Muhammed İkbal (1877-1938):
Kronolojik Hayat Serüveni ve
Sosyal Durumla İlişkisi
Giriş
Muhammed İkbal, yirminci yüzyıl İslâm
düşüncesinin en önemli şair-filozoflarından biri olup, hem Doğu irfanının bir
temsilcisi hem de çalkantılı geçen son yüzyılın bir tanığıdır. İkbal’in felsefî ve siyasî
fikirleri, yalnızca Hint-Pakistan coğrafyasındaki Müslüman milliyetçiliğinin
(ulusçuluğun) yüzünü şekillendirmekle kalmamış, aynı zamanda modern İslâm
reformist düşüncesinin de yönünü belirlemiştir. Bu çalışma, İkbal’in
kronolojik hayat seyrini detaylandırarak, özellikle yaşadığı dönemin sosyal ve
siyasî buhranlarının onun düşünce dünyasını ve nihayetinde Pakistan vizyonunu
nasıl şekillendirdiğini doktora makalesi formatında inceleyecektir.
I.
Muhammed İkbal’in Kronolojik Hayat Serüveni
A.
Doğumu ve İlk Eğitimi (1877–1895)
Muhammed İkbal, 9 Kasım 1877 tarihinde,
bugünkü Pakistan’ın Pencap (Punjab) Eyaleti’nde yer alan Siyalkot (Sialkot)
şehrinde dünyaya gelmiştir. (Bazı araştırmacılar doğum tarihini 22 Şubat 1873
veya 29 Aralık 1873 olarak da ileri sürmüşlerdir, ancak 9 Kasım 1877 tarihi
resmî olarak kabul edilmiştir). İkbal’in ataları, Keşmirli (Keşmir) göçmenlerden olup, yaklaşık 450 yıl
önce İslâm’ı kabul etmiş orta halli Brahman (Brâhmen) kökenli bir aileye
mensuptur.
Babası Şeyh Nur Muhammed (1837-1930),
Kadirî tarikatına bağlı sûfîmeşrep (tasavvuf eğilimli) dindar bir zattı ve
Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî’ye derin bir sevgi besliyordu. Babası, eğitimsiz
(ümmî) olmasına rağmen âlimler ve ârifler meclislerinin müdavimiydi. İkbal, ilk
eğitimine cami hocası Mevlevî Gulam Hüseyin’in yanında, dinî bir temel ile
başlamıştır. Ardından,
hocası Mir Hasan’ın ısrarlarıyla, modern eğitime yönelmiş ve Scotch Mission
Intermediate School’a (İskoçya Misyon Lisesi) girmiştir. Mir Hasan
(1844-1929), İkbal’e Arapça, Farsça dillerinin inceliklerini, Kelâm (İslâm
felsefesi), Ahlâk ve Tasavvuf bilgilerini öğretmiş ve genç İkbal’i şiir yazmaya
teşvik etmiştir.
B.
Yüksek Öğrenim ve Avrupa Macerası (1895–1908)
1895 yılında, yüksek öğrenimi için Lahor’a gelen İkbal, Government
College’a (Devlet Koleji) kaydolmuş ve burada Arapça, İngilizce ve Felsefe
eğitimi almıştır. 1899’da Felsefe alanında Yüksek Lisans (M.A.) derecesi
alarak büyük başarı göstermiştir. Lahor’da bulunduğu süre zarfında, İkbal’in yetişmesinde Mir
Hasan’dan sonraki en önemli ikinci kişi olan tanınmış müsteşrik (oryantalist)
Prof. Dr. Thomas Walker Arnold ile tanışmış ve ondan on yıl boyunca ders
almıştır. Arnold,
İkbal’in yeteneklerini keşfederek Batı edebiyatı ve felsefesi eğitimi yoluyla
onun kişiliğinde Doğu ile Batı sentezini oluşturmasına önayak olmuş, ayrıca onu
Avrupa’ya gitmeye teşvik etmiştir.
Eylül 1905’te İkbal, Arnold’un tavsiyesi üzerine Avrupa’ya gitmiştir.
İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’ne (Trinity College) kaydolmuş ve dönemin
ünlü Hegelci filozoflarından Prof. Mc. Taggart’ın danışmanlığında doktora
çalışmasına başlamıştır. 1907 yılının Temmuz ayında, tezini tamamlamak
üzere Almanya’daki Münih Üniversitesi’ne geçmiş ve Kasım 1907’de Farsça, Urduca
ve İngilizce dillerini serbestçe kullanabilen bir bilim adamı olarak Felsefe
doktoru (Dr. Phil.) unvanını almıştır. Doktora tezi, The Development of Metaphysics in Persia (İran’da Metafiziğin Gelişimi)
başlığını taşımaktaydı.
Avrupa’daki tahsilini tamamladıktan sonra
İngiltere’ye dönmüş ve 6 Temmuz 1908’de Cambridge Üniversitesi’nden hukuk
diploması almıştır. Bu dönemde ayrıca Londra Üniversitesi’nde Arapça öğretim
üyeliği yapmış ve Müslüman Birliği’nin Londra şubesine üye olmuştur.
C.
Ülkeye Dönüş, Eserleri ve Siyasî Faaliyetleri (1908–1938)
27 Temmuz 1908’de Hindistan’a geri dönüşü,
Lahor’da büyük bir heyecanla karşılanmıştır. İnsanlar, İkbal’de Batı’ya
gidenlerin çoğunda görülen "Avrupa’yı büyük görme kompleksini"
görmeyince kendisini samimi sevgiyle karşılamışlardır.
Lahor’a döndükten sonra avukatlık
mesleğine başlamış ve 1909-1911 yılları arasında Government College’de Felsefe
profesörü olarak görev yapmıştır. Ancak resmî görevin düşüncelerini ve
davranışlarını kısıtladığı gerekçesiyle bu görevinden istifa etmiştir.
Bu dönem, İkbal’in olgunluk dönemi
eserlerinin ortaya çıktığı zamandır. 1915’te Mevlâna’nın Mesnevî’sine
uygun tarzda yazdığı Farsça eseri Esrâr-ı Hûdî (Benliğin Sırları)
yayımlanmıştır. Bu eseri,
1918’de Rumûz-u Bîhûdî (Benlikten Geçmenin Sırları) takip etmiştir. Bu
eserlerin İngilizceye çevrilmesi (Nicholson tarafından), İkbal’in Avrupa’da
tanınmasına vesile olmuştur.
1922’de İngiliz Hükümeti tarafından bilgelik ve şiirsel yeteneğinden
dolayı "Sir" (Sör) unvanı verilmiştir. İkbal, bu unvanı ancak
hocası Seyyid Mir Hasan’a da "Şemsu’l-ulemâ" (Bilginlerin Güneşi)
unvanı verilmesi şartıyla kabul etmiştir.
İkbal, 1926 yılında Pencap Yasama Meclisi üyeliğine seçilmiş ve
Müslümanların lehine kararlar alınmasında etkili olmuştur.
1928-1929 yılları arasında Madras,
Haydarabad ve Aligarh üniversitelerinde verdiği konferanslar, 1930 yılında
İngilizce olarak yayımlanan anıtsal eseri The Reconstruction of Religious
Thought in Islam (İslâm’da Dinî Düşüncenin Yeniden İnşası) temelini
oluşturmuştur.
Pakistan Fikri ve Uluslararası
Temaslar: 29 Aralık 1930 tarihinde Allahâbâd’da (Allâhabâd) yapılan Tüm
Hindistan Müslüman Birliği (All India Muslim League) toplantısında başkanlık
yapmış ve resmî olarak ilk kez, Pencap, Kuzey-Batı Sınırı Eyaleti (N.W. Frontier), Sind (Sindh) ve
Belucistan’ın (Baluchistan) tek bir devlet içerisinde birleşmiş bir Kuzey-Batı
Hindistan Müslüman Devleti oluşumu arzusunu dile getirmiştir. Bu fikir, o
dönemde "şairin rüyası" (şairin rüyası) olarak nitelendirilse de,
vefatından dokuz yıl sonra Pakistan Devleti’nin (1947) kurulmasıyla hayata
geçmiştir.
İkbal, bu amaç uğruna çalışmaya başlamış
ve 1931-1932 yıllarında Londra’daki II. ve III. Yuvarlak Masa Konferanslarına
delege olarak katılmıştır. Bu geziler sırasında Paris’te Henri Bergson ve Louis
Massignon, İtalya’da Mussolini, İspanya’da (Kurtuba Ulu Camii ziyareti ve namaz
kılması), ve Filistin’de Dünya Müslümanları Teşkilatı Konferansı’na
katılmıştır.
1933’te Afgan Kralı Nadir Şah’ın daveti
üzerine Kâbil, Gazne ve Kandehar gibi tarihî merkezleri ziyaret etmiş, bu
izlenimlerini Müsafir (Yolcu) adlı eserinde yayımlamıştır.
D.
Son Yılları ve Vefatı (1934–1938)
1934 yılının Ocak ayında başlayan boğaz
hastalığı (gırtlak kanseri) nedeniyle sesi kısılan ve ilmî çalışmaları sekteye
uğrayan İkbal, bu süreçte dahi Pakistan’ın kuruluşu için Muhammed Ali Cinnah
ile mektuplaşmaya devam etmiştir. Hastalık döneminde Bâl-i Cibrîl
(Cebrail’in Kanadı, 1935), Ḍarb-ı
Kelîm (Hz. Musa’nın Darbesi, 1936) ve son eseri olan Armağan-ı Ḥicâz (Hicaz Armağanı,
1938) gibi önemli şiir kitaplarını kaleme almıştır.
İkbal’in babası Şeyh Nur Muhammed 1930’da,
son eşi Sardar Begum ise 1935’te vefat etmiştir.
Muhammed İkbal, 21 Nisan 1938 tarihinde
Lahor’da vefat etmiş, vefatından hemen önce söylediği Farsça beyitte müminin
alâmetinin ölüm anında tebessüm etmek olduğunu belirtmiştir. Cenazesi,
Lahor’daki tarihî Badşahî Camii’nin (Mescid-i Şâhî) minaresinin gölgesine
defnedilmiştir.
II.
İkbal’in Hayatının Yaşadığı Dönemdeki Sosyal Durumla İlişkisi
İkbal’in kronolojik hayat seyrinde elde
ettiği felsefî ve akademik birikim, büyük ölçüde yaşadığı coğrafyanın ve genel
İslâm dünyasının içinde bulunduğu ağır sosyal ve siyasî koşullara karşı bir
reaksiyon (tepki) olarak şekillenmiştir. İkbal’in eserlerinin temel
motivasyonunu, Batı sömürgeciliği altında benliğini yitirmiş (özünü unutmuş)
Müslümanların durumu oluşturmaktadır.
A.
Hint Alt Kıtası’ndaki Sosyal ve Siyasî Durumun Etkisi
İkbal’in yaşadığı dönem, Hint alt
kıtasında İngiliz sömürgeciliğinin (kolonyalizm) doruk noktasında olduğu ve
Müslümanların siyasî gücünü tamamen kaybettiği bir zamana denk gelmiştir.
Özellikle 1857 Ayaklanması’ndan (Mutiny) sonra İngilizler, Müslümanları
sindirme politikası izlemiş, Hindular ise siyasî ve ekonomik çıkarları için bu
politikayı desteklemiştir.
Bu durum, Hint Müslümanlarında derin bir
aşağılanma (humiliation) ve meskenet (manevî tembellik/atalet) duygusu
yaratmıştır. İkbal, Müslümanların bu hâlini eleştirirken, onların kendi
içlerindeki pasifliği ve fakr (dervişlik/ihtiyaçsızlık) kavramını yanlış
yorumlayarak uyuşukluğu "kader" olarak görmelerini en büyük zaafiyet
olarak görmüştür.
1.
Benlik Felsefesi (Khudî) ve Aksiyon:
İkbal’in felsefesi, bu sosyal ve siyasî
çöküşe karşı doğrudan bir entelektüel yanıttır. Onun dünya düşüncesine en büyük
katkısı olan Khudî (benlik, kişilik, bireysellik) felsefesi,
Müslümanları bireysel gelişim, kendini onaylama (self-affirmation), ve
kendini geliştirme (self-development) yoluyla yeniden güçlü ve özgür
kılma amacı gütmüştür.
İkbal, bu amaçla Khudî’yi (Benliği)
güçlendiren aksiyon (eylem) felsefesini ön plana çıkarmıştır. Gerek
Hindistan’daki geri kalmışlık sorunlarının derinlikten yoksun pratik çözümlerle
sunulduğu dönemde yaşaması, gerekse dostu McTaggart’ın (önceki yazılarımızda
bahsi geçmişti) faaliyete ağırlık vermenin, İkbal’in ülkesinin o günkü
ihtiyaçlarından kaynaklandığını belirtmesi, onun felsefesinin pratik (eylemsel)
tavrını desteklemektedir. İkbal’in sürekli atıfta bulunduğu Kur'an ayeti:
"Şüphesiz ki bir millet kendi durumunu değiştirmedikçe Allah da onun
durumunu değiştirmez" (Kur'an 13:12) bu aksiyon felsefesinin teminatıdır.
2.
Milliyetçilik (Ulusalcılık) Eleştirisi ve Pan-İslâmizm (Evrensel İslâm Birliği
İdeali):
İlk gençlik yıllarında Hint milliyetçiliği
eğilimleri gösteren İkbal, Avrupa’dan döndükten sonra bu görüşü terk ederek
daha geniş bir ümmet idealine yönelmiştir. Avrupalıların sömürgeciliği haklı
çıkarmak için kullandığı ırkçı ve toprağa dayalı siyasî milliyetçilik
(territorial nationalism) fikrini, İslâm birliğini parçalayan ve insanî
değerleri yok eden bir "put" olarak görmüş ve buna karşı çıkmıştır.
İkbal’e göre Batı’nın eleştirdiği ikinci
yönü, seküler (dünyevî) ulusçuluğun dini kamusal alandan (public discourse)
dışlayarak devleti hümanizm (insancıllık) yerine ulusçuluk (nationalism)
temeline oturtmasıydı. Oysa İslâm, siyasî ve manevî (ruhî) bir gerçeklik olup,
ahlâk temelli bir sivil toplum kurmayı amaçlamıştır; din siyasetten ayrılırsa
geriye "Cengiz’likten" (otoriter yönetimden) başka bir şey kalmaz.
B.
Pakistan Vizyonunun Sosyal Gerekçesi
İkbal’in 1930’da ortaya attığı bağımsız
Kuzey-Batı Hindistan Müslüman Devleti (Pakistan) fikri, var olan sosyal durumun
kaçınılmaz bir sonucuydu. İkbal, Hint alt kıtasındaki toplumun, farklı ırklara,
dillere ve dinlere mensup insan gruplarından oluşan bir "kıta"
olduğunu ve Avrupa demokrasisi ilkelerinin (territorial democracy) bu yapıya
uygulanamayacağını savunmuştur.
Pakistan'ı istemesinin temel sosyal
gerekçesi, Hint toplumunda sınıfsal ayrımlar yaratan Kast sisteminin ortadan
kalkmaması ve Hinduların bu taassubu (bağnazlığı) istiklâlden (bağımsızlıktan)
daha fazla sevmeleriydi. Bu bağlamda, Müslümanların dinlerini, kültürlerini ve
bağımsızlıklarını temin etmeleri için ayrı bir devlete ihtiyaçları vardı.
İkbal'in ideal toplum tasavvuru, Batı
sömürgeciliğinin baskısı altında olan topluluklar için, geleneklerini koruyarak
Batı sanayisini getiren ve İslâm’ın eşitlikçi (egalitarianism) ve sosyalist
ideallerini yansıtan bir İslâm Cumhuriyeti kurmaktı. İkbal, devletin
iktisadî (ekonomik) alandaki adaletsizliği gidermesi gerektiğini, ortalama
Müslümanların ekonomik sorunlarına eğilmek gerektiğini vurgulamış, hatta
kendisi bir devlet kursa onun sosyalist olacağını belirtmiştir. Bu, onun sömürülen
ve fakir Müslüman kitlelerin yaşam koşullarıyla ne kadar yakından ilgili
olduğunun bir göstergesidir.
C.
İlginç Bir Tarihî Detay: Türklerle İlişkisi
İkbal’in yaşadığı dönemdeki sosyal buhran,
onu İslâm âleminin diğer coğrafyalarındaki uyanış hareketlerine
yönlendirmiştir. Bu bağlamda, İkbal’in özellikle Türkler’e karşı derin bir
sevgisi ve hayranlığı vardı. Osmanlı’nın İslâm’ın gelişmesine yaptığı katkı ve
Türk Milleti’nin Trablusgarp, Balkan ve Milli Mücadele dönemlerindeki
kahramanlıkları, İkbal için ümit kaynağı olmuştur. İkbal, Türkler’i
sömürgecilik döneminde bağımsızlığını koruyabilen tek Müslüman millet olarak
görmüş ve onların "İslâm rönesansını" gerçekleştirebilecek
potansiyele sahip olduğuna inanmıştır. Türklerin saltanatın kaldırılması ve
hilâfetin ilga edilmesi gibi reformlarını "cesur bir içtihat" olarak
değerlendirmiş ve alkışlamıştır. (Bu konu, önceki yazılarımızda bahsedilen İslâm’da
Dinî Düşüncenin Yeniden İnşası eserindeki reformcu yaklaşımla da
örtüşmektedir).
Sonuç
Muhammed İkbal’in kronolojik hayatı, Hint
alt kıtasındaki Müslümanların içine düştüğü siyasî ve manevî krize verilen
bütüncül bir cevaptır. Batı kültür ve felsefesini yakından tanıyan İkbal, bu
birikimi, coğrafyasındaki meskenet (atalet) ve benlik kaybını
(öz-kimlik yitimi) gidermek için kullanan, aksiyon (eylem) odaklı bir İslâmî
uyanışın mimarı olmuştur. Onun siyasî vizyonu, yani Pakistan fikri, mevcut
sosyo-politik gerçekliğin dayattığı bir zorunluluktan doğmuş; Hint toplumunun
yapısındaki derin ayrılıklar ve Müslümanların maruz kaldığı sömürgeci baskılar
karşısında, inanç ve kültürlerini koruyabilecekleri egemen bir benliğin
(Khudî) kurulmasına yönelik nihaî bir hedefi temsil etmiştir. İkbal’in bu
entelektüel ve ruhani mücadelesi, onu Pakistan’ın manevî babası ve yirminci
yüzyılın önde gelen mücahid şairi (mücâhid şâir) yapmıştır.
Kaynakça
Benliğin Sırları2.pdf. Bir Düşünür Olarak
İkbal Ünlü Bilginlerin Denemeleri.pdf. Biyografi - Muhammed Ikbal -
KaynakYayinlari.pdf. Biyografi - Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf.
Biyografi - Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Biyografi - KaynakYayinlari.pdf.
Bir Düşünür Olarak İkbal Ünlü Bilginlerin Denemeleri.pdf. Bir Düşünür Olarak
İkbal Ünlü Bilginlerin Denemeleri.pdf. Bir Düşünür Olarak İkbal Ünlü
Bilginlerin Denemeleri.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı,
Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_
Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf.
Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç --
Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve
-- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal
Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir
Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey
-.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç
-- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti
ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal
Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir
Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey
-.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç
-- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti
ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal
Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir
Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey
-.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç
-- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti
ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal
Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir
Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey
-.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç
-- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti
ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal
Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir
Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey
-.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve -- Cevdet Kılıç
-- Turkey, Turkey -.pdf. Büyük Mütefekkir Dr_ Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti
ve -- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey -.pdf. Cavidname -- Muhammed İkbal --.pdf.
Cavidname -- Muhammed İkbal --.pdf. Cavidname -- Muhammed İkbal --.pdf.
Cavidname -- Muhammed İkbal --.pdf. Cebrail'in Kanadı Sir Muhammed İkbal'in
Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme.pdf. Cebrail'in Kanadı Sir Muhammed
İkbal'in Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme.pdf. Dağınık Düşünceler (Muhammed
İkbal'in Özel Defteri).pdf. Dağınık Düşünceler (Muhammed İkbal'in Özel
Defteri).pdf. Dağınık Düşünceler (Muhammed İkbal'in Özel Defteri).pdf. Ikbal,
Muhammad _ İslami benliğin iç yüzü _ Hece Yayınları _ -- Ikbal, Muhammad;
Türkçesi Dr_ Ali Yüks.pdf. Kulluk Kitabı -- Muhammed İkbal --.pdf. Kulluk
Kitabı -- Muhammed İkbal --.pdf. Kulluk Kitabı -- Muhammed İkbal --.pdf.
Muhammed İkbal Modern Müslüman düşüncesinin yeniden inşası üzerine denemeler.pdf.
Muhammed İkbal Modern Müslüman düşüncesinin yeniden inşası üzerine
denemeler.pdf. Muhammed İkbal Sözlüğü -- Ahmet Albayrak -- Hiperlink, İstanbul,
2005.pdf. Muhammed İkbal Sözlüğü -- Ahmet Albayrak -- Hiperlink, İstanbul,
2005.pdf. Sonsuzluk Kitabı.pdf. Sonsuzluk Kitabı.pdf. Sonsuzluk Kitabı.pdf.
Tanrı, Bilim ve Benlik Muhammed İkbal'in Dini Düşünceyi Yeniden İnşası.pdf.
pakistan-tarihi-1681216006.pdf. pakistan-tarihi-1681216006.pdf. İKBAL.pdf. İkbal,
Cinnah ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik.pdf. İkbal, Cinnah ve Pakistan Vizyon ve
Gerçeklik.pdf. İkbal, Cinnah ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik.pdf. İkbal, Cinnah
ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik.pdf. İkbal, Cinnah ve Pakistan Vizyon ve
Gerçeklik.pdf. İkbal, Cinnah ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik.pdf. İkbal, Cinnah
ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik.pdf. İkbal, Muhammed _ Makaleler _ Hece
Yayınları _ 9786059954839 -- İkbal, Muhammed; çeviri Celal Soydan -- Hiperlink,
[N_p_], 2017 -.pdf. İkbal, Muhammed _ Makaleler _ Hece Yayınları _
9786059954839 -- İkbal, Muhammed; çeviri Celal Soydan -- Hiperlink, [N_p_],
2017 -.pdf. İkbal, Muhammed _ Makaleler _ Hece Yayınları _ 9786059954839 --
İkbal, Muhammed; çeviri Celal Soydan -- Hiperlink, [N_p_], 2017 -.pdf. İkbal,
Muhammed _ Makaleler _ Hece Yayınları _ 9786059954839 -- İkbal, Muhammed;
çeviri Celal Soydan -- Hiperlink, [N_p_], 2017 -.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak
Yayınevi (Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _
Muhammed İkbal külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak Yayınevi
(Yayınları), 1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _ Muhammed İkbal
külliyatı _ Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak Yayınevi (Yayınları),
1_basım, İstanbul, 2010 --.pdf. İkbal, Muhammed _ Muhammed İkbal külliyatı _
Irmak Yayınevi -- Sir Muhammad Iqbal -- Irmak Yayınevi (Yayınları), 1_basım,
İstanbul, 2010 --.pdf. İkbâl, Muhammed _ Hareket zili _ Hece Yayınları _ --
Muhammed İkbâl; çeviren Celal Soyda -- Hiperlink.pdf. İkbâl, Muhammed _ Hareket
zili _ Hece Yayınları _ -- Muhammed İkbâl; çeviren Celal Soyda --
Hiperlink.pdf. İkbâl, Muhammed _ Hareket zili _ Hece Yayınları _ -- Muhammed
İkbâl; çeviren Celal Soyda -- Hiperlink.pdf. İslamda Dini Düşüncenin Yeniden
İnşası -- Muhammed İkbal -- 1.pdf. İslamda Dini Düşüncenin Yeniden İnşası --
Muhammed İkbal -- 1.pdf. İslamda Dini Düşüncenin Yeniden İnşası -- Muhammed
İkbal -- 1.pdf.
Muhammed
İkbal’i Oyantalistler mi Yetişdirdi?
Muhammed İkbal’in (1877-1938) entelektüel
gelişiminde, Oryantalistlerin (müsteşriklerin) ve genel olarak İngiliz eğitim
sisteminin etkisinin hayati bir rol oynadığı şüphesizdir. Bu etki,
sadece akademik bir birikim sağlamakla kalmamış, aynı zamanda İkbal’in Hint alt
kıtasındaki Müslümanların siyasî ve manevî buhranına çözüm arayışının felsefî
zeminini de oluşturmuştur.
Aşağıda, İkbal’in yetişme sürecinde Batı
ve Oryantalistlerin etkisini doktora makalesi formatında inceleyecek ve bu
konuyu kronolojik olarak detaylandıracağız:
I.
Geleneksel Eğitimden Batı’ya Köprü: Thomas Arnold’un Rolü
İkbal’in hayatında iki temel mürşidin (rehberin) rolü öne çıkmaktadır:
Seyyid Mir Hasan ve Thomas Walker Arnold.
İlk eğitimi dinî bir temel üzerine
kurulmuş olsa da, hocası Mir Hasan, İkbal’in Arapça ve Farsça dillerinin
inceliklerini, Kelâm, Ahlâk ve Tasavvuf bilgilerini öğretmiş ve onu modern
eğitime yönlendirmiştir. Hatta İkbal’i, İngilizlere ait olan Scotch Mission
Intermediate School’a (İskoçya Misyon Lisesi) kaydettirmiştir. Bu sayede İkbal,
geleneksel İslâmî irfan ile modern eğitim arasında bir köprü kurmuştur.
Ancak İkbal’in Batı düşüncesiyle tanışması
ve uluslararası üne kavuşmasında asıl etkili olan kişi, Lahor’daki Government
College’de (Devlet Koleji) kendisinden ders aldığı ünlü müsteşrik Prof. Dr. Thomas Walker Arnold
olmuştur.
- Entelektüel Mentorluk: İkbal, Arnold’dan on yıl
boyunca eğitim almış ve Arnold, İkbal’in yeteneklerini keşfederek ona Batı
edebiyatı ve felsefesi eğitimi yoluyla Doğu ile Batı sentezini
oluşturmasında öncülük etmiştir.
- Akademik Yönlendirme: Arnold, aynı zamanda İslâm’ın
kılıçla değil, sûfîlerin derûnî (içsel) yaşantısıyla yayıldığını savunan The
Preaching of Islam (İntişar-ı İslâm Tarihi) adlı eserin de yazarıdır.
Arnold’un teşvikiyle İkbal, Avrupa’da doktora yapmaya karar vermiş ve
Eylül 1905’te İngiltere’ye gitmiştir. İkbal, Münih’te sunduğu doktora tezi
The Development of Metaphysics in Persia’yı (İran’da Metafiziğin
Gelişimi) Arnold’a ithaf etmiştir.
- Siyasî Çatışma Noktası: İkbal, Arnold’u takdir
etmesine rağmen, onun siyasî yaklaşımlarını eleştirmekte tereddüt
etmemiştir. Hatta İkbal, Arnold’un İngiliz hükümeti için çalıştığını ve
siyasî yaklaşımları karıştığı gerekçesiyle, Arnold’un önerdiği Edward
Browne’ın Edebiyat Tarihi adlı kitabını tercüme etme teklifini
reddetmiştir.
Bu durum, İkbal’in Batı’dan aldığı
bilginin derinliğini takdir ettiğini ancak onu siyasî ve kültürel sömürgecilik
(emperyalizm) aracı olarak görmeyi kesinlikle reddettiğini gösteren önemli bir
detaydır.
II.
Avrupa’daki Eğitim Serüveni ve Batılı Filozofların Tesiri (1905-1908)
İkbal, Cambridge Üniversitesi’ne (Trinity
College) kaydolmuş ve burada Felsefe Lisans eğitimi (M.A.) ve Hukuk diploması
almak için çalışmıştır. Bu dönemde birçok önemli Batılı düşünürle temas kurmuş
ve onların fikirlerinden beslenmiştir:
- Felsefî Etkileşim: Cambridge’de, dönemin meşhur
Yeni-Hegelci filozofu Prof. Mc Taggart’ın danışmanlığında felsefe
çalışmaları yürütmüştür. Ayrıca psikolog James Ward ile
tanışmıştır. İkbal, Taggart’ın düşünce sistemini "akıl ile
aydınlanmış, kendine özgü bir mistisizm kuran biri" olarak
tanımlamıştır.
- Doktora ve Şarkiyatçılar: 1907’de Almanya’ya geçerek
Münih Üniversitesi’nde İran’da Metafiziğin Gelişimi başlıklı
teziyle felsefe doktoru (Dr. Phil.) unvanını almıştır. Bu tez, Fritz
Hommel’in yönetiminde tamamlanmıştır. Aynı dönemde, İkbal’in eserlerinin
Batı’da tanınmasını sağlayan kişi, Mevlâna’nın Mesnevî’sini de
İngilizceye tercüme eden şarkiyatçı Reynold Alleyne Nicholson ile
yakınlık kurmuştur. Nicholson, İkbal’in Farsça eseri Esrâr-ı Hûdî’yi
(Benliğin Sırları) İngilizceye çevirerek onun Avrupa’da şöhret kazanmasına
vesile olmuştur.
- Modern Fikir Akımları: Avrupa’da kaldığı süre boyunca
İngiliz tecrübi felsefesi (empiricism), Alman rasyonalizmi, Nietzsche
ve Marx’ın doktrinleri, Romantizm ve Batılı siyasî ideolojileri
yakından tanıma fırsatı bulmuştur. İkbal’in kendisi, düşünce dünyasının
oluşumunda Hegel ve Goethe’den çok istifade ettiğini,
onların kendisine olayların "bâtınî hakikatine" (iç yüzüne)
ulaşmada yol gösterdiğini ifade etmiştir. İlginç bir şekilde, o dönemde
kendisini inkârdan (ateizmden) kurtaranın ise şair Wordsworth
olduğunu belirtmiştir.
III.
Batı Bilimi ve Felsefesinin İkbal’in Düşüncesine Katkısı
İkbal, Batı’yı yakından tanıyan ve onun
ilmini benimseyen bir aydın olarak, İslâm’da Dinî Düşüncenin Yeniden İnşası
(The Reconstruction of Religious Thought in Islam) adlı anıtsal eserinde
(önceki yazılarımızda bu eserin önemine değinmiştik), modern bilimin
metodlarını ve felsefî kazanımlarını, İslâmî düşüncenin reformu için bir araç
olarak kullanmayı savunmuştur.
- Aksiyon Felsefesinin Temeli: İkbal, Hint
entelektüalizminin ve İslâm panteizminin (vahdet-i vücud felsefesinin
pratik hayattaki yanlış yorumlarının) aksiyon (eylem) yeteneğini yok
ettiğini görmüş ve bu yeteneğin, Batı uluslarını, özellikle İngilizleri
ayırt eden bilimsel gözlem ve olayların yorumlanmasına dayalı eylem
kapasitesine bağlı olduğunu belirtmiştir. İkbal’in Khudî
(Benlik/kişilik) felsefesi, bu eylem kapasitesini İslâmî temellere
oturtmayı hedefleyen bir aksiyon felsefesidir.
- Batı Medeniyetinin İslâmî Kökeni: İkbal, Batı
kültürünün entelektüel yönden, aslında İslâm kültürünün en önemli
safhalarının bir uzantısı ve gelişmiş şekli olduğu kanısındaydı. O, modern
bilimlerin temelini oluşturan metotların, Müslümanların feyzinin
(verimliliğinin) neticesi olduğunu iddia etmiş; hatta modern gözlemci ve
deneysel filozoflardan Descartes'in metodunun Gazâlî’nin İhya-ul Ulûm'unda
bulunduğunu ve Mill felsefesinin temel metotlarının da İbn Sînâ’nın Şifa'sında
yer aldığını belirtmiştir. Bu, Batı bilimini reddetmek yerine, onu kendi
miraslarına sahip çıkmak olarak görme stratejisinin bir parçasıdır.
- İçtihad ve Çağdaşlık: İkbal, Avrupa’dan edindiği geniş
felsefî kültürüyle, klasik Doğu kültürünün ışığını birleştirerek, İslâmî
tefekkürün önündeki atalet (durgunluk), gaflet ve uyuşukluk yığınlarını
kaldırmayı hedeflemiştir. Onun fikrî modernizm çizgisi, kendi
coğrafyasındaki modernist öncüllerden (Seyyid Ahmed Han gibi) ve
Ortadoğu’daki reformculardan (Cemaleddin Afganî ve Muhammed Abduh)
etkilenmiş, ancak onların Protestan reformu (Hristiyanlıkta ulusal ahlaka
dönüş) eğilimini reddederek, kendine özgü bir yol çizmiştir.
IV.
İkbal’in Batı’ya Karşı Eleştirel Durumu
İkbal’in Batı’ya olan hayranlığı, onun
Batı sömürgeciliğini ve maddiyatçılığını eleştirmesine engel olmamıştır.
Batı’dan sadece ilim ve tekniği almayı tavsiye etmiş, ancak körü körüne taklidi
(Batılılaşmayı) bir "lanet" ve kölelikten daha tehlikeli görmüştür.
İkbal, Avrupa’yı gezerken, Batı
uygarlığının, ilim ve teknikteki ilerlemesine rağmen, ahlâkî çöküntü ve aşırı
milliyetçilik (ulusçuluk) nedeniyle çöküşün eşiğinde olduğunu görmüş. Kendisi de bir zamanlar Hint
milliyetçiliği eğilimindeyken, Avrupa’da kaldığı süre (1905-1908) onu bu
fikirden Pan-İslâmizme (evrensel İslâm birliği idealine) yöneltmiştir.
Zira toprağa dayalı milliyetçiliğin, İslâm birliğini parçalayan emperyalist bir
silah olduğunu Avrupalı yazarlardan öğrenmiştir.
Özetle, İkbal’in yetişmesindeki
Oryantalist ve İngiliz etkisi, ona sadece Batı'nın ilerlemesinin sırlarını
(bilimsel metot, aksiyon kapasitesi) sunmakla kalmamış, aynı zamanda
sömürgeciliğin felsefî ve siyasî gerekçelerini de içeriden görme imkânı vermiş;
bu sayede İkbal, Batı’yı kendi vizyonu doğrultusunda sentezleyip eleştirerek,
Müslümanlar için yeni bir Khudî (Benlik) ve Pakistan vizyonu inşa
edebilmiştir.
Kaynakça
Arnold, T. (1964). The Development of
Metaphysics in Persia (3rd ed.). Lahore: Bazm-i Iqbal. Aydın, M. S. (1987).
“İkbal’in Felsefesinde İnsan”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi,
(29). İkbal, M. (1932). The Reconstruction of Religious Thought in Islam.
Lahore: Institute of Islamic Culture. _____. (1932). Speeches and Statements
of Iqbal. Ed. A. R. Tariq. Lahore: Sheikh Ghulam. _____. (1982). Doğudan
Bir Ses (İkbal’in Şiiri). (Çev. Turgut Akman). İstanbul: Binbirdirek Yay..
_____. (t.y.). Biyografi - Muhammed Ikbal. Kaynak Yayınları. Kılıç, C.
(1994). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve....
Ankara. Majeed, J. (2009). Muhammed İkbal İslam, Estetik ve Postkolonyalizm.
Routledge. Schimmel, A. (1989). Gabriel’s Wing: A Study Into The Religious
Ideas of Sir Muhammad Iqbal (2nd ed.). Lahore: Iqbal Academy. Şeriati, A.
(1988). Biz ve İkbal. (Çev. Ergin Kılıçtutan). İstanbul: Bir Yay..
Soydan, C. (Çev.). (2017). Makaleler. Hiperlink. Tarlan, A. N. (Çev.).
(t.y.). Kulluk Kitabı -- Muhammed İkbal.. Yüksel, A. (Çev.). (t.y.). İslami
benliğin iç yüzü. Hece Yayınları.
Pakistan
Sendromu
Muhammed İkbal’in kronolojik hayat
serüvenini ve yetişmesindeki Batılı/Oryantalist (müsteşrik) etkilerini (önceki
yazılarımızda etraflıca incelemiştik), yaşadığı dönemdeki toplumsal buhranlara
karşı bir çözüm arayışı olarak konumlandırmıştık. Bu bağlamda, İkbal’in felsefi
vizyonunun nihai tezahürü olan Pakistan Devleti'nin, kuruluşundan sonra içine
düştüğü yapısal krizler ve çelişkiler manzumesi olan Pakistan Sendromu
(Syndrome Pakistanais) kavramını ele almak, konunun bütünlüğü açısından
zaruridir.
Pakistan Sendromu, ülkenin kronikleşmiş
siyasî, sosyal ve ideolojik istikrarsızlığını (multisectoral instability)
tanımlamakta olup, temelinde ülkenin kuruluş paradigmasından (modelinden)
kaynaklanan yapısal gerilimler yatmaktadır.
Bu sendromun ana bileşenleri, kaynaklarda
detaylı olarak incelenen üç temel çelişki (contradictions) ve bunlara
eklenen dördüncü bir uluslararası boyut etrafında şekillenmektedir.
I.
Pakistan Sendromunun Üç Temel Çelişkisi
Pakistan, kurulduğu andan itibaren, Muhammed İkbal’in felsefi idealizmi
ile mevcut sosyolojik ve siyasî gerçeklik arasındaki karmaşık bir gerilimin
ürünü olmuştur. İkbal’in
ayrı bir devlet arayışının gerekçeleri, Hindistan’daki Müslümanların dinlerini,
kültürlerini ve bağımsızlıklarını temin etme isteği ve Hint toplumunun sınıfsal
ayrımlar yaratan Kast sisteminin taassubundan (bağnazlığından) kurtulma
zorunluluğu iken, bu idealin hayata geçişi ülkeyi yeni ve derin çelişkilere
sürüklemiştir.
A.
Birinci Çelişki: Üniter Devlet Projesi ile Etnik/Bölgesel Farklılıklar (Ulusal
Sorun)
Pakistan’ın kurucu elitlerinin (özellikle
Hindistan’dan göç eden Mohajirler ve sonrasında Pencabiler),
ulusu bir arada tutma adına dayattığı, "Pakistan = İslam + Urdu"
denklemine dayanan üniter (tekçi) ulus-devlet modeli, ülkeyi oluşturan etnik
grupların özerklik (otonomi) talepleriyle çelişmiştir.
- Merkezileşme Eğilimi: Kurucu lider Muhammed Ali
Cinnah, ülkenin kurulmasından hemen sonra dahi en büyük endişesinin etnik
grupların "bölgeselciliği" (provincialism) olduğunu
belirtmiştir. O, güçlü birliğin ancak "tek halk, tek dil (Urdu), tek
din" üçlemesiyle sağlanabileceğine inanmış ve "Eski
Müslümanların kabilecilik yüzünden parçalanma dersini unutttunuz mu?"
uyarısında bulunmuştur. Bu merkeziyetçi (centralist) refleks, coğrafi
kimlikleri güçlü olan gruplar arasında ayrılıkçı (seperatist) eğilimleri
tetiklemiştir.
- Elitlerin Rolü: Pakistan’ı kuran elitler (Mohajirler),
sahip oldukları yüksek statüyü ve aristokratik (soylu) mirası koruma
eğilimiyle hareket etmişlerdir. Bu elitizm (seçkincilik), merkeziyetçi bir
devleti yönetme arzusunu güçlendirmiş ve kendilerini, daha alt statüdeki
etno-dilbilimsel (ethno-linguistic) elitlere karşı konumlandırmıştır.
- Bangladeş Travması (1971): Bu çelişkinin en dramatik
sonucu, Bengalilerin dilsel ve etnik kimlik taleplerine karşı uygulanan
aşırı merkezileşme politikaları nedeniyle, ülkenin 1971’de ikiye bölünerek
Bangladeş’in kurulmasıdır. Bu olay, Pakistan ideolojisinin temel
direklerinden biri olan "İslam’ın etno-dilsel ayrımları aşarak yeni
bir ulus yaratma gücü" tezini çürütmüştür.
B.
İkinci Çelişki: Otoriter Siyasî Kültür ile Demokratik Talepler (Rejim Sorunu)
Pakistan'ın siyasî hayatı, siyasî
elitlerin, ordunun ve bürokrasinin hükmettiği otoriter (tek adamcı) bir kültür
ile sürekli olarak yeniden canlanan demokratik güçler arasındaki döngüsel bir
gerilimle karakterizedir.
- Aristokratik Ethos: Ülkenin kuruluşuna öncülük eden
elitler, İngiliz sömürge (kolonyal) döneminden miras aldıkları
aristokratik bir ahlâk (ethos) taşımışlardır. Bu elitler, çoğunluğun
yasasına (law of the majority) dayalı demokrasiyi reddetmiş ve siyasî
üstünlüğü (statü) bir hak olarak görmüşlerdir. Bu durum, rejim içindeki
siyasetçilerin dahi sık sık otoriter modellere yönelmesine neden olmuştur.
- Siyasî Çöküşün Yıkıcı Etkisi: Muhammed İkbal, siyasî
iktidarın çöküşünün ulusal karakter için yıkıcı bir etkiye sahip olduğunu
ve Hint Müslümanlarının siyasî çöküşle birlikte hızlı bir ahlâkî çöküşe
girdiğini gözlemlemiştir. İkbal’in Jinnah’ı uyardığı gibi, Müslüman
Birliği’nin (Muslim League) dar bir elitin tekelinde kalmasının getirdiği
riskler, bu sendromun kökenlerindedir.
- Askerî Darbeler ve İstikrarsızlık: Pakistan tarihi,
askerî darbelerle (örneğin 1958’de Eyüb Han, 1977’de Ziya ül-Hak)
kesintiye uğramış demokratik süreçlerle doludur. Askerî müdahaleler,
ülkenin kimlik arayışını ve toplumsal sorunlarını çözmek yerine,
genellikle yeni bir ideoloji (örneğin Ziya ül-Hak dönemindeki
İslamizasyon) dayatmıştır.
- Halkın Yoksulluğu ve Elitlerin Zenginliği (Plutokrasi):
Siyasî sistemdeki yozlaşma (yolsuzluk), nepotizm (kayırmacılık) ve
partiler arası geçişkenlik (nomadisme partisan), ekonomik ve sosyal
gücün dar bir sivil-askerî elitin elinde toplanmasına yol açmıştır
(plutokrasi, yani zenginler erki).
C.
Üçüncü Çelişki: İslam’ın Rakip Yorumları (Dinî Sorun)
Pakistan’ın temel taşı olan İslâm, ülkeye
bir yaşam gücü (life-force) sağlamış olsa da, ulusal dayanışmayı (solidarity)
teşvik etme konusunda yetersiz kalmış ve iç çatışmaların kaynağı haline
gelmiştir.
- İslamizasyon ve Milliyetçilik: 1971 yenilgisi,
Pakistan’ın ulusal kimliğinde derin bir boşluk yaratmış ve bu varoluşsal
kaygıyı (angoisse existentielle) gidermek için İslâm’a daha fazla sarılma
ihtiyacı doğmuştur. Bu durum, Zülfikar Ali Butto’nun "İslâmî
sosyalizm" gibi kavramlarla İslâm’ı siyasete katmasını sağlamış,
sonrasında General Ziya ül-Hak döneminde ise İslâmizasyon adı
altında Sünnileştirme (Sunnization) politikaları uygulanmıştır.
- Sektaryanizm (Mezhepçilik): Ziya ül-Hak’ın
İslâmizasyon politikaları ve dışarıdan gelen (İran devrimi ve Suudi
Arabistan’ın tepkisi gibi) etkileşimler, Şiî-Sünnî çatışmasını
derinleştirerek ülkenin dikey olarak ikiye bölünmesi tehlikesini
yaratmıştır. Bu, etnik gerilimlerden daha radikal bir varoluşsal tehdit
olarak görülmektedir.
- Cihadizmin Yükselişi: Pakistan’daki elitler, başta
Paştun milliyetçiliğini zayıflatmak ve Hindistan’a karşı stratejik
derinlik (strategic depth) kazanmak için Afgan İslâmcı grupları
desteklemiştir. Bu politika (özellikle Z. A. Butto tarafından başlatılıp
Ziya ül-Hak tarafından sistemleştirilmiştir), cihadizmin yayılmasına ve
ülkenin iç güvenliğini tehdit eden (Taliban gibi) radikal İslâmcı güçlerin
oluşmasına zemin hazırlamıştır.
II.
Pakistan Sendromunun Dördüncü Boyutu: Dış Bağımlılık
Pakistan Sendromu, sadece iç çelişkilerden
ibaret olmayıp, ülkenin siyasî ve ekonomik yapısını şekillendiren uluslararası
dinamiklerle de yakından ilişkilidir.
Bu dördüncü boyut, "Elitlerin Dış
Dostlara Dayanması" (Des Élites Adossées aux Amis de l’Extérieur)
olarak tanımlanabilir.
- Hindistan Korkusu ve ABD ile İlişkiler: Pakistan’ın
dış politikasının neredeyse tamamı, Hindistan korkusuyla (anti-Hindou/Indien
milliyetçilik) motive edilmiştir. Pakistan elitleri, 1947’den itibaren, bu
korkuyu dengelemek ve sınırlı bütçeyle finanse edemedikleri kalkınmayı
sağlamak için ABD’ye hizmet teklif etmiştir. Bu clientélisme
(himayecilik), Pakistan’a, Komünizmi çevreleme karşılığında askeri ve
ekonomik yardım sağlamış, böylece ABD, Pakistan’ın siyasî ve ekonomik
yapısının kilit bir bileşeni haline gelmiştir.
- Ekonomik ve Siyasî Bağımlılık: Dış yardım,
Pakistan’daki zengin elitlerin vergi ödemeyi reddetmesi nedeniyle gerekli
mali kaynağı sağlamış, ancak ülkenin egemenliğini (souveraineté)
zedeleyerek derin bir öz saygı eksikliği (déficit d’estime de
soi) yaratmıştır. Bu durum, halk arasında güçlü bir anti-Amerikanizm
(ABD karşıtlığı) duygusunu körüklemiştir.
III.
Muhammed İkbal’in Vizyonu ve Pakistan Sendromu Arasındaki İlişki
İkbal’in felsefesi, Batı sömürgeciliği
altında benliğini (Khudî) yitirmiş ve meskenete (atalete) düşmüş Müslümanları
"aksiyona" (eyleme) davet eden dinamik bir uyanış çağrısıydı. İkbal,
sadece siyasî değil, aynı zamanda kültürel ve ahlâkî reformu da zorunlu
görmüştür.
Ancak kaynaklar, İkbal’in Pakistan
vizyonunun (yani ayrı bir Müslüman yurdu hayali), bu sendromun bazı
bileşenlerini önceden sezip eleştirdiğini göstermektedir:
- Elitizm Eleştirisi: İkbal, Müslüman Birliği’nin dar
bir elitin elinde kalmasından duyduğu endişeyi dile getirmiş ve bu durumun
siyasî çöküşe yol açacağını ima etmiştir. Bu, yukarıda bahsedilen İkinci
Çelişki'nin (Otoriter Elitler) kökenine işaret eder.
- Batılılaşma ve Taklitçilik Uyarısı: İkbal, Batı’nın
sadece bilim ve tekniğini almayı savunurken, onun ahlâkî ve kültürel
değerlerini körü körüne taklit etmeyi (taklitçilik) eleştirmiştir. Zira
taklitçilik, Doğu milletlerinin kölelik durumunu derinleştirmiştir.
Bu uyarı, Batı'nın sömürgeci kültürüne karşı kendi kültürel kimliğini
koruyamayan Pakistan’ın yaşadığı kimlik krizine ışık tutmaktadır.
- Milliyetçilik Eleştirisi: İkbal, Batı kaynaklı toprağa
dayalı (territorial) siyasî milliyetçiliği, İslâm birliğini parçalayan bir
"put" olarak görmüştür. Onun bu evrensel (pan-İslâmist) vizyonu,
Pakistan'ın kurulduktan sonra içine düştüğü Birinci Çelişki'de (Etnik
Bölünmeler) kendini gösteren milliyetçi/bölgeselcilik tuzağını teorik
düzeyde reddetmiştir.
İkbal, bu sendromu oluşturan temel
sorunların -atalet, korku, benlik kaybı ve taklitçilik- Müslümanların içinden
kaynaklandığını vurgulayarak, kurtuluşun ancak Khudî (Benlik/kişilik)
felsefesi ve İslâm’da Dinî Düşüncenin Yeniden İnşası (The Reconstruction
of Religious Thought in Islam) eseriyle önerdiği gibi dinamik bir İslâmî
uyanışla mümkün olacağını belirtmiştir.
Kaynakça
Ahmed, A. (t.y.). Biyografi - Muhammed
Ikbal. Kaynak Yayınları.. Albayrak, A. (2005). Muhammed İkbal Sözlüğü.
Hiperlink.. Albayrak, A. (2009). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak
Yayınevi.. Albayrak, A. (2009). Sonsuzluk Kitabı.. Albayrak, A. (Çev.).
(2005). Niçin Pakistan? (Muhammed İkbal’in Tarihî Konuşması). Nüsha,
Şarkiyat Araştırmaları Dergisi, 5(16), 111-130.. Anonim. (t.y.). 1947-1948
Hindistan-Pakistan çatışması.. Anonim. (t.y.). Cebrail'in Kanadı Sir
Muhammed İkbal'in Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme.. Anonim. (t.y.). İkbal,
Cinnah ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik.. Anonim. (t.y.). İslam'da dini
düşüncenin canlanması.. Anonim. (t.y.). Muhammed İkbal Modern Müslüman
düşüncesinin yeniden inşası üzerine denemeler.. Anonim. (t.y.). Muhammed
İkbal İslam, Estetik ve Postkolonyalizm.. Anonim. (t.y.). pakistan
sendromu.. Anonim. (t.y.). Tanrı, Bilim ve Benlik Muhammed İkbal'in Dini
Düşünceyi Yeniden İnşası.. Anonim. (t.y.). İKBAL.. İkbal, M. (t.y.).
Cavidname.. İkbal, M. (t.y.). İslamda Dini Düşüncenin Yeniden İnşası..
Kılıç, C. (t.y.). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve
-- Cevdet Kılıç -- Turkey, Turkey --.. Şahbaz, D. (t.y.). pakistan-tarihi-1681216006.pdf..
Şeriati, A. (t.y.). Biz ve İkbal -- Ali Şeriati --.pdf.. Soydan, C.
(Çev.). (2017). Makaleler. Hece Yayınları.. Yüksel, A. (Çev.). (t.y.). İslami
benliğin iç yüzü. Hece Yayınları..
Muhammed
İkbal’in (1877–1938) Siyasî Düşünce Evrimi
Hint Milliyetçiliğinden Pan-İslâmizme
Geçiş ve Sömürgeci Siyasetin Karmaşık Etkileşimi Üzerine Bir İnceleme
Giriş
Muhammed İkbal’in fikrî tekâmül süreci,
ilk gençlik yıllarındaki Hint milliyetçiliği (ulusçuluğu) eğiliminden, Avrupa
dönüşü sonrasında geliştirdiği müstakil bir Müslüman siyasî varlığı (Pakistan
vizyonu) idealine doğru dramatik bir dönüşüm sergilemiştir. Bu dönüşüm,
literatürde sıklıkla, İngilizlerin
Hint alt kıtasındaki sömürgeci siyaset stratejisi olan "böl ve yönet"
(divide and rule) ilkesine (önceki yazılarımızda bahsettiğimiz gibi)
hizmet eden, dolaylı bir işbirliği olarak değerlendirilmektedir. Zira Müslümanların Hindulardan
ayrışarak ayrı bir ulus teşkil etmesi, İngilizlerin bölgeden çekilirken ardında
kalıcı bir parçalanma bırakma menfaatine hizmet etmiştir.
Bu derinlemesine inceleme, İkbal’in bu
geçişi gerçekleştirirken İngiliz menfaatlerine uygun bir tarz benimsediği ve
samimi fikirlerinin dahi bu büyük projede istismar edilmiş olabileceği
hipotezini, kaynaklardaki tarihsel ve felsefî veriler ışığında ele alacak ve
onun fikirlerinin özgünlüğünü siyasî sonuçlarından ayırmaya odaklanacaktır.
I.
Fikrî Dönüşümün Kaynağı: Avrupa Tecrübesi ve Milliyetçilik Eleştirisi
İkbal’in siyasî görüşlerindeki kesin kırılma noktası, 1905-1908 yılları
arasında gerçekleştirdiği Avrupa seyahatidir. Başlangıçta Hindistan'a, tabiatına ve tarihine
derin bir sevgi besleyen (örneğin "Terâne-i Hindî" şiiri), hatta
Hindu-Müslüman birliğine inanan bir vatanperver (patriot) iken, Avrupa’da
geçirdiği üç yıl onun zihninde tam bir devrim yaratmıştır.
A. Batı Kaynaklı Milliyetçiliğin Reddi:
Avrupa’da İkbal, Batı’nın ilim ve tekniğini takdir etmekle birlikte, Batı
medeniyetinin ruhsuzluğunu, ahlâkî çöküntüsünü ve materyalist temellerini
görmüştür. En önemlisi, İkbal, modern siyasî milliyetçilik (ulusçuluk) fikrini,
İslâm’ın evrensel
birliğini (ümmet idealini) parçalayan, ırk ve toprağa dayalı siyasî bir
"put"
olarak görmeye başlamıştır. Bu fikir, Avrupa emperyalizminin
(sömürgeciliğin) İslâm dünyasını bölmek için kullandığı en etkili silahlardan
biriydi. İkbal, bu görüşü bizzat Avrupalı yazarların eserlerinden öğrendiğini
belirtmiştir.
B. Pan-İslâmizm/Pan-Hümanizme Yöneliş:
Avrupa’dan dönüşünden sonra İkbal, siyasî Pan-İslâmizm'den ziyade, İslâm’ı
evrensel bir ahlâk ve insanî değerler sistemi (Pan-Hümanizm) olarak yeniden
tanımlamıştır. O, İslâm’ın özünün ırk, soy veya renk tanımayan bir
"ırksızlaştırma" (deracialisation) misyonu taşıdığını
savunmuştur. Bu, onun için siyasî bir proje değil, sosyal bir deney (social
experiment) idi.
II.
İkbal’in Samimiyeti ve İngiliz Siyasetine Karşı Çıkışı
İkbal’in Pan-İslâmizm’e geçişi, her ne
kadar İngilizlerin divide and rule siyasetine uygun bir zemin hazırlasa
da, kaynaklar İkbal’in siyasî hayatı boyunca gösterdiği tavizsiz
anti-emperyalist ve özerk duruşuyla bu projenin bilerek veya isteyerek bir
aracı olmayı reddettiğini göstermektedir:
- Sömürge Tekliflerine Karşı Red: İkbal, İngiliz hükümeti
tarafından kendisine teklif edilen Güney Afrika Kral Naipliği görevini,
eşinin resmî kabullerde başı açık bulunması gibi dinî ve kültürel
değerleriyle çelişen şartlar nedeniyle reddetmiştir. Ayrıca,
Fransız hükümetinin Kuzey Afrika sömürgelerini gezme teklifini de
"Şam'ı yakıp yıkmanın basit bir ücreti" diyerek geri
çevirmiştir. Bu kararlı duruş, onun kişisel çıkarlarını Batı
sömürgeciliğine hizmet etme uğruna feda etmeyeceğini açıkça ortaya koyar.
- Khilafat Hareketi Eleştirisi: İkbal, Birinci Dünya Savaşı sonrasında
Müslümanları heyecanlandıran Halifelik Hareketi’ne (Khilafat Movement)
karşı çıkmıştır. Hareketin amacının Britanya’ya yalvararak (begging)
Osmanlı halifesine saygı göstermesini istemek olduğunu düşünmüş, bunun Müslümanların kendi
çabalarıyla (Khudî) kazanmaları gereken bir mesele olduğunu
belirterek, bu durumu "Halifelik için Dilencilik" başlıklı
şiirinde eleştirmiştir. Bu, onun sömürgeci güçlere karşı pasif
direniş ve kendi gücünü inşa etme felsefesine olan bağlılığının kanıtıdır.
- İngiliz Medeniyetinin Çöküşü Kehaneti: İkbal, Batı’yı yakından
inceleyen biri olarak, İngilizlerin ve Batı medeniyetinin aşırı
maddiyatçılık, faşizm ve milliyetçilik nedeniyle çöküşün eşiğinde olduğunu
net bir şekilde görmüş ve bunu eserlerinde defalarca dile getirmiştir.
Ona göre Batı’nın Müslümanlara verecek hiçbir şeyi kalmamıştı.
III.
Pakistan Vizyonu: İdeolojik Zaruret ve Sömürgeci Kullanım
İkbal’in, Kuzey-Batı Hindistan’da bağımsız
bir Müslüman devleti kurulması vizyonu (1930), Batı’nın emperyalizme hizmet
eden milliyetçilik kavramını reddederken dahi, Hint Müslümanlarının kültürel
varlığını koruma zorunluluğundan doğmuştur.
A. Müslüman Kimliğinin Korunması:
İkbal’in Pakistan fikrinin temel sosyolojik gerekçesi, Müslümanların Hint alt
kıtasındaki azınlık statüsü, kültürel farklılıkları ve Hinduların Kast sistemi
taassubu (bağnazlığı) altında dinlerini ve istiklâllerini (bağımsızlıklarını)
temin etme ihtiyacıdır. Bu ayrılığın temelinde, Hint alt kıtasının etnik ve
dinî yapısının, Avrupa’daki gibi coğrafyaya dayalı bir ulus-devlet modeli için
uygun olmaması yatmaktaydı. İkbal’in önerdiği devlet, "İslâm’ın Arap
emperyalizminin ona zorla verdiği damgadan kurtulması, kanununu, eğitimini,
kültürünü seferber etmesi ve onları kendi özgün ruhuyla ve modern çağın ruhuyla
daha yakın temasa geçirmesi için bir fırsat" olarak görülmüştür.
B. İngilizlerin Rolü ve İkbal’in "Kullanılması"
İddiası:
İngilizler, Hindistan Milli Kongresi’ne (INC) karşı bir denge unsuru
oluşturmak amacıyla Tüm
Hindistan Müslüman Birliği’ni (Muslim League) 1906’dan itibaren
desteklemişlerdir. İngilizler, bu süreçte Müslümanların "ayrı ve farklı
bir topluluk" olduğunu, dolayısıyla özel bir muameleyi hak ettiğini kabul
ederek, kendilerine sadık bir siyasî güç yaratma stratejisini izlemiştir.
Kaynaklar, İngilizlerin **"İki Ulus Teorisi"**nin (Two-Nation
Theory) ortaya çıkışında aktif bir rol oynadığını, bu teoriyi Müslüman siyasî
elitlere "ustaca attığını" (iskusno podbrosili)
belirtmektedir. Zira
bu ayrışma, İngilizlerin Hindistan’ı terk ederken bile, bölgede kalıcı siyasî
ihtilaflar yaratma ve askeri-stratejik çıkarlarını (özellikle Kaşmir ve Soğuk
Savaş bağlamında) koruma arayışına uygundu. İngilizler, Müslümanları koruyucu
güç olarak rol üstlenerek, ayrılıkçı taleplerin yükselmesine zemin
hazırlamışlardır.
Bu bağlamda, İkbal’in teorik ve ideolojik olarak samimi olan, fakat
pratik sonucu itibarıyla İngilizlerin divide and rule siyasetinin nihai
başarısına hizmet eden bir fikir ortaya attığı söylenebilir. İkbal’in fikrî çabası, Hint
Müslümanlarının benliklerini (Khudî) yeniden inşa etme (ıslahat) amacı
güderken, bu çabanın siyasî tezahürü (Pakistan), İngilizlerin bölgede çatışma
yaratma ve siyasî istikrarsızlığı sürdürme hedefiyle uyumlu sonuçlar doğurmuştur.
İkbal, ulusçuluğu eleştirmesine rağmen, Hindistan'ın etnik ve dinî yapısı
nedeniyle uluslararası bir sorun (international problem) olarak gördüğü
bölünmeyi, kaçınılmaz bir siyasî zaruret olarak kabul etmiştir.
Sonuç
Muhammed İkbal’in Hint milliyetçiliğinden Pan-İslâmizme (ve oradan
Müslümanların ayrı devlet kurma vizyonuna) geçişi, bir İngiliz projesinde
gönüllü bir rol almaktan ziyade, Batı'dan aldığı felsefî birikimi,
coğrafyasındaki sömürgecilik ve sosyo-kültürel bozulmaya karşı bir Khudî
(Benlik) ve aksiyon (eylem) felsefesi inşa etme çabasının sonucudur. İkbal’in
amacı, Müslümanları Batı’nın siyasal ve kültürel egemenliğinden kurtarmak ve
İslâm’ın evrensel idealini yeniden diriltecek dinamik bir toplum yaratmaktı.
Ancak, İkbal’in Pakistan vizyonu,
Müslümanların siyasî ve kültürel bağımsızlığını sağlama gibi asil bir amaç
gütmesine rağmen, İngilizlerin yıllardır uyguladığı bölücülük siyasetinin ve
Hindistan Milli Kongresi’nin uzlaşmaz tavrının da etkisiyle, Hint alt kıtasını ikiye bölerek,
sömürgeci güçlerin bölgedeki jeopolitik çıkarlarına hizmet eden bir sonuç
doğurmuştur. Dolayısıyla, İkbal’in samimi fikirleri ve reformist
idealleri, siyasî gerçekliğin ve emperyalist stratejinin karmaşık bir
etkileşimi sonucu, İngilizlerin menfaatlerine uygun bir zemin üzerinde
pratikleşmiştir. Bu durum, İkbal'in siyasî eylemlerinin, felsefî vizyonu
ile pratik sonuçları arasındaki trajik bir gerilimi temsil etmektedir.
Kaynakça
Anonim. (t.y.). 1947-1948
Hindistan-Pakistan çatışması. Anonim. (t.y.). Cebrail'in Kanadı Sir
Muhammed İkbal'in Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme. Anonim. (t.y.). Dağınık
Düşünceler (Muhammed İkbal'in Özel Defteri). Anonim. (t.y.). Göksel şiir.
Anonim. (t.y.). İslam'da dini düşüncenin canlanması. Anonim. (t.y.). İkbal,
Cinnah ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik. Albayrak, A. (2005). Muhammed
İkbal Sözlüğü. Aydın, M. S. (t.y.). İKBAL, Muhammed. Kılıç, C.
(t.y.). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve....
İkbal, M. (t.y.). İslamda Dini Düşüncenin Yeniden İnşası. İkbal, M.
(t.y.). Kulluk Kitabı. İkbal, M. (t.y.). Muhammed İkbal külliyatı.
İkbal, M. (t.y.). Muhammed İkbal Modern Müslüman düşüncesinin yeniden inşası
üzerine denemeler. İkbal, M. (t.y.). Muhammed İkbal İslam, Estetik ve
Postkolonyalizm. İkbal, M. (t.y.). Sonsuzluk Kitabı. İkbal, M.
(2017). Makaleler. Şahbaz, D. (t.y.). pakistan-tarihi. Şeriati,
A. (t.y.). Biz ve İkbal. Yüksel, A. (t.y.). İslami benliğin iç yüzü.
Anonim. (t.y.). pakistan sendromu.
İkbal’in
Yaşadığı Dönemin En Önemli İç Buhranlarından Biri Olan Ahmedîlik
Muhammed İkbal’in kronolojik hayat
serüvenini, Hint milliyetçiliğinden Pan-İslâmizm’e geçişini ve bu dönüşümün
ardındaki Batı sömürgeciliği (kolonyalizm) karşıtı ruhu incelemiştik (önceki
yazılarımızda bu hususlara detaylıca değinilmiştir). İkbal’in fikrî mücadelesi,
sadece siyasi bağımsızlığı değil, aynı zamanda Müslüman toplumunun fikrî ve
teolojik açıdan da özgünlüğünü ve bütünlüğünü korumayı hedeflemiştir.
Bu bağlamda, İkbal’in yaşadığı dönemin en
önemli iç buhranlarından biri olan Ahmedîlik (Ahmadiyya) veya Kâdiyânîlik
(Qadianism) hareketi ile olan ilişkisi ve bu harekete karşı geliştirdiği tavır,
onun İslâmî uyanış (ıslahat) projesinin temel taşlarından birini
oluşturmaktadır. İkbal, Kâdiyânîliği, Hint Müslümanlarının siyasî ve manevî
bütünlüğünü tehdit eden, Batı emperyalizminin (sömürgeciliğinin) dolaylı bir
aracı olarak görmüş ve buna karşı sert bir mücadele vermiştir.
Bu kısım, İkbal’in Kâdiyânîlik ile olan
karmaşık ve evrimleşen ilişkisini, teolojik ve sosyo-politik boyutlarıyla
analiz etmektedir.
I.
Kâdiyânîliğin Ortaya Çıkışı ve İkbal’in Erken Dönem Tepkisi
Kâdiyânîlik, Pencap (Punjab) bölgesinde
ortaya çıkmış ve 1920’li yıllarda giderek önem kazanmıştır. Hareketin kurucusu Mirza
Gulam Ahmed (1839-1908), 1908 yılında kendisini vadedilmiş Mesih ve Mehdî
olarak ilan etmiştir. Bu iddialar, Ortodoks (geleneksel) Müslümanlar arasında
derin bir ihtilafa yol açmıştır.
İkbal’in siyasî görüşleri gibi, Kâdiyânîliğe karşı tavrı da zamanla
kesinleşmiştir. Kaynaklar, İkbal’in bu meseledeki görüşlerinin evrim
geçirdiğini belirtmektedir.
- Düşünsel Evrim ve Erken Kabul: İkbal’in hayatının erken bir aşamasında,
Kâdiyânî hareketi, 1930’lardaki kadar sert bir şekilde kınamamıştır.
Hatta, 1914’te ikiye ayrılan Kâdiyânîliğin ılımlı Lahor Grubu’nun
(moderate Ahmadiyya) farklı ülkelerdeki misyonerlik faaliyetleri
aracılığıyla İslâm’ın yayılmasına yaptıkları katkıyı dahi kabul ettiğini
gösteren ifadeleri olmuştur (yaklaşık 1932 yılında).
- Mücadeleci Tavrın Keskinleşmesi: Ancak 1930’lu yıllara
gelindiğinde, İkbal’in dünya görüşü daha mücadeleci (belligerent)
hale gelmiş ve Kâdiyânîliğe karşı eleştirileri sertleşmiştir. O, bu
hareketi ortodoks teolojiden bir sapma (aberration) ve
toplumsal bir çöküşün meyvesi (fruit of decadence) olarak
nitelendirmiştir.
II.
Teolojik Red: Hatm-i Nübüvvet (Peygamberliğin Sonuluğu)
İkbal’in Kâdiyânîliğe karşı mücadelesinin temelini, teolojik (din
bilimsel) açıdan Hatm-i Nübüvvet (Peygamberliğin Sonuluğu) prensibi
oluşturur.
İkbal’e göre, Hz. Muhammed salla'llâhu
aleyhi ve sellem’den sonra hiçbir peygamber gelmesi mümkün değildir. Mirza
Gulam Ahmed’in peygamberlik iddiası, İslâm’ın merkezî ve nihai mesajını
geçersiz kılmaya yönelik bir tehlikedir. İkbal, bu konunun sadece akademik bir
tartışma olmadığını, aksine İslâm ümmetinin (milletinin) varoluşsal kimliğiyle
ilgili olduğunu vurgulamıştır.
İkbal, bu hususu açıkça tartışmış ve
Kâdiyânîliğe dair bir tartışma sırasında, Peygamberliğin Sonuluğunu reddetmenin
büyük bir hata olduğunu belirtmiştir. Kâdiyânîlik tartışması üzerine yazdığı
açık mektuplar, bu konuya verdiği önemi göstermektedir.
III.
Sosyo-Siyasî Analiz: Milliyetçilikle Teolojik Paralellik
İkbal, Kâdiyânîliğe karşı çıkışında,
sadece teolojik bir itirazla kalmamış, aynı zamanda onu İngiliz sömürgeciliği
dönemindeki Hint Müslüman toplumunun zayıflamasına (meskenet) yol açan
bir sosyo-politik hastalık olarak görmüştür.
- İngiliz Fidanı İddiaları: Kâdiyânîlik hareketine yöneltilen en çarpıcı
suçlamalardan biri, onun bir “İngiliz Fidanı” olmasıdır. Bu
suçlama, Mirza Gulam Ahmed’in Cihat (Cihad) kavramını değiştirdiği ve
Müslümanların savaşçı ve cesur ruhunu körelttiği iddiasından
kaynaklanıyordu. Bu durum, o dönemde Hint alt kıtasını kontrol eden
İngiliz hükümetinin menfaatine (yani divide and rule siyasetine)
uygun bir zemin hazırlamaktaydı.
- Siyasî Parçalanmayla Kıyaslama: İkbal, Kâdiyânîliğin
teolojik sapmasını, daha önce ele aldığımız toprağa dayalı siyasî
milliyetçilikle (ulusçuluk) eşdeğer bir yıkım aracı olarak görmüştür.
Kâdiyânîlik, nübüvvetin son bulduğunu reddederek İslâm ümmetinin teolojik
bütünlüğünü tehlikeye atarken; milliyetçilik ise Müslümanların siyasî
birliğini parçalayan ve emperyalist hedeflere hizmet eden bir “put” idi.
- İkbal’e göre, teolojik olarak Hatm-i Nübüvvet’i
reddetmek, tıpkı siyasî olarak milliyetçilik fikrini benimseyenler gibi
(örneğin kongre üyesi din adamı Hüseyin Ahmed Medenî), Müslüman ümmetinin
temel siyasetinin kâmil olduğunu reddetme yolunu açar.
- Bu, Kâdiyânîliğin peygamberlik icat etmesine
benzer bir şekilde, Müslüman toplumun da modern ihtiyaçlar açısından
İlahi vahyin ebediyete değin sürecek emirlerine ilaveler yapması
gerektiği düşüncesine yol açıyordu.
Bu kıyaslama, İkbal’in fikirlerinin
özgünlüğünü ve sistemliliğini göstermektedir. O, Hint Müslümanlarının siyasî
ayrılığını (Pakistan vizyonu) savunurken dahi, bu ayrılığın temelini İslâm’ın Tevhid
ve Nübüvvet gibi evrensel prensiplerine sadakatle koruma çabası
gütmüştür. Kâdiyânîlik ise tam tersine, bu temel prensiplere saldırarak
içeriden bir zayıflama yaratıyordu.
İkbal’in Kâdiyânîliğe karşı çıkışı, onun "fikir
özgürlüğü" (entelektüel içtihat) arayışıyla da uyumludur; zira o,
kendisini İslâmî düşünceyi yeniden inşa etmeye adamış ve dogmatik uyuşukluğa
karşı mücadele vermiştir. Ancak bu özgürlük, İslâm’ın Hatm-i Nübüvvet gibi
temel akidelerine dokunulmasını kapsamamaktadır.
Önemli Bir Not: İkbal, Türk
modernleşme sürecini incelerken (önceki yazılarımızda bahsi geçtiği gibi), Atatürk’ün mollaları (ulemayı)
halkın dinî hayatından dışlamasının (dışlanmasını) İbn Teymiyye veya Şah
Veliyullah’ın yüreğini sevindirecek bir hareket olarak görmüş; çünkü ortalama Müslümanın
aptallığı, büyük ölçüde mücahid olan mollaların (myth-making mulla)
efsaneleştirme çabalarından kaynaklanmıştır. Ancak Kâdiyânîlik meselesinde, bu
reformist çabaların sınırları çizilmiş, ve teolojik akide (inanç esası)
tavizsiz bir şekilde savunulmuştur.
Kaynakça
Anonim. (t.y.). Cebrail’in Kanadı Sir
Muhammed İkbal’in Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme. Anonim. (t.y.). Hz.
Mirza Gulam Ahmed (as) - Müslüman Ahmediye Cemaati. İkbal, M. (2017). Makaleler.
(Çev. Celal Soydan). Hiperlink. İkbal, M. (t.y.). İKBAL, Muhammed.
(Müellif: Mehmet S. Aydın). Kılıç, C. (1994). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed
İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Ankara.
Muhammed
İkbal’in Vizyonu ve İngiliz Emperyalizmi: Henry Kissinger’ın Realpolitik
(Gerçekçi Siyaset) Penceresinden Bir Analiz
Giriş
Muhammed İkbal’in (1877–1938) Hint alt kıtasındaki Müslümanlar için
bağımsız bir siyasî varlık (Pakistan) vizyonunu oluşturması süreci,
sömürgecilik (kolonyalizm) döneminin en karmaşık jeopolitik (yer siyasetine
ait) olaylarından biridir. İkbal’in bu vizyonu, samimi bir idealizmden,
yani Müslümanların Batı’nın sömürgeci siyasetinden ve Hindistan’daki Hindu
hegemonyasından kurtularak manevî Khudî’lerini (Benlik/kişilik) yeniden
inşa etme arzusundan doğmuştur. Ancak bu idealin somut siyasî sonucu olan
Hindistan’ın parçalanması, kaçınılmaz olarak, sömürgeci güç İngiltere’nin böl
ve yönet (divide and rule) stratejisine hizmet etmiştir.
Bu durum, modern dış politika düşüncesinin
en önemli temsilcilerinden Henry A. Kissinger’ın Realpolitik (Gerçekçi
Siyaset) felsefesiyle mükemmel bir paralellik arz etmektedir. Kissinger’ın dış
politika anlayışının özünü yansıtan, "ülkelerin dini inançları değil,
menfaatlerimiz" ilkesi, uluslararası ilişkilerin dinî ya da ahlâkî
değerlerden ziyade, ulusal çıkarlar ve güç dengesi üzerine kurulu olduğunu
vurgular.
Bu çalışma, İkbal’in manevî arayışının
siyasî sonuçlarının, Kissinger’ın Realpolitik tezini tarihsel bir vaka olarak
nasıl desteklediğini inceleyecektir.
I.
Realpolitik ve Henry Kissinger’ın Felsefesi
Realpolitik, devletlerin eylemlerini dinî veya ahlâkî değerlerden
ziyade pragmatik (uygulamacı) ve gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmeyi
savunur. Henry Kissinger, dış politikada idealizmden ziyade realizm akımı
doğrultusunda hareket etmiş, ideolojilerin dahi dış politikada yerinin
olmadığını, önemli olan tek unsurun karşılıklı çıkarların korunması olduğunu
ifade etmiştir.
Kissinger'a göre, devletler
"iyi" ya da "kötü" olarak nitelendirilemez; her ülke kendi
çıkarları için mücadele eder ve asgari düzeyde de olsa her ülkeyle bağlantı
kurulmak zorundadır. Kissinger, Sovyetler Birliği ile yumuşama (Detant)
dönemini başlatırken de, Arap-İsrail sorununda "Mekik Diplomasisi"ni
(Shuttle Diplomacy) uygularken de, duygulardan arındırılmış, tamamen çıkarlar
üzerine kurulu bir politika izlemiştir. Hatta Birinci Dünya Savaşı sonrası
Almanya’ya dayatılan acımasız anlaşmaların, otuz yıl sonra dünyayı felakete
sürüklediğini görerek, dış politikada zedelenen gururların tamiri gibi duygusal
konuların bile pragmatik bir şekilde ele alınması gerektiğini savunmuştur.
Kissinger'ın Realpolitik yaklaşımının
temel mantığı şudur: Bir
büyük güç, diğer bir coğrafyadaki hareketleri değerlendirirken, o hareketin
ardındaki dinî veya ideolojik samimiyete değil, hareketin kendi ulusal
çıkarlarını nasıl etkilediğine bakar. Bu bakış açısı, İngilizlerin
Hindistan'daki tavrını açıklamaktadır.
II.
İngiliz Emperyalizmi: Dini İnançların Araçsallaştırılması
İngiliz İmparatorluğu’nun Hint alt
kıtasındaki amacı, bölgedeki gücünü korumak ve Hindistan’ı terk ederken bile
kendi jeopolitik menfaatlerine uygun bir düzen bırakmaktı.
1. İki Ulus Teorisinin Kullanılması:
İkbal, Hint alt kıtasında
Hint (Hindu) milliyetçiliğini savunan grupların aşırı taassubu (bağnazlığı) ve
Kast sistemini istiklâlden (bağımsızlıktan) daha fazla sevmeleri nedeniyle,
Müslümanlar için ayrı bir devlet kurulmasını, dinî, kültürel ve siyasî varlıklarını
korumanın tek yolu olarak görmüştür. İkbal’in bu fikri, Hint toplumunun
homojen (tekil) değil, farklı ırk, dil ve din gruplarından oluşan bir
"kıta" olduğu tespitiyle güçlenmiştir. İkbal, bu sorunun ulusal
değil, "uluslararası" bir problem olduğunu savunmuştur.
Ancak bu görüş, İngilizlerin uzun süredir uyguladığı "İki Ulus
Teorisi" (Two-Nation Theory) ve bölücülük siyasetine mükemmel bir
zemin hazırlamıştır. İngilizler,
kasıtlı olarak Müslüman Birliği’ni (Muslim League) bir denge unsuru olarak
"büyütmüş" ve siyasî ayrışmayı teşvik etmiştir. Zira bu ayrılık:
- Stratejik Çıkar Sağladı: İngiliz emperyalizmi,
Pakistan’ı Güney ve Güneydoğu Asya’daki, aynı zamanda Orta Doğu’daki
çıkarlarını korumak için bir "ileri karakol"
(avant-poste) haline getirmek istemiştir. Ayrıca Pakistan, SSCB’ye karşı
stratejik bir önem taşıyan Keşmir gibi bölgelere yakınlığı nedeniyle ABD
ve İngiltere için hayatiydi.
- İdeolojiyi Araçsallaştırdı: İngilizler, İkbal’in Pan-İslâmizm'e dönüşünü
(ki İkbal’in kendisi emperyalizmin en etkin silahı olarak toprağa dayalı
milliyetçiliği görmüş ve reddetmiştir) ve Müslümanların ayrı bir kimlik
arayışını, kendi çıkarlarına uygun bir şekilde kullanmıştır. Bu
durum, Kissinger’ın felsefesinin Hint alt kıtasına uygulanmış halidir:
İngilizlerin gözünde, Hint Müslümanlarının Khudî (Benlik) idealinin
samimiyeti, Hindistan’daki çatışmayı derinleştirip bağımsız Hindistan’ı
zayıflatma menfaatinden daha az önemliydi.
2. Samimi Fikirlerin Sömürgeci Projeye
Hizmeti: İkbal’in Batı’nın siyasi ve kültürel egemenliğine karşı savaştığı,
hatta Batılılaşmayı kölelikten daha tehlikeli gördüğü ve sömürgeci güçlerin
Kral Naipliği gibi görev tekliflerini reddettiği bilinen bir gerçektir. Buna
rağmen, onun Pakistan vizyonu, İngilizlerin bölgeden çekilirken ardında kalıcı
bir parçalanma ve çatışma tohumu bırakma stratejisine tam olarak uymuştur.
Nitekim, İngiliz yetkili Pendarel Moon,
eğer İngilizler en başından Pakistan fikrini desteklemeyeceklerini açıkça beyan
etselerdi, ülkenin bölünmesinin önüne geçilebileceğini itiraf etmiştir. Bu,
İngilizlerin İkbal’in samimi idealsitik mücadelesini değil, bu
mücadelenin siyasî sonuçlarını Realpolitik çerçevesinde nasıl değerlendirdiğini
açıkça göstermektedir.
III.
Sonuç: İkbal’in İdeali ve Kissinger’ın Realizmi
Muhammed İkbal’in geçirdiği fikrî dönüşüm
ve Pakistan’ın kurulması, tarihte Realpolitik'in idealizmi nasıl
araçsallaştırdığının en çarpıcı örneklerinden biridir.
İkbal’in, Müslümanları uyandırmak, onlara "sağlam bir hürriyet ve
istiklâl tapusu" kazandırmak ve İslâm’ın özgün ruhuyla modern zamanların
ruhunu birleştiren dinamik bir İslâm Cumhuriyeti kurmak yolundaki samimi
gayretleri, sömürgeci bir güç tarafından basitçe geopolitik bir denge aracı
olarak kullanılmıştır.
Kissinger’ın felsefesine göre, bir
devletin dinî inancı ya da ideolojik temeli, uluslararası siyasette ancak o
devletin menfaatlerine hizmet ettiği ölçüde değerlidir. İngilizler, Hint
Müslümanlarının derin dinî inançlarını ve ayrı bir ulus olma fikrini,
kendi stratejik çıkarlarını korumak ve Hindistan Milli Kongresi'nin bütüncül
(üniter) iktidarını kırmak için bir manivela olarak kullanmıştır. İkbal’in Pan-İslâmizm'i,
İngilizlerin divide and rule politikası sayesinde, istemeden de olsa,
tam da Kissinger’ın tanımladığı Realpolitik denklemi içerisinde yerini
bulmuştur. İkbal, Batı’nın ahlakî çöküntüsüne ve ulusçuluğa karşı
mücadele ederken, siyasî çözüm yolu (Pakistan) ile bu emperyalist düzenin
kalıcılaşmasına katkıda bulunmuş ve bu, idealizmin realite karşısındaki ironik
yenilgisini gözler önüne sermiştir.
Kaynakça (APA Biçimi)
Albayrak, A. (2005). Muhammed İkbal
Sözlüğü. Hiperlink. Anonim. (t.y.). 1947-1948 Hindistan-Pakistan
çatışması. (Orijinal Rusça kaynaktan alıntılar). Anonim. (t.y.). Benliğin
Sırları2. (Kaynak yayınevi bilgisi eksik). Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal. Kaynak Yayınları. Anonim. (t.y.). Cebrail'in Kanadı Sir
Muhammed İkbal'in Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme. Anonim. (t.y.). İkbal,
Cinnah ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik. Anonim. (t.y.). pakistan
sendromu. Anonim. (t.y.). İKBAL. Şahbaz, D. (t.y.). pakistan-tarihi.
(Kaynak yayınevi bilgisi eksik). Şeriati, A. (t.y.). Biz ve İkbal.
(Kaynak yayınevi bilgisi eksik). İkbal, M. (t.y.). Kulluk Kitabı.
(Kaynak yayınevi bilgisi eksik). İkbal, M. (t.y.). Muhammed İkbal Modern
Müslüman düşüncesinin yeniden inşası üzerine denemeler. (Kaynak yayınevi
bilgisi eksik). Kılıç, C. (t.y.). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal
Hayatı, Şahsiyeti ve.... (Kaynak yayınevi bilgisi eksik). Kissinger, H. A.
(2006). Diplomasi. (Çev. İ. H. Kurt). Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları. (Kaynak yayınevi bilgisi eksik). Majeed, J. (t.y.). Muhammed
İkbal İslam, Estetik ve Postkolonyalizm. (Kaynak yayınevi bilgisi eksik).
Schimmel, A. (t.y.). Sonsuzluk Kitabı. (Kaynak yayınevi bilgisi eksik).
Yüksel, A. (Çev.). (t.y.). İslami benliğin iç yüzü. Hece Yayınları.
Muhammed
İkbal Geleneksel Kurumlar Ve Düşünce Akımları Karşısında Oldukça Radikal Ve
Eleştirel Bir Tavır Sergilemiştir.
Muhammed İkbal, yirminci yüzyılın önde gelen şair-filozofu olarak, İslâmî
tefekkürü yeniden canlandırma (ihya) misyonunu üstlenirken, geleneksel kurumlar
ve düşünce akımları karşısında oldukça radikal ve eleştirel bir tavır
sergilemiştir. Sizin de belirttiğiniz gibi, tasavvufun derin bilgisine
sahip olmasına rağmen, onun mütevazı ve ılımlı bir yaklaşım sergilemek yerine,
sert reformistlerin etkisinde kalarak Hadis kültürüne savaş açtığı ve hatta
ibadet mekanlarına (camiilere) yönelik aşırı ifadeler kullandığı yönündeki
eleştiri, İkbal’in felsefesinin pratik (eylemsel) sonuçlarının yarattığı
tarihsel tartışmaların merkezinde yer almaktadır.
Bu iddia, İkbal’in kişisel tasavvufî
tecrübesi ile sosyal ve siyasî reform vizyonu arasındaki gerilimi anlamayı
gerektirmektedir.
I.
İkbal’in Şahsî Tasavvufî Kimliği ve Manevî Rehberliği
İkbal’in düşünce dünyası, babası Nur
Muhammed’in bir Mevlevî dervişi olması sebebiyle güçlü bir tasavvufî temel
üzerine kurulmuştur. Kendisi, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’yi manevî mürşidi ve
rehberi olarak kabul etmiş, hayatının bütününde onun dinamik aşk ve coşku (cezbe)
idealini aramıştır.
İkbal, tasavvufun İslâmî uyanış için gerekli olan ruhî boyutu sağladığına
inanıyordu. Hatta o, felsefenin ancak zihnî melekesini artırdığını,
ariflerin sohbetinin ise tasavvufî yönünü kuvvetlendirdiğini belirtmiştir.
Hayatı boyunca sade bir yaşam sürmüş, dürüst ve dindar Müslümanların daima sade
ve kalenderce (dünyadan el çekmiş) yaşadığını vurgulamış ve kendisine
teklif edilen yüksek meblağlı hediyeleri dahi "fakirlik şerefi, bana
zenginlerin sadakasını aldırtmıyor" diyerek geri çevirmiştir. Bu
durum, onun kişisel yaşamında mütevazı ve fakr (dervişlik) ahlâkını
benimsediğini göstermektedir.
II.
Meskenet (Atalet) Eleştirisi ve Reform Gerekliliği
İkbal’in eleştirel yaklaşımı, onun kişisel
mütevazılığından değil, mensubu olduğu İslâm ümmetinin içinde bulunduğu korku,
şüpheli akıl ve meskenet (atalet, tembellik) durumundan kaynaklanmıştır.
A.
Tasavvufun İstismarı ve Meskenet Kaynağı
İkbal’in sert eleştirisi, hakikî
tasavvuf ile İslâm dünyasındaki yozlaşmış tasavvuf arasındaki ayrımı
temel almaktadır. O, tasavvufun asıl olarak dinde reform yapmak isteyenler için
bir fikir özgürlüğü şekli olduğunu kabul etmekle birlikte, kendi çağında bu
müessesenin;
- Parayı, mevkiyi ve şöhreti ön plana çıkaran din
tacirlerinin (şeyhlerin) elinde yıprandığını.
- Vahdet-i Vücûd’un yanlış yorumlanması yoluyla
Müslümanları amel (eylem) tutkusundan mahrum bıraktığını ve
uyuşukluğa sevk ettiğini.
- Ruhbanlığa (din ile dünya işlerinin ayrılmasına) yol
açtığını ve bunun bir tür İslâm’ın Acemleşmesi tehlikesini
getirdiğini savunmuştur.
İkbal’e göre, Hakikî tasavvuf kudret ve aksiyon
üretmeliydi; Mevlâna’daki dinamik perspektifi esas almalıydı. Oysa
çağdaş tasavvuf, meskenet, miskinlik ve dilencilik (dilenme) ile anılan
yanlış bir fakr anlayışına dönüşmüştü. Bu yüzden İkbal, bu yozlaşmış
akımı Müslümanların çöküş sebebi olarak görmüş ve ona karşı sert bir mücadele
vermiştir.
B.
Siyasî Çatışma: Cihad ve Kur’an-ı Kerim’den Taviz
İkbal’in eleştirel tavrının temelinde, din
adamlarının ve fakihlerin (hukukçuların) kendi huzur ve rahatları
bozulmasın diye Kur'an'dan taviz vermeleri ve Müslümanlara köleliğin
usul ve adabını öğretmeleri yatmaktadır.
İslâm’ın sadece ibadetlerden veya felsefî
ekollerden ibaret olmadığını, aksine Kur’an’ın insanı cihad’a
(mücadeleye) ve kahramanlığa yönelttiğini, Hz. Peygamber’in bile ortalama her 50 günde bir savaşa
çıktığını vurgulamıştır. Dolayısıyla, Müslümanları uyuşukluk
içinde tutan her türlü yapı, ister tasavvufî (Acem tasavvufu), ister
fıkhî (miskin fakihler) olsun, İkbal’in reformist hedefinin
karşısındaydı.
III.
Reformist Etki ve Hadis Kültürüne Savaş İddiası
İkbal, İslâm düşüncesini reforme etme
sürecinde, Batı felsefesi ve biliminden yararlanarak İslâm’ın dinamik yönünü
(hareketliliğini) ön plana çıkarmayı hedeflemiştir. Bu amaçla, ictihad
(hukukî/entelektüel çaba) kapısının asla kapatılmaması gerektiğini savunmuştur.
A.
Geleneksel Otoritenin Eleştirisi ve Türk Reformları
İkbal, geleneksel ulemanın ve mollaların (din
adamlarının) cehaletini ve toplum üzerindeki efsaneleştirici (myth-making)
rollerini ağır şekilde eleştirmiştir. Ona göre Müslümanların geri kalmasının
ana sebepleri arasında tekkelerin ve medreselerin fonksiyonunu kaybetmesi
ve din alimlerinin taklitçi (kör taklit) olması yer almaktaydı.
Bu bağlamda, Türkiye’deki Hilafet’in ilgası (kaldırılması) ve içtihat
yetkisinin meclise devredilmesi gibi radikal siyasî reformları "cesur
bir içtihat" olarak görmüş ve alkışlamıştır. Zira bu hareket,
dogmatik uyuşukluğu silmiş ve fikrî özgürlük hakkını iddia etmiştir.
B.
Hadis Kültürüne Savaş İddiası ve "Cami İfadeleri"
İkbal’in Hadis kültürüne doğrudan savaş
açtığına dair kaynaklarda kesin bir beyan bulunmamaktadır. Aksine, o Kur'an
ve Hz. Peygamber’i sınırsız sevgi ve saygıyla bağlı bir sanatkâr olarak
kabul etmiş, Kur’an’ı kendi mürşidi, Hz. Muhammed’i gönlünün sevgilisi olarak
görmüştür. Onun savunduğu ictihad anlayışı da Kur’an ve Sünnet’i yeni
gelişmeler ışığında yorumlamaktı, Hadis’i tamamen reddetmek değildi.
Ancak İkbal, reformistlerin
"geleneksel yapıyı tahlil ve tenkid" safhasını desteklemiştir.
Geleneksel Hadisçilerin ve fakihlerin, değişen hayat şartlarına uyum
sağlayamayan eskimiş düşünce sistemlerine bağlı kalmalarını
eleştirmiştir.
Sizin bahsettiğiniz "camiileri
kapatacaksın" gibi radikal ifadeler, büyük ihtimalle, İkbal’in
camilerdeki ibadetlerde dahi aşk ve cezbenin kalmadığını, namazların
sadece görünüşten ibaret olduğunu ve vaizlerin makama taptığını dile getiren
sert eleştirilerinin bir retorik (söz sanatı) abartısıdır. İkbal’e göre, camideki
ibadetler dahi maneviyattan ve cezbelerden mahrumsa, bu ibadetler de meskeneti
(uyuşukluğu) derinleştirmekten başka bir işe yaramaz.
İkbal’in bu sert tavrının kaynağı, onun
kişisel olarak içe dönük ve hâl (manevî tecrübe) sahibi olmasına
rağmen, İslâm ümmetini kurtarmak için dışa dönük, aksiyon odaklı bir
tavır sergilemek zorunda kalmasıdır. Düşüncesi, teorik olmaktan ziyade, Müslümanları kudretli bir
hayata sevk etmeyi amaçlayan bir aksiyon felsefesidir. Bu
yüzden, yozlaşmış dini kurumların yarattığı manevî atalete karşı, mütevazı bir
dilden ziyade, devrimci ve uyandırıcı bir dil kullanmayı tercih
etmiştir.
İkbal’in bu tavrı, onun nezdinde
samimiyetle idealizmi birleştiren bir mücahidin (cihat eden) sorumluluğu idi.
Zira ona göre, "İkbal
ne şehrin şeyhidir, ne şairdir, ne de sûfîdir. O, yol üstünde oturmuş bir
fakirdir ve gönlü zengindir.". Onun görevi, halkı kurtuluşa çağırmaktı, bu da
bazen bağnazların gazabını çekmek pahasına yenilik kapılarını aralamayı
gerektiriyordu.
Kaynakça
Anonim. (t.y.). Cebrail’in Kanadı Sir
Muhammed İkbal’in Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme. Anonim. (t.y.). Biyografi
- Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. Anonim. (t.y.). Biyografi -
Muhammed Ikbal - KaynakYayinlari.pdf. İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal
külliyatı. Irmak Yayınevi. İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal külliyatı.
Irmak Yayınevi. İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak
Yayınevi. İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak Yayınevi.
İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak Yayınevi. İkbal, M.
(2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak Yayınevi. Sıddıkî, M. (1990). İslâm
Dünyasında Modernist Düşünce. (Çev. M. Fırat & G. Korkmaz). İstanbul.
Ahmed, A. S. (1995). Postmodernizm ve İslâm. (Çev. Osman Ç. Deniztekin).
İstanbul. Şeriati, A. (1988). Biz ve İkbâl. (Çev. Ergin Kılıçtutan).
İstanbul. Şeriati, A. (1988). Biz ve İkbâl. (Çev. Ergin Kılıçtutan).
İstanbul. Şeriati, A. (1988). Biz ve İkbâl. (Çev. Ergin Kılıçtutan).
İstanbul. Kılıç, C. (t.y.). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı,
Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal
Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed
İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük Mütefekkir Dr.
Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Kılıç, C. (t.y.). Büyük
Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... İkbal, M. (t.y.). İslami
benliğin iç yüzü. Hece Yayınları. İkbal, M. (t.y.). İslami benliğin iç
yüzü. Hece Yayınları. İkbal, M. (t.y.). Kulluk Kitabı. İkbal, M.
(t.y.). Kulluk Kitabı. İkbal, M. (t.y.). Kulluk Kitabı. İkbal, M.
(t.y.). Kulluk Kitabı. İkbal, M. (t.y.). Kulluk Kitabı. İkbal, M.
(t.y.). Kulluk Kitabı. Albayrak, A. (2005). Muhammed İkbal Sözlüğü.
Hiperlink. Albayrak, A. (2005). Muhammed İkbal Sözlüğü. Hiperlink.
Albayrak, A. (2005). Muhammed İkbal Sözlüğü. Hiperlink. Anonim. (t.y.). Tüm
notlar 27.10.2025. Anonim. (t.y.). Tüm notlar 27.10.2025. Anonim.
(t.y.). İKBAL.pdf. Anonim. (t.y.). İKBAL.pdf. Anonim. (t.y.). İKBAL.pdf.
Anonim. (t.y.). İKBAL.pdf. Anonim. (t.y.). İKBAL.pdf. Anonim.
(t.y.). İKBAL.pdf. İkbal, M. (2017). Makaleler. Hece Yayınları.
İkbal, M. (2017). Makaleler. Hece Yayınları. İkbal, M. (2010). Muhammed
İkbal külliyatı. Irmak Yayınevi. İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal
külliyatı. Irmak Yayınevi. İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal külliyatı.
Irmak Yayınevi. İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak
Yayınevi. İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak Yayınevi.
İkbal, M. (2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak Yayınevi. İkbal, M.
(2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak Yayınevi. İkbal, M. (t.y.). Hareket
zili. Hece Yayınları. Anonim. (t.y.). İslam'da dini düşüncenin
canlanması. Anonim. (t.y.). İslam'da dini düşüncenin canlanması2.
Kişisel
ve Manevî Pişmanlıklar, Ümmetin Ataletinden Doğan Hüzün ve Siyasî Vizyonun Son
Noktası.
Muhammed İkbal’in (1877–1938) hayatının
son dönemleri, derin felsefî tefekkürün zirvesine ulaştığı, ancak bir yandan da
kişisel kayıplar ve büyük siyasî ideallerin gerçekleşme sancılarıyla yüzleştiği
bir dönemi işaret eder. İkbal’in ölüm döşeğindeki duygu durumu ve düşünceleri,
kaynaklarda hem yoğun bir manevî hüzün hem de pişmanlıktan uzak,
teslimiyetçi bir tebessüm dengesi içinde sunulmaktadır.
İkbal’in hayatının son demlerinde
hissettiği üzüntüler ve bazı düşüncelerini üç ana başlık altında
incelenmelidir: Kişisel ve Manevî Pişmanlıklar, Ümmetin Ataletinden
Doğan Hüzün ve Siyasî Vizyonun Son Noktası.
I.
Kişisel ve Manevî Düzlemde Pişmanlıklar ve Üzüntüler
İkbal’in ölümüne yakın dönemdeki
pişmanlıkları, genellikle seküler (dünyevî) hedeflere yönelik olmaktan ziyade,
manevî ve ruhî arayışlarının tam olarak yerine getirilememesi veya kişisel
kısıtlamalar etrafında yoğunlaşmıştır.
A.
Hicaz Arzusu ve Ölüm
İkbal’in, Hz. Muhammed’e olan derin aşkı
(önceki yazılarımızda bu aşkın onun karakterindeki merkezi rolünü
vurgulamıştık) ve coşkunluğu, onun en büyük ve zahiren gerçekleşmeyen arzusunu
ortaya koyar. İkbal, hayatı boyunca Hicaz’da ölmek ve Medine toprağında
defnedilmek arzusunu taşımıştır. Bu arzu, onun son eseri olan Armağan-ı
Hicaz'ın (Hicaz Armağanı, 1938) temel temasını oluşturur.
Vefatından yaklaşık yarım saat önce
okuduğu Farsça rubai, bu arayışın sona erdiğini hüzünlü bir tonda ifade eder:
"Geçip giden nağmeler geri gelir
mi gelmez mi? / Hicaz semtinden tatlı bir rüzgâr eser mi esmez mi? / Bu fakirin
devri sona erdi / Bir daha bu âleme sırra vâkıf insan gelir mi gelmez mi?”
Bu mısralar, onun fakr (dervişlik)
yolundaki serüveninin sona erdiğini kabul edişini ve bu âleme bir daha kendisi
gibi "sırra vâkıf" (sırları bilen) bir kişinin gelip gelmeyeceği
konusundaki şüphesini dile getirir. Bu, kesin bir başarısızlık itirafı değil, manevî
bir özlemin sona ermesinden duyulan melankolidir. Maalesef İkbal’in bu
arzusu gerçekleşmemiş ve cenazesi Lahor’daki tarihî Badşahî Camii’nin
minaresinin gölgesine defnedilmiştir.
B.
Batı’da Geçirilen Yılların Pişmanlığı
İkbal’in Realpolitik (Gerçekçi Siyaset)
çerçevesinde dahi faydalandığı Batı felsefesi ve ilmi birikimi, hayatının
sonlarına doğru yer yer pişmanlık konusu olmuştur. Onun iç dünyasını anlatan
mısralarında şöyle dediği nakledilir:
"Batı’da yıllarca boş yere tükettiğim ömrüme
yazıklar olsun!".
İkbal, bu ifadelerle Batı’nın entelektüel
cazibesinin (felsefî ekolleri öğrenme) asıl manevî cevherden (aşk ve ihlâs)
uzaklaştırdığını, akıl puthanesinin onu şüphe tuzağına
düşürdüğünü belirtmiştir. Ancak bu pişmanlık dahi, onu Aşk
motivasyonuyla bu tuzaktan kurtarmıştır.
C.
Fiziksel Kısıtlamalar
1934 yılının Ocak ayında başlayan gırtlak kanseri nedeniyle sesi
kısılan ve ilmî çalışmaları sekteye uğrayan İkbal, bu durumu fiziksel bir
kısıtlama olarak yaşamıştır. Nitekim Oxford Üniversitesi’nin İslâm
Düşüncesinde Zaman ve Mekân konulu konferans davetine hastalığı yüzünden
gidememiştir. Hastalığına rağmen Muhammed Ali Cinnah ile mektuplaşmaya devam
etmesi ve en önemli şiirlerini (Bâl-i Cibrîl, Armağan-ı Hicaz)
bu dönemde yazması, onun mücadelesini fiziksel zorluklara rağmen sürdürdüğünü
gösterir.
II.
Ümmetin Çöküşünden Doğan Hüzün ve Fikrî Pişmanlık
İkbal’in en büyük ve sürekli üzüntüsü,
Müslümanların içine düştüğü manevî atalet (meskenet) ve taklitçilik
batağıdır (önceki yazılarımızda bu konulara genişçe yer verilmişti). Bu hüzün,
onun bütün hayatının motivasyonu ve cihadı olmuştur.
A.
Liderlik ve Yönetimdeki Sahtekârlık (Yozlaşma)
İkbal, İslâm âleminin çöküşünü ele alırken, sadece sıradan halkın
değil, liderlerin ve din adamlarının durumundan da büyük ızdırap duymuş, bunun
bir hayal kırıklığı olduğunu açıkça belirtmiştir:
"Yarab bu temiz kalpli kulun,
İkbâl nereye gitsin bilmem, / İslâm âleminde çünkü dervişlik de devlet
idaresi de sahtekârdadır hepten."
İkbal, siyasî liderlerin halkın içinde
birer şeytan olduğunu düşünmüş ve "Artık yeryüzünde bana ihtiyaç kalmadı, kaçıyorum
doğrusu!" diyerek siyasî atmosferden duyduğu tiksintiyi ifade
etmiştir. Bu, onun siyasî düzenin, samimi idealizmine uygun bir tarzda
şekillenmediğini görmesinin en büyük üzüntü kaynağıdır.
B.
Tasavvuf ve İbadetlerin Ruhu Kaybetmesi
Sizlerin daha önce dile getirdiği (önceki
yazılarımızda tartışılan) tasavvuf eleştirisine rağmen, İkbal’in kendisi coşkun
bir Mevlevî (Mevlâna’yı manevî mürşidi kabul eder) ve hâl (manevî
tecrübe) sahibi bir mutasavvıftır. Ancak onu üzen, bu manevî hayatın ortalama
Müslümanlar tarafından yozlaştırılmasıydı.
İkbal, ibadetlerin ve tasavvufî kurumların
özündeki aşkı ve cezbeyi kaybetmesini eleştirmiştir:
"Namazlarına bak safları eğri, secdeler huzursuz,
kalpte huzur yok, çünkü içten gelen ilahi cezbe kalmadı artık."
Onun Benlik (Khudî)
felsefesini kaleme almasının temel sebebi, yozlaşmış tasavvufun Müslümanları meskenete,
tembelliğe ve köleliğe (yabancıların taklit edilmesine) sürüklemesiydi. Bu
meskenet halinin sürmesi, İkbal için hayat boyu süren bir ıstırap olmuştur.
III.
Ölüm Karşısındaki Metanet ve İdealizmin Nihai Tekâmülü
İkbal’in, düşündüğü şeylerin olmadığı
yönündeki tarihsel pişmanlıkları olsa da, ölüm anındaki tavrı ve son sözleri,
onun felsefesinin nihai zaferini ve pişmanlığın reddini temsil eder.
A.
Ölümün Kabulü ve Tekâmül
İkbal, Khudî (Benlik) felsefesinde
ölüm korkusunu aşmayı, kâmil insanın temel vasfı olarak görürdü. Ona göre,
ölümden korkan Müslüman, Peygamber sırrından haberdar değildir ve kâfir
gibi korkmaktadır. Ölüm, yokluk değil, aksine benliğin daha kuvvetli bir
gerçekleşmesi ve yeni bir hayata geçiş kapısıdır.
Vefat etmeden hemen önce söylediği Farsça beyit, bu inancın somutlaşmış
halidir:
"Mü’minin alâmetini söyleyeyim mi sana? / Ölüm ânı
geldiğinde tebessüm belirir dudağında.".
Onun son sözleri, ölümün bir Müslüman için
korkulacak bir şey olmadığını, bunun cihan işlerinin bir tekâmülü
(evrimi/olgunlaşması) ve yeni bir hayatın kapılarını açtığını söylemesi
olmuştur. Bu, onun hayat boyu savunduğu aksiyon ve mücadele ruhunun nihai
teslimiyet ve metanetle taçlandığını göstermektedir.
B.
Sonsuzluk ve Süreklilik
İkbal, fâni dünyadan ayrılırken dahi,
varlığının kaybolmadığına, aksine sonsuzluk kervanına katıldığına
inanıyordu. Ölüm ona göre, hayatın kendisi gibi sürekli bir akış ve ebedî
hayatın kazanılmasına yönelik bir mücadeledir.
Özetle, İkbal’in ölüm anındaki duyguları, Hint
Müslümanlarının atalet ve taklit içinde kalmasından duyduğu derin acı ve Hicaz’da
ölme arzusunun gerçekleşmemesinden kaynaklanan manevî hüzün iken, bu acı ve
hüzün, onun Khudî felsefesiyle elde ettiği mutlak teslimiyet ve idrak
seviyesinde, yerini ilahi bir tekâmülün kabulüne bırakmıştır.
Kaynakça
Anonim. (t.y.). Cebrail’in Kanadı Sir
Muhammed İkbal’in Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme. Anonim. (t.y.). İKBAL.
Albayrak, A. (2005). Muhammed İkbal Sözlüğü. Hiperlink. İkbal, M.
(2010). Muhammed İkbal külliyatı. Irmak Yayınevi. İkbal, M. (2017). Makaleler.
(Çev. Celal Soydan). Hece Yayınları. İkbal, M. (t.y.). Kulluk Kitabı.
(Çev. Ali Nihad Tarlan). İkbal, M. (t.y.). İslami benliğin iç yüzü.
(Çev. Ali Yüksel). Hece Yayınları. Kılıç, C. (t.y.). Büyük Mütefekkir Dr.
Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve.... Tarlan, A. N. (t.y.). Peyâm-ı
Meşrık. (Çev. A. Nihad Tarlan). İstanbul. Kaynak Yayınları. (t.y.). Biyografi
- Muhammed Ikbal. Soydan, C. (t.y.). İkbâl, Muhammed _ Hareket zili.
Hece Yayınları. ve. (t.y.). Tüm notlar 27.10.2025.
İkbal’in
Milliyetçiliği Putçuluk (Ulusçuluğu Putperestlik) Olarak Görmesi
Muhammed İkbal (1877–1938) entelektüel
serüveninin merkezinde yer alan iki temel husus, onun siyasî düşüncesinin
radikal dönüşümü ve bu dönüşümü sağlayan fikrî rehberleridir. İkbal’in milliyetçiliği putçuluk
(ulusçuluğu putperestlik) olarak görmesi, onun İslâmî uyanış (ıslahat)
projesinin en belirgin siyasî yansımasıdır. Bu fikrî dönüşümde ise, Batı
düşüncesini derinlemesine tanımasını sağlayan Oryantalistlerin (müsteşriklerin)
etkisi hayati önem taşır.
Bu makale, İkbal’in milliyetçilik
eleştirisinin felsefî ve siyasî gerekçelerini inceleyecek ve ona rehberlik eden
ana Oryantalist figürleri ele alacaktır.
I.
Milliyetçiliğin Putçuluk Olarak Algılanmasının Felsefî Temelleri
Muhammed İkbal’in fikrî yolculuğu, ilk
dönemde vatansever (vatanperver) bir Hint milliyetçisi olarak
başlamışken, Avrupa’da geçirdiği yılların (1905–1908) ardından radikal bir
dönüşüme uğrayarak Pan-İslâmizm (evrensel İslâm birliği) idealine yönelmiştir.
Bu dönüşümün temelinde, Batı medeniyetinin eleştirel analizi yatmaktadır.
A.
Ulusalcılığın (Territorial Nationalism) İslâm Birliğini Parçalayan Bir
Put Olması
İkbal’e göre, modern siyasî milliyetçilik
(ulusçuluk) fikri, İslâm’ın evrensel (alemşümul) ruhuyla taban tabana
zıttır. O, ırk ve toprağa dayalı bu siyasî akımı, İslâm birliğini parçalayan ve
insanî değerleri yok eden bir "put" olarak nitelendirmiştir.
Hatta milliyetçiliğin dinî bir yönü olduğunu ve Müslümanların bunu eleştirmesi
gerektiğini belirtmiştir.
Bu keskin eleştirinin ana gerekçeleri
şunlardır:
- Emperyalizmin En Etkin Silahı: İkbal, milliyetçiliği,
Avrupa emperyalizminin (sömürgeciliğin) İslâm’ın din birliğini parçalamak
için kullandığı en etkin siyasî silah olarak görmüştür. Kendisi, bu
sömürgeci planın gereği olarak Batı’nın vatancılık görüşünü İslâm
ülkelerinde yaydığını, hatta bu planın Dünya Savaşı’nda başarılı olduğunu
bizzat Avrupalı yazarların eserlerinden öğrendiğini belirtmiştir. (Bu
tespit, önceki yazılarımızda ele aldığımız Henry Kissinger’ın
Realpolitik felsefesiyle örtüşmektedir; zira İngilizler, samimi inançları
değil, kendi stratejik menfaatlerini esas almışlardır).
- Toprak ve Irk Bağının Reddi: İslâm, İkbal’in nazarında
ırk, soy veya renk tanımayan manevî bir homojenlik (spiritual
homogeneity) üzerine kuruludur. Milliyetçilik ise Müslümanları
"vatan" denilen bir avuç toprağa bağlayarak, onları "hür
adamın cihetlerin bendine düşmesi" gibi, Allah ile olan bağlarını
kesmeye itmektedir. İslâm milleti için kuvvet kaynağı; ırk, soy sop
rabıtası değil, Hicazlı sevgiliye (Hz. Peygamber’e) olan
bağlılıktır.
- Sekülerizm (Dünyevîleşme) Tehlikesi: İkbal, seküler
ulusçuluğun, dini kamusal alandan dışlayarak devleti ahlâkî temellerden
kopardığını savunmuştur. Eğer din siyasetten ayrılırsa, geriye yalnızca "Cengiz’likten"
(otoriter yönetimden) başka bir şey kalmayacağını ileri sürmüştür.
Bu nedenle, İkbal’in milliyetçilikten
Pan-İslâmizm’e yönelmesi, sadece siyasî bir tavır değişikliği değil, aynı
zamanda Müslümanları emperyalizmin hem kültürel hem de siyasî köleliğinden (esaretinden)
kurtarmayı amaçlayan fikrî bir devrimdir.
B.
Milliyetçilik ve Kâdiyânîlik Arasındaki Paralellik
İkbal, milliyetçiliğe karşı verdiği siyasî
mücadele ile Kâdiyânîlik (Ahmedîlik) hareketine karşı verdiği teolojik mücadele
arasında bir paralellik kurmuştur (Bu hususu önceki yazılarımızda kısmen
ele almıştık).
- Milliyetçilik, Müslüman ümmetinin siyasî bütünlüğünü
parçalayan bir "put" iken.
- Kâdiyânîlik ise Hatm-i Nübüvvet’i (Peygamberliğin Sonuluğu)
reddederek İslâm ümmetinin teolojik bütünlüğünü tehlikeye
atmaktadır.
Her iki hareket de, sömürge döneminde
Müslümanların ataletini (meskenet) derinleştirmekte ve İngilizlerin divide
and rule siyasetine hizmet eden birer "İngiliz Fidanı" olarak
görülmekteydi.
II.
İkbal’i Etkileyen Başat Oryantalistler
Muhammed İkbal’in felsefî ve siyasî
uyanışında, Batı kültürünü ve bilimini kendisine tanıtan, fikrî gelişimini
şekillendiren Oryantalistlerin etkisi tartışılmazdır.
A.
Thomas Walker Arnold: Fikrî Mürşid ve Batı’ya Köprü
İkbal’in yetişmesinde en belirgin
katkıları olan ve Batı dünyasına açılmasını sağlayan temel Oryantalist, Prof.
Dr. Thomas Walker Arnold’dur.
- Eğitim ve Rehberlik: İkbal, Lahor’daki Government
College’de Thomas Arnold’dan on yıl boyunca ders almıştır. Arnold, genç
İkbal’in yeteneğini keşfetmiş ve ona Batı edebiyatı ve felsefesi
eğitimiyle rehberlik ederek, kişiliğinde Doğu ile Batı sentezini
oluşturmasında önayak olmuştur.
- Avrupa’ya Yönlendirme: Arnold’un teşvikiyle İkbal,
yükseköğrenimine devam etmek amacıyla 1905’te Avrupa’ya gitmiş, Cambridge
Üniversitesi’ne kaydolmuştur. İkbal, Münih Üniversitesi’nde tamamladığı
doktora tezi olan The Development of Metaphysics in Persia’yı
(İran’da Metafiziğin Gelişimi) minnettarlığının bir ifadesi olarak hocası
Arnold’a ithaf etmiştir.
- İslâm Tarihine Yorum: Arnold, aynı zamanda İslâm’ın
yayılmasında kılıcın değil, sûfîlerin derûnî (içsel) yaşantısının etkili
olduğunu savunan The Preaching of Islam (İntişar-ı İslâm Tarihi)
adlı eserin de yazarıdır.
Ancak, İkbal, Arnold’un akademik ve manevî
yönünü takdir etse de, onun siyasî tavrına karşı dikkatli olmuştur. İkbal,
Arnold’un İngiliz hükümeti için çalıştığını düşündüğü için, onun önerdiği
Edward Browne’ın Edebiyat Tarihi adlı kitabını tercüme etme teklifini, "siyasî
yaklaşımları birbirine karışmıştı" gerekçesiyle reddetmiştir. Bu,
İkbal’in Oryantalizmden faydalanırken dahi, sömürgeci siyasete hizmet etmeme
konusundaki tavizsiz duruşunu göstermektedir.
B.
Reynold Alleyne Nicholson: Şöhretin Kapısı
İkbal’in uluslararası alanda tanınmasını
sağlayan bir diğer önemli Oryantalist ise Reynold Alleyne Nicholson’dur.
Nicholson, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin Mesnevî’sini
İngilizceye çeviren tanınmış bir şarkiyatçıdır. Nicholson, İkbal’in Farsça
eseri olan Esrâr-ı Hûdî’yi (Benliğin Sırları) İngilizceye tercüme etmiş
ve bu eser, İkbal’in Avrupa’da şöhret kazanmasını sağlamıştır. Bu sayede
İkbal’in felsefesi Batı dünyasının dikkatini çekmiştir.
Sonuç
Muhammed İkbal’in milliyetçiliği bir
"put" olarak görerek Pan-İslâmizm’e ve Pakistan vizyonuna yönelmesi,
sadece teolojik değil, aynı zamanda Oryantalistlerin sömürgecilik adına
beslediği bölünme siyasetine (Realpolitik) karşı bir siyasî duruştu. İkbal’in bu sert dönüşümünde,
kendisine Batı’nın hem ilmini hem de zaaflarını gösteren temel Oryantalist Thomas
Walker Arnold’un entelektüel mentorluğu büyük rol oynamıştır. İkbal,
Batı’nın maddiyatçı ve parçalayıcı felsefesini reddederken dahi, ondan aldığı
ilmî metodu, kendi manevî mürşidi Mevlâna ve Kur’an-ı Kerim’in dinamik ruhuyla
sentezleyerek, İslâm ümmeti için yeni bir Khudî (Benlik) felsefesi inşa
etmiştir.
Kaynakça (APA)
Albayrak, A. (2005). Muhammed İkbal
Sözlüğü. Hiperlink.. Anonim. (t.y.). Cebrail'in Kanadı Sir Muhammed
İkbal'in Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme.. Anonim. (t.y.). Biyografi
- Muhammed Ikbal. Kaynak Yayınları.. Anonim. (t.y.). İkbal, Cinnah ve
Pakistan Vizyon ve Gerçeklik.. Anonim. (t.y.). pakistan sendromu..
İkbal, M. (t.y.). Muhammed İkbal Modern Müslüman düşüncesinin yeniden inşası
üzerine denemeler.. İkbal, M. (t.y.). İkbâl, Muhammed _ Hareket zili.
(Çev. C. Soydan). Hece Yayınları.. İkbal, M. (t.y.). Muhammed İkbal
külliyatı. Irmak Yayınevi.. İkbal, M. (t.y.). İslami benliğin iç yüzü.
(Çev. A. Yüksel). Hece Yayınları.. İkbal, M. (t.y.). Kulluk Kitabı.
(Çev. A. N. Tarlan).. İkbal, M. (2017). Makaleler. (Çev. C. Soydan).
Hece Yayınları.. Kılıç, C. (t.y.). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal
Hayatı, Şahsiyeti ve..... Şahbaz, D. (t.y.). pakistan-tarihi..
Şeriati, A. (t.y.). Biz ve İkbal. (Çev. E. Kılıçtutan). Bir Yay.. Yaşar,
S. (1988). Muhammed İkbal (Hayatı, Sanatı, Mücadelesi). Yeni Asya Yay..
Zülfikâr, A. H. (1982). A Voice From The East (The Poetry of Iqbal).
Lahore.. Özcan, A. (1997). Pan-İslamizm, Osmanlı Devleti, Hindistan
Müslümanları ve İngiltere (1877-1924). İSAM Yay.. Schimmel, A. (1989). Gabriel’s
Wing. Iqbal Academy..
Oryantalistlerin
Stratejik Analizleri ve İngiliz Emperyalizminin Temel Dinamikleri: Dünya
Siyasetinin Şekillendirilmesi
Giriş
Bir ulusun parçalanmasını içeren büyük jeopolitik (yer siyasetine ait)
olayların ardında, sömürgeci güçlerin (özellikle İngiltere'nin) uzun vadeli
stratejik menfaatleri ve bu menfaatleri gerçekleştirmeye yönelik titiz bir
bilgi toplama çabası yatmaktadır. Bu çerçevede, Muhammed İkbal’in (önceki yazılarımızda
etraflıca analiz edildiği üzere) idealist Pan-İslâmizm vizyonunun dahi,
Realpolitik (Gerçekçi Siyaset) mantığı içerisinde İngilizlerin çıkarlarına
hizmet eden bir sonuç doğurması, Oryantalistlerin (müsteşriklerin)
sağladığı bilginin dünya siyasetini nasıl şekillendirdiğini göstermektedir.
İddia edildiği gibi, Oryantalistlerin İslâm dünyasını ve onun iç dinamiklerini
derinlemesine incelemesi, sömürgeci felsefenin temel dinamiklerini belirlemede
merkezi bir rol oynamıştır.
Bu analiz, Oryantalistlerin sağladığı
bilginin siyasî işlevini inceleyerek, İngiliz sömürge felsefesinin Hint alt
kıtasındaki temel dinamiklerini doktora makalesi formatında ortaya koyacaktır.
I.
Oryantalist Araştırmaların Sömürgeci Stratejideki Kritik Rolü
Oryantalistler, Batı’nın sömürgecilik
faaliyetleriyle eş zamanlı olarak İslâm dünyası üzerine yoğunlaşmış ve bu bilgi
birikimi, İngiliz İmparatorluğu’nun "böl ve yönet" (divide and
rule) stratejisinin fikrî (entelektüel) dayanağını oluşturmuştur.
A.
İslâm Dünyasının Çözümlenmesi ve Entelektüel Atalet
İkbal’in yaşadığı 19. ve 20. yüzyılın
başlarında, İslâm dünyasında dinî düşünce pratik olarak son beş yüz yıldır
durgunluk (stagnasyon) içindeydi. Bu atalet (durgunluk), Müslüman toplumları Batı’nın
siyasi, askerî ve fikrî saldırılarına karşı savunmasız bırakmıştır.
Oryantalistler, bu durgunluğu fırsat bilerek, İslâm’ın öz kaynaklarını
dahi Müslümanlardan daha detaylı incelemişlerdir. Ancak bu çalışmaların
samimiyeti, özellikle 1857 Ayaklanması’ndan sonra sorgulanmaya başlamıştır.
Müslümanlar, Avrupa’dan gelen Oryantalist çalışmaların bazen anti-İslâmî bir
propaganda aracı olduğunu ve İslâm’ın önemini küçültme eğilimini
yansıttığını düşünmüşlerdir.
- Sömürgeci Pedagojinin Yerleştirilmesi: İngiliz sömürge
yönetimi, 1857 sonrası politikayı Anglikanist (İngiliz merkezli) bir
perspektife kaydırarak, Müslüman
öğrencileri kendi geleneksel mirastan koparıp, sömürgeci idarenin
değerlerini benimseyecek aydınlar (entelektüeller) yetiştirmeyi
hedeflemiştir. İkbal’in
hocası Thomas Walker Arnold gibi Oryantalistler, İkbal’in yetişmesinde
kilit rol oynamış, ona Batı felsefesi ve bilimini öğretmiştir. Bu, İslâmî
düşüncenin reformunda Batılı düşünce kalıplarını (mantığını) kullanma
eğilimini güçlendirmiştir.
- Kültürel Kodların Tespit Edilmesi: Oryantalistler,
yerel halkın inançlarını, ihtilaf (anlaşmazlık) noktalarını ve sosyolojik
yapılarını titizlikle araştırmışlardır. Örneğin, Hindular ve Müslümanların arasındaki inanç
farklılıkları, hatta camilerin inek ahırı olarak kullanılması gibi hassas
noktalar tespit edilerek, bu bilgiler toplumdaki çatışmaları İngiliz
menfaatleri lehine kullanmanın malzemesi olmuştur. Bu, Kissinger
Realpolitik’inin bir uygulamasından başka bir şey değildir; zira
inançların samimiyetine değil, çatışma potansiyelinin İngiliz
menfaatlerini nasıl etkileyeceğine bakılmıştır.
II.
İngiliz Sömürge Felsefesinin Temel Dinamikleri
İngiliz sömürge felsefesi, İslâm
dünyasında manevî bütünlüğü hedef alan ve siyasî ataleti körükleyen dinamiklere
dayanır.
A.
Bölünme ve Parçalanmanın Zorunluluğu
İngilizlerin temel sömürgeci
dinamiklerinden biri, bir milleti ayakta tutan din, dil, tarih ve kültür
birliği gibi değerlerin en önemlisi olan İslâm ümmetinin birliğini
parçalamaktır. İkbal’in bizzat belirttiği gibi, İngiliz emperyalizminin en
etkili silahı, İslâm ülkelerinde ırka ve toprağa dayalı siyasî milliyetçilik
(ulusçuluk) fikrinin yayılmasıdır.
- Kavmiyetçiliğin Zehirli Meyveleri: İngilizler, Müslüman kavimler
arasında ırkçılık ruhunu uyandırarak onları birbirine düşman etmişlerdir.
İslâm birliğinin kökünün kazılmasına sebep olan bu ırka dayalı millî
devlet anlayışı, İkbal tarafından "putçuluk" olarak
nitelendirilmiştir.
- İki Ulus Teorisinin Beslenmesi: İngilizler, Hindistan’daki
Müslümanların ve Hinduların arasını açarak etnik ve dinî gruplar
oluşturmuş, Müslüman Birliği’ni destekleyerek onları Kongre Partisi’ne
karşı bir denge unsuru olarak kullanmıştır. Kaynaklar, İngilizlerin
**"İki Ulus Teorisi"**ni (Two-Nation Theory) Müslüman siyasî
elitlere "ustaca attığını" (iskusno podbrosili)
belirtmektedir. Bu durum, Müslümanların kendi öz kimliklerini koruma
yönündeki samimi arayışının, İngilizlerin Hindistan’ı terk ederken bölgede
kalıcı siyasî ihtilaflar yaratma menfaatine hizmet etmesini sağlamıştır.
B.
Teolojik ve Hukukî Kurumların Manipülasyonu
Oryantalist araştırmalar, İngilizlere,
Müslümanların dinî kurumlarının zayıf noktalarını tespit etme imkânı vermiştir.
- Hilafet’in Yanlış Tanımlanması: İngiliz diplomasisi ve
Oryantalistler, Osmanlı Halifeliği’ni, İslâmî kaynaklardan bağımsız
olarak, Katolik Kilisesi’ndeki Papalık (papacy) gibi ruhânî bir
otorite olarak yanlış tanıtmayı faydalı görmüşlerdir. İngiltere, o dönemde
Rusya’ya olan düşmanlığı nedeniyle Osmanlı yanlısı bir siyaset izlemiş ve
Hint Müslümanları arasında Osmanlı Halifesine bağlılığı teşvik etmiştir.
Bu bağlılık, Halife’yi İngiliz Hükümeti’nin dostu gibi göstermek amacıyla
kullanılmıştır. Bu strateji, Hilafet’i siyasî gerçeklikten koparıp, ruhânî
bir sembole indirgeyerek güçsüzleştirme amacını gütmüştür.
- Cihad ve Kâdiyânîlik Meselesi: Oryantalistlerin
ilgilendiği en önemli konular arasında, İslâm’ın dinamik eylem ilkesi olan
Cihad’ın (Mücadele) siyasî sonuçları yer almaktaydı. Nitekim
İkbal’in şiddetle karşı çıktığı Kâdiyânîlik (Ahmedîlik) hareketi, cihad
kavramını değiştirerek Müslümanların savaşçı ve cesur ruhunu köreltmeye
çalışmış ve bu nedenle “İngiliz Fidanı” olduğu iddia edilmiştir. Bu
durum, İngilizlerin kendi yönetimlerini tehdit eden eylemsel İslâm ruhunu
pasifize etme çabasına uygun düşmüştür.
C.
Kültürel Sömürü ve Taklitçilik
İngiliz sömürge felsefesinin temel
dinamiklerinden biri, askerî işgalden önce fikrî ve kültürel sömürüyü
başlatmaktır. Batı’nın sömürücü kültürünün gizli ve en tehlikeli yönü,
düşünceyi ve dine bakış açısını değiştirerek, Batı'nın kültürel değerlerinin
bir yana itilip öz kültürel değerlere dönüş yapılmasını engelleyen taklitçilik
hastalığıdır.
- Giyim Kuşamda Batılılaşma: Müslüman devletler,
Batı’nın ilim ve teknolojik üstünlükleri karşısında aşağılık kompleksine
kapılarak, çareyi Batılılaşmada (Avrupalılaşma) aramışlardır. Ancak bu
Batılılaşma, genellikle ilim ve teknik yerine, yaşayış ve giyim kuşam gibi
şeklî (görünüşteki) taklitlere indirgenmiş, bu da Müslümanların kendi
benliklerini (Khudî) ve şahsiyetlerini yitirmelerine yol açmıştır.
- Batı’nın İç Dinamiklerinin Yüceltilmesi:
Oryantalistler ve Batılılaşmış aydınlar (önceki yazılarımızda
bahsettiğimiz gibi, Seyyid Ahmed Han ve onun Aligarh Hareketi)
aracılığıyla, Batı’nın düşünsel yöntemleri Müslüman aydınlara
benimsetilmiştir. İkbal’in de vurguladığı gibi, Batı’da bilimin kökeninin
İslâmî (Arap) kültüre dayandığı (Descartes’ın metodunun Gazâlî’den,
Mill’in metotlarının İbn Sînâ’dan geldiği iddiası) gerçeği, Müslümanlar
tarafından unutulmuştu. İngilizler, Müslümanların bu bilimsel mirastan
kopuşunu kullanarak, kendi bilim ve felsefelerinin üstünlüğünü
kanıtlamış ve Batı’nın taklidini zorunlu kılmıştır.
III.
Uzun Vadeli Siyasî Sonuçlar
İngiliz sömürge felsefesi, Hint alt
kıtasını, Realpolitik’in gerektirdiği şekilde, ayrışmış ve uluslararası güçler
için kontrol edilebilir bir bölge olarak bırakmıştır.
İngilizlerin uzun vadeli stratejisi, İkbal’in manevî idealizmi
(Müslümanları meskenetten kurtarıp dinamik bir toplum kurma arzusu) ile pratik
siyasî sonuçların birbirinden ayrılmasını sağlamıştır. İkbal’in
Batı’nın milliyetçiliğini kırmayı hedefleyen vizyonu, Müslümanların ayrı bir
devlet kurması (Pakistan) sonucunu doğurmuş; bu durum İngilizlerin, bağımsız
Hindistan’ı zayıflatma ve bölgede kalıcı bir siyasî ihtilaf yaratma menfaatine
(özellikle Keşmir üzerinden) hizmet etmiştir.
Sonuç olarak, İkbal gibi samimi insanların
Müslüman ümmeti için aradığı kurtuluş yolu, Oryantalistlerin ve İngiliz
emperyalizminin titizlikle inşa ettiği, dini inançları araçsallaştıran
(Kissinger Realpolitik’i) bir siyasî zeminin üzerinde pratikleşmiştir. Bu
durum, idealizmin, büyük güçlerin uzun vadeli stratejik çıkarları karşısındaki
trajik yenilgisini temsil etmektedir.
Kaynakça (APA Biçimi)
Albayrak, A. (2005). Muhammed İkbal
Sözlüğü. Hiperlink. Anonim. (t.y.). Biyografi - Muhammed Ikbal.
Kaynak Yayınları. Anonim. (t.y.). Cebrail'in Kanadı Sir Muhammed İkbal'in
Dini Düşüncelerine Dair Bir İnceleme. Anonim. (t.y.). İKBAL. Anonim.
(t.y.). İkbal, Cinnah ve Pakistan Vizyon ve Gerçeklik. Anonim. (t.y.). İslamda
Dini Düşüncenin Yeniden İnşası. Anonim. (t.y.). pakistan sendromu.
Anonim. (t.y.). Tüm notlar 27.10.2025. Arnold, T. W. (t.y.). İslamın
Yayılış Tarihi. (Çev. M. Halil Halid & Y. Kanar). Arnold, T. W. (2008).
The Preaching of Islam: A History of the Propagation of the (Gözden
geçirilmiş basım). Goodword Books. Davutoğlu, A. (2001). Stratejik Derinlik.
İstanbul: Küre Yayınları. Friedmann, Y. (1989). Prophecy Continuous: Aspects
of Ahmadi Religious Thought and Its Medieval Background. University of
California Press. İkbal, M. (t.y.). Kulluk Kitabı. (Çev. A. N. Tarlan).
İkbal, M. (t.y.). Muhammed İkbal Modern Müslüman düşüncesinin yeniden inşası
üzerine denemeler. İkbal, M. (t.y.). İslami benliğin iç yüzü. (Çev.
A. Yüksel). Hece Yayınları. İkbal, M. (t.y.). İslam ve Ahmedilik. İkbal,
M. (2017). Makaleler. (Çev. C. Soydan). Hece Yayınları. Kılıç, C.
(t.y.). Büyük Mütefekkir Dr. Muhammed İkbal Hayatı, Şahsiyeti ve....
Şahbaz, D. (t.y.). pakistan-tarihi. Şeriati, A. (t.y.). Biz ve İkbal.
Sıddıkî, M. (1990). İslâm Dünyasında Modernist Düşünce. (Çev. M. Fırat
& G. Korkmaz). İstanbul.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Yorumlar
Yorum Gönder