanla maddi açıdan da önemli zararlar görmüştür. Özellikle Süleyman’ın vefatından sonra, hem siyasi hem de ekonomik alanda sıkıntılar yaşayan Yahuda Krallığı, bu sıkıntıların üstesinden gelebilmek için süslemeleriyle ve altından yapılmış kaplarıyla zengin olan Süleyman Mabedi’ni para deposu olarak görmeye başlamıştır. Ayrıca, Süleyman Mabedi, zamanla düşman saldırılarına da maruz kalmış ve bunun neticesinde maddi, manevi ve yapısal olarak büyük zararlar görmüştür. Bu saldırılardan birisinin de Süleyman’ın oğlu Yahuda Kralı Revaham’ın (M.Ö. 928-917) zamanında, Mısır Kralı Şişak’ın Kudüs’e yönelik saldırısı olduğu bildirilmiştir. Mısır Kralı Şişak bu saldırısında, Süleyman Mabedi’nin ve sarayın bütün hazinelerini boşaltıp götürmüştür.292

Yahuda Krallığı’nın başına Revaham’dan sonra torunu Asa geçmiştir. Süleyman Mabedi, Asa zamanında da zarar görmüştür. M.Ö. 915-875 yılları arasında idareyi yaklaşık 40 sene elinde bulunduran Asa,293 294 İsrail Krallığı’yla devam eden savaştan dolayı Aram Kralı’na bir teklif götürerek Aram Kralı’ndan İsrail Krallığı’yla yaptığı antlaşmayı feshetmesini istemiştir. Bunun karşılığında Asa, teklifi kabul eden Aram Kralı’na Süleyman Mabedi’ndeki bütün altın ve gümüşü vermiştir.

Asa’dan sonra Yahuda Krallığı’nın başına oğlu Yeoşafat (M.Ö. 875-851), onun ölümünden sonra da oğlu Yehoram geçmiştir. Yehoram (M.Ö. 851-844), kral olduktan sonra putperest eğilimler göstermiş, Yahuda tepelerine putlara tapınmak için yerler yapmış, bununla da yetinmeyerek Kudüs’te yaşayan halkın putlara bağlanması için çalışmıştır. Yehoram’ın bu çalışmaları sonunda, Yahuda halkı günaha sürüklenmiş ve Süleyman Mabedi’nin değeri giderek azalmıştır.295 Yehoram’ın ölümünden sonra ise sırasıyla Ahazya (M.Ö.844-843) ve Atalya (M.Ö. 843-837) Yahuda Krallığı’nın başına geçmiştir.

Atalya’dan sonra kral olan Yoaş (M.Ö. 837-798) kahinlere, Süleyman Mabedi’nin tamiri için getirilen ve vergiden elde edilen paraların Mabed’in yıkılan taraflarının onarılmasında ve orada çalışan işçilerin ücretlerinin ödenmesinde kullanılmasını emretmiştir.296 Ancak Kral Yoaş, krallığının başlarında Süleyman Mabedi için özel çalışmalarda bulunmasına rağmen sonradan putlara tapmaya başlamıştır. Yoaş’ın bu tavrı, Tanrı’yı oldukça öfkelendirmiştir. İleriki yıllarda Aram Krallığı’nın Yahuda üzerine saldırıp onları yenmesi Tanrı’nın Yoaş’a öfkelenmesi ve onu cezalandırması şeklinde yorumlanmıştır. Bu saldırı neticesinde Aram Krallığı, Kudüs’ü yağmalayarak değerli bütün eşyaları alıp götürmüştür.297 Bu olay, II. Krallar Kitabı’nda ise farklı olarak şu şekilde anlatılmıştır; Yahuda Krallığı ile Aram Krallığı arasında herhangi bir savaş olmamıştır. Sadece Aram Krallığı’nın kendisine saldıracağını anlayan Yoaş, Aram Kralını bu düşüncesinden caydırmak için Süleyman Mabedi’nde bulunan bütün altınları ona göndermiştir.298

İsrail Krallığı’yla, o dönemde başlarında Amatsya’nın (M.Ö.798-780) bulunduğu Yahuda Krallığı arasında vuku bulan savaşta Yahuda Krallığı’nın yenilmesi üzerine İsrail Krallığı Kudüs’e gelmiş, kraliyet sarayında ve Süleyman Mabedi’nde çeşitli vesilelerle elde edilen bütün hazineleri ve eşyaları alıp götürmüştür.299 Amatsya’dan sonra oğlu Uzziya (M.Ö. 780-740) Yahuda kralı olmuştur. Filistin ve Araplarla savaşan Uzziya Kudüs’de bir çok mimari eser meydana getirmiştir. Uzziya’nın ölümünden sonra kral olan Yotam (M.Ö. 740-736), Süleyman Mabedi’nin giderek kötüleşen durumuna kısmen de olsa dur demek için Mabed’in bazı yerlerini restore ettirmiş ve zamanla tahrip olan kapılarını tamir 300 ettirmiştir.300

Yahuda Kralı Ahaz’ın (M.Ö. 736-720), Asur Kralı’nı memnun etmek için, Süleyman Mabedi’nde zaman içinde biriken altın ve gümüşleri hediye olarak vermesi301 ve Mabed’deki ayaklıkları, yan aynalıkları söktürüp kazanları kaldırtması, dökme havuzu tunç boğaların üzerinden indirtip taş bir döşeme üzerine yerleştirtmesi,302 ve belki de en önemlisi Mabed’in kapılarını kapattrıp Kudüs’ün çeşitli yerlerine sunaklar yaptırtmasının yanında başka tanrılar adına tapınaklar inşa ettirtmesi303 düşünüldüğünde Süleyman Mabedi’nin, onu inşa eden Süleyman’ın ölümünden sonra, çok farklı bir mahiyet kazandığı net bir şekilde görülebilir.

Ahaz’ın ölmesinden sonra kral olan oğlu Hizkiya’nın (M.Ö. 720-692) seleflerinden farklı olarak Süleyman Mabedi’ne çok büyük faydaları olmuştur. Hizkiya, Yahuda Kralı olur olmaz Süleyman Mabedi’nde geniş çapta bir çalışma başlatmıştır. Bu çalışmalar neticesinde önceden kapatılan ve atıl durumda olan Mabed’in kapıları yeniden açılmış, Süleyman Mabedi’nde bulunup Yahudilik açısından kirli sayılan her şey dışarı atılmıştır. Böylece, Süleyman Mabedi yıllar sonra dinsel açıdan tamamen temizlenmiştir. Kahinlerin, Mabed’i ve orada kullanılan eşyaları kutsamasından sonra Yahuda Kralı Hizkiya, ailesi, Yahuda halkı ve Süleyman Mabedi için günah sunusu olarak yedi boğa, yedi kuzu ve yedi tekeyi kahinlere teslim ederek bunların kurban edilmesini istemiştir. Bunların yanında Hizkiya, Levilileri ve kahinleri, Davud zamanında olduğu gibi yeniden görevlendirmiştir. Neticede, Süleyman’ın vefatından sonra hızlı bir şekilde bozulmaya başlayan Mabed işleri yeniden düzene girmiş304 ve Süleyman Mabedi, Yahudilerin yegane ibadet olma vasfını tekrar kazanmıştır.305

Hizkiya’nın üstün gayretleri neticesinde ortaya çıkan bu durum, fazla uzun sürmemiştir. Zira, düşman saldırılarına maruz kalan Hizkiya, bu felaketten kurtulabilmek için Süleyman Mabedi’ndeki ve sarayın hazinelerindeki gümüşleri ve önceden yaptırmış olduğu Süleyman Mabedi’nin kapılarıyla kapı pervazlarının üzerindeki altın kaplamaları çıkarttırıp Asur kralına vermiş, böylece Süleyman Mabedi’ne istemeyerek de olsa yapısal zarar vermiştir.306

Hizkiya’nın vefatından sonra tahta, oğlu Manaşşe geçmiştir. M.Ö. 692-639 yılları arasında görev yapan Manaşşe, Süleyman Mabedi’ne fiziksel olarak zarar vermemesine karşın Mabed’in manevi değerini ayaklar altına almıştır. Manaşşe, babası Hizkiya’nın ortadan kaldırdığı puta tapılan yerleri yeniden yaptırmıştır. O, İsrail Kralı Ahav gibi Baal için sunaklar kurdurmuş, Aşera putunu yaptırmış ve gök cisimlerine taparak onlara kulluk etmiştir. Ayrıca, Süleyman Mabedi’nde, Yahudi itikadına tamamen aykırı olan sunaklar yaptırmıştır. Bunların yanında, Tanrı tarafından yasaklanan büyücülük işine karışmış, medyumlardan ve ruh çağırıcılarından akıl almıştır. Manaşşe’nin işlediği en büyük günah ise daha önce yaptığı Aşera putunu Süleyman Mabedi’ne yerleştirmesi olmuştur.307 Bundan dolayı Tanrı Manaşşe’yi ağır bir şekilde cezalandırmıştır. Manaşşe ise bu sıkıntılı anlarında Tanrı’nın büyüklüğünü ve kudretini anlamış, yaptıklarından pişman olduğunu dile getirerek Tanrı’dan af dilemiştir. Bunun akabinde Manaşşe, Süleyman Mabedi’ne yerleştirdiği ilahları ve diktiği putları çıkartmış, çeşitli yerlerde yaptırdığı sunakları kaldırtıp şehrin dışına attırmıştır.308

Manaşşe’den sonra Yahuda Krallığı’nın başına oğlu Amon geçmiştir. Yahuda’nın yeni kralı Amon, babası Manaşşe’nin başına gelenlerden hiç ders almamışçasına Yahudilik inancından uzaklaşmış ve babasının yaptırdığı putlara kurbanlar sunmuştur. Ancak, babası Manaşşe’nin sonradan hatasının farkına varmasına karşın Amon, kendisini giderek daha büyük görmüş ve günahlarını artırmıştır.309

Amon’dan sonra Yahuda Krallığı’nın tahtına oturan kişi Yoşiya (M.Ö. 638609) olmuştur. Yahuda Krallığı Yoşiya zamanında son parlak dönemini yaşamıştır. Nitekim, Tevrat da Yoşiya’nın ölümünü büyük bir kayıp olarak nitelendirmiştir. Yahuda ve Kudüs halkının Yoşiya’ya olan sevgisinden dolayı yas tuttuğu ve Yeremya’nın da onun için ağıt yazdığı bildirilmiştir.310 Yahudi tarihinde özel bir yeri olan Yoşiya311 hayatını kendisinden önceki Yoşa, Yotam ve Hizkiya kralları gibi Süleyman Mabedi’nin tamir edilmesi ve dinsel açıdan temizlenmesi için çalışarak geçirmiştir. Buna göre, Yoşiya, Süeyman Mabedi’nde çalışan işçilerin haklarına riayet etmiş, Mabed için toplanan paraların, Mabed’in çatlaklarını onarmak için çalışan işçilere, marangozlara ve duvarcılara ödenmesini istemiştir.312 Ayrıca, Süleyman Mabedi’nin dinsel açıdan temizlenmesi için Mabed’de bulunan ve Baal, Aşera ve gök cisimleri için yapılmış olan bütün eşyaları oradan çıkartmış ve bunları yok ettirmiştir. Yahuda kralları tarafından Baal’a, güneşe, aya, takım yıldızlarına, kısacası gök cisimlerine buhur yakmaları için görevlendirilen putperest kahinlerin görevlerine son vermiştir. Fuhuş yapan kadın ve erkeklerin Süleyman Mabedi’nin alanında bulunan odalarını yıktırmıştır. Bunların yanında Yoşiya, başka tanrılara buhur yakmak için Yahuda’nın muhtelif yerlerine inşa edilen tapınakları da ortadan kaldırtmıştır. Tanrı’nın hiçbir zaman emretmediği ve hatta aklından bile geçirmediği belirtilen bir uygulama olan Yahudilerin oğullarını ya da kızlarını başka tanrılar için ateşte kurban etme ritüelini313 ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri almıştır. Yahuda krallarının güneşe adamış olduğu atları Süleyman Mabedi’nin girişinden kaldırtmış ve yine güneşe adanmış olan savaş arabalarını da ateşe vermiştir. Kanaatimizce, Yoşiya’nın yaptığı en büyük iş, Yahudilerin Yahuda ve İsrail olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra İsrail Krallığı’nın başına geçen Yarovam’ın Beytel’de yaptırdığı tapınağı ve sunağı yıktırması olmuştur.314 Yoşiya, bu saydıklarımız dışında, Yahudi dini inancına aykırı olan ve Tanrı’nın yasakladığı cincileri, ruhçuları, aile putlarını, Yahuda ve Kudüs’de görülen bütün pislikleri ortadan kaldırtmış, bunları yaparken de Tanrı’nın rızasını kazanmayı amaçlamıştır.315

Kral Yoşiya tarafından Tanrı’ya yeniden adanan316 Süleyman Mabedi eski saflığını yeniden kazanmıştır. Ancak Yoşiya’dan sonra gelen Yahuda kralları, Yoşiya’nın büyük çabalar neticesinde ulaştığı dinsel temizliği, atalarının yaptıkları gibi, yok etmişlerdir. Yoşiya’dan sonra gelen Yahuda Kralları Yeoahaz (M.Ö. 609) ve daha sonra kardeşi Yehoyakim317 (M.Ö. 609-598), Yehoyakin318 (M.Ö. 598) ve Mabed’in Babilliler tarafından yıkılması esnasında kral olan Sidkiya (M.Ö.597-586) Süleyman Mabedi’ne gereken özeni göstermedikleri gibi onun manevi havasını bozmuşlar ve dinsel açıdan onu kirletmişlerdir.

Neticede, Süleyman’ın saltanatının en görkemli anında ortaya çıkan putperest eğilimler, ondan sonra gelen krallar tarafından devam ettirilmiştir. Her ne kadar bu krallar arasında Süleyman Mabedi’ni dinsel açıdan temizlemek için çaba gösteren, Mabed’in yıkılan taraflarını onaran ve ona maddi değer kazandırmak için çalışan krallar olduysa da bunların sayısı çok az olmuştur. Süleyman’ın oğlu Revaham ile başlayan Süleyman Mabedi’ndeki maddi bozulma ise M.Ö. 586 yılında Mabed’in yıkılışına kadar devam etmiştir. Bu zaman zarfında Süleyman Mabedi’nin süslemeleri ve eşyaları ya düşmanlara haraç verilerek ya da düşmanların eline ganimet olarak geçerek neredeyse yok olmuştur.

·        2. Mabed’in Yıkılması

·        a. Mabed’in Yıkılmasının Sebepleri

Süleyman Mabedi’nin yıkılması, Yahudi dininde ve tarihinde bir dönemin sonunu olmuştur.319 Yahudiler arasında “Tanrı’nın Mabedi”nin sonsuza dek süreceği ve kendilerini tehlikelerden koruyacağı yönünde bir inanç320 olmasına rağmen Mika peygamberden itibaren Yahudi halkına gönderilen peygamberler,321 dinî ve ahlakî bozulmaya bir ceza olarak Süleyman Mabedi’nin yıkılacağını İsrail halkına devamlı söylemişlerdir.322 Süleyman Mabedi’nin yıkılışının ve Yahudilerin Babil sürgününe gitmelerinin sebeplerini açık ve detaylı bir şekilde anlatan Yeremya da Yeşaya gibi Tanrı’dan aldığı emir gereğince Yahudileri uyarmıştır.323

Süleyman Mabedi’nin yıkılışının nedenleri arasında putperestlik,324 Tanrı’ya ihanet,325 ahlaksızlık,326 Şabat gününe Tanrı’nın istediği gibi riayet etmeme,327 insanların haksız yere öldürülmesi328 başlıca unsurlar olarak zikredilmektedir. Hatta, Kudüs’de yaşayanların neredeyse hepsinin bir şekilde günaha bulaştığı belirtilmektedir.329 Aslında, Tevrat’ın bize bildirdiklerinden, Yahudilerin işledikleri günahların haddi hesabının olmadığı anlaşılmaktadır.330

Yahudilerin başına gelen bu büyük felaketin sebebini ve sonucunu en genel olarak Yeremya’daki şu cümleler özetlemektedir: “Bütün bunları bu halka bildirdiğinde, ‘RAB neden başımıza bu büyük felaketi getireceğini bildirdi? Suçumuz ne? Tanrımız RAB ’be karşı işlediğimiz günah ne? ’ diye sorarlarsa, de ki, ‘Atalarınız beni terk etti’ diyor RAB, ‘Başka ilahların ardınca gittiler, onlara kulluk edip taptılar. Beni terk ettiler, Kutsal Yasam ’a uymadılar. Sizse atalarınızdan daha çok kötülük yaptınız. Beni dinleyeceğinize, kötü yüreğinizin inadı uyarınca davrandınız. Bu yüzden sizi bu ülkeden sizin de atalarınız da bilmediği bir ülkeye atacağım. Orada gece gündüz başka ilahlara kulluk edeceksiniz, çünkü size lütfetmeyeceğim. ”331 İsrailoğulları’nın, yıllardır işledikleri günahlardan dolayı hemen cezalandırılması gerekirken, Tanrı, öfkesine engel olmuş, kendi adı uğruna ve aynı zamanda sahip olduğu imajından dolayı, Yahudilerin çoktan hak ettikleri cezayı ertelemiştir.332

aa. Dinsel Sebepler

Süleyman Mabedi’nin yıkılmasına yol açan dini sebepler olarak genellikle Yahudilerin itikad konusundaki sapmaları ve Tanrı’yla olan ilişkilerinde gösterdikleri zafiyetler ifade edilmektedir.

Milattan önceki yıllarda tevhid inancının tek mümessili olan Yahudiliğin müntesipleri içinde ortaya çıkan putperestlik uygulamaları, Tanrı’nın kesinlikle kabul edemeyeceği bir mahiyet arz etmiştir.333 Yahudiler arasında yaygın hale gelen bu uygulamaya karşı Tanrı’nın tepkisi, neredeyse kıskançlık seviyesinde olmuştur.334 Nitekim, Yeremya’nın 2. babında, Tanrı’nın putperestlik karşısındaki tavrı çok ağır bir dille ifade edilmiş ve hatta kendisini “koca”335 olarak gören Tanrı, Yahudilerin bu yaptıklarını mecazi anlamda “Fahişelik”336 olarak nitelendirmiştir. Yeremya’da geçen cümleler şöyledir: “Boyunduruğunu çok önce kırdın, bağlarını kopardın. ‘Kulluk etmeyeceğim ’ dedin. Gerçekten de her yüksek tepede, her bol yapraklı ağacın altında Fahişe gibi yatıp kalktın. Oysa ben seni en iyi cinsten Seçme bir asma olarak dikmiştim. Nasıl oldu da yozlaşıp yabanıl asmaya döndün? Çamaşır sodasıyla yıkansan, bol kül suyu kullansan bile, Suçun önümde duruyor ’ Diyor Egemen olan RAB. ‘Öyleyken nasıl, ‘Ben kirlenmedim, Baallar ’ı izlemedim ’ diyebilirsin? Vadide nasıl davrandığına bak da Ne yaptığını anla. Sen orada burada dolaşan Ayağı tez bir dişi devesin. ”337

Yahudiler, Tanrı için yapılan ve onun evi olarak nitelendirilen Süleyman Mabedi’ne putlar yerleştirerek bu kutsal mekanın manevi havasını zaman içerisinde kirletmişlerdir.338 Bunun dışında, Mabed’in duvarlarına çeşitli hayvan şekilleri ve putlar oymuşlardır.339 Mabed’de ibadetlerin yerine getirilmesi için ilahi bir şekilde görevlendirilen kahinlerin ve Levililerin işlerini özenle yerine getirmeyip savsaklamaları da Mabed’in yıkılmasına yol açan sebepler arasında zikredilmiştir.340 Yahudi olmayanların Süleyman Mabedi’ne girmelerine izin vermeleri, görevlerini hakkıyla yerine getirmemeleri, Mabed’deki din görevlilerinin işlerini ciddiye almadıklarının delillerinden birisi olarak gösterimiştir.341 Ayrıca, Tanrı’nın tasvip etmemesine rağmen ülkenin muhtelif yerlerine tapınakların yapılması,342 Yahudilerin Tanrı’ya ihanet edip343 baş kaldırmaları344 ve onu bırakıp345 putları kendilerine ilah edinmeleri Tanrı’yı gücendiren, Mabed’in yıkılmasına neden olan davranışlar olarak nakledilmiştir.

Yahudilerin bütün bu tutumları ve davranışları Tanrı’yı aşırı derecede rahatsız etmiştir. Acısının büyüklüğünü anlatabilmek için Tanrı, çok ilginç bir örnek vererek gelinin çeyizini kesinlikle unutmamasına karşın Yahudilerin kendisini unuttuğunu ifade etmiştir.346

ab. Sosyal Sebepler

Birinci Mabed’in yıkılmasının nedenlerine temas eden Tevrat, putperestlik ve Tanrı’ya ihanet gibi dinsel sebeplerin yanında Yahudilerin sosyal yaşantılarını ve uygulamalarını düzeltmemelerini de Süleyman Mabedi’nin yıkılmasına neden olan sebepler arasında zikretmektedir.

Bahşettiği bütün nimetlere rağmen347 Tanrı’ya karşı asi ve inatçı olan348 Yahudiler, Tanrı’nın arzuladığı sosyal düzeni bozacak şekilde ve içinde haksızlığın, zorbalığın349 hakim olduğu bir hayat sürmeye başlamıştır. Böylece insanın değerinin düştüğü, zayıf insanların her zaman ezildiği bir toplumsal yapı meydana gelmiştir. Tanrı’nın nefretini ve kızgınlığını en üst noktaya getiren ve ahlaksızlık üzerine kurulmuş olan bu toplumsal yapı Yeremya kitabında şu şekilde ifade edilmiştir: “Halkın arasında kötü kişiler var. Kuş avlamak için pusuya yatanlar gibi Tuzak kuruyor, insan yakalıyorlar. Kuş dolu kafes nasılsa, onların evi hileyle dolu. Bu sayede güçlenip zengin oldular, Semirip parladılar, Yaptıkları kötülüklerle sınırı aştılar. Kazanabilecekleri halde öksüzün davasına bakmıyor, Yoksulun hakkını savunmuyorlar. Bu yüzden onları cezalandırmayayım mı? diyor RAB, Böyle bir ulustan öcümü almayayım mı?”350 Yeşaya kitabında ise bu durumla ilgili olarak şunlar yer almaktadır: “Yoksullardan adaleti esirgemek, Halkımın düşkünlerinin hakkını elinden almak, Dulları avlamak, Öksüzlerin malını yağmalamak için Haksız kararlar alanların, Adil olmayan yasalar çıkaranların vay haline! ”.351

Süleyman Mabedi’nin yıkımının yaklaştığı dönemde Yahudi toplumunda anne ve babaya karşı saygının neredeyse yok olması, yabancıların baskı görmesi, öksüzlerin ve dul kadınların mağdur edilmesi de sosyal sebepler arasında görülmektedir.352 Ayrıca, Yahudilerin kendilerine haram olan domuz eti yemeleri ve başkalarına ait olan malları gasp etmeleri de Tanrı’nın öfkesini arttıran davranışlar arasında yer almıştır.353

Yahudi kutsal kitabında verilen bilgilerden, Süleyman Mabedi’nde görev yapan kahinlerin ve insanları aydınlatma görevli bilge kişilerin gayr-i ahlaki davranışlar gösterdikleri anlaşılmaktadır.354 Sokağın ortasından masum insanların kanını akıtan355 kahinlerin yaptığı ahlaksızlık sınır tanımaz hale gelmiş ve din görevlileri, Yahudi dini hayatının merkezinde bulunan Süleyman Mabedi’nde bile rahat bir şekilde kötülük yapabilmişlerdir.356 Yeremya’nın, insanları, Tanrı’nın getireceği büyük felaket karşısında uyarmak için Süleyman Mabedi’ne gittiğinde baş kahin tarafından dövülmesi dini ve sosyal dejenarasyonun hangi boyutlara geldiğini göstermektedir.357 Bunların yanında, sahte peygamberlerin ortaya çıkması ve Yahudilerin, onların söylediklerine uyarak Tanrı’nın gerçek iradesine aykırı hareket etmelerini de sosyal sebepler arasında zikretmek mümkündür.358

Tanrı, Yahudilerin tevhid inancına aykırı olan uygulamalarına ve kendisine karşı saygısız, insanlara karşı da merhametsiz olmalarına rağmen emrettiği şeyleri yaptıkları takdirde Yahudilere bir şey yapmayacağını söylemiştir.359 Buna rağmen Yahudiler Tanrı’nın sözlerini ciddiye alıp dinlememiştir.360 Tanrı ise Yahudilerin bu tutumlarında ısrarcı olmalarından dolayı rahatsız olmuş ve onlara şöyle seslenmiştir: “ Uyarılara kulak ver, ey Yeruşalim (Kudüs) yoksa seni bırakacağım, Seni bir viraneye, Oturulmaz bir ülkeye çevireceğim. ”,361 “İşitsinler diye kiminle konuşayım, kimi uyarayım? Kulakları tıkalı, işitemiyorlar. RAB’bin sözünü aşağılıyorlar, Ondan hoşlanmıyorlar. ”362

Tanrı’nın Yahudilerin yaptıklarına karşı hissettiklerinin sıradan bir kızgınlıktan daha ziyade nefret, kin ve engellenemez bir öfke niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.363 Onlara olan öfkesinin ateş gibi tutuşup yandığından364 bahseden Tanrı, Yahudileri, gayr-i ahlaki davranışlarından ve Yahudi itikadına aykırı uygulamalarından dolayı tehdit etmiştir. Bir kadının kocasına ihanet etmesi gibi Yahudilerin de kendisine ihanet ettiğini365 söyleyip, onlara, atalarıyla kendisi arasıda geçen olayları ibret almaları için örnek olarak vermiştir. İsrail halkının kötülüğü yüzünden neler yaptığını, kendilerine defalarca seslenmesine rağmen söylediklerinin dinlenilmediğini, onları doğru yola çağırmasına rağmen buna icabet etmediklerini366 belirten Tanrı, eğer davranışlarını düzeltmezlerse daha önce İsrailoğulları’na yaptıklarını, kendilerine de yapacağı tehdidinde bulunmuştur.367 Tanrı, duygularının ve gücünün Yahudilerce daha iyi anlaşılmasını istemiş, bunun için bazı örnekler vermiştir. Bir çömlekçinin, elindeki balçığa istediği şekli vermesi gibi, Yahudilerin de kendi elinde balçık olduğunu ve onlara istediği her şeyi yapabileceğini hatırlatmıştır.368

Bütün bu ilahi ikazlara ve Tanrı’nın onlara, kendilerine gelmeleri ümidiyle ve belki de yaptıkları şeylerden vazgeçebilirler düşüncesiyle mühlet vermesine rağmen Yahudiler, atalarının yaptıkları gibi Tanrı’yı kızdıracak, öfkelendirecek ve hatta kin kusmasına neden olacak davranışlarına devam etmişlerdir. Çünkü onlar, bu vurdum duymaz tavırlarının en büyük sebebi olarak, sahte peygamberlerin, falcıların, medyumların, büyücülerin başlarına herhangi bir felaket gelmeyeceğine inanarak Yeremya’nın söylediği gibi başka diyarlara sürgüne gitmeyeceklerini düşünmüşlerdir.369

Klasik Yahudi inancını destekler mahiyetteki şu ifadelerde de görüldüğü gibi, Tanrı bütün bu yaşananların ardından defalarca merhamet370 etmekten bitap düşmüş bir halde,371 yüreğindeki acı ve teselli olmaz üzüntüsüne rağmen372 Kudüs’le olan ilişkisini kesmiştir.373 Yahudilerin Tevrat’ı rafa kaldırarak kurdukları dini ve sosyal düzenin sonucu olarak374 Tanrı, kendisinin de büyük önem verdiği375 376 377 Süleyman Mabedi’ni ve onun barındıran Kudüs’ü Yahudilere bir ceza olarak, Babil Kralı Nebukadnessar ın eliyle yerle bir etmeye karar vermiştir.

·        b. Mabed’in Yıkılışı

Süleyman Mabedi’nin yıkılması iki kademeli olmuştur. Çünkü, Süleyman Mabedi’ni yıkan Babil Kralı Nebukadnessar Kudüs’e iki defa saldırmış ve Süleyman Mabedi’ni ikinci saldırışında yıkmıştır.

Babil Kralı Nebukadnessar’ın (Buhtunnasır) Kudüs’e ilk saldırısına, Yehoyakim’in, Babil Krallığı’na üç sene bağlı kaldıktan sonra isyan etmesi neden olmuştur.378 Nebukadnessar’ın Kudüs’e yaptığı bu ilk saldırısında (M.Ö. 597) Yahudilerin başında, başlattığı isyanın ardından ölen Yehoyakim’in yerine geçen oğlu379 Yehoyakin, Babil’e karşı direnmenin faydasız olacağına inandığından her hangi bir mukavemet göstermemiş, en yakınları ve bürokratları ile beraber Nebukadnessar’a teslim olmuştur.380 Nebukadnessar ise bu isyana bir ceza olarak Süleyman Mabedi’nde ve kralın sarayındaki hazineleri almış,381 Mabed için yapılan altın eşyaların tümünü parçalatıp382 Babil’e götürmüştür.383 Ancak, Yehoyakin, zamanında teslim olup Babil Krallığı’na sorun yaratmadığı için Nebukadnessar, Kudüs’e ve Süleyman Mabedi’ne zarar vermemiştir.384 Babil Kralı Nebukadnessar, Yahuda kralı Yehoyakin’i,385 annesini, sarayın çalışan görevlilerini ve idarecileri esir alıp Babil’e sürgüne göndermiştir.386 Ayrıca, elit tabakanın yanında Kudüs halkı, komutanlar, yiğit savaşcılar, zanaatçılar ve demirciler olmak üzere toplam on bin kişiyi de sürgün etmiştir.387 Bu sürgün neticesinde Yahuda halkından en yoksul kesim dışında neredeyse kimse kalmamıştır.388 Nebukadnessar, daha sonra eski Kral Yehoyakin’in amcası ve aynı zamanda Yoşiya’nın oğlu olan Mattanya’yı, ismini değiştirip Sidkiya yaparak Yahudile’e kral yapmıştır.389 Bu olaylar neticesinde binlerce Yahudinin Babil’e sürgüne gönderilmesi, Yahudi tarihine “Birinci Babil Sürgünü” (M.Ö. 597) olarak geçmiştir.390

Kudüs’e yapılan ilk saldırı neticesinde Babil Kralı tarafından Yahuda Krallığı’nın başına getirilen Sidkiya,391 Nabukanessar’a bağlı kalacağına dair Tanrı adına yemin etmiştir.392 Ancak bu yemininde durmamış393 ve düşmanın büyüklüğü karşısında zayıf olduğunun ve ona karşı mukavemet gösteremeyeceğinin farkında olmasına rağmen394 siyasi baskılardan dolayı, gönülsüz de olsa, Babil Krallığı’na isyan etmiştir.395 O, bu nedenle zamanında kendisini uyaran Yeremya’dan396 Tanrı’nın kendisine yardım etmesi için dua etmesini istemiştir.397 Ancak, Tevrat’ta anlatıldığına göre Tanrı, Sidkiya’nın bu isteğini şiddetle reddetmiş, Nebukadnessar ile birlikte Yahudilere karşı büyük bir kızgınlık, öfke ve nefretle savaşacağını Yeremya aracılığıyla bildirmiştir.398

Sidkiya’nın isyanı399 üzerine Babil Kralı, M.Ö. 588 yılında400 Kudüs’ün önüne kadar gelip ordugâh kurmuştur. Kentin çevresine rampa yaptırılmış ve Kudüs yaklaşık bir buçuk sene401 kuşatma altında tutulmuştur.402 Bu kuşatma, Kudüs’teki sosyal yaşantının bozulmasına ve Tanrı’nın daha önce söylediği gibi insanlar arasında kıtlığın baş göstermesine neden olmuştur.403 Kıtlık, ilerleyen aylarda aşırı derecede şiddetlenmiş ve halk bir lokma ekmek bulamaz hale gelmiştir.404

Sidkiya ve ordusu, M.Ö. 586 yılına kadar duvarların sağlam olmasına ve canla başla savunma yapmalarına405 rağmen artık direnecek güçleri kalmadığından bir gece yarısı kaçmaya teşebbüs etmiştir. Ancak Babil ordusu, Sidkiya’nın peşine düşüp onu yakalamıştır.406 Bunun akabinde, Babil Kralı’na büyük sıkıntılar yaşatan Sidkiya’nın gözleri önünde oğulları ve Yahuda Krallığı’nın ileri gelenleri öldürülmüş, kendisinin de gözleri oyulup Babil’e sürgüne gönderilmiştir.407

Kudüs’e saldıran Babil ordusunun en büyük hedeflerinden biri Süleyman Mabedi olmuştur. Babil Kralı, Kudüs’e yaptığı ilk saldırısında (M.Ö. 597) almadığı Mabed’in tunç sütunlarını, ayaklıkları, tunç havuzu parçalayıp, tunçları Babil’e göndermiştir. Mabed törenlerinde kullanılan kovalar, kürekler, fitil maşaları ve tabaklarla birlikte bütün tunç eşyaları almıştır. Ayrıca, saf altın ve gümüş buhurdanlar ile çanakları yanında götürmüştür.408 Süleyman Mabedi’ndeki değerli bütün eşyaların alınması, Sidkiya’nın yakalanıp ordusunun dağıtılmasından bir ay sonra, M.Ö. 586 yılında Kudüs’e, bu kutsal şehrin yıkılmasını içeren bir emirle gelen409Nebukadnessar’ın komutanı Nebuzaradan, Süleyman Mabedi’yle birlikte kraliyet sarayını, Kudüs’teki bütün evleri ve önemli yapıları ateşe vermiş ve Kudüs’ü çevreleyen bütün surları yıkmıştır.410

Nebuzaradan, birinci sürgünün ardından kentte sağ kalanları, Babil Kralı’nın safına geçen kaçakları ve geri kalan halkı sürgün etmiştir. Ancak, hiçbir şeyi olmayan bazı yoksulları, bağcılık ve çiftçilik yapmaları için orada bırakmış, onlara bağ ve tarlalar vermiştir.411 Ayrıca 500 kadar seçkin Yahudiyi de Babil’e sürgüne göndermiştir.412 Kudüs ise bu saldırı neticesinde, neredeyse kimsenin oturamayacağı yıkık bir hale gelmiştir.413 Böylece, Süleyman’ın vefatından sonra yavaş yavaş hem hâzinelerini kaybeden hem de yapısal zarar gören Birinci Mabed, bütün bunlara rağmen yaklaşık 370414 sene ayakta durduktan sonra tarihe karışmıştır. Birinci Mabed’in Babilliler tarafından yıkılması, aynı zamanda, Tanrı’nın Yeremya aracılığıyla söylediklerinin gerçek olduğunun bir kanıtı olarak değerlendirilmiştir.415

M.Ö. 586 yılında yıkılan Süleyman Mabedi’nin yıkıldığı günle ilgili farklı iki bilgi bulunmaktadır. II. Krallar 25: 8’de Mabed’in yıkıldığı gün olarak Av ayının yedinci günü denilmekteyken, Yeremya 52:12’de Av ayının onuncu günü ifade edilmektedir. Bazı araştırmacılar bu çelişkiyi “Kafirler, yedinci gün Mabed’e girdiler ve orada yiyip içtiler. Mabed’e yedinci ve sekizinci günlerde saygısızlıkta bulundular ve dokuzuncu günün alacakaranlığında Mabed’i ateşe verdiler, yangın da gün boyunca devam etti.” şeklindeki bir düşünceyle gidermeye çalışmıştır.416

Birinci Mabed’in yıkılması esnasında ilginç olayların olduğu rivayet edilmektedir. Buna göre, Süleyman Mabedi’nin yıkılması sırasında genç kahinler Mabed’in çatısında toplanmış ve ağlayarak, “Dünyanın Efendisi! Sen bizi senin inançlı idarecilerin olmaya layık görmedin, bu yüzden anahtarlarını geri al” diyerek anahtarları Mabed’in yukarısından fırlatmıştır. Bunun üzerine gökyüzünden bir el gelip anahtarları almıştır. Kahinler de kendilerini Süleyman Mabedi’ni çoktan sarmış olan alev denizine atmış ve orada yok olmuştur.417

·        3. Mabed’in Yıkılmasından Sonra Yahudiler

Süleyman Mabedi’nin yıkılması, hazinelerinin düşman eline geçmesi ve Yahudilerin sürgüne gönderilmesi, Süleyman Mabedi’nin varlığından dolayı kendilerine bir şey olmayacağını düşünen Yahudiler için büyük bir şok etkisi yaratmıştır.418 Ancak bu durum, Nebukadnessar’ın, Süleyman Mabedi’ni yıkmasına kadar uzun bir süre Yahudileri uyarmaya çalışan ve Tanrı’nın kendisinden Yahudilere bildirmesini istediği ne varsa hepsini defalarca aktarmasına rağmen Yahudilerin kendisini dinlemediğini söyleyen419 Yeremya için beklenen bir son olmuştur.420 Çünkü Yeremya, çok önceden Yahuda Krallığı’nın Babilliler tarafından ele geçirileceğini ve Yahudilerin, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra Babil’e sürgüne gönderileceğini bildirmiştir.421

Birinci Mabed’in yıkılması Yahudi hayatında büyük değişikliklere yol açmıştır. Özellikle uzun yıllar422 Süleyman Mabedi’nden uzak yaşayacakları Babil sürgünü, Yahudi tarihinde unutulmayacak bir yer edinmiştir. Süleyman Mabedi’nin yıkılmasının ve onun akabinde Yahudilerin Babil’e sürgün edilmesinin, bir bakıma, peygamberlik pozisyonu için bir zafer olarak değerlendirilebileceği ifade edilmiştir.423

Yahudiler, Babil sürgünü esnasında anayurtlarını asla unutmamıştır. Bu zaman zarfında Babillileri lanetlerken,424 yeniden dönüş umutlarını da canlı tutmaya çalışan Yahudiler, bu konuda Tanrı’ya yakarmış, bu umut ve yakarmalarını edebiyatlarına yansıtmıştır.425 Özellikle Tevrat’taki “Yeremya’nın Mersiyeleri” bölümü, Yahudilerin Babil’e sürgün gönderilmesinden dolayı duyulan acıyı ifade etmek için yazılmıştır.426 Mezmurların 137. bölümünü, Yahudilerin sürgün esnasındaki hissiyatlarını, şu ifadelerle güzel bir şekilde anlatmaktadır.

'“Babil ırmakları kıyısında oturup Siyon ’u andıkça ağladık;

Çevredeki kavaklara lirlerimizi astık.

Çünkü orada bizi tutsak edenler bizden ezgiler,

Bize zulmedenler bizden şenlik istiyor.

‘Siyon ezgilerinden birini okuyun bize! ’ diyorlardı.

Nasıl okuyabiliriz RAB ’bin ezgisini

El toprağında?

Ey Yeruşalim (Kudüs), seni unutursam,

Sağ elim kurusun.

Seni anmaz,

Yeruşalim ’i (Kudüs) en büyük sevincimden üstün tutmazsam,

Dilim damağıma yapışsın!

Yeruşalim ’in (Kudüs) düştüğü gün,

‘Yıkın onu, yıkın temellerine kadar! ’

diyen Edomlular ’ın tavrını anımsa, ya RAB.

Ey sen, yıkılası Babil kızı,

Bize yaptıklarını

Sana ödetecek olana ne mutlu!

Ne mutlu senin yavrularını tutup

Kayalarda parçalayacak insana! ”

Süleyman Mabedi’nin yıkılması monoteizmle politeizm arasındaki zıtlığı daha da belirgin hale getirmiştir.427 Ayrıca, Yahudilerin Musa’nın getirdiği Şeriat’ın emirlerine daha sıkı sarılmalarına ve bağımsız dinî, ulusal bir hayatın yeniden doğması için bir ümidin yeşermesine yol açmıştır.428 Bunların yanında, Süleyman Mabedi’nin yıkılışına şahit olan nesil zamanında, Mabed’in yıkılmasını anmak için çeşitli oruçlar ihdas edilmiştir.429 Musa’nın Tanrı’yla yaptığı antlaşmanın belgelerini saklayan ve Yahudiler için Tanrı ile İsrail halkı arasındaki antlaşmanın sembolü olarak kabul edilen Ahit Sandığı da, Mabed’in yıkılmasından sonra kaybolmuş430 ve bir daha bulunamamıştır.

·        B. BABİL SÜRGÜNÜNDEN ROMA DÖNEMİNE KADAR MABED

Yahudi literatüründe M.Ö. 538 ile M.S. 70 yılları arası “İkinci Mabed Dönemi” olarak nitelendirilmektedir. Bu zaman zarfındaki Süleyman Mabedi’ni ifade etmek için “İkinci Mabed (Second Temple)”431 kavramı kullanılmaktadır. Ancak, İkinci Mabed’in Babil sürgünü dönüşü Zerubbabel tarafından yapıldığı için buna “Zerubbabel Mabedi” diyen yazarlar bulunmaktadır.432 Bunun yanında “İkinci Mabed” ifadesi, asırlar sonra gelecek olan Herod’un, Süleyman Mabedi’ni yıkıp yeniden yapması neticesinde ortaya çıkan Süleyman Mabedi’ni de kapsanmaktadır. Bu Mabed’e “Üçüncü Mabed” ya da “Herod Mabedi” de denilmektedir.

·        1. Babil Sürgününden Kudüs’e Dönüş

Birinci Mabed’in, Babil ordusu tarafından yıkılması Yahudilerin işledikleri günahlar yüzünden olmuştu. Tanrı, Yahudilere yönelttiği tehditlerin bir çoğunu Birinci Mabed’in yıkılması esnasında ve daha sonraki süreçte yerine getirmişti. Kudüs kuşatma altındayken Yahudiler, kıtlık gibi bir felakete maruz kalmış, bir çok Yahudi açlıktan ölmüş, sosyal düzen alt üst olmuştu. Daha sonra Babilliler Yahudileri en feci şekilde kılıçtan geçirmişti. Son olarak Yahudiler, senelerce Babil’de perişan bir halde sürgün hayatı yaşamış, bu dönemde Babil Krallığı’na lanetler yağdırıp Süleyman Mabedi’nin özlemini yüreklerinde hissetmişti.

Ancak, öfkesinden ve kızgınlığından dolayı bütün bu yaptıklarına rağmen Yahudileri sonsuz bir sevgi ile sevdiğini belirten433 Tanrı, her ne olursa olsun onları tamamen bırakmamıştır.434 Yahudilerin kendisine ait bir halk olmasını arzu eden Tanrı, onların da kendisini ilah olarak benimsemelerini istemiştir.435 Fakat Tanrı’nın bu düşüncesi, Yahudilerin cezalarının hafifletilmesi ya da tamamen kaldırılması anlamına gelmemiştir. Çünkü Yahudilere yaptıklarından dolayı hala öfke duyan Tanrı, Yahudilerin cezalarını çekmeleri gerektiğini bildirilmiştir.436 Neticede Tanrı, cezalarını çektikten sonra Yahudileri bağışlayacağını437 ve onlara zarar verenlerden intikam alacağını söylemiştir.438 Yahudilerin kendilerine vaat edilen kutsal topraklara döneceklerini439 ve Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edeceklerini440 belirten Tanrı, aynı zamanda onlara büyük nimetler441 bahşedeceğine dair söz vermiştir.442 Zira Tanrı, her ne olursa olsun, her zaman onların yanında olmak istemiştir.443

Tanrı, Yeremya ve Hezekiel aracılığıyla vaat ettiklerini yerine getirmek, özellikle, Yahudilerin Kudüs’e dönüp Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmeleri için daha önceden belirlediği süre dolduğunda taşları yerine koymaya başlamıştır.

M.Ö. 539 yılında, Pers Kralı Koreş,444 Babil topraklarını ele geçirmiştir.445 Böylece, Mezopotamya, Suriye ve Filistin’i (Dolayısıyla Kudüs’ü) de yeni Pers İmparatorluğuna katmıştır.446 Daha sonra, Koreş, akıllıca bir politika takip etmiş ve yönettiği milletlere özgürlük vererek imparatorluğunun gücünü sağlamlaştırmak istemiştir.447 Bunun için Koreş, genel af fermanı yayınlamıştır. Bu fermana göre sürgünde bulunan milletler, Pers İmparatorluğu’na karşı herhangi bir isyana karışmadıkları ve siyasetle ilgilenmedikleri sürece topraklarına dönebilecekler ve dini ibadetlerini istedikleri gibi yerine getirebilecekledi 448

Pers kralı Koreş’in M.Ö. 538 yılında yayınladığı genel af fermanı, aynı zamanda, Kudüs’teki Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılmasına izin veren ve sürgündeki Yahudileri evlerine dönmeye teşvik eden bir ferman niteliğinde olmuştur.449 Koreş’in Yahudilere bu şekilde davranması, Tanrı’nın onu, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılmasıyla ilgili olarak ilahi bir şekilde sorumlu tutmasından kaynaklanmıştır. Bu durum Tevrat’ta şu şekilde ifade edilmiştir: “Pers Kralı Koreş ’in krallığının birinci yılında RAB, Yeremya aracılığıyla bildirdiği sözü yerine getirmek amacıyla, Pers Kralı Koreş ’i harekete geçirdi. Koreş yönetimi altındaki bütün halklara şu yazılı bildiriyi duyurdu: ‘Pers Kralı Koreş şöyle diyor: ‘Göklerin Tanrısı RAB yeryüzünün bütün krallıklarını bana verdi. Beni Yahuda ’daki Yeruşalim (Kudüs) Kenti ’nde kendisi için bir tapınak yapmakla görevlendirdi. Aranızda O ’nun halkından kim varsa oraya gitsin. Tanrı RAB onunla olsun!’ ”.450 Bununla birlikte, Koreş’in, özellikle Yahudileri, kendi ülkelerine göndermek istemesinin başka bir sebebi olarak onların, Mısırlılar’a karşı ülke sınırlarında bir tampon vazifesi göreceklerine ve iyi birer koruyucu olarak görev yapacaklarına dair taşıdığı kanaatin de etkili olduğu kaynaklarda belirtilmiştir.451

Bu fermanın yayınlanması, senelerdir sürgünde yaşayan ve Kudüs’e dönme hayalini her zaman gönüllerinde yaşatan Yahudiler arasında büyük bir sevinç yaratmıştır. Mezmurlar 126, Kudüs’e dönmenin, Yahudiler üzerindeki etkisini ve Yahudilerin sevinçlerini “RAB sürgünleri Siyon’a geri getirince, Rüya gibi geldi bize. Ağzımız gülüşlerle, Dilimiz sevinç çığlıklarıyla doldu. ‘RAB onlar için büyük işler yaptı ’ Diye konuşuldu uluslar arasında.RAB bizim için büyük işler yaptı, Sevinç doldu içimiz... ”452 cümleleriyle güzel bir şekilde ifade etmektedir.

Yayınlanan bu fermanla, Yahudilerin Kudüs’e gidip Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmelerini isteyen Koreş, Mabed’in giderlerinin sarayın hazinesinden karşılanmasını453 ve krallığında yaşayan yerlilerin de Mabed’in yapımı için altın, gümüş, mal ve havyan sağlamakla katkıda bulunmalarını istemiştir.454 Onlar da Koreş’in bu isteği üzerine sahip oldukları değerli mallarıyla Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmelerine destek vermişlerdir.455 Ayrıca, Pers Kralı Koreş, Nabukadnessar’ın M.Ö. 586 yılında Birinci Mabed’in yıkımı esnasında alıp kendi tapınaklarına koyduğu kapları çıkarttırmış, bunların sayımını456 yaptırarak Yahuda önderi Şeşbassar’a vermiştir.457 Bunun yanında Yahudi halkının ileri gelenlerinden bazıları da Süleyman Mabedi’nin yeniden inşası için yardımlarda bulunmuştur.458

Bu fermanın yayınlanmasından sonra Babil’deki Yahudilerin bir kısmı Kudüs’e dönmüştür. Şeşbassar’ın liderliğinde sürgünden dönen ilk grubun sayısının az olmasına rağmen, birkaç yıl sonra Yehoyakin’in torunu Zerubbabel liderliğinde dönen ikinci grubun sayısı daha fazla olmuştur.459 Kudüs’e yeni gelen Yahudiler, ilk iş olarak sürgün boyunca kesintisiz bir şekilde devam ettirdikleri460 461 kurban sunma ibadetini yerine getirmek için çevrelerindeki insanlardan korkmalarına rağmen eski sunağın yerine yeni bir sunak yapmıştır. Böylece, Yahudilikte günahların affedilmesinde önemli bir rol oynayan kurban ibadeti, Süleyman Mabedi’nin temellerinin hala atılmamış olmasına rağmen sürgün dönüşünden birkaç ay sonra tekrar başlamıştır.461

·        2. Mabed’in Yeniden İnşa Edilmesi

Babil sürgününden döndükten hemen sonra sunağı kuran Yahudiler, gerekli hazırlıkları yaparak sürgünden dönüşlerinin ikinci yılının ikinci ayında Süleyman Mabedi’nin inşaatını başlatmıştır.462 Bunun için, İkinci Mabed’in yapımında çalışacak duvarcılar ve marangozlar tutulmuştur. Sedir tomruklarını Lübnan’dan denize indirerek Yafa’ya getirmeleri için Saydalılar’a ve Surlular’a yiyecek, içecek ve zeytinyağı verilmiştir.463 Mabed’in yapımını denetlemek için de 20 ve daha yukarı yaştaki Levililer görevlendirilmiştir.464

Şeşbassar tarafından465 İkinci Mabed’in temelinin atılması bütün Yahudilerde büyük bir heyecan yaratmış ve herkes yüksek sesle Tanrı’yı övmeye başlamıştır. İkinci Mabed’in temeli atıldığında, kahinler, tören giysilerini giyerek ve ellerinde borazanlarla, Tanrı’ya övgüler, şükranlar sunmuş ve ezgiler terennüm etmiştir. Birinci Mabed’i gören bir çok yaşlı kâhin, Levililer ve boy başlarındaki heyecan, İkinci Mabed’in temelinin atıldığının görülmesiyle doruk noktasına çıkmış ve bu insanlar kendilerini tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştır.466 Bir çok kimse de heyecandan sevinç çığlıkları atmıştır. Öyle ki, ağlama sesleri ve sevinç çığlıkları birbirine karıştığından seslerin ayırt edilemediği rivayet edilmiştir.467 Yahudilerin hepsi Yeremya’nın, zamanında söylediklerinin468 gerçekleştiğini gördükleri için büyük bir mutluluk duymuştur.469

Ancak, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapımına büyük bir heyecanla başlanılmasına rağmen çalışmalar beklenildiği şekilde devam etmemiştir. Çünkü, Yahudilerin, Kudüs’e gelmelerinin akabinde Süleyman Mabedi’ni yeniden yapacaklarının duyulmasıyla o bölgede yaşayan Samiriler, uzun süredir bu topraklarda yaşadıklarını ve İsrail Tanrısı’na ibadet etmekte olduklarını iddia ederek bu projede yer almak istemiştir.469 470 Ancak, bu görevin sadece sürgünden dönenlere verildiği ifade edilerek bu insanların talepleri reddedilmiştir. Samiriler, bu cevaptan rahatsız olmuş ve İkinci Mabed’i yapmak isteyen Yahudileri caydırmak için korkutmaya, onların cesaretlerini kırmaya teşebbüs etmiştir. Öyle ki, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılması projesine engel olmak adına Pers krallarını471 etkilemesi için parayla danışmanlar bile tutmuşlardır.472 Neticede, Süleyman Mabedi’nin yapımına engel olmak için başlatılan çalışmalar başarıya ulaşmış ve Pers Kralı Artahşasta (Artakserkses) Süleyman Mabedi’nin inşaatının durdurulması için emir vermiştir.473 İnşaat, Pers Kralı Koreş’in oğlu Darius’un krallığının ikinci yılına dek askıda kalmıştır.474 Bu zaman zarfında, Süleyman Mabedi’nin yapımı için taş üstüne taş konulmamış475 ve bu durum uzun yıllar devam etmiştir.476

Sürgün dönüşünden sonra Süleyman Mabedi’nin yapımına büyük bir heyecanla başlanılmış olmasına karşın aradan uzun yıllar geçmesi ve bu zaman zarfında Yahudilerin eski yaşamlarına geri dönüp kısmen de olsa bir rahatlığa ulaşmalarından dolayı bu heyecan yok olmuştur. Bununla birlikte, Yahudiler arasında İkinci Mabed’i yapmak için vaktin gelmediği yönünde bir inanç oluşmuş ve hiç kimse Mabed’in yapımı için herhangi bir çalışmada bulunmamıştır. Ancak Yahudilerin bu tutumu Tanrı’yı rahatsız etmiştir. Yahudileri sürgünden kurtaran ve onlara Mabed’i yeniden inşa etme fırsatı veren Tanrı, Hagay Peygamber (M.Ö. 520) aracılığıyla, “Bu tapınak yıkık durumdayken, sizin ağaç kaplamalı evlerinizde sesi, gelin güvey sesi, RAB’bin Tapınağı’nı şükran sunularını getirenlerin sesi yine duyulacak.. ” oturmanızın sırası mı?””47 ifadesini kullanarak Yahudilerin yanlış bir düşünceye sahip olduklarını bildirmiştir. Buna rağmen, İsrail halkı, yeni bahaneler uydurarak Mabed’i inşa etmek istememişlerdir. Tanrı, bahanelerine karşı, İsrail halkının, yaşadıkları olaylar karşısında biraz düşündükleri takdirde Mabed’i yeniden inşa etmeleri gerektiğini anlayacaklarını söylemiştir. Hagay Kitabı’nda, bu konuyla ilgili olarak şu ifadeler nakledilmiştir: “Şimdi tuttuğunuz yolları iyi düşünün! Çok ektiniz ama az biçtiniz; yiyorsunuz ama doymuyorsunuz, içiyorsunuz ama neşelenemiyorsunuz; giyiniyorsunuz ama ısınamıyorsunuz; ücretinizi alıyorsunuz ama paranızı sanki delik keseye koyuyorsunuz. ”477 478

Tanrı, Yahudilerin bu sıkıntılarının sebebinin, Süleyman Mabedi’nin yıkık durumda olmasından kaynaklandığını belirterek479 bu yaşananların ortadan kalkması, Yahudilerin tekrar rahata kavuşabilmeleri için hazırlıkların yapılarak Mabed’in yeniden inşa edilmesini istemiştir.480

Hagay Peygamber’in yaklaşık bir ay süren çalışmaları ve uyarıları netice vermiş ve Yahudilerin Süleyman Mabedi’nin yapımıyla ilgili düşünceleri değişmiştir.481 Sonunda ikna olan Yahudiler, Nebukadnessar’ın yerle bir ettiği ve oldukça kötü durumdaki482 Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek için gerekli hazırlıkları yapmaya başlamıştır.

Dönemin Pers Kralı Darius’un krallığının ikinci yılında, altıncı ayın yirmi dördüncü gününde Süleyman Mabedi’nin yapımına tekrar başlanmıştır.483 İkinci Mabed’in ilk taşı büyük bir törenle konulmuştur.484 Ancak, Yahudiler bu çalışmaya başladıklarında Pers Krallığı’ndan her hangi bir izin almamıştı. Bu nedenle, o dönemin valilerinden Tattenay, durumu Pers Kralı Darius’a haber vermiş,485 Darius da yaptığı arşiv araştırmaları neticesinde Yahudilerin, inşaatı devam etmekte olan Süleyman Mabedi’ni bitirmelerinde herhangi bir sakınca görmediğini ifade etmiştir.486 Bununla birlikte Darius, Süleyman Mabedi için yapılan masrafların toplanan vergilerden karşılanmasını, kahinlerin ihtiyaçlarının aksatılmadan giderilmesini, yakmalık sunular için gerekli hayvanların tedarik edilmesini istemiştir. Ayrıca, tuz, şarap, zeytinyağı ve buğday gibi ürünlerin temin edilmesini emretmiş, Süleyman Mabedi’nin yapımına engel olanların en feci şekilde cezalandırılmasını buyurmuştur.484

Yahudilerin Tanrı’nın emri gereğince yeniden inşa ettikleri İkinci Mabed’in yapımı yaklaşık dört yıl altı ay485 sürmüştür. Yahudi tarihinde bir dönemin başlangıcını ifade eden İkinci Mabed, Darius’un altıncı yılının Adar ayının üçüncü (M.Ö. 12 Mart 515) gününde bitmiştir.486

İkinci Mabed’in Tanrı’ya ithaf edilmesi esnasında 100 boğa, 200 koç, 400 kuzu kurban edilmiştir. Bunların yanında, oymakların sayısına göre, bütün İsrailliler için günah sunusu olarak 12 teke kurban olarak sunulmuştur.487 Bu 12 kurbanın, İsrailoğullarını oluşturan 12 kabilenin bütünlüğüne işaret ettiği rivayet edilmiştir.488 Kurban sunuymasıyla birlikte kahin ve levililer, görevlerinin başına geçmiştir.489

Kaynaklarda İkinci Mabed’i yeniden inşa eden kişinin Zerubbabel olduğu belirtilmektedir. Nitekim, Tevrat’ta Süleyman Mabedi’nin Zerubbabel tarafından yeniden yapıldığını söyleyen cümleler bulunmaktadır.490 Kimi yazarlar, Zerubbabel ile birinci sürgün dönüşü Yahudilerin başında bulunan Şeşbassal’ın aynı kişi olduğunu düşünmektedir.491 Ancak bunlar farklı kişilerdir. Çünkü sürgün dönüşünden hemen sonra başlanılan İkinci Mabed’in yapımı Şeşbessal ile başlamış ve daha sonra Zerubbabel’in liderliğinde yeni bir döneme girilmiştir.495 Bunun yanında Zerubbabel’in, Şeşbassal’ın yeğeni olduğu ifade edilmekte ve Şeşebassal’ın ölümünden sonra Yahudilerin başına geçtiği belirtilmektedir.492

İkinci Mabed döneminde Süleyman Mabedi’nin merkezi rolü, Büyük İskender’in M.Ö. 332 yılında Kudüs topraklarını fethetmesine kadar sürmüştür. İskender’in ölümü ile Kudüs, Mısırlılar ve Helenler arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Bundan en çok etkilenen de yerli halk olmuştur. Her şeye rağmen, Süleyman Mabedi, dinî ve sosyal yaşamın merkezi olmaya devam etmiştir.493 İkinci Mabed, M.Ö. 20 yılında Herod tarafından yeniden inşa edilmiş ve bu yapı M.S. 70 yılında Romalılar tarafından yıkılana kadar ayakta durmuştur.494

İkinci Mabed, kendisiyle ilgili bilgilerin az olmasına rağmen, yaklaşık beş yüz yıl Yahudilerin ibadet merkezi olarak görev yapmıştır. Bu süre, Süleyman’ın yaptığı Birinci Mabed’in Babilliler tarafından yıkıldığı zamana kadar geçen süreden, neredeyse 130 yıl daha uzundur. Ayrıca, seneler sonra Herod’un yapacağı görkemli Mabed’in (Herod Mabedi) ömründen de çok daha fazladır. Zira, Herod Mabedi, varlığını bir asırdan daha az sürdürmüştür.495

·        3. Birinci Mabed ile İkinci Mabed Arasındaki Farklar

Babil sürgününden dönen Yahudiler, İkinci Mabed’e Birinci Mabed’in devamı olarak bakmış ve İkinci Mabed’i yaparken Birinci Mabed’i taklit etmeye çalışmıştır. Ancak sürgünden yeni dönen Yahudiler, ekonomik durumlarının yetersiz olmasından dolayı İkinci Mabed’i arzu edilen şekilde süsleyememiştir. Öyle ki, Birinci Mabed’in ihtişamını gören Yahudiler, İkinci Mabed’e baktıklarında durumun çok kötü olmasından dolayı göz yaşlarına boğulmuştur.496

İkinci Mabed’in, plan ve ebat olarak Birinci Mabed’e benzemesine ve aynı yer üzerinde inşa edilmesine rağmen İkinci Mabed hakkında tam ve güvenilir bilgilerin az olduğu ifade edilmektedir. Lübnan işçiliğinin egemen olduğu düşünülen İkinci Mabed’in, selefine bakılarak çok daha az gösterişli olmasının yanında oldukça ucuza mal olduğu belirtilmektedir.497 Tevrat’ta, İkinci Mabed’in ebatlarıyla ilgili verilen bilgiye göre Mabed’in, 60 kubit yüksekliğinde ve 60 kubit genişliğinde yapıldığı anlaşılmaktadır.502 Ancak, bazı yazarlar, eserlerinde bu bilginin hem eksik hem de gerçek dışı olduğunu ifade etmektedir.498

İkinci Mabed’in, Birinci Mabed’den farklılıkları sadece yukarıda belirttiklerimiz değildir. Bunların yanında, İkinci Mabed’de, dökme havuz, tekerlekli kazanlar, Kutsallar Kutsalı’ndaki keruvlar ve belki de en önemlisi Ahit Sandığı499 yer almamıştır. Süleyman Mabedi’nin girişinde yer alan sütunlarla ilgili herhangi bir bilgi, tarihi kaynaklarda geçmemiştir. Birinci Mabed’de on tane şamdan varken İkinci Mabed’de tek şamdan kullanılmış ve kapıların yerine perdeler takılmıştır. Yine en büyük farklardan birisi olarak, Birinci Mabed, büyük bir kompleksin içinde yapılmışken İkinci Mabed’in yapıldığı yerde başka bir bina yer almamıştır. Ancak, zamanla çeşitli ilaveler ve değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerden birinin, Haşmoneyler zamanında, İkinci Mabed’e bakan Batı tepesine bir sarayın yaptırılması olduğu rivayet edilmiştir.500 Kudüs şehrinin yukarı bölümüyle İkinci Mabed’in bulunduğu tepe arasında bir köprünün inşa edildiği de rivayetler arasında yer almıştır.501

İkinci Mabed’in, inşaatında kullanılan taşlar502 büyük olmasına rağmen, gösterişsiz bir mahiyet arz etmiştir. Genel olarak, Pers hükümetinin yaptığı maddi yardımlar503 göz önüne alındığında son dönemdeki yazarların İkinci Mabed’in basitliğine vurguda bulundukları düşünülmektedir.504 Öyle ki, bazı yazarlar, İkinci Mabed’i nitelendirirken, onun Birinci Mabed’in ancak gölgesi olduğunu söylemektedir.505

·        4. İkinci Mabed’in İnşasından Herod’un Mabed’i Yıkıp Yeniden İnşa Etmesine Kadar Mabed

Babil sürgünü dönüşünden sonraki döneme ait Yahudi tarihi ve Süleyman

Mabedi hakkında kesin ve yeterli bilgi bulunmamaktadır.506 Ancak iki şeyin kesin olarak bilinmektedir. Bunlardan birincisi, Kudüs’e dönmeyi çok istemelerine rağmen bazı Yahudilerin, Babil’de kalmayı tercih ettikleri, diğeri ise, zaman içerisinde Yahudilerin dinsel ve sosyal yaşamlarında bozulmalar olduğudur.

Babil’de yaşayan bazı Yahudilerin ekonomik durumları oldukça iyi seviyelere gelmişti. Bir çok Yahudi, Babil’in özel konumu ve tüccarlar şehri olmasından dolayı ticaret sayesinde zengin olmuştu.507 Bunun yanında, Babil’de kalmayı tercih eden Yahudilerden kimileri, Pers hükümetinde yüksek mevkilere gelme şansını elde etmişti.508 Sürgün esnasında Yahudilere karşı herhangi bir ayrım yapılmamış, onlar ticarette ve diğer alanlarda yerli halk ile aynı muameleye tabi tutulmuştu. Bu nedenle, sahip oldukları zenginliklerinden ve zamanla kazandıkları rahatlıklarından dolayı kimi Yahudiler, Tanrı’nın vaat ettiği kutsal topraklara dönmemişti.509 Geri dönen Yahudilerin bazıları dindarlıktan, bazıları da Kudüs’te daha iyi bir iş kurup daha çok gelişme gösterme düşüncesinden dolayı gelmişti.510

Yahudiler, sürgün boyunca, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasının ve sürgüne gitmelerinin sebeplerini düşünmüş ve hatalarının farkına vararak kendilerine çeki düzen vermiştir. Tanrı da Yahudilerin hem dinsel hem de sosyal anlamda kendilerini yenilemeleri için onlara yardım etmiştir. Bunun için Tanrı, kendi ruhunu Yahudilerin içine koymuş, emirlerinin ve ilkelerinin Yahudilerce yerine getirilmesi için gerekli olan şartları sağlamıştır.511

Her zaman olduğu gibi belli bir rahatlığa kavuşan Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra kendilerine büyük nimetler512 bahşeden Tanrı’nın isteklerine sıkı sıkıya sarılmamış ve daha önce atalarının yaptıkları gibi kısa zamanda yeniden dinsel ve sosyal alanda gevşeklik göstermiştir.513 Özellikle kahinlerin, Musa’nın emirlerine aykırı olmasına rağmen, istedikleri şekilde Yahudi olmayan komşulardan kızlar alarak evlenmeleri514 Yahudi dini hayatındaki bozulmaların en büyük örneği olmuştur. Kahinlerin bu davranışları karşısında, Yahudi tarihinde daha önce eşine rastlanılmamış bir yere sahip olduğu belirtilen Ezra, Babil’den hem kahinler arasında zuhur eden bu durumu düzeltmek hem de diğer dini hususlarda Yahudileri uyarmak ve onlarla Tanrı adına yeniden antlaşma yapmak için M.Ö. 458 yılında Kudüs’e gelmiştir.515

Pers Kralı’nın kendisine verdiği geniş yetkilerle516 Babil’den gelen ve Tevrat’ı çok iyi bilen517 Ezra, kendisini Tevrat’ın, kutsal topraklarda öğretilmesi için adamıştır.518 Yahudiler, Ezra’nın üstün çalışmaları neticesinde yaptıklarının yanlış olduğunun farkına varmıştır. Ezra’nın başkanlığında Tanrı’ya günahlarını itiraf eden519 Yahudiler, Tanrı’yla olan antlaşmalarını yeniden onaylamıştır. Buna göre, Tanrı’nın Musa aracılığıyla gönderdiği yasaya göre yaşayacaklarına, Tanrı’nın bütün emirlerine, ilkelerine ve kurallarına uyacaklarına dair yemin etmişler, uymayacak olanları da lanetlemişlerdir. Bununla birlikte, Yahudiler sürgün sonrasında, sosyal anlamda kendi içlerine kapanmıştır.520 Komşu milletlerden kız alıp vermeyeceklerine,521 Şabat günü ya da kutsal bir gün eşya veya tahıl satmak isteyen olursa almayacaklarına, yedi yılda bir toprağı sürmeyeceklerine ve bütün alacaklarını sileceklerine dair Tanrı’ya söz vermişlerdir. Bunların yanında Süleyman Mabedi’nin muhtelif giderlerinin karşılanması için her yıl belli miktarda para vereceklerini söyleyen Yahudiler, Süleyman Mabedi’ndeki sunakta yakılmak için getirilecek odunların tedarik edilmesi görevini de kendi üzerlerine almıştır. Topraktan ve ağaçlardan elde edilen ilk ürünlerin Süleyman Mabedi’ne götürülmesi, ilk doğan oğulların, hayvanların, ilk doğan sığırların ve davarların Mabed’de görev yapan kahin ve Levililerin hizmetine verilmesi de Yahudilerin Tanrı’yla yaptıkları antlaşmanın bir parçası olarak zikredilmiştir. Süleyman Mabedi ile ilgili çeşitli işleri yerine getireceklerini söyleyen Yahudiler, bundan sonra Tanrı’nın Mabedi’ni ihmal etmeyeceklerini, gereken özeni göstereceklerini ifade etmiştir.522

Ezra ve çalışmaları esnasında onun yanında olan Nehemya, Süleyman Mabedi’ndeki ibadetlerin yerine getirilmesinde önemli bir yere sahip olan kahinlerin ve Levililer’in soyağacının dikkatle tespit edilmesinde, çeşitli Mabed görevlilerinin ve personelinin uygun bir şekilde dağıtılmasında önemli rol oynamıştır. Ezra ve Nehemya’nın523 524 üstün çalışmaları neticesinde Süleyman Mabedi, İkinci Mabed’in tekrar açılışından takriben 70 yıl sonra, Yahudi tarihindeki merkezi rolünü tekrar 529 kazanmıştır.

Yahudi tarihinde Ezra ve Nehemya’nın çalışmalarından sonraki dönem ile ilgili bilgilerin yok denecek kadar az olduğu söylenmektedir.525 Özellikle Helenistik dönemin başlarını da kapsayan M.Ö. 400-200 yılları arası, Yahudi tarihi açısından kayıp yıllar olarak nitelendirilmektedir. Yahudilerin, iki asırlık bu dönemi, muhtemelen huzurlu bir şekilde geçirdikleri, bu nedenle Yahudi tarihçilerinin kaydetmesini gerektirecek herhangi büyük bir olay olmadığı belirtilmektedir. Yahudilerin, kendilerine hükmeden idareciler arasında en çok Perslileri sevdikleri, onlara karşı herhangi bir isyana girişmedikleri gibi Mısır’da baş gösteren isyanların bastırılmasında da Perslilere yardım ettikleri söylenmektedir. Yahudilerin, dini anlamda ise hem Yahuda bölgesinde hem de Pers İmparatorluğu’nun diğer bölgelerinde ibadetlerini yerine getirmede özgür oldukları ifade edilmektedir.526 Özellikle, Süleyman Mabedi ile ilgili bilgilerin bulunmaması, Mabed’in Ezra ve Nehemya’nın bıraktığı şekilde, ne yapısal ne de dinsel anlamda zarar görmeden uzun yıllar boyunca devam ettiğini göstermektedir.

·        a. Hellenistik Dönem (M.Ö. 331-67)

Büyük İskender’in fetihleri ve kendisinden sonra gelen yöneticilerin sayesinde Helenistik kültür, doğu dünyasına büyük oranda egemen olmuştur. Helenistik kültür Yahudileri de asimile etmeye başlamıştır. O zamanki Yahudi mütercimlerden bazılarının yaptığı çeviri çalışmalarında “Sinagog” ve “Sanhedrin” gibi kelimelerin geçmesi Helenistik kültürün Yahudi dini hayatına yavaş yavaş girdiğini göstermektedir.527 Bu durum, Yahudilerin, Helenistik kültürün etkisinin nereye kadar Yahudilik için kabul edilebilir olduğu noktasında sorunlar yaşamasına yol açmıştır.

Helenistik krallar Süleyman Mabedi’ne büyük bir saygı duymuşlar ve sayısız hediyeler vermişlerdir. Helenistik krallar arasında en dikkat çeken ise III. Antiokhos olmuştur. Yahudilere karşı oldukça müşfik ve cömert olduğu belirtilen III. Antiokhos, döneminde yapılan askeri harekatlara Yahudilerin uyum sağlamasından dolayı bir teşekkür olarak, Süleyman Mabedi’nin çevresindeki alanın kutsallığının güvenceye alınmasını emretmiştir. Bunun yanında, kentin varoşlarına sokulmaması gereken kaşer (helal) olmayan hayvanların listesini de tebliğ ettirmiştir.528 Ayrıca, Yahudilere, kendi gelirinden, Süleyman Mabedi’nde kullanılması için şarap, yağ, un, tuz gibi gıda maddelerine ilaveten Mabed’in tamiri için gerekli olan keresteleri vermiştir. III. Antiokhos, kendisinden önceki Pers kralları gibi Süleyman Mabedi’nde çalışanlardan ve Yahudi din alimlerinden vergi almayarak Yahudilere, özellikle de Süleyman Mabedi’ne gösterdiği saygıyı ifade etmiştir.529

Antiokhos’tan sonra gelen VI. Seleucus, selefinin yolundan giderek Yahudilere karşı ılımlı bir politika takip etmiştir. Ancak VI. Seleucus’un bu hoşgörüsü ve saygısı fazla uzun sürmemiştir. Ekonomik sıkıtılar yaşadığı bir dönemde bazı görevlilerini Kudüs’e göndererek Süleyman Mabedi’nin hazinesinde bulunan değerli eşyaları aldırtmıştır. Bu durum, Selevkos hanedanlığının, başlarda, Yahudilere karşı gösterdiği ılımlı politikanın değişmeye başladığının ilk işareti olarak görülmüştür. IV. Antiokhos Epiphanes’in kral olmasıyla Yahudilere uygulanan politika, kökten bir değişikliğe uğramış ve böylece,Yahudiler için baskı ve zulüm dönemi başlamıştır.530

IV. Antiokhos Epiphanes’in, Selevkos kralı (M.Ö. 175) olması, Yahudilerin yaşamını derinden sarsmıştır. Yahudilerden nefret eden, Yahudi din ve geleneklerini yok etmek için elinden gelen her şeyi yapan IV. Antiokhos Epiphanes, Helenistik kültürü Yahudi dini hayatında baskın hale getirmeye çalışmıştır. Bunun yanında, her tarafa Helen heykel ve tapınakların inşa edilmesinden Yahudiler için hayati önemi haiz olan Süleyman Mabedi’nin, Zeus ve Olimpia’ya ithaf edilmesine karar vermesine kadar çok değişik çalışmalarda bulunmuştur.531

IV. Antiokhos, Süleyman Mabedi’nin Baş Kahin’i olan IV. Onias’ı görevinden alarak yerine Helenist eğilimleri olduğu bilinen Yehoşua’yı baş kahin olarak görevlendirmiştir. Yehoşua, Kudüs’ü, Antioh adını vereceği bir Helen şehri yapmak için geniş çapta çalışmalar başlatmış, sosyal ve kültürel faaliyetlerinin merkezi olacak bir kurum ortaya çıkartarak Süleyman Mabedi’nin öneminin büyük oranda azalmasına neden olmuştur. Sonraki yıllarda Süleyman Mabedi’nin içine Helenistik kültüre ait paganist unsurlar yerleştirilmiştir.532 Bu da, zamanla, geleneksel Yahudi bayramlarının tamamen ihmal edilmesine ve Mabed ibadetlerinin terk edilmesine yol açmıştır.

Helenistik kültürün, Yahudi din hayatında egemen olmasına ve Süleyman Mabedi’nin her geçen gün önemini kaybetmesine daha fazla dayanamayan Yahudiler, IV. Antiokhos’a karşı ayaklanmışlardır. IV. Antiokhos, bu isyan karşısında Kudüs’e yürümüş, Süleyman Mabedi’ni ele geçirip burada bulunan altın sunağı, altından yapılmış bazı eşyalarla birlikte Süleyman Mabedi’nde ibadet için kullanılan kapları ve ele geçirdiği değerli olan her şeyi alıp götürmüştür. Üstelik, Mabed’de icra edilen kurban ibadeti yasaklanmış, bunun yerine Yahudileri derinden sarsacak olan domuzların kurban edilmesi uygulaması başlatılmıştır. Yakmalık sunağının yerine de başka bir sunak yapılıp Süleyman Mabedi, Zeus adına ithaf edilmiştir.

Bu zulme daha fazla dayanamayan Yahudiler, Makabiler’in liderliğinde, Haşmonay ailesinden Matatyau ve oğullarının dağa çıkmasıyla patlak veren bir isyan başlatmıştır. Ancak, Yahudiler bu isyanın cezasını daha sonra ağır bir şekilde ödemiştir. Öyle ki, çocuklarını sünnet ettiren kadınlar ölümle cezalandırılmış, yeni doğan çocuklar boyunlarından asılmış, bir çok Yahudi katledilmiş ve evleri yakılmıştır. Fakat bütün bunlara rağmen Yahudiler, inançlarından ve mücadelelerinden taviz vermemiştir. Yahudilerin büyük bir kısmı, hiçbir yiyecek bulamadıkları zamanlarda helal olmayan etleri yiyerek kirlenmektense ölmeyi tercih etmiştir. Geriye kalan Yahudiler de çöllere kaçarak hayatlarını kurtarmaya çalışmıştır. Yahudilerin, Süleyman Mabedi’ne karşı yapılan saygısızlıklara daha fazla dayamayıp başlattıkları isyan her şeye rağmen sonunda hedefine ulaşmıştır. Yuda Makabi, Kudüs’ü yeniden ele geçirmiş, Helenistik unsurlarla kirlenmiş olan Süleyman Mabedi’ni, Yahudi inançlarına uygun olarak temizleyip Yahudilerin ibadetine açmıştır.533

Yahudi tarihindeki önemli olaylardan biri olarak nitelendirilen ve bir çok Yahudinin canına mal olan bu isyanın başarıya ulaşması, günümüze kadar Hanukka Bayramı534 adı altında kutlanmıştır. Bu olayın ardından egemenlik 100 sene kadar Haşmonay ailesinin elinde kalmıştır. Yahudiler, bu zaman zarfında ibadetlerine kesintisiz bir şekilde devam etmiş ve Kudüs’te çeşitli mimari çalışmalarda bulunmuştur.

Yahudiler arasında zuhur eden huzur fazla uzun sürmemiştir. Zira, giderek büyüyen ve güçlenen Roma devletinin politikasına göre, Roma’ya karşı bölgede tehdit olacak her türlü unsurun zayıflatılması ve ortadan kaldırılması gerekmekteydi. Zamanında Roma devleti için bir tehdit olan Selevkos hanedanlığına karşı Yahudilerin verdiği mücadele takdirle karşılanmışken, Yahudilerin giderek güçlenmesi, Roma Devleti tarafından yeni bir tehdit sinyali olarak algılanmıştır.535 Bu nedenle Haşmaonay ailesinde baş gösteren liderlik çekişmesini fırsat bilen Roma kuvvetleri Kudüs’ü ele geçirmeye karar vermiştir.536

·        b. Roma Dönemi(M.Ö. 67- M.S. 324

Yahudilerin, Makabilerin liderliğinde IV. Antiokhos Epiphanes’e karşı başlattıkları isyanın zaferle neticelenmesinden yaklaşık bir asır sonra Romalılar Kudüs’e gelmiş ve Kudüs, Roma generali Pompey tarafından M.Ö. 63 yılında fethedilmiştir.537 Pompey, Yahudi inancına göre senede sadece bir defa girilen Süleyman Mabedi’ndeki Kutsallar Kutsalı’na girerek Yahudilere karşı büyük bir saygısızlıkta bulunmuş, kurban ibadetini durdurup baş kahin de dahil olmak üzere kendisine karşı gelen herkesi öldürtmüştür. Ancak, Süleyman Mabedi’ni talan etmeyen Pompey, burada eda edilen ibadetlerin yerine getirilmesine de daimi olarak engel olmamıştır. Pompey’in Kudüs’ü ele geçirmesinden birkaç yıl sonra, ondan daha acımasız ve zalim olan Crassus, Kudüs’e gelmiştir. Süleyman Mabedi’ne saldıran Crassus, değerli olan ne varsa alıp götürmüştür. Crassus’dan sonra gelen Roma Kralı Julius Ceasar ise Yahudilere karşı kendisinden önceki krallardan farklı olarak ılımlı bir politika takip etmiştir. Julius Ceasar’ın da rızasıyla Gelile’ye önce yönetici, sonra bütün bölgenin kralı olan Herod, kendisinden önceki kral gibi Yahudilere hoşgörülü yaklaşmıştır.538 3 0 yıldan fazla (M.Ö. 37-4)539 Yahudilerin idaresini elinde bulunduran Herod’un ölümü ile Kudüs’te Romalı valiler dönemi başlamıştır. Bu dönem Süleyman Mabedi’nin M.S. 70 yılında yıkılmasına kadar devam etmiştir.

·        5. Herod’un, Mabedi Yıkıp Yeniden Yapması

Roma’nın etkisi altındaki doğulu hükümdarların en güçlüsü olan ve M.Ö. 374 yılları arasında540 aktif bir hükümdarlık süren Herod,541 bir takım psikolojik sorunlarına rağmen cesur bir kumandan, iyi bir asker ve yetenekli bir yönetici olarak görev yapmıştır. Roma İmparatorluğu’nun egemen olduğu dönemde Kudüs için en önemli isim, Yahudi olmamasına karşın yaptığı çalışmalarla Yahudi tarihinde önemli bir yer edinen Herod olmuştur. Herod’un zamanında, orta doğunun en önemli kentlerinden biri olan Kudüs, bilim merkezi haline gelmiş, burada bir çok öğrenci yetişmiş ve şehrin nüfusu 120 binlere ulaşmıştır.542

M.Ö. 586 yılında Nabukednassar tarafından yerle bir edilen Süleyman Mabedi, sürgünden dönen Yahudilerce yeniden inşa edilmişti. Literatürde İkinci Mabed (Zerubbabel Mabedi) olarak zikredilen bu yapı, Süleyman’ın yaptığı Birinci Mabed’le kıyaslandığında ihtişam ve zenginlik açısından oldukça zayıf kalmıştı. Bu durum Roma Kralı Herod’un, Süleyman Mabedi’ni yeniden yapmayı düşündüğünü açıklamasına kadar devam etmiştir.

Yaşadığı süre boyunca güç ve prestij düşkünü olan Herod, tarihe geçecek kadar önemli bir isim olma sevdasında olmuştur.543 Bu nedenle hükümdarlığı süresince yaptığı işler içinde dikkat çekecek ve ölümünden sonra kendisini hatırlatacak muhteşem bir eser ortaya koymak arzusuyla544 İkinci Mabed’i, eksik taraflarını da kapatarak eski görkemine kavuşturmaya karar vermiştir. Herod, İkinci Mabed’i yeniden yapmaya, krallığının 18. yılında, M.Ö. 20/19 yıllarında545 başlamıştır.546 Ancak, bu düşüncesiyle hem Kudüs’teki hem de diasporadaki Yahudilerin sempatisini kazanmayı hedefleyen Herod’un bu çalışması, bir çok Yahudinin endişeye kapılmasına yol açmıştır. Zira Yahudiler, Herod’un, Mabed’i yeniden inşa etmek bahanesiyle yıkacağını, yerine yenisini yapmayacağını ve Süleyman Mabedi’nde Yahudiliğe aykırı bazı olayların meydana geleceğini düşünmüştür.547 Herod, bu durum karşısında Yahudilerin kızgınlığını ve korkularını ortadan kaldırmayı kendisi için birinci vazife olarak görmüş, bu nedenle, Zerubbabel’in M.Ö. 515 yılında yeniden yaptığı ve o güne kadar ayakta duran İkinci Mabed’i yıkmadan önce, inşaat esnasında kullanılacak malzemelerin toplanmasından,548 taşların getirilmesi işinde çalışacak işçilere varıncaya kadar gerekli bütün hazırlıkları çok dikkatli bir şekilde yerine getirmiştir. Bu hazırlıklar aşamasında bin549 kahinin, gentilelerin (Yahudi olmayanlar) girmesinin yasak olduğu yerlerde çalışabilecek duvarcılar ve inşaatçılar olarak yetiştirilmesi de yapılan hazırlık çalışmaları arasında yer almıştır.550 Yeniden inşa etmeyi düşündüğü Süleyman Mabedi’nin bütün masraflarını kendisi karşılayan551 Herod, ayrıca,

Mabed’in inşaatında çalışmaları için bin kadar duvarcı ve on bin kadar işçi tutmuştur.

Süleyman Mabedi’nin inşaatı esnasında oradaki ibadetlerin yerine getirilmesine özen gösterilmiş, Mabed’de icra edilmesi gereken kurban ibadeti vakitlerinde, hem ibadetin huzurlu bir şekilde devam edebilmesi hem de Mabed’e ait iç bölümlerin insanların gözlerinden gizlenebilmesi için Kutsal Yer ve avluların önüne perdeler çekilmiştir.552 553

Neticede, Yahudileri teskin etmek için en ince ayrıntısına kadar yapılan hazırlıkların ardından M.Ö. 20/19 yıllarında inşaatına başlanılan Süleyman Mabedi’nin, fonksiyonel bir ibadet mekanı olabilmesi bir buçuk sene, Mabed’i çevreleyen avluların ve dış duvarların yapımı ise sekiz sene sürmüştür.554 Süleyman Mabedi’nin bir kompleks olarak tamamlanması ise kırk altı sene555 sonra gerçeklemiştir. Ancak, Mabed’de çalışan ustalar, Romalıların M.S. 70 yılında, Süleyman Mabedi’ne saldırdıkları ana kadar Mabed’in dekorasyon işleri ile uğraşmışlardır.556

·        a. Herod Mabedi’nin Mimarisi

Herod’un yeniden inşa ettiği Süleyman Mabedi’nin genel yapısının, yaklaşık 950 yıl önce Süleyman tarafından yapılan Birinci Mabed’e ve onun yıkılmasının ardından Zerubbabel’in yaptığı İkinci Mabed’e genel hatları itibariyle benzediği söylenmektedir.557 Ancak, Herod’un yaptığı Mabed ile diğer Mabedler arasındaki benzerlikler kadar farklılıklar da dikkat çekmektedir.

Roma Kralı Herod, bütün hazırlıkları yapar yapmaz ilk olarak Mabed’in eski temellerini ortadan kaldırıp558 Süleyman Mabedi’nin alanını iki katına çıkarmış559 ve tepenin kıyı kenarlarına yüksek duvarlar ördürmüştür.560 Herod, muhtemelen, böyle büyük bir alan elde edebilmek561 için Mabed’in etrafında bulunan çukurları doldurtmuştur.562

Seleflerini geride bırakacak harcamalarıyla Herod, Süleyman Mabedi’ni, haleflerinin dahi yapamayacağı kadar güzel bir şekilde inşa etmeyi amaçlamıştır.563 Herod, Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa ederken, o dönemde hakim olan Yunan mimarisinden etkilenmiş, Mabed’in sütunlarını ve başlıklarını, sövelerini ve kapılarını tamamen buna göre yaptırmıştır.564 Mabed’in yapımı esnasında, yüksekliği yaklaşık olarak 8, genişliği 12, uzunluğu da 25 kubit olan sert beyaz taşlar kullanılmıştır.565

Herod Mabedi,566 Süleyman ve Zerubbabel’in yaptığı Mabedler gibi Kutsallar Kutsalı, Kutsal Yer ve Eyvan olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Kutsallar Kutsalı, uzunluğu ve genişliği 20 kubit, yüksekliği de 40 kubit olacak şekilde inşa edilmiştir.567 Uzunluğu 40, genişliği 20 kubit olan Kutsal Yer’in yüksekliğinin, diğer Mabedlerden farklı olarak 40 kubit olduğu nakledilmiştir. Herod Mabedi’nin Eyvan’ı da diğerlerinden oldukça büyük yapılmıştır. Yüksekliği ve genişliği 100 kubit olan Eyvan, Kutsal Yer’e doğru uzunluğu ise 20 kubit olarak şekilde planlanmıştır.568 Kapısı olmayan Eyvan’ın girişi 20 kubit genişliğinde, 70 kubit yüksekliğindeki bir geçitten sağlanmıştır. Herod, bu geçidin üstüne, daha sonra Yahudiler tarafından indirilen altından mamul bir kartal heykeli yaptırmıştır. Eyvan’ın ön tarafının altınla kaplatıldığı ve sabahları güneş vurduğunda muhteşem göründüğü bildirilmiştir.569 Bu Mabed’e 12 basamaklı bir merdivenle çıkıldığı belirtilmiştir.570

Herod Mabedi’nin Kutsal Yer bölümüne Takdime Ekmeği Masası, Şamdan, ve Buhur Sunağı konulmuştur.571 Kutsal Yer’in önüne dört renkten oluşan bir perde, Kutsallar Kutsalı ile Kutsal Yer arasına da iki renkten oluşan başka bir perde dikilmiştir. Kutsallar Kutsalı’nda ise, Babil sürgünü esnasında kaybolan Ahit Sandığı’nın eski yerini belirtmek için sadece bir taş parçasının bulunduğu belirtilmiştir.572

Birinci Mabed’le olan farklılıkların yanında benzerlikleri de bulunan Herod Mabedi’nin doğusu hariç diğer taraflarına yan odalar yapılmıştır. Mabed’in kuzey ve güneyinde 15’şer, batısında ise 8 tane olmak üzere toplam 38 odanın bulunduğu belirtilmiştir. Batıdaki odaların birinci katına iki, diğer iki katın her birine ise üç oda inşa edilmiştir.573 En alt kattaki odalar 7x7x7 kubit, orta kattakiler 6x6x6 kubit, en üst kattakiler de 5x5x5 kubit olacak şekilde dizayn edilmiştir. Bölmeli pencerelere sahip olan574 odaların her birisine üç kapı yapılmıştır. Bu kapıların, birinin sağdaki, diğerinin soldaki ve üçüncüsünün de yukarıdaki odaya açıldığı nakledilmiştir. Mabed’in kuzeydoğusuna yapılan ve tek bir yerden girildiği rivayet edilen575 bu odaların hangi amaçla kullanıldığı hakkında farklı bilgiler verilmiştir. Bazılarının hazinelerin saklanması için kullanıldığı söylenirken,576 577 578 bazılarının da herhangi bir saldırıya karşı silahların depolanması ve Mabed’in savunulması maksadıyla yapıldığı 582                                                           583

bildirilmiştir. Bu yan odalar ve onları kuşatan duvarlarla birlikte, Mabed in genişliğinin 70 kubit olduğu ifade edilmiştir. Böylece, Süleyman Mabedi’nin önündeki 100x100 ebatlarındaki Eyvan, her iki taraftan 15’şer kubit dışarı çıkmıştır.579

Herod Mabedi’nin ön tarafının güney kısmında,580 Mabed’den 22 kubit uzaklıkta581 Yakmalık Sunusu Sunağı yer almıştır. Süleyman’ın inşa ettirdiği sunaktan daha büyük olan kare şeklindeki bu sunağın kenarları 32 kubit,582 yüksekliği ise 15 kubit olacak şekilde inşa edilmiştir. Dört köşesine boynuz şeklinde çıkıntılar yapılan sunağa çıkmak için, 32 kubit uzunluğunda, 16 kubit genişliğinde rampa yapılmıştır. Üzerinde merdiven bulunmayan rampa, din görevlilerin kaymasını önlemek için zaman zaman tuzlanmıştır.583 Sunak, kireç, katran ve taşların karıştırılmasıyla yapılmış olup, sunağın yapımı esnasında her hangi bir demir parçası kullanılmamıştır. Çünkü, “demir insanın hayatını kısaltmak için yaratılmış, sunak ise insanın ömrünü uzatmak için inşa edilmiştir” şeklinde bir inanç olduğu bildirilmiştir. Hem sunak hem de rampanın görüntüsünü hiçbir zaman kaybetmemesi için senede iki defa boyandığı rivayet edilmiştir.584

Yakmalık Sunusu Sunağının güneybatı kısmına, atık suların ve kanların dışarı akmasını sağlayan bir lağım yapılmıştır. Ayrıca, Mabed ile sunak arasına, Birinci Mabed’deki dökme havuz yerine kullanıldığı sanılan ve ebatları hakkında herhangi bir bilginin bulunmadığı belirtilen bir kazan yerleştirilmiştir.585 On iki musluğu bulunan bu kazan, kahinlerin ellerini ve ayaklarını yıkamaları için kullanılmıştır.586 Sunağın kuzey tarafına, Tanrı’ya takdim edilen hayvanların, kurban ediliş amacına göre hazırlanması için mezbaha yapılmıştır. Açık bir alanda bulunan mezbahanın üstüne, kahinleri güneşten ve yağmurdan korumak için çadır yerleştirilmiştir.587 Mezbahada, kurban edilecek hayvanların bağlandığı yirmi dört tane halkanın yanında kesilen hayvanların asıldığı sekiz adet sütun, kurbanların etlerinin hazırlanması için 593 de sekiz tane mermer masa yapılmıştır. 588

Herod’un yeniden inşa ettiği bu Mabed, çok uzaklardan görünebilmesi için yan tarafları çok kısa, orta tarafı çok yüksek bir şekilde dizayn edilmiştir.589 Mabed’in avlusu, Herod tarafından taşlarla döşetilmiş ve etrafı büyük eyvanlarla kuşatılmıştır.590

aa. Avlular

Herod’un ön avlusunu oldukça genişleterek yeniden yaptırdığı Süleyman Mabedi’nin önüne, kutsiyetleri farklı olan bir dizi avlu yapılmıştır. Bu avlulardan dış avlunun (Kahinler Avlusu), Süleyman’ın ve Zerubbabel’in yaptırdıkları Mabedler’de olmasına karşın diğer avluların sadece Herod’un inşa ettirdiği Mabed’e özgü olduğu nakledilmiştir.591 Bu avlular değişik insan grupları için yapılmıştır. Avlulardan bazılarına, ritüel saflığı korumak için Yahudilerin bile girmesi yasaklanmıştır.592

Çalışmamızın konusu olan Süleyman Mabedi’nin kutsal sınırına dahil olmayıp, Mabed’i en dıştan çevreleyen alanı ifade eden “Gentileler Avlusu”na önemli olmasından dolayı temas edilmiştir. Bunun dışındaki avlular ise, dıştan içe doğru “Kadınlar Avlusu”, “İsrailliler Avlusu” ve “Kahinler Avlusu” olarak nitelendirilmi ştir.593

aaa. Gentileler Avlusu

Yahudi olmayanların sadece bu alana girmesine izin verildiği için “Gentileler” (Yahudi olmayanlar) adını almıştır. Bu ismin, kaynaklarda geçmediği söylenmektedir.594 En dışta bulunan Gentileler Avlusu’nun içine küçük bir dahili bölme yapılmıştır. Birkaç merdivenle çıkılan bu yere, üzerinde Yunanca “ Yabancıların daha fazla gitmesi yasaktır. Aksi takdirde ölüm cezası uygulanacaktır” yazan bir kitabe konulmuştur.595 Bu kitabe, 1871 yılında arkeolojik çalışmalar neticesinde bulunmuştur.596

Gentileler Avlusu’ndan sonra Süleyman Mabedi’ni çevreleyen ve üç avludan oluşan oldukça geniş bir ön avlu yer almıştır. Bu ön avluya 9 kapıdan girildiği nakledilmiştir. Bunlardan en bilineninin “Güzel Kapı”597 (The Beautiful Gate) olduğu belirtilmiştir.598 Avlunun en doğu kısmında yer alan bölüme ise Kadınlar Avlusu denilmiştir.

aab. Kadınlar Avlusu

Süleyman Mabedi’nin doğusunda bulunan “Kadınlar Avlusu” (The Court of Women) kadınların buraya girmelerine izin verilmesinden ve bütün toplumsal ibadetlerin eda edildiği mekan olmasından dolayı bu adı almıştır.599 Uzunluğu ve genişliği 135 kubit olan kare şeklindeki Kadınlar Avlusu, üstü açık olacak şekilde yapılmıştır. Dört köşesine, ebatları 40x40 kubit olan ve değişik amaçlarla kullanılan çatısız dört oda inşa edilmiştir.600 Bu odaların fonksiyonlarının şu şekilde olduğu belirtilmiştir:

·        1) Nazariteler Odası (The Chamber of the Nazarites): Bu oda, Kadınlar Avlusu’nun güneydoğusuna yapılmıştır. Bu mekan, Nazaritelerin, esenlik sunularını hazırladıkları ve saçlarını kestikleri yer olarak işlev görmüştür.

·        2) Odun Odası (The Chamber of Wood): Avlunun kuzeydoğusundaki bu oda, sunak ve şöminede kullanılan yakıtların saklanması için yapılmıştır.

·        3) Leperler Odası (The Chamber of Lepers). Yaptığımız çalışmada, bu odanın kullanılış amacı hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır.

·        4) Yağlar Odası (The Chamber of Oils): Mabed’deki şamdan ve çeşitli sunular için yağın ve şarabın saklandığı bir oda olduğu bildirilmiştir.601

Kadınlar Avlusu’na, kadınların bazı ibadetleri izleyebilecekleri balkon da yapılmıştır. Bu avlunun, her bir yönüne, toplam dört kapı konulmuştur. Oldukça büyük olup (35 metre) avlunun doğu kısmında yer alan “Güzel Kapı,”602 İsrailliler Avlusu’na açılan kapı hariç diğer kapılar gibi gümüş ve altınla kaplanmıştır. Kadınlar Avlusu’nda, ayrıca, İsrailliler Avlusu’na çıkan, yarım daire şeklinde, 3,5 metre yüksekliğinde ve her biri ^ kubit olan603 on beş basamaktan müteşekkil bir merdiven yapılmıştır.604 Levililer’in, Mezmurlar 120-134 arasındaki bölümü bu merdiven üzerinde okudukları rivayet edilmiştir.605

aac. İsrailliler Avlusu

Kahinler Avlusu’nun bir parçası olan İsrailliler Avlusu’nun, Kadınlar Avlusu’ndan sonra gelmekteydi.606 Bu avlu, Kadınlar Avlusu’ndan 7^ kubit yüksekte yapılmış607 ve 20 metre yüksekliğindeki bir duvarla Kadınlar Avlusu’ndan ayrılmıştır. Uzunluğu 135, genişliği ise 11 kubit olan İsrailliler Avlusu, Yahudi erkekler ile kurban getirenlerin durduğu ve Kahinler Avlusu’nda icra edilen ibadetlerin izlendiği yer olarak dizayn edilmiştir. İsrailliler Avlusu’nun her iki tarafına, birisi “Pişmiş Pasta Yapıcıları Odası” (The Chamber of the Makers of the Baked Cakes), diğeri ise kahinlerin resmi kıyafetlerinin saklandığı “Phineas Odası” (the Chamber of Phineas) olmak üzere iki tane oda yapılmıştır.608 Bu odaların Kahinler Avlusu’na açıldığı ifade edilmiştir.609

aad. Kahinler Avlusu

İsrailliler Avlusu’ndan 2,5 kubit610 yukarıda olduğu belirtilen Kahinler Avlusu’nun, İsrailliler Avlusu’ndan sonra gelmiştir. Ancak bazı kaynaklarda, İsrailliler Avlusu ile Kahinler Avlusu, ikisi arasında bariz fiziksel bir ayrılık olmadığı için tek bir avluymuş gibi ele alınmıştır. Bu bağlamda, dikdörtgen şeklinde olan Kahinler Avlusu’nun, İsrailliler Avlusuyla birlikte 187x 135 kubit olduğu bildirilmiştir.611 Kurban ibadeti, Süleyman Mabedi’ni her taraftan kuşatan bu avluda icra edilmiştir. Kesilen kurbanların kanlarının, Kidron Vadisi’ne akmasını sağlamak için, güneybatı köşesine iki tane delik yapılan Yakma Sunusu Sunağı, Kahinler Avlusu’na yerleştirilmiştir.612

Kahinler Avlusu, kutsallık açısından Kadınlar ve İsrailliler Avlusu’ndan daha kutsal kabul edilmiştir.613 Bu nedenle, bu avluya kahin olmayanlar, sadece, kurban edilecek hayvana “ellerini sürmek” için girebilmişlerdir.614

Kahinler Avlusu’nu çevreleyen ve değişik amaçlarla kullanıldığı ifade edilen odalar yapılmıştır. Bu odalardan bazıları Kahinler Avlusu’nu çevreleyen duvarların tamamen içinde yer alırken bazıları kısmen içinde ve bazıları da kısmen dışında inşa edilmiştir.615 Sunular için tuzun saklandığı Tuz Odası (The Salt Chamber), kesilen kurbanların derilerinin tuzlandığı Parwa Odası (The Parwa Chamber), Parwa Odası’nın üstünde ise Yom Kippur günü baş kahinin kullandığı bir oda bulunduğu nakledilmiştir. Ayrıca, Durulama Odası (The Rinsing Chamber) sunuların iç organlarının temizlenmesi için kullanılmıştır. Sanhedrin’in toplandığı Yontulmuş Taş Odası (The Chamber of Hewn Stone), içinde bir sarnıcın bulunduğu ve bütün avlunun su ihtiyacının karşılandığı Çanak Odası (The Chamber of the Bowl) ve baş kahinin kullandığı Tahta Odası (The Wood Chamber) da inşa edilen odalar arasında yer almıştır.616 Ocak Odası’nı (The Chamber of the Hearth) kahinler, ibadet esnasında merkezi yer olarak kullanmıştır. Abtinas Evi (The House of Abtinas) de, Mabed için buhurun özel olarak hazırlandığı mekan olmuştur.617

Kahinler Avlusuna çeşitli kapılar yerleştirilmiştir. Hepsinin aynı ebatta olup genişliklerinin 10 kubit yüksekliklerinin ise 20 kubit olduğu bildirilmiştir.618

Herod Mabedi, Talmudi gelenekte önemli bir yer edinmiştir. Buna geleneğe göre Herod Mabedi’ni görmeyenlerin hayatları boyunca güzel bir yapı görmedikleri ifade edilmiştir.619 Süleyman Mabedi’nin tarihinde, M.Ö. 957 yılında Süleyman’ın yaptırdığı, Babil sürgünü dönüşünden sonra M.Ö. 515 yılında Zerubbabel’in yeniden inşa ettirdiği Mabedlerle kıyaslandığında Herod Mabedi, daha büyük ve ihtişamlı olmuştur. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, kutsiyet açısından bakıldığında Süleyman’ın yaptığı Birinci Mabed her zaman üstünlüğü elinde tutmuştur.620

Herod Mabedi, sürgün dönüşü inşa edilen Mabed’den büyük farklılıklar göstermiştir. Bu durumu göz önünde bulunduran bazı araştırmacılar, Herod Mabedi ile Zerubbabel’in Babil sürgününden sonra inşa ettirdiği Mabed’in “İkinci Mabed” adı altında birleştirilmesini yanlış bularak, gelenek ne söylerse söylesin Herod Mabedi’ne “Üçüncü Mabed” denilmesi gerektiğini belirtmiştir.621

·        b. Herod Mabedi’nin Açılışı

M.Ö. 20/19 yıllarında başlanılan Herod Mabedi’nin yapımı bir buçuk yılda bitmiştir.622 Ancak Mabed’in diğer bölümleri de göz önünde bulundurulduğunda bu sürenin daha uzun olduğu ifade edilmiştir.623 Mabed’in yeniden açılması için Süleyman zamanında olduğu gibi büyük bir adama töreni yapılmıştır. Bu tören, daha dikkat çekici ve güzel olması için Herod’un göreve başladığı yıl dönümüne denk getirilmiştir.624 Herod Mabedi’nin etrafında bulunan diğer yapıların inşaatı ise Mabed’in M.S. 70 yılında yıkılmasına kadar devam etmiştir.625

·        c. Herod’un Ölümünden Yıkılışına Kadar Mabed

Herod’un M.Ö. 4. yılda ölmesinden sonra onun yerine geçen Archelaus hem Yahudileri kutsamak hem de onlar tarafından kutsanmak için Süleyman Mabedi’ne gelmiştir. Ancak Süleyman Mabedi’nde bulunan bir çok insan bu durumdan rahatsız olmuş ve kargaşa çıkartmıştır. Bu kargaşa Roma lejyonları tarafından sert bir şekilde bastırılmıştır. Yahudiler, bu olaylardan sonra Kudüs’e yerleşen Romalılara, daha önceki baskıcı tutumlarına misilleme olarak saldırmıştır. Bu dönem zarfında Süleyman Mabedi’nin avlularının bir kısmı ateşe verilmiş ve hazinesi de soyulmuştur. Sonraki yıllarda ise Süleyman Mabedi’nin hazinesi Romalılarca yağmalanmıştır. Bu durum ise gösterilere ve cinayetlere yol açmıştır.626

M.S. 37-41 yılları arasında krallık yapan İmparator Caligula, kendi heykelinin Süleyman Mabedi’ne yerleştirilmesini emretmiş, ancak değişik çalışmalar neticesinde bu fikrinden vazgeçirilmiştir. Süleyman Mabedi’nde fiziksel değişiklikler de yapılmıştır. Özellikle, kralın Süleyman Mabedi’ni saraydan izlemesine engel olmak için Mabed’in batı avlusuna duvar örülmüştür. Bunlarla birlikte Süleyman Mabedi’nin bazı temelleri zamanla zarar görmüştür. Ancak, daha sonra gelen idareciler tarafından bunlar tamir ettirilmiştir.627

İsyandan önceki son Roma valisi Gessius Florus, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla noktalanan olayların baş sorumlusu olarak gösterilmiştir. Çünkü Florus, Yahudi olmayanların girmesinin yasak olduğu Süleyman Mabedi’ne girip hazinesinden para almıştır. Vali Florus’un bu davranışı, Yahudileri oldukça rahatsız etmiş ve Yahudilerin M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla neticelenen isyana hazırlanmalarına neden olmuştur. 628

·        C. MABED’İN YIKILMASI VE M.S. 70 YILINDAN GÜNÜMÜZE KADAR MABED

·        1. Mabed’in Yıkılması

·        a. Mabed’in Yıkılmasının Sebepleri

Etki açısından Yahudi tarihinde iz bırakacak kadar önemli olan İkinci Mabed’in yıkılmasına yol açan isyan, M.S. 66 yılında başlamıştır. Günümüze kadar etkisi devam eden, M.S. 66 yılında Yahudilerin Romalılara karşı başlattıkları ve İkinci Mabed’in yıkılmasıyla son bulan isyanın sebepleri bugünde tam olarak bilinmemektedir.629 Fakat, bazı kaynaklarda, Yahudiler için bir dönüm noktası olan bu isyanın belli başlı birkaç sebebinden bahsedilmektedir. Bunları genel olarak, Yahudilerin kendi içlerinden kaynaklanan sebepler, Roma Devletinin Yahudilere uyguladığı politikadan kaynaklanan sebepler ve Romalılar ile Yahudilerin dine bakış açılarından kaynaklanan sebepler olmak üzere üç grupta toplayabiliriz.

Yahudilerin kendi içlerinden kaynaklanan sebeplerin çoğu, gayri ahlaki davranışlar olmuştur. Buna göre, Yahudiler arasında baş gösteren saygısızlık, nefret, ihtiras, gurur, ön yargı, hoş görü eksikliği, çekememezlik ve iç kargaşalar Yahudileri manevi açıdan oldukça dejenere etmiştir.630 Bunun yanında, İncil’de geçen ifadelere göre Süleyman Mabedi, asıl amacının dışında kullanılmaya başlanmıştır. Bu durum İncil’de şöyle ifade edilmiştir: “...Yeruşalim’e (Kudüs) geldiler. Isa tapınağın (Süleyman Mabedi) avlusuna girerek oradaki alıcı ve satıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi. Yük taşıyan hiç kimsenin tapınağın avlusundan geçmesine izin vermedi. Halka öğretirken şunları söyledi: ‘Evime, bütün ulusların dua evi631 denecek’ diye yazılmamış mı? Ama siz onu haydut inine632 çevirdiniz. ’ Başkâhinler ve din bilginleri bunu duyunca İsa’yı yok etmek için bir yol aramaya başaladılar. O ’ndan korkuyorlardı. ”633

Romalıların Yahudilere karşı uyguladıkları politikanın büyük isyanın oluşmasında önemli bir yere sahip olduğu düşünülmektedir. Yahudiler ile Roma devleti arasındaki olumlu hava, Herod’un ölümüyle Kudüs’ün idaresini ellerine alan Romalı valilerinin, Yahuda Krallığı’nı bir sömürge ülkesi görüp Yahudileri her geçen gün ağırlaşan vergiler altında ezmesiyle bozulmuştur. 634

Romalıların, Yahudilerden çok farklı bir din anlayışına sahip olması da büyük isyanın nedenleri arasında yer almıştır. Romalıların inancında, Yunanlılar gibi bir çok tanrıya tapınma en önemli özellik olarak zikredilmiştir. Bunun yanında fethettikleri yerlerdeki milletlerin tanrılarını da Roma panteonuna eklemeleri, Roma inancının Yahudilikten oldukça farklı olduğunu ortaya koymuştur. Yahudiler ise gözle görülmeyen, tek ilaha ibadet edilmesini emreden bir din anlayışına sahipti. Romalıların tanrılar havuzuna eklenemeyen bir tanrı fikri Romalılara tamamıyla anlaşılmaz gelmiştir. Üstelik Yahudilerin inanışları, Roma hayat görüşüne ters olan emirler dizisine itaati gerektiren bir yaşam tarzını gerektirmiştir.635

Roma tarafından uygulanan baskılarla, din anlayışları arasındaki böylesine büyük bir fark Yahudi dini hayatını etkilemeye başlamıştır. Öyle ki, Süleyman Mabedi’nde Roma imparatoru ve ailesi adına sunular takdim edilmiştir.636 Yahudilerin bu uygulamaya son vermek istemesi de Yahudiler ile Romalılar arasındaki mevcut gerginliği doruk noktasına taşımış ve böylece tarihe “Büyük İsyan” (Great Revolt) olarak geçen direnişin ilk kıvılcımları ortaya çıkmıştır.

Yahudilerin bir çoğu Romalılara karşı isyan edilmesine ve onlarla savaşılmasına karşı çıkmıştır. Bu düşünceyi taşıyan Yahudiler, ister zengin olsun isterse fakir, bu savaşın sonunda, sahip oldukları her şeyi kaybedeceklerinden endişe etmiştir. Bu insanlara göre savaş anlamsızdı, çünkü Romalılar, Yahudilerin isyan etmesini ve savaşa gidilmesini gerektirecek bir şey yapmamıştır.637 Ancak çoğunluğun isyana ve savaşa karşı olmasına rağmen fanatik vatansever Zealotlar,638 Roma’yla hiçbir anlaşmayı kabul etmemiştir. Sayıca az olan Zealotlar, Ferisilerin ve Saddukilerin tavsiyelerini dinlememiş, Yahuda Krallığı’nın Roma’nın hizmetçisi yapılmasına karşı çıkıp Roma kuvvetlerine karşı M.S. 66 yılında, kimilerince intihar sayılan639 büyük isyanı başlatmıştır. 640

·        b. Mabed’in Yıkılışı

Kahinler, Romalılara karşı halkı teskin etmeye çalışırlarken Roma’ya karşı düşmanca duygular besleyen Zealotlar, Kudüs’teki duruma hakim olmuş ve oradaki kahinleri, Süleyman Mabedi’nde imparator adına günlük kurban sunularını durdurmaları hususunda ikna etmiştir. Bu durum ise açıkça Roma Devletine karşı isyan anlamına gelmiştir.641

Kudüs’ün Romalılar tarafından ele geçirilmesinden sonra Süleyman Mabedi savaşın merkez noktası olmuştur.642 Romalıların ilk saldırdığı yer, Herod zamanında yapılan Antonia Kalesi olmuş ve bu kale yerle bir edilmiştir. Tammuz ayının 22 ile 28. günleri arasında Süleyman Mabedi’nin eyvanları Romalı askerlerce yıkılmıştır. Süleyman Mabedi’nin avlularına yönelik yoğun bir saldırı başlatılmıştır. Ancak, bu saldırı, Titus’un, avluların kapısının ateşe verilmesini emrettiği gün olan Av ayının sekizinci gününe kadar Yahudilerce durdurulmuştur.643

Yahudi toplumunda ortaya çıkan kıtlık felaketinden644 dolayı Yahudiler zayıf düşmüş ve hatta savaşamayacak hale gelmiştir. Böyle bir durumdayken şiddetlenen Roma saldırıları sonucunda Süleyman Mabedi dışındaki bütün yapılar yerle bir edilmiştir. Mabed’in duvarlarına kadar gelen Titus, Romalıların ileri gelenleriyle Süleyman Mabedi’nin geleceği hakkında tartışmak için toplantı düzenlemiştir. Toplantıya katılanlardan çoğunluğu Süleyman Mabedi’nin bir kale olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek yıkılması yönünde fikir beyan etmiştir. Titus ise, bu düşünceye karşı çıkmış ve Roma İmparatorluğu boyunca kutsal sayılan bu yerin diğer yerlerden ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir. Bu nedenle Titus, Yahudi isyancılara teslim olma çağrısında bulunmuştur. Ancak Yahudilerin bu isteğe olumsuz cevap vermelerinden dolayı, Titus, Süleyman Mabedi’nin yıkılması emrini vermiştir.645

Kimi araştırmacılar Titus’un, Süleyman Mabedi’nin yıkılması için emir vermediğini iddia etmektedir. Bunlara göre, Süleyman Mabedi’nin yanması kaza sonucu olmuştur. Romalı bir asker yanan bir meşaleyi bir pencereden Süleyman Mabedi’nin kuzeyinde bulunan odalarından birine atmış ve bunu diğer meşaleler izlemiştir. Titus, alevleri söndürmek için büyük gayret göstermişse de Süleyman Mabedi’ni alevler arasında kalmaktan kurtaramamıştır.646

Titus’un asıl düşüncesi ne olursa olsun Süleyman Mabedi büyük bir saldırıya maruz kalmıştır. Mabed’i koruyan Yahudilerden bir çoğu, son ana kadar büyük bir mücadele vermelerine rağmen Süleyman Mabedi gibi muhteşem bir yapının alevlerin arasında kaldığını gördüklerinde, bu manzaraya daha fazla dayanamamış ve kendilerini ateşe atmıştır.647 Yine bu kuşatma ve savaş neticesinde on binlerce Yahudi ya öldürülmüş ya da köle olarak satılmıştır. Süleyman Mabedi ise bu büyük saldırı karşısında tamamen yerle bir olmuştur.648

Yahudi ibadetleri, bir kale kadar sağlam olan Süleyman Mabedi’nde, yıkımın tamamen gerçekleşmesine üç hafta kalıncaya kadar devam etmiştir. Kahinler, Yahudiler için kutsal sayılan bu mekanda, çevrelerinde cereyan eden ölüm ve yıkımlara rağmen, her gün, sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa Tanrı’ya kurban sunma ibadetini yerine getirmeye çalışmıştır.649 Ancak savaşın günden güne şiddetini artırması, sunulacak kurbanların azalması650 ve en önemlisi bu görevi hakkıyla yerine getirebilecek kahinleri bulmanın neredeyse imkansız olmasından dolayı Tammuz651 17’de, geleneksel olan ve Süleyman Mabedi’nde 900 yıldan fazla icra kurban ibadeti durmuştur.652

Süleyman Mabedi’nin yıkılması Yahudilerde büyük bir şok etkisi yaratmıştır. Zira Yahudiler, Romalılar’a karşı verdikleri mücadelede, Tanrı’nın, Mabed’in Romalılarca yıkılmasına izin vermeyeceğine inanmıştır. Ancak, bu inançları, Titus’un M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasını emretmesi ve Mabed’in Av ayının 9. günü yıkılmasıyla boşa çıkmıştır.653 Bu durum, Yahudilikte, Süleydman Mabedi anısına tutulan “9 Av” orucunun ve duaların oluşmasına neden olmuştur.654

Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla ilgili olarak zaman içinde değişik efsaneler ortaya çıkmıştır. Yahudi kaynaklarında geçen bir efsaneye göre, Romalılar Kudüs’ü fethettiklerinde, Süleyman Mabedi’ni çevreleyen dört duvarın her birinin yıkımı dört ayrı kumandana verilmiştir. Duvarların üçünün tamamen yıkılmasına karşın dördüncü kumandan görevini yerine getirmemiştir. İmparator, kumandanı sorguya çektiğinde ise şöyle demiştir: “Ey haşmetlim, diğer kumandanların yaptığı gibi ben de eğer bu duvarı yıksaydım, bizden sonra gelecek milletlerin hiçbiri yıktığınız bu eserin ne denli muhteşem olduğunu görüp anlamayacaktır. Aksine bu duvar ayakta kaldığı sürece gelecek nesiller ona bakacak ve Titus ne muazzam bir zafer elde etti ve bakın neler yıktı diyeceklerdir.”655 Burada sözü edilen duvar, “Ağlama Duvarı”656 olarak bilinen ve Süleyman Mabedi’nin kendi duvarından ziyade onun çevresini kuşatan ve Herod zamanında yapılan duvarın batı kısmıdır.

Neticede, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla son bulan Roma saldırısından sonra Yahudiler, milli varlıklarının dört sütunu olan Kudüs, Sanhedrin, baş kahin ve Süleyman Mabedi’nden mahrum kalmıştır.657

·        2. Mabed’in Yıkılmasının Yahudiler Üzerindeki Etkisi

Süleyman Mabedi’nin, Yahudiler ve Yahudi dini hayatındaki büyük öneminden dolayı Mabed’in yıkılması Yahudileri derinden sarsmıştır. İkinci Mabed’in yıkılması neticesinde Yahudiler, Birinci Mabed’in yıkılmasının ardından tecrübe ettikleri “Sürgün”ü birincisine kıyasla çok daha uzun yıllar yaşamıştır. Rabbinik düşüncede bu sürgün sadece yenilgi ve kutsal topraklardan ayrı yaşamayı değil aynı zamanda alışık olmadıkları bir dünyada, Tanrı’nın huzurunda güvende olmanın verdiği duygudan yoksun bir şekilde yaşamayı ifade etmiştir.658 Ayrıca, bu yıkım, hem kendi içlerinde hem de dışarıya karşı Yahudiler için milli bir gurur sembolünü ortadan kaldırmış, Yahudilerin kendi dinlerine ve milletlerinin geleceklerine olan inancın temellerini sarsmıştır.659

Süleyman Mabedi’nin yıkılması Yahudiler üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Göz yaşlarına boğulan Yahudilerden bazıları dünyadan el etek çekmiş ve kendilerine et yememek ve şarap içmemek gibi bazı kısıtlamalar getirmiştir. Kendilerine neden et yemedikleri sorulduğunda, “Sunağa sunu olarak her gün getirilen etimi yiyelim, ki sunağın şu anda hiçbir hükmü yokken” şeklinde cevap vermişlerdir.660

Yahudiler arasında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından kaynaklanan büyük üzüntü ve şoktan dolayı intihar edenler, bekar kalacağına dair yemin edenler olmuştur. Bu durum karşısında hayatta kalan Yahudi liderlerin yaptıkları ilk işlerden biri Yahudilerin yas tutmasına sınırlama getirmek olmuştur. Bu durumun devam etsemesi halinde Yahudilerin yaşamaya olan isteklerinin tamamen yok olacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda, Yehoshua, kendilerini dünyevi bir çok nimetten yoksun bırakarak hayatlarını yaşanmaz hale getirenleri ikaz edip şöyle demiştir: “Öyleyse, biz ekmek de yememeliyiz, çünkü yemek sunuları sona ermiştir... Biz meyve de yememeliyiz, çünkü artık ilk meyve sunuları yok. Buna herhangi bir cevap bulamayan Yahudilere, ‘Evlatlarım, gelin ve beni dinleyin, hiç yas tutmamak imkansızdır, çünkü başımıza felaket gelmiştir. Aşırı derecede yas tutmak da imkansızdır, çünkü biz bir topluma çoğunluğun kaldıramayacağı bir yük yüklemeyiz.661

·        3. Mabed’in Yıkılmasından Günümüze Kadar Mabed

Yahudiler, M.S. 132-135 yılları arasında Romalılara yeniden isyan etmiştir. Romalılar ise bu isyana eşi benzeri görülmemiş bir şekilde cevap vermişlerdir. Süleyman Mabedi’nin kalan kısımlarını tamamen yerle bir etmişler ve binlerce Yahudiyi diasporaya göndermişlerdir.662 Titus’un saldırısında büyük zarar gören Kudüs’ten arta kalanlar, Roma imparatoru Hodrian’ın gönderdiği kuvvetlerce yok edilmiş ve şehrin harabeleri sabanla sürülmüştür.663

Yahudilerin Süleyman Mabedi’ne olan özlemleri gün geçtikçe artmıştır. Ancak, İmparator Konstantin’in M.S. 313 yılında Hıristiyanlığı kabul etmesi ve Hıristiyanlığın Kudüs’ü de içine alacak şekilde yayılması sonunda bu şehirde kiliseler ve manastırlar inşa edilmiştir. Bunların neticesinde Yahudilerin, Süleyman Mabedi’nin yıkılışını yılda bir kez anmalarının dışında Kudüs’e girmeleri yasaklanmıştır.664

Tarihi bilgilere göre Kudüs, Araplar tarafından 632 yılında fethedilmiş ve yaklaşık 400 yıl Müslümanlar tarafından idare edilmiştir. Bu dönemin başlarında Yahudilerin, Kudüs’e tekrar yerleşmelerine izin verilmiştir. Ancak, yıllar sonra baş gösteren yönetimdeki adaletsizliklerden dolayı, Yahudiler 11. yüzyılın sonlarına doğru bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.665

1099 ila 1291 yılları arasında hüküm süren Haçlı yönetiminin Kudüs’ü ele geçirmesiyle Yahudilerin, kutsal kabul edilen bu şehirde ikamet etmeleri yasaklanmış, ancak ziyaret amacıyla buraya gelmelerine izin verilmiştir.666

Kudüs’ün, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına geçmesiyle Yahudiler rahata kavuşmuştur. Süleyman Mabedi’nin bulunduğu bölgenin, Ağlama Duvarı olarak bilinen batı duvarından başka tamamen düz bir arsa olduğu rivayet edilmiştir. Yine rivayetlere göre Batı duvarı tonlarca çöplük altında görünmez bir hale gelmiştir.

O dönemle ilgili ilginç tarihi olayların vuku bulduğu anlatılmaktadır. Bunlardan birisi de Yavuz Sultan Selim’in Süleyman Mabedi’nin yerini araştırırken başından geçen olaydır. Kavramlar ve Değerler adlı eserde anlatılan olay şöyledir: “Sultan Selim Mabedin yerini araştırmakta ve bulunmasını istemektedir. Oğlu, sonradan Kanuni Sultan Süleyman olarak şöhret bulacak olan Şehzade Süleyman’la şehirde gezerken; kan ter içinde kalmış, başının üstünde koca bir sepet taşıyan yaşlı bir Hıristiyan kadınla karşılaşmışlardır. Sultan sepette ne olduğunu sorunca; sepetin içinde hayvan gübresi ve çöp olduğunu öğrenmiş, çok şaşırmış ve sebebini sormuştur. Kadın Bet-Lehem’den geldiğini, iki günlük yol aştıktan sonra bu pislikleri, eskiden Yahudilerin Kutsal Mabedi’nin bulunduğu yere dökeceğini, bunun Hıristiyan din adamları tarafından emredildiğini ve yüzyıllardır, 30 günde bir bu yere hayvan pisliklerinin ve çöplerinin dökülmesiyle buranın yok edilmesine gayret ettiklerini, böylece Yahudi Tapınağının anısının tamamen unutturulmak istendiğini anlatmıştır. Sultan soruşturmuş ve kadının dediklerinin doğru olduğunu anlayınca, emirler verip altın gümüş sikkelerle dolu birçok kesecik hazırlatarak, çöplük yığınının değişik yerlerine gömdürmüş, “Altını bulan alsın” diyerek fakir halka kova ve kürekler dağıtmış ve böylece pislik dağının boşatılmasını sağlamış. Ayrıca kendi de eline kazma kürek alıp taşlaşmış çöpleri boşaltırken şöyle bir ferman okutmuş; “Her kim padişah sever de onu memnun etmek isterse yaptıklarına baksın ve onun gibi yapsın!” Sonuç olarak on bini aşkın insan, otuz gün süreyle hiç durmadan çalışarak o koskoca pislik dolu tepeyi dümdüz etmiş ve “Kotel Ha-Maaravi / Batı Duvarı” bugünkü haliyle dimdik meydana çıkmış. Yavuz Sultan Selim Tapınağın eski yerinin güzelce temizlenmesini, duvarının da gül suyuyla yıkanmasını emretmiştir.”667

20. yüzyıla gelindiğinde ise Kudüs’ün statüsü değişmiştir. Yahudiler Ağlama Duvarı’da istedikleri zaman dua etme imkanı bulmuştur. İsrailoğulları’nın bu konuma gelmesi ise büyük mücadeleler neticesinde olmuştur. Yahudilerin bugünkü konumunu anlamak için 19. yüz yıldan itibaren yaşananlara bir göz atmak faydalı olacaktır.

1850’li yıllardan itibaren, Yahudiler tarafından İsrail toprakları olarak nitelendirilen Filistin bölgesinde, Yahudi nüfusu çoğalmaya başlamıştır.668 Bu nüfus artışı, Birinci Dünya Savaşından sonra Filistin topraklarına egemen olan İngiltere tarafından çeşitli gerekçelerden dolayı 1939 yılında engellenmeye çalışılmıştır. Ancak, alınan önlemler faydalı olmamış ve dünyanın değişik yerlerinden göç eden Yahudiler bu bölgeye kaçak olarak gelmeye devam etmişlerdir.669 Bu tarihlerde, Yahudiler, Ağlama Duvarı’nın önünde gün boyunca dua etmiş ve İngilizler’in 1929 yılında yasaklamasına rağmen bayram günlerinde şofar çalmışlardır.670

Ortadoğu’da Yahudilerin nüfusunun hızlı bir şekilde artması bu bölgedeki siyasi dengeleri bozmuştur. Bu soruna çözüm bulmak için çalışmalar yapan Birleşmiş Milletler, Kudüs’ün de içinde bulunduğu Filistin’in, Kudüs’ün milletlerarası statüye sahip olması şartıyla Yahudiler ve Araplar arasında paylaştırılmasına karar vermiştir. Bu karar üzerine İngiltere, bu bölgeden çekileceğini duyurmuştur. Bu çekilme işinin tamamlanmasından bir gün önce de İsrail devleti 14 Mayıs 1948 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir.671

İsrail Devletinin kurulmasının ardından Yahudilerle Araplar arasında vuku bulan savaşlardan İsrail devleti her zaman zaferle çıkmıştır. Ancak, 2 Kasım 1947 yılında BM, Ağlama Duvarı’nın da içinde bulunduğu Doğu Kudüs’ü Araplar’a bıraktığından672 Yahudiler 1967 yılına kadar Kudüs’e tam olarak sahip olamamıştır. İsrailoğulları, İsrail devleti ile Araplar arasında 1967 yılında yapılan ve “Altı Gün Savaşı” olarak tarihe geçen muharebe neticesinde, yaklaşık 19 asır uzak kaldıkları Kudüs’e, dolayısıyla Süleyman Mabedi’nin bir zamanlar üzerinde bulunduğu ve M.S. 70 yılında yıkılmasıyla sadece Batı Duvarının yer aldığı topraklara sahip olmuştur.673 Bu savaş sonunda İsrail askerleri, Ağlama Duvarı’nın önünde toplanmış ve uzun yıllar sonra İsrail ordusunun başhahamı tarafından şofar çalınmıştır.674 Yahudiler, bu tarihten günümüze kadar da her türlü siyasi baskıya rağmen Kudüs’ü bırakmamış ve Ağlama Duvarı’nın önünde dua etmeye devam etmiştir.

·        D. GÜNÜMÜZDE MABED’İN YENİDEN YAPILMASI DÜŞÜNCESİ

Yahudiler, M.S. 70 yılından günümüze kadar Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılacağına inanmıştır. Ancak, bu Mabed’in yeniden yapılmasının Mesih’in gelmesiyle gerçekleşeceğini düşünmüşlerdir. Mesih geldiğinde, sonsuza dek yıkılmayacak olan Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesiyle eski görkemli tarihlerini yeniden yaşayacaklarını ifade etmişlerdir. Yahudilerin yüreğinde asırlardır sönmeyen bu umut ilahilerde ve dualarda yer edinmiş ve hac bayramlarında her zaman dile getirilmiştir.675

Yahudiler, Mesih’in gelmesini beklediklerinden dolayı Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmeye teşebbüs etmemişlerdir. Ancak, İsrail Devletinin kurulmasıyla küçük bir grubun Süleyman Mabedi’ni yeniden yapmak için çalışmalar başlattıkları da bilinen bir gerçektir. Ortodoks Yahudiler ise, bu çalışmaların faydasız olduğunu düşünmektedir. Çünkü onlara göre, Süleyman Mabedi’nin Haremü-i Şerifin tam olarak neresinde olduğu bilinmediği gibi Mabed’in inşasından sonra burada görev alacak kahinlerin hangi insanlardan olacağı da kesin değildir. Dolayısıyla, bu belirsizliklerin giderilebilmesi için ne yapılması gerektiğini gösterecek bir Mesih’in gelmesi zorunludur.676 Ancak bu gerçek, günümüzdeki Ortodoks Yahudilerin, Süleyman Mabedi ile ilgili titiz çalışmalar yapmalarını ve sadece Süleyman Mabedi’nde icra edilen kurban ibadetini de detaylı bir şekilde incelemelerini engellememiştir. Zira, bu Yahudiler, Süleyman Mabedi ibadete açıldığında her şeyin hazır olmasını istemektedir.677

Her zaman Mabed’in yeniden yapılacağı beklentisi içinde olunması gerektiği bildirilirken, bu Mabed’in nasıl inşa edileceği Yahudiler arasında farklı görüşlerin ortaya atılmasına yol açmıştır. Yahudi hukuku Alaha’ya göre, Mabed’in tekrar inşa edilebilmesi için bazı şartların yerine gelmesi gerekmektedir. Buna göre, Yahudilerin çoğunluğunun İsrail topraklarında oturması, barış şartlarının oluşmuş olması, Yahudiler arasında Süleyman Mabedi’ne duyulan özlemin dinsel bir duygudan kaynaklanıyor olması ve doğa üstü bir olayın, Tanrı’nın Mabed’in yapılması yönünde olumlu bir işareti olarak değerlendirilmesinin yanında bir peygamberin Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesini emretmesi gerekmektedir. Yahudilerin ünlü din alimi Maimonides ise, Üçüncü Mabed’in insan eliyle inşa edilmeyeceğini, onun uygun bir zamanda mucizevi bir şekilde gökyüzünden ineceğini söylemiştir.678

İsrail devletinin kurulması ve 1967 yılında Araplarla yapılan Altı Gün Savaşından sonra Kudüs’ün tamamına hakim olan Yahudiler, yukarıda belirttiğimiz nedenden dolayı Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmedikleri gibi Yahudilerin Süleyman Mabedi’nin bulunduğu Haremü-i Şerif bölgesine girmelerini de yasaklamıştır. Uygulamada, Ortodoks Yahudilerin uyduğu bu yasağa gerekçe olarak, Yahudi olmayanlar gibi günümüzdeki Yahudilerin de dini açıdan “temiz” olmadıkları, bu nedenle bu kutsal alana girmelerinin uygun olmayacağı öne sürülmüştür. Bu kutsal alanın sadece topraklarının değil aynı zamanda gökyüzünün de kutsal olduğu kabul edildiğinde bu alan üzerinde uçulmasının da yasak olduğu ifade edilmiştir. Bu yasağın, beklenilen Mesih gelinceye kadar yürürlükte olacağı ayrıca belirtilmiştir. Bu yasaklardan dolayı günümüz Yahudileri Ağlama Duvarı’nın önünde sadece dua etmektedirler.679

Ortodoks Yahudilerin bu düşüncelerine karşın, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılması için çalışanlar da bulunmaktadır. Bu insanlar, Ortodoks Yahudilerin onay vermemesine rağmen günümüzde değişik çalışmalarda bulunmakta ve bunları çeşitli iletişim vasıtalarıyla duyurmaktadırlar. Kendilerini “Mabed Dağı İnançlıları” (Temple Mount Faithful) olarak nitelendiren bu grup, amaçlarını açık bir şekilde ortaya koymakta ve Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılması hususunda uzun ve kısa vadeli olarak şu düşüncelere sahip olduklarını ifade etmektedirler680:

Uzun vadeli hedefler:

·        1. Yahudi kökenli olmayan ve Süleyman Mabedi’nin alanını işgal eden Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa gibi İslami eserleri yıkmak.

·        2. Süleyman Mabedi’nin bulunduğu bölgeyi Tanrı’ya ithaf etmek. Böylece Mabed, bütün Yahudi peygamberlerin sözleri uyarınca, İsrail’in, Yahudilerin ve bütün dünyanın ahlaki ve manevi merkezi olsun.

·        3. Tevrat’ta belirtildiği gibi Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek. Bu Mabed’i tekrar Yahudilerin ve bütün insanların dua evi yapmak.

·        4. Burayı, bütün Yahudilerin hac bayramlarında bir araya geldikleri bir merkez yapmak.

·        5. İsrail’in bölünmesi ve Tanrı’yla yapılan antlaşmanın ihlal edilmesi anlamına gelen barış görüşmelerini kabul etmemek.

·        6. Tevrat’ta belirtilen Kudüs’ü gerçekleştirmek, onu İsrail devletinin bölünmez başkenti yapmak.

·        7. Kutsal olduklarından dolayı, Kudüs, Yahuda, Samaria ve Golan Tepelerindeki iskanı desteklemek.

Bu grup, kısa vadeli hedeflerinin ise şunlar olduğunu belirmektedir.

·        1. Uzun vadeli hedeflerin yerine getirilmesi için Kudüs’teki organize yapıyı güçlendirmek.

·        2.  İsrailoğulları’nın, Tanrı’nın kurtarma planındaki önemlerinin farkına varmalarını sağlamak. Bunun için gençler eğitmek, gençlik kulüpleri oluşturmak ve ilgili eğitim materyallerinin yayınlanarak dağıtılması gibi çalışmalarda bulunmak.

·        3. Tevrat’ın uygulanmasını Yahudilere göstermek.

·        4. Düşüncelerimizi, açık bir şekilde, gazeteler, el ilanları, posterler, haber bültenleri, radyo ve televizyonlar aracılığıyla duyurmak.

·        5. Üçüncü Mabed konusunda Yahudilerin bilinçlendirilmesini arttırmak için halka açık bir şekilde gösteriler yapmak.

·        6. Süleyman Mabedi’nin bulunduğu çevreden bir ev alarak, burayı herkesin kullanabileceği manevi ve eğitim merkezi yapmak.

·        7. Üçüncü Mabed ile ilgili konular hakkında çalışma yapmak için konferanslar düzenlemek.

·        III. BÖLÜM

YAHUDİ DİNİ HAYATINDA MABED

·        A. MABED DÖNEMİNDE YAHUDİ DİNİ HAYATI

·        1. İbadet-Mabed İlişkisi

Sözlük anlamı, boyun eğmek, alçak gönüllülük, kulluk, itaat, tapma ve tapınma anlamlarına gelen İbadet, terim olarak, kulun tanrıya karşı, saygısını, sevgisini ve itaatini göstermesidir. Bunun yanında, kulun tanrının rızasını kazanmak düşüncesiyle gerçekleştirdiği tutum ve davranışlar için de kullanılmaktadır. Bu bağlamda, tefekkür, sezgi ve ifadelerin de ibadet olarak değerlendirilebileceği ifade edilmektedir. Daha genel anlamda dini içerikli belli ve düzenli davranış biçimlerini belirtmek için ibadet kavramı kullanılmaktadır.681 İnsanın yüce bir varlıkla iletişim kurma ihtiyacından kaynakladığı belirtilen682 ibadet, çeşitli dinlerde farklı kavramlarla ifade edilmektedir.683

Yahudilikte ibadet kavramı için, İbranice’de “tapmak, kulluk etmek”684 veya “çalışmak, hizmet etmek”685 anlamlarına gelen “Avd” kökünden türeyen “Avodah”686 terimi kullanılmaktadır. Avodah terimi, Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu dönemde Mabed’de icra edilen ibadetler için, yıkılmasından sonra ise dua için kullanılmıştır. Yahudilikte ibadeti ifade etmek için “Avodah” terimi kullanıldığı gibi “secde etmek, birinin önünde onu şereflendirmek için eğilmek” manalarına gelen “Hiştahava” teriminin kullanıldığı da belirtilmektedir. 687

Değişik dinlerde farklı görünümler altında tezahür eden ibadet,688 Yahudilikte, Musa zamanında bir çadırda (Mişkan) icra edilmiştir. Kudüs’ün Davud tarafından fethedilmesi ve burada Süleyman tarafından Mabed’in inşa edilmesi neticesinde, Yahudiler, burayı dinlerinin merkezi olarak benimsemiş ve ibadet için buraya yönelmişlerdir. Zamanla, Süleyman Mabedi, bütün Yahudiler tarafından kabul edilen bir ibadet merkezi olmuş ve Yahudilikte bu Mabed’in dışında ibadet edilemeyeceği anlayışı ortaya çıkmıştır.689 Bundan dolayı Yahudilikte ibadet Süleyman Mabedi ile ilişkilendirilmektedir. Mabed’den bağımsız bir şekilde yerine getirilen ibadetlerin ise Babil sürgününden sonra ortaya çıktığı bildirilmektedir690 Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi Yahudilikteki ibadet anlayışının Süleyman Mabedi merkezli olduğu düşünülebilir. Süleyman Mabedi’nin M.S. 70 yılında yıkılmasından sonra sadece orada icra edilebilen ibadetlerin geçerliliğini kaybetmesi ve Mabed’in ardından kurum olarak ortaya çıkan sinagogdaki ibadetlerin ve bireysel duaların yerine getirilmesi esnasında kulun Süleyman Mabedi’ne doğru dönmesi, orayı ibadetin kıblesi olarak kabul etmesi691 de Mabed’in Yahudilikteki dini merkezi konumunu hala sürdürdüğünün en önemli göstergesi olmaktadır.

Yahudiler arasında oldukça önemli bir yeri olan Süleyman Mabedi’ni anlatırken sadece orada icra edilen ve onunla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan ibadetleri ve Süleyman Mabedi’ne özgü olan din görevlilerini kısmen de olsa anlatmanın faydalı olacağı düşüncesindeyiz.

·        2. Mabed’deki Din Görevlileri

Süleyman Mabedi’nde ibadetin yerine getirilebilmesi için geniş bir görevli kadrosuna ihtiyaç duyulmuştur. Bazı eserlerde Süleyman Mabedi’nde çalışanların sayısının 20 000692 olduğu söylenmektedir. Bu görevlilerin kendi içlerinde 24 bölüme ayrıldığı ve her bölümün, görevli olduğu hafta boyunca Mabed’de çalıştığı bildirilmektedir.693

Süleyman Mabedi’ndeki din görevlileri Musa zamanında Tanrı tarafından seçilmiştir. Mabed’in ayakta olduğu dönemde görev yapan bu insanlar, Musa’nın kardeşi Harun’un soyundan gelmiştir.694 Sonradan kesinlikle değiştirilemeyen bu din görevlilerinin işleri yine Tanrı tarafından belirlenmiştir.

Başlıca baş kahin, kahinler ve levililer olmak üzere üçe ayrılan bu din görevlilerinin her birinin kendine has görevleri bulunmaktaydı.

·        a. Baş Kahin

Süleyman Mabedi’ndeki din görevlilerin başında, baş kahin gelmektedir. Tanrı tarafından belirlenen ilk baş kahin, Musa’nın kardeşi Harun’dur.695 Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu dönemde görev yapan baş kahinlerin de Harun soyundan olması gerektiği belirtilmiştir.696 Dolayısıyla, Süleyman Mabedi’ndeki hiyerarşik yapının en üstünde yer alan baş kahinlik müessesi, her hangi bir Yahudinin yapamayacağı bir iş olup, bu görev sadece Harun soyundan gelenler tarafından yerine getirilmiştir.

Baş kahin, hem kıyafetleri hem de Mabed’de icra ettikleri görevleriyle kahinler ve levililerden ayrılmaktaydı. Baş kahin, herhangi bir kahinin dört parçadan oluşan kıyafetinin yanında “efod” denilen bir önlük giyerdi. Ayrıca, baş kahin, üzerinde 12 kabilenin isminin yazılı bulunduğu 12 değerli taşı içeren ve adına “Hoşen” denilen bir levhayı göğsünde taşırdı. Bunların yanında mavi bir kaftan giydiği ve başlığında altın bir levha bulunduğu bildirilmiştir. Baş kahinin bu kıyafeti sadece Mabed’de giydiği, buranın dışında giymediği rivayet edilmiştir.697

Baş kahinin en önemli dini vazifesi, Yom Kipur günü ortaya çıkmaktadır. Baş kahinin dini açıdan temiz olması zorunluluğu olduğundan, Yom Kipur günü için bir hafta öncesinden ailesinden ayrıldığı ve kendisini ruhen temizlemek için bu haftayı Mabed’de geçirdiği nakledilmiştir. Bu işlemlerin hakkıyla yapılması ve Yom Kipur günü baş kahinin tam olarak dini açıdan temizlenmiş olması gerektiğine inanılırdı. Çünkü, maddi ve manevi temizliğini tam olarak yapmamış bir baş kahinin Yom Kipur günü senede bir defa baş kahinin girdiği Mabed’in Kutsallar Kutsalı’ndan sağ çıkamayabileceği düşünülürdü. Bunun aksine, her şeyi tam olarak yapan baş kahinin ise bütün Yahudilerin günahlarının kefareti için gerekli işlemleri tamamladığına inanılırdı.698

Baş kahinlik, oldukça zor bir görevdi. Çünkü, baş kahine diğer Yahudilerden farklı olarak bazı yasaklar konulmuştur. Örneğin, her hangi bir ölüye yaklaşmaları yasak olduğu gibi en yakınlarının ölümünde dahi yas tutamazlardı. Ayrıca, sadece bir bakire ile evlenebilirdi.

Asırlar boyunca, baş kahinlerin Harun’un soyundan olmasına büyük bir özen gösterilmiştir. Ancak bu durum, Haşmonay sülalesinin, Yahudilerin başına geçmesinden sonra değişmiş, Haşmonay hükümdarları siyasi gücü ellerine aldıkları gibi baş kahinlik müessesini de Musa’nın getirdiği şeriata aykırı olmasına rağmen ele geçirmişlerdir. Bu kurum Herod ve ondan sonra gelen idareciler699 zamanında ise tam bir siyasi araç olarak kullanılmış, bu tarihten sonra baş kahinler Herod’un ve daha sonra gelen kişilerin atamaları ile görev almışlardır. Baş kahinlik, İkinci Mabed’in M.S. 70 yılında yıkılmasından sonra tarihe karışmıştır.700

·        b. Kahinler

Kahinler, Tanrı ile kul arasında aracı olan ve Süleyman Mabedi’ndeki ibadetlerin icra edilmesinde önemli görevleri bulunan ve kutsal addedilen kişilerdir.701 Kahinlik kurumu da baş kahinlik gibi Harun’la başlamıştır.702

Kahinlerin Mabed’deki görevleri ve geçimlerini nasıl sağlayacakları Tanrı tarafından Tevrat’ta bildirilmiştir.703 Kahinlerin görevleri arasında, Mabed’de sunulan kurbanların kesilmesi, iç yağların yakılması,704 toplanma çadırı ve Ahit Sandığı ile alakalı işler,705 halkı kutsamak,706 hasta olanları iyileştirmek veya onlar hakkında kararlar vermek,707 kutsal ile kutsal dışı olanı ayırmak ve Tanrı’nın emirlerini insanlara öğretmek708 gibi işler yer almıştır. En önemli vazifeleri ise sabah ve akşam vakitlerinde Tanrı’ya kurban sunmaktı. Ayrıca, şamdanın ışığının ve Mabed’de yakılan tütsünün denetlenmesi ve Mabed içinde nöbet tutma gibi işler de kahinlerin görevleri arasında belirtilmiştir.709

Kahinler’e, baş kahinlerde olduğu gibi bazı yasaklar uygulanmıştır. Bunların da baş kahinler gibi ölünün yanına yaklaşmalarına izin verilmemiştir. Çünkü, bunun temiz olması gereken kahinlerin temizliğine zarar vereceği inancı vardı. Kahinler, her an ölüm gelebilir düşüncesiyle ağır hastaların da yanına yaklaştırılmazlar, mezarlıklarda cenaze merasimini ancak uzaktan izleyebilirlerdi. Bu yasaklar, ölen kişinin kahinin annesi, babası, kardeşi, eşi ve çocukları olması durumunda uygulanmıştır.710

Kahinler, evlilikle ilgili olarak bazı kısıtlamalarla karşı karşıya kalmışlardır. Kahinler, istedikleri kişilerle evlenemezlerdi. Evlenmek istedikleri kişilerin öncelikle Yahudi olması gerekirdi. Sonradan Yahudi olanlarla evlenmesi yasaktı. Ayrıca, dul kadınlarla da evlenmezdi. Evleneceği kişinin bir bakire olması zorunluydu.711

Kahinler, Mabed’deki dini görevlerinin yanında sivil hakimler olarak da görev yapmışlardır. 712

Kahinlerin, toprak sahibi olmaları yasaklanmıştır. Bu nedenle ihtiyaçlarının karşılanması için her bir Yahudinin ürününün belli bir kısmını kahinlere kutsal bağış olarak vermesi zorunlu kılınmıştır. Bunun yanında, kahinler bazı kurbanlarının etlerinin belli kısmını, Mabed’e getirilen yiyecek sunularını, ilk kırpılan yünü ve sürünün ilk doğanı almışlardır. Böylece, toprak sahibi olması yasaklanan kahinlerin ihtiyaçları karşılanmıştır.713

·        c. Levililer

“Levi”nin, Yakup’un üçüncü oğlunun ismi olduğu söylenmektedir. Bu Soydan gelen Levililer Musa’dan Mabed’in yapımına kadar Mişkan’da, daha sonra ise Süleyman Mabedi’nde görev yaptmışlardır714

Tevrat’ta Levililerin, İsrail’in ilk doğanların yerine Tanrı tarafından alınmış veya Tanrı’ya adanmış insanlar oldukları belirtilmektedir.715 Bu insanların, Harun’un yardımcıları oldukları da zikredilmektedir.716 Ancak, Tevrat’ın başka bir yerinde, Levililerin Yahudi inancına göre insanları putperestliğe teşvik eden Harun’a muhalefet için seçildikleri ifade edilmektedir.717 Bunun yanında, Tesniye 10: 6-9’da geçen cümlelerden dolayı Levililerin Harun’un ölümünden sonra Musa tarafından seçildiği de söylenmektedir.718

Levililer, Süleyman Mabedi’nin inşasına kadar kahinlerin ve Mişkan’ın bekçiliğini yapmışlar,719 ilahi söyleyip, ibadetlerde kahinlere yardımcı olmuşladır.720 Levililerin görevleri Süleyman Mabedi’nin yapılmasından sonra da burada devam etmiştir. Tevrat’ta belirtildiğine göre, Mabed’de memur ve yargıç olarak görev yapan Levililer, Mabed’in kapılarında nöbetçi olarak720 721 da çalışmışlartır. Bunun yanında, Mabed’in avlularının, odalarının ve kutsal eşyalarının temizlenmesinden sorumlu oldukları bildirilmiştir. Ayrıca, Tanrı’ya şükretmek ve sabah akşam ona övgülerde bulunmak için Mabed’de hazır bulunmaları da görevleri arasında zikredilmiştir.722

Neticede, Musa zamanında Tanrı tarafından görevlendirilen Levililerin sorumlulukları Mişkan’la başlamış, Süleyman Mabedi’nin yapılmasıyla bu mekanda devam etmiş ve Mabed’in M.S. 70 yılında yıkılmasıyla sona ermiştir.

Süleyman Mabedi’ndeki bu görevlilerin dışında Yahudi olmayıp küçük işlerde çalışan esirlerin olduğundan bahsedilmektedir. Bu insanların işlerinin odun kesmek ve su taşımak gibi basit işler olduğu söylenmektedir.723 724

·        3. Mabed’de İcra Edilen İbadetler

Süleyman Mabedi’ndeki günlük ibadetler için yapılması gereken hazırlık, her sabah gün doğumundan önce, değişik görevlerin dağıtılmasından sorumlu olan kahinin, ibadetleri icra edecek kahinlerin en yaşlılarını kaldırdığı andan itibaren başlardı. Yaşlı kahinler düzenli olarak, ellerindeki meşalelerle Mabed’de kullanılan araç gereçleri kontrol ederler ve onların tam olarak yerlerinde olduklarından emin olurlardı. Küller ve yanmamış kurban parçaları sunağın üzerinden temizlenir ve kurbanları yakmak için kullanılan odunlar hazırlanırdı. Daha sonra sabah kurbanının kesimi, şamdanların yakılması ve diğer çeşitli görevler 13 kahin arasında paylaştırılır, bu işlerin tamamlanmasının ardından kahinler sanhedrinin de toplandığı Yontulmuş Taşlar Odası’nda (Chamber of Hewn Stones) bir araya gelirler ve orada Tanrı’ya dua edip Şema’nın üç bölümünü okurlardı. Levililer, günün mezmurlarını söylerlerdi. Akşam üstü sunulan Akşam kurbanı ritüeli için gerekli olan hazırlık, şamdanların yakılması ve buhur sunağının sunulması dışında sabah yapılan hazırlığa benzemekteydi.

·        a. Kurban

Kurban, kulun, tanrıya karşı saygısını ifade etmek, onun takdirini kazanmak veya affına mazhar olmak düşüncesiyle tanrıya bir şeyler sunması eylemine denilmektedir.725 Başka bir ifadeyle ister Tanrıyı etkilemek isterse kul ile tanrı arasında yakınlık kurmak için olsun bir şekilde tanrıyı etkilemek adına insan, hayvan ya da herhangi bir nesnenin tanrıya adanması işlemine “Kurban” denilmektedir.726

Hemen hemen bütün dinlerde bulunan kurban ibadeti, uygulamada ve anlayışta dinden dine farklılık göstermektedir. Dinlerde, insanların kurban edilmesinden hayvanların kurban edilmesine, çeşitli içkilerden farklı yiyeceklerin takdim edilmesine varıncaya kadar muhtelif kurban ibadetlerinin icra edildiğini görmek mümkündür. Bununla birlikte, kurbanların sunulmasındaki amaç da dinler arasında farklılık göstermektedir. Tanrı’ya şükür ifadesi olarak sunulan kurbanlar olduğu gibi tanrıların azabından emin olmak, onların öfkesini yatıştırıp lütuflarını ve yardımlarını sağlamak amacıyla da kurbanlar takdim edilmektedir.727

Yahudiliğe göre, kurban uygulaması ilk olarak Habil ve Kabil ile başlamıştır.728 Yahudilikte, insanların kurban edilmesi yasaklanmıştır.729 Bunun dışındaki diğer kurban çeşitleri değişik düşüncelerle Tanrı’ya takdim edilmiştir. Bu bağlamda Yahudilikteki kurban uygulamasını, Musa şeriatına uygun görülen hayvanların kesilmesi suretiyle sunulan kanlı kurbanlar, şarap gibi içeceklerin takdim edilmesi şeklinde yerine getirilen kansız kurbanlar olarak ikiye ayrıldığı bildirilmektedir. Ayrıca, kurbanlar, günlük, haftalık, aylık, mevsimlik ve yıllık olarak sınıflandırılmıştır.730

Musa’dan önce her hangi bir yerde uygulanan kurban ibadetinin, Musa ile sınırlandırıldığı ve sadece Mişkan’ın önünde icra edilebileceği söylenmiştir.731 Süleyman Mabedi’nin yapılmasından sonra ise kurban ibadetinin sadece bu Mabed’de yapılacağı buranın dışında herhangi bir yerde bu ibadetinin yerine getirilemeyeceği ifade edilmiştir.732 İkinci Mabed’in M.S.70 yılında yıkılmasından sonra Mabed’in ayakta olmamasından dolayı kurban ibadetine son verilmiştir. Bu tarihten itibaren de kurbanın yerini dua almıştır.733 Yahudilikteki kurban çeşitleri şunlardır:

1. Yakmalık Sunusu: Yahudilikteki kurban çeşitleri arasında önemli bir yeri olan Yakmalık Sunu’ya dumanın Tanrı’ya yükseldiği inancından dolayı, İbranice’de yükselmek anlamına gelen “Ola” denildiği gibi, sunak üzerinde tümüyle yakıldığı için “Kalil” (bütün) de denilmektedir.734 Yakmalık Sunu ibadeti kökeni çok eski olup, atalar dönemine kadar uzanmaktadır.735

Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta biri sabah diğeri akşam vakitlerinde olmak üzere günde bir yaşını doldurmuş iki tane erkek kuzu sunulması emredilmiştir.736 Bunun dışında değişik nedenlerden ötürü, bireysel olarak da yakılan sunular bulunmaktadır. Örneğin, yeni doğum yapan kadınların, cilt hastalığı olanların getirdikleri yakmalık sunu kurbanları olduğu gibi gönüllü olarak yakmalık sunu kurbanı getirenlerin de bulunduğu kaynaklarda geçmektedir.737

Süleyman Mabedi’nde Yakmalık Sunu’sunun Tanrı’ya takdime edilmesi için özel bir ritüel uygulanmıştır. Buna göre, sığır,738 koyun ya da keçi739 veya bir kuş740 gibi çeşitli hayvanlardan olabilen kurbanı sunmak isteyen kişinin öncelikle dini açıdan temiz olması gerektiği belirtilmiştir. Kurbanı sunacak kişi, öncelikle, yakmalık sunuyu onaylaması için kahine getirir ve kahinin onaylamasının ardından kurban741 sahibi, elini sununun başının üzerine koyup742 kurbanı sunağın kuzeyinde özel olarak hazırlanmış olan yerde keserdi.743 Bu kesme işlemine, sadece genel kurbanlar için kesim işlemi yapan kahinler ve levililer katılmazdı.744

Kesilen kurbanların derisini kahinler aldıktan sonra745 kurbanın tamamı kahinler tarafından yakılırdı.746 Kuşların ise derileriyle birlikte bütün olarak yakılırdı.747 Hayvanın kesilmesinin ardından kahinler tarafından toplanan kanın sunağın her tarafına serpilmesi, bu ibadetinin bir parçası teşkil etmiştir.748

Yakmalık sunu olarak kesilecek kurbanların kusursuz ve erkek olması gerektiği,749 ancak kuşlarda cinsiyet ayrımının yapılmadığı söylenmektedir.750 Bunun dışında Yahudilikte, başta Şabat günü olmak üzere özel günlerde ve bayramlarda o günün önemine göre fazladan çeşitli kurbanların sunulduğu belirtilmektedir.751

·        2. Esenlik Sunusu: Tanrı’ya, merhametinden ve verdiği nimetlerinden dolayı şükran ifadesi olarak, Yahudilerin, hayvanlardan sunduğu bir kurban ibadetidir. Musa’dan itibaren uygulanan bu kurban ibadetinde, yakmalık sunudan farklı olarak cinsiyet ayrımı yapılmamakta olduğu752 ve sürüden herhangi bir hayvanın şükran ifadesi olarak sunulduğu ifade edilmiştir.753

Bu kurbanın sunulması esnasında takip edilen ritüel de Yakmalık sunuda olduğu gibi, kişinin dinen temizlenmesinden sonra, kahinin kurbanı onaylaması ve elin sununun başının üzerine konulup754 kurbanın kesilmesinden ibaret olmuştur. Ancak bu kurban, sunağın önünde kesilmeyip Mabed’in avlusunun dışında boğazlanırdı.755 Kurban kesildikten sonra kahin, hayvanın kanını toplar ve onu sunağın üzerine serperdi756 Esenlik sunusunun iç organlarının yakılmasından757 sonra etin bir kısmı kahinlere verilir geriye kalan kısım ise toplu olarak yenilirdi.758

·        3. Günah Sunusu: Günah sunusu, Tanrı’nın emirlerinden herhangi birinin, bir kişi759 ya da İsrail topluluğu760 tarafından istemeyerek ihlal edilmesi durumunda, günahların bağışlanması için sunulurdu.761

Günah sunusu, günah işleyen kişinin durumuna göre farklılık göstermiştir. Buna göre, günah işleyen baş kahin ise, işlediği günaha karşılık kusursuz bir boğa sunması emredilmiştir.762 Günah işleyenin İsrail topluluğu olması durumunda hüküm baş kahinin durumunda olduğu gibi kusursuz bir boğanın sunulması şeklinde olmuştur.763 Eğer günah işleyen Yahudi önderlerinden biri olursa günah sunusu öncekilere bakarak mahiyet değiştirirdi. Buna göre, günahına kefaret olması için liderin her zaman olduğu gibi kusursuz bir tekeyi Tanrı adına kurban etmesi gerekirdi.764 Halktan herhangi birisinin günaha bulaşması durumunda günah sunusu olarak keseceği kurbanın dişi bir keçi765 veya bir kuzu766 olması gerektiği Tevrat tarafından bildirilmiştir.

Günah sunusunun kesilmesi, günah işleyenin durumuna göre yine farklılık göstermiştir. Buna göre, baş kahin ve İsrail topluluğunun günah sunusu esnasında, kurban edilecek boğanın başına, günah işleyen baş kahin ise baş kahin, İsrail topluluğu ise bu halktan ileri gelenler ellerini koyarlar ve sonra boğa kesilirdi. Bunun ardından kahin, kurbanın kanının bir kısmını Kutsallar Kutsalı’nda bulunan perdeye yedi kez serper ve buhur sunağının boynuzlarına yine kanın bir kısmını sürterdi. En son olarak da artan kanı Yakmalık sunu sunağının dibine dökerdi. Günah sunusu olarak takdim edilen kurbanın iç yağları Yakmalık sunu sunağında yakılırken, kurbanın arta kalan parçaları da Mabed’in dışında başka bir yerde yakılırdı.767

Yahudi önderlerinden ya da halktan her hangi birisinin günah sunusu sunması, bazı noktalarda baş kahin ve İsrail topluluğun günah sunusu olarak boğa takdim etmesinden ayrılmıştır. Buna göre, Yahudi önderi, günah sunusu olarak takdim edilecek olan tekeye, sade bir Yahudi ise dişi keçiye veya kuzuya ellerini sürdürdükten sonra bu kurbanları kendileri keserdi. Kahin, bu sunuların kanlarına parmağını sokar ve yakmalık sunusu sunağının boynuzlarına sürerdi. Kurbanların yağlarını da sunak üzerinde yakardı.768 Bu kurbanların etleri ise kahinler tarafından yenilirdi.769

·        4. Suç Sunusu: Suç sunusu, küçük günahlara veya murdarlığa kefaret olması için düzenlenmiştir.770 Tevrat’ta geçen cümlelere göre, bir Yahudinin, gördüğüne ya da bildiğine bile bile tanıklık etmemesi, Yahudilik tarafından kirli olarak tanımlanan herhangi bir şeye, ister vahşi ister evcil isterse küçük olsun bir hayvanın leşine bilmeden dokunması, yine bilmeden Yahudiliğe göre kirli sayılan bir insana veya insandan kaynaklanan ve kendisini kirleteceğine inanılan herhangi bir şeye dokunması, hangi sebepten olursa olsun düşünmeden ve ne yaptığını bilmeden yemin etmesi vb. durumunda bu kişinin suç sunusu takdim etmesi gerekmekteydi.771

Yukarıda sayılan ve bunlara günah açısından yakın olan suçlar işlendiğinde, bu suçu işleyenin günahının affedilmesi için küçük baş hayvanlardan bir kurbanı suç sunusu olarak Tanrı’ya takdim etmesi gerekmekteydi. Bu kurbanın dişi bir kuzu veya keçi olabileceği zikredilmiştir. Bu hayvanları kurban olarak alabilecek maddi durumu olmayan Yahudilere kolaylık gösterilmiştir. Zikredilen suçlardan birini işleyen fakir bir Yahudinin günahının affedilmesi için biri günah sunusu, diğeri de yakmalık sunu olmak üzere iki tane kumru ya da güvercin kurban edebileceği belirtilmiştir. Kahine getirilen bu kuşlardan günah sunusu olarak takdim edilecek olanının boynu, başı koparılmamak şartıyla kahin tarafından kırılır ve bu kurbanın kanının bir kısmı sunağın yan tarafına serpildikten sonra kanın arta kalanı sunağın dibine akıtılırdı. Eğer, suçu işleyen Yahudinin maddi gücü, kuşları almaya da yetmiyorsa, Yahudiden günah sunusu olarak yaklaşık 1,3 kg. ince un getirmesi istenirdi. Kahin bu undan bir avuç alır ve onu sunakta yakardı. Unun geri kalan kısmı ise kahine kalırdı. Böylece suç işleyen Yahudinin günahlarının affedileceğine inanılırdı.772

·        5. Şükran Sunusu: Bazı yerlerde Esenlik sunusunun eşanlamlısı olarak da kullanılan şükran sunusu, Tanrı’nın bahşettiği nimetlerinden dolayı kulun, ona duyulan minnettarlığı kabul etmesi için takdim edilen bir sunudur.773 Mayalı yiyecekleri de içerdiği belirtilen şükran sunusunun,774 takdim edildiği gün yenilmesi gerekirdi.775

·        6. Ekmek Sunusu: İbranice’de “Minha” denilen Ekmek sunusu, hayvan sunularıyla birlikte takdim edilirdi.776 İnce un, zeytin yağı ve günnükten oluşan ekmek sunusu, pişmiş somun, yufka veya lokma şeklinde olurdu. Yapımında mayanın ve balın kullanımı yasaklanan777 ekmek sunusu, bunu hazırlayan tarafından Süleyman Mabedi’ne getirilirdi. Ritüele göre, kahin, ekmek sunusundan bir avuç alarak onu sunakta yakardı. Ekmek sunusunun geri kalanı ise kahinin kendisine kalırdı.778 Ancak, ekmek sunusunu takdim eden kişi kahin olduğunda, sununun sunakta tamamen yakılması icap ederdi.779

·        7. Dökülen Sunu: Esenlik ve yakmalık sunularla birlikte takdim edilen bu sunu şaraptan ibaret olup,780 kesilen hayvanın cinsine göre değişmekteydi. Tanrı’ya kurban olarak bir kuzu sunulduğunda yaklaşık 1,5 litre şarap sunulması gerekirdi.781 Kurban edilen hayvanın koç olması durumunda ise sunulan şarap yaklaşık 2 litre olurken,782 bir boğanın kesilmesi halinde yaklaşık 3 litre şarap takdim edilirdi.783

·        8. Sallama Sunusu: Sallama sunusu, kahinlerin, esenlik sunusundan kendilerine verilenleri, Tanrı’nın huzurunda kendisine ait olduğunu belirtmek için sallamasıdır.784

·        9. Adak Sunusu: Esenlik sunusu gibi değerlendirilen adak sunusu, kişinin önceden bulunduğu vaadini yerine getirmesidir.785 Adak sunusu, birinci ya da ikinci gün yenilir, etin artması durumunda üçüncü gün yenilmeyip yakılırdı.786

·        10. Gönüllü Sunu: Yahudilerin, Tanrı’ya bağlı olduklarını göstermek için zorunlu olmamasına rağmen takdim ettikleri bir sunudur. Üç hac bayramı olarak nitelendirilen Pesah, Şavuot ve Sukot günlerinde Tanrı’ya takdim edilen en küçük sunudur. Esenlik sunusu gibi kurban edilen bu sununun eti, adak sunusunda olduğu gibi birinci ve ikinci günlerde yenildiği, üçüncü günde ise etten arta kalanların yakıldığı ifade edilmektedir.787

·        b. Hac Bayramları

Hac, bir mabede yada herhangi bir dinin müntesipleri tarafından kutsal kabul edilen yerlere yapılan dini maksatlı788 ziyaretlere denilmektedir.789 Hac terimi, İbranice’de bayram anlamına gelen “Hag” kelimesiyle ifade edilmekte olup, bu kelime, “bir şeyin etrafında dönmek, dolanmak” anlamına gelen “Hvg” kökünden 795

gelmektedir. 790

Haccın temelinde, tanrısal varlığın belli bir mekanda yansıdığı şeklinde bir inanç yer almaktadır. Aslında hac merkezi olan yerlerin, toprak parçası olarak diğer yerlerden farklı olmadığı vurgulanırken, bu mekanlarda inançla ilgili bazı olayların meydana gelmesi veya bazı dini şahsiyetlerin bu yerlerle bir şekilde bağlantılı olmasından dolayı bu mekanlar, kutsiyet kazanmışlardır.791

Yahudilikte de bazı mekanlar hac yeri olarak bilinmektedir. Bu mekanlardan bazılarını ziyaret etmek isteğe bağlıyken, Süleyman Mabedi gibi bir mekanın dini amaçla ziyaret edilmesi Tanrı tarafından zorunlu kılınmıştır. Bu haccın hem zorunlu olması hem de konumuzun odağı olan Süleyman Mabedi’ne yapılmasından dolayı Yahudilikteki hac, konumuz açısından önem arz etmektedir.

Bütün Yahudi erkekler, Süleyman Mabedi’ni senede üç defa ziyaret etmekle yükümlü kılınmışlardır.792 Ancak, sağırlar, dilsizler, topallar, körler, Tanrı’nın emirlerini yerine getirmekle mükellef olmayan çocuklar, cinsiyeti şüpheli olanlar veya çift cinsiyetli olanlar, özgürlüğünü tam olarak elde edememiş köleler, kadınlar, hasta ve yaşlılar Tevrat tarafından emredilen bu hac ziyaretlerinden muaf tutulmuşlardır.798 Bu dönemlerde yerine getirilen ziyaretler üç hac bayramı olarak nitelendirilmekte ve Pesah, Şavuot ve Sukkot olarak bilinmektedir.793

ba. Pesah

Hac bayramlarından ilki olan Pesah, İbranice’de “Atlamak” anlamına gelmektedir. İbrani takvime göre, Nisan ayının 15. günü başlayan Pesah, İsrail topraklarında 7 gün,794 diasporada ise sekiz gün sürmektedir.795 İsrail’de kutlanılan Pesah bayramının 1. ve 7. günleri, diasporada ise buna ilaveten 2. ve 8. günleri “Yom Tov” (Bayram) kabul edildiğinden bu günlerde iş yapılması tamamen yasaklanmış, bayramın diğer günlerinde ise normal hayatta yapılan işlerin yerine getirilebileceği söylenmiştir.796

Tevrat’ta bayram olarak kutlanılması emredilen797 Pesah’ın temelini Yahudilerin Mısır’dan çıkış esnasında yaşadıkları oluşturmaktadır.798 Buna göre, Tanrı, Mısır’a, ailelerin ilk doğan erkek çocuklarının öldürülmesi şeklinde bir musibet gönderecektir. Tanrı, İsrailoğullarının bu felaketten etkilenmemesi için Musa aracılığıyla Yahudi ailelerinin bir kurban alıp kesmeleri ve kurbanın kanını evin kapısının yan ve üst sövelerine sürmelerini ister. Böylece, Tanrı, hangi evlerin Yahudilere ait olduğunu bilecek ve onlara zarar vermeden geçecektir.799 Pesah bayramı, adını da Tanrı’nın Yahudileri atlamasından (Pesah, İngilizce’de Passover) almaktadır. Yahudi tarihinde önemli olaylardan biri olan bu hadisenin hafızalarda kalması ve bir sonraki nesle aktarılması için Pesah bayramının kutlandığı belirtilmektedir. Pesah’ta kesilen kurbanlar da bu bayramın en önemli bölümünü oluşturmaktadır.800

Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu dönemlerde, Pesah bayramı, Mabed’de kutlanmıştır. Bu dönemde, her sene 14 Nisan’da öğle vakti Süleyman Mabedi’ne kurbanlarını sunmak için gelen Yahudiler, üç gruba ayrılırdı. Birinci grubun Süleyman Mabedi’ne alınmasından sonra Mabed’in kapıları kapatılır ve şofarın çalınmasıyla kurbanlar kesilirdi. Daha sonra, Mabed görevlileri tarafından toplanan kan elden ele sunağa en yakın din görevlisine ulaştırılır ve bu kişi kurban kanını bir dua eşliğinde sunağın tabanına serperdi. Bu işlemin Mabed’in dışında bekleyen ikinci ve üçüncü gruplarda da uygulandıktan sonra kesilen kurbanların hepsi ateşte pişirilir, daha sonra, Yahudiler kurban ettiklerin hayvanın etini en ufak bir kırıntı kalmayacak şekilde yerdi.801Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra yukarıda anlatılan uygulama yerine getirilememiştir. Ancak, Yahudi din alimleri, Musa zamanında İsrail oğullarının yaşadıkları hadisenin hafızalardan silinmemesi için Pesah bayramının kutlanabileceğini söylemişlerdir. Ancak, bu kutlamaların bazı yönlerden Mabed dönemindeki kutlamalardan faklılık göstermiştir.802

bb. Şavuot

Üç hac bayramının ikincisi olan Şavuot, İbranice’de “haftalar” anlamına gelmektediği ve Pesah’ın ikinci gününden803 tam yedi hafta sonra804 kutlandığı için bu adı aldığı bildirilmektedir.805 Tevrat’ta, “haftalar bayramı”806 da denilen Şavuot’a “ilk ürünler günü”807 ve “hasat bayramı”808 ifadeleriyle işaret edilmektedir. Bu bayrama, Pesah bayramından elli gün sonra kutlandığı için Yunanca “Ellinci Gün” manasına gelen “Pentacost” da denilmektedir.809

Şavuot, İsrail’de Sivan ayının 6.gününde, diasporada ise Sivan ayının 6. ve 7. günlerinde kutlanmaktadır.810 Diğer hac bayramlarına göre özel uygulamaları bulunmayan Şavuot, Süleyman Mabedi döneminde şükür ifadesi olarak811 bir çiftçinin komşularıyla birlikte Kudüs’e neşeli bir halde giderek ilk ürünlerini sunmalarından ibaret olmuştur.812

M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra yeni bir kimlik kazanan Şavuot bayramı, bu tarihten itibaren Tanrı’nın Sina dağında Musa’ya On Emr’in vermesinin yıl dönümü olarak kutlanmaya başlamıştır.813 Günümüzde, İsrail’de yaşayan Yahudi çiftçileri, ürünlerini Süleyman Mabedi olmadığından dolayı İsrail’deki bir kuruma bağışlamaktadırlar.814

bc. Sukot

İbranice’de “çadırlar, çardaklar” anlamına gelen815 Sukot, Yahudilikteki hac bayramlarının üçüncüsüdür. Yahudiler için büyük önemi olan Sukot, Mabed döneminde Yahudilerin ellerindeki bitki çeşitleriyle büyük bir şenlik içinde Süleyman Mabedi’ne akın etmesinden dolayı “bayram” olarak nitelendirilmektedir.816

Çardaklar bayramı olarak da bilinen817 Sukot, İbrani takvime göre Tişri ayının 15. günü başlar ve 7 gün sürer.818 Sukot, Yahudilerin, Mısır esaretinden kurtulmaları anısına kutlanılan bir bayramdır. Tevrat’ın bildirdiğine göre, Yahudiler, Mısır’dan çıktıktan sonra çölde 40 sene yaşamışlardır. Bu dönemde yerleşik bir hayat düzenine sahip olmadıklarından ellerine geçen kurumuş çalı ve dallardan yaptıkları çardakların içinde yaşamışlardır.819 Tanrı, bu hadisenin, sonraki nesiller tarafından bilinmesi için bu bayramın kutlanmasını emretmiştir.820

Sukot bayramının en önemli özelliği, atalarının barınmak için yaptıkları çardakların anısına çardakların yapılması ve Sukot bayramının bu yerlerde geçirilmesidir. Bu zaman zarfında çardaklarda, yenilip içildiği gibi yatılmaktadır.827 Alelade olmayan bu çardakların belli özellikleri bulunmaktadır. Buna göre, tahtadan yapılan çardaklar, en az bir insanın kafasının, vücudunun büyük bir bölümünün ve bir masanın girebileceği kadar büyük olmalıdır. Hazırlanan çardağın en önemli bölümü ise çatısıdır. Buranın hazırlanmasında büyük bir özenin gösterilmesi gerekmektedir. Tavanın bitkilerle örtülmesi ve gölgede kalan alanın gölgesiz alana göre daha fazla olması gerektiği ifade edilmektedir.828

Mabed döneminde, oldukça renkli geçtiği rivayet edilen Sukot bayramı, Mabed’in yıkılmasından sonra da fazla bir değişiklik göstermeden devam etmiştir.829

Yahudi erkeklerin, hac ile mükellef olmaları Kudüs’teki Süleyman Mabedi’nin ve sunağın ayakta kalmasına bağlanmıştır.830 Bu nedenle Mabed’in M.S. 70 yılında Romalılarca yıkılmasından sonra asırlardır uygulanan hac ibadeti artık icra edilemez olmuştur. Ancak, bu tarihten sonra da zorunlu olmamasına ve mahiyetinin farklı olmasına rağmen Yahudiler, bu mekana yönelik ziyaretlere devam etmişlerdir. Yahudilerin geçmişe duydukları özlemleri, Yahudiler arasında önemli bir yer edinmiş olan insanların kabirlerinin burada olması ve özellikle Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından günümüze kadar gelen tek kalıntı olan “Ağlama Duvarı”nın Yahudileri cezbettiği belirtilmiştir.821 Ancak, bu ziyaretler, Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu dönemdeki gibi büyük şenlik ve mutluluk içinde geçmemiştir. Yahudi hacılar, bu ziyaretlerinde, Mabed’in yıkılmasından dolayı ağıtlar yakmışlar ve “Senin kutsal şehirlerin şimdi harap içinde, Sion ise ıssız bir yer; Kudüs tamamen terkedilmiş durumda. Atalarımızı gururu olan Mabedimiz ise yıkılmış durumda, değerli olan her şeyimiz yok edilmiş” şeklinde feryatlarda bulunmuşlardır.822

·        c. Yom Kipur

Kipur, İbranice’de, Tanrı’yla hesaplaşmanın ardından temize çıkma, kefaret ödeme anlamlarına gelen “Lehaper” fiilinden türemiştir. Yahudilikteki diğer gün ve bayramlardan farklı olarak Yom Kipur tarihi bir olaya bağlanmadığı gibi milli bir karakter de yansıtmamaktadır. Yom Kipur’un toprağın ya da doğanın değişimine bağlı olarak bir olayı ifade etmediği de kaynaklarda geçmektedir.823

Tişri ayının 10. günü yerine getirilen824 Yom Kipur, Musa’nın Sina dağına çıktığında halkının altın buzağıya tapmalarının akıllarda daima kalması için hatırlatıcı bir dua ve nedamet alameti olan bir oruç günüdür.825 Yahudilikte en önemli, en kutsal ve en yüce gün olarak değerlendirilen Yom Kipur, Yahudilerin, Tanrı’nın önünde pişmanlık ve üzüntü içinde vicdanıyla baş başa kaldığı, ayrıca, yaşamlarını düzeltip kendilerini Tanrı’nı istediği şekilde düzenlemelerine yöneldikleri gündür. Zaaflarını yenmeye çalıştıkları, Tanrı’ya gönüllerince yaklaşmayı arzuladıkları bir gündür.836

Yom Kipur’un öneminden dolayı bu günde Tanrı’nın emri gereğince şabat kuralları uygulanmaktadır.837 Bu günde Yahudiler yemek içmekten kozmetik ve losyon kullanmaya varıncaya kadar herhangi bir iş yapmaktan sakınması gerekmektedir.826

Yom Kipur’da dikkat çeken uygulamalardan biri oruçtur. Tevrat’ta emredilen827 tek oruç olmasından dolayı önem arz etmektedir. Gün batımından önce başlayıp ertesi akşam gökyüzünde yıldızların görünmesiyle son bulan Yom Kipur orucu, sağlıklı dinen mükellef olan bütün Yahudilerin tutması gereken bir oruçtur.828

Mabed döneminde, Yom Kipur günü dikkat çeken başka bir uygulama ise baş kahinin, Süleyman Mabedi’nde icra ettiği özel ibadettir. Bu günde baş kahin, kimsenin giremediği ve Yom Kipur günü sadece kendisinin girmesine izin verildiği Mabed’in Kutsallar Kutsalı bölümüne girerdi. Burada özel bir ayin icra ettikten sonra dışarı çıkar ve bütün Yahudiler için günahlarına kefaret olduğuna inanılan bir keçiyi (Azazel) çöle göndererek halkın günahlarını da çöle gönderdiğine inanılırdı.829

Yukarıda kısaca ifade edilen ibadet, bir bakıma, baş kahin ile yardımcı kahinin bir hafta öncesinden Süleyman Mabedi’nde itikafa çekilmesiyle başlardı. Yom Kipur gecesi baş kahinin uyumaması gerekirdi.

Yom Kipur günü Yahudiler erkenden Süleyman Mabedi’nin avlusunda toplanır ve ibadetinin başlamasını beklerdi. Baş kahin, bu günde, öncelikle her gün icra edilen sabah kurbanını takdim ederdi. Bu işlemin ardından Yom Kipur ayni başlardı. Yahudilikte ibadet esnasında temizliğe önem verildiğinden, baş kahin ilk iş olarak banyo yaparak temizlenirdi. Temizliğin ardında, baş kahin, her zaman giydiği gösterişli kıyafetinin yerine beyaz ketenten imal edilmiş bi elbise giyerdi. Yom Kipur günü, baş kahin beş defa banyo yaptığı gibi beş defa da kıyafet değiştirirdi.

Baş kahin, günahları affına vesile olacağı düşüncesiyle kendisi için bir boğa kurban ederken, Yahudiler için de iki tane erkeciyi suç sunusu olarak Tanrı’ya kurban ederdi. Bununla da yetinilmeyip, kendisiyle beraber bütün Yahudiler için yakmalık sunusu olarak birer koç takdim edilirdi.

Yom Kipur’un asıl amacı, Yahudilerin günahlarının bu günde affedilmesidir. Bundan dolayı, baş kahinin icra ettiği ibadette buna uygun olurdu. Yom Kipur’da, baş kahin, bir boğanın üzerine elini koyarak hem kendisi hem de ailesi için günahlarını itiraf eder ve Tanrı’da af dilerdi. Daha sonra, kendisine getirilen iki erkeçten birini Yahudiler adına Tanrı’ya kurban etmek, diğerini ise çöle göndermek için kura çekerek belirlerdi. Çöle gönderilecek olana kırmızı bir kurdele takardı. Baş kahin, sonra, boğanın yanına gelir ve daha önce yaptığı gibi, bütün kahinleri de içine alacak şekilde kendisi ve ailesi için günah itirafında bulunur ve boğayı keserek kanını bir kapta toplardı. Özel olarak hazırlanan tütsüyüle birlikte sunaktan bir kısım kor alarak Kutsallar Kutsalı’na girerdi. Burada, boğanın kanını keffaretgahın üstünü ve yerlere serperdi. Buradan çıktıktan sonra da Yahudiler için Tanrı’ya sunulacak kurbanı keser ve onu kanını da daha önce yaptığı gibi serperdi. Bütün bu işlemler bittikten sonra, Yahudilerin günahlarına keffaret olması için kırmızı kurdele bağlanaın kurbanın çöle gönderilmesine gelinirdi. Bunun için baş kahin, kurbanın başına elini koyarak daha önce boğada yaptığı itirafı tekar yapardı. Ancak, bu sefer, İsrail kavminin günahlarını da zikreder ve cemaate dönerek affolunacaklarını ifade ederdi. Baş kahinin itirafları neticesinde günahları yüklendiğine inanılan keçi, Mabed’in kapısında kendisini bekleyen görevliye teslim edilirdi. Bu görevli de çöle götürerek bir uçurumun olduğu yere kadar onu kovalardı. Yom Kipur ayini, baş kahinin Tevrat’tan belli kısımları cemaate okumasıyla son bulurdu. 830

Süleyman Mabedi’nin tamamen yıkılmasından sonra Yom Kipur günü icra edilen bu ibadet, baş kahinlik ve Mabed ile birlikte tarihe karışmıştır. Ancak, bu ibadetin, Mabed döneminde olduğu gibi olmasa da, günümüzde tavuğun ya da horozun kurban edilmesi şeklinde devam ettirildiği ifade edilmiştir.831

·        B. MABED’İN YIKILMASINDAN SONRA YAHUDİ DİNİ HAYATI

·        1. Dinsel Anlamda Değişiklikler

Yahudiler ve Yahudi dini hayatı için büyük önemi haiz olan Süleyman Mabedi, inşa edildikten kısa bir süre sonra Yahudiliğin neredeyse ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ancak, sonradan oluşan bu bütünlük, Yahudiler üzerinde derin bir etkiye sahip olan Mabed’in yok olmasıyla Yahudiliğin de yok olacağı anlamına gelmemiştir. Çünkü Yahudiler önceden gerekli bazı dini tedbirleri almıştır. Bundan dolayı M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra bile Yahudilik günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Ancak burada şunu hemen belirtmemiz gerekir ki, Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu dönemdeki Yahudilik ile yıkılışından sonra ortaya çıkan Yahudilik arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır.

Birinci Mabed’in yıkılmasıyla büyük bir şok yaşayan Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin bir daha saldırıya maruz kalabileceği ve Mabed’de icra edilen ibadetlerin yerine getirilemeyeceği ihtimaline karşı gerekli tedbirleri almış, kendilerine özgü yeni kurumlar ihdas etmiş ve yeni ideolojiler oluşturmuştur. Bu nedenle, İkinci Mabed’in yarattığı teolojik krizin Birinci Mabed’in yıkılmasından sonra ortaya çıkan teolojik krize göre Yahudiler üzerinde daha az etkili olduğu söylenmektedir.832 833

İkinci Mabed’in yıkılmasıyla tarihe karışan Süleyman Mabedi’nin yerini Birinci Mabed’in yıkılmasından sonra ortaya çıkan sinagoglar, Süleyman Mabedi’nde özel bir yetki ile görev yapan kahinlerin yerini de Yahudi din alimleri, Tevrat çalışmalarının yerini ise Tevrat’taki emirlerin sıkı sıkıya yerine getirilmesi şeklindeki Yahudi dindarlığı almıştır. Süleyman Mabedi’nin tamamen yıkılması, özellikle sadece Mabed’de icra edilebilen ve Tanrı’ya yaklaşma aracı olarak görülen kurban ibadetinin de artık yerine getirilemez olmasına neden olmuştur. Ancak, kurban ibadetinin ortadan kalkması Yahudilerin Tanrı’dan uzaklaştığı anlamına gelmemiştir. Çünkü Yahudilere göre, Tanrı’ya karşı iyi davranmak, dua etmek, Tanrı’nın emirlerinin yerine getirilmesi ve Tevrat’ın çalışılması yoluyla da Tanrı’ya ibadet edilebilir.

Bütün bu değişikliler Yahudilerin M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla yaşadıkları felakete verdikleri cevaplar olmuştur. İlk yıllarda yüzeysel bir şekilde ortaya çıkan bu değişiklikler sonraki yıllarda daha da ayrıntılı hale 845 gelmiştir.

İkinci Mabed döneminde ortaya çıkan ve Mabed’in yıkılması neticesinde varlığını aşırı derecede hissettiren kurum sinagog olmuştur. Yahudiler, ibadetlerini artık sinagoglarda yapmaya başlamıştır. Burada yapılan ibadetlerin Süleyman Mabedi’nde icra edilenlerden çok farklı olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda bir bakıma Süleyman Mabedi’nin yerini alan sinagoglar hakkında biraz bilgi vermeyi faydalı görüyoruz.

·        a. Sinagog

Sinagog kavramı, “beraber” anlamına gelen “Syn” ve “getirmek” anlamına gelen “ago” köklerinden oluşan ve “toplanma, cem etme” manasına gelen Grekçe “sunagoge” kelimesinden türemiştir.834 Terim olarak ise sinagog, Yahudilerin ibadet etmek, halkı eğitmek veya kültürel kimliklerini korumak için toplandıkları yer demektedir.835

Sinagog, tarih boyunca dua edilen, öğrenimin yapıldığı ve cemaat işlerinin836 karşılandığı bir mekan olmuştur.837 Sinagog’u nitelendirmek için kullanılan Bet ha-Kenesset (Halkın bir araya geldiği yer), Bet ha-Midraş (Öğrenim evi) ve Bet ha-Tefila (Dua evi) kavramları sinagogun asıl vazifesini güzel bir şekilde ifade etmektedir. Bu kavramlardan en çok kullanılanı ise Bet ha-Kenesset olmuştur.838

aa. Sinagog’un Ortaya Çıkışı

Yahudi tarihi araştırmalarının önemli konularından biri olan sinagogun kaynağı hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır.839 Özellikle, Yahudi hayatındaki büyük önemine rağmen Kitab-ı Mukaddes’te de kaynağı hakkında açık ve net bir bilginin olmaması dikkat çekmektedir.840 Bu nedenle sinagogun ilk olarak ne zaman zuhur ettiği ile alakalı kesin olmayan bir çok değişik görüş ileri sürülmüştür. Kimileri, Birinci Mabed döneminde, Yoşiya’nın krallığı zamanında ortaya çıktığını söylerken, kimileri de Babil sürgününden sonra Şabat ve bayram günlerinde Süleyman Mabedi’nin avlusunda yapılan Tora okumaları ve dualarının sonradan kurumsallaştırılması neticesinde ortaya çıktığını iddia etmiştir. Bunların yanında M.Ö. 3. yüzyılda Mısır’da zuhur ettiğini düşünenler olduğu gibi, sinagogun ortaya çıkışını M.Ö. 2. yüzyılda Haşmoneyler’in başlattığı isyanına bağlayanlar olmuştur. Ferisilerin, tarih sahnesine çıkmaları neticesinde, yerel toplumların sosyo-ekonomik sorunlarına çare bulmak, insanlara Tora’yı okuyup yorumlamak için seküler bir toplantı evi olarak sinagogun temelini attıkları da iddialar arasında yer almıştır.841 Sinagog’un kaynağını Musa’ya ve hatta atalar dönemine kadar geri götürenlerin olduğu da kaynaklarda geçmektedir.842 Ancak, her ne kadar tam olarak arkeolojik verilerle desteklenemese de genel kabul gören görüşe göre sinagogun Babil sürgünü esnasında ortaya çıktığı belirtilmektedir.843 Bu teoriye göre ilk sinagoglar, sürgündeki Yahudilerin dua etmek için bir araya geldikleri küçük toplantı yerleriydi.844 Tevrat’ta geçen “Bu yüzden de ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: Onları uzaktaki uluslar arasına gönderdim, ülkeler arasına dağıttım. Öyleyken gittikleri ülkelerde kısa süre için onlara barınak oldum ’” ifadesinin Babil’deki sinagoglara ve dini çalışmaların yapıldığı evlere işaret ettiği söylenmektedir.845 Ayrıca, Mezmurlar’da geçen “...Ülkede Tanrı’yla buluşma yerlerinin tümünü yıktılar.” cümlesinin sinagoglar olarak anlaşıldığı ifade edilmektedir.846 Sinagogun tam bir dinsel ve toplumsal kurum olarak ortaya çıkması ise M.S. 1. yüzyılda olmuştur.847 Yahudiliğin dinsel kitaplarında bunu destekleyen ifadelerin olmasının yanında, İncil’deki “Isa, Celile bölgesinin her tarafını dolaştı. Buralardaki havralarda (Sinagoglarda) öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi’ni duyuruyor...”848 ifadesinden M.S. 1. asırda sinagogun kurum olarak varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Sinagog, sonraki yıllarda ise Yahudiliğin tamamen ayrılmaz bir parçası olmuştur.849

Sinagogun Babil sürgünü esnasında ortaya çıkması, Yahudilerin Süleyman Mabedi’nden uzak olmalarından dolayı ibadet maksadıyla çeşitli yerlerde toplanma ihtiyacından kaynaklanmıştır. Böylece dua ve Tora çalışmalarının birleştirildiği yeni bir kurum ihdas edilmiştir. Sinagog, İkinci Mabed’in yeniden yapılmasından sonra sürgün esnasındaki önemini kaybetmişse de özellikle İskenderiye, Antakya ve Şam gibi diaspora ülkelerinde mevcudiyetini devam ettirmiştir.850

ab. Sinagog’un Önemi

Yahudiler, İkinci Mabed dönemi boyunca Süleyman Mabedi’ne bağlı kalmış, onunla ilgili olan kurban ibadetini ve kahinlik sınıfını devam ettirmiştir. Fakat aynı dönemde Süleyman Mabedi’nden farklı olan ve Süleyman Mabedi’nin M.S. 70 yılında yıkılmasından sonra büyük bir gelişme göstererek Yahudi dini hayatının önemli bir parçası haline gelen sinagog kurumunu da geliştirmişlerdir.851

Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu sürece özellikle toplantı yeri olarak görev yapan sinagog, Süleyman Mabedi gibi ibadet merkezi olmamasına karşın852 İkinci Mabed döneminde Mabed’in yanında ibadetin, eğitimin, duanın ve Tora çalışmasının merkez noktalarından biri olarak hizmet vermiştir. Fakat, sinagogun bu özellikleri Süleyman Mabedi’nin önemini kesinlikle azaltmamıştır. Çünkü Süleyman Mabedi bu dönemde Yahudilerin toplumsal ibadetinin yegane merkezi olma özelliğini devam ettirmiştir.853 Diasporadaki de dahil olmak üzere bütün Yahudiler onun merkezi rolüne saygı duymuş, Kudüs dışında yaşayan Yahudiler hac zamanında Süleyman Mabedi’ne akın etmiştir.854 Süleyman Mabedi Kudüs’teki varlığını koruduğu sürece de Yahudiler ona rakip olacak herhangi bir ibadet yeri kurmaktan da özellikle kaçınmıştır.855 Ayrıca, eski sinagogların Yahudi olmayanlar tarafından genellikle “mabed” olarak vasıflandırıldığı, Yahudilerin bunu bir hata olarak gördükleri ve sinagog ile Mabed arasındaki farkı bildikleri ifade edilmiştir.856

Sinagog, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra halkın dinsel odağı olarak rakipsiz bir konum kazanmıştır.857 Böylece, Süleyman Mabedi’ne ait olan Yahudi halkını koruma gücü sinagoga geçmiştir. Bu durum ise, Yahudilerin, Tanrı’nın koruma gücünün hala canlı olduğuna inanmalarına yardımcı olmuştur.858 Bunun yanında, Yahudilerin önde gelen alimleri Süleyman Mabedi’ne ait olan kutsallığı sinagogu da kapsayacak şekilde genişleterek Mabed yeniden yapılıncaya kadar sinagogu onun yerine koymuştur.859 Bunun nedeni ise sinagogun, Yahudileri bir arada tuttuğuna inanılması ve Yahudi dini hayatının sürdürülmesinde temel taş olarak görülmesidir.860

Yahudi literatüründe, muhtemelen, sinagogu desteklemek için değişik düşünceler yer almaktadır. “Bir adamın duası ancak sinagogda işitilir.”, “Kentinde bir sinagog bulunan ve oraya gitmeyen kişiye kötü komşu denir ve o, kendisinin ve çocuklarının üzerine sürgünü çeker.”, “Genellikle sinagoga devam edipte bir gün mevcut bulunmayan bu kişiden Tanrı hesap sorar.” şeklindeki ifadeler, Yahudilerin sinagoga gitmeleri gerektiğini açıkça ifade etmektedir.861

Sinagog Süleyman Mabedi kadar kutsallık taşımasa da ona aynı şekilde saygı duyulması istenmiştir. Bundan dolayı belli bir kutsallığı olan sinagogda Yahudiliğin zorunlu kıldıklarının dışında yemek, içmek, gevezelik yapmak, laubali davranışlarda bulunmak, süslenmek, uyumak, ticari antlaşmalar yapmak, kötü hava şartlarından korunmak ya da birinden kaçmak amacıyla sinagoga girmek, sinagogdan koşarak çıkmak uygun olmayan davranışlar olarak zikredilmiştir.862 Bu kuralların hepsinin, herhangi bir yerin, sinagog olarak kullanılmaya başladığında aynen orada da geçerli olduğu belirtilmiştir.863

ac. Sinagog ile Mabed Arasındaki Benzerlikler ve Farklar aca. Benzerlikler

Sinagog, ilk ortaya çıktığında Süleyman Mabedi’yle büyük benzerlikler taşımıştır. Öncelikle, Mabedi’nde yapılan ibadet formu ibadet şekli olarak benimsenmiştir. Sinagog’da, Süleyman Mabedi’nde kullanılan takvim kullanılmış, Mabed’de söylenen mezmurlar ilahi olarak kabul edilmiş, Tora çalışması programı da Süleyman Mabedi’ndeki uygulamalar temel alınarak düzenlenmiştir. Süleyman Mabedi’nin Romalılar tarafından yıkılmasından sonra da Tora çalışması ve dua için mekan olan sinagog “mabed” vasfını kazanmıştır.864 Süleyman Mabedi’nin ayrıcalıklı bir özelliği olan şofar ve lulav gibi ritüeller sinagoga bilerek dahil edilmiştir.865 Bunların yanında önceden Süleyman Mabedi’yle ilişkilendirilen bir çok unsur da sonradan sinagoga nakledilmiştir.866

acb. Farklar

Sinagogun Süleyman Mabedi’ne olan benzerliklerinin yanında onu, Süleyman Mabedi’nden ayıran yer, ibadet ve din görevlileri olmak üzere başlıca üç unsur bulunmaktadır.

·        1. Yer

Süleyman Mabedi’nin yeri bellidir ve değiştirilemez. Süleyman Mabedi, Kudüs’teki Mabed dağının üzerine inşa edilmiştir. Burası aynı zamanda Yahudi dini tarihinde önemli olayların vuku bulduğu bir mekan olmuştur.867 Diğer taraftan sinagog, özü itibariyle Süleyman Mabedi’nde olduğu gibi kutsal edilmemiş ve “Tanrı’nın Evi”868 veya “Tanrı’nın Tahtı” gibi vasıflara haiz olmadığı için dünyanın herhangi bir yerine inşa edilebileceği, sıradan bir evin de istenildiği takdirde sinagog olarak kullanılabileceği bildirilmiştir.869

·        2. İbadet

Yahudilikte dinsel olmayan kurbanların herhangi bir yerde kesilmesine izin verilirken, ibadet amacıyla, günahlara kefaret olması düşüncesiyle icra edilen kurbanların ancak Süleyman Mabedi’nde ve özel olarak tayin edilen kahinler tarafından kesilebileceği bildirilmiştir.870 Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra da bu kurban ibadeti sembolik olarak bile sinagoga icra edilmemiştir.871 Buna karşılık sinagog, duanın ve Tora çalışmasının yapıldığı yer olmuştur.872 Dua’nın, Süleyman Mabedi’nde resmi bir yeri olmadığı873 ve Birinci Mabed zamanında tamamen ihtiyari olduğu kaynaklarda bildirilmiştir.874 Yahudiler, bireysel dualarını her yerde yapabilecekken, cemaat halinde yapıldığında, daha faziletli olacağı düşüncesinden dolayı duaların sinagogda yapılması uygun görülmüştür. Böylece sinagogun sosyal sorumluluk ve toplumsallık bilincini artırmak için duanın mistik gücünden yararlanıldığı ifade edilmiştir.875

Sinagogun ikinci bir özelliği de Tora çalışmasının yapıldığı yer olmasıdır. Duanın sinagogda topluca yapılması, Tevrat’ın orada okunup anlaşılmasının zorunlu olduğu düşüncesini de beraberinde getirmiştir.876

Tanrı’ya karşı bir nevi ibadet olarak telakki edilen877 Tora çalışmasının duadan bile üstün olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle asıl işi Tora çalışması olan Yahudi alimlerin dua ile çok fazla zaman harcaması kınanmıştır.878 Çünkü Tora çalışmasıyla, Tanrı’nın emirlerinin daha açık ve net olarak anlaşılacağına, insanın görünen dünyanın ötesindeki gerçek dünyayı görebileceğine, bütün felsefi karışıklıkları çözen bir erdem sağlayacağına inanılmaktadır. Tora çalışmasının uzun bir hayatın anahtarı olduğu ve insanın Tora çalıştıkça ölüm meleğinin ona karşı hiçbir güç kullanamayacağı ifade edilmiştir. Kısaca belirtmek gerekirse, Yahudi düşüncesine göre, Tora çalışması insanın hakikati görmesini, mutlu ve huzurlu bir şekilde Tanrı’nın rızasına uygun yaşam sürmesini sağlamaktadır.879

·        3. Din Görevlileri

Süleyman Mabedi ile sinagog arasındaki üçüncü fark da buralarda görev yapan din görevlileridir. Süleyman Mabedi’nin ve onun bulunduğu mekanının kutsal olması gibi onunla ilişkili olarak orada görev yapan kişilerin de kutsal addedilmiştir. Süleyman Mabedi’nde görev yapanların Musa’nın kardeşi Harun’un soyundan gelen kahinler olduğu belirtilmiştir. Kurban ibadeti, Yahudiler adına kahinler tarafından icra edilmiştir. Kahin olmayanların Süleyman Mabedi’ne giremediği gibi kahinler avlusuna da giremediği zikredilmiştir. Yahudilerin mutluluğu ise kahinlerin dindarlığına ve titizliğine bağlanmıştır.880

Sinagog, Süleyman Mabedi’nin aksine özel sınıf gerektirmeyen bir kurum olmuştur. Tanrı ile Yahudiler arasında aracılık yapacak özel insanlara gerek kalmamıştır. Tora çalışması ve dua bütün Yahudiler tarafından kazanılması gereken erdemler olarak belirtilmiştir. M.S. 70 yılından önceki sinagog ibadetlerininin Ferisiler, bu tarihten sonraki ibadetlerin de Rabbiler tarafından yönetilmesine karşın sinagogdaki ibadeti her hangi bir Yahudi yönetebilir.893 Bu anlamda, sinagoglarda demokrasinin varlığından bahsedilmekte, sıradan bir şemsiye tamircisinin dahi sinagogdaki ibadeti yönetebileceği ifade edilmektedir. Ancak kahinlerin, levililerin ve din bilimcilerin sinagogda öncelikli olduğu söylenmektedir.894

ad. Sinagog’un Mimarisi

Sinagogun bir çok özelliği Yahudi hukukunca (Alaha) belirlenmesine rağmen dış mimarisi nasıl isteniyorsa öyle yapılmıştır.895 Sinagogun dış mimarideki farklılıklarına karşın penceresiz olamayacağı ifade edilmiştir. Tevrat’ta geçen “Daniel, yasanın imzalandığını öğrenince evine gitti. Yukarı odasının Yeruşalim (Kudüs) yönüne bakan pencereleri açıktı. Daha önce yaptığı gibi her gün üç kez diz çöküp dua etti. Tanrısı’na övgüler sundu”896 ifadesinden yola çıkarak penceresiz mekanda dua etmek yasaklanmış ve muhtemelen 12 Yahudi kabilesini simgelemek adına sinagogun 12 penceresi olması gerektiği belirtilmiştir.897 Ancak bu mimari sıkıntılar nedeniyle her zaman yerine getirilememiştir.898

Şehrin en yüksek yerine yapılması gereken sinagogun yönünün Kudüs’e doğru olması gerektiği düşüncesi, Süleyman’ın, Mabed’in açılışı esnasında yaptığı duanın içeriği899 ile Daniel’in dua ederken Kudüs’e yönelmesinden kaynaklanmıştır.

Sinagogun kendine özgü kuralları ve sembolleri bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının Süleyman Mabedi’nde bulunan unsurlara benzemesi önem arz etmektedir.

Sinagogda bulunan Tora ruloları “Aron Ha-Kodeş” denilen bir dolapta saklanmaktadır. Bu dolap, Süleyman Mabedi’nde saklanan Ahit Sandığı’nı temsil etmektedir. Bu nedenle Aron Ha-Kodeş’in kapılarını örten “Perde”in üzerine “On Emir” işlenmiş ya da bu dolabın tepe noktasına sembolik “On Emir” levhaları yerleştirilmektedir. Eski sinagoglarda bu dolap portatif olurken sonradan sinagog duvarında sabit hale getirilmiştir.900

Ahit Sandığı’nı temsil eden Aron Ha-Kodeş’in önünde, kahinlerin avlusunu ifade eden ve birkaç basamak aşağıda yer alan bir platform bulunmaktadır. Bu platformun ortasında yer alan “Okuma Kürsüsü” ise Süleyman Mabedi’ndeki sunağı temsil etmektedir. Sinagogda cemaatin yer aldığı kısım platformun bir iki merdiven aşağısında yer almaktadır. Cemaat yeri de Süleyman Mabedi’nde bulunan kahinler avlusunun dışındaki İsrailliler avlusunu temsil etmektedir.881

·        b. Mabed ile İlgili Sonradan Ortaya Çıkan Uygulamalar

Yahudilerin dini hayatının ayrılmaz bir parçası olan Süleyman Mabedi’nin tarih içinde iki defa yıkılması ve bu Mabed’in putlardan temizlenmesi için verilen mücadeleler Yahudi dini hayatında bir şekilde bir yer edinmiştir. Bu tarihi olayların hafızalardan silinmemesi veya elde edilen zaferlerin kutlanması için Yahudilikte bazı uygulamalar başlatılmıştı.

ba. Oruç İbadeti

Oruç, bütün dinlerde ortak bir fenomen olarak karşımıza çıkmaktadır.882 Ancak, orucun uygulanışının dinden dine farklılık göstermesi883 orucun kesin tanımını yapmayı zorlaştırmaktadır. Buna rağmen orucu, “Bedensel arzuların isteklerin zayıflatılarak kontrol altına alınması ve böylece ruhsal yapının güçlendirilmesi884 amacına yönelik olarak kişinin yemekten veya normal zamanlarda yenilen yiyeceklerin bazılarından kendisini uzak tutması veya yiyeceğin miktarını ya da süresini kısıtlamasıdır.885” şeklinde tarif etmek mümkündür.

İbranice’de oruç, hem fiil hem de isim olarak oruç anlamına “Tsvm” kelimesiyle ifade edildiği gibi, nefsin alçaltılması anlamına gelen “İna Nefeş” kelimesiyle de belirtilmektedir.886 Yahudilikte oruç tutulmasının birkaç nedeni bulunmaktadır. Orucun günahlara kefaret olacağı, Yahudi tarihinde meydana gelen ulusal felaketlerin anılması ve kulun Tanrı’nın yardımı istemesi orucun amaçları arasında zikredilmektedir. Oruç tutan bir Yahudiden yemeden, içmeden, cinsel ilişkiden ve fiziksel zevklerden uzak durması istenmektedir.887

Yahudilikte çeşitli nedenlerden dolayı tutulan bir çok oruç bulunmaktadır.888 Bunlardan bazıları Süleyman Mabedi’nin yıkılması anısına tutulmaktadır. Nitekim, konumuzun Süleyman Mabedi olması hasebiyle sadece bu oruçlar ele alınacaktır. Mabed’in anısına tutulan oruçlar şunlardır:

·        1. 10 Tevet Orucu: İbranice’de “Asara Betevet” denilen 10 Tevet Orucu, Kudüs’ün Babilliler tarafından sarılması anısına tutulmaktadır.889

·        2. 17 Tamuz Orucu: Yahudiler tarafından “Şiva -Asar Be Tamuz” olarak nitelendirilen 17 Tamuz orucu, Babilliler’in Kudüs’ün surlarını aşması anısına tutulmaktadır.890

·        3. 9 Av Orucu: İbranicesi “Tişa Be Av” (9 Av Orucu) olan bu orucun M.Ö. 586 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılmasını anısına tutulduğu belirtilmektedir. Bunun yanında Mabed’in M. S. 70 yılında Av ayının 9. gününde Romalılar tarafından yıkılması ve M.S. 135 yılında Bar-Kohba’nın son yenilgisi anısına tutulduğu da rivayet edilmektedir. Toplumsal olarak tutulması gerektiğinden Yom Kipur orucuna benzeyen 9 Av orucunda Yom Kipur’da geçerli olan gelenekler uygulanmaktadır.891

bb. Hanuka Bayramı

İbranice bir kelime olan Hanuka, “ithaf etme, tahsis etme” anlamlarına gelmektedir.892 “Adama Bayramı” ve “Makkabiler Bayramı” olarak da bilenen Hanuka bayramı Kislev ayının 25. günü başlayıp sekiz gün sürmektedir.893

Tam olarak bir bayram telakki edilmediğinden iş yapmanın serbest olduğu belirtilen894 Hanuka bayramının Makkabiler tarafından kurumsallaştırıldığı söylenmektedir.895 Hanuka bayramı, Makkabilerin, Helenlere karşı başlattıkları savaşı kazanmalarının ardından Helenler tarafından kirletildiği düşünülen Süleyman Mabedi’nin paganizmin izlerinden temizlenmesi ve ibadete tekrar açılması anısına kutlanmaktadır.896

Tevrat’ta belirtilmeyen Hanuka bayramının en ayırt edici özelliği evlerde ve sinagoglarda sekiz gün boyunca kandillerin yakılmasıdır. Temeli, Mabed’deki kandilde sadece bir gün yanacak kadar yağ bulunmasına rağmen mucizevi bir şekilde kandilin sekiz gün boyunca yanmasına dayanır. Bu nedenle, Hanuka’ya kandillerin yakılmasından dolayı “ışıklar bayramı” da denilmektedir.897

Süleyman Mabedi’ndeki şamdanın yedi kollu olmasına rağmen “hanukiya” denilen ışıklar bayramındaki şamdanın dokuz kollu olduğu bildirmektedir. bu kollardan birisi diğer mumları yakmak için kullanılır ve buna “bekçi” anlamına gelen “Şamaş” denilmektedir. Öneminden dolayı Hanukiya’nın yakılışını bütün aile fertlerini izlemesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Yahudi geleneğine göre her biri ayrı bir anlam ifade eden mumlar, ailenin bireyleri tarafından şamaşla yakılır. Ancak, sadece aile reisi, dua eşliğinde mumları yakar ve onu dinleyen aile fertleri de sonun da “amin” dedikleri söylenmektedir.898

Hanukiyanın yakılmasında uyulması gereken bazı kurallar bulunmaktadır. Hanukiya, her gün mum sayısının bir tane arttırılması suretiyle soldan sağa doğru yakılmalıdır. Her gün geç saatlere kadar yakılabileceği belirtilen Hanukiyanın sadece Cuma gecesi güneş batmadan yakılması gerekir. Ayrıca, Hanukiya sönünceye kadar evde en az bir kişinin bulunması gerektiği ve Hanuka bayramı içerisinde yakılması unutulan mumun bayramdan sonra yakılamayacağı da kurallar arasında zikredilmiştir.899

·        2. Sosyal Anlamda Değişikler

Süleyman Mabedi’nin yıkılması dini anlamda değişiklikler getirdiği gibi sosyal anlamda da bazı değişiklikler getirmiştir. Makabilerin yönetimi ele almasından sonra başlayan dini ve sosyal huzursuzluk M.S. 70 yılından sonra tamamen kaybolmuştur. Ferisiler, Saddukiler, Esseniler ve Zealotlar gibi Yahudi mezhepleri artık tarihe karışmıştır. Böylece önceden var olan mezhep ayrışmasının yerini homojen bir yapı almıştır. Bu mezheplerin yok olması ve homojen yapının oluşması neticesinde ortaya çıkan tek grup ise Rabbiler olmuştur. Bundan dolayı İkinci Mabed sonrası “Rabbinik Dönem” olarak nitelendirilmiştir. Süleyman Mabedi’nin tamamen yıkılmasıyla organize grupların ve mezheplerin ortadan kalkması her ne kadar Rabbilerin ön plana çıkmasına neden olmuşsa da dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Yahudiler hemen bu Rabbilerin etrafında toplanmamıştır. Aslına bakılırsa, İkinci Mabed dönemi boyunca Yahudilerin bir çoğu herhangi bir mezhebe bağlanmamıştır. Bu insanların kendilerine göre Tanrı’ya ibadet etmekten memnun oldukları rivayet edilmiştir. Bu durum, Rabbinik dönemde de devam etmesine rağmen sonunda Yahudilerin çoğunluğu, Rabbileri Yahudiliğe şekil veren insanlar ve Yahudiliğin liderleri olarak kabul etmiştir. Böylece İkinci Mabed dönemindeki Yahudiliğin mirasçısı olan Rabbiler, kendilerine özgü dini literatür ve şekillerle Yahudiliğe, günümüze kadar gelecek yepyeni bir form kazandırmıştır. Neticede bu söylenenleri göz önünde bulundurursak, M.S. 70 yılında Süleyman Mabedi’nin yıkılması sadece bir sonu değil aynı zamanda bir başlangıcı ifade etmektedir.920

Süleyman Mabedi’nin yıkılması Yahudi dini hayatında bir çok değişikliğin meydana gelmesine neden olmuştur. Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu zaman zarfında yerine getirilebilen bazı ibadetler900 Mabed’in yok olmasından dolayı ortadan kalkarken Süleyman Mabedi’nin anısına bazı yeni uygulamalar da Yahudiliğe dahil edilmiştir. Yahudilikte Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla ilgili olmayan neredeyse hiçbir dua ve geleneksel uygulama yer almamıştır. Ancak bütün bu uygulamaların, Rabbi Yehoshua’nın belirttiği gibi dengeli olması gerektiği ifade edilmiştir.901 Örneğin eski bir gelenek olan damadın düğün esnasında bardak kırması sonradan Süleyman Mabedi’nin yıkılmasının hatırası olarak yorumlanmıştır.902 Bazı dindar Yahudi damatlar tarafından uygulanan başka bir kural da yine düğün esnasında damadın başına kül serpmesidir. Talmudik bir kural olan bu uygulama şapkanın altına konulan ince bir kağıda az bir sigara külünün yerleştirilmesi şeklinde yerine getirilmektedir. Talmudik bir başka kural ise bir Yahudinin Süleyman Mabedi’nin alanını ilk gördüğünde elbisesinden az da olsa bir parça yırtmasıdır. Bütün Yahudiler tarafından uygulanmasa da evin kapıya yakın bir bölümünün dekore edilmemesi, Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni anmaları için ortaya çıkardıkları bir kuraldır.903 Verilen ziyafette bir kısım yemeğin bırakılması ve Yahudi bir kadının ziynetlerinden birkaç tanesini bırakması yine Süleyman Mabedi için bir yas ifadesi olarak değerlendirilmiştir.904

Yahudi mistisizminin temsilcileri olan kabalistler Süleyman Mabedi’nin yıkılmasına ilişkin yakınmalar içeren bir dua süreci (Tikkun Hatsot) belirlemiştir. Amida’daki kutsamalardan birisi de Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi doğrultusunda düzenlenmiştir. Mişna’da kurban sistemi ayrıntılı bir şekilde ele alındıktan sonra Süleyman Mabedi’nin hemen yeniden inşa edilmesinin, Tanrı’nın iradesi olması için bir dua yer almaktadır.905 Belki de Yahudiler tarafından icra edilen bu uygulamalardan daha da önemli olan Süleyman Mabedi’nin yıkılmış olmasına ve hatta ondan neredeyse hiçbir iz kalmamasına karşın bir çok Talmud aliminin Süleyman Mabedi’nin bir zamanlar üzerinde bulunduğu alanı hala kutsal saymalarıdır.906

·        C. SÜLEYMAN MABEDİ VE YAHUDİ TOPLUMU

Yahudiliğin vazgeçilmez unsurlarından biri olan ve yaklaşık on asır hizmet ettikten sonra yıkılan ve Yahudilerin gönlünde onulmaz bir yara bırakan Süleyman Mabedi ile ilgili Yahudi literatüründe değişik efsaneler yer almaktadır. Bu efsanelerden birine göre, Tanrı dünyayı yarattığında göklerde bulunan tahtının altından bir taş alıp boşluğa fırlatmış. Gözle idrak edilemeyen bir bağ ile Tanrı’nın tahtına bağlı olduğuna inanılan bu taşın adı “Even Şetia” veya “Nirengi Taşı”ymış. Tanrı, dünyanın merkezi907 veya göz bebeği olarak nitelendirilen bu taşın düştüğü yere Kudüs şehrinin kurulmasını emretmiş. Aslında oldukça büyük bir kaya kitlesi olan bu taşın üzerine Süleyman sonradan kendi adıyla meşhur olacak olan Mabed’i 929 yapmıştır.9 9

Süleyman Mabedi inşa edilir edilmez dünyanın herhangi bir yerinde Tanrı adına başka bir mabedin yapılması ve kurban sunulması yasaklanmıştır. Gelecekte, Kudüs’teki mabed dağının dışında başka bir yerde de mabed yapılamayacağı bildirilmiştir. Tevrat’ta geçen “Davud, ‘RAB Tanrı ’nın Tapınağı ve İsrail için Yakmalık sunağı burada olacak’ dedi”,908 “Sonsuza dek yaşayacağım yer budur... ”909 cümleleri bu yasağın kaynağını oluşturmuştur.910

Yıllar boyunca Süleyman Mabedi mistik ve sembolik anlamlarla yoğrulmuştur. Bu mekanın, ilk yer olduğu için dünyanın merkezi olarak kabul edildiği ifade edilmiştir. Ayrıca burasının, Adem’in yaratılması için tozların geldiği, Adem’in ilk kurbanını sunduğu, Adem’in mezarının bulunduğu ve Habil ile Kabil’in kurbanlarını sundukları yer olduğuna inanılmıştır. Bunun yanında, Nuh tufanının, Süleyman Mabedi’nin temel taşının kaldırılması neticesinde yer altındaki suların gün yüzüne çıkmasıyla meydana geldiğine, tufandan sonra Nuh’un ilk kurbanını burada sunduğuna ve tarihi bir çok olayın burada zuhur ettiğine yönünde inanç oluşmuştur. Bunlardan dolayı, Süleyman Mabedi’nin Yahudiliğin kutsal tarihinin maddi hatırası olduğu ifade edilmiştir.911

Sembolik bir anlatıda, Süleyman Mabedi’nin önemi ifade etmek için dünya gözbebeği ile kıyaslanmaktadır. Bu anlatıya göre, gözün beyaz kısmı okyanusları, siyah kısmı (İris) dünyayı, gözün ortasındaki siyah yer (Gözbebeği) Kudüs’ü ve gözbebeğinde oluşan görüntü de Süleyman Mabedi’dir.912

Yahudi inancına göre, Kudüs İsrail topraklarının merkezi, Süleyman Mabedi Kudüs’ün merkezi, Kutsallar Kutsalı Süleyman Mabedi’nin merkezi, Ahit Sandığı Kutsallar Kutsalı’nın merkezinde yer alırken dünyanın merkez noktası olarak kabul edilen Temel Taş (Even Şetia) da Ahit Sandığı’nın önünde yer alıyordu.913 Bunun gibi Süleyman Mabedi’nin kutsiyet derecesi de içten dışa doğru azalıyordu. Buna göre, en kutsal yer Kutsallar Kutsalı, ondan sonra da sırayla Kutsal Yer, sunak ile eyvanın arasındaki bölge, kahinler avlusu, İsrailliler avlusu, kadınlar avlusu şeklinde devam ediyordu.914

Süleyman Mabedi, Yahudiler için dini inançlarını en güzel şekilde ifade edebildikleri muhteşem bir mimari eserdir. Tarihte benzerinin olmadığı ifade edilen Süleyman Mabedi’nin etkisi oldukça büyük olmuştur. Değişik zamanlarda çeşitli saldırılara maruz kalmasına karşın şöhreti hiçbir zaman yok olmamıştır. Yahudiler büyük bir azimle onu iki defa yeniden inşa etmişlerdir. Her ne kadar Süleyman Mabedi’ni inşa edenler değişik yerlere sürgüne gönderilmişse de bu insanların yaptıkları ve başarıları sonraki yüzyıllarda yaşayan Yahudiler için bir ilham kaynağı olmuş ve Süleyman Mabedi asırlar boyunca muhteşem bir mimari örnek olarak zikredilmiştir.937

·        1. Süleyman Mabedi’nin Dini Önemi

Süleyman Mabedi, her şeyden önce Tanrı ile Yahudiler arasındaki antlaşmanın sembolü olan “Ahit Sandığı”na koruyucu bir mekan,938 dolayısıyla “Tanrı’nın Evi” olduğundan önem arz ediyordu.939 Tanrı, Tevrat’ın çeşitli yerlerinde Süleyman Mabedi’ni kendisinin seçtiğini940 ve Mabed’in kendisine ait olduğunu ifade etmiştir.941 Süleyman, Mabed’in açılışı esnasında yaptığı kısa konuşmasında, “Senin için görkemli bir tapınak, sonsuza dek yaşayacağın bir konut yaptım ”942 cümlesiyle Mabed’in Tanrı’nı Evi olduğunu belirtmiştir.

Süleyman Mabedi’nin Tanrı’nın Evi olması kadar doğal bir şey olamazdı. Zira, Tanrı, kendi eyleminin sonucu olarak ortaya çıkan Süleyman Mabedi’ni, kelamından dolayı ortaya çıkan göklerden ve hatta bir eliyle yarattığı dünyadan da daha değerli görüyordu. Çünkü, Tanrı’nın Süleyman Mabedi’ni iki eliyle yarattığını inanılıyordu.943 Bir efsane niteliğinde olan bu inançların ötesinde, Süleyman Mabedi’ni Yahudilerle sonsuza dek yaşayacağı yer olarak gören Tanrı944 bu Mabed’in kim tarafından yapılacağını, ebatlarını, ve daha bir çok özelliğini bildirilmiştir. Tanrı, Süleyman Mabedi’ne verdiği önemden dolayı da, Mabed’in bir çok savaşa katılmış olan Davud yerine oğlu Süleyman tarafından yapılmasını 945 istemiştir.9

Süleyman Mabedi, peygamber ile Tanrı arasında bir bakıma iletişim merkeziydi. Çünkü, Tanrı, bazı peygamberlere ilahi varlığını burada göstermiş946 ve peygamberlik görevini burada vermiştir.947

Bunların yanında bazı tarihi olaylar da Tanrı’nın Süleyman Mabedi’ne verdiği önemin bir göstergesidir. Örneğin Süleyman Mabedi’ni Babilliler tarafından yıkılması Tanrı’yı oldukça üzmüştür. Bundan dolayı Tanrı, Süleyman Mabedi’ne yaptıklarına karşılık Babil’den intikam alacağını söylemiştir.915

Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin Tanrı’nın Evi olmasından dolayı Mabed’in sonsuz ve Yahudi milleti gibi yıkılamaz olduğuna inanmışlardır. Bir Yahudi düşünür, yeryüzü ve gökyüzü var olduğu sürece Süleyman Mabedi’nin yıkılamayacağını ifade etmiştir. Bu inanç, Süleyman Mabedi’nin yıkılması esnasında dahi kendisini göstermiş ve onu savunan Yahudiler, bu inançla son ana kadar düşmana karşı mücadele etmiştir. 916

Süleyman Mabedi, Tanrı’nın Evi olmasına ilaveten, ister kutsal topraklarda isterse diasporada olsun bütün Yahudilerin dini hayatlarının merkezi konumundaydı.917 Tanrı’nın İsrail’de sonsuza dek sürecek varlığının sembolüydü.918 Bu Mabed, toplumsal ibadetler için olduğu kadar bireysel ibadetler için de hizmet etmekteydi. Yahudileri günahlarından arındıran ve onları dinsel temizliğe ulaştıran kurban ibadeti ancak burada yapılabiliyordu.919 Passover, Sukkot ve Şavuot gibi hac ibadetlerinin uygun bir şekilde yerine getirilebilmesi için de Süleyman Mabedi’ne gelinmesi önem arz ediyordu.920 Bir Yahudi, Süleyman Mabedi’ne ne kadar uzakta olursa olsun niyazlarını ve isteklerini, duaların kabul edildiği bu yere yöneltiyordu.921 Çünkü Yahudilerde dünyanın en uzak köşesinde de olsalar dualarının buraya ulaşacağına dair bir inanç vardı.922 Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra Yahudi alimlerden birisi dua kapılarının kapandığını ve demir bir duvarın Yahudiler ile Tanrı’nın arasını ayırdığını söylemiştir.956

Süleyman Mabedi, Yahudiler ile Tanrı arasındaki ilişkinin merkezinde yer alıyordu. Yahudiler Tanrı’ya olan bağlılıklarını Mabed’e giderek gösteriyorlar, Tanrı ise buna karşılık onları affediyor ve ödüllendiriyordu.957 Ayrıca, Süleyman Mabedi bir iletişim aracı olarak görülüyordu. Bu Mabed’in Ahit Sandığı’yla birlikte Tanrı’nın varlığı ile Yahudiler arasındaki iletişimi sağladığına inanılıyordu. Bundan dolayı Süleyman Mabedi’nin yıkık kaldığı süre boyunca Yahudiler, Tanrı’yla iletişimi kuramadıklarından dolayı sıkıntı yaşamışlardır.923 Öyle ki, başlangıçta, sürgündeki Yahudiler, Süleyman Mabedi’nden yoksun bir şekilde ibadet etmenin zor olduğuna inanmışlar ve bunun neticesinde bazı Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin yokluğundan dolayı diğer halkların dini inançlarını benimsemişlerdir.924

Yahudilerin gözünde Süleyman Mabedi, kurtuluşa ereceklerine inandıkları bir yerdi.925 En sıkıntılı zamanlarında emzikteki bebekten en yaşlısına kadar bütün Yahudiler burada bir araya gelirlerdi.926

·        2. Süleyman Mabedi’nin Milli Önemi

Süleyman Mabedi, özellikle dini fonksiyonuna ilave olarak Yahudi milletini ve kültürünü birleştiren bir faktör olarak oldukça önemliydi.927

Süleyman’ın yaptırdığı en büyük eser olan bu Mabed İsrail’in bağımsızlığının ve tehvid inancına dayanan kültürün simgesiydi.928 Yahudiler, Süleyman Mabedi’ni dini olduğu kadar milli bir merkez olarak da değerlendiriyorlardı.929 Orada yapılan ibadette en derin ve en önemli duyguların toplumsal memnuniyetini ya da en azından milli birliklerinin bir yansımasını buluyorlardı.930

Süleyman Mabedi sayesinde ülkenin değişik yerlerine dağılmış olan dinsel merkezlerin önemi azaltılmış ve bu merkezlerin Kudüs’te toplanması için çalışılmıştı. Bunun yanında, Yahudi aşiretlerin Kudüs ve hükümdar hanedanlarıyla ilişkilerinin güçlendirilmesi ve ayırımcı eğilimlerin azaltılması amaçlanmıştı.931 Süleyman Mabedi’nin ifade ettiği bu önemden dolayı bu Mabed’in yıkılması her defasında İsrail’in bağımsızlığının sonunu ifade etmiş ve Yahudilerin Süleyman Mabedi’nin yıkıldığı günlerde matem tutmalarına neden olmuştur.932

3. Süleyman Mabedi’nin Sosyal Önemi

Süleyman Mabedi, hem Tevrat’ta hem de İncil’de görüleceği üzere dini bir merkez olmasının yanında sosyal yönü olan bir yerdi. İnsanların bir araya geldikleri, toplandıkları yerlerden birisiydi. Süleyman Mabedi özellikle Yahudi liderlerinin ve peygamberlerin halkla bir araya geldikleri bir merkez olarak dikkat çekmektedir.933

Süleyman Mabedi, düşüncelerin açıklanmasını sağlayan toplumsal bir forum niteliği taşıyordu. İnsanların ve bilgelerin birbirlerini dinledikleri özgür bir akademi çeşidiydi. Bazı Yahudi alimlerin Süleyman Mabedi’nde her gün ders verdikleri, kendilerini can kulağıyla dinlemeye gelen geniş halk kitlelerine hitap ettikleri belirtilmiştir. Burada düzenli olarak ders veren bir başka kişiyse sonradan büyük bir din olan Hıristiyanlığın kurucusu İsa’dır.934 İlk Yahudi Hıristiyan havari topluluğu da bu kutsal bölgeye gelir ve bunlardan bazıları orada toplanmış olan insanlara vaaz ederlerdi.935

Hem kutsal topraklarda hem de diasporada yaşayan bütün Yahudilerin her sene Süleyman Mabedi’ne yarım şekel para göndermeleri Süleyman Mabedi’nin toplumsal önemine işaret eden bir başka noktadır. Yahudiler tarafından gönderilen bu paralar sadece Süleyman Mabedi ve orada kesilen kurbanlar için değil aynı zamanda Kudüs’ün duvarlarının ve kulelerinin bakımı, su kemerlerinin tamiri ve şehrin diğer ihtiyaçları için harcanıyordu. Böylece Süleyman Mabedi, sivillerin ve Kudüs’ün savunma ihtiyaçlarının finanse edilmesinde dolaylı olarak hizmet ediyordu.936

·        4. Süleyman Mabedi’nin Hukuksal Önemi

Süleyman Mabedi, en azından ikinci mabed boyunca Yahudilerin hukuksal yapısının önemli bir parçasını oluşturuyordu. Yahudi devletinin Süleyman Mabedi’nin çevresine yerleştiği düşünülüyordu. Süleyman Mabedi’ne, devletin meşruiyetini kazandığı kaynak olarak bakılıyordu.937 Özellikle, Süleyman Mabedi’nin, Yontulmuş Taş Odası’nda (The Chamber of Hewn Stone) yerleşik bulunan ve en yüksek Yahudi mahkemesi olarak bilinen Sanhedrin’e hukuksal anlamda büyük önem kazandırdığı düşünülebilir. Sanhedrinin Süleyman Mabedi’nden kaldırılması onun otoritesinin ve meşruiyetinin azalması anlamına gelmektedir.938 939 Bundan dolayı Süleyman Mabedi’nin yıkılmasıyla Sanhedrinin onunla beraber ortadan kalkması da aralarındaki organik bağdan dolayı kaçınılmaz 974olmuştur.

Bugün hangi yaşta olursa olsun, dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Yahudilere Yahudi dini hayatından kendisi için en kutsal kurumun ne olduğu sorulsa Süleyman Mabedi’nin kendisi için dünyadaki en kutsal kurum olduğunu ve bunun ötesinde Süleyman Mabedi için hayatını bile verebileceğini söyleyeceği ifade edilmektedir. Bir Yahudi dünyanın her neresinde yaşıyorsa yaşasın hayatında en azından bir kere Süleyman Mabedi’nin ziyaret etmek onun en büyük isteğiydi. Binlerce Yahudi, üç büyük bayram olan Pesah, Şavuot ve Sukot günlerinde Kudüs’e akın eder ve özellikle Süleyman Mabedi’nin bulunduğu yere giderek oranın havasını teneffüs etmek isterdi.940 Ancak şurası unutulmamalıdır ki, Süleyman Mabedi’nde yapılan ibadetler ve diğer uygulamalar ne olursa olsun Süleyman Mabedi bir bütün olarak tek bir düşünceye hizmet ediyordu; insanın, her şeye gücü yeten Tanrı’ya bağlı olması ve ona boyun eğmesi.941

Yahudiler için Süleyman Mabedi’nde, bir Tanrı ile bir Mabed aynı övgüde birleşmiştir.942 Süleyman Mabedi, Yahudilerin yüreğinde, gönlünde ve zihninde Tanrı’ya ayırdığı yerin antlaşmış ve somutlaşmış halidir.943 Bu nedenle her yıl çok sayıda Yahudi, Süleyman Mabedi’ni ziyaret edip zorunlu dualarını etmekte ve Ağlama Duvarı önünde geleneklerini sürdürmektedirler.944

Yahudiler, M. S. 70 yılında yıkılan ve yaklaşık iki bin senedir mahrum kaldığı Süleyman Mabedi’nin özlemini hala yüreklerinde hissetmektedir. Bu nedenle, Süleyman Mabedi’nin yeniden inşasını imkan verecek şartların oluşmasına yürekten inanmaktadır.945

·        D. İSLAM LİTERATÜRÜNDE SÜLEYMAN MABEDİ - MESCİD-İ AKSA

Süleyman Mabedi’nin, bazı İslamî eserlerin bulunduğu Harem-i Şerif bölgesinde yer alması, ister istemez Müslümanlar ile Yahudileri karşı karşıya getirmektedir. Dolayısıyla, bu bölgenin Müslümanlar için neden önemli olduğunun belirtilmesi konunun daha iyi anlaşılması için faydalı olacaktır.

Harem-i Şerifin Müslümanlar için önem arz etmesi, Kur’an ve hadislerdeki İsra hadisesinde zikredilen mescidin ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından seneler sonra inşa edilip günümüze kadar varlığını sürdüren Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa gibi mimari eserlerin burada bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bu yerin, Müslümanlar için önemi anlatılırken önce Kur’an ve hadislerdeki bilgiler ele alınacak ve daha sonra Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa eserleri hakkında bilgiler verilecektir.

Kur’an’da ve hadislerde zikredilen İsra ve Miraç olayının bizim konumuzla ilgili olan kısmı, bu kaynaklarda ismi geçen Mescid-i Aksa dır. İsra ve Miraç olaylarının nasıl cereyan ettiği ve bu olaylarda neler yaşandığı konumuzun dışında kalmaktadır.

Kur’an’da geçen “(Her türlü noksanlıktan) münezzeh bulunan (Allah), kulunu (Muhammed s.a.v. ’i) geceleyin (Mekke ’deki) Mescid-i Haram ’dan alıp, kendisine bir takım ayetler gösterelim diye; etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götürdü... ”946 947 948 ayetindeki Mescid-i Aksa’nın, gökyüzünde inşa edildiği varsayılan Beyt’ul Ma’mur adlı mescid olduğunu düşünenler olmasına949 karşın bunun zayıf bir ihtimal olduğu kanaatindeyiz. Zira, hadislerde ve İslam literatürünün en eski kaynaklarında Mescid-i Aksa’nın Kudüs’te bulunduğu950 ve bundan kastedilenin Beytü’l Makdis951 olduğu ifade edilmektedir.952

Bu mescide Mescid-i Aksa (en uzak mescid) denilmesi değişik düşüncelerle açıklanmaktadır. Kâbe ile arasındaki mesafenin uzaklığı sebebiyle bu adı aldığını iddia edenler olduğu gibi, daha ötesinde başka bir mescid olmadığı için bu şekilde isimlendirildiğini düşünenler de bulunmaktadır. Ayrıca, onun her türlü pislikten uzak olması nedeniyle de Mescid-i Aksa ifadesinin kullanıldığı belirtilmektedir. Nitekim, “Makdis” de pisliklerden temizlenmiş anlamına gelmektedir.952 953 Mescid-i Aksa’nın yanında Beytü’l Makdis’e işaret eden yirmiye yakın ismin bulunduğu bildirilmektedir. İlya, Beytu’l Mukaddes, Beytu’l Kuds, Şellem, Şelam, Selim, Evrî, Kûre, Beytâil bu isimlerden bir kaçıdır.954

Hadislerde, Beytü’l Makdis’in, Süleyman tarafından inşa edilen mabed olduğu bildirilmektedir.955 Buna göre, ilgili hadisler Mescid-i Aksa’nın, Davud’un oğlu Süleyman tarafından yapıldığını belirtmekte ve bu mescidin ifade ettiği önemi göstermektedir. Kaynaklarda geçen hadis şu şekildedir: "Hz. Davud’un oğlu Süleyman, Beytu ’l-Makdis ’in (Süleyman Mabedi) inşaatını tamamlayınca Allah ’tan üç şey talep etti: ‘Allah’ın hükmüne muvafık düşecek hüküm vermek, kendinden sonra kimseye nasip olmayacak bir saltanat, bu mescide sırf namaz kılmak niyetiyle gelenlerin günahlarından temizlenerek annelerinden doğdukları gündeki gibi olmaları.....(Ve Resûlullah ilave etti): ilk ikisi verilmiştir, üçüncünün de verildiğiniümit ediyorum.956

Hadislerde, Mescid-i Aksa’nın (Beytü’l Makdis, Süleyman Mabedi) önemine vurguda bulunulmaktadır. Nitekim, “(Ziyaret için) sadece üç mescide seyahat edilebilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Resûlullah, Mescid-i Aksâ. ” Hadisi bu mescidin, Müslümanların kıblesi olan Kâbe’ye yakın derecede önemli olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca, Hz. Peygamber’in, Mescid-i Aksa’yı kastederek söylediği “Orası mahşer (yani kıyamet günü insanların toplanacağı) ve menşer (herkesin defterlerinin neşredileceği) yeridir. Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Çünkü orada kılınacak tek namaz kendi dışınızdaki yerlerde kılacağınız bin namaz gibidir. ”"' hadisi ise Mescid-i Aksa’nın önemini başka bir açıdan gözler önüne sermektedir.

İslamın ilk kıblesi olması itibariyle Mescid-i Aksa, büyük önem arz etmektedir. Kâbe’den önceki kıblenin Mescid-i Aksa olduğu ve daha sonra Kâbe’nin kıble olarak belirlendiği Bakara süresinde ifade edilmektedir.957 958 Ancak, bu süredeki ilgili ayetlerde açık bir şekilde Mescid-i Aksa’nın kıble olduğunu bildirmemektedir. Mescid-i Aksa’nın kıble olarak kabul edildiğini başka kaynaklardan öğreniyoruz.959

Buraya kadar verilen bilgiler, Mescid-i Aksa’nın Müslümanlar için taşıdığı önemi bariz bir şekilde ortaya koymaktadır. Günümüze kadar gelen rivayetlerin bazılarında Mescid-i Aksa veya Beytu’l Makdis ifadeleriyle fiziki anlamda bir yapıya işaret edildiği görülmektedir. Ayrıca, hadislerde bildirildiğine göre, Hz. Peygamber İsra ve Miraç olaylarını anlattığında müşriklerden bazıları onun yalan söylediğine inandıklarından İslam Peygamberi’nden Mescid-i Aksa’yı anlatmasını istemişlerdir. Bu durum karşısında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gözünün önünde Allah tarafından Mescid-i Aksa canlandırılmış ve Hz. Peygamber (s.a.v.) buna bakarak Mescid-i Aksa’yı (Beytü’l Makdis, Süleyman Mabedi) tarif etmiştir.960 Bu rivayette de fiziki bir eserin varlığından bahsedilmektedir. Ancak, o dönemde fiziki bir mescidin varlığını gösteren herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Her ne kadar bu yerde Bizans İmparatoru Jüstinien’in yaptırdığı bir kilise olduğu belirtilse de, rivayetlerde kastedilen yapının Süleyman Mabedi961 olması bu kilisenin varlığını konumuz açısından önemsiz kılmaktadır. Üstelik, Mescid-i Aksa’nın, Beytü’l Makdis, bunun da Süleyman Mabedi olduğunu düşünürsek burada mimari bir yapının olmaması gerekir. Zira, daha öncede belirttiğimiz gibi, Süleyman Mabedi M.S. 70 yılında Romalılar tarafından tamamen yıkılmıştır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, rivayetlerde zikredilen Mescid-i Aksa’yı veya Beytü’l Makdis’i karşılayacak mimari bir eser yoksa da, bahsi geçen bu mekanın kutsal olduğu, Kur’an’da geçen “(etrafını mübarek kıldığımız) Mescid-i Aksa” ifadesiyle de Harem-i Şerifin kastedildiği kanaatini taşımaktayız.962 Bundan dolayı, Harem-i Şerifin bulunduğu alan, Müslümanlar için önemini kıyamete kadar koruyacaktır. Mescid-i Aksa’nın fiziki varlığına işaret eden hadislerin ise, hadis uzmanları tarafından, hadis usulü ve tarihi veriler çerçevesinde incelemeye tabi tutulmasının faydalı olacağını düşünmekteyiz.

Fiziki varlığı tartışmalı olan Mescid-i Aksa’nın yerinin Müslümanlar için önemli olmasından dolayı Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından sonra buraya Kubbtü’s Sahra ve Mescid-i Aksa gibi İslami eserler inşa edilmiştir.963 Bu iki eser, varlıklarını günümüze kadar taşıdıklarından ve özellikle Kubbetü’s Sahra’nın Süleyman Mabedi’nin üzerinde yer almasından dolayı bu eserler hakkında bilgi verilmesi konumuz açısından önem arz etmektedir.

a. Kubbetü’s Sahra

Kubbetü’s Sahra, zamanın halifesi Abdülmelik tarafından 691-692 yıllarında Harem-i Şerif bölgesinin ortasına, Süleyman Mabedi’nin eski yerine yaptırılmıştır. Çeşitli kaynaklarda yanlış olarak “Ömer Camii” şeklinde nitelendirilen bu yapı, Yahudi ve İslam literatüründe kendisiyle ilgli bir çok düşüncesin hasıl olduğu ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) miraca çıkarken üzerine bastığına inanılan kutsal kayanın üzerine inşa edilmiştir.964

Kubbetü’s Sahra’nın inşa ediliş sebebiyle ilgili olarak farklı düşünceler bulunmaktadır. Bu mimari eserin ortaya çıkmasında siyasi bir amacın etkili olduğu nakledilmektedir. Buna göre, halifelik iddiasında bulunan Abdullah b. El-Zübeyr, Mekke ve Medine’de yaşayan insanların takdirini kazanmıştır. Bu durum karşısında, hac ibadeti için buraya gelen Filistinli halkın sonradan kendisine isyan edeceğinden korkan Halife Abdülmelik, hacıların Mekke’ye gitmelerine engel olmak için kendisine kuvvetli bir destek temin etmiş ve Kudüs’ü güzelleştirmeye başlamıştır. Kutsal kayanın da Kâbe olması gerektiğini vurgulayan halife, muhtelif çalışmalardan sonra Kubbetü’s Sahra’yı yaptırmıştır. Halifenin, bu yapıyı inşa ettirmesindeki amacın daha farklı olduğunu söyleyenler de bulunmuştur. Bu düşünceye göre, Halife Abdülmelik, Kudüs’te bulunan Kıyame Kilisesi’nin ihtişamının Müslümanları etkilemesinden endişe duymuş ve bu kiliseyi gölgede bırakacak bir yapı yaptımaya karar vermiştir. Bunun neticesinde ise Kubbetü’s Sahra ortaya çıkmıştır.965

Kubbetü’s Sahra, zamanla değişikliğe uğramıştır. 831 yılında Abbasi Halifesi Me’mun, burayı tamir ettirmiş, 846 yılında ise vuku bulan depremden dolayı bu yapı zarar görmüştür. 1016 yılındaki depremde, özellikle kubbesi büyük zarar uğrayan Kubbetü’s Sahra, altı sene sonra eski haline getirilmiştir. 1099 tarihinde, haçlıların Kudüs’e girmesiyle, Kubbetü’s Sahra Tapınak Şövalyelerine kilise olarak tahsis edilmiştir. Kubbetü’s Sahra’nın içi ve dışı Hıristiyan azizlerin resimleri ve Hıristiyan tasvirleri ile süslenmiştir. Ancak, Selahaddin-i Eyyübi’nin Kudüs’ü ele geçirmesiyle bunlar tamamen kaldırılmış ve Kubbetü’s Sahra eski görkemine kavuşturulmuştur. 1447’de çıkan yangında tahribata uğrayan bu yapı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından tamamen tamir ettirilmiştir. Günümüzde ise Kubbetü’s Sahra, yetkili kişiler veya kurumlar tarafından değerine layık bir şekilde muhafaza edilmektedir.966

b. Mescid-i Aksa

Tekrar belirtelim ki, burada anlatacağımız Mescid-i Aksa, Kur’an’da ve hadislerde zikredilen mescid olmayıp, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ahirete intikalinden sonra, Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethetmesinin ardından inşa edilen mesciddir.

Mescid-i Aksa’nın yapım tarihiyle ilgili iki görüş vardır. Birincisine göre, Halife Abdülmelik, Kubbetü’s Sahra’yı bitirdikten sonra Mescid-i Aksa’yı yaptırmıştır. Halife Abdülmelik’in inşaatına başladığı bu yapının oğlu I. Velid zamanında bitirildiği ise diğer bir görüş olarak kaynaklarda geçmektedir. Tarih boyunca bir çok depremde zarar gören Mescid-i Aksa’nın ilk halinin bugünkü şeklinden oldukça farklı olduğu nakledilmektedir. Nitekim, 747 yılında meydana gelen depremde çeşitli şekillerde hasara uğrayan Mescid-i Aksa’ya, 758-759 yıllarında tadilat yapılmıştır. 774 ve 1033 yıllarındaki depremlerde de muhtelif zararlar gören Mescid-i Aksa, sonradan yapılan tadilatlar nedeniyle az çok değişikliğe uğramıştır.

Haçlı seferleri neticesinde, Mescid-i Aksa’nın haçlıların eline geçmesi, mescidin tarihindeki en önemli olaylardan birisidir. Mescid-i Aksa’nın bir kısmını kilise yapan haçlılar, bir kısmını da Tapınak Şövalyelerine barınmaları için tahsis etmişlerdir. Ancak, bu durum, Selahaddin-i Eyyübi’ni Kudüs’ü tekrar ele geçirmesiyle son bulmuştur. Selahaddin-i Eyyübi, Mescid-i Aksa’da bazı değişiklikler yaparak, bu mescidi eski haline getirmiş, Halep’te özel olarak yapılan minberi de getirterek Mescid-i Aksa’ya yerleştirmiştir. Sonraki yıllarda da tadilat gören Mescid-i Aksa’nın kubbe ve binası 1925 yılında elden geçirilmiş, 1938-1943 yıllarında ise doğu ve orta revaklar yeniden yapılmıştır.

1967 yılında, İsrail’in Kudüs’ü tamamen ele geçirmesinden kısa bir süre sonra 21 Ağustos 1969 yılında Mescid-i Aksa yakılmıştır. Tarihi minberin tamamen yandığı bu olay, Yahudilerin, Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edilmesi yönündeki isteklerinin tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır. Bu olayın akabinde, arkeolojik kazılar yapılacağı belirtilerek, Mescid-i Aksa’nın altında ve çevresinde kazılar yapılmıştır.967

SONUÇ

Dinlerdeki bazı ibadetlerin yerine getirilebilmesi için mekanlara ihtiyaç duyulduğundan mabedler ortaya çıkmıştır. Mabedler, dinler müntesipleri tarafından kutsal yerler olarak görülmüş, buralarda uygulanan ibadetler ayrı bir önem ifade etmiştir. Ancak, mabedler bütün dinlerde aynı derecede kutsal olarak değerlendirilmemiştir. Örneğin, İslamda yeryüzünün tamamı ibadetlerin eda edilebileceği yer olarak benimsenmişken, camiler buna bakarak daha da önemli görülmüş, Kâbe ise yeri asla değiştirilemeyen ve hac merkezi olmasından dolayı ayrı bir mana ifade eden yer olmuştur. Yahudilikte ise Mabed’in yeri tektir ve değiştirilemez. Her ne kadar Yahudilikte mabed denildiğinde sinagoglar anlaşılsa da, bu mekanlar Kudüs’teki Mabed’in yıkılmasının ardından çıkmıştır. Dolayısıyla kutsiyet açısından asla Mabed ile kıyaslanamazlar.

Kudüs’teki Mabed veya meşhur adıyla Süleyman Mabedi, Davud’un, portatif bir çadır mabedde bulunan Ahit Sandığı’na kalıcı bir mekan yapmak istemesi neticesinde gündeme gelmiştir. Davud’un bu düşüncesi Tanrı tarafından takdirle karşılanmasına karşın bunun yapımı Süleyman tarafından gerçekleşmiştir. Süleyman Mabedi, nasıl olması gerektiği ile ilgili herşeyin Tanrı tarafından bildirilmiş olmasından dolayı Yahudiler için apayrı bir önem arz etmektedir.

Özel bir din görevlisine sahip olan Mabed’in tarih içinde değişik saldırılara maruz kalması Yahudileri derinden sarsmıştır. Tevrat’ın anlattıklarına göre, Yahudilerin günahlarının cezası olarak Süleyman Mabedi, M.Ö. 586 yılında Babilliler tarafından yıkılmıştır. Bu yıkım, Yahudiler üzerinde büyük bir etki bırakmış ve Yahudiler Babil’e sürgüne gönderilmiştir. M.S. 538 yılında sürgünden dönmelerine izin verilen Yahudiler, Mabed’i yeniden inşa etmişlerdir. Mabed’in yıkılması ve Yahudilerin Kudüs’e dönmeleri Yahudiliğin mahiyetini değiştirmiş, Yahudililk milli bir din olma yolunda hızlı bir şekilde ilerleme kaydetmiştir.

M. S. 70 yılında Romalılar tarafından yıkılan Süleyman Mabedi, günümüze kadar yıkık durumda kalmıştır. Bu zaman zarfında, Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin ayakta kalan Ağlama Duvarı’nın önüne gelerek Mabed’in yeniden inşa edilmesi için dua etmiştir. İsrail devletinin kurulmasıyla Mabed’in yeniden inşa edilmesi için çalışanlar olmuştur. Ancak, bu çalışmalar İsrail’in resmi mezhebi olan Ortodoks Yahudilerce tasvip edilmemiştir. Zira, bu mezhebe göre, Mabed’in yeninden inşa edilmesi, ancak Mesih’in gelmesiyle mümkün olacaktır. Bu nedenle Kudüs’e sahip olunması ve İsrail devletinin kurulması o kadar da önemli olmamaktadır. Buna rağmen, bazı radikal Yahudi kuruluşlar Mabed’in alanı üzerinde bulunan Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa gibi İslami eserleri yıkmak ve burada Mabed’i yeniden inşa etmek istemekte ve bu hedeflerini gerçekleştirmek için çalışmaktadır.

Mabed’in Yahudiler için bir ibadet merkezi olması, onun değerini artırmaktadır. Günahlarının affedilmesi, Tanrı’ya karşı şükran duygularının ifade edebildikleri kurban ibadetinin sadece bu yerde icra edilebilir olmasının yanında üç hac bayramının Mabed’de uygulanması Yahudiler için ayrı bir anlam ifade etmektedir. Her ne kadar Mabed’in yıkılmasından sonra sinagoglar ortaya çıkmış ise de bu mekanlar hiçbir zaman Mabed’in yerini alamadığından sadece Mabed’de uygulanan ibadetlerin tekrar icra edilebilmesi için Süleyman Mabedi’nin yeninden inşa edilmesi zorunludur.

Tanrı’nın evi olarak nitelendirilen Süleyman Mabedi’nin yerinin sabit olması ve mekanın Kudüs’te, günümüzde İslami eserlerin bulunduğu Haremü-i Şerifte yer almasından dolayı Yahudilerin bu yerden uzaklaştırılması, daha doğrusu Yahudilerin gönül bağlarının Kudüs gibi kutsal bir mekandan kesilmesi imkansız görünmektedir.

Süleyman Mabedi, çeşitli nedenlerden dolayı Müslümanları da ilgilendirmektedir. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde geçen Mescid-i Aksa ifadesiyle Süleyman Mabedi kastedilmektedir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bu mekanın önemine işaret eden cümleler sarf etmesi, Müslümanların, bir zamanlar Süleyman Mabedi’nin ayakta bulunduğu yere ilgi göstermesine neden olmuştur. Bunun yanında, İslam Peygamberi’nin vefatının ardından, Süleyman Mabedi’nin alanı üzerine Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa gibi mimari eserlerin inşa edilmiş olması, Müslümanların bu yer üzerindeki ilgi ve hak iddialarını hala canlı tutmaktadır. Bu durum ise, kaçınılmaz olarak, Kudüs’ü ellerinde tutan ve Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa gibi İslami mimari eserleri yıkıp Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek isteyen Yahudiler ile Müslümanları karşı karşıya getirmektedir.

Kısaca ifade etmek gerekirse, yerinin neresi olması gerektiğinden şeklinin ve burada vazife görecek din hizmetlilerine kadar en ince ayrıntısına kadar Tanrı’nın belirlediği Süleyman Mabedi, Yahudiliğin merkezi konumunda olup, Yahudiler için hayati önem arz etmektedir. Bunun yanında, Süleyman Mabedi ve özellikle onun üzerinde inşa edildiği alan, Müslümanlar içinde önemli olmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA

AGUS, Jacob A., “Judaism”, Historical Atlas of the Religions of the World, Ed. Isma’il Râgî al Fârûqî, Macmillan Publishing Co., New York 1974.

ALALU, Suzan vd., Yahudilikte Kavram ve Değerler, 2. Baskı, 2. Baskıya Haz. Yusuf Altıntaş, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001.

ALON, Gedaliah, The Jews in Their Land in the Talmudic Age, 70-640 C.E., İbranice’den Çev. Gershon Levi, Harvard University Press, England 1996.

ARNOLT, W. Muss, “Cherub, Critical View”, The Jewish Encyclopedia, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1901, I.

BAHAT, Dan, “The Herodian Temple”, The Cambridge History of Judaism, Ed. William Horbury, W.D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge University Press, Cambridge 2001, III.

BARLETT, John R., Jews in the Hellenistic World, Cambridge Universtiy Press, Cambirdge, London vd. 1985.

BARTON, George A., “Temple of Herod”, The Jewish Encyclopedia, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905, XII.

BESALEL, Yusuf, “Yetsiat Mitsrayim”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.

---------------,”Yahudilik Dinine Geçmek”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.

---------------,”Taanit”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.

---------------,”Şavuot”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.

---------------,”Pesah”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.

---------------,”Koen Gadol”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001,

·        II.

---------------,”Levi”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.

---------------,”Korban”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.

---------------,”Korbanot ve Sunular”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.

---------------,”Koanim”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.

---------------,”İşaya”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, I.

---------------,”Menora”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, II.

---------------,”Hanuka”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, I.

---------------,”Bet Amikdaş”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2001, I.

---------------,”Sukot”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.

---------------,”Sinagog”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2002, III.

---------------, Yahud Tarihi, Genişletilmiş 2. Baskı, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İst. 2003.

BIRNABAUM, Philip, “Temple”, Encyclopedia of Jewish Concepts, Hebrew Publishing Company, New York 1991.

BİLMEN, Ömer Nasuhi, Kur ’an-ı Kerim ’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Bilmen Basım ve Yayınevi, İstanbul t.y.

BLANK, Sheldon H., “Cherub”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., New York 1948, III.

BROSHI, Magen, “The Archaeology of Palestine”, The Cambridge History of Judaism, Ed. William Horbury, W.D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge University Press, Cambridge 2001, III.

BUNYAN, John, “Solomon’s Temple Spiritualized”, The Miscellaneous Works of John Bunyan, Ed. Graham Midgley, Clarendon Press, Oxford 1989, VII.

BRUBAKER, Leslie, “Dome of the Rock”, Dictionary of the Middle Ages, Ed. Joseph R. Strayer, Charles Scripner’s Sons, New York 1989, IV.

CANAN, İbrahim, Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Akçağ, Ankara 1989.

COHEN, Shaye J. D., “Roman Domination, The Jewish Revolt and the Destruction of the Second Temple”, Ancient Israel, Ed. Hershel Shanks, Biblical Archaeology Society, Washington D. C. 1999.

---------------,“The Temple and the Synagogue”, The Cambridge History of Judasim, Ed. William Horbury, W. D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge Univeresity Press, Cambridge 2001, III.

COLEMAN, Simon, John Elsner, Pilgrimage, British Museum Press, London 1995.

ÇELEBİ, Ahmet Rüştü, Ahmet Hurşitoğlu, Vehbi Vakkasoğlu, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Ed. Kenan Seyithanoğlu, Çağ Yayınları, İstanbul 1992.

DEMİRCİ, Kürşat, “Hıristiyanlık”, İGYA, Ed. İbrahim Kâfi Dönmez, MÜİFVY, İst. 1997, II.

EINSTEIN, Judah David, “Pilgrimage”, JE, Funk & Wagnalls Company, New York and London 1905, X.

---------------,“Temple, Plan of Second”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905, XII.

ELGÜN, Abdullah Çağrı, Kudüs, ilk Kıble, Kültür Basın Yayın Birliği, İstanbul 1991.

ER-RAZİ, Fahruddin, Tefsîr-i Kebîr, Çev. Suat Yıldırım, Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, C. Sadık Doğru, Akçağ, Ankara 1992.

ET-TABERİ, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Tabeî Tefsîri, Çev. Hasan Karakaya, Kerim Aytekin, Hisay Yayınevi, İstanbul 1996.

GINZBERG, Louis, The Legends of the Jews, The John Hepkins University Press, Baltmora and London 1998, IV.

---------------, “Cherub, The Cherubim of the Temple”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1901, I.

GRAYZEL, Solomon, A History of the Jews, The Jewish Publication Society of America, Philadephia 1952

GREENSTONE, Julis H., “Fasting and Fast-Days”, JE, Funk & Wagnalls Company, New York and London 1905, V.

GRINTZ, Yehoshua M., “Temple”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.

---------------, “Temple, Second Temple, Hellenistic Period”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.

---------------, “Temple, First Temple”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.

---------------, “Temple, The Significance of the Temple for the People”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.

GÜÇ, Ahmet, “Kurban”, DİA, İst. 2003, XXVI.

---------------, Dinlerde Mabed ve İbadet, Esra Fakülte Kitabevi, İst. 1999.

GÜNDÜZ, Şinasi, “Oruç”, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınları, Ankara 1998.

GUIGNEBERT, Charles, The Jewish World in the Time of Jesus, Çev. S H. Hooke, Routledge, London and New York 1996.

HACHLILI, Rachel, Ancient Jewish Art and Archaeology in the Diaspora, Koninklijke Brill NV, Boston, Köln 1998.

HAMİDULLAH, Muhammed, İslam Peygamberi, (Hayat ve Faaliyetleri) 1, Çev. Salih Tuğ, Gözden Geçirilmiş ve İlaveli 4. Baskı, İrfan Yayınevi, İstanbul 1980.

HARMAN, Ömer Faruk, “Hac”, DİA, İst. 1996, XIV.

---------------, “Mescid”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İst. 1997, III/ 199.

---------------, “Mescid-i Aksa”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İstanbul 1997, III.

HERTZBERG, Arthur, Judaism, 2. Baskı, George Braziller, New York 1962.

HINNELLS, John R., “Fasting”, Dictionary of Religions, England 1997.

HIRSCH, Emil G., “Sacrifice”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905, X.

HİZMETLİ, Sabri, İslam Tarihi, Yeni Çizgi Yayınları, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara 1995.

HOLLIS, Christopher; Ronald Brownrigg, Holy Places, Frederick A. Praeger, New York, Wahington 1969.

İBN KESÎR, Hadislerle Kur’an- Kerîm Tefsîri, Çev. Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner, Çağrı Yayınları, İstanbul 1991.

JACOBS, Louis, “Synagogue”, The Jewish Religion A Companion, Oxford University Press, New York 1995.

---------------, “Temple”, The Jewish Raligion A Companion, Oxford University Press, New York 1995.

JOHNSON, Paul, A History of the Jews, Harper & Row Publishers, New York, 1987.

JOSEPH, Max, “Holidays”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., New York 1948, V.

---------------, “Sukkoth”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., New York 1948, X.

KATAR, Mehmet, Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam ’da Tövbe, Töre, Ankara 1997.

KAUFMANN, Yehezkel, The Religion of Israel, İbranice’den Çev. Moshe Greenberg, George Allen & Unwin Ltd., London 1961.

KELLER, Werner, The Bible As History, 2. Baskı, William Morrow and Company, Inc., New York 1981.

KENEDY, A. R. S.; N. H. Snaith, “Temple”, Dictionary of the Bible, 2. Baskı, T. & T. Clark and Charles Scribner’s Sons, Edinburg 1963.

KOHLER, Kaufmann, “Hanukkah”, JE, Funk and Wagnalls, New York and London 1905, VI.

KÖNIG, Eduard, “Tabernacle”, JE, Funk and Wagnalls, New York and London 1905, XI.

KRAUSS, Samuel, “Temple”, UJE, Ed. Isaac Landman, New York 1948, X.

KRISTIANPOLLER, Alexander, “Temple in Talmud and Midrash”, UJE, Ed. Isaac Landman, New York 1948, X.

KUR’AN’I KERİM, Çev. Ahmed Davudoğlu, Çelik Yayınevi, İstanbul 1981.

KUTSAL KİTAP, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, İst. 2001.

KUTUP, Seyyid, Fizılâl-il Kur’an, Çev. İ. Hakkı Şengüler, M. Emin Saraç, Bekir Karlığa, Hikmet Yayınları, İstanbul 1979.

KÜÇÜK, Abdurrahman, “İslam Öncesi Dinlerde İbadet”, DlA, İst. 1999, XIX.

LEVINE, Lee I., Judaism and Hellenism in Antiquity, University of Washington Press, Seattle, London 1998.

LEVENSON, John D., “The Jerusalem Temple in Devotional and Visionary Experience”, Jewish Sprituality, Ed. Arthur Green, SCM Press Ltd., London, New York 1989.

LING, Trevor, A History of Religion East and West, Macmillian, London 1992.

LODS, Adolphe, The Prophets and the Rise of Judaism, Çev. S. H. Hooke, Routledge, London, New York 1996.

MAIMONIDES, The Code of Maimonides, The Book of the Temple Service, İbranice’den Çev. Mendell Lewittes, M.A., Ed. Julian Obermann, Yale University Press, New Haven, London 1985, XII.

MARGOLIS, Max L., “Atonement, Day of’, JE, Funk and Wagnalls, New York and London 1905, II.

MARGOLIS, Max; Alexander Marx, A History of the Jewish People, Meridian Books, Cleveland and New York 1962.

MATTHEWS, Victor H., Manners and Customs in the Bible, 7. Baskı, Hendrickson Publishers, Massachusetts 1991.

MEMİŞ, Ekrem, Kaynayan Kazan: Ortadoğu, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya 2002.

MENGÜ, Renan, Süleyman Mabedi, İst. 2002.

MEVDUDİ, Seyyid Ebul Alâ, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı, Çev. Ahmed Asrar, Pınar Yayınları, İstanbul 1992.

MİLLER, J. Maxwell; John H. Hayes, A History of Ancient Israel and Judah, The Westminster Press, Philadelphia 1986.

NIGOSIAN, S. A., WorldReligions, Edwarld Arnold, London 1975.

OESTERLEY, W. O. E., A History of Israel, At The Clarendon Press, Oxford 1932, II.

ÖĞÜT, Salim, “Hac”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İst. 1997, II/ 98.

ÖZEN, Adem, Yahudilikte İbadet, Ayışığıkitabları, İst. 2001.

PETERS, F. E., Judaism, Chistianity, and İslam, Princeton University Press, Princeton, New Jersey 1990.

PORTEN, Bezalel, “Exile, Babylonian”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, VI.

---------------, “Temple, Second Temple, History”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.

PLAUT, W. Gunter, “Shabuoth”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewsih Enycylopedia Co., Inc., New York 1948, IX.

QUELLETTE, J., “Temple of Solomon”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible, Supplementary Volume, 8. Baskı, Abingdon Press, Nashville 1988.

RADER, Rosemary, “Fasting”, The Encyclopedia of Religion, Ed. Mircea Eliade, New York 1987.

RICHARDSON, Peter, Herod: King of the Jews and Friend of the Romans, University of South Carolina Press, Columbia 1996.

SAMUEL, Safrai; Michael Avi-Yonah, “Temple, Second Temple, Structure”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 978, XV.

SARIKÇIOĞLU, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Genişletilmiş 4. Baskı, Fakülte Kitabevi, Isparta 2002.

SHARPE, Eric J., 50 Key Words Comparative Religion, Lutterworth Press, London 1971.

SILVER, Daniel Jeremy, A History of Judaism, Basic Books, New York 1974, I.

SİNANOĞLU, Mustafa, “İbadet”, DİA, İst. 1999, XIX.

SMART, Ninian, The World’s Religions, Cambridge University Press, London 1989.

SOLOMON, Grayzel, A History of the Jews, The Jewish Publication Society of America, Philadelphia 1952.

SOLOWEITSCHIK, Max, “Tabernacle”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., New York 1948, X.

STINESPRING, W. F., “Temple, Jerusalem”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible, Abingdon Press, New York 1962, IV.

ŞİBLİ, Mevlânâ, Asr-ı Saadet, Çev. Ömer Rıza Doğrul, Sad. Osman Zeki Mollamehmedoğlu, Eser Neşriyat ve Dağıtım, İstanbul 1978.

TÜMER, Günay; Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Ocak Yayınları, Ankara 1997.

TWERSKY, Isadore, A Maimonides Reader, Behrman House, U.S.A. 1972.

WALKER, J., “Kubbet-üs-Sahra”, İslam Ansiklopedisi, Maarif Basımevi, İstanbul 1955, VI.

WERBLOWSKY, R. J. Zwi; Geoffrey Wigoder, “Temple”, The Encyclopedia of the Jewish Religion, Adama Books, New York 1986.

WIENER, Max, “Sacrifice”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., New York 1948, IX.

YADIN, Yigael, “Temple, Structure”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.

YAZIR, Elmalılı M. Hamdi, Hak Dini Kur ’an Dili, Sad. İsmail Karaçam, Emin Işık, Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, Mahmut Özakkaş, Feza Gazetecilik

·        A. Ş., İstanbul 1992.

YETKİN, Suut Kemal, İslam Mimarisi, Değiştirilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1965.

YONAH, Michael Avi, “Temple, Second Temple, from the Roman Conquest until the Destruction”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV.

İNTERNETTEN YARARLANILAN WEP SİTELERİ

http://www.mishanministries.org/Architectural_Models_KST.htm (S.G. 16 Mayıs 2004).

http://www.templemount.org/theories.html (S. G. 13 Mayıs 2004).

http://www.jewishamerica.com/Ja/timeline/temple1.cfm (S. G. 20 Temmuz 2004).

http://www.newadvent.org/cathen/0366c.htm (S. G. 20 Temmuz 2004).

http://www.solomonstemple.com (S. G. 20 Mayıs 2004).

http://www.sevivon.com/tarih/tarih.asp (S. G. 20 Mayıs 2004).

http://www.Idolphin.org/secondtmpl.html (S. G. 13 Mayıs 2004).

http://www.Idolphin.org/solomon.html (S. G. 13 Mayıs 2004).

http://www.templemountfaithful.org/obj.htm (S.G. 27 Aralık 2004).

1

Ahmet Güç, Dinlerde Mabed ve İbadet, Esra Fakülte Kitabevi, İstanbul 1999, 17.

2

Günay Tümer, Abdurahman Küçük, Dinler Tarihi, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı,

Ocak Yayınları, Ankara 1997, 474.

3

Güç, Dinlerde..., 26.

4

Tümer-Küçük, 497.

5

Bkz. Güç, Dinlerde..., 63-66.

6

Güç, Dinlerde..., 66.

7

Güç, Dinlerde..., 66-69.

8

Tümer-Küçük, 502.

9

Güç, Dinlerde..., 73.

10

Tümer-Küçük, 111.

11

Güç, Dinlerde..., 73-74.

12

Tümer-Küçük, 502.

13

Bkz. Güç, Dinlerde..., 83-86.

14

Bkz. Güç, Dinlerde..., 86-90.

15

Tümer-Küçük, 502.

16

Tümer-Küçük, 291.

17

Kürşat Demirci, “Hıristiyanlık”, İGYA, Ed. İbrahim Kâfi Dönmez, MÜİFVY, İstanbul 1997, II/ 251.

18

Bkz. Güç, Dinlerde..., 176-180.

19

Bkz. Demirci, “Hıristiyanlık”, II/ 251.

20

Bkz. Güç, Dinlerde..., 181-208.

21

Ömer Faruk Harman, “Mescid”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜÎFVY, İstanbul 1997, III/ 199.

22

Tümer-Küçük, 499; ayrıca bkz. Hac 22/ 40.

23

Harman, “Mescid”, III/ 199.

24

Bkz. Salim Öğüt, “Hac”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İstanbul 1997, II/ 98.

25

Bkz. Güç, Dinlerde..., 240-245.

26

Bkz. Güç, Dinlerde..., 253-267.

27

Tekvin 12: 6-7.

28

Tekvin 12: 8; Hakimler 20: 26.

29

Tekvin 13: 18.

30

Tekvin 21: 33; 26: 23-25.

31

Bkz. Güç, Dinlerde..., 97-105.

32

Bkz. Adem Özen, Yahudilikte İbadet, Ayışığıkitabları, İstanbul 2001, 47-50.

33

Özen, 51.

34

Bkz. Resim 1.

35

Eduard König, “Tabernacle”, JE, Funk & Wagnalls, New York and London, 1905, XI/ 653.

36

Max Soloweitshik, “Tabernacle”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., New York 1962, X/ 152.

37

Çıkış 25: 8.

38

Çıkış 25: 8.

39

Soloweitshik, 153.

40

Bkz. Çıkış 25: 1-7.

41

Çıkış 36: 5-7.

42

Soloweitshik, 153.

43

Bkz. Çıkış 26. bab; Çıkış 36: 8-38.

44

1 kubit yaklaşık 45 cm’dir.

45

Soloweitshik, 152.

46

Bkz. Çıkış 25: 23-30; 37: 10-16.

47

Bkz. Çıkış 25: 31-37; 37: 17-24.

48

Bkz. Çıkış 30: 1-5; 37: 25-28.

49

Bkz. Çıkış 25: 10-21; 37: 1-9.

50

Soloweitshik, 152.

51

Bkz. Çıkış 27: 9-19.

52

König, 656.

53

Bkz. Çıkış 27: 1-8; 38: 1-7.

54

Soloweitshik, 153.

55

Güç, Dinlerde..., 107.

56

Özen, 53.

57

Çıkış 33: 11; Sayılar 12: 8; Burada Tanrı ile Musa’nın yüz yüze görüştükleri ifade edilmesine karşın, Tevrat’ın başka cümlelerinde Musa’nın Tanrı’nın yüzünü görmek istediği ancak Tanrı’nın buna izin vermediği belirtilmektedir (Çıkış 33: 20).

58

Çıkış 33: 9.

59

Bkz. Levililer 1-7. bab.

60

Çıkış 33: 7.

61

Güç, Dinlerde..., 107.

62

Çıkış 33: 7.

63

Özen, 52-53.

64

König, 656.

65

Müslümanlar tarafından peygamber kabul edilen Davud, Yahudiler tarafından kral olarak nitelendirilmektedir. Kral Davud, bileğinin ve kılıcının gücüyle bir çok başarı kazanmış ve Yahudilerin başına geçmiştir. Krallığını güçlendirmek ve geliştirmek için sayısız savaşa katılan Davud’un dönemi, savaş devri olarak tanımlanmıştır (Suzan Alalu vd., Yahudilikte Kavram ve Değerler, 2. Baskı, 2. Baskıya Haz. Yusuf Altıntaş, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2001, 207-208).

66

Yusuf Besalel, Yahudi Tarihi, Genişletilmiş 2. Baskı, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2003, 43.

67

Alalu, 199.

68

Victor H. Matthews, Manners and Customs in the Bible, 7. Baskı, Hendrickson Publishers, Massachusetts 1991, 142

69

II. Samuel 6: 1-19.

70

Matthews, 142.

71

Güç, Dinlerde..., 116.

72

Güç, Dinlerde...,114.

73

Özen, 61.

74

Bkz. II. Samuel 7: 1-13.

75

Isadore Twersky, A Maimonides Reader, Behrman House, U.S.A. 1972, 142; ayrıca bkz. John Bunyan, “Solomon’s Temple Spiritualized”, The Miscellaneous Works of John Bunyan, Ed. Graham Midgley, Clanrendon Press, Oxford 1989, VII/ 13.

76

Maimonides, The Code of Maimonides: The Book of the Temple Service, İbranice’den Çev: Mendell Lewittes, Ed. Julian Obermann, Yale University Press, New Haven and London 1985, XII/ 10.

77

Bkz. Tekvin 22: 1-14.

78

Tevrat’ın başka yerlerinde “Aravna” yerine “Ornan” olarak geçmektedir (II. Tarihler 3: 1).

79

Matthews, 142.

80

 Salgın hastalığın ortaya çıkması Davud’un İsrail halkının sayılmasını emretmesinden kaynaklanmıştır. Tanrı, Davud’un bu günahından dolayı onun önüne üç seçenek sunmuş ve bunlardan birisini seçmesini söylemiştir. Davud da salgın hastalığı tercih etmiştir. Bu hastalık neticesinde yetmiş bin İsrailli ölmüştür. Daha geniş bilgi için bkz. II Samuel 24: 1-24; I. Tarihler 21: 1-30.

81

I. Tarihler 22: 1.

82

Maimonides, 10; Twersky, 142.

83

Bkz. Resim 2-3.

84

Max L. Margolis, Alexander Marx, A History of the Jewish People, Meridian Books, Cleveland and New York 1962, 63.

85

A.R.S. Kenedy, N.H. Snaith, “Temple”, Dictionary of the Bible, 2. Baskı, T. & T. Clark and Charles Scribner’s Sons, Edinburg 1963, 961.

86

Bkz. Resim 5.

87

Bkz. Resim 6.

88

Bkz. Resim 7.

89

Bkz. http://www.templemount.org/theories.html (S. G. 13 Mayıs 2004).

90

I. Krallar 8: 17-18; I Tarihler 22: 7

91

I. Tarihler 29: 2.

92

I. Tarihler 22: 8.

93

Bkz. I. Krallar 8: 18.

94

I. Krallar 5: 3; I. Tarihler 28: 2-3; II. Samuel 7: 4; Tanrı’nın, Mabed’in yapımını Davud’a vermemesinin gerekçelerden birisi olarak Davud’un Tanrı’yla olan yakın ilişkisini gösterenler de bulunmaktadır. Buna göre, Tanrı, Yahudilerin zaman içinde günah işleyeceklerini biliyordu. Eğer Mabed’i Davud yapsaydı, böyle bir durumda Tanrı, Mabed’i yıkamayacak ve Yahudileri cezalandırmak için bir çok insanı öldürmesi gerekecekti. Bu nedenle Tanrı, Mabed’in yapımını Süleyman’a vermiştir ki, ilahi öfkenin dinmesi için Tanrı, Yahudilere yönelmesin, öfkesini Mabedi yıkarak alabilsin (http://www.jewishamerica.com/ja/timeline/temple1.cfm “S. G. 13 Mayıs 2004”).

95

II. Samuel 7: 13.

96

I. Taihler 28: 6; I Krallar 5: 5; 8: 19; II. Samuel 7: 13.

97

I. Tarihler 22: 14; 29: 2-4.

98

Christopher Hollis, Ronald Brownrigg, Holy Places, Frederick A. Praeger, New York, Wahington 1969, 39.

99

I. Tarihler 29: 3.

100

I. Tarihler 29: 6-9.

101

Bkz. I. Tarihler 28: 11-19

102

Trevor Ling, A History of Religion East end West, Macmillian, London 1992, 46.

103

I. Krallar 4: 20.

104

Süleyman kelimesinin İbranice “Barış” sözcüğüyle aynı kökten geldiği ifade edilmektedir.

105

I. Tarihler 22: 9-10.

106

I. Tarihler 22: 6; Alalu, Süleyman Mabedi’nin neden Süleyman tarafından yapıldığını ifade etmek için, “Kudüs”, “Süleyman”, “Şehina” ve “Mişkan” şeklinde dört kelime vermekte ve bunlar arasındaki kutsiyete işaret etmektedir. Alalu’nun eserindeki ifade aynen şöyledir: “Yeruşalim (Kudüs); ‘İr Ha-Şalom / Esenlik Kenti ’ anlamına gelmektedir. Şlomo (Süleyman); ‘Tanrı ’nın esenliği ’ demektir. Şehina, ‘Sekine / Tanrı kutsallığının konuşlanması ’ anlamına gelirken, ‘Mişkan ’; Tanrı kutsallığının konuşlandığı mekan ’ anlamındadır. Böylece bu isimlerin bir araya gelmiş olmasından çıkarsanan anlam; ‘Esenlik kentinde, Tanrı ’nın esenliği adını taşıyan insan, Tanrı kutsallığının konaklaması için, Tanrı kutsallığının konaklayacağı mekanın yani Mişkanın yerleşik hale gelmiş halini Bet Ha- Mikdaş ’ı (Süleyman Mabedi) inşa ettirdi ’ olmaktadır. ” (Alalu, 208).

107

I. Krallar 2: 10

108

“Davut, ‘Oğlum Süleyman genç ve deneyimsiz’ dedi., ‘RAB için kurulacak tapınak bütün ulusların gözünde çok büyük, ünlü ve görkemli olmalı. Onun için hazırlık yapmalıyım. ’ Böylece, ölmeden önce, tapınağın yapımı için büyük hazırlık yaptı.” Bkz. I. Tarihler 22: 5; Ayrıca bkz. I. Tarihler 29: 1-5.

109

John R. Barlett, Jews in the Hellenistic World, Cambridge University Press, Cambridge, London vd. 1985, 64-65.

110

Yehezkel Kaufmann, The Religion of Israel, İbranice’den Çev: Moshe Greenberg, George Allen & Unwin Ltd., London 1961, 268; bkz. I. Krallar 6: 12; 8: 20.

111

İbranî takvime göre ikinci aydır. Miladî takvime göre nisan-mayıs aylarına denk gelmektedir.

112

Yusuf Besalel, “Bet Amikdaş”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2001, I/ 109; Başka bir eserde Mabed’in yapımına başlanış tarihi olarak M.Ö. 957 tarihi verilmektedir. (W. F. Stinespring, “Temple, Jerusalem”, The Intrepreter’s Dictionary of the Bible, Abingdon Press, New York 1962, IV/ 535).

113

Bkz. I. Krallar 6: 1, 37; II. Tarihler 3: 1.

114

I. Krallar kitabında verilen bu tarih, Mısır’dan çıkış ile ilgili verilen diğer kaynaklardaki bilgilerle çelişmektedir (Bkz. Stinespring, 535). Ekrem Sarıkçıoğlu, Mısır’dan çıkış tarihini M.Ö. 1224 yılları olarak ifade ederken (Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Fakülte Kitabevi, Genişletilmiş 4. Baskı, Isparta 2002, 253), Yusuf Besalel, “Yahudilik Ansiklopedisi” (Yusuf Besalel, “Yetsiat Mitsrayim”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, III/786) ve “Yahudi Tarihi” adlı eserlerinde, Mısır’dan çıkış tarihinin M.Ö. 1300’lü yıllar olduğunu söylemektedir. Bu bilgiler ışığında, Süleyman’ın döneminin M.Ö. 960’lı yıllar olduğunu düşünürsek, Mısır’dan çıkışın M.Ö. 1440 yılında görülür . Böyle bir durumda verilen bilgiler arasında tutarsızlık olduğunu görebiliriz.

115

II. Tarihler 2: 5.

116

I. Tarihler 29: 1.

117

II. Samuel 5: 11.

118

Samuel Krauss, “Temple”, UJE, Ed. Isaac Landman, New York 1948, X/ 193.

119

Bkz. I. Krallar 5: 8-9; II. Tarihler 2: 15.

120

Margolis-Alexander, 65.

121

II. Tarihler 2: 16.

122

I. Krallar 5: 10.

123

II. Tarihler 2: 16.

124

Hollis-Brownrigg, 42.

125

Hollis-Brownrigg, 42.

126

I. Krallar 5: 13-15.

127

II. Tarihler 2: 17.

128

II. Tarihler 2: 18.

129

I. Krallar 5: 13-16; II. Tarihler 2: 17.

130

II. Tarihler 2: 13 ve 4: 16’da, Hiram’ın adı “Huram-avi” olarak zikredilmiştir.

131

I. Krallar 7: 13-14.

132

I: Krallar 10: 22; II: Tarihler 9: 21.

133

Stinespring, 542.

134

I. Krallar 6: 7.

135

Yigael Yadin, “Temple, Structure”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV/ 951.

136

Alexander Kristianpoller, “Temple in Talmud and Midrash”, UJE, Ed. Isaac Landman, New York 1948, X/ 196.

137

Louis Ginzberg, The Legends of the Jews, The Johns Hopkins University Press, Baltmora and London 1998, IV/ 155.

138

İbrani takviminde sekizinci aydır. Miladi takvimde ekim-kasım aylarına denk gelmektedir.

139

Bkz. Resim 4.

140

Yadin, 946.

141

Tam olarak yedi yıl altı ay olduğu düşünülmektedir (Hollis-Brownrigg, 42).

142

I. Krallar 6: 38.

143

Mabed bölgesinin güneyi, tepenin etrafında bulunan sıralı evler Kral’ın evi, sarayı veya devlet binaları olarak zikredilmektedir. Sarayın, birden fazla binadan müteşekkil olduğu rivayet edilmektedir. Süleyman’ın Mısırlı karısının oturduğu ve özellikle onun için bina edilen köşkü olduğu, sarayın avlusundan Adalet Salonuna ve Lübnan Orman Evinin bulunduğu başka bir bölüme geçilebildiği nakledilmektedir. Bir sonraki yapının ise iki kattan oluştuğu düşünülmektedir. Alt katın, kendisine bir orman görüntüsü veren kırk beş tane sedir sütunu bulunduğu, büyük salonun, İsrail’in önde gelenleri için toplantı odası olarak hizmet ettiği bildirilmektedir. Üst katın ise cephanelik olarak kullanıldığı nakledilmektedir (Margolis-Alexander, 65).

144

Stinespring, 537; Margolis-Alexander, 65; II. Tarihler 8: 2’de, Süleyman’ın Mabed ile kendi sarayını 20 yılda bitirdiği yazmaktadır.

145

J. Maxwell Miller, John H. Hayes, A History of Ancient Israel and Judah, The Westminster Press, Philadelphia 1986, 203.

146

Stinespring, 534.

147

Yadin, 946.

148

Miller-Hayes, 203.

149

J. Quellette, “Temple of Solomon”, The Intrepter’s Dictionary of the Bible, Supplementary Volume, 8. Baskı, Abingdon Press, Nashville 1998, 872.

150

Keruvların, yarı hayvan yarı insan şeklindeki heykeller olduğu ifade edilmektedir.

151

Miller-Hayes, 203.

152

Yadin, 946-947

153

Bkz. I. Krallar 8. bab.

154

Yadin, 947.

155

Stinespring, 534.

156

Quellette, 872.

157

Bkz. http://www.templemount.org/theories.html (S. G. 13 Mayıs 2004)

158

Miller-Hayes, 202.

159

Stinespring, 542

160

I. Krallar 6: 2. Bunlar Mabed’in iç ölçüleridir. Kitab-ı Mukaddes’te, Mabed’in ebatları için “Kubit” ölçüsü kullanılmıştır. Kubit, insan bedeninden esinlenilerek oluşturulmuş bir ölçü birimidir (Bkz. Stinespring, 535) ve yaklaşık 45 cm. tekabül etmektedir (Besalel, “Bet Amikdaş”, I/109).

161

I. Krallar 6: 1.

162

Miller-Hayes, 202.

163

Hezekiel 41: 13.

164

Tevrat’tın Hezekiel kitabında verilen bilgiler, Hezekiel tarafından Süleyman Mabedi’nin M.Ö. 586 yılında yıkılmasından sonra alınmıştır. Ancak Hezekiel’de verilen bilgiler Krallar ve Tarihler kitabında geçen bilgilerden bazı noktalarda ayrılmaktadır (Stinespring, 538).

165

Margolis-Alexander, 64.

166

Bkz. Resim 8-9.

167

I. Krallar 6: 16; 7: 50; 8: 6; II. Tarihler 3: 14.; Hezekiel 41: 4.

168

Güç, Dinlerde..., 119; Stinespring, 536.

169

I. Krallar 6: 16, 19, 27, 50; 8: 6;

170

Kaufmann, 568. Süleyman Mabedi’nin diğer mabedlerden ayıran en büyük özelliğinin, Mabed’de hiçbir surette putun bulunmaması olduğu belirtilmektedir. Zaten, Yahudiliğe göre Tanrı’nın varlığının kanıtı olarak her hangi bir nesneye de ihtiyaç bulunmamaktadır. Çünkü, Yahudilikteki tanrı inancı hiçbir şekilde sınırlandırılamaz. Bu nedenle Süleyman Mabedi’nin Tanrı’nın bizatihi kendisi için yapılmadığı belirtilmektedir (Bkz. http://www.ldolphin.prg/solomon.html “S. G. 13 Mayıs 2004”).

171

I. Krallar 6: 19.

172

I. Krallar 6: 23.

173

http://www.ldolphin.prg/solomon.html (S. G. 13 Mayıs 2004). Ayrıca bkz. I. Krallar 27-30.

174

I. Krallar 6: 16.

175

I. Krallar 6: 20.

176

Yadin, 948.

177

Bu duvarın çok ince bir bölme olduğu ifade edilmektedir. Zira, Tevrat’ta belirtilen Mabed’in iç ölçüleri düşünüldüğünde, Kutsal Yer 40 kubit, Kutsallar Kutsalı da 20 kubit uzunlukta olduğundan toplam 60 kubit eder. Eğer duvar, ince değil de kalın olsaydı, o zaman Mabed’in toplam uzunluğu verilirken 60’dan daha fazla bir rakamın zikredilmesi gerekirdi. Kenan ve Yunan mabedleriyle Tell Tainet’taki mabedin bu görüşü desteklediği bildirilmektedir (Yadin, 948-949).

178

I. Krallar 6: 16.

179

I. Krallar 6: 29.

180

I. Krallar 6: 20, 22, 30. Bkz. Resim 13.

181

Bu çalışma esnasında başvurulan Kitab-ı Mukaddes’te, ilgili cümlelerde geçen “zeytin ağacı” yerine “iğde ağacı” ifadesi kullanılmıştır.

182

I. Krallar 6: 31-32.

183

I. Kralalr 7: 50

184

Yadin, 948.

185

Bkz. II. Tarihler 3: 14.

186

Stinespring, 538.

187

Elimizdeki Kitab-ı Mukaddes’te “zeytin ağacı” yerine “iğde ağacı” ifadesi kullanılmıştır.

188

Asur dilinde yakın olmak anlamına gelen “Kirubu” kelimesinden türeyen keruv kelimesinin (İbranice çoğulu keruvim), tanıdık, özel hizmetçi, koruyucu, kralın nedimi gibi anlamlara geldiği ifade edilmektedir. Bu kelimenin çoğunlukla, Tanrı’nın heybetinin çok yakınında bulunan ve ona her an hizmet eden manevi varlıklar için kullanıldığı belirtilmektedir. Bu yüzden, keruvun, meleğe benzeyen manevi varlık anlamına geldiği söylenmektedir (Bkz. http://www.newadvent.org/cathen/03646c.htm). Son dönem Kitab-ı Mukades zamanında keruvların, Tanrıyla ilişkili olan meleğe benzeyen bir varlık olarak değerlendirildiği düşünülmektedir. ilk İbrani gelenekte keruvlar, Aden Bahçesi’nin koruyucuları olarak görülmektedir (Tekvin 3: 24). Hem Musa zamanında yapılan Buluşma Çadırında (Mişkan) hem de Süleyman’ın yaptığı Mabed’de dekorasyon unsurları olarak kullanılan keruv heykellerinin (Çıkış 26: 1, 31; 36: 8, 35; I. Krallar 7: 29, 36; Hezekel 41: 18-20, 25; II. Tarihler 3: 7, 14.), özellikle Ahit Sandığı’nın üzerinde kanatlarını açmış bir şekilde bulunduğu bildirilmektedir (Çıkış 25: 18-22; 37: 7-9; I Krallar 6: 23-35; 8: 6-7; I. Tarihler 28: 18; II. Tarihler 3: 10-13; 5: 7-8). Tanrı’nın keruvların arasında oturduğunu söyleyen cümlelerin yayında (I. Samuel 4: 4; II. Samuel 6: 2; I. Tarihler 13: 6; II. Krallar 19: 15; Yeşaya 37: 16; Mezmurlar 80: 2; 99: 1). Tanrı’nın Musa’yla keruvların arasında konuştuğunu ifade eden cümleler de bulunmaktadır (Çıkış 25: 22; Sayılar 7: 89; ayrıca bkz. Sheldon H. Blank, “Cheub”, UJE, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., Ed. Isaac Landman, New York 1948, III/ 132). Keruvlar Hezekiel’in vizyonunda, Tanrı’nın tahtını taşıyan canlı varlıklar olarak görülmektedir (Hezekiel 10: 1-20). Yine Hezekiel’in tarifinden, keruvların birleşik figürlerden meydana geldiğini, doğadaki hiçbir objeye benzemediğini, birkaç hayvanın değişik özelliklerine sahip suni heykeller olduğu anlaşılmaktadır (Bkz. Hezekiel 1: 1-28; 10: 1-22; 41: 1819). Çeşitli keruv örnekleri için bkz. Resim 10.

189

W. Muss Arnolt, “Cherub, Critical View”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1901, I/ 14.

190

Blank, 133.

191

I. Krallar 6: 23-28.

192

II.Tarihler 3: 13.

193

II. Tarihler 5: 7-8; I. Krallar 8: 6-7. I. Samuel 4:4’den anladığımıza göre Ahit Sandığı, Süleyman Mabedi’ne getirilmeden önce de keruvların altında bulunuyordu.

194

Hollis-Brownrigg, 41; Yadin, 950.

195

Alalu, 200; Yadin, 950.

196

Louis Ginzberg, “Cherub, The Cherubim of the Temple”, JE, Funk and Wagnalls Company, New

197

York and London 1901, I/ 14.

198

Bkz. II. Samuel 6: 2; II. Krallar 19: 15; Mezmurlar 80: 1; 99: 1; İşaya 37: 16.

199

Bkz. Çıkış 25: 22; Sayılar 7: 89.

200

Alalu, 202.

201

I. Krallar 8: 8, 10.

202

Güç, Dinlerde..., 119.

203

Bazı kaynaklarda bu bölümün uzunluğu 60 kubit olarak ifade edilmektedir. Muhtemelen, bunu

204

Yadin, 948.

205

I. Krallar 7: 50.

206

I. Krallar 6: 34, 35.

207

Yadin, 948.

208

I. Krallar 6: 29.

209

Yadin, 948.

210

I. Krallar 6: 4.

211

Yahudiliğin, ortaya çıkışından bu yana en önemli sembollerinden biri olan şamdan ilk olarak Çıkış 25: 31-38’de tarif edilmiştir. Mişkan için de çok önemli olan şamdan üç basamaktan yapılmış olup sembolik olarak anlamları bulunmaktadır. Bunlar, Tora, Avoda ve Gemilut Hasadim’dir. Her Yahudinin gününün belli bir vaktini ayırmak zorunda olduğu ve belli günlerde okunan Tora, bu yolda ilerleyenleri yaşamsal noktada önemli yerlere taşıyacaktır. Avoda ise, Süleyman Mabedi’nde icra edilen kurban ibadeti olup, Mabed’in yıkılmasından sonra bunun yerini dualar almıştır. Gemilut Hasadim, insanların hastaları ziyaret etmesi, yaşlılara ilgi göstermesi, yoksullara yardım etmesi iyi davranışları kapsamaktadır. Bu üç davranışı yerine getiren Yahudiler, şamdanın manevi ışığıyla aydınlanacaktır (Yusuf Besalel, “Menora”, YA, İstanbul 2001, II/ 394). Bu şamdanlar Musa zamanında Harun tarafından sabah ve akşam vakitlerinde olmak üzere günde iki defa yakılırken (bkz. Çıkış 30: 7, 8) sonradan sadece sabahları yakılmıştır (R. J. Zwi Werblowsky, Geoggrey Wigoden, “Temple”, The Encyclopedia of the Jewish Religion, New York 1986, 379).

212

I. Krallar 7: 49; II. Tarihler 4:7.

213

II. Tarihler 4: 8. Mişkan’da da bulunan bu masanın üzerine, Tevrat’ta geçen ifadelere göre (Çıkış 25: 23-30; Levililer 24: 5-9, Sayılar 4: 7) 12 ekmek konulurdu. Dilimlerin sayısının 12 olmasındaki hikmetin İsrail oğullarının 12 kabile olması gösterilmektedir. İnce undan pişirilen on iki ekmeğin her birinin yaklaşık 2,6 kg olması gerektiği ifade edilmektedir. Bunlar, ekmek masasının üzerine altışar olmak üzere iki sıra halinde dizildiği nakledilmektedir. Bu ekmeklerin her Şabat günü (Cumartesi) aksatılmadan, İsrail halkı adına sonsuza dek sürecek bir antlaşma olarak Tanrı’nın huzurunu temsilen masanın üzerine konulması gerektiği belirtilmektedir. Bu ekmeklerin daha sonra Harun’un soyundan gelen kahinler tarafından yenildiği söylenmektedir (Bkz. Levililer 24: 5-9).

214

Yadin, 949.

215

Tanrı’nın Musa’ya emri gereğince, dört adet güzel kokulu baharatın (kara günnük, onika, kasnı ve saf günnük) aynı ölçüde, usta bir işçilik kullanılarak karıştırması yoluyla elde edilen hoş bir kokudur. Sadece Mabed’de kullanılması gereken bu buhurun özel olarak kullanılması yasaklanmıştır (Bkz. Çıkış 30: 34-38).

216

Safrai Samuel, Michael Avi-Yonah, “Temple, Second Temple, Structure”, EJD, Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Ed. Celil Roth vd., Jerusalem 1978, XV/ 969.

217

Yadin, 948.

218

II. Tarihler 3: 4; I.

219

I. Krallar 6: 3.

220

II. Tarihler 3: 4.

221

Yadin, 948.

222

Stinespring, 538.

223

Yadin, 948.

224

I. Krallar 7: 15-16; Yeremya 52: 21-22. Elimizdeki kaynaklar sütunları, başlıklarıyla beraber 23 kubit olarak vermektedir. Ancak, II. Tarihler 3: 15, sadece sütunların her birinin uzunluğunun 35 kubit olduğunu belirtmektedir.

225

Stinespring, 536.

226

Stinespring, 536.

227

Güç, Dinlerde..., 119.

228

II. Tarihler 3: 17; I. Krallar 7: 21.

229

Miller-Hayes, 203.

230

Yadin, 950.

231

Bkz. Renan Mengü, Süleyman Mabedi, İstanbul 2002, 68.

232

Krauss, bu sütunların, sundurmayı taşımadığını, yapıdan bağımsız olduğunu söylemektedir (Krauss, 94; ayrıca bkz. Miller-Hayes, 203).

233

Yadin, 950; ayrıca bkz. Philip Birnbaum, “Temple”, Encyclopedia of Jewish Concepts, Hebrew Publishing Company, New York 1991, 80.

234

Bkz. Çıkış 13: 21; Nehemya 9: 12, 19.

235

Birnbaum, 80.

236

Alalu, 209-210.

237

Alalu, 210.

238

I. Krallar 6: 5; 6: 10;.“...Onları RAB’Bin Tapınağı’nın odalarından birine götürüp şarap içir. ”(Yeremya 35: 2).

239

Stinespring, 536.

240

I. Krallar 6: 6.

241

I. Krallar 6: 10.

242

I. Krallar 6: 6.

243

Alalu, 200.

244

Yadin, 949; bkz. I. Krallar 6: 8.

245

Stinespring, 536.

246

Krauss, 194.

247

Margolis-Alexander, 64; I. Krallar 7: 51; II: Tarihler 5: 1; http://www.ldolphin.org/solomon.html (S. G. 13 Mayıs 2004).

248

Margolis-Alexander, 64.

249

II. Tarihler 4: 1.

250

Maimonides, 12.

251

Çıkış: 20: 26.

252

Ayrıca bkz. I. Krallar 8: 64; 9: 25.

253

Margolis-Alexander, 64; ayrıca bkz. Yeremya 19: 14; 26: 2.

254

I. Krallar 7: 39; II. Tarihler 4: 10.

255

II. Tarihler 4: 6; Kahinlerin yıkanması için yapıldığı söylenen bu havuzun fonksiyonu hakkında bir çok yorumcu şüphe etmektedir. Bazı yorumcuların tercih ettiği görüş, bu havuzun kozmik önem olarak nitelendirilen, sadece suyun temizleme gücünü değil aynı zamanda hayatın bütününün ve verimliliğin kendisinden çıktığı düşünülen tarih öncesi okyanusu sembolize ettiğidir. Bu görüşün hem Mezopotamya hem de Kenan kültürleriyle uyum içinde olduğu ifade edilmektedir. Bu yapı için “Havuz” (Sea) isminin kullanılmasının da bu görüşü desteklediği belirtilmektedir (Stinesring, 538).

256

II. Tarihler 4: 2.

257

II. Tarihler 4: 3’de, “Havuzun dışı boğa kabartmalarıyla kuşatılmıştı. Her arşında (yaklaşık 45 cm) onar tane olan bu kabartmalar iki sıra halindeydi ve gövdeyle birlikte dökülmüştü” ifadesi geçmektedir.

258

I. Krallar 7: 23-25.

259

Yadin, 950.

260

I. Krallar 7: 26.

261

Yaklaşık 44000 lt.

262

Yadin, 950.

263

I. Krallar 7: 27-37.

264

Stinespring, 538.

265

I. Krallar 7: 39.

266

Özen, 66.

267

http://www.mishkanministries.org/Architectural_Models_KST.htm (S. G. 16 Mayıs 2004)

268

Besalel, on bat olduğunu ifade etmektedir (Besalel, “Bet Amikdaş”, I/114).

269

Kırk bat yaklaşık 880 litreye tekabül etmektedir.

270

II. Tarihler 4: 6.

271

I. Krallar 7: 45-50; II. Tarihler 4: 19-22.

272

II. Tarihler 5: 1; I. Krallar 7: 51.

273

Margolis-Alexander, 65.

274

II. Tarihler 7: 9; I. Krallar 8: 65.

275

Miladi takvime göre Eylül-Ekim aylarına denk gelir.

276

I. Krallar 8: 1-6; II. Tarihler 5: 2-5.

277

Shaye J. D. Cohen, “The Temple and the Sinagogue”, The Cambridge History of Judaism, Ed. William Horbury, W.D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge University Press, Cambridge 2001, III/ 308.

278

I. Krallar 8: 10; II. Tarihler 5: 11-13.

279

I. Krallar 8: 11; II. Tarihler 5: 14.

280

I. Krallar 8: 5, 62.

281

I. Krallar 8: 12-21; ayrıca bkz. II. Tarihler 6: 1-11.

282

Bkz. I. Krallar 8: 22-61. Bu duadaki ana konu, sıkıntıya düşen insanların Süleyman Mabedi’ne dönerek yaptıkları dualarının kabul olunmasının istenmesidir.

283

Cohen, “The Temple...”, III/ 308.

284

II. Tarihler 7: 1-3.

285

II. Tarihler 7: 10.

286

I. Krallar 8: 62-66.

287

Yadin, 946.

288

Alalu, 202-203.

289

Yarovam’ın yaptığı tapınağa bir boğa ve yedi koçla gelen herkesin kahin olabildiği nakledilmiştir (II. Tarihler 13: 9); ayrıca bkz. II. Tarihler11: 15; I. Krallar 13: 33.

290

I. Krallar 12: 26-33.

291

Besalel, “Bet Amikdaş”, I /110; Dinlerde Mabed ve İbadet adlı eserde Yerovam’ın bu çalışmalarına rağmen Süleyman Mabedi’nin İsrailoğulları için dini merkez olma özelliğini koruduğu ifade edilmektedir (Güç, Dinlerde..., 124.).

292

I. Krallar 14: 25-26; II. Tarihler 12: 9.

293

Asa, kendisinden önce gelen Yahuda krallarından farklı olarak putlara tapmamış, Tanrı’nın da takdirini kazanacak şekilde atası Davud’un yolundan gitmiştir (I. Krallar 15: 11-12; II. Tarihler 14: 2-5).

294

I. Krallar 15: 18-20; II. Tarihler 16: 2-4.

295

Bkz. II. Tarihler 21: 6-11.

296

Bkz. II. Tarihler 24. bab; II. Krallar 12: 4 vd.

297

Bkz. II. Tarihler 24: 17-24.

298

II. Krallar 12: 17-18.

299

Bkz. II. Krallar 14: 1-14; II: Tarihler 25: 17-24.

300

Bkz. II. Krallar 15: 35; II. Tarihler 27: 3.

301

II. Krallar 16: 8; II. Tarihler 28: 21.

302

II. Krallar 16: 17.

303

II. Tarihler 28: 24-24.

304

Bkz. II. Tarihler 29, 30 ve 31. bablar.

305

Yehoshua M. Grintz, “Temple”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV/ 945.

306

II. Krallar 18: 15-16; Hizkiya, aslında Tanrı’nın takdirini kazanan bir kral olmuştur. Çünkü Hizkiya, kendisinden önceki kralların Süleyman Mabedi’nde yaptıkları Yahudiliğe aykırı durumları ortadan kaldırmıştır. Hizkiya, Yahudiliğe aykırı olan alışıla gelmiş tapınma yerlerini, dikili taşları ve bazı putları parçalatmıştır. Bunun yanında, Yahudilerin kendisi için buhur yaktıkları ve Musa tarafından yapılan, Nehuştan adındaki tunç yılanı da yok etmiştir. Ancak krallığına yapılan saldırıları önleyebilmek için zamanla Süleyman Mabedi’nin değerli eşyalarını almak zorunda kalmıştır (II. Krallar 18: 4; ayrıca bkz. II. Tarihler 29. bab).

307

Bkz. II. Krallar 21: 3-9; II. Tarihler 33: 2-9.

308

Bkz. II. Tarihler 33: 12-17.

309

II. Tarihler 33: 21-25.

310

II. Tarihler 35: 24-25.

311

Süleyman Mabedi’ni yaptığı çalışmalarla eski saf haline getirmeye çalışan Yoşiya, Tanrı’nın takdirini ve beğenisini kazanmış bir kral olarak nitelendirilmektedir. Tevrat’ta kendisi için “Ne ondan önce ne de ondan sonra onun gibi candan ve yürekten var gücüyle RAB ’be yönelen ve Musa’nın yasasına uyan bir kral çıkı. ” denilmektedir (II. Krallar 23: 25).

312

Bkz. II. Krallar 22: 3 vd; II. Tarihler 34: 8 vd.

313

Yeremya 7: 31; 19: 5.

314

Bkz. II. Krallar 23: 4-15.

315

II. Krallar 23: 24.

316

Jacob A. Agus, “Judaism”, Historical Atlas of the Religions of the World, Ed. Isma’il Râgî Fârûqî, Macmillan Publishing Co., New York 1974, 141.

317

Aşırı derecede kazanma hırsı olan Yehoyakim, idaresini baskı ve zorbalık ile yürütmüştür. Bu nedenle Tanrı’nın kesinlikle merhamet etmediği bir insan olmuştur (Yeremya 22: 13-19); Kral Yehoyakim, aynı zamanda Tanrı’dan aldığı vahyi kendisine bildirmek isteyen Uriya peygamberi öldürerek ne kadar zalim bir insan olduğunu göstermiştir (Yeremya 26: 20-23).

318

Yehoyakin de babası Yehoyakim gibi Tanrı’nın nefretini ve kızgınlığını kazanmış bir kral olarak belirtilmektedir. Tanrı, gözünde hiçbir değer ifade etmeyen Yehoyakin için, sağ elimdeki mühür yüzüğü olsa da düşünmeden atabileceğim bir insan demektedir (Yeremya 22: 24-30).

319

Werblowsky-Wigoden, 378.

320

Margolis-Marx, 109; Yeremya 7: 4.

321

“Atalarınızın Mısır’dan çıktığı günden bu yana, size her gün defalarca peygamber kullarımı gönderdim. ” (Yeremya 7: 25).

322

Werblowsky-Wigoden, 378; ayrıca bkz. “... Siyon tarla gibi sürülecek, Taş yığınına dönecek Yeruşalim (Kudüs), Tapınağın kurulduğu dağ Çalılarla kaplanacak.” (Yeremya 26: 18).

323

Yeremya 1: 17.

324

“Yaptıkları kötülükten ötürü Halkımın cezasını bildireceğim: Beni bıraktılar, Başka ilahlara buhur yakıp Elleri ile yaptıklarına tapındılar. ” (Yeremya 1: 16).

325

‘İsrail ve Yahuda halkı bana sürekli ihanet etti ’ diyor RAB.” (Yeremya 5: 11).

326

‘Halkım akılsızıdır, Beni tanımıyor. Aptal çocuklardır, Akılları yok. Kötülük etmeyi iyi bilir, İyilik etmeyi bilmezler’ diyor RAB” (Yeremya 4: 22); ayrıca bkz. Hezekiel 16: 58; 23: 35; Yahudilerin ensest ilişki de dahil olmak üzere yaptıkları ahlaksızlıkların oldukça ileri boyutta olduğu nakledilmektedir (Hezekiel 22: 9-12; 33: 26; Yeşaya 1: 23).

327

Bkz. Yeremya 17: 20-27; Hezekiel 22: 8, 26; 23: 38-39.

328

Bkz. Yeremya 19: 4; 25: 23; Hezekiel 11: 6; 22: 3, 6, 27; 23: 37; 33: 25.

329

Bkz. Hezekiel 22: 30.

330

Yeremya 32: 32.

331

Yeremya 16: 10-13.

332

Yeşaya 48: 9.

333

Yeremya 8: 19.

334

Yeşaya 10: 11.

335

Yeremya 3: 14; Yeşaya 54: 5.

336

Yeremya 3: 1-2; “...(Dönek İsrail) Her yüksek tepenin üzerine, her bol yapraklı ağacın altına gidip fahişelik etti. Bütün bunları yaptıktan sonra bana geri döneceğini düşündüm, ama dönmedi. Hain kızkardeşi Yahuda da gördü bunları. Fahişeliği yüzünden dönek İsrail’i boşayıp ona boşanma belgesini verdiğim halde, kızkardeşi hain Yahuda ’nın hiç korkmadığını, gidip fahişelik ettiğini gördüm. Hiç umursamadan fahişeliğiyle ülkeyi kirletti; taşla ağaçla zina etti. ” (Yeremya 3: 6-9); ayrıca bkz. Hezekıel 16: 15-18, 20-22; 23: 37, 43-44.

337

Yeremya 2: 20-23.; Yahudilerin putperestlik uygulamaları ile ilgili olarak ayrıca bkz. Yeremya 2: 5, 8, 11, 35, 27, 29; 3: 13; 16: 18; 20-21; 17: 2.; 18: 15.; 19: 4; Hezekiel 8: 16; 16: 26, 28-29, 3536; 22: 29-30. Yeşaya 2:8.; 44: 9-20; ayrıca Tanrı Yahudilerin fahişeliğini normal fahişelikten daha küçük görmektedir (Hezekiel 16: 31-34); Bunların yanında Tanrı Yahudilere zina eden kadına verilen cezayı vereceğini ve böylece kıskançlığının dineceğini söylemektedir (Hezekiel 16: 38-41); Tanrı Yahudilerin bu uygulamasını ifade etmek için Hezekiel kitabında geçen bir örnek vermektedir (Hezekiel 23: 1-22).

338

Yeremya 32: 34; Hezekiel 8: 6; Bu dönemde Süleyman Mabedi’nin neredeyse hiç değeri kalmamıştır. Hezekiel kitabında Yahudilerin Süleyman Mabedi’nde yaptıkları anlatılırken şöyle denilmektedir: “...Tapınağın girişinde, eyvanla sunak arasında yirmi beş kadar adam vardı. Sırtlarını RAB ’bin Tapınağı ’na, yüzlerini doğuya dönmüş, güneşe tapınıyorlardı. ” (Hezekiel 8: 16; 23: 38-39).

339

Hezekiel 8: 9.

340

Bkz. Hezekiel 44: 10-14

341

Hezekiel 44: 7-8.

342

Hezekiel 16: 25; Tevrat’ta bu yerler mecazi anlamda “Fuhuş Yuvaları” olarak nitelendirilmektedir (Hezekiel 16: 24, 31).

343

Bana yüzlerini değil sırtlarını çevirdiler... ” (Yeremya 32: 33); ayrıca bkz. Yeremya 9: 13.

344

Yeremya 4: 17.

345

Yeremya 1: 16.

346

Bkz. Yeremya 2: 32.

347

Bkz. Yeremya 5: 24.

348

Yeremya 5: 23; Hezekiel 2: 7; 12: 2, 9; Yeşaya 30: 9; 48: 8; 65: 2.

349

Yeremya 6: 6; Hezekiel 8: 17; 12: 19, 25.

350

Yeremya 5: 26-29; ayrıca bkz. Yeremya 2: 7, 30, 33, 34; 5: 1, 7, 8; 9: 2-5, 8; 22: 3.; 23: 13-14.

351

Yeşaya 10: 1-2.

352

Hezekiel 22: 7; ayrıca bkz. Hezekiel 22: 29; Yeşaya 3: 14-15.

353

Yeşaya 65: 4.

354

Bkz. Yeremya 8: 9-12; Yeremya 6: 13.

355

Yeremya’nın Mersiyeleri 4: 13.

356

Yeremya 23: 11.

357

Bkz. Yeremya 20: 1-3; Yahudi tarihine baktığımızda, Yahudilerin kendilerine Tanrı tarafından gönderilen peygamberleri dövmenin ötesinde öldürdüklerini kutsal kitapları Tevrat söylemektedir (Nehemya 9: 26).

358

Bkz. Yeremya 23: 9, 40; Yeşaya’nın da Yahuda Kralı Manaşşe tarafından öldürüldüğü düşünülmektedir (Yusuf Besalel, “İşaya”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, I/ 267).

359

“Eğer yaşantınızı ve uygulamalarınızı gerçekten düzeltir, birbirinize karşı adil davranır, yabancıya, dula haksızlık etmez, burada suçsuz kanı akıtmaz, sizi yıkıma götüren başka ilahların ardınca gitmezseniz, burada sonsuza dek atalarınıza vermiş olduğum ülkede kalmanızı sağlarım. Ne var ki, sizler işe yaramaz aldatıcı sözlere güveniyorsunuz'” (Yeremya 7: 5-8); ayrıca bkz. Yeremya 3: 22; 4: 1-2, 4, 14; 7: 3; 25: 6.

360

“...Onları defalarca uyarmama karşın dinlemediler, yola gelmediler. ” (Yeremya 32: 33).

361

Yeremya 6: 8.

362

Yeremya 6: 10.

363

Tanrı, Yahudilerin yaptıklarına o kadar çok kızmıştır ki, ceza olarak neler yapacağını anlatırken insanın gözünde kıyamet sahnesi canlanmaktadır. Burada Tanrı’nın kızgınlığının daha iyi anlaşılması için Tevrat’ta geçen bazı cümleleri örnek olarak veriyoruz. “Felaket felaketi izliyor, bütün ülke viran oldu. Bir anda çadırlarım, perdelerim yok oldu.” (Yeremya 4: 20); “Ürününü, yiyeceklerini tüketecek, Oğullarını, kızlarını öldürecekler; Davarlarını, sığırlarını, Asmalarının, incir ağaçlarının meyvesini yiyecek, Güvendiğin surlu kentlerini yerle bir edecekler”. (Yeremya 5: 17); “...Bu halka pelinotu yedirecek, zehirli su içireceğim. Onları kendilerinin de atalarının da tanımadığı ulusların arasına dağıtacak, tümünü yok edene dek peşlerine kılıcı salacağım ” (Yeremya 9:15-16); “Ölüm pencerelerimize tırmandı, Kalelerimize girdi; Sokakları çocuksuz, Meydanları gençsiz bıraktı. Onlara de ki: ‘RAB şöyle diyor: ‘İnsan cesetleri gübre gibi, biçicinin ardındaki demetler gibi toprağa serilecek. Onları toplayacak kimse olmayacak. ” (Yeremya 9: 2122); “ Ölümcül hastalıklardan ölecekler. Onlar için yas tutulmayacak, gömülmeyecekler. Cesetleri toprağın üzerinde gübre gibi kalacak. Kılıçla kıtlıkla yok olacaklar; cesetleri yırtıcı kuşlara, yabanıl hayvanlara yem olacak. ” (Yeremya 16: 4); ayrıca bkz. Yeremya 15: 1-9.

364

Yeremya 15: 14; 17: 4.

365

Yeremya 3: 20.

366

“...size defalarca seslendim ama dinlemediniz; sizi çağırdım ama yanıt vermediniz'” (Yeremya 7: 13); “...Bana dönün, huzur bulun, kurtulursunuz. Kaygılanmayın, bana güvenin, güçlü olursunuz. Ama bunu yapmak istemiyorsunuz.” (Yeşaya 30: 15); ayrıca bkz. Yeremya 11: 7-8; 18: 11-12; Yeşaya 65: 12.

367

Yeremya 7: 12-15; Yahudi tarihine bakıldığında Kral Süleyman dan Mabed m M.O: 586 yılında yıkılmasına kadar geçen sürede Kral Süleyman da dahil olmak üzere yaklaşık 21 kişinin Yahuda kralı olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır. Bu kralların yarısından çoğu (yaklaşık 14 kişi) Tanrı’yı kızdıracak davranışlarda bulunmuş, Süleyman Mabedi’nin dinsel değerini düşürücü faaliyetler içine girmiştir (Bkz. Süleyman için I. Krallar 11. bab; Aviyam için I. Krallar 15: 3; Yehoram için II. Tarihler 21: 6; Ahazya için II: Tarihler 22: 4-5; Yoaş için II. Tarihler 24: 18; Amatsya için II. Tarihler 25: 14; Uzziya için II. Tarihler 26: 16; Ahaz için II.Tarihler 28: 2-4; Menaşşe için II. Krallar 21: 2-7 ve II. Tarihler 33: 2-9; Amon için II. Tarihler 33: 22-24; Yeoahaz için II. Krallar 23: 32; Yehoyakim için II. Krallar 23: 37 ve II. Tarihler 36: 5; Yehoyakin için II. Krallar 24: 9; Sidkiya için II. Krallar 24: 19 ve II. Tarihler 36: 12; II. Tarihler kitabında geçen ifadeler Tanrı’nın ceza olarak genelde neler yaptığını göstermektedir. II. Tarihler 29: 6-9’daki ifadeler şöyledir: “Atalarımız, Tanrı ’ya ihanet ettiler. Tanrımız RAB ’bin gözünde kötü olanı yaprak O ’nu bıraktılar. Yüzlerini RAB ’bin Konutu ’ndan (Süleyman Mabedi) ayırıp ona sırt çevirdiler. Tapınağın eyvana açılan kapılarını kapattılar, kandilleri sönmeye bıraktılar. Kutsal yerde İsrail’in Tanrısı’na buhur yakmadılar, Yakmalık sunu da sunmadılar. Yahuda ve Yeruşalim (Kudüs) halkı bu yüzden RAB ’bin öfkesine uğradı. Gözlerinizle gördüğünüz gibi, RAB ’bin onlara yaptığı, başkalarını korkuya, dehşete düşürdü. Alay konusu oldular. İşte bu yüzden babalarımız kılıçtan geçirildi; oğullarımız, kızlarımız, karılarımız tutsak alındı. ” Başka örnekler için bkz. I. Krallar 14: 7-16; II. Tarihler 24: 17-25; II. Tarihler 28. bab; II. Krallar 21: 10-15; II. Tarihler 33: 2-11).

368

Bkz. Yeremya 18: 1-5; ayrıca bkz. Yeşaya 64: 8.

369

Yeremya 27: 9; ayrıca bkz. Yeremya 27: 14-15.

370

“...Onları göklerden duydun ve merhametinden ötürü defalarca kurtardın. ” (Nehemya 9: 28, 26); ayrıca bkz. Nehemya 9: 17, 19,26, 31.

371

Yeremya 15: 6.

372

Yeremya 8: 18.

373

Yeremya 7: 29.

374

Yeremya 6: 19; ayrıca bkz. Yeremya 25: 7.

375

Yeremya 7: 14.

376

Yeremya 25: 9; Tanrı, Babil krallığını kendisiyle milletleri yok edeceği, krallıkları ortadan kaldıracağı bir silah olarak görmüştür (Yeremya 51: 20).

377

“Bu yüzden Egemen Rab diyor ki, “Buranın üzerine, insanın, hayvanın, kırdaki ağaçların, toprağın ürününün üzerine kızgın öfkemi yağdıracağım. Yakıp yok edecek her şeyi, sönmeyecek.” (Yeremya 7: 20); ayrıca bkz. Yeremya 4: 7, 8, 18, 20, 22-31, 5: 17.

378

II. Krallar 24: 1.

379

II. Krallar 24: 6; Tevrat’ın II. Tarihler 36: 6’da Yehoyakim’in ölmeyip Babil’e sürgüne gittiği ifade edilmesine karşın bazı yazarlar bunun tarihsel olmadığını düşünmektedir (Bezalel Porten, “Exile, Babylonian”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, VI/ 1037).

380

II. Krallar 24: 10-12; W. O. E. Oesterley, A History of Israel, At The Clarendon Press, Oxford 1932, II/ 29.

381

Süleyman Mabedi’nin hazineleri, zaman zaman Yahudi düşmanlarınca ele geçirilmiştir. Yahuda kralları, daha güçlü olan imparatorluklara haraç vermek için Süleyman Mabedi’ni kullanmıştır. Aldıkları bu hazinelerin yerine daha az değerli olan başka eşyalar koymuştur (Krauss, 94). Bu şekilde yok olmaya başlayan Mabed’in hazinelerini sonunda Nabukednassar götürmüştür.

382

II. Krallar 24: 13.

383

II. Tarihler 36: 10; Yeremya 27: 16.

384

Porten, “Exile...”, VI/ 1037.

385

Sürgünde 37 yıl kaldıktan sonra serbest bırakılmıştır (II. Krallar 25: 27-30; Yeremya 52: 31-34).

386

Yeremya 24: 1.; 29: 2.

387

II. Krallar 24: 15-16’da yedi bin savaşçı ve bin zanaatçıyla demirciyi sürgüne gönderdiği ifade edilmektedir. Bu ifadelere göre sürgüne giden Kudüs’deki yerli halkın sayısı iki bindir.

388

II. Krallar 24: 14.

389

II. Krallar 24: 17; II. Tarihler 36: 10; Yeremya 37: 1; ayrıca bkz. Hezekiel 17: 13.

390

Margolis-Marx, 110.

391

M.Ö. 597 ile M.Ö: 586 yılları arasında 11 sene krallık yapmıştır (II. Tarihler 11).

392

II. Tarihler 36: 13; Hezekiel 17: 13-14.

393

Sidkiya’nın ettiği yemininde durmaması, Babil Krallığı ile olan antlaşmayı bozması, Tanrı’nın uygun görmediği bir davranış olmuştur (Hezekiel 17: 15-16).

394

Margolis-Marx, 111; ayrıca bkz. Oesterley, 37.

395

II. Tarihler 36: 13; ayrıca bkz. Hezekiel 17: 15, 16, 18, 19.

396

Yeremya, Kudüs’ün tamamen yıkılması ve Yahuda Krallığı’nın ayakta kalabilmesi için Babil Krallığı’na teslim olunması gerektiğini söylemiştir (Yeremya 27: 11, 12, 17). Ancak o zamanki sahte peygamberler, Yeremya’nın sözlerinin asılsız olduğunu ve hem Kudüs’de hem de Babil’de sürgünde bulunan Yahudiler arasında Babil Krallığı’nın yıkılacağını ve Süleyman Mabedi’ne ait kutsal eşyaların geri getirileceğini söylemiştir (Yeremya 28. bab). Sidkiya ise başlarda her ne kadar Yeremya ile aynı fikri paylaşmış olsa da sonradan fikrini değiştirmiş ve Babil Kralına isyan etmiştir (Oesterley, 25).

397

Yeremya 37: 3.

398

Bkz. Yeremya 21: 2-10.

399

Bkz. Oesterley, 33-34.

400

Oesterley, 35. Tam olarak Sidkiya’nın krallığının dokuzuncu yılının onuncu ayının onuncu günü (II. Krallar 25: 1; Yeremya 52: 4).

401

Oesterley, 36.

402

II. Krallar 25: 1-2; Yeremya 39: 1.

403

II: Krallar 25: 3; Yeremya 52: 6.; Tanrı, Yeremya vasıtasıyla Yahudileri uyarırken, onların bir kısmını kıtlık ile yok edeceğini söylemiştir (Yeremya 15: 2; 24: 10). Savaş sırasında baş gösteren kıtlıkla ilgili olarak bkz. Yeremya 37: 21; 38: 9; Hezekiel 5: 12, 16, 17; 6: 11, 12; 7: 15.

404

II. Krallar 25: 3. Yeremya 52: 6.

405

Margolis-Marx, 111.

406

II. Krallar 25: 4-5; Yeremya 39: 2-5; 52: 7-8.

407

II. Krallar 25: 7; Yeremya 39: 6-7; 52: 10-11; Margolis-Marx, 112.

408

II. Krallar 25: 13-15; II. Tarihler 36: 18; Yeremya 52: 17-19.

409

Margolis-Marx, 112; Oesterley, 37; II. Krallar 25: 8; Yeremya 52: 12.

410

II. Krallar 25: 9; II. Tarihler 36: 19; Yeremya 39: 8; 52: 13-14.; Kudüs’ü çevreleyen surların (Nehemya 1: 3) ve oradaki evlerin (Nehamya 7: 4) bu hali Nehemya’nın Kudüs’e gelmesine kadar devam etmiştir.

411

II. Krallar 25: 11, 12; Yeremya 39: 9-10.

412

Ninian Smart, The World’s Religions, Cambridge University Press, London 1989, 209; Bu olay Yahudi Tarihinde “ikinci Babil Sürgünü” olarak geçmektedir (Margolis-Marx, 112).

413

Yeremya 44: 2-3.

414

Bazı kaynaklarda yanlış bilgi verilmekte ve Süleyman Mabedi’nin 410 yıl ayakta kaldığı bildirilmektedir (Birnbaum, 79). M.Ö. 957 yılında yapılan Süleyman Mabedi’nin M.Ö. 586 yılında yıkıldığı göz önüne alınırsa aradan geçen zamanın 371 yıl olduğu görülür.

415

Yeremya 32: 24.; 40: 2-3; II. Tarihler 36: 21.

416

Yehoshua M. Grintz, “Temple, First Temple”, EJD, Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Ed. Celil Roth vd., Jerusalem 1978, XV/ 945.

417

Kristianpoller, 196.

418

Porten, “Exile...”, VI/ 1038.

419

Yeremya 25: 3

420

Porten, “Exile...”, VI/ 1038.

421

Bkz. Yeremya 20: 4-5.

422

Bkz. Yeremya 25: 11; 29: 10. Buradaki süre, muhtemelen Birinci Mabed’in yıkılmasından ikinci Mabed’in yapılmasına kadar geçen süreyi ifade etmektedir.

423

Grintz, “First Temple...”, XV/ 945.

424

Bkz. Yeşaya 47. bab; Yeremya 51. bab.

425

Alalu, 202-203.

426

Grintz, “First Temple...”, XV/ 946.

427

Porten, “Exile...”, VI/ 1038.

428

Grintz, “First Temple...”, XV/ 945.

429

Bkz. Zekeriya 8: 19.

430

Bkz. Stinespring, 550; Hollis-Brownrigg, 54.

431

Yahudi tarihiyle ilgilenen araştırmacılar, yeniden inşa edilen bu Mabed’i “ikinci Mabed” olarak nitelendirmekte ve Herod’un yaptığı Mabed’i de kapsayan sürgün sonrası döneme “İkinci Mabed” dönemi demektedir. Bu durum, İkinci Mabed’in ne kadar büyük bir öneme haiz olduğunu göstermektedir (Stinespring, 547).

432

Bkz. Stinespring, 547; Krauss, 194.

433

Yeremya 31: 3.

434

“Yüce merhametinden ötürü yok olmalarına izin vermedin. Onları terk etmedin. Çünkü sen iyilik yapan, acıyan bir Tanrı ’sın. ” (Nehemya 9: 31).

435

Yeremya 30: 22; 31: 1, 33; Hezekiel 11: 20; 36: 28; 37: 23, 27; 39: 28.

436

Yeremya 30: 14-15; Ayrıca bkz. Yeşaya 65: 6-7.

437

Yeşaya 60: 10.

438

Yeremya 30: 16, 20.

439

Yeremya 30: 3; 31: 16; Hezekiel 11: 17; 36: 8, 12, 24.

440

Bkz. Hezekiel 43: 10-12; Ayrıca bkz. Yeşaya 60: 13.

441

Yeremya 31: 12; Hezekiel 36: 2-30; ayrıca bkz. Yeşaya 60: 17-18, 22; 61: 1-11; 62: 1-12; 65: 1725.

442

Tanrı’nın sürgündeki Yahudilere nimetler bahşetmesi ve onları sürgünden kurtarması Tanrı’nın Yahudilere olan sevgisinden kaynaklanmaktadır. Ancak Hezekiel kitabında Tanrı’nın bu şekilde davranmasının sebebi olarak Yahudilerin hatırından daha ziyade Tanrı’nın Yahudilerce kirletilen kutsal isminin tekrar temizlenmesi (Hezekiel 36: 22-23) ve Kudüs’e dönüp rahatlığa kavuşunca Yahudilerin önceden yaptıkları günahlarından dolayı utanmaları, yüzlerinin kızarması (Hezekiel 36: 32) gösterilmektedir.

443

Yeşaya 60: 19-20; 66: 13-14.

444

Bazı kaynaklarda ve Tevrat’ın İngilizce versiyonunda “Sirüs (Cyrus)” olarak geçmektedir.

445

Besalel, Yahudi Tarihi, 54.

446

Stinespring, 547.

447

Hollis-Brownrigg, 46.

448

Stinespring, 547.

449

Werblowsky-Wigoden, 378; ayrıca bkz. Ezra 6: 3-4; başka bir eserde Koreş’in bu fermanının sadece Süleyman Mabedi’nin yapılması için yayınlandığı, Yahudilerin Kudüs’e dönmeleri için özel bir fermanın yayınlanmadığı ifade edilmektedir (Porten, “Exile...”, VI/ 1039).

450

II. Tarihler 36: 22, 23; ayrıca bkz. Ezra 1: 1-3; Yeşaya 44: 24-28; 45: 1-5, 13.

451

Hollis-Brownrigg, 46; Besalel, Yahudi Tarihi, 56.

452

Mezmurlar 126: 1-2.

453

Ezra 6: 3-4.

454

Ezra 1: 3, 4.

455

Ezra 1: 6.

456

Sayım sonucuna göre, 30 altın leğen, 1000 gümüş leğen, 29 tas, 30 altın tas, birbirinin benzeri 410 gümüş tas ve 1000 parça değişik kap vardı (Ezra 1: 9, 10).

457

Ezra 1: 7, 8; ayrıca bkz. Ezra 6: 5; Burada verilen bilgiler II. Krallar 24: 13’de verilen bilgilerle çelişmektedir. Çünkü II. Krallar kitabında Süleyman Mabedi’ne ait olan kapların hepsini Nebukadnessar parçalamıştır. Dolayısıyla Koreş’in Nebukadnessar’ın aldığı kapları sürgünden dönen Yahudilere verdiği yönündeki bilginin tutarsız olduğu belirtilmektedir (Oesterley, 78). Bunun yanında Daniel 5: 2, 3, 23’de Süleyman Mabedi’ne ait olan kapların Babil krallarınca kullanıldığının ifade edilmesi de bu tutarsızlığı desteklemektedir.

458

Ezra 2: 68-69.

459

Matthews, 156, 157. Babil sürgününden dönen halkın 42 360 kişi olduğu belirtilmektedir (Ezra 2: 64).

460

Adolphe Lods, The Prophets and the Rise of Judaism, Routledge, Çev. S. H. Hooke, London, New York 1996, 266; Bir düşünceye göre, Süleyman Mabedi, Nebukadnessar’ın saldırısında tamamen

461

yok olmamış, yıkık halde de olsa varlığını devam ettirmiştir. Kudüs’te kalan kahinler de yıkık durumda olan bu Mabed’de kurban ibadetini devam ettirmiştir. Daha geniş bilgi için bkz. Oesterley, 89-94.

462

Ezra 3: 8; Çeşitli kaynaklarda iki Mabed arasında geçen zamanın 50 (Bkz. Birnbaum, 79.) ve 70 (Bkz. Alalu, 203.) yıl olduğu bildirilmektedir. Bu farklılığın sebebi, 50 yıl diyenlerin, sürgünden döndükten iki yıl sonra Mabed’i yapmaya başlamalarını temel almasıdır. 70 yıl diyenlerin ise Darius’un ikinci yılında tekrar başlanan Mabed inşasını, temel aldıklarını düşünmekteyiz.

463

Ezra 3: 7.

464

·        466 Başka bir eserde, burada zikredilen insanların ağlamasının sevinçten daha ziyade üzüntüden

465

olduğu, çünkü Tanrı’nın ikinci Mabed’i, Birinci Mabed’de olduğu gibi kutsal bulut (Bkz. I. Krallar

466

8: 10; II. Tairhler 5: 11-13) veya kutsal ateşle (Bk. II. Tarihler 7: 1) kutsamadığı iddia edilmiştir (Cohen, “The Temple...”, III/ 308).

467

Ezra 3: 10-13.

468

“RAB şöyle diyor: ‘Bu kent viran olmuş, insansız, hayvansız kalmış diyorsunuz. Ne var ki, terk edilmiş, insansız, hayvansız Yahuda kentlerinde, Yeruşalim (Kudüs) sokaklarında sevinç ve neşe

(Yeremya 33: 10-11).

469

Bezalel Porten, “Temple, Second Temple, History”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV/ 955.

470

Samirilerin bu projede yer almak istemelerinin bir başka sebebi olarak, Samirilerin Babil sürgününden dönen Yahudilerin kendi otoriterleri için bir tehdit olacağını düşündükleri zikredilmektedir (Matthews, 157, 170).

471

Pers Kralı Koreş’in (Ölümü M.Ö. 530) ölümünden sonra gelen krallardır.

472

Bkz. Porten, “History...”, XV/ 956; daha geniş bilgi için bkz. Ezra 4., 5. ve 6. bablar.

473

Ezra 4: 21.

474

·        475 Lods, 186.

475

·        476 Lods, 266. Ezra 5: 16’da belirtildiğine göre Şeşbassar’ın Süleyman Mabedi’nin temelini attığı günden Mabed’in yeniden kurulmasına kadar geçen zaman zarfında yapım işlerinin sürdüğü ifade

476

edilmektedir ki, bu durum Ezra 4: 24’le tezat teşkil etmektedir. Ayrıca bkz. Oesterley, 89.

477

Hagay 1: 2, 3.

478

Hagay 1: 5, 6; ayrıca bkz. Hagay 2: 15-19.

479

Hagay 1: 9.

480

Hagay 1: 7, 8.

481

Hagay 1: 12.

482

Hagay 2: 3.

483

Porten, “History...”, XV/ 956; ayrıca bkz. Hagay 1: 15; Mabed’in yapıldığı tarihle ilgili Hagay

484

Ezra 6: 8-11.

485

Bazı kaynaklarda bu Mabed’in yapımının dört yıl sürdüğü rivayet edilmektedir (Krauss, 194.); Ancak Mabed’in yeniden yapımına başlama ve bitiş tarihlerine bakılırsa bu sürenin yaklaşık 4,5 yıl olduğu görülecektir.

486

Ezra 6: 15; Hollis-Brownrigg, 47; Louis Jacobs, “Temple”, The Jewish Religion A Companion, Oxford University Press, New York 1995, 541; Margolis, Mabed’in yapımının bitiş tarihini Adar ayının 23. günü olarak söylemektedir (Margolis-Marx, 121); Bazı kaynaklarda ise ikinci Mabed’in bitiş tarihi olarak M.Ö. 516 yılı verilmektedir. Ancak Darius’un M.Ö. 522 yılında tahta geçtiğini (http://www.ldolphin.org/secondtmp.html “S. G. 13 Mayıs 2004) ve İkinci Mabed’in neredeyse 7 yıl sonra, Darius’un krallığını 6. yılının Adar ayında (12.ay) bittiğini göz önüne alırsak İkinci Mabed’in bitiş tarihi olarak M.Ö. 515 ‘in doğru olduğunu görürüz. Kullandığımız kaynaklardan Encyclopedia Judaica adlı eser de bu tarihi benimsemektedir (Porten, “Exile...”, VI/ 1041).

487

Ezra 6:17. Burada kesilen kurbanların, Birinci Mabed’in adanması esnasında kesilen kurbanlarla

488

·        493 “Bu tapınağın temelini Zerubbabil’in elleri attı, tapınağı tamamlayacak olan da onun elleridir.. ”

489

(Zekeriya 4:9); ayrıca bkz. Hagay 2: 23; Zekeriya 4: 6.

490

·        494 Stinespring, 547.

491

·        495 Bkz. Miller-Hayes, 448.

492

Margolis-Marx, 120.

493

Alalu, 204.

494

Jakops, “Temple”, 541.

495

Stinespring, 547.

496

Samuel-Yonah, “Structure...”,

rağmen hiçbir zaman Birinci Mabed’in ihtişamını yakalayamamıştır. Tanrı, Hagay Peygamber aracılığıyla Yahudilere ‘“Yeni tapınağın (İkinci Mabed) görkemi, öncekinden daha büyük olacak. Buraya esenlik vereceğim ” demesine rağmen Tanrı’nın bu vaadi gerçekleşmemiştir (Hagay 2: 9).

497

Stinespring, 550.

498

Stinespring, 548.

499

ikinci Mabed’de Ahit Sandığı’nın olmamasına rağmen Tanrı’nın inayetinin Mabed’i dolduracağı (Hezekiel 44: 4) ve orada ikamet edeceği belirtilmiştir (Hezekiel 43:7); ayrıca bkz. Güç, Dinlerde..., 127.

500

Stinespring, 550; ayrıca bkz. Kenedy-Snaith, 964.

501

Besalel, “Bet Amikdaş”, I/ 115.

502

Bkz. Ezra 5: 8; 6: 4.

503

Bkz. Ezra 1: 4; 3: 7.

504

Stinespring, 548.

505

Besalel “Bet Amikdaş”, I/ 111.

506

Bkz. Oesterley, 5.

507

Margolis-Marx, 116.

508

Matthews, 159-160. Babil sürgününden sonra, Pers Kralı’na Kudüs’e gitmek istediğini söyleyen Nehemya, kralın yanında çalışmış (Nehemya 2: 1: 6.), kralın izni ve kendi isteğiyle Yahuda’da on iki sene valilik yapmıştır (Nehemya 5: 14).

509

Bkz. Matthews, 166-168.

510

Matthews, 169.

511

Hezekiel 36: 24-27.

512

“Şimdiyse Tanrımız RAB bir an için bize acıdı. Sürgünden kurtulan bir azınlık bıraktı bize. Kutsal yerinde sarsılmaz bir destek verdi. Gözlerimizi aydınlattı. Köleliğimizden bize yenilenme fırsatı sağladı. Köle olduğumuz halde Tanrımız bizi köle bırakmadı. Pers krallarının bize iyi davranmasını sağladı: Tanrımız’ın Tapınağı’nı yeniden kurmak için bize yenilenme fırsatı verdi. Yeruşalim ’de (Kudüs) ve Yahuda ’da bize bir korunma duvarı verdi. ” (Ezra 9: 8-9).

513

Ezra 9: 1, 3; Sürgünden dönen Yahudilerin bu şekilde davranacakları Tanrı tarafından, Yahudilerin sürgünde olduğu bir zamanda bildirilmiştir (Hezekiel 39: 26).

514

Hollis-Brownrigg, 46. Süleyman Mabedi kutsal olduğundan orada dini ritüelleri yerine getiren kahinlerin de kutsal olmaları gerekiyordu. Kahinler, Yahudi ve bakire olan kızlarla evlendikleri takdirde kutsallıklarını koruyabiliyorlardı. Bundan dolayı kahinlerin dul kadınlarla ya da başka milletten bakire kızlarla evlenmeleri yasaklanmıştır (Levililer 21: 14, 15). Ancak kahinler, eski kocası kahin olan dul bir kadınla evlenebilirdi (Hezekiel 44: 22). Bununla birlikte, sonradan Yahudi olan kadın, Yahudilikteki bütün haklardan yararlanabilmesine rağmen yine de kahinlerle evlenemezdi (Yusuf Besalel, “Yahudilik Dinine Geçmek”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, III/ 761).

515

Bkz. Ezra 7 ila 10. bablar.

516

“Ben, Kral Artahşasta (Pers Kralı), Fırat ’ın batı yakasındaki bölgenin bütün hazine görevlilerine buyruk veriyorum: Gökler Tanrısı ’nın Yasası ’nın bilgini Kâhin Ezra ’nın sizden her istediğini özenle yerine getirin. ” (Ezra 7: 21); ayrıca bkz. Ezra 7: 11-26.

517

Ezra 7: 11.

518

Ezra 7: 10.

519

Bkz. Nehemya 9. bab.

520

Ezra 10: 11.

521

Nehemya 10: 30.

522

Bkz. Nehemya 10: 28-39.

523

Yahudiler, Ezra’nın huzurunda yaptıkları antlaşmadan soran yine dinsel ve sosyal alanda zafiyetler göstermiştir. Bunun üzerine Nehemya çalışmalarına tekrar başlamış ve Yahudiliği eski saflığına kavuşturmuştur (Bkz. Nehemya 13. bab).

524

Besalel,“Bet Amikdaş”, I/ 111.

525

Oesterley, 5.

526

Paul Johnson, A History of The Jews, Harper & Row Publishers, New York 1987, 87.

527

Hollis-Brownrigg, 48-49.

528

Besalel,“Bet Amikdaş”, I/ 111.

529

Yehoshua M. Grintz, “Temple, Second Temple, Hellenistic Period”, EJD, Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Ed. Celil Rotf vd., Jerusalem 1978, XV/ 958.

530

Grintz, “Second...”, XV/ 958.

531

Alalu, 60.

532

Alalu, 204.

533

Hollis-Brownrigg, 48-49.

534

Ibranice bir sözcük olan “Hanuka”nın, “ithaf etme, tahsis etme” anlamlarına geldiği bildirilmektedir. Yahudilerin IV. Antiokhos Epiphanes’e karşı başlattıkları mücadelenin zaferle neticelenmesi ve Süleyman Mabedi’nin bu zaferin akabinde gerekli şekilde paganizm unsurlarından temizlenmesiyle Mabed’in yeniden ibadete açılmasını kutlamak amacıyla ortaya çıkan ve Kislev ayının 25. günü başlayıp sekiz gün boyunca kutlanan bayrama denilmektedir.

535

Bkz. Johnson, 109.

536

Shaye J. D. Cohen, “Roman Domination, The Jewish Revolt and the Destruction of the Second Temple”, Ancient Israel, Ed. Hershel Shanks, Biblical Archaeology Society, Washington D.C. 1999, 266.

537

Bkz. Peter Richardson, Herod: King of the Jews and Friend of the Romans, University of South Carolina Press, Columbia 1996, 240.

538

Hollis-Brownrigg, 48, 49.

539

Cohen, “Roman...’, 267.

540

Johnson, 109.

541

Psikolojik sorunları olan Herod, eşlerinden, çocuklarından ve yakın akrabalarından bazılarını öldürmüştür. Hıristiyan literatüründe, Matta 2’de anlatılanlara göre İsa’yı da öldürmeyi düşündüğü söylenen Herod için “masum katili” denilmektedir (Cohen, “Roman...’, 269). Ayrıca bkz. Johnson, 109-110.

542

Alalu, 205; Herod, sadece Kudüs’de değil ülkenin diğer bölgelerinde de çok değişik çalışmalar yapmıştır. Ülkeye yeni inşaat yöntemleri getiren Herod, ülkesinde benzeri görülmemiş şehirler, kaleler, saraylar ve büyük bir liman yaptırmıştır. Bunların içinde en dikkat çeken ise Filistin’de o zamana kadar yapılmamış büyüklükte muhteşem bir eser olan Süleyman Mabedi kompleksi olmuştur. Herod’un yaptırdığı bu abidelerin bir çoğu, kutsal olmaları ve büyük ebatlarından dolayı günümüze kadar gelmiştir. Bu abidelerin incelenmesinin, diğer dönemlerle kıyaslandığında Herod zamanı hakkında bizlere çok daha fazla bilgi verdiği ifade edilmiştir (Magen Broshi, “The Archaeology of Palestine”, The Cambridge History of Judaism, Ed. William Horbury, W. D. Davies, John Sturdy, Cambridge University Press, 2. Baskı, Cambirdge 2001, III/ 1). Ayrıca bkz. Johnson, 112-113.

543

Cohen, “Roman...’, 270; Richardson, 247.

544

F. E. Peters, Judaism, Christianity, and İslam, Princeton University Press, Princeton, New Jersey 1990, 93.

545

Başka bir eserde Mabed’in yapım tarihi olarak M.Ö. 23 yılı verilmekte ve her iki tarihin de aynı kaynaktan geldiği ifade edilmektedir (Richardson, 245).

546

Da Bahat, “The Herodian Temple”, The Cambridge History of Judaism, Ed. William Horbury, W. D. Davies, John Sturdy, 2. Baskı, Cambridge University Press, Cambridge 2001, III/ 38; Krauss, 195; George A. Barton, “Temple of Herod”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905, XII/ 85.

547

Stinespring, 551.

548

Birnbaum, 80.

549

Barton, 85.

550

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 961; ayrıca bkz. Margolis-Marx, 173.

551

Richardson, 247.

552

Stinespring, 551.

553

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 962; Bahat, 39.

554

Bahat, 38.

555

Bkz. Yuhanna 2: 20.

556

Johnson, 115; Smart, 120; Stinespring, 550.

557

Barton, 85.

558

Margolis-Marx, 173.

559

Birnbaum, 80.

560

Krauss, 195.

561

Barton, 86.

562

Johnson, 115.

563

Peters, 94.

564

Lee I. Levine, Judaism and Hellenism in Antiquity, University of Washington Press, Seattle, London 1998, 69.

565

Peters, 94.

566

Bkz. Resim 11-12.

567

Judah David Einstein, “Temple, Plan of Second”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905, XII/ 91; Başka bir eserde Kutsallar Kutsalı’nın 20x20x20 olduğu yazmaktadır (Birnbaum, 80).

568

Birnbaum, 80.

569

Barton, 88-86.

570

Jacobs, “Temple”, 541.

571

Bkz. Bahat, 57; Başka bir eserde Kutsal Yer’in boş olduğu ifade edilmektedir (Krauss, 195). Değişik kaynaklarda tütsü sunağının ve yedi kollu şamdanın Mabed’de bulunduğuna işaret eden ifadeler bulunmaktadır. Buna göre, ikinci Mabed yıkıldıktan sonra tütsü sunağı Roma’da görülmüş ve yedi kollu şamdan Roma’ya götürülmüştür (Hollis-Brownrigg, 54).

572

Hollis-Brownrigg, 54; Farklı bir kaynakta, bu taşın, Birinci Mabed’de üzerine Ahit Sandığı’nın konulduğu taş olduğu ifade edilmektedir. Yine bu esere göre, burada zikredilen taş, dünyanın yaratılmasının burada başladığı yönündeki inançtan ötürü “Temel Taş” olarak bilinmektedir (Jacops, “Temple”, 542); ayrıca bkz. Einstein, “Temple...”, XII/ 92).

573

Einstein, “Temple...”, XII/ 92.

574

Einstein, “Temple...”, XII/ 92.

575

Bahat, 57-58.

576

Birnbaum, 58.

577

Einstein, “Temple...”, XII/ 92.

578

Bkz. Einstein, “Temple...”, XII/ 92.

579

Barton, 85.

580

Bahat, 55.

581

Barton, 86.

582

Barton, eserinde sunağın eni ve yüksekliğinin 50 kubit olduğunu ifade etmektedir (Barton, 86).

583

Bahat, 55.

584

Bahat, 54-55.

585

Bahat, 55.

586

Samuel-Yonah, “Structure...”,

587

Bahat, 55.

588

Barton, 86.

589

Peters, 94.

590

Stinespring, 551.

591

Richardson, 245.

592

Besalel, “Bet Amikdaş”, I/112.

593

Richardson, 245.

594

Krauss, 195.

595

Stinespring, 552

596

Krauss, 195. Bkz. Resim 14.

597

Bkz. Elçilerin İşleri 3: 2, 10.

598

Kenedy-Snaith, 966.

599

Bahat, 53; Einstein, “Temple...”, XII/ 90.

600

Einstein, “Temple...”. XII/ 90; Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 966; Kenedy-Snaith, 966.

601

Einstein, “Temple...”, XII/ 90.

602

Bazı kaynaklarda, İsrailliler Avlusu’na açılan kapıya denildiği gibi buraya da “Nikanor Kapısı” denilmektedir (Bahat, 53).

603

Einstein, “Temple...”, XII/ 91.

604

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 966

605

Bkz. Krauss, 195; Einstein, “Temple...”, XII/ 91.

606

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 966.

607

Einstein, “Temple...”, XII/ 90.

608

Bahat, 53-54.

609

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 966.

610

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 966.

611

Einstein, “Temple...”, XII/ 90; Kenedy-Snaith, 96.

612

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 967.

613

Cohen, “The Temple...”, III/ 300.

614

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 966.

615

Samuel-Yonah, “Structure...”, XV/ 967.

616

Maimonides, 24-25.

617

Bahat, 54.

618

Maimonides, 22.

619

Krauss, 195.

620

Bkz. Stinespring, 550.

621

Stinespring, 550.

622

Birnbaum, 79.

623

Bkz. Yuhanna 2: 20.

624

Stinespring, 552.

625

Smart, 120; Hollis , Holy Places, 54.

626

Bahat, 39-41.

627

Bahat, 41.

628

Bahat, 41.

629

Cohen, “Roman... ”, s. 285.

630

Besalel, “Bet Amikdaş”, I/ 111.

631

Bkz. Yeşaya 56: 7.

632

Bkz. Yeremya 7: 11.

633

Markos 11: 15-18; Luka 19: 45-46; ayrıca bkz. Yuhanna 2: 13-18; Güç, Dinlerde..., 126-127.

634

Alalu, 205.

635

http://www.sevivon.com/jewish_history.asp?id=42 (S.G. 01 Aralık 2004).

636

Besalel, “Bet Amikdaş”, I/111.

637

Cohen, “Roman...”, s. 296.

638

Zealotlar militan yapıya sahip bir gruptu. Bunlar, tanrı diye tapınılan Roma imparatorluğunun egemenliğini kabul etmeyi günah olarak değerlenmişlerdir. “Tanrı’dan başka efendi olamaz” şeklindeki slogana sahip olan Zealotlar, sezara vergi vermenin Yasa’nın ihlal edilmesi anlamına geldiğini düşünüyorlardı. Yine bu mezhebin taraftarlarına göre ,Tanrı’ya hizmet etmek herhangi bir faniye boyun eğmeyi yasaklamıştır (Agus, 147-148).

639

http://www.sevivon.com/jewish_history.asp?id=42 (S.G. 01 Aralık 2004)

640

S. A. Nigosian, WorldReligions, Edwarld Arnold, London 1975, 39.

641

Bahat, 41-42.

642

Bahat, 42.

643

Michael Avi Yonah, “Temple, Second Temple, From the Roman Conquest until the Destruction”, EJD, Ed. Celil Roth vd., Keter Publishing House Jerusalem Ltd., Jerusalem 1978, XV/ 960.

644

Bu kıtlık esnasında, Yahudi kadınlar ve çocuklar açlıktan ölmüştür. Sokaklar, açlıktan ölen yaşlı insanlarla dolmuştur. Yiyecek bulamayan Yahudiler, caddelerde açlıktan yere düşene kadar hayalet gibi dolaşmıştır. Kıtlık öyle bir hadde gelmiştir ki, açlıktan ölen insanların, toprağa gömülmediği, gömme işlemini yapanların da açlıktan ölünün gömüleceği çukura düştüğü rivayet edilmiştir. Ufacık bir yiyeceğin gölgesi görüldüğünde, en yakın dostlar bile onu almak için birbirlerine zarar vermiştir. Ortalıklarda dolaşan soyguncular, açlıktan yere düşen birisini gördüklerinde hemen onun üzerine atılmış ve onda buldukları ne varsa almışlardır; şaşkınlıklarından yemek bulmak ümidiyle aynı eve bir günde birkaç kez girmişlerdir. Artık açlık, insanları buldukları her ne olursa olsun yemeleri için zorlamıştır (Werner Keller, The Bible as History, 2. Baskı, William Morrow and Company Inc., New York 1981, 369)

645

Keller, 370.

646

Yonah, 960; Bahat, 42; ayrıca Bkz. Gedaliah Alon, The Jews in Their Land in the Talmudic Age: 70-640 CE., Ibranice’den Çev. Gershon Levi, Harvard University Press, England 1996, 50-51.

647

Yonah, 960.

648

Daniel Jeremy Silver, A History of Judaism, Basic Books, New York 1974, I/ 255.

649

Cohen, “Roman...”, 291.

650

Cohen, “Roman...”, 291.

651

İbani takvimde 4. ay olan Tammuz, Miladi takvimdeki Haziran ve Temmuz aylarına denk gelmektedir.

652

Yonah, 960; Bahat, 42.

653

Werblowsky-Wigoden, 379.

654

Werblowsky-Wigoden, 379.

655

Alalu, 205.

656

Bkz. Resim 15.

657

Alon, 42.

658

Silver, 255.

659

Alon, 50.

660

Silver, 256.

661

Silver, 256.

662

Nigosian, 39.

663

Besalel, “Bet Amıkdaş”, I/111.

664

Besalel, Yahudi Tarihi, 263.

665

Besalel, Yahudi Tarihi, 263.

666

Besalel, Yahudi Tarihi, 74.

667

Alalu, 206-207.

668

Bkz. Besalel, Yahudi Tarihi, 95-99.

669

Ekrem Memiş, Kaynayan Kazan :Ortadoğu, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya 2002, 93.

670

Alalu, 207.

671

Bkz. Memiş, 94.

672

Besalel, “Bet Amikdaş”, I/ 115.

673

Bkz. Memiş, 93-108.

674

Alalu, 207.

675

Jacobs, “Temple”, 543.

676

Jacobs, “Temple”, 543.

677

Jacobs, “Tempel”, 543.

678

Besalel, “Bet Amikdaş”, I/ 113.

679

http://www.Idolphin.org/tempprep.html (S. G. 13 Mayıs 2004).

680

http://www.templemountfaithful.org/obj.htm (S.G. 27 Aralık 2004).

681

Mustafa Sinanoğlu, “İbadet”, DİA, İstanbul 1999, XIX/ 233.

682

Özen, 23.

683

Bkz. Özen, 20-23; Sinanoğlu, 233-234.

684

Özen, 36.

685

Sinanoğlu, 234.

686

“Avodah” teriminin Tevrat’ın İbranice metinlerinde bir çok defa geçtiği bildirilmiştir (Sinanoğlu, 234). Bkz. Çıkış, 3: 12, 4: 23; Malakı 3: 14; Eyup 21: 15.

687

Özen, 36.

688

Bkz. Abdurrahman Küçük, “İslâm Öncesi Dinlerde İbadet”, DİA, İstanbul 1999, XIX/ 236-240.

689

Özen, 67.

690

Küçük, “İslam...”, XIX/ 239.

691

Bkz. Özen, 127-128.

692

Tevrat’ta bu rakamın çok daha fazla olduğu görülmektedir. Çünkü sadece Mabed’de görevli olan Levililerin sayısının 38 000 olduğu bildirilmektedir (I. Tarihler 23: 3).

693

Charles Guignebert, The Jewish World in the Time of Jesus, Çev. S. H. Hooke, Routledge, London and New York 1996, 59.

694

Yusuf Besalel, “Koen Gadol”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2001, II/ 337.

695

Çıkış 28: 1.

696

Besalel, “Koen Gadol”, II/ 337.

697

Besalel, “Koen Gadol”, II/ 337.

698

Besalel, “Koen Gadol”, II/ 337.

699

Besalel, “Bet Amikdaş” I/ 111.

700

Besalel, “Koen Gadol”, II/ 337.

701

Özen, 136.

702

Sayılar 3: 10; Çıkış 28: 1.

703

Bkz Sayılar 18.bab.

704

Levililer 9: 8, 12, 15, 18.

705

Bkz. Sayılar 4 bab.

706

Bkz. Sayılar 6: 22-27.

707

Bkz. Levililer 13. bab.

708

Bkz. Levililer 10: 10-11.

709

Yusuf Besalel, “Koanım”, YA, İstanbul 2001, II/ 332.

710

Alalu, 140.

711

Alalu, 141.

712

Özen, 139.

713

Besalel, “Koanim”, II/ 332.

714

Yusuf Besalel, “Levı”, YA, İstanbul 2001, II/ 365.

715

Sayılar 3: 12; 8: 16, 17, 18.

716

Sayılar 3: 6, 9.

717

Bkz. Çıkış 32: 25-29.

718

Özen, 140.

719

Bkz. Sayılar 8: 2-7.

720

Özen, 140.

721

I. Tarihler 23: 4-5.

722

Bkz. I. Tarihler 23: 28-32

723

Özen, 141.

724

Werblowsky-Wigoder, 379.

725

Emil G. Hirsch, “Sacrifice”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905, X/ 615.

726

Eric J. Sharpe, 50 Key Words Comparative Religion, Lutterworth Press, London 1971, 59.

727

Ahmet Güç, “Kurban”, DİA, İstanbul 2003, XXVI/ 434.

728

Hirsch, “Sacrifice”, X/ 615; ayrıca bkz. Tekvin 4: 3-5.

729

Yahudilikte, insanların kurban edilmesi kesinlikle yasaklanmıştır (Levililer 18: 21; Tesniye 12: 31; 18: 10). Yahudi inancına göre İbrahim’in İshak’ı kurban etme teşebbüsünde Tanrı’nın insanların kurban edilmesini istemediği mesajının bulunduğu ifade edilmektedir (Max Wiener, “Sacrifice”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co. Inc., New York 1948, IX/ 306).

730

Güç, “Kurban”, XXVI/ 435.

731

Hirsch, “Sacrifice”, X/ 615; ayrıca bkz. Levililer 1: 3; 4: 4; 12: 6; 15: 14, 29; 16: 7; 17: 2-6; 19: 21.

732

Hirsch, “Sacrifice”, X/ 615.

733

Yusuf Besalel, “Korban”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2001, II/ 339.

734

Özen, 185.

735

Bkz. Tekvin 22: 1-14.

736

Çıkış 29: 38-42; Sayılar 28: 1-8;

737

Yusuf Besalel, “Korbanot ve Sunular”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2001, II/ 341.

738

Levililer 1: 2-5.

739

Levililer 1: 10.

740

Levililer 1: 14.

741

Özen, 185.

742

Levililer 1: 4; Kurban sunacak kişinin elini hayvanın başına koymasının, hayvanın gerçekten kurban edildiğini onaylamak ya da suçu, bedduayı, laneti vb. kurbana taşıtmak gibi bir anlam taşıdığı düşünülmektedir (Özen, 186).

743

Levililer 1: 11.

744

Özen, 186.

745

Besalel, “Korbanot ve Sunular”, II/ 341.

746

Levililer 1: 9.

747

Besalel, “Korbanot ve Sunular”, II/ 341.

748

Levililer 1: 5, 15.

749

Bkz. Levililer 1: 3, 10.

750

Besalel, “Korbanot ve Sunular”, II/ 341.

751

Özen, 186-187; ayrıca bkz. Sayılar 28. bab.

752

Levililer 3: 1, 6.

753

Özen, 187.

754

Levililer 3: 2, 8.

755

Özen, 187.

756

Levililer 3: 2, 8.

757

Levililer 3: 4-5, 15-16.

758

Özen, 187; ayrıca bkz. Besalel, “Korbanot ve Sunular”, II/ 341.

759

Levililer 4: 2.

760

Levililer 4: 13.

761

Besalel, “Korbanot ve Sunular”, II/ 341.

762

Levililer 4: 3.

763

Levililer 4: 13-14.

764

Levililer 4: 22-23.

765

Levililer 4: 27-28.

766

Levililer 4: 32.

767

Levililer 4: 4-12, 15-21.

768

Levililer 4: 24-26, 29-35.

769

Besalel, “Korbanot ve Sunular”, II/ 341.

770

Özen, 188-189.

771

Levililer 5: 1-6; ayrıca bkz. Levililer 6: 2-5.

772

Levililer 5: 6-13.

773

Özen, 187.

774

Levililer 7: 13.

775

Levililer 7: 15.

776

Özen, 189.

777

Levililer 2: 11.

778

Levililer 2: 2-3.

779

Özen, 189.

780

Özen, 189.

781

Sayılar 15: 5.

782

Sayılar 15: 7.

783

Sayılar 15: 10.

784

Özen, 189.

785

Özen, 190.

786

Levililer 7: 16-17.

787

Özen, 190.

788

Ömer Faruk Harman, “Hac”, DİA, İstanbul 1996, XIV/ 382.

789

Judah David Einstein, “Pilgrimage”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and London 1905, X/ 35.

790

Harman, “Hac”, XIV/ 382.

791

Harman, “Hac”, XIV/ 382.

792

Einstein, 35; ayrıca bkz. Çıkış 23: 14, 17; 34: 23; Tesniye 16: 16.

793

·        798 Özen, 192; ayrıca bkz. Einstein, 35.

794

799Max Joseph, “Holidays”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co., Inc., New

795

York 1948, V/ 410.

796

800 Hezekiel 45: 21.

797

Çıkış 12: 14.

798

Besalel, “Pesah”, II/ 498.

799

Bkz. Çıkış 12: 1-14.

800

Besalel, “Pesah”, II/ 498.

801

802

803

804

805

New York 1948, IX/ 490.

806

Tesniye 16: 10.

807

Sayılar 28: 26.

808

Çıkış 23: 16.

809

Özen, 218-219.

810

Alalu, 30.

811

Özen, 219.

812

Yusuf Besalel, “Şavuot”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, III/ 665; ayrıca bkz. Çıkış 23: 16; 34: 22; Levililer 23: 10-20.

813

Özen, 219.

814

Alalu, 33.

815

Max Joseph, “Sukkoth”, UJE, Ed. Isaac Landman, Universal Jewish Encyclopedia Co. Inc., New York 1948, X/ 95; Özen, 220.

816

Özen, 221.

817

Joseph, “Sukkoth”, X/ 95.

818

Levililer 23: 33, 39; Hezekiel 45: 25.

819

Alalu, 54.

820

Levililer 23: 43.

821

Harman, “Hac”, XIV/ 384.

822

Einstein, 36.

823

Alalu, 46.

824

Max Margolis, “Atonement, Day of”, JE, Meridian Books, New York and London 1905, II/ 284.

825

Özen, 208.

826

Özen, 209.

827

Levililer 16: 29; 23: 27; Sayılar 29: 7.

828

Alalu, 46.

829

Alalu, 47.

830

Mehmet Katar, Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam’da Tövbe, Töre, Ankara 1997, 67; Levililer 16. bab.

831

Alalu, 48.

832

Cohen, “Roman...”, 296.

833

Cohen, “Roman...”, 296-297.

834

Özen, 86.

835

Güç, Dinlerde..., 136.

836

Ortaçağ boyunca, sinagog Yahudilerin sosyal sorunlarının çözüldüğü yer olmuştur. Davaların dile getirildiği, düğünlerin yapıldığı, kederli olanların teselli edildiği, yolcuların misafir olarak ağırlandığı, maddi yardımların sağlandığı bir yer olarak varlığını devam ettirmiştir (Yusuf Besalel, “Sinagog”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, III/ 598).

837

Besalel, “Sinagog”, III/ 598.

838

Özen, 86-87.

839

Alalu, 256.

840

Louis Jacobs, “Synagogue”, The Jewish Religion A Companion, Oxford University Press, New York 1995, 511.

841

Rachel Hachilli, Ancient Jewish Art and Archaeology in the Diaspora, Koninklijke Brill NV, Boston, Köln 1998, 15-16.

842

Bkz. Özen, 87 vd.

843

Cohen, “The Temple...”, III/ 298; Hachlili, 15; Jacobs, “Synagogue”, 511; Alalu, 256; 259-260.

844

Jacobs, “Synagogue”, 511.

845

Besalel, “Sinagog”, III/ 597.

846

Jacobs, “Sinagogue”, 511.

847

Alalu, 256; Besalel, “Sinagog”, III/ 597.

848

Matta 4: 23

849

Jacobs, “Synagogue”, 512.

850

Özen, 90.

851

Cohen, “The Temple...”, III/ 298.

852

Hachlili, 21.

853

Alon, 46-47.

854

Cohen, “The Temple...”, III/ 300-301.

855

Hachlili, 21.

856

Cohen, “The Temple...”, III/ 301.

857

Besalel, “Sinagog”, III/ 598.

858

Silver, I/ 262.

859

Reformist Yahudiler, sinagogun, yeniden inşa edilen kadar Süleyman Mabedi’nin yerine geçtiği düşüncesini kabul etmezler. Onlara göre, sinagog, Mabed’in yerine geçen bir kurum değil, Süleyman Mabedi’nin kendisidir (Jacobs, “Synagogus”, 511).

860

Alalu, 260.

861

Besalel, “Sinagog”, III/ 598.

862

Besalel, “Sinagog”, III/ 604.

863

Alalu, 259; Dinlerde Mabed ve ibadet adlı esere göre sinagog, burada ifade edildiği gibi sükunetin ve huşunun olduğu yer değildi. Buna sinagogda ibadet esnasında dahi insanlar birbirleriyle konuşmakta, sinagog içinde keyfine göre dolaşmaktadır. İnsanların kendilerini sanki evlerindeymiş gibi rahat hissettikleri ve adından da anlaşılacağı üzere sinagogun bir ibadet yeri olmasından daha ziyade bir toplantı yeri olduğu ifade edilmektedir (Güç, Dinlerde..., 149). Yahudilerin sinagogdaki bu davranışlarından dolayı da Yahudi alimler, sinagoga saygı duyulması gerektiği hususunda özellikle durmuşlardır (Jacobs, “Synagogue”, 515).

864

Silver, 259.

865

Besalel, “Sinagog”, III/ 598.

866

Bkz. Silver, 259.

867

Hachlili, 14.

868

Bazı Yahudi din adamları, sinagog için “Tanrı’nın Evi” ifadesinin kullanılmasına karşıdır. Çünkü, bu ifade Hıristiyanların kilise için kullandıkları bir kavramdır. Yahudi literatüründe ise ancak Süleyman Mabedi için kullanılabilir (Jacobs, “Synagogue”, 511).

869

Cohen, “The Temple...”, III/ 301.

870

Cohen, “The Temple...”, III/ 299.

871

Hachlili, 14.

872

Hachlili, 13.

873

Cohen, “The Temple...”, III/ 302.

874

Özen, 107.

875

Güç, Dinlerde..., 152.

876

Güç, Dinlerde....,152.

877

Cohen, “The Temple...”, III/ 302.

878

Özen, 110.

879

Silver, 262, 263.

880

Cohen, “The Temple...”, III/ 306.

881

Alalu, 259.

882

Julis H. Greenstone, “Fasting and Fast-Days”, JE, Funk and Wagnalls Company, New York and

883

1987, 286.

884

Bkz. Şinasi Gündüz, “Oruç”, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınları, Ankara 1998, 295.

885

John R. Hinnells, “Fasting”, Dictionary of Religions, England 1997, 166.

886

Özen, 174.

887

Yusuf Besalel, “Taanit”, YA, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul 2002, III/ 690.

888

Bkz. Besalel, “Taanit”, III/ 690-691.

889

Besalel, “Taanit”, III/ 690.

890

Besalel, “Taanit”, III/ 690.

891

Besalel, “Taanit”, III/ 690.

892

Alalu, 60.

893

Kaufmann Kohler, “Hanukkah”, JE, Funk and Wagnalls, New York and London 1905, VI/ 223.

894

Yusuf Besalel, “Hanuka”, YA, İstanbul 2001, I/ 198.

895

Kohler, 223.

896

Alalu, 60.

897

Özen, 223-224.

898

Besalel, “Hanuka”, I/ 199.

899

Besalel, “Hanuka”, I/ 200.

900

Sprituality, Ed. Arthur Green, SCM Press Ltd., London, New York 1989, 32.

901

Alon, 52.

902

Werblowsky-Wigoden, 379.

903

Jacobs, “Temple”, 543.

904

Alon, 52; Jacops, “Temple”, 543.

905

Besalel, “Bet Amikdaş”, I/ 113.

906

Hertxberg, 151.

907

Bkz. Hezekiel 38: 12.

908

I. Tarihler22: 1.

909

Mezmurlar 132: 14.

910

Maimonides, 5.

911

Simon Coleman, John Elsner, Pilgrimage, British Museum Press, London 1995, 43.

912

Kristianpoller, “Talmud...”, 196.

913

Arthur Hertzberg, Judaism, 2. Baskı, George Braziller, New York 1962, 150.

914

Cohen, “The Temple...”, III/ 300.

915

Bkz. Yeremya 50: 11, 28; 51: 11.

916

Alon, 49.

917

Alon, 47.

918

Margolis-Marx, 65.

919

Süleyman Mabedi yıkıldığında Yahudiler, “Artık ne sunağımız, ne mabedimiz ne de kahinliğimiz

920

·        955 Grintz, “Temple, The Significance of the Temple for People,” XV/ 954; Yunus 2: 5-8.

921

·        956 Cohen, “The Temple...”, III/ 316.

922

·        957 Bkz. II. Tarihler 30. bab.

923

Coleman-Elsner, 44.

924

Matthews, Manners..., 180.

925

Silver, Judaism..., I/ 255.

926

Yoel 2: 12-17.

927

Alon, 47.

928

Besalel, Yahudi Tarihi, 46.

929

Grintz, “Temple, The Significance of the Temple for the People”, XV/ 954

930

Guignebert, The Jewish World..., 59.

931

Besalel, Yahudi Tarihi, 46.

932

Besalel, Yahudi Tarihi, 46.

933

Bkz. Yeremya 36: 6; 26: 2; 36: 10.

934

Bkz. Luka 2: 41-50.

935

Alon, 48.

936

Alon, 47-48.

937

Alon 48.

938

Alon, 48.

939

Alon, 45.

940

Solomon Grayzel, A History of the Jews, The Jewish Publication Society of America, Philadephia

941

942

943

944

945

946

Bu kaynaklarda zikredilen Mescid-i Aksa ile Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından sonra inşa edilen Mescid- Aksa’nın birbirine karıştırılmaması gerekir.

947

isra ve Miraç bkz. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Akçağ, Ankara 1989, XV/ 398-415.

948

İsra 17: 1.

949

Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi (Hayatı ve Faaliyetleri) 1, Çev. Salih Tuğ, Gözden Geçirilmiş ve İlaveli 4. Baskı, İrfan Yayınevi, İstanbul 1980.

950

Bkz. Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberî Tefsiri, Çev. Hasan Karakaya, Kerim Aytekin, Hisay Yayınevi, İstanbul 1996, V/ 254; Seyyid Kutub, Fizılâl-il Kur’an, Çev. İ. Hakkı Şengüler, M. Emin Saraç, Bekir Karlığa, Hikmet Yayınları, İstanbul 1979, IX/ 279; Sabri Hizmetli, İslam Tarihi, Genişletilmiş 2. Baskı, Yeni Çizgi Yayınları, Ankara 1995, 201.

951

Bu ifadenin, İbranice’de, Süleyman Mabedi’ni ifade etmek için kullanılan “Beit ha-Mikdaş” kelimesinin Arapçalaşmış şekli olduğu bildirilmektedir (Ömer Faruk Harman, “Mescid-i Aksa”, İGYA, Ed. İbrahim Kafi Dönmez, MÜİFVY, İstanbul 1997, III/ 203).

952

Fahruddin er-Razi, Tefsîr-i Kebîr, Çev. Suat Yıldırım, Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, C. Sadık Doğru, Akçağ, Ankara 1992, XIV/ 389; Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Sad. İsmail Karaçam, Emin Işık, Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, Mahmut Özakkaş, Feza Gazetecilik A. Ş., V/ 275-276; Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an-ı Kerim ’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Bilmen Basım ve Yayınevi, İstanbul t.y., IV/ 1846; Canan, VIII/ 545-546;

953

Canan, VIII/ 547; XIII/ 158.

954

Canan, XIII/ 158.

955

Mevlânâ Şibli, Asr-ı Saadet, Çev: Ömer Rıza Doğrul, Sad. Osman Zeki Mollamehmedoğlu, Eser Neşriyat ve Dağıtım, İstanbul 1978, II/ 451.

956

Canan, XVII/ 103.

957

Canan, XVII/ 102.

958

Bkz. Bakara 2/ 142-144.

959

Bkz. Yazır, I/ 431, 434; Bilmen, I/ 136, 138.

960

Kutub, IX/ 279; Seyyid Ebul Alâ Mevdudi, Tarih Boyunca TevhidMücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı, Çev. Ahmed Asrar, Pınar Yayınları, İstanbul 1992, 328; Ahmet Rüştü Çelebi, Ahmet Hurşitoğlu, Vehbi Vakkasoğlu, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Ed. Kenan Seyithanoğlu, Çağ Yayınları, İstanbul 1992, I/ 241; Canan, XV/ 407. Şibli, II/ 433;

961

Mevdudi, 332; Çelebi, I 237; İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsîri, Çev. Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner, Çağrı Yayınları, İstanbul 1991, IX/ 4677-4678.

962

Bkz. Abdullah Çağrı Elgün, Kudüs, İlk Kıble, Kültür Basın Yayın Birliği, İstanbul 1991, 77; Harman, “Mescid-i Aksa”, II/ 230.

963

Elgün, 78.

964

Bkz. J. Walker, “Kubbet-üs-Sahra”, İslam Ansiklopedisi, Maarif Basımevi, İstanbul 1955, VI/ 944945; Suut Kemal Yetkin, İslam Mimarisi, Değiştirilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1965, 17-18; Leslie Brubaker, “Dome of the Rock”, Dictionary of the Middle Ages, Ed. Joseph R. Strayer, Charles Scripner’s Sons, New York 1989, IV/ 237.

965

Bkz. Walker, VI/ 945; ayrıca bkz. Brubaker, IV/ 237.

966

Bkz. Walker, VI/ 945-946.

967

Harman, “Mescid-i Aksa”, III/ 203-204; ayrıca bkz. Yetkin, 12-13.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar