Print Friendly and PDF

Yayınlar


Özgüven (Kendine Güven) Ve İdealizm İle Yüksek Makamın Getirdiği Yozlaşma, Korku Ve Küresel Kontrolün Karmaşık Doğası

Bunlarada Bakarsınız

 


Özgüven (kendine güven) ve idealizm ile yüksek makamın getirdiği yozlaşma, korku ve küresel kontrolün karmaşık doğası arasındaki çelişkiyi son derece yerinde bir şekilde ele almaktadır. Kaynaklar, bu durumu sadece kişisel bir başarısızlık olarak değil, aynı zamanda sistemin doğasında var olan bir tuzak ve stratejik bir tasfiye mekanizması olarak açıklamaktadır.

İşte kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında bu konulara dair kapsamlı bir analiz:


I. Yüksek Konumdaki İnsanların İdeallerinden Vazgeçmesi ve Köleleşmesi

Bir bireyin cesaret ve ideallerle yükselirken, zirveye ulaştığında neden düşme korkusuna kapılıp köleleştiği, kaynaklarda statü arayışı, konfor alanı ve ideolojik bağımlılık ile açıklanmaktadır:

  1. Düşme Korkusu ve Konumun Yüceliği: İnsanlar yüksek bir konuma ulaştıklarında, bu gücün kendilerinden alındığı takdirde ne olacağını bilmek istemezler. Geçmiş ABD Senatörü William Fulbright’ın belirttiği gibi, güç, kendisini erdemle karıştırma eğilimindedir. Bu kibir ve zafiyet, kişinin bulunduğu yerden düşmekten kaçınmak için taviz vermesine neden olur.
  2. Sistemin Köleleştirmesi: Özgür olduğumuzu düşünme yetisinin kaybı, küresel sermayenin tasarladığı, insanları köle olduklarını hissettirmeden köleleştiren bir düzenin sonucudur. Bu düzen, insanları markaların esirleri ve olmayan ihtiyaçların köleleri haline getirerek dışa bağımlı kılar. Yüksek konumdaki kişi dahi, sisteme hizmet etmezse, kendi lüks yaşamını veya gücünü sürdüremez.
  3. Dış Güce Yaslanma İhtiyacı (Sömürge Kafalılık): Yüksek makamlardaki siyasi veya askeri liderler, Türkiye deki elitler gibi kendi başına varlığını sürdüremeyeceği saplantısıyla hareket ettiklerinde, "muazzam bir gücün himayesine girmedikçe var olamayız" zihniyetine düşerler. Bu, kişiyi müttefik olmaktan çıkarıp uydu veya uşak haline getirir ve ideallerden tam bağımsızlık tutkusunun körelmesine yol açar. Bu zihniyete sahip kurmaylar, mevcut efendiden (ABD gibi) vazgeçip hemen bir başkasına (Rusya/İran ekseni gibi) biat etmeyi tartışmaya başlarlar ki, bu da "Sömürge Kafalı" damgasını hak eder.

II. Cesaret Timsallerinin Komplolarla Yıkılmasına Örnekler

Kaynaklar, özellikle ulus-devlet yapısını savunan veya küresel güçlerin çıkarlarına karşı çıkan cesaretli aktörlerin, siyasi sebeplerle uydurma veya zamanlaması ayarlanmış skandallar aracılığıyla nasıl tasfiye edildiğini belirtmektedir:

  1. Yolsuzluk ve Seks Skandalları ile Tasfiye: Bir makam sahibinin izlediği politika, küresel güçlerin çıkarlarıyla çatışırsa (örneğin İran ile çatışmaya girmeyi reddetmesi gibi), o kişiyi bertaraf etmek için yolsuzluk veya seks skandalları kullanılır. Bu skandallar, aslında eskiden beri biliniyor olabilir, ancak zamanı kollanarak ve manşetlere taşınarak siyasi bir operasyon haline getirilir.
  2. Özel Servis Operasyonları: Türkiye'ye dışarıdan yönlendirilen yıkıcı faaliyetler, genellikle "komplo teorisi" denerek maskelenir. Ancak kaynaklar, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis ve Necip Hablemitoğlu gibi isimlerin, hangi istihbarat örgütünün operasyonu sonucu öldürüldüğünün hâlâ sır perdesi altında olduğunu belirtir. Bu cinayetler, genellikle bir fikri yaymak veya bir olayın üzerini kapatmak için işlenmiştir.
  3. Tapınak Şövalyeleri Örneği (Tarihsel Komplo): Foucault Sarkacı üzerine yapılan analizler, Tapınak Şövalyeleri gibi o dönemin en güçlü ve cesur örgütlerinden birinin bile, siyasi güç (Kral Yakışıklı Philippe) tarafından korkunç suçlar işlediklerini itiraf etmeye zorlanarak nasıl yıkıldığını gösterir. Şövalyeler, eşcinsellik ve sapkın ayinler (Bafomet tapınımı) gibi suçlarla suçlanmışlar, işkence altında bu iddiaları doğrulamışlardır. Bu, siyasi tasfiyenin uydurma ahlaki skandallar yoluyla nasıl gerçekleştirildiğinin tarihsel bir örneğidir.

III. Küresel Sermayenin Etnik/Dini Kökeni Paradoksu

Küresel sermayenin Yahudi kökenli olduğu düşüncesi ile Hristiyan kökenli oluşumların (Tapınakçılar, Opus Dei) bu çarkın içinde yer alması arasındaki çelişki, "Küresel Sermayenin" etnik veya dini bir grup olmaktan çıkıp ideolojik bir sisteme dönüşmesiyle açıklanmaktadır:

  1. Küresel Sermayenin Kimliksizliği: Kaynaklar, küresel sermayenin (Karunlar Ligi) tek başına Yahudi bir tezgâh olduğu fikrini kesinlikle reddeder. Küresel sermaye, sermayenin sahibi değil, yöneticisidir ve coğrafyaya veya dine bağlı değildir.
  2. İdeolojinin Özü: Şeytanın Dini: Küresel sermayenin ideolojisi, klasik kapitalizmden farklı olarak, bencilliği yüceltmek ve insanların arzularını kontrolsüz bırakmaktır. Bu düzenin özüne, "şeytanın dini" demek gerekir. Bu şeytani yükseliş, kötülüklerle, cinayetlerle ve cürümlerle sağlanır ve bu yol, hangi milletten veya dinden olursa olsun, Karunlar Ligi'ne katılan herkesi kapsar.
  3. Hristiyan Kökenli Aktörlerin Araçsallaştırılması:
    • Masonluk: Masonluk, her ne kadar kökenleri Haçlı Seferleri'nden (Hristiyan şövalyeler) gelmiş olsa da, bugün itibarıyla ulus-devletlerin işine gelmeyen projeleri gerçekleştirmek için kurulmuş bir işbirliği kadrosu veya paravan olarak işlev görür. İçine aldığı kişiler Müslüman, Hristiyan veya Yahudi olabilir.
    • Katolik Güçler: Vatikan ve Opus Dei gibi köklü Katolik yapıların bile, ekonomik olarak kapitalist prensipleri harfiyen uyguladığı ve bu sayede küresel sermaye ile ittifak halinde olduğu belirtilir.
    • Evanjelistler: Hristiyan Evanjelistler, Tevrat'ı inançlarının temel kaynağı kabul ederek, kendi dini vecibelerini yerine getirme düşüncesiyle (Tanrı'nın Yahudilere kutsal bir krallık vadettiğine inandıkları için) Siyonizm’i desteklerler. Bu durum, Hristiyan grupların dahi, küresel sistemin alt tasarılarından biri olan Siyonizm'e hizmet etmesini sağlayan karmaşık bir ideolojik şartlanma örneğidir.

Dolayısıyla, bu sistemin Hristiyan kökenli oluşumları ve Yahudi kökenli aktörleri barındırması anlamsız değildir. Aksine, ideolojiler sadece çatışan tarafların üniformalarıdır; bu üniformaları giyenler, aslında üst akıl tarafından belirlenmiş tek bir egemenlik mücadelesinin araçlarıdır. Mesele din veya ırk değil, para ve gücün kontrolüdür.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar