Yahudilikte Kurban
Yahudilikte kurban önemli bir ibadet olmasından dolayı
başlangıcı, gelişimi, değişimi üzerine birçok araştırma yapılmıştır. Bu
çalışmalar kurbanın ne zaman başladığı, hangi milletlerden etkilendiği, sürgün
öncesi ve sonrası kurban çeşitleri gibi konuları ele almışlardır.[1]
Yahudi âlim Maimonides’in yaklaşımına göre kurban Yahudi âdeti değildir. Daha önceki milletlerin
uygulamalarına farklı anlamlar yüklenerek Tanrı için yapılmaya başlanmıştır.[2]Dinin
âdetleri muhafaza etmede gösterdiği hassasiyetle[3] günümüze
aktarılmıştır. Maimonides’in bu yaklaşımı oldukça yerindedir. Babil sürgününde
ve Mısır’da Yahudiler birçok yönden etkilendiler. Cumartesi günü Babil’de
uğursuz sayılırdı. Yahudilerden Hristiyanlığa geçen Evharistiya ayininin
orijini Babil’e dayandığı söylenebilir. Yahudilerdeki kurban inanç ve
uygulamaları, Mezopotomya’da göçebe olmaları nedeni ile birçok toplumdan,[4] daha sonra Babil’den ve Mısır’dan etkilendi.
Yahudilikteki kurban inancını anlamak için bu noktalar ihmal edilmemelidir.
Birçok batılı araştırmacı İbrani kurban anlayışını temel alarak kurbana
yaklaşmakta ve daha öncesini ihmal etmektedirler. Bu durum kurbanın tarihsel
açıdan değerlendirilmesini eksik bırakmaktadır.
Yahudi inancına göre günahın cezası ölümdür. Başlangıçta
ölümsüz olan insan Cennet’te işlediği günahla ölümlü hale dönüşmüştür. İlk
insan Hz. Âdem gibi günah işleyen ölümü hak eder. Bu anlayışa bağlı olarak
Yahudiler yılda bir defa kefaret kurbanı sunarak günahlarından arındıklarına ve
dolayısıyla ölüm cezalarını kaldırdıklarına inanırlardı.[5]İlk uygulamasını Hz. Nuh’ta görülen[6]kurbanı altar (mezbah,mizbah)üzerinde sunma âdeti vardı.
Altar vasıfları belirlenmiş olup,[7]peygamberlerce
kurulduğuna inanılan sunu taşlarıdır. Kurbanın üzerine konduğu kutsal masa diyebileceğimiz
altarda Yahudilerin daha önce dağlarda kurban kesmelerinin uzantıları görülür.
Nuh Tufanı’nda yüksek dağların su altında kalmaması[8] ve İsrailoğullarının çoban olmaları nedeniyle dağlar
dinî açıdan öneme sahipti. Kurbanda tuz kullanılır, tuzun arınmayı, ızdırabı
sembolize ettiğine, kurbanın kendisinin ise Tanrı’ya bağlılığı, sadakati,
güveni ve şükrü ifade ettiğine inanırlardı. [9]Günahkâr,
kusursuz bir hayvanı Tanrı’ya kurban eder ve ellerini kurbana koyarsa günahı
sembolik olarak kurbana geçtiğine[10] ve bunun kurbanla özdeşleşmeyi sembolize ettiğine
inanırlardı.[11]
Yahudilikte birçok kurban çeşidi olup bunlardan bazıları
vakıf kurbanı, yemek kurbanı, içki kurbanı, barış kurbanı, şükran kurbanı, adak
kurbanı, kefaret kurbanı, din adamı tayin etme kurbanı şeklinde sıralanabilir.[12]Kurbanların
sunumunda izlenen uygulamalardan birisi de yakmadır. Günümüzde
uygulanmamaktadır fakat tarihte uygulandığı bilinmektedir. Nedeni ise Tevrat’ın
ifadesiyle “Rabbe hoş koku olmasıdır.”[13] Bu
uygulamanın eski inançlardaki gökyüzü tanrılarına duman gönderme âdetinden
geldiğini[14]savunan
araştırmacılar olduğu gibi, ateşin temizleyiciliğini ileri sürerek[15] günahlardan kurtulma arzusuna
bağlayan araştırmacılar da bulunmaktadır. Kurbanlık hayvana el sürülmesiyle
günahlar ona geçmiş olup, yakılmasıyla günahlar yanıp yok olacaktır. Her iki
yaklaşımın dayandığı tarihî uygulamalar vardır. Bu uygulamada Habil’in
kurbanının gökten gelen bir ateşle yandığı inancının da etkili olabileceği
düşünülebilir. M.S.70 yılında mabedin tamamen tahrip edilmesiyle kurban kesme
ve yakma zorunluluğu kalkmıştır. Mabet Yahudilere göre önemli bir konuma sahip
olup yeraltı, yerüstü ve gökyüzünün kesişme noktasıdır.[16] Burası
Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı bağlayıp kurban etmek istediği,[17]meleklerin
yeryüzüne inip çıktıkları merdivenin bulunduğu, Tanrı’nın evi, göklerin kapısı olup,[18] planını çölü geçme aşamasında Hz. Musa tarafından
çizildiğine inanılır.[19]Mabedin öneminden dolayı kurban burada sunulmalıdır. Bu
anlayış Yahudilere Kenan kültüründen geçmiş olabilir. Kenan kültüründe rahipler
üstün sayılır ve mabet dinde merkez konumdaydı.[20]Mabet yıkılınca kurban sunacak yer kalmamıştır.
Yahudilikte bu kadar karmaşık yapıda ve hayatın merkezindeki kurban ibadetinin
askıya alınmasında Yahudi halkında kurban konusunda oluşmuş bezginlin rolü
olabilir. Bir sürü kurban çeşidinin ve her birinin kendine özgü kurallarının
olması insanları sıktığı ve yorduğu düşünülebilir. Kurban sonrası
kabullenmişlik hâli bunun işareti sayılabilir. Kurbanın kalkması ebedi değil
geçici olup, Yahudiler yıkılan mabetlerinde tekrar kurban kesme ümitlerini
sürdürmektedirler.[21]
Yahudi inançlarına göre eti yenen her hayvan kurban
olmaz. Kanlı kurban takdimeleri olarak makbul olanları dana, koç, kuzu, keçi,
güvercin ve kumrudur.[22]Bunlardan
da makbulü sığır ve danadır. En makbulü ise erkek olanlarıdır.[23]Bazı araştırmacılar bu inancın Mısır’da şekillendiği
ileri sürmektedirler. Mısır’da Apis boğası şeklinde bir koruyucu tanrı vardı.[24]
Bazı hayvanlara ilahların nüfuz ettiğine inanılırdı. Apis boğası bunlardan
birisiydi.[25]Mısırlılar
Apis boğasına tanrısal dölleyicilik atfediyor güneş tanrısı ile ilişkilendiriyorlardı.[26]Nil
ilahının sembolü olup, araziyi aşılayıcı kudrete sahip olduğuna inanılırdı.[27]Mısır’daki tarım kültürü
boğayı kutsamış olabilir fakat boğa kültü yalnızca Mısır’a özgü değildir. Boğa
kültüne Girit'te, Kenan kültüründe, Kibele kültünde ve Zerdüştilikte rastlanır.
Bunlara Hinduizm de eklenebilir. Boğanın tercih edilmesinde boğanın gücü,
dayanıklılığı ve tarımda verimliliğin sembolü olması başlıca nedenler olarak
düşünülebilir. Mısır yaşantısı Yahudilerdeki boğa kültünü güçlendirmiş olabilir
fakat bu kültün kaynağı olarak Mısır inançlarını görmek yeterli olmayabilir.
Kansız kurban olarak kendisini mabet hizmetine adayan
ruhani kurbanlar vardı. Yiyecek içecek olarak ise yağ ve un karışımı yapılmış
üzerine bol günlük sürülmüş ekmek, fırında pişmiş ekmek, tava ekmeği, mayasız
pide, yufka, turfanda kavrulmuş buğday başağı, dökülen sıvı takdime olarak
şarap ve mesh yağı bunların dışında buhur uygulamaları vardır.[28]Yahudilikte
ilk mahsul kurbanı görülmektedir. Bu durum Tevrat’ta “Toprağın turfandalarının ilkini Rabbin
evine getireceksin”[29]
şeklinde anlatılmaktadır.
Yahudilikte insan kurbanı uygulaması olduğuna dair
işaretler vardır. Eski Ahit’te bu görüşü destekleyen ifadeler bulunmaktadır.
“İnsan olsun yahut hayvan olsun veya tarla olsun kişinin kendinden rabbe
vakfettiği hiçbir şey satılmayacak, fidyesi verilmeyecek mutlaka öldürülecektir.[30]Yine Eski Ahit’te “...Oğullarının ilk doğanını, bana
vereceksin. Öküzlerin ve davarların için de bunu yapacaksın; yedi gün anası ile
kalacak sekizinci gün bana vereceks/n.”[31]Gerez’de
yapılan arkeolojik kazılarda birçok küp bulunmuştur. Küpleri önemli kılan ise içlerinde çocuk
iskeletlerinin bulunmasıydı. Bu iskeletlerden ikisi dışında hepsi sekiz
günlüktü.[32]Eski
Ahit’te bu ifadelerin olması ve arkeolojik buluntulara rağmen insan kurbanın Yahudiler arasında çok
yaygın olarak uygulandığını ileri sürmek doğru değildir. Uygulamanın zamanla
dinden sapmalar neticesinde sapkın Yahudilerce Fenikelilerden veya başka ilkel
dinlerden alındığı bazı araştırmacılar tarafından ileri sürülmektedir
Yahudilik ve İslam ilk kurban olayı konusunda ve Hz.
İbrahim’in oğlunu kurban etmek[33]
istemesinde mutabıktır, fakat hangi oğlu olduğu konusunda aynı inancı
paylaşmazlar. Yahudiler İshak’ın kurban edilmek istendiğini, Müslümanlar
ise İsmail olduğunu ileri sürerler. Erginer, tartışmanın sebebini kurbanlığın
Tanrı tarafından kutsandığı için her iki tarafın soylarını kutsama çabasına
bağlar.[34]Fakat bunun sırf kutsama adına olduğunu ileri sürmek
Müslümanlara haksızlık olur. Müslümanlar her ikisinin peygamber olduğuna
inanmaktadır. Peygamber soyundan gelmek kutsanma için yeterli değil midir?
Esinoğlu, olayın geçtiği dönemde anaerkil yapıdan ataerkil aile yapısına geçiş
olmasına rağmen hâlâ anaerkil yapının gücünü hissettirdiğini dolayısı ile “ana
kari” konumundaki Sara’nın çocuğunun kurban edilmesine göz yummayacağını
bilakis cariye olan Hacer’in çocuğunun kurban edilmesini isteyeceğini ileri
sürer. Aynı zamanda İshak’ın kurban edilmesi Tevrat’taki ilk ürün mantığına
ters olduğunu belirtir. [35]Bu düşünceye ilave olarak Sara yaşlıdır ikinci bir çocuk
ümidini muhtemelen kaybetmişti. Hacer ise daha gençtir ve tekrar anne olma
ihtimali vardı. Cariye psikolojisiyle daha çekingen olması, yaşının küçüklüğü
nedeniyle Sare’ye saygısı, tekrar anne olma imkânının olması ve statü olarak
Sare’den daha aşağıda olması Hacer’in çocuğunun kurban olma ihtimalini
yükseltir. Ayrıca Tevrat’ta geçen emre göre ilk çocuğun kurban edilmesi
gerekir. Hz. İsmail’in ilk çocuk olduğu tarihen sabittir. Müslümanlara göre
olayın gerçekleştiği yer Mekke’dir. Hz. İshak’ın buraya gittiğine dair hiç bir
tarihî rivayet yoktur. Tevrat’ta kurbanlık oğul için “biricik’ ifadesinin bulunması
olayın cereyan ettiği dönemde Hz. İbrahim’in bir çocuğunun olduğuna işaret
edebilir. Kurbanın kim olduğu tartışılsa bile sonuçta ikisi de kurban olarak
kesilmemiştir. Fakat daha sonra İshak’ın doğmasıyla İsmail baba ocağından
uzaklaştırılmış bir yerde kurbanın ifadesi İsmail’in üzerinde gerçekleşmiştir.
Eski Ahit’te kurbanla alakalı olarak kan unsuru dikkat
çekmektedir. Kan kefaret ve yapılan ahdin sembolüdür. “Canlılara yaşam veren
kandır ve ben onu sunak üzerinde canlarınıza kefaret olması için size verdim;
çünkü kan hayat karşılığı günah bağışlatır.” Kesilen kurbanların
kanlarını yemek yasaktı ve kanı genellikle mezbaha serpilirdi. Kan ayrıca Tanrı
ile yapılan ahdin sembolü idi. Hz. Musa’da kestiğ i kurbanın kanının bir
kısmını mezbaha bir kısmını İsrailoğullarının üstüne serperek: “...İşte bütün
bu sözler konusunda Rabbin sizinle yaptığı ahdin kanı” demişti.[36]Bunların
yanında Yahudilerde kanı kapıya ve eşiklere sürme âdeti vardı.[37] Dikkati çeken bir diğer konu ise
sert bir tanrı tasavvurunun vurgulanmasıdır. Mesela; “Bütün ilk doğanlar
benimdir. İnekten, koyundan, bütün hayvanlarının ilk erkek doğanı benimdir.
Eşeğin ilk doğanı için bir kuzu fidye vereceksin ve eğer veremeyeceksen o zaman
onun boynunu kıracaksın.[38]”Tevrat’ın
indiği toplumda bu tarz konuşmalar normal konuşma şekli olabilir. Yahut uzun yıllar
Mısır’da köle yaşamış insanların anlayacağı tarzda emreden sert bir üslup
kullanılmış olabilir. Yahudilikteki kefaret kurbanın önemli yer tutmasındaki
faktörlerden birisi bu sertlik olabilir. Tanrı tasavvurunun sert olduğu
dinlerde kefaret ve teskin kurbanları canlı ve yaygın olarak uygulandığı
söylenebilir. Aynı durumun Yahudilik için de geçerli olduğu ileri sürülebilir.
Kurban tarihi açısından Yahudilik bir dönüm noktası oluşturur. Artık ilahlara
değil bir olan İlah’a kurban sunma dönemi başlamış ve kurban tekrar tevhit
çizgisine çekilmiştir.
Yahudilikteki kurban anlayışında birçok kültürün etkileri
görülmektedir. Yahudiler farklı kütlerlerden aldıkları bu uygulamaları
kendilerine özgü sistematik bir yapıya sokarak kurbana daha geniş yüklemeler
yapılmış, buna bağlı olarak beklentiler artmıştır. Korunma, arınma, teskin,
sözleşme, bereket, gelecek kaygısından kurtulma, kurbanla özdeşleşerek kurbanı
bedel yapma, kurban kanına önem atfetme, kurban uygulamalarında Tanrı
tasavvuruna bağlı olarak uyulması gereken katı kurallar Yahudilikte daha
belirgin hale gelmiştir.
[1] Lasebikan, G. L. , “Eski
Ahid’de Kurban”,çev. Ahmet Güç, U.Ü.İ.F. Dergisi, sy. 7, c. 7, 1988, s.575- 586.
[2] Robbins, Jill,
“Sacrifice”, s.286.
[3] Yehezkel, The
Religion ofısrael,
s.111.
[4] Aydın, Yahudilikte
Kurban Fenomeni,
s.2.
[5] Ro., A.,
“Sacrifice(Second Temple Period)”,E/, Keter Publishing House, Vol. XIV,
Jerusalem, 1996, s.607-615.
[6] Aydın, a.g.t. ,s.15.
[7] Behar, Nisim, İbranilerin Öyküsü, Zvi Geyik Yay. , İstanbul 2001,s.650.
[8] Eliade, Kutsal
ve Dindışı,
s.19;Eliade, İmgeler
ve Simgeler,
s.24-25.
[9] Ro, A. , “Sacrifice"
,s.613.
[10] Ro,A.,“Scarifice”,s.613;
Levililer, 1/4.
[11] Robbins, Jill,
“Sacrifice”,s.285.
[12] Bkz. R.An.,“Sacrifice”, EJ, Keter Publishing House, Vol. XIV, Jerusalem, 1996, s.599-608.
[13] Levililer, 1/9;3/5
[14] Erginer, a.g.e. , s.102; bkz. Sinanoğlu, Grek ve Romen
Mitolojisi, ,s.61;bkz. Eliade, - Couliano, Dinler Tarihi Sözlüğü, s.98.
[15] Özkan, a.g.e., s.110.
[16] Eliade, Mircea, İmgeler ve Simgeler, çev. M.Ali
Kılıçbay, Gece Yayınları, Ankara, 1992,s.19.
[17] Zitelmann, Arnuf, Dünya Dinleri Tarihi, çev. Nafer Ermiş, İnkılâp Yay. , İstanbul, 2003,s.89.
[18] Tekvin,28/10-19.
[19] Behar, Nisim, İbranilerin Öyküsü, s.8.
[20] Eliade, Dinsel İnançlar
ve Düşünceler Tarihi,
c.I,s.226.
[21] Gaster, M.,
“Sacrifıce(Yewish)”,ERE, c.XI, ed. James Hastings, T&T Clark, c.XI,
Edinburgh, 1994, ss.25-29.
[22] Levililer,1.,4. ve
5.baplar
[23] Levililer, 1/3.
[24] Hilliard, F.H. ,How Men Worship, London, 1969,s.12.
[25] Özer, Yusuf Ziya, Mısır Tarihi, T.T.K. , Ankara, 1987,s.65.
[26] Brandon, A
Dictionary of Comparative Religion, s.162.
[28] Levililer,2/1-16.
[29] Çıkış,23/19.
[30] Levililer,27/29-30.
[31] Çıkış, 22/29-30.
[32] Challeye, a.g.e. ,s.122.
[33] Bkz. Yüceler, Feridun
Yılmaz, Kurban ve Faziletleri, Akçağ Yayınları, Ankara, 1989,s.124-141.
[34] Erginer, a.g.e. ,s.97.
[35] Esinoğlu, Birant Dinlerin
Gizemi. Kurban-Yaratılış-Tufan Efsaneleri,
Ceylan Yay. ,İst., 1996,s.13
[36] Çıkış,24/3-8.
[37] Budda, a.g.e. , s.45.
[38] Çıkış,13/13;34/19-20.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar