Kayıtlar

Kendine Gel, Buluşup Görüşme Çağı Geldi

  50 Sûfinin neden aklı başına   geldi, sâki neden işsiz güçsüz durmada. Sarhoşluk uykuya daldıysa bir başka sarhoşluk uyandı. Güneş çukura daldıysa dünya seninle nurlandı. Güzel gözlerin mahmurlaştı da dünyanın gözleri sarhoşçasına süzüldü. İlk işret kocaldıysa ne çıkar? Yüzlerce işret, yepyeni işret var. Saçların mademki zincir oldu, çaresiz deli olmak gerek. Ey nefesi tatlı çalgıcı, şu öndeki, sondaki işreti seyret; artık kimse, kimseciklerin afsununu işitmez de, duymaz da, çünkü herkes sırları anladı. *         Padişahım, biz Musa'yız ,sen de bâzı kere sopasın, bâzı kere ejderha. Ey güzeller, pahanız ucuzladı, çünkü Bulgarların yağma vakti artık. Lâ'l dudakların şeker kamışlarını ezdi, gözlerin, hasedinden perişan oldu; can, gönül evini sildi, süpürdü, kendine gel, buluşup görüşme çağı geldi. 660. Her zaman özürler getiriyor, sarhoşluktan kaçınıyor, kaçıyorsun; ey can, ne diye beni savup duruyorsun, bu savuşun çok oldu artık. Ey taş gönüllü güze!, bu gece

İnsan Sevdiğini Görmediğinde

Kıskançlıklarla, kuşkularla, hesaplaşmalarla süren sancılı bir aşkın orta yerindeki bir sevişmeden sonra adam odadan çıktığında başlayan bir hava bombardımanında ev isabet alıyor ve adamın biraz önce geçtiği bölüm çöküyor.  Daha iki dakika önce koynunuzda olan birinin yok olduğunu görüyorsunuz.  O korkunç anda kadın, yaşadığı çaresizlik karşısında, aslında pek de inanmadığı Tanrı'ya sığınıyor.  Dizlerinin üstüne çöküp yalvarıyor.  "İnandır beni" diyor, "o yaşarsa sana inanacağım.  Ona bir fırsat tanı.  Bırak mutluluğuna sahip olsun.  Bunu yap, inanacağım sana. " Ve Tanrı'yla bir pazarlığa oturup en çok sevdiğini geri alabilmenin karşılığında Tanrıya en çok sevdiğini vermeyi öneriyor.  Eğer biraz önce o kapıdan çıkan erkek yeniden o kapıdan sağ olarak dönerse, o erkeği bir daha hiç görmeyeceğine söz veriyor Tanrı'ya. "insanlar birbirlerini görmeden de sevebilirler, değil mi" diyor, "seni hayatlarında bir kere bile görmeden seviyorlar. "

İçime aldım yok ettim seni

O gaudlo del mio cuore Ohime ! ehe gran dolore. Yüreğimin sevinci, Ah ne büyük acı. Vivendo si morire. Aşk hali hem yaşamaktır hem ölmek Mutluluğun yalnız aşk ve aşkı esinleyen kadın yoluyla erişilebileceği düşüncesi bütün Batı edebiyatının kaynağı olmuş, roman da, romantizm de ondan doğmuştur.   Stendhal, De L’Amour (Aşk Üzerine)’de özellikle güzel kadınlar hakkında yazarken şöyle der: “Bir kişi genel olarak ne kadar çok beğenilirse, bu beğeni o kadar geçicidir.” Güzel olmayan, ama “çekici” denilen kadınlar, belki de o kadar yoğun olmayan, ama daha derin ve uzun süreli bir izlenim bırakırlar. Bir kadının bir erkeği güçlü bir biçimde büyülemesi yeterli değildir; büyünün etkisini sürdürmesi ve yoğunluğunu artırması gerekir. Liebesfreud (aşk sevinci) ve Liebesleid (aşk acısı) konusunda kadınlar erkeklerden daha çok özbilinçlidirler. Kadın erkekten çok daha gerçekçidir ve patolojik tezahürlerde bile onun hayal gücünün sınırlamaları daha dardır. Alles Vergaengliche Ist nur ein Gleichnis :

A Bana Tutulup Kalan, Yalnız Hakkımda Kötü Sanıya Düşme

  CLXXXII Seni başıboş bırakmam, işine gücüne aldırış etmez değilim, senin için daima işte güçteyim ben; her an biraz daha yüceltmedeyim seni, biraz daha aziz etmedeyim. Tertemiz zatıma, padişahlık güneşime and olsun, seni sana bırakmam ben, lûtuflarla, keremlerle yüceltir dururum seni. Yüzüne kendi yalımlarımdan, kendi ışıklarımdan nurlar veririm, başını on tane yarlıgama parmağıyla kaşır dururum. Razılık göğünde binlerce inayet bulutu var; y ağarsam o bulutlardan bo şanırım da şerrin başına y ağarım. Lûtfum seni onarmak, seni iyileştirmek için belini bağlamıştır; zaten onarıp iyileştirme, kavuşturup buluşturma bereketlerinin kaynayıp coştuğu gözüm, kaynağım ben. Bana, hastayım dediğin geceden beri binlerce şifa veren şerbet, sevgilerle, esirgemelerle kaynayıp coşuyor. Gel yanıma da, gözlerine yeni bir sürme çekeyim; çekeyim de sırlarımı görüp anlamak için gözlerin aydınlansın. Öylesine lûtfum çok, öylesine keremim bol ki yabancıların bile ellerinden tutmadayım; iş b

Aşk Yasası

Resim
  aşk yolunda mısın… sevgilin semti nerede doktorlar ilâç bulamadı aşk yarasına lokman da…bilgelik… okumakmış aşk derdine deva kim ki aşk dâvasını bilirim derse inanma insan olanın ne işi olabilir şehri aşkta beşer misin bulunabilmen şartı fenadır her neyi görsen tanrındır aynanda birde şarkıların varsa düşün ki hiçbir şey kalmamış katre dünyanda mabedine bile gittiğinde söyleyecek bir söz bulama ah sevgilim olsun … yüce tanrım da o zaman yüreğin dolup taşar düşünüp durma sevgiliyi tatlım kesilirse soluğun geceleri…gün ışığı ruhuna gizlice sızdığında kötüysen iyiye dönüştüğünü hissettirir ver ruhunu satarsın bir kaç pula yine de sevineceğini sanma…sevinçlerinde olacağına yıldızların ötesinde ne çok âlem vardır aşk için sınavlar da ilki kendine gelmemen senin bile seni incitmemendir sarhoşum sevgilim ölürem beni ayıktırsana uyuyor musun şimdi yoksa ben ise burada yangınlarda … İsmail Hakkı Altuntaş

Benim Rüzgârımın Estiği Gönül Gül Bahçesi Kesilir, Işıklarla Dolar

Resim
  LXXXIV Yakınım sana, uzak görme beni. Benim yancağızımdasın; ayrılma benden. Mimardan uzak düşen kişinin işleri mamûr olur mu hiç? Benim gözümle neşelenen göz aydın olur, gaybi görür, mahmurlaşır. Benim rüzgârımın estiği gönül gül bahçesi kesilir, ışıklarla dolar. Bensiz, bir parmak bal verseler sana, bir parmak baldır o, fakat binlerce arısı var. Bensiz, bir işe âmir tâyin etseler seni, binlerce memurdan da beter bir hale gelirsin. Bensiz, dünyanın şaraplarını içsen gene de özüne bir ıssılık gelmez. Şimşek ışığıyla hangi mektup okunabilir; karıncadan ordu kurulabilir mi hiç? Halk kardır; sevgiliyse güneş; hem de sen söylemesen de görünür; tanınır o. Halk karıncadır; biziz Süleyman; sus, dayan, gizlen.   Kaynak: Cilt 5 Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI  

Ey Varlık, Ebedîlik Denizinin İncisi ,Sen Tanrı Gibi Ne De Gizliymişsin

  58 Gerçekten de gözlerinizi açtık, gizli şeyleri görmiye bakın. Gerçekten de aranızda durmadayız, yardıma gelenden müjdeyi gözetin. Ey seher yeli, ey hoş haberler getiren, müjde ver de al gönlümü. A müjdeci, elimde bir canın var, feda olsun sana , al onu. Senden* bir bakışa nail olduk mu kılıçlar zırh kesilir, yıkık yerler gül bahçesine döner, dünyanın gözü aydın olur. Ey ısıracak dişleri kalmıyan kahır, ey yüzlerce defa güldükçe gülen lütuf. Canlar zafere kavuştu ya, artık can da gülmededir, cihan da. Ey ulular ulusu, seni o ululukla kîm görür de sonra tutar, hünerinden lâf ederse Tanrı'dan utansın. O orman arslanı varlığımızdan bir damar bile bırakmadı, bizde ancak yarım bir düşünce kaldı, o da gece gündüz ayrılığını sayıklamak, ayrılığı sayıp dökmek. Aferin o padişahın güzelliğine ki ay bile gördü de utandı, körlerin bile gözleri açıldı da tu, tu, kırk bir buçuk kere maşallah dediler, lûtfunu sağırların kulakları bile duydu. 750. Ben sanki bulutuyum onun, oys

Boşalmayın

Vücudun “ su” tutması denince akla Balzac’ı getirmemek imkânsız. Yazar,arkadaşlarına seks yaparken yaratıcı enerjisini tüketme korkusuyla boşalmamayı tercih ettiğini söylemişti. “ Boşalma noktasına kadar öpüşüp koklaşmaların, aşk oyunlarının bir sakıncası yoktu,” diye açıklamıştı sırdaşlarından biri,“ ama ancak o noktaya kadar. Balzac için sperm, beynin en saf maddelerinin dışarı atılması, dolayısıyla da potansiyel bir sanatsal yaratı eyleminin organ aracıyla akıtılması, kaybedilmesi anlamına geliyordu.” Yada, çok sayıdaki sevgililerinden biriyle doruğa ulaştıktan sonra Balzac’ınsöylediği gibi:“ Bu sabah bir roman kaybettim!”

Aşk Çekimi Yağı

2        damla ylang ylang yağı  2 damla sandal ağacı yağı 2 damla adaçayı yağı

Eş Sevgisi/ Evlilik yağı

3       damla günlük ağacı yağı  damla selvi ağacı yağı  damla sandal ağacı yağı Bu karışımı evliliğinizi daha tutkulu ve aşk dolu yapmak için kullanın

Aşk Ortamı

“1 damla lavanta yağı  2 damla portakal yağı 3 damla limon yağı” Birinin sizi arzulaması için bu yağı kullanabilirsiniz. Kırmızı bir muma bu karışımdan sürüp, arzuladığınız kişi yanınızdayken mumu yakın.

Hatırlanmayan Rüyalar

Rüya görürken, insanoğlunun en mutaassıbının, en bakirinin bile günlük yaşamdaki çekingenliği kalkar. Rüyada cinsel arzularımız özgürce sergilenir. Hayallerimiz sansürsüz bir film gibi rüyalarımıza girer. Genellikle cinsellikle ilgili rüyalar tedirgin bir uyku sırasında görülür, uyanınca hatırlanmak istenmez, içimizde gizli bir haz olarak kalır. Bu tür rüyalar, cinsel dürtülere bağlı olarak görülen, bastırılmış isteklerin ortaya çıkmasıyla oluşan rüyalardır.

Sevad-ı Âzam

Aşk mezhebinde sevad-ı âzam dedikleri şey, yoksulluğun libasına bürünmektir. Zengin kimse yakınlığın son derecesinde iken uzaktır. Yoksul kimse ıraklığın son derecesinde yakındır. Muhabbet rüzgârı ne zaman eserse zengini yerinden koparır. Yoksulluk ile esmiş olsaydı terbiye eder ve beslerdi. Kulağıma ne diyorlar biliyor musun? Bir zengin ve bir yoksul aşk diyarına gidiyorlar. Zenginin elinde yanmakta olan bir mum, yoksulun elinde yarı yanmış bir odun parçası var. Rüzgâr esmeye başlayınca zenginin elindeki mum sönüyor. Yoksulun elindeki odun parçası parlıyor. Şu halde  “ ben gönlü kırıkların yanındayım”, kutsal hadîsi çevgâniyle bu meydanda topu ileriye yetiştirenler; gönülleri kırk kimselerdir.

Kuran'da Aşk Kelimesi

Aşk kelimesi Kuran'da mevcut değilse de mefhumu bulunmaktadır. “İman edenlerin Allah için sevgileri en şiddetli sevgidir”, âyetinde aşkın mefhumu görülüyor. Çünkü aşk, herhangi bir sevginin şiddetinden ibarettir. Kâinatın her zerresinde aşkın mayası bulunuyor demektir. Bu noktaya; göre büyük mutasavvıf Cenab-ı Mevlâna, Mesnevi mukaddemesinde “Bu aşkın ateşidir ki nay'ın sedasına düşmüş ve aşkın heyecanıdır ki, şaraba düşüp karışmıştır,” demişlerdir. Kâinatta her ne zuhur ederse hep aşk ve muhabbete raci'dir. Ağlamak ve gülmek gibi iki zıt keyfiyet muhabbettendir. Ağlıyan bir kimse sevdiğinden ayrıldığı için ağlar. Gülen bir kimse dahi sevdiğine kavuştuğu için güler. Mecazi sevgiler, yollarını şaşıran serseri sevgilerdir. Bunları asıl membaları olan Allah sevgisine, mütekâmil bir aşka irca etmek yaradılışın gayesi icabıdır. Esasen yaradılış Allah'ın sevgisinden ve mahlûkat arasında menfi ve müsbet bütün fiiller ve haller, umumi ve manevî bir cazibeden fışkırmakta olduğ

Zümrüt

Jean de Serres 1638'de Jean Renou'nun şu ünlü Oeuvres pharmaceutiques’ini yeni çevirmiştir; bu kitapta "doğanın Yaratıcısı, her bir değerli taşa Tanrısal olarak bazı özgül ve hayranlık verici özellikler koymuştur, böylece krallar ve prensler taçlarına bunlardan koymak zorunda kalmaktadır... (bunu) kendilerini büyülere karşı güvenceye almak, birçok hastalığı iyileştirmek ve sağlıklarını korumak için yapmaktadırlar.,  Örneğin lacivert taş, ’’görmeyi güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda kalbe neşe verdiğinden ötürü taşınmaktadır; yıkandıktan ve gerektiği gibi hazırlandıktan sonra, melankolik keyifsizliği hiçbir tehlike olmadan yok etmektedir”. Bütün taşlar arasında en çok ve aynı zamanda en değişken güçlere sahip olanı zümrüttü r; en büyük meziyeti Birlik ve Erdem'i sakınmasıdır; Jean de Renou'ya göre bu taş "altın bir halka içinde parmaklarına takanları saradan korumakla kalmaz, aynı zamanda belleği güçlendirir ve dünyevi isteklerin çağrısından korur. Çünkü Ma

Sevgili (Beloved) And Aşk (Love)

Âteş (Persian): 1. od, hareret, kızgınlık [fire, heat, fever] 2. aşk, sevda, tutku, acı, ızdırap [love, passion, pain, suffering], Ateş etmek [to shoot], Ateşe atılmak: Canını riske etmek [to risk one’s life blindly], Ateşle barut aynı yerde durmaz: Genç erkek ve kız yalnız bırakılmaz [lit. Fire and powder cannot stay together – It is dangerous to leave young people (boys and girls) together], Ateş bacayı sardı: İki taraf arasında aşk başladı [lit. The fire has caught the chimney – The love affair is out of control], Ateş kırmızısı: Parlak kırmızı [fiery red], Ateş pahası: çok pahalı [too expensive], Aşk ateşi [fire of love]. âteş-i sûzân (the biggest fire).

Melek mi İnsan

"Ebul Hasan Harkânî, Necmeddin el-Kübra’ya şöyle dedi: "Ben tavaf ederken rûhaniyyetimle yükseldim ve Kâbe’nin etrafını binlerce kere tavaf ettim. Etrafımda olanlar benin bu sür'atli tavafıma şaşırdılar. Bense onların tavafına şaşırmadım. Onlara dedim ki,  "Siz kimsiniz? Ve bu tavafınız niçin bu kadar yavaştır." Onlar dediler ki, "Biz melekleriz ve nuruz, ama bundanhızlı tavafa asla gücümüz yetmez." Onlar da bana sorarak, "Sen kimsin ve bu sür'at de neyin nesi?" Ben de onlara dedim ki, "Ben Ademiyim ve bende aşkın nuru vardır. Bu sür'atin sebebi ise nûr-u şevktir." Raks ve devrân hâlinde de, fukaranın aşk ve şevkle dönüp dönmediği, o devranın hızlı dönüp dönmediğinden anlaşılır.

Aşka Çıkan Sevgi Merdiveni

1- Meveddet: Sevgi sebebiyle kalbin özlem içinde bulunması. 2- Hevâ: Sürekli olarak sâlike göz yaşı döktüren sevdâ.  3- Hillet: Sevgilinin sevgisiyle sermest olmak, tam dostluk. 4- Mahabbet: Kötü huylardan arınma ve güzel huylarla donanma sûretiyle sevgiliye lâyık olmak ve yaklaşmak. 5- Sağaf: Kalbi parçalayan ve yakan ateşli sevgi. 6- Hüyâm: Sevdalıyı çıldırtan sevgi, sevgi çılgınlığı, çılgınca sevme, sevgilinin kulu, kölesi olma. 7- Vâleh: Dostun ve yârin güzelliğini seyrederken sevgi şarabıyla kendinden geçme. Sevgi şarabını kana kana içmek. 8- Aşk: Sevenin sevgilisinde kendisini yok etmesi; aşkın yok olup sadece ma’şûkun var olması, her şeyin ondan ibâret olması hâli.

Doğuştan Ölümüne Birbirlerine Aşık Olanlar

Resim
  “Âşıklardan Azrail’e el veren olmaz. Çünkü senin aşkının âşıklarını aşk ve sevda öldürür.” Kemâl Ahmed Dede Gecelerin siyahından daha gizemli aşkım! Kalemi elime aldım, sevgilimin ismini yaz dedim. Üç nokta koydu. Aşkından duramadı bir daha yazacaktı. Ancak aşk onu çok fazla sardığından dayanamayıp çatladı, yazamadan öylece kaldı. Tek dileğim! Tatlısın sen, hep benim olmalısın. Bende bir  o olsun, diyorum. O bir ve ben bir. Olsun birazcık ve sadece sarılmak olsun bari. Umut dünyam, bir gün sarılacağım. İşte bu düşünceler içindeyken, kalem sustu ama, ben sarmaşıklar gibi yapmayacağım, içimdeki özümü salacağım, boy boy. Sende buna engel olamayacaksın. Kalbim sabret sesleriyle beynimi zonklatıyor. Neyse cezam çekerim, diyorum.  Halime bir bakıyorum anlatmaya dilim gönlüm yetmiyor. O hep yanımda olmalı. Varlığını bileyim bununla da yetinirim, diyorum. Ah o derin gözlerin…içine dalsam…bütün hayallerimi orada görsem. Kendime ben bile hayret etmiyorum. Öyle ki, kaybetmişim ezelden, her şe

Âşığın Hastalığı

“Âşığın hastalığı hastalıklardan apayrıdır; aşk, Tanrı sırlarının usturlabıdır. Aşk ister bu yandan olsun, ister o yandan; sonunda o yana kılavuzdur bize. Aşkı anlatmak, bildirmek için, ne dersem diyeyim, asıl aşka geldim mi, o sözlerden utanır kalırım. Dilin anlatışı aydınlatır, aydınlatır ama, dile düşmeyen, söze gelmeyen aşk, daha da aydındır.” Mesnevi

Aşk Yılmaz, Yanar

“Aşka düşen kişide zerre kadar korku yoktur; aşk mezhebinde her şey aşka kurbandır! Aşkın beşyüz kanadı vardır; her kanadı, arşın en yüksek yerinden yerin dibine kadar bütün kâinatı kaplar” “Aşk yılmaz, yanar, yakılır ve canını sakınmaz. Utanma ve sıkılma da bilmez. Değirmen taşının altındaki buğday gibi, o da ezilir, belâlara katlanır, sabreder. Bütün akılların hekimliği; aşka göre çizilmiş nakışlardan, sûretlerden başka bir şey değildir. Bütün gönül alan güzellerin yüzleri, aşkın yüzüne bir perdedir. Çünkü âriflerin inancına göre, bütün dünyevî bilgiler, dünyada görülen bütün güzellikler aşkın gölgeleridir.”

Aşkın Aşkı

“Aşk beşeridir; bakışla başlar, sorumluluk getirir. Gözden girer, gönülde yaşar. Surete meyledenler ziyandadır. Aşk platoniktir; sohbetle başlar, zahmet getirir. Zihinden girer, gönülde yaşar. Sîretini süslemeyenler yol şaşırır. Aşk ilahidir; imanla başlar, vahdete götürür. Gönülde doğar, gönülde yaşar. Sırrı saklamayanlar başını verir.”

Kadınlara Göre Aşk

Kadınlar erkeklere göre aşk konusunda çok daha duygusaldır, hassastır, daha olgun, daha mantıklıdır. Çünkü kadın erkeğine güvenmez. Kadın temkinlidir, meraklıdır. Erkekler aşık oldukları kadınları etkilemeye ve kendileriyle birlikte olmalarını sağlamaya çalışmaktadırlar. Bunu elde etmek için de onlar bilinen aşk oyunlarına başvururlar: Hitap ettikleri kadınlara övgü dolu sözler yazarlar ve onların güzelliklerini tanrıçaların güzellikleriyle kıyaslarlar. Ellerinden geldiğince çeşitli vaatlerde bulunurlar ve sevdikleri kadına birlikte mutlu ve zevk dolu bir hayat sözü verirler. Aşklarını yüceltir ve ilk görüşte aşık oldukları anı anlatarak onların güvenini kazanmaya çalışırlar. Aşklarının masum olduğuna ve doğru bir iş yaptıklarına sevdikleri kadınları inandırmaya çalışırlar. Kendilerini acındırırlar. Kadın sadıktır. Kadın erkeğe göre daha fazla acı çekmekte ve daha fazla korku duymaktadır. Ancak tüm aşıklar kıskançtır: Erkeklere göre hem geleceğe karşı daha kayıtlı ve düşünceli ol

Bedeni Ölse de, Tinsel Varlığı

Canına kıyan, otuzüç yaşında bir hemşireymiş. Kadın kendisiyle aynı hastanede çalışan, evli bir kalp cerrahıyla yasak aşk yaşıyormuş. Derken adam onu terk etmiş. Kadın da bir gün elinde bir tabancayla herifin odasına dalıvermiş. "Yüreğime bak," dedikten sonra da sıkmış kendi kalbine kurşunu. Doktor, kadını ameliyata almış hemen. Hemşirenin canını kurtaramamış ama yüreğini görmüştür çaresiz. Bu özkıyım davranışının aslında dünyadan çekip gitmeye değil, bir biçimde yaşamı sürdürmeye dönük olduğunu düşündüm. Diğer bir deyişle, hemşirenin bedeni ölse de, tinsel varlığı son nefesini verene kadar daktorunkinden ayrılmayacaktı.

Heves Etme

“Benim kadehlerimden içmeye heves etme!”; Cenâb-ı Hakk’ın zâtî zuhûrunu meydana getirdiği mahaller O’nun kadehleridir. Bu mahal de insân-ı kâmil mahallidir ve esâs olarak aşk ve muhabbet şarâbı orada vardır. Ve bu yola girmiş isen hemen içmeye heves etme ya’ni hemen onun halleriyle hallenmeye kalkma ya’ni sâdece lafzî olarak onun söylediklerini heryerde söyleme.

[FÜTÛHÂT-I MEKKİYYE'NİN] OTUZ İKİNCİ KISMI

Rahman ve Rahim Olan Allah Teâlâ’nın A dıyla BÂB Abdesti Bozmada Uykunun Hükm ü Ş e riat bilginleri uyku hakkında üç görüş ileri sürdü: Bazılarına gö­re uyku manevi pisliktir (hades). Bu nedenle, az ya da çok olsa bile, uy­ku nedeniyle abdest almak zorunludur. Bazı bilginler ise uykunun ma­nevi pislik olmadığı görüşündedir. Dolayısıyla uykudan dolayı abdest gerekmez. Uykunun [manevi] pislik olduğuna inanılırsa, abdesti bozan şey uyku değil [manevi] pisliktir; manevi pislik sayılmasında kuşku du­yulursa, kuşku temizliğe etki etmez. Çünkü şeriat, bu bağlamda kuşku­yu dikkate almaz. Ben de bu kanaatteyim. Bazı bilginler ise, dalmak şeklindeki az-hafif uykuyla ağır-çok uykuyu ayırt etmiştir. Birincisinden dolayı abdest almak gerekmezken İkincisinden dolayı abdest zorunlu tutulmuştur. VASIL Meselenin Bâtınî Yorumu Ka lbin b ir gaflet [bilinçsizlik ] hali vardır ki bu da az uyku demek­tir. Kalbin bir de ölüm ve Allah Teâlâ’nın kendisini sorumlu tuttuğu inceleme, tümevarım, z