Q, X, W: ETNİK VE KİMLİK TEMELLİ İSİMLER
BBP kökenli
İyi Parti'li siyasetçi ve "hatip" Yavuz Agıralioglu katıl- dıgt bir
televizyon programında HOP'li siyasetçileri hedef alırken; "Selahattin...
Hasip... Emine... Ahmet... Fatma... Sım... ya sizin kulaklarınıza annelerinizin
babalarınızın okudugu bu isiınierin manasıma sadakat gösterin milletin
beraberliğine yürüyün ya da yaptıgtnız şenaate uygun isimler alın
kendinize"2 demiştir. Agtra- lioğlu'nun önkabulü bu geleneksel ve dini
göndermeli isiınierin otomatik olarak içinde büyünülen manevi iklime, ahlaki
rejime ve bunların sonucu olarak dolayısıyla Türkiye ulus-devletine koşulsuz
sadakati gerektiren bir mana yüküne sahip olduğudur. Agıralioglu için Rojda,
Rojin, Heval, Bawer gibi isimler belki bu ismi taşıyanların manevi
köksüzüklerini, hıyanetlerini ve ahlaki ve manevi şuurdan yoksunluğunu
yansıtmaktadır ancak Fatma ya da Emine taşıyıcıianna bir mesuliyet
yüklemektedir. Rojda'lar en azından dürüsttür. Kürtler isimleri Şilan ya da
Zilan da olsa, Ahmet, Mehmet de olsa yaranamamaktadır. Ancak Agıralioglu mutlu
olmalıdır ki Sım'lar, Hasip'ler Kürt cografyasında da, tıpkı Türkiye'nin geri
kalanında olduğu gibi, artık tükenmektedir.
। Önsözde de belirtildiği
üzere bu bölümde Zana Farqin. Gülçin Avşar. Tansel Parlak ama özellikle de Erkan Şen'e katkıları ve yol
göstermeleri için teşekkür ederim.
Geleneksel Kürt isim
repertuarı da tıpkı geleneksel Türk isim repertuarı gibi yaygın şekilde
Arap-dini isimlere dayanır. Bununla beraber nasıl ki bu dini isimterin Türkçe
telaffuz ve yazılışları Arapça orijinalinden ayrı ve Türk ağzına göredir, aynı
şekilde Kürt- çeleşmiş halleri de Türkçelerine benzemez. Bu sebeple bu isimler
resmi kayda Türkçesine göre alınagelmiştir. Veysel Wes'tir, Hıdır Xıdo.3 Bu
politika Kürt siyasası tarafından Türkiye devletinin asi- milasyoncu ve inkarcı
politikalarının esaslarından olarak nitelenmiştir. HDP grubunun meclise
verdiği bir önergede ifade edildiği üzere; "Mezopotamya halklarından olan
Kürt halkının dili olan Kürtçe ise 1923 yılından bu yana yasaklanmaya
başlamıştır. Kürt köyleri, kasabaları, dağları, ovaları hatta ve hatta yeni
doğan çocuk isimleri dahi Türkçeleştirilerek bir dil ve kültür asimilasyona
uğratılarak ortadan
kaldmimaya çalışılmıştır. Kürtlere karşı geliştirilen ve giderek büyüyen bu
asimilasyon politikalarıyla ulus devlet inşa sürecine girilmiştir. "4
1990'ların ilk yarısında geçen ve PKK'ya ve Kürt mücadelesine Kürt üniversiteli
gençliğinin yoğun katılımının ve "milli ve politik bilinçlenmesinin"
anlatıldığı Kazım Öz'ün yönettiği Bahoz [Fırtına] (2008) filminde de
İstanbul'a okumaya Der- sim'den gelen ancak Alevi olduğunu söyleyerek Kürt olduğunu bile
kabul etmeyen asimile Cemal'i örgütlü "yurtsever" Kürt öğrenciler de
tam bu noktadan ikna etmiştir. Yurtsever genç, öğrenci evinde anlatır ki;
"sistem her şeyimizi değiştirmiş. Köylerimizin, kasabalarımızın, dağlarımızın
isimlerini; hatta kendi isimlerimizi bile." Akabinde Cemal'a önce
annesinin ismini sorar: Sare. Sonra nüfus kağıdındaki ismini: Zübeyde. O ana
kadar ısrarla Kürtlüğünü reddeden, hatta alaycı gülümsernelere karşın Kürtçe
konuşmasının dahi Kürt olduğu anlamına gelmediğini söyleyen Cemal ikna oluverir. O bir Kürttür.
Bilinçlenmesi başlamıştır. Yine, Meral Danış Beş- taş'ın da meclis kürsüsünden ifade ettiği
üzere, Türkçede olmayan
' Emirali Yağan, Dersim Defter/eri: Beyaz Dağda Bir Gün,
İstanbul: İletişim Yayınları, 2013, s. 125, 177.
• https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_g.birlesim_baslangıc?P4=22912& P5=H&page1=19&page2=19
ama
Kürtçede olan w ve x harfleri ve sesleri de bu asimilasyonun bir simgesi olarak sıkça
vurgulanır. "Biz çocuklarımıza bile Kürtçe isim verme konusunda nüfus
müdürlüklerinde yıllarca yürürlük, koştuk, bazılarımız başardı, bazılarımız
başaramadı. Hâlâ 'w' ve ‘x‘ yasaklıdır Türkiye'de. Resmi yazışmalarda bunu kullanamıyoruz
maalesef "5
2000'lerde tekrar gündeme gelen 1937
Dersim operasyonuna dair üst üste çekilmiş belgeseller ve onlarca yıl sonra
yeniden derlenmiş sözel kaynaklar ilgi çekerken Zazaca isimleri de değiştirilerek bazısı subaylara, bazısı başkalarına verilen 'Dersim'in
kayıp kızları' da gündeme oturmuştur. Elbette bu kızların silinen hafızaları
en başta isimlerine dairdir. 'Senge', Şerife olmuştur; artık Ma- nisa'lı Dilif, Hava olmuştur.' Bu
Zazaca isimler ancak bu kadınların çocukluk hafızalannda kalmıştır:
Kız kardeşim 2-3 yaşlarındaydı. Adı Xece (Hacer). Bizi Ovacık'ta
toplamış kafileler halinde Hozat üzerinden Elazığ'a götürüyorlardı. Yüzlerce
belki binlerce insan. Yara bere içinde, aç susuz, perişan. Ben 13 yaşlannday-
dım. Her şeyi bugün gibi hatırlıyorum. Subaylar güzel kız çocuklan almak
istiyorlardı. Kız kardeşim çok güzeldi. Bir subay kız kardeşimi annemden zorla
almak istedi. Annem vermedi. Pertek köprüsüne geldiğimizde orada mola verildi.
Aynı subay tekrar geldi ve annemden zorla aldı. Ağladı. Ne yaptıysa aldı. ..
Sadece kız kardeşim alın- ınadı tabii. Çok kız çocuğu alındı. Aynı zamanda amcamın
kızı da alınıp götürülüyor. Amcaının kızının adı Tege idi.7
Kürtçe isimler 1950'lerle beraber
ikinci bir Kürt milliyetçiliği dalgasıyla, ilk olarak bir kısmı aşiret
soyluluğu kökeninden ge-
5 Meral Danış Beştaş'ın YÖK kanununda değişiliğe dair teklif
münasebetiyle yaptığı konuşmadan. https:l/www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=66834
• Nezahat Gündoğan. Kazım Gündoğan. Dersim'in Kayıp Kız/on:
Terte/e Çenequ. İstanbul: Iletişim Yayınları. 2012. s. 39, 40.
7 Nezahat Gündoğan. Kazım Gündoğan. Dersim'in Kayıp Kızları. s.
33. len dar eğitimli-entelektüel çevrelerde görülmeye başlanırken bu
entelijansiya çocuklarını da Kürtçe isimleriyle kaydettirmeye ihtimam gösterdi.
Şerafettin Elçi'nin (1938-2012) çocuklan Heja, Evin, Zerin ve Renas'tır. Sait
Kırmızıtoprak'ın (1935-1971) çocukları Ruken (güleryüz) ve Dara'dır. Medet
Serhat'ın çocuğu Rumet'tir (onur). Sait Sezgin Tanrıkulu Radikare
verdiği bir röportajda 1980 öncesi Kürtçe isiınierin verilebildiğini aktarırken
bölgede o dönemin yaygın
isimleri olarak Berfin, Helin, Hazal, Baran ve Kendal'ı saymaktadır.8 Şivan
ismi de erken bir dönemde bir Kürtlük nişanesi haline gelmiştir. Bu isim aslen
Sait Kırmızıtoprak'ın kod adı olarak ortaya çıkmıştır. Dersim'de fakir köylü
bir ailede doğan Sait Kırmızıtoprak büyük güçlüklerle okumayı başararak
İstanbul Tıp Fakültesi'nden doktor olarak çıkar. Ancak kendini Dersim ve Kürt
mücadelesine adayan taze doktor kod adı olarak da çoban köklerini anmak ve
sosyalist tavrını ortaya koymak için Kürtçe çoban anlamına gelen
Şivan ismini alır. Irak'a giderek Mustafa Barzani'yle görüşen Dr. Şivan,
Barzani'nin mücadelesini 'kuzey'e de taşımak için partinin Türkiye şubesini kurar:
Kürdistan Demokratik Parti- si-Türkiye (KDP-T). Ancak Dr.
Şivan 1971 yılında parti içi çatışmalar sonucunda öldürülür.
Ancak ismin daha sonra
mutlak olarak Kürtlükle, ya da politik Kürt kimliğiyle özdeşleşmesi İsmail
Aygün'ün kendine sahne, daha doğrusu Kürtlük ismi olarak Şivan Peıwer'i
almasıyla gerçekleşir. Yine çobanlık bir siyasi ve kültürel gönderme olmalıdır.
Yılmaz Gü- ney'in Kürt dünyasını o
zamana kadar hiç olmadığı kadar doğrudan ve sert şekilde anlattığı Süri (1978)
filminde Tarık Akan'ın canlandırdığı başkarakterin adı Şivan'dır. Geleneksel bir isim olmayan
Şi- van'ın burada bir geçimlik olarak çobanlığın bitişini ve zalim dağlık Kürt
coğrafyasında geleneksel yaşam tarzının sadece ekonomik değil, kültürel ve
sosyal olarak da çözülüşünü anlattığı etkileyici filminde sembolik bir gönderme
olduğunu söyleyebiliriz.
ı Aktarıldığı yer Senem Aslan, 'Incoheren State: The Controversy
over Kurdish Naming in Turkey', European Journal of Turkish Studies,
2019, c. 10. https://journals.openedition. org/ejts/4142
Dar bir çevreye özgü bu yönelim
1980'lerle beraber görünür olur, 1990'lı yıllarla ise kartopu etkisiyle
yaygınlaştı. 1980'e kadar aslında Kürtçe isimterin kaydedilmesinde sıkıntı
yaşanmamaktaydı. Nüfus müdürlüklerindeki itirazlar genelde müzakere ile çö-
zülebilmekte, halledilebilmekteydi.9 isimlere dair ilk belirgin yasaklayıcı
mevzuat 1971-1973 ara rejimi sırasında kanunlaşan 1972 tarihli Nüfus
Kanunu'dur. Bu kanunun on altıncı maddesine göre; "çocuğun adını ana ve
babası kor. Ancak milli kültürümüze, ahlak kurallanna, örf ve adetlerimize
uygun düşmiyen veya kamuoyunu
inciten adlar konulmaz."™ 12 Eylül darbesinin ardından cunta Kürtlüğün tüm
toplumsal görünümlerini temizlerneye yönelmişken Kürtçe isimler de bu politikadan nasibini aldı. Cunta
bölgenin nüfus müdürlüklerine yasaklı ilan ettiği Kürtçe isimlerio listesini
yolladı. Ancak yine de bu süreç Kürt isimlerinin tamamen yasaklanmasını
getirmedi. Senem Aslan bu süreçteki yasal ve idari süreçlere baktığı
çalışmasını 'tutarsız devlet' olarak isimlendirir. Zira nüfus müdürlüklerinden
yargı ve polise, bu konuda tutarlı ve bütünlüklü bir tavırdan çok çelişkili ve
gitgelli bir tutum vardır. Örneğin 1987 yılında Bitlis'te Kürtçe isimlere dair
açılmış bir davada sunulan polis raporu Bitlis'te geleneksel kültürün
ağırlığından bahsetmekte ve isiınierin de buna göre verildiğini kaydetmiştir.
Buna karşı ise İçişleri Bakanlığı'nın görüşü 1972 Nüfus Kanunu'nun 16. maddesine
atfen milli kültüre uygun düşmeyen isiınierin konulmasının yasak olduğunu
vurgulamak olmuştur. Ancak açılan dava beraatle sonuçlanmıştır. Nüfus
müdürlüklerinde verilen isimler mahkemelik olmakta ve çelişkili yargı kararlan
verilebilmektedir.”
12 Eylül rejimi, ANAP
iktidannın son icraatlerinden olarak 1991 yılında 12 Eylül'ün getirdiği
Kürtçenin konuşutmasını yasaklayan 2932 nolu kanunu kaldırması ve akabinde aynı
yıl DYP-SHP koalisyonunun kurulmasıyla gevşemeye başladı. Bu durum Kürt isim' age.
•• Nüfus Kanunu
No.1587, Kabul Tarihi 5.5.1972 (Resmi Gazete: 16.5.1972, sayı 14189). ht- tps://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc055/ka- nuntbmmc055/kanuntbmmc05501587.pdf
11
Senem Aslan,
'Incoherent State'.
lerinin
kayda alınmasını da kolaylaştırdı. 1990 yılından bir haber Van'da bir babanın
açtığı dava sonucu Baver isminin 'aklandığını', koyulabilmesine cevaz
verildiğini bildirmektedir.” Bu sürecin etkisiyle Berivan Türkiye'de 1992 ve
1993 yıllannda ilk kez en yaygın yüz isim arasına (85., 88.) girebilen bir
Kürt ismi oldu. Rojin ve Zilan da 2000'lerin ilk beş yılında benzer bir ulusal
yaygınlık gösterdi.
Roj, Kürtçe gün ve
güneş anlamına gelmektedir. Med güneşi, Rojda, Rojin, Rojhat gibi çokça ismi de
türetir. Kürt milliyetçiliğin Med geçmişe ve İslam öncesi Zerdüşt mitolojisine
dayanması bu güneş kültünde amildir. Bu isimler Kürtlüğü inşa eden yapıtaşlarıdır.
Herhangi bir öneeli olmayan bu yeni icat-isimlerle yüzyıllara, hatta 'ilk Kürtler' olarak
kutsanan Medlerden beri binyıllara dayanan Kürtlük ve Kürtlük hafızası inşa
edilmektedir. Geçmiş yeni-i- cad isimlerle hatırlanmakta, kurulmaktadır. Bu sürecin
1930'larda ortaya çıkan 'öztürkçe' isimlerio konulma dinamiği ve mantığıyla
(ve aynı şekilde Kemalizmin dilsel bir saflık arayışıyla) aynılığı alenidir. Kürtçe
isimler, tıpkı 1930'ların öztürkçe isimleri gibi, geleneksellik ve otantisite
etkisi uyandıran icatlardır. İlginçtir erken cumhuriyetin Türk milliyetçiliğinde
de kız çocuklarına uygun görülen isimlerio birçoğu -gün, yani güneşten
yapmadır. Güner, Günay, Güneş, Günhan vs. Aynı şekilde Kürtçe günlgüneş Roj bir
nevi Kürtlere 1930'lar momenti yaşatmaktadır. M. Can Yüce'nin yazdığı Enver
Hoca-Stalin tarzı bir devrimci lider kültüyle Öcalan'ı kutsadığı kitabına Dogu’dan
Yükselen Güneş ismini verirken Öcalan kitabın kapağında da güneşin içinden
doğmaktadır. Kürtleri aydınlatan, hatta kendi anlatımında feodal çürümüşlükten çekip çıkartarak da aydınlatan
güneşidir.
Irak Kürdistanı'nda
Mustafa Barzani'nin Irak merkezinden ayrışmış şekilde kontrol ettiği bölgede
1950'lerden başlayarak bir siyasi ve kültürel Kürtlük coğrafyası kurulmuş ve bu
vahada Küıt uyanışı dini/Arapça isimler yerine Kürtçe isimler verme sürecini
12
‘ "Baver" Aklandı', Milliyet,
22 Temmuz 1990. tetiklemiştir.
Burada hazır bulunan bu sosyalizasyon ve isimleri Türkiye'deki Kürt
coğrafyasına ithal edilmiştir. Elbette bu da evrensel bir izlektir. ABD'de
İrlandalılığı ve iriandalı kimliği tescille- rnek üzere çocuklara verilen
sarkan İrlanda ismi görünümlü Ryan, Kelly, Shannon, Erin isimleri aynı
kategoridendir. Ryan ve Kelly 20. yüzyıla ve ABD'ye kadar birer soyadıyken
soyadından isim haline dönüşmüştür. Shannon İrlanda'da bir nehir ve bölgenin
adı, Erin ise İrlanda'nın İrlandacadaki (Eire'den mülhem) şairane adıdır. Bu
kelimelerden modem çağda yaratılan şahıs isimleri bir otantisite arayışına
işaret eder. Bir başka yaygın trend de mahkeme kararıyla
taşınan isimleri Kürtçe isimlerle değiştirmektir.[1]
[2]
Kürtçe isimle adeta bir uyanış deneyimlenmekte, yeni bir kişilik
edinilmektedir. Bu edim de bir siyasi tavrı imiediği gibi tıpkı 1910-1930
döneminde öztürkçe yeni isim/mahlas
almak gibi sembolik yeniden doğum anlamına gelmektedir.
Kürt mitolojisi ve destanları taranarak oradan alınan karakter adları, doğa
gönderme leri, çiçekler bu sembolizm için ideal seçimlerdir. Berfin kardelen,
Beybin papatya, Şilan yabani gül, Havin yaz mevsimi, Helin kuş yuvasıdır. Tıpkı
geleneksel takvimden alınma bahar şenliğinden 1990'lar başlaoyla beraber
Kürt kimliğinin kutlandığı bir siyasi törene dönüşen Nevruz gibiu
Kürt dilinden isimler de aynı işlevi görmüştür.
Kulağa güzel gelmesiyle
de yaygınlaşan ama esasen politik olan isimler de vardır. Berivan Cizre'deki
tankların dahil olduğu kanlı 1992 nevruzonda kefiyesiyle kitleye önderlik
ederek bu meşum günün simgesi ve kahramanı on yedi yaşındaki gerilla kızı
adıydı. Bu sebeple ilk safha olarak, diğer çoğu neo-Kürt isminin aksine geleneksel
bir Kürt ismi önce siyasi/ideolojik ve milliyetçi bir anlam kazanır. Ancak hızla yaygınlaşan isim
üçüncü evresinde 1999'da Sibel Can'ın Berivan şarkısıyla anaakım bir nitelik
kazanarak köy romantizminden beslenen sevilen bir isme dönüşür ve siyasi göndermeleri söner. Aynı
şekilde 1990'larda yaygınlaşan Zilan, Tunceli'de bir bayrak töreninde
askerlerin arasına karışarak gerçek- leştirdigi intihar saldınnda sekiz askeri katleden bir PKK
militanı kadının kod adıdır. Dönemin PKK'nın yayın organı MED TV'de intihar
saidmsından önce saldın motivasyonunu anlattığı ses kaydıyla da PKK'nın
şehitler pantheonunda yerini alır. PKK'nın jargonuyla 'ölümsüzleşen' Zilan bir
PKK/gerilla ikonuna dönüşür. Adına düğgün ve eglencelerde kitleleri coşturan popüler
bir şarkı da yazılır.™ Zilan, özellikle kadın kimliğiyle PKK üzerinden Kürt
kimliğini bütünleştiren bir kişilik
olarak feminist Kürt kimliğin ifadelerinden de olur ve bu bakımdan berivan'ın
aksine politik anlamını korur. Kürtçe vatan demek olan Welat, Azad (Özgür,
burada Özgür Kürt ulusu ya da vatanı, dönemin PKK yayın organı olan Azadiya
Welad) gibi isimler de doğrudan politik göndermeyle yüklüdür. Daha iddialı Serbildan gibi
isimler nüfus memurlarının vetosuna takılırken PKK militanlarının kod adları
bazı isimlere ilham oldugu gibi bu kod adları belli çiçeklerden, doğa
göndermelerinden alındığı için alakasız isimlerin de nüfus müdürlüklerinde
mimlenmesini ve 'terörist isim' olarak görülmesini getirmiştir. Ancak aslında
bu kadar politize bir arkaplanda iki kategoriyi birbirinden ayırmak çok da
mümkün ve hatta gerçekçi degildir. Bu dönemde yaygınlaşmaya başlayan iki Kürt
ismi Şervan (savaşçı) ve Şerzan (kavga/savaş bilir) ortamın politize olmasının
yanında sertligini de isimlerde yansıtır. Şoreş (Devrim) ise mazisi PKK'nın bir
on yıl öncesine uzanan bir isimdir. Kürtlerin 1970'lerin Türkiye sosyalist
hareketine kitlesel katılışiarı ama giderek de PKK öncesinde de kendi ayrı
devrimci örgütlerini kurarak yavaşça ayrıştıkları dönemden bir sedadır ve
elbette PKK-HOP'nin sosyalist-devrimci iddiasıyla da bütünlenir.
1990'larda bu
isiınierin sayısı artıkça yasal bir direniş de ortaya çıkmaya başladı. Bu
noktada ise AB uyum süreci imdada yetişti. Aslında 'Zozan'ların yasağı kalktı'
gibi manşetlerle duyumlduğu şekilde 1980'lerde de mahkemeler olumlu kararlar
alabilmekteyse
15 Aydın Selcen, Gözden Irakla, İstanbul: iletişim
Yayınları, 2019, s. 101-103. de, 2000'lerin başında yurt sathında
ama elbette özellikle de Kürt illerinde hâlâ mahkemelik olmaya devam eden Kürt
isimleri daha net şekilde 'aklanmaya' başladı. Mahkeme kararlarıyla Berivan,
Rojhat, Rojin, gibi isimlerin 'serbest kaldığına' yani koyulabileceğine
hükmedildi.’4 AB uyum yasaları sonucu Kürtçe ismin önündeki yasal
engellerin kadük olmasına rağınen yine de nüfus müdürlükie- rin direniş ve
tavırlan İçişleri Bakanlığı'nı bir genelge yayınlamaya sevketti.’7 Buna rağınen
belirsizlik aşılamadı, nüfus müdürlükleri bir süre daha direnebildi. Ancak
2000'ler bu sürecin artık önlenemeyeceğin aniaşılmasını ve yasal serbestiye
kavuşmasını getirdi.
Tıpkı
öztürkçe isimlerde olduğu gibi 1990'larda keskin politik motivasyonlarla
konulan isimler zaman içinde bu politik imalarını yitirmeye başlayarak artık
Kürt ebeveynler tarafından kulağa hoş geldiği için konulur oldu. Zaten Farsça-Kürtçe yakınlığı, Farsça
tınısı ve Türkiye'deki Farsça isim koyma alışkanlığı (Berfın, Dilan gibi) bazı
isirolerin Türkçe isim repertuanna da geçişini kolaylaştırdı. Fırat ve Dicle de
Kürtlüğün coğrafyasının sahiplenilmesi ve Kürt kimliği inşası çabasında yaygın
isimlere dönüştü. Bir şekilde Fırat'a erkek, Dicle'ye ise dişi cinsiyet atandı.
Musa Anter (diğer kızına Rahşan ismini verirken) bir kızına Dicle ismini
vermiştir.
AK Parti
sol -milliyetçi Kürt kimliği inşasına karşı bölgedeki ara- cılanna ve Kürtlerin
dindarlığına güvenerek sağcı-muhafazakâr karşı-Kürtlük inşasına heves etti. Bu Kürtlük Yılmaz
Güney'in filmleri kadar, haşmetli ve
yalçın Kürt dağlan kadar haşin, Kürt ezgileri kadar yanıktır. Ama aynı şekilde
de İslam'la hemhaldir. Aslında bu Kürtlük tamamen ladini birTürklüğe bir direnişi
de imler. Şeyh Said isyanı aynı anda hem Hilafet'in kaldınlışına, hem de
Hilafet'in manevi makamına karşı ladini bir sadakat olarak Türklüğün inşasına
bir İslami reddiye olduğu gibi gücünü de Kürt coğrafyasının manevi ikliminden
almıştı. Said Nursi, Şeyh Said, Kürt medreselerinde yetişmiş meleler, bu
coğrafyadaki yoğun Nakşibendi ve Kadiri ağlar, hatta AK Parti'nin askeri
müesses nizamın tüm karşıtlığına karşı
" 'Berivan'a izin Çıktı'. Milliyet. 19 Eylül 2002.
" 'Bir Genelge Bin Yorum: istediQiniz Adı Koyabilirsiniz ama!', Milliyet.
27 Eylül 2003. yakınlaştığı Barzani bu sağ-Kürtlüğün
dayanakları olacaktır. Zaten Kadiriliğin kurucusu Abdülkadir Geylani'den
Abdülkadir esas olarak Kürt coğrafyasında orantısız şekilde yaygın bir
isimdir. Ancak AK Parti Kürt ikliminde HOP-PKK'nın
sol-milliyetçi hegemonyasına karşı etkisiz kalacaktır. Bu başarısızlığın bir
göstergesi de Kürt isim repertuarında buna dair hiçbir iz olmamasıdır.
Bahsedilen İslam tarihine gömülü, şeyhler, şıhlar, medrese alimleri tarafından
yoğrulmuş Kürt tarihinin ve Kürtlüğün bir tür tarihi kahramanı olarak,
özellikle de başbakanlığı sırasında Ahmet Davutoğlu'nun bolca anageldiği,
Haçlılardan Kudüs'ü fethetmiş İslam kahramanı Selahaddin Eyyübi empoze edilmeye
çalışıldı. Ancak Selahaddin isminin böyle bir karşılık gördüğünü söylemek
mümkün değildir. Ehmede Xani, İdris-i Bitlisi gibi AK Parti'nin
karşı-Kürtlüğünün sacayakları tarihsel kişiliklerin, makbul Kürt büyüklerinin
isim repetuarında herhangi bir karşılığı olamadı. Yine de elbette yükselen
Kürt isim repertuarı muhafazakar/seküler ve HDP/AK
Parti ayrımını bu coğrafyada da isimlerde çizilir kılmıştır. Zira geleneksel
Kürt isimlerine dinsellik, takva ve Allah'a ubudiyet Türk isimlerine göre çok
daha sinmiş durumdadır. Daha önce de bahsedildiği üzere Abd tamlamalı isim
sahiplerinin Türkiye'de çok büyük çoğunluğu
Kürttür.18 - Eddin
ve - Ullah tamlamalı isimler
daha ülke sathına dengeli yayılmışsa da Kürt illerinden daha yaygındır.
ironiktir ki her ne kadar Ahmet Davutoğlu 'hendek savaşları' zamanı kendisi
için; "Artık ona Selahattin Demirtaş demeyeceğim. Niye demeyeceğim?
Çünkü Selahaddin Eyyübi'yi hatırlatır bize Selahaddin Eyyübi'yi... Selahattin
adından utan" demiş olsa da 1973 doğumlu yeni bir Selahaddin 2010'lar Kürt
tarihinde oldukça iddialı bir rol oynayacaktır. Selahaddin Demirtaş'ın
zamanında tutuklanmış PKK militanı ağabeyinin isminin Nureddin olması da
dikkate değerdir. Zira Selahaddin Eyyübi esas olarak Musul atabeyi Nureddin
Zen- gi'nin komutanıdır. Demirtaş kardeşlerinin dinibütün babasının bu
tarihsellikten esinlenip esinlenmediği bu yazarın bilgisi dışındadır.
11 http:!/nisanyanl.blogspot.com/2020/08/kurt-adlamda-son-durum.htm l Yavuz Agıralioğlu da Demirtaş'ın ismine aynı
çelişkiyi atfetmektedir: "Selahattin Türklügün, Müslümanlıgın ortak
kahramanligının ismidir. Selahattin ismiyle olur mu?... İsmini çok görürürn.
Demirtaş derneyi seviyorum aslında. "” Kürtlere bırakılmayacak kadar
kıymetli Selahattin Eyyübi'nin Türklügü Yusuf Halaçoglu için de vazgeçilmezdir:
"Bakın 'Selahaddin Eyyubi' diyor, Selahaddin Eyyubi'nin kardeşinin bir
tanesinin adı Börü'dür, kurt demektir; birisi Tugtekin'dir; birisi de
Turanşah'tır. Ee, hani İslami mi, İslami mi isimler?"20
Kürt isimleri elbette
bir kimlik tavrı imiediği ve sınır çizdiğinden başka ortamlarda tekinsizlik
hissi ve şüphecilikle karşılan- rnaktadır. 2019 Belediye seçimleri için CHP'nin
'kalesi' Kadıköy'de o zamana kadar ismi bilinmedik Şerdil Dara Odabaşı'nı aday
göstermesi parti ve tabanında ciddi tartışma ve polemikleri doğurdu.
Odabaşı'nın devasa cüssesi ve uzun boyundan önce başka bir özelligi tüm
dikkatierin kendisine çekilmesine neden oldu. Eşinin adı Rojvan, çocuklarının
isimleri ise Rona ve Asınin olan Odabaşı sadece kendisinin degil ailesinin
isimleriyle de şüpheci CHP'li ve Kadıköylü seçmenin okiarının hedefine oturdu.
CHP'nin kimi koysa kazanacagı ve Türkiye'nin en 'Beyaz Türk' denebilecek
ilçesinde Kürt kirnligi isminden fışkıran birinin adaylığı anaakım Atatürkçüler
gözünde rahatsızlık yarattı. Bununla beraber eğer Odabaşı'nin ismi Serdil
olmasaydı Kürt kökeni bu kadar dikkati çekmeyecek, rahatsızlık ayyuka
çıkrnayacaktı.
Barış Ünlü'nün Türklük Sözleşmesi
ismiyle yayınlanan ve Türkiye'de Kürt olmanın gündelik hayattaki pratik yansırnaları ve doğallaştırılmış
dışlama mekanizmaianna dair kitabında yürüttüğü rnülakatlarda karşısına çıkan
rnevzulardan biri de Türk-Kürt evliliklerinde çocuklara isim meselesidir: "Baba ilk
kızına bir Kürt ismi veriyor fakat anneanne ve dede kızın Kürt ismini asla
kullanmıyor ve ona hep 'Yağmur' diyor. İkinci kız çocugu dogduğunda, aileler
20 https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=30376
arasında
gelişen bir müzakere havasının da yansıması olarak, çocuga bir Kürt bir de Türk
ismi koyuyorlar. Fakat burada da aile kızlarına hep Kürt ismiyle hitap ederken, anneanne
ve dede bu Kürt ismini degil, Türk ismi olan Damla'yı kullanıyor. "21
Aslında iki tarafın da Kürt oldugu evliliklerde dahi Kürt ismi vermek ya da
vermemek ayrışma nedeni olmaktadırk Bu da normaldir zira her ebeveyn ço-
cugunun isminin bir kimlik tavrı ifade etmesini (eş derecede) iste-
meyebilmektedir.
Ünlü'nün
mülakatlanndaki bir katılımcı Öcalan'ın ve Kürt politik hareketinin en
mühim kazanımlanndan birinin Kürtlere büyük bir özgüven kazandırması oldugunu
kaydetmektedir: "Kürt Özgürlük Hareketi... [Kürtlerde) utancı
[kaldırmış). insan oldugunu (hissettirmiştir) ... Kürtler her alanda yükselrnek istiyor. Eskiden
yoktu. Bu özgüvenle ilgili, eskiden dedigim gibi utanıyorduk ama yeni nesil
utanmıyor Kürtlükten. Kimlikle mesela ismi Türkçedir, Facebo- ok'ta Kürtçe isim
yazıyor, utanmıyor yani. "23 Buna ragmen Kürtçe dilbilimeisi Zana Farqini,
Kürt orta sınıf ebeveynlerin çocuklarına Kürtçe isim koymalarının Türklüge
asimile olurken ve Kürtçe ve Kürtlükle baglarını yitirirken bir sembolik vicdan
rahatlamasından ibaret oldugu kanaatindedir: "Özellikle egitimli Kürtler
arasında asimilasyonun daha yaygın oldugunu biliyoruz. Kürtçe şu an egi- timsizlerin omuzlarında
taşınıyor. Kuşaklararası dil yitimi söz konusu. Egitimli Kürtler sadece çocuklarına
Kürtçe isim koyarak bu dili kurtaramayacaklarını bilmeli."24
Kürtlügün isimler
üzerindne simgesel ve şifreli anlatımı da dikkate deger bir başka mevzudur. Türkiye
siyasetinde bir referans haline gelen anekdotta 1949 yılında, tam demokrasinin
miladında CHP milletvekili ve parti müfettişi Cevdet Kerim İncedayı bir hal- kevinde yaptıgı
konuşmada "Dogu"'da ancak tercümanlar aracılı-
21 Barış
Ünlü. Türklük Sözleşmesi: Oluşumu, İşleyiş ve Krizi, Ankara: Dipnot
Yayınları. 2018, s. 279.
22 age.,
s. 278.
23 age. s. 282.
24 https://www.indyturk.com/node/273876/haber/bir-ba%C5%9Fkad%C4%81 r-dizisinde- ki-k%C3%8CrUer-ak-partili-mi-yoksa-hdpli-mi ğıyla
konuşabildiğini ve bu güruhu serbest bırakıldığında reylerini ya Hasso'ya ya da
Memo'ya vereceklerini söyler. Bunun üzerine çok tepki gördüğü ve dediklerini
inkar etmek durumunda kaldığı üzere bu tabir CHP'nin elitizmini, üstenciliğini,
halka bakışını Türk sağının sıkça hatırlattığı üzere en safhalde yansıtan bir
epigraf olarak görülür. Ancak elbette Hasso ve Memo'nun gizli nesnesi Kürtlüktür.
Tıpkı "Doğu" gibi. Haso aynı zamanda Halide Edip Adıvar'ın tam Şeyh
Said isyanının öncesi ve sırasında, bir tarafta karargah dünyası, bir tarafta
köylüler, bölgede geçen ve Kürt coğrafyası ve kültürüne kolonyal bir bakışla
yazdığı Zeyno'nun Oğlu(1928) romanının
başkarakterlerinden ikisinin (Haso çocuk, Haso çavuş) adıdır:
Haso [Çavuş)... kocaman Kürt kavuğu üzerinden bir ipek mendil
sarkıyor, şalvarının, mintanının göz kamaştıran sarılı allı çizgileri idare
ışığında bile parlıyordu. Uzun siyah bıyıkları, yanaklarına düşen siyah
kirpiklerinin gölgesi arasında ateşle, tutkuyla ışıldıyan siyah gözleri,
kavgacı, saldırgan karta! burnu, bu biraz vahşi, biraz göz kamaştırıcı ulusal
kıyafeti Haso'ya çok azgın bir anlam vermişti. Haso sımsıkı iliklediği dar
asker ceketi içinde, tıraş olmuş düz yanakları ve süvari kalpağıyla bütün şirretliğine rağmen üç gün
öncesine kadar disipline uyar bir insan hissini veriyordu. Şimdi bu kavuğu, bu
zengin esvabı ve tıraşsız yüzüyle istek ve davranışları hiçbir sınır ve kuvvete
bağlı olmayan bir yaratık gibi görünüyordu.:ıs
1970'lerin ikinci
yarısı yeni bir fim türü olarak sol-popülist 'Kürt feodalizmi komedisi' filmleri dönemidir. Salako
(1974) filmiyle başlayan bu trend, Kemal Sunal, İlyas Salman gibi saf, cahil
köylüyü oynayan aktörlerle Kibar Feyzo, Erkek Güzeli Sefil Bilo, İbişo ve
kente taşınan şekilde Banker Bilo gibi birçok filmi üretir.24
Bilo,
•• Halide Edip Adıvar. Zeyno'nun Oğlu, İstanbul: Remzi
Kitabevi, 1987, s. 53.
2' Bu filmiere dair bkz. Sebahattin Şen. Gemideki Hayalet: Türk
Sinemasmda Kürtlüğün ve Türklüğün Kuruluşu, İstanbul: Metis
Yayınları, 2019, s.135-146; Müslüm Yücel, Türk Sinemasında Kürtler. İstanbul: Agora. 2008.
s. 209-226.
Sülo gibi
isimler bu karakterlerin saflığını ve avanaklığını da tesciller nitelikte
olmalanndan da öte bu feodal dünyanın başka bir kültürel habitusa ait oldugunu
da daha açık ifade etmeden ortaya konmasını saglar. Bu filmler komik
karakterleri ve isimleriyle Kürtlük baglamını görünmez kılarak;
'"Dogu"yu, toprak sahibi aga ile yoksul köylü karşıtlıgı üzerinden
"sınıf çatışmasının" uzamı olarak kurarlar’27 Feyzo şehirde sendikal
ve devrimci ortamda 'bilinçlenirken' yine de çocuksu saflığından bunu fahiş
artan ve tekelcileş- miş başlık paraları sebebiyle cinsel açlık çeken köylüleri
örgütleme yönünde anlamlandırabilir. Yanık olunan Cano, Gülo gibi köy dilberi
kızlarla, Hüso, Zülfo gibi yan karakterlerle bir kültürel dünya inşa edilir. Bu
isimler (samimiyet ifade eden) kısaltmalardır ama apayrı Kürt isimleri
değildir. Mahmut'un, Bilal'in, Fevzi'nin, Hüseyin'in kısaltmalarıdır. Bu şekilde
bir nevi 'kolonyal' bir bakıştan ilkel yaşam tarzının çocuksulugunu ifade
ederler.
Aynı
şekilde bu dönemde son devirlerini yaşayan ve popüler merak uyandıran etkin
devlet otoritesinin yoklugunda arkaik bir eşkıyalık düzeninin taşıyıcısı
şakilerin (Hamido, Koçero, Hekimo -Hikmet Zeren-) aynı ilkel ve çocukça vahşi
kültürel dünyasına göndermedir.28 Zaten bu filmierin ilkinde kazayla eşkiya
olan Sala- ko bu geçişi ortaya koymaktadır. Bunun dışında, tıpkı bu eşkıyalar
gibi, Kürtlügü zikretmeden, açık bir şekilde göstermeden, Kürtçe herhangi bir
ifade kullanmadan bu karakterlerin ve ortamın Kürt- lügünü ortaya serrnek
için araçtırlar. İsimler sembolik göstergeler olarak işlev görür. Kürdün
farklılıgı isimlerden belirtilmiş olur. Ancak öte yandan bu isiınierin aslında çok bildik
isimlerio bozması oldugu da sezdirildiginden tamamen yabancılaştırılma da söz
konusu olmaz ve Kürtlük
dünyası tamamen yabancı bir evren sunulmaz. İsimler mizahi unsurun ötesinde de benzer
işlevi görürler. Yılmaz Güney'in erken bir 'Kürt filmi' Seyithan'da da (1968)
Nebahat
27 Sebahattin Şen, Gemideki Hayalet, s. 146.
21 Bu eşkıyalık düzenine
ve bu •gayrı-meden ı " kültürel ve toplumsal
düzene ve gizemine oryantalist merak için. Ahmet Özcan, ':4ma Eşkiyaiık Çağı
Kapandı!": Modern Türkiye'de Son Kürt Eşkıyollğı Çoğı (1950-1970),
İstanbul: iletişim Yayınları. 2018.
Çehre'nin
oynadığı ana kadın karakter Keje'dir. Yine 1996 yapımı ve dönemin Türkiye
sinemasını yakaladığı gişe başansı ve popülerliğiyle çöküntüden çıkartan Yavuz Turgut'un Eşkiya
filminde de Kürt eşkıya Şener Şen'in Kürtlüğünün altı ismi Baran'ın yanı sıra
peşinden gittiği çocukluk aşkı Keje'nin ismiyle de çizilir.
Kürtçe
isiınierin 1980'lerindeki yükselişi başka altkültürlerin de aynı dönemlerde
isim verme pratiklerine yansımasından bağımsız değildir. 12 Eylül öncesi
Kürtlerin Türkiye sosyalist hareketine dahil olmalannın ardından 12 Eylül
sonrası cuntanın örgütlü solu tedhişle bastırmış ve akabinde örgütlü sosyalizmin gücü de, sosyalist
anlatıya inanç da keskin şekilde zayıflamıştı. Nasıl ki Kürtçe isimlere ilgiyi
bu siyasal ortamda yeşeren yeni solun kültürel ternalara yönelimi ve Kürt
etnik kimliği temelinde siyasallaşmanın soldan ayrı bir kanala kaymasıyla
ilişkilendirebilirsek, benzer dinamik Çerkes- ler için de geçerlidir.
Çerkesler Kafkasya'dan
büyük sürgünlerinin ardından Anadolu coğrafyasına taşıdıkları isim ve aile
namlarını kendi aralannda kullanınışiarsa da bu aile namlarını Soyadı Kanunu
sonrası kay- dettiremeyip Türkçe soyadları almak durumunda kalmışlardı. Aynı
şekilde Çerkes isimleri de tamamen kullanımdan düşmüş ve hızlı bir isimsel
asimilasyon hakim olmuşturk 1908 sonrası yayıncılığın hareketlendiği ve serbestleştiği ortamda
Çerkes yayıncılığında kullanılan Çerkes dillerinden mahlaslar bir dönemin sonu
olur. Osmanlı'nın son on yılındaki Çerkes entelektüelleri ve isimleri iz bırakmadan kaybolur. Şor
Negume, Hatoxhoşique Kazi, Şocentsıuk Ali, Thagazait Zuber'ler görünmez
olmuştur.
Uzun bir kopuşun
ardından Çerkes isimlerinin tekrar çocuklara verilmesi ilk olarak 1970'lerin
ikinci yarısında göıildü. Ancak bu
2' Zeynel Abidin Besleney. The Circassian Diaspora in
Turkey: A Political History. LOndon: Routledge. 2014. s. 4.
trend
Çerkeslerin yerleşik olduklan Anadolu kasaba ve köylerinde degil İstanbul'da,
orada deneyimleneo sosyalizasyon ve politizas- yonla başladı. Gerek sag, gerek sol
örgütlenmelerin ve siyasallaşmanın ilhamıyla Çerkes demeklerinde sosyalizasyon
ve 'siyasal bilinçlenme' bu isimlerio önünü açtı. 1980'lerde Çerkes isimleri
daha görülür olmaya başladı. Jenerik Çerkes ismi Çerkes mitolojisinin kadın
kahramanlarından (nartlanndan) Setenay'dır. Sete- nay'ın dışında Çerkes
isimlerine "J" damgasını vurur. Jan prenses anlamına gelmektedir.
Jansel, Jane, Jineps. 1990'larda Okan Ba- yülgen'in dönemin kült TV şovu Televizyon
Çocuğu programına eşlik eden oyuncu 1971 Almanya doğumlu Janset Paçal belki
de ilk görünür Çerkes isimli ünlüdür ve Janset imine belli bir tanınırlık ve
cazibe kazandırmıştır. Sinemis Candemir de 'göz bebeği' anlamına gelen bir
başka Çerkes ismini Tarkan'ın "Hüp" şarkısının klibinde kendisini
'hüp diye içine çekmesiyle' ve böylece dönemin en gözde mankenlerinden ve
güzellik ikonalarından biri haline gelmesiyle 2001 yılında anaakım kamuoyuna
taşıdı. Sinemis Candemir 1978 doğumludur. 'Çerkes güzeli' bir popüler fantezi
olarak Osmanlı hareminden beri devam edegelmektedir. Bu şöhretler Çerkes isimlerini
yaygınlaştırdıkça bir yandan da isimterin Çerkes niteliğini de göıinmez
kılmaktadır. En son olarak Gupse Özay'la beraber Gup- se de benzer bir sürece
girmiş olmalıdır. Çerkes isimleri Çerkes mitolojisinin yanı sıra, Çerkes dillerindeki doğa
şekillerinden, Çerkes ulusal kahramanlarından ve çok farklı ilhamlardan kaynaklanmaktadır. Elbette başta,
isim Çerkesce değil Arapça da olsa, Şamil olmak üzere.
Mansur
Yavaş'ın ülkücü kökenden gelen bir siyasetçi olarak CHP'den Ankara büyükşehir
belediye başkanlığı adayhğı ve Ankaralı seçmeni nazarındaki güçlü karşılığı AK
Parti'yi Yavaş'ı defetmek için alternatif arayışlara sevketti. DSP bu
seçimlerde Türkiye genelinde AK Parti için partisinden çok da hoşnut olmayan CHP
seçmenini tavlamak için bir odak olarak benimsendi ve el altından, hatta açık
açık bu partinin adayları desteklendi. Ankara'da ise Yavaş'ın yumuşak karnı
ülkücü kökeninin Ankara'da yoğun bulunan Alevi seçmeni ürkütme ihtimali olarak
saptandı. İşte bu noktada minyon DSP'nin Ankara büyükşehir belediye başkanı
adayı Haydar Yılmaz'ın buram buram Alevi kokan ismi bizzat bir seçim sloganıyla
sağlanan imkânlarla Ankara'da hoparlörle dolaşan seçim otobüslerinden
billboardlara bangır bangır duyuruldu: 'Yavaş Yavaş değil Haydar Haydar'. Bu
'sempatik bulunan' slogan AK Parti uzantısı gazeteler ve yazarlar tarafından da
propaganda edildik Alevi seçmeninin kimliği Alevi sembolizmiye yoğrulmuş bir
isimle tahrik edilmeye çalışıldı. Benzer şekilde şair Haydar Ergülen de isminin
adeta bir şifre, bir parola işlevi gördüğünü aktarmaktadır:
Adımın Haydar olduğunu öğrenenlerin tepkileri de değişik oluyor. "Biz
de yabancı değiliz" diyenler çoğunlukla elbette, "yabancı
değiliz"in anlamı "Biz de Aleviyiz" demek. Ali, Ali Ekber,
Zeynel Abidin, Bektaş, Hasan Hüseyin adları gibi. Hz Ali'nin adı, çocukları
Hasan'la Hüseyin'in ve 12 İmam'ın adları "Ehlibeyt'teniz, yabancı değiliz"
der gibi gülümser bu adlar birbirine?ı
Aynı şekilde bu isimlerio
telaffuzu mezhepçiliği tahrik etmek için son derece elverişli, hatta
yeterlidir. Seyfi Oktay'ın 199l'de Adalet Bakanı olmasının ardından böyle
önemli bir bakanlığa bir Alevinin getirilmesi muhafazakâr camiada rahatsızlık
uyandırmıştı. Daha sonra Gülen cemaatinin de özellikle Ergenekon davaları
sürecinde bolca tekrar köpürttüğü üzere Oktay'ın bakanlıkta Alevi mezhepçiliği
yaptığı, yargıç ve savcı kadrolarını Alevilerle doldurduğu suçlaması kulaktan
kulağa fısıldanır, hatta bangır bangır bağırılır olmuştu. 1992 yılında Türkiye
gazetesi başyazarı Yalçın Özer feveran etmiştir: "Adalet Bakanlığı önünde
bekleyenlere müracaat
30 Şebnem Bursalı, 'Yavaş Yavaş Değil Haydar Haydar', Takvim, 23
Mart 2019.
" Filiz Özdem (ed.), BanaAdmt Söyle, İstanbul: Yapı
Kredi Yayınları. 2014, s. 107-108. durumunu sorduk. Bize eger isminiz
Ali Haydar yahut Ali Rıza veya Hasan Hüseyin degilse burada boş yere
beklerneyin [denmiştir.] "32 Hz. Ali'nin lakabından Haydar (Aslan), hatta
Ali Haydar elbette en aynştıncı Alevi isimlerinden biridir. Buna haliyle her
ikisi de Ehl-i Beyt'ten iki imamdan mülhem Hasan Hüseyin de eklenebilir.
Elbette Ali ve ogtıllarının yanı sıra Cafer, Rıza, Kazım gibi on iki imarnın
isimleri, Alevi-Bektaşi inancının bir parçası olarak Hızır kültünden Hıdır
yaygın Alevi erkek isimleri olsa da bu isimler Sünnilikte de
farklı sıklıkta olsa da varoldugundan ayrıştıncı nitelikleri daha düşüktür.
İlginçtir yine Hz. Ali'ye saygı bildiren bir Alevi ismi kendisine Alevi komşusu
tarafından verilen bir Erzincanlı Sünni çocuk (Binali Yıldınm) daha sonra
İslamcı bir partiden başbakanlık yapmıştır.
Dinsellik Alevilikte de çocuga isim koyma kültürüne fazlasıyla sinmiştir.
Bir dede, Ehl-i Beyit'in ve imamların
isimleriyle bezeli Alevilik isim koyma ritüelini şöyle özetlemektedir:
"Yeni dogan bir çocuga verilecek isimler geleneksel olarak ailenin en
büyügü tarafından belirlenir. Üç güne kadar çocuk isimsiz kalınırdı, ardından
da Rehberi, Dedesi veya
Pin'nin ve onlardan aile büyügü, çocugun kulagı- na Ehli Beyt'in isimlerini zikrederek
gülbank'ını okuduktan sonra takılacak isim üç defa kulagına seslenilirdi. Hz.
Muhammed ismi ile birlikte On İki İmam'ın ismi okunur. "33 Yılmaz Kurt,
16. yüzyıl mufassal tahrir defterlerinde Alevi Türkmenleri isimlerinden Ali
Kulu, Aliverdi, Gulam-ı Ali, Ali Şah, Ali Balı, Nur Ali, Seydi Ali gibi isimlerle
ayrıştınr. Yine Mardin, Diyarbakır ve Musul gibi Hüseyin'in şehadetinin vuku buldugu yere görece
daha yakın sancaklarda Kerbela ismine de rastlar.34 Aynı şekilde Adana
havalisinde Şahkulu isyanını mütekaib bastınlmış isyanların önderleri ve dini
simalarının isimlere çocuklara verilmiştir; Şah Kulu'nun yanı sıra Abdı Halife, Selman Halife,
Şah Veli gibik
32
Necdet Saraç. Adaletin İzinde.
İstanbul: Asi Kitap. 2020^ • s. 204.
33 Ali
Tanrıverdi. 'Anadolu Alevi Geleneğinde Kutsalların bir Derlemesi: Adıyaman
örneği". Abant Kültürel Arraşttrmalar Dergisi. c. 3. no:5. s. 146-147
34
Yılmaz Kurt. Anadolu'da Kişi ve Yer
Ad/arı, Ankara: Akçağ, 2020, s. 21-22. "' age.. s. 46.
19. yüzyılda Anadolu
içlerinde Ermenileri kazanmayı hedefleyen misyonerler karşılaştıkları bu
gizemli ve İslam ortodoksisinin dışında kalan inanç cemaatinin Hıristiyan
kökenli olduğuna ve dolayısıyla Hıristiyanlığa geri döndürülebileceklerine dair
hüsn-ü kuruntularına36 gösterdikleri kanıtlardan biri de Yahudi peygamberlerine
saygıları ve onları canı gönülden benimsemeleridir. Zira gözlemledikleri üzere
bu peygamberlerin isimleri (Yusuf, İsmail, İbrahim, Musa, İshak, Davut) Sünnilere
göre daha çok tercih edilmektedir. Aynı şekilde geleneksel Alevi köylerinde
Türkçe isimler çok daha bol görülmektedir.
Alevi isim repertuarı
koyulduklarının yanı sıra koyulmadıklarıy- la da şekillenir. Ali'nin ilahi hakkını
gasbettiği düşünülen Osman ve Ömer Alevi isim repertuarında yokluklarıyla
maluldür. Zülfü Liva- neli 1994 yılında CHP'nin İstanbul belediye başkan adayı
olduğunda göbek adı Ömer'i Alevi seçmene yönelik kaygılarla, görünmez kılmaya
çalışmıştı. Alman gezgin Felix Von Luschan'ın Il. Abdülhamid döneminde Batı Anadolu'daki
seyyahlığının ardından kaleme aldığı arkeolajik ve antrepolajik kıymette
eserine göre Tahtacılar sadece Osman, Ömer, Bekir isimlerini koymaktan imtina
etmezler, aynı zamanda bu ismi taşıyanlarla iletişim kurmaktan bile sa-
kınırlar.37 Aslında ilginçtir ki Alevi kimliğinin modem çağla beraber köylerin
geleneksel dünyasının ötesinde ulusal düzeyde siyasi-kül- türel bir muhayyel
cemaat olarak inşasıyla Aleviliğin belli isimleri tabulaştırması daha da
keskinleşmiştir. Böylece geleneksel olarak köylerde bulunan bazı isimler hepten
görünmez olmuştur. Farklı yerelliklere sahip Alevi kültürlerinin ortak bir
kimliğe intisabı isim verme eğilimlerine de yansımıştıri
36 Yalçın
Çakmak. Sultanım KlZIlbaş/an ll. Abdülhamid Dönemi Alevi Algısı ve Siyaseti.
İstanbul: İletişim Yayınarı. 2019. s. 230-234.
37 age..
s. 264. Yine bu dönemde aktarılana göre Kızılbaşlar yemekten sonra "aliyet
olsun^ yerine "şifa olsun' demektedir zira Yezid"in kızının ismi
Afiyet"tir. Age. s. 404.
38 Aynı
durum pekala Alevi yoğunluğun olduğu bölgelerdpki Sünni isim verme tercihlerine de etki etmiş
olmalıdır. Hasan. Hüseyin. hatta Ali gibi Sünniler tarafından yaygınca verilen
ama Alevilikle daha sık görülen isimterin demegralinin köy ve kasabaların herkesin
birbirini bildiği ortamlardan daha anonim ve iç içe yaşanan ve temas edilen
şehir ortamiarına kaydığı bir ortamda çocukların Alevi yaftası yememesi için
Sünni ebeveynler
Bir başka
Alevi tab u ismi Ayşe'dir. Cem el Savaşı'nda Ali'nin karşısında yer alan ve
bin beş yıl sonra hâlâ affedilmemiş Ayşe Alevi isim repertuannda
görünmezliğiyle maluldür. Türkiye'nin geleneksel en yaygın ismini koymamak
Zehra, Hatice ve Zeynep gibi diger enyaygın geleneksel isiınierin önünü
açmaktadır ki Aleviliğin 'Ebi-i beyt sevgisi' de bu isimleri ön plana
çıkarmaktadır. Elbette en başta da Ali'nin karısı ve Hasan ve Hüseyin'in annesi Fatma öne
çıkar. Aynı şekilde 'nurlu' anlamına gelen Zelıra da İslami isim repertuannda popülerliğini
Fatma'nın namı olmasına borçlu olduğundan Alevilik için bire birdir. Seksen bir
il içinde Tunceli çocuklara verilen isimlerde Ayşe'nin hâkimiyetinin olmadığı
tek ildir. 2015 yılı doğumlularda Tunceli'de Ayşe ilk beş isim arasında yer
almazken en yaygın kız ismi Fatma'dır. Fatma'yı sırasıyla Elif, Emine, Sultan
ve Zeynep takip eder. Erkek isimleri ise sırasıyla Hüseyin-Ali-Ha- san-Mehmet-Hıdır olarak sıralanır”
İnşaası
büyük tantanalarla kutlanan ve isminin açıklanması geciktirilen İstanbul
Bagazı'nın üçüncü köprüsünün isminin nihayet Yavuz Sultan Selim Köprüsü olarak
açıklanması tam da Gezi olay- lannda ölen Alevi gençler, cemevleri krizleri, başka vesilelerle
Ale- vilere yönelik
aynmcılığin AK Parti'nin iktidarını konsolide ettigi bir ortamda çok daha
görünür oldugu bir zaman dilimine de denk geldiğinden büyük bir infial
yaratmıştı.40 Aslında bu ana kadar çok fazla Sünni Yavuz isminin ve Yavuz
Sultan Selim'in Aleviler için ifade ettiği anlamın ayırdında değildi. Oysaki idris-i Bidlisi'de aktan- lan Yavuz Sultan
Selim'in Alevi kırımlan modem Alevi hafızasının kolektif inşasında son derece
merkeziydi. Yavuz ismi de bu şekilde güncel polemiklerin arasına oturuverdi.
tarafından konulmaktan imiina edilmesi beklenecek bir durumdur.
Böyle bir eğilim varsa Sünni ve Alevilerin daha iç içe olduğu diyelim Malatya.
Erzincan gibi yerlerde, Alevi varlığın önemsiz olduğu, diyelim Uşak ya da
Kastamonu'ya göre Hasan ve Hüseyin'lerin, hatta Ali'lerin Sünniler arasında
yepyeni bir durum olarak daha nadir olması yüzyıllara dayalı bu ısımlere bir
darbe niteliği taşımaktadır.
,. https://www.sabah.com. lr/galeri/yasamii
llere-gore-en-cok-kullanilan-isim- ler-1422357738/75
.. 'Aievilerden "Yavuz Sultan Selim Köprüsü"ne Tepki', Radikal,
30 Mayıs 2013.
Modem Alevi isimleri de
yeni-icatlar olarak daha şehirli ve daha az geleneksel kokan şekilde
türetilmiştir. Görebildiğimiz en eski Can olan 1920'ler başında doğmuş Pertev
Naili Boratav'ın küçük kardeşi Can Boratav'ın ardından Can Yücel ve Can
Kıraç'la beraber Can ismi erken cumhuriyetin hümanist değerlerle hemhalliği-
nin isim repertuarında temsillerinden olur. Bir Mevlevi olan Yücel çocuklarına
Can ve Canan isimlerini koyarken benzer bir hissiyat duymuş mudur bilinmez ama
Can ismi Alevi dini lugatında tam karşılığını buldu ve Aleviler tarafından daha
çok ikinci isim olarak devşirildi. Cem Sultan'dan dört yüz yıl sonra çok erken
ve tekil rastladığımız biı .... oğlu ve Türkiye
karikatürcülüğünün kurucu isimlerinden Cemil Cem'dir (18821950). Karikatürist,
1910 yılında kurduğu mizalı dergisine de Cem ismini koyar. Cem, daha sonraki
dönemde, çoğu zaman da bir ikinci isim olarak, bir modem Alevi ismi olarak
ortaya çıkar. Ancak elbette Cem, tıpkı Can gibi, bir genel isim olarak şehirli
Sünniler tarafından da benimsendi. Kökeni ilgisiz olsa da, Erdal da Alevi-
lerin 20. yüzyıl ortalarından itibaren benimsediği bir isim niteliği kazandı.
Ozan, 1970'lerle beraber verilmeye başlanan bir şehirli, solcu ve eğitimli
Alevi ismi olarak ortaya çıkmış, süreç içinde Alevilikle ilintisini kopararak
anaakımlaşmıştır. Ezgi ve Öykü de benzer bir güzergahı izlemiştir. Pınar yine
türkülerden şehirlerde ilgi görmüştür. Alevi folkloru ve kültürel öğeleri
modemize ve estetize edilmiş bir şehirli repertuarı beslemiştirk Bunun dışında
şehirli ve eğitimli Aleviler 1970'lerden itibaren sol isim repertuarından
beslenerek bu isimlere yöneldi. Kürt Alevilerin 1990'larda tecrübe ettiği
Kürtçüleşme ise yeni yükselen Kürt isimlerine ilgiyi getirdi. Eren, Türkiye'de
son on yılın en hızlı yükselen isimlerinden olduğu gibi özellikle Aleviler
tarafından sahiplenildi.
Aynı isimleri
modemleştirme ve geleneksellikle şehirliliği uzlaştırma eğilimleri dede ailelerinde dahi
saptanabilir. Hacı Bektaş Veli'nin ailesi/soyunu devam ettiren ve bugün Aleviliğin dini ve
•• özellikle bu kısma dair yönlendirme için Ezgi Aslanca
teşekkür ederim. siyasal öndediğini
temsil etme iddiasındaki Ulusoy ailesini inceleyen bir araştırmacı geçmiş
yüzyıllardan bugüne ailenin çocuklarına verdiği isimlere bakarken hem aile
büyüklerinin isimlerini devam ettiren, hem de dinsel ağırlığa sahip tekrarlayan
Ali, Cem, Hüseyin, Cemaleddin, Feyzullah, Kazım, Bektaş gibi isimleri not
eder. Bununla beraber ailede ilk Bektaş Hacı Bektaş Veli'den sonra Bek- taş'lar
tekrarlanırken 2009 doğumlu aile ferdinin adı Arda Bektaş'tır. Aynı şekilde Hüseyinler yüzyıllar boyu yeni
kuşaklara aktarılırken yakın zamanda bir nevi dini ve makamsal bu isme ikinci
bir isim olarak gündelik hayattan bir seküler 'çağın ismi' ekleniverir. Hüseyin
Hüsnü'den (1895-1928)
Hüseyin Ruşen'e (1936-1988)
ve en son olarak da Hüseyin Sinan'a (1970) isiınierin evrimi seküler ikinci
isim tercihlerine doğrudan yansımıştır. Hüseyin'ler, Feyzul- lah'lar,
Cemaleddin'ler sabitken ikinci isimler güncel moda ve eğilimler doğrultusunda
dönüşür. İsimlerden biri uhreviyata, diğeri bu dünyaya yöneliktiri
Türkiye'de
isiınierin bölgesel farklılıkları ve yoğunlukları düşünüldüğünden çok daha
derindir. Anadolu coğrafyasının bütünlüğü zehabı bölgesel isim kültürlerinin
ayrıksılığının ayırdına varmamızı engeller. Bu isim farklılıklarından
kastedilen illa çok ayrı kültürel coğrafyalar olması değildir. Farklı yerlerde
belli sebeplerle ve tesadüflerle belli isimler yaygınlaşmış, bunlar bizim
kolayca anlayamayacağımız mekanizmalarla coğrafi olarak dar hatlardan
ilerlemiş ve bazen de oralarda ceplere hapsolmuşlardır. Belki çok eski zamanki
Türkmen göç hareketlilikleri belli isimleri taşımış olabilir. Belki bir yatır,
belki bir yerel söylence, belki bir yerel batı! inanç isimlere şekillerini
vermiştir. Belki hareket eden bu söylenceler ve batı! inançlardır ve bunlar
isimleri de yanlarında taşımıştır. Geleneksel
42 MeralSalman Yıkmış. Hacı Bektaş Veli'nin Evlat/ann Yolun Mürşitleri
Ulusoy Ailesi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2014, s. 218.
isimler
dendiğimizde anlamamız gereken tüm Anadolu coğrafyasının geleneksel isimleri
değil, bölgesel ve hatta mikro düzeyde yerel kökleşmiş isimlerdir.
Bazı isimlerio belli
ceplerde yoğunluğu çok daha bilinir ve barizdir. Bunlar çoğunlukla yatır ve
evliya türbesi/makamı kaynaklıdır ve izahları
kolaydır. Malatya'da Vahap, yine Malatya ve Adıyaman'da Abuzer, Adana'da
Cumali, Hatay'da Türkler arasında Bestami, Araplar arasında Habip, Maraş'ta
Ökkeş, Diyarbakır ve Maraş'ta Zülküf, Urfa'da Halil, Halil İbrahim ve diğer
iliere göre çok daha yaygın İbrahim, yine Mardin'de Şeyhmus bölgesel ve yerel
isimlere örneklerden bazılarıdır.43 Türkiye'deki Şeyhmus'ların hemen hemen
tamamı Mardin-Diyarbakır-Urfa havalisindendir. Vahit yine başta Hatay olmak
üzere ağırlıkla bir Arap ismidir. Abdülkadir, Abdüllatif, Abdülkerim ve Abd
tamlamalı isim taşıyanlar çok büyük ihtimalle Kürt, değilse Arap'tır (Mardin ya
da Hatay). Her ikisi de değilse Erzurumlu olma ihtimali kayda değerdir. Nuh,
başta Kayseri olmak üzere, Orta Anadolu'ya özgü denemese de orada sık bir
isimdir. Ancak isimlerio bölgeselliği bu bildik bölgesel yaygın isimleri
listelemekten çok daha komplekstir.
Elbette bölgesel, etnik ve mezhepsel
isimler bir yandan da tam bu sebeple bir noktadan sonra sönmeye yüz tutarlar.
Özellikle şehirleşme ve farklı ve uzak kültürlerle sosyal temas kuruldukça ve
bu temas yoğunlaştıkça, aynıncılığa ya da damgalanmaya karşı korunmak üzere bu
isimler özellikle verilmez olunur. Ancak öte yandan, tıpkı 1990'larda Kürt ve
Çerkes isimleri gibi yok yerden de doğarlar.
Yerel etkiler yeni
zuhur eden isimlerin benimsenmesinde etken olabilmektedir. Örneğin Sivas
Lisesi'ni taradığımızda 1910'larda şaşırtıcı şekilde üç tane Turan'la
karşılaşıyoruz. Ancak bu durum Sivas'ta sıradışı bir Turancı hevesi
yansıtmaktan çok Battal Gazi söylencesinde Battal Gazi'nin hasmıyken güreşte
ona kaybettikten sonra Müslüman olup Ahmed-i Tarran ismini alan yoldaşının halk
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar