Said Nursi'nin Papa'ya Gönderdiği Mektup
Bediüzzaman Said Nursi, Papa'ya mektup göndermişti. Peki Bediüzzaman neden
mektup göndermişti. İşte cevabı...
GİRİŞ 13.02.2013 17:24GÜNCELLEME 13.02.2013
Bediüzzaman Said Nursi,
dinsizlik akımına karşı Hıristiyanların dindarlarıya işbirliği yapmayı tavsiye
etmiş bu yönde girişimlerde bulunmuştu.
DİNSİZLİK
ADINA BERABER MÜCADELE
Bu niyetini şu cümlelerde açıklamıştı: "Şimdi ehl-i iman, değil Müslüman
kardeşleriyle, belki Hıristiyanın dindar ruhânîleriyle ittifak etmek vemedar-ı
ihtilâf meseleleri nazara almamak, nizâ etmemek gerektir. Çünkü küfr-ü mutlak
hücum ediyor."
Bediüzzaman Hazretleri, 1950'de,Roma'ya, Papa XII. Pius'a, Risale-i Nur'da Allah'a iman, Kur'an'ın mucize
oluşu, Peygamber Efendimizin peygamberliğini anlatan bölümlerinde yer aldığı
Zülfikar adlı eseri gönderir. 22 Şubat 1951'de Vatikan'dan teşekkür mektubu
gelir.
PAPA'DAN
GELEN TEŞEKKÜR MEKTUBU
Teşekkür mektubu Emirdağ Lâhikası'nda şu şekilde yer almaktadır.
"Papalık Makam-ı Âlîsi Kalem-i Mahsusu Başkitabet Dairesi Numara:
232247 Vatikan, 22 Şubat 1951
Efendim,
Zülfikar nâm el yazısı olan güzel eseriniz İstanbul'daki Papalık makam-ı
vekâleti vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edilmiştir. Bu nazik saygınızdan
dolayı gayet mütehassis olduklarını bildirirken, üzerinize Cenâb-ı Hakkın
lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur ettiklerini arza müsâraat eylerim.
Bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim.
İmza
Vatikan Bayn Başkâtib
THOMAS
MICHEL'DEN SAİD NURSİ'YE ÖVGÜ
Vatikan temsilcisi Thomas Michel de 23-27 Mart tarihleri arasındaBursa'da
düzenlenen Bediüzzaman'ı anma toplantısında Bediüzzaman Hazretlerinin mektubunu
şöyle yorumlamıştı:
"Bugün birliktenbahsetmek kolay ama Said Nursi bundan 60 sene önce
eserini Vatikan'daki bir papaza gönderdi. Bunu göndererek birlik ve beraberliğe
vurgu yaptı.Üstad'ın o mektubunun İkinci Vatikan Konsülü ile ilişkisi vardı. Bu
eserden sonra toplanan ikinci konsülde, Müslümanlarla kendilerinin düşmanının
ortak olduğu sonucuna varıldı. İhtilafı ortadan kaldırıp ahlaksızlıkla mücadele
etmek ve insan hürriyetini sağlamanın amaç olduğu görüşüne varıldı."
https://www.haber7.com/guncel/haber/989661-said-nursinin-papaya-gonderdigi-mektup
Saçma Bir Diyalog Savunması!!!!!
Bediüzzaman, Papaya, Zülfikar adlı eserin yanı sıra mektup yollamış mı?
Böyle bir mektup ile, sanki Üstadın da diyalogu desteklediği izlenimi
veriliyor...
Tarih: 24.06.2011 - 00:00 |
Güncelleme: 10.07.2019 - 14:34
Cevap
Değerli Kardeşimiz;
Ne Risalelerde, ne hatıralarda,
ne Mufassal Tarihçe-i Hayatta ve ne de Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman
Said Nursi eserlerinde, Bediüzzaman hazretlerinin Papaya mektup gönderdiğine
dair bir bilgi geçmemektedir. Sadece kitap gönderilmiştir. Dolayısıyla bizler
de Üstadımızın Papaya mektup göndermediği kanaatindeyiz.
Fakat ısrarla bu konuyu
eşeleyenler, yalan yanlış konuşmaktan içtinap etmeyenler; bize -kaynakları ile-
mektubun aslını gösterseler, inceleyip ona göre cevap vermeye veya kanaatimizi
değiştirmeye hazırız. Kaldı ki böyle bir mektubun varlığını kabul etsek bile,
içeriği kesinlikle İslam ve Kur'an'a aykırı olamaz.
Kitap gönderme hadisesi ise; 22
şubat 1951’de, Üstâd’ın izni ve müsaadesiyle Vatikan’daki Hıristiyan Âleminin
bir nevi ruhani reisi olan Papa’ya bir Zülfikâr kitabı gönderilmiş. Papa da
buna karşı teşekkür cevabını şu şekilde yazdırmıştı:
“Zülfikar nâm el yazısı olan güzel eseriniz İstanbul’daki Papalık makam-ı
vekâleti vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edilmiştir. Bu nazik saygınızdan
dolayı gayet mütehassis olduklarını bildirirken, üzerinize Cenâb-ı Hakkın
lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur ettiklerini arza müsâraat eylerim.
Bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim.” (1)
Burada akla "Neden
Zülfikar?" sorusu gelebilir. Zülfikar eserinin muhtevası bunlardan
müteşekkildir:
Birinci Makamı: On Dokuzuncu Mektup, Mucizat-ı Ahmediye Risalesi ve
Zeyilleri.
İkinci Makamı: Onuncu Söz, Haşir Risalesi ve Zeyilleri.
Üçüncü Makamı: Yirmi Beşinci Söz, Mucizat-ı Kur'aniye Risalesi ve
Zeyilleri.
Kur'an'ın Allah'ın kelamı
olduğu, son kitap olduğu, Hz.Muhammed'in asm peygamberliğinin delillerle ispat
edildiği ve öldükten sonra dirilişin yani haşrin akli olarak ispat edildiği
eserlerden mürekkep olan Zülfikar kitabının gönderilmesi, Hıristiyan alemine
bir tebliğden başka ne olabilir!..
O dönemde (1950'li yıllar)
materyalist felsefe ve onun ideolojik yansıması olan komünizm, insanlığın
ekseriyetini tesirine alıp dinsizliğe sürüklemiştir. Bundan en fazla zarar
gören de Hristiyanlık ve İslam olmuştur. Üstad Hazretleri bu iki dinin ittifak
ederek bu dinsizlik ile mücadele etmesi gerektiği tezini savunuyor ve kitap
gönderme hadisesi somut adımlardan birisidir diyebiliriz.
Hazreti Peygamberimizin (asv)
iki türlü ümmeti vardır. Biri ümmeti icabet, yani, davetine
kulak verip iman ederek icabet edenlerdir. Diğeri ise ümmeti davet, yani
davetine henüz imanla karşılık vermemiş bütün insanlıktır. Bunlar potansiyel
olarak hepsi Müslüman olmaya hazır insanlar demektir. Buna Ehl-i kitap da
dahildir. Budist, Mecusi de dahil, davet noktasından ayrım yoktur.
Lakin yaklaşım yönünden ayrım ve
tasnif vardır. Kur'an-ı Kerim'de sınıflandırmaya ve ayrıma işaret eden şu ayet
vardır:
"Sen, iman edenlere, düşmanlık besleme bakımından onların en
şiddetlilerinin Yahudiler ile müşrikler olduğunu görürsün. Müminlere sevgi
bakımından en çok yakınlık duyanların ise 'Biz Nasârayız
(Hristiyanız)' diyenler olduğunu görürsün. Bunun sebebi, onlar
arasında bilgin keşişlerin ve dünyayı terk etmiş rahiplerin bulunması ve
onların kibirlenmemeleridir.”(Maide, 5/82)
Bu ayet bize şöyle bir metot
gösteriyor; insanlara yaklaşımın, onlarla diyalog kurmanın, onlarla sohbetin
bir kalıbı bir tarzı yoktur. Kişinin veya cemaatin hal ve durumuna göre hareket
etmek gerekir. Yoksa herkesi harbi ve düşman ilan edip, sürekli kavga ve savaş
halinde olmak hem fıtrata hem gerçeklere zıttır.
İnsanlara, İslam’ı götürmenin ve
anlatmanın yolu karşılıklı konuşmaktan ve tanışmaktan geçer. İslam, umuru
diniyede, yani dinin itikadi ve ibatede dair hususlarında onlara benzemek ve
onları inkar ve sefahat noktasından taklit etmemeyi ikaz edip yasaklamaktadır.
Yoksa, onlarla bütün ilişkileri kesin, düşmanca tavır alın demiyor.
Bir de insanın imani ve insani
boyutlarının hükümleri farklıdır. İkisi birbirine karıştırılmamalıdır. Mesela,
insan olarak, onlarla müşterekiz. İnsani sorunlar, onların da sorunu bizim de
sorunumuzdur. Bu sorunların çözümünde onlardan faydalanılabilir, bu noktada
ayrışma olmaz. Ama imani olarak elbette onlardan ayrı ve farklıyız. İnsani
yönümüze bakıp, imani yönümüzü de onlara benzetip ya da onları taklit edersek,
o zaman hata etmiş oluruz.
Ehl-i kitabın, özellikle
Hristiyanların, diğerlerine nazaran İslam’a girmeye daha yakın olmasından,
ayetteki ifade ve hükümler de ona göre olmuştur. Yani, Kur'an-ı Kerim'e dikkat
edenler ve bütününe nazar edenler görürler ki, diyalogun mimarı, ne Üstad
Hazretleri ne de başkalarıdır. Asıl mimar, kitabımızın kendisidir.
İslam’a göre, Ehl-i kitap bir
hanımla evlenmek, onların kestiğinin Müslümanlara helal olması ve bazı hak
mezheplere göre mahkemede şahitlik yapabilmeleri, onlarla ticaretin olması,
İslam devletinin hükmü altında vali, memur, hatta bakan bile olabilmeleri
diyalog hareketinin meşruluğunu gösterir.
Burada ifade edilen hükümlerin
hepsi, hayata ve insani yöne bakan meselelerdir. Yoksa inanç ve ibadet
noktasından asla onlarla bağdaşmamız mümkün değildir. Maalesef bu incelikten
haberi olmayan bazı Müslüman kardeşlerimiz, ikisini birbirine karıştırıp, bazı
faaliyet ve hareketleri de, sanki dinleri birleştirmek ve karma yeni bir din
ihdas etmek diye yorumlamaktadırlar. Böyle bir şeyin olması mümkün değildir.
Zira İslam ile sair dinler temelden birbirine zıttırlar. Tevhid ile teslis
nasıl uyuşabilir. Bu mümkün değildir. Maalesef, eleştiriler dini gayretten çok,
siyasi ve taassubi mülahazalarla yapılmaktadır.
Bir de günümüzde hüküm; ilim,
fen, ikna, ispat gibi şeylerle olmaktadır. Yoksa, baskı, zorbalık, kavga,
hissiyat ile değildir. Bu ikinci yolla, iletişim ve ikna asrı bu zamanda bir
yere varmak ve bir neticeyi elde etmek pek mümkün değildir. İslam aleminin ihya
ve dirilişi birinci yolla ancak mümkün olabilir.
Risal-i Nur'un
mesleği ispat ve delile bakar, icbar ve tahakküme değildir. Hoşgörü,
burada tarz ve üslubadır, yoksa batıl dinlere değildir. Peygamber Efendimizin
(asv) davet ümmeti olan insanlığa, zamanın en tesirli silahı olan ispat, ikna,
fen, ilim, diyalog, kavli leyin ile yaklaşmak gerekir ki, bunun yolu da
diyalogdur.
Diyalogun Kur’an, Sünnet ve icma açısından bir mahzuru
yoktur. Dolayısı ile Ehl-i sünnet açısından da güzel ve tesirli bir yaklaşım
aracıdır. Diyaloga yabani bakanların ekserisi dini ifrat şekilde yorumlayan,
çatışma ve kavga taraftarı olan müfrit insanlardır ki, bunların Ehl-i sünnet ve
ilimle bir irtibatları yoktur.
(1) Bk. Emirdağ
Lâhikası-II, 59.Mektup
Selam ve dua
ile...
Sorularla Risale Editörü
https://sorularlarisale.com/bediuzzaman-papaya-zulfikar-adli-eserin-yani-sira-mektup-yollamis-mi-boyle-bir-mektup-ile-sanki-ustadin-da-diyalogu
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar