Bu Film Vizyondan Düşmez...Kralın Adamları
İNTERNETTE BULUP SEYREDECEĞİNİZ BİR FİLM
Saltanat Hırsı (1949) All the King's Men
110 dk
Yönetmen:Robert Rossen
Senaryo:Robert Penn Warren, Robert Rossen
Ülke:ABD
Tür:Dram, Kara Film
Rating: 7.4
Vizyon Tarihi:08 Kasım 1949 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Louis Gruenberg
Oyuncular
Broderick CrawfordBroderick Crawford
John Ireland
Joanne Dru
John Derek
Mercedes McCambridge
Özet
Willie Stark, halkın arasından çıkıp politikaya atılır.
Başarılı da olur. Ancak koltuğuna oturduktan sonra bambaşka bir kişiliğe
bürünür. Verdiği sözleri, vaatleri unutur. Eleştirdiği sistemin bir parçası
olur. Kibiri, gururu ve elde ettiği güç onu bulunduğu zirveden indirecektir.
Altyazı
Burden!
Hey, Jack Burden.
Patron seni görmek
istiyor.
Willie Stark adında birini
duydun mu?
Hayır.
Kimi vurmuş?
Böyle devam ederse tersi
olacak.
Kanoma
adliyesindekilerin canını sıkıyormuş.
Politikacı mı?
Adaylığı neye?
İlçe saymanlığı ya da
öyle bir şeye aday.
Onu bu kadar özel
kılan ne?
Dediklerine göre,
dürüst biriymiş.
-Arabana atlayıp
oraya git.
-İzin sözü vermiştin.
O bekleyebilir.
Ama tanıdığım bir kız
var.
O da bekleyebilir.
Soru: Ya ben?
Cevabı da: Oraya
gideceksin.
Peki.
Adı ne demiştin?
Adamın adı.
Stark.
Willie Stark.
-ADLİYE BİNASI -Onu
Kanoma'da buldum.
Tipik, sıcak, tozlu, ücra,
basit bir yer.
Vergilerinizle kirli
ceplerini doldurmak için yalan söylüyorlar.
Kanoma ne zaman böyle
bir kampanya gördü?
Muhalefet beni
yenmeye niye bu kadar hevesli?
Sayman seçilmemem
için niye her türlü kirli yönteme başvurdular?
Nedenini söyleyeyim.
Gerçekten korkuyorlar.
Gerçek de şu: Paranızı
çalmaya çalışıyorlar.
Evet,
"çalmak" dedim.
Komisyon üyeleri okul
inşaatına düşük teklifi reddetti.
Neden?
"İş daha iyi
yapılacak.
" diyecekler.
Kamu çıkarını
kolladıklarına sizi inandıracaklar.
Çıkar kolladıkları
kesin.
Kendi çıkarlarını.
Gerçekler ışığında
bakalım.
O fabrika bir
komisyon üyesinin kayınbiraderine ait.
Aynı tuğla fabrikası mahkum
işçi çalıştırıyor.
Üzgünüm Willie,
gitmen gerek.
Neden?
Şehir Yasası, Madde
105.
Beşten fazla kişinin toplanması
huzuru bozar.
Lütfen el ilanlarını
okuyun.
Oğlum size dağıtacak.
Buna karşı da bir
madde var.
Dağıt, Tom.
-Bırakın onu.
-Makineyi alın!
Tutuklusun, Willie.
Minik Duffy'yi
arıyorum.
Şurada, bayım.
Makinemi alabileceğim
söylendi.
Kim söyledi?
Birileri.
Alabilir miyim?
Sen şu işimize
burnunu sokan muhabir misin?
Minik Duffy misin?
Hangi gazete?
Chronicle.
Başkalarının işine
burnunu sokmak için çok yol tepmişsin.
Doğru.
Ama patronum bunu anlayamıyor.
Onun da üstüne vazife
değil.
-Kimin üstüne vazife?
-Bu işi yapanların.
Başkalarını
karıştırmadan, işlerini yapsın diye
Kanoma'nın seçtiği komisyon üyeleri.
Komisyon üyesi
misiniz?
Adım Pillsbury.
Dolph Pillsbury.
Ben de komisyon
üyesiyim.
Kim üye değil?
O başkan.
Şunu bilecek
konumdasın Hiçbir şey bilecek ve söyleyecek
konumda değil.
Başkan demedin mi?
Benim başımı kullanır.
Minik, gırgır adamsın!
Gırgır, değil mi?
Öyle.
Konuşma yapanı
tutuklatan yasalar kimin icadı?
Kim tutuklandı?
Kimse tutuklanmadı.
Merhaba, Willie.
Willie'den özür
diledin mi?
Diledim.
-El ilanlarını verdin
mi?
-Verdim.
Bayrağıyla çantasını
da ver.
Bu adama da
makinesini verin.
Yarın yine o
sokaktayım, Bay Duffy.
Durma.
İfade özgürlüğüne
inanırız.
Buna mecburuz.
Anayasada yazıyor.
Tom el ilanlarını
dağıtıyor.
Burası özgür bir ülke.
Sana oy vermeye ikna
edebilirsen durma et.
Beni niye çağırttınız?
Biriyle tanışmanı
istedim.
Seni görmek için
eyalet başkentinden gelen biri.
Bir muhabir.
Seni yazmak istiyor.
Belki gazeteye
resmini basar.
Memnun oldum.
Adım Burden.
Jack Burden.
Gidip konuşabilir
miyiz?
Hiç kibar değilsin.
İki tarafı da
dinlemek istemiyor musun?
Sizin tarafı
biliyorum.
Makinemden aldığınız
film nerede?
Düşürmüşlerdir.
Haydi çocuklar, sakin
olalım.
Hava sıcak.
Hey, Şeker Oğlan!
Çocuklara soğuk bira
ver.
Ben istemem.
Sağ olun.
Willie içki içmez,
Minik.
Karısı içkiye karşı.
Willie de öğretmenin gözdesi,
değil mi?
Meyveli gazoz alayım.
Gazoz mu?
Pekala, Şeker Oğlan.
Ona meyveli gazoz
getir.
G-gazoz kalmadı,
efendim.
Duydunuz mu, çocuklar?
”G-g-gazoz kalmadı.
” Ne gırgır, değil mi?
O kekeliyor, Bay
Duffy.
Sizse boş
konuşuyorsunuz.
Gidelim, bayım.
Bu karım Lucy, Bay
Burden.
-Memnun oldum.
-Bu babam.
Şimdi konuşalım.
Uzun zamandır
konuşuyorsun.
Diyecek çok şeyi var.
Uykun geldi mi, baba?
Dinlemek istiyorum.
Tom'u merak ediyorum.
Hava kararıyor.
Gelmiş olmalıydı.
Güçlüdür.
Kendini korur.
-Çocuk kaç yaşında?
-On beş.
Kaç yıldır evlisiniz?
Dokuz.
Komşunun oğluydu.
Fakirdiler.
İkisi de öldü.
Çocuğum olmuyordu,
biz de -İyi bir çocuktur.
-En iyisi.
Kendi çocuğum gibi
severim.
Size gelelim, Bn.
Stark.
Benim için anlatacak pek
bir şey yok.
Nasıl tanıştınız?
Öğretmendim.
Bir gün bir öğrenci
geldi.
Willie'ydi.
Bir adama ders
veremezdim.
O ise öğrenmeyi çok
istiyordu.
Ben de evlendim.
Tek neden bu mu?
Ona aşık olmam hariç.
Kahveyi getir, Lucy.
Sizi ne zaman işten
attılar?
Birkaç hafta önce.
Yıllardır öğretmendim.
İyi olmadığımı kimse
söylemedi.
Umurumda değil.
Birileri para çalsın
diye yapılan bir okulda çalışmam.
O sahtekarlarla
çalışacaksa Willie de sayman olmak
istemiyor.
Seçime gireceğim.
Bunu engelleyemezler.
Doğrusunu isterseniz pek
şansınız yok.
Gireceğim.
Beni korkutamazlar.
Kaybederse üzülmem.
Halka gerçeği
anlatması yeter.
Doğru değil mi,
Willie?
Değil mi?
Evet, doğru.
Kaybedersen, hukuk kitaplarına
çalışırsın.
Hukuk mu okuyorsunuz?
Kendi kendime,
geceleri.
Willie zeki biri.
Zaman bulursam üniversiteye
giderim.
Ne oldu, Tommy?
Sorun ne?
-El ilanlarını verdim.
-Yüksek sesle konuş!
Bildiği gibi anlatsın.
Devam et.
Beni bekliyorlarmış.
Elimden alıp çöpe
attılar ve beni dövdüler.
Bir kısmını geri
getirdim.
Aferin sana!
Yemek yedin mi?
Önce yıkansın.
Biraz uzansana, baba?
Seçime gireceğim.
Beni durduramazsınız.
Tek oy bile almasam, seçime
gireceğim.
Çelik gibi bir iradesi
var.
Korkup, hedefinden sapmaz.
O ender şeyi bulmuşlar:
Cesur ve dürüst bir adam.
İşte.
Son Willie Stark
yazısı.
Gidebilir miyim?
Evet.
Tatili hak ettin.
Bunları inanarak
yazıyor gibisin.
İnanıyorum.
Uzun zamandır eve
gitmemiştim.
Evim, Burden
Adası'ydı.
Kanoma'dan sadece 200
km.
uzakta.
Ana karadan bir haliç
ile ayrılıyordu.
İlk kez, daha fazla
şeyle ayrılmıyor mu diye merak ettim.
BURDEN ADASI Merhaba,
anne.
Floyd, Jack eve döndü.
İyi görünüyor.
Değil mi?
Nasıl görünüyorum?
Çok güzelsin, anne.
Senin için çok şey
planladım.
Partiler Eski günler gibi olacak.
İçki içelim.
Akşamı bekleyemez
misin?
Floyd, oğlum geldi.
Ne kadar kalacaksın?
-2, 3 hafta.
Sakıncası yoksa.
-Baban -Üvey babam.
-Jackie, yapma.
İşte.
Floyd'a.
Jackie'ye.
Bana.
Birlikte olduğumuz en
iyi zamana.
Evet, anne.
İzninizle.
Dr.
Stanton sanırım.
Tabelamı gördün demek.
-Seni görmek güzel,
evlat.
-Sizi de, yargıç.
Neler yaptınız?
Burada oturup,
hepinizin eve dönmesini bekledim.
İnsan yaşlanınca
gözleri ona oyun oynuyor.
Seni o botta görünce olta tutan 12'sindeki çocuğu gördüm.
Ve söyleyeceği ilk
şeyin şöyle olacağından emindim Yeğeninizi
öpebilir miyim?
Burden Adası'nda yaşadığımız
iyi zamanlara.
Özellikle de buna.
Çünkü oğlum döndü.
Sağ ol, anne.
Çok sağ ol.
Monty.
Jack'e meslek
arıyorduk.
Sence ne olmalı?
Avukat mı?
Doktor mu?
-Acaba diyorduk -İşimi seviyorum.
Çok da başarılısın.
Willie Stark
yazılarını okudum.
Çok ikna edici.
Benim için fazla ikna
edici.
Halk beğeniyor.
Halk aptal.
Öyle yazılara izin
verilmemeli.
Halkı kışkırtıyor.
Neden korkuyorsun?
Bence çok iyiydiler.
Seninle gurur duydum.
Stark'ın sağlık ve
tıpla ilgili fikirleri ilginç.
Hastane koşulları
dayanılmaz.
Tanışmak isterim.
Dürüst biri.
Dürüst mü?
Eyalet köylü kafalı
Lincoln'larla dolu.
Hepsinin bir fiyatı
var.
Daha çok bağıranın
fiyatı artar.
Her şeyi satın
alacağını sanıyorsun.
Evet.
Sen sanmıyor musun?
Ne diyorsun, yargıç?
-Birkaç değişikliğe
dayanabiliriz.
-Fikrimi söyleyeyim.
Lütfen.
Siyaset konuşmayalım.
Anne haklı.
Bunu kesinlikle
yasaklıyorum.
Bir kez daha kadeh
kaldıralım.
Sen söyle, Monty.
Bunda çok iyisin.
Gençlere.
Anne, Jack ve Adam'a.
Önlerindeki geleceğe.
Bizim hatalarımıza
rağmen yaratacakları dünyaya.
Sizin hatalarınız,
benim değil.
Hala kendinizi üstün görüyorsunuz,
değil mi?
Sizce eyalete bir
değişim gerek.
Yönetimi
beğenmiyorsunuz.
Peki kim yönetecek?
Stark mı, yargıç mı,
sen mi?
Siz de satın
alınabilirsiniz.
Hatta alındınız.
Benim paramla.
İçkiyi ziyan ettin,
evlat.
Annenin hoşuna
gitmeyecek.
-Ondan özür dile.
-Ölmeyi yeğlerim.
-Onunla yaşamak
zorundayım.
-Onu sevmiyorsun.
Sana yardım edebilir.
Bu eve, partilere,
arabalara giysilere, yalanlara senin ihtiyacın
var, benim değil.
Gerçek bu.
Kabul et.
Hayatında bir kez
kabul et.
Anne, lütfen.
Anlamasını sağla.
Burden Arazisi ayda
bir yer.
Gerçek değil.
Böyle bir yer yok.
Kazandığımla
geçindiğimi sanan benim.
Genç kalmaya çalışan
ama içerek kendini yaşlandıran annem.
Babanız hala
yaşıyormuş gibi burada yaşayan sen ve Adam'sınız.
Geçmişin hayaliyle
yaşayan yargıç gibi bir ihtiyar.
Anne, benimle gel.
Gelip ne yapayım?
Bir kulübede yaşayıp
fasulye yersin.
Ne yapmamı istiyorsun?
Ne istediğini
bilmiyorsun.
Bir meslekten
diğerine geçtin.
Bir yıl hukuk okudun,
şimdi de muhabirsin.
-Korkun para
kazanamayacağım mı?
-Hayır.
Para umurumda değil.
Bir şey olmanı
istiyorum.
-Ne olmamı istiyorsun?
-Bilmiyorum.
Önemli bir şey olmanı
ya da yapmanı istiyorum.
Baban gibi mi?
Tamam, vali adayı
olacağım.
Anne, özür dilerim.
Bunu söylememeliydim.
Pekala, Jack.
Seninle geleceğim.
Ne istersen yapacağım.
Bunu söylemeni
dünyada her şeyden çok istedim.
Ama şimdi söyleyince Galiba haklıydın.
Hiçbir şeyden emin değilim.
Kendim dahil.
Başaracağımdan emin Beni bekle.
Lütfen beni bekle.
Seni bekleyeceğim.
Merhaba, Jack.
Tatili kısa kesmedin
mi?
Bu arada Jack hakkında o yazıları yazdığın adam, Stark.
Kaybetti.
Herhalde bu Willie
Stark'ın sonu.
Zararların derecesine
yol açan İhlaldir.
-İhlal.
-Anlaşmanın ihlali.
-Şahsi mülk satış
anlaşması.
-Şahsi -İki yıldır çalışıyorum!
-Devam et!
Kenport Hukuk
Fakültesi DİPLOMA “Willie Stark.
Hukuk Bölümü Mezunu.
” Davanı bana verirsen
paramı istediğin zaman ödeyebilirsin.
-AVUKAT -Beni
korkutamazlar.
Kaybedersen hukuk
çalışırsın.
Yarın yine o
sokaktayım!
Elbette.
Özgür ülke, özgür
ifade.
Fabrika, komisyon
üyesinin kayınbiraderinin.
Komisyon, okul
inşaatı için düşük teklifi reddetti.
KANOMA ŞEHRİ İLKOKULU
Pekala, çocuklar, bu bir yangın talimi.
Unutmayın,
yürüyeceksiniz.
Sessizce.
“Gerçekten size derim
ki küçük çocuklar gibi olmazsanız hiçbir surette cennete giremezsiniz.
” Dua edelim.
“Tanrının lütfu, İsa
Mesih, Tanrının sevgisi ve Kutsal Ruh, ebediyen
bizimle ol.
” Amin.
Tanrım bu, dürüst
birine oy vermememin cezası.
Tanrı seni korusun.
-Keşke dinleseydik.
-Unutmayız.
Haklıydın.
-Elini sıkayım.
-Seni dinlemeliydik.
Baştan beri haklıydın.
“Kırsal kesimin sesi.
Willie Stark adlı bir
adam.
” Bu nasıl, Lucy?
Bu benim.
Okul Kurbanları
Mahkemede; Stark Tazminat Davası Açtı Yolsuzluk Savaşı Lideri Stark Halk
Komitesi Eyalet Bazında İnceleme İstiyor İktidar Tehdit Altında “Onları
Görevden Alın” Kırsal Kesimde Siyasi İsyan Hemen oraya git.
Willie rüzgarı esiyor.
Ve yanında kal.
Bu Kanoma işinden
önce tüm bölgeyi bağlamıştık.
Bu Kanoma işinden
önce tüm bölgeyi bağlamıştık.
Köylü oylarını
kaybediyoruz.
Oyları bölmeye
çalışalım.
Tek bildiğim, böyle
giderse kazanamayacağım gibi görünüyor.
Bir yol var.
Bir kukla bul.
Kuklaymış.
Bir kuklamız var.
Çubuklardan yapılmış,
oy alacak güçte soru sormayacak kadar
aptal.
Çubuklardan yapılmış birini
istiyorsanız tam adamını biliyorum.
Siyasetten çekiliyor
musun?
Seçilmek için çok
çalıştım.
Artık avukatlık yapıp
para kazanacağım.
Bir sorum var.
Neden kırsal kesimde
o konuşmaları yapıyorsun?
Kim acaba?
Başkentten seninle
tanışmak isteyen birkaç kişi getirdim.
Sizi Willie Stark'la
tanıştırayım.
Müstakbel eyalet
valimiz.
JOE HARRISON'ı seçin Vali
Adayı McMURPHY WILLIE STARK Vali Adayı Birkaç dakika beni dinleyin.
Eyaletimizin
ihtiyacını anlatacağım.
Dengeli bir vergi
programı.
Size rakamları vermek
istiyorum.
Nasıldı?
İyi, iyi.
Lucy'ye telgraf
çekmeyi unuttum.
Kondüktör!
Geçen yılın vergileri
hakkında bir şey ekleyeyim.
Hiçbir şey ekleme.
Örnekler ver.
-Ve rakamlar.
-Harika bir konuşma!
Bu eyaletin ihtiyacı dengeli
bir vergi programı.
Geçen yıl eyaletin yol yapımına harcadığı rakam Rakamlar yalan söylemez, örnekler de açık.
-Oturabilir miyim?
-İster dikil, ister
otur.
Sağ ol.
Bu atlıkarıncada işin
ne?
Not alıyorum.
-Kim için?
-Paramı verenler için.
-Kim?
-Birileri.
Zeki birileri mi?
Bana para ödeyen
zekidir.
Willie Stark'ı icat
etmek için zeka gerekmez.
Hayır.
İcat edilmedi mi?
Sigara versene.
Oylar bölünsün, Harrison
seçilsin diye.
Biliyorsan, ne
soruyorsun?
Emin olmak istiyorum.
Boşa para
dökmemelerini söylesene.
Willie, konfederasyon
öncesi Abe Lincoln'dan bile tek oy
çalamazdı.
Bari zavallıda
alacağı yenilgi için biraz para koparacak
akıl olsa.
Bu işten tek karı
geziler.
Şu konuşmalar.
Berbat, değil mi?
Tamamen berbat
değiller mi?
Sana bir soru: Biri
ona enayi olduğunu söylese sence
vazgeçer mi?
Bilmiyorum, Sadie.
Gerçekten bilmiyorum.
-İyi miydi?
-İyiydi.
Birkaç dakika beni
dinlerseniz Birkaç dakika beni
dinlerseniz rakamları vereceğim.
İhtiyacımız olan dengeli
bir vergi programı.
Uykum var!
-Susun.
-Sen sus!
Ayakta dene.
Ayaklarım çok ağrıyor.
Burada kalayım.
Çok şey söylüyorsun.
Zenginlere
ödeteceğini söyle ve vergiyi unut.
Zaten diyorum.
Nasıl söylediğin
önemli.
Onları ağlat veya
güldür.
Çıldırt.
Kışkırt, daha fazlası
için geri gelirler.
Ama Tanrı aşkına, zekalarını
geliştirmeye çalışma.
Vali olmak zorunda
değilim.
Ne?
Vali olmak zorunda
değilim.
-Daha oylar sayılmadı.
-Kaybedeceğimi
biliyorum.
Beni kandırmaya
çalışma.
Yalan söylemeyeceğim.
İstedim.
Öyle çok istedim ki, geceleri
gözüme uyku girmedi.
Bir şeyi böyle çok
istersen, kafan karışıyor.
Bir parçan oluyor.
İyi bir vali olurdum.
Diğerlerinden daha
iyi.
-Gir.
-Harika bir vali.
Bir içki ver.
Yollar yaptırır Keyfine bak.
-Okullar yaptırırdım.
-Ne var?
Yok bir şey.
Sadece vali olmayacağını
söylüyor.
Söyledin mi?
Kimseye bir şey demem.
Sadece dinlerim.
Kim söyledi?
Neyi?
Neyi?
Vali olmayacağını.
Jack, neyi?
İcat edildiğini, seni
zavallı aptal.
-İcat mı?
-Hem de nasıl!
Sen yemdin.
Odun kafalı bir yem.
Ve buna izin verdin.
Nesin, biliyor musun?
Koyun.
Kurbanlık koyun.
Aptalsın, çünkü
onlara izin verdin.
-Yeter!
-Yeter mi?
Üstelik bu işte karı
yok.
Böyle bir yenilgiye
para verirlerdi.
Ama senin gibi bir aptal
için gerekmedi.
Kendine çok inanıyordun.
Tek isteğin arka
ayakların üstünde dikilip konuşma yapmaktı.
“Dostlarım Dostlarım, bu eyaletin ihtiyacı iyi bir puro.
Bu eyaletin ihtiyacı ”
-Doğru mu?
-Doğru mu diye
soruyor.
Doğru mu?
Bana söyledikleri bu.
Al.
-Buna alışık değilsin.
-Birçok şeye alışık
değil.
-Onu rahat bırak.
-Alışık mısın?
Alışık mısın?
Ortalık yatışmış
görünüyor.
Evet, onu yatıştırdım.
Yaygara kopardı mı?
Biraz şaha kalktı.
Yapacağı şeyleri
anlattı.
Büyük işler
yapacakmış.
Başkan olacakmış.
Onları çıplak
elleriyle öldürecekmiş.
Onu yatıştırdım.
Lucy kim?
Karısı.
Ondan annesi gibi söz
ediyor.
Neredeyse burnunu o
silecek.
Onu götürmeliyim.
Barbeküde bekleniyor.
Ceset için makbuz ver.
Ben gidiyorum.
Haydi, uyan.
WILLIE STARK'I
DİNLEYİN MAMMOUTH BARBEKÜ UPTON LUNAPARKI Nerede?
Şurada.
Sarhoş mu?
Elini bile sürmez.
Lucy içkiye karşı.
Nasıl getirdin?
Küp gibiydi.
Çivi çiviyi söker.
Çiviyi yutmuş olmalı.
Bayanlar, baylar.
Gerçek halk adamını
takdim etmek benim için zevk.
Müstakbel eyalet
valisi Willie Stark.
Dostlarım.
Dostlarım, burada bir
konuşmam var.
Bu konuşma eyaletin ihtiyacı üzerine.
Bu eyaletin
ihtiyacını söylememe gerek yok.
Siz ihtiyacınızı
biliyorsunuz.
Sen, oradaki.
Pantolonuna bak.
Dizleri yırtık mı?
Mideni dinle.
Açlıktan guruldamadı
mı?
Ve sen.
Pazara giden yol çok bozuk olduğundan mahsulün çürüdü mü?
Ve sen.
Ya senin çocukların?
Okul olmadığından
senin gibi cahil değiller mi?
Konuşmamı
okumayacağım.
Bir öykü anlatacağım.
Komik bir öykü.
-Ne yapıyor?
-Sus.
Gülmekten göbeğiniz
çatlayacak.
Bir köylü hakkında.
Sizin gibi bir köylü.
Bir çiftliğin toprak yollarında
büyümüştü.
Şafaktan önce kalkıp,
süt ve lapa yedikten sonra tek sınıflı,
ahşap okula gitmek için 10 km.
yürürdü.
Bu köylü, köylülüğü
biliyordu.
Bir işin ancak kendin
yaparsan olacağını öğrendi.
Ve geceleri ders
çalıştı.
Hukuk çalıştı, çünkü
bazı şeyleri değiştireceğini sandı.
Kendisi ve onun
gibiler için.
Yalan söylemeyeceğim.
Başlarken köylüyü ve
onun için yapacaklarını değil kendini düşünüyordu.
Ama bu yolda bir şey
oldu.
Halkın yardımı
olmadan kendi için bir şey yapamazdı.
Tanrı'nın ışığının
gücüyle oldu.
Okul binası siyasetin
çürük tuğlasıyla yıkıldığında.
12 çocuk öldü ve
ezildi.
Bu olayı biliyorsunuz.
Bununla savaştığı
için halk dostu oldu.
Bunu bilen şehirdeki politikacılar onun evine gelerek vali adayı olmasını söylediler.
Harika!
O da bunu yedi.
Büyük bir tevazuyla
yapacağı değişiklikleri düşünüyordu.
Yurttaşları onu
göreve uygun bulursa, fakir bir adamın
bile vali olacağını düşünen bir köylüydü o.
Takım elbiseli o
adamlar bu saf köylüyü kandırdılar.
-Ne yapıyorsun?
-İşte haininiz!
Yalakalar,
dalkavuklar!
Çalın!
-Ne olursa!
-Harrison'ın kuklası!
-Ona bakın!
-Bu yalan!
Yakalayın onu!
Susun!
Hepiniz susun.
Beni dinleyin.
Beni kandırdıkları
gibi sizi binlerce kez kandırdılar.
Ama bu sefer ben
kandıracağım.
Bu yarışta kalıyorum.
Tek başıma
savaşacağım.
Beni dinleyin,
köylüler!
Başınızı kaldırıp
Tanrının kirlenmemiş gerçeğine bakın.
Gerçek bu!
Siz köylüsünüz.
Köylüye köylüden
başkası yardım edemez.
Beni dinleyin!
Benimle oyları
böleceklerdi.
Ama kendi ayaklarım üstünde
duruyorum.
Bunu köpek bile yapar.
Arka ayaklarınız
üstünde misiniz?
Henüz öğrenmediniz mi?
İşte öyleyse,
köylüler!
Yolunuza çıkanı
mıhlayın.
Joe Harrison'ı
mıhlayın!
McMurphy'yi mıhlayın!
Bırakmazlarsa, çekici
bana verin, ben yaparım.
STARK'IN ŞANSI HIZLA
ARTIYOR!
Gırtlağını baştan
başa kesilmiş istiyorum.
Devam etmene gerek
yok.
Artık onları
basmıyoruz.
-Chronicle'ın çizgisi -Böl ve fethet.
Stark kabına sığmıyor.
Köylülerin gözü fazla
açıldı.
Şimdi Harrison'ı
destekliyoruz.
Bunu nasıl onaylarsın?
Burada çalışıyorum.
Ben çalışmıyorum
artık.
Aptal.
-Cesur olsan bunu
basarsın.
-Emir alırım.
Karın ve üç çocuğun
var.
Oğlun Princeton'a
gidiyor.
Başka iş bulman kolay
olmayacak.
Çalışmayacak kadar
zenginim.
HARRISON AZ FARKLA
KAZANDI Pek iyi değildik.
-Bir duble burbon.
-Aynından.
Bir de bira.
Gazeteden kovulmuşsun.
Yanlış.
İstifa ettim.
Akıllısın.
Çünkü o çete, tükürük
hokkasını temizleyen çocuğun maaşını bile
ödeyemeyecek.
Nasıl hissediyorsun?
İyi.
Bir şey öğrendim,
Jack.
Ne?
Nasıl kazanacağımı.
Willie'yi sonraki kampanyasına
dek görmedim.
Dört yıl sonraydı.
Birçok işe girip
çıktım.
İş bulduğum zaman
yani.
Ama giderek Anne'den
ve Burden Arazisi'ndeki hayattan daha
uzaklaştım.
Ama Willie
sürüklenmiyordu.
Nereye gittiğini
biliyordu.
Kapıyı aralamıştı, kuvvetle
itiyordu.
Seçimi kaybetmiş, ama
eyaleti kazanmıştı.
Bunu o da, halk da
biliyordu.
Ona çalışmak için
yarışıyorlardı.
Minik Duffy bile.
Willie dediği gibi
geri döndü.
Platformumu biliyor
musun?
Zenginden alıp fakire
dağıtacağım.
Haklıydı.
Nasıl kazanacağını
öğrenmişti.
Bunun için çok para
harcadı.
Çok fazla para.
Değirmenin suyunu
merak etmeye başlıyordum.
Willie'nin her türden insanla anlaşma yaptığı
söylentileri vardı.
Tuhaf anlaşmalar.
Willie Stark'a.
İkincisi kampanya
değildi.
Katliamdı.
Ortalık savaş alanı
gibiydi.
Willie dediği gibi
geri döndü.
Geri döndü ve beni yanına
aldı.
Bu bir dostum.
Burada yaşayacak.
Bu beyler geçsin,
memur bey.
-Duffy bana çalışıyor.
-Herkes öyle.
Henüz değil.
O, bana asla unutmak istemediğim
şeyi hatırlatıyor.
Gelin.
-Bunlar mı?
-Adam bulacak adamlar.
-Kaç tane bulursunuz?
-Elli.
-Kaç para?
-Adam başı beş dolar.
Ne diyorsun?
İyi çocuklar mı?
Olsalar iyi ederler.
Yüz tane bulun.
Haydi, hepiniz.
Çabuk.
Sen de, Duffy, yürü.
İlan dağıtımı için.
Hepsi onlar gibiyse
alırlar.
Amaç bu.
Oğlumu dövdükleri
zaman gibi değil.
-Tom nasıl?
-İyi.
-Üniversiteye
başlayacak.
-Lucy?
İyi.
Bana bir çocuk lazım.
Bunu hemen aşağı
götür.
Acele et.
Çift ara ver.
Okuyamıyor.
-Selam, nasılsın?
-Sadie şimdi
sekreterim.
Kravatını düzelt,
Willie.
Hey, Şeker.
Herkesi çıkar.
Jack ve Sadie'yle
konuşacağım.
Bana çalışacaksın.
Ne yapacağım?
Bilmiyorum.
Bir iş çıkar.
Üniversiteli biri
lazım.
Araştırma için.
O gazetede maaşın ne?
Ayda üç yüz dolar.
Bana ucuza geleceksin.
Karın tokluğuna.
Ben öyle oynamam.
Seni severim.
Hep sevdim.
Ne yapacağımı
söyleyeyim.
Sana ayda 400 dolar
artı seyahat masrafların.
Etrafa para
saçıyorsun.
Para.
Ona ihtiyacım yok.
Bağışlar alıyorum.
Neden?
Çünkü bana
inanıyorlar.
Eve tekrar gidiyordum.
Ama bu kez farklıydı.
Bekleyişin bittiğini hissediyordum.
Ben ve Anne için.
Benim geldiğim yer bu
evden çok farklı.
En büyük valilerden
birinin portresi altında durarak sizinle
konuşmak sahip olacağımı hiç sanmadığım
bir onur.
Sorusu olan var mı?
Bay McAvoy?
Sorum yok.
Yargıç?
-Var, ama
bekleyebilir.
-Benim var.
Durma.
Eyalette pek çok
kimse, anlaşmalarınızdan söz ediyor.
Bazıları karşı
olduğunuzu söylediğiniz gruplarla.
Bu doğru mu?
-Bilirsin dedikodular -Evet, doğru.
Saklayacak bir şeyim
yok.
Programıma faydası
varsa şeytanla bile anlaşırım.
Ama inanın hiçbir taahhüt yok.
Buna emin misiniz?
Jack bana bazı
konulardaki hislerini anlattı.
Hastalara nefes
aldırılsın istiyorsun.
Yeni bir hastane
istiyorsun.
Paranın satın
alabileceği en iyi hastane.
Bunları istiyorsun,
çünkü iyilik seven birisin.
Bir soru sormak
isterim.
Durma.
-İyi neden ortaya
çıkar?
-Siz söyleyin.
Kötüden.
Çünkü başka hiçbir şeyden
çıkmaz.
Biliyor muydunuz?
Hayır.
Başka bir soru sormak
istiyorum.
Başlangıçta kötü
vardır ve iyi, kötüden gelir diyorsunuz.
İyiyi ve kötüyü kim
belirleyecek?
Siz mi?
Neden olmasın?
Nasıl?
Kolay.
Duruma göre
uydurursun.
Dostlarım.
Konuşacak zaman
vardır, hareket zamanı vardır.
Bence şimdi hareket
zamanı.
Desteğinizle kazanıp,
söz verdiğim her şeyi yapacağım.
Yardımınıza ihtiyacım
var.
Hem de çok.
Ama yalvarmayacağım.
Sevdiğimiz bu eyalet ve evinde toplandığımız vali adına bunu
talep ediyorum.
-Ne diyorsunuz,
efendim?
-Evet demelisin.
-Yaşlı bir adamım.
-Ama gözüpek.
Tam yetkili başsavcı
olacaksınız.
Uygun gördüğünüz her
şeyi yapabilirsiniz.
Bunu sağlarım.
-Anlaştık mı?
-Anlaştık.
Şehre dönmeliyiz.
Çok işimiz var.
İyi geceler.
Sizinle tanıştığıma
sevindim.
STARK VALİ SEÇİLDİ!
Willie'yi isteriz!
Willie'yi isteriz!
Konuşmanın zamanı
değil.
İsteğinizi yerine
getirmek için Tanrıdan güç diliyorum.
Size yemin ediyorum.
Bunlara
kavuşacaksınız: Bir hastane yaptıracağım.
Paranın alabildiği en
büyüğünü.
Ve o size ait olacak.
Ağrısı olan ve hasta herkes,
o kapıdan girebilecek.
İyileşmeleri,
ağrılarının dinmesi için her şeyin
yapılacağını bilerek.
Ücretsiz.
Yardım olarak değil bir hak olarak.
Bu sizin hakkınız.
Duyuyor musunuz?
Her çocuğun eğitim alması
sizin hakkınız.
Ürettiğinizi vergi
ödemeden pazarda satmak hakkınız.
Fakirin toprağına
vergi konamaz, elinden alınamaz.
Umuttan yoksun
bırakılmamak hepinizin hakkıdır.
Samimi mi, Jack?
Bu onun rüşveti.
Rüşvetiyse ne olmuş?
Eski çeteyi görevden
aldı.
Boğazlanan domuz gibi
bağırdılar.
Yasaları zorla
geçirdi ve halk istediğine kavuştu.
Bu yasanın çıkmasını
istiyorum.
Bu eyaleti ben
yönetiyorum.
Yol, okul ve barajlar yapmaya, eyaleti uçtan uca değiştirmeye başladı.
Yöntemleri mi?
Siyaset çirkin bir
oyun.
O da bunu sert ve çirkince
oynadı.
Willie'nin küçük kara
defteri yolsuzluk defteriydi.
Ben, Jack Burden da o
defteri tutar, rakamları toplardım.
”Soytarı, gösterişçi,
kadın avcısı” dediler.
Statlar yaptırdı.
Onlarda oynayan
oğluyla çok gururlandı.
”Özel bir ordu
kuruyor.
” dediler.
Ama hep inşa ediyordu.
Halkı coşturarak geleneği
çiğnetiyordu.
Geleneğin de
çiğnenmesi gerekti.
Halk bunu çok sevdi.
Willie bunu çok sevdi ve ben bunu çok sevdim.
Alçak, beş para etmez
yobaz!
-Ne oluyor?
-Sadie de bunu bilmek
istiyor.
Patron fazla poz
vermiş.
Vali Stark'ın
Kutlaması Onu öldüreceğim!
Sadie!
Sana şaşırdım.
Onu öldüreceğim!
Bütün kadınlardan nefret
ediyorum.
Güzel miydi?
Güzel miydi?
Sokakta rastlasam
tanıyamam.
Yüzüne bakmıyordum.
Acı verecekse, bırak
onu.
Bırakmak mı?
Öldüreceğim!
Bu eyaletten
süreceğim.
Halk önünde dizine
kız oturtuyor Açıkça veya gizli.
Onu tanırım.
Ya Chicago'daki o
patenci kız?
St.
Louise'e birlikte gittiğiniz
zaman?
Fotoğraf ve film
şeridi diye yeni bir icat var.
Willie Stark gece
kulübünde.
Willie bir sarışınla.
-Saçını
boyatabilirsin.
-Onun boynunu da
kırabilirim.
Onun için neler
yaptım.
O ise beni aldatıyor.
Lucy'yi aldatıyor.
Al sana başka bir
aritmetik.
Lucy aptalın teki.
Onun dediği olsaydı,
Willie domuzları yemliyor olurdu.
Lucy'yi tanıyor.
O şansını yitirdi.
Sence Lucy bitti mi?
-Ondan kurtulacak.
Zaman tanı.
-Sen bilirsin.
Yanlış adama vurdun.
Olayın kahramanı o.
Hadi, gidiyoruz.
Acele edin.
Pillsbury yakalanmış.
O adama hiç
güvenmemiştim.
-Sonra.
-Suçlamalara ne
diyorsunuz?
Yargıcı bul.
Mümkün olduğunca
çabuk otelime getir.
Sizi bekledim.
Yardım projem olan
çocuk yurdunu konuşacaktık.
Çok üzgünüm.
Çok önemli bir işim
çıktı.
-Beni arar mısınız?
-Elbette.
Geç kaldık.
Şu haline bak,
Pillsbury.
Elli yaşındasın.
Dişlerin dökülmüş.
Beş paran olmadı.
Tanrı zengin olmanı
isteseydi, bunu yıllar önce yapardı.
Senin zengin olman fikri
günah.
Doğru değil mi?
Cevap ver.
Mırıldanma.
Yüksek sesle konuş!
“Bu bir günah.
” de.
Bu bir günah.
Anladım.
Dumond gelemiyor.
Karısı hastaymış.
Ölse bile umurumda
değil.
Gidip getirin onu.
Yapman gerekeni
biliyor musun?
Fakir kalıp emir
almak.
Tatlı günler de
gelecek.
Duffy bunu halledecek.
Bir daha tek başına
yapma, anladın mı?
“Anladım.
” de.
Anladım.
Ona kağıt, kalem ver.
Kapıya bak.
Merhaba, yargıç.
Otur.
Birazdan seninle
konuşacağım.
Dediklerimi yaz.
Sayın Vali Stark: “Sağlık
sorunum nedeniyle denetçilikten
istifamı onayınıza sunarım.
Saygılarımla.
” İmzaladın mı?
İmzala!
Tarih atma.
Ben atarım.
Ver bana.
Şimdi defol.
-Gazeteler yazmış.
-Biliyorum.
Gensoru vermekten
bahsediyorlar.
-Kime karşı?
-Bu kez Pillsbury'ye.
O “bu kez”i anladım.
-Ne kadar doğru?
-Çok fazla.
Bu kadar.
Arayan Jeff Hopkins.
Hopkins'le ilgili ne
var?
Alo, Jeff.
Şu Pillsbury işi.
Mecliste şunu
yapacaksın.
Dur bakalım.
Sen beni dinle.
Evinin ipotek ödemesi
beş hafta sonra.
Yenilenmesini
istersin herhalde.
Sabah Minik seninle
görüşür.
İş başına.
Sorumu cevaplamadın.
Niçin Pillsbury'yi
kurtarıyorsun?
Pillsbury'yi değil.
Ondan çok daha önemli.
McMurphy bunda
kazanırsa, nerede duracağı bilinmez.
Ya da senin.
Pillsbury suçlu.
Başsavcı olarak, onu
dava etmeliyim.
Yargıç, ondan insan gibi
söz ediyorsun.
Değil.
O bir nesne.
Hata yapan bir
makineye dava açılmaz.
Tamir edilir.
Tamir ettim.
Derdim Pillsbury
değil.
Çok daha büyük bir
şey.
Evet, öyle.
Haklı.
Bunu anlamıyor musun?
Haklı olmasını
istediğin için.
Hatanı kabullenmekten
korkuyorsun.
Şimdi kabullen.
Çok geç olmadan.
Başsavcı olarak istifamı
sunuyorum.
Sabah yazılı
alacaksın.
Tarihli.
Kararını vermen uzun
zaman aldı.
Neden bu kadar sürdü?
Emin değildim.
Şimdi emin misin?
Ne olduğunu
söyleyeyim.
Korkuyorsun.
30 yıl oturup, yargıç
rolü oynadın.
Sonra ben eline bir
sopa verip “Vur hadi!
” dedim.
İyi zaman geçirdin.
Şimdi korkuyorsun.
Elini kirletmek
istemiyorsun.
Elini kirletmeden misketleri
toplamak.
Programıma bak.
Nasıl gerçekleştirdim
sence?
Nasılını biliyordum ama
nedenini hiç bilemedim.
McMurphy'ye gitmeyi düşünmüyorsun
ya?
Benim için siyaset
bitti.
Buna sevindim.
Dargınlık olmasın.
Hoşça kal, Vali bey.
Benimle geliyor musun?
Hata yapıyorsun.
Siyasi hayatının
bittiğini söylerken ciddi miydi?
Hayır.
Sence?
Yargıcı yıllardır
tanırım.
-Sözlerinde her zaman
ciddi oldu.
-Tamam, sakin ol.
Senin sözüne
güveniyorum.
Şeker, Bn.
Stanton'ı eve bırak.
Seni tekrar ne zaman
göreceğim?
Neyin var?
Beni eve götür,
lütfen.
-Beni anlamalısın.
-Seni anlıyorum.
Anlamadığım kendim.
Ben böyle
gizlenmekten hoşlanıyor muyum?
Ama Pillsbury işi ve
amcanın istifası varken, boşanmak Belki
artık buluşmamalıyız.
Buluşmaktan
vazgeçmeyeceğiz, değil mi?
Çünkü sana
söylediğime inanıyorsun.
Çünkü söylediğine
inanıyorum.
İyi akşamlar, sayın
vali.
Yargıç Stanton'ın
sözünü tuttuğunu bilmek istersiniz.
Haberi şehrin her
gazetesine vermiş.
Şeker, en kısa sürede
otelde buluşalım.
BAŞSAVCI İSTİFA ETTİ!
Yargıç Stanton'ın basına bildirdiği suçlamalar ağır.
Bu meclisin Pillsbury
olayı hakkında tam bir rapor istemeye
hakkı var.
Gerçek bilinsin.
Ortaya çıksın.
-Oturum dağılsın.
-Katılıyorum.
Katılanlar evet desin.
Karar verildi.
Meclis dağılsın.
HALK MİTİNGİ PILLSBURY
SKANDALI!
İPTAL Stark'ın
yolsuzluğuna göz yumarsanız, kim bilir daha
Pillsbury beraat etti.
Bitti.
Bu işler asla bitmez.
Bak senden ne
istiyorum.
Defterinde yeni bir
sayfa açmanı.
Yargıç Stanton adı
altında.
-Onun hakkında bir
şey olmaz.
-Neden?
Adı Stanton diye mi?
Yavaş.
Ya yapmazsam?
Bu işe sen de
bulaştın.
Ne?
Beni vurduracak mısın?
Hayır, ama kendime yeni
birini bulurum.
Yargıç hakkında bir
şey yok.
Herkes hakkında
vardır.
İnsan günahla
döllenir, ahlaksızlığa doğar.
Zaman kaybı.
Neyin var, Jack?
Bir şey bulmaktan mı
korkuyorsun?
Yargıç hakkında
yanıldığını söyleyip durdum kendime.
Burden Adası'nda
kalan bir şey varsa, o da onurdu.
Buna inanmak zorundaydım.
Sana bir şey
soracağım.
Yargıç hiç parasız
kaldı mı?
Gerçekten parasız.
Niçin bilmek
istiyorsun?
İstemiyorum.
Ama zorundayım.
-Sana söyledi mi?
-Kim?
Bilmiyorum.
Parasız kaldığını
nereden bileyim?
Haydi, şunları
pişirmeye başla.
-Açım.
-Ben susadım.
Hemen bardak getir.
Bu aleti çalmayalı
uzun zaman oldu.
-Hayaleti uyandıralım.
-Bir bardak da
hayalete, Anne.
Son çaldığım günü
anımsıyor musun?
Sen ve Anne dans
ediyordunuz.
Dans edelim mi?
Önce içkimizi içelim.
Çalmaya devam et.
Bunu dinlemek
istiyoruz.
Değil mi?
Adam'a.
Hayalete.
Ve bana.
Neye içelim?
Hayalete?
Adam'a.
Yeni tıp merkezinin
müdürüne.
Ona çalışmaktan
vazgeçmeyecek misin?
-Üzgünüm.
-Ben değilim.
Oranın müdürü olmak
yanlış bir şey mi?
Değil, ama kabul
etmeyeceğim.
Amcanın istifası
yüzünden mi?
Kısmen.
-Başka nedenler de
var.
-Ne?
Sen de mi?
Ben de.
Adam istemiyorsa,
konuşmayalım.
-Konuşalım.
-Sakince.
Sakince.
Söyle.
Neden beni istiyor?
Bu iş için en iyi
adamsın.
Soyadımla ilgisi yok
mu?
Olabilir.
Doğru.
-İşte cevabın.
-Hayır.
Tek cevap bu olsaydı,
artık onunla olmazdım.
Bunun bir başka yanı
var.
Ondan bir şey
öğrendim.
Yumurtayı kırmadan omlet
yapamazsın.
Ya da kafaları.
Bir hastane
yapılacak, hastalar bakılacak.
Ne pahasına?
Ne pahasına olursa.
Buna inanıyor musun?
Onun iyi işler yaptığına
inanıyorum.
Sen de yapıyorsun.
Yöntem farklı.
Çoğu kez kötülükten
iyilik doğar.
Ağrı kötü.
Doktorsun, biliyorsun.
Ağrı kötüdür, günah
değil.
Kendi içinde değil.
Stark'sa günahkar.
Bu eyalet böyle
düşünmüyor.
Nereden bilsinler?
Gazeteler ve radyolar
Stark'ın elinde.
Eleştiriden niye
korkuyor?
Stark iyiyse, gerçeği
bilmek istemeli.
İkisini nasıl
ayırabilirsin?
-Stark bana göre
değil.
-Stark sana göre
değil.
Ne sana göre?
Gurur.
Yalnızca bu.
Aptal, anlamsız
gururun.
Biri öyle bir merkez
yaparsa, neler yapacağını anlatırdın.
İşte biri yaptı ve
sana verdi.
Ama o sana göre değil.
Hayır, sana göre
değil.
Bir şey bulacak
mıyım, yargıç?
Bulacak mıyım?
Bir kerede bulmadım.
Eski kayıtlara ve küf
kokulu belgelere bakmak zaman alıyor.
Çok uzun zaman.
İPOTEK BORÇLARI Ama
benim için çok zor değildi.
Araştırmada iyiydim.
Özellikle bu türünde.
Bulmak istemediğimi
buldum.
Bunların fotokopisini
yaptırın.
Yarın alacağım.
-Kim o?
-Benim, Sadie Burke.
Bir saniye.
Tamam, gir.
Amma çok duman.
Amma çok viski.
Ayık mısın?
Kesinlikle.
Ben de bir kadeh
içeyim.
Neden saklanıyorsun?
-Uyuyordum.
-Dört gündür mü?
Şehre dört gün önce
döndün.
-Willie her şeyi
bilir.
-Willie adamı için
endişeli.
Willie'nin adamı da kendi
için endişeli.
Niye pikaba bir blues
plağı koymuyorsun?
Bıkana kadar dinler, sonra
da işe gidersin.
-Ben öyle yaparım.
-Benim sorunum değil.
Hayır, senin sorunun
değil.
Burnunu pudralamak istersen
beklerim.
Birazdan hazır olurum.
Anlıyorum.
Anlamak için aynaya bakmalıymışım.
Yumuşak, beyaz ten.
Benimki gibi değil.
Çocukken suçiçeği
geçirdim.
Yaşadığım yerde,
hemen her çocuk geçirirdi.
Cildin sert kalıyor.
Duruşu da alımlı.
Başını en doğru açıda
tutuşuna baksana.
Bu eğitim ister.
Yıllar süren bir
eğitim.
Willie ne buldu
anlıyorum.
-Büyük fikirleri var.
-Ne?
Böyle bir kız vali, hatta
başkan karısı olur.
-Ne diyorsun sen?
-Beni bıraktı, seni
de bırakacak.
Herkesten kurtulacak,
çünkü amacı bu.
-Dünya ona kalmalı.
-Ne?
Sen ve sosyetik
dostların.
Onlar ne bilirler ki?
Onu niye bulaştırdın?
-Delirmişsin.
-Öyle mi?
Git ona sorsana.
-Ya da Willie'ye sor.
-Sus!
Güzel yakaladın.
Bütün sıra başları
buraya.
Sıra başları buradan.
Hadi.
Bugün yedekte.
Bu antrenman.
Maçta çıkar.
Epeydir kayıptın.
İhtiyacın olursa bağırırsın
diye düşündüm.
Niye otele kapandın?
-Düşünüyordum.
-Neyi?
Bazı şeyleri.
Yargıç hakkında ne
buldun?
Hiçbir şey.
Emin misin?
-Evet.
-Aramayı sürdürecek
misin?
-Sen istersen.
-İstiyorum.
-Bir şey daha yapmanı
istiyorum.
-Kova veya havlu
taşımamı mı?
-Seni kemiren ne?
-Ne istiyorsun?
Aklında bir şey varsa
söyle.
Ne istiyorsun?
Dostun Adam Stanton
hastane müdürlüğünü reddetti.
Bu kötü.
Özellikle böyle bir
zamanda.
-Nasıl öğrendin?
-Ne fark eder?
-Sadece bilmek
istiyorum.
-Etraftan duydum.
Reddettiğini nasıl
öğrendin?
Geliyorum.
Bir şey oldu.
-Dediğim gibi
çalışacaksın.
-Bildiğim gibi oynarım.
Ne oluyor?
Oğlunuz olması fark
etmez.
Ona özel kural yok.
Oynamamın önemi yok.
Benim için var.
Ne yapmalı?
Diğerleri gibi
davranmalı.
Dört defa idmanı
kırdı.
Yarı sarhoş geliyor.
Kurallara uyacaksın.
Her Cumartesi
seyirciyi büyülüyorum, değil mi?
Sarhoş ya da ayık.
İstediğin de bu.
Sen gösteriş yapasın
diye.
Tek istediğin bu
değil mi?
Sinirleri bozuk.
Tom, buraya gel.
WILLIE STARK OTO YOLU
Haydi, daha hızlı gidelim.
Bas gaza.
Valinin oğlu.
VALİNİN OĞLU YARALI KAZADA
KIZ ÖLÜMDEN DÖNDÜ!
Boynu Kırılan Kızın
Babası: “Sebebi Alkollü Şoför” Bay Hale sizi görmek istiyor.
Yukarı çıkın.
Bay Hale'le bir işim
var.
Söyleyeceklerimi
herkes duyabilir.
-Oğlunuz nerede?
-Heyecanlanmayın.
-Bana bir içki daha.
-Kızım ölebilir.
Ölmeyecek.
En iyi tıbbi tedaviyi
görecek.
-O nerede?
-Çağırayım.
Dur bir dakika.
Uyuyor.
İyileşecek.
Sen iyileştirmezsen iyileşmeyecek.
Çağırayım.
-İçki alır mısınız?
-Hayır, sağ olun.
-Biliyorsunuz,
kazalar olur.
-Kaza mı?
Oğlunuz sarhoştu.
Polis raporunu gördüm.
Alkolle ilgili bir
şey yazmıyordu.
Kimin polisi, kimin
raporu?
Sarhoştu diyorum ve
bundan eminim.
Burada babanın önünde Doktor dinlenmeni söyledi.
Yaptığımı örtbas etmeni
istemiyorum.
Hata yaptım.
Bilmiyorsun.
Raporu gördüm.
Polis raporu umurumda
değil.
Direksiyonda olan
bendim ve sarhoştum.
Tamamen benim hatam.
Bana ne yapmak
isterseniz yapın.
Ne yapmamı isterseniz
yaparım.
Kimse bir şey
yapmayacak.
Hallederim.
Halletmeni
istemiyorum.
Yukarı çıkıp dinlen.
Şeker, yardım et.
Şöyle gelip oturun.
İçki almayacağınıza
emin misiniz?
Minik, eve git hadi.
Durma, çık dışarı.
İşiniz ne demiştiniz?
Söylemedim.
-İşiniz ne?
-Kamyonculuk.
Kamyonculuk.
Kamyonlar devlet
yollarını kullanır.
Kamyon işindeki biri
devletle kontrat yaparsa çok iyi olur,
değil mi?
Neler olacağını söyle
ona.
Rüşvet teklif
ediyorsun.
Hayır, rüşvet teklif
etmiyorum.
Sizinle konuşuyorum
sadece.
Konuşmakta çok iyisin.
İlk konuşmalarını hatırlıyorum.
Upton denen bir yerde.
O zaman çok konuşma
yaptın.
Söylediklerin
mantıklıydı.
Ben ve pek çok insan
için.
Sana inandım, izinden
gittim ve senin için mücadele ettim.
Sözler hala iyi.
Ama sen değilsin.
Hiçbir zaman da olduğuna
inanmıyorum.
Peşinden git.
Geri çağır.
Keşke Anne seni şimdi
görse.
Keşke Anne şimdi seni
görse, ayyaş herif!
Gel hadi.
KAZA KURBANI KIZ ÖLDÜ
Rüşvet Teklifi Ardından Baba Kayboldu Tamam, demeç vereceğim.
Hepsi yalan.
O açıklamayı yapan
adam yüzüme söylesin.
Ama ortada yok.
Ben size sorayım.
Neden gitti?
Nerede?
Cevabı sizde olabilir
mi?
-Bunu cevaplamaya
tenezzül etmem.
-Bir soru daha.
Oğlunuz nerede?
Olması gereken yerde,
statta.
Benim yönetimim
altındaki bir üniversite takımında oynayacak.
Saklanmıyor.
Yetmiş bin taraftarın
gözü önünde olacak.
Biri de benim.
Görüşürüz.
Stark nerede?
Tommy Stark yok mu?
Oğlunu maça sok!
Niye sokmadılar?
Haydi, Willie.
Oğlunu maça sok.
Ne var?
Oğlun yüzünü göstermeye
utanıyor mu?
-Kes sesini!
-Çıkarın şunu!
-Çıkarın bu adamı!
-Niyetin ne?
Seni yuhalıyorlar.
-Başım -Doktor önemsiz, dedi.
-Başım dönüyor,
göremiyorum.
-Korkuyorsun.
-Saçmalama!
-Ben de yuhalandım.
Bu stadı o pislikler
için Cesaret göster!
Oynamasının manasını
anlat.
Baş yaralanması belli
olmaz.
Belki ciddidir.
Yaralanan benim.
Arabayı çarpan, içen
ben değilim.
Darbeyi yiyen benim.
O sahaya çık ve oyna.
Bir Stark nasılmış
göster.
Nereden bileyim?
Haydi.
Kesin şunu!
Tamam, oynayacağım.
Şimdi defol buradan!
Stark maça giriyor.
Bir, iki, üç, dört,
beş Yemek yemelisin, patron.
Yemelisin.
Onu oynamaya zorladım.
Ben çıkarttım.
Otur.
Lütfen otur.
-Sahaya yolladım.
-Artık ne fark eder?
Ne oldu?
-Uçak yokmuş.
-Olmak zorunda.
Oğlum yaşayacak.
Dr.
Birnham aradı.
En erken yarın sabah
gelebilirmiş.
Başkası yok mu?
-Dr.
Stanton ameliyat
etsin.
-Stark'a bağlı.
Başka bir doktor
istedi.
Bir uzman.
Ben de çağırdım.
Durumu ne kadar kötü?
Bilinci yok.
Felç.
-Şansı var mı?
-Yaşamak için.
Ne demek bu?
Ameliyat başarılı
geçse, yani kurtulsa bile ömür boyu
felçli kalacak.
Elinden geleni
yapacaksın, değil mi?
Aramızdakiler hiçbir
şeyi etkilemesin.
Ne istiyorsan söyle, hemen
yerine getiririz.
Senin bile satın alamayacağın
şeyler var.
Ameliyat etmemi
istiyor musun?
Ben istiyorum.
Şimdi Tom'u görebilir
miyim?
Ne kadar biliyor?
-Neyi?
-Biliyorsun.
-Ne kadar biliyor?
-Neyi?
Anne'le beni.
Hiçbir şey bilmiyor.
Hiçbir şey!
Nasıl?
Oğlan mı?
-Yaşayacak.
-Tanrı’ya şükür.
-O nasıl?
-Willie mi?
Kendini mi suçluyor?
Yakında suçlayacak başka
birini bulur.
Hastaneyi aramaya çalıştım,
ama ben Niçin yaptın?
O güne dek tanıdığım herkesten
farklıydı.
Yani benden farklıydı.
Tanıdığım herkesten farklıydı.
Onu seviyorum.
Galiba neden bu.
Herkes seviyor onu.
Benimle evlenmek
istiyor.
-Evlenecek misin?
-Şimdi değil.
Onu yıpratır.
Boşanma kariyerine
zarar verir.
Kariyeri!
Ne yapacaksın?
Onu terk edemezsin.
Sana en çok şimdi
ihtiyacı var.
O, ihtiyacı olana
sahip.
Onu tanımıyorsun.
Bunca yıldır
onunlasın, ama hala tanımıyorsun.
Adam öğrenirse?
Merak etme.
Öğrenirse,
Stanton'ların herkesten farklı olmadığını kanıtlar.
Ona bunları göster.
Willie haklıydı.
“İnsan günahla döllenir,
ahlaksızlığa doğar.
” Yargıç Stanton bile.
Bunları ona göster.
Adam'ın kafasındaki dünya
imajını değiştir.
Bizdeki imajın
değiştiği gibi.
İnandığı her şeyi yok
et.
Onun iyiliğine.
Willie Stark'tan
başka Tanrı yok.
Ben onun peygamberi,
sen de Özür dilerim.
Öyle demek istemedim.
Burada ne oluyor?
Bir şey yok, memur
bey.
İkimiz de Willie
Stark'a çalışıyoruz.
Ana bina bu olacak.
On beş kat.
Laboratuar.
En iyi cihazlar.
Amacın ne?
İşi kabul ettim ya.
Niçin?
Kendimce sebeplerim
var.
-Niye hastane
yapıyorsun?
-Halka hizmet için.
Bir de oy.
-Oy toplamanın çok
yolu var.
-Biliyorum.
Müdahaleye katlanamam.
Müdahale etmem.
Kovabilirim, ama
işine karışmam.
Tehditle boşa vakit
harcama.
Hakkındaki fikrimi
biliyorsun.
Biliyorum.
Bak ne diyeceğim.
Birbirimizin işine
karışmayalım.
Anlaştık mı?
Şimdi hepimize
sahipti.
Ben, Anne ve Adam.
Artık onun için
çalışıyorduk.
Tüm ülkenin gözü,
siyaset sahnesinde inanılmaz bir fenomen
olan Vali Stark'ta.
Eyalet, onun
başarılarıyla dolu.
Her biri şahsen onun imzasını
taşıyor.
Kimse onu unutmasın
diye.
Yollar eskiden
böyleydi.
Kimileri, at
arabasına 4 şeritli yol gerekmediğinden
eskisinin uygun olduğunu iddia ediyor.
Stark harika okul
sistemiyle övünürken, onu eleştirenler ”Hem
okula gidip, hem tarlada çalışılmaz.
” diyor.
İhtiyaç ve fakirliğin
eskisi kadar büyük olduğu iddiasıyla bu
projeleri sorguluyorlar.
Willie Stark gücünün kaynağını
hiç unutmadı: Onu destekleyen halkı.
Kırsal kesimdeki bu
halkla temasını sürdürüyor.
Doğum yeri olarak
ünlenen Kanoma gibi kentlere düzenli
geziler yapıyor.
Stark'ın bir nimet olduğunu
söyleyenlere karşın günahkar olduğunu düşünenler
de var.
Halkı ya da eyaleti değil,
yalnız kendi kişisel gücü ve hırsını
düşünen biri olduğunu.
Anlaşılan, bu hırslar
eyalet sınırlarının ötesine gitmiş.
Ne kadar ileri
gideceğini ancak zaman gösterecek.
Bu arada, o burada.
Gidişata bakılırsa,
kalacak da.
Willie Stark.
Mesih mi, diktatör mü?
SON Beğendiniz mi?
-Kaç sinemada
oynayacak?
-Hepsinde.
Duydun mu?
Bütün ülkede.
Bir şeyi beğenmedim.
“Mesih mi, diktatör
mü?
” kısmı.
Bakış açımız bu.
Öyle kalacak.
Öyle kalacak,
şimdilik.
STARK SEÇİM KAMPANYASINA
BAŞLADI Kanoma Ziyaretiyle Başlıyor Nasıl gidiyor, baba?
Nasılsın, Tom?
İçecek hazırladım.
-Getireyim.
-Yardım edeyim.
Hayır, sağ ol.
Teşekkür ederim.
Çocuklar sabah
baskısı için dönmek zorunda.
Verandaya geçsinler.
Önce burada çekelim.
Bayan Stark.
Orada bir tane alalım.
Bu tarafa bakın.
Hala harika bir
aşçısın.
Şehre dönsem iyi olur.
Günü ailemle geçirmek
güzeldi.
Hoşça kal.
Kendine iyi bak,
Pappy.
Sana aldığım yeni radyoyu
beğendin mi?
Polis telsizini
çekiyor.
Göstereyim.
Bu polis telsizi.
Araba 62, 518 Oak
Caddesi'ne.
Tom Jones yine
karısını dövüyor.
-Araba 62, 518 Oak
Caddesi'ne.
-Şimdi şuna bas.
Özel bir haber için yayınımızı
kesiyoruz.
Bugün, valinin
oğlunun arabasında ölen kızın babası Richard
Hale'in cesedi bulundu.
Otopside, dövülerek öldüğü
anlaşıldı.
Yargıç Stanton'ın başını çektiği Stark muhalifleri tarafından mecliste cinayet suçlaması ortaya atıldı.
Dostun yargıç.
Neredeyse unutulan
bir olay, Stark'ı iktidardan düşürebilecek
patlamanın kıvılcımını yaratmış oldu.
Son bilgilere göre,
gensoru aşaması başlayabilir.
Hazırlanmanız ne
kadar sürer?
Benimle şehre gelin.
-Neden?
-Size ihtiyacım var.
-Ne için?
-Sonra açıklarım.
-Dışarıda bekliyorum.
-Kal.
Buna tanık olmalısın.
O da tanık olabilir.
-Duffy'yi getirmeye
gidiyorum.
-Burada kalıyorsun.
Birinin başkente
dönmesi gerek.
Ben giderim.
Duffy'ye söyle, ben gelmeden
bir şey yapmasın.
Başı derde girince
ihtiyacı var.
Bizi maymun gibi
önüne katıp “Bana acıyın.
Bir karım ve sakat bir oğlum var.
” diyebilir.
Sus!
-Bizi rahat bırak.
-Rahat bırakmak mı?
Onu kaç beladan
kurtardım?
Yeter!
Onun değil, benim
peşimdeler.
Bunun için kaç salağa
yedireceğim?
Sence bana neye mal
olacak?
Sence ona neye mal
oldu?
Bir erkek, oğlu için çalışır.
Sadece oğlu için.
Bir içki ver.
Gelecek.
Yararı yok.
Yararı yok.
Sayın Başkan!
Meclis kararı
öneriyorum: Eyalet valisi Willie
Stark'ın yolsuzluk, adam kayırma ve diğer ağır suçları işlemiş olduğuna dair bir karar.
Bu kararla itham
edilip yargılanması emredilsin.
-Sonuç ne?
-Hepsi sana karşı
cephe almış.
Orada mıydın?
-Orada ne işim olur?
-Beni satmak.
-Kaç oy aldık?
-On bir.
-20 lazım.
-Birkaç tane daha
bulabiliriz.
Nasıl, biliyor musun?
Biliyor musun?
Jack, buraya gel.
Ne buldun?
-Nasıl?
-Dostun yargıç
hakkında.
-Lazımsa.
-Lazım.
Dört senatör cebinde.
Ne buldun?
Doğru olmadığını
kanıtlarsa ortaya dökmem.
Seni vurmalıyım.
-İki kişiye söz
verdim.
-Kime?
Kendime ve birine
daha.
Kim olduğu önemsiz.
-Ona bir şans
vereceğim.
-Ama bilgileri buldun.
-Gerçek yeterli.
-Dediğim gibi olacak.
Peki, evlat.
Sana güveniyorum.
Nereye gidiyorsun?
Buralardayım.
Sence başka kime söz
verdi?
Akıllı biridir.
Onunla doğru oyna.
Çevrende bizim
gibilere ihtiyacın olacak.
Emin misin?
Bıçak kemiğe
dayanmıştı.
Bunu biliyordu.
Hayat savaşı
veriyordu.
Nutuklarıyla tüm eyalette
gürledi.
Hepsi gelip bir şeye
dayanıyordu.
: "Benim değil, sizin peşinizdeler!
" Willie sövüp sayıyordu.
Sert ve yüksek sesle bağırırsan,
halkın inanacağını biliyordu.
İnanmazlarsa diye, gösteriler
ayarladı.
Köylüleri toplayın.
Taşralıyı getirin.
Çiftçiyi sokağa dökün!
Ona bağıran
olduğundaysa, kaba kuvvete başvuruyordu.
Willie bildiği her
hileye başvurdu.
Yenilerini ekledi.
Gensorudan önce
öleceksin.
Evlat, başkan olmadan
ölmeyeceğim.
Bas gaza.
Bu gensoruya ret oyu
verecek 14 senatörüm var.
Kazanırsam, siyaset
hayatın biter.
Yargıç ne derse onu
yaparım.
Yol hep bir yere
çıkıyordu: Burden Arazisi'ne ve yargıca.
Gelmemi istemediğine
emin misin?
Eminim.
Acele et, evlat.
Gideceğimiz yerler
var.
Kendiniz ve benim
için yalvarıyorum.
Oylarınızdan vazgeçin.
Bir kez hata yaptım.
İstifa etmekle.
O zaman istifa edip çekilmek
en kolayıydı.
Seçimimi yaptım.
Daha fazla kaybedecek
bir şeyim yok.
Stark'ın gücünü
biliyorsunuz.
Biraz düşünün.
Bana cevabınızı yarın
verirsiniz.
Yarına kadar
bekleyemem.
Çok sabırsız biriyim.
Gelmemeni söylemiştim.
Gensorunun senden çıktığı
doğru mu?
Doğru.
-Ağzından duymak
istedim.
-Duydun.
Hepsi buysa, buraya kadar
gelmesen de olurdu.
Kendime bir içki
koyabilir miyim?
Sen?
İstiyor musun?
Almalısın.
İhtiyacın olacak.
Ne dedi?
Cevabını yarın
alacaksın.
Şaka mı ediyorsun?
Göstermedin mi ona?
Neyi?
Tahmin etmiştim.
Davalarını hatırla.
Littlepaugh diye
birini hatırlıyor musun?
Nasıl öğrendin?
Littlepaugh'yu
hatırlıyor musun?
Fortune Elektrik
Şirketi'ni?
Elbette.
On yıldan fazla avukatlıklarını
yaptım.
-İşi nasıl almıştın?
-Nasıl öğrendin?
İşi nasıl aldığını
hatırlıyor musun?
Pislik tuhaf bir şey.
Herkese bulaşabiliyor.
İşi nasıl aldın?
Şantajla mı?
Adamın adını bile hatırlamadığıma
yemin ederim.
Çok tuhaf, değil mi?
Adını bile
hatırlamadım.
O kadar eski ki,
olduğunu hatırlamak bile zor.
Ama oldu.
Evet, oldu.
Kabullenmek zor
geliyor sadece.
Bana da.
Bunun için bile sağ
ol.
Bir sonraki adımı
biliyorsun.
Evet, biliyorum.
Jack Burden.
Willie Stark'ın
baltacısı.
Nasıl öğrendin?
Bu yargı önüne
çıkamaz.
25 yıldan fazla oldu.
Hiçbir tanık
bulamazsın.
Herkes öldü.
Sen hariç herkes.
Sen hayattasın.
Halk seni dürüst biri
sanıyor.
Aksini düşünmelerine dayanamazsın.
Ama o zamandan beri görevimi
yerine getirdim.
Pek çok iyi şeye imza
attım.
Ama bunu da yaptım.
-Evet, yaptın.
-Yargıç, size
yalvarıyorum.
Arayıp oylarınızı
çektirin.
Kendi iyiliğiniz için.
Bir baltacı için hassas
duyguların var.
İyi geceler, beyler.
Yanıt ne olacak?
-Sabah alacaksın.
-Bu gece istiyorum.
Sabah.
İyi geceler, beyler.
Nasıl öğrendin?
Çok işimiz var.
Dönelim.
-Seninle yolumuz
ayrılır.
-Ciddi değilsin.
Burada ne işin var?
Sadece siyaset
tartışıyorduk.
Peki.
-İyi geceler o halde.
-İyi geceler.
-Ona verdin mi?
-Dur bakalım.
Onunla gitmiyor musun?
Neden?
Ona aitsin.
Nasıl yapabildin?
Stark'a söylememeye söz
vermişsin.
Biliyorum.
Sözümde de durdum.
Her yerden akın akın
geliyorlar.
Dağlardan,
çiftliklerden gemiyle, trenle, atla, yaya.
Willie Stark'ın
ordusu.
WILLIE'NİN YASASI SİZİN
YASANIZ Stark'ın iktidarı zorla ele geçirmeyi planladığı söyleniyor.
Eyalet milislerinin kumandanı
olarak Girin.
Kapı açık.
Ne istiyorsun?
Ağladığını görmek
istiyorum.
Yeter!
-Bütün gün seni
aradım.
-Biliyorum,
buradaydım.
-Adam'a anlatmalısın.
-Neyi?
-Biliyor.
-Sen ve Willie'yi mi?
Düşündüğü gibi
olmadığını anlatmaya çalıştım ona.
Nasıldı peki?
Bana söyle.
Bana vurdu.
Öz ağabeyim bana
vurdu.
Ağabeyin eski kafalı.
Bir kardeşin onuruna
inanıyor.
Ben modernim.
20.
yüzyıl erkeğiyim.
Kaçarım.
Korkuyorum!
Ağabeyin mi, Willie
için mi?
Ayrıldık.
Kim kimden ayrıldı?
Bugün beni aradı.
Lucy'ye geri dönüyor.
Böylesi daha iyiymiş.
Kimin için?
Onun mu?
İkimiz için de.
Bunu yargıca ihanet
etmeni isterken de mi söyledi?
Ben en azından
yüzüstü bıraktım onu.
Lütfen bana yardım et.
Geriye yalnız Adam
kaldı.
Beni biraz sevdiysen Seni sevdiysem mi?
Gidip Adam'ı bulayım.
BURADA VALİ STARK'IN HASTANESİ
YAPILACAK Willie'yle kazan Nereye?
Pardon, sizi
tanıyamadım.
Dr.
Stanton'ı tanıyor
musun?
-Geldi mi?
-Görmedim.
Diğer girişlere bakın.
Onlar kapatıldı.
Emirler böyle.
Risk alamayız.
İçeri girin.
Size yer buluruz.
Burada beklerim.
Gelirse bana bildirin.
Arkadaşlarınıza da
haber ver.
Pekala.
Hep birlikte!
Herkes katılsın.
Willie burada
olduğumuzu bilsin.
Hep beraber!
Willie!
Willie!
Willie'yi isteriz!
Willie!
Willie!
Willie'yi isteriz!
Önce gensoru
konusundaki görüşünüzü alacağız.
Sayın Başkan.
Bu bir komedi.
Son haftalarda yaratılan gözdağı ve baskı karşısında oylama yapmamızı istemek bir komedi.
Dışarıdaki kalabalık
bile bu baskının bir parçası.
Bir emirle bağıran
halk.
Lütfen dikkat.
Lütfen dikkat.
Bu, Willie Stark'tan sizlere
bir duyurudur.
Hiç birinizin gitmesini
istemiyor.
Savaş bitene kadar
meclis binasının önünde kalmanızı istiyor.
Stark'ın kazanmasını
istiyorsanız olduğunuz yerde kalın.
Duydunuz mu?
Olduğunuz yerde kalın.
Hiçbir yere gitmeyin.
HALKIN İSTEĞİ BU
EYALETİN KANUNUDUR Lütfen dikkat.
Vali Stark'a karşı gensoru
görüşmelerinde oylama işlemi az önce bitti.
Sonuç şöyle: Willie
Stark kazandı!
Beni mahvetmek
istediler.
Ama onlar mahvoldu.
Yaptıklarım hoşlarına
gitmiyordu.
Sizin hoşunuza
gidiyor mu?
Unutmayın.
Kazanan ben değilim.
Sizsiniz.
Gücüm sizin
isteğinizdir.
Mazeretimse
ihtiyaçlarınız.
Yaşamamın sebebi hak
ve istekleriniz olacak.
Bunu yapmamı
engellemeye çalışan olursa onu
mahvederim.
Çıplak ellerimle
mahvederim.
Çünkü çoğunluğun
gücüne sahibim.
Gelmene sevindim.
Doktor, gelmene Çok acıyor mu, patron?
Çok acıyor mu?
-Nereye?
-Beni rahat bırak.
-Ne yapacaksın?
-Umurumda değil.
Pes etme.
-Bilmiyorum.
-Ben biliyorum!
-Bırak beni, lütfen.
-Artık olmaz.
-Ağabeyim öldü!
-Biz yaşıyoruz.
Yaşamaya devam etmeliyiz
ki Adam'ın ölümünün bir anlamı olsun.
Boşa gitmesin.
Bizim hayatımız onun
ölümüne anlam vermeli.
Anlamıyor musun?
Şu insanlara bak.
Bak şunlara!
Ona hala inanıyorlar.
Willie'nin gerçek yüzünü
göstermeliyiz.
Yoksa hiçbir şeyin anlamı
kalmaz.
Vali seni istiyor.
Acele et.
Fazla vakti kalmadı.
Burada bekleyecek
misin?
Bekleyecek misin?
Willie Stark tüm
dünyaya sahip olabilirdi.
Tüm dünyaya, Willie
Stark.
Bunu bana neden
yapıyor, Willie Stark?
Neden?
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Yorumlar
Yorum Gönder