Çınar Yıkıldı
Bir gün yine Mustafa Bey Hz. ile Sirkecideki Konya Lezzet lokantasında öğlen yemeği yemeye gittik, yemeyken sonra kahvelerimizi içmek için troleybüse bindik, o gün benim içimde muazzam fırtınalar kopuyor, allak bullak perişan bir ruh halindeyken, kendilerine "efendim ben sizin huzurunuza gelebilecek bir adam değilim, bende madde mana hiçbir şey yoktur, beni affedin dedim" o zaman mübareğin kaşları çatılarak kızgın bir halde (o ne demek, sen Hoca Efendi Hz.’nin elini öpmedin mi, sen kendini ne zannediyorsun, kendini bilmiyor daha ne istiyorsun, biz birini kabul etmek istediğimizde, elestü-birabbikeden mahşer alemine kadar seyri sülüküne bakar öyle kabul ederiz anladın mı) buyurdular.
Bu arada Gülhane parkına geldik, benim içimdeki fırtınalar gitmiş, o isyankar halim zail olmuş olarak ikimiz havuzun başında kahvelerimizi içerek bir müddet sohbet ettik. Arifi billahi ve mürşidi kamili anlamak çok zor. Şimdi her kelamı kibarlarını anlamaya gayret ediyoruz. Bizler hep zahiri görüyor ve ona göre fikir yürütüyor, gönül kitabını açıp okumuyoruz.
Sene 1956 Mustafa Bey Hz. ikimiz sabah Fatihe ziyarete gittik, Yavuz Selim durağın da otobüsten indik, Fatih Fevzi Paşa caddesindeki bütün çınar ağaçları kesilmiş koyun gibi yerlerde. Fakirden çınar ağaçlarını saymamı istediler, 63 adet dedim, (mübarek ellerini açarak Allah'a hitaben, her biri için bir baş istiyorum diye) buyurdular. Amele başını isteyerek ne zaman kesildiklerini sordular, gece saat 24.00’den sonra kestiklerini söylediler. Bu olaydan sonra 60 ihtilali oldu, yassı ada muhakemesinden 63 adet idam kararı çıktı, sonra bu tecelli değişerek 3 idama düştü.
Bu tarihlerde bir ikindi vakti Beyazıt Bahar pastanesinde Fikret Çelikoğlu da vardı, çaylarımızı içerken ben efendim Beyazıt meydanını kazıyorlar dedim, bana dönerek (oğlum mezarlarını kazıyorlar) buyurdular. Sonra kendileri eczacılık fakültesinin önündeki büyük bir çınar ağacını göstererek (oğlum bu çınar, sabah semavatı yani yedi kat göğü temsil eder, buna nasıl kıyarlar) buyurdular.
Yine 1957 yılında, o dönemin Başbakanı Paris te bir uçak kazası geçirdi ve başbakan Menderes bu kazadan sağ olarak kurtuldular. Ben durumu kendilerine arz edince (oğlum akibetine bakın, durumun nasıl olacağını görürsünüz) buyurdular.
Aynı yıl bana bir sabah Kurmay Albay Samed Kuşçu’yu sordular, efendim İki gün evvel beni aradılar Hatay’a gideceğini söylediler, herkese selamları olduğunu ilettim.
İkindi zamanı Beyazıt’ta buluştuğumuzda, 9 subayın darbeyi hükümet yapmak istediğini ve Samed Kuşçu’nun ihbarı ile tutuklandıklarının ortaya çıktı. Tutuklanan 9 subayın yine İnönü nün C.H.P. nin maşası olarak darbeyi hükümete teşebbüsü akim bırakıldı. Hakim 9 subayın sorgusunda, fikir birliği yaparak bizi bu işe Samed Kuşçu teşvik etti diye ifade verdiklerinden, Samed Kuşçu’da gözaltına alındı. (Oğlum git Samed’e söyle korkmasın, biz adamı ipten alırız) buyurdular. Bende Kasımpaşa’daki hapishaneye giderek söyledim. Muhakeme devam ederken onun tutuksuz olarak yargılanmasına karar verildi ve tahliye oldu. Efendi Hz. bana (Oğlum Samed sana geldi mi) buyurdular. Bende hayır dedim o zaman (oğlum öpecek eli, çalacak kapıyı bilemedi yazık oldu) buyurdular. Daha sonraki duruşmada iki sene mahkûmiyetine ve askerlikten ihracına karar verildi. Bugünkü ergenekonun ilk nüvesi C.H.P. yani İnönü tarafından atılmış oldu.
Mustafa Bey Hz. Samed Kuşçu ile olan karabetimizi biliyorlardı. Mahdumları Nur askerliğini onun yanında yaparken, kendisine azami müsamahayı göstermesi için Samed abiden rica ettim, Nur’u ben kabul et dedim, oda askerliğini hatrı şerifi için evinde yaptı.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Yorumlar
Yorum Gönder