Print Friendly and PDF

Jung'un Rastlantı / Coincidence Kavramına Getirdiği "Eşzamanlılık" / Synchronicity

Bunlarada Bakarsınız

 

Elimizdeki kaynaklarda yer alan kapsamlı psikolojik, bilimsel ve felsefi incelemeler, Carl Gustav Jung'un rastlantı / coincidence kavramına getirdiği "eşzamanlılık" / synchronicity tanımının, bu olguyu, nedensel / causal zincirlerin dışında, derin bir anlamsal / semantic düzlemde yeniden konumlandırdığını göstermektedir.

Jung, ömrünün sonuna doğru dahi, eserinin tamamlanması için bu kavramın hayati önem taşıdığına inanmış ve eşzamanlılığı, rüyalar kadar ciddiye alınması gereken, bilincin gizli / unconscious dünyasından gelen bir mesaj olarak görmüştür.


I. Eşzamanlılık Kavramının Tanımı ve Özü

Jung, eşzamanlılığı basit bir tesadüften ayıran en temel unsurun anlamlılık olduğunu vurgulamıştır.

A. Akausal Bağlantı İlkesi Jung, eşzamanlılığı "anlamsal olarak ilişkili, ancak nedensel olarak bağlantılı olmayan iki veya daha fazla olayın eş zamanlı olarak gerçekleşmesi" olarak tanımlamıştır.

  • Nedensellikten Bağımsızlık: Bu, olayların bilinen fiziksel yasalar (neden-sonuç) aracılığıyla birbirine bağlanmadığı anlamına gelir. Eşzamanlılık, Jung'un deyişiyle, nedenselliğin karşısında yer alan akausal / acausal bağlantı ilkesidir.
  • İç ve Dış Dünyanın Senkronizasyonu: Kavramın özü, bireyin iç dünyasındaki (düşünce, rüya, duygu) bir olayın, dışsal, fiziksel dünyada gerçekleşen bir olayla manidar / meaningful bir uyum içinde çakışmasıdır. Bu, iç yaşamımız ile dış gerçekliğimizin birbiriyle sandığımızdan daha fazla senkronize olduğunu gösterir.
  • Numinus / Gizemli Nitelik: Gerçek eşzamanlılık deneyimi, sıradan bir olayın ötesine geçer ve insanda huşu, merak ya da gizemli / numinous bir duygu uyandırır. Bu, yaşanan olayın tesadüf olamayacağına dair derin bir inanca yol açar.

B. Skarabe Örneği (Paradigma) Jung'un eşzamanlılık teorisini ortaya atmasına yardımcı olan meşhur klinik olay, aşırı rasyonel / rational bir kadın hastasıyla yaşadığı deneyimdir:

  • Hasta, tedavinin ilerlemesini engelleyen katı rasyonalist dünya görüşüne sahipti. Jung, hastanın "rasyonalizmine arzu edilen deliği açmak" için beklenmedik ve akıl dışı bir şeyin ortaya çıkmasını umuyordu.
  • Hasta, rüyasında altın bir skarabe / scarab (Antik Mısır'da yeniden doğuş / rebirth simgesi) gördüğünü anlatırken, Jung arkasındaki pencerede hafif bir tıkırtı duydu. Pencereyi açtığında, içeri altın-yeşil renkli bir skarabe böceği uçtu. Jung, böceği hastaya uzatarak, "İşte sizin skarabeniz" dedi.
  • Bu olay, kuramsal olarak konuşmanın ötesine geçerek, kadının entelektüel direncini kırmış ve tedaviye devam etmelerini sağlamıştır.

II. Kuramsal Temeller ve İşleyiş Mekanizması

Jung'a göre eşzamanlılık, bir psikolojik fenomen olmaktan öte, evrenin işleyişine dair temel bir ilkeydi ve bu, kolektif bilinçdışı ve arketip kavramlarıyla açıklanıyordu.

A. Kolektif Bilinçdışı ve Arketipler Jung, bilinci, bireysel yaşanmışlıkların ötesinde, tüm insanlığın ortak ve kalıtsal / inherited bir hafızasını barındıran kolektif bilinçdışı katmanına ayırmıştır.

  • Arketipsel Enerji: Kolektif bilinçdışı, arketip adı verilen evrensel semboller, temalar ve dinamik enerji örüntülerinden oluşur. Eşzamanlılık, bu arketipsel enerjilerin, psişenin derinliklerinde aktifleştiği anda, dış dünyadaki fiziksel olayları etkilediği bir tezahürdür.
  • Sembollerin Gücü: Bir arketipin (örneğin Skarabe/Yeniden Doğuş) etkinleşmesi, hem rüyada hem de dışsal gerçeklikte (böcek) anlamlı bir uyumla ortaya çıkar. Bu durum, bilinçdışı imgelerin bir çeşit dışa vurumu / exteriorization olarak işler.

B. Fizik ile Diyalog ve Pauli'nin Etkisi Jung, eşzamanlılık teorisini, materyalist / materialist nedensellik anlayışının ötesine taşıyarak, modern bilim ile ruhsallık / spirituality arasında bir köprü kurmayı amaçlamıştır.

  • Wolfgang Pauli'nin Desteği: Jung'un, eşzamanlılığı yayımlaması, ünlü kuantum fizikçisi Wolfgang Pauli'nin aktif teşviki ve işbirliği sayesinde mümkün olmuştur. Pauli'nin "dışlama ilkesi" (exclusion principle), yani parçacıkların birbirini zorlama olmaksızın dışlaması, akausal bağlantıya bir bilimsel paralellik sunmuştur.
  • Bütünleşme: Pauli, eşzamanlılığın, bilimin nesnel / objective yaklaşımı ile psikolojinin öznel / subjective değerlerinin (anlam, mana) entegre edilebileceği bir yol olduğunu görmüştür.

III. Jung ve Freud'un Ayrılığındaki Rolü

Eşzamanlılık kavramı, Jung'un Freud'dan ayrılmasına neden olan entelektüel / intellectual çatışmanın merkezinde yer alır.

  • Rasyonalizm Çatışması: Freud, Jung'un ruhsal / spiritual olgulara ve gizemciliğe (occultism) olan ilgisini "okültizmin kara suları"na kapılmak olarak görmüş ve bunu reddetmiştir. Freud, katı bir nedenselci (causal) / gerekirci (deterministic) dünya görüşüne bağlı kalmıştır.
  • Kitaplık Sesi Olayı: 1909'da, Jung, Freud'u akausal fenomenlerin varlığı konusunda uyarırken, arkalarındaki kitaplıktan yüksek bir çatlama sesi gelmiştir. Jung, bu olayı şiddetli psikolojik enerjinin dışa vurumu olarak yorumlamış (catalytic exteriorization phenomenon) ve ikinci bir çatlama sesi daha olacağını tahmin etmiştir. Freud, bu durumu "saçmalık" olarak nitelemiş, ancak Jung için bu olay, akausal ilkenin varlığının inkar edilemez bir kanıtı olmuştur. Bu olay, ikili arasındaki temel görüş ayrılığını pekiştirmiştir.
  • Sonuç: Jung, ruhsal hayatın olaylarını, yani rüyaları, kişisel başarısızlıkları ve rastlantıları, Freud gibi sadece bireysel bilinçdışının (unconscious) bastırılmış cinsel travmalarının sonucu olarak değil, yapısal ve akausal / acausal bir düzenin göstergesi olarak incelemiştir.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar