David Carradine
David Carradine'ın yaşamı, Hollywood’un en
parlak başarılarından derin kişisel krizlere uzanan, son derece çalkantılı
ve dramatik bir yolculuktur. Hem profesyonel kariyerini hem de özel
hayatındaki dönüm noktalarını kronolojik olarak şu şekilde özetleyebiliriz:
Erken Yaşam ve Travmalar (1936 - 1950ler)
- Doğumu ve Aile Kökeni: 8 Aralık
1936'da Hollywood'da, ünlü karakter oyuncusu John Carradine'ın oğlu olarak
dünyaya geldi. Ailesi, kardeşleri Keith ve Robert dahil olmak üzere birçok
aktörden oluşuyordu.
- Çocukluk Travması:
Çocukluğu oldukça zor geçti; babası aileden ayrıldı ve uzun süre yabancı
kaldılar. Kendi otobiyografisinde belirttiği üzere, ailevi huzursuzluklar
nedeniyle henüz 5 yaşındayken intihara teşebbüs etmiştir.
- Eğitimi: San
Francisco State College'da müzik teorisi ve kompozisyon eğitimi
aldı. Sahne tutkusunu burada, drama departmanı için müzik yazarken
keşfetti.
Kariyer Başlangıcı ve İlk Başarılar (1960 - 1971)
- Ordu ve Broadway: İki yıl
orduda görev yaptıktan sonra New York'ta reklam sanatçısı olarak çalıştı.
Broadway'de "The Deputy" ve Christopher Plummer ile birlikte rol
aldığı "The Royal Hunt of the Sun" oyunlarıyla büyük ün kazandı.
- Hollywood’a Dönüş: Broadway
deneyiminden sonra Hollywood'a dönerek 1966 yapımı "Shane"
dizisinde başrolü kaptı.
Kung Fu Çağı ve Zirve (1972 - 1980)
- Sinemada İlk Başrol: 1972'de
Martin Scorsese'nin yönettiği "Boxcar Bertha" filminde
Barbara Hershey ile birlikte oynayarak sinemadaki ilk büyük çıkışını
yaptı.
- Kung Fu Efsanesi:
1972-1975 yılları arasında yayımlanan "Kung Fu"
dizisindeki Kwai Chang Caine rolüyle dünya çapında bir süperstar haline
geldi. Bu rol, onu dövüş sanatları ve Doğu felsefesiyle özdeşleştirdi.
- Eleştirmenlerin Beğenisi: 1976
yılında "Bound for Glory" filmindeki Woody Guthrie
portresiyle National Board of Review tarafından en iyi aktör seçildi ve
Altın Küre'ye aday gösterildi.
Kişisel Mücadeleler ve Düşüş Dönemi (1980'ler -
1990'lar)
- Bağımlılık Sorunları: Uzun
yıllar boyunca alkol ve uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele etti. Bu
durum kariyerini olumsuz etkiledi ve bu dönemde genellikle düşük bütçeli,
"B-sınıfı" filmlerde rol aldı.
- Yönetmenlik ve Dönüş Denemeleri: 1983'te
"Americana" filmini yönetti. 1992'de ise efsanevi karakterini
yeniden canlandırdığı "Kung Fu: The Legend Continues" dizisiyle
televizyona geri döndü.
Kill Bill ve İkinci Bahar (2000'ler)
- Tarantino Etkisi: Quentin
Tarantino, 2003 ve 2004 yıllarında "Kill Bill"
serisindeki "Bill" rolüyle Carradine'ı spot ışıklarının altına
geri getirdi. Bu rol için başlangıçta Warren Beatty düşünülmüş olsa da
Tarantino, Carradine'ın mitsel karizmasında karar kıldı. Bu performansıyla
dördüncü Altın Küre adaylığını aldı.
Çalkantılı Özel Yaşam ve Trajik Ölüm
- Evlilikler ve Yasalarla Baş Belası: Carradine toplamda beş
kez evlendi. Yaşamı boyunca hırsızlık, darp ve uyuşturucu kullanımı
gibi nedenlerle çeşitli kez tutuklandı.
- Ölümü: 3
Haziran 2009'da, "Stretch" adlı filmin çekimleri için bulunduğu
Tayland'ın başkenti Bangkok'taki lüks bir otel odasında ölü bulundu. Tayland polisi,
Carradine'ın çıplak halde bir dolapta asılı bulunduğunu ve ölümünün
intihar değil, tehlikeli seks uygulamaları (otoerotik asfiksi) sırasında
meydana gelen bir kaza sonucu havasız kalma (asfiksi) olduğunu
bildirdi.
Carradine'ın hayatı, bizzat kendisinin de ifade
ettiği üzere, küllerinden doğan bir anka kuşunun (Phoenix) hikayesine
benzer; her büyük düşüşten sonra sanatına sığınarak yeniden ayağa kalkmayı bir
şekilde başarmış, ancak nihayetinde kendi trajik sonuna engel olamamıştır.
Filmleri
David Carradine'ın kariyeri, 100'den fazla sinema
filmi, iki düzine televizyon filmi ve çok sayıda tiyatro oyununu kapsayan
oldukça üretken bir süreçtir. İşte profesyonel kariyerindeki önemli yapımların
kronolojik ve tematik listesi:
Kariyer Başlangıcı ve Erken Dönem (1960’lar)
- Bus Riley’s Back in Town (1965):
Sinemadaki ilk profesyonel işidir ve sadece üç satırlık bir rolü vardır.
- The Virginian ve Wagon
Train (1960’ların başı): Televizyona adım attığı western dizileridir.
- Shane (1966):
İlk büyük televizyon çıkışını yaptığı ve başrol oynadığı dizidir.
- The Violent Ones (1967):
İlk dönem sinema filmlerindendir.
- Heaven with a Gun (1969):
Glenn Ford ile birlikte rol aldığı western filmi.
Zirve Dönemi ve İkonik Roller (1970’ler)
- Boxcar Bertha (1972):
Martin Scorsese’nin yönettiği, Barbara Hershey ile başrolü paylaştığı ilk
büyük sinema filmidir.
- Kung Fu
(1972-1975): Dünya çapında süperstarlığa ulaştığı, Kwai Chang Caine
karakterini canlandırdığı efsanevi dizi.
- Mean Streets (1973):
Scorsese ile tekrar çalıştığı, Robert De Niro ile rol aldığı klasik film.
- Death Race 2000 (1975):
"Frankenstein" rolüyle kült bir karakter yarattığı distopik
aksiyon filmi.
- Bound for Glory (1976):
Woody Guthrie'yi canlandırdığı bu rolüyle National Board of Review
tarafından en iyi aktör seçilmiş ve Altın Küre’ye aday
gösterilmiştir.
- The Serpent’s Egg (1977):
Ünlü yönetmen Ingmar Bergman ile çalıştığı önemli yapım.
- Circle of Iron (The Silent Flute) (1978):
Bruce Lee tarafından tasarlanan bir dövüş sanatları felsefesi filmidir.
B-Tipi Filmler ve Geri Dönüş Denemeleri (1980’ler
- 90’lar)
- The Long Riders (1980):
Kardeşleri Keith ve Robert ile birlikte rol aldığı ses getiren western
filmi.
- Americana (1981):
Kendi yönettiği, başrolünde oynadığı ve Cannes Film Festivali'nde ödül
alan "kült klasik" çalışmasıdır.
- Lone Wolf McQuade (1983):
Chuck Norris ile karşılıklı oynadığı dövüş sanatları temalı aksiyon.
- North and South (1985):
"Justin LaMotte" rolüyle ikinci Altın Küre adaylığını aldığı dev
bütçeli mini dizi.
- Kung Fu: The Movie (1986):
Orijinal dizinin televizyon filmi versiyonu.
- Bird on a Wire (1990):
Mel Gibson ve Goldie Hawn ile birlikte rol aldığı aksiyon komedisi.
- Kung Fu: The Legend Continues
(1993-1997): Caine karakterinin torununu canlandırdığı ve 4 sezon süren
başarılı dizisi.
Tarantino ile İkinci Bahar ve Son Dönem
(2000’ler)
- Kill Bill: Vol. 1 & Vol. 2 (2003,
2004): Quentin Tarantino’nun yönettiği filmde canlandırdığı "Bill"
karakteriyle dünya çapında yeniden gündeme gelmiş ve dördüncü Altın Küre
adaylığını kazanmıştır.
- Big Stan (2007)
ve Crank: High Voltage (2009): Kariyerinin son yıllarında yer
aldığı dikkat çekici aksiyon-komedi yapımları.
- Stretch (2009): Tayland'daki çekimleri sırasında
hayatını kaybettiği, ölümünden sonra vizyona giren son filmidir.
Carradine'ın filmografisi, bir sanatçının
paletindeki zıt renkler gibidir; bir uçta Ingmar Bergman ve Scorsese ile
yüksek sanat eserleri, diğer uçta ise "B-sınıfı" olarak tabir edilen
düşük bütçeli aksiyon filmleri bir arada bulunur.
Kung Fu Dizisindeki Kwai Chang Caine
David Carradine'ın Kung Fu dizisindeki
Kwai Chang Caine rolü, temel olarak rolün aslında dövüş sanatları efsanesi
Bruce Lee için tasarlandığına dair iddialar ve etnik köken tartışmaları
nedeniyle büyük tartışmalara yol açmıştır.
Bu tartışmaların ana nedenleri kaynaklarda şu
şekilde detaylandırılmaktadır:
- Bruce Lee'nin Dışlanması: Dizinin aslında Bruce Lee
için bir çıkış projesi olması planlanırken, Warner Brothers'ın başrol için
David Carradine'ı seçmesi geniş çaplı bir polemik başlatmıştır.
Carradine'ın kendisi de rol için Lee ile rekabet ettiğini belirtmiş ve
Lee'nin "fazla kısa" veya "fazla Çinli" bulunduğu
için reddedildiğine dair söylentiler olduğunu ifade etmiştir. Bu durum,
dizinin bizzat işlediği ırksal önyargı temasının gerçek hayatta Lee'ye
karşı uygulandığı eleştirilerini beraberinde getirmiştir.
- Oyunculuk Yeteneği Sorgulaması: Yapım
şirketindeki bazı isimlerin, Bruce Lee'nin karakterin derinliğini ve
karmaşıklığını yansıtacak kadar iyi bir oyuncu olup olmadığından şüphe
duymaları da Carradine'ın tercih edilme nedenlerinden biri olarak
gösterilmiştir.
- Etnik Kimlik ve "Whitewashing"
(Beyazlatma): Carradine'ın fiziksel özellikleri nedeniyle
birçok izleyici onun kısmen Asya kökenli olduğunu varsaymıştır; ancak
aktörün kökeni aslında tamamen İngiliz asıllıdır. Asyalı bir karakterin beyaz bir aktör
tarafından canlandırılması, kültürel temsil açısından tepki çekmiştir.
- Fikir Hırsızlığı Suçlamaları: Kamuoyunun bir kesiminde,
Carradine'ın Bruce Lee'nin fikrini kullanarak şöhret olduğuna dair
"cibiliyetsiz aktör" yakıştırmasına varan sert eleştiriler
yapılmıştır.
Sonuç olarak Carradine, canlandırdığı Kwai Chang
Caine karakteriyle küresel bir ikon haline gelmiş olsa da, bu başarısı Bruce
Lee'nin gölgesinde kalan ve endüstrideki ırksal tercihlerle şekillenen bir
seçim olarak tartışılmaya devam etmiştir.
Kung Fu Dizisinden Ayrılma Kararı
David Carradine’ın 1972-1975 yılları arasında
yayınlanan orijinal Kung Fu dizisinden ayrılma kararı, sanatsal
tatminsizlik, kişisel hedefler ve yayıncı kuruluşla yaşanan stratejik
anlaşmazlıkların bir bileşimidir:
- Sanatsal Tekrar ve Senaryo Kalitesi:
Carradine, üçüncü sezonun sonunda dizinin artık kendisini tekrar etmeye
başladığını ve yaratıcı gücünü kaybettiğini hissetmiştir. Senaryoların
zayıfladığını ve eski hikayelerin sürekli yeniden ısıtılıp sunulduğunu
düşünmesi, onu rolden soğutmuştur.
- Kanalın "Top Yemi" Stratejisi: Yayıncı
kanalın (ABC), diziyi diğer düşük reytingli programları desteklemek için
sürekli farklı zaman dilimlerine kaydırması, yapım ekibinde ve
Carradine'da büyük bir huzursuzluk yaratmıştır. Carradine, dizinin bu
şekilde "top yemi" (cannon fodder) olarak kullanılmasını
kendisine ve emeğine bir saygısızlık olarak görmüştür.
- Sinema Kariyerine Odaklanma Arzusu:
Carradine, uzun süreli bir televizyon serisinde kalmanın bir sanatçının
yaratıcılığını yok edebileceğine inanıyordu. Bu nedenle, kazandığı büyük
popülariteyi sinema kariyerine taşımak ve beyaz perdede daha büyük
projelerde yer almak için seriden ayrılmıştır.
- Kişisel Yemin ve Süre Kararı: Aktör,
serinin başında kendi kendine diziyi sadece üç yıl boyunca
sürdüreceğine dair yemin etmiş ve bu sürenin sonunda, 5 Şubat 1975'te
projeyi bırakmıştır.
- Kişisel Durumu ve Motivasyon Kaybı:
Carradine daha sonra verdiği mülakatlarda, o dönemde rolden sıkıldığını ve
yoğun madde kullanımı (LSD ve peyote) nedeniyle duygusal olarak çalkantılı
bir süreçte olduğunu belirtmiştir.
Analoji: Carradine’ın bu kararı, en sevdiği şarkıyı
bıkkınlık derecesine gelmeden önce kapatan bir dinleyiciye benzer; melodinin
zihinde hala güzel kalmasını sağlamak için şarkının en yüksek notasında durmayı
seçmiştir.
Bütüncül Düşünce Yapısı ve Felsefesi
David Carradine'ın düşünce yapısı, mistik
kişiliği ve filmlerdeki hocalık rollerindeki başarısı, kaynaklarda hem kendi
ifadeleri hem de yakın çevresinin gözlemleriyle derinlemesine işlenmiştir.
Bütüncül Düşünce Yapısı ve Felsefesi
David Carradine, hayatı ve sanatı birbirinden
ayırmayan bütüncül (holistik) bir düşünce yapısına sahipti. Kariyerini
ve oyunculuğu bir "maraton" ve "kutsal bir görev" olarak
tanımlamıştır. Temel felsefesi, büyük ölçüde Taoizm ve bu felsefenin
"Yin ve Yang" (denge), "Wei Wu Wei" (eylemsizlik içinde
eylem) gibi kavramları üzerine kuruluydu.
- Zihin ve Beden Uyumu: Carradine, zihnin bedeni
zorlaması yerine ikisinin uyum içinde çalışması gerektiğine inanıyordu;
içsel çatışmaların bedende hastalıklara ve blokajlara yol açtığını
savunmuştur.
- Sürekli Dönüşüm:
Kendisini küllerinden doğan bir Anka Kuşu (Phoenix) olarak görürdü;
hayatın acı ve neşeyle dolu sürekli bir döngü ve "oluş" hali
olduğunu düşünürdü.
- Sanatın Birliği: Müzik,
resim, heykel ve dövüş sanatlarını tek bir "Yol"un (Tao) farklı
ifadeleri olarak kabul etmiştir.
Kung Fu'nun Hayatına Kattığı Mistik Görünümler
Kung Fu dizisindeki Kwai Chang Caine rolü, Carradine’ın
üzerine ömür boyu çıkmayacak mistik bir aura yerleştirmiştir.
- Keşiş Maskesi: Dış dünyadaki pek çok insan
onu dizideki karakteri gibi her zaman medite olan, bilge ve huzurlu bir
"Shaolin rahibi" olarak algılamıştır. Carradine, bu
mitsel karizmasını gerçek hayatta bazen insanları etkilemek veya ürkütmek
için bir stratejik maske olarak kullanmıştır.
- Kozmik Farkındalık: Kendisinde
"kozmik bir farkındalık" olduğunu ve ölümü bile yıldızların
konumlanması gibi doğal bir durum olarak gördüğünü ifade etmiştir.
- Şifa ve Enerji: Çevresindekilere "Chi
şifası" (enerji transferi) gösterileri yapmış, Doğu bitkileri ve
mistik disiplinlerle ömrünü uzattığına inanmıştır. Ancak yakın çevresi, bu
mistik görüntünün bazen onun "karanlık ve sorunlu özünü"
saklayan bir cephe olduğunu belirtmiştir.
Filmlerdeki Usta/Hocalık Kurgusundaki Başarısı
Carradine, sinemada "öğrenci/arayışçı"
rolünden "hoca/usta" (Teacher/Sage) rolüne başarılı bir geçiş
yapmıştır.
- Gerçek Ustalardan Öğrenme: Filmlerdeki başarısının
arkasında, Sifu Kam Yuen gibi gerçek ustalardan aldığı derin eğitim yatar.
Kam Yuen'in alçakgönüllü ve zarif tarzını Kwai Chang Caine karakterine
yedirerek rolüne derinlik katmıştır.
- Bilge Karakterlerin Canlandırılması: The
Silent Flute (Circle of Iron) filminde dört farklı usta/rehber
karakterini (Kör Usta, Maymun Kral vb.) canlandırarak hocalık kurgusundaki
ustalığını kanıtlamıştır.
- Tarantino ve "Bill" Etkisi: Quentin
Tarantino, Carradine’ın bu mitsel usta figürünü Kill Bill filminde
ustalıkla kullanmıştır. Bill karakteri, hem bir baba figürü hem de ölümcül
bir hoca olarak Carradine'ın
"tehlikeli ama bilge" imajını zirveye taşımıştır.
- Öğretme İdeali: Kendi
felsefesine göre, bir öğrenci ancak başkalarına öğretmeye başladığında
zincirlerini kırabilir ve gerçek bir usta olabilir.
David Carradine'ın hayatı ve rolleri arasındaki
ilişki, bir aktörün canlandırdığı maskenin zamanla yüzüne dönüşmesine
benzer; hoca rollerindeki başarısı, aslında kendi hayatında da sürekli bir
"usta" ve "rehber" olma arayışının bir yansımasıydı.
Tai Chi Tekniğini Ve Felsefesi
David Carradine'ın Tai Chi tekniğini ve
felsefesini benimsemesinin arkasında hem fiziksel hem de derin ruhsal nedenler
yatmaktadır. Kaynaklara dayanarak bu nedenleri şu başlıklar altında
toplayabiliriz:
1. Zihin, Beden ve Ruh Uyumunu Sağlamak
Carradine, Tai Chi’yi sadece bir dövüş sanatı
değil, "hareketli meditasyon" ve bir yaşam biçimi olarak
görmüştür. Ona göre Tai Chi, bedeni fiziksel olarak güçlendirirken aynı zamanda
zihni temizler, rahatlatır ve odaklar; bu da yaratıcılığı ve iyimserliği
artırır. Bu disiplini, modern yaşam tarzının bozduğu doğal ritimleri geri
kazanmanın bir yolu olarak benimsemiştir.
2. İçsel Enerjiyi (Chi) Geliştirmek ve Şifa
Carradine, Tai Chi'nin vücuttaki içsel enerjiyi (Chi)
artırarak canlılığı yükselttiğine inanıyordu.
- Blokajları Kaldırmak:
Kaslardaki gerginliğin ve kemiklerdeki hizalanma bozukluklarının enerji
akışını engellediğini, Tai Chi’nin ise bu tıkanıklıkları (blokajları)
açarak vücuda şifa verdiğini savunmuştur.
- Hastalıklarla Mücadele: Tai
Chi’nin disiplinli uygulanmasının hastalıklar, talihsizlikler ve hatta
ölüm korkusu üzerinde bir zafer sağladığına inanmıştır.
3. "Yumuşaklığın Sertliği Yenmesi"
Felsefesi (Taoizm)
Carradine, Taoizm felsefesindeki "yumuşak
ve zayıf olanın, sert ve güçlü olanı yenmesi" ilkesine büyük değer
vermiştir.
- Denge (Yin-Yang): Tai
Chi'yi "pamuk içindeki çelik" olarak tanımlamış; kemiklerin
içten güçlü ve yoğun, kasların ise dıştan gevşek ve esnek olması
gerektiğini belirtmiştir.
- Sükunet ve Serbest Kalma: Sert ve
kısıtlı hareketlerin düşünceyi de kısıtladığına, Tai Chi'nin ise insana
sınırlarının ötesine geçme özgürlüğü verdiğine inanmıştır.
4. Kişisel Dönüşüm ve Spontan Aydınlanma
1976 yılında sahilde dinlenirken yaşadığı spontan
bir meditasyon deneyimi, onun Tai Chi’ye olan bağlılığını pekiştirmiş ve
onu hemen ustası Kam Yuen'in dersine gitmeye itmiştir. Bu süreçten sonra Tai
Chi Chuan ve Ling Po formları üzerine derinlemesine çalışmaya başlamıştır.
5. Kendi Bedenine Yabancılaşmama Arayışı
Carradine’a göre Shaolin disiplinleri, kişinin
kendi fiziksel benliğiyle zihinsel olarak temas kurmasını sağlar, böylece kişi "kendi
vücuduna yabancı kalmaz". Tai Chi aracılığıyla evrenin yasalarıyla
uyum içinde yaşamayı ve insanın tam potansiyeline ulaşmasını hedeflemiştir.
Özetle Carradine için Tai Chi; bir savunma
mekanizmasından ziyade, korkuyu yok eden, güven veren ve kişiyi "evrensel
akışın merkezine" yerleştiren bir ruhsal gelişim aracıydı.
Tai Chi’nin hayata katkısını şu benzetmeyle
açıklamak mümkündür: Carradine için bu sanat, sert bir kaya karşısında duran
ancak zamanla o kayayı delen, form değiştiren ama özünü kaybetmeyen akarsuyun
gücünü temsil ediyordu.
David Carradine Ve Bruce Lee Arasındaki Bağlantı
David Carradine ve Bruce Lee arasındaki bağlantı,
Hollywood tarihinin en çok tartışılan ve dövüş sanatları sinemasını derinden
etkileyen kesişmelerinden biridir. Kaynaklara göre, bu ilişki temel olarak
ikonik "Kung Fu" dizisi, Bruce Lee'nin yarım kalan film
projeleri ve ailesel bağlar etrafında şekillenmiştir:
"Kung Fu" Dizisi ve Rol Tartışması
- Kwai Chang Caine Rolü: 1970'lerin
başında yayımlanan Kung Fu dizisindeki Kwai Chang Caine rolü için
başlangıçta Bruce Lee düşünülmüştü ve hatta dizinin Lee'nin bir
projesi olduğu yönünde iddialar bulunmaktadır.
- Seçim Süreci: Warner
Brothers, Bruce Lee yerine David Carradine'ı başrole yerleştirmiştir.
Carradine, bu seçimde Bruce Lee’nin "fazla Çinli" bulunması veya
oyunculuk yeteneğinin karakterin karmaşıklığını kaldırmayacağına dair
şüpheler gibi ırksal ve sektörel önyargıların etkili olduğunu
belirtmiştir.
- Yin ve Yang Dengesi:
Carradine, Bruce Lee'yi ateş ve "maçoluğu" temsil eden "Yang",
kendisini ve diziyi ise barış ve alçakgönüllülüğü temsil eden "Yin"
olarak tanımlamış; bu iki yaklaşımın dövüş sanatları patlamasında
birbirini tamamlayan bir denge oluşturduğuna inanmıştır.
The Silent Flute (Circle of Iron) Projesi
- Bruce Lee'nin Mirası: The
Silent Flute projesi aslında Bruce Lee, Stirling Silliphant ve
James Coburn tarafından tasarlanmış bir "gerçek kung fu
felsefesi" hikayesiydi. Lee, filmde dört farklı "usta"
karakterini bizzat canlandırmayı planlıyordu.
- Carradine'ın Devralması: Bruce Lee'nin ani ölümünden
sonra bu proje sahipsiz kalmış, Carradine Lee'ye olan saygısından ve
hikayeye olan inancından dolayı bu rolleri üstlenerek filmi (Türkiye'de Demir
Parmak olarak bilinir) hayata geçirmiştir.
Ailesel Bağ: Brandon Lee
- Baba-Oğul Rolü: David
Carradine, 1986 yapımı Kung Fu: The Movie adlı televizyon filminde
Bruce Lee’nin oğlu Brandon Lee ile birlikte oynamıştır. Bu filmde
Brandon Lee, Carradine’ın canlandırdığı Caine karakterinin oğlu
rolündeydi.
- Refleksler:
Carradine, hatıralarında Brandon Lee’nin çalışkanlığına ve gözlerindeki o
özel "ışığa" hayran kaldığını ifade etmiştir.
Kişisel ve Felsefi Yaklaşım
- Gizemli Ölümler:
Carradine, hem Bruce Lee'nin hem de oğlu Brandon'ın gizemli ölümlerinden
derinden etkilenmiş ve bu trajedileri "fazla ateşi kavramaya çalışan
ikonların kaçınılmaz sonu" olarak nitelendirmiştir.
- Saygı ve Rekabet: Carradine her ne kadar
Bruce Lee'nin "çalınmış" bir rolüyle ünlü olduğu eleştirilerine
maruz kalsa da (özellikle hayran çevrelerinde), kendisi Lee'ye her zaman
büyük bir saygı duymuş ve onu dövüş sanatlarının dünya çapında tanınmasını
sağlayan bir öncü olarak görmüştür.
Kısacası, David Carradine ve Bruce Lee arasındaki
bağ; birinin bıraktığı yerden diğerinin devam ettiği, farklı kutupları
temsil etseler de aynı felsefi kökten beslenen trajik ve mitsel bir yol
arkadaşlığıdır.
Ölüm Şekli ve İtibarın Gölgelenmesi
David Carradine'ın 3 Haziran 2009'da Bangkok'taki
bir otel odasında gerçekleşen ölümü, kaynaklarda hem trajik bir kaza hem de
karanlık noktaları olan bir olay olarak tasvir edilmektedir,,. Ölümündeki
"asıl şanssızlık" olarak nitelendirilebilecek unsurları şu başlıklar
altında toplayabiliriz:
Ölüm Şekli ve İtibarın Gölgelenmesi
Carradine'ın cansız bedeni çıplak bir halde,
boynuna ve cinsel organına bağlanmış iplerle bir dolapta asılı bulunmuştur,,.
Tayland polisinin ölümü başlangıçta intihar olarak değerlendirmesi, daha sonra
ise "otoerotik asfiksi" (cinsel haz amacıyla nefessiz kalma)
olarak rapor etmesi, aktörün mirasını sarsan büyük bir şanssızlık olarak
görülür,,,,. Eski eşi Marina Anderson, Carradine'ın cinsel yaşamında "asla
yalnız uçmadığını" (asla tek başına bu tür eylemler yapmadığını)
savunarak, bu durumun bir kaza süsü verilmiş bir cinayet olabileceğini
belirtmiştir,,,,,.
Soruşturma Sürecindeki Eksiklikler ve Örtbas
İddiaları
Ölümün yabancı bir ülkede gerçekleşmiş olması, dil
engeli ve yerel otoritelerin soruşturma tarzı ciddi soru işaretlerine yol
açmıştır,,,. Kaynaklara göre:
- Olay yerinde kan olmadığı söylenmesine rağmen, otopsi fotoğraflarında
Carradine'ın başında ve boynunda darbe izlerine benzer kanlı yaralar
tespit edilmiştir,,,.
- Tayland polisinin DNA
testi yapmaması ve odada başka birinin olduğuna dair kanıt aramaması
büyük bir ihmal olarak değerlendirilir,.
- Otelin imajını korumak adına olayın üzerinin hızlıca kapatılmış
olabileceği düşünülmektedir; hatta Carradine'ın kaldığı odanın numarasının
sonradan değiştirildiği iddia edilmiştir,,.
Soygun ve Hedef Alınma İhtimali
Carradine'ın
öldüğü sırada yanında olması gereken yüklü miktardaki nakit paranın
(10.000-15.000 dolar) ve her zaman taktığı Patek Philippe saatinin kayıp olması,
onun basit bir kaza kurbanı değil, bir soygun hedefi olabileceğine işaret
eder,,,,. Bazı iddialar, aktörün yerel "lady-boy" grupları veya suç
çeteleri tarafından tuzağa düşürülmüş olabileceğini öne sürer,,.
Zamanlama ve Mesleki Kayıp
Carradine, Fransız yapımı Stretch filminin
çekimlerinin tamamlanmasına sadece üç gün kala hayatını kaybetmiştir,.
Tam da Kill Bill ile yakaladığı ikinci baharında, üretkenliğinin
zirvesindeyken bu kadar "sefil" ve "itibar kırıcı"
bir sahneyle anılarak ölmesi, onun trajik sonundaki en büyük şanssızlıklardan
biri olarak kabul edilir,,,,.
Kısacası, asıl şanssızlık; hayatını Doğu
felsefesi ve disiplinine adamış bir "efsanenin", gerçekte ne
olduğu asla tam olarak aydınlatılamayan, şaibelerle dolu ve haysiyetini
zedeleyen bizzar bir olayla dünyaya veda etmiş olmasıdır,,,.
Ölümüyle İlgili Komplo Teoriler
David Carradine'ın Haziran 2009'da Bangkok'taki
bir otel odasında gerçekleşen ölümü, resmî makamlarca "kazara nefessiz
kalma" (otoerotik asfiksi) olarak açıklansa da, kaynaklarda bu trajedinin
etrafında pek çok karanlık nokta ve komplo teorisi olduğu belirtilmektedir.
İşte ölümü hakkında dile getirilen temel teoriler ve şüpheler:
1. Gizli Kung Fu Suikastçıları Teorisi
Ölümün hemen
ardından ailenin avukatı Mark Geragos, aktörün ölümünden gizli bir
kung fu suikastçıları tarikatını sorumlu tutmuştur. Bu iddiaya göre Carradine, dövüş
sanatları dünyasının sırlarını ifşa ettiği veya bu çevrelerle bir şekilde ters
düştüğü için hedef alınmış olabilir. Ayrıca Carradine'ın kendisi de hayattayken
Bruce Lee ve oğlu Brandon'ın gizemli ölümlerinin arkasında benzer karanlık
güçlerin olabileceğine dair teoriler üzerinde durmuştur.
2. Soygun ve "Lady-boy" Grupları
İddiası
Yapımcı David Winters ve eski eşi Marina
Anderson, aktörün planlı bir soygunun kurbanı olabileceğini savunmuştur.
- Kayıp Eşyalar:
Carradine'ın öldüğü sırada yanında bulunduğu bilinen 10.000 ila 15.000
dolar arasındaki nakit paranın ve her zaman taktığı değerli Patek
Philippe saatinin kayıp olması, olayın bir "seks kazası"
değil, soygun olduğunu destekleyen en büyük kanıtlardan biri olarak
görülür.
- Lady-boy Teorisi:
Bangkok'ta yaygın olan ve turistleri ilaçla uyutup soyan
"lady-boy" (transseksüel) gruplarının Carradine'ı hedef almış
olabileceği, olayın bir kaza gibi gösterilerek üzerinin kapatıldığı öne
sürülmüştür.
3. Otel ve Yerel Otoritelerin Örtbas Etme Şüphesi
Tayland polisinin soruşturma süreci ve otelin
tutumu hakkında ciddi eleştiriler mevcuttur:
- Oda Numarasının Değiştirilmesi: İddialara göre, otel
imajını korumak için Carradine'ın öldüğü 352 numaralı odanın katı
yenilenmiş ve oda numarası değiştirilerek olayın izleri silinmeye
çalışılmıştır.
- Güvenlik Kayıtları: Polis
güvenlik kameralarında şüpheli bir durum olmadığını söylese de, bu
kayıtların halka veya yakınlarına gösterilmemesi ve üzerinde oynanmış
olabileceği şüphesi dile getirilmiştir.
4. Adli Tıp Bulgularındaki Çelişkiler
Resmî raporlarda boğuşma izi olmadığı
söylenmesine rağmen, kaynaklar bazı çelişkili bulgulara dikkat çeker:
- Darp ve Kan İzleri: Otopsi fotoğraflarını
inceleyen bazı araştırmacılar (Mark Ebner gibi), aktörün başının sağ
tarafında ve boynunda kanlı yaralar olduğunu, boynundaki ip izlerinin
basit bir vücut ağırlığıyla oluşmayacak kadar derin ve zorlayıcı
(strangülasyon) göründüğünü belirtmiştir.
- Vücut Pozisyonu:
Carradine'ın ellerinin vücudunun neresinde bulunduğuyla ilgili (dizlerinin
üzerinde mi yoksa başının üzerinde mi olduğu konusunda) çelişkili ifadeler
verilmiştir. Marina Anderson, Carradine'ın cinsel tercihlerinde "asla
tek başına hareket etmediğini" belirterek odada mutlaka başka birinin
olması gerektiğini savunmuştur.
5. Metafizik ve Astroloji Temelli Yaklaşımlar
Carradine'ın yakın çevresindeki bazı medyumlar ve
astrologlar, onun haritasındaki verilerin ve hissettikleri enerjinin bir cinayete
(foul play) işaret ettiğini, aktörün odasında yalnız olmadığını iddia
etmişlerdir.
Özetle;
Carradine'ın ölümü, kayıp yüklü miktarda para, vücudundaki açıklanamayan
darbe izleri ve Tayland makamlarının aceleci tutumu nedeniyle, bir seks
kazası olmaktan ziyade bir suç örtbası olarak değerlendirilmeye devam
etmektedir.
Şehvet Ve Sıra Dışı Cinsel Eğilimleri" Arasında Derin
Bir Tezat (Karşıtlık) Bulunması
David Carradine'ın yaşamı ve felsefesi
incelendiğinde, kamuoyuna yansıttığı "bilge Tai Chi ustası"
imajı ile özel hayatındaki "şehvet ve sıra dışı cinsel eğilimleri"
arasında derin bir tezat (karşıtlık) bulunduğu görülmektedir. Kaynaklar bu
durumu, aktörün mitsel bir maske arkasına gizlediği karmaşık ve bazen karanlık
iç dünyasıyla açıklamaktadır.
Bu tezat durumu şu temel başlıklar altında
detaylandırabiliriz:
1. Felsefi İdeal: "Pamuk İçindeki
Çelik" vs. Cinsel Takıntılar
Tai Chi felsefesi, Yin ve Yang arasındaki
dengeyi, aşırılıklardan kaçınmayı ve içsel huzuru (sakinliği) öğütler.
Carradine, Tai Chi'yi "pamuk içindeki çelik" (dıştan yumuşak, içten
sert/dayanıklı) olarak tanımlasa da, özel hayatında denge yerine "takıntı"
ve "aşırılık" hakimdi.
- Tezat: Tai Chi zihni temizlemeyi
ve odaklamayı hedeflerken, Carradine'ın "Bir erkek her 20 saniyede
bir seksi düşünür" şeklindeki kişisel inancı, onun zihinsel
enerjisinin büyük bir kısmını şehvete kanalize ettiğini göstermektedir.
- Pratik: Dövüş
sanatlarında "yumuşaklık" ve "zarar vermeme" esasken,
özel hayatında bondage (bağlama), strangülasyon (boğma) ve
yüksek acı eşiği gerektiren mazoşist eğilimler gibi "sert"
pratiklere tutkuyla bağlıydı.
2. Kamusal Maske: Kwai Chang Caine vs. Karanlık
Öz (Dark Core)
Carradine'ın canlandırdığı Kung Fu
dizisindeki Caine karakteri, dünyada barış ve nezaketle yürüyen bir keşiş
figürüydü. Ancak eski eşi Marina Anderson, bu mistik ve huzurlu imajın sadece
bir "cephe" (facade) olduğunu belirtmektedir.
- Yanılsama: İnsanlar
onu her gün meditasyon yapan, merkezlenmiş bir Buda gibi görse de,
Anderson onun aslında "karanlık bir işlevsizlik çekirdeğine"
sahip olduğunu ve içindeki savaşı dindirmek için alkol ya da şehvete
sığındığını ifade etmiştir.
- Davranış: Toplum
önünde bilgece sözler söyleyen bu "usta", özel hayatında
partnerlerini topluluk içinde uygunsuz şekilde taciz etmekten (groping)
çekinmeyen bir profil çizmiştir.
3. Psikolojik Analiz: Travma ve Uyarılma
Paradoksu
Dr. Drew Pinsky'nin kaynaklarda yer alan
analizine göre, Carradine'ın sergilediği bu aşırı şehvet ve tehlikeli cinsel
oyunlar, aslında bir usta bilgeliğinden ziyade geçmiş travmaların ve
bağımlılıkların bir sonucudur.
- Duyarsızlaşma: Uzun
süreli uyuşturucu ve alkol kullanımı, beynin normal yollarla uyarılma
sistemini "yakmış" olabilir. Bu durum, aktörün cinsel tatmin
için boğulma (asfiksi) veya fiziksel acı gibi ekstrem ve tehlikeli
yöntemlere ihtiyaç duymasına neden olmuştur.
- Travmatik Bağlanma:
Çocuklukta yaşanan taciz veya travmaların, yetişkinlikte bu travmaların
kurban-fail rolleriyle (sadomazoşizm) tekrar yaşanmasına (trauma
re-enactment) yol açtığı ve bunun "bilgelik" maskesiyle
bastırılmaya çalışıldığı savunulmaktadır.
4. Spiritüel Yol Ayrımı: Aydınlık vs. Karanlık
Yol
Carradine'ın hayatı boyunca "küllerinden
doğan bir anka kuşu" olma çabası, bu iki zıt dünya arasındaki
mücadelesini yansıtır. Marina Anderson, aktörü alkolden uzak tutup "yüksek
yola" (bilgelik ve ayıklık) yöneltmeye çalışırken; aktörün gizli cinsel
dünyası ve "karanlık yolu" temsil eden alışkanlıkları sonunda trajik
ölümüne zemin hazırlamıştır.
Özetle; David Carradine için Tai Chi ve dövüş sanatları felsefesi, içindeki "vahşi
ve dizginlenemez anidenlikleri" kontrol altında tutmaya yarayan bir
disiplindi. Ancak şehvete olan düşkünlüğü ve tehlikeli fantezileri, bu
felsefenin özü olan "denge" ilkesini yıkan en büyük zaafıydı.
Analoji: Carradine'ın bu tezat hali, beyaz, tertemiz
bir gölün (Tai Chi imajı) altında, hırçın ve tehlikeli bir girdabın (şehvet ve
takıntılar) gizlenmesine benzer; dışarıdan bakıldığında suyun dinginliği
huzur verirken, derinlere inildiğinde girdabın gücü o dinginliği yok eder.
Kozmik Farkındalığı
David Carradine’ın inanç konusundaki durumu, tek
bir kalıba sığmayan, çocukluğundaki geleneksel öğretilerden başlayıp olgunluk
döneminde karmaşık bir "kozmik farkındalığa" evrilen eklektik
bir yolculuktur. Kaynaklara dayanarak onun inanç yapısını şu başlıklarla
özetleyebiliriz:
Erken Dönem: "Öfkeli Tanrı" ve Dini
Çatışmalar
Carradine çocukluğunda Tanrı ile sorunlu bir
ilişkisi olduğunu belirtmiştir; Tanrı’nın iyi mi yoksa kötü mü olduğundan emin
olmadığını ve O'nun kendi planlarını bozmaya çalışan "öfkeli bir
güç" olmasından korktuğunu ifade etmiştir. Aile ortamı zıt dini
kutuplardan oluşuyordu:
- Episkopal Etki: Babası John Carradine, St.
Thomas Episkopal Kilisesi'nin kurucularından biri ve kilisede kutsal
metinleri okuyan bir "lay reader" idi.
- Hristiyan Bilimi (Christian Science): Annesi
ve anneannesi ise Hristiyan Bilimi öğretisine sadıktı ve her şeyin en
sonunda iyi olacağına dair sarsılmaz bir inanç besliyorlardı.
- Pazar Okulu Deneyimi:
Carradine bir süre Hristiyan Bilimi Pazar Okulu’na gitmiş ve buradaki
öğretileri başlangıçta "sihir" veya "Güç" (The Force)
gibi algılayarak sevmiştir. Ancak, öğretmenlerine "Şüpheci
Thomas" (Doubting Thomas) tarzı sorular sorduğu ve teolojik
tartışmalara girdiği için sonunda okuldan kovulmuştur.
Felsefi Kimliği: Agnostisizm ve Kozmik
Farkındalık
Carradine kendisini doğrudan bir dine ait
hissetmek yerine "agnostik" olarak tanımlamıştır.
- Sorgulayıcı Yaklaşım:
"Cevapları bilmek değil, soruları anlamak" peşinde olduğunu
vurgulamıştır.
- Kozmik Bilinç:
Geleneksel standartlara göre dindar olmadığını ancak kendisinde "kozmik
bir farkındalık" olduğunu belirtmiştir. Tanrı’yı kişileştirilmiş
bir figürden ziyade bir "kozmik güç" olarak görmüştür.
- Reenkarnasyon ve Evren:
Einsteinian bir evrende, hayal edilen her şeyin var olduğuna ve reenkarnasyona
inanıyordu; dünyadaki döngüsünü "doğru yapana kadar" burada
kalması gerektiğini düşünüyordu.
Doğu Felsefesi ve Taoizm
Kung Fu dizisiyle başlayan süreçte Carradine, yaşamını ve
dövüş sanatlarını Taoizm felsefesiyle birleştirmiştir.
- Bütünlük (Oneness):
"Her şeyin bir olduğu ve tüm yolların aslında tek bir yol
olduğu" inancını benimsemiştir.
- Wu Wei:
Eylemsizlik içinde eylem (do without doing) prensibini hayatının merkezine
koymaya çalışmıştır.
- Şifacılık: Enerji
transferine (Chi) ve ruhsal disiplinlerin fiziksel hastalıklara zafer
sağlayabileceğine inanıyordu.
Diğer Spiritüel Etkiler
- İsa Figürü: Çocukluğundan beri bir
"İsa takıntısı" (Christ fixation) olduğunu itiraf etmiş; ancak
34 yaşında henüz çarmıha gerilmediği için İsa olmadığını fark ederek bu
durumu aşmıştır. İsa’nın öğretilerine saygı duysa da, onun kurban
ediliş tarzını kendisi için çok "fedakarlık dolu" bulmuştur.
- Kızılderili Ruhaniliği:
"Sundance" (Güneş Dansı) kültü ve Şamanizm ile ilgilenmiş, bu
rituellerde vizonlar ve semboller gördüğünü belirtmiştir.
- Agni Yoga: Bir
dönem "Aksiyonizm" (Actionism) olarak adlandırılan antik bir
Hindu disiplinine (Agni Yoga) katılarak meditasyon çalışmaları yapmıştır.
Sonuç olarak Carradine; kiliseleri, tapınakları
ve kutsal metinleri (I Ching'den İncil'e kadar) tek bir gerçeğin farklı kodları
olarak gören, evrensel bir ruhsal arayışçı profilini hayatı boyunca
korumuştur.
Bu karmaşık inanç yapısını bir benzetmeyle
açıklamak gerekirse; Carradine için inanç, tek bir binaya girmek değil,
gökyüzündeki yıldızların konumuna bakarak kendi içsel pusulasını bulmaya
çalışan bir yolcunun haritası gibiydi.
Öğrencileri Ve Miras Bıraktığı Ekoller
David Carradine, kendisini geleneksel anlamda bir
"Usta" (Master) olarak görmekten ziyade, dövüş sanatlarının ve Doğu
felsefesinin modern dünyadaki bir "misyoneri" (evangelist)
olarak tanımlamıştır. Kaynaklara göre yetiştirdiği öğrenciler ve miras
bıraktığı ekollerle ilgili detaylar şunlardır:
Yetiştirdiği "Öğrenciler" ve
Etkileşimde Bulunduğu İsimler
Carradine, geleneksel bir okulda düzenli ders
vermek yerine, felsefesini yakın çevresine ve kitlelere kitaplar/videolar
aracılığıyla aktarmıştır:
- Calista Carradine (Kızı): David
Carradine, kızı Calista'yı hem bir oyuncu hem de bir "arayışçı"
olarak yetiştirmiş; ona Mata Hari projesi üzerinden disiplin,
felsefe ve sanat dersleri vermiştir. Calista'yı kung fu antrenmanlarına
dahil ederek ona bu disiplini aşılamıştır.
- Robert (Bobby) Carradine (Kardeşi): Bobby,
David'in kendisini yetiştirdiğini ve ona adeta "ikinci bir
baba" olduğunu ifade etmiştir. David, ona oyunculuk ve yaşam
felsefesi konusunda hocalık yapmıştır.
- Mike Vendrell:
Başlangıçta Carradine'a antrenörlük ve şoförlük yapan Vendrell,
Carradine'dan sinema dünyasının işleyişini ve "dublörlük"
sanatını öğrenmiştir. İkili arasında karşılıklı bir usta-çırak ilişkisi
gelişmiştir.
- Rob Moses:
Carradine’ın 20 yılı aşkın süre antrenörlüğünü yapsa da, Carradine ona
sahne duruşu ve felsefi derinlik konularında rehberlik etmiş, Rob Moses'ın
daha sonra kendi okulunu kurup "Büyük bir Kung Fu Ustası" olma
yolunda ilerlemesini desteklemiştir.
- Kitleler:
Hazırladığı "David Carradine's Tai Chi Workout" ve "Kung
Fu Workout" video serileriyle, binlerce "novice" (yeni
başlayan) öğrenciye sanal bir hocalık yapmıştır.
Miras Bıraktığı Ekoller ve Felsefi İzler
- "Spirit of Shaolin" Ekolü:
Carradine, yazdığı kitabın tüm telif gelirlerinin bir kısmını Amerika'daki
Shaolin Kung Fu çalışmalarının desteklenmesine adamıştır. Bu, onun
kurumsal olarak bıraktığı en somut mirastır.
- Shaolin West: Ustası
Kam Yuen ile birlikte kurulan bu yapı, hem bir dövüş sanatları okulu hem
de bir şifa merkezi (kiropraktik klinik) olarak hizmet vermiş; Carradine
bu ekolün hem öğrencisi hem de en büyük tanıtıcısı olmuştur.
- Yumuşaklık ve Esneklik Felsefesi (Tai Chi
Chuan): Carradine, Tai Chi'yi Batı'da sadece bir
spor değil, bir "yaşam biçimi" ve "hareketli
meditasyon" olarak popülerleştirmiştir. "Pamuk içindeki
çelik" (steel within cotton) olarak tanımladığı, içten güçlü ama
dıştan esnek olma prensibini bir ekol haline getirmiştir.
- Dönüşüm ve "Beşinci Yol":
Hatalardan arınmak ve yeniden doğmak için reenkarnasyonu bilgeliğe giden
"beşinci yol" olarak tanımlayan kendine has mitsel bir bakış
açısı bırakmıştır.
Analoji: Carradine’ın mirası, bir bina inşa etmekten
ziyade, kurak bir araziye su kanalları açmaya benzer; o, Doğu'nun kadim
bilgilerini kendi popülerliğiyle birleştirerek bu bilgilerin modern dünyanın
her köşesine akmasını sağlayan bir kanal olmuştur.
Özlü Sözleri
David Carradine'ın hem kişisel düşünce yapısını
yansıtan aforizmaları hem de canlandırdığı ikonik karakterlerle özdeşleşmiş pek
çok sözü bulunmaktadır. Kaynaklara dayanarak bu sözleri şu şekilde kategorize
edebiliriz:
Kişisel Felsefesi ve Özlü Sözleri
Carradine, hayatı ve sanatı mitsel bir çerçeveden
gören derin bir düşünce yapısına sahipti:
- "Şair olamıyorsan, şiirin kendisi
ol."
- "Cevapları bilmeyi değil, soruları
anlamayı arıyorum."
- "Her zaman bir alternatif vardır. Her
zaman bir üçüncü yol vardır ve bu diğer iki yolun kombinasyonu değildir;
tamamen farklı bir yoldur."
- "Müzik, Tanrı'nın konuşmasıdır."
- "Oyunculuk benim için bir misyon, Blues
Brothers gibi kutsal bir görev ve bir maraton; bitişe sonuncu olarak
girmekte bile onur vardır, ancak vazgeçmek onursuzluktur."
- "Kung Fu benim için bir metafordur;
evrenin dokusunu parmak uçlarımla incelemenin bir yoludur."
- "Hayat aslında koca bir kozmik
şakadır."
Filmlerindeki İkonik Sözler
Özellikle Kung Fu dizisi ve Kill Bill
serisindeki replikleri, aktörün mitsel imajını pekiştirmiştir:
Kung Fu (Kwai Chang Caine):
- "Bilmek önemli değildir, öğrenmek bile
o kadar önemli değildir; önemli olan çalışmaktır/etüt etmektir."
- "Bilge bir adam her zaman başı önünde
yürür."
Kill Bill (Bill):
- "Beni sadist mi buluyorsun?"
- "Lippu'nun Höpürdetme Kuralları:
Birincisi kazaen, ikincisi emin olmak için, üçüncüsü ise safi
oburluktandır."
- "Superman olarak doğmamıştır, o
Superman'dir. Clark Kent onun insanlığa bakış açısını yansıtan bir
maskedir." (Superman monoloğundan özetle)
Boxcar Bertha (Büyük Bill Shelly):
- "Kimse bunun kolay olacağını söylemedi
bebeğim!"
Carradine'ın bu sözleri, canlandırdığı
karakterlerin bilgeliği ile kendi içsel arayışının birleştiği noktalardır;
tıpkı akıntıda sürüklenen bir yaprağın her an en doğru pozisyonda olması
gibi, o da bu aforizmalarla hayatın akışındaki yerini tanımlamıştır.
Reenkarnasyonu (Yeniden Doğuşu) Kabul Ederdi
David Carradine, evrenin ve yaşamın sürekli bir
döngüden ibaret olduğu inancına sahipti ve bu durumu "her şeyin daha
önce yaşandığı" fikriyle özdeşleştiriyordu. Özellikle kung fu
felsefesi bağlamında, bilgeliğe ulaşmanın eğitim, meditasyon ve deneyim
dışındaki "beşinci yolu" olarak reenkarnasyonu (yeniden
doğuşu) kabul ederdi. Ona göre, bir kişi yetmiş yaşına gelmesine rağmen hayatın
derslerini hâlâ kavrayamamışsa, bu bir son değildir; o kişi mevcut hayatından
vazgeçip başka bir hayatta her şeye sıfırdan başlama hakkına sahiptir.
Carradine'ın bu düşünce yapısı, büyük ölçüde
Budist ve Hindu öğretilerine dayanmakta olup, "Einsteinian bir evrende,
hayal edilen her şeyin var olduğu" inancıyla beslenirdi. Groundhog
Day (Bugün Aslında Dündü) filmini, bir şeyi doğru yapana kadar tekrar
tekrar yaşama zorunluluğunu anlatan derin bir metafizik eser olarak
görmesi, onun bu döngüsel inancını destekleyen bir örnektir.
Kendi
kariyerindeki iniş çıkışları da mitsel bir dille açıklayan aktör, kendisini sık
sık "küllerinden doğan bir anka kuşu" (phoenix) olarak
tanımlamış ve ruhun bu şekilde özgürleşeceğine inanmıştır. 67 yaşındayken
kaleme aldığı notlarında, yaşamını bir gemi kazasından kurtulup sürekli yeni
bir düzen inşa etmeye benzetmiş ve kendisini "başka bir varlık olarak
reenkarne olmaya hazır" hissettiğini ifade etmiştir. Ayrıca, kızı
Kansas'ın kendi kızına "Phoenix" adını vermesini, bu ruhsal dönüşüm
inancının ailesindeki bir yansıması olarak görmüştür.
Reenkarnasyon Carradine için sadece dini bir
kavram değil, aynı zamanda sürekli gelişim ve hatalardan arınma fırsatı
sunan kozmik bir mekanizmaydı.
Analoji: Carradine için reenkarnasyon düşüncesi, bir
tiyatro oyuncusunun sahnede başarısız olduğu bir rolü, perde kapandıktan sonra
yeni bir oyunda bambaşka bir karakterle tekrar denemesine benzer; eğer ilk
performansta "hayatı" doğru oynayamadıysa, bir sonraki
"perdede" sıfırdan başlama şansına sahiptir.
Yaşamını Şekillendiren En Erken Ve Kritik Olay
David Carradine’ın yaşamını şekillendiren en
erken ve kritik olay, henüz
beş yaşındayken ailesindeki derin huzursuzluklar nedeniyle intihara
teşebbüs etmesi ve babasının buna ceza olarak aktörün çok değer verdiği
çizgi roman koleksiyonunu yakmasıdır. Sanatla olan bağı ise babasının
beşiğindeyken ona bir parça kil vermesiyle başlamış, bu an Carradine’ın
kendisini bir heykeltıraş olarak tanımlamasının temelini atmıştır.
Gençlik yıllarında New York sokaklarındaki tehlikelerden kaçmak için sığındığı dans
ve Broadway dünyası, ona fiziksel disiplin kazandırarak "kurşun
geçirmez" bir özgüven aşılamıştır.
Profesyonel kariyerindeki en büyük dönüm
noktalarından biri, 1965 yılında Broadway’de sahnelenen "The Royal Hunt
of the Sun" oyunundaki İnka İmparatoru Atahualpa Capac rolüdür; zira
bu performans, yıllar sonra onu dünya çapında bir efsane yapacak olan Kung
Fu dizisinin yapımcısı Jerry Thorpe'un dikkatini çekmesini sağlamıştır.
1972'de başlayan "Kung Fu" dizisindeki Kwai Chang Caine karakteri, Carradine’ı
sadece bir aktör değil, Uzak Doğu felsefesiyle özdeşleşen küresel bir ikon
haline getirmiş ve hayatı boyunca sürecek dövüş sanatları tutkusunu
başlatmıştır.
Ancak 1974 yılında uyuşturucu etkisi altındayken
çıplak halde bir komşusunun evine girmesiyle sonuçlanan olay, medyanın ona "Glasshopper"
(Cam Çekirge) lakabını takmasına ve kariyerinin büyük bir darbe alarak dizinin
erkenden bitmesine neden olan çalkantılı bir süreci tetiklemiştir. Uzun yıllar
süren bağımlılık mücadelesinden sonra 59 yaşında alkolü tamamen bırakması,
Carradine tarafından "küllerinden doğan bir anka kuşu" misali bir "yeniden
doğuş" olarak tanımlanmıştır.
Yaşamının son evresindeki en radikal değişiklik
ise Quentin Tarantino'nun "Kill Bill" serisindeki
"Bill" rolü için onu seçmesidir; bu rol aktörü 25 yıllık bir aradan
sonra tekrar Hollywood'un en üst ligine ve spot ışıklarının altına taşımıştır. Nihayetinde, 3 Haziran 2009'da
Bangkok'ta bir film çekimi sırasında gerçekleşen trajik ve gizemli ölümü,
aktörün efsanesini sonlandıran ve mirasını derin bir tartışma konusu haline
getiren son olay olmuştur.
Analoji: David Carradine’ın hayatı, yüksek irtifada
uçarken aniden fırtınaya yakalanan, ancak motorlarını yeniden çalıştırıp daha
görkemli bir dönüş yapan, fakat sonunda sisli bir gecede yakıtı biten mağrur
bir uçağın yolculuğuna benzer.
Geleceğine Dair Öngörüsü
David Carradine’ın kendi geleceğine dair
öngörüsü, sürekli bir yenilenme, iyimserlik ve mitsel bir döngüsellik
üzerine kuruluydu. Kaynaklara göre, yaşamının son dönemindeki bakış açısını şu
temel kavramlarla özetleyebiliriz:
- 70 Yaşında "Yeni Bir Başlangıç": Carradine,
70 yaşına geldiğinde bile kariyerinde henüz "yüzeyi
tırmalamadığını" ve asıl şimdi "hızlanmaya başladığını"
ifade etmiştir. Oyunculuğu bir "kutsal görev" ve bir "maraton"
olarak görüyor, "sonuncu bitirmekte bile onur vardır, ancak vazgeçmek
onursuzluktur" diyerek geleceğe dair sarsılmaz bir inanç besliyordu.
- Reenkarnasyon ve Kozmik Döngü:
Kendisini sık sık küllerinden doğan bir Anka Kuşu (Phoenix) olarak
tanımlamıştır. 67 yaşındayken yazdığı bir dökümanda, hayatını bir deniz
kazasından kurtulup sürekli yeni bir düzen inşa etmeye benzetmiş ve
kendisini "başka
bir varlık olarak reenkarne olmaya hazır" hissettiğini
belirtmiştir. Einsteinian bir evrende, hayal edilen her şeyin var olduğuna
ve dünyadaki döngüsünü "doğru yapana kadar" burada kalması
gerektiğine inanıyordu.
- Kill Bill Sonrası "Yeni Dünya": Quentin
Tarantino ile yakaladığı başarıyı "ikinci bir şans" ve bir "yeniden
doğuş" olarak görmüştür. Kill Bill’den sonraki dönemini
"yepyeni bir dünya" olarak tanımlamış; Big Stan, Camille
ve favorisi olan Chatham gibi küçük bütçeli bağımsız filmlerin,
kariyerinin zirvesindeki büyük işlerden bile daha kıymetli olacağını
öngörmüştür.
- Bitmeyen Görevler: Kişisel
film projeleri olan Americana’yı canlandırmak ve kızı Calista ile
çektiği Mata Hari’yi tamamlamak gibi sanatsal hedeflerini
gelecekteki "yolculuğunun" bir parçası olarak görmeye devam
ediyordu.
- İleri Bakma Kararlılığı: Alkol ve
uyuşturucuyu bıraktıktan sonraki halini "yeni bir kariyerin
başlangıcı" olarak nitelendirmiş ve "Artık ileri bakma
zamanı" diyerek geçmişin gölgelerinden kurtulmayı hedeflemiştir.
Analoji: Carradine için gelecek öngörüsü, ufuk çizgisinin
hiç yaklaşmadığı "sonsuz bir otoyol" (Endless Highway)
gibiydi; o, bu yolda her kaza yaptığında araç değiştiren ama yolun kendisinden
ve sürat yapma tutkusundan asla vazgeçmeyen bir yolcuydu.
Erken Ölmeseydi
David Carradine, öldüğünde 72 yaşında olmasına
rağmen, kendisini kariyerinin ve hayatının "yeni bir
başlangıcında" ve bir "yeniden doğuş" evresinde
görüyordu. Kendi ifadesiyle, o yaşta bile henüz "yüzeyi
tırmalamamıştı" ve asıl şimdi "hızlanmaya başladığını"
hissediyordu. Eğer erken ölümü gerçekleşmeseydi, bugün muhtemelen şu projeleri
ve hedefleri hayata geçirecekti:
Yarım Kalan ve Planlanan Film Projeleri
- Stretch:
Tayland'daki çekimlerinin tamamlanmasına sadece üç gün kala
hayatını kaybettiği bu filmi bitirecekti.
- Mata Hari:
Carradine’ın 1977’den beri kızı Calista ile sürdürdüğü, oyuncuların doğal
yaşlanma sürecini on yıllar boyunca takip eden "ömürlük"
film projesini tamamlamayı hedefliyordu.
- Bağımsız Sinema ve Re-Editler: Kendi
yönettiği Americana, You and Me ve A Country Mile
gibi kişisel filmlerini yeniden kurgulayıp dünyaya sunmaya devam edecekti.
- Benjamin Franklin Rolü: Saç
yapısı ve karakter derinliğiyle Benjamin Franklin'i canlandırmayı
çok istiyordu; bu onun için bir hayal projesiydi.
- Tarantino ile Yeni İşbirlikleri: Quentin
Tarantino ile yakaladığı uyum sonrası, yönetmenle bir Elmore Leonard
hikayesi ve diğer potansiyel "Bill" benzeri ikonik roller
üzerine görüşmeler yapıyordu.
Sanat ve Eğitim Alanındaki Planları
- Kung Fu ve Teknoloji: Kung fu
felsefesini yeni nesillere öğretmek için interaktif CD-ROM oyunları
ve eğitim videoları üzerinde çalışıyordu.
- Heykel ve Resim: Yarım
bıraktığı heykellerini (özellikle eşi Gail’in büstünü) tamamlamayı ve
resim sanatına daha fazla vakit ayırmayı planlıyordu.
Ailevi ve Sosyal Hedefleri
- Kızı Calista'nın Kariyeri: Kızının
müzik kariyerini ve Fortune's Toy adlı albümünü profesyonel bir
yapımcı olarak hayata geçirmek için ciddi fonlar ayırmıştı.
- Sobriety (Ayıklık) Misyonu: Alkol ve
uyuşturucuyu tamamen bıraktığı bu yeni dönemde, hayatını bir "maraton"
gibi yaşayıp sonuna kadar onuruyla devam etmeyi bir görev biliyordu.
Özetle, Carradine ölmeseydi, Kill Bill ile
geri kazandığı prestiji kullanarak "has-been" (eskimiş yıldız)
etiketini tamamen silen, bağımsız sinemada daha derin izler bırakan ve
mitsel hocalık figürünü modern dünyaya entegre eden bir bilge sanatçı olarak
üretimini sürdürecekti.
Analoji: Carradine için gelecek, rüzgarla dolan
yelkenleri sayesinde durmak bilmeyen bir tekne gibiydi; limana çok yaklaşmışken
aniden çıkan bir fırtına, onun asla bitmemesini istediği yolculuğunu
yarım bıraktı.
Mitsel Ve Trajik Bir Kader
Kaynaklara göre, David Carradine’ın Bruce Lee ve
oğlu Brandon Lee’nin ölümleri hakkındaki düşünceleri, doğrudan "Çin
etkisini kırmak" gibi spesifik bir siyasi komplo teorisinden ziyade, daha
çok mitsel ve trajik bir kader anlayışına dayanmaktadır:
- "Ateşi Kavramak" Teorisi:
Carradine, Bruce Lee’nin ölümü hakkındaki kişisel teorisini şu şekilde
ifade etmiştir: Lee; James Dean, Marilyn Monroe, John Lennon ve John F.
Kennedy gibi isimlerle aynı kaderi paylaşmıştır. Carradine'a göre Bruce
Lee, "ateşin (şöhretin ve ikonik gücün) fazlasını kavramaya
çalışmış ve bu ateş onu tüketmiştir".
- Gizemli Şüpheler: Carradine, Lee’lerin
ölümlerinin basına yansıtılandan daha farklı ve derin yönleri olup
olmadığını hayatı boyunca merak etmiş ve bu konudaki çeşitli söylentileri
değerlendirmiştir.
- Gizli Cemiyetler ve Suikastçılar:
Carradine'ın kendi ölümünden sonra ailesinin avukatı Mark Geragos, aktörün
"gizli kung fu suikastçıları" tarafından öldürülmüş
olabileceğini iddia etmiştir. Carradine hayattayken Masonluk gibi gizli cemiyetlere ilgi duymuş
ve Lee'lerin ölümlerinin arkasındaki olası karanlık bağlantıları
sorgulamıştır.
- Çin Etkisi ve Kültürel Bağlantı:
Carradine, Kung Fu dizisinin o dönemde ABD ve Çin arasındaki
buzların erimesine (détente) yardımcı olduğuna ve kendisinin Bruce Lee ile
birlikte (Yin ve Yang dengesiyle) bu sanatın Batı'da saygınlık kazanmasını
sağlayan ana aktörler olduğuna inanıyordu. Dolayısıyla, kung fu'nun saygınlığını azaltmaya
yönelik bir komplodan ziyade, bu sanatın dünyayı dönüştüren kozmik bir
güç olduğunu düşünmekteydi.
Özetle, Carradine bu ölümlerin ardında basına
söylenenden farklı "gizemli güçler" olabileceğine dair şüphelerini
korumuş olsa da, asıl odak noktası bu trajedilerin ikonik birer
"kader" olduğudur.
Analoji: Carradine için bu tür efsanelerin ölümü, güneşe
çok yaklaşan Ikarus'un kanatlarının yanmasına benzer; ona göre bu isimler,
taşıdıkları devasa enerjinin ve toplumsal etkinin ağırlığı altında ezilen
modern zaman tanrılarıdır.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Yorumlar
Yorum Gönder