Print Friendly and PDF

EKRANLARIN ARKASINDA YAHUDİLER VAR

 


(A. Şahbaz - N. Avcı, İlim ve Sanat, Mayıs 1985), (Bu yazıda sözü edilen isimler değişmiş olabilir. Ancak çizgi değişmemiştir.)

Kalem ile ses en azından kılıç ölçüsünde keskindirler, bir başka deyişle, kılıç, yazılı ya da sözlü bir buyruğu yerine getirmek için kuşanılır, ilerleyen teknoloji güçlüleri daha da güçlendirmiştir, onları yalnızca daha güçlü, daha yetkin zorlama ve sindirme araçları ile donatmakla kalmamış, ellerine bir de geçmiş hükümdarların buyruğundakilerle karşılaştırılamayacak ölçüde kat kat üstün inandırma ve kandırma araçlarını bularak vermiştir. Basın çarkı ile radyo ekonomik ve siyasal güçlerin bir yerde toplanmasında büyük katkıda bulun­muşlardır. James Mill -herkes okumayı öğrenirse, mantık ile demokrasinin saltanatı sonsuza değin sağlanır, düşünüşüne inanırdı. Oysa, tarihsel evrim bu­nu yalanlamıştır, parasız ve zorunlu eğitimin yayılması ile birlikte, eski basım yöntemlerinin ucuzlaması, giderek de hız kazanması, hemen her yerde egemen sınıfların gücünü kitlelerin zararına attırarak sonuçlanmıştır. Bunun neden­leri açıktır. Çekiciliği ucuzlukla birleştiren bir gazete, ya reklamcılar -geniş an­lamda, seri-üretim ile seri dağıtım sanayilerini, tek elde toplanmış finansman­ları denetleyenler- ya kendi çıkarları için kamuoyunu etkilemek isteyen bir ku­rum ya da merkezi hükümet tarafından paraca desteklenmedikçe çıkarılamaz. Basın özgürlüğünden söz edilen ülkelerde gazeteler reklamcılardan, daha az bir oranda da siyasal partiler ile mali ya da meslek topluluklarından para des­teği görürler. Basın özgürlüğünün bulunmadığı ülkelerde ise gazeteleri yalnız­ca hükümet destekler. Parayı veren düdüğü çalar

Aldous HUXLEY
Denemeler, Türkçesi: A. Usluata, Cem Yayınları, İstanbul 1976.

Dünya tarihinde hiçbir iktidar sahibi, bugün Amerikan kitle ileti­şim araçlarını yönlendiren bir avuç kişinin sahip olduğu imkânlara sahip olmamıştır. Üstelik bu iktidar, hiç de öyle soyut bir «iktidar» değil: bu iktidar, elle tutulur, gözle görülür bir biçimde evlere giri­yor, çoluk çocuk dinlemeden milyonlarca insanın zihnini denetim altında tutuyor.

Kitle iletişim araçlarıyla, önce bir dünya imajı çiziliyor, ardından da, çizilen bu imaj hakkında ne düşünülmesi gerektiği kitlelere empoze ediliyor. Bir başka deyişle, üzerinde düşünülecek dünya da, bu dünya hakkında düşünülebilecek şeyler ve düşünme bi­çimleri de, bu bir avuç insan tarafından tayin ediliyor.

Kendi yakın çevremiz ve yüzyüze iletişimde bulunduğumuz insan­lar hakkında sahip olduğumuz bilgiler dışında, dünya hakkında bütün bildiklerimiz veya bildiğimizi sandıklarımız, bize günlük ga­zeteler. haftalık dergiler, radyolar ve televizyonlar gibi kitle ileti­şim araçlarından aktarılıyor, benimsetiliyor.

Hangi haberlerin bize ulaştırılması gerektiğine, hangi sırayla ulaştı­rılacağına dünya imajımızın hangi kelimelerle çizileceğine, hep bizim dışımızda, yüzlerini bile görmediğimiz bu insanlar karar ve­riyorlar. Bununla yetinmiyorlar, bize ulaştırdıkları bu haberleri ay­rıca tahlil de ediyorlar: Böylece neyi nasıl düşüneceğimizi de bu insanlardan öğreniyoruz.

Sözgelişi. Amerikan kille iletişim araçlarında Ortadoğu sorununun işleniş biçimi, bu iktidarın niteliği hakkında bize az da olsa bir fi­kir verebilir.

Bugün Amerikan kitle iletişim araçlarının ezici çoğunluğu, Ortado­ğu sorununa İsrail'in gözlükleriyle bakar; istisnai sayılabilecek ba­zı yayın organları da elden geldiğince taraf tutmaya çalışır; ama Amerikan kamuoyu üzerinde etkili olduğu söylenebilecek hiç bir kitle iletişim organı Arap (veya Filistin) yanlısı değildir. Bugüne kadar, gerçekten etkili olan kitle iletişim organlarının hiçbirinde ABD'nin Ortadoğu sorununda yanlış tarafı tuttuğunu söyleyen çık­mamıştır.

Bugün Amerikan kitle iletişim araçlarını yönlendirenlerin temel il­kesi hedef kitleye görünüşte pek çok alternatifler sunmaktır: an­cak bu alternatiflerin hepsi temelde sözkonusu iktidar sahipleri ta­ralından belirlenir. İktidar sahiplerinin işi bununla da bitmez. Sıraladıkları bu alternatifler üzerinde nasıl kafa yorulacağını da göste­rirler. Sözkonusu edilmeyen alternatifler ise, bu alternatif bolluğu içinde kaynar gider.

Şimdi, bu söylediklerimizi somutlaştıralım:

Amerikan televizyonlarında yer alan bütün millî ya da milletlerara­sı haberler görüntülü olarak verilir (Yani Türkiye’deki gibi masabaşında oturan bir spiker önündeki kağıttan, radyo bülteni verir gibi haber okumaz). Bütün bu görüntülü haberler sadece üç şirket tarafından görüntülenir, haber haline getirilir ve yayıma sokulur. Bu üç şirket de, kısaca ABC diye anılan Amerikan Brodcasting Companies. Inc.; CBS diye anılan Columbia Broadcasting System. Inc. ve NBC diye anılan National Broadcasting Company’dir. ABC'nin yönetim kurulu başkanı Leonard Goldenson’dur. Goldenson, ABC’nin yönetim kurulunda çoğunluğu oluşturan bir grup yakın arkadaşıyla birlikte bütün programlarda son sözü söyleyen adamdır. Goldenson’un en yakın mesai arkadaşları Leon Hess ve Everett Erlick'tir.

CBS’nin başındaki kişi (Yönetim Kurulu Başkanı), William S. Paley'dir. Paley’in Genel Müdürü nün adı James H. Rosenfield’dır. Rosenfield’in en yakın yardımcısı da, Genel Müdür Muavini Davit Fuchs’tur.

Gerek ABC'de. gerek CBS de, bunlardan başka yüzlerce uzman çalışır; ama milyonlarca insanın izlediği programlar hakkında te­mel kararları yukarıdaki saydığımız bu altı adam verir. Bu allı ada­mın altısı da Yahudidir. Amacımız kuru kuruya Yahudi düşmanlığı yapmak değil. Ne var ki, bu olguya «basit bir rastlantı» de dene­mez.

NBC’ye gelince... NBC, bütünüyle RCA Corporation'a ait bir kuru­luştur. RCA Corporation, 1970 yılına kadar David Sarnoffun yöne­timindeydi. Davit Sarnoff 1970 yılında ölünce yönetim oğlu Robert'e geçti. Robert Sarnoff 1975’e kadar bu görevde kaldı; daha sonra yönetim sürekli el değiştirdi. RCA yönetim kurulundaki 15 üyeden beşi Yahudi’dir. Bunlar. George H. Fuchs, Julius Koppelman, Roy M. Pollack. 1. Owen Funderburg ve Andrew Sıgler'dir. RCA’nın Yürütme Kurulu’nun 12 üyesinin de altısı Yahudi’dir. Bun­lar da yukarıda sayılanların ilk üçü ve Irving K. Kessler, Herbert S. Schlosser (ki daha önce NBC’nin başındaydı) ve Eugene A. Sekulow’dur.

RCA’nın muhasibi Melvin Cornfield ve denetçisi Stanley N. Rosenberry de Yahudi’dir. NBC’nin kendi iç bünyesinde de Yahudi hâkimiyetini görmek mümkündür. Bugüne kadar NBC’nin başına geti­rilenlerin çoğu Yahudi’dir. Bugünkü Genel Müdür Grant Tinker Yahudi değildir; ancak ondan bir önceki genel müdür Fred Silverman Yahudi’dir. Tinker 1981’de Genel Müdür olmuştur. Bugünkü Genel Müdür Muavini Irwin Segelstein Yahudi’dir. 1981 yılında NBC’nin Genel Danışmanlığına tayin edilen Richard Salant da Yahudi’dir.

Amerikan Birleşik Devletleri’ndeki bütün televizyon yayınlarını el altında tutan bu güç büyüklerin ciddiye alınabilecek tek rakibi kı­saca MBS diye anılan Mutual Broadcasting System Inc.’dir. MBS, 941 radyo istasyonu işletir ancak TV yayıncılığına «bulaşmaz». MBS’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü de Martin Rubenstein’dir.

Amerika’daki radyo televizyon izleyicilerinin çoğu, bu yukarıda saydığımız »ticarî» şirketlerin dışında «tarafsız» yayın yapan kamu kuruluşları olduğunu düşünürler. Şimdi de kamu kuruluşlarının durumuna bir göz atalım:

Adından da anlaşılacağı üzere bir kamu kuruluşu olan Public Bro­adcasting System’in (PBS) başında Lawrance Grossnıan vardır. Grossman daha önce de NBC’nin başkan yardımcısıydı. PBS tele­vizyon yayıncılığıyla uğraşır ve ticarî bir kuruluş değildir. Radyo yayıncılığıyla uğraşan kamu kuruluşunun adı da National Public Radio’dur (NPR). NPR’nin başında, öldürülen Senatör Robert Kennedy'nin eski basın müşaviri Frank Mankiewicz vardır.

Grossman da, Mankiewicz de Yahudi’dir.

Sh: 155-158

Kaynak: Nabi AVCI, Enformatik Cehalet, İkinci Baskı: Ocak 1999 İstanbul

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar