Print Friendly and PDF

"BOŞUNA UMUT KOYMADIK ADINI": SOL/SOSYALİST İSİMLER




Çocuklanmızın adlan siyasal tarihimizi yansıtır bizim. 1970lerde tutukluyken de, işkence görürken de, darağacına götürülürken de umutluyduk. Adını Umut koyduğumuz çocuklarımızın yirmi yıl sonra sokaklarda vurulacağını, kuduz hayvanlar gibi sıkıştın/ıp öldürüleceğini, her şeyin böyle yıkılacağı­nı, tuzla buz olacağını bilmiyorduk.

Oya Baydar, Sıcak Külleri Kaldı

Komünizm sadece devlete ve ekonomiye dair bir tanzim projesin­den ibaret degildir. Ondan daha öte olarak yeni bir toplum, birey ve benlik inşasını da bu toplumsal ve ekonomik düzenin tesis edi­lebilmesi ve sürdürebilmesi için elzem görür. Siyasi ve ekonomik devrim kültürel devrimle tahkim edilmek durumundadır? Yani gündelik hayatın her alanının 'yeni hayat' tarafından doldurulma­sı gerekmektedir. Hayatın dönüm anları tarih boyunca dini olarak törenselleştirilmiş ve toplum ve çevreyle paylaşılmışken bir kaşı-din olarak ortaya çıkan Sovyet komünizmi de evlilikleri, cenaze­leri ve de dogumları yeni komünist maneviyat ve benligin sirayeti ve beniikiere kazınması için komünist ritüellerle takdis etmeye yönelmiştir.2 Bir 'gerici' adet olan vaftizin yerini çocukların 'ekim- lenmesi' almıştır. Hıristiyan adetler artık uygulanamaz olmuşken

1   Sheila Fitzpatrick, 'Cultural Revolution in Russia, 1928-1932', Journal oj Contemporary History, c.9, No. 1, Ocak 1974, s 33-52.

2    Victoria Smolkin, A SacredSpace is Never Empty: A History of Soviet Atheism, Princeton: Princeton University Press, 2018.

mevcut şartlarda insanlar manevi ihtiyaçlarını dönemin beklenti ve ortamında yeniden üretir ve komünist propaganda ve teyakkuzla harmanlar. Zaten ekimierne de vaftizin ikamesi niteliğindedir? İç Savaş döneminde başlayan ve yaygınlaşan 'ekimleme ritüelinde' çocukların doğumunun ardından ebeveynler fabrikalarda diğer işçilerle ya da yoldaşlarıyla bir araya gelir, hediyeler takdim edi­lir, çocuğun doğumunu kutlar. Birçok durumda bir örnekte hediye olarak bebek Lenin'in resminin verilmesi gibi rejime intisabın da gösterildiği törenlerdir. Çocuklar bu törenlerde 'yeni yaşamın ön­cüleri' olarak kutsanır. Öncü (vanguard), komünist dağarcıkta kilit tabirlerden biridir. Nasıl ki Leninist teoride komünist parti iŞÇi sını­fına öncülük edecek ve toplumu devrime taşıyacak güçse yeni ku­şaklar da bu öncü gücü taşıyacaktır. Komünist gençlik örgütü Korn- somal devrimin ileri karakolu olacaktır. Bu sebeple heryeni Sovyet bebek, devrimi ve insanlığı ileri taşımak üzere bu tarihsel misyonla yoğrulmak durumundadır. isiınierin bu ağırlığı taşıması belki de mukadderatlarıdır? Ekimle rneye karşı gizli vaftizler ise taşrada bir direnişi temsil eder. Sovyetler Birliği'nin son lideri Mikhail Gorbaçov'un doğum adı Sovyet değer dünyasıyla uyumlu olarak, belki de Stalin'in muştuladığı ilk beş yıllık kalkınma planının zaferine it- hafen, isim aslen dini imalı olsa da Viktor'dur. Ancak dindar annesi ve anneannesinin ısrarıyla gerçekleşen vaftiz töreninde büyükba­bası onu daha aleni bir Hıristiyan isim olan Mikhail'le vaftiz eder?

Geleneksel ve dini isimlerin ağırlığındaki Rus isim havuzu Bol­şevik Devrimi'ni takiben türetme isimlerle alabildiğine genişleme yaşar. Fransız Devrimi kaynaklı isimler (Mara, Robesper, Danton), komünist mitolojinin kutsadığı 'insanlık önderleri' (Brutus, Grac- chuss, Spartak -Spartacus), önde gelen tarihsel sosyal demokrat önderlerinin adapte edilmiş isimleri, elbette Marksizmin önderleri

3 Daniel Peris, Storming theHeavens: TheSovietLeagueojtheMilitaniGodless. Ithaca; Lon­don: Cornell University Press, 1998, s. 91-92.

4 Nina Tumarkin, Lenin Lives! The Lenin CultinSoviet Russia, Cambridge, MA: Harvard Uni­versity Press, 1997, s. 281.

William Taubman, Gorbachev: His Life and Times, New York: W. W. Norton, 2017. s. 1. (Marks, Engelina, Libknekt, Lyuksemburg, Roza, Ilich, Bukharina, Stalina, Budena) isimlere ilham verir. Örneğin Türkiye'de Putin'in parasal imparatorluğunun kahyalanndan olarak Türkiye'de başta turizm olmak üzere birçok yatırımı olan Azerbaycan Yahudisi Tel- man İsmailov'un ismi 1944 yılında Buchenwald toplama kampın­da ölen Almanya Komünist Partisi'nin tarihsel önderi Emst Thal- ınann'dan gelmektedir. Napoleon (Andreasian) isimli Moskova teşkilatından bir parti üyesi tedhiş döneminde Fransız ajanı olduğu için tutuklanır. Mikoyan durumu 'Napoleon'un kendisinden daha Fransız olmadığını' söyleyerek Stalin'e iletince Stalin gülerek is­minden dolayı olağan şüpheliden öte olarak olağan tutuklu bulan talihsiz Napoleon'un serbest bırakılması için gizli servisi aramasını ister.6 Bu isimlere daha yaratıcı bir şekilde farklı devrimci önder, kahraman ve kavramların başharflerinden türetme isimler eklenir. Marx-Engels-Lenin ve Ekim Devrimi kelimelerinin baş harflerin­den Melor, Devrim (Revolyutsia), Marks ve Engels'ten Rem gibi birçok yepyeni isim ortaya çıkıvermiştir? Bu isimler yenidoğanlara da insanlık haysiyetinin binlerce yıllık mücadelesinde görev biç­miştir. Komünist isim koyma furyasına boşuna değildir ki Sovyet yönetici seçkinleri arasında uzun on yıllar Sovyet politbürosunun ideolojik şefi olmuş ve Marksist doktrini gözeterek Sovyet rejimi­nin muhafazakar bekçiliğini yürütmüş Mikhail Suslov'un şahsın­da rastlarız. İdeolojik şef oğluna Revolii, kızına ise Mayıs'tan Maya isimlerini koymuştur?

2015 Nobel Edebiyat ödülüne kendi tarzındaki edebi üretimiy­le layık görülen Belarus yazar Svetlana Aleksiyeviç'in post-Sovyet coğrafyada komünizm sonrası yıkılmış, parçalanmış hayatları ve geçmişe dair hayatı kuşatan hatıraları derlediği bir 'edebi sözel ta­rih' antolojisi olan İkinci El Zaman’da artık acılı mazi olmuş Sovyet

6    David Satter, İt Was a Long Time Ago and Never HappenedAnyway: Russia andthe Com- munist Post, New Haven; London: Yale University Press, 2012, s. 153.

7    Yuri Slezkine, The House of Government: A Saga of the Russian Revolution, Princeton: Princeton University Press, 2017, s. 304.

• Serge Petroff, The Red Eminence: A Biography of Mikhail A. Suslov, Clifton: The Kingston Press, 1988, s. 73.

inancı ve adanmışlığını artık "yaşlıyım... çok uzun zamandır" diye hayıflanan ve gençliğini "rahiplerle alay ediyor, evdeki ikonaları kı­rıyorduk. Haç törenleri yerine, kızıl bayraklarla gösteriler yapıyor­duk"' diyerek hatırlayan bir eski inanmış komünistinin anlatımında ortaya koyarken erken Sovyet döneminin coşkusunu bize her alan­da duyumsatmaktadır: "Ne diyordum? Aşk... İlk karım... Oğlumuz doğduğunda, ona Ekim adını koyduk. Büyük Ekim Devrimi'nin onuncu yılı şerefine. Bir de kız istiyordum. 'Benden ikinci çocuğu da istediğine göre, demek ki, aşıksın', diye gülmüştü karım. 'Kızı­mıza ne ad vereceğiz?' Ben Lyublena adını seviyordum. 'Lyublyu Lenina' (Lenin'i seviyorum) sözcüklerinden oluşuyordu. Karım bir kağıda sevdiği kadın isimlerini yazdı: Marksana, Stalina, Engelsi- na... Iskra... En moda isimler bunlardı o zaman. O liste de öylece durdu masada...‘‘ıo

Aynı şekilde belli devrimci kavram ve sıfatlar da kendilerine şa­hıs ismi olarak yer bulmuştur: Pravda, Revmir (devrim ve barışın birleştirilmesinden), Barrikada, Giotin, Bastil, Tribuna, Kranyi (kı­zıl), Kommuna, Parizhkommuna, Proleterii, Buntar (asi), Mai, Fevral (Şubat), Oktyabrina (Türkçe'de de Ekim ismi), Serpina (orak), Molt (çekiç, Molotov), Volya, Svoboda (özgürlük), Dinamit, Ateit, Avangarda, Iskra (kıvılcım, Lenin'in muhalefette çıkardığı dergi, Hikmet Kıvılcımlı), Marseleza (Marseilleise), Dinamo, Radium, Elektrifikatsiya. Bolşevik Devrimi Hıristiyan isimlere de olumsuz bakılınasını getirirken birçok ebeveyn de çocuklarına (bazısı kul­lanımdan düşmüş) Hıristiyanlık öncesi Slav isimleri koymaya mey­letmiştir.' Bazı isimler ise sözde akrostişlerle yüklenen göster­melik komünist anlamlarla meşrulaştırılmıştır. Mesela birçokları için Marilyn Monroe'yu hatırlatan Marlene Sovyetler dünyasında Mar(ks)-Lene(n) oluvermiştir. Lenin'in isminin tersten okunuşu Ninel olarak bir isim olarak konulmuştur. Melis ismi de bu sefer

' Svetlana Aleksiyeviç. /ikinci El Zaman: Kızıl insanın Sonu. çev. Sabri Gürses. İstanbul: Kal­ka Kitap, 2017. s. 188-189.

10   age., s. 190.

11   Richard Stites, Revolutionary Dreams: Utopian Visian and Experimental Life in the Russian Revo/ution, New York: Oxford: Oxford University Press. 1991. s. 111-112.

Marx-Engels-Lenin-Stalin'in baş harflerinden komünist bir isim olarak yaygınlaştı. Ancak bu Melis'ler erkek de olabilmektedir.

Bu devrimci isimler sadece komünizmin iktidar olduğu Sov­yetler Birliği'nde değil evrensel komünist harekette de teveccüh gördü. Zanzibarlı/Tanzanyalı Marksist devrimci lssa çocuklarının isimlerini Fidela, Stalin, (Bir Bolşoy balerininden) Raissa ve Maote (Mao Zedong) koymuştur.” İtalya'da Lassallo, Marxina, Primo Ma- ggio (1 Mayıs), Almanya'da Bebelina aynştıncı komünist isimlerden bazılarıdır. Babası da, faşizme yönelmeden önceki kendi gençliğin­deki gibi sosyalist olan Mussolini'nin Benito ismi Meksika milliyet­çiliği ve dış müdahalecilik karşıtlığı kahramanı Meksika başkanı Benito Juarez'den gelirken taşıdığı diğer isimleri Andrea ve Arnil- care babasının saygı duyduğu iki İtalyan sosyalistinden alınmadır. Elbette komünist şehit ve savaşçılar da çocukların isimlerinde kendilerine yer bulmuştur. Aynı şekilde çelikleşmiş zihinler ve be­denler de bir komünist idealdir. Mao, Kültürel Devrim sırasında bir kızıl muhafız genç kadının devrimci cesaretinden ve adanmışlığın- dan etkilendiği gibi isim balışederek onu taltif eder. Nazik anlamı­na gelen Binbin isminin yerine ona dövüşçü/savaşçı (ol) anlamına gelen Yaowu'yu verir.™

Fransa Komünist Partisi bir karşı-toplum (counter-society) ör­gütlemektedir. Kendi edebiyat cemaati, kültür endüstrisi, yayıncı­lık sektörü olan, kendine yeter ve kendini yeniden üretebilen bu ekasistem bir taraftan toplumdan kendini ayrıştıracak ama aynı zamanda da değil marjinalleşmek, güçlü kalacak şekilde kendi da­yanışmasını ve bütünlüğünü sağlayacaktır.™ David I. Kertzer de bir antropolog olarak İtalyan Komünist Partisi'ni semboller ve ritüeller üzerinden ele aldığı çalışmasında yoldaşlık kültürünün İtalyan Komünist Partisi'nin geleneksel piknikierinden eğlence kültürleri-

12 Julia Lovell. Maoism: A Global History, New York: Bodley Head. 2019.

13   Frank Dikötter, The Cu/tura/ Revolution: A People'sHistory, 1962-1976, London: Blooms- bury. 2016. s. 75.

14   Annie Kriegel. The French Communists: The Profile of o People, Chicago: University of Chicago Press, 1972.

ne nasıl bir komünist cemaati tesis ettiğine odaklaşır.  Lakaplann yanı sıra çocuklara verilen isimler de bu karşı-toplum kültürünün ve cemaatleşme tavrının parçalarındandır. Çocuk isimlerine de so­lun inandığı değerler, inançlar, mücadeleler kazınır. Bu tutku Tür­kiye sosyalist cemaatinde de fazlasıyla baskındır.

Bununla beraber Türkiye'de sol cenahta belirgin sol isimler yay­gın bir şekilde ancak 1971 ile, artık solun kitleselleştiği dönemden itibaren, görülmeye başlanır. Çetin Altan (1927-2015) çocuklarına olabilecek en geleneksel isimleri Ahmet, Mehmet ve Zeynep ola­rak sıralamıştır. Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden ve TKP üyesi Behice Boran (1910-1987) ilk gebeliğinde çocuğunu düşür­düğünden sağ doğan çocuğuna Anadolu geleneklerinin izinde Dur­sun ismini vermiştir.16 Diğer 'eski tüfek' sosyalistlerin de çocukların isimleri de bize belirgin bir farklılaşma sunmaz. Eski tüfeklerden ve özel yasayla Türkiye'de doktorluk yapılmasına izin verilmeye­cek kadar sakıncalı TKP üyesi komünist Sevim Belli'nin (1925- ) çocuğunun ismine yabancılaşmasını getirecek kadar memnuniyet­sizliğe rağmen eşi baş eski tüfek Mihri Belli (1915-2011), nasıl ki kendi ismini dedesinden almıştır, çocuğuna kendi babasının ismini dayatır: Hayrettin.

Kişiliğimin oluştuğu yıllarda, yaşamının bende en derin izler bırakan döneminde kendimi hep Sevim Tan bilmiş­tim. Evlendikten sonra "Belli" olmak çok ters geliyordu bana. Bir hayli tartışmasını yaptık bu konunun Mihri ile. O bunu kişisel bir sorun yapıyordu. "Belli" adını taşı­maktan şeref duymuyorsaymışım!... Daha bu tartışmayı bitirmeden Hayrettin'in adı çıktı bu kez. Hayrettin derle- sinin adı idi. Mihri'nin adı da öyle. Ben, kendi hesabıma,

15  David 1. Kertzer, Politics & Symbols: The /ta/ian Communist Party andthe Fallof Communism, New Haven: Yale University Press, 1972. Ayrıca bkz. Stephen Gundle, Between Hol- lywood and Moscow: The /ta/ian Communist and the Challenge of Mass Culture, 1943-1991, Ourham: Duke University Press, 2000.

16  Murat Belge, Şairaneden Şiirsele: Modern Türk Şiiri. İstanbul: iletişim Yayınları, 2018, s. 227.

babadan oğula, oğuldan toruna soy sürdürmeleri, toru­nu dedenin kişiliğine bağlamayı hep yadırgamışımdır... uzun süre kendi bebeğime "Hayr-ul-din" demeye dilim varmadı. Bir sürü isimler taktım ona. Oğlanın adını Meh­met Hayrettİn koyduk gerçi ama herkes Hayrettin derken inattaşır gibi Mehmet demek de olmuyordu.”

Hayrettin (ve Müslüman adetini sürdürerek göbek adı olarak Mehmet) yetmez gibi Belli çifti ikinci çocuklarını beklerken kayın­valide geline bu çocuğa da kendi babasının ismini vermesini öner­miştir. "Emre dedik ona. İyi de ettik." Sevim Belli ikinci oğluna is­tediği gibi şehirli bir isim vermiştir. Uygun günlü@ 1961 için erken bir Emre isminde Belli kendi seçkin kültürel statüsünü ortaya ko­yar. Ancak elbette bu Sevim Belli'nin tutkuyla bağlı olduğu ve ABD ve Fransa'dan Cezayir'e hareketli hayatında parçası gördüğü ulus­lararası sosyalist-devrimci mücadeleden ilham almış, beslenmiş bir isim değildir. Eşine karşı ataerkilliğini ortaya koyan ve benim­sediği geleneksel cinsiyet rollerinde ısrar eden Mihri Belli de özel hayatına olduğu gibi isim repertuarına da sosyalist-komünist dün- yagörüşünü yansıtmaz. ironik olarak çift çok muhtemelen bundan habersiz olsa da emrenin kökeni muhtemelen Farsça hem-rahtır (rah=yol); Türkçesiyle yoldaş.

Benzer şekilde ilk çocuğuna kültürelisınıfsal sıçrama saikiyle Ayçe adını verdiği gördüğümüz Cemal Süreya, on dört yıl sonra, yükselen bir şehirli moda isim vererek orta sınıf kültürel evrenine intibak davranışından uzaklaşmıştır. 1969'da ikinci kez baba ol­duğundaki isim pekala orta sınıf uyumculuğuna aykırı olduğu gibi köklerine dönüşle beraber solculuğunu yansıtır: Memo Emrah: "Memo kimdir? Atamdır, Memo'mdur, kırmızı beresiyle, o küçü­cük çobandır. Muhammed'lerin en proleteri ve en uzun donlu- sudur. Ve boynu kısa pençe elli bir İsa'dır. Çetin bir Musa. Kısaca benim Bünyaminim.”16 Memo amcasıdır. Emrah ise elbette isim [1] olarak Cem Karaca ve Apaşlar'ın 1967 Altın Mikrofon yarışmasın­da ikinciliği kazandıkları ve Anadolu popun yükselişinde önemli bir mihenk taşı olan Erzurumlu Emrah'tan uyarladıkları şarkının adından mülhem ortaya çıkmış ve 1970'lerde yaygınlaşmıştır. İsim özellikle sol bir anlam yükü kazanmayacaksa da Süreya'nın oğluna uygun gördüğü çok çok erken bir Emrah bu yönde bir deneme ol­malıdır. Aynı zamanda Süreya'nın topraklarına çok uzak olmayan bir coğrafyaya ve taşralılığına göndermedir. Ancak sorunlu ve belalı oğlu Süreya'nın trajik ölümüne de sebep olacaktır. Emre ile Emrah, anlam yükleri ayrı ayrı gelişecekse de, aslında aynı kelimenin Arap alfabesinde yazılışı aynı iki halidir.

1970'lerde ise; Sıcak Külleri Kaldı romanında Oya Baydar okur- Iarına işçilerin 'bilinçlenmelerini' çocuklarına geleneksel isimle­ri vermeyi bırakarak 'Devrim, hatta Yoldaş' isimlerini vererek bir isim repertuarı eşik geçişi yapmalarıyla işaret etmektedir. 1968 ile beraber ivme kazanan sosyalist öğrenci hareketi ve sokak ey­lemciliği polis ve askerin kurşunlarıyla öldürülen öğrenci gençlerle sarsılır. Koray Doğan, Ulaş Bardakçı, Taylan Özgür, Sinan Cemgil bu dönemde sloganların yanı sıra birçok yoldaşlarının çocukları­na ilham olacak şekilde sol şehitlik mertebesine kavuştu: Mahir, Hüseyin, Ulaş /Kurtuluşa Kadar Savaş. Dev-Genç Marşı, 'Vedat, Taylan, Mehmet, Battal 1 Devrim için öldüler 1 Devrimciler ölür ama 1 Devrimler durmaz sürer' dörtlüğüyle bitmektedir. Korkut Boratav, Sinan Cemgil'in Nurhak dağlarında öldürülmesinin he­men ardından doğan çocuğuna Sinan ismini verir.” İlginç olan ise Boratav'ın gerekçe olarak bunu ortaya koymak yerine bundan et­kilenmiş olmuş olmaları gerektiğini kaydetmesidir. Zira Sinan ismi koymak anlaşılmaktadır ki illa bir bilinçli bir tercih ve eylem değil, daha öte olarak zamanın ruhudur™ Doğu Perinçek oğlu Mehmet Bora Perinçek'in Bora'sını Filistin mücadelesine destek için gitti-

" Hakan Güldağ, İbrahim Ekinci (ed.). Korkut Boratav: Aydmltk Bir Adam, Ankara: imge Ya­yınları, 2010, s. 190.

Korkut Boratav fizik mühendisi olacak diğer oğluna ise farklı okumalara müsait şekilde Oluş ismini koymuştur.

ği Lübnan'da Mossad baskınında arkadaşlarıyla beraber öldürülen yoldaşı Bora Gözen'in anısına koyar.21

Elbette en başta 'darağacından bir fidan', 'devrimin en güzel yüz metresini koşmuş' Deniz Gezmiş solcu/devrimci babalara isim babası olacaktır. 1968 yılındaki 6. Filo protestolarında polisin İTÜ Gümüşsuyu binasına baskınında pencereden aşağı atılarak öldü­rülen ve "ilk devrim şehidi" olarak sol hafızaya kazınan Vedat De- mircioğlu da, 12 Mart karanlığında silaha sarılarak mücadeleyi şe­hirden kırsala taşırken Kızıldere'de askerlerle çatışmada ölerek bir devrim ikenuna dönüşen Mahir Çayan da birçok ebeveyne ilham olmuştur. Ancak Koray, Ulaş ve Taylan nadir isimler olarak sol ta­rafından sahiplenilmesiyle beraber doğrudan sol/sosyalist ikonik isimlere dönüşmüşlerdir. Vedat ve Mahir isimleri zaten yaygın ol­maları sebebiyle bu tür bir ayrıştırıcı nitelik kazanamamıştır. Oysa Taylan, Koray ve Ulaş gibi bilinir olmayan (ve Türkçü duran, yani modern ve geleneksel olmayan, Ulaş örneğinde Dede Korkut hika­yelerinde geçen ve kaynağını oradan alan) isimler anlam yüklerini bu devrim şehitleri vesilesiyle kazandıklarından solla örtüşmeleri kaçınılmaz olmuştur. Mahir ve Vedat ise geleneksel isimler olma­ları sebebiyle böyle bir örtüşmenin nesneleri olamamış ve solun anlam dünyasında benzer bir devrimci yoğunluk kazanamamıştır.

Sinan Cemgil'in Nurhak'ta öldürüldüğü sırada hamile eşi doğan oğluna Taylan Özgür'ün anısına Taylan ismini vermiştir. Bir dev­rimci şehidin oğlunun bir başka devrimci şehidin adını alması bir sosyalist menkıbeye el verdiği gibi yumruk yapılmış ellerle bir dev­rimci slogana dökülecektir: 'Öldü Sinan, doğdu Taylan / Omuzladı silahını'.22 Hollanda'dan bilgisayar mühendisliği doktora derecesi alan Taylan Jr. akabinde de Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühen­disliği bölümünde öğretim üyesi olacaktır. Ancak daha annesinden meme emerken, bir iki aylıkken adına türküler yazılan, sloganlar atılan Taylan Cemgil isminden beklentileri ve ona yüklenen ağır misyonu karşılamayacak, sosyalist görüşe ve kamusal alanda siyasi

21       Bu bilgiye dikkatimi Erkan Şen çekmiştir.

22        Can Dündar. 'Taylan. Milliyet. 23 Eylül 2008. angajmana uzak saygın bir akademik kariyeri tercih edecektir.

Sol isim repertuarında solun ve solun temsil ettiği ve gelecek kuşaklara ve insanlığa taşımakta öncü olduğu Aydınlanmacı, evrenselci ve hümanist değerlerin isim olarak alınması yaygın bir pratiktir. Çocuklar geleceği temsil etmektedir. Bir klişe olarak de- nilegeldiği üzere her bebekle, her nefes alan yeni canlıyla yeni bir umut yeşerir. O halde bu yenidoğanlara tam da geleceğe inanç nakşedilmelidir. Nitekim İnan ve İnanç bu dönemde bir sol isim olarak ortaya çıkar” Ama daha yaygın olarak Umut, en zor zamanlarda dahi geleceğe ve insanlığın Marx tarafından muştulanmış kurtulu­şuna imanı temsil eder şekilde bebeklere (cinsiyet çok farketmeden) bolca verilecektir. Romain Rolland, Bolşevik Devrimi'ni ve Sovyetler Birliği'ni tüm günahlarına rağmen insanlığın umudu ilan ederek sahiplenirken bu hâlet-i ruhiyeyi ve inancı seslendirmekte­dir: "Bu düzen kanlı ve annesinin karnından şimdi çıkartılmış bir bebek gibi lekelenmiştir, [ancak) tüm istikrah ettiren gaddar suçla­rına rağmen yeni doğmuş çocuğu kucaklarım: O umuttur, insanlı- ğin geleceğinin sefil umudu. O, size rağmen sizindir. "24

1966'nın Mart'ında annem Hacettepe Hastanesi'nde bir yandan doğum sancıları çekerken, bir yandan babama "çocuk doğmak üzere, adı ne olacak Bilsay" dediğinde "kız da olsa, erkek de, adı aynı olacak" cevabını alacak. Babam, içinde bugün hâlâ tükenmemiş olan umudun adına karar vermiş olacak...25

Daha sonra Bülent Ecevit'in DPT müsteşarlığına da atayacağı dönemin önde gelen Mülkiye profesörlerinden ve iktisatçı Bilsay Kuruç'un kızı Umut Kuruç'un ismi 27 Mayıs sonrası neo-Kemaliz- min sola açık kültürel evreninin tetiklediği iyimserliği yansıtmak­tadır. bu kuluçkadan yeni yeni filizlenmektedir. Nitekim

23   Ertuğrul Günay oğluna inanç ismi verenlerdendir.

24      Alıntılandığı yer Stephen Kotkin, Stalin: Waitingfor Hitler. 1929-1941, New York: Penguin, 2018, s. 257.

25      Umut Kuruç, 'Babama', Bilsay Kuruç'a Armağan, Serdar Şahinkaya & N. IIter Ertuğrul (ed.), Ankara: Mülkiyeliter Vakfı Yayınları, 201 1. s. 25. de tam bu filizienmeyi selamiayan 1964 yapımı, senaryosunu Vedat Türkali'nin yazdığı, yönetmenliğini Ertem Göreç'in üstlendiği, baş­rollerini ise Fikret Hakan, Beklan Algan ve Ayla Algan'ın paylaştığı ve sosyalist gerçekçiliğe giden yolda bir mihenk taşı olan Karanlık­ta Uyananlar filmi bir boya fabrikasında işçilerin bilinçlenmesi ve adım adım grevi örgütleyere k başanlı olma sürecini anlatır. Başlar­daki cılız örgütlenme filmin sonunda dağınık kitleye önderlik edil­mesi ve bilinçsiz kitlenin bilinç kazanmasıyla adım adım örgütlü hale gelir. Öyle ki daha önce komşusu Fatma'ya hoşlandığı direniş örgütleyicisi işçi Ekrem'i ayartınası için koynuna girmesi tavsiyesi veren yani sosyalist ahlaka uzak, hatta ona mugayir Emine süreç içinde 'bilinçlenerek' fiılmin sonlannda hamileliğinin son sathası- na girdiği halde protestoya katılır. Emine'nin bebeğinin filmin en sonunda grev sahasında doğması grevin enerjisini, şahlanışını, taze silkinişini muştular. Bebeğin viyaklamalan eşliğinde ilk önce be­beğin erkek olması 'erkekten erkek olur', 'baba Kazım' gibi erkeke- gemen naralar eşliğinde sevinçle karşılandıktan sonra grevci gürn- hundan ilk olarak 'oğlanın adı Umut olsun' sesi duyulur. Ancak bu öneri itirazla karşılaşır; zira bir işçinin hatırlattığı üzere 'ne umudu be, umudu çoktan geçtik. Zafer olsun'. Böylece ağiana kolektif ola­rak Zafer ismi verilir. Zira bu oğlan işçi sınıfının gelecekteki zaferi­ni muştulamaktadır. Nitekim de film boya işçilerine desteğe gelen başka sektör ve fabrikalardan işçilerin pankartlan ve coşkulanyla sınıf iradelerine sahip çıkmalanyla biteray

Ancak Umut özellikle bir 12 Mart ismidir. 1960'lann ikinci yan­sında nadir olarak görülmeye başlanan bu isim 1971'de ilk hareket­lenmesini göstermiş, 1972'de ise sıçramasını yapmıştır. Oya Baydar otobiyografik unsurlan yoğun romanında 1990 sonrası sosyalist davaya bağlanmış bir kuşağın yaşadığı yıkımı, tam aynı döneme denk gelen devletin şiddet sarmalı arkaplanında derin bir hayalkı- nklığı içinde geçmişiyle hesaplaşan bir kadının öyküsünde anlatır. Oysa hikaye çok güzel başlamıştır. 12 Mart karanlığında apar tapar

26 Aslı Daldal. 1960 Darbesi ve Türk Sinemasmda Toplumsal Gerçekçilik, İstanbul: Homer Ki­tabevi, 2005, s. 141.

komünist yoldaşı Ömer'le evlenen Ülkü kız veya erkek farketmez, (aslında başka bir erkekten olma) biricik çocugunun ismini Umut koyacaktır; tıpkı o karanlıkta dogan diger Umut ve Deniz bebekler gibi: "Erkek olursa Umut Murat, kız olursa Umut Sevinç"^ "Umut bebek daha güzel günler görecek. Boşuna Umut koymadık adını. Eger biz o dünyayı kurmayı başarabilirsek, Umut bebek insanla­rın sınıflarına göre ayrılmadıkları... herkesin eşit oldugu aydınlık, barışçı bir dünyada yaşayacak. "28 Oysa kitabın başlannda ögreni- riz ki tam yirmi yıl sonra bu Umut bebek degil özgür ve mutlu bir dünyada yaşamak, devletin her türlü muhalif örgütlenmeyi basr- dıgı erken 1990'larda katıldığı bir sol militan örgüte yönelik dev­let operasyonunda henüz erken yirmilerindeyken infaz edilmiştir. Annesi ise bu mukadderata isyan eder: "Çocuklarımızın adları si­yasal tarihimizi yansıtır bizim. 1970'lerde tutukluyken de, işkence görürken de, darağacına götürülürken de umutluyduk. Adını Umut koydugumuz çocuklarımızın yirmi yıl sonra sokaklarda vurulacağı­nı, kuduz hayvanlar gibi sıkıştırılıp öldürüleceğini, her şeyin böyle yıkılacağını, tuzla buz olacağını bilmiyorduk. "29 Zaten bir başka karakter de aynı şekilde hayıflanır: "Her on yılda bir darbe oldukça. daha çok çocuğa Umut, ya da Ümit adı konur. Ne içerdin?"30

12 Mart'ın devrimci ismi Umut'un münhasıran sosyalist isim ol­maktan çıkarak sosyal demokrat bir isim haline dönüşmesi ise 12 Mart karanlığının sonlarında gerçekleşir. Bülent Ecevit'in 1972'de CHP kurultayında milli şef İnönü'yü devirerek genel başkanlığına oturmasının ardından 12 Mart'ın fiili sonu 1973 seçimlerinde arka­sında büyük bir rüzgar estirecektir. Dağlara taşiara Karaoglan ya­zıldığının onyıllar sonra hâlâ anlatıldığı seçim kampanyasının diğer popüler sloganı ise 'Umudumuz Ecevit' olacaktır. Ecevit büyük bir umut dalgasının taşıyıcısı olarak yükselirken bu hal o dönem isim­lere de yansıyacak, Ecevit rüzgârından etkilenmiş taze babalar ço-

" Oya Baydar. Stcak Külleri Kaldt, İstanbul: Can Yayınları. 2000, s. 90.

21 age. . s. 35.

2’ age.. s. 75

age.. s. 279.

cuklanna Bülent'ten çok Umut ismini verecektir. Rahşan Ecevit'in imtiyaz sahibi olduğu 1976 yılında çıkmaya başlayan on beş günde bir çıkan gazetenin de adı Umut'tur. Rahşan Ecevit, Yankı dergisi­nin röportajında 'Umut ismini nasıl buldunuz' sorusuna "CHP'de yerleşmiş bir kelime" cevabını vermektedir^

Şekil 54. Umut ismi Grafi^

Umut isminin yaş gruplarında görülme oranı, 1945-2004 (okulların tümünde)

Not: Umut ismi erkek ismi olarak ele alındı. Umut ismi ilk 1946 yılında görülmüştür.

 

Barış ve Özgür yine insanlığın büyük ideallerini tesciller. Il. Dünya Savaşı sonrası, özellikle de Hiroşima yıkımının ardından SSCB ve komünist hareket barışı bir komünist cephe stratejisi ola­rak sahiplendi. 1949 yılında Uluslararası Barış Kongresi için Pablo Picasso barış güvercinini çizerken Türkiye komünist hareketi de barışı bir hegemonik kavram olarak sahiplendik Vedat Türkali'nin oğlu 1951 doğumlu yönetmen Barış Pirhasan çok erken bir Barış'tır. 1951, Türkiye'nin Kore'de savaşa dahil olduğu ve Behice Boran'ın öncülük ettiği bir cephe örgütü olarak Barış Derneği'nin asker yollanmasına karşıtlığı sebebiyle kapatıldığı yıldır. Barışın Türkiye sosyalist hareketinde bir gündem olduğu yılda konulan bu

•ı Aktanldığı yer. https://odatv4.com/rahsan-ecevit-siyasete-nasil-damga-vurtu--060W031 html

" Pablo Picasso çizdiği barış güvercininin ardından dördüncü çocuğuna da Paloma (Güver­cin) ismini vermiştir.

isme dair böyle bir esinlenmenin olup olmadığı bu yazann bilgisi dışındadır. II. Dünya Savaşı sırasında doğan çocuklarına Savaş ismi koyan Manço ailesi de, savaşın ilerleyen safhalarında savaştan o kadar yılmış olmalı ki bir sonraki 1943 doğumlu çocuklarına Barış ismini vermiştir. Barış ismi 1940'lardan itibaren nadir konulan bir isim olarak mevcutsa da 1970'ler başıyla sol bir isim olarak yaygın­laşır. 1974 Kıbrıs Barış Hareka.tı ve Ecevit'in bu harekata dayanan popülaritesi Banş'ı sosyalist bir isim kadar Ecevitçi sol bir isim ha­line de getirir.

Türkiye solunun sekterliğin, ataerkilliğini ve dogmatikliğini Şafak ve Yenişehir'de Bir Öğle Vakti gibi romanlarında sol içerisin­den feminist bir duyarlılıkla eleştiren 1970 kuşağı edebiyatçılarından Sevgi Soysal da 1976 yılında yazdığı bir kısa hikayede isim temasından faydalanır. 33 Bu hikayede koğuşta yatmakta olan solcu mahkum kadınlar polis Zafer'in yerine bir kadın polisin görevlen­dirildiğini görürler. Üstelik bu kadın polis onlara sevecen davran­maktadır. Yanında getirdiği ufak oğlu kadın mahkumların peşine takılıp onlarla oynamak isteyince annesi uyarmak durumunda kalır: "Barış! Oğlum Barış. rahatsız etme ablaları." Mahkumlardan "anarşistlikten ablalığa düştük" diyerek abla yakıştırmasıyla eğle­nen Güler polis kadının bu hitabından sıcaklık hissetse de polisin insani ve samimi yaklaşırnma karşı koğuş bu tutuma karşı hangi ortak tavrın alınacağını tartışır. İtirazlara karşı çoğunluk görüş bu sıcakkanlı görüntünün "faşizmin yeni bir oyunu" olduğu yönün­dedir. Demet'e göre çocuk sosyalistleri yumuşatmamalı ve körleş- tirmemelidir: "Faşizm bir bütündür, burada, bizim dışımızda olan bir bütünlük. Bu iyi, bu kötü, bu büyük, bu çocuk diye başlarsak, mücadelede gerileriz." Her ne kadar Güler "Hem de Barış adında bir bebe faşist" ve "bebe-faşizm" diyerek bu tavrı dalgaya alsa da çoğunluk Demet'le paralel görüştedir. Koğuşun kadın polise tavır almasının ardından kadın istenmediğini anlayınca üzüntüyle göre­vinden ayrıldığı gibi vedaya gelir. Oysa ki onlara yardımcı olmak is-

33 Sevgi Soysal, Barış Adlı Çocuk, İstanbul: İletişim Yayınları, 2018, s. 116-126. tediğini söyler. Tavizsiz sosyalistler faşizme taviz vermemiştir. An­cak son olarak bu çogtınluk görüşüne karşı Nina hayıflanır: "Yine de önemliydi, çocuğun adının Barış olması." Hikaye bu cümleyle kapanır. Her ne kadar kogtışun çoğunluğu Barış ismine dahi yumu- şamamışsa da Sevgi Soysal'a göre bu isim çok şey anlatmaktadır. Soysal'a göre sol, sekterliği ve dogmatikliği sebebiyle, solcu olma­yan ama solun ideallerine, değerlerine gönlünü kapatmamış, so­lun el vermek durumunda olduğu kesimleri dahi yadsımış, benim­sediği büyük faşizm anlatısı içinde empatisini yitirmiştir. Çocuğa konmuş Barış ismi bile melez ve arafta alanları sezdirmekte, keskin ikilikleri, 'faşizmin bütünlüğü' teorisini anlamsızlaştırmakta, belir- sizleştirmektedir.

12 Eylül rejimi tarafından tutuklanıp Ulucanlar cezaevinde ya­tırılan Feride Çiçekoğlu'nun 1986 yılında yazdığı ve üç yıl sonra da Tunç Başaran tarafından filme çekilen Uçurtmayı Vurmasınların başkişisi hapishanede yatan bir annenin oğlu olan Barış'tır. Ro­man, Barış'ın 'siyasi suçlu' İnci ile olan arkadaşlığını anlatır. Her ne kadar Barış'ın annesi solla ilintisiz bir suçluysa da Çiçekoğlu'nun Barış seçiminin pekala cezaevi karanlığında İnci'nin ve onun gibi bedel ödemiş ama mücadelesi ve inancını korumuşların ideallerini de okuyuculara hissettirdiği düşünülebilir.

Oya Baydar'ın yukarıda alıntılanan Sıcak Külleri Kaldı'nın devam romanı Erguvan Kapısı'nda Umut bebeğin Özgür isimli yoldaşının babası "evet oğlumun adı Özgür'dür" diyerek o zamanki solcu inancını yadeder: "12 Mart çocukları Deniz, Özgür, Sinan, Umut ya da Ulaş oldular. "34 Uğur Mumcu da 1975 yılında Türkiye sosyalist hareketinin mücadelesini epik bir şekilde aktardığı "Sesleniş" ma- kelesine; "Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi" diyerek başladıktan ve "Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabe­yimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarkiarına or­tak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini

"' Oya Baydar, Erguvan Kapısı, İstanbul: Can Yayınları, 2007, s. 159. bir gün bile, karşısındakilere bağırmamış insanların önünde, öldü­rüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygar­lığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler" diye devam eder ve sonra "Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepimizin kulaklannda yankılanacak ey hal­kım, unutma bizi... Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi..." diyerek bitirir. Uğur Mumcu bu makaleyi yazışından iki yıl sonra (1977) doğan oğluna Özgür (Mumcu) ismini koyacaktır. Aktanldı- ğına göre önce Devrim olması düşünülen bebek 'kendi dünyasını kurarken özgür olsun diye' Özgür adını alırk Sosyalisi jarguııdaki Özgürlük ise kelimenin liberal anlamından çok insanlığın tüm ta­rihsel baskı aygıtlanndan muştulanan özgürleşmesini ifade etmek­te ve bu bakımdan Devrim kadar, hatta Devrim'in nihai amacının gerçekleşmesi olması bakımından daha da sosyalist yüklü bir ta­birdir.

Şekil 55. Özgür Grafigi

Özgür isminin yaş gruplarında görülme oranı, 1935-2004 (okulların tümünde)

 

Not: Özgür ismi ilk 1938 yılında göıülmüştür.

 

Şafak ismine her ne kadar daha önce az da olsa rastlansa da Şafak'lar doğrudan 1970'ler boyunca 12 Mart hapishanelerinde-

" Sevgi Özel, Uğur Olsun! Bir Devrimcinin (jyküsü, İstanbul: Kırmızıkedi Yayınevi, 2014, s. 244. ki mahkûmiyetlerinin beklenen sonunu ve sosyalizmle gelmek­te olan insanlığın şafağını hatırlatır ve bütünleştirir şekilde solcu isim olarak temellük edilmiş halde daha yaygınlaşır. Nişanyan'da gördüğümüz üzere isim 1960'lann ikinci yarısından başlayarak yükselme trendindeyse de istisnai sıçrama yaptığı ve sonra biraz gerileyerek yükselmeye devam ettiği yıl 1972'dir. En güçlü 12 Mart romanlarından Sevgi Soysal'ın Şafak'ı 1975 tarihlidir.

Elbette çocuklara Ekim, Devrim gibi çok daha alenen komünist referanslı isimler de koyulmuştur. 'Devrim' ya da 'Ak Devrim' ola­rak selamianan 27 Mayıs'ın hemen ardına denk gelen bir iki yılda doğmuş bir Galatasaray, iki Bomova Anadolu Lisesi mezuna denk geldik. Bunların ardından üç ayrı lisede birer tane 1960'arın ikinci yarısında doğmuş üç adet Devrim'e rastladık. Bizim taramamızda o zaman aralığında hiçbir adaşına denk gelmesek de çağdaş res­sam Devrim Erbil'in (1937-) ya da spor gazetecisi Devrim Sağıroğ- lu'nun (1947-2015) isimleri herhangi bir sol imadan uzak olarak ebeveynlerinin Kemalist devrime minnetini yansıtmaktadır. Zaten devrim o dönemde henüz daha sonra edineceği sosyalist ve 'yıkı­cı' bulunan anlamını henüz kazanmamış, bugünkü 'inkılap'vari bir anlam taşımaktadır. Bu istisnalar dışında bu isim 12 Mart dönemiy­le beraber apansız yaygınlaşır. Kemal Anadal da 1971 yılında doğan oğluna Devrim ismini verenlerdendir. Ancak Anadal'un bu tercihi eşi tarafından hoş karşılanmayacaktır:

[Anadol'un oturduğu Ankara-] Bahçelievler ülkücü!erin işgali altındaydı. Kızım Fevzi Çakmak Bulvarı üzerinde­ki Alpaslan İlkokulu üçüncü sınıftaydı. Oğlum da aynı okula başlayalı sadece bir ay olmuştu. Eve yakın olduğu için yürüyerek gidiyorlardı. Yolda kaçınlsalar yapacağı­mız bir şey yoktu! Oğlum dönüşte evin önündeki küçük alanda oynuyor, hisikiete biniyordu. Eşim Seren onu eve çağırmaktan korkuyordu. Çünkü adı. Devrim'di! Bana oğ­lumuza bu ismi koyduğum için kızıyordu. Sonunda çare­sini bulmuştu. Devrim'e öğretmişti; balkondan "Can eve

gel" diye sesienince o kendinin çağrıldığım anlayacaktı!"

Erzurum Atatürk Üniversitesi kimya bölümü başkanıyken, 1977 yılında hunharca öldürülen ve daha sonra devamı gelecek solcu akademisyen cinayetlerinin ilkinin kurbanı olarak devrim şehi­di haline gelen Orhan Yavuz da 1967 doğumlu Okan'ın ardından 1975'te kız doğan ikinci çocuğuna bu sefer (ilk çocuklarına verdik­leri ismin aksine) kendi siyasal kimlik ve tavrını yansıtma arzusuyla Devrim ismini koyanlardandır. Ancak kocasının öldürülmesinin ar­dından Ankara'ya yerleşen eşi Şaziye Yavuz'un kızına ismiyle ses- lenınesi oldukça güçtür:

iriyarı iki erkek yanıma geldi ve bana "Sen ne amaçla bu kızın adını Devrim koydun?" dediler. Adını koyarken size mi soracaktım, dedi, ama bu arada gözüm sürekli kızıının üzerindeydi. Bu konuşma biter bitmez kızımı kucakla­dığım gibi taksiyle eve geldim. Çocukları hemen balko­na çıkardım ve ağlayarak annerne olayı anlattım. Annem şoka girdi. Bu olaydan sonra çocuklarımın dışarı çıkıp oynarnalarına izin vermedim, balkanda büyüdüler dene­biliri

Olayın hemen ardından bir avukat tutan Şaziye Yavuz mahkeme kararıyla kızına oğlu Okan'ın seçtiği Yeşim ismini ekietir ve küçük kız artık Yeşim olarak çağrılmaya başlanır. Oya Baydar'ın Sıcak Kül­leri Kaldı romanında da 12 Eylül'den sonra adı Erol yapılan Yoldaş ve adı Sevgim yapılan Devrim isimli iki kardeşle karşılaşırız." Zirve yılı Türkiye sosyalizminin muhtemelen en güçlü ve yükselişte oldu­ğu yıl olan 1977 olan Devrim ismi 1981 yılında birdenbire sönüverir. 12 Eylül'den sonra 1970'lerde devrimci hareketin daha yükseldiği ve beklentilerin barış ve özgürlükten daha somuta bindiği bir dö­nemde Ekim, Devrim gibi isimler artarken, Devrim isminin keskin-

36       KemalAnadol, Filmi Geriye Sarınca, İstanbul: Doğan Kitap, 2015, s. 422.

37      Orhan Tüleylioğlu, Neden Öldürüldüler/Bu Kan Kurumaz. Ankara: Uğur Mumcu Vakfı Ya­yınları, 2007, s. 80-81.

3i Oya Baydar, Sıcak Külleri Kaldı, İstanbul: Can Yayınları, 2004, s. 75. ligi ve yukarıdaki alıntılarda aşikar olduğu üzere kamusal alanda yarattığı sakıncalar Evrim ismine de el vermiştir. Evrim isminin zirvesi Devrim isminin zirvesini görmesinin ardından düşüşe geç­tiği 1979 yıl iken isim özellikle 1980'de de yaygın şekilde çocuklara verildikten sonra 12 Eylül rejimi ortamında hızitea geriler.

Bu isimlerde cinsiyetçilik de aşikardır. Bu isimler daha çok er­kek çocuklara yakıştınlmış, devrimci isimler çoğunlukla erkek isimleri olmuştur. Yine de ömegin Özgür erkek ismi olarak geliş­mişse de kız Özgür'ler de vardır. Aynı durum Umut için de geçerle­dir. Ekim ise doğrudan bir erkek ismine yakıştırılmıştır. Oysa erken 1980'lerde ismi (artık yılgın) sol çevrelerde yaygınlaşan Eylül ismi, hüznü teşkil ettiğinden midir, kızlara yakıştırılmıştırk Belki de Ekim isimli oğlanlara kardeş gelmiştir. Erkek Ekin'lerle de karşı­laşsak da bu isim daha çok kızlara uygun görülmüştür. Ekin'i kültür anlamında bir sol-Aydınlanmacı motivasyonla koyan ana babalar olduğu gibi emekçi imalar da gerekçe olmuştur. Ancak hangisinin ağır bastığından bağımsız olarak zaten Ekin bir sol ayrıştıncı isim olarak yerleştikçe yeni Ekin'lerin de gerisi gelmiştir. Çok daha er­ken rastladığımız bir Ekin iki edebiyatçının, Tomris Uyar ve Ülkü Tamer'in, iki üç aylıkken kazada ölen çocuklarıdır ki buradaki Ekin haliyle ilkine bir gönderme olmalıdır. Kız Devrim'ler de varsa da Devrim büyük ölçüde bir erkek ismi olarak ortaya çıkmışken 'ılımit kardeşi' daha çok kızlara verilmiştir. Evrim'in aynı zamanda erkek ismi olması biraz geriden gelmiştir. Az sayıdaki erkek Evrim'ler or­talama olarak kız Evrim'lere göre iki üç yıl daha geç doğmuştur.

1970'lerin sonlarıyla beraber görülmeye başlanan kızlara ya­kıştırılan bir başka solcu isim de Ezgi' dir. Kızlara müzikalite uygun görülürken, isim solun hem halkçı, hem de kültürel iddialarını yan-

3' Oya Baydar'ın yine hayal kırıklığı yaşamış sosyalist bir kadının anlatıcılığında kurguladığı Hiçbiryer'e Dönüş'te de kadın başkarakter çocuğuna Eylül ismini koyar. Ancak bu Ey­lül, diğer Eylüllerden farklı olarak erkektir. Oya Baydar, Hiçbiryer'e Dönüş, İstanbul: Can Yayınları. 1998, s. 44-45. Oya Baydar-Aydın Engin çiftinin 12 Eylül'den bir ay sonra Ekim ayında doğan oğlu Ekim'dir. Ekim ismin kaynağı doğum ayı gözükse de Ekim elbette sosyalisliere öncelikle Bolşevik Devrimi'ni hatırlatır. Belki de 1980'lerde değişen Ekim'in haşinliğinden Eylül'ün hüznüne ve metankolisine geçiştir. sıtan ve meczeden bir isim olarak popülerleşir. İsim diğerleri ka­dar solun siyasi iddiasını alenen taşımasa da dönemin sol kültürel sosyalizasyonunu yansıtmaktadır. Ezgi, 1980'ler boyunca yaygın­laşır ve özellikle popüler olduğu 1990'larda ilk 100 kız ismi arasına girer. Sol kökeni belirsizleştikçe popülaritesi artmıştır. 1970'lerde yaygınlaşmaya başlayarak bir sonraki on yıl ivme kazanan Ozan ve yine bir kız ismi olarak Öykü de yine solun kültürel dünyası ve vurgularından beslenen ve tıpkı Ezgi gibi bir noktadan sonra yay­gınlaşmalarıyla soldan bağımsızlaşmış iki isimdir. Demirtaş Cey­hun'un daha sonra Yeşiller'den Avrupa parlamentosu milletvekili de olacak oğlu Ozan'ın 12 Eylül sonrası ülkeden kaçışının ardından Cumhuriyet gazetesinde bir köşe yazan; "ne güzel adlar koymuşuz çocuklarımıza... Bizim çocuğumuzrlu Ozan"40 yazarak inandığı bir sol değerler cemaatinin sıcaklığını ve dayanışmacılığını bu sembo­lizmle duyumsatmaya çalışmıştır. Ozan Ceyhun'un daha sonra AK Parti'yle yakınlığı ve bu kanaldan Türkiye'nin Avusturya büyükel­çisi olması yazarı da, ismini de hayal kırıklığına uğratmış olmalıdır.

Zaten aslında çocuklara devrimci, ya da herhangi bir siyasi an­lam yüklü isim vermenin kendisi 'erkek bir davranıştır'. Çoğu za­man, sol/sosyalist olsun, Türkçü/milliyetçi olsun, Kemalist olsun, İslami olsun, belli ideolojik ve siyasi göndermeleri olan isimleri ço­ğunlukla koyan babalardır. Örneğin bu araştırma için bağlantı kur­duğum Evrim'ler hep babalarını işaret etmiştir. Anneler ise daha geleneksel isimleri ve aile isimlerini yaşatmak kaygısı gütmenin yanı sıra daha hayat dolu içerikli isimlere daha yatkındır. Özellikle geleneksellik görüntüsü altında gelenekselle kopuş taşıyan neo-is- lami isim verme eğilimi ironik olduğu gibi çoğu zaman babaların siyasi iddialarını yansıtmaktadır.

Oya Baydar'ın bir başka romanında yine geçmiş tutkularını yad eden başkarakterin sızlanışında bir başka tanıdık isme rastlarız: "Çünkü büyük bir tutku ve inançla doğrunun peşindeydik. Devri­me götürecek doğru yolu arıyorduk. Eylemin teoriyle desteklen-

" Yıldıray Oğur, Türkiye'den Bir Fouche Hikayesi.. '. Karar, 26 Şubat 2020. mesi gerektiğine yürekten inanmıştık. "41 Gündelik anlamıyla değil ama bir tarihsel güç ve motor olarak Eylem'in, Marx'ın on birinci tezine atıf da içeren şekilde isimleştiğini görürüz. Emek, Kurtu­luş da benzer tutkuları ve tarihseki şuuru dillendirir. Yine erken 1980'lerin çok yaygın bir başka kız ismi de Evrim'dir. (Erkek Ev- rim'ler de azımsanmayacak kadar çok olsa da) Evrim 1970'lerin ortalanyla beraber, bazen evrim teorisine atfen, bazen de tarihsel materyalist dünya ve tarih kavrayışında insanlığın tekamülü, geli­şimi anlamında anlam yüküyle, genelde de Devrim isimli oğlanlara (ve bazen kızlara) kafiyeli (hem kız hem erkek) kardeş ismi oldu. 12 Eylül'den sonra ise çocuklara Devrim ismi koymanın yüksek mali­yeti, mimlenme getirmesi ve belki de çocuğa bu derecede yük yük­lememe kaygılarıyla olsa gerek Evrim ismi kısmen Devrim isminin kamuflaj ı olarak yaygınlaştı. Evrim isminin en sık görüldüğü aralık erken 1980'lerdir. 1965'te Anayasa Mahkemesi kararının serbest bırakmasıyla beraber kısa zaman zarfında ardı ardına gelen Mark­sist çevirilerin ardından maymundan evrimden başlayarak insanlı­ğın tarihini kapsayan tarihsel materyalist bir kavrayış ve jargon dile oturduğu gibi isimlerde de karşılığını bulmuşturi Bunlara pekala hiçbir zaman yaygınlaşmamış ancak bu devirde görülmeye başlan­mış, bir süre Lenin'in çıkardığı Türkçe Kıvılcım anlamına gelen Iskra dergisinden (Hikmet Kıvılcımlı'nın aldığı soyadı gibi) Kıvılcım, TKP'nin 1974'te başlattığı Atılım Dönemi'nden Atılım da eklene­bilir.

Türkiye sosyalist hareketinin güçlü tarihsel şeflerine saygı da

4i Oya Baydar. Hiçbiryere Dönüş, İstanbul: Can Yayınları, 1998, 138.

42 Bu kitap için maalesef soyadını hatırlayamadığım sosyalist bir babanın oğlu Evrim, Ev- rim'lerle eşzamanlı olarak ona karşıt olarak bir islami/muhafazakar isim olan Adem'in de 1970'lerde yükselişinden bahsetmişti. Bu iddiayı Nişanyan'ın daıasından kontrol et­tiğimizde alenen Adem'lerin oransal olarak zirvesinin 1970'lerin ikinci yarısından gör­mekteyiz. Bu şahikasının ardından isim tekrar düşüşe geçer. Oysa ki Adem'in (Yakup. Süleyman, İsmail gibi) islami ve geleneksel isim repertuarından bir peygamber ismi ola­rak şehirleşme öncesi daha yaygın olup daha sonra gerilemesi beklenmelidir. Bu trende karşıt durum ise gerçekten sosyalist yükselişe karşı bir reaksiyoner pozisyonu ve (daha sonraki iki on yıl daha örgütlü ve sistematik hale gelecek) 1970'lerde nüve halinde bir yaratılışçılığı. evrim karşıtlığını bir potansiyel ve eğilim olarak işaret eder. çocuklara isimlerde karşılık buldu. Oral Çalışlar oğluna TKP'nin tarihsel lideri/şefi Reşat Fuat Baraner'den mülhem Reşat (Çalışlar) ismini vermiştir. 2014 yılında IŞİD'in saldırdığı Kabani'de PYD'ye destek için savaşa katılarak kuşatma esnasında çatışmada öldürü­len ve aldığı 1915'te asılmış Hnçak Ermeni sosyalist Paramaz kod adıyla sosyalist cenahta devrim şehidi mertebesi kazanan Suphi Nejat Ağımaslı da bir komünist aileden geldiğini ortaya koyacak şekilde (büyükbabası Niyazi Ağımaslı TİP senatörüdür) ismini Tür­kiye komünizminin iki kurucu babasından almıştır: Dönemin TKP önderi ama komünist hafızaya bundan öte olarak 192l'de Trab­zon'da Karadeniz açıklannda yoldaşlanyla beraber katledilmesi ve bu acılı ölüme duyulan öfkeyle kazınmış Mustafa Suphi ve yine beraber öldürüldüğü ilk nesil önde gelen komünistlerden Edhem Nejat.43 Bir isimde Türkiye komünizminin kökleriyle geleceğin sos­yalist beklentileri ve mücadelesi irtibatlandırılmıştır. Yazarın da kısaca da olsa bir defa tanışmış olduğu Nejat ne hazindir ki ismini aldıklan gibi inandığı dava uğrunda ölüme gitmiştir. Nazım Hikmet de birçok komüniste oğullarının ismi için ilham vermiştir. Orhan Kemal oğluna hapishane arkadaşlığının anısına Nazım ismini ve­renlerdendir. Sosyalist, ama özellikle komünist hareket için sem­bolizm, tarihsel birikim, tarihsel miras ve yüzyıllık kesintisiz süre- giden örgütlülük ve temsilleri hareketin insanlık mücadelesindeki rolünün teyidi için esastır.

1980'ler sonrası Umut, Özgür, Ezgi gibi isiınierin sol çağrışım ları söndüğü gibi sol tavrın ifadeleri olmaktan çıktılar. Diren gibi bazı isimler daha sonra görülmeye başlasa da solla örtüşmüş yeni isimler daha sonraki onyıllarda aynı yoğunlukta görülmez. Solun kendini geleceğin sahibi gördüğü özgüvenli 1970'lerinin bu inançlı hali isim repertuarına yansıdığı gibi daha sonraki on yıllarda so­lun artık özgüveninin ve insanlığı dönüştürecek iradeye sahipliği hissinin sönüşü de negatif olarak bu repertuara yansıdı. Yani solun iradesi ve inancı söndükçe sol damga artık isimlerde de silikleşir.

•• hItp://m.bianet.org/bianet/yasam/159129-sosyolog-nejat-agirnasli-kobane-de-haya- tini-kaybetti Bu bilgiye dikkatimi çeken Erkan Şen'e teşekkürlerimi sunarım.

Bianet'te bir yazı da devrimci isimlere dair bu yeni utangaç ta­vırda 'oportünizm' bulur. Yazara göre sosyalistler çocuklarına ri­yakarca iki isim koymaktadır ve bu onların aslında feodalliğini ve köylülüğünü ifşa etmektedir. İlk isim baba ya da daha nadiren an­nenin ebeveynlerinin isimleri olmaktadır. Ya da toplumsal narm- lara uygun isimdir. İkinci isim ise bazen Damla, İdil, Yağmur gibi 'çağcıl', bazen de Sinan, Taylan, Devrim, Ekim gibi 'devrimci'dir. Ancak yazara göre ikili isim aslında korkak ve uzlaşmacı bir tavır­dır ve devrimci ismi toplumda görünmez kılmaktadır: "Süleyman Umut diye seslenecekseniz oğlunuza itirazım yok! Oğlunuzu sofra­ya Ramazan Güney diye çağıracaksanız sözüm yok! Amaaa ... Dev­rim, Barış, Deniz, Özgür, Cevahir, Sinan, Ulaş, Mahirler'i yaşatmayı düşünüyorsak, 'Bir ölür bin geliriz'i cümle aleme öğretmek istiyor­sak oportünizmi bırakalım. Çocuklarımıza sadece Barış diyelim. Sadece Deniz diye seslenelim. Sinan'a unutmayalım ki Sinan ol­mak yakışır. Nazım'a sadece Nazım olmanın çok yakıştığı gibi."44

Birçok ideolojik ismin on ila yirmi yıl içinde ideolojik bağlamla­rını söndü. Bu isimler ortak ve yaygın kullanılan isimlere dönüştü. İsmi Umut, Barış veya Özgür olan birisi eğer 1970'lerde doğmuş­sa ebeveynlerinin solcu olma ihtimali yüksektir. Ancak bu isimler 1980'lerle beraber belirgin solcu imalarını süreç içinde yitirmiş, pozitif çağrışımları dolayısıyla yaygınlaşmıştır. Belki 1980 darbe­sinin ardından sosyalizmin güçlü ve dolayısıyla karşı cenahta ür- külen, teyakkuzla izlenen bir sosyal hareket olmaktan çıkmast bu isiınierin sol çağrışımlarından uzak durmak isteyenlerin kaygılarını tırpanlamış, böylece söz konusu isiınierin önünü açmıştır. Umut, Barış ve Özgür isimlerinin sola çalan tınılan sönerken bu isiınierin evrensel anlamda olumlu ve pozitif çağrışımları ebeveynleri cez- betmeye başlamış olmalıdır.

Umut ilk kez (ironik olarak) 1980 yılında ilk 100 isim arasına son sıradan girer. Daha sonraki yıllar ise düzenli olarak ilk 100 isim arasında görülür ve yaygınlık sırası istikrarlı bir şekilde yükselir.

.. Recai ŞeyhoQlu, "Çocuk İsimlerinde Oportünizm". https://m.bianet.org/bianet/top-

lum/6445-cocuk-isimlerinde-oportunizm

2002 ve 2003'te en yaygın 13. isim olan Umut 2013'te hala en yay­gın 18. isimdir. Çoğu yıl ilk 50 içinde yer alır. Bu dönemde bu yay­gınlığında herhangi bir siyasi ya da siyasi-olmayan bir bağlama ve anlatıya oturmayan Umut'un sol kökenieri 2000'lerde artık çoktan kaybolmuştur. Zaten de bir ismin yaygınlaşması çoğu zaman onun maddi anlamından soyutlanıp kopmasıyla mümkün olagelmiştir. Barış 1990'lar ve 2000'lerde zirvesini gördükten sonra gerilemiş­tir. Umut ise en yaygın düzeyine 2010'larda ulaşmıştır.

Sosyalistler daha önceden intikal eden cumhuriyetçi/Kemalist isimleri de onlara sol anlam yükleyerek temellük etmiştir. Çağdaş böyle bir isimdir. Kemalist bir aıılaııı yükü taşısa da büyük ölçüde sosyalist ebeveynler tarafından tercih edilmiştir. İsim 1970'lerin ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Erdem, 1930'larda seçkin okullar­da düşük bir sıklıkla da olsa karşımıza çıkışının ardından yaygıntaş- mak yerine silikleşir, geriler. İkinci ve asıl yükselişi ise 1960'larla ama asıl olarak 1970'lerde gerçekleştirir. Erdem, Fransız devrimi- nin ana şiarlarındandır. Montesquieu'ye göre despotizm korkuya, monarşi şerefe dayanırken cumhuriyetler erdeme dayanır. Nitekim Fransız cumhuriyetçileri için de vatandaşlık erdemli olma yüküm­lülüğünü yükler. Erdemin yokluğunda, yani vatandaşların erdem­siz olduğu bir toplumda ortak değerler manzumesi çerçevesinde bir toplum inşa edilemez ve dolayısıyla bir cumhuriyet peydahla- namaz. Bu sebeple erdem aslında en cumhuriyetçi ismin ta ken­disidir. Ancak elbette Kemalizmin cumhuriyetçiliği Fransız cum­huriyetçilikten esaslı konularda farklılaştığından erdem bir vurgu olmamıştır. Vatandaş Kemalist cumhuriyetçilikte ancak görevlerini ifa etmesi beklenen itaatkar ve devletin etrafında kenetlenmiş in­san güruhunun parçasıdır. Bu sebeple vatandaşların erdemliden çok milliyetçi, iç ve dış tehditlere karşı uyanık ve itaatkar olması beklenir. Ancak erdem bir seküler değer olarak, geleneksel ahiakla hemhal olmuş fazilete karşı, bir cumhuriyetçi tavrı imiediğinden isim olarak çocuklara vermek de cumhuriyetçi bir edimdir.

Onur da benzeri bir isimdir. Erdem'in aksine bu onyıldan önce tek tük rastlanan bu ismin yükselişi de sol Aydınlanmacılığın te­barüz ettiği 1960'larda başlar ve sonraki iki on yılda ivme kazanır. Zirve dönemleri 1980'lerdir. Onur, Fransızca hannew'den Türkçeye geçmedir. Elbette en ünlü Onur (Onurlandırılmış) Honore de Bal- zac'tır. Çağrışımı da erdeme yakınsar. Onurun yerli karşılığı şeref (tıpkı haysiyet gibi) ise muhafazakar ve geleneksel (hatta ataerkil) dünyanın değer yargılarını hissettiren bir kavramdır. Onur ise Ay­dınlanma dignity'sini anıştırmaktadır. İsim olarak da Şeref ile Onur farklı ve birbirlerine uzak kültürel çevreler tarafından çok fark­lı çağnşım ve beklentilerle koyulan isimlerdir. Ümit ile Umut da benzer düşünülebilir. İlkinin Farsçalığı, ikincisinin Türkçeliği isim olarak çocuklara konurkenki sembolizmlerine de sirayet etmiştir. Bu durum kavramlara, kelimelere ve dolayısıyla isimlere ne anlam­lar yüklendiğiyle ilgilidir. Kelimelerin de hayatları vardır. Farklı za­manlarda farklı anlamlar kazanabilir, sonra o anlamı devredebilir ve kullanımdan düşebilirler. Keza isimler de.




[1] Sevim Belli, Boşuna mı Çiğnedik? İstanbul: Belge Yayınlan, 1994, s. 364.

11 Nursel Duruel, Feyza Perinçek, Cemal Süreya, s. 205.

Kaynak:Doğan Gürpınar, Türkiye'de Ozel isimlerin Tarihi. Baskı, 1Nisan 2021



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar