Print Friendly and PDF

Yayınlar


Parapsikoloji - Psişik Araştırmalar 1

Bunlarada Bakarsınız


Şöyle bir soru sorulursa: "Psişik fenomenlerin bilimsel, tarihsel ve eleştirel analizi nasıl bir bütünlük içinde ele alınmalıdır?", bu konuyu elinizdeki kaynakların sunduğu zengin veriler ışığında, deneysel kanıtlardan psikanalitik kökenlere ve oradan da şüpheci eleştirilere uzanan bir yol haritası ile incelemek mümkündür.

1. Deneysel Veriler ve Bilimsel Yaklaşım: Mind at Large ve Sheldrake

Araştırmanın ilk ayağını, parapsikolojinin "sözde bilim" yaftasından kurtulup laboratuvar ortamına taşındığı çalışmalar oluşturmaktadır. Bu alandaki en kapsamlı derlemelerden biri olan Mind at Large, Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE) sempozyumlarında sunulan bildirileri içerir ve konuyu mühendislik/fizik perspektifinden ele alır.

Uzaktan Görüntüleme / Remote Viewing: Stanford Araştırma Enstitüsü'nde (SRI) fizikçiler Harold Puthoff ve Russell Targ tarafından yürütülen deneyler, bu alanın mihenk taşlarındandır. "Uzaktan görüntüleme" / remote viewing olarak adlandırılan bu fenomen, bireylerin duyusal olarak erişimlerinin engellendiği uzak mesafelerdeki (bazen binlerce kilometre ötedeki) coğrafi konumları veya nesneleri zihinsel süreçler yoluyla algılayıp tanımlayabilmesi yeteneği olarak tanımlanır. Bu deneylerde, deneklerin ("alıcıların") hedef bölgedeki "verici" şahsın gördüklerini, aradaki mesafeden veya elektromanyetik kalkanlardan / Faraday cage etkilenmeksizin tanımlayabildikleri rapor edilmiştir.

Genişletilmiş Zihin ve Morfik Alanlar: Rupert Sheldrake'in çalışmaları, Mind at Large gibi fizik temelli yaklaşımları biyolojik bir çerçeveye oturtur. Sheldrake, zihnin beyne hapsolmuş bir yapı olmadığını, aksine "genişletilmiş zihin" / extended mind teorisiyle çevresine uzandığını savunur. Sheldrake'e göre bu uzanım, "morfik alanlar" / morphic fields aracılığıyla gerçekleşir. Bu alanlar, sosyal grupların üyelerini birbirine bağlar ve telepati / telepathy, gözetlenme hissi / sense of being stared at gibi fenomenlerin altyapısını oluşturur. Sheldrake'in araştırmaları özellikle hayvanlar üzerinde yoğunlaşır; örneğin, sahiplerinin eve dönmek üzere yola çıktığını (henüz eve yaklaşmadan) hisseden köpeklerin davranışları, bu "telepatik bağın" biyolojik bir kökeni olduğunu düşündürmektedir.

2. Tarihsel ve Psikolojik Temel: Psikanalizin Kökenleri ve Okültizm

Deneysel verilerin ardından, bu fenomenlerin modern psikolojinin doğuşundaki yerini anlamak için Occultism and the Origins of Psychoanalysis gibi kaynaklara başvurmak gerekir. Bu eserler, psikanalizin kurucularının "düşünce aktarımı" / thought-transference konusuna olan gizli ama derin ilgilerini ortaya koyar.

Bilinçdışı İletişim ve Freud: Sigmund Freud, kamuoyu önünde psikanalizin bilimsel saygınlığını korumak adına mesafeli dursa da, özel yazışmalarında ve yakın çevresiyle (özellikle Sándor Ferenczi ile) olan ilişkisinde telepatiye büyük ilgi duymuştur. Freud, falcıların geleceği görmekten ziyade, müşterilerinin bilinçdışındaki bastırılmış arzuları veya sırları okuyabildiklerini (düşünce aktarımı) öne sürmüştür. Freud'a göre telepati, bireylerin birbirini anlamasını sağlayan "arkaik" / archaic bir iletişim yöntemi olabilir ve evrimsel süreçte yerini dil ve duyusal işaretlere bırakarak arka plana itilmiştir.

Bilinçdışlarının Diyaloğu: Freud ve Ferenczi arasındaki ilişki, bir "bilinçdışları diyaloğu" / dialogue of unconsciouses olarak tanımlanmıştır. Ferenczi, hasta ile analist arasındaki bilinçdışı iletişimi ve karşı aktarım / countertransference fenomenlerini, telepatik bir duyarlılıkla ilişkilendirmiştir. Bu bağlamda, psikanalitik ortamın (loş ışık, uzanma, serbest çağrışım), telepatik algıyı güçlendirebilecek bir "eksi durum" / minus function (bilinçli kontrolün azalması) yarattığı düşünülmüştür.

Jung ve Eşzamanlılık: Carl Gustav Jung ise nedensellik ilkesiyle açıklanamayan anlamlı tesadüfleri açıklamak için "eşzamanlılık" / synchronicity kavramını geliştirmiştir. Jung'a göre, fiziksel ve psişik olaylar arasında nedensel olmayan ancak anlamlı bir bağ vardır. Örneğin, bir hastasının rüyasında altın bir bokböceği gördüğünü anlattığı sırada, pencereye gerçek bir altın bokböceğinin (rose-chafer) vurması, Jung için arketipal bir eşzamanlılık örneğidir.

3. Eleştirel Süzgeç: Şüphecilik ve Yanılgıların Analizi

Son aşamada, Debunked! ve benzeri kaynaklar kullanılarak, yukarıdaki iddialar eleştirel bir süzgeçten geçirilmelidir. Bilimsel şüphecilik / scientific skepticism, olağanüstü iddiaların olağanüstü kanıtlar gerektirdiği ilkesine dayanır.

Tekrarlanabilirlik Sorunu: Parapsikolojinin en büyük zayıflığı, deneylerin bağımsız araştırmacılar tarafından tutarlı bir şekilde tekrarlanamamasıdır / replication failure. Mind at Large gibi kaynaklarda sunulan başarılı sonuçlar, eleştirel incelemelerde genellikle metodolojik hatalar veya istatistiksel sapmalarla açıklanır. Bir deneyin başarısı, genellikle araştırmacının inancına veya "psi-inhibe edici" / psi-inhibitory şüpheci gözlemcilerin varlığına bağlanarak (mazeret üretilerek) savunulur, bu da bilimsel yöntemin nesnelliğiyle çelişir.

Soğuk Okuma ve Hile: Medyumların veya psişiklerin "başarıları" genellikle "soğuk okuma" / cold reading tekniklerine dayanır. Bu teknikte, kişi hakkında genel, her yere çekilebilecek ifadeler kullanılır ve kişinin tepkilerine (mikro ifadeler, vücut dili) göre bu ifadeler daraltılır. Şüpheciler, telepati olarak sunulan birçok vakanın aslında bilinçsiz ipuçlarının (kas okuma / muscle reading) okunması olduğunu savunur. Örneğin, "akıllı at" Clever Hans'ın matematik işlemleri yapabilmesi, aslında sahibinin farkında olmadan verdiği görsel ipuçlarını okumasına dayanıyordu; sahibi cevabı bilmediğinde at da bilemiyordu.

Seçici Hafıza ve Rastlantı: Rüyaların geleceği bildirdiği iddiaları (prekognisyon), genellikle "seçici hafıza" / selective memory ile açıklanır. İnsanlar gerçekleşen rüyalarını hatırlar, gerçekleşmeyen binlerce rüyayı unuturlar. Büyük sayılar yasası gereği, milyarlarca rüya görüldüğünde, bazılarının gerçek olaylarla örtüşmesi istatistiksel bir zorunluluktur, psişik bir olay değil.

Sonuç: Bu üç aşamalı inceleme, psişik fenomenlerin; laboratuvar ortamında fiziksel bir gerçeklik olarak arandığını (Sheldrake, Puthoff), psikanalizin derinliklerinde "arkaik bir iletişim" biçimi olarak teorize edildiğini (Freud, Ferenczi) ve şüpheci bilim insanları tarafından algısal yanılgılar ve istatistiksel hatalar olarak açıklandığını (Novella, Charpak) ortaya koymaktadır.


Referanslar

  • Bem, D. J. (2011). Feeling the future: Experimental evidence for anomalous retroactive influences on cognition and affect. Journal of Personality and Social Psychology, 100(3), 407–425.
  • Charpak, G., & Broch, H. (2004). Debunked! ESP, Telekinesis, and Other Pseudoscience. Johns Hopkins University Press.
  • Novella, S. (2012). Your Deceptive Mind: A Scientific Guide to Critical Thinking. The Great Courses.
  • Pierri, M., & Elgar, A. (2022). Occultism and the Origins of Psychoanalysis: Freud, Ferenczi and the Challenge of Thought Transference. Routledge.
  • Sheldrake, R. (2003). The Sense of Being Stared At: And Other Unexplained Powers of Human Minds. Three Rivers Press.
  • Tart, C. T., Puthoff, H. E., & Targ, R. (Eds.). (2002). Mind at Large: IEEE Symposia on the Nature of Extrasensory Perception. Hampton Roads Publishing.

Şöyle bir soru sorulursa: "İnsan potansiyelinde var olduğu iddia edilen telepatik yetenekler nasıl açığa çıkarılır ve bu süreçte kimler daha avantajlıdır?", bu konuyu eldeki kaynakların sunduğu deneysel veriler, tarihsel araştırmalar ve pratik yöntemler ışığında kapsamlı bir şekilde ele almak mümkündür.

Telepatik Gelişim İçin Hazırlık ve Temel Çalışmalar

Telepati / Thought Transference çalışmalarına başlamadan önce, bu yeteneğin "sihirli" bir güçten ziyade, körelmiş bir iletişim biçimi veya "altıncı his" olarak kabul edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Kaynaklar, telepatik iletişimin başarılı olabilmesi için zihinsel ve fiziksel durumun belirli bir frekansa ayarlanması gerektiğini belirtir.

1. Zihinsel Gürültüyü Susturmak ve Gevşeme (Relaksasyon) Telepatik alıcılığın önündeki en büyük engel, zihnin sürekli ürettiği içsel gürültü ve fiziksel gerginliktir. Araştırmacı Andrija Puharich, telepatik alıcılık için en uygun biyolojik durumun "Kolinerjia" / Cholinergia (parasempatik sinir sisteminin baskın olduğu gevşeme durumu) olduğunu belirtir. Buna karşılık, "Adrenerjia" / Adrenergia (adrenalin salgılanan stres durumu) telepatik alıcılığı engeller, ancak mesajı gönderen kişi (ajan) için bir miktar heyecan veya odaklanma faydalı olabilir.

Çalışmalara başlamak için önerilen ilk adım derinlemesine gevşemedir:

  • Ganzfeld Tekniği: Dış uyaranları minimuma indirmek amacıyla kullanılan bu yöntem, telepatik sinyallerin fark edilmesini kolaylaştırır. Kişi rahat bir koltuğa uzanır, gözlerine yarım pinpon topları kapatılarak üzerine kırmızı ışık verilir (böylece tekdüze bir görsel alan oluşur) ve kulaklıktan "beyaz gürültü" / white noise (radyo cızırtısı gibi) dinletilir. Bu duyusal yoksunluk hali, zihni içsel imajlara daha duyarlı hale getirir.
  • Boş Zihin Egzersizi: Yazar Upton Sinclair, "Mental Radio" adlı eserinde, eşi Craig Sinclair'in telepatik deneylerdeki başarısını, zihnini "tek bir noktaya" odaklayıp sonra o noktayı da bırakarak tamamen boş bir ekran haline getirmesine bağlamıştır. Bu "konsantrasyon"dan ziyade, dikkatin serbest bırakılmasıdır.

2. İnanç Sistemi ve Tutum Telepatik çalışmalarda başarıyı doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biri kişinin inancıdır. Parapsikolojide buna "Koyun-Keçi Etkisi" / Sheep-Goat Effect adı verilir. Gertrude Schmeidler tarafından ortaya konan bu ayrıma göre, telepatiye inananlar (koyunlar) istatistiksel olarak şansın üzerinde başarı gösterirken, inanmayanlar (keçiler) şansın altında sonuçlar elde ederler. İnanmayanların şansın altında kalması, aslında bilinçdışı bir seviyede doğru cevabı bildiklerini, ancak inançsızlıklarını kanıtlamak için (bilinçsizce) yanlış cevabı seçtiklerini gösterir. Bu nedenle çalışmaya başlarken "bu mümkündür" inancını taşımak hayati önem taşır.

3. Çakralar ve Enerji Merkezleri Bazı kaynaklar, telepatik iletişimin vücuttaki enerji merkezleri (çakralar) ile ilişkili olduğunu öne sürer. Özellikle "Boğaz Çakrası"nın telepatik iletişim merkezi olduğu, "Üçüncü Göz"ün (Alın Çakrası) ise durugörü ve imaj alma merkezi olduğu belirtilir. Gelişim için bu bölgelere odaklanarak meditasyon yapılması önerilir.

Uygulamalı Geliştirme Teknikleri

Zihin ve beden hazırlandıktan sonra, telepatik kasları güçlendirmek için şu yöntemler uygulanabilir:

  • Zener Kartları ve Kart Tahmini: J.B. Rhine tarafından geliştirilen ve üzerinde beş farklı sembol (daire, artı, dalga, kare, yıldız) bulunan kartlarla yapılan testlerdir. Bir kişi (gönderici) karta bakarken, diğer kişi (alıcı) sembolü zihninde canlandırmaya çalışır. Ancak, bu yöntemin uzun süre tekrarlandığında sıkıcılıktan dolayı başarı oranını düşürdüğü ("düşüş etkisi" / decline effect) gözlemlenmiştir.
  • Çizim Aktarımı: İki kişi farklı odalarda bulunur. Gönderici basit bir resim çizer ve buna yoğunlaşır. Alıcı, zihnine gelen ilk görüntüleri kağıda döker. Burada önemli olan, alıcının zihnine gelen görüntüyü mantık süzgecinden geçirmeden (buna "analitik bindirme" / analytical overlay denir) olduğu gibi aktarmasıdır. Örneğin, zihne yuvarlak bir şekil geliyorsa, "bu bir araba tekerleği" diye yorumlamadan sadece yuvarlak çizilmelidir.
  • Psikometri / Psychometry: Bir nesneye dokunarak o nesnenin sahibi veya geçmişi hakkında bilgi alma çalışmasıdır. Bu yöntem, telepatik yeteneği "dokunma" duyusu üzerinden tetikleyerek geliştirmek için etkili bir başlangıç noktasıdır.
  • Telefon Telepatisi: Rupert Sheldrake'in araştırmalarına göre, telefon çalmadan önce kimin aradığını tahmin etmeye çalışmak veya birini aramaya niyetlendiğinizde onun sizi araması gibi durumlar, günlük hayatta telepatiyi güçlendiren pratiklerdir. Bu, sosyal bağların telepati üzerindeki etkisini kullanır.

Başarılı ve Başarısız Tiplerin Tespiti

Araştırmalar, telepatik yeteneklerin herkeste potansiyel olarak var olduğunu, ancak bazı kişilik tiplerinin bu konuda daha avantajlı olduğunu göstermektedir.

Başarılı Olmaya Yatkın Tipler:

  1. Dışadönükler ve Sosyal İnsanlar: Yapılan meta-analizler, dışadönük / extrovert bireylerin içedönük / introvert bireylere göre ESP (Duyu Dışı Algı) testlerinde daha yüksek puanlar aldığını göstermektedir. Sosyal etkileşime açık olmak, zihinsel sınırların geçirgenliğini artırabilir.
  2. Yaratıcı ve Sanatsal Kişilikler: Müzisyenler, ressamlar ve sanatçılar, özellikle "Ganzfeld" deneylerinde genel popülasyondan daha yüksek başarı göstermişlerdir. Yaratıcı zihin, mantıksal engelleri daha kolay aşar ve imajinasyona daha açıktır.
  3. Duygusal Bağı Olanlar (İkizler, Aile): Telepati, "sempati" temelli bir bağ gerektirir. Anne-çocuk, eşler veya tek yumurta ikizleri arasındaki deneylerde başarı oranı, birbirini tanımayan insanlara göre çok daha yüksektir. Duygusal yakınlık, telepatik sinyalin gücünü artırır.
  4. "İnce Sınırlı" / Thin Boundary Kişilikler: Ernest Hartmann'ın tanımına göre, rüyaları ile gerçek hayatı, düşünceleri ile duyguları arasındaki sınırları "ince" olan, hassas ve geçirgen yapıdaki insanlar psişik deneyimlere daha yatkındır.

Başarısız Olmaya Yatkın Tipler:

  1. Şüpheciler (Keçiler): Telepatinin imkansız olduğuna dair katı bir inanca sahip olanlar, bilinçdışı bir mekanizmayla psişik akışı bloke ederler. Bu kişilerde "psi-missing" (istatistiksel olarak şansın çok altında sonuç alma) durumu görülür.
  2. Aşırı Analitik ve Rasyonel Düşünenler: Mantıksal zihin, gelen sezgisel veriyi sürekli sorguladığı ve analiz etmeye çalıştığı için telepatik sinyali gürültüye boğar. "Bunu hayal mi ediyorum?" sorusu, sürecin en büyük düşmanıdır.
  3. Stresli ve Gergin Kişiler: Adrenerjik durum (korku, kaygı, stres), alıcının zihinsel dinginliğini bozarak sinyalleri algılamasını engeller. Ancak ilginç bir şekilde, kriz anlarında (ölüm tehlikesi, kaza vb.) yaşanan şok, spontane telepatiyi tetikleyebilir; fakat bu kontrollü bir çalışma için uygun değildir.

Sonuç olarak; telepati çalışmalarına başlamak için öncelikle zihinsel bir "izin verme" hali oluşturulmalı, ardından meditasyon ve imajinasyon teknikleriyle zihin dinginleştirilmelidir. Başarı, sonuçlara aşırı odaklanmak yerine sürecin akışına bırakılmasıyla ("çabasız niyet" / effortless intention) elde edilir.


İlginç Bir Örnek ve Çıkarılacak Ders

Amerika Birleşik Devletleri'nin "Stargate" projesi kapsamında uzaktan görüntüleme / Remote Viewing çalışmaları yapan Pat Price adında bir psişik, kendisine sadece coğrafi koordinatlar verilerek, Sovyetler Birliği'ndeki gizli bir tesisi tarif etmesi istendiğinde, tesisin içindeki devasa bir vinci ve küre şeklindeki tankları detaylarıyla çizmiştir. Ancak Price'ın başarısı sadece yeteneğinde değil, zihnindeki "gürültüyü" susturup, önüne gelen görüntüyü "bu bir su deposu olmalı" diye mantıksal olarak etiketlemeden, sadece şekil olarak (küre, silindir vb.) aktarmasında yatıyordu.

Ders: Telepatik algıyı bozan şey, gelen bilginin kendisi değil, zihnimizin o bilgiyi hemen tanımlama, isimlendirme ve mantıklı bir çerçeveye oturtma çabasıdır. Başarılı bir telepatik çalışma için "bilme" arzusunu bir kenara bırakıp, sadece "algılama" moduna geçmek gerekir. Günümüzde bu, önyargılarımızdan sıyrılarak karşımızdakini gerçekten dinlemek ve anlamak için de geçerli bir bilgeliktir.

Parapsikoloji ve psişik araştırmalar tarihi, telepatik yetenekleri / thought transference veya durugörü / clairvoyance özellikleri ile bilim insanlarını, devlet kurumlarını ve halkı şaşırtmış pek çok önemli şahsiyeti barındırır. Bu kişiler, laboratuvar ortamında test edilenlerden, askeri istihbarat için çalışanlara ve tarihsel kahinlere kadar geniş bir yelpazeye yayılmaktadır.

1. Bilimsel Literatüre Geçmiş Öncü İsimler

Telepati yeteneğini kontrollü şartlar altında sergileyerek literatüre geçen en önemli isimlerden biri, ünlü yazar Upton Sinclair'in eşi Mary Craig Sinclair'dir.

  • Mary Craig Sinclair ve "Zihinsel Radyo": Mary Craig, eşi Upton Sinclair ile birlikte yıllarca süren resim çizme deneyleri yürütmüştür. Bu deneylerde Upton Sinclair, eşinin görmediği bir odada basit çizimler (örneğin bir kuş, bir masa veya bir volkan) yapmış, Mary Craig ise derin bir gevşeme haline geçerek bu imajları zihninde canlandırmaya çalışmıştır,. Mary Craig'in başarısı o kadar etkileyiciydi ki, bu çalışmalar Mental Radio (Zihinsel Radyo) adıyla kitaplaştırılmış ve kitabın önsözünü ünlü fizikçi Albert Einstein yazmıştır,. Einstein, Mary Craig'in yeteneklerinin doğa yasalarının ötesinde bir gerçekliğe işaret ettiğini belirtmiştir.
  • Leonora Piper (Bayan Piper): 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında yaşamış en ünlü medyumdur. Amerikalı psikolojinin babası sayılan William James tarafından keşfedilen Piper, trans halindeyken, katılımcılar hakkında daha önce bilmesi imkansız olan detayları (isimler, olaylar, fiziksel özellikler) aktarabilmesiyle tanınmıştır. William James, Piper'ın yetenekleri karşısında o kadar etkilenmiştir ki, bilimsel şüpheciliğine rağmen onun için "Tüm kargaların siyah olduğunu kanıtlamak için tek bir beyaz karga yeterlidir; benim beyaz kargam Bayan Piper'dır" ifadesini kullanmıştır.
  • Gilbert Murray: Oxford Üniversitesi'nde klasik Yunan edebiyatı profesörü olan Murray, kızıyla yaptığı telepati deneylerinde yüksek bir başarı oranı yakalamıştır. Kızı başka bir odadayken Murray, onun düşündüğü veya yazdığı karmaşık tarihsel sahneleri veya edebi pasajları zihinsel olarak algılayıp tarif edebilmiştir.

2. Uzaktan Görüntüleme Uzmanları (Psişik Casuslar)

Soğuk Savaş döneminde ABD ordusu ve istihbarat servisleri (CIA, DIA), "Uzaktan Görüntüleme" / Remote Viewing adını verdikleri, zihnin zaman ve mekan kısıtlaması olmaksızın uzaktaki hedefleri algılaması üzerine kurulu projeler (Stargate Projesi gibi) yürütmüştür. Bu projelerde öne çıkan isimler şunlardır:

  • Ingo Swann: New Yorklu bir sanatçı olan Swann, uzaktan görüntüleme tekniklerinin babası olarak kabul edilir. Stanford Araştırma Enstitüsü'nde (SRI) fizikçiler Harold Puthoff ve Russell Targ ile çalışmıştır. Swann, sadece koordinatları verilen dünyanın herhangi bir yerindeki coğrafi detayları çizebilme yeteneğine sahipti. Hatta NASA'nın Pioneer 10 uzay aracı Jüpiter'e varmadan önce, gezegenin manyetik alanı ve atmosferik özellikleri hakkında bilimsel olarak doğrulanmış detayları uzaktan görüntüleme yoluyla aktarmıştır,.
  • Pat Price: Eski bir polis komiseri olan Price, Stargate projesinin en yetenekli uzaktan görüntüleyicilerinden biriydi. Sovyetler Birliği'ndeki gizli bir tesisi, sadece coğrafi koordinatlarını kullanarak zihinsel olarak taramış ve tesisin içindeki devasa bir vinci, üzerindeki kod numaralarına kadar detaylı bir şekilde tarif etmiştir. Price, bu yeteneğini bir tür "zihinsel radar" gibi kullanmıştır.
  • Joseph McMoneagle: ABD Ordusu'nun "001 Numaralı Uzaktan Görüntüleyicisi" olarak bilinir. Vietnam Savaşı gazisi olan McMoneagle, onlarca yıl boyunca ordu istihbaratı için kayıp kişilerin bulunması ve düşman tesislerinin analizi gibi operasyonel görevlerde yer almıştır,. Emekli olduktan sonra deneyimlerini Mind Trek adlı kitabında toplamıştır.
  • Harold Sherman: Amerikalı yazar ve psişik araştırmacı Sherman, 1937 yılında Kuzey Kutbu'na yakın bir bölgede keşif yapan Sir Hubert Wilkins ile uzun mesafeli bir telepati deneyi gerçekleştirmiştir. Sherman, New York'taki ofisinden, Wilkins'in Arktik bölgesinde yaşadığı günlük olayları ve kazaları telepatik olarak algılayıp kaydetmiş ve bu kayıtlar daha sonra Wilkins'in günlüğüyle büyük oranda örtüşmüştür.

3. Tarihsel Kahinler ve Mistikler

Tarih boyunca, telepati ve durugörü yeteneklerini kehanet veya şifa amacıyla kullandığı iddia edilen figürler de mevcuttur.

  • Emanuel Swedenborg: 18. yüzyılda yaşamış İsveçli bilim insanı ve mistik. En ünlü durugörü vakası, Göteborg'da bir yemekteyken, 400 km ötedeki Stockholm'de başlayan büyük bir yangını "izlemesi" ve detaylarını anbean yanındakilere aktarmasındır. Yangının kendi evine üç ev kala durduğunu belirtmiş, bu bilgi günler sonra gelen habercilerle doğrulanmıştır,.
  • Edgar Cayce: "Uyuyan Peygamber" / The Sleeping Prophet olarak bilinir. Cayce, kendi kendine hipnoz benzeri bir uyku haline geçerek, binlerce kilometre ötedeki hastaların fiziksel rahatsızlıklarını teşhis etmiş ve tedavi yöntemleri önermiştir. Eğitim almamış olmasına rağmen, trans halindeyken karmaşık tıbbi terimler kullanabilmesiyle tanınır,.
  • Rasputin: Rus Çarı II. Nikolay'ın sarayında etkili olan "çılgın keşiş". Hemofili hastası olan Çareviç Aleksi'nin kanamalarını, bazen sadece telefonla veya telgrafla dua ederek ve odaklanarak durdurabildiği iddia edilmiştir. Bir tür telepatik hipnoz veya enerji aktarımı yeteneğine sahip olduğu düşünülmüştür,.

4. Hayvanlar Dünyasından Örnekler

Telepatik özelliklerin sadece insanlara özgü olmadığı, bazı hayvanların da sahipleriyle güçlü bir zihinsel bağ kurduğu gözlemlenmiştir.

  • Jaytee: Rupert Sheldrake tarafından incelenen bu teriyer cinsi köpek, sahibi Pam Smart'ın eve dönmeye niyetlendiği anda (henüz yola çıkmamış olsa bile) pencerenin önüne gidip beklemeye başlamasıyla ünlüdür. Yapılan video kayıtlı deneylerde, Jaytee'nin bu davranışının rutine veya duyusal ipuçlarına dayanmadığı, telepatik bir bağ olduğu sonucuna varılmıştır,,.
  • Mars: Rus nörolog Vladimir Bekhterev ve hayvan eğitmeni Vladimir Durov tarafından incelenen bir Alsas köpeğidir. Durov, köpeğe sadece gözlerine bakarak ve zihinsel imgeler göndererek karmaşık görevleri (örneğin, "yan odaya git, masanın üzerindeki telefon rehberini getir") telepatik emirlerle yaptırabilmiştir,.

5. Modern Dönem Medyumları ve Fenomenler

  • Uri Geller: 1970'lerde kaşık bükme gösterileriyle dünya çapında ün kazanmıştır. Stanford Araştırma Enstitüsü'nde (SRI) yapılan laboratuvar testlerinde, kapalı kutular içindeki nesneleri bilme ve gizli çizimleri telepatik olarak kopyalama konusunda istatistiksel olarak anlamlı başarılar elde ettiği rapor edilmiştir,.
  • Wolf Messing: Sovyetler Birliği'nde yaşamış ünlü bir mentalisttir. Stalin tarafından test edildiği ve bankadan zihinsel telkin yoluyla (boş bir kağıt vererek) büyük miktarda para çekebildiği veya izinsiz girmesi imkansız olan Kremlin'e sadece zihin kontrolüyle girebildiği rivayet edilir. (Önceki yazılarımızda) Vladimir Durov'un hayvanlarla yaptığı çalışmalara benzer şekilde, Messing de insan zihnini etkileme ve okuma konusunda yetenekli olduğunu iddia etmiştir.

Ders: Bu örnekler, insan zihninin (ve hatta hayvan zihninin) henüz tam olarak keşfedilmemiş, zaman ve mekan sınırlarını aşabilen bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. İster laboratuvarda kontrollü şartlar altında (Mary Craig Sinclair, Ingo Swann), ister kriz anlarında spontane olarak (Swedenborg) ortaya çıksın, bu fenomenler bilincin sadece beyinle sınırlı olmadığını düşündürmektedir.

  "Paranormal Yeteneklerin Kökeni Nedir Ve Bir Birey Bu Yetenekleri Nasıl Kazanır?"

 parapsikoloji literatürü bu fenomenin ortaya çıkışını genellikle üç ana kategoride sınıflandırmaktadır. Kaynaklarda yer alan bilgilere göre, psişik yetenekler ya biyolojik bir miras, ya yaşanan şiddetli bir kriz ya da disiplinli bir çalışma sonucu ortaya çıkmaktadır.

Austin'in ESP, Psychokinesis, and Psychics adlı eserinde detaylandırıldığı üzere, psişik yeteneğin üç genel kaynağı şunlardır:

1. Travma (Kafa Travması veya Şiddetli Duygusal/Fiziksel Şok)

Psişik yeteneklerin en dramatik ve ani ortaya çıkış biçimi, bireyin yaşadığı ağır bir travma sonucunda gerçekleşir. Bu, ciddi bir kafa travması, beyin sarsıntısı, ölümden dönme deneyimi (near-death experience) veya yoğun bir duygusal kriz olabilir.

  • Mekanizma: Bu tür durumlarda, beynin normal işleyişinde meydana gelen bir sarsıntı veya değişim, bireyin "filtreleme" mekanizmalarını devre dışı bırakarak, normalde algılanmayan veri akışlarına erişim sağlamasına neden olabilir.
  • Riskler: Bu yolla kazanılan yetenekler genellikle kontrolsüzdür. Travma sonrası sesler duyma veya vizyonlar görme durumu, hazırlıksız bireyde korku yaratabilir ve bazen akıl hastalığı ile karıştırılabilir. Dean Radin gibi araştırmacılar, psişik fenomenlerin delilikle ince bir çizgide olabileceğini, ancak psişik deneyimin işlevsel ve kontrollü olması gerektiğini belirtir.

2. Kalıtım ve Genetik Miras (Heredity)

Psişik yeteneğin ikinci ve belki de en güçlü kaynağı genetiktir. Bu, kişinin ailesindeki bir atadan gelen "genetik miras" olarak tanımlanır.

  • Doğal Yetenek: En yetenekli medyumların ve psişiklerin, bu özelliği bir akrabalarından miras aldıkları gözlemlenmiştir. Ancak bu mirasın aktarımı öngörülemezdir; yeteneğe sahip olan ata, bu özelliğin hangi çocuğa veya toruna geçeceği üzerinde bir kontrole sahip değildir.
  • Yüksek İşlevsellik: Dean Radin'in tahminlerine göre, tüm psişiklerin sadece yüzde biri "yüksek işlevli" (high functioning) olarak kabul edilir; yani bu kişiler paranormal enerjiye doğuştan son derece duyarlı ve yetkindirler. Bu grup, yeteneklerini kullanmak için ekstra bir travmaya ihtiyaç duymazlar, yetenek onlarda doğal bir duyu gibi mevcuttur.

3. Çalışma ve Uygulama (Study and Practice)

Üçüncü kaynak, ne bir travma geçmişi olan ne de ailesinde psişik bulunan bireyler için geçerli olan "öğrenme" yoludur. Literatür, hemen hemen herkesin çalışma, odaklanma ve pratik yoluyla belirli bir miktar psişik yetenek (Psi) geliştirebileceğini öne sürer,.

  • Eğitilebilirlik: İnsanların çoğu, örneğin telefon çalmadan kimin aradığını tahmin etmek gibi basit psişik deneyimler yaşayabilir. Bu yetenek, piyano çalmayı öğrenmek veya sporda ustalaşmak gibi, düzenli egzersiz ve literatür okumasıyla geliştirilebilir,.
  • Yöntemler: Bu gelişim süreci genellikle meditasyon, görselleştirme (visualization) ve zihni sakinleştirme tekniklerini içerir. Örneğin, uzaktan görüntüleme (Remote Viewing) eğitimlerinde, kişilere bilinçli zihinlerini (analitik tarafı) susturup, bilinçaltından gelen ince sinyalleri (sağ beyin aktivitelerini) nasıl ayırt edecekleri öğretilir.
  • Sınırlılıklar: Çalışma yoluyla yetenek kazananlar, doğuştan yetenekli olan "ilk atalar" kadar yüksek bir yetkinlik seviyesine ulaşamayabilirler, ancak yine de istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edebilirler.

Özet ve Değerlendirme

Bu üç kaynak, psişik yeteneğin "sihirli" bir güçten ziyade, biyolojik ve psikolojik temelleri olan bir insan potansiyeli olduğunu düşündürmektedir. İster soyaçekim yoluyla bir hediye olarak gelsin, ister bir kaza sonucu beynin kapıları zorla açılsın, isterse de disiplinli bir çalışma ile sonradan kazanılsın; sonuç, bireyin beş duyusunun ötesindeki bilgi akışına (Psi) erişim sağlamasıdır.

(Önceki yazılarımızda) bahsedildiği gibi, bu yeteneklerin gelişimi sırasında kişinin inanç sistemi ("Koyun-Keçi Etkisi") ve zihinsel durumu (gevşeme/relaksasyon), başarının seviyesini belirleyen en önemli faktörlerdir.

Referanslar ,, Austin, J. P. (2008). ESP, Psychokinesis, and Psychics. Chelsea House. Buchanan, L. (2009). The Seventh Sense. Paraview Pocket Books.

"Tanrının Bir Hediyesi" Olma Durumu

Psişik yeteneklerin ve paranormal algıların kaynağına dair yapılan incelemelerde, "Tanrının bir hediyesi" olma durumu, hem tarihsel figürlerin kendi beyanlarında hem de teorik açıklamalarda merkezi bir yer tutmaktadır. Bu durum, yeteneğin bireyin çabasıyla elde edilmesinden ziyade, aşkın bir kaynaktan "verili" (gifted) olması fikrine dayanır. Kaynaklarımız, bu olguyu teolojik, metafizik ve psikolojik açılardan ele almaktadır.

Peygamberlik ve İlahi Kaynak İlişkisi

Tarihsel süreçte, geleceği görme veya bilinmeyeni bilme yeteneğine sahip olan pek çok ünlü kahin ve medyum, bu güçlerini kişisel bir başarıdan ziyade Yaratıcı'dan gelen bir lütuf olarak nitelendirmiştir.

Nostradamus Örneği: Ünlü kahin Michel de Nostredame (Nostradamus), 1555 yılında yayımladığı Yüzyıllar (The Centuries) adlı eserinin önsözünde, oğlu Cesar'a hitaben yazdığı mektupta yeteneklerinin kaynağını açıkça belirtmiştir. Nostradamus, kehanetlerini kendi entelektüel kapasitesine değil, "İlahi Varlık" / Divine Being tarafından kendisine bahşedilen bir öğrenme iznine bağlamıştır,. Ona göre, yıldızların hareketlerini yorumlamak ve geleceği görmek, Tanrı'nın bir hediyesi ve ilahi bir ilhamdır. Bu bakış açısı, yeteneği kullanan kişinin, bu gücün asıl sahibi değil, sadece bir aracı olduğu inancını pekiştirir.

Edgar Cayce ve Hıristiyan Mistikler: "Uyuyan Peygamber" olarak bilinen Edgar Cayce, dindar bir Hıristiyan olarak yeteneklerini Tanrı'ya hizmet etmenin bir aracı olarak görmüştür. Cayce'ye göre, şifa ve durugörü yetenekleri, insanın manevi gelişimi ve başkalarına yardım etmesi için verilmiş spiritüel hediyelerdir. Benzer şekilde, Padre Pio gibi Katolik mistikler, stigmata (Hz. İsa'nın yaralarının vücutta belirmesi) ve kehanet yeteneklerini, Tanrı'nın lütfu ve Hıristiyan inancının bir tezahürü olarak kabul etmişlerdir.

"İçimizdeki Tanrı" ve Bilinçaltı

Joseph Murphy'nin Telepsychics (Telepsişik) adlı eserinde, "Tanrı vergisi" kavramı daha metafizik ve psikolojik bir zemine oturtulur. Murphy'ye göre, "Büyü" veya "Sihir" olarak adlandırılan şeyler, aslında doğa yasalarının ve zihinsel prensiplerin işleyişidir.

  • Sonsuz Zeka / Infinite Intelligence: Murphy, her insanın bilinçaltında "Sonsuz Zeka" veya "Yaşayan Ruh" / Living Spirit adını verdiği bir gücün bulunduğunu savunur. Bu güç, Tanrı'nın insan içindeki varlığıdır. Dolayısıyla, telepatik yetenekler, sezgiler ve önseziler, dışarıdan gelen keyfi bir hediye değil, insanın doğasında var olan "İlahi Kıvılcım"ın / Divine Spark bir parçasıdır,.
  • Dua ve Telepsişik: Murphy'ye göre dua, bu içsel ilahi güçle ("Tanrı'nın hediyesi" ile) iletişim kurma yöntemidir. İnsan, inanç yoluyla bu gücü harekete geçirdiğinde, mucizevi görünen sonuçlar (iyileşme, geleceği görme, sorunları çözme) elde eder. Bu bağlamda hediye, herkese verilmiş olan ancak herkesin kullanmayı bilmediği "Bilinçaltı Gücü"dür.

Üçüncü Göz ve Spiritüel Uyanış

Susan Shumsky'nin El Despertar del Tercer Ojo (Üçüncü Gözün Uyanışı) adlı eserinde, Üçüncü Göz / Third Eye veya Ajna Chakra, ilahi bilgeliğe açılan kapı olarak tanımlanır. Platon'dan alıntı yapılarak, bu "Ruhun Gözü"nün binlerce fiziksel gözden daha değerli olduğu belirtilir. Bu perspektifte psişik yetenek, ruhsal uyanışın doğal bir yan ürünü ve insanın ilahi doğasını fark etmesiyle açığa çıkan bir potansiyeldir. Yetenek, bir "hediye" olmaktan çok, insanın manevi mirasının bir parçasıdır.

Kalıtım ve Doğal Yetenek Olarak "Hediye"

(Önceki yazılarımızda) psişik yeteneklerin kaynaklarından biri olarak "kalıtım"dan bahsetmiştik. Austin'in belirttiği gibi, bazı bireyler bu yeteneklere doğuştan sahiptir ve bu durum, aileden gelen bir "genetik miras" olarak görülür. Bu, kişinin çaba sarf etmeden sahip olduğu bir özellik olması bakımından, seküler bir anlamda da olsa "hediye" (giftedness) olarak adlandırılır.

Hayvanlarda İlahi Hediye: İlginç bir örnek olarak, Richard Webster'ın aktardığı "Lady Wonder" adlı psişik atın hikayesi verilebilir. Atın sahibi Claudia Fonda, atının matematik problemleri çözme ve telepatik yetenekler sergileme becerisinin "Tanrı'dan geldiğine" inanıyordu. Fonda, bu yeteneklerin ticari amaçla kullanılmaması gerektiğini ve insanların sorunları için atına değil, Tanrı'ya başvurması gerektiğini savunuyordu. Bu durum, hayvanlardaki açıklanamayan yeteneklerin bile sahipleri tarafından ilahi bir hediye olarak yorumlandığını göstermektedir.

Hikaye: Nostradamus ve Genç Keşiş

Nostradamus'un, psişik öngörüsünü ilahi bir hediye ve saygı çerçevesinde nasıl kullandığını gösteren çarpıcı bir anekdot, kaynaklarda yer almaktadır.

Nostradamus, İtalya seyahati sırasında bir gün yolda yürürken, karşıdan gelen bir grup Fransisken keşişi görür. Nostradamus, o dönemde henüz saygın bir hekim ve kahindir ancak Katolik inancına göre yetiştirilmiştir. Keşişler yaklaşırken, Nostradamus aniden kenara çekilir, dizlerinin üzerine çöker ve gruptaki en mütevazı, hatta eski bir domuz çobanı olan genç keşiş Felice Peretti'nin önünde saygıyla eğilir.

Keşişler ve çevredeki insanlar şaşkınlık içindedir. Genç Felice Peretti, bu ünlü adamın neden kendisine böyle davrandığını, neden önünde diz çöktüğünü sorar. Nostradamus, o sırada kimsenin anlam veremediği şu cevabı verir: "Kutsallığının önünde kendimi teslim etmeli ve eğilmeliyim."

Herkes bunun bir delilik veya şaka olduğunu düşünür. Ancak Nostradamus'un ölümünden on dokuz yıl sonra, o gün yolda karşılaştığı ve önünde eğildiği o eski domuz çobanı Felice Peretti, Papa V. Sixtus olarak Roma Katolik Kilisesi'nin başına geçer ve papalık tahtına oturur.

Kıssadan Hisse ve Günümüze Bakan Yüzü:

Bu hikaye, dış görünüşün ve mevcut statünün ötesini görebilmenin (gerçek "görü" / insight) önemini vurgular. Nostradamus, karşısındaki kişinin o anki "fakir keşiş" statüsüne değil, taşıdığı potansiyele ve gelecekteki "ruhani lider" kimliğine saygı göstermiştir.

Günümüze Bakan Yüzü: İnsanları bugünkü konumları, maddi durumları veya sosyal statüleriyle yargılamamak gerektiği, her bireyin içinde henüz açığa çıkmamış muazzam bir potansiyel (Murphy'nin deyimiyle "İçindeki Tanrı") barındırdığı gerçeğidir. Bir liderin, bir dahinin veya dünyayı değiştirecek birinin şu an hangi "kılıkta" veya hangi zorluklar içinde olduğunu bilemeyiz. Gerçek bilgelik ve sezgi, o potansiyeli bugünden fark edip ona saygı duyabilmektir.

Kaynakça

  • Austin, J. P. (2008). ESP, Psychokinesis, and Psychics. Chelsea House.
  • Browne, S. (2008). End of Days: Predictions and Prophecies About the End of the World. Dutton.
  • Murphy, J. (1973). Telepsychics: Tapping Your Hidden Subconscious Powers. DeVorss & Company.
  • Shumsky, S. (2014). El Despertar del Tercer Ojo. Ediciones Obelisco.
  • Webster, R. (2002). Is Your Pet Psychic?. Llewellyn Publications.

 Zihin Okuma

Şöyle bir soru sorulursa: "Zihin okuma süreci, sadece karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini pasif bir şekilde kendi içimizde hissetmek midir, yoksa onun iç dünyasına aktif bir müdahale ve yönlendirme sürecini mi içerir?", bu konuyu eldeki kaynaklar ışığında, parapsikolojik, psikolojik ve pratik uygulama yöntemleri açısından kapsamlı bir şekilde incelemek gerekir.

Eldeki kaynaklar, zihin okumanın (telepati) tek bir mekanizmaya dayanmadığını; duruma, kullanılan tekniğe ve niyetin doğasına göre hem "empatik bir hissetme" hali hem de "zihinsel bir etki/telkin" süreci olabileceğini göstermektedir.

1. Pasif Algılama: Karşımızdakini İçimizde Hissetmek (Empati ve Rezonans)

Zihin okumanın en yaygın ve doğal hali, alıcının (percipient) herhangi bir müdahalede bulunmadan, göndericinin (agent) zihinsel veya duygusal durumunu kendi bünyesinde hissetmesidir. Bu durum, kaynaklarda genellikle "sempatik rezonans" veya "simulpathia" (eş duyum) olarak tanımlanır.

  • Duygusal Bulaşma ve Empati: Richard Webster'ın aktardığına göre, insanlar sürekli olarak birbirlerinin düşüncelerini ve duygularını okumaktadırlar. Bir odaya girdiğinizde oradaki gerginliği hissetmek veya bir arkadaşınızın üzgün olduğunu o hiçbir şey söylemeden anlamak, telepatik bir veri alışverişidir. Bu süreçte kişi, karşısındakinin zihnine girip onu değiştirmez; aksine, onun yaydığı enerji dalgalarını kendi sinir sisteminde tercüme eder,.
  • Simulpathia / Eş Duyum: Dr. Bernard Beitman, Coincidencias adlı eserinde, özellikle birbirine duygusal olarak bağlı kişiler (ikizler, ebeveyn-çocuk) arasında, fiziksel mesafeye bakılmaksızın birinin acısını veya sıkıntısını diğerinin hissetmesi durumunu "simulpathia" olarak tanımlar. Örneğin, bir annenin, çocuğu tehlikedeyken göğsünde bir sıkışma hissetmesi, zihne bir müdahale değil, var olan bağ üzerinden gelen bilginin "içselleştirilmesidir",.
  • Morfik Alanlar: Rupert Sheldrake'in çalışmaları, sosyal grupların üyelerinin "morfik alanlar" / morphic fields aracılığıyla birbirine bağlı olduğunu öne sürer. Bu alanlar sayesinde, bir kişi (örneğin bir köpek sahibi) eve dönmeye niyetlendiğinde, evdeki köpek bu niyeti hisseder. Burada hayvan, sahibinin zihnine müdahale etmez; sahibinin zihinsel durumundaki değişimi kendi alanında algılar,.

2. Aktif Müdahale: İç Dünyaya Tesir ve Yönlendirme (Telkin)

Zihin okumanın diğer boyutu ise, sadece bilgiyi almakla kalmayıp, karşıdaki kişinin zihinsel süreçlerine, kararlarına veya fiziksel hareketlerine uzaktan etki etmeyi içerir. Bu durum, sorudaki "direk iç dünyaya müdahale" tanımına uymaktadır.

  • Zihinsel Telkin ve "Arkanı Dön" Deneyi: Richard Webster, okul yıllarında önünde oturan arkadaşının ensesine odaklanarak ona "Arkana dön" diye zihinsel emirler gönderdiğini ve arkadaşının bir süre sonra huzursuzlanarak arkasına baktığını anlatır. Bu, pasif bir okuma değil, aktif bir "zihinsel dürtme" veya etkilemedir. Kişi, odaklanmış bir düşünceyi (niyeti) bir enerji paketi gibi karşı tarafa fırlatır,.
  • Geleceği Etkileme (Lior Suchard): Ünlü mentalist Lior Suchard, Mind Reader adlı eserinde, yaptığı gösterilerin bir kısmının sadece "okuma" değil, aynı zamanda "etkileme" olduğunu belirtir. "Açık tahmin" / open prediction dediği teknikte, henüz gerçekleşmemiş bir seçimi tahmin etmekten ziyade, katılımcıyı o seçimi yapması için ince psikolojik ve telepatik yöntemlerle yönlendirdiğini, yani geleceği etkilediğini ifade eder.
  • Uzaktan Etkileme (Remote Influencing): PSI Spies kitabında Jim Marrs, askeri uzaktan görüntüleme (Remote Viewing) çalışmalarının ötesinde, "Uzaktan Etkileme" (Remote Influencing) kavramına değinir. Bu teknik, bir hedefin zihnine veya fiziksel durumuna uzaktan etki etmeyi amaçlar. Ancak kaynaklar, bunun "Uzaktan Görüntüleme"den (sadece bilgi toplama) farklı ve daha tartışmalı bir alan olduğunu vurgular. Hatta bazı deneylerde, niyetin biyolojik sistemler (örneğin kan hücreleri) üzerinde uzaktan fiziksel değişiklikler yaratabildiği gözlemlenmiştir,.
  • Telepsişik Müdahale: Joseph Murphy, Telepsychics adlı eserinde, zihinsel güçlerin başkalarını etkilemek için kullanılabileceğini, ancak bunun sevgi ve iyilik odaklı olması gerektiğini savunur. Örneğin, eşinin sadakatinden şüphelenen ve sürekli bunu düşünen bir adamın, aslında bu korkulu düşünceleri telepatik olarak eşinin bilinçaltına ekerek, onu sadakatsizliğe itebileceğini belirtir. Bu, negatif bir müdahale örneğidir.

3. Ara Form: Temas Yoluyla Zihin Okuma (Kas Okuma)

Literatürde "Cumberlandizm" veya "Hellstromizm" olarak da bilinen "Temasla Zihin Okuma" / Contact Mind Reading, bu iki uç arasında fiziksel bir köprü kurar.

  • İdeomotor Tepkiler: Bu teknikte, okuyucu (alıcı), göndericinin (verici) elini veya bileğini tutar. Gönderici, zihninde bir nesnenin yerini veya yapılması gereken bir hareketi düşünür. Düşünce, bedende istemsiz ve çok ince kas hareketlerine (ideomotor tepki) neden olur. Okuyucu, bu ince fiziksel sinyalleri "hissederek" kişiyi yönlendirir. Burada zihinsel bir "içeri sızma"dan ziyade, bedensel tepkilerin hassas bir şekilde "okunması" söz konusudur,.

Sonuç ve Değerlendirme

(Önceki yazılarımızda) belirtildiği gibi, psişik yetenekler geniş bir spektrumda incelenmektedir. Kaynakların ortak görüşüne göre:

  1. Gerçek "Zihin Okuma" Genellikle Pasiftir: Karşımızdakinin düşünce ve duygularını, aradaki görünmez bağ (morfik alan, psişik eter) sayesinde kendi içimizde bir "yankı" gibi hissederiz. Bu, empatinin derinleşmiş halidir ve müdahale içermez.
  2. "Etkileme" veya "Telkin" Aktiftir: Bu, zihinsel bir mesajın, karşıdaki kişinin davranışını veya düşüncesini değiştirmek amacıyla, bir "ok" gibi fırlatılmasıdır. Bu, okumaktan öte bir eylemdir.
  3. Ayrım Niyetle Belirlenir: Eğer amaç sadece bilgi almaksa bu "hissetmektir"; eğer amaç bir sonuç yaratmaksa (arkasını dönmesini sağlamak, bir kartı seçtirmek) bu "müdahaledir."

Örnek Hikaye: Piskoposun Hissedişi

Richard Webster'ın aktardığı, 19. yüzyılda yaşamış Piskopos Samuel Wilberforce'un başından geçen olay, zihin okumanın "içte hissetme" (müdahalesiz) boyutuna mükemmel bir örnektir.

Bir gün Piskopos Wilberforce, din adamlarıyla yaptığı bir toplantı sırasında aniden elini başına götürür ve çevresindekilere büyük bir endişeyle şunları söyler: "Eminim, oğluma bir şey oldu." O sırada yanında bulunanlar bu duruma şahit olur. Piskopos, o gün günlüğüne oğlunun başına gelen "bir tür kaza" ile ilgili endişelerini yazar.

Daha sonra, tam o saatte, Piskopos'un denizci olan oğlu Herbert'in gemide ciddi bir kaza geçirdiği ve ayağından ağır şekilde yaralandığı ortaya çıkar.

Kıssadan Hisse ve Günümüze Bakan Yüzü:

Bu hikaye, zihin okumanın (veya telepati) en saf halinin, sevdiklerimizle aramızdaki görünmez bağlar üzerinden gerçekleşen bir "veri transferi" olduğunu gösterir. Piskopos, oğlunun zihnine girmemiş, olaylara müdahale etmemiştir. Sadece, oğlu kriz anında yoğun bir duygusal enerji yaydığında, Piskopos bu sinyali kendi zihninde ve bedeninde (elini başına götürerek) hissetmiştir.

Günümüze Bakan Yüzü: Günümüzde bu durum, "biri beni arayacak" hissine kapılıp o anda telefonun çalması veya uzaktaki bir yakınımızın sıkıntıda olduğunu sebepsizce hissetmemiz şeklinde tezahür eder. Bu, zihinlerimizin yalıtılmış adalar olmadığını, aksine derinlerde birbirine bağlı bir ağ (network) içinde yüzdüğünü hatırlatır. Karşımızdakini "okumak" için onun zihnini işgal etmeye gerek yoktur; sadece aradaki frekansı yakalamak ve kendi iç sesimizi dinlemek yeterlidir.

Dipnotlar: Webster, R. (2015). Kak chitat' mysli ljubogo cheloveka? [How to read anyone's mind?]. Webster, R. (2015). Kak chitat' mysli ljubogo cheloveka? [How to read anyone's mind?]. Beitman, B. D. (2018). Coincidencias: Cómo sacarle partido a la sincronicidad. Editorial Sirio. Sheldrake, R. (2004). Le septième sens: les pouvoirs de l'esprit étendu. Éditions du Rocher. Suchard, L. (2012). Mind reader: unlocking the power of your mind to get what you want. William Morrow Paperbacks. McTaggart, L. (Cited in Annas Archive compilation). Regarding Van Wijk's algae experiment and healing intention. Murphy, J. (2010). Telepsikhika [Telepsychics]. Popurri. Webster, R. (2015). Kak chitat' mysli ljubogo cheloveka? [How to read anyone's mind?].

'Kalpten Geçeni Bilme' Veya 'Zihin Okuma' Eylemi

Şöyle bir soru sorulursa: "Mistik ve spiritüel öğretilerde sıkça dile getirilen 'kalpten geçeni bilme' veya 'zihin okuma' eyleminin, kişinin aslında kendi içine, kendi 'iç aynasına' bakarak gerçekleştiği iddiası kaynaklarda nasıl temellendirilmektedir?", bu konunun cevabı, parapsikoloji, mistisizm ve bilinçaltı çalışmaları üzerine yoğunlaşan metinlerdeki "Birlik" / Oneness ve "Evrensel Zihin" / Universal Mind kavramlarında yatmaktadır.

Eldeki kaynaklar, başkalarının düşüncelerini veya kalplerinden geçenleri bilmenin, dışarıya pür dikkat bakmaktan ziyade, kişinin kendi derinliklerine inmesi ve oradaki "evrensel ağ" ile bağlantı kurmasıyla mümkün olduğunu doğrulamaktadır.

1. "Tek Zihin" Prensibi ve İçsel Ayna

Joseph Murphy'nin Telepsychics (Telepsişik) adlı eserinde detaylandırıldığı üzere, evrende temel bir "Birlik" yasası vardır. Buna göre, her insanın bilinçaltı, "Sonsuz Zeka" / Infinite Intelligence veya Tanrısal Zihin ile bağlantılıdır ve aslında tüm zihinler, okyanustaki damlalar gibi tek bir bütüne aittir [Murphy, 2010].

  • İçerideki Tanrı: Murphy'ye göre, başkasının ne düşündüğünü veya hissettiğini bilmek için "dışarıya" gitmeye gerek yoktur, çünkü "Tanrı (veya Evrensel Zihin) kişinin içindedir." Kişi kendi içine dönüp zihnini sakinleştirdiğinde ve sezgilerine kulak verdiğinde, aslında evrensel veri bankasına erişim sağlar. Bu durum, mistiklerin "kendi kalbine bakarak başkasını görme" metaforunu açıklar. Kendi "iç aynasını" (bilinçaltını) korku, öfke ve önyargıdan arındıran kişi, başkasının gerçeğini kendi içinde berrak bir şekilde yansıtabilir [Murphy, 2010].
  • Dua ve Meditasyon: (Önceki yazılarımızda) değinilen dua ve meditasyon teknikleri, aslında bu "iç aynayı" parlatma yöntemleridir. Zihin sessizleştiğinde, başkalarından gelen telepatik sinyaller veya evrensel bilgiden gelen sezgiler, bulanık olmayan bir suda yansıyan görüntüler gibi belirginleşir [Murphy, 2010].

2. "Simulpathia" ve Empatik Yankılanma

Richard Webster, How to Read Anyone's Mind (Herkesin Zihnini Nasıl Okursunuz?) adlı eserinde, zihin okumanın temelinin "empati" olduğunu belirtir. Empati, kelime anlamıyla "içinde hissetmek" demektir.

  • Duygusal Bulaşma: Webster'a göre, karşınızdaki kişinin ne hissettiğini anlamak için onun beden dilini izlemek bir yöntemdir, ancak daha derin bir seviyede, kendi bedeninizi ve duygularınızı dinlemek gerekir. Eğer bir ortamda aniden sebepsiz bir üzüntü veya öfke hissediyorsanız, bu duygu size değil, karşınızdakine ait olabilir. Yani, karşınızdakinin "kalbinden geçeni", kendi içinizde (kendi aynanızda) hissederek bilirsiniz [Webster, 2015].
  • İçsel Rezonans: Bernard Beitman'ın Coincidencias (Tesadüfler) eserinde tanımladığı "Simulpathia" / Simulpathia kavramı da buna işaret eder. Kişi, sevdiği birinin acısını veya sıkıntısını, aradaki fiziksel mesafeye rağmen kendi bedeninde hisseder. Bu, dışsal bir gözlem değil, içsel bir yankılanmadır [Beitman, 2018].

3. Bilinç Merdiveni ve "Fakülte X"

Colin Wilson, Mysteries (Gizemler) adlı kitabında, insanın bilinç yapısını bir merdivene benzetir. "Gündelik benlik" sadece en alt basamaktır ve sınırlı bir görüşe sahiptir.

  • İçe Dönüş ve Genişleme: Wilson'a göre, mistik deneyimler ve durugörü yetenekleri, kişinin kendi içine, bilinçaltının derinliklerine inmesiyle (veya "benlik merdiveninde" yukarı çıkmasıyla) ortaya çıkar. Kişi kendi içindeki bu "genişlemiş benliğe" ulaştığında, zaman ve mekan sınırları kalkar. Bu sayede, başkalarının zihinleri veya geçmiş/gelecek olaylar, dışarıdaki nesneler gibi değil, kişinin kendi içsel bilgisinin bir parçası gibi algılanır. Wilson buna "Fakülte X" / Faculty X adını verir; bu, kişinin aniden "her şeyin bağlantılı olduğunu" hissettiği bir içsel kavrayış anıdır [Wilson, 2024].
  • Kolektif Bilinçdışı: Carl Jung'un "Kolektif Bilinçdışı" kavramı da bu içsel aynayı destekler. Hepimiz, yüzeyde ayrı bireyler olsak da, derinlerde (içimizde) ortak bir havuzu paylaşıyoruz. Kendi derinliğine inen kişi, bu ortak havuzdan başkasına ait bilgilere ulaşabilir [Wilson, 2024].

4. Üçüncü Göz ve İçsel Ekran

Susan Shumsky'nin El Despertar del Tercer Ojo (Üçüncü Gözün Uyanışı) kitabında, "Üçüncü Göz" / Third Eye veya Ajna Chakra, içsel vizyonun merkezidir.

  • İç Ekran: Shumsky, durugörü yeteneğinin dışsal gözlerle değil, "zihin ekranında" beliren imgelerle gerçekleştiğini belirtir. Bu ekran, kişinin kendi iç dünyasındadır. Meditasyon sırasında gözler kapalıyken (içe dönükken) görülen imgeler, dış dünyadaki gerçeklikleri veya başkalarının durumlarını yansıtabilir. Dolayısıyla "görmek" için dışarıya değil, içteki ekrana (aynaya) bakmak gerekir [Shumsky, 2014].

Özet: "İç Ayna" Nasıl Çalışır?

Kaynakların ortak görüşüne göre, mistik kişilerin "kalpten geçeni bilmesi" şu mekanizmayla gerçekleşir:

  1. Dış Gürültüyü Susturma: Kişi önce dış duyularını ve kendi zihinsel gevezeliğini susturur.
  2. İçe Dönüş: Dikkatini kendi merkezine, "Sonsuz Zeka"ya veya bilinçaltına yöneltir.
  3. Yansımayı İzleme: Kendi zihni berrak bir durgun su (ayna) haline geldiğinde, karşısındaki kişinin yaydığı frekans veya düşünce dalgaları, bu içsel suda bir görüntü veya his olarak belirir.
  4. Ayrım: Kişi, bu hissin kendi egosu veya korkusu olmadığını, dışarıdan gelen bir veri olduğunu ayırt eder (bu, "ayırt etme" / discernment yeteneğidir).

Hikaye: Dedektifin "İç Sesi"

Joseph Murphy'nin Telepsychics kitabında, bu prensibi kullanan bir narkotik dedektifinin gerçek hikayesi anlatılır.

Bu dedektif, büyük miktarda uyuşturucu kaçakçılığı yapan bir çetenin peşindedir, ancak somut delil bulmakta zorlanmaktadır. Şüphelileri gözetlemek veya onları takip etmek yerine, farklı bir yöntem kullanır. Her gece uyumadan önce kendi içine döner, zihnini sakinleştirir ve kendi bilinçaltındaki "Sonsuz Zeka"ya (iç aynasına) şu soruyu sorar: "Kanıt nerede?"

Kendini, sanki kanıtı zaten bulmuş gibi huzurlu ve tatmin olmuş hisseder. Bir gece rüyasında, bir geminin belirli bir bölümünü ve orada saklanmış uyuşturucuları net bir şekilde görür. Bu, dışarıdaki bir ipucundan değil, tamamen kendi iç dünyasına (rüyasına) bakarak elde ettiği bir bilgidir.

Ertesi gün, rüyasında gördüğü gemiye gider ve tam olarak rüyasında gördüğü yerde kaçak malları bularak çeteyi çökertir.

Kıssadan Hisse ve Günümüze Bakan Yüzü: Bu hikaye, "dışarıdaki" gerçeğin bilgisinin, "içerideki" bilgelik kaynağında mevcut olduğunu gösterir. Dedektif, dış dünyada deli gibi koşturmak yerine, kendi "iç aynasına" bakarak cevabı bulmuştur.

Günümüze Bakan Yüzü: Modern dünyada, insanlar birini tanımak veya bir sorunu çözmek için sürekli dışsal verilere (sosyal medya profilleri, dedikodular, istatistikler) bakarlar. Ancak bu hikaye ve mistik öğretiler bize şunu hatırlatır: En doğru bilgi, önyargısız bir şekilde kendi içimize, sezgilerimize ve kalbimize baktığımızda beliren o "ilk his" veya "iç ses"te saklı olabilir. Karşımızdakini gerçekten anlamak için, önce kendi zihnimizin aynasını temizlememiz gerekir.

Kaynakça

  • Beitman, B. D. (2018). Coincidencias: Cómo sacarle partido a la sincronicidad. Editorial Sirio.
  • Murphy, J. (2010). Telepsikhika [Telepsychics]. Popurri.
  • Shumsky, S. (2014). El Despertar del Tercer Ojo [Awaken Your Third Eye]. Ediciones Obelisco.
  • Webster, R. (2015). Kak chitat' mysli ljubogo cheloveka? [How to read anyone's mind?].
  • Wilson, C. (2024). Misterii [Mysteries]. Diversion Books.

 

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar