Print Friendly and PDF

Yayınlar


Ezoterizm (Gizli Bilimler) ve Sihir Üzerine

Bunlarada Bakarsınız

 


Ezoterizm (Gizli Bilimler) ve ilgili pratiklerin insanlar için ilgi çekici olmasının temelinde, insan doğasında var olan derin merak, yaşamın bilinmezliklerini anlama arzusu, kader üzerinde kontrol kurma isteği ve manevi doyum arayışı gibi evrensel faktörler yatmaktadır. Bu ilgi, hem ilkel hem de modern toplumlarda varlığını sürdürmektedir.

Ezoterizmin ve kaynaklarının insanlar için ilgi çekici olmasının temel nedenleri ve kaynakları şunlardır:

I. İnsanın Temel Motivasyonları ve Merakı

Bilinmeyeni Keşfetme ve Geleceği Öğrenme Merakı İnsanın fıtratında var olan merak duygusu, kişiyi tarih boyunca kendisiyle ve çevresiyle ilgili bilinmezleri anlayıp keşfetmeye, geleceğin neler getireceğini önceden bilebilmeye yöneltmiştir. Bu istek, insanın bilinmeyene ve esrarengize karşı duyduğu merakın ve tecessüsün büyük payıyla ilişkilidir. Herkes, eğitimli ya da eğitimsiz, zengin ya da fakir, geleceği bilmek ister, bunu ister bir eğlence (pastime) olarak isterse ciddi bir niyetle yapsın.

Kaderi Kontrol Etme ve Anlam Arayışı İnsan, kendi kaderine hükmetmeye ve olayların akışını değiştirmeye çalışmıştır. Gelecek kaygısı ve bu kaygının kaynağı olan merak, insan hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Fal ve kehanet gibi uğraşlar, insanın bilinmeyene ulaşmak için bir ışık veya işaret bulma çabasıdır. Ezoterik felsefe, evrenin işleyişine, doğaüstü güçlerle ilişkiye ve insan zihninin derinliklerine dair köklü bir dünya görüşü sunar.

Güç İsteği ve Hayata Hükmetme İnsanlar sadece bilgi edinmekle kalmaz, aynı zamanda olayların akışını değiştirmek, hastalıklara çare bulmak, imkânsızı mümkün kılmak ve doğaüstü güçleri kullanmak suretiyle güç kazanma arzusuyla da gizli ilimlere başvururlar. Büyünün amaçlarından biri de doğayı ve insanları kontrol altına alıp, onlara egemen olmaktır.

Korku ve Çaresizlik Karşısında Sığınak Büyü ve sihir, insanların kendilerini güçsüz ve çaresiz hissettikleri durumlarda başvurdukları bir destek, sığınak veya oyalanma aracı olabilir. Tedavisi mümkün olmayan hastalıklar, üzücü olaylar ve belirsizlikler karşısında çareyi büyüsel çarelerde arama eğilimi vardır.

II. Ezoterizmin Doğası ve Çekiciliği

Gizlilik ve Esrar Perdesi Ezoterizm ve okültizm (gizli bilimler), doğası gereği gizli, saklı veya karanlık konuları ifade eder. Okültizm, Latince "gizlemek" anlamına gelen occulere'den türemiştir. Bu gizlilik, insandaki merakı harekete geçirir ve bu bilinmeyenler dünyasında ışık ve anlayış vaat etmesi, onu çekici kılar. Gizli olan şeyin açığa çıkarılması, insanlara cazip gelmektedir.

Sonsuz Bilgi Kaynağına Erişim İddiası (Gnosis) Ezoterik gelenekler, kişinin duyusal algılamanın ötesinde, ruhtan bilgiye ulaşıldığı inancına dayanır. Gnosis (bilme arzusu), bilinen beş duyunun ötesinde algılanan bilgidir. Ezoterik felsefeye göre, bilgelik ve bilgi bazen mitler, alegoriler veya semboller aracılığıyla kodlanmıştır (örneğin Tarot kartları, Kabala'daki Hayat Ağacı). Hiçbir zaman bilinenden daha az değerli olmayan (yok olmadığı) bilgileri arama ihtiyacı, bu yolları cazip kılar.

Kutsalın ve Maneviyatın Yeniden Keşfi Ezoterik ve mistik yollar, bireysel olarak ruhsal aydınlanmaya ve Kozmik bilinçle bir olmaya (Yüksek Büyü/Yüksek Maji) yönelik amaçlar taşır. Modern toplumların aşırı rasyonelleşmesinin getirdiği manevi doyum ihtiyacına cevap arayışı, dinsel ve büyüsel eğilimlere ilgide artışa yol açmıştır. Birçok insan, rasyonel zihnin kısıtlayıcılığından kurtulmak ve daha derin manevi bağlantılar kurmak için mistik gelenekleri keşfetmeye başlamıştır.

III. Kaynaklar ve Uygulayıcılar

Çeşitli Bilgi Alanlarının Sentezi Okültizm, bilim, mistisizm, felsefe, psikoloji ve dinin bir sentezidir. Falcılık da bu bağlamda evrenin düzeni, doğaüstü güçler ve insan zihninin derinlikleri hakkında köklü bir dünya görüşü sunar. Örneğin, Tarot; simya, astroloji ve Kabala gibi hermetik bilimlerin anahtarını veren sembolik bir dildir. Modern psikoloji (özellikle Carl Jung'un kolektif bilinçaltı, arketipler ve eşzamanlılık teorileri) de Tarot ve I Ching gibi kehanet sistemleriyle ilişkilendirilmiştir, bu da bu konuların modern zihinler için geçerliliğini artırmıştır.

Kültürel ve Tarihsel Gizem Ezoterizm, Eski Mısır'ın gizemi, Napolyon'un çekiciliği gibi unsurlarla birleşerek hayal gücüne karşı konulmaz bir çekim yaratır. Kadim uygarlıkların (Mısır, Mezopotamya, Çin, Hint) astroloji, el falı ve numeroloji gibi yöntemleri, tarih boyunca varlığını sürdürmüştür. Eski çağlara ait kalıntıların, modern bilimin çözemediği bir hikmet içerdiği inancı çekicidir.

Uygulayıcıların Rolü ve Etkisi Fal bakabilen ve büyü yapabilen kişiler toplumda her zaman saygınlık kazanmışlardır. Eğitimli veya eğitimsiz tüm sınıflar bu kişilere danışır. Kehanet merkezlerine krallar dahi ilgi göstermiştir. Ayrıca, modern medyumluk, astroloji ve okült pratikler (New Age), teknolojinin ilerlemesine rağmen bilimsel dayanağı olmayan bu konulara olan talebin arttığını göstermektedir. Büyücülerin verdiği cevaplar, çoğu zaman şaşırtıcı, şaşırtıcı veya hayret verici olabilir.

Özetle, insanlar, kendilerini belirsiz ve kaotik bir dünyada yalnız hissettiklerinde, ezoterik sistemlerin sunduğu gizli bilgiye erişim, geleceği anlama (veya değiştirme) ve kişisel güç elde etme vaadi sayesinde, bu alanlara yönelmektedirler.

Sihir Fizik Yasalarını İhlal Mi Ediyor Yoksa Göz Boya Mı Yapıyor?

Tanrı sihri insan öldürmekle eş tutuyorsa bundan anlaşılan alemin düzenini bozuyor demektir. Bu sorunuz, kaynaklarda hem dinî/teolojik hem de ezoterik/bilimsel/pratik açılardan detaylıca tartışılan, sihrin doğası ve ahlaki sonuçları hakkındaki temel ayrımı merkezine almaktadır.

Kaynaklar, sihrin tabiatı ve sonuçları hakkında birden fazla görüş ileri sürmektedir:

I. Sihrin Mahiyeti: Fizik Yasalarının İhlali mi, Yoksa Göz Boyama mı?

Sihrin gerçekliği ve fiziksel dünyaya olan etkisi, dinî ve okült gelenekler arasında büyük bir tartışma konusudur. Kaynaklar, sihrin yalnızca göz boyama ve aldatma olduğu yönünde güçlü iddialar içerirken, aynı zamanda, gerçek etkileri olabileceğini savunan teolojik ve ezoterik görüşlere de yer vermektedir.

A. Sihir Aldatma ve Göz Boyamadır (Hile/Yanılsama)

Birçok tanıma göre sihir (Arapça: sihr), bir şeyi olduğundan farklı gösterme, aldatma, oyalama ve hile anlamlarında kullanılan bir kelimedir.

  1. Duyusal Yanılsama: Sihrin esasının duyuları aldatmak olduğu belirtilir. Bu, hokkabazlık (şa’beze) ve el çabukluğuyla gerçekleştirilir.
  2. Hileli Yöntemler: Firavun’un sihirbazlarının kullandığı sihir, teknik hilelerle yapılan ve aletlerden istifade ederek acayip şeyler göstermek suretiyle ortaya konan bir sihirdir. Rivayete göre, onların ipleri ve değnekleri cıva ile doldurulmuş, ısı verilince hareket edip yürüyormuş gibi görünmüştür.
  3. Hayalî Tesir: Sihir bazen hayali hakikat göstermekten, yani gözü yanıltmaktan ibarettir. Sihirbazlar nesnelerin tabiat ve şeklini değiştirebilme iddiasında bulunurlar, ancak bu sadece bir yanılsama olabilir. Hz. Musa ve Firavun’un sihirbazlarının mücadelesinde, sihirbazların ipleri ve değnekleri büyüleri sayesinde gerçekten yürüyorlarmış gibi görünmüş, ancak Hz. Musa’nın asası bu yanılsamayı tüketmiştir.
  4. Kurgu ve İkna: Bazı sihirbazlar, yaptıkları her şeyin göz boyamadan, yalnızca maskelemeden ibaret olduğunu itiraf ederler; asıl olanın insanları etkilemek için "giydirilip, süslenmesi" gereken gerçek öz olduğunu belirtirler.

B. Sihir Fiziksel Etkiye Sahiptir ve Hakikattir

İslam alimlerinin ve ezoterik geleneklerin çoğunluğu, sihrin tamamen hakikatten yoksun olmadığını, belirli durumlarda gerçek etkiler gösterebileceğini savunur.

  1. Doğaüstü Güçlerle Bağlantı: Büyü, doğaüstü güçler yardımıyla tabiatı etkileyerek olağanüstü sonuçlar elde etme esasına dayanır. Okültizm, günlük varoluşun dışında gizli başka bir dünyanın var olduğunu ve büyünün bu iki dünya arasında bağlantı kurduğunu varsayar.
  2. İnsan Ruhunun Etkisi (Sihir/Tılsım): İbn Haldun'a göre sihir (birinci tür), herhangi bir beşerî yardım olmaksızın veya tinsel güçler yardımıyla insanın nefs (ruh) kuvvetiyle dış dünyaya etki etme gücünü ifade eder. Tılsım ise semavî güçlerin yardımıyla varlıklara etki etmektir.
  3. Fiziksel Zarar ve Ölüm: Kaynaklar, sihrin insanları hastalandırabileceğini, aklını bozabileceğini, karı-koca arasını açabileceğini ve hatta ölüme kadar götürebileceğini kabul eden görüşlere yer verir. Sihirbazın yaptığı kötülüklerin sadece hayalden ibaret olduğu iddia edilseydi, bu kötülüklerin defin edilmesi, insanın ölümüne veya hasta olmasına yol açması nasıl açıklanabilirdi?
  4. İrade ve Söz: Ezoterik kaynaklarda büyücülük "irade ve Söz" ile bir şey yapmaktır; eller yerine zihinle yapılan bir eylemdir. Bu irade, olayların akışını değiştirecek güçtedir. Evrenin nihai amacı yaratmaktır ve bu amaç, yaratılan şeylerin yok edilmesine izin vermez. Birini öldürmek sadece onu canlı halden ölü hale değiştirmektir; varoluşunu ortadan kaldırmak (yok etmek) yasaktır ve bunu denemek gücün uygulayıcıya geri teperek onu yok etmesiyle sonuçlanır.
  5. Gözden Kaçan Fiziksel Güç: Bazı yaklaşımlar, sihir gibi görünen olayların altında fiziksel ve manyeto-yerçekimsel etkileşimlerin yattığını ileri sürer. İnsan beyni, ters vektör yönelimli manyetik ve yerçekimi alanları yaratma yeteneğine sahiptir ve bu, muazzam enerji uygulamalarına yol açabilir. Bu, sihir olarak adlandırılan herhangi bir ritüelin veya uygulamanın özünde bilimsel bir mekanizma olabileceği anlamına gelir.

II. Dinî Perspektif ve Alemin Düzeni

Dinî metinler, sihrin özellikle insan öldürmek ve toplumsal düzeni bozmak amacıyla kullanılmasını açıkça yasaklar ve bunu şirk (Tanrı'ya ortak koşma) veya küfür (inkâr) ile eş tutar. Bu, sihrin temelde ilahi iradeye ve alemin düzenine karşı bir saldırı olarak algılandığını gösterir.

A. Sihrin İnsan Öldürmekle Eş Tutulması

İslam inancında sihir yapmak ve yaptırmak kesinlikle haramdır.

  1. Helak Edici Günah: Hz. Peygamber (salla'llâhu aleyhi ve sellem), sihri, Allah'a şirk koşmaktan sonra gelen en büyük ikinci günah olarak, helak edici yedi büyük günahtan biri olarak saymıştır.
  2. Ölüm Cezası: İslam fıkhında, sihir yapan erkek ve kadınların öldürülmesine dair hükümler ve tartışmalar mevcuttur. Hz. Ömer'in sihir yapan erkek ve kadınların öldürülmesini emreden bir ferman yayınladığı ve Hz. Hafsa'nın kendisine sihir yapan cariyesini öldürttüğü rivayet edilmektedir.
  3. Şirk ve Küfür: Büyü, Tanrı’nın iradesinin üstünde bir anlayışla hareket etme iddiası taşıdığı için, insanları şirk ve küfre götüren bir eylem olarak nitelendirilir. Sihir yapanlar, Allah'ın izni olmadan kimseye zarar veremeyeceklerini bilmelerine rağmen, kendilerine fayda vereni değil, zarar vereni öğrenmektedirler.

B. Alemin Düzeninin Bozulması Kavramı

Sihir, Tanrı'nın belirlediği kozmik ve ahlaki düzene karşı bir meydan okumadır.

  1. İlahi Takdire Müdahale: Büyücüler, Allah’ın uygun gördüğü kaderi değiştirmek, kendini Tanrı yerine koymak, başka bir insanın hayatını değiştirmek ve kaderiyle oynamakla suçlanırlar. Sihir yapanlar, başkalarının kaderine hükmettikleri inancını taşıdıkları için, Allah’a şirk koşmuş olurlar.
  2. Kozmik Düzenin Tesisi (Din): Din, Yaratıcı'ya itaat etmeyi, O'nun rızasını kazanmayı ve gazabından sakınmayı içerirken; büyü, tanrılara dua etmeden, doğaüstü yollara başvurarak dünyayı anlama ve ona etki etme girişimi olarak kabul edilir. Monoteist inançta âlemde bir kaos ve belirsizlik ortamı bulunmamakta, tek bir Yaratıcı tarafından bir nizam (düzen) sağlandığı kabul edilmektedir.
  3. Fitne ve Fesat Çıkarma: Kuran-ı Kerim'de sihir, özellikle karı-koca arasını açmak gibi toplumsal düzeni bozucu (fesat çıkarıcı) amaçlarla ilişkilendirilir. Allah, yeryüzünde fesat çıkaranların işini düzeltmeyeceğini belirtir. Bu durum, sihrin ahlaki normlara ve toplumsal ahenge karşı bir yıkım aracı olarak görüldüğünü kanıtlar.

Sonuç olarak:

Kaynaklar, sihrin göz boyama, hile ve yanılsama ile sınırlı olduğunu savunan güçlü görüşler sunar. Ancak, sihrin psikolojik, manevi ve hatta fiziksel (ölüm, hastalık) etkilerinin gerçek olduğunu kabul eden teolojik (İslami) ve ezoterik/okült görüşler de mevcuttur.

Sihrin insan öldürmekle eş tutulması ve büyük günah sayılması, sihrin doğrudan doğruya ilahi iradeye, ilahi takdire ve Tanrı'nın kurduğu kozmik/ahlaki düzene karşı yapılmış bir isyan, zorlama ve fesat olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır. Yani sihir, alemin düzenini bozma (kaosa neden olma) eylemi olarak değerlendirilmektedir.

Sihir (Büyü) Ve Kehanet Tarihi

Sihir (Büyü) ve kehanet tarihi, insanlık tarihi kadar eski olup, kaynaklar, sihir ve falcılığın kökeni, gelişimi ve uygulanış biçimleri hakkında çeşitli medeniyetlere atıfta bulunmaktadır.

İstediğiniz konulara dair kaynaklardan elde edilen bilgiler aşağıdadır:

1. Sihirde En İleri Seviyeye Ulaşan Millet

Kaynaklar, sihir ve büyü alanında en köklü geleneği kuran ve çevresindeki medeniyetleri en çok etkileyen uygarlığın Antik Mısır olduğunu göstermektedir.

  • Antik Mısır, asırlarca çevre medeniyetler tarafından büyünün merkezi olarak kabul edilmiştir.
  • Mısır, büyü ve sihirde büyük bir gelenek kurmuş ve bütün Akdeniz havzasını etkilemiştir; Eski Yunanlılar ve Romalılar için Mısır büyücülüğü bir rehber olmuştur.
  • Eski Mısırlılar, büyü ile hayatın her anına ve ölüme etki edebileceklerine inanıyorlardı ve Mısır tanrıları büyü ile aldatılabilir veya itaat altına alınabilirdi.
  • Mısır büyücülüğünün, Nuh’un oğlu Şem’in ülkeyi yönettiği dönemde en yüksek noktasına vardığı söylenmektedir.
  • Antik Mısır’da büyü, ruhban sınıfının en önemli faaliyetlerinden biriydi; ibadet ve büyü birbirinden farksızdı.

Sihir ve tılsım ilimlerinin yaygın olduğu ve geliştiği diğer medeniyetler arasında ise şunlar yer alır:

  • Mezopotamya (Babil/Keldaniler/Asurlular): Büyücülüğün ana vatanı olarak Orta Doğu kabul edilir. Özellikle Keldanîler, yıldızlara tapmaları ve astroloji/tılsım ilimlerinde ileri gitmeleriyle ünlüdür. Babillilerde toplum hayatı büyü üzerine kurulmuştu.
  • Kuzeybatı Afrika: Sihir ve tılsım ilimleri bu bölgede çok gelişmiştir.
  • Hindistan: Sihir ve büyü alanında geniş bir yer tutar ve hastalık tedavileri büyük ölçüde sihirsel/büyüsel uygulamalara dayanır.

2. Sihirde En Eski Kaynak (veya Kayıt)

Sihir ve kehanetin kökeni Paleolitik devirlere kadar uzanmakla birlikte, yazılı ve sistemli kaynaklar açısından farklı medeniyetler öne çıkmaktadır:

  • Hindistan: Bazı Hint belgelerinde astrolojinin kaynağına dair bilgilerin 8,000 yıl kadar önce Yogiler tarafından yapılan çalışmalara dayandığı ifade edilmektedir. Tam bilgi veren en eski astroloji kitabının (Pita Maha Siddhanta) ise M.Ö. 3500 yılından kaldığı ve bir müzede bulunduğu kesin olarak belirtilmiştir. Hintlilerin 3,000 yıl önce yazılmış olan Vedalar kitabında da el falına (kiromanti) yer verildiği söylenmektedir.
  • Mezopotamya / Sümer: Tılsımlı sözler ve büyü ile ilgili ilk yazılı metinlerin M.Ö. 2600 yıllarından sonra Sümerler tarafından oluşturulduğu tahmin edilmektedir. Falın en eski menşeinin muhtemelen Mezopotamya olduğu düşünülmektedir.
  • Antik Mısır: Antik Mısır’dan günümüze ulaşan en eski metinler, ölmüş firavuna sunulan bir çeşit hizmet olduğu düşünülen, büyülü söz derlemesi olan Piramit Metinleri'dir. Ayrıca kristal küreye bakma ve benzeri vizyon görme usullerinin yaklaşık M.Ö. 3000 yılından beri devam ettiği ve Mısırlı büyücülerin marifetlerini anlatan Westcar Papirüsü'ndeki hikâyelerin M.Ö. 20. yüzyıl civarında yaşandığı tahmin edilmektedir.
  • Çin: Çin’in en eski fal ve bilgelik kitabı olan ***I Ching (Değişmeler Kitabı)***, Eski Çinlilere dayanan çok eski bir falcılık geleneğini temsil etmektedir.

3. Tesiri Onaylanmış Sihir Uygulamaları

Sihrin "tesirinin onaylanması" (hakikat olup olmadığı) konusu, kaynaklarda genellikle sihrin psikolojik etkisi ve teknik hileler bağlamında ele alınır. Dinî açıdan ise sihrin gerçek zararlar verebileceği kabul edilirken, bu etkinin ilahi iradeye bağlı olduğu vurgulanır.

A. Manevi ve Psikolojik Tesiri Onaylanmış Olanlar

Sihrin en güçlü tesiri, uygulandığı kişinin ruhu ve bilinci üzerindedir.

  1. Ritüelistik Sözlerin ve Şekillerin Etkisi: Ritüellerin, zamanında ve yerinde doğru kullanılan sözcük ve şekillerin insan ruhunu derinden etkileyebileceği, özellikle de psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde (depresyon, kabuslar) banyo, traş, yağ masajı ve renkli iplikler gibi unsurların kullanıldığı arınma ritüellerinin kişinin psikolojik algısında değişiklik yarattığı belirtilmiştir.
  2. Telkin ve Göz Boyama (Sihir/İllüzyon): Sihrin esası, duyuları aldatma, hile ve göz boyamadır (illüzyon). Bu tür sihirler, karşıdaki kişide istenilen sanrıyı oluşturarak etkili olur. Örneğin, Firavun’un sihirbazlarının kullandığı ipler ve değnekler, cıva ile doldurularak ısıtma sonucu hareket ediyormuş gibi gösterilmiştir. Günümüzde de hipnoz (aktif büyü/medyumsal maji) gibi yöntemlerle kişinin zihnine ve vücuduna hükmedilmesi mümkündür.

B. Maddi Büyü ve Uygulama Tekniklerinin Tesiri

Ezoterik geleneklerde sihrin başarılı olduğu kabul edilen bazı uygulamalar ve teknikler şunlardır:

  1. Koruyucu Büyü ve Muska (Ak Büyü): Ak büyü, şifa dağıtmak, hastalıklardan ve kötülüklerden korunmak amacıyla yapılır. Nazarlıklar, muska, tılsımlı gömlekler gibi koruma amaçlı objelerin kullanılması yaygındır.
  2. Taklit Büyüsü (Analoji/Homeopatik Maji): En çok uygulanan büyü şekillerindendir ve "benzer benzeri meydana getirir" ilkesine dayanır.
    • Bu yöntemle, bir kimsenin resmine, saçına veya tırnağına zarar verilerek onun hastalanacağına ya da öleceğine inanılır.
    • Hitit ritüellerinde hamurdan veya kilden yapılan vekil figürler (dil, el) aracılığıyla kötü sözlerin veya kavganın temsil edildiği ve bu figürlere yapılan işlemlerle kötülüğün uzaklaştırıldığı belgelenmiştir.
  3. Hastalık Tedavisi: Eski Mezopotamya'da kara büyünün etkisini yok etmek için "maqlu büyü" (yakma büyüsü) kullanılmıştır. Bu büyüde, büyücüyü veya büyüyü temsil eden figürler (pişmiş topraktan, yağ veya balmumundan yapılmış) yakılır veya eritilir; bu sırada "büyü de öyle yok olsun" şeklinde sözlü ifadelerle iyileştirme amaçlanmıştır.

Sihirde Cinlerin (Ruhani Varlıkların) Kullanımı

Sihirde cinlerin kullanılması ve belirli sözlerin tekrar edilmesi yoluyla oluşan etki, ezoterik geleneklerin ve halk inançlarının temelini oluşturan iki ana mekanizmadır. Kaynaklar, bu uygulamaların hem görünmez varlıklarla doğrudan etkileşim hem de sesin evrensel güçlerini kullanma esasına dayandığını detaylıca açıklamaktadır.

İşte bu iki konunun kaynaklar ışığında detaylı analizi:

I. Sihirde Cinlerin (Ruhani Varlıkların) Kullanımı

Sihir ve büyü, genellikle tabiatüstü gizli güçlerle ilişki kurularak icra edilir ve bu güçlerin başında cinler, şeytanlar ve kötü ruhlar gelir.

A. Cinlerin Rolü ve Teması

  1. Gaye ve Kötü Niyet: Büyücüler (sihirbazlar), kötü ruhlar, cinler ve şeytanlar ile işbirliği yaparak, insanların hayatı üzerinde olumsuz etkiler meydana getirirler. Sihir (azâim ve cincilik), cinlerden ve kötü ruhlardan yardım alma yoluyla yapılan bir türdür. Cinler, karı koca arasını ayırmak, kısmet bağlamak, hastalık musallat etmek, hatta öldürmek gibi kötü amaçlar için kullanılır.
  2. Hâdimler (Hizmetkârlar): Cinler, büyücü tarafından hüddâm (hâdim) veya hizmetkâr olarak çağrılır ve emrine alınmaya çalışılır. Bazı Kuran surelerinin bile hüddâmlarının olduğuna inanılır ve cinler bu yolla çağrılarak onlardan yardım istenir.
  3. İletişim Kurma Şartları (Küfür/Şirk): Cinlerle irtibat kurmak için kişinin nefsini habisleştirmesi (şeytanlaşması) ve şirk, küfür gerektiren fiillerde bulunması gerekir. Bu fiiller arasında şeytana tazim, yıldızlara teveccüh, hatta Kur'an'dan ayetleri necis bir şeyle yazıp silme veya Allah'tan başkası için hayvan (siyah tavuk gibi) kesme gibi uygulamalar bulunur.
  4. Davet ve Ritüel Alanı: Cinler, genellikle terk edilmiş yerlerde, harabelerde, çöller, mezarlıklar ve hamam gibi pis yerlerde ikamet ederler. Cin davetleri, bu nedenle bu gibi tenha ve karanlık yerlerde, gece yarısı gibi özel saatlerde yapılır. Bu davetlerde öd, günlük, anber gibi tütsüler yakılır; bu, cinleri harekete geçiren vazgeçilmez bir unsurdur.
  5. Korunma Mekanizması: Cinlerin saldırısından korunmak için, büyücüler daire çekme (mendel) ritüelini uygular. Bu daire, cinlerin saldırmasını önleyen ruhsal bir savunmadır.

B. Cinlerin Bilgi ve Etki Mekanizması

  1. Gayb Bilgisi ve Aldatma: Kâhinler ve sihirbazlar, cinler aracılığıyla geçmiş ve gelecekle ilgili haberler aldıklarını iddia ederler. Ancak bu bilginin, cinlerin gökteki meleklerden kulak hırsızlığı yapıp, buna yüzlerce yalan ekleyerek kâhinlere ulaştırmasıyla elde edildiğine inanılır. Cinler, en çok yalan söyleyen mahlûkattandır.
  2. Ruhsal Musallat Olma: Cinler insan bedenine girerek, sara, felç, şiddetli ağrı gibi hastalıklara sebep olabilir ve kişinin dilinden konuşabilir. Bu durum, sihir sebebiyle gerçekleştiğinde, genellikle cinin etkisiyle cinsel yetilerin bağlanması (bağlılık) şeklinde ortaya çıkar. Cinler, insanın beynindeki ilgili merkezlere girip sinyalleri keserek cinsel yakınlığı engelleyebilir.
  3. Renkle İlişki: Cinlerin güçleri, ateşten yaratılmalarından dolayı renkleriyle ilişkilendirilir; ateş ne kadar sıcaksa cin o kadar güçlü olur. Yeşil renkli cinler genellikle güçlü sayılmaz.

II. Sözlerin Tekrarı, Frekansı ve Büyüsel Tesiri

Sihir ve büyüde söz, kelime ve seslerin özel bir gücü olduğuna inanılır ve bu güç, tekrarlar ve titreşimler yoluyla harekete geçirilir.

A. Sözün Gücü ve Titreşimsel Esas

  1. Evrensel Titreşim: Ezoterik öğretilere göre, evrendeki her şey titreşimsel bir durumda oluşur ve sürdürülür. Mantra Yoga'nın esası sese dayanır. Mantra adı verilen sihirli sözcüklerin belirli titreşimlerden oluştuğu ileri sürülmektedir.
  2. Harmonik Rezonans: Bilim insanlarının yeni yeni fark ettiği, majisyenlerin ise asırlardır bildiği fiziksel bir fenomen olan harmonik rezonans, bir nesne yeterince güçlü titrerse, aynı doğal titreşim oranını paylaşan başka bir nesnenin de rezonansa girmesi anlamına gelir.
  3. İlahi İsimleri Titretme: Majisyen, ilahi isimleri veya tanrı adlarını kuvvetle titreterek (vibrate/intone), içerideki tanrısallık ile dışarıdaki (evrenin büyük kozmosundaki) tanrısallık arasında harmonik rezonans oluşturmayı amaçlar.

B. Tekrar ve Ritüelistik Söylem

  1. Evreni Etkileme: Mantra Yoga'ya göre, yinelemeyle söylenen bu sözler, evreni meydana getiren gücün titreşimleri olup, sürekli söylendiğinde evreni belirli şekilde etkilemek, hatta bir cismi yerinden oynatmak veya oluşturmak mümkün olabilir.
  2. Ritim ve Vezin: Sık sık tekrar edilen her şey, bir süre sonra monoton ve vezinli bir şarkı (chant) haline gelir. Bu vezin (staff-rhyme), kendiliğinden gizemli ve korkunç bir etkiye sahiptir.
  3. Sihirli Sözlerin Özelliği: Büyünün temelinde "telaffuzu zor sözlerin" ve efsunların belirlenmiş zaman içerisinde söylenmesi yer alır. Antik Mısır'da canlı ve cansız doğanın bu kelimelere itaat ettiğine inanılırdı. Sihirbazlar, öfkeyi ifade etmek için "kırıyorum, yakıyorum" gibi sözleri gazaplı tonlarda tekrarlamak zorunda kalır.
  4. Zikir ve Sayısal Zorlama: Büyüsel formüllerde ve zikirlerde (Müslümanlıkta vird veya hizb), bir sonucu zorlamak amacıyla tekrarlar kullanılır. Bu tekrarlar, genellikle 3, 7, 9, 40, 41 gibi büyüsel öneme sahip sayılara göre yapılır ve başarılı bir büyü için bu sayıların yerine getirilmesi zorunludur.
  5. Sözün Gücü (Beyan): Büyücülük, eller yerine zihinle yapılan bir eylemdir ve özü "İrade ve Söz" dür. Hz. Peygamber bile, "sihir gücünde olan ifadeler vardır" buyurarak, güzel ve etkili sözün kalpleri kendine meylettirerek sihir gibi tesir ettiğini belirtmiştir. Bu, sihrin psikolojik ve ikna edici yönünün altını çizer.

Özetle, sihirde cinler, ilahi iradeye aykırı, çoğu zaman küfür içeren yollarla manipüle edilerek kötü amaçlar için kullanılırken; sözlerin frekansından ve tekrarından yararlanma, evrenin titreşimsel doğasına etki etme ve kişinin iradesini yoğunlaştırıp sözcükleri vibrasyon yoluyla güçlü kılma esasına dayanır. Her iki mekanizma da, büyüsel eylemin nihai sonucunu elde etmek için kritik öneme sahiptir.

"Aşk Büyüsü" veya "Bağlama Büyüsü"

Ezoterik geleneklerde sıkça rastlanan ve genellikle "Aşk Büyüsü" veya "Bağlama Büyüsü" kategorisine giren bir uygulamayı ifade etmektedir. Kaynaklarınız, bu tür amaçlara yönelik çeşitli ritüeller ve bu eylemlerin uzak mesafede nasıl işlediğine dair teorik açıklamalar sunmaktadır.

Aşağıda, kaynaklarınızda geçen bilgilere dayanarak, uzaktaki bir kişiyi kendine çekmek için kullanılabilecek bir uygulama tarifi ve ardından bunun etki mekanizması üzerine yorumlar yer almaktadır.


I. Uzaktaki Bir İnsanı Çekme Büyüsü Tarifi (Gül Büyüsü Örneği)

Kişinin sevgisini kazanmak veya kendine bağlamak amacıyla kullanılan geleneksel yöntemlerden biri olan Gül Büyüsü (muhabbet için) tarifi şöyledir:

  1. Hazırlık: Âşık olan kişi (genellikle bir delikanlı) bir büyücüye başvurur.
  2. Malzeme: Büyücü, gül ağacından, karşılıklı bir eksen üzerinde açmış iki adet gül yaprağı temin eder.
  3. Yazım: Yaprakların üzerine özel isimler yazılır.
    • Birinci yaprağın orta çizgisinin üst kısmına "Echezat," alt kısmına ise elde edilmek istenen kızın adı yazılır.
    • İkinci yaprağın orta çizgisinin üst kısmına "Vedud," alt kısmına ise âşık olan delikanlının adı yazılır.
  4. Birleştirme ve Yerleştirme: Yazılı bu iki yaprak yüz yüze birleştirilir ve katlanır.
  5. Gizleme: Hazırlanan bu muska, gizlice kızın evinin kapısının eşiğinin altına, odanın kapısının altına veya geçtiği yollara bırakılır.
  6. Beklenen Sonuç: Bu işlemlerden sonra kızın delikanlıya âşık olması beklenir.

(Not: Bu işlem, yapanın kendi isteğini elde etme amacı güttüğü için Ak Büyü kapsamında yer alsa da, karşıdaki kişinin iradesini zorlamayı içerdiği için masumiyeti tartışılır).


II. Etki Mekanizması ve Uzak Mesafe Etkileşimi Yorumu

Bu tür bir büyünün, özellikle aralarında fiziksel temasın ve iletişimin olmadığı varsayılan iki kişi arasında uzun mesafelerde nasıl çalıştığına dair ezoterik ve parapsikolojik açıklamalar bulunmaktadır:

1. Temel Büyüsel İlkeler: İrade, Söz ve Taklit

Büyü, temel olarak irade ve söz ile bir şeyler yapmaktır; eller yerine zihinle yapılan bir eylemdir.

  • İrade Gücü: Büyücü, zihnini yoğunlaştırarak hayal edebileceği her şeyi yapabilir. Büyücü gücünü çevresindeki enerjiden toplar ve bu gücü tek bir noktaya yönlendirir. Sihrin başarısı, büyücünün kendi iradesine ve Söz'ün gücüne bağlıdır.
  • Sempatik Bağlantı (Taklit ve Temas Büyüsü): Bu tip bir uygulama, Simpatik Büyü'ye dayanır.
    • Parça/Bütün İlişkisi (Temas Büyüsü): Bir zamanlar birbirine bağlı olan şeylerin, fiziksel temas ortadan kalktıktan sonra bile, uzaktan birbirlerini etkilemeye devam edeceği inancı esastır. Gül yaprakları üzerine yazılan isimler, kişilerin manevi özlerini ve enerjilerini temsil eder; bu özlerin bir araya getirilmesi, fiziksel mesafeye rağmen aralarında kalıcı bir "sempati" (gizli bağ) yaratır.
    • Benzerlik Kuralı (Taklit Büyüsü): "Benzer benzeri meydana getirir" ilkesi geçerlidir. Yazılan isimlerin yüz yüze getirilmesi ve saklanması, arzulanan aşkın ve yakınlığın taklididir, bu durumun gerçeklikte de tezahür etmesini zorlar.

2. Uzak Mesafede Etkileşim Nasıl Oluşur?

Gözle görülmeyen ve uzun mesafeler arasında gerçekleşen bu etkileşim, esasen fiziksel kısıtlamaları aşan enerjisel ve ruhsal iletişim yoluyla sağlanır:

  • Astral Bağlantı ve Bilinçaltı: Ezoterik ve okült sistemlere göre, günlük varoluşun dışında gizli başka bir dünya (Astral boyut) vardır ve büyü bu iki dünya arasında bağlantı kurar.
    • Uzayda Mükemmel Bağlantı: Bilinçaltı, uzaydaki tüm noktalarla mükemmel bir bağlantıya sahiptir. Bu yasa, telepatinin temelini oluşturur.
    • Ruhun Seyahati: Ruh (veya enerji), zaman ve mekânla kayıtlı bulunmadığı için, büyüyü yapan kişinin (veya ruhunun) kılıfını (bedenini) bile çok uzak yerlere gönderip, orada temessül ettirebilir.
    • Enerji İmprintleri: İnsanlar ve nesneler enerji yayar (imprint). Hedef kişiye ait bir parça (bu durumda ismi ve enerjisi) kullanılarak, o kişinin astral formu üzerinde çalışma yapılır ve istenilen etki (aşk, bağlılık) bu form üzerine yüklenir.
  • Telkin ve Beyin Gücü: Modern düşünceye yakın yaklaşımlar, uzaktan etkiyi zihinsel telkin ve beyin gücüyle açıklar.
    • Büyücü, fiziksel temas kurmadan zihinsel yollarla (kablosuz bağlantı, radar, televizyon gibi uzaktan iletişim analojileri kullanılarak) bağlantı kurabilir.
    • Telkin, karşıdaki kişinin bilinçaltındaki zaafları, arzuları veya korkuları uyararak istenen tepkiyi (sevgi, geri dönme) yaratır.
    • Bu yöntem, sağlıklı bir kişiye "ölmesini söyleyerek" onu öldürmeye kadar gidebilir. Benzer şekilde, uzaktaki kişiye sürekli sevgi ve özlem enerjisi göndermek suretiyle, o kişinin de karşı konulmaz bir şekilde geri dönme isteği duyması sağlanır.
  • Sözlerin Titreşimsel Etkisi: Ritüelde kullanılan isimlerin ve büyülü sözlerin sürekli tekrarı, evreni oluşturan gücün titreşimleridir (Mantra Yoga). Bu titreşimler, titreşimsel doğaya sahip evren üzerinde ve dolayısıyla uzaktaki kişi üzerinde belirli bir etki yaratır.

Cinlerin, Sihir Ve Büyü Pratiklerinde Kullanımı

Ezoterik ve dinî kaynaklara göre cinler, sihir ve büyü pratiklerinde merkezi bir rol oynamaktadır. Bu varlıklar, büyücülerin dünyevi hedeflerine ulaşmalarını sağlamak amacıyla bir aracı, bilgi kaynağı veya hedef kişi üzerinde doğrudan etki uygulayıcı olarak kullanılır.

İşte cinlerin sihirde kullanılma yolları ve mekanizmaları:

I. Cinlerin Sihirdeki Temel Rolü: Azâim ve Cincilik

Sihirbazlık ve büyücülüğün bir kısmı, azâim ve cincilik olarak adlandırılır. Bu, doğaüstü güçlerle (özellikle yer ruhları/ervah-ı ardıye ve şeytanlar) ilişki kurularak icra edilen bir büyü türüdür.

  1. İşbirliği ve Teshir: Büyücüler (sihirbazlar), kötü ruhlar, cinler ve şeytanlar ile işbirliği yaparak, insanlar üzerinde olumsuz etkiler meydana getirirler. Bu kötü ruhlar, büyücünün talebini yerine getirerek ona hizmet etmeye zorlanırlar.
  2. Hizmetkârlar (Hüddâm): Cinler, büyücü tarafından hüddâm (hizmetkâr) olarak çağrılır ve emrine alınmaya çalışılır. Bazı surelerin veya isimlerin bile hizmetkârları (hüddâm) olduğuna inanılır ve cinler bu yolla çağrılarak onlardan yardım istenir.

II. Cinlerle İrtibat Kurma Şartları (Küfür ve Riyazet)

Cinler ve şeytanlarla irtibat kurmak ve onları hizmete sokmak genellikle dinen haram ve küfür addedilen eylemleri gerektirir.

  1. Küfrü Gerektiren Fiiller: Sihirbazın şeytanın yardımını alması için şirk ve küfrü gerektiren hallerde bulunması gerekir. Bu, kişinin nefsini habisleştirip (şeytanlaşmış) günaha düşkün olmasıyla başlar.
    • Örnekler arasında, Kur'an-ı Kerim'den bir sureyi tabağa yazıp üzerine sidik yapmak ve yazıyı sidikle silmek, Kur'an'ı kıçının altına alıp oturmak, cinler için besmelesiz siyah bir hayvan kesmek (siyah tavuk gibi), veya kutsal metinleri tersten yazmak gibi eylemler bulunur.
  2. Riyazet ve Tecrit: Cinlerle görüşmek isteyenler, İslami ölçüler dışında zahitlik yaparak yalnız kalmaya (halvet) çalışır, az yer, az uyur ve bazı zikirleri tekrarlarlar (riyazet). Bu sayede cinler, nurani görünümlü adamlar veya melekler suretinde zuhur ederek kişiyi kandırır ve kendisinin üstün bir zat (hatta kutup/mehdi) olduğuna inandırırlar.
  3. Mekân ve Tütsü: Cinler genellikle harabe, çöller, mezarlıklar, hamamlar gibi pis veya terk edilmiş yerlerde ikamet ederler. Büyü ayinleri bu tür yerlerde, gece yarısı gibi özel saatlerde yapılır. Tütsü yakılması (öd ağacı, günlük, anber) cinleri harekete geçiren vazgeçilmez bir unsurdur.

III. Cinlerin Sihirdeki Uygulama Alanları

Cinler, büyücülerin yönlendirmesiyle hem olumlu (ak büyü) hem de olumsuz (kara büyü) amaçlar için kullanılır.

A. Kara Büyü (Zarar Verme) Amaçlı Kullanım

  1. Ayrılık ve Nefret: Cinler karı-koca arasını açmak için kullanılır. Cin, eşlerden birinin gözüne diğerini maymun, hınzır veya çok çirkin bir düşman gibi gösterebilir.
  2. Bağlama ve İktidarsızlık (Cinsî Kudretin Engellenmesi): Cinler, erkeğin tenasül uzvuna giden sinyalleri keserek cinsel yakınlığa mani olabilir (erkeklik bağlama). Cinler bazen kadının cinsel organını kapatır, sanki orada böyle bir şey yokmuş gibi görünür.
  3. Hastalık ve Cin Çarpması: Cinler, insan vücuduna girerek sar'a (epilepsi), felç, şiddetli ağrı, konuşma engeli veya evine/işine gitme zorluğu gibi rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu durum, yel, kovuç veya kovuz (cin çarpması) olarak adlandırılır.
  4. Yıkım ve Ölüm: Büyücü, cinleri kullanarak bir kimsenin ölümünü isteyebilir veya bir evin yıkılması için ruhlara taşlanmasını sağlayabilir.
  5. Obsesyon ve Delilik: Cinler, kişinin aklını bozabilir (cünun veya delilik) ve beynindeki merkezlere yerleşerek onu kontrol altına alabilirler.

B. Ak Büyü (Koruma ve İyileştirme) Amaçlı Kullanım

  1. Hastalık Tedavisi: Şamanlar (eski Türk toplumlarında büyücü) cin çarpmasını (yel, kovuç, kovuz) tedavi etmek için tütsü (öd ağacı, üzerlik) yakar ve afsunlar okur. Bazen de hançer veya kuş tüyü gibi araçları hastanın vücuduna sürerek cinleri kovmaya çalışır.
  2. Kötülüklerden Korunma: Büyücüler, kara büyüye karşı ak büyü veya pasif büyü yöntemlerini kullanarak, cinlerin, kötü ruhların, nazarların ve zararlı hayvanların şerrinden korunmak amacıyla muskalar ve tılsımlar düzenler.

IV. Cinlerin Bilgi Kaynağı Olarak Kullanılması (Kehanet)

Cinler, kâhinler ve sihirbazlar için bilgi kaynağı olarak kullanılır; bu işleme kehanet denir.

  1. Hatif (Gizli Ses): Putların içinde Hatif denilen cinlerin olduğuna ve bunların kâhinlerle konuşarak gökte olup bitenleri haber verdiklerine inanılırdı. Cinler kâhine gelecekle ve geçmişle ilgili haberler verirlerdi.
  2. Kulak Hırsızlığı: İslami inanca göre, şeytanlar (cinlerin bir kısmı) gökte meleklerin kendi aralarında görüştükleri hükmolunmuş şeyleri kulak hırsızlığı yapar. Cinler bu haberleri, yanına yüzlerce yalan karıştırarak kâhinlere gizlice ulaştırır.
  3. Yalan ve Güvensizlik: Cinlerin en çok yalan söyleyen mahlûkat olduğu ve bu yolla insanları kandırdığı belirtilir. Cinlerden alınan bilginin güvenilirliği düşüktür; Cinlerden alınan bilginin doğru olan kısmı dahi, şeytanın itimat kazanmak için söylediği bir yalan olabilir. Cinler, bilgi karşılığında büyücüden kendilerini yalan yere tasdik etmesini isterler.

V. Büyülü Sözlerin Tekrarının Etkisi (Frekans)

Cinleri çağırma ritüelleri ve sihirli etkilerde, belirli sözlerin ve duaların tekrarlanması esastır:

  1. Zorlayıcı Tekrar (Azâim): Büyünün temelinde belirlenmiş davranışların ve "telaffuzu zor sözlerin" tayin edilmiş zaman içerisinde söylenmesi yer alır. Büyücü, formüldeki sözleri belirli bir sayıda (örneğin 3, 7, 41, 7000, 16641 defa) tekrarlayarak manevi güçleri zorlar ve kendine boyun eğdirmeye çalışır.
  2. Sesin Nitelikleri: Büyülü sözler, bazen ritmik ve vezinli (secili) olup, bu sayede gizemli ve korkunç bir etki yaratır. Kâhinler, eseci' (arı vızıltısı, deve homurtusu gibi) sesler arasında kontak kurarak secili sözleri okur. Bu sözler, karşıdaki kimseye korku salarak onu etkilemeyi amaçlar.
  3. İsimlerin Titreşimi: Ezoterik sistemlerde, kelimelerin ve isimlerin (Tanrı isimleri veya melek isimleri) gizemli ve titreşimsel bir gücü olduğuna inanılır. Büyücüler bu isimlerin gücünü kullanarak cinleri çağırır ve kontrol eder.
  4. Yan Etkiler: Telaffuzu zor sözler ve efsunlar kullanılarak yapılan bu ritüeller, insanın ruhunu derinden etkileyebilir ve toplumsal isteriyi tetikleyebilir. Ancak bu sözlerin tesiri, genellikle sadece göz boyama ve illüzyondan (hayalî hakikat gösterme) ibaret olabilir.

 

Sihrin Kaynağını Tespit Etme Yöntemleri

Hastalıkların modern tıp yöntemleriyle iyileşememesinin nedeni olarak sihir veya kötü ruhların etkisinin görülmesi, ezoterik, dinî ve halk tıbbı geleneklerinde köklü bir inançtır. Bu geleneklerde, hastalığın arkasındaki sebebin sihir olduğunu tespit etmek (teşhis) ve buna işaret eden belirtileri (alametleri) anlamak için özel yöntemlere başvurulur.

İşte kaynaklarınızdan elde edilen bu teşhis yöntemleri ve sihrin vücutta bıraktığı tipik işaretler:


I. Sihrin Kaynağını Tespit Etme Yöntemleri

Geleneksel ve dinî kaynaklara göre, bir hastalığın sihir kaynaklı olup olmadığını kesin olarak bilmek son derece zordur. Kesin bilgiye yalnızca sihir yapılırken şahit olmakla veya iki güvenilir kişinin bunu görmesiyle ulaşılabilir. Aksi takdirde, yalnızca "sihir alametleri" (sihir belirtileri) tespit edilebilir.

1. Manevi Okuma ve Gözlem (Rukye)

Sihrin varlığını tespit etmenin en yaygın yollarından biri, hastaya Kur'an'dan sihir çözen ayetlerin ve duaların okunmasıdır (rukye). Cin çarpması veya sihirli hastanın bu okumalar sırasında göstereceği reaksiyonlar, sihrin veya cinin varlığına işaret eder:

  • Ağlama ve Çığlık: Hasta sebepsiz yere ağlamaya, sızlanmaya veya çığlık atmaya başlar. Ağlama şiddetlenirse, hastalığın sihir kaynaklı olduğu düşünülür.
  • Titreme ve Kasılma: Vücut titremeye başlar, hasta kasılır ve sağa sola sert bir şekilde döner.
  • Gözleri Kapatma: Hasta elleriyle gözlerini kapatır.
  • Cin Konuşması: Cin içerideyse hastanın dilinden konuşabilir, hatta ismini veya hastaya neden musallat olduğunu söyleyebilir.

2. Kehanet ve Fal Yöntemleri

Falcılar ve kâhinler, hastalığın nedenini tespit etmek için çeşitli kehanet yöntemlerini kullanırlar. Bu yöntemler, hastalığın tanrılardan gelen bir ceza mı, bir ruhun musallatı mı yoksa sihir mi olduğunu belirlemeyi amaçlar.

  • Ebced ve Yıldızname: Hastanın ve annesinin isminin ebced hesabıyla toplanarak 12’ye bölünmesi ve kalan rakama göre yıldıznameden sihir, cin veya tıbbi hastalık teşhisi konması yaygın bir yöntemdir.
  • Kurşun Dökme (Molibdomansi): Kurşun dökme işlemi, hastanın başından dökülürken, kurşunun suda aldığı şekillere göre nazar değdirenin cinsiyeti veya fiziki özellikleri, hastalığın nedeni ve sonucu hakkında yorumlar yapılır. Bu, hastalığın sebebi sayılan kötü varlıkların korkutulup kaçırılmasına yönelik bir yöntemdir.
  • İç Organ İncelemesi (Haruspikasyon): Antik Mezopotamya ve Hitit’te, kurban edilen hayvanların karaciğerine bakılarak hastanın ölüp ölmeyeceği, hastalığın nedeninin tanrıların öfkesi olup olmadığı tespit edilirdi.
  • Su Falı (Irâfet/Lecanomancy): Su dolu bir kaba bakılarak tanrıların isteklerini ve hastaların durumunu öğrenme amaçlanırdı.
  • İple Ölçüm: Hastanın boynu ve ayakları arasına ip konulup, Hümeze Suresi okunduktan sonra ipin tekrar ölçülmesiyle, ip kısalırsa hastalığın insandan, uzarsa cinden, aynı kalırsa Allah'tan kaynaklandığına hükmedilirdi.
  • Vücut Seğirmeleri (İhtilâç): Vücuttaki bazı organların istemsiz oynaması veya seğirmesi, geleceğe dair olumlu veya olumsuz manalar çıkarmak için yorumlanırdı.

II. İyileşememeye Yol Açan Sihir Belirtileri

Sihir, bir kişinin iradesi dışında eylemlere ve durumlara zorlanması, ruhsallığına karşı bir saldırı olarak görülür. Sihrin neden olduğu belirtiler çoğunlukla cin çarpması belirtileriyle aynıdır ve modern tıbbın teşhis edemediği rahatsızlıklar şeklinde ortaya çıkar:

A. Fiziksel ve Biyolojik Belirtiler

  • Sebepsiz Ağrı ve Halsizlik: Sebepsiz yere şiddetli ve sürekli baş ağrısı (migrene yatkınlık), kronik karın ağrısı veya kramplar, doktorların sebep bulamadığı uzuv ağrıları.
  • Nörolojik/Fiziksel Bozukluklar: Titreme (şiddetli), sarılık, felç (lukve), kansızlık, sindirim sistemi bozuklukları.
  • Karaciğer ve Safra Sorunları: Kıvrık ve koyu renkli Sıhhat Çizgisi, safra kesesi ve karaciğer hastalığına işaret edebilir.
  • Üreme ve Doğum Sorunları: Kısırlık, kadının çocuğunu düşürmesi. Kadın, hayız görse bile çocuk doğuramaz (rahim faaliyetinin şeytanlarca engellenmesi).
  • Ani Ölüm: Bazı sihir türlerinin hastayı ölüme kadar götürebileceği inancı mevcuttur.

B. Ruhsal ve Psikolojik Belirtiler (Cin Çarpmasına benzer)

Sihrin, kişinin ruhsal ve psikolojik sağlığı üzerinde büyük bir yıkıma neden olduğu düşünülür:

  • Anksiyete ve Depresyon: Endişe hâli, depresyon, huzursuzluk, sebepsiz yere ağlama ve üzülme.
  • Zihinsel Bozukluklar: Akıl bozuklukları ve cinnet (delilik, mecnunluk), hafıza kaybı, sanrılar ve halüsinasyonlar.
  • Uyku Bozuklukları: Uykusuzluk ve korkunç rüyalar/kabuslar.
  • Zayıflamış İrade: Tembellik ve ibadet etmekte zorlanma.

C. İlişkilere Yönelik Belirtiler (Bağlama Büyüsü)

Sihrin en meşhur etkilerinden biri de Ta’lik-i kalb (kalbi çelme) ve bağlamadır.

  • Eşler Arası Nefret: Karı kocanın birbirini çok çirkin görmesi (maymun, hınzır veya düşman gibi).
  • Cinsel Bağlanma: Erkeğin cinsel yakınlıkta bulunamaması (iktidarsızlık) veya karısından tiksinti duyması.
  • Kısmet Kapanması: Kız veya kadınların evlenmelerine engel olunması; istemeye gelenlerin vazgeçerek geri dönmesi.

III. Tıbbi ve Psikolojik Teşhis Dışında Sihir Alametleri

Geleneksel halk hekimliği, sihrin veya cin çarpmasının yol açtığı sorunları, modern tıbbın bulamadığı durumlarda teşhis etmeye çalışır. Doktorlar beyin filmi veya elektrosu çektiğinde herhangi bir şey gözükmemesine rağmen, hastanın fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklarının devam etmesi, cinni hastalığı düşündürür.

El Falında Görülen Hastalık İşaretleri

El falı (Kiromansi), kişinin karakteri, sağlığı ve geleceği hakkında ipuçları vermeyi amaçlar. Özellikle Sağlık Çizgisi (Sıhhat Çizgisi) ve avuç içindeki bazı işaretler, kişinin sağlık sorunlarına ve sinirsel rahatsızlıklara yatkınlığını gösterir:

  • Sıhhat Çizgisinin Olmaması: Bu çizginin avuçta olmaması, genellikle iyi bir şans olarak yorumlanır ve sağlıkla ilgili ciddi problemlerin olmayacağına işaret sayılır.
  • Çizginin Yapısı: Eğri veya dalgalı bir sıhhat çizgisi, çeşitli hastalıklara yatkınlığa işaret eder. Zincir şeklinde olması, sinir sistemi bozukluğu, sara hastalığına yatkınlık ve fiziksel zayıflığı temsil eder.
  • Ay Tepesindeki Çizgiler: Ay tepesindeki (el bileğine yakın kısım) düzensiz çizgiler, kuvvetli önsezilere, korkulu rüyalara, kâbuslara, halüsinasyonlara ve gaybdan ses duymaya açık bir bünyeyi yansıtır. Bu, ruhsal bir etkiye işaret edebilir.
  • Siyah Noktalar: Elde görülen siyah noktalar sinirsel rahatsızlıkların işareti olarak görülür.
  • Harfler: Avuç ortasında görülebilecek B harfine benzer bir işaret dışında, elde görülen her türlü harf biçimi kötü olaylara ve muhtemel hastalıklara yorumlanır.
  • Sihirbaz Çizgisi: Güneş Çizgisi, büyük medyumların ve sihirbazların çizgisi olarak görülür; bu kişilerin düşünce ve beyin gücüyle insan ve eşyaya hükmeden olağanüstü tipler olduğu düşünülür.

D. Tıbbi Sorunların Sihirle Karışması

Sihir meselesi genellikle, tıbbın ilerlemesiyle artık bilimsel metotlarla açıklanabilen birçok rahatsızlık ve psikolojik durumla karışmıştır.

  • Psikolojik Hastalıklar: Orta Çağ’da şizofreni veya epilepsi hastaları genellikle büyülenmiş veya içine cin girmiş olarak algılanmaktaydı.
  • Hayal Ürünü Belirtiler (Vehim): Sihrin bir kısmı tamamen göz boyama, hile ve aldatma üzerine kuruludur. Hastanın yaşadığı rahatsızlık, sihir değil, psikolojik bir vehim olabilir. Bu vehim, hastanın kendisinde sihir olduğu sanısıyla oluşur ve gerçekten hasta olmasına neden olur (numara değil, gerçek semptomlarla).

Büyü Veya Sihrin İptal Edilmesi (Bozulması)

Büyü veya sihrin iptal edilmesi (bozulması), hem manevi-teolojik sistemlerde hem de okült ve halk tıbbı geleneklerinde köklü çözümlere dayanmaktadır. Kaynaklar, büyünün etkisini ortadan kaldırmanın genellikle iki ana yolla mümkün olduğunu belirtmektedir: ilahi korumaya sığınmak ve büyünün fiziksel araçlarını imha etmek.

İşte büyü ve sihrin nasıl iptal edilebileceğine dair kaynaklarda sunulan yöntemler:

I. Manevi ve Teolojik Çözümler (Dua ve Rukye)

İslam inancına göre, büyünün bozulması için en temel ve en etkili yol Allah'a sığınmak, tevekkül etmek ve dua yoluyla şifa istemektir. Büyü ve musibetlerin def’i için Kur'an-ı Kerim'den veya hadislerden rivayet edilen dualar okunur.

1. Koruyucu Dualar ve Sureler (Muavvizât)

  • İhlâs, Felâk ve Nâs Sûreleri (Muavvizât): Kendisine büyü yapılmış kişi için yapılabilecek en büyük tedavi yöntemi dua etmektir. Kur'an-ı Kerim'in son üç suresi olan İhlâs, Felâk ve Nâs sureleri, şeytanın, büyücülerin ve cinlerin şerrinden korunmak için okunur ve her derde deva olarak kabul edilir.
  • Ayet-el Kürsi: Ayet-el Kürsi'nin okunması cinlerin şerrinden korunmak için büyük bir kaledir. Bu ayeti gece okuyan kimseyi Allah bütün musibetlerden muhafaza eder ve şeytan ona yaklaşmaz.
  • Bağlı Olanın Çözümü: Sihrin çözülmesi için Ayet-el Kürsi, Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri yedi adet yeşil sidir (sedir) yaprağı ezilmiş bol suyun üzerine okunur ve bu su hem içilir hem de banyo yapılır.
  • Sihri Çözen Ayetler: Sihre şifa veren ayetler (örneğin Yunus 81-82, Taha 69, Araf 118-122) bir tabağa yazılıp, yazı silinerek sudan içilir veya hastanın başından dökülürse sihrin çözüleceği bildirilmiştir.
  • Özel Dualar: Sihrin, afet ve belaların def’i için Allah'ın kudretini ve azametini öven özel dualar (örneğin, "Ya men tevada’a küllü şey’in li-azametihi...") ve esmalar (Ya Mani’, Ya Dafi’, Ya Rafi’) okunması tavsiye edilir. İbtal-i sihir (sihrin bozulması) ve imanı muhafaza için özel esmalar ve dualar da bulunmaktadır.

2. Sihri Sihirle Çözme Yasağı (Nüşre)

İslam âlimlerinin çoğunluğu, sihri bir başka sihirle çözmenin caiz olmadığını belirtmiştir. Bu, şirk (Allah'a ortak koşma) tehlikesine yol açar. Hz. Peygamber, kendisine yapılan sihri çıkarıp çözmekle halk arasında sihrin şerrinin yayılmasından endişe ettiği için bu yolu tercih etmemiştir.

II. Fiziksel ve Ritüelistik İptal Yöntemleri

Büyünün etkisini ortadan kaldırmak için, büyünün yapıldığı nesnelere doğrudan müdahale etmek, hem dini rivayetlerde hem de kadim büyü geleneklerinde en kâmil çözüm yollarından biri olarak görülür.

1. Büyü Malzemesinin Çıkarılması ve İmhası

  • En Mükemmel Tedavi: Sihrin en mükemmel tedavi usulü, sihir aletlerinin (düğüm, muska, saç tarantısı, tılsım vb.) bulunup çıkarılması ve iptal edilmesidir.
  • Düğüm Çözme: Felak Suresi, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden Allah’a sığınmayı emreder. Ayetlerin okunmasıyla düğümlerin çözüleceği ve sihrin bozulacağı inancı yaygındır.
  • Yakma ve İmha: Hazırlanan tılsımların işi bittikten sonra, bağlanmış olduğu varlıkların düşmanca tavır içine girmelerini önlemek amacıyla önce makas veya bıçakla parçalara ayrılması ve sonra yakılması tavsiye edilir. Kara büyünün etkisini yok etmek için kullanılan "maqlu büyü" (yakma büyüsü) ritüelinde, büyücüyü veya büyüyü temsil eden balmumu/yağ figürleri yakılır veya eritilir, bu sırada büyünün de yok olması sözlü olarak ifade edilir. Yakılan ipliklerin, büyücünün sözlerinin yanıp kül olmasını sembolize ettiği belirtilir.
  • Gömme: Hitit ritüellerinde kötülük taşıyıcısı vekiller (hayvanlar) öldürüldükten sonra gömülerek, içlerine hapsedilen kötülüklerle birlikte kurban sahibinden sonsuza kadar uzaklaştırılmış kabul edilirdi.

2. Arındırma ve Temizleme Ritüelleri

  • Su ile Arındırma: Tılsım veya yazılı duaların suya silinip hastaya içirilmesi veya bu suyla yıkanılması suretiyle şifa aranır. Suyun fiziksel ve manevi arındırma gücünün olduğuna inanılır. Yazısı silinen vefk veya muska, ayak basılmayan bir yere (veya akarsuya) dökülmelidir. Cin çarpmasından kurtulmak için, okunan suyun evin köşelerine serpilmesiyle cinlerin evden çıkacağı düşünülür.
  • Kurşun Dökme: Eritilmiş kurşunun suya atılarak aldığı şekillerin yorumlanması, hastalığın sebebi sayılan kötü varlıkların korkutulup kaçırılması amacıyla kullanılır.
  • Tütsüleme (Lebanomansi): Tütsü yoluyla hastalıkları iyileştirme teknikleri bulunmaktadır. Tütsü dumanı negatif titreşimleri kovmak ve aurayı temizleyip arındırmak için kullanılır. Cinlerin yakılması ve kaçırılması amacıyla kafur buhurunun hastaya koklatılması tavsiye edilir.
  • Vücut Parçalarının Temizlenmesi: Kara büyünün yol açtığı psikolojik rahatsızlıklarda banyo yaptırılması, saçların kazınması, tırnakların kesilmesi ve vücudun yağlanması gibi işlemler kişinin psikolojik algısında değişiklik yaratarak iyileşmeyi destekler.

3. Büyü ve Tılsımların Kendiliğinden Bozulması

  • Fiziksel Yıkım: Tılsım yapılan sütunların yıkılması (örneğin veba hastalığı tılsımı yapılmış bir sütunun yıkılması) veya üzerindeki tılsımlı resmin ya da vefkin bir insan tarafından görülmesi tılsımın bozulmasına yol açar.
  • Sözleşmenin İptali: Antik Mısır geleneğinde, bir kişinin adı biliniyorsa ona kötülük veya iyilik yapılabilirdi. Ritüelistik sözcüklerin ve isimlerin doğru tonla söylenmesiyle canlı ve cansız doğanın itaat ettiğine inanılırdı. Tılsımla bağlı olan cinin veya ruhun hizmeti bittiğinde, bir daha çağrılmaması için cesedi yakılarak ruhun geri dönüşü engellenirdi.
  • Karşı-Büyü: Büyü, bellek eksikliği, ayinin eksik yapılması veya bir tabunun ihmal edilmesiyle başarısız olabilir, ancak en önemlisi daha güçlü bir karşı-büyü ile yok edilebilir. Kara büyünün etkisini ortadan kaldırmak için ak büyü (iyileştirici büyü) yapılır. Düşman ve hasudların dilini bağlamak için özel esmaların (örneğin Yâ Kâbıd, Yâ Bâsıt) ve vefklerin kullanıldığı uygulamalar mevcuttur.
  • İradenin Gücü: Majik bir eylemde başarı, büyük ölçüde uygulayıcının iradesine, formülün ve ayinin geleneksel bütünlüğüne, ve kurallara kesin uyumuna bağlıdır; bu koşullardan herhangi birinin ihmal edilmesi büyüyü başarısızlığa uğratır.

Sihrin Onu Yapan Kişinin Ölümünden Sonra Bile Etkisini Sürdürmesinin Temel Nedenleri

Bu ilginç ve felsefi soru, ezoterik sistemlerin ve büyünün doğasını anlamamızdaki temel bir ayrımı işaret etmektedir. Büyünün temelinin tamamen uygulayıcının düşünce (fikir) ve iradesine dayanması doğru olsa da, kaynaklar, bu gücün bir kez serbest bırakıldıktan sonra neden uygulayıcı öldüğünde iptal olmadığını açıklayan çeşitli mekanizmalar sunmaktadır.

Sihrin onu yapan kişinin ölümünden sonra bile etkisini sürdürmesinin temel nedenleri ve ilgili açıklamalar aşağıdadır:

I. Büyünün, Uygulayıcının Zihninden Bağımsız Bir Nesneye/Güce Aktarılması

Büyü, sadece bir düşünce olarak kalmaz; uygulayıcının iradesi ve odaklanmış bilinci sayesinde maddesel veya maddesel olmayan bir aracıya aktarılır ve orada kök salar.

1. Maddi Araçlar ve Tılsımlar (Talismanlar)

Büyünün birçoğu, etkisini sürdürmek için somut nesnelere veya ritüelistik maddelere ihtiyaç duyar. Uygulayıcı öldüğünde, enerji bu nesnelerde kalır:

  • Büyünün Kodlanması: Büyü, öncelikle irade ve söz ile bir şey yapmaktır. Sihirbazın hayal edebileceği her şeyin kendini gerçek bir durum veya olay olarak materyalize etme eğilimi vardır. Ancak bu tecelli, muska, iksir, simge, büyü heykeli veya üzerlik gibi nesneler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu nesneler, büyünün süresini garanti eden talism (tılsım) adı verilen büyülü formülleri veya kelimeleri içerir.
  • Fiziksel Etkinin Kalıcılığı: Kara büyüde, öldürülmek istenen kişinin balmumundan veya kilden bir figürü yapılır ve bu figüre iğne batırılır ya da gömülür. Figür üzerindeki bu işlem, kurban tarafından uzaktan hissedilir ve kişi acı çeker. Bu nesne ya da "zehir", bulunduğu yerde kaldığı sürece, büyünün etkisi devam eder ve uygulayıcıya ihtiyaç duymaz.
  • Muskaların Rolü: Muskalar ve vefkler de böyledir; hazırlanıp kişinin üzerinde taşınması veya belli bir yere gömülmesi ile koruma, bağlama veya zarar verme amacını sürdürür. Bir büyünün bozulması için, genellikle bu sihir aletlerinin bulunup çıkarılması ve imha edilmesi gerekir. Bu, büyünün gücünün nesneye aktarıldığının en açık kanıtıdır.

2. Ruhani Varlıkların Devam Eden Görevi

Özellikle kara büyüde, uygulayıcının iradesi, cinleri, şeytanları veya diğer kötü ruhları (ervah-ı ardıye) belirli bir görevi yerine getirmeye zorlamak için kullanılır.

  • Hizmetkârların Bağlanması: Büyücü, iradesini kullanarak bu ruhani varlıkları hâdim (hizmetkâr) olarak kendi emrine alır. Sihrin bozulması için, bu varlıkların o görevi terk etmesi veya yok edilmesi gerekir. Uygulayıcının ölümü, cinin üzerindeki kontrolü zayıflatabilir, ancak cin, görevini (örneğin karı-kocanın arasını açma, bağlanma veya malı telef etme) yerine getirmeye devam edebilir, çünkü irade bir kez harekete geçirilmiştir.
  • Geri Dönüş Riski: Hatta ölülerle haberleşme (Nekromansi) son derece tehlikeli görülür, çünkü büyücü istediği ruhu büyüleyip getirir ve bu ruhun daha sonra ritüelin yapıldığı yere sık sık uğrayıp mezarlık hayaleti haline gelme riski vardır, bu da büyünün etkisinin uygulayıcının kontrolünden çıktıktan sonra bile devam ettiğini gösterir.

II. Büyünün Kendi Kendini Sürdürme Mekanizması (Enerji ve Bilinçaltı)

Sihir, uygulayıcının bilincini fiziksel gerçekliğin ötesindeki Astral âlem ile birleştiren bir süreçtir. Bu alanda oluşturulan etki, fiziksel ölümle kolay kolay kaybolmaz.

1. Ruhun ve Astral Etkinin Ölümsüzlüğü

İnsanın ruhu (Özenerji) ölümsüzdür ve istese bile yapabileceği tek şey ölmektir. Fiziksel beden öldüğünde, ruh bilinçli ve yaşam dolu kalır.

  • Astral Düzlemde Oluşum: Büyüsel süreç, Astral düzlemde başlar. Bir fikir veya prototip tasarım olarak yaratılan şey, nihayetinde süzülerek fiziksel dünyaya gerçeklik olarak iner. Uygulayıcının iradesiyle yaratılan bu enerji akışı ve form, uygulayıcının fiziksel varlığına bağlı olmaksızın Astral alanda varlığını sürdürebilir.
  • Bilinçaltı Telkini: Ölüm büyülerinin ve zarar verme pratiklerinin bir açıklaması, kurbana büyücünün onun ölümünü görmüş olduğuna dair sözlerin söylenmesi ve işin geri kalanını bilinçaltının tamamlamasıdır. Büyücü öldüğünde bile, bu telkin ve bilinçaltı güç uygulaması kurbanın zihninde devam ederek, kişinin zaten var olan "ölüm isteğini" kamçılamayı sürdürebilir. Bu durum, bilinçaltına işlenmiş olan hatalı bir bilginin veya kompleksin asla tam olarak silinip yok edilemeyeceği inancıyla paralellik gösterir.

2. Karşı Büyü Zorunluluğu

Bir büyünün iptal olmaması, aslında büyünün kendiliğinden durmaması demektir. Eğer büyücü ölünce sihir otomatik olarak bitseydi, hiçbir karşı-büyüye veya bozma ritüeline gerek kalmazdı.

  • Karşı Güç Gerekliliği: Her büyüye karşı bir de karşı-büyü vardır. Büyünün etkiyi sürdürmesi, ancak bir başkasının daha güçlü bir karşı-büyü yapmasıyla ortadan kaldırılabilir. Başarısızlık, büyünün eksik yapılması, bir tabunun ihmal edilmesi ya da daha güçlü bir karşı-büyü ile açıklanır.
  • Kozmik Yasalar: Bazı ezoterik kaynaklara göre, Evrenin nihai amacı yaratmaktır. Yaratılan bir şeyin (bu durumda büyünün sonucu olan etki veya enerji formunun) kendiliğinden yok olmasına izin verilmez. Eğer sihir yapan kişi ölse bile, yarattığı etki varlığını sürdürür.

III. Tarihsel ve Güncel Örnekler

Tarihsel kayıtlara göre, büyük bir güce dayandırılan tılsımların, uygulayıcılarının ölümünden çok sonra bile etkisini sürdürdüğü bilinmektedir:

  • Tılsımlı Sütunlar: İstanbul'da veba salgınını önlemek amacıyla yapılan tılsımlı bir sütun, yıkılana kadar şehri vebadan korumuştur. Mısır'da timsah tılsımı yapılan bir sütun, timsah gelip ters dönüp ölene kadar etkisini sürdürmüştür. Uygulayıcılar çoktan ölmüş olsa da, tılsım veya sihrin fiziksel tezahürünün devam ettiği açıktır.
  • Mumyalama ve Ölümsüzlük: Antik Mısır'da firavunların mezarlarına konulan sihirli sözler (Piramit Metinleri) ve büyülü heykeller (şabtiler), firavunun ölümden sonraki yolculuğunda yardım etmesi için yapılırdı. Bu, sihrin etkisinin ölümden sonraki hayat boyu devam etmesinin amaçlandığını gösterir.

Özetle, sihir uygulayıcının iradesiyle başlar, ancak etkisi Astral Alana ve/veya somut materyallere aktarılarak uygulanır; bu sayede uygulayıcının fiziksel yaşamına bağlı kalmadan varlığını sürdürür, ta ki başka bir karşı güç veya ritüel ile kasıtlı olarak iptal edilene kadar.

Sorunuz, Kabala gibi gizli ilimlerin devlet başkanlarını öldürme gücüne sahip olup olmadığı ve bunun nasıl gerçekleştiği yönündeki yaygın inançlara değinmektedir. Kaynaklar, bu tür iddiaların hem tarihsel örneklerde hem de sihrin mahiyeti üzerine yapılan tartışmalarda ele alındığını göstermektedir.

Yahudi Gizemciliği (Kabala) İle Sihir (Büyü) Arasındaki İlişki

Yahudi gizemciliği (Kabala) ile sihir (büyü) arasındaki ilişkiyi ve uzaktan ölümün nasıl gerçekleştirildiğine dair teorileri detaylandırmaktadır.

I. Kabala ve Siyasi Liderlere Etki İddiaları

Kabala (İbranice'de "Gelenek"), esasen kişinin Tanrı ile bütünleşmesini (İnsanın Kâmil Olması) amaçlayan bir Yahudi tasavvuf, bilim, gelenek ve büyücülük yöntemidir. Ancak, tıpkı İslami Havâss gibi, Kabala'yı da sıradan büyücülük amacıyla kullanan birçok kimse mevcuttur.

Siyasi olayların akışını değiştirme potansiyeli, Kabala ile ilişkilendirilen sıra dışı bir olayda geçer:

  • Suriye Örneği: İkinci Dünya Savaşı sırasında, Suriye'deki Yahudi toplumu Nazi işgali korkusu yaşarken, eğitimli Kabalacılar gece boyunca çalışarak Suriye kelimesindeki İbranice harflerin yerini Rusya kelimesini oluşturacak şekilde değiştirmişlerdir. Kısa süre sonra Alman birlikleri Rusya'ya girmiş ve Suriye Nazilerin savaş hamlesinden kurtulmuştur. Bu olay, Kabalacıların olayların akışını değiştirmede İbranice harfler ve gizli bilgiler üzerinden nasıl etkili olduğuna dair bir örnek olarak aktarılır.
  • Numerolojik Tehlike İmalar: Kabalistik terimlerle Napolyon Bonapart isminin 13 sayısına eşit olduğu ve bunun ölüm, aldatma ve yıkımı simgelediği belirtilmiştir. Bu, Kabalistik yöntemlerin (numeroloji) yüksek kademedeki kişilerin kaderini yorumlamak için kullanıldığına dair bir örnektir.

II. Bir Liderin Uzaktan Öldürülmesi Nasıl Mümkün Olur? (Teoriler)

Liderlerin veya sıradan insanların sihir yoluyla öldürülebileceği inancı kadimdir. Kaynaklar, uzaktan öldürme veya helak etme eyleminin, Kabala'nın da kullandığı düşünce ve enerji sistemleri üzerinden iki ana yolla açıklandığını belirtir:

1. Psişik Saldırı ve Bilinçaltını Etkileme Yöntemi (Teorik Büyü)

Bu yöntem, kara büyünün en ileri seviyesi olarak tanımlanır ve fiziksel mesafeyi aşan irade gücüne dayanır.

  • Ölüm İsteğini Tetikleme: Bu teoriye göre, her insanın içinde gizli bir ölüm isteği (dürtüsü) vardır. Büyücüler (veya medyumlar), hedef kişinin bilinçaltına güç uygulayarak bu isteği kamçılar ve harekete geçirirler.
  • Doğal Görünümlü Ölüm: Kişinin bilinçaltının desteğiyle, gerçek bir hastalık (örneğin zatürree, böbrek taşı, beyin tümörü) yaratılır. Böylece kurban, sıradan bir hastalık nedeniyle eceliyle ölmüş gibi görünür, bu da sihrin tespit edilmesini imkânsız kılar.
  • Uzaktan Bağlantı: Bu etki, kablosuz bağlantılar, radar ve televizyon gibi iletişim araçlarına benzetilen, ilişki kurmadan da bağlantı sağlayabilen parapsikolojik bir yöntemle gerçekleşir. Beyin, Dünya'nın ve bireyin kendi elektromanyetik alanlarını kontrol ederek kötülüğü gerçekleştirir.

2. Sihrin, Zehirleme Yöntemini Gizlemesi (Aldatma/İlizyon)

Özellikle modern dönemde, sihir ve ezoterik ritüellerin, fiziksel cinayeti gizlemek için bir perde olarak kullanıldığına dair güçlü anlatılar mevcuttur.

  • Zehir Kullanımı: Yapılan araştırmalarda, uzaktan öldürme iddiasında bulunan bir grubun, kurbanlarını aslında talyum tuzu gibi basit zehirlerle öldürdüğü tespit edilmiştir. Talyum, ölümleri doğal nedenlerle (kalp krizi, zatürree, tümör) gerçekleşmiş gibi gösteren sinsi bir zehirdir.
  • Göz Boyama (Gözbağcılık): Büyücülük, transa geçme, horoz kurban etme, tütsüleme, kurban etme ve voodoo gibi ritüelistik eylemlerin tamamı, halkın dikkatini dağıtmak ve onları bilimsel alandaki telkinleri kabule hazır hale getirmek için tasarlanmış bir göz boyama (kurgulama) veya maskeleme işlevi görmüştür. Kurbanın ölümü, kurbanla hiç ilişkisi olmayan bir üçüncü kişi tarafından, zehirli maddeleri kurbanın günlük kullanım eşyalarına (bir kapıcı, elektrik veya gaz saati okuyan biri gibi davranarak) yerleştirmesiyle gerçekleşir.
  • Yasal Güvenlik: Bu tür cinayetler, İngiliz yasalarına göre suç sayılmaz, çünkü "uzaktan kumandayla cinayet" yasalarda tanımlanmamıştır ve mahkemede sadece saçmalık olarak algılanır.

III. Siyasi Liderlere Yönelik Ölüm Uygulamaları

Kaynaklar, eski zamanlardan beri yöneticilere karşı ölümcül büyülerin kullanıldığına dair inançların var olduğunu belirtir:

  • Mısır Figürleri: Antik Mısır'da, düşmanı temsil eden balmumu figürleri yapılıp üzerlerine isimler kazınırdı. Bu figürler ateşe atılarak düşmanın yok olması amaçlanırdı.
  • Vekil ve Tılsımlar: Kara büyüde, zarar verilmek istenen kişinin saçı, tırnağı veya elbise parçasıyla kuklası (vekil) yapılır ve bu kuklaya yapılan eylemlerin orijinalini etkileyeceğine inanılırdı. Yıkılması istenen bir yerin eşiği altına tılsımlı materyal (örneğin karı-koca arasını açmak için) gömülürdü.
  • Siyasi Kurbanlar: Bazı topluluklarda, fal bakmak amacıyla insan bağırsağı kullanılmış ve bu amaçla birçok insanın öldürüldüğü söylenmiştir. İktidar sahiplerini tasfiye etmek için suikastçiler ve eğitilmiş katiller (Dagaşi gibi gizli cemiyetler) kullanılmıştır.

Düşüncenin (Fikrin Veya İradenin) Etkileri

Düşüncenin (fikrin veya iradenin) etkileri kullanılarak tedavi yapılması ve başka fiillerin gerçekleştirilmesi, ezoterik, mistik ve psikolojik sistemlerin temelini oluşturan kadim bir inanç ve modern bir araştırma alanıdır. Kaynaklar, insan zihninin gücünü, yalnızca bireyin kendi kaderini ve sağlığını değil, aynı zamanda dış dünyadaki olayların akışını da etkileyebilecek güçlü bir enerji veya mekanizma olarak tanımlamaktadır.

İşte düşüncenin etkileriyle tedavi ve diğer fiillerin işlenmesine dair detaylı açıklamalar:


I. Büyünün ve Fiillerin Temelinde Düşünce ve İrade Gücü

Ezoterik geleneklerde sihir (büyü) ve maji, el çabukluğu veya doğaüstü güçlerin zorlanmasıyla birlikte, büyük ölçüde insan iradesi ve zihninin gücü ile ilişkilendirilir.

1. Büyü = İrade ve Söz

Büyücülük, ellerin yerine zihinle bir şey yapmaktır. Büyü, irade ve söz prensibine dayanır. Zihnin gücü serbest bırakıldığında her şey olabilir, ancak bu durum kontrolsüzdür ve üçüncü sınıf büyülerle sonuçlanabilir. Büyünün karmaşıklığı, onu kullanan zihnin karmaşıklığına bağlıdır ve büyücülük çalışmalarının amacı, gücü daha iyi kullanabilmek için zihnin ufkunu genişletmektir.

2. Düşüncenin Maddileşme Eğilimi (İmajinasyon)

Zihinsel imgeler, fiziksel koşullar için kalıplar veya matrislerdir. Okült pratiklerde başarının sırrı, herhangi bir zihinsel imajın kendini gerçek bir koşul veya olay olarak maddileştirme (materialize etme) eğilimine sahip olduğunu anlamaktan geçer. Yaratıcı imajinasyon (hayal gücü), fiziksel koşulların dışsal tezahüründen önce gerçekleşen içsel gelişim ve düzenleme sürecidir. Yüksek seviyede ustalaşmış kişiler, zihinsel imgelerinin neredeyse eş zamanlı olarak fiziksel gerçekliklere dönüşmesini sağlayabilirler; bu, anlık şifanın veya mucizelerin sırrıdır.

3. Bilinçaltının Yaratıcı Rolü

Bilincin kendi kendine farkındalığı, temel fikirleri veya tohum düşünceleri formüle ederek yaratıcı süreci başlatır. Bilinçaltı ise bu fikirleri telkin (suggestion) olarak kabul eder, çıkarım yoluyla detaylandırır ve psikolojik ve fizyolojik işlevlerde değişiklikler yaparak gerçekleştirir. El falı incelemelerine göre, avuç içindeki çizgiler, bilinçaltının işleyişinden ve birikmiş arzuların bir deposundan kaynaklanıyor olabilir . Ayrıca bilinçaltı, uzaydaki tüm noktalarla mükemmel bir bağlantıya sahiptir.


II. Düşüncenin Etkileriyle Tedavi ve İyileştirme

Düşüncenin ve iradenin gücü, hastalıkların teşhisinde ve tedavisinde anahtar bir rol oynar; bu bazen fiziksel, bazen de ruhsal etkilerle açıklanır.

1. Telkin Gücü ve Psikolojik İyileşme

  • Sihir, birçoğu günümüzde telkin gücüyle ilişkilendirilen batıl inançları içerir. Kurbanın bilinçaltı, büyücünün onun öleceğini söylediği sözleri tamamlayarak süreci sonuçlandırır.
  • Rasyonel aklın kısıtlamasından kurtulmuş sezgisel yetenekler (altıncı his) kullanılarak, fal seansları bilinçaltının derinliklerine inen bir yolculuk olarak görülebilir.
  • Modern tıp biliminin dahi kabul ettiği üzere, zihin fiziksel rahatsızlıklara neden olabilir ve zihin/ruh da fiziksel bedeni iyileştirebilir. Tedavide başarı, hastanın zihnin iyileştirme gücüne inanıp inanmamasına bağlıdır.
  • Jnana Yoga, olayların derinlerindeki asıl oluş nedenlerine ulaşmak için sürekli düşünmeye dayanır; bu, insanın benliğinden sıyrılarak doğayla birleşmeye (Kozmik bilinçle bir olmaya) yönelmesidir.
  • Budistlere göre mucizevi iyileşmeler, ruhun beden üstünde egemen olmasıdır.
  • Fibromiyalji gibi rahatsızlıklarda yaşanan ağrıların sadece sinirsel olduğu düşünülerek, doktorun hastaya kızgın demirle iyileştirileceğini söylemesi ve hastanın bunu kabul etmesi üzerine gerçekten iyileşmesi, telkinin beden üzerindeki etkisinin canlı bir örneğidir.

2. Düşünce Formlarının Enerjetik Temizliği

Şamanizmde düşünceler enerji olarak kabul edilir. "Yetersiz bir insanım" gibi olumsuz düşünceler, katı inanç sistemlerine veya enerji formu yaratan düşünce formlarına dönüşebilir.

  • Enerji İmhası: Şamanik çalışmalar aracılığıyla bu zararlı sözler (enerjetik izler) enerjetik olarak vücuttan çıkarılabilir.
  • İptal Ritüelleri: Duygusal durumlar anlaşıldıktan sonra, bu düşünce formlarını enerjetik olarak ortadan kaldırmak nispeten kolaylaşır. Bu, örneğin, düşünce formunu bir kâğıda yazıp yakmak gibi bir ritüel aracılığıyla yapılabilir.
  • Görselleştirme ve Nefes: Şamanik şifa ritüellerinde nefes ve görselleştirme kullanılır. Tüyün enerjisini üfleyerek canlandırmak ve kuşun arketipik gücünü bedene yollamak suretiyle, iyileştirici enerjilere form ve odak verilerek dengesiz durum güçlendirilir. Bu tür ritüeller, hastanın zihnindeki karmaşayı sıralı düşünceye dönüştürerek teşhis ve iyileşmeye olanak tanır.

3. Dinsel ve Dua Temelli Tedavi

Dua ve zikir, manevi güç uygulamalarının bir parçasıdır ve iyileştirici etkiye sahiptir:

  • Dualarla Tedavi (Rukye): Hastalıkların tedavisinde, özellikle cin çarpması ve sihirli hastalıklarda, kahinler hastayı okuyup üfleyerek tedavi etmişlerdir. Kur'an ayetleri (özellikle Fatiha ve İhlas, Felâk, Nâs sureleri) şifa ummak amacıyla suya okunup içirilmiş, yazılıp taşınmıştır.
  • Zikir ve Konsantrasyon: Büyüsel çalışmalarda kullanılan mantra ve zikirler, kişinin beyin kimyasını değiştirerek konsantre ve gevşeme sağlama işlevi görür; bu etki, bazı uyuşturucuların bilinç durumuna yaptığı etkiye benzetilir. Bu tekrarlar, metafizik güçlere baskı yapmak ve onları istenen amaca hizmet etmeye zorlamak için kullanılır.

III. Düşüncenin Diğer Fiiller Üzerindeki Etkileri (Sihir ve Aldatma)

Düşünce, kişinin iradesini kullanarak başkalarını etkileme, kontrol etme ve hatta zarar verme eylemlerinin temel aracıdır.

1. Zorlama ve Manipülasyon

  • Cinayet ve Zarar Verme: İlkel topluluklarda, bir düşmana "ölmesini söylemek" ve işin geri kalanını bilinçaltının tamamlaması prensibiyle düşmanı öldürme uygulamaları mevcuttu. Bu, her insanın içinde var olan "ölüm isteğini" kamçılayacak bir güç uygulamasıyla yapılır.
  • Uzaktan Kontrol: Uzaktan kumanda, radar veya televizyon gibi kablosuz bağlantılara benzer şekilde, düşünce yoluyla uzaktan etki kurarak bağlantı sağlamak mümkündür.
  • Göz Boyama ve Hile: İnsanları etkileyerek istediklerini elde etmek için dalkavuk ve sahtekâr sihirbazlar, kendilerinde olmayan halleri varmış gibi gösterirler; ilim sahibi, keramet sahibi olduklarını söyleyerek saf insanları telkin altına alırlar ve dolandırıcılık yaparlar. Aslında bu tür eylemlerin çoğu, göz boyama, illüzyon ve hileden öte değildir.

2. Düşünce ve Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)

Düşünce süreçleri ve inançlar, patolojik davranışlara yol açabilir.

  • Büyüsel Düşünce ve OKB: Büyüsel düşünce (kişinin alışılmamış inançlarının dış dünyayı etkileyebileceği inancı), obsesif kompulsif bozukluk (OKB) belirtileriyle pozitif yönde ilişkilidir.
  • Düşünce-Eylem Kaynaşması (DEK): Büyüsel düşünce, "düşünce-eylem kaynaşması" (TAF/DEK) ile benzerlik gösterir; bu, düşüncenin kendisinin eylemin sonuçlarını etkilediği inancıdır.
  • Hatalı Üstbilişler: OKB hastalarında hatalı üstbilişler, özellikle "kontrol edilemezlik ve tehlike" ile "düşünceleri kontrol ihtiyacı" inançları merkezi öneme sahiptir. Büyüsel düşünce eğilimi arttıkça, bireylerin kaygının kontrol edilemezliği ve bilişsel farkındalık düzeyleri de artmaktadır. Bu durum, kişinin zihninden geçen rahatsız edici düşünceleri (obsesyon) kontrol altına almak için zihinsel veya motor eylemlere (kompulsiyon) geçmesine yol açar.

Cinsel Büyüler, Ezoterik Ve Majikal Sistemleri

Cinsel büyüler, ezoterik ve majikal sistemlerin dört temel uygulama alanından biri olan "Aşk ve Cinsellik" başlığı altında incelenir. Bu büyülerin teknik altyapısı ve etkili olmasının nedenleri, genellikle fiziki aldatmacadan (zehir, afrodizyak) ruhsal ve enerjetik manipulasyona (irade, astral rezonans) kadar geniş bir yelpazede açıklanır.

İşte cinsel büyülerin teknik altyapısı ve etkili olmasındaki nedenler:

I. Cinsel Büyülerin Amaçları ve Kapsamı

Cinsel büyüler, kişisel menfaatleri veya duygusal ihtiyaçları karşılamayı hedefler. Bu uygulamalar genellikle şunları içerir:

  1. Aşk ve Bağlama: Sevilen kişinin sevgisini kazanmak veya kişinin kendine karşı cinsel bir istek ve yakınlık duymasını sağlamak (priworot/muhabbet).
  2. Cinsel Performans ve Cazibe: Kişinin kendi cinsel gücünü artırmak veya karşı cins için son derece çekici bir imaj oluşturmak (suret/maske takma).
  3. Zarar Verme ve Engelleme (Kara Büyü): Kişileri birbirinden ayırmak, evlileri boşamayı sağlamak, cinsel kudreti önlemek (erkekliği bağlamak), cinsel bunalımlara yol açmak ve hatta cinsel konularda cinayet işlenmesine neden olmak.

II. Etkin Olmasının Enerjetik ve Ruhsal Nedenleri

Seksüel büyülerin en ileri seviyeleri, fiziksel kısıtlamaların ötesindeki ruhsal ve enerji boyutlarını kullanma iddiasına dayanır:

1. İrade ve Zihinsel Odaklanma

Büyü, temelde eller yerine zihinle yapılan bir eylemdir. Cinsel büyünün ana fikri, cinsel hazzın doruk noktasında büyülü sonuçlar elde etmede kullanılabilecek bir güç yayılmasıdır.

  • İrade Akışı: Sihrin başarılı olması, uygulayıcının kendi iradesine ve Söz'ün gücüne bağlıdır. Uygulayıcı, zihninde kurbanının görüntüsünü en ince detaylarına kadar canlandırmalıdır; zihinde yaratılan bu imaj, büyünün yönlendirileceği enerjinin başlangıç noktasıdır.
  • İmajın Maddileşmesi: Yaratıcı imajinasyon (hayal gücü), zihinsel olarak tasarlanan her şeyin, kendini gerçek bir durum veya olay olarak materyalize etme eğilimi sayesinde fiziksel koşulların kalıplarını oluşturur.

2. Cinsel Enerji ve Boyutlar Arası Bağlantı

Cinsellik, ezoterik sistemlerde evrendeki temel itici güçlerden biri olarak görülür:

  • Evrensel Güdü: Birinci Boyuttan Yedinci Boyuta kadar mevcut olan tek ortak içgüdü cinselliktir. Cinsellik, üreme ve kendini deşarj etmek için zıt enerji ile birleşmek için gereklidir.
  • Enerji Sentezi ve Rezonans: Okült anlamda kadın, sihirli enerji ile şarj edilebilen bir indüktans (makara), erkek ise sihirli bir kapasitör (kondansatör) olarak kabul edilir. Bu iki enerji rezonansa girdiğinde büyük miktarda enerji açığa çıkar. Bu enerji, cinsel ilişki sırasında ortaklar arasında karşılıklı şarj alışverişi yaparak dış dünyaya atılır.
  • Astral Düzlemde Yansıma: Maddi, seksüel veya başka bir menfaat için yapılan majikal çalışmaların odak noktası Astral Boyuttur. Cinsel fanteziler ve boş hayaller bile, kişinin bilinçaltını temizlemesi için gereklidir. Astral Katlarda kişi, cinsel fantazilerini gerçekleştirerek ve olumsuzlukları kabullenerek bilinçaltını temizler.

3. Cinsel Büyü Düzeyleri (Ritüel Cinsel Maji)

Aleister Crowley gibi okültistler tarafından geliştirilen cinsel maji, cinsel hazzın doruk noktasında oluşan gücün, ruhani gelişimi hızlandırma ve majikal sonuçlar elde etme aracı olarak kullanılmasına dayanır. Bu uygulamalar, öpüşme ve oral seksten (kısmi telepati ve astral telepatik konuşma sağlayan) normal ve anal sekse kadar (tam birleşme ve tam majikal yetenekler için) farklı seviyelerde güç artışı sağlama iddiasındadır.

III. Büyünün Pratik ve Teknik Altyapısı

Cinsel büyülerin pratik altyapısı, sempatik büyü prensiplerine, biyolojik maddelerin kullanımına ve psikolojik aldatmacaya dayanır:

1. Sempatik Büyü İlkeleri

  • Temas Büyüsü: Bir zamanlar birbirine bağlı olan şeylerin, fiziksel temas kesildikten sonra bile uzaktan birbirlerini etkilediği inancına dayanır. Bu bağlamda, sevilen kişinin saç, tırnak, ter, idrar, dışkı veya giysi parçası gibi bedensel bir parçası alınır. Bu parçaya yapılan işlem (yakma, gömme) kurbanın ruhsal yapısını etkiler.
  • Taklit Büyüsü: "Benzer benzeri meydana getirir" ilkesi kullanılır. Aşk büyüsünde gül yaprağı üzerine yazılan isimlerin yüz yüze getirilmesi veya balmumundan figür yapılıp kişiye zarar verilmesi bu kategoriye girer.

2. Maddi Malzemeler ve Kimyasallar

  • Afrodizyak İksirler: Sihirbazlar, kurbanın aklını çelmek için kimyasal maddeler, ilaçlar, esrar, eroin veya cinsiyetle ilgili malzemeler kullanırlar. Aşk iksirleri, arzu uyandırıcı (afrodizyak) bileşenler (örneğin adamotu, ginseng, afyon, tatula, biber) ve bilinci azaltan maddeler içerir.
  • Ritüel Materyalleri: Cinsel büyüde kan, sperm ve âdet kanı gibi biyolojik malzemelerin kullanıldığı, hatta Kara Ayin'de kutsal şarap konulan kadehin sidik ve spermle doldurulduğu ve mihrap olarak çıplak bir kadının vücudunun kullanıldığı anlatılır.
  • Muskalar ve Tılsımlar: Sevilen kişiyi bağlamak için vefkler, muska ya da üzerinde isimler yazılı saç telleri bir muşambaya sarılarak kişinin kapısının eşiği altına gizlenir. Aşk muskasının misk ve safran ile yazıldığı, şeref-i âfitâb gibi uğurlu saatlerde hazırlandığı belirtilir.

3. Hipnoz ve Aldatma (Telkin)

Sihrin yedinci çeşidi olan Ta'lik-i kalb (kalbi çelme), sihirbazın şarlatanlık yaparak, muhatabına ümit veya korku vererek kalbini çelmesi ve telkin altına almasıdır.

  • Göz Boyama: Hokkabazlık veya şa’beze adı verilen sihirler, tamamen duyuları aldatmaya dayanır. Aşk iksirleri ve ritüellerdeki karmaşık eylemler (horoz kurban etme, duvarlara resim çizme), aslında büyülü bir atmosfer yaratan göz boyamadan ve maskelemeden ibarettir.
  • Cazibe ve İfade: Güzel söz ve etkileyici ifade (şiir ve fesahat), sihr-i helal olarak anılır ve insanı büyüleyecek kadar güçlü bir cazibeye sahiptir. Zekâsını ve cazibesini kullanabilen her kadın, bir bakış veya söz ile erkeği kendine büyülenmişçesine bağlayabilir.
  • Ruhsal Zayıflık: Sihrin en çok tesir ettiği insanlar, Allah'tan gafil, cahil, kalbi zayıf, her şeye meyleden, şehvetperest ve süfli kimselerdir. Şehvete düşkünlük, kişinin zayıf olduğu nokta olduğu için, cinler bu zayıflıktan yararlanarak sihrin tesirini kolaylaştırır.

Cadıların (Büyücü Kadınlar) Ve Şamanların, Tabiat Olayları Üzerinde Etkileri

Ezoterik geleneklerde cadıların (büyücü kadınlar) ve şamanların, tabiat olayları üzerinde etki sahibi olduklarına ve bu olayları kontrol edebildiklerine dair köklü inançlar mevcuttur. Bu etkinin temelinde, söz konusu uygulayıcıların görünmez güçlerle (ruhlar, cinler) bağ kurarak doğanın yasalarını zorlamaları veya kendi güçlü iradeleriyle doğal akışı değiştirmeleri inancı yatmaktadır.

İşte kaynaklara dayalı olarak cadı ve şamanların tabiat olaylarına nasıl etki edebildiklerine dair örnekler:

I. Şamanların (Kamlar) Tabiat Olaylarına Etkisi

Şamanlar, hem hekim, hem şifacı, hem de majisyen (büyücü) olarak toplumlarında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Onlar, görünür ve görünmez dünyaları birbirine bağlayan kişiler olarak, doğanın ritimleriyle ve güçleriyle uyumlu çalışmışlardır.

1. Hava Durumu ve Yağış Kontrolü (Yada Taşı)

Eski Türk inançlarında ve Şamanizm'de, şamanların doğa olaylarını kontrol edebildiğine inanılırdı:

  • Yağmur, Kar ve Rüzgâr Yağdırma: Şamanların, “Yada Taşı” (Yat Taşı, Cata/Cede Taşı olarak da bilinir) adı verilen sihirli bir taş aracılığıyla yağmur, kar, dolu yağdırıp rüzgâr estirebildikleri ve fırtına çıkarabildikleri söylenmektedir.
  • Kanıtlanmış Örnek: Kaşgarlı Mahmut, Türkler arasında yaygın olan bu uygulamayı Yağma ülkesinde bizzat gözüyle gördüğünü ve yaz mevsiminde çıkan bir yangın sırasında şamanların kar yağdırarak yangını söndürdüğünü aktarmıştır.
  • Ritüelistik Uygulama: Bu sihir, taşı suya bırakmakla gerçekleştirilirdi.
  • Yağmur Dileme: Altay Şamanları arasında yay kullanarak fala bakıp sonucunda yağmur yağdırmak sık başvurulan bir fal usulüydü. Altay Şamanları'nda "ya-bıla kamnadı" deyimi "yay ile fala baktı, yağmur yağdırdı" anlamına gelirdi.
  • Modern Uygulamalar: Modern zamanlara ait bir raporda, Brezilya hükümeti tarafından davet edilen yerli şamanların, bölgenin en kötü kuraklığını bitirmek amacıyla eski bir ritüeli gerçekleştirmelerinden sadece saatler sonra şiddetli yağmurların yağmaya başladığı belirtilmiştir.

2. Ürün ve Hayvan Verimliliği Üzerindeki Etki

Şamanlar ve büyücüler, ekonomik hayatiyet için kritik olan tarım ve avcılık üzerinde de etki kurmayı amaçlamışlardır:

  • Av Bereketi: Şamanlar, avın bereketli geçmesine yardımcı olmak ve hayvanları kötü ruhlardan korumak gibi görevlere sahipti. Avcılar, ava çıkmadan önce bedenlerini boyar, tütsü yakar ve büyüsel ilaçları kaynatarak koruma sağlarlardı.
  • Tarım Ritüelleri: Trobriand Adaları'nda yerliler, tohumları kutsamak, yaprak pası, kuraklık, zamansız yağmurlar ve yaban domuzu zararı gibi afetlerden korunmak için büyünün vazgeçilmez olduğunu düşünürlerdi. Yerliler, bütün iyi sonuçları büyüye yormuyorlardı; doğal koşulların varlığını biliyorlardı, ancak hesaplanamayan düşman etkileri kontrol etmek için büyüye başvuruyorlardı.

II. Cadıların ve Büyücülerin (Sihirbazların) Tabiat Olaylarına Etkisi

"Büyü" (Magic) kavramı, tabiatüstü güçler yardımıyla doğayı etkileyerek olağanüstü sonuçlar elde etme isteğine dayanır. Bu etki, genellikle "aktif büyü" başlığı altında incelenir.

1. Hava Durumu ve Doğa Olaylarının Yönetimi

Aktif büyü yapanlar, tabiat olaylarını yönetim ve denetim altına alarak güçlü iradeleriyle onları dilediği gibi kullanabildiğini iddia ederler.

  • Fırtına Çıkarma ve Önleme: Güney Afrika'daki Zulu kabilesi mensupları, kızgın kömür üzerine su dökülmesiyle yapılan bir aktif büyü tarzının fırtınayı önlediğine inanırlar.
  • Havanın Karartılması: Kalmuklar, Osmanlı ordusunun Heyhat sahrasında olduğu sırada havayı karartmak suretiyle sihir yapmışlardır.
  • Su ve Buzun Kontrolü: Kalmuk Tatarı, Koban Nehri'ni sihirle dondurup buz haline getirebileceğini söylemiş ve nehrin üzerine bazı acayip hareketler yaparak ve ayaklarını havaya kaldırarak buzu oluşturmayı başarmıştır. Evliya Çelebi, İskender asrında Hamalı bir Yahudi'nin Mısır'daki Nil nehrini sihir ile bir şişeye doldurması sırasında, şişe içindeki suyun yere dökülüp büyük bir göl meydana getirmesi sonucunda Kıbrıs yolunun yarısının battığını nakleder.
  • Yıldızlara ve Göğe Etki: Thessalyalı büyücülerin (Pythia), ayı dünyaya çektiği ve güneşi durdurduğu iddia edilirdi. Cadıların, sihirle gök cisimlerine, özellikle de Ay ve Güneş'e etki ettiklerine inanılırdı.
  • Doğal Afetlerin Habercisi: Yıldırım düşmesi, şimşekler, ay ve güneş tutulması, yer sarsıntıları gibi doğa olayları, kötüye işaret sayılmış ve bir toplantı sırasında bunlardan birinin olması toplantının ertelenmesine sebep olmuştur. Kahinler, bu gibi doğa olaylarının tanrılar tarafından gönderilmiş mesajlar olduğuna inanırlardı.

2. Maddenin Dönüştürülmesi ve Oluşturulması

Büyücüler, doğanın ürünleri üzerinde olağanüstü sonuçlar elde etme iddiasında bulunurlardı:

  • Anlık Ürün Yetiştirme: Bir sihirbaz, halkın ileri gelenlerinden tohumları alıp yere gömdükten sonra üzerine sihirli su serpmesiyle, o anda kavun, karpuz, hıyar gibi sebze ve meyvelerin büyüyüp ürün verdiğini göstermiştir.
  • Cansız Varlıkları Canlandırma: Teta adlı bir büyücünün, kesilmiş ve parçalanmış bir kazın bedenini ve başını büyülü sözlerle tekrar hareket ettirip canlandırdığı anlatılmaktadır.

3. Kehanet ve Doğa Gözlemi

Cadı, kahin ve büyücüler, doğrudan doğruya tabiat olaylarını gözlemleyerek kehanette bulunmuşlardır:

  • Rüzgâr ve Su Yorumları: Keldaniler, fal aracı olarak birçok doğal olay kullanmışlardır: Elmasın parıltıları, rüzgârda sallanan yapraklar, yılanlar, köpekler ve doğal olaylar. Rüzgârın suda oluşturduğu dalgaların incelenmesi ("Aeromansi") ve bulutların duruşuna bakarak yapılan yorumlar ("Nefelomansi") popüler fal yöntemlerindendi.
  • Hayvan Davranışları: Keldanilerde yılanlar ve köpekler fal bakmak için araç olarak kullanılmıştır. Sümerler ve Babillilerde ise krala, hayvanlara, hatta sürüngenlere olan her şeyin bir işaret taşıdığına inanılmış ve rahipler bu işaretleri yorumlamıştır. Eski Yunan rahipleri, Tanrıların isteklerini öğrenebilmek amacıyla kuşların uçuşlarına başvurmuşlardır.

Formülistik ve Ritüelistik Görünmezlik Uygulamaları

Bu uygulamaların ve inanışların, büyü ve din arasındaki ayrımın henüz belirginleşmediği ve bilimsel açıklamanın yetersiz kaldığı arkaik dönem insanının doğa karşısındaki güçsüzlüğünü ve çaresizliğini giderme çabasının bir sonucu olduğu belirtilmektedir. Büyü, ilkel insanın iyimserliğini ayinleştirerek, umudun korku üzerindeki yengisine duyulan inancı güçlendirmiştir.

Görünmezlik (ihfa), ezoterik ve majikal geleneklerde temel arzulardan biri olarak kabul edilen ve sihrin dört temel amacından biri olan zararlı etkilerden korunma ve intikam alma (Düşmandan saklanma) kapsamında incelenen bir uygulamadır. Bu amaçla yapılan büyüler, maddesel araçlardan ruhani çağrılara kadar çeşitli yöntemlere dayanır.

İşte kaynaklarınızda geçen, maddeyi veya kişiyi görünmez yapma (ihfa) amacını taşıyan uygulamalar ve teorik yaklaşımlar:

I. Formülistik ve Ritüelistik Görünmezlik Uygulamaları

Görünmezlik genellikle tılsım (muska) taşınması veya belirli sözlerin okunması yoluyla, kişinin düşmanların ve kötü ruhların gözünden saklanması şeklinde istenir.

  1. Özel Sözlerle Çağrı Yöntemi:
    • Kenzü’l-Havâs gibi havas kitaplarında, kişiye zalimin şerrinden korunmayı, şeytan ve insanın şerrinden saklanmayı ve hatta görünmez olmayı vaat eden muska formülleri bulunur.
    • Bu tür bir görünmezlik için kullanılan özel bir formül (davet), manası bilinmeyen kelimelerle cinlerin hizmetkârlarına hitap etmeye dayanır: “Uah, ahdah, haynah, lehled, lehelhu, halelûyah, yûş, ûş, aluaş, ayyûş, beşleş, eş, ahdan, avtaf, latatef, lûtâif, tâif, isimlerinin hizmetçileri cevap verin ve Kâdir ve Vâhid Allah’ın adıyla beni bütün gözlerden gizleyin, alûhâi alûhâi!”. Bu formülün bizzat cinlerin kendilerinden alındığı iddia edilmiştir.
  2. Kutsal Metinler ve Tılsımlı Nesneler:
    • Görünmezlik muskası, genellikle Ay'ın parlak olduğu şerefli bir zamanda hazırlanır ve üzerine Ayetü’l-Kürsi’nin yazılması istenir. Bu Ayetü’l-Kürsi ve diğer isimler yazılan kâğıt, muşambaya sarılarak üzerlerinde taşınır.
    • Bir büyü kitabında, görünmez olma sırrını bilen Harkiel adlı şeytanları yöneten bir melekten bahsedilmiştir.

II. Maddesel ve Kimyasal Yöntemlerle Görünmezlik

Sihirbazların ve büyücülerin kendilerini veya nesneleri görünmez yapma girişimleri, bazen de kimyasal, bitkisel veya hayvansal maddelerin kullanılmasıyla ilişkilendirilir.

  1. Yağlar ve Melhem Kullanımı:
    • Evliya Çelebi, Simyager Molla Mehmet adında bir büyücünün, vücuduna belli bir yağ sürerek vücudunun bazı uzuvlarını görünmez kıldığını anlatır. Molla Mehmet ayrıca kırağı ve çiğ yağı (don ve çiğ yağı) sürerek kendini havada gösterdiğini iddia etmiştir. Bu, maddelerin "gizleme" (ihfa) özelliğinden yararlanma fikrine dayanır.
  2. Hayvansal Parçaların Kullanımı:
    • Orta Çağ'daki bir inanışa göre, yarasanın sağ gözü soyulup çıkarılarak kişinin yanında taşınmasıyla görünmez olunabileceği düşünülmüştür.
  3. Bitkisel Maddeler:
    • Hintli sihirbazların, gözlerine antimon (sürme) koyarak kendilerini görünmez kıldıkları rivayet edilir.

III. Büyüsel Güç ve Gizlenme İddiaları

Bazı büyü türleri, fiziksel olarak bir nesneyi yok etmemekle birlikte, onu algılayan gözün yanıltılması veya gizli ilimler aracılığıyla gizlenmeyi ifade eder:

  1. Duyusal Aldatma (İllüzyon/Göz Boyama):
    • Sihir, bazen göz boyama (şa’beze) veya illüzyon olarak tanımlanır ve temeli duyuları aldatmaktır. Bir maddeyi olduğundan farklı gösterme veya yanılsama yaratma becerisi, bir anlamda görünmezlik algısı oluşturabilir.
    • Görünmezlik, el çabukluğu ve göz yanıltma teknikleriyle, bir nesneyi göstermeyerek ya da hızlı hareket ettirerek sağlanır; bu, sihrin dördüncü türü olan hokkabazlık kapsamında ele alınır.
  2. Gizli İlim ve Sözün Etkisi:
    • Sevgilinin ağzının (dehen), çok küçük olması nedeniyle görünmemesi, ağzın gizli ilim bilmesine (ilm-i ihfâ) ya da efsun okumasına bağlanarak hüsn-i ta’lil sanatı ile açıklanmıştır. Bu, sihrin bilgi ve söz aracılığıyla gizlenme gücüne işaret eder.
  3. Cazibe ve Yetenek:
    • Usta bir büyücü, güçlü bir irade ile kendini görünmez hale getirebilir.
    • Tılsımlı sözler ve figürler, gizli güçlerin harekete geçirilmesi yoluyla, kişinin hayatına istenilen yönü verme ve hastalıklardan korunma gibi amaçlarla birlikte, ölülerle iletişime geçme ve başkasının sevgisini kazanma gibi işlerde de kullanılır.

Rüyaların Mistik ve Fizik Ötesi Kökeni

Rüyalar, sihir ve kehanet geleneklerinde son derece önemli bir yere sahiptir ve genellikle bilginin, geleceğin veya ruhani etkileşimin bir kanalı olarak görülürler. Kaynaklar, rüyaların hem mistik hem de psikolojik düzeyde sihirle olan karmaşık ilişkisini detaylı bir şekilde açıklamaktadır.

İşte rüyaların sihirle olan temel ilişkisi, etki mekanizması ve bu konudaki inanışlar:

I. Rüyaların Mistik ve Fizik Ötesi Kökeni

Rüyalar, en eski kehanet yöntemlerinden biri olan Oneiromancy (Rüya Yorumlama) kapsamında ele alınır.

  • Astral Bedenin Ayrılması: Metafizik inançlara göre, uykunun en derin aşamalarında (REM uykusu), astral ve zihinsel bedenler fiziksel formdan ayrılır. Bu ayrılma, uyuyan kişinin uyanık saatlerde zihnin sansürlediği sezgisel bilgilere ulaşmasına olanak tanır.
  • İkinci Benlik (Alter-Ego): Rüya, bilinçli irade uyurken devreye giren "Rüya Gücü" veya "İkinci Benlik" (Alter-Ego) adı verilen farklı bir gücün eylemidir. Bu güç, bellekteki sayısız deneyimi bir araya getirerek, uyanık sağduyunun yapamayacağı şekilde sezgisel veya okült akıl yürütme yoluyla olayları algılayabilir ve tahmin edebilir.
  • Ruhani Bağlantı: Eski Mısırlılar, uykuyu bir tür ölüme benzetirlerdi ve rüyaların, ruhun bu dünyadan ayrıldıktan sonra deneyimlediği olaylara benzediğine inanırlardı. Rüyalar, Yaratıcı ile insanlar arasındaki doğrudan bir bağlantı kanalı olarak kabul edilirdi.

II. Sihrin Rüyalar Aracılığıyla Kullanılması ve İletişim

Büyü ve sihirbazlık, rüya görme sürecini hem bilgi edinmek hem de manipülasyon yapmak için kullanır.

1. Kehanet ve Bilgi Edinme

  • Geleceği Görme: Rüyalar, gelecek olaylara dair öngörüler sunar. Fiziksel bedenin ötesine seyahat eden enerji, gelecekteki iyi veya kötü olayları görüp bedene geri döner ve bunu hisler veya rüyalar aracılığıyla akla yansıtır.
  • İlahi Mesajlar ve Tarihsel Etki: Yahudilikte, Hristiyanlıkta ve İslam'da rüyalar, ilahi mesajların bir aracıdır. Osmanlı'nın kuruluşu ve fetihler gibi önemli tarihsel olaylarda rüyaların (İstihare) büyük etkisi olmuştur.
  • Rüya Kuluçkası (İstihare): Belirli bir soruya cevap almak veya gelecekle ilgili bir vizyon görmek için uygulanan rüya kuluçkası (šuppi šešk- veya egkoimesis) yönteminde, kişi dinsel yönden temizlenerek rüya görmek üzere uykuya yatar.
  • Uykusuzluk ve Önsezi: Bazen bilinçaltı, olası bir olayın olasılığını, olaydan aylar önce bile, korkulu rüyalar veya içsel sıkıntı (altıncı his) olarak gösterir.

2. Sihir Yoluyla Rüyalara Müdahale

  • Rüya Oluşturma Büyüsü: Antik Mısırlı büyücüler, büyü yoluyla vizyon ve rüya oluşturabilmek için büyülü resim ve formüller geliştirmişlerdir. Bu formüller, tanrı Bes'in figürünü çizerek ve özel mürekkepler kullanarak kehanet rüyaları görmeyi amaçlar.
  • Cinlerin Telkini: Cinler, insanlarla irtibat kurmak için rüyaları kullanabilirler. Kendilerini İslam büyüklerinin kılığında (Mevlana, Yunus Emre gibi) göstererek kişilere mesajlar verebilir ve onları sahte bir veli olduğuna inandırarak kendisine tabi kılmaya çalışır.
  • Kötü Rüyalar (Kabûs): Cinler, insana çok korkunç rüyalar gösterebilir. Büyücü, rüyalara girerek cinin musallat olma nedenini bulmaya çalışabilir. Cinler, rüyada kedi, köpek, kurt, aslan gibi hayvanlar gösterebilir.
  • Uyku Büyüsü: Büyü, kişinin uykusunu bağlayabilir (uykusuzluk). Kadı Burhaneddin, sevgilinin büyücü gözünün âşığın uykusunu bağlamasını sihr-i helal olarak niteler.

III. Rüyaların Sembolik Dili ve Yorumlanması

Sihir ve kehanet, rüyaların anlaşılabilmesi için sembolik dilin yorumlanmasına dayanır.

  • Bilinçaltı Sembolizmi: Bilinçaltı, rüyalar sırasında sembollerle konuşur. Görülen rüyaların (bazen Astral iletişim ürünü olanların) bilinçaltındaki sembolleri kullanarak bilinçüstüne çıkmasıyla iletişim kurulur.
  • Yorumlama Yöntemleri: Rüya yorumu, Arapça'da rü'yet (bakmak) kelimesinden gelir ve yasaklanmamıştır. Rüya yorumlanırken, Kur'an'dan veya hadislerden yararlanılır. Kötü görülen rüyalar sonrası, hayırlara vesile olması için rüyanın akan suya anlatılması veya sadaka verilmesi gibi adetler mevcuttur.
  • Sembollere Yüklenen Anlamlar: Bazı imgeler doğrudan yoruma sahiptir:
    • Uygur inancına göre, rüyada Çin imparatoru görmek varlanmak ve uzun ömür haberi verir.
    • Rüyada porsuk yılan görmek yolculuk yapmak demektir.
    • Rüyada kan görülürse rüyanın bozulduğuna inanılır.
    • Bazen rüyalar tersine çıkabilir (örneğin iyi talih tersine dönüp ceza getirebilir).
    • Rüyada büyü (Magic) görmek, yoksulluk ve sefaletin kaybolacağına, ancak güvenilen bir arkadaşın ihanet edeceğine işaret eder.
    • Rüyada mezar görmek ani ölüm veya ağır hastalık anlamına gelebilir.

Rüyalar, bu bağlamda, yalnızca gizli bilgileri ifşa etmekle kalmaz; aynı zamanda büyücünün ve kişinin bilinçaltı iradesini harekete geçirerek, fiziksel gerçekliği dönüştürme potansiyeli taşır.

Ölülerle İletişim, Ruh Davetleri Ve Spiritüel Uygulamalar

Ölülerle iletişim, ruh davetleri ve spiritüel uygulamalar, kadim zamanlardan beri varlığını sürdüren ve farklı kültürel/ezoterik geleneklerde çeşitlilik gösteren, metafizik dünyayla bağlantı kurmayı amaçlayan pratiklerdir. Bu uygulamalar, hem bilgi edinme hem de maddi veya manevi hedeflere ulaşma amacı taşır.

İlgili kaynaklarda ölülerle iletişime geçmenin yolları ve bu uygulamaların temel mekanizmaları üç ana başlık altında incelenmektedir:


I. Ölülerle İletişimin Temel Kavramları ve Tarihsel Yöntemleri

Ölülerin ruhlarıyla iletişim kurma pratiği, tarih boyunca farklı isimlerle anılmıştır.

1. Nekromansi (Ölü Çağırma)

Nekromansi (Necromancy, Yunanca nekros [ölü] ve manteia [kehanet]), ölülerle temas kurma iddiasıyla geleceği tahmin etmeye dayanan kadim bir kehanet türüdür. Nekromansi, bütün kehanet sistemleri içinde en tehlikeli olanı olarak kabul edilir.

  • Klasik Ritüel: Nekromansi, ölüleri çağırarak veya gerçek anlamda kaldırarak yapılır. Uygulayıcılar (Necromancer), uzun süre oruç tutup meditasyon yaparak hazırlanır ve çevrelerinde ölüm ve çürüme atmosferi oluştururlar. Amaç, ruhun mezardan kalkmasını ve sorulara cevap vermesini emretmektir.
  • Amaç ve Ödül: Ruhun madde zincirinden kurtulduğu için geleceği önceden görebileceğine inanılır. Ruh, işbirliğine karşılık olarak, bir daha kimse tarafından çağırılmaması için cesedinin yakılarak imha edilmesi sözüyle ödüllendirilir.
  • Tarihsel Örnekler: Nekromansinin bilinen en eski kaydı, Tevrat'ta Kral Saul'un sorularına yanıt vermesi için Endor Cadısı'nın Samuel'in ruhunu çağırmasıdır. Dr. John Dee'nin de ölüleri mezardan kaldırma (Necromancy) denemeleri olduğu ve saraya mensup bir kadının cesedini kaldırıp sorguya çektiği iddia edilir.

2. İspritizma (Ruhçuluk) ve Medyumluk

Medyumluk (mediumship), fiziksel ölümden sonra hayatın sürdüğüne ve ruhların yaşayanlarla iletişim kurabildiğine dair inanç olan İspritizma (Ruhçuluk) temelinde gerçekleşir. Medyum, ruhsal bilgiyi fiziksel dünyaya aktaran kişidir.

  • Ruh Davet Yöntemleri (Seanslar): Seanslarda ruhlarla iletişim, masa devirme (table tipping), tıkırtılar, otomatik yazı (automatic writing), sarkaçlar, Ouija tahtası veya medyumun bedeni aracılığıyla konuşma (channeling) yoluyla alınır.
  • Masa Devirme: Katılımcıların masaya ellerini koymasıyla, masanın hareket etmesi veya tıkırtı sesleri çıkarması ruhun varlığına işaret sayılır.
  • Otomatik Yazı: Ruhun yazılı mesajlarını iletmek için medyumun elini kullanmasıyla gerçekleşir. Bu iletişim, ruhsal rehberlerden (spirit guides) gelebileceği gibi, yazarın bilinçaltından da kaynaklanabilir.
  • Ayna ve Su Falı (Scrying): Falcılar, aynaya, kristal küreye veya su dolu bir kaba (Hydromancy/Lecanomancy) odaklanarak transa geçer ve bu parlak yüzeylerde vizyonlar veya ölülerin ruhlarını görerek geleceği tahmin etmeye çalışırlar.

3. Cinler ve Yer Ruhları Aracılığıyla İletişim (Cincilik/Hüddâmcılık)

Sihir ve kehanet alanında cinler, servis sağlayıcılar veya hizmetkârlar (Hüddâm) olarak kullanılırlar.

  • Davet ve Amaç: Cinlerle irtibat kurmak (davet) ve onlardan hizmetkâr olarak faydalanmak (istihdam/teshir) amacıyla özel formüller ve riyazetler kullanılır. Cin davetlerinin temel amaçları, geçmiş ve gelecekle ilgili haber alma, bir kimseyi öldürme/zarar verme veya kendine bağlama gibi durumları kapsar.
  • Hüddâm Çağırma Ritüelleri: Cinleri çağırmak için tenha ve karanlık yerler (harabeler, mezarlıklar) tercih edilir. Bu ritüellerde genellikle günlerce oruç tutulması (riyazet) ve insanlardan uzak kalınması (halvet) gerekir.
  • Materyaller: Davet sırasında güzel kokulu tütsüler (öd ağacı, günlük, anber, misk, safran) yakılır, çünkü cinlerin güzel kokuları sevdiklerine inanılır. Bazen cinlerin kurban olarak sunulan hayvanın kanından veya vücut enerjisinden faydalanarak geldikleri de iddia edilir.
  • Sözsel Zorlama: Cinler, azimeler ve kasemler (yeminler) okuyarak boyun eğdirilmeye çalışılır. Davet metinleri Arapça, İbranice, Yunanca ve Süryanice gibi farklı dillerden alınmış isimler içerir. Cinlerin isimlerinin, vefklerden ve esmalardan türetilen ses kodları olduğu ve bu yolla çağrılabileceği ileri sürülür.

II. Ruh Davetlerinin Yapılış Şekilleri ve Teknik Altyapıları

Ruhlarla ve ruhani varlıklarla iletişim, yüksek derecede irade ve zihinsel odaklanma gerektiren, farklı disiplinlerde kendine has kurallara sahip ritüel süreçlerdir.

1. Astral Yolculuk ve Katlara Giriş

Ezoterik ekoller, ölümden sonra ruhların geçtiği Astral Âlem veya Spatyum dediği bölgelere (Katlar) ulaşarak bilgi almayı hedefler.

  • Yüksek Güç Çağrısı: Kabalistik meditasyonlarda, ilahi âleme geçmek ve kutsal yayılmanın krallığı (Atsiluth) ile rabıta kurmak amaçlanır.
  • Astral Seyahat Tekniği: Astral yolculuk için, kişi sırtüstü uzanır ve tam gevşekliğe ulaşır. Ardından bilincini, kendi üzerinde havada dalgalanan Astral Bedeni içine nakletmeye çalışır. Bu beden fiziksel bedene göbek bölgesinden ince bir ışın demeti (kordon) ile bağlıdır.
  • Kat Gezileri: Çalışmalar sırasında yolcu, bilinçli imajinasyon yoluyla Katlar'a girer ve oradaki varlıklarla iletişim kurar. Katlara ilk girişte kişinin kendi bilinçaltı korkuları (devler, cadılar) tarafından oluşturulmuş korkutucu manzaralar ile karşılaşılabilir.
  • Vizyon ve Gerçeklik: Astral bölgelerdeki her şey, kişinin bilinçaltındaki sembolleri kullanarak bilincine yansır. Bu nedenle aynı enerji, kişiden kişiye farklı formlarda görünebilir. Bir yolcunun aldığı mesajın gerçekten başka bir zekanın ürünü mü, yoksa kendi bilinçaltı tezahürü mü olduğu daima tartışılır.

2. Şamanik Ruh Çağırma ve İyileştirme

Şamanlar, hastaları tedavi etmek, ölenlerin ruhlarına öte dünyaya eşlik etmek ve geleceği bilmek için ruhlarla irtibat kurarlardı.

  • Teknikler: Ayinler genellikle davul çalma, ritmik mantralar söyleme ve gizemli bitkiler yakarak (tütsü) yapılır. Şaman, davul ritmiyle transa geçer.
  • Ruhun Yolculuğu: Şaman, trans sırasında kurban hayvanının ruhuna binerek Göktanrı katına yükselir veya Yeraltı Hâkimi Erlik Han'ın katına inerdi. Ölenin ruhunu öte dünyaya götürmek için kayık kullanmak veya giysisine bağlı ipi kopararak ruhu serbest bırakmak gibi ritüeller de uygulanırdı.
  • Yardımcı Ruhlar: Şamanlar, kendilerini koruyan cinlere veya ata ruhlarına başvurur ve onlardan hastalıkları iyileştirme veya kaçan ruhu hastanın bedenine geri getirme konusunda yardım isterler.

3. Ruhların Fiziksel Ortamda Görünmesi (Apparition)

Ruhların görünmesi (apparition), modern psikolojik araştırmacılar tarafından şimdiki zaman gerçekliği dışlandığında (uykuya dalarken, uyanırken, derin konsantrasyon sırasında) gerçekleşen bir kişilik fonksiyonu olarak görülür.

  • Görünmez Varlıkların Görünümü: Ruhlar, bir rüya, ses, dokunuş, koku veya sadece varlık hissi olarak tezahür edebilir.
  • Ölülerin Görünmesi: Ölenlerin ruhlarının yaşayanları etkileyip etkilemediği merak konusu olmuştur. Ölen kişinin fiziksel ölümü anında, uzaktaki akrabalarına ve dostlarına hayaletimsi bir formda göründüğüne dair birçok rapor bulunmaktadır.
  • Maddileşme (Materialization): Fiziksel bir fenomendir; medyumun kulak, burun, ağız veya solar pleksus bölgesinden ektoderma adı verilen gaz benzeri, renksiz ve kokusuz bir madde çıkar ve bu madde fiziksel bir varlık oluşturur.

III. Spiritüel Uygulamaların Mekanizmaları ve Etkileri

Spiritüel uygulamalar, ruhsal gelişim, bilgi edinme ve zorluklardan korunma amaçlarına hizmet eder.

1. Zihinsel Gelişim ve Tekâmül

Majikal ve spiritüel ekollerin temel amacı kişisel tekâmül ve dünyevi arzuların tatminidir.

  • Bilinçaltının Temizlenmesi: Astral gezilerin pratik faydalarından biri bilinçaltını tanımak ve temizlemektir. Yolcu, Katlar'da karşılaştığı bastırılmış korkularını ve komplekslerini ortadan kaldırmayı amaçlar, ancak rekabet veya cinsellik gibi insani duygularını koruması tavsiye edilir.
  • İç Işık ve İlham: Kabalistik çalışmalarda, bilgi ve mantık tek başına yeterli değildir; Hayat Ağacı üzerinde yapılan tefekkür (Murakabe) çalışmalarıyla kişinin iç ışığı ve ilhamı da kullanılır. Akşemseddin'in Astral çıkışları sırasında gördüklerini anlatan risalesi, bu tür ruhsal gezilere örnektir.
  • Zikir ve Mantra: Çalışmalar sırasında aynı mantraları veya zikir kelimelerini tekrarlamak, kişinin beyin kimyasını değiştirerek konsantre olmayı ve gevşemeyi sağlar, bu da Astral çıkışa yol açar.

2. Ruhların İletişim Zorlukları ve Yanılgılar

Ruhlarla iletişim karmaşık ve belirsizdir; her zaman güvenilir sonuçlar vermez.

  • Dil Sorunu: Ruhlar, fiziksel dünyaya ait sınırlı bir dil yerine telepatik düşünceler aracılığıyla iletişim kurar. Ruh, medyumun düşüncelerini, duygularını ve vizyonlarını okuyarak mesajları iletir.
  • Yalancılık ve Düşük Varlıklar: Ruhsal celselerde gelen varlıkların yarısının yalan olduğu söylenir. Bu varlıklar kendilerini üstün zekalar, melekler, veya uzaylılar olarak tanıtabilir ancak aslında medyumun bilinçaltından çıkan uydurmalar veya düşük seviyeli, kötü niyetli (larva) varlıklar olabilirler.
  • Pohpohlama Tehlikesi: Düşük seviyeli enerjiler, medyumları ve grupları pohpohlar, "Sizler seçilmiş varlıklarsınız" gibi sözlerle onları yoldan çıkarır. Bu tür obsesif durumlar, derin bir bilinçli obsesyonun sonucudur.
  • Cinlerin Yalanı: Cinlerin, gökteki meleklerden kulak hırsızlığı yaptıkları bilgiyi, yüzlerce yalan karıştırarak kâhinlere ulaştırdığına inanılır. Cinler, en çok yalan söyleyen varlıklar olarak bilinir.

Akşemseddin'in Astral Deneyimi ve Eseri

Akşemseddin'in Astral seyahatleri olarak nitelendirilen mistik deneyimlerini ve bu deneyimleri kayda geçirdiği eseri hakkında kesin ve önemli bilgiler sunmaktadır. Bu tür seyahatler, İslam tasavvufundaki (Sufizm) ruhsal tekamül yollarının bir parçası olarak kabul edilir.

Akşemseddin'in Astral Deneyimi ve Eseri

Akşemseddin'in ruhsal çıkışlarına dair bilgiler, onun kaleme aldığı küçük bir eserle aktarılmaktadır:

  • Akşemseddin, "Yedi kapı, Kırk makam" adında minik bir kitap veya risale yazmıştır.
  • Bu kitapçıkta, kendi kişisel deneyimlerini ve ilahi gök katları adını verdiği bölgelerde gördüklerini anlatmaktadır.
  • Eser, Akşemseddin'in kutsal gök katlarında nasıl gezdirildiğini, bu gök katlarını, o katların meleklerini ve bunlara benzer birçok konuyu detaylı bir şekilde aktarmaktadır.
  • Aynı zamanda, bu risale evliyalığın kırk makamını (veya günümüz terminolojisine göre seviyelerini) açıklamaktadır.
  • Akşemseddin'in bu eseri, Kabalistlerin deneylerinin (Kabala) eşi olarak görülmektedir.

Ezoterik ve Manevi Bağlam

Akşemseddin'in deneyimlerinin kayda geçirilmesi, İslami Tasavvuf geleneği içinde çok ender rastlanan bir durumdur:

  • İslami Tasavvuf ve Kabala gibi ezoterik ekollerde, bu tür bireysel deneyimlerin (Müşahede) başkalarına asla anlatılmaması gerekir.
  • Bu yasağın temel nedeni, deneyimlerin okuyan kişiyi aynı şeyleri görmeye şartlaması ve bu durumda gördüklerinin gerçek değil, kendi hayal gücünün (imajinasyon) ürünü olmasıdır.
  • Deneyimlerin başkasına nakledilmesinin yasaklanması, anlatanı değil, anlatılanı korumak içindir.
  • Akşemseddin'in söz konusu kitapçığı, bu konudaki çok ender yazılardan biri olarak kabul edilir.
  • Bu tür ruhsal çalışmalar (Kabala'da Meditasyon) bilincin bir noktada bedenden ayrılıp, ilahi âleme geçmesi ve orayla rabıta kurarak kişinin tekâmül etmesi demektir.
  • Ruhsal çalışmalardan elde edilen bu iç ışığı ve ilham, Akşemseddin'in deneyimlerinde görülen bilgilerin temelini oluşturur.

Kabalistik Meditasyon ve Ruhsal Yükseliş Ritüelleri

Kabala, temelde Yahudiliğe ait bir tasavvuf, bilim, gelenek ve büyücülük yöntemidir. Esas amacı, kişinin kendini geliştirmesi ve Kozmik bilinçle bir olması, yani İslami tasavvuftaki karşılığıyla "İnsan-ı Kamil Olması"nı sağlamaktır.

Ancak Kabala, sadece bu yüksek manevi hedeflere ulaşmak için değil, aynı zamanda maddi istekler ve sağlık gibi sıradan büyücülük amaçları için de kullanılan bir sistemdir.

İşte Kabala'da meditasyon ve şifa bulmak için kullanılan temel ritüeller ve yöntemler:

I. Kabalistik Meditasyon ve Ruhsal Yükseliş Ritüelleri

Kabala'daki meditasyonlar, kişinin bilincinin bedenden ayrılarak ilahi âleme (Astral katlar) geçmesi ve orada rabıta kurarak (Müşahede) tekamül etmesi anlamına gelir.

1. Hayat Ağacı Üzerinde Yol Çalışması (Pathworking) Kabalistik uygulamaların merkezinde Hayat Ağacı (Etz Hayyim) diyagramı bulunur. Bu diyagram, kısmen geleneksel Yahudiliğe dayanan mistik bir inanç olup, kişinin yaşam derslerini anladıktan sonra Tanrı'ya dönebileceği bir harita olarak kabul edilir.

  • Sefirot ve Titreşim Seviyeleri: Hayat Ağacı'ndaki on Sefira ("Sayı"), Astral âlemin farklı titreşim seviyelerindeki basamaklarıdır.
  • İmajinasyon ve Enerji Çağırma: Hayat Ağacı'ndaki yollar, Astral seyahat ve ruhsal âlemde görme (skrying) için kullanılan sembolik güzergâhlardır. Bu yönteme pathworking (yol çalışması) denir ve bu çalışma, belirli enerjileri çağırmak ve tezahür ettirmek için yaratıcı imajinasyonla güçlü semboller kullanır.
  • Sembolik Destekler: Zihinleri Hayat Ağacı'nın soyut kavramlarını kavrayamayanlar için, her Sefira'nın gücüne benzeyen sembolik imajlar (renkler, astrolojik gezegenler, melekler, demonlar ve Tarot kartları) yakıştırılmıştır; bunlar, kozmik gücün idrak edilmesine yardımcı olmak için tasarlanmış basit formlardır.
  • Murakabe (Tefekkür): Klasik Kabala'da, Sefiralarla ilgili deneyimler, kişisel meditasyonlar ya da İslami Tasavvuf'taki adıyla Murakabe (tefekkür) ile, bir vecd/trans durumuna girilerek yaşanır (Müşahede).

2. Tanrı İsimlerine Yoğunlaşma (Zikir) Kabalistik meditasyonlarda, sadece Hayat Ağacı'na yönelmek yerine, Tanrı'nın isimlerine konsantre olunabilir veya zikir yapılabilir. Kabalistik gelenek, kelimeleri dizme sanatına ve bu sözcükleri alışılmadık bir şekilde telaffuz ederek mucizeler yaratmaya dayanır.

II. Şifa ve Dengeleme Ritüelleri

Kabala, sağlığı (health) büyünün dört temel amacından biri olarak kabul eder. Şifa bulmak, hem ruhu hem de bedeni kapsayan bütünsel bir iyileşme sürecidir.

1. Kabalistik Haç Ritüeli (The Qabalistic Cross) Kabalistik Haç, uygulayıcının enerjisini dengelemek ve ilahi güçle bağ kurmak için yapılan kısa fakat etkili bir ritüeldir.

  • Amaç: Bu ritüel, uygulayıcının aurası içinde dengeli bir ışık haçı oluşturur ve En Yüce'den Krallık, Güç ve İhtişam'ı bahşetmesini ister.
  • Uygulama: Ayakta durulur ve doğuya dönülür. Başın tepesine parlak beyaz bir ışık hayal edilir. İbranice sözler bu jestlere eşlik eder:
    • Alına dokunulurken: "Atah" (Sen).
    • Göğüse dokunulup ayaklara doğru inerken: "Malkuth" (Krallık).
    • Sağ omuza ve sola doğru enerji çekilirken (Güç ve İhtişam): "ve Geburah, ve Gedulah".
    • Eller birleştirilerek: "Le olahm, Amen" (Sonsuza dek, Âmin).

2. Sayısal Yorumlama ve Teşhis (Gematria) Gematria, İbranice kelimelerin sayısal değerlerini aynı ebced değerindeki kelimelerle değiştirmeye dayanan Kabalistik bir yöntemdir.

  • Hastalık Teşhisi: Yıldızname (astroloji) ile birleştirilen bu yöntemde, hastanın ismi ile annesinin ismi ebced hesabıyla toplanır ve çıkan sonuca göre hastalığın sihir, nazar veya cinnî bir durum olup olmadığı tespit edilebilir.
  • Kaderin Şekillendirilmesi: Kabalistler, harflerin sayısal kuvveti olduğuna inanarak, harfleri ve karşılık gelen sayıları birleştirip geleceği bilmeye ve hatta onu şekillendirmeye çalışırlar.

3. Hastalıkların Tedavisi İçin İlahi İsimlerin Kullanımı Kabala gibi ezoterik sistemlerde, hastalıkların tedavisi ve korunma için Tanrı'nın isimlerine (Esmâ) dayalı formüller kullanılır.

  • Tedavi İçin Zikirler: Hastalıkların def'i için "Ya Şafi" (iyileştirici) veya "Ya Kafi" gibi isimler zikredilebilir. Bu isimler, kurşun levha veya kâğıt üzerine vefk (sihirli kare) olarak yazılabilir.
  • Tedavide Tılsımlı Su: Vefklerin ya da duaların yazıldığı temiz bir kâğıt suya atılır, bu su içilir veya hasta üzerine serpilirse şifa vereceğine inanılır; bu, ayetin/esmanın ruhunu barındıran suyun vücuda tesir etmesi beklentisine dayanır.

4. Denge ve Bütünlüğe Ulaşma Kabalistik inanışa göre, bir kişinin Bilinç, Ruh ve Tanrı'yı tek bir kimlik olarak bilinçli bir şekilde idrak etmesi, sadece mistik bir hedef değil, aynı zamanda "zihnin ve bedenin tüm hastalıklarını iyileştiren İlaç" olarak da adlandırılır. Meditasyon, kişinin kendini tam olarak tanımasını, bilinçaltı korkularını ve komplekslerini ortadan kaldırmasını, böylece manevi ve fiziksel sağlığını güçlendirmesini sağlayan bir süreçtir.

Cinsel Büyülerde Kadın Ve Erkek Birleşince Ortaya Çıkan Enerji

Cinsel büyülerde kadın ve erkek birleşince ortaya çıkan enerjinin dünyaya etkisi, okült ve ezoterik sistemlerde, bu enerjinin fiziksel kısıtlamaları aşan ve kozmik düzeni etkileme potansiyeli taşıyan en güçlü yaratıcı kuvvet olduğu inancına dayanır. Bu etki, hem ritüelistik amaçlarla yönlendirilir hem de birleşmenin doğal bir sonucu olarak yeni enerji formlarının doğuşu şeklinde tezahür eder.

Kaynaklarınız, bu birleşme anında oluşan enerjinin dünyaya etkisini şu temel mekanizmalarla açıklamaktadır:

I. Enerji Üretimi ve Büyüsel Rezonans

Cinsel birleşme, büyülü sistemlerde basit bir eylemden ziyade, evrensel güçlerin entegrasyonudur ve bu sırada büyük bir enerji serbest kalır:

  1. Kozmik Kutupsallığın Birleşimi: Evrenin temel yapısı kutuplaşmış durumdadır; 1 (eril, aktif, ateş) ve 2 (dişil, pasif, su) zıt güçleri, birleşerek 3'ü (entegre mükemmellik) oluşturur. Cinsel birleşme, bu temel yasanın canlı bir tezahürüdür.
  2. Mekanik Enerji Dönüşümü: Büyüsel bakış açısıyla kadın, büyülü enerji ile şarj edilebilen bir indüktans (makara), erkek ise büyülü bir kapasitör (kondansatör) olarak kabul edilir. Bu ikisi rezonansa girdiğinde, muazzam miktarda enerji (huge amount of energy) açığa çıkar.
  3. Enerji Salınımı ve Şarj: Cinsel temas sırasında, partnerler arasında karşılıklı büyülü enerji şarjı gerçekleşir ve aynı zamanda bu enerji dış dünyaya (harici ortama) salınır (выброс энергии во внешний мир).
  4. Enerjinin Doruk Noktası: En büyük enerji salınımı, partnerlerin eşzamanlı karşılıklı orgazmında meydana gelir. Bu, büyülü sonuçlar elde etmekte kullanılabilecek bir güç yayar.

II. Oluşan Enerjinin Dünyaya Yönlendirilmesi

Bu yoğun enerjinin dünyaya nasıl etki edeceği, büyük ölçüde niyetin ve odaklanmış düşüncenin kalitesine bağlıdır.

  1. Yeni Enerji İfadelerinin Doğuşu: Erkek ve kadının cinsel veya sembolik olarak birleştiği her an, yeni enerji ifadelerinin doğuşu gerçekleşir. Bu enerji, kişinin düşüncelerinin odağı tarafından büyük ölçüde belirlenir.
  2. Astral Düzlemde Yaratım: Majikal çalışmaların odak noktası Astral boyuttur. Fiziksel gerçeklikte görünür hale gelen her şey (bilimsel buluşlar, şiirler, felaketler) önce Astral bölgede oluşur. Cinsel enerji, bu Astral sürece katkıda bulunarak, yaratılan bir fikrin veya prototip tasarımın fiziksel dünyaya inmesine yardımcı olur.
  3. Ritüelistik Yönlendirme: Çeşitli büyü ritüellerinde (örneğin Trobriand Adaları'nda veya Beltaine'da), cinsel birleşme, doğurganlık, verimlilik ve mevsimsel ritim ile bağlantılıdır. Beltaine bayramlarında rahip ve rahibenin birleşmesi (Gök ve yerin birleşmesi olarak kabul edilir), doğanın verimli olması için bir dilek niteliği taşır.

III. Oluşan Enerjinin Kalıcı Sonuçları

Cinsel birleşme enerjisi, sadece anlık bir etki yaratmakla kalmaz, aynı zamanda kalıcı metafizik varlıklar ve psişik değişimler de oluşturabilir:

  1. Enerji Varlığı Yaratma: Bir ilişki, kendi başına bir varlık olan bir enerji varlığı (an energy entity which is a being within itself) yaratır. Bu, iki ruhun bir araya gelerek uzay/zamanı aşan daha büyük bir birlik oluşturmasıdır. Ancak, yoğun bir şekilde olumsuz hale gelen bir ilişki de, yoğunluğu yeterli olduğu takdirde, negatif bir enerji varlığı yaratabilir.
  2. Cinsel Maji ve Yüksek Bilinç: Yüksek maji sistemlerinde, cinsel enerjiler (biyo-elektriksel enerjiler) bedende uyandırılarak yukarı doğru çekilir; bu, biyolojik ve psişik öneme sahip merkezleri uyarır ve sonuçta bilinci süper-katalize eden bir etki yaratır.
  3. Vücut Sıvılarıyla Majikal Şarj: Birleşme sırasında yer alan tükürük gibi vücut sıvıları da büyülü bir güce sahiptir. Cinsel olarak uyarılmış bir kadının tükürüğü, iyileştirme ve büyülü tılsımları şarj etme yeteneği taşır. Öpüşme, tükürük yoluyla psişik enerji verir ve cinsel aktivite sırasında aşk enerjisinin daha geniş dağılımını sağlar.

Özetle, cinsel birleşme anında ortaya çıkan enerji, uygulayıcının niyetine göre hedeflenen sonuçları (aşk, verimlilik, toplumsal uyum, hatta bir lanet) meydana getirmek üzere, Astral düzleme atılan ve dış dünyadaki olayların gidişatını etkileme potansiyeline sahip bir güç olarak işlev görür.

Boşanmaların Arka Planı

Şeytan'ın evliliklerin bozulmasını istemesinin, bu birleşmeden doğan yaratıcı enerjinin yok edilmesi amacına dayanıp dayanmadığı şeklindedir.

Kaynaklar, hem evliliğin kozmik yaratım sürecindeki merkezi rolünü hem de Şeytan/İblis'in bu birliği hedef almadaki özel gayretini açıkça ortaya koymaktadır. Bu bilgiler, ortaya çıkan enerjinin bozulmasının, Şeytan'ın amacına hizmet ettiği yönündeki hipotezinizi güçlü bir şekilde desteklemektedir:

I. Evliliğin Kozmik Yaratım ve Enerji İle İlişkisi

Ezoterik ve mistik geleneklere göre, kadın ve erkeğin birliği, evrensel düzenin ve yaratılışın temelini oluşturan en güçlü enerji kaynağıdır:

  1. Evrenin Amacı Yaratmaktır: Evrenin nihai amacı yaratmaktır. Evren, zıt güçlerin dengesi üzerine kuruludur (1=eril/aktif/ateş; 2=dişil/pasif/su) ve bu güçlerin birleşimi "entegre mükemmellik" (3) olarak adlandırılır.
  2. Cinsel Birleşme ve Enerji Varlığı: Evlenme, doğum, çocuk sahibi olma gibi dönüm noktaları, pek çok ayin ve inanç öğretisinin çekirdeğini oluşturur. Bir ilişki, kendi başına bir varlık olan "enerji varlığı" yaratır. Bu, iki ruhun Uzay/Zaman'ı aşan daha büyük bir birlik oluşturmasıdır.
  3. Denge ve Sevgi: Tarot'ta yer alan "Âşıklar" kartı, insanın kendi kişiliğinin zıt (eril ve dişil) yönlerinin dengeli birliğini simgeler; bu ruhsal evlilik, aynı zamanda Sonsuzluğa giden yolun Sevgi Yolu olduğunu ifade eder. Bu birleşme, fiziksel değişimleri kontrol eden (ölüm dâhil) aynı Sevgi Gücü'nün yönetimindedir.
  4. Enerjinin Dışa Vurumu: Cinsel birleşme anında, partnerler arasında büyülü enerji alışverişi gerçekleşir ve bu enerji aynı zamanda dış dünyaya (harici ortama) salınır.

II. Şeytan'ın Evliliği Hedeflemesi ve Enerjiyi Bozması

Şeytan, bu yaratıcı ve birleştirici enerjinin tam karşısında, ayrılık ve fesat (fitne) gücünü temsil eder. Evliliğin bozulmasını istemesi, bu saf enerjiyi yok etme ve yerine yıkım getirme girişimidir:

  1. Şeytan'ın En Sevdiği İş: Şeytan/İblis'in, insanları yoldan çıkarma çabaları arasında, karı-koca arasını açıncaya kadar bırakmaması en büyük fitne ve şeytanın en beğendiği sanat olarak belirtilir. Cinayetler, intiharlar ve aile kavgaları, şeytanın fiilleri olarak nitelendirilmiştir.
  2. Yaratıcı Gücün Yıkıma Dönüşümü: Evlilikten doğan enerji varlığı, eğer ilişki negatife dönerse, yoğunluğu yeterli olduğu takdirde, negatif bir enerji varlığına dönüşebilir. Hassas partnerin ilişkiye olumsuz enerjiler (kıskançlık, pişmanlık, depresyon) aktarması, bu negatif enerji varlığını artırır.
  3. Uyumdan Anlaşmazlığa (Dissension): Evlilik birliği, denge ve uyumun simgesiyken, Şeytan kartı cinsel tutkuyu ve ayrılığı (dissension) sembolize eder. Kaynaklara göre, zincirlenmiş adam ve kadın, sevgiyi geçici ve gerçek dışı olana tabi kıldıklarında, sevgi ayrılığa dönüşür ve onları maddenin kara küpüne zincirler.
  4. Yıkıcı Davranışlardan Beslenme: Cinler ve kötü varlıklar, istila ettikleri kişinin negatif davranışları ve duygularıyla beslenir. Bu varlıklar, tartışmaları kışkırtır ve öfke ve şiddet patlamalarına yol açan durumlar yaratır; bu, ** kısır ve tehlikeli bir döngü** haline gelir. Evlilik bozulduğunda ve partnerler arasında nefret, öfke ve şiddet ortaya çıktığında, bu yıkıcı enerjiler ruhani varlıklar tarafından kullanılır hale gelir.
  5. Kozmik Düzenin Bozulması: Dinsel bir yobazın görüşüne göre, kadınların "vücutlarıyla bizi baştan çıkarıp günaha çekmek" istemeleri, evliliğin yasaklanmasının çocuk doğumunu (yeni Gorim/kutsal çocuk) engelleyeceğini ve dolayısıyla "UL'un istediği bir şeyin gerçekleşmesini engellemiş" olacağını anlamasına yol açmıştır. Bu, birleşmenin engellenmesinin, ilahi/kozmik planın (kehanetin) başarısızlığa uğraması anlamına geldiği inancını gösterir.

Bu çerçevede, Şeytan'ın evlilikleri bozma çabası, sadece bireyleri günaha sürüklemekten ibaret değildir; aynı zamanda, en yüksek yaratıcı gücün (birlik/sevgi enerjisi) tam tersi olan yıkıcı ve ayrılıkçı bir enerjiye dönüştürülerek, bu varlıkların beslenme ve hâkimiyet kurma amaçlarına hizmet etmesini sağlamaktadır.

Şeytanın Büyücülerle Gizli Toplantı Yapması

Ezoterik, dinî ve okült geleneklerde önemli bir yer tutan, şeytanın (İblis veya cin şeytanları) büyücülerle olan ilişkisi ve onlara emirler verme mekanizması üzerinedir. Kaynaklar, bu tür bir etkileşimin varlığını kabul etmekte ve bunun genellikle şirk ve küfrü içeren ritüeller aracılığıyla gerçekleştiğini detaylandırmaktadır.

İşte şeytanın büyücülerle gizli toplantı yapması ve onlara emirler vermesi konusundaki kapsamlı bilgiler:

I. Şeytan (İblis) ve Cinlerin Büyüdeki Rolü

Büyücülerin (sâhir) ve kâhinlerin temel iddialarından biri, doğaüstü güçler, özellikle cinler ve şeytanlarla irtibat kurarak onlardan yardım ve bilgi almalarıdır.

  1. Şeytanın Yüksek Yalan Mekanizması: Cinler ve şeytanlar, kulak hırsızlığı yaparak gökteki meleklerin hükmolunan şeyleri görüşmelerini dinlerler. Bu haberleri kâhinlere ulaştırırken, bunlara yüzlerce yalan da eklerler. Şeytanın asıl maksadı, bu yalan yanlış bilgilerle itibar kazanmak ve insanları yoldan çıkarmaktır.
  2. Aldatma ve Mesken Tutma: Şeytan, insanı aldatmak için mizacına uygun çeşitli yollar dener ve cahillerle kadınları çok kolay avlar. İnsanın kalbi şeytanın meskenidir ve Şeytan, insanın ahlakını bozmak için kalbe girer.
  3. Kötülük İçin Ortaklık: Şeytan, insanların mallarına ve evlatlarına ortak olur ve onlara kötülük yapmayı emreder. Şeytan, karı koca arasını açmayı en beğendiği sanatlardan biri olarak görür.

II. Şeytanla İrtibat Kurmanın Şartları ve Gizli Törenler

Büyücünün, cinlerin ve şeytanların yardımını alabilmesi için, ruhunu habis kılacak (şeytanlaştıracak) ve şirk ile küfrü gerektiren fiillerde bulunması şarttır.

  1. Küfür Ritüelleriyle Tazim: İbn Haldun'a göre sihirbazın cinle görüşmesi, şeytana ve yıldızlara teveccüh yoluyla gerçekleşir. Bu teveccüh, onlara tapınır gibi tazim ve secde etmeleri ile kendini gösterir.
    • Kutsal Kitaplara Hakaret: Sihirbaz, Kur'an'dan bir ayeti pis bir şeyle yazar veya Kur'an'ı kıçının altına alıp oturur. Bu, şeytanın hizmetine girmesi için gereken açık bir küfürdür.
    • Besmelesiz Kurban: Cin için, Besmele çekilmeden hayvan (çoğunlukla siyah tavuk) kesilir ve bu hayvan harabe bir yere atılır. Bu, Allah'tan başkası için kesme eylemi olup, şirktir.
    • Zinaya Teşvik: Şeytan, sihirbazdan mahremiyle zina etme, livata veya yabancı bir kadınla zina etme gibi büyük günahları işlemesini ister. Sihirbaz bu işleri yaparsa şeytan ondan razı olur ve isteklerini yerine getirir.
  2. Kara Ayinler ve Tiyatral Toplantılar: Orta Çağ Avrupası'nda ve daha sonraki Satanizm akımlarında, Şeytan'dan güç almak amacıyla Kara Ayinler (Black Mass) yapılırdı, ancak bunlar büyü amaçlı uygulamalardı, doğrudan dinsel Satanizm değildi.
    • Ritüel Yapı: Kara Ayin, Hıristiyan Aşai Rabbani ayininin tam tersidir. Mihrap, çıplak bir kadının vücududur, haç ters durur, kutsal ekmeğe tükürülür ve kadeh sidik/sperm ile doldurulur.
    • Kötülük İcrası: Ayinde, Başrahip (rahip) yakarışını okurken müridler küfürler ve hayvan sesleriyle mukabele eder. Bütün bu merasimler, rahip ve müridlerin hislerini uyarıp serbest bırakacak şekilde tasarlanmıştır. Bu ritüellerin sonucunda çocuk kurban edildiği de görülmüştür.

III. Şeytanın Büyücüye Emirleri ve Kontrol Mekanizması

Büyücü, şeytanın hizmetine girerek bir tür saltanat kurar; ancak bu ilişki, Şeytan'ın büyücü üzerinde daimi bir kontrol ve hüküm kurmasını sağlar.

  1. Şeytanın Talepleri (Emirler): Şeytan bir sihirbazdan, kâfir veya müşrik olmadan veya büyük bir günah işlemeden yardım etmez. Cin/Şeytan, kendisine itimat kazanmak için başlangıçta geçmiş olaylar hakkında doğru şeyler söyleyebilir, ancak asıl amacı insanları dinden uzaklaştırmaktır. Cinler, büyücüden kendilerini yalan yere tasdik etmesini ister.
  2. Yoldan Çıkarma Amacı: Cinler, bazen rüyasında din büyüklerinin (Mevlana, Yunus Emre gibi) kılığına girerek bir kişiye mesajlar verir ve onu büyük bir zat, şeyh veya kutup olduğuna inandırır. Cinler bu kişi sayesinde binlerce kişiyi kendine bağlamış ve isteklerini yaptırmaya başlamış olur. Bu, Şeytan'ın maksadının cinciyi meşhur edip hem kendisini hem de ona giden hastaları küfre sokmak olduğunu gösterir.
  3. Hizmetkârların Zorlanması: Büyücü tarafından çağrılan ruhani varlıklar, kasemler (yeminler) ve azimetler okunarak boyun eğdirilmeye çalışılır. Ancak bu varlıklar genellikle hilebazdırlar ve uygulayıcıya sadakat göstermezler. Şeytan, büyücüye yardım ettikten sonra, tıpkı Hz. İsa'yı imana davet eden Yahudileri kandıran münafıkların durumu gibi, "Ben sizden uzağım" diyerek onu yüzüstü bırakır.
  4. Büyücünün Perişan Hâli: Şeytanın hizmetine giren bu insanlar (sâhir), dünyanın en sefil, en huzursuz ve en rezil insanlarıdır. Rahat uyku uyuyamaz, sıkıntıdan kurtulamazlar. Şeytan bu sihirbaza fiziksel olarak vurur, felç edebilir ve hatta ağzına, yüzüne ve kulaklarına erkek suretinde temessül ederek zekerini sürer.

IV. Gizli Topluluklar ve Kontrol

Bazı kaynaklar, bu tür emirlerin tek bir kişi yerine, ruhani varlıklar tarafından kontrol edilen gizli tarikatlar ve gruplar aracılığıyla verildiğini öne sürer:

  • Nazi Kara Tarikatı: Nazi Partisi'nin altında yatan gizli bir tarikat (Kara Tarikat) faraziyesi mevcuttur. Bu tarikatın üyeleri, insani güçleri aşan bazı güçlere mutlak inanç duyuyorlardı.
  • Operatör ve Medyum: Bu gizli güçlerle ilişki kurmak için bir operatör (büyücü) ve bir medyum (bilgi aktarıcısı) gereklidir. Nazilerde General Karl Haushoffer operatör, Hitler ise medyum olarak görülürdü. Hitler, operatörünü kaybettikten sonra obsesyon ve çıldırma eğilimi göstererek, geceleri çığlıklarla uyanıp odanın köşesindeki varlığa inlerdi. Bu, büyüsel bilginin, operatör aracılığıyla yüksek güçlerden alınan emirler zinciri içinde aktarıldığını düşündürmektedir.
  • Obsedörlerin Koridoru: Astral çalışmalarda, ruh çağırma seanslarının tebliğlerinin geldiği düşünülen Obsedörlerin Koridoru adı verilen bir bölge vardır. Bu bölge, yalan, sahte ve aldatıcıdır; buradan hiçbir şey alınmaması gerektiği belirtilir. Şeytanın ve cinlerin hilelerinin, özellikle medyumların kontrolsüz bir şekilde bilgi almasıyla yayıldığı varsayılır.
  • Ruh Çağırıp Emir Verme: Nekromansi (ölü çağırma) ve cin davetlerinde, uygulayıcı ruhu büyüleyip getirir ve emrindeki ruhlara sorular sorarak veya bir görevi yerine getirmelerini emrederek onları zorlar.
  • Ruhların Padişahı: Hz. Abdülkadir Geylani kıssasında, kız kaçıran cinin padişahı gelmiş, şeyhin ismini duyunca saygıyla atından inmiş ve emri üzerine inatçı cini öldürterek kızı teslim etmiştir. Bu durum, bazı cin reislerinin emir verme ve infaz etme yetkisine sahip olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak, kaynaklara göre şeytanın büyücülerle doğrudan bir toplantı düzenleyip emirler vermesi, büyük günahlar (küfür ve şirk) işlenerek sağlanan gizli ve ritüelistik bir irtibat yoluyla gerçekleşmektedir. Bu yolla Şeytan, büyücüden itaat ve hizmet talep ederken, büyücüyü de kendi amaçları doğrultusunda kullanıp yoldan çıkarmayı hedefler..

Şeytanın Üzüntüsü, Pişmanlığı

Kaynaklarınız, şeytanın (İblis) mahiyeti, isyanı, pişmanlık durumu ve ona bağlı olan varlıklar hakkında ezoterik ve teolojik bağlamda bilgiler sunmakla birlikte, İblis ile Deccal arasındaki bir savaşın gizli bilgisi olduğuna dair doğrudan bir ifade içermemektedir.

İstediğiniz konulara dair kaynaklardan elde edilen bilgiler aşağıdadır:

1. Şeytanın Üzüntüsü, Pişmanlığı ve İnatla İsyan Halini Sürdürmesi

Kaynaklar, Şeytan'ın isyanının temel sebebinin gurur (ucub) ve kibir olduğunu ve bu durumu inatla sürdürdüğünü belirtirken, onun pişmanlık duyduğu bir anına doğrudan atıf yapmamaktadır.

  • İsyanın Sebebi: Şeytan, kibir sebebiyle Allah'ın rahmetinden kovulmuştur. Allah meleklere Âdem için secde etmelerini emrettiğinde, İblis secde etmemiş, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştur. İblis, kendisinin ateşten, Âdem’in ise çamurdan yaratıldığını öne sürerek üstünlük iddia etmiştir.
  • İsyanda Israr ve Ebediyet Talebi: İblis, azabının ertelenmesini istemiş ve Allah da ona belli bir vaktin gününe kadar süre tanımıştır. İblis bu sürede insanları doğru yoldan saptırmak için çalışacağını bildirmiştir.
  • Aldatma ve Pişmanlık Yokluğu: Şeytan, cehennemliklere seslenerek, Allah'ın onlara gerçek vaat ettiğini, kendisinin ise vaat ettiğini tutmadığını ve onları zorlayacak bir gücü olmadığını, sadece davet ettiğini söyler. Bu durumda şeytan, kınanmaması gerektiğini, kendilerini kınamaları gerektiğini belirtir ve onların şirke koştukları şeylere küfrettiğini ifade eder. Bu, Şeytan'ın pişmanlık yerine kendi yaptıklarından sıyrılma çabasını gösterir.

Bununla birlikte, dolaylı olarak pişmanlık duygusuna yakın davranışlar bazı karakterlerde görülür:

  • Yılan İnsanının Çelişkisi: Çin falı metinlerinde geçen "Yılan İnsanı", kötülük edenlerden intikam almak ister, ancak onlar karşısında küçülünce onlara acır. Yaptığı bir kötülükten sonra ise pişman olur. Bu karakterdeki zıtlıklar, güçlü duyguların kontrol edilememesinden kaynaklanır.
  • Günahın Pişmanlığı: Ruh, haritada ters yıldızlar varsa pek çok günah işlediğinden, bu hataları telafi etmek için dünyaya tekrar tekrar gelecektir. Yüzyıllar süren temizlenmeyi gerektiren hatalar da mevcuttur. Ayrıca, günah işleyen kişi vicdanı rahatsız olmadığında bile, bu günah ve suçların bir süre sonra tanrısal öfke olarak karşısına çıkabileceğini düşünür ve günahlarını itiraf edip ferahlamak ister.

2. Şeytana Bağlı En Yakın Cinler ve İnsanların İsimleri

Şeytan'a yakın varlıklar genellikle onun hizmetkârları (hüddâm) ya da onun yolunu izleyen kâfir/müşrik insanlardır.

A. Cinni Varlıklar ve Kâfir Cinler

  • Şeytanın Tanımı: Şeytan, cinlerin bir nevi olup, çok çeşitli renklere ve şekillere bürünerek insanlara gözükebilir, yollarını şaşırtıp onları helake sürükleyebilir. Şeytan, insan ve cin şeytanları olmak üzere her peygambere düşman kılınmıştır.
  • Cin Sınıfları: Cinler üç sınıftır: kanatlı olup havada uçanlar, yılan/akrep/haşerat şeklinde olanlar ve hesap ve ceza vaat edilenler. Yılanlar aslen cin idiler ve Allah onları bu şekle sokmuştur.
  • Sihirbaz Cinler (Se’âlî): Cinlerin sihirbaz takımı "Se'âlî" olarak adlandırılır. Bunlar, insanın gözlerini boyayarak (iltibas) bir kısım yanılsamalara yol açarlar.
  • İfrit: Namazı bozmak için Peygamberimize musallat olan ve Hz. Süleyman'ın duası hatırlanarak perişan bir şekilde kovulan bir ifrittir.
  • Hinzab: Osman İbni Ebi'l-As'ın kalbine vesvese veren şeytanın adıdır.
  • Cin Kralları: Haftanın günlerini idare eden yedi cin kralından bahsedilir: Mîmûn, Abyad, Şemhûreş, Barkân, Ahmar, Murrah (Zûbea), ve Muzhip.

B. İnsan Olan Düşmanlar ve Kâfirler

  • Sihirbazlar ve Kâhinler: Sihirbazlar, şeytandan yardım almak ve onunla arkadaş olmak için şirk ve küfrü gerektiren hallerde bulunurlar; bu durum onların kâfir olmasına neden olur.
  • Kötülük Yapanlar: Kötü insanlar, cinlerden de daha kötü olabilir. Şeytanın kendilerine yakın arkadaş olduğu kişiler, Rahman'ın zikrinden yüz çeviren, Kur'an'dan uzaklaşanlardır.
  • Siyasi Örnekler:
    • Nadr b. Haris: Kureyş'in ileri gelenlerinden, Hz. Muhammed salla'llâhu aleyhi ve sellem'i sihirbaz ve kâhinlikle suçlayan ve "Kureyş’in şeytanlarından biri" olarak nitelenen kişidir.
    • Lebid b. Asam: Peygamberimize sihir yapan Benî Züreykli bir Yahudidir.
    • Zachariah Osborne: Bir seri katil olup, kendini "Şeytanın görkemli ve karanlık temsilcisi" zannetmiştir, ancak Lejeune tarafından basit, sapkın, adi bir yaratık olarak tanımlanmıştır.
    • Kadyanlı Mirza Gulam Ahmet: Kâfir (veya sapık) olduğu halde keramet gösterdiği sanılan ve şeytanın İslamiyeti koz olarak kullanarak binlerce kişiyi kendi kaydına almasına sebep olan kişi.

3. İblis'in Deccal'le Olan Mücadelesi ve Saklanmış Bilgiler

Kaynaklar, Şeytan (İblis) ve Deccal arasındaki bir savaştan söz etmemektedir; ancak, kıyamet savaşı ve gizli tutulan bilgiler temaları mevcuttur.

  • Deccal ve Kıyamet: Kaynaklarda Hz. İsa'nın Deccali öldürmesinden bahsedilir.
  • Kadim Düşman (Torak): David Eddings'in kurgusal evrenine ait metinlerde, Lanetli Kardeş ve Tekgöz Torak'ın (Kadim Düşman) uyandığı ve Batı ile Doğu krallıklarının son savaşa hazırlandığı belirtilir. Torak'ın saklandığı mağaradan Belzedar tarafından çıkarıldığı da söylenir.
  • Gizli ve Saklanmış Bilgiler:
    • Sihirbazlık ve büyücülükte sırların ve gizli doktrinlerin var olduğu, bunların Atlantis, Mısır, Druidler gibi kaynaklara dayandırıldığı iddia edilir.
    • Büyücülerin (cadıların) sırlarını, baskı altında kalsalar bile gizlemeleri (mecburen gizlemiş olmaları) gerektiği, çünkü bu bilginin onların hayatta kalmasını sağladığı belirtilir.
    • Mısır'daki tılsımlı bir sütunda kıyamet gününe kadar ne olacağının yazılı olduğu iddia edilmişti.
    • Geleceğe dair bilgiler, Allah'ın mutlak ilmi dışında, peygamberlere izniyle bildirilen, veya cinlerin kulak hırsızlığı yoluyla getirdiği yalanlarla dolu haberler olarak kabul edilir.
  • Şeytanın Gücü ve Aptallığı: Bir kaynakta, yazar Bayan Oliver'in Şeytan'ın aptalca göründüğünü, toynakları ve kuyruğuyla oyununu abartan bir tiyatro oyuncusu gibi davrandığını düşündüğü ifade edilir. Başka bir kaynakta ise, Şeytan'ın süper insan gibi bir şey olmadığı, hatta insandan çok daha aşağıda bir yaratık olduğu belirtilir. Şeytan'ın karanlık düzeyi 0/10 olarak derecelendirilir.

Bu bilgiler ışığında, İblis ile Deccal arasında bir savaşın "gizli bilgi" olduğu iddiası, kaynaklarınızdaki mevcut teolojik veya kurgusal bilgilerle doğrudan doğrulanamamaktadır. İblis, yaratılışın en büyük isyancısı olarak kalırken, bu isyanın bedelini cehennemde ödeyecektir.

 

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar