Kilitlenmiş Eşitsizlik… Finansal/Ahlaki Çöküş
"Elimizdeki kaynaklarda yer alan
incelemeler, bir yönetim erkinin / iktidarın kararları ve uygulamaları
neticesinde kendi koyduğu temelleri bozması veya yapıyı kendi içinde çürütmesi
durumunda ortaya çıkan sonuçları, genellikle yapısal süreklilik
(locked-in inequality) ve finansal/ahlaki çöküş olarak iki ana model
üzerinden ele almaktadır."
Bu modellerin her biri, iktidarın (iktidarın)
koyduğu sistemlerin ve ilkelerin, uzun vadede nasıl bir döngüye girdiğini ve
neden kendiliğinden değişmediğini aydınlatmaktadır.
1. Yapısal Sorunların Zorunlu Sürekliliği Modeli
(Locked-in Inequality)
Bu model, yönetimin veya toplumsal kurumların,
başlangıçta koyduğu adalet veya eşitlik gibi ilkelerle çelişen uygulamalara
rağmen nasıl varlığını sürdürdüğünü inceler. Kaynaklarda, bu durum, kilitlenmiş
eşitsizlik / locked-in inequality olarak adlandırılır.
- Yönetim Karakteristiği:
Yönetimin temel amacı, görünüşte ilerleme sağlamak olsa da, esasında eşitsizliği
yönetilebilir düzeylerde tutmak ve baskın grubun (örneğin kurumsal
ırkçılık bağlamında Beyazların) çıkarlarını korumaktır. Bu yönetim,
eleştirilere veya ilerlemeci yasalara karşı direnç gösterir ve değişimi
yavaşlatır.
- Dayanma Ömrü ve Tekerrür: Bu tür
bir sistemin ömrü, sadece yıllarla değil, kuşaklarla ölçülür.
Yapısal adaletsizlikler, bir kez yerleştikten sonra, tüm engeller
kaldırılsa bile kendini sürekli kılma eğilimindedir. Kaynaklar,
İngiliz eğitim sistemindeki ırksal başarı eşitsizliğinin (Black/White
achievement gap) geçmiş trendlere göre devam etmesi durumunda, bu
eşitsizliğin fiilen asla kapanmayacağını öngörmektedir. En iyimser
tahminler dahi, mevcut eğilimlerle eşitsizliğin ancak 2054 veya 2064
yıllarına kadar süreceğini belirtir.
- Sonuç: Yönetim,
başarısızlıklarının maliyetini dışsallaştırarak ve görünüşte adil
politikalar uygulayarak (contradiction-closing cases) uzun süre
ayakta kalır. Yapısal sorun, tesadüfi bir kaza değil, sistemin
kalıcı bir özelliği olarak devam eder. Hatalar (örneğin Black
öğrencilerin sınav sonuçlarını kötü gösteren yeni değerlendirme sistemi)
yönetim tarafından fark edilse bile, bunlar iktidarın çıkarlarını
desteklediği sürece savunulur ve düzeltilmesi için baskı yapılmaz.
2. Finansal Dengesizlik ve Çöküş Modeli (South
Sea Company)
Bu model, sistemin yönetimsel hatalarının ve
şeffaflık eksikliğinin, yapısal istikrarı kısa sürede tüketerek yıkıma yol
açtığı durumları açıklar.
- Tarihi Örnek: İngiliz tarihindeki South
Sea Company (Güney Denizi Şirketi) vakası, rasyonel ekonomik
beklentilerden tamamen kopmuş büyük bir finansal balonun patlamasıyla
sonuçlanan bir yönetimsel hatadır. Şirket, 1711 yılında kurulmuş, ancak
esas olarak 1720'deki spekülasyon / mania döneminde üne
kavuşmuştur.
- Yönetim Karakteristiği: Dönemin önde gelen
politikacıları ve vatandaşları, fiyatların sürekli yükseleceği
varsayımıyla, şirketin gerçek ekonomik beklentileriyle hiçbir ilgisi
olmayan hisselere yoğun bir şekilde yatırım yapmışlardır. Bu,
Kammerer'in bahsettiği gibi, olaylar arasında rastlantısal olmayan ancak
nedensellikten yoksun bir inanca (spekülatif atılım) dayanıyordu.
Yönetimsel hata, bu mantıksız mania halinin görmezden gelinmesi ve
teşvik edilmesiydi.
- Ömrü ve Sonuç: Şirket,
zirveye ulaştıktan kısa bir süre sonra çöktü. Şirket yöneticileri, hisse senedi fiyatının "şirketin
gerçek beklentileriyle hiçbir ilişkisi kalmadığını" fark edince
("in the summer") kendi hisselerini satmışlardır. Bu öz-sabotaj,
hisse fiyatlarının aniden düşmesine neden olmuş, sonuçta büyük servetlerin
kaybına, yaygın ekonomik felakete ve hükümet skandalına yol açmıştır.
Bu, bir yönetimin kararlarının, mantıksal olarak kaçınılmaz bir ekonomik
yıkıma nasıl yol açtığının çarpıcı bir örneğidir.
Kader ve Tarih Tekerrür Eder mi?
Tarihin hatalar nedeniyle tekerrür etmek zorunda
kalması, kaynaklarda kader (fate) ve yazgı (destiny)
kavramları üzerinden açıklanır:
- Kaderin Tekrarlaması:
Tekrarlayan hatalar, bireyin ya da kurumların geçmişteki çözülmemiş
travmaları ve sırları bilinçdışı bir zorlamayla yeniden canlandırmasından
kaynaklanır (önceki yazılarımızda). Bu, ataların yüklediği görünmez
sadakat ve tekrar zorunluluğu mekanizmasıdır.
- Hata Döngüsü: Hatalar
benzer, çünkü birey veya kurumlar, değişime karşı dirençli olan nevrotik
alışkanlıklara ve genetik/kültürel koşullanmalara sıkışıp
kalır. Örneğin, bir kişi sürekli aynı türde, kendine zarar veren davranış
kalıplarını sergiler. Yönetim düzeyinde ise, sorunların kökenine inmek
yerine, bilinçli bir bilgisizlik (motivated inattention)
tercih edilir, bu da aynı yanlış sonuçların sürekli üretilmesine yol açar.
- Özgürleşme: Kader
(edilgen zorunluluk) bu döngüyü sürdürürken, yazgı (aktif destiny)
ise bu döngüden çıkış yolunu sunar. Bu, hataların farkına varılması,
geçmişle yüzleşilmesi ve bilinçli olarak farklı bir seçim yapılması
ile mümkündür. Sistemlerin döngüyü kırması, yalnızca derin bir dönüşüm
niyetiyle ve sağlam etik ilkelere geri dönülerek
gerçekleştirilebilir. Başlangıçtaki küçük hatalar ve sapmalar dahi, büyük
sonuçlara yol açma potansiyeli taşır (Kaos Teorisi), bu da her anın yeni
bir rota çizme fırsatı barındırdığı anlamına gelir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Yorumlar
Yorum Gönder