Ezoterizm (Gizli Bilimler) ve Sihir Üzerine
Ezoterizm (Gizli Bilimler) ve ilgili
pratiklerin insanlar için ilgi çekici olmasının temelinde, insan doğasında var
olan derin merak, yaşamın bilinmezliklerini anlama arzusu, kader üzerinde
kontrol kurma isteği ve manevi doyum arayışı gibi evrensel faktörler
yatmaktadır. Bu ilgi, hem ilkel hem de modern toplumlarda varlığını
sürdürmektedir.
Ezoterizmin ve kaynaklarının insanlar için
ilgi çekici olmasının temel nedenleri ve kaynakları şunlardır:
I. İnsanın Temel Motivasyonları ve Merakı
Bilinmeyeni Keşfetme ve Geleceği
Öğrenme Merakı İnsanın fıtratında var olan merak duygusu, kişiyi tarih
boyunca kendisiyle ve çevresiyle ilgili bilinmezleri anlayıp keşfetmeye,
geleceğin neler getireceğini önceden bilebilmeye yöneltmiştir. Bu istek,
insanın bilinmeyene ve esrarengize karşı duyduğu merakın ve tecessüsün büyük
payıyla ilişkilidir. Herkes, eğitimli ya da eğitimsiz, zengin ya da fakir,
geleceği bilmek ister, bunu ister bir eğlence (pastime) olarak isterse ciddi
bir niyetle yapsın.
Kaderi Kontrol Etme ve Anlam Arayışı
İnsan, kendi kaderine hükmetmeye ve olayların akışını değiştirmeye çalışmıştır.
Gelecek kaygısı ve bu kaygının kaynağı olan merak, insan hayatının ayrılmaz bir
parçasıdır. Fal ve kehanet gibi uğraşlar, insanın bilinmeyene ulaşmak için bir
ışık veya işaret bulma çabasıdır. Ezoterik felsefe, evrenin işleyişine,
doğaüstü güçlerle ilişkiye ve insan zihninin derinliklerine dair köklü bir
dünya görüşü sunar.
Güç İsteği ve Hayata Hükmetme
İnsanlar sadece bilgi edinmekle kalmaz, aynı zamanda olayların akışını
değiştirmek, hastalıklara çare bulmak, imkânsızı mümkün kılmak ve doğaüstü
güçleri kullanmak suretiyle güç kazanma arzusuyla da gizli ilimlere
başvururlar. Büyünün amaçlarından biri de doğayı ve insanları kontrol altına
alıp, onlara egemen olmaktır.
Korku ve Çaresizlik Karşısında Sığınak
Büyü ve sihir, insanların kendilerini güçsüz ve çaresiz hissettikleri
durumlarda başvurdukları bir destek, sığınak veya oyalanma aracı olabilir.
Tedavisi mümkün olmayan hastalıklar, üzücü olaylar ve belirsizlikler karşısında
çareyi büyüsel çarelerde arama eğilimi vardır.
II. Ezoterizmin Doğası ve Çekiciliği
Gizlilik ve Esrar Perdesi Ezoterizm
ve okültizm (gizli bilimler), doğası gereği gizli, saklı veya karanlık konuları
ifade eder. Okültizm, Latince "gizlemek" anlamına gelen occulere'den
türemiştir. Bu gizlilik, insandaki merakı harekete geçirir ve bu bilinmeyenler
dünyasında ışık ve anlayış vaat etmesi, onu çekici kılar. Gizli olan şeyin
açığa çıkarılması, insanlara cazip gelmektedir.
Sonsuz Bilgi Kaynağına Erişim İddiası
(Gnosis) Ezoterik gelenekler, kişinin duyusal algılamanın ötesinde, ruhtan
bilgiye ulaşıldığı inancına dayanır. Gnosis (bilme arzusu), bilinen beş
duyunun ötesinde algılanan bilgidir. Ezoterik felsefeye göre, bilgelik ve bilgi
bazen mitler, alegoriler veya semboller aracılığıyla kodlanmıştır (örneğin
Tarot kartları, Kabala'daki Hayat Ağacı). Hiçbir zaman bilinenden daha az
değerli olmayan (yok olmadığı) bilgileri arama ihtiyacı, bu yolları cazip
kılar.
Kutsalın ve Maneviyatın Yeniden Keşfi
Ezoterik ve mistik yollar, bireysel olarak ruhsal aydınlanmaya ve Kozmik
bilinçle bir olmaya (Yüksek Büyü/Yüksek Maji) yönelik amaçlar taşır. Modern
toplumların aşırı rasyonelleşmesinin getirdiği manevi doyum ihtiyacına cevap
arayışı, dinsel ve büyüsel eğilimlere ilgide artışa yol açmıştır. Birçok insan,
rasyonel zihnin kısıtlayıcılığından kurtulmak ve daha derin manevi bağlantılar
kurmak için mistik gelenekleri keşfetmeye başlamıştır.
III. Kaynaklar ve Uygulayıcılar
Çeşitli Bilgi Alanlarının Sentezi
Okültizm, bilim, mistisizm, felsefe, psikoloji ve dinin bir sentezidir.
Falcılık da bu bağlamda evrenin düzeni, doğaüstü güçler ve insan zihninin
derinlikleri hakkında köklü bir dünya görüşü sunar. Örneğin, Tarot; simya,
astroloji ve Kabala gibi hermetik bilimlerin anahtarını veren sembolik bir
dildir. Modern psikoloji (özellikle Carl Jung'un kolektif bilinçaltı,
arketipler ve eşzamanlılık teorileri) de Tarot ve I Ching gibi kehanet
sistemleriyle ilişkilendirilmiştir, bu da bu konuların modern zihinler için
geçerliliğini artırmıştır.
Kültürel ve Tarihsel Gizem
Ezoterizm, Eski Mısır'ın gizemi, Napolyon'un çekiciliği gibi unsurlarla
birleşerek hayal gücüne karşı konulmaz bir çekim yaratır. Kadim uygarlıkların
(Mısır, Mezopotamya, Çin, Hint) astroloji, el falı ve numeroloji gibi
yöntemleri, tarih boyunca varlığını sürdürmüştür. Eski çağlara ait
kalıntıların, modern bilimin çözemediği bir hikmet içerdiği inancı çekicidir.
Uygulayıcıların Rolü ve Etkisi Fal
bakabilen ve büyü yapabilen kişiler toplumda her zaman saygınlık
kazanmışlardır. Eğitimli veya eğitimsiz tüm sınıflar bu kişilere danışır.
Kehanet merkezlerine krallar dahi ilgi göstermiştir. Ayrıca, modern medyumluk,
astroloji ve okült pratikler (New Age), teknolojinin ilerlemesine rağmen
bilimsel dayanağı olmayan bu konulara olan talebin arttığını göstermektedir.
Büyücülerin verdiği cevaplar, çoğu zaman şaşırtıcı, şaşırtıcı veya hayret
verici olabilir.
Özetle, insanlar, kendilerini belirsiz ve
kaotik bir dünyada yalnız hissettiklerinde, ezoterik sistemlerin sunduğu gizli
bilgiye erişim, geleceği anlama (veya değiştirme) ve kişisel güç elde etme
vaadi sayesinde, bu alanlara yönelmektedirler.
Sihir Fizik Yasalarını İhlal Mi Ediyor Yoksa Göz Boya Mı Yapıyor?
Tanrı sihri insan öldürmekle eş tutuyorsa
bundan anlaşılan alemin düzenini bozuyor demektir. Bu sorunuz, kaynaklarda hem
dinî/teolojik hem de ezoterik/bilimsel/pratik açılardan detaylıca tartışılan,
sihrin doğası ve ahlaki sonuçları hakkındaki temel ayrımı merkezine almaktadır.
Kaynaklar, sihrin tabiatı ve sonuçları
hakkında birden fazla görüş ileri sürmektedir:
I. Sihrin Mahiyeti: Fizik Yasalarının İhlali mi, Yoksa Göz Boyama mı?
Sihrin gerçekliği ve fiziksel dünyaya olan
etkisi, dinî ve okült gelenekler arasında büyük bir tartışma konusudur.
Kaynaklar, sihrin yalnızca göz boyama ve aldatma olduğu yönünde
güçlü iddialar içerirken, aynı zamanda, gerçek etkileri olabileceğini
savunan teolojik ve ezoterik görüşlere de yer vermektedir.
A. Sihir Aldatma ve Göz Boyamadır (Hile/Yanılsama)
Birçok tanıma göre sihir (Arapça: sihr),
bir şeyi olduğundan farklı gösterme, aldatma, oyalama ve hile anlamlarında
kullanılan bir kelimedir.
- Duyusal Yanılsama: Sihrin esasının duyuları aldatmak
olduğu belirtilir. Bu, hokkabazlık (şa’beze) ve el çabukluğuyla
gerçekleştirilir.
- Hileli Yöntemler: Firavun’un sihirbazlarının
kullandığı sihir, teknik hilelerle yapılan ve aletlerden istifade
ederek acayip şeyler göstermek suretiyle ortaya konan bir sihirdir.
Rivayete göre, onların ipleri ve değnekleri cıva ile doldurulmuş, ısı
verilince hareket edip yürüyormuş gibi görünmüştür.
- Hayalî Tesir: Sihir bazen hayali hakikat
göstermekten, yani gözü yanıltmaktan ibarettir. Sihirbazlar nesnelerin
tabiat ve şeklini değiştirebilme iddiasında bulunurlar, ancak bu sadece
bir yanılsama olabilir. Hz. Musa ve Firavun’un sihirbazlarının
mücadelesinde, sihirbazların ipleri ve değnekleri büyüleri sayesinde
gerçekten yürüyorlarmış gibi görünmüş, ancak Hz. Musa’nın asası bu
yanılsamayı tüketmiştir.
- Kurgu ve İkna: Bazı sihirbazlar, yaptıkları her şeyin göz
boyamadan, yalnızca maskelemeden ibaret olduğunu itiraf ederler; asıl
olanın insanları etkilemek için "giydirilip, süslenmesi"
gereken gerçek öz olduğunu belirtirler.
B. Sihir Fiziksel Etkiye Sahiptir ve Hakikattir
İslam alimlerinin ve ezoterik geleneklerin
çoğunluğu, sihrin tamamen hakikatten yoksun olmadığını, belirli
durumlarda gerçek etkiler gösterebileceğini savunur.
- Doğaüstü Güçlerle Bağlantı: Büyü, doğaüstü güçler
yardımıyla tabiatı etkileyerek olağanüstü sonuçlar elde etme
esasına dayanır. Okültizm, günlük varoluşun dışında gizli başka bir
dünyanın var olduğunu ve büyünün bu iki dünya arasında bağlantı kurduğunu
varsayar.
- İnsan Ruhunun Etkisi (Sihir/Tılsım): İbn Haldun'a göre
sihir (birinci tür), herhangi bir beşerî yardım olmaksızın veya tinsel
güçler yardımıyla insanın nefs (ruh) kuvvetiyle dış dünyaya etki etme
gücünü ifade eder. Tılsım ise semavî güçlerin yardımıyla varlıklara etki
etmektir.
- Fiziksel Zarar ve Ölüm: Kaynaklar, sihrin insanları
hastalandırabileceğini, aklını bozabileceğini, karı-koca arasını
açabileceğini ve hatta ölüme kadar götürebileceğini kabul eden
görüşlere yer verir. Sihirbazın yaptığı kötülüklerin sadece hayalden
ibaret olduğu iddia edilseydi, bu kötülüklerin defin edilmesi, insanın
ölümüne veya hasta olmasına yol açması nasıl açıklanabilirdi?
- İrade ve Söz: Ezoterik kaynaklarda büyücülük "irade
ve Söz" ile bir şey yapmaktır; eller yerine zihinle yapılan bir
eylemdir. Bu irade, olayların akışını değiştirecek güçtedir. Evrenin nihai
amacı yaratmaktır ve bu amaç, yaratılan şeylerin yok edilmesine
izin vermez. Birini öldürmek sadece onu canlı halden ölü hale
değiştirmektir; varoluşunu ortadan kaldırmak (yok etmek) yasaktır
ve bunu denemek gücün uygulayıcıya geri teperek onu yok etmesiyle
sonuçlanır.
- Gözden Kaçan Fiziksel Güç: Bazı yaklaşımlar, sihir
gibi görünen olayların altında fiziksel ve manyeto-yerçekimsel
etkileşimlerin yattığını ileri sürer. İnsan beyni, ters vektör yönelimli
manyetik ve yerçekimi alanları yaratma yeteneğine sahiptir ve bu, muazzam
enerji uygulamalarına yol açabilir. Bu, sihir olarak adlandırılan herhangi
bir ritüelin veya uygulamanın özünde bilimsel bir mekanizma olabileceği
anlamına gelir.
II. Dinî Perspektif ve Alemin Düzeni
Dinî metinler, sihrin özellikle insan
öldürmek ve toplumsal düzeni bozmak amacıyla kullanılmasını açıkça
yasaklar ve bunu şirk (Tanrı'ya ortak koşma) veya küfür (inkâr)
ile eş tutar. Bu, sihrin temelde ilahi iradeye ve alemin düzenine karşı bir
saldırı olarak algılandığını gösterir.
A. Sihrin İnsan Öldürmekle Eş Tutulması
İslam inancında sihir yapmak ve yaptırmak
kesinlikle haramdır.
- Helak Edici Günah: Hz. Peygamber (salla'llâhu aleyhi
ve sellem), sihri, Allah'a şirk koşmaktan sonra gelen en büyük ikinci
günah olarak, helak edici yedi büyük günahtan biri olarak
saymıştır.
- Ölüm Cezası: İslam fıkhında, sihir yapan erkek ve
kadınların öldürülmesine dair hükümler ve tartışmalar mevcuttur. Hz.
Ömer'in sihir yapan erkek ve kadınların öldürülmesini emreden bir ferman
yayınladığı ve Hz. Hafsa'nın kendisine sihir yapan cariyesini öldürttüğü rivayet
edilmektedir.
- Şirk ve Küfür: Büyü, Tanrı’nın iradesinin üstünde bir
anlayışla hareket etme iddiası taşıdığı için, insanları şirk ve küfre
götüren bir eylem olarak nitelendirilir. Sihir yapanlar, Allah'ın izni
olmadan kimseye zarar veremeyeceklerini bilmelerine rağmen, kendilerine
fayda vereni değil, zarar vereni öğrenmektedirler.
B. Alemin Düzeninin Bozulması Kavramı
Sihir, Tanrı'nın belirlediği kozmik ve
ahlaki düzene karşı bir meydan okumadır.
- İlahi Takdire Müdahale: Büyücüler, Allah’ın uygun
gördüğü kaderi değiştirmek, kendini Tanrı yerine koymak, başka bir
insanın hayatını değiştirmek ve kaderiyle oynamakla suçlanırlar. Sihir
yapanlar, başkalarının kaderine hükmettikleri inancını taşıdıkları için, Allah’a
şirk koşmuş olurlar.
- Kozmik Düzenin Tesisi (Din): Din, Yaratıcı'ya itaat
etmeyi, O'nun rızasını kazanmayı ve gazabından sakınmayı içerirken; büyü,
tanrılara dua etmeden, doğaüstü yollara başvurarak dünyayı anlama ve ona
etki etme girişimi olarak kabul edilir. Monoteist inançta âlemde bir kaos
ve belirsizlik ortamı bulunmamakta, tek bir Yaratıcı tarafından bir nizam
(düzen) sağlandığı kabul edilmektedir.
- Fitne ve Fesat Çıkarma: Kuran-ı Kerim'de sihir,
özellikle karı-koca arasını açmak gibi toplumsal düzeni bozucu (fesat
çıkarıcı) amaçlarla ilişkilendirilir. Allah, yeryüzünde fesat çıkaranların
işini düzeltmeyeceğini belirtir. Bu durum, sihrin ahlaki normlara ve
toplumsal ahenge karşı bir yıkım aracı olarak görüldüğünü kanıtlar.
Sonuç olarak:
Kaynaklar, sihrin göz boyama, hile
ve yanılsama ile sınırlı olduğunu savunan güçlü görüşler sunar. Ancak,
sihrin psikolojik, manevi ve hatta fiziksel (ölüm, hastalık) etkilerinin
gerçek olduğunu kabul eden teolojik (İslami) ve ezoterik/okült görüşler de
mevcuttur.
Sihrin insan öldürmekle eş tutulması ve
büyük günah sayılması, sihrin doğrudan doğruya ilahi iradeye, ilahi takdire
ve Tanrı'nın kurduğu kozmik/ahlaki düzene karşı yapılmış bir isyan, zorlama ve
fesat olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır. Yani sihir, alemin
düzenini bozma (kaosa neden olma) eylemi olarak değerlendirilmektedir.
Sihir (Büyü) Ve Kehanet Tarihi
Sihir (Büyü) ve
kehanet tarihi, insanlık tarihi kadar eski olup, kaynaklar, sihir ve
falcılığın kökeni, gelişimi ve uygulanış biçimleri hakkında çeşitli
medeniyetlere atıfta bulunmaktadır.
İstediğiniz konulara dair kaynaklardan
elde edilen bilgiler aşağıdadır:
1. Sihirde En İleri Seviyeye Ulaşan Millet
Kaynaklar, sihir ve büyü alanında en köklü
geleneği kuran ve çevresindeki medeniyetleri en çok etkileyen uygarlığın Antik
Mısır olduğunu göstermektedir.
- Antik Mısır, asırlarca çevre medeniyetler tarafından
büyünün merkezi olarak kabul edilmiştir.
- Mısır, büyü ve sihirde büyük bir gelenek kurmuş ve bütün
Akdeniz havzasını etkilemiştir; Eski Yunanlılar ve Romalılar için Mısır
büyücülüğü bir rehber olmuştur.
- Eski Mısırlılar, büyü ile hayatın her anına ve ölüme etki
edebileceklerine inanıyorlardı ve Mısır tanrıları büyü ile aldatılabilir
veya itaat altına alınabilirdi.
- Mısır büyücülüğünün, Nuh’un oğlu Şem’in ülkeyi yönettiği
dönemde en yüksek noktasına vardığı söylenmektedir.
- Antik Mısır’da büyü, ruhban sınıfının en önemli
faaliyetlerinden biriydi; ibadet ve büyü birbirinden farksızdı.
Sihir ve tılsım ilimlerinin yaygın olduğu
ve geliştiği diğer medeniyetler arasında ise şunlar yer alır:
- Mezopotamya (Babil/Keldaniler/Asurlular): Büyücülüğün
ana vatanı olarak Orta Doğu kabul edilir. Özellikle Keldanîler,
yıldızlara tapmaları ve astroloji/tılsım ilimlerinde ileri gitmeleriyle
ünlüdür. Babillilerde toplum hayatı büyü üzerine kurulmuştu.
- Kuzeybatı Afrika: Sihir ve tılsım ilimleri bu bölgede
çok gelişmiştir.
- Hindistan: Sihir ve büyü alanında geniş bir yer tutar
ve hastalık tedavileri büyük ölçüde sihirsel/büyüsel uygulamalara dayanır.
2. Sihirde En Eski Kaynak (veya Kayıt)
Sihir ve kehanetin kökeni Paleolitik
devirlere kadar uzanmakla birlikte, yazılı ve sistemli kaynaklar açısından
farklı medeniyetler öne çıkmaktadır:
- Hindistan: Bazı Hint belgelerinde astrolojinin
kaynağına dair bilgilerin 8,000 yıl kadar önce Yogiler tarafından
yapılan çalışmalara dayandığı ifade edilmektedir. Tam bilgi veren en eski
astroloji kitabının (Pita Maha Siddhanta) ise M.Ö. 3500 yılından
kaldığı ve bir müzede bulunduğu kesin olarak belirtilmiştir.
Hintlilerin 3,000 yıl önce yazılmış olan Vedalar kitabında da el
falına (kiromanti) yer verildiği söylenmektedir.
- Mezopotamya / Sümer: Tılsımlı sözler ve büyü ile
ilgili ilk yazılı metinlerin M.Ö. 2600 yıllarından sonra Sümerler
tarafından oluşturulduğu tahmin edilmektedir. Falın en eski menşeinin
muhtemelen Mezopotamya olduğu düşünülmektedir.
- Antik Mısır: Antik Mısır’dan günümüze ulaşan en eski
metinler, ölmüş firavuna sunulan bir çeşit hizmet olduğu düşünülen, büyülü
söz derlemesi olan Piramit Metinleri'dir. Ayrıca kristal küreye
bakma ve benzeri vizyon görme usullerinin yaklaşık M.Ö. 3000 yılından
beri devam ettiği ve Mısırlı büyücülerin marifetlerini anlatan Westcar
Papirüsü'ndeki hikâyelerin M.Ö. 20. yüzyıl civarında yaşandığı tahmin
edilmektedir.
- Çin: Çin’in en eski fal ve bilgelik kitabı olan ***I
Ching (Değişmeler Kitabı)***, Eski Çinlilere dayanan çok eski bir falcılık
geleneğini temsil etmektedir.
3. Tesiri Onaylanmış Sihir Uygulamaları
Sihrin "tesirinin onaylanması"
(hakikat olup olmadığı) konusu, kaynaklarda genellikle sihrin psikolojik
etkisi ve teknik hileler bağlamında ele alınır. Dinî açıdan ise
sihrin gerçek zararlar verebileceği kabul edilirken, bu etkinin ilahi iradeye
bağlı olduğu vurgulanır.
A. Manevi ve Psikolojik Tesiri Onaylanmış Olanlar
Sihrin en güçlü tesiri, uygulandığı
kişinin ruhu ve bilinci üzerindedir.
- Ritüelistik Sözlerin ve Şekillerin Etkisi:
Ritüellerin, zamanında ve yerinde doğru kullanılan sözcük ve şekillerin
insan ruhunu derinden etkileyebileceği, özellikle de psikolojik
rahatsızlıkların tedavisinde (depresyon, kabuslar) banyo, traş, yağ
masajı ve renkli iplikler gibi unsurların kullanıldığı arınma
ritüellerinin kişinin psikolojik algısında değişiklik yarattığı
belirtilmiştir.
- Telkin ve Göz Boyama (Sihir/İllüzyon): Sihrin esası,
duyuları aldatma, hile ve göz boyamadır (illüzyon). Bu tür sihirler,
karşıdaki kişide istenilen sanrıyı oluşturarak etkili olur. Örneğin,
Firavun’un sihirbazlarının kullandığı ipler ve değnekler, cıva ile
doldurularak ısıtma sonucu hareket ediyormuş gibi gösterilmiştir.
Günümüzde de hipnoz (aktif büyü/medyumsal maji) gibi yöntemlerle
kişinin zihnine ve vücuduna hükmedilmesi mümkündür.
B. Maddi Büyü ve Uygulama Tekniklerinin Tesiri
Ezoterik geleneklerde sihrin başarılı
olduğu kabul edilen bazı uygulamalar ve teknikler şunlardır:
- Koruyucu Büyü ve Muska (Ak Büyü): Ak büyü, şifa
dağıtmak, hastalıklardan ve kötülüklerden korunmak amacıyla yapılır.
Nazarlıklar, muska, tılsımlı gömlekler gibi koruma amaçlı objelerin
kullanılması yaygındır.
- Taklit Büyüsü (Analoji/Homeopatik Maji): En çok
uygulanan büyü şekillerindendir ve "benzer benzeri meydana
getirir" ilkesine dayanır.
- Bu
yöntemle, bir kimsenin resmine, saçına veya tırnağına zarar verilerek
onun hastalanacağına ya da öleceğine inanılır.
- Hitit
ritüellerinde hamurdan veya kilden yapılan vekil figürler (dil, el)
aracılığıyla kötü sözlerin veya kavganın temsil edildiği ve bu figürlere
yapılan işlemlerle kötülüğün uzaklaştırıldığı belgelenmiştir.
- Hastalık Tedavisi: Eski Mezopotamya'da kara büyünün
etkisini yok etmek için "maqlu büyü" (yakma büyüsü)
kullanılmıştır. Bu büyüde, büyücüyü veya büyüyü temsil eden figürler
(pişmiş topraktan, yağ veya balmumundan yapılmış) yakılır veya eritilir;
bu sırada "büyü de öyle yok olsun" şeklinde sözlü ifadelerle
iyileştirme amaçlanmıştır.
Sihirde Cinlerin (Ruhani Varlıkların) Kullanımı
Sihirde cinlerin kullanılması ve belirli
sözlerin tekrar edilmesi yoluyla oluşan etki, ezoterik geleneklerin ve halk
inançlarının temelini oluşturan iki ana mekanizmadır. Kaynaklar, bu
uygulamaların hem görünmez varlıklarla doğrudan etkileşim hem de sesin evrensel
güçlerini kullanma esasına dayandığını detaylıca açıklamaktadır.
İşte bu iki konunun kaynaklar ışığında
detaylı analizi:
I. Sihirde Cinlerin (Ruhani Varlıkların) Kullanımı
Sihir ve büyü, genellikle tabiatüstü gizli
güçlerle ilişki kurularak icra edilir ve bu güçlerin başında cinler, şeytanlar
ve kötü ruhlar gelir.
A. Cinlerin Rolü ve Teması
- Gaye ve Kötü Niyet: Büyücüler (sihirbazlar), kötü
ruhlar, cinler ve şeytanlar ile işbirliği yaparak, insanların hayatı
üzerinde olumsuz etkiler meydana getirirler. Sihir (azâim ve cincilik),
cinlerden ve kötü ruhlardan yardım alma yoluyla yapılan bir türdür.
Cinler, karı koca arasını ayırmak, kısmet bağlamak, hastalık musallat
etmek, hatta öldürmek gibi kötü amaçlar için kullanılır.
- Hâdimler (Hizmetkârlar): Cinler, büyücü tarafından hüddâm
(hâdim) veya hizmetkâr olarak çağrılır ve emrine alınmaya çalışılır. Bazı
Kuran surelerinin bile hüddâmlarının olduğuna inanılır ve cinler bu
yolla çağrılarak onlardan yardım istenir.
- İletişim Kurma Şartları (Küfür/Şirk): Cinlerle irtibat
kurmak için kişinin nefsini habisleştirmesi (şeytanlaşması) ve şirk,
küfür gerektiren fiillerde bulunması gerekir. Bu fiiller arasında
şeytana tazim, yıldızlara teveccüh, hatta Kur'an'dan ayetleri necis bir
şeyle yazıp silme veya Allah'tan başkası için hayvan (siyah tavuk gibi)
kesme gibi uygulamalar bulunur.
- Davet ve Ritüel Alanı: Cinler, genellikle terk edilmiş
yerlerde, harabelerde, çöller, mezarlıklar ve hamam gibi pis yerlerde
ikamet ederler. Cin davetleri, bu nedenle bu gibi tenha ve karanlık
yerlerde, gece yarısı gibi özel saatlerde yapılır. Bu davetlerde öd,
günlük, anber gibi tütsüler yakılır; bu, cinleri harekete geçiren
vazgeçilmez bir unsurdur.
- Korunma Mekanizması: Cinlerin saldırısından korunmak
için, büyücüler daire çekme (mendel) ritüelini uygular. Bu daire,
cinlerin saldırmasını önleyen ruhsal bir savunmadır.
B. Cinlerin Bilgi ve Etki Mekanizması
- Gayb Bilgisi ve Aldatma: Kâhinler ve sihirbazlar,
cinler aracılığıyla geçmiş ve gelecekle ilgili haberler aldıklarını iddia
ederler. Ancak bu bilginin, cinlerin gökteki meleklerden kulak
hırsızlığı yapıp, buna yüzlerce yalan ekleyerek kâhinlere
ulaştırmasıyla elde edildiğine inanılır. Cinler, en çok yalan söyleyen
mahlûkattandır.
- Ruhsal Musallat Olma: Cinler insan bedenine girerek,
sara, felç, şiddetli ağrı gibi hastalıklara sebep olabilir ve kişinin
dilinden konuşabilir. Bu durum, sihir sebebiyle gerçekleştiğinde,
genellikle cinin etkisiyle cinsel yetilerin bağlanması (bağlılık) şeklinde
ortaya çıkar. Cinler, insanın beynindeki ilgili merkezlere girip
sinyalleri keserek cinsel yakınlığı engelleyebilir.
- Renkle İlişki: Cinlerin güçleri, ateşten
yaratılmalarından dolayı renkleriyle ilişkilendirilir; ateş ne kadar
sıcaksa cin o kadar güçlü olur. Yeşil renkli cinler genellikle güçlü
sayılmaz.
II. Sözlerin Tekrarı, Frekansı ve Büyüsel Tesiri
Sihir ve büyüde söz, kelime ve seslerin
özel bir gücü olduğuna inanılır ve bu güç, tekrarlar ve titreşimler yoluyla
harekete geçirilir.
A. Sözün Gücü ve Titreşimsel Esas
- Evrensel Titreşim: Ezoterik öğretilere göre, evrendeki
her şey titreşimsel bir durumda oluşur ve sürdürülür. Mantra Yoga'nın
esası sese dayanır. Mantra adı verilen sihirli sözcüklerin belirli titreşimlerden
oluştuğu ileri sürülmektedir.
- Harmonik Rezonans: Bilim insanlarının yeni yeni fark
ettiği, majisyenlerin ise asırlardır bildiği fiziksel bir fenomen olan harmonik
rezonans, bir nesne yeterince güçlü titrerse, aynı doğal titreşim
oranını paylaşan başka bir nesnenin de rezonansa girmesi anlamına gelir.
- İlahi İsimleri Titretme: Majisyen, ilahi isimleri veya
tanrı adlarını kuvvetle titreterek (vibrate/intone), içerideki
tanrısallık ile dışarıdaki (evrenin büyük kozmosundaki) tanrısallık
arasında harmonik rezonans oluşturmayı amaçlar.
B. Tekrar ve Ritüelistik Söylem
- Evreni Etkileme: Mantra Yoga'ya göre, yinelemeyle
söylenen bu sözler, evreni meydana getiren gücün titreşimleri olup,
sürekli söylendiğinde evreni belirli şekilde etkilemek, hatta bir cismi
yerinden oynatmak veya oluşturmak mümkün olabilir.
- Ritim ve Vezin: Sık sık tekrar edilen her şey, bir
süre sonra monoton ve vezinli bir şarkı (chant) haline gelir. Bu vezin
(staff-rhyme), kendiliğinden gizemli ve korkunç bir etkiye
sahiptir.
- Sihirli Sözlerin Özelliği: Büyünün temelinde "telaffuzu
zor sözlerin" ve efsunların belirlenmiş zaman içerisinde
söylenmesi yer alır. Antik Mısır'da canlı ve cansız doğanın bu kelimelere
itaat ettiğine inanılırdı. Sihirbazlar, öfkeyi ifade etmek için
"kırıyorum, yakıyorum" gibi sözleri gazaplı tonlarda
tekrarlamak zorunda kalır.
- Zikir ve Sayısal Zorlama: Büyüsel formüllerde ve
zikirlerde (Müslümanlıkta vird veya hizb), bir sonucu
zorlamak amacıyla tekrarlar kullanılır. Bu tekrarlar, genellikle 3, 7, 9,
40, 41 gibi büyüsel öneme sahip sayılara göre yapılır ve başarılı bir büyü
için bu sayıların yerine getirilmesi zorunludur.
- Sözün Gücü (Beyan): Büyücülük, eller yerine zihinle
yapılan bir eylemdir ve özü "İrade ve Söz" dür. Hz. Peygamber
bile, "sihir gücünde olan ifadeler vardır" buyurarak, güzel ve
etkili sözün kalpleri kendine meylettirerek sihir gibi tesir ettiğini
belirtmiştir. Bu, sihrin psikolojik ve ikna edici yönünün altını çizer.
Özetle, sihirde cinler, ilahi
iradeye aykırı, çoğu zaman küfür içeren yollarla manipüle edilerek kötü amaçlar
için kullanılırken; sözlerin frekansından ve tekrarından yararlanma,
evrenin titreşimsel doğasına etki etme ve kişinin iradesini yoğunlaştırıp
sözcükleri vibrasyon yoluyla güçlü kılma esasına dayanır. Her iki
mekanizma da, büyüsel eylemin nihai sonucunu elde etmek için kritik öneme
sahiptir.
"Aşk Büyüsü" veya "Bağlama Büyüsü"
Ezoterik geleneklerde sıkça rastlanan ve
genellikle "Aşk Büyüsü" veya "Bağlama Büyüsü" kategorisine
giren bir uygulamayı ifade etmektedir. Kaynaklarınız, bu tür amaçlara yönelik
çeşitli ritüeller ve bu eylemlerin uzak mesafede nasıl işlediğine dair teorik
açıklamalar sunmaktadır.
Aşağıda, kaynaklarınızda geçen bilgilere
dayanarak, uzaktaki bir kişiyi kendine çekmek için kullanılabilecek bir
uygulama tarifi ve ardından bunun etki mekanizması üzerine yorumlar yer
almaktadır.
I. Uzaktaki Bir İnsanı Çekme Büyüsü Tarifi (Gül Büyüsü Örneği)
Kişinin sevgisini kazanmak veya kendine
bağlamak amacıyla kullanılan geleneksel yöntemlerden biri olan Gül Büyüsü
(muhabbet için) tarifi şöyledir:
- Hazırlık: Âşık olan kişi (genellikle bir delikanlı)
bir büyücüye başvurur.
- Malzeme: Büyücü, gül ağacından, karşılıklı bir eksen
üzerinde açmış iki adet gül yaprağı temin eder.
- Yazım: Yaprakların üzerine özel isimler yazılır.
- Birinci yaprağın orta çizgisinin üst kısmına
"Echezat," alt kısmına ise elde edilmek istenen kızın
adı yazılır.
- İkinci yaprağın orta çizgisinin üst kısmına "Vedud,"
alt kısmına ise âşık olan delikanlının adı yazılır.
- Birleştirme ve Yerleştirme: Yazılı bu iki yaprak yüz
yüze birleştirilir ve katlanır.
- Gizleme: Hazırlanan bu muska, gizlice kızın
evinin kapısının eşiğinin altına, odanın kapısının altına veya geçtiği
yollara bırakılır.
- Beklenen Sonuç: Bu işlemlerden sonra kızın delikanlıya
âşık olması beklenir.
(Not: Bu işlem, yapanın kendi isteğini
elde etme amacı güttüğü için Ak Büyü kapsamında yer alsa da, karşıdaki kişinin
iradesini zorlamayı içerdiği için masumiyeti tartışılır).
II. Etki Mekanizması ve Uzak Mesafe Etkileşimi Yorumu
Bu tür bir büyünün, özellikle aralarında
fiziksel temasın ve iletişimin olmadığı varsayılan iki kişi arasında uzun
mesafelerde nasıl çalıştığına dair ezoterik ve parapsikolojik açıklamalar
bulunmaktadır:
1. Temel Büyüsel İlkeler: İrade, Söz ve Taklit
Büyü, temel olarak irade ve söz ile
bir şeyler yapmaktır; eller yerine zihinle yapılan bir eylemdir.
- İrade Gücü: Büyücü, zihnini yoğunlaştırarak hayal
edebileceği her şeyi yapabilir. Büyücü gücünü çevresindeki enerjiden
toplar ve bu gücü tek bir noktaya yönlendirir. Sihrin başarısı, büyücünün
kendi iradesine ve Söz'ün gücüne bağlıdır.
- Sempatik Bağlantı (Taklit ve Temas Büyüsü): Bu tip bir
uygulama, Simpatik Büyü'ye dayanır.
- Parça/Bütün İlişkisi (Temas Büyüsü): Bir zamanlar birbirine
bağlı olan şeylerin, fiziksel temas ortadan kalktıktan sonra bile,
uzaktan birbirlerini etkilemeye devam edeceği inancı esastır. Gül
yaprakları üzerine yazılan isimler, kişilerin manevi özlerini ve
enerjilerini temsil eder; bu özlerin bir araya getirilmesi, fiziksel
mesafeye rağmen aralarında kalıcı bir "sempati" (gizli bağ)
yaratır.
- Benzerlik Kuralı (Taklit Büyüsü): "Benzer benzeri
meydana getirir" ilkesi geçerlidir. Yazılan isimlerin yüz
yüze getirilmesi ve saklanması, arzulanan aşkın ve yakınlığın
taklididir, bu durumun gerçeklikte de tezahür etmesini zorlar.
2. Uzak Mesafede Etkileşim Nasıl Oluşur?
Gözle görülmeyen ve uzun mesafeler
arasında gerçekleşen bu etkileşim, esasen fiziksel kısıtlamaları aşan
enerjisel ve ruhsal iletişim yoluyla sağlanır:
- Astral Bağlantı ve Bilinçaltı: Ezoterik ve okült
sistemlere göre, günlük varoluşun dışında gizli başka bir dünya (Astral
boyut) vardır ve büyü bu iki dünya arasında bağlantı kurar.
- Uzayda Mükemmel Bağlantı: Bilinçaltı,
uzaydaki tüm noktalarla mükemmel bir bağlantıya sahiptir. Bu yasa, telepatinin
temelini oluşturur.
- Ruhun Seyahati: Ruh (veya enerji), zaman ve
mekânla kayıtlı bulunmadığı için, büyüyü yapan kişinin (veya ruhunun)
kılıfını (bedenini) bile çok uzak yerlere gönderip, orada temessül
ettirebilir.
- Enerji İmprintleri: İnsanlar ve nesneler
enerji yayar (imprint). Hedef kişiye ait bir parça (bu durumda
ismi ve enerjisi) kullanılarak, o kişinin astral formu üzerinde
çalışma yapılır ve istenilen etki (aşk, bağlılık) bu form üzerine
yüklenir.
- Telkin ve Beyin Gücü: Modern düşünceye yakın
yaklaşımlar, uzaktan etkiyi zihinsel telkin ve beyin gücüyle
açıklar.
- Büyücü, fiziksel temas kurmadan zihinsel yollarla
(kablosuz bağlantı, radar, televizyon gibi uzaktan iletişim analojileri
kullanılarak) bağlantı kurabilir.
- Telkin, karşıdaki kişinin bilinçaltındaki
zaafları, arzuları veya korkuları uyararak istenen tepkiyi (sevgi,
geri dönme) yaratır.
- Bu yöntem, sağlıklı bir kişiye "ölmesini
söyleyerek" onu öldürmeye kadar gidebilir. Benzer şekilde, uzaktaki
kişiye sürekli sevgi ve özlem enerjisi göndermek suretiyle, o
kişinin de karşı konulmaz bir şekilde geri dönme isteği duyması sağlanır.
- Sözlerin Titreşimsel Etkisi: Ritüelde kullanılan
isimlerin ve büyülü sözlerin sürekli tekrarı, evreni oluşturan gücün
titreşimleridir (Mantra Yoga). Bu titreşimler, titreşimsel doğaya
sahip evren üzerinde ve dolayısıyla uzaktaki kişi üzerinde belirli bir
etki yaratır.
Cinlerin, Sihir Ve Büyü Pratiklerinde Kullanımı
Ezoterik ve dinî kaynaklara göre cinler, sihir ve büyü pratiklerinde merkezi bir rol
oynamaktadır. Bu varlıklar, büyücülerin dünyevi hedeflerine ulaşmalarını
sağlamak amacıyla bir aracı, bilgi kaynağı veya hedef kişi üzerinde doğrudan
etki uygulayıcı olarak kullanılır.
İşte cinlerin sihirde kullanılma yolları
ve mekanizmaları:
I. Cinlerin Sihirdeki Temel Rolü: Azâim ve Cincilik
Sihirbazlık ve büyücülüğün bir kısmı, azâim
ve cincilik olarak adlandırılır. Bu, doğaüstü güçlerle (özellikle yer
ruhları/ervah-ı ardıye ve şeytanlar) ilişki kurularak icra edilen bir
büyü türüdür.
- İşbirliği ve Teshir: Büyücüler (sihirbazlar), kötü
ruhlar, cinler ve şeytanlar ile işbirliği yaparak, insanlar üzerinde
olumsuz etkiler meydana getirirler. Bu kötü ruhlar, büyücünün talebini
yerine getirerek ona hizmet etmeye zorlanırlar.
- Hizmetkârlar (Hüddâm): Cinler, büyücü tarafından hüddâm
(hizmetkâr) olarak çağrılır ve emrine alınmaya çalışılır. Bazı surelerin
veya isimlerin bile hizmetkârları (hüddâm) olduğuna inanılır ve
cinler bu yolla çağrılarak onlardan yardım istenir.
II. Cinlerle İrtibat Kurma Şartları (Küfür ve Riyazet)
Cinler ve şeytanlarla irtibat kurmak ve
onları hizmete sokmak genellikle dinen haram ve küfür addedilen eylemleri
gerektirir.
- Küfrü Gerektiren Fiiller: Sihirbazın şeytanın
yardımını alması için şirk ve küfrü gerektiren hallerde bulunması
gerekir. Bu, kişinin nefsini habisleştirip (şeytanlaşmış) günaha düşkün
olmasıyla başlar.
- Örnekler
arasında, Kur'an-ı Kerim'den bir sureyi tabağa yazıp üzerine sidik
yapmak ve yazıyı sidikle silmek, Kur'an'ı kıçının altına alıp
oturmak, cinler için besmelesiz siyah bir hayvan kesmek (siyah
tavuk gibi), veya kutsal metinleri tersten yazmak gibi eylemler bulunur.
- Riyazet ve Tecrit: Cinlerle görüşmek isteyenler,
İslami ölçüler dışında zahitlik yaparak yalnız kalmaya (halvet)
çalışır, az yer, az uyur ve bazı zikirleri tekrarlarlar (riyazet).
Bu sayede cinler, nurani görünümlü adamlar veya melekler suretinde zuhur
ederek kişiyi kandırır ve kendisinin üstün bir zat (hatta kutup/mehdi)
olduğuna inandırırlar.
- Mekân ve Tütsü: Cinler genellikle harabe, çöller,
mezarlıklar, hamamlar gibi pis veya terk edilmiş yerlerde ikamet
ederler. Büyü ayinleri bu tür yerlerde, gece yarısı gibi özel saatlerde
yapılır. Tütsü yakılması (öd ağacı, günlük, anber) cinleri harekete
geçiren vazgeçilmez bir unsurdur.
III. Cinlerin Sihirdeki Uygulama Alanları
Cinler, büyücülerin yönlendirmesiyle hem
olumlu (ak büyü) hem de olumsuz (kara büyü) amaçlar için kullanılır.
A. Kara Büyü (Zarar Verme) Amaçlı Kullanım
- Ayrılık ve Nefret: Cinler karı-koca arasını açmak için
kullanılır. Cin, eşlerden birinin gözüne diğerini maymun, hınzır
veya çok çirkin bir düşman gibi gösterebilir.
- Bağlama ve İktidarsızlık (Cinsî Kudretin Engellenmesi):
Cinler, erkeğin tenasül uzvuna giden sinyalleri keserek cinsel yakınlığa
mani olabilir (erkeklik bağlama). Cinler bazen kadının cinsel
organını kapatır, sanki orada böyle bir şey yokmuş gibi görünür.
- Hastalık ve Cin Çarpması: Cinler, insan vücuduna
girerek sar'a (epilepsi), felç, şiddetli ağrı, konuşma engeli veya
evine/işine gitme zorluğu gibi rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu durum, yel,
kovuç veya kovuz (cin çarpması) olarak adlandırılır.
- Yıkım ve Ölüm: Büyücü, cinleri kullanarak bir kimsenin
ölümünü isteyebilir veya bir evin yıkılması için ruhlara taşlanmasını
sağlayabilir.
- Obsesyon ve Delilik: Cinler, kişinin aklını bozabilir
(cünun veya delilik) ve beynindeki merkezlere yerleşerek onu
kontrol altına alabilirler.
B. Ak Büyü (Koruma ve İyileştirme) Amaçlı Kullanım
- Hastalık Tedavisi: Şamanlar (eski Türk toplumlarında
büyücü) cin çarpmasını (yel, kovuç, kovuz) tedavi etmek için tütsü
(öd ağacı, üzerlik) yakar ve afsunlar okur. Bazen de hançer veya kuş tüyü
gibi araçları hastanın vücuduna sürerek cinleri kovmaya çalışır.
- Kötülüklerden Korunma: Büyücüler, kara büyüye karşı ak
büyü veya pasif büyü yöntemlerini kullanarak, cinlerin, kötü
ruhların, nazarların ve zararlı hayvanların şerrinden korunmak amacıyla
muskalar ve tılsımlar düzenler.
IV. Cinlerin Bilgi Kaynağı Olarak Kullanılması (Kehanet)
Cinler, kâhinler ve sihirbazlar için bilgi
kaynağı olarak kullanılır; bu işleme kehanet denir.
- Hatif (Gizli Ses): Putların içinde Hatif
denilen cinlerin olduğuna ve bunların kâhinlerle konuşarak gökte olup
bitenleri haber verdiklerine inanılırdı. Cinler kâhine gelecekle ve
geçmişle ilgili haberler verirlerdi.
- Kulak Hırsızlığı: İslami inanca göre, şeytanlar
(cinlerin bir kısmı) gökte meleklerin kendi aralarında görüştükleri
hükmolunmuş şeyleri kulak hırsızlığı yapar. Cinler bu haberleri,
yanına yüzlerce yalan karıştırarak kâhinlere gizlice ulaştırır.
- Yalan ve Güvensizlik: Cinlerin en çok yalan söyleyen
mahlûkat olduğu ve bu yolla insanları kandırdığı belirtilir. Cinlerden
alınan bilginin güvenilirliği düşüktür; Cinlerden alınan bilginin doğru
olan kısmı dahi, şeytanın itimat kazanmak için söylediği bir yalan
olabilir. Cinler, bilgi karşılığında büyücüden kendilerini yalan yere
tasdik etmesini isterler.
V. Büyülü Sözlerin Tekrarının Etkisi (Frekans)
Cinleri çağırma ritüelleri ve sihirli
etkilerde, belirli sözlerin ve duaların tekrarlanması esastır:
- Zorlayıcı Tekrar (Azâim): Büyünün temelinde
belirlenmiş davranışların ve "telaffuzu zor sözlerin"
tayin edilmiş zaman içerisinde söylenmesi yer alır. Büyücü, formüldeki
sözleri belirli bir sayıda (örneğin 3, 7, 41, 7000, 16641 defa)
tekrarlayarak manevi güçleri zorlar ve kendine boyun eğdirmeye çalışır.
- Sesin Nitelikleri: Büyülü sözler, bazen ritmik ve
vezinli (secili) olup, bu sayede gizemli ve korkunç bir etki yaratır.
Kâhinler, eseci' (arı vızıltısı, deve homurtusu gibi) sesler
arasında kontak kurarak secili sözleri okur. Bu sözler, karşıdaki kimseye
korku salarak onu etkilemeyi amaçlar.
- İsimlerin Titreşimi: Ezoterik sistemlerde, kelimelerin
ve isimlerin (Tanrı isimleri veya melek isimleri) gizemli ve titreşimsel
bir gücü olduğuna inanılır. Büyücüler bu isimlerin gücünü kullanarak
cinleri çağırır ve kontrol eder.
- Yan Etkiler: Telaffuzu zor sözler ve efsunlar
kullanılarak yapılan bu ritüeller, insanın ruhunu derinden etkileyebilir
ve toplumsal isteriyi tetikleyebilir. Ancak bu sözlerin tesiri, genellikle
sadece göz boyama ve illüzyondan (hayalî hakikat gösterme)
ibaret olabilir.
Sihrin Kaynağını Tespit Etme Yöntemleri
Hastalıkların modern tıp yöntemleriyle
iyileşememesinin nedeni olarak sihir veya kötü ruhların etkisinin görülmesi,
ezoterik, dinî ve halk tıbbı geleneklerinde köklü bir inançtır. Bu
geleneklerde, hastalığın arkasındaki sebebin sihir olduğunu tespit etmek
(teşhis) ve buna işaret eden belirtileri (alametleri) anlamak için özel
yöntemlere başvurulur.
İşte kaynaklarınızdan elde edilen bu
teşhis yöntemleri ve sihrin vücutta bıraktığı tipik işaretler:
I. Sihrin Kaynağını Tespit Etme Yöntemleri
Geleneksel ve dinî kaynaklara göre, bir
hastalığın sihir kaynaklı olup olmadığını kesin olarak bilmek son derece
zordur. Kesin bilgiye yalnızca sihir yapılırken şahit olmakla veya iki
güvenilir kişinin bunu görmesiyle ulaşılabilir. Aksi takdirde, yalnızca "sihir
alametleri" (sihir belirtileri) tespit edilebilir.
1. Manevi Okuma ve Gözlem (Rukye)
Sihrin varlığını tespit etmenin en yaygın
yollarından biri, hastaya Kur'an'dan sihir çözen ayetlerin ve duaların
okunmasıdır (rukye). Cin çarpması veya sihirli hastanın bu okumalar sırasında
göstereceği reaksiyonlar, sihrin veya cinin varlığına işaret eder:
- Ağlama ve Çığlık: Hasta sebepsiz yere ağlamaya,
sızlanmaya veya çığlık atmaya başlar. Ağlama şiddetlenirse, hastalığın
sihir kaynaklı olduğu düşünülür.
- Titreme ve Kasılma: Vücut titremeye başlar, hasta
kasılır ve sağa sola sert bir şekilde döner.
- Gözleri Kapatma: Hasta elleriyle gözlerini kapatır.
- Cin Konuşması: Cin içerideyse hastanın dilinden
konuşabilir, hatta ismini veya hastaya neden musallat olduğunu
söyleyebilir.
2. Kehanet ve Fal Yöntemleri
Falcılar ve kâhinler, hastalığın nedenini
tespit etmek için çeşitli kehanet yöntemlerini kullanırlar. Bu yöntemler,
hastalığın tanrılardan gelen bir ceza mı, bir ruhun musallatı mı yoksa sihir mi
olduğunu belirlemeyi amaçlar.
- Ebced ve Yıldızname: Hastanın ve annesinin isminin
ebced hesabıyla toplanarak 12’ye bölünmesi ve kalan rakama göre
yıldıznameden sihir, cin veya tıbbi hastalık teşhisi konması yaygın bir
yöntemdir.
- Kurşun Dökme (Molibdomansi): Kurşun dökme işlemi,
hastanın başından dökülürken, kurşunun suda aldığı şekillere göre nazar
değdirenin cinsiyeti veya fiziki özellikleri, hastalığın nedeni ve sonucu
hakkında yorumlar yapılır. Bu, hastalığın sebebi sayılan kötü varlıkların
korkutulup kaçırılmasına yönelik bir yöntemdir.
- İç
Organ İncelemesi (Haruspikasyon): Antik Mezopotamya ve Hitit’te, kurban edilen
hayvanların karaciğerine bakılarak hastanın ölüp ölmeyeceği, hastalığın
nedeninin tanrıların öfkesi olup olmadığı tespit edilirdi.
- Su Falı (Irâfet/Lecanomancy): Su dolu bir kaba
bakılarak tanrıların isteklerini ve hastaların durumunu öğrenme
amaçlanırdı.
- İple
Ölçüm:
Hastanın boynu ve ayakları arasına ip konulup, Hümeze Suresi okunduktan
sonra ipin tekrar ölçülmesiyle, ip kısalırsa hastalığın insandan, uzarsa
cinden, aynı kalırsa Allah'tan kaynaklandığına hükmedilirdi.
- Vücut Seğirmeleri (İhtilâç): Vücuttaki bazı organların
istemsiz oynaması veya seğirmesi, geleceğe dair olumlu veya olumsuz
manalar çıkarmak için yorumlanırdı.
II. İyileşememeye Yol Açan Sihir Belirtileri
Sihir, bir kişinin iradesi dışında
eylemlere ve durumlara zorlanması, ruhsallığına karşı bir saldırı olarak
görülür. Sihrin neden olduğu belirtiler çoğunlukla cin çarpması
belirtileriyle aynıdır ve modern tıbbın teşhis edemediği rahatsızlıklar
şeklinde ortaya çıkar:
A. Fiziksel ve Biyolojik Belirtiler
- Sebepsiz Ağrı ve Halsizlik: Sebepsiz yere şiddetli ve
sürekli baş ağrısı (migrene yatkınlık), kronik karın ağrısı veya kramplar,
doktorların sebep bulamadığı uzuv ağrıları.
- Nörolojik/Fiziksel Bozukluklar: Titreme (şiddetli),
sarılık, felç (lukve), kansızlık, sindirim sistemi bozuklukları.
- Karaciğer ve Safra Sorunları: Kıvrık ve koyu renkli
Sıhhat Çizgisi, safra kesesi ve karaciğer hastalığına işaret edebilir.
- Üreme ve Doğum Sorunları: Kısırlık, kadının çocuğunu
düşürmesi. Kadın, hayız görse bile çocuk doğuramaz (rahim faaliyetinin
şeytanlarca engellenmesi).
- Ani Ölüm: Bazı sihir türlerinin hastayı ölüme kadar
götürebileceği inancı mevcuttur.
B. Ruhsal ve Psikolojik Belirtiler (Cin Çarpmasına benzer)
Sihrin, kişinin ruhsal ve psikolojik
sağlığı üzerinde büyük bir yıkıma neden olduğu düşünülür:
- Anksiyete ve Depresyon: Endişe hâli, depresyon,
huzursuzluk, sebepsiz yere ağlama ve üzülme.
- Zihinsel Bozukluklar: Akıl bozuklukları ve cinnet
(delilik, mecnunluk), hafıza kaybı, sanrılar ve halüsinasyonlar.
- Uyku Bozuklukları: Uykusuzluk ve korkunç
rüyalar/kabuslar.
- Zayıflamış İrade: Tembellik ve ibadet etmekte
zorlanma.
C. İlişkilere Yönelik Belirtiler (Bağlama Büyüsü)
Sihrin en meşhur etkilerinden biri de Ta’lik-i
kalb (kalbi çelme) ve bağlamadır.
- Eşler Arası Nefret: Karı kocanın birbirini çok çirkin
görmesi (maymun, hınzır veya düşman gibi).
- Cinsel Bağlanma: Erkeğin cinsel yakınlıkta
bulunamaması (iktidarsızlık) veya karısından tiksinti duyması.
- Kısmet Kapanması: Kız veya kadınların evlenmelerine
engel olunması; istemeye gelenlerin vazgeçerek geri dönmesi.
III. Tıbbi ve Psikolojik Teşhis Dışında Sihir Alametleri
Geleneksel halk hekimliği, sihrin veya cin
çarpmasının yol açtığı sorunları, modern tıbbın bulamadığı durumlarda teşhis
etmeye çalışır. Doktorlar beyin filmi veya elektrosu çektiğinde herhangi bir
şey gözükmemesine rağmen, hastanın fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklarının devam
etmesi, cinni hastalığı düşündürür.
El Falında Görülen Hastalık İşaretleri
El falı (Kiromansi), kişinin karakteri,
sağlığı ve geleceği hakkında ipuçları vermeyi amaçlar. Özellikle Sağlık
Çizgisi (Sıhhat Çizgisi) ve avuç içindeki bazı işaretler, kişinin
sağlık sorunlarına ve sinirsel rahatsızlıklara yatkınlığını gösterir:
- Sıhhat Çizgisinin Olmaması: Bu çizginin avuçta
olmaması, genellikle iyi bir şans olarak yorumlanır ve sağlıkla ilgili
ciddi problemlerin olmayacağına işaret sayılır.
- Çizginin Yapısı: Eğri veya dalgalı bir sıhhat çizgisi,
çeşitli hastalıklara yatkınlığa işaret eder. Zincir şeklinde olması, sinir
sistemi bozukluğu, sara hastalığına yatkınlık ve fiziksel zayıflığı temsil
eder.
- Ay Tepesindeki Çizgiler: Ay tepesindeki (el bileğine
yakın kısım) düzensiz çizgiler, kuvvetli önsezilere, korkulu rüyalara,
kâbuslara, halüsinasyonlara ve gaybdan ses duymaya açık bir bünyeyi
yansıtır. Bu, ruhsal bir etkiye işaret edebilir.
- Siyah Noktalar: Elde görülen siyah noktalar sinirsel
rahatsızlıkların işareti olarak görülür.
- Harfler: Avuç ortasında görülebilecek B harfine benzer
bir işaret dışında, elde görülen her türlü harf biçimi kötü olaylara ve
muhtemel hastalıklara yorumlanır.
- Sihirbaz Çizgisi: Güneş Çizgisi, büyük medyumların ve sihirbazların
çizgisi olarak görülür; bu kişilerin düşünce ve beyin gücüyle insan ve
eşyaya hükmeden olağanüstü tipler olduğu düşünülür.
D. Tıbbi Sorunların Sihirle Karışması
Sihir meselesi genellikle, tıbbın
ilerlemesiyle artık bilimsel metotlarla açıklanabilen birçok rahatsızlık ve
psikolojik durumla karışmıştır.
- Psikolojik Hastalıklar: Orta Çağ’da şizofreni veya
epilepsi hastaları genellikle büyülenmiş veya içine cin girmiş
olarak algılanmaktaydı.
- Hayal Ürünü Belirtiler (Vehim): Sihrin bir kısmı
tamamen göz boyama, hile ve aldatma üzerine kuruludur. Hastanın
yaşadığı rahatsızlık, sihir değil, psikolojik bir vehim olabilir.
Bu vehim, hastanın kendisinde sihir olduğu sanısıyla oluşur ve gerçekten
hasta olmasına neden olur (numara değil, gerçek semptomlarla).
Büyü Veya Sihrin İptal Edilmesi (Bozulması)
Büyü veya sihrin iptal edilmesi
(bozulması), hem manevi-teolojik sistemlerde hem de okült ve halk tıbbı
geleneklerinde köklü çözümlere dayanmaktadır. Kaynaklar, büyünün etkisini
ortadan kaldırmanın genellikle iki ana yolla mümkün olduğunu belirtmektedir: ilahi
korumaya sığınmak ve büyünün fiziksel araçlarını imha etmek.
İşte büyü ve sihrin nasıl iptal
edilebileceğine dair kaynaklarda sunulan yöntemler:
I. Manevi ve Teolojik Çözümler (Dua ve Rukye)
İslam inancına göre, büyünün bozulması
için en temel ve en etkili yol Allah'a sığınmak, tevekkül etmek ve dua
yoluyla şifa istemektir. Büyü ve musibetlerin def’i için Kur'an-ı Kerim'den
veya hadislerden rivayet edilen dualar okunur.
1. Koruyucu Dualar ve Sureler (Muavvizât)
- İhlâs, Felâk ve Nâs Sûreleri (Muavvizât): Kendisine
büyü yapılmış kişi için yapılabilecek en büyük tedavi yöntemi dua
etmektir. Kur'an-ı Kerim'in son üç suresi olan İhlâs, Felâk ve Nâs
sureleri, şeytanın, büyücülerin ve cinlerin şerrinden korunmak için okunur
ve her derde deva olarak kabul edilir.
- Ayet-el Kürsi: Ayet-el Kürsi'nin okunması cinlerin
şerrinden korunmak için büyük bir kaledir. Bu ayeti gece okuyan
kimseyi Allah bütün musibetlerden muhafaza eder ve şeytan ona yaklaşmaz.
- Bağlı Olanın Çözümü: Sihrin çözülmesi için Ayet-el
Kürsi, Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri yedi adet yeşil sidir (sedir)
yaprağı ezilmiş bol suyun üzerine okunur ve bu su hem içilir hem de banyo
yapılır.
- Sihri Çözen Ayetler: Sihre şifa veren ayetler (örneğin
Yunus 81-82, Taha 69, Araf 118-122) bir tabağa yazılıp, yazı silinerek
sudan içilir veya hastanın başından dökülürse sihrin çözüleceği
bildirilmiştir.
- Özel Dualar: Sihrin, afet ve belaların def’i için
Allah'ın kudretini ve azametini öven özel dualar (örneğin, "Ya men
tevada’a küllü şey’in li-azametihi...") ve esmalar (Ya Mani’, Ya
Dafi’, Ya Rafi’) okunması tavsiye edilir. İbtal-i sihir
(sihrin bozulması) ve imanı muhafaza için özel esmalar ve dualar da
bulunmaktadır.
2. Sihri Sihirle Çözme Yasağı (Nüşre)
İslam âlimlerinin çoğunluğu, sihri bir
başka sihirle çözmenin caiz olmadığını belirtmiştir. Bu, şirk (Allah'a
ortak koşma) tehlikesine yol açar. Hz. Peygamber, kendisine yapılan sihri
çıkarıp çözmekle halk arasında sihrin şerrinin yayılmasından endişe ettiği için
bu yolu tercih etmemiştir.
II. Fiziksel ve Ritüelistik İptal Yöntemleri
Büyünün etkisini ortadan kaldırmak için,
büyünün yapıldığı nesnelere doğrudan müdahale etmek, hem dini rivayetlerde hem
de kadim büyü geleneklerinde en kâmil çözüm yollarından biri olarak görülür.
1. Büyü Malzemesinin Çıkarılması ve İmhası
- En Mükemmel Tedavi: Sihrin en mükemmel tedavi usulü, sihir
aletlerinin (düğüm, muska, saç tarantısı, tılsım vb.) bulunup çıkarılması
ve iptal edilmesidir.
- Düğüm Çözme: Felak Suresi, düğümlere üfürüp büyü yapan
üfürükçülerin şerrinden Allah’a sığınmayı emreder. Ayetlerin okunmasıyla
düğümlerin çözüleceği ve sihrin bozulacağı inancı yaygındır.
- Yakma ve İmha: Hazırlanan tılsımların işi bittikten
sonra, bağlanmış olduğu varlıkların düşmanca tavır içine girmelerini
önlemek amacıyla önce makas veya bıçakla parçalara ayrılması ve sonra
yakılması tavsiye edilir. Kara büyünün etkisini yok etmek için
kullanılan "maqlu büyü" (yakma büyüsü) ritüelinde,
büyücüyü veya büyüyü temsil eden balmumu/yağ figürleri yakılır veya
eritilir, bu sırada büyünün de yok olması sözlü olarak ifade edilir.
Yakılan ipliklerin, büyücünün sözlerinin yanıp kül olmasını sembolize
ettiği belirtilir.
- Gömme: Hitit ritüellerinde kötülük taşıyıcısı vekiller
(hayvanlar) öldürüldükten sonra gömülerek, içlerine hapsedilen
kötülüklerle birlikte kurban sahibinden sonsuza kadar uzaklaştırılmış
kabul edilirdi.
2. Arındırma ve Temizleme Ritüelleri
- Su ile Arındırma: Tılsım veya yazılı duaların suya
silinip hastaya içirilmesi veya bu suyla yıkanılması suretiyle şifa
aranır. Suyun fiziksel ve manevi arındırma gücünün olduğuna inanılır.
Yazısı silinen vefk veya muska, ayak basılmayan bir yere (veya akarsuya)
dökülmelidir. Cin çarpmasından kurtulmak için, okunan suyun evin
köşelerine serpilmesiyle cinlerin evden çıkacağı düşünülür.
- Kurşun Dökme: Eritilmiş kurşunun suya atılarak aldığı
şekillerin yorumlanması, hastalığın sebebi sayılan kötü varlıkların
korkutulup kaçırılması amacıyla kullanılır.
- Tütsüleme (Lebanomansi): Tütsü yoluyla hastalıkları
iyileştirme teknikleri bulunmaktadır. Tütsü dumanı negatif titreşimleri
kovmak ve aurayı temizleyip arındırmak için kullanılır. Cinlerin yakılması
ve kaçırılması amacıyla kafur buhurunun hastaya koklatılması tavsiye
edilir.
- Vücut Parçalarının Temizlenmesi: Kara büyünün yol
açtığı psikolojik rahatsızlıklarda banyo yaptırılması, saçların kazınması,
tırnakların kesilmesi ve vücudun yağlanması gibi işlemler kişinin
psikolojik algısında değişiklik yaratarak iyileşmeyi destekler.
3. Büyü ve Tılsımların Kendiliğinden Bozulması
- Fiziksel Yıkım: Tılsım yapılan sütunların yıkılması
(örneğin veba hastalığı tılsımı yapılmış bir sütunun yıkılması) veya
üzerindeki tılsımlı resmin ya da vefkin bir insan tarafından görülmesi
tılsımın bozulmasına yol açar.
- Sözleşmenin İptali: Antik Mısır geleneğinde, bir
kişinin adı biliniyorsa ona kötülük veya iyilik yapılabilirdi. Ritüelistik
sözcüklerin ve isimlerin doğru tonla söylenmesiyle canlı ve cansız doğanın
itaat ettiğine inanılırdı. Tılsımla bağlı olan cinin veya ruhun hizmeti bittiğinde,
bir daha çağrılmaması için cesedi yakılarak ruhun geri dönüşü
engellenirdi.
- Karşı-Büyü: Büyü, bellek eksikliği, ayinin eksik
yapılması veya bir tabunun ihmal edilmesiyle başarısız olabilir, ancak en
önemlisi daha güçlü bir karşı-büyü ile yok edilebilir. Kara büyünün
etkisini ortadan kaldırmak için ak büyü (iyileştirici büyü)
yapılır. Düşman ve hasudların dilini bağlamak için özel esmaların (örneğin
Yâ Kâbıd, Yâ Bâsıt) ve vefklerin kullanıldığı uygulamalar
mevcuttur.
- İradenin Gücü: Majik bir eylemde başarı, büyük ölçüde
uygulayıcının iradesine, formülün ve ayinin geleneksel bütünlüğüne, ve
kurallara kesin uyumuna bağlıdır; bu koşullardan herhangi birinin ihmal
edilmesi büyüyü başarısızlığa uğratır.
Sihrin Onu Yapan Kişinin Ölümünden Sonra Bile Etkisini Sürdürmesinin Temel
Nedenleri
Bu ilginç ve felsefi soru, ezoterik
sistemlerin ve büyünün doğasını anlamamızdaki temel bir ayrımı işaret
etmektedir. Büyünün temelinin tamamen uygulayıcının düşünce (fikir) ve iradesine
dayanması doğru olsa da, kaynaklar, bu gücün bir kez serbest bırakıldıktan
sonra neden uygulayıcı öldüğünde iptal olmadığını açıklayan çeşitli
mekanizmalar sunmaktadır.
Sihrin onu yapan kişinin ölümünden sonra
bile etkisini sürdürmesinin temel nedenleri ve ilgili açıklamalar aşağıdadır:
I. Büyünün, Uygulayıcının Zihninden Bağımsız Bir Nesneye/Güce Aktarılması
Büyü, sadece bir düşünce olarak kalmaz;
uygulayıcının iradesi ve odaklanmış bilinci sayesinde maddesel veya maddesel
olmayan bir aracıya aktarılır ve orada kök salar.
1. Maddi Araçlar ve Tılsımlar (Talismanlar)
Büyünün birçoğu, etkisini sürdürmek için
somut nesnelere veya ritüelistik maddelere ihtiyaç duyar. Uygulayıcı öldüğünde,
enerji bu nesnelerde kalır:
- Büyünün Kodlanması: Büyü, öncelikle irade ve söz ile
bir şey yapmaktır. Sihirbazın hayal edebileceği her şeyin kendini gerçek
bir durum veya olay olarak materyalize etme eğilimi vardır. Ancak bu
tecelli, muska, iksir, simge, büyü heykeli veya üzerlik gibi nesneler
aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu nesneler, büyünün süresini garanti eden talism
(tılsım) adı verilen büyülü formülleri veya kelimeleri içerir.
- Fiziksel Etkinin Kalıcılığı: Kara büyüde, öldürülmek
istenen kişinin balmumundan veya kilden bir figürü yapılır ve bu figüre
iğne batırılır ya da gömülür. Figür üzerindeki bu işlem, kurban tarafından
uzaktan hissedilir ve kişi acı çeker. Bu nesne ya da "zehir",
bulunduğu yerde kaldığı sürece, büyünün etkisi devam eder ve uygulayıcıya
ihtiyaç duymaz.
- Muskaların Rolü: Muskalar ve vefkler de böyledir;
hazırlanıp kişinin üzerinde taşınması veya belli bir yere gömülmesi ile
koruma, bağlama veya zarar verme amacını sürdürür. Bir büyünün bozulması
için, genellikle bu sihir aletlerinin bulunup çıkarılması ve imha
edilmesi gerekir. Bu, büyünün gücünün nesneye aktarıldığının en açık
kanıtıdır.
2. Ruhani Varlıkların Devam Eden Görevi
Özellikle kara büyüde, uygulayıcının
iradesi, cinleri, şeytanları veya diğer kötü ruhları (ervah-ı ardıye) belirli
bir görevi yerine getirmeye zorlamak için kullanılır.
- Hizmetkârların Bağlanması: Büyücü, iradesini
kullanarak bu ruhani varlıkları hâdim (hizmetkâr) olarak kendi
emrine alır. Sihrin bozulması için, bu varlıkların o görevi terk etmesi
veya yok edilmesi gerekir. Uygulayıcının ölümü, cinin üzerindeki kontrolü
zayıflatabilir, ancak cin, görevini (örneğin karı-kocanın arasını açma,
bağlanma veya malı telef etme) yerine getirmeye devam edebilir, çünkü
irade bir kez harekete geçirilmiştir.
- Geri Dönüş Riski: Hatta ölülerle haberleşme
(Nekromansi) son derece tehlikeli görülür, çünkü büyücü istediği ruhu
büyüleyip getirir ve bu ruhun daha sonra ritüelin yapıldığı yere sık sık
uğrayıp mezarlık hayaleti haline gelme riski vardır, bu da büyünün
etkisinin uygulayıcının kontrolünden çıktıktan sonra bile devam ettiğini
gösterir.
II. Büyünün Kendi Kendini Sürdürme Mekanizması (Enerji ve Bilinçaltı)
Sihir, uygulayıcının bilincini fiziksel
gerçekliğin ötesindeki Astral âlem ile birleştiren bir süreçtir. Bu
alanda oluşturulan etki, fiziksel ölümle kolay kolay kaybolmaz.
1. Ruhun ve Astral Etkinin Ölümsüzlüğü
İnsanın ruhu (Özenerji) ölümsüzdür ve
istese bile yapabileceği tek şey ölmektir. Fiziksel beden öldüğünde, ruh
bilinçli ve yaşam dolu kalır.
- Astral Düzlemde Oluşum: Büyüsel süreç, Astral
düzlemde başlar. Bir fikir veya prototip tasarım olarak yaratılan şey,
nihayetinde süzülerek fiziksel dünyaya gerçeklik olarak iner.
Uygulayıcının iradesiyle yaratılan bu enerji akışı ve form, uygulayıcının
fiziksel varlığına bağlı olmaksızın Astral alanda varlığını sürdürebilir.
- Bilinçaltı Telkini: Ölüm büyülerinin ve zarar verme
pratiklerinin bir açıklaması, kurbana büyücünün onun ölümünü görmüş
olduğuna dair sözlerin söylenmesi ve işin geri kalanını bilinçaltının
tamamlamasıdır. Büyücü öldüğünde bile, bu telkin ve bilinçaltı güç
uygulaması kurbanın zihninde devam ederek, kişinin zaten var olan
"ölüm isteğini" kamçılamayı sürdürebilir. Bu durum, bilinçaltına
işlenmiş olan hatalı bir bilginin veya kompleksin asla tam olarak
silinip yok edilemeyeceği inancıyla paralellik gösterir.
2. Karşı Büyü Zorunluluğu
Bir büyünün iptal olmaması, aslında
büyünün kendiliğinden durmaması demektir. Eğer büyücü ölünce sihir otomatik
olarak bitseydi, hiçbir karşı-büyüye veya bozma ritüeline gerek kalmazdı.
- Karşı Güç Gerekliliği: Her büyüye karşı bir de karşı-büyü
vardır. Büyünün etkiyi sürdürmesi, ancak bir başkasının daha güçlü bir
karşı-büyü yapmasıyla ortadan kaldırılabilir. Başarısızlık, büyünün eksik
yapılması, bir tabunun ihmal edilmesi ya da daha güçlü bir karşı-büyü
ile açıklanır.
- Kozmik Yasalar: Bazı ezoterik kaynaklara göre, Evrenin
nihai amacı yaratmaktır. Yaratılan bir şeyin (bu durumda büyünün sonucu
olan etki veya enerji formunun) kendiliğinden yok olmasına izin verilmez.
Eğer sihir yapan kişi ölse bile, yarattığı etki varlığını sürdürür.
III. Tarihsel ve Güncel Örnekler
Tarihsel kayıtlara göre, büyük bir güce
dayandırılan tılsımların, uygulayıcılarının ölümünden çok sonra bile etkisini
sürdürdüğü bilinmektedir:
- Tılsımlı
Sütunlar:
İstanbul'da veba salgınını önlemek amacıyla yapılan tılsımlı bir sütun, yıkılana
kadar şehri vebadan korumuştur. Mısır'da timsah tılsımı yapılan bir
sütun, timsah gelip ters dönüp ölene kadar etkisini sürdürmüştür.
Uygulayıcılar çoktan ölmüş olsa da, tılsım veya sihrin fiziksel
tezahürünün devam ettiği açıktır.
- Mumyalama
ve Ölümsüzlük: Antik Mısır'da firavunların mezarlarına konulan sihirli sözler
(Piramit Metinleri) ve büyülü heykeller (şabtiler), firavunun
ölümden sonraki yolculuğunda yardım etmesi için yapılırdı. Bu, sihrin
etkisinin ölümden sonraki hayat boyu devam etmesinin amaçlandığını
gösterir.
Özetle, sihir uygulayıcının iradesiyle
başlar, ancak etkisi Astral Alana ve/veya somut materyallere aktarılarak
uygulanır; bu sayede uygulayıcının fiziksel yaşamına bağlı kalmadan varlığını
sürdürür, ta ki başka bir karşı güç veya ritüel ile kasıtlı olarak iptal
edilene kadar.
Sorunuz, Kabala gibi gizli ilimlerin
devlet başkanlarını öldürme gücüne sahip olup olmadığı ve bunun nasıl
gerçekleştiği yönündeki yaygın inançlara değinmektedir. Kaynaklar, bu tür
iddiaların hem tarihsel örneklerde hem de sihrin mahiyeti üzerine yapılan
tartışmalarda ele alındığını göstermektedir.
Yahudi Gizemciliği (Kabala) İle Sihir (Büyü) Arasındaki İlişki
Yahudi gizemciliği (Kabala) ile sihir
(büyü) arasındaki ilişkiyi ve uzaktan ölümün nasıl gerçekleştirildiğine
dair teorileri detaylandırmaktadır.
I. Kabala ve Siyasi Liderlere Etki İddiaları
Kabala (İbranice'de "Gelenek"),
esasen kişinin Tanrı ile bütünleşmesini (İnsanın Kâmil Olması) amaçlayan
bir Yahudi tasavvuf, bilim, gelenek ve büyücülük yöntemidir. Ancak, tıpkı
İslami Havâss gibi, Kabala'yı da sıradan büyücülük amacıyla kullanan
birçok kimse mevcuttur.
Siyasi olayların akışını değiştirme
potansiyeli, Kabala ile ilişkilendirilen sıra dışı bir olayda geçer:
- Suriye
Örneği:
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Suriye'deki Yahudi toplumu Nazi işgali
korkusu yaşarken, eğitimli Kabalacılar gece boyunca çalışarak Suriye
kelimesindeki İbranice harflerin yerini Rusya kelimesini
oluşturacak şekilde değiştirmişlerdir. Kısa süre sonra Alman birlikleri
Rusya'ya girmiş ve Suriye Nazilerin savaş hamlesinden kurtulmuştur. Bu
olay, Kabalacıların olayların akışını değiştirmede İbranice harfler
ve gizli bilgiler üzerinden nasıl etkili olduğuna dair bir örnek olarak
aktarılır.
- Numerolojik
Tehlike İmalar: Kabalistik terimlerle Napolyon Bonapart isminin 13
sayısına eşit olduğu ve bunun ölüm, aldatma ve yıkımı simgelediği
belirtilmiştir. Bu, Kabalistik yöntemlerin (numeroloji) yüksek kademedeki
kişilerin kaderini yorumlamak için kullanıldığına dair bir örnektir.
II. Bir Liderin Uzaktan Öldürülmesi Nasıl Mümkün Olur? (Teoriler)
Liderlerin veya sıradan insanların sihir
yoluyla öldürülebileceği inancı kadimdir. Kaynaklar, uzaktan öldürme veya helak
etme eyleminin, Kabala'nın da kullandığı düşünce ve enerji sistemleri üzerinden
iki ana yolla açıklandığını belirtir:
1. Psişik Saldırı ve Bilinçaltını Etkileme Yöntemi (Teorik Büyü)
Bu yöntem, kara büyünün en ileri seviyesi
olarak tanımlanır ve fiziksel mesafeyi aşan irade gücüne dayanır.
- Ölüm İsteğini Tetikleme: Bu teoriye göre, her insanın
içinde gizli bir ölüm isteği (dürtüsü) vardır. Büyücüler (veya
medyumlar), hedef kişinin bilinçaltına güç uygulayarak bu isteği kamçılar
ve harekete geçirirler.
- Doğal
Görünümlü Ölüm: Kişinin bilinçaltının desteğiyle, gerçek bir hastalık (örneğin
zatürree, böbrek taşı, beyin tümörü) yaratılır. Böylece kurban, sıradan
bir hastalık nedeniyle eceliyle ölmüş gibi görünür, bu da sihrin
tespit edilmesini imkânsız kılar.
- Uzaktan Bağlantı: Bu etki, kablosuz bağlantılar, radar
ve televizyon gibi iletişim araçlarına benzetilen, ilişki kurmadan da
bağlantı sağlayabilen parapsikolojik bir yöntemle gerçekleşir. Beyin,
Dünya'nın ve bireyin kendi elektromanyetik alanlarını kontrol ederek
kötülüğü gerçekleştirir.
2. Sihrin, Zehirleme Yöntemini Gizlemesi (Aldatma/İlizyon)
Özellikle modern dönemde, sihir ve
ezoterik ritüellerin, fiziksel cinayeti gizlemek için bir perde olarak
kullanıldığına dair güçlü anlatılar mevcuttur.
- Zehir Kullanımı: Yapılan araştırmalarda, uzaktan öldürme iddiasında
bulunan bir grubun, kurbanlarını aslında talyum tuzu gibi basit
zehirlerle öldürdüğü tespit edilmiştir. Talyum, ölümleri doğal
nedenlerle (kalp krizi, zatürree, tümör) gerçekleşmiş gibi gösteren
sinsi bir zehirdir.
- Göz Boyama (Gözbağcılık): Büyücülük, transa geçme,
horoz kurban etme, tütsüleme, kurban etme ve voodoo gibi ritüelistik
eylemlerin tamamı, halkın dikkatini dağıtmak ve onları bilimsel
alandaki telkinleri kabule hazır hale getirmek için tasarlanmış bir göz
boyama (kurgulama) veya maskeleme işlevi görmüştür. Kurbanın
ölümü, kurbanla hiç ilişkisi olmayan bir üçüncü kişi tarafından, zehirli
maddeleri kurbanın günlük kullanım eşyalarına (bir kapıcı, elektrik veya
gaz saati okuyan biri gibi davranarak) yerleştirmesiyle gerçekleşir.
- Yasal Güvenlik: Bu tür cinayetler, İngiliz yasalarına
göre suç sayılmaz, çünkü "uzaktan kumandayla cinayet"
yasalarda tanımlanmamıştır ve mahkemede sadece saçmalık olarak algılanır.
III. Siyasi Liderlere Yönelik Ölüm Uygulamaları
Kaynaklar, eski zamanlardan beri
yöneticilere karşı ölümcül büyülerin kullanıldığına dair inançların var
olduğunu belirtir:
- Mısır Figürleri: Antik Mısır'da, düşmanı temsil eden
balmumu figürleri yapılıp üzerlerine isimler kazınırdı. Bu figürler ateşe
atılarak düşmanın yok olması amaçlanırdı.
- Vekil ve Tılsımlar: Kara büyüde, zarar verilmek
istenen kişinin saçı, tırnağı veya elbise parçasıyla kuklası (vekil)
yapılır ve bu kuklaya yapılan eylemlerin orijinalini etkileyeceğine
inanılırdı. Yıkılması istenen bir yerin eşiği altına tılsımlı materyal
(örneğin karı-koca arasını açmak için) gömülürdü.
- Siyasi Kurbanlar: Bazı topluluklarda, fal bakmak amacıyla insan
bağırsağı kullanılmış ve bu amaçla birçok insanın öldürüldüğü
söylenmiştir. İktidar sahiplerini tasfiye etmek için suikastçiler
ve eğitilmiş katiller (Dagaşi gibi gizli cemiyetler) kullanılmıştır.
Düşüncenin (Fikrin Veya İradenin) Etkileri
Düşüncenin (fikrin
veya iradenin) etkileri kullanılarak tedavi yapılması ve başka fiillerin
gerçekleştirilmesi, ezoterik, mistik ve psikolojik sistemlerin temelini
oluşturan kadim bir inanç ve modern bir araştırma alanıdır. Kaynaklar, insan
zihninin gücünü, yalnızca bireyin kendi kaderini ve sağlığını değil, aynı
zamanda dış dünyadaki olayların akışını da etkileyebilecek güçlü bir enerji
veya mekanizma olarak tanımlamaktadır.
İşte düşüncenin etkileriyle tedavi ve
diğer fiillerin işlenmesine dair detaylı açıklamalar:
I. Büyünün ve Fiillerin Temelinde Düşünce ve İrade Gücü
Ezoterik geleneklerde sihir (büyü) ve
maji, el çabukluğu veya doğaüstü güçlerin zorlanmasıyla birlikte, büyük ölçüde insan
iradesi ve zihninin gücü ile ilişkilendirilir.
1. Büyü = İrade ve Söz
Büyücülük, ellerin yerine zihinle bir
şey yapmaktır. Büyü, irade ve söz prensibine dayanır. Zihnin gücü
serbest bırakıldığında her şey olabilir, ancak bu durum kontrolsüzdür ve üçüncü
sınıf büyülerle sonuçlanabilir. Büyünün karmaşıklığı, onu kullanan zihnin
karmaşıklığına bağlıdır ve büyücülük çalışmalarının amacı, gücü daha iyi
kullanabilmek için zihnin ufkunu genişletmektir.
2. Düşüncenin Maddileşme Eğilimi (İmajinasyon)
Zihinsel imgeler, fiziksel koşullar için kalıplar
veya matrislerdir. Okült pratiklerde başarının sırrı, herhangi bir zihinsel
imajın kendini gerçek bir koşul veya olay olarak maddileştirme (materialize
etme) eğilimine sahip olduğunu anlamaktan geçer. Yaratıcı imajinasyon
(hayal gücü), fiziksel koşulların dışsal tezahüründen önce gerçekleşen içsel
gelişim ve düzenleme sürecidir. Yüksek seviyede ustalaşmış kişiler, zihinsel
imgelerinin neredeyse eş zamanlı olarak fiziksel gerçekliklere dönüşmesini
sağlayabilirler; bu, anlık şifanın veya mucizelerin sırrıdır.
3. Bilinçaltının Yaratıcı Rolü
Bilincin kendi kendine farkındalığı, temel
fikirleri veya tohum düşünceleri formüle ederek yaratıcı süreci başlatır.
Bilinçaltı ise bu fikirleri telkin (suggestion) olarak kabul eder,
çıkarım yoluyla detaylandırır ve psikolojik ve fizyolojik işlevlerde
değişiklikler yaparak gerçekleştirir. El falı incelemelerine göre, avuç
içindeki çizgiler, bilinçaltının işleyişinden ve birikmiş arzuların bir
deposundan kaynaklanıyor olabilir . Ayrıca bilinçaltı, uzaydaki tüm
noktalarla mükemmel bir bağlantıya sahiptir.
II. Düşüncenin Etkileriyle Tedavi ve İyileştirme
Düşüncenin ve iradenin gücü, hastalıkların
teşhisinde ve tedavisinde anahtar bir rol oynar; bu bazen fiziksel, bazen de
ruhsal etkilerle açıklanır.
1. Telkin Gücü ve Psikolojik İyileşme
- Sihir, birçoğu günümüzde telkin gücüyle
ilişkilendirilen batıl inançları içerir. Kurbanın bilinçaltı, büyücünün
onun öleceğini söylediği sözleri tamamlayarak süreci sonuçlandırır.
- Rasyonel aklın kısıtlamasından kurtulmuş sezgisel yetenekler
(altıncı his) kullanılarak, fal seansları bilinçaltının derinliklerine
inen bir yolculuk olarak görülebilir.
- Modern tıp biliminin dahi kabul ettiği üzere, zihin fiziksel
rahatsızlıklara neden olabilir ve zihin/ruh da fiziksel bedeni
iyileştirebilir. Tedavide başarı, hastanın zihnin iyileştirme
gücüne inanıp inanmamasına bağlıdır.
- Jnana
Yoga,
olayların derinlerindeki asıl oluş nedenlerine ulaşmak için sürekli
düşünmeye dayanır; bu, insanın benliğinden sıyrılarak doğayla
birleşmeye (Kozmik bilinçle bir olmaya) yönelmesidir.
- Budistlere göre mucizevi iyileşmeler, ruhun beden üstünde
egemen olmasıdır.
- Fibromiyalji gibi rahatsızlıklarda yaşanan ağrıların sadece
sinirsel olduğu düşünülerek, doktorun hastaya kızgın demirle
iyileştirileceğini söylemesi ve hastanın bunu kabul etmesi üzerine
gerçekten iyileşmesi, telkinin beden üzerindeki etkisinin canlı bir
örneğidir.
2. Düşünce Formlarının Enerjetik Temizliği
Şamanizmde düşünceler enerji olarak
kabul edilir. "Yetersiz bir insanım" gibi olumsuz düşünceler, katı
inanç sistemlerine veya enerji formu yaratan düşünce formlarına dönüşebilir.
- Enerji
İmhası:
Şamanik çalışmalar aracılığıyla bu zararlı sözler (enerjetik izler)
enerjetik olarak vücuttan çıkarılabilir.
- İptal Ritüelleri: Duygusal durumlar anlaşıldıktan
sonra, bu düşünce formlarını enerjetik olarak ortadan kaldırmak nispeten
kolaylaşır. Bu, örneğin, düşünce formunu bir kâğıda yazıp yakmak
gibi bir ritüel aracılığıyla yapılabilir.
- Görselleştirme ve Nefes: Şamanik şifa ritüellerinde
nefes ve görselleştirme kullanılır. Tüyün enerjisini üfleyerek
canlandırmak ve kuşun arketipik gücünü bedene yollamak suretiyle,
iyileştirici enerjilere form ve odak verilerek dengesiz durum
güçlendirilir. Bu tür ritüeller, hastanın zihnindeki karmaşayı sıralı
düşünceye dönüştürerek teşhis ve iyileşmeye olanak tanır.
3. Dinsel ve Dua Temelli Tedavi
Dua ve zikir, manevi güç uygulamalarının
bir parçasıdır ve iyileştirici etkiye sahiptir:
- Dualarla Tedavi (Rukye): Hastalıkların tedavisinde,
özellikle cin çarpması ve sihirli hastalıklarda, kahinler hastayı okuyup
üfleyerek tedavi etmişlerdir. Kur'an ayetleri (özellikle Fatiha ve İhlas,
Felâk, Nâs sureleri) şifa ummak amacıyla suya okunup içirilmiş, yazılıp
taşınmıştır.
- Zikir ve Konsantrasyon: Büyüsel çalışmalarda
kullanılan mantra ve zikirler, kişinin beyin kimyasını değiştirerek
konsantre ve gevşeme sağlama işlevi görür; bu etki, bazı uyuşturucuların
bilinç durumuna yaptığı etkiye benzetilir. Bu tekrarlar, metafizik güçlere
baskı yapmak ve onları istenen amaca hizmet etmeye zorlamak için kullanılır.
III. Düşüncenin Diğer Fiiller Üzerindeki Etkileri (Sihir ve Aldatma)
Düşünce, kişinin iradesini kullanarak
başkalarını etkileme, kontrol etme ve hatta zarar verme eylemlerinin temel
aracıdır.
1. Zorlama ve Manipülasyon
- Cinayet ve Zarar Verme: İlkel topluluklarda, bir
düşmana "ölmesini söylemek" ve işin geri kalanını
bilinçaltının tamamlaması prensibiyle düşmanı öldürme uygulamaları
mevcuttu. Bu, her insanın içinde var olan "ölüm isteğini"
kamçılayacak bir güç uygulamasıyla yapılır.
- Uzaktan Kontrol: Uzaktan kumanda, radar veya
televizyon gibi kablosuz bağlantılara benzer şekilde, düşünce yoluyla
uzaktan etki kurarak bağlantı sağlamak mümkündür.
- Göz Boyama ve Hile: İnsanları etkileyerek
istediklerini elde etmek için dalkavuk ve sahtekâr sihirbazlar,
kendilerinde olmayan halleri varmış gibi gösterirler; ilim sahibi, keramet
sahibi olduklarını söyleyerek saf insanları telkin altına alırlar
ve dolandırıcılık yaparlar. Aslında bu tür eylemlerin çoğu, göz boyama,
illüzyon ve hileden öte değildir.
2. Düşünce ve Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
Düşünce süreçleri ve inançlar, patolojik
davranışlara yol açabilir.
- Büyüsel Düşünce ve OKB: Büyüsel düşünce (kişinin
alışılmamış inançlarının dış dünyayı etkileyebileceği inancı), obsesif
kompulsif bozukluk (OKB) belirtileriyle pozitif yönde ilişkilidir.
- Düşünce-Eylem Kaynaşması (DEK): Büyüsel düşünce, "düşünce-eylem
kaynaşması" (TAF/DEK) ile benzerlik gösterir; bu, düşüncenin
kendisinin eylemin sonuçlarını etkilediği inancıdır.
- Hatalı Üstbilişler: OKB hastalarında hatalı
üstbilişler, özellikle "kontrol edilemezlik ve tehlike"
ile "düşünceleri kontrol ihtiyacı" inançları merkezi
öneme sahiptir. Büyüsel düşünce eğilimi arttıkça, bireylerin kaygının
kontrol edilemezliği ve bilişsel farkındalık düzeyleri de artmaktadır. Bu
durum, kişinin zihninden geçen rahatsız edici düşünceleri (obsesyon)
kontrol altına almak için zihinsel veya motor eylemlere (kompulsiyon)
geçmesine yol açar.
Cinsel Büyüler, Ezoterik Ve Majikal Sistemleri
Cinsel büyüler, ezoterik ve majikal
sistemlerin dört temel uygulama alanından biri olan "Aşk ve
Cinsellik" başlığı altında incelenir. Bu büyülerin teknik altyapısı ve
etkili olmasının nedenleri, genellikle fiziki aldatmacadan (zehir, afrodizyak)
ruhsal ve enerjetik manipulasyona (irade, astral rezonans) kadar geniş bir
yelpazede açıklanır.
İşte cinsel büyülerin teknik altyapısı ve
etkili olmasındaki nedenler:
I. Cinsel Büyülerin Amaçları ve Kapsamı
Cinsel büyüler, kişisel menfaatleri veya
duygusal ihtiyaçları karşılamayı hedefler. Bu uygulamalar genellikle şunları
içerir:
- Aşk ve Bağlama: Sevilen kişinin sevgisini kazanmak
veya kişinin kendine karşı cinsel bir istek ve yakınlık duymasını sağlamak
(priworot/muhabbet).
- Cinsel Performans ve Cazibe: Kişinin kendi cinsel
gücünü artırmak veya karşı cins için son derece çekici bir imaj oluşturmak
(suret/maske takma).
- Zarar Verme ve Engelleme (Kara Büyü): Kişileri
birbirinden ayırmak, evlileri boşamayı sağlamak, cinsel kudreti önlemek
(erkekliği bağlamak), cinsel bunalımlara yol açmak ve hatta cinsel
konularda cinayet işlenmesine neden olmak.
II. Etkin Olmasının Enerjetik ve Ruhsal Nedenleri
Seksüel büyülerin en ileri seviyeleri,
fiziksel kısıtlamaların ötesindeki ruhsal ve enerji boyutlarını kullanma
iddiasına dayanır:
1. İrade ve Zihinsel Odaklanma
Büyü, temelde eller yerine zihinle
yapılan bir eylemdir. Cinsel büyünün ana fikri, cinsel hazzın doruk
noktasında büyülü sonuçlar elde etmede kullanılabilecek bir güç
yayılmasıdır.
- İrade Akışı: Sihrin başarılı olması, uygulayıcının kendi
iradesine ve Söz'ün gücüne bağlıdır. Uygulayıcı, zihninde kurbanının
görüntüsünü en ince detaylarına kadar canlandırmalıdır; zihinde yaratılan
bu imaj, büyünün yönlendirileceği enerjinin başlangıç noktasıdır.
- İmajın Maddileşmesi: Yaratıcı imajinasyon (hayal
gücü), zihinsel olarak tasarlanan her şeyin, kendini gerçek bir durum
veya olay olarak materyalize etme eğilimi sayesinde fiziksel
koşulların kalıplarını oluşturur.
2. Cinsel Enerji ve Boyutlar Arası Bağlantı
Cinsellik, ezoterik sistemlerde evrendeki
temel itici güçlerden biri olarak görülür:
- Evrensel Güdü: Birinci Boyuttan Yedinci Boyuta kadar
mevcut olan tek ortak içgüdü cinselliktir. Cinsellik, üreme ve kendini
deşarj etmek için zıt enerji ile birleşmek için gereklidir.
- Enerji Sentezi ve Rezonans: Okült anlamda kadın,
sihirli enerji ile şarj edilebilen bir indüktans (makara), erkek
ise sihirli bir kapasitör (kondansatör) olarak kabul edilir. Bu iki
enerji rezonansa girdiğinde büyük miktarda enerji açığa çıkar. Bu
enerji, cinsel ilişki sırasında ortaklar arasında karşılıklı şarj
alışverişi yaparak dış dünyaya atılır.
- Astral Düzlemde Yansıma: Maddi, seksüel veya başka bir
menfaat için yapılan majikal çalışmaların odak noktası Astral Boyuttur.
Cinsel fanteziler ve boş hayaller bile, kişinin bilinçaltını temizlemesi
için gereklidir. Astral Katlarda kişi, cinsel fantazilerini
gerçekleştirerek ve olumsuzlukları kabullenerek bilinçaltını temizler.
3. Cinsel Büyü Düzeyleri (Ritüel Cinsel Maji)
Aleister Crowley gibi okültistler
tarafından geliştirilen cinsel maji, cinsel hazzın doruk noktasında oluşan
gücün, ruhani gelişimi hızlandırma ve majikal sonuçlar elde etme aracı olarak
kullanılmasına dayanır. Bu uygulamalar, öpüşme ve oral seksten (kısmi telepati
ve astral telepatik konuşma sağlayan) normal ve anal sekse kadar (tam birleşme
ve tam majikal yetenekler için) farklı seviyelerde güç artışı sağlama
iddiasındadır.
III. Büyünün Pratik ve Teknik Altyapısı
Cinsel büyülerin pratik altyapısı,
sempatik büyü prensiplerine, biyolojik maddelerin kullanımına ve psikolojik
aldatmacaya dayanır:
1. Sempatik Büyü İlkeleri
- Temas Büyüsü: Bir zamanlar birbirine bağlı olan
şeylerin, fiziksel temas kesildikten sonra bile uzaktan birbirlerini
etkilediği inancına dayanır. Bu bağlamda, sevilen kişinin saç, tırnak,
ter, idrar, dışkı veya giysi parçası gibi bedensel bir parçası alınır.
Bu parçaya yapılan işlem (yakma, gömme) kurbanın ruhsal yapısını etkiler.
- Taklit Büyüsü: "Benzer benzeri meydana
getirir" ilkesi kullanılır. Aşk büyüsünde gül yaprağı üzerine yazılan
isimlerin yüz yüze getirilmesi veya balmumundan figür yapılıp kişiye zarar
verilmesi bu kategoriye girer.
2. Maddi Malzemeler ve Kimyasallar
- Afrodizyak İksirler: Sihirbazlar, kurbanın aklını
çelmek için kimyasal maddeler, ilaçlar, esrar, eroin veya cinsiyetle
ilgili malzemeler kullanırlar. Aşk iksirleri, arzu uyandırıcı
(afrodizyak) bileşenler (örneğin adamotu, ginseng, afyon, tatula, biber)
ve bilinci azaltan maddeler içerir.
- Ritüel Materyalleri: Cinsel büyüde kan, sperm ve
âdet kanı gibi biyolojik malzemelerin kullanıldığı, hatta Kara Ayin'de
kutsal şarap konulan kadehin sidik ve spermle doldurulduğu ve
mihrap olarak çıplak bir kadının vücudunun kullanıldığı anlatılır.
- Muskalar ve Tılsımlar: Sevilen kişiyi bağlamak için vefkler,
muska ya da üzerinde isimler yazılı saç telleri bir muşambaya
sarılarak kişinin kapısının eşiği altına gizlenir. Aşk muskasının misk
ve safran ile yazıldığı, şeref-i âfitâb gibi uğurlu saatlerde
hazırlandığı belirtilir.
3. Hipnoz ve Aldatma (Telkin)
Sihrin yedinci çeşidi olan Ta'lik-i
kalb (kalbi çelme), sihirbazın şarlatanlık yaparak, muhatabına ümit veya
korku vererek kalbini çelmesi ve telkin altına almasıdır.
- Göz Boyama: Hokkabazlık veya şa’beze adı
verilen sihirler, tamamen duyuları aldatmaya dayanır. Aşk iksirleri
ve ritüellerdeki karmaşık eylemler (horoz kurban etme, duvarlara resim
çizme), aslında büyülü bir atmosfer yaratan göz boyamadan ve
maskelemeden ibarettir.
- Cazibe ve İfade: Güzel söz ve etkileyici ifade (şiir
ve fesahat), sihr-i helal olarak anılır ve insanı büyüleyecek
kadar güçlü bir cazibeye sahiptir. Zekâsını ve cazibesini kullanabilen
her kadın, bir bakış veya söz ile erkeği kendine büyülenmişçesine
bağlayabilir.
- Ruhsal Zayıflık: Sihrin en çok tesir ettiği insanlar, Allah'tan
gafil, cahil, kalbi zayıf, her şeye meyleden, şehvetperest ve süfli
kimselerdir. Şehvete düşkünlük, kişinin zayıf olduğu nokta olduğu için,
cinler bu zayıflıktan yararlanarak sihrin tesirini kolaylaştırır.
Cadıların (Büyücü Kadınlar) Ve Şamanların, Tabiat Olayları Üzerinde Etkileri
Ezoterik geleneklerde cadıların (büyücü
kadınlar) ve şamanların, tabiat olayları üzerinde etki sahibi olduklarına ve bu
olayları kontrol edebildiklerine dair köklü inançlar mevcuttur. Bu etkinin
temelinde, söz konusu uygulayıcıların görünmez güçlerle (ruhlar, cinler) bağ
kurarak doğanın yasalarını zorlamaları veya kendi güçlü iradeleriyle doğal
akışı değiştirmeleri inancı yatmaktadır.
İşte kaynaklara dayalı olarak cadı ve
şamanların tabiat olaylarına nasıl etki edebildiklerine dair örnekler:
I. Şamanların (Kamlar) Tabiat Olaylarına Etkisi
Şamanlar, hem hekim, hem şifacı, hem de
majisyen (büyücü) olarak toplumlarında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Onlar,
görünür ve görünmez dünyaları birbirine bağlayan kişiler olarak, doğanın
ritimleriyle ve güçleriyle uyumlu çalışmışlardır.
1. Hava Durumu ve Yağış Kontrolü (Yada Taşı)
Eski Türk inançlarında ve Şamanizm'de,
şamanların doğa olaylarını kontrol edebildiğine inanılırdı:
- Yağmur, Kar ve Rüzgâr Yağdırma: Şamanların, “Yada
Taşı” (Yat Taşı, Cata/Cede Taşı olarak da bilinir) adı verilen sihirli
bir taş aracılığıyla yağmur, kar, dolu yağdırıp rüzgâr estirebildikleri ve
fırtına çıkarabildikleri söylenmektedir.
- Kanıtlanmış
Örnek:
Kaşgarlı Mahmut, Türkler arasında yaygın olan bu uygulamayı Yağma
ülkesinde bizzat gözüyle gördüğünü ve yaz mevsiminde çıkan bir yangın
sırasında şamanların kar yağdırarak yangını söndürdüğünü aktarmıştır.
- Ritüelistik Uygulama: Bu sihir, taşı suya bırakmakla
gerçekleştirilirdi.
- Yağmur Dileme: Altay Şamanları arasında yay kullanarak
fala bakıp sonucunda yağmur yağdırmak sık başvurulan bir fal usulüydü.
Altay Şamanları'nda "ya-bıla kamnadı" deyimi "yay
ile fala baktı, yağmur yağdırdı" anlamına gelirdi.
- Modern Uygulamalar: Modern zamanlara ait bir raporda,
Brezilya hükümeti tarafından davet edilen yerli şamanların, bölgenin en
kötü kuraklığını bitirmek amacıyla eski bir ritüeli gerçekleştirmelerinden
sadece saatler sonra şiddetli yağmurların yağmaya başladığı
belirtilmiştir.
2. Ürün ve Hayvan Verimliliği Üzerindeki Etki
Şamanlar ve büyücüler, ekonomik hayatiyet
için kritik olan tarım ve avcılık üzerinde de etki kurmayı amaçlamışlardır:
- Av Bereketi: Şamanlar, avın bereketli geçmesine
yardımcı olmak ve hayvanları kötü ruhlardan korumak gibi görevlere
sahipti. Avcılar, ava çıkmadan önce bedenlerini boyar, tütsü yakar ve
büyüsel ilaçları kaynatarak koruma sağlarlardı.
- Tarım Ritüelleri: Trobriand Adaları'nda yerliler,
tohumları kutsamak, yaprak pası, kuraklık, zamansız yağmurlar ve yaban
domuzu zararı gibi afetlerden korunmak için büyünün vazgeçilmez olduğunu
düşünürlerdi. Yerliler, bütün iyi sonuçları büyüye yormuyorlardı;
doğal koşulların varlığını biliyorlardı, ancak hesaplanamayan düşman
etkileri kontrol etmek için büyüye başvuruyorlardı.
II. Cadıların ve Büyücülerin (Sihirbazların) Tabiat Olaylarına Etkisi
"Büyü" (Magic) kavramı,
tabiatüstü güçler yardımıyla doğayı etkileyerek olağanüstü sonuçlar elde etme
isteğine dayanır. Bu etki, genellikle "aktif büyü" başlığı altında
incelenir.
1. Hava Durumu ve Doğa Olaylarının Yönetimi
Aktif büyü yapanlar, tabiat olaylarını
yönetim ve denetim altına alarak güçlü iradeleriyle onları dilediği gibi
kullanabildiğini iddia ederler.
- Fırtına Çıkarma ve Önleme: Güney Afrika'daki Zulu
kabilesi mensupları, kızgın kömür üzerine su dökülmesiyle yapılan bir
aktif büyü tarzının fırtınayı önlediğine inanırlar.
- Havanın Karartılması: Kalmuklar, Osmanlı ordusunun
Heyhat sahrasında olduğu sırada havayı karartmak suretiyle sihir
yapmışlardır.
- Su ve Buzun Kontrolü: Kalmuk Tatarı, Koban Nehri'ni
sihirle dondurup buz haline getirebileceğini söylemiş ve nehrin üzerine
bazı acayip hareketler yaparak ve ayaklarını havaya kaldırarak buzu
oluşturmayı başarmıştır. Evliya Çelebi, İskender asrında Hamalı bir
Yahudi'nin Mısır'daki Nil nehrini sihir ile bir şişeye doldurması
sırasında, şişe içindeki suyun yere dökülüp büyük bir göl meydana
getirmesi sonucunda Kıbrıs yolunun yarısının battığını nakleder.
- Yıldızlara ve Göğe Etki: Thessalyalı büyücülerin
(Pythia), ayı dünyaya çektiği ve güneşi durdurduğu iddia
edilirdi. Cadıların, sihirle gök cisimlerine, özellikle de Ay ve Güneş'e
etki ettiklerine inanılırdı.
- Doğal Afetlerin Habercisi: Yıldırım düşmesi,
şimşekler, ay ve güneş tutulması, yer sarsıntıları gibi doğa olayları,
kötüye işaret sayılmış ve bir toplantı sırasında bunlardan birinin olması
toplantının ertelenmesine sebep olmuştur. Kahinler, bu gibi doğa
olaylarının tanrılar tarafından gönderilmiş mesajlar olduğuna inanırlardı.
2. Maddenin Dönüştürülmesi ve Oluşturulması
Büyücüler, doğanın ürünleri üzerinde
olağanüstü sonuçlar elde etme iddiasında bulunurlardı:
- Anlık Ürün Yetiştirme: Bir sihirbaz, halkın ileri
gelenlerinden tohumları alıp yere gömdükten sonra üzerine sihirli su
serpmesiyle, o anda kavun, karpuz, hıyar gibi sebze ve meyvelerin
büyüyüp ürün verdiğini göstermiştir.
- Cansız Varlıkları Canlandırma: Teta adlı bir
büyücünün, kesilmiş ve parçalanmış bir kazın bedenini ve başını büyülü
sözlerle tekrar hareket ettirip canlandırdığı anlatılmaktadır.
3. Kehanet ve Doğa Gözlemi
Cadı, kahin ve büyücüler, doğrudan doğruya
tabiat olaylarını gözlemleyerek kehanette bulunmuşlardır:
- Rüzgâr ve Su Yorumları: Keldaniler, fal aracı olarak
birçok doğal olay kullanmışlardır: Elmasın parıltıları, rüzgârda sallanan
yapraklar, yılanlar, köpekler ve doğal olaylar. Rüzgârın suda oluşturduğu
dalgaların incelenmesi ("Aeromansi") ve bulutların duruşuna
bakarak yapılan yorumlar ("Nefelomansi") popüler fal
yöntemlerindendi.
- Hayvan Davranışları: Keldanilerde yılanlar ve köpekler
fal bakmak için araç olarak kullanılmıştır. Sümerler ve Babillilerde ise
krala, hayvanlara, hatta sürüngenlere olan her şeyin bir işaret taşıdığına
inanılmış ve rahipler bu işaretleri yorumlamıştır. Eski Yunan rahipleri,
Tanrıların isteklerini öğrenebilmek amacıyla kuşların uçuşlarına
başvurmuşlardır.
Formülistik ve Ritüelistik Görünmezlik Uygulamaları
Bu uygulamaların ve inanışların, büyü ve
din arasındaki ayrımın henüz belirginleşmediği ve bilimsel açıklamanın yetersiz
kaldığı arkaik dönem insanının doğa karşısındaki güçsüzlüğünü ve
çaresizliğini giderme çabasının bir sonucu olduğu belirtilmektedir. Büyü,
ilkel insanın iyimserliğini ayinleştirerek, umudun korku üzerindeki yengisine
duyulan inancı güçlendirmiştir.
Görünmezlik (ihfa), ezoterik ve majikal
geleneklerde temel arzulardan biri olarak kabul edilen ve sihrin dört temel
amacından biri olan zararlı etkilerden korunma ve intikam alma (Düşmandan
saklanma) kapsamında incelenen bir uygulamadır. Bu amaçla yapılan büyüler,
maddesel araçlardan ruhani çağrılara kadar çeşitli yöntemlere dayanır.
İşte kaynaklarınızda geçen, maddeyi veya
kişiyi görünmez yapma (ihfa) amacını taşıyan uygulamalar ve teorik yaklaşımlar:
I. Formülistik ve Ritüelistik Görünmezlik Uygulamaları
Görünmezlik genellikle tılsım
(muska) taşınması veya belirli sözlerin okunması yoluyla, kişinin düşmanların
ve kötü ruhların gözünden saklanması şeklinde istenir.
- Özel Sözlerle Çağrı Yöntemi:
- Kenzü’l-Havâs gibi havas kitaplarında,
kişiye zalimin şerrinden korunmayı, şeytan ve insanın şerrinden
saklanmayı ve hatta görünmez olmayı vaat eden muska formülleri
bulunur.
- Bu tür bir görünmezlik için kullanılan özel bir
formül (davet), manası bilinmeyen kelimelerle cinlerin hizmetkârlarına
hitap etmeye dayanır: “Uah, ahdah, haynah, lehled, lehelhu, halelûyah, yûş, ûş, aluaş,
ayyûş, beşleş, eş, ahdan, avtaf, latatef, lûtâif, tâif, isimlerinin hizmetçileri
cevap verin ve Kâdir ve Vâhid Allah’ın adıyla beni bütün gözlerden
gizleyin, alûhâi alûhâi!”. Bu formülün bizzat cinlerin
kendilerinden alındığı iddia edilmiştir.
- Kutsal Metinler ve Tılsımlı Nesneler:
- Görünmezlik muskası, genellikle Ay'ın parlak
olduğu şerefli bir zamanda hazırlanır ve üzerine Ayetü’l-Kürsi’nin
yazılması istenir. Bu Ayetü’l-Kürsi ve diğer isimler yazılan kâğıt,
muşambaya sarılarak üzerlerinde taşınır.
- Bir büyü kitabında, görünmez olma sırrını bilen
Harkiel adlı şeytanları yöneten bir melekten bahsedilmiştir.
II. Maddesel ve Kimyasal Yöntemlerle Görünmezlik
Sihirbazların ve büyücülerin kendilerini
veya nesneleri görünmez yapma girişimleri, bazen de kimyasal, bitkisel veya
hayvansal maddelerin kullanılmasıyla ilişkilendirilir.
- Yağlar ve Melhem Kullanımı:
- Evliya Çelebi, Simyager Molla Mehmet adında bir
büyücünün, vücuduna belli bir yağ sürerek vücudunun bazı
uzuvlarını görünmez kıldığını anlatır. Molla Mehmet ayrıca kırağı ve
çiğ yağı (don ve çiğ yağı) sürerek kendini havada gösterdiğini iddia
etmiştir. Bu, maddelerin "gizleme" (ihfa) özelliğinden
yararlanma fikrine dayanır.
- Hayvansal Parçaların Kullanımı:
- Orta Çağ'daki bir inanışa göre, yarasanın sağ
gözü soyulup çıkarılarak kişinin yanında taşınmasıyla görünmez
olunabileceği düşünülmüştür.
- Bitkisel Maddeler:
- Hintli
sihirbazların, gözlerine antimon (sürme) koyarak kendilerini
görünmez kıldıkları rivayet edilir.
III. Büyüsel Güç ve Gizlenme İddiaları
Bazı büyü türleri, fiziksel olarak bir
nesneyi yok etmemekle birlikte, onu algılayan gözün yanıltılması veya gizli
ilimler aracılığıyla gizlenmeyi ifade eder:
- Duyusal Aldatma (İllüzyon/Göz Boyama):
- Sihir, bazen göz boyama (şa’beze)
veya illüzyon olarak tanımlanır ve temeli duyuları aldatmaktır.
Bir maddeyi olduğundan farklı gösterme veya yanılsama yaratma becerisi,
bir anlamda görünmezlik algısı oluşturabilir.
- Görünmezlik, el çabukluğu ve göz yanıltma
teknikleriyle, bir nesneyi göstermeyerek ya da hızlı hareket ettirerek
sağlanır; bu, sihrin dördüncü türü olan hokkabazlık kapsamında ele
alınır.
- Gizli İlim ve Sözün Etkisi:
- Sevgilinin ağzının (dehen), çok küçük olması
nedeniyle görünmemesi, ağzın gizli ilim bilmesine (ilm-i ihfâ)
ya da efsun okumasına bağlanarak hüsn-i ta’lil sanatı ile
açıklanmıştır. Bu, sihrin bilgi ve söz aracılığıyla gizlenme gücüne
işaret eder.
- Cazibe ve Yetenek:
- Usta bir büyücü, güçlü bir irade ile kendini
görünmez hale getirebilir.
- Tılsımlı sözler ve figürler, gizli güçlerin
harekete geçirilmesi yoluyla, kişinin hayatına istenilen yönü verme ve
hastalıklardan korunma gibi amaçlarla birlikte, ölülerle iletişime
geçme ve başkasının sevgisini kazanma gibi işlerde de
kullanılır.
Rüyaların Mistik ve Fizik Ötesi Kökeni
Rüyalar, sihir ve kehanet geleneklerinde
son derece önemli bir yere sahiptir ve genellikle bilginin, geleceğin veya
ruhani etkileşimin bir kanalı olarak görülürler. Kaynaklar, rüyaların hem
mistik hem de psikolojik düzeyde sihirle olan karmaşık ilişkisini detaylı bir
şekilde açıklamaktadır.
İşte rüyaların sihirle olan temel
ilişkisi, etki mekanizması ve bu konudaki inanışlar:
I. Rüyaların Mistik ve Fizik Ötesi Kökeni
Rüyalar, en eski kehanet yöntemlerinden
biri olan Oneiromancy (Rüya Yorumlama) kapsamında ele alınır.
- Astral Bedenin Ayrılması: Metafizik inançlara göre,
uykunun en derin aşamalarında (REM uykusu), astral ve zihinsel bedenler
fiziksel formdan ayrılır. Bu ayrılma, uyuyan kişinin uyanık saatlerde
zihnin sansürlediği sezgisel bilgilere ulaşmasına olanak tanır.
- İkinci Benlik (Alter-Ego): Rüya, bilinçli irade
uyurken devreye giren "Rüya Gücü" veya "İkinci
Benlik" (Alter-Ego) adı verilen farklı bir gücün eylemidir. Bu
güç, bellekteki sayısız deneyimi bir araya getirerek, uyanık sağduyunun
yapamayacağı şekilde sezgisel veya okült akıl yürütme yoluyla
olayları algılayabilir ve tahmin edebilir.
- Ruhani Bağlantı: Eski Mısırlılar, uykuyu bir tür ölüme
benzetirlerdi ve rüyaların, ruhun bu dünyadan ayrıldıktan sonra
deneyimlediği olaylara benzediğine inanırlardı. Rüyalar, Yaratıcı ile
insanlar arasındaki doğrudan bir bağlantı kanalı olarak kabul edilirdi.
II. Sihrin Rüyalar Aracılığıyla Kullanılması ve İletişim
Büyü ve sihirbazlık, rüya görme sürecini
hem bilgi edinmek hem de manipülasyon yapmak için kullanır.
1. Kehanet ve Bilgi Edinme
- Geleceği Görme: Rüyalar, gelecek olaylara dair
öngörüler sunar. Fiziksel bedenin ötesine seyahat eden enerji, gelecekteki
iyi veya kötü olayları görüp bedene geri döner ve bunu hisler veya rüyalar
aracılığıyla akla yansıtır.
- İlahi Mesajlar ve Tarihsel Etki: Yahudilikte,
Hristiyanlıkta ve İslam'da rüyalar, ilahi mesajların bir aracıdır.
Osmanlı'nın kuruluşu ve fetihler gibi önemli tarihsel olaylarda rüyaların
(İstihare) büyük etkisi olmuştur.
- Rüya Kuluçkası (İstihare): Belirli bir soruya cevap
almak veya gelecekle ilgili bir vizyon görmek için uygulanan rüya
kuluçkası (šuppi šešk- veya egkoimesis) yönteminde, kişi
dinsel yönden temizlenerek rüya görmek üzere uykuya yatar.
- Uykusuzluk ve Önsezi: Bazen bilinçaltı, olası bir
olayın olasılığını, olaydan aylar önce bile, korkulu rüyalar veya
içsel sıkıntı (altıncı his) olarak gösterir.
2. Sihir Yoluyla Rüyalara Müdahale
- Rüya Oluşturma Büyüsü: Antik Mısırlı büyücüler, büyü
yoluyla vizyon ve rüya oluşturabilmek için büyülü resim ve formüller
geliştirmişlerdir. Bu formüller, tanrı Bes'in figürünü çizerek ve özel
mürekkepler kullanarak kehanet rüyaları görmeyi amaçlar.
- Cinlerin Telkini: Cinler, insanlarla irtibat kurmak
için rüyaları kullanabilirler. Kendilerini İslam büyüklerinin kılığında
(Mevlana, Yunus Emre gibi) göstererek kişilere mesajlar verebilir ve
onları sahte bir veli olduğuna inandırarak kendisine tabi kılmaya çalışır.
- Kötü Rüyalar (Kabûs): Cinler, insana çok korkunç
rüyalar gösterebilir. Büyücü, rüyalara girerek cinin musallat olma
nedenini bulmaya çalışabilir. Cinler, rüyada kedi, köpek, kurt, aslan gibi
hayvanlar gösterebilir.
- Uyku Büyüsü: Büyü, kişinin uykusunu bağlayabilir (uykusuzluk).
Kadı Burhaneddin, sevgilinin büyücü gözünün âşığın uykusunu bağlamasını sihr-i
helal olarak niteler.
III. Rüyaların Sembolik Dili ve Yorumlanması
Sihir ve kehanet, rüyaların
anlaşılabilmesi için sembolik dilin yorumlanmasına dayanır.
- Bilinçaltı Sembolizmi: Bilinçaltı, rüyalar sırasında
sembollerle konuşur. Görülen rüyaların (bazen Astral iletişim ürünü
olanların) bilinçaltındaki sembolleri kullanarak bilinçüstüne çıkmasıyla
iletişim kurulur.
- Yorumlama Yöntemleri: Rüya yorumu, Arapça'da rü'yet
(bakmak) kelimesinden gelir ve yasaklanmamıştır. Rüya yorumlanırken,
Kur'an'dan veya hadislerden yararlanılır. Kötü görülen rüyalar sonrası,
hayırlara vesile olması için rüyanın akan suya anlatılması veya
sadaka verilmesi gibi adetler mevcuttur.
- Sembollere Yüklenen Anlamlar: Bazı imgeler doğrudan
yoruma sahiptir:
- Uygur inancına göre, rüyada Çin imparatoru görmek varlanmak
ve uzun ömür haberi verir.
- Rüyada porsuk yılan görmek yolculuk yapmak
demektir.
- Rüyada kan görülürse rüyanın bozulduğuna
inanılır.
- Bazen rüyalar tersine çıkabilir (örneğin
iyi talih tersine dönüp ceza getirebilir).
- Rüyada büyü (Magic) görmek, yoksulluk ve
sefaletin kaybolacağına, ancak güvenilen bir arkadaşın ihanet
edeceğine işaret eder.
- Rüyada mezar görmek ani ölüm veya ağır hastalık
anlamına gelebilir.
Rüyalar, bu bağlamda, yalnızca gizli
bilgileri ifşa etmekle kalmaz; aynı zamanda büyücünün ve kişinin bilinçaltı
iradesini harekete geçirerek, fiziksel gerçekliği dönüştürme potansiyeli
taşır.
Ölülerle İletişim, Ruh Davetleri Ve Spiritüel Uygulamalar
Ölülerle iletişim, ruh davetleri ve
spiritüel uygulamalar, kadim zamanlardan beri varlığını sürdüren ve farklı
kültürel/ezoterik geleneklerde çeşitlilik gösteren, metafizik dünyayla bağlantı
kurmayı amaçlayan pratiklerdir. Bu uygulamalar, hem bilgi edinme hem de maddi
veya manevi hedeflere ulaşma amacı taşır.
İlgili kaynaklarda ölülerle iletişime
geçmenin yolları ve bu uygulamaların temel mekanizmaları üç ana başlık altında
incelenmektedir:
I. Ölülerle İletişimin Temel Kavramları ve Tarihsel Yöntemleri
Ölülerin ruhlarıyla iletişim kurma
pratiği, tarih boyunca farklı isimlerle anılmıştır.
1. Nekromansi (Ölü Çağırma)
Nekromansi (Necromancy, Yunanca nekros
[ölü] ve manteia [kehanet]), ölülerle temas kurma iddiasıyla geleceği
tahmin etmeye dayanan kadim bir kehanet türüdür. Nekromansi, bütün kehanet
sistemleri içinde en tehlikeli olanı olarak kabul edilir.
- Klasik Ritüel: Nekromansi, ölüleri çağırarak veya gerçek
anlamda kaldırarak yapılır. Uygulayıcılar (Necromancer), uzun
süre oruç tutup meditasyon yaparak hazırlanır ve çevrelerinde ölüm ve
çürüme atmosferi oluştururlar. Amaç, ruhun mezardan kalkmasını ve
sorulara cevap vermesini emretmektir.
- Amaç ve Ödül: Ruhun madde zincirinden kurtulduğu için
geleceği önceden görebileceğine inanılır. Ruh, işbirliğine karşılık
olarak, bir daha kimse tarafından çağırılmaması için cesedinin
yakılarak imha edilmesi sözüyle ödüllendirilir.
- Tarihsel Örnekler: Nekromansinin bilinen en eski
kaydı, Tevrat'ta Kral Saul'un sorularına yanıt vermesi için Endor
Cadısı'nın Samuel'in ruhunu çağırmasıdır. Dr. John Dee'nin de ölüleri
mezardan kaldırma (Necromancy) denemeleri olduğu ve saraya mensup
bir kadının cesedini kaldırıp sorguya çektiği iddia edilir.
2. İspritizma (Ruhçuluk) ve Medyumluk
Medyumluk (mediumship), fiziksel
ölümden sonra hayatın sürdüğüne ve ruhların yaşayanlarla iletişim kurabildiğine
dair inanç olan İspritizma (Ruhçuluk) temelinde gerçekleşir. Medyum,
ruhsal bilgiyi fiziksel dünyaya aktaran kişidir.
- Ruh Davet Yöntemleri (Seanslar): Seanslarda ruhlarla
iletişim, masa devirme (table tipping), tıkırtılar, otomatik yazı (automatic
writing), sarkaçlar, Ouija tahtası veya medyumun bedeni aracılığıyla
konuşma (channeling) yoluyla alınır.
- Masa Devirme: Katılımcıların masaya ellerini
koymasıyla, masanın hareket etmesi veya tıkırtı sesleri çıkarması ruhun
varlığına işaret sayılır.
- Otomatik Yazı: Ruhun yazılı mesajlarını iletmek için
medyumun elini kullanmasıyla gerçekleşir. Bu iletişim, ruhsal rehberlerden
(spirit guides) gelebileceği gibi, yazarın bilinçaltından da
kaynaklanabilir.
- Ayna ve Su Falı (Scrying): Falcılar, aynaya,
kristal küreye veya su dolu bir kaba (Hydromancy/Lecanomancy)
odaklanarak transa geçer ve bu parlak yüzeylerde vizyonlar veya ölülerin
ruhlarını görerek geleceği tahmin etmeye çalışırlar.
3. Cinler ve Yer Ruhları Aracılığıyla İletişim (Cincilik/Hüddâmcılık)
Sihir ve kehanet alanında cinler, servis
sağlayıcılar veya hizmetkârlar (Hüddâm) olarak kullanılırlar.
- Davet ve Amaç: Cinlerle irtibat kurmak (davet)
ve onlardan hizmetkâr olarak faydalanmak (istihdam/teshir) amacıyla
özel formüller ve riyazetler kullanılır. Cin davetlerinin temel amaçları,
geçmiş ve gelecekle ilgili haber alma, bir kimseyi öldürme/zarar verme
veya kendine bağlama gibi durumları kapsar.
- Hüddâm Çağırma Ritüelleri: Cinleri çağırmak için tenha
ve karanlık yerler (harabeler, mezarlıklar) tercih edilir. Bu
ritüellerde genellikle günlerce oruç tutulması (riyazet) ve
insanlardan uzak kalınması (halvet) gerekir.
- Materyaller: Davet sırasında güzel kokulu tütsüler
(öd ağacı, günlük, anber, misk, safran) yakılır, çünkü cinlerin güzel
kokuları sevdiklerine inanılır. Bazen cinlerin kurban olarak sunulan
hayvanın kanından veya vücut enerjisinden faydalanarak geldikleri de iddia
edilir.
- Sözsel Zorlama: Cinler, azimeler ve kasemler
(yeminler) okuyarak boyun eğdirilmeye çalışılır. Davet metinleri Arapça,
İbranice, Yunanca ve Süryanice gibi farklı dillerden alınmış isimler
içerir. Cinlerin isimlerinin, vefklerden ve esmalardan türetilen ses
kodları olduğu ve bu yolla çağrılabileceği ileri sürülür.
II. Ruh Davetlerinin Yapılış Şekilleri ve Teknik Altyapıları
Ruhlarla ve ruhani varlıklarla iletişim,
yüksek derecede irade ve zihinsel odaklanma gerektiren, farklı disiplinlerde
kendine has kurallara sahip ritüel süreçlerdir.
1. Astral Yolculuk ve Katlara Giriş
Ezoterik ekoller, ölümden sonra ruhların
geçtiği Astral Âlem veya Spatyum dediği bölgelere (Katlar)
ulaşarak bilgi almayı hedefler.
- Yüksek Güç Çağrısı: Kabalistik meditasyonlarda, ilahi
âleme geçmek ve kutsal yayılmanın krallığı (Atsiluth) ile
rabıta kurmak amaçlanır.
- Astral Seyahat Tekniği: Astral yolculuk için, kişi
sırtüstü uzanır ve tam gevşekliğe ulaşır. Ardından bilincini, kendi
üzerinde havada dalgalanan Astral Bedeni içine nakletmeye çalışır.
Bu beden fiziksel bedene göbek bölgesinden ince bir ışın demeti (kordon)
ile bağlıdır.
- Kat Gezileri: Çalışmalar sırasında yolcu, bilinçli
imajinasyon yoluyla Katlar'a girer ve oradaki varlıklarla iletişim kurar.
Katlara ilk girişte kişinin kendi bilinçaltı korkuları (devler,
cadılar) tarafından oluşturulmuş korkutucu manzaralar ile
karşılaşılabilir.
- Vizyon ve Gerçeklik: Astral bölgelerdeki her şey,
kişinin bilinçaltındaki sembolleri kullanarak bilincine yansır. Bu nedenle
aynı enerji, kişiden kişiye farklı formlarda görünebilir. Bir
yolcunun aldığı mesajın gerçekten başka bir zekanın ürünü mü, yoksa kendi bilinçaltı
tezahürü mü olduğu daima tartışılır.
2. Şamanik Ruh Çağırma ve İyileştirme
Şamanlar, hastaları tedavi etmek,
ölenlerin ruhlarına öte dünyaya eşlik etmek ve geleceği bilmek için ruhlarla
irtibat kurarlardı.
- Teknikler: Ayinler genellikle davul çalma, ritmik
mantralar söyleme ve gizemli bitkiler yakarak (tütsü) yapılır.
Şaman, davul ritmiyle transa geçer.
- Ruhun Yolculuğu: Şaman, trans sırasında kurban
hayvanının ruhuna binerek Göktanrı katına yükselir veya Yeraltı Hâkimi
Erlik Han'ın katına inerdi. Ölenin ruhunu öte dünyaya götürmek için kayık
kullanmak veya giysisine bağlı ipi kopararak ruhu serbest bırakmak gibi
ritüeller de uygulanırdı.
- Yardımcı Ruhlar: Şamanlar, kendilerini koruyan cinlere
veya ata ruhlarına başvurur ve onlardan hastalıkları iyileştirme veya
kaçan ruhu hastanın bedenine geri getirme konusunda yardım isterler.
3. Ruhların Fiziksel Ortamda Görünmesi (Apparition)
Ruhların görünmesi (apparition),
modern psikolojik araştırmacılar tarafından şimdiki zaman gerçekliği
dışlandığında (uykuya dalarken, uyanırken, derin konsantrasyon sırasında)
gerçekleşen bir kişilik fonksiyonu olarak görülür.
- Görünmez Varlıkların Görünümü: Ruhlar, bir rüya, ses,
dokunuş, koku veya sadece varlık hissi olarak tezahür edebilir.
- Ölülerin Görünmesi: Ölenlerin ruhlarının yaşayanları
etkileyip etkilemediği merak konusu olmuştur. Ölen kişinin fiziksel ölümü
anında, uzaktaki akrabalarına ve dostlarına hayaletimsi bir formda
göründüğüne dair birçok rapor bulunmaktadır.
- Maddileşme (Materialization): Fiziksel bir
fenomendir; medyumun kulak, burun, ağız veya solar pleksus bölgesinden ektoderma
adı verilen gaz benzeri, renksiz ve kokusuz bir madde çıkar ve bu madde fiziksel
bir varlık oluşturur.
III. Spiritüel Uygulamaların Mekanizmaları ve Etkileri
Spiritüel uygulamalar, ruhsal gelişim,
bilgi edinme ve zorluklardan korunma amaçlarına hizmet eder.
1. Zihinsel Gelişim ve Tekâmül
Majikal ve spiritüel ekollerin temel amacı
kişisel tekâmül ve dünyevi arzuların tatminidir.
- Bilinçaltının Temizlenmesi: Astral gezilerin pratik
faydalarından biri bilinçaltını tanımak ve temizlemektir. Yolcu,
Katlar'da karşılaştığı bastırılmış korkularını ve komplekslerini ortadan
kaldırmayı amaçlar, ancak rekabet veya cinsellik gibi insani duygularını
koruması tavsiye edilir.
- İç Işık ve İlham: Kabalistik çalışmalarda, bilgi ve
mantık tek başına yeterli değildir; Hayat Ağacı üzerinde yapılan
tefekkür (Murakabe) çalışmalarıyla kişinin iç ışığı ve
ilhamı da kullanılır. Akşemseddin'in Astral çıkışları sırasında gördüklerini anlatan
risalesi, bu tür ruhsal gezilere örnektir.
- Zikir ve Mantra: Çalışmalar sırasında aynı mantraları
veya zikir kelimelerini tekrarlamak, kişinin beyin kimyasını
değiştirerek konsantre olmayı ve gevşemeyi sağlar, bu da Astral çıkışa
yol açar.
2. Ruhların İletişim Zorlukları ve Yanılgılar
Ruhlarla iletişim karmaşık ve belirsizdir;
her zaman güvenilir sonuçlar vermez.
- Dil Sorunu: Ruhlar, fiziksel dünyaya ait sınırlı bir
dil yerine telepatik düşünceler aracılığıyla iletişim kurar. Ruh,
medyumun düşüncelerini, duygularını ve vizyonlarını okuyarak mesajları
iletir.
- Yalancılık ve Düşük Varlıklar: Ruhsal celselerde gelen
varlıkların yarısının yalan olduğu söylenir. Bu varlıklar
kendilerini üstün zekalar, melekler, veya uzaylılar olarak tanıtabilir
ancak aslında medyumun bilinçaltından çıkan uydurmalar veya düşük
seviyeli, kötü niyetli (larva) varlıklar olabilirler.
- Pohpohlama Tehlikesi: Düşük seviyeli enerjiler,
medyumları ve grupları pohpohlar, "Sizler seçilmiş
varlıklarsınız" gibi sözlerle onları yoldan çıkarır. Bu tür
obsesif durumlar, derin bir bilinçli obsesyonun sonucudur.
- Cinlerin Yalanı: Cinlerin, gökteki meleklerden kulak
hırsızlığı yaptıkları bilgiyi, yüzlerce yalan karıştırarak kâhinlere
ulaştırdığına inanılır. Cinler, en çok yalan söyleyen varlıklar olarak
bilinir.
Akşemseddin'in Astral Deneyimi ve Eseri
Akşemseddin'in Astral seyahatleri olarak
nitelendirilen mistik deneyimlerini ve bu deneyimleri kayda geçirdiği eseri
hakkında kesin ve önemli bilgiler sunmaktadır. Bu tür seyahatler, İslam
tasavvufundaki (Sufizm) ruhsal tekamül yollarının bir parçası olarak kabul
edilir.
Akşemseddin'in Astral Deneyimi ve Eseri
Akşemseddin'in ruhsal çıkışlarına dair
bilgiler, onun kaleme aldığı küçük bir eserle aktarılmaktadır:
- Akşemseddin, "Yedi kapı, Kırk makam" adında
minik bir kitap veya risale yazmıştır.
- Bu kitapçıkta, kendi kişisel deneyimlerini ve ilahi
gök katları adını verdiği bölgelerde gördüklerini anlatmaktadır.
- Eser, Akşemseddin'in kutsal gök katlarında nasıl
gezdirildiğini, bu gök katlarını, o katların meleklerini ve
bunlara benzer birçok konuyu detaylı bir şekilde aktarmaktadır.
- Aynı zamanda, bu risale evliyalığın kırk makamını
(veya günümüz terminolojisine göre seviyelerini) açıklamaktadır.
- Akşemseddin'in bu eseri, Kabalistlerin deneylerinin (Kabala)
eşi olarak görülmektedir.
Ezoterik ve Manevi Bağlam
Akşemseddin'in deneyimlerinin kayda
geçirilmesi, İslami Tasavvuf geleneği içinde çok ender rastlanan bir
durumdur:
- İslami
Tasavvuf ve Kabala gibi ezoterik ekollerde, bu tür bireysel deneyimlerin (Müşahede)
başkalarına asla anlatılmaması gerekir.
- Bu yasağın temel nedeni, deneyimlerin okuyan kişiyi aynı
şeyleri görmeye şartlaması ve bu durumda gördüklerinin gerçek
değil, kendi hayal gücünün (imajinasyon) ürünü olmasıdır.
- Deneyimlerin başkasına nakledilmesinin yasaklanması, anlatanı
değil, anlatılanı korumak içindir.
- Akşemseddin'in söz konusu kitapçığı, bu konudaki çok ender
yazılardan biri olarak kabul edilir.
- Bu tür ruhsal çalışmalar (Kabala'da Meditasyon)
bilincin bir noktada bedenden ayrılıp, ilahi âleme geçmesi ve orayla rabıta
kurarak kişinin tekâmül etmesi demektir.
- Ruhsal çalışmalardan elde edilen bu iç ışığı ve ilham,
Akşemseddin'in deneyimlerinde görülen bilgilerin temelini oluşturur.
Kabalistik Meditasyon ve Ruhsal Yükseliş Ritüelleri
Kabala, temelde
Yahudiliğe ait bir tasavvuf, bilim, gelenek ve büyücülük yöntemidir.
Esas amacı, kişinin kendini geliştirmesi ve Kozmik bilinçle bir olması, yani
İslami tasavvuftaki karşılığıyla "İnsan-ı Kamil Olması"nı
sağlamaktır.
Ancak Kabala, sadece bu
yüksek manevi hedeflere ulaşmak için değil, aynı zamanda maddi istekler ve
sağlık gibi sıradan büyücülük amaçları için de kullanılan bir sistemdir.
İşte Kabala'da
meditasyon ve şifa bulmak için kullanılan temel ritüeller ve yöntemler:
I. Kabalistik Meditasyon ve Ruhsal Yükseliş Ritüelleri
Kabala'daki
meditasyonlar, kişinin bilincinin bedenden ayrılarak ilahi âleme (Astral
katlar) geçmesi ve orada rabıta kurarak (Müşahede) tekamül etmesi
anlamına gelir.
1. Hayat Ağacı
Üzerinde Yol Çalışması (Pathworking) Kabalistik uygulamaların
merkezinde Hayat Ağacı (Etz Hayyim) diyagramı bulunur. Bu diyagram,
kısmen geleneksel Yahudiliğe dayanan mistik bir inanç olup, kişinin yaşam
derslerini anladıktan sonra Tanrı'ya dönebileceği bir harita olarak kabul
edilir.
- Sefirot ve Titreşim Seviyeleri: Hayat Ağacı'ndaki on
Sefira ("Sayı"), Astral âlemin farklı titreşim
seviyelerindeki basamaklarıdır.
- İmajinasyon ve Enerji Çağırma: Hayat Ağacı'ndaki
yollar, Astral seyahat ve ruhsal âlemde görme (skrying) için
kullanılan sembolik güzergâhlardır. Bu yönteme pathworking (yol
çalışması) denir ve bu çalışma, belirli enerjileri çağırmak ve tezahür
ettirmek için yaratıcı imajinasyonla güçlü semboller kullanır.
- Sembolik Destekler: Zihinleri Hayat Ağacı'nın soyut
kavramlarını kavrayamayanlar için, her Sefira'nın gücüne benzeyen sembolik
imajlar (renkler, astrolojik gezegenler, melekler, demonlar ve Tarot
kartları) yakıştırılmıştır; bunlar, kozmik gücün idrak edilmesine yardımcı
olmak için tasarlanmış basit formlardır.
- Murakabe (Tefekkür): Klasik Kabala'da, Sefiralarla
ilgili deneyimler, kişisel meditasyonlar ya da İslami Tasavvuf'taki adıyla
Murakabe (tefekkür) ile, bir vecd/trans durumuna girilerek yaşanır
(Müşahede).
2. Tanrı İsimlerine
Yoğunlaşma (Zikir) Kabalistik meditasyonlarda, sadece Hayat Ağacı'na
yönelmek yerine, Tanrı'nın isimlerine konsantre olunabilir veya zikir
yapılabilir. Kabalistik gelenek, kelimeleri dizme sanatına ve bu sözcükleri
alışılmadık bir şekilde telaffuz ederek mucizeler yaratmaya dayanır.
II. Şifa ve Dengeleme Ritüelleri
Kabala, sağlığı (health)
büyünün dört temel amacından biri olarak kabul eder. Şifa bulmak, hem ruhu hem
de bedeni kapsayan bütünsel bir iyileşme sürecidir.
1. Kabalistik Haç
Ritüeli (The Qabalistic Cross) Kabalistik Haç, uygulayıcının enerjisini
dengelemek ve ilahi güçle bağ kurmak için yapılan kısa fakat etkili bir
ritüeldir.
- Amaç: Bu ritüel, uygulayıcının aurası içinde dengeli
bir ışık haçı oluşturur ve En Yüce'den Krallık, Güç ve İhtişam'ı
bahşetmesini ister.
- Uygulama: Ayakta durulur ve doğuya dönülür. Başın
tepesine parlak beyaz bir ışık hayal edilir. İbranice sözler bu jestlere
eşlik eder:
- Alına dokunulurken: "Atah" (Sen).
- Göğüse dokunulup ayaklara doğru inerken: "Malkuth"
(Krallık).
- Sağ omuza ve sola doğru enerji çekilirken (Güç ve
İhtişam): "ve Geburah, ve Gedulah".
- Eller birleştirilerek: "Le olahm,
Amen" (Sonsuza dek, Âmin).
2. Sayısal Yorumlama
ve Teşhis (Gematria) Gematria, İbranice kelimelerin sayısal değerlerini
aynı ebced değerindeki kelimelerle değiştirmeye dayanan Kabalistik bir
yöntemdir.
- Hastalık Teşhisi: Yıldızname (astroloji) ile
birleştirilen bu yöntemde, hastanın ismi ile annesinin ismi ebced
hesabıyla toplanır ve çıkan sonuca göre hastalığın sihir, nazar veya
cinnî bir durum olup olmadığı tespit edilebilir.
- Kaderin Şekillendirilmesi: Kabalistler, harflerin
sayısal kuvveti olduğuna inanarak, harfleri ve karşılık gelen sayıları
birleştirip geleceği bilmeye ve hatta onu şekillendirmeye çalışırlar.
3. Hastalıkların
Tedavisi İçin İlahi İsimlerin Kullanımı Kabala gibi ezoterik sistemlerde,
hastalıkların tedavisi ve korunma için Tanrı'nın isimlerine (Esmâ) dayalı
formüller kullanılır.
- Tedavi İçin Zikirler: Hastalıkların def'i için "Ya
Şafi" (iyileştirici) veya "Ya Kafi" gibi isimler
zikredilebilir. Bu isimler, kurşun levha veya kâğıt üzerine vefk (sihirli
kare) olarak yazılabilir.
- Tedavide Tılsımlı Su: Vefklerin ya da duaların
yazıldığı temiz bir kâğıt suya atılır, bu su içilir veya hasta üzerine
serpilirse şifa vereceğine inanılır; bu, ayetin/esmanın ruhunu barındıran
suyun vücuda tesir etmesi beklentisine dayanır.
4. Denge ve
Bütünlüğe Ulaşma Kabalistik inanışa göre, bir kişinin Bilinç, Ruh ve
Tanrı'yı tek bir kimlik olarak bilinçli bir şekilde idrak etmesi, sadece mistik
bir hedef değil, aynı zamanda "zihnin ve bedenin tüm hastalıklarını
iyileştiren İlaç" olarak da adlandırılır. Meditasyon, kişinin kendini
tam olarak tanımasını, bilinçaltı korkularını ve komplekslerini ortadan
kaldırmasını, böylece manevi ve fiziksel sağlığını güçlendirmesini sağlayan bir
süreçtir.
Cinsel Büyülerde Kadın Ve Erkek Birleşince Ortaya Çıkan Enerji
Cinsel büyülerde
kadın ve erkek birleşince ortaya çıkan enerjinin dünyaya etkisi, okült ve
ezoterik sistemlerde, bu enerjinin fiziksel kısıtlamaları aşan ve kozmik
düzeni etkileme potansiyeli taşıyan en güçlü yaratıcı kuvvet olduğu
inancına dayanır. Bu etki, hem ritüelistik amaçlarla yönlendirilir hem de
birleşmenin doğal bir sonucu olarak yeni enerji formlarının doğuşu şeklinde
tezahür eder.
Kaynaklarınız, bu birleşme anında oluşan
enerjinin dünyaya etkisini şu temel mekanizmalarla açıklamaktadır:
I. Enerji Üretimi ve Büyüsel Rezonans
Cinsel birleşme, büyülü sistemlerde basit
bir eylemden ziyade, evrensel güçlerin entegrasyonudur ve bu sırada büyük bir
enerji serbest kalır:
- Kozmik Kutupsallığın Birleşimi: Evrenin temel yapısı
kutuplaşmış durumdadır; 1 (eril, aktif, ateş) ve 2 (dişil, pasif, su) zıt
güçleri, birleşerek 3'ü (entegre mükemmellik) oluşturur. Cinsel
birleşme, bu temel yasanın canlı bir tezahürüdür.
- Mekanik Enerji Dönüşümü: Büyüsel bakış açısıyla kadın,
büyülü enerji ile şarj edilebilen bir indüktans (makara), erkek ise
büyülü bir kapasitör (kondansatör) olarak kabul edilir. Bu ikisi
rezonansa girdiğinde, muazzam miktarda enerji (huge amount of
energy) açığa çıkar.
- Enerji Salınımı ve Şarj: Cinsel temas sırasında,
partnerler arasında karşılıklı büyülü enerji şarjı gerçekleşir ve aynı
zamanda bu enerji dış dünyaya (harici ortama) salınır (выброс
энергии во внешний мир).
- Enerjinin Doruk Noktası: En büyük enerji salınımı, partnerlerin eşzamanlı
karşılıklı orgazmında meydana gelir. Bu, büyülü sonuçlar elde etmekte
kullanılabilecek bir güç yayar.
II. Oluşan Enerjinin Dünyaya Yönlendirilmesi
Bu yoğun enerjinin dünyaya nasıl etki
edeceği, büyük ölçüde niyetin ve odaklanmış düşüncenin kalitesine
bağlıdır.
- Yeni Enerji İfadelerinin Doğuşu: Erkek ve kadının
cinsel veya sembolik olarak birleştiği her an, yeni enerji ifadelerinin
doğuşu gerçekleşir. Bu enerji, kişinin düşüncelerinin odağı
tarafından büyük ölçüde belirlenir.
- Astral Düzlemde Yaratım: Majikal çalışmaların odak
noktası Astral boyuttur. Fiziksel gerçeklikte görünür hale gelen her şey
(bilimsel buluşlar, şiirler, felaketler) önce Astral bölgede oluşur.
Cinsel enerji, bu Astral sürece katkıda bulunarak, yaratılan bir fikrin
veya prototip tasarımın fiziksel dünyaya inmesine yardımcı olur.
- Ritüelistik
Yönlendirme:
Çeşitli büyü ritüellerinde (örneğin Trobriand Adaları'nda veya
Beltaine'da), cinsel birleşme, doğurganlık, verimlilik ve mevsimsel
ritim ile bağlantılıdır. Beltaine bayramlarında rahip ve rahibenin
birleşmesi (Gök ve yerin birleşmesi olarak kabul edilir), doğanın
verimli olması için bir dilek niteliği taşır.
III. Oluşan Enerjinin Kalıcı Sonuçları
Cinsel birleşme enerjisi, sadece anlık bir
etki yaratmakla kalmaz, aynı zamanda kalıcı metafizik varlıklar ve psişik
değişimler de oluşturabilir:
- Enerji Varlığı Yaratma: Bir ilişki, kendi başına
bir varlık olan bir enerji varlığı (an energy entity which is a
being within itself) yaratır. Bu, iki ruhun bir araya gelerek uzay/zamanı
aşan daha büyük bir birlik oluşturmasıdır. Ancak, yoğun bir şekilde
olumsuz hale gelen bir ilişki de, yoğunluğu yeterli olduğu takdirde,
negatif bir enerji varlığı yaratabilir.
- Cinsel Maji ve Yüksek Bilinç: Yüksek maji
sistemlerinde, cinsel enerjiler (biyo-elektriksel enerjiler) bedende
uyandırılarak yukarı doğru çekilir; bu, biyolojik ve psişik öneme sahip
merkezleri uyarır ve sonuçta bilinci süper-katalize eden bir etki
yaratır.
- Vücut
Sıvılarıyla Majikal Şarj: Birleşme sırasında yer alan tükürük gibi vücut
sıvıları da büyülü bir güce sahiptir. Cinsel olarak uyarılmış bir kadının
tükürüğü, iyileştirme ve büyülü tılsımları şarj etme yeteneği
taşır. Öpüşme, tükürük yoluyla psişik enerji verir ve cinsel aktivite
sırasında aşk enerjisinin daha geniş dağılımını sağlar.
Özetle, cinsel birleşme anında ortaya
çıkan enerji, uygulayıcının niyetine göre hedeflenen sonuçları (aşk,
verimlilik, toplumsal uyum, hatta bir lanet) meydana getirmek üzere, Astral
düzleme atılan ve dış dünyadaki olayların gidişatını etkileme potansiyeline
sahip bir güç olarak işlev görür.
Boşanmaların Arka Planı
Şeytan'ın evliliklerin bozulmasını
istemesinin, bu birleşmeden doğan yaratıcı enerjinin yok edilmesi amacına
dayanıp dayanmadığı şeklindedir.
Kaynaklar, hem evliliğin kozmik yaratım
sürecindeki merkezi rolünü hem de Şeytan/İblis'in bu birliği hedef almadaki
özel gayretini açıkça ortaya koymaktadır. Bu bilgiler, ortaya çıkan enerjinin
bozulmasının, Şeytan'ın amacına hizmet ettiği yönündeki hipotezinizi güçlü bir
şekilde desteklemektedir:
I. Evliliğin Kozmik Yaratım ve Enerji İle İlişkisi
Ezoterik ve mistik geleneklere göre, kadın
ve erkeğin birliği, evrensel düzenin ve yaratılışın temelini oluşturan en güçlü
enerji kaynağıdır:
- Evrenin Amacı Yaratmaktır: Evrenin nihai amacı
yaratmaktır. Evren, zıt güçlerin dengesi üzerine kuruludur
(1=eril/aktif/ateş; 2=dişil/pasif/su) ve bu güçlerin birleşimi "entegre
mükemmellik" (3) olarak adlandırılır.
- Cinsel Birleşme ve Enerji Varlığı: Evlenme, doğum,
çocuk sahibi olma gibi dönüm noktaları, pek çok ayin ve inanç öğretisinin
çekirdeğini oluşturur. Bir ilişki, kendi başına bir varlık olan "enerji
varlığı" yaratır. Bu, iki ruhun Uzay/Zaman'ı aşan daha büyük bir
birlik oluşturmasıdır.
- Denge ve Sevgi: Tarot'ta yer alan "Âşıklar"
kartı, insanın kendi kişiliğinin zıt (eril ve dişil) yönlerinin dengeli
birliğini simgeler; bu ruhsal evlilik, aynı zamanda Sonsuzluğa giden
yolun Sevgi Yolu olduğunu ifade eder. Bu birleşme, fiziksel
değişimleri kontrol eden (ölüm dâhil) aynı Sevgi Gücü'nün
yönetimindedir.
- Enerjinin Dışa Vurumu: Cinsel birleşme anında,
partnerler arasında büyülü enerji alışverişi gerçekleşir ve bu enerji aynı
zamanda dış dünyaya (harici ortama) salınır.
II. Şeytan'ın Evliliği Hedeflemesi ve Enerjiyi Bozması
Şeytan, bu yaratıcı ve birleştirici
enerjinin tam karşısında, ayrılık ve fesat (fitne) gücünü temsil eder.
Evliliğin bozulmasını istemesi, bu saf enerjiyi yok etme ve yerine yıkım
getirme girişimidir:
- Şeytan'ın En Sevdiği İş: Şeytan/İblis'in, insanları yoldan çıkarma çabaları
arasında, karı-koca arasını açıncaya kadar bırakmaması en büyük
fitne ve şeytanın en beğendiği sanat olarak belirtilir. Cinayetler,
intiharlar ve aile kavgaları, şeytanın fiilleri olarak nitelendirilmiştir.
- Yaratıcı Gücün Yıkıma Dönüşümü: Evlilikten doğan
enerji varlığı, eğer ilişki negatife dönerse, yoğunluğu yeterli olduğu
takdirde, negatif bir enerji varlığına dönüşebilir. Hassas
partnerin ilişkiye olumsuz enerjiler (kıskançlık, pişmanlık, depresyon)
aktarması, bu negatif enerji varlığını artırır.
- Uyumdan Anlaşmazlığa (Dissension): Evlilik birliği,
denge ve uyumun simgesiyken, Şeytan kartı cinsel tutkuyu ve ayrılığı
(dissension) sembolize eder. Kaynaklara göre, zincirlenmiş adam ve
kadın, sevgiyi geçici ve gerçek dışı olana tabi kıldıklarında, sevgi ayrılığa
dönüşür ve onları maddenin kara küpüne zincirler.
- Yıkıcı Davranışlardan Beslenme: Cinler ve kötü
varlıklar, istila ettikleri kişinin negatif davranışları ve
duygularıyla beslenir. Bu varlıklar, tartışmaları kışkırtır ve
öfke ve şiddet patlamalarına yol açan durumlar yaratır; bu, ** kısır ve
tehlikeli bir döngü** haline gelir. Evlilik bozulduğunda ve partnerler
arasında nefret, öfke ve şiddet ortaya çıktığında, bu yıkıcı enerjiler
ruhani varlıklar tarafından kullanılır hale gelir.
- Kozmik Düzenin Bozulması: Dinsel bir yobazın görüşüne
göre, kadınların "vücutlarıyla bizi baştan çıkarıp günaha
çekmek" istemeleri, evliliğin yasaklanmasının çocuk doğumunu (yeni
Gorim/kutsal çocuk) engelleyeceğini ve dolayısıyla "UL'un istediği
bir şeyin gerçekleşmesini engellemiş" olacağını anlamasına yol
açmıştır. Bu, birleşmenin engellenmesinin, ilahi/kozmik planın
(kehanetin) başarısızlığa uğraması anlamına geldiği inancını gösterir.
Bu çerçevede, Şeytan'ın evlilikleri bozma çabası, sadece bireyleri
günaha sürüklemekten ibaret değildir; aynı zamanda, en yüksek yaratıcı gücün
(birlik/sevgi enerjisi) tam tersi olan yıkıcı ve ayrılıkçı bir enerjiye
dönüştürülerek, bu varlıkların beslenme ve hâkimiyet kurma amaçlarına hizmet
etmesini sağlamaktadır.
Şeytanın Büyücülerle Gizli Toplantı Yapması
Ezoterik, dinî ve okült geleneklerde
önemli bir yer tutan, şeytanın (İblis veya cin şeytanları) büyücülerle olan
ilişkisi ve onlara emirler verme mekanizması üzerinedir. Kaynaklar, bu tür bir
etkileşimin varlığını kabul etmekte ve bunun genellikle şirk ve küfrü
içeren ritüeller aracılığıyla gerçekleştiğini detaylandırmaktadır.
İşte şeytanın
büyücülerle gizli toplantı yapması ve onlara emirler vermesi konusundaki
kapsamlı bilgiler:
I. Şeytan (İblis) ve Cinlerin Büyüdeki Rolü
Büyücülerin (sâhir) ve kâhinlerin temel
iddialarından biri, doğaüstü güçler, özellikle cinler ve şeytanlarla irtibat
kurarak onlardan yardım ve bilgi almalarıdır.
- Şeytanın Yüksek Yalan Mekanizması: Cinler ve
şeytanlar, kulak hırsızlığı yaparak gökteki meleklerin hükmolunan
şeyleri görüşmelerini dinlerler. Bu haberleri kâhinlere ulaştırırken,
bunlara yüzlerce yalan da eklerler. Şeytanın asıl maksadı, bu yalan
yanlış bilgilerle itibar kazanmak ve insanları yoldan çıkarmaktır.
- Aldatma ve Mesken Tutma: Şeytan, insanı aldatmak için
mizacına uygun çeşitli yollar dener ve cahillerle kadınları çok kolay
avlar. İnsanın kalbi şeytanın meskenidir ve Şeytan, insanın ahlakını
bozmak için kalbe girer.
- Kötülük İçin Ortaklık: Şeytan, insanların mallarına ve
evlatlarına ortak olur ve onlara kötülük yapmayı emreder. Şeytan, karı
koca arasını açmayı en beğendiği sanatlardan biri olarak görür.
II. Şeytanla İrtibat Kurmanın Şartları ve Gizli Törenler
Büyücünün, cinlerin ve şeytanların
yardımını alabilmesi için, ruhunu habis kılacak (şeytanlaştıracak) ve şirk
ile küfrü gerektiren fiillerde bulunması şarttır.
- Küfür Ritüelleriyle Tazim: İbn Haldun'a göre
sihirbazın cinle görüşmesi, şeytana ve yıldızlara teveccüh yoluyla
gerçekleşir. Bu teveccüh, onlara tapınır gibi tazim ve secde etmeleri
ile kendini gösterir.
- Kutsal Kitaplara Hakaret: Sihirbaz,
Kur'an'dan bir ayeti pis bir şeyle yazar veya Kur'an'ı kıçının altına
alıp oturur. Bu, şeytanın hizmetine girmesi için gereken açık bir
küfürdür.
- Besmelesiz Kurban: Cin için, Besmele
çekilmeden hayvan (çoğunlukla siyah tavuk) kesilir ve bu hayvan harabe
bir yere atılır. Bu, Allah'tan başkası için kesme eylemi olup, şirktir.
- Zinaya Teşvik: Şeytan, sihirbazdan
mahremiyle zina etme, livata veya yabancı bir kadınla zina etme gibi
büyük günahları işlemesini ister. Sihirbaz bu işleri yaparsa şeytan ondan
razı olur ve isteklerini yerine getirir.
- Kara Ayinler ve Tiyatral Toplantılar: Orta Çağ
Avrupası'nda ve daha sonraki Satanizm akımlarında, Şeytan'dan güç almak
amacıyla Kara Ayinler (Black Mass) yapılırdı, ancak bunlar büyü
amaçlı uygulamalardı, doğrudan dinsel Satanizm değildi.
- Ritüel Yapı: Kara Ayin, Hıristiyan Aşai
Rabbani ayininin tam tersidir. Mihrap, çıplak bir kadının vücududur,
haç ters durur, kutsal ekmeğe tükürülür ve kadeh sidik/sperm ile
doldurulur.
- Kötülük İcrası: Ayinde, Başrahip (rahip)
yakarışını okurken müridler küfürler ve hayvan sesleriyle mukabele
eder. Bütün bu merasimler, rahip ve müridlerin hislerini uyarıp serbest
bırakacak şekilde tasarlanmıştır. Bu ritüellerin sonucunda çocuk kurban
edildiği de görülmüştür.
III. Şeytanın Büyücüye Emirleri ve Kontrol Mekanizması
Büyücü, şeytanın hizmetine girerek bir tür
saltanat kurar; ancak bu ilişki, Şeytan'ın büyücü üzerinde daimi bir
kontrol ve hüküm kurmasını sağlar.
- Şeytanın Talepleri (Emirler): Şeytan bir sihirbazdan,
kâfir veya müşrik olmadan veya büyük bir günah işlemeden yardım etmez.
Cin/Şeytan, kendisine itimat kazanmak için başlangıçta geçmiş olaylar
hakkında doğru şeyler söyleyebilir, ancak asıl amacı insanları dinden
uzaklaştırmaktır. Cinler, büyücüden kendilerini yalan yere tasdik etmesini
ister.
- Yoldan Çıkarma Amacı: Cinler, bazen rüyasında din
büyüklerinin (Mevlana, Yunus Emre gibi) kılığına girerek bir kişiye
mesajlar verir ve onu büyük bir zat, şeyh veya kutup olduğuna
inandırır. Cinler bu kişi sayesinde binlerce kişiyi kendine bağlamış ve
isteklerini yaptırmaya başlamış olur. Bu, Şeytan'ın maksadının cinciyi
meşhur edip hem kendisini hem de ona giden hastaları küfre sokmak olduğunu
gösterir.
- Hizmetkârların Zorlanması: Büyücü tarafından çağrılan
ruhani varlıklar, kasemler (yeminler) ve azimetler okunarak boyun
eğdirilmeye çalışılır. Ancak bu varlıklar genellikle hilebazdırlar ve
uygulayıcıya sadakat göstermezler. Şeytan, büyücüye yardım ettikten sonra,
tıpkı Hz. İsa'yı imana davet eden Yahudileri kandıran münafıkların durumu
gibi, "Ben sizden uzağım" diyerek onu yüzüstü bırakır.
- Büyücünün Perişan Hâli: Şeytanın hizmetine giren bu
insanlar (sâhir), dünyanın en sefil, en huzursuz ve en rezil
insanlarıdır. Rahat uyku uyuyamaz, sıkıntıdan kurtulamazlar. Şeytan bu
sihirbaza fiziksel olarak vurur, felç edebilir ve hatta ağzına, yüzüne ve
kulaklarına erkek suretinde temessül ederek zekerini sürer.
IV. Gizli Topluluklar ve Kontrol
Bazı kaynaklar, bu tür emirlerin tek bir
kişi yerine, ruhani varlıklar tarafından kontrol edilen gizli tarikatlar ve
gruplar aracılığıyla verildiğini öne sürer:
- Nazi Kara Tarikatı: Nazi Partisi'nin altında yatan gizli bir tarikat
(Kara Tarikat) faraziyesi mevcuttur. Bu tarikatın üyeleri, insani
güçleri aşan bazı güçlere mutlak inanç duyuyorlardı.
- Operatör ve Medyum: Bu gizli güçlerle ilişki kurmak
için bir operatör (büyücü) ve bir medyum (bilgi aktarıcısı)
gereklidir. Nazilerde General
Karl Haushoffer operatör, Hitler ise medyum olarak görülürdü.
Hitler, operatörünü kaybettikten sonra obsesyon ve çıldırma eğilimi
göstererek, geceleri çığlıklarla uyanıp odanın köşesindeki varlığa
inlerdi. Bu, büyüsel bilginin, operatör aracılığıyla yüksek güçlerden
alınan emirler zinciri içinde aktarıldığını düşündürmektedir.
- Obsedörlerin Koridoru: Astral çalışmalarda, ruh
çağırma seanslarının tebliğlerinin geldiği düşünülen Obsedörlerin Koridoru
adı verilen bir bölge vardır. Bu bölge, yalan, sahte ve aldatıcıdır;
buradan hiçbir şey alınmaması gerektiği belirtilir. Şeytanın ve cinlerin
hilelerinin, özellikle medyumların kontrolsüz bir şekilde bilgi almasıyla
yayıldığı varsayılır.
- Ruh Çağırıp Emir Verme: Nekromansi (ölü çağırma) ve
cin davetlerinde, uygulayıcı ruhu büyüleyip getirir ve emrindeki
ruhlara sorular sorarak veya bir görevi yerine getirmelerini emrederek
onları zorlar.
- Ruhların Padişahı: Hz. Abdülkadir Geylani kıssasında,
kız kaçıran cinin padişahı gelmiş, şeyhin ismini duyunca saygıyla atından
inmiş ve emri üzerine inatçı cini öldürterek kızı teslim etmiştir.
Bu durum, bazı cin reislerinin emir verme ve infaz etme yetkisine sahip
olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak, kaynaklara göre şeytanın büyücülerle doğrudan bir
toplantı düzenleyip emirler vermesi, büyük günahlar (küfür ve şirk) işlenerek
sağlanan gizli ve ritüelistik bir irtibat yoluyla gerçekleşmektedir. Bu
yolla Şeytan, büyücüden itaat ve hizmet talep ederken, büyücüyü de kendi
amaçları doğrultusunda kullanıp yoldan çıkarmayı hedefler..
Şeytanın Üzüntüsü, Pişmanlığı
Kaynaklarınız, şeytanın (İblis) mahiyeti,
isyanı, pişmanlık durumu ve ona bağlı olan varlıklar hakkında ezoterik ve
teolojik bağlamda bilgiler sunmakla birlikte, İblis ile Deccal arasındaki bir
savaşın gizli bilgisi olduğuna dair doğrudan bir ifade içermemektedir.
İstediğiniz konulara dair kaynaklardan
elde edilen bilgiler aşağıdadır:
1. Şeytanın Üzüntüsü, Pişmanlığı ve İnatla İsyan Halini Sürdürmesi
Kaynaklar, Şeytan'ın isyanının temel
sebebinin gurur (ucub) ve kibir olduğunu ve bu durumu inatla
sürdürdüğünü belirtirken, onun pişmanlık duyduğu bir anına doğrudan atıf
yapmamaktadır.
- İsyanın Sebebi: Şeytan, kibir sebebiyle Allah'ın
rahmetinden kovulmuştur. Allah meleklere Âdem için secde etmelerini
emrettiğinde, İblis secde etmemiş, büyüklük taslamış ve kâfirlerden
olmuştur. İblis, kendisinin ateşten, Âdem’in ise çamurdan
yaratıldığını öne sürerek üstünlük iddia etmiştir.
- İsyanda Israr ve Ebediyet Talebi: İblis, azabının
ertelenmesini istemiş ve Allah da ona belli bir vaktin gününe kadar
süre tanımıştır. İblis bu sürede insanları doğru yoldan saptırmak için
çalışacağını bildirmiştir.
- Aldatma ve Pişmanlık Yokluğu: Şeytan, cehennemliklere
seslenerek, Allah'ın onlara gerçek vaat ettiğini, kendisinin ise vaat
ettiğini tutmadığını ve onları zorlayacak bir gücü olmadığını,
sadece davet ettiğini söyler. Bu durumda şeytan, kınanmaması gerektiğini,
kendilerini kınamaları gerektiğini belirtir ve onların şirke koştukları
şeylere küfrettiğini ifade eder. Bu, Şeytan'ın pişmanlık yerine kendi
yaptıklarından sıyrılma çabasını gösterir.
Bununla birlikte, dolaylı olarak pişmanlık
duygusuna yakın davranışlar bazı karakterlerde görülür:
- Yılan İnsanının Çelişkisi: Çin falı metinlerinde geçen
"Yılan İnsanı", kötülük edenlerden intikam almak ister, ancak
onlar karşısında küçülünce onlara acır. Yaptığı bir kötülükten
sonra ise pişman olur. Bu karakterdeki zıtlıklar, güçlü duyguların
kontrol edilememesinden kaynaklanır.
- Günahın Pişmanlığı: Ruh, haritada ters yıldızlar varsa
pek çok günah işlediğinden, bu hataları telafi etmek için dünyaya
tekrar tekrar gelecektir. Yüzyıllar süren temizlenmeyi gerektiren hatalar
da mevcuttur. Ayrıca, günah işleyen kişi vicdanı rahatsız olmadığında
bile, bu günah ve suçların bir süre sonra tanrısal öfke olarak karşısına
çıkabileceğini düşünür ve günahlarını itiraf edip ferahlamak ister.
2. Şeytana Bağlı En Yakın Cinler ve İnsanların İsimleri
Şeytan'a yakın varlıklar genellikle onun
hizmetkârları (hüddâm) ya da onun yolunu izleyen kâfir/müşrik insanlardır.
A. Cinni Varlıklar ve Kâfir Cinler
- Şeytanın Tanımı: Şeytan, cinlerin bir nevi olup, çok
çeşitli renklere ve şekillere bürünerek insanlara gözükebilir, yollarını
şaşırtıp onları helake sürükleyebilir. Şeytan, insan ve cin şeytanları
olmak üzere her peygambere düşman kılınmıştır.
- Cin Sınıfları: Cinler üç sınıftır: kanatlı olup havada
uçanlar, yılan/akrep/haşerat şeklinde olanlar ve hesap ve ceza vaat
edilenler. Yılanlar aslen cin idiler ve Allah onları bu şekle sokmuştur.
- Sihirbaz Cinler (Se’âlî): Cinlerin sihirbaz takımı "Se'âlî"
olarak adlandırılır. Bunlar, insanın gözlerini boyayarak (iltibas) bir
kısım yanılsamalara yol açarlar.
- İfrit: Namazı bozmak için Peygamberimize musallat olan
ve Hz. Süleyman'ın duası hatırlanarak perişan bir şekilde kovulan bir
ifrittir.
- Hinzab: Osman İbni Ebi'l-As'ın
kalbine vesvese veren şeytanın adıdır.
- Cin
Kralları:
Haftanın günlerini idare eden yedi cin kralından bahsedilir: Mîmûn,
Abyad, Şemhûreş, Barkân, Ahmar, Murrah (Zûbea), ve Muzhip.
B. İnsan Olan Düşmanlar ve Kâfirler
- Sihirbazlar ve Kâhinler: Sihirbazlar, şeytandan yardım
almak ve onunla arkadaş olmak için şirk ve küfrü gerektiren hallerde
bulunurlar; bu durum onların kâfir olmasına neden olur.
- Kötülük Yapanlar: Kötü insanlar, cinlerden de daha
kötü olabilir. Şeytanın kendilerine yakın arkadaş olduğu kişiler,
Rahman'ın zikrinden yüz çeviren, Kur'an'dan uzaklaşanlardır.
- Siyasi Örnekler:
- Nadr b. Haris: Kureyş'in ileri
gelenlerinden, Hz. Muhammed salla'llâhu aleyhi ve sellem'i sihirbaz ve
kâhinlikle suçlayan ve "Kureyş’in şeytanlarından biri"
olarak nitelenen kişidir.
- Lebid b. Asam: Peygamberimize sihir yapan Benî
Züreykli bir Yahudidir.
- Zachariah Osborne: Bir seri katil olup,
kendini "Şeytanın görkemli ve karanlık temsilcisi"
zannetmiştir, ancak Lejeune tarafından basit, sapkın, adi bir yaratık
olarak tanımlanmıştır.
- Kadyanlı Mirza Gulam Ahmet: Kâfir (veya
sapık) olduğu halde keramet gösterdiği sanılan ve şeytanın İslamiyeti koz
olarak kullanarak binlerce kişiyi kendi kaydına almasına sebep olan kişi.
3. İblis'in Deccal'le Olan Mücadelesi ve Saklanmış Bilgiler
Kaynaklar, Şeytan (İblis) ve Deccal
arasındaki bir savaştan söz etmemektedir; ancak, kıyamet savaşı ve gizli
tutulan bilgiler temaları mevcuttur.
- Deccal ve Kıyamet: Kaynaklarda Hz. İsa'nın Deccali
öldürmesinden bahsedilir.
- Kadim Düşman (Torak): David Eddings'in kurgusal
evrenine ait metinlerde, Lanetli Kardeş ve Tekgöz Torak'ın
(Kadim Düşman) uyandığı ve Batı ile Doğu krallıklarının son savaşa
hazırlandığı belirtilir. Torak'ın saklandığı mağaradan Belzedar
tarafından çıkarıldığı da söylenir.
- Gizli ve Saklanmış Bilgiler:
- Sihirbazlık ve büyücülükte sırların ve gizli
doktrinlerin var olduğu, bunların Atlantis, Mısır, Druidler gibi
kaynaklara dayandırıldığı iddia edilir.
- Büyücülerin (cadıların) sırlarını, baskı altında
kalsalar bile gizlemeleri (mecburen gizlemiş olmaları) gerektiği,
çünkü bu bilginin onların hayatta kalmasını sağladığı belirtilir.
- Mısır'daki tılsımlı bir sütunda kıyamet gününe
kadar ne olacağının yazılı olduğu iddia edilmişti.
- Geleceğe dair bilgiler, Allah'ın mutlak ilmi
dışında, peygamberlere izniyle bildirilen, veya cinlerin kulak
hırsızlığı yoluyla getirdiği yalanlarla dolu haberler olarak kabul
edilir.
- Şeytanın Gücü ve Aptallığı: Bir kaynakta, yazar Bayan
Oliver'in Şeytan'ın aptalca göründüğünü, toynakları ve kuyruğuyla oyununu
abartan bir tiyatro oyuncusu gibi davrandığını düşündüğü ifade edilir.
Başka bir kaynakta ise, Şeytan'ın süper insan gibi bir şey olmadığı,
hatta insandan çok daha aşağıda bir yaratık olduğu belirtilir.
Şeytan'ın karanlık düzeyi 0/10 olarak derecelendirilir.
Bu bilgiler ışığında, İblis ile Deccal
arasında bir savaşın "gizli bilgi" olduğu iddiası, kaynaklarınızdaki
mevcut teolojik veya kurgusal bilgilerle doğrudan doğrulanamamaktadır. İblis,
yaratılışın en büyük isyancısı olarak kalırken, bu isyanın bedelini cehennemde
ödeyecektir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar
Yorum Gönder