Print Friendly and PDF

CELLATIN ANATOMİSİ

Bunlarada Bakarsınız

 


Büyük aşkların sularında yıkanmamış, aşk şarkıları söy­lememiş, evlenip barklanmamış, çoluk çocuğa karışma­mış, bir insanın doğumundan ölümüne hangi özen ilmik­leriyle büyütüldüğüne şahit olmamış, yirmiyedi yaşında bir hukuk öğrencisi.

Adı: Yigal

Soyadı: Amir.

Yigal Amir kendi “Yahudi” kimliğini, dipsiz bir nefretin çıkrığı haline getirmiş.

Cinayetlerini “tanrı emri” sayarak, vurmaya kırmaya öldürmeye, yoketmeye, kavgaya kilitlenmiş.

Yaşam yerine ölümü, aşk yerine nefreti, hoşgörü yerine kini, dostluk yerine düşmanlığı benimsemiş.

Bir çocuk sahibi olmadan, bir başbakan katili olmuş.

Yüzyılların toplumsal şartlanmaları kolay kolay kırılmıyor.

Yeryüzünün “bütünleşmeye” gittiği bir dönemde, her yerde “savaş manyakları” var.

Yaşama karşı ölümü savunarak, kendine kimlik bulan kanlı psikopatlar var.

Savaşlarda ölen gencecik çocukların ölümlerinden ken­dilerine kahramanlık kefenleri biçenler var.

Barıştan yana olduğu için ölmek. İzak Rabin, 1940’larda katıldığı gizli örgüt faaliyetleri sırasında ölmüyor, 1948 savaşı sırasında Kudüs çevresindeki çatışmalar sırasında ölmüyor, 1950 ile 1952 yılları arasında ordu operasyonu birimlerini yönetirken de ölmüyor, 1964’den 1968 yılına kadar Genelkurmay Başkanlığı yaparken de.

1973’te parlamentoya giriyor. 1974’te başbakan oluyor. 87’de ise savunma bakanı ve 1988’de ayaklanan Filistinliler’e karşı acımasız bir şahin. Hep yaşıyor.

1992 yılında yeniden başbakan. Filistin Kurtuluş Örgütü ile “barış süreci” başlatıyor.

Aynı yıl “Nobel Barış Ödülü”nü alıyor.

Geçtiğimiz Ekim ayında, Filistin’in “özerkliği” için imza atıyor.

Ölümü ise, Cumartesi akşamı saat 22:06’da.

Savaşlarla dolu bir yaşam, İzak Rabin’in bir barış göste­risi nedeniyle ilk kez şarkı söylediği bir günün akşamında üç kurşunla sona eriyor.

Beceremediği için hiç şarkı söylemeyen İsrail Başba­kanı, barış gösterisine katılan kalabalığın büyüklüğünü görünce dayanamayıp Israilli şarkıcı Miri Aloni’nin şarkısı­na eşlik ediyor.

İlk kez söylemeye cesaretlendiği bir barış şarkısı, “ölüm büyüsünün çarmıha gerilişi  bir katilin silahından ölüme dönüşerek İzak Rabin’in canını alıyor.

Savaşırken yaşayıp, barış isteyince ölmek.

27 yaşındaki Yigel Amir de İsrailli ve Yahudi, “tanrı buy­ruğu” ile vurduğunu söylediği 73 yaşındaki İzak Rabin de. İsrailli Israilli’yi vuruyor.

İsrail toplumundaki “barış” ve “savaş” yanlılarının “güç” dengeleri neredeyse eşit.

Toplum sanki ortadan ikiye bölünmüş gibi.

Böylesine zor bir dönemde, 27 yaşındaki fanatik, cinayeti kendi inisiyatifi ile mi işledi?

İzak Rabin’in neden diğer korumaları yoktu, çelik yelek giymemesi nasıl açıklanıyor, arka arkaya üç kurşun sıkılıncaya kadar güvenlik güçleri neyi seyretti, tüm bu soruların cevabı açık değil.

Uluslararası melanetten yarar umanların da parmağı, barış mitinginin yapıldığı alanda mıydı?

Yoksa devlet örgütü Filistinliler’e düşmanlığa şartlandığı için, İsrailli bir “savaş manyağını” küçümsedi mi, bunlar yakında anlaşılır.

Ne var ki, “barış türküsü” çağırdığı için, kendisine ölüm biçilen bir eski genelkurmay başkanını katletmek, otuz yıl­lık politikacı İzak Rabin’i ortadan kaldırmak, Orta-Doğu’da barış sürecine mayın döşemek, gidişatı asla ve asla değiş­tirmez.

Yeryüzünün içinde bulunduğu dönem “mecburen” barıştır.

Sanayi Devrimi’nin “savaşlara” ihtiyacı olmuştu, “Sanayi Sonrası Dönemi”in ise barışa ihtiyacı var.

Dünyanın motorunu “beyinsel gücün” önderliğindeki yaratıcılık döndürüyor. Bilgisayarlar, robotlar, bio-teknoloji, gelişmek için barışa ihtiyaç duyuyor.

Yeryüzü yavaş yavaş bütün kavgalarını bitirerek, kalıcı bir huzurun kapısına yaklaşıyor.

İnsanlığın bu serüvenini kimse durduramaz.

Durdurabilse yeryüzü ilerlemezdi. Tarım toplumuna ge­çilmez, sanayi devrimine ulaşılmazdı.

Aynı yürüyüş devam edecek ve zafer mutlaka ve mutla­ka barışın olacak.

Onca ölümlerden geçmiş savaşçı bir generali, ilk kez söylediği bir “barış şarkısının” ardından yok eden bir anlayış, bu süreçte barınamayacak.

Sh: 91-93

Kaynak: Mehmet ALTAN, Kürtler Şeytan Soyundan mı? Hemen Kitap, 3. Baskı, Eylül 2006, İstanbul

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar