" Robert Penn Warren: Tarih, Kimlik ve İktidarın Psikolojik Labirentinde Bir Yolculuk "
Amerikan edebiyatının hem kurgu / fiction
hem de şiir dalında Pulitzer Ödülü kazanan tek ismi olan Robert Penn Warren,
Güneyli bir yazarın coğrafi köklerine sadakati ile evrensel insanlık durumunun
psikolojik derinliğini birleştiren nadir kalemlerden biridir. Warren’ın yaşamı
ve eserleri, bireyin tarih içindeki yerini, iktidarın yozlaştırıcı doğasını ve
insanın kendini tanıma / self-knowledge sürecindeki sancılarını inceler.
Elimizdeki kaynaklar ışığında, yazarın kronolojik gelişimini ve eserlerinin
psikolojik altyapısını en ince detaylarıyla irdeleyelim.
1. Biyografik Temeller ve Dönüm Noktaları
Robert Penn Warren, 24 Nisan 1905'te Kentucky,
Guthrie'de doğdu. Babası Robert Franklin Warren bir iş adamı ve bankacı, annesi
Anna Ruth Penn Warren ise bir öğretmendi. Warren'ın çocukluğu, Amerikan İç
Savaşı gazisi olan büyükbabasının anlattığı hikayelerle, tütün tarlalarının
arasında ve bölgenin sözlü tarih geleneği içinde şekillendi.
Kaderin Müdahalesi: Denizcilikten Edebiyata Warren’ın
hayatındaki en belirleyici psikolojik ve kariyer odaklı kırılma noktası, 1921
yılında, henüz 16 yaşındayken gerçekleşti. Genç Warren, Birleşik Devletler
Deniz Harp Okulu'na / US Naval Academy girmeyi ve Pasifik filosunda bir
amiral olmayı hayal ediyordu. Ancak küçük kardeşi tarafından fırlatılan bir
taş veya kaza sonucu sol gözünden ciddi bir yara aldı ve bu gözünü kaybetti. Bu
travmatik olay, askeri kariyer hayallerini suya düşürdü ve onu Vanderbilt
Üniversitesi'ne yönlendirdi. Burada kimya mühendisliği okumaya başlasa da, kısa
süre sonra İngilizce ve edebiyat derslerinin cazibesine kapılarak yönünü
değiştirdi. Bu kaza, onu eylem adamı olmaktan çıkarıp düşünce ve kelimelerin
dünyasına iten, "eylem" ile "fikir" arasındaki çatışmayı
eserlerine taşımasına neden olan temel bir psikolojik dönemeçtir.
Kaçaklar / The Fugitives ve Tarımcılar / The
Agrarians Vanderbilt Üniversitesi'nde Warren, John Crowe
Ransom, Allen Tate ve Donald Davidson gibi isimlerle tanıştı ve
"Fugitives" (Kaçaklar) adlı edebi gruba katıldı. Bu grup, Eski
Güney'in romantize edilmesine karşı çıkarken, modern sanayi toplumunun insanı
doğadan ve gelenekten koparmasını da eleştiriyordu. Warren, daha sonra
"Agrarians" (Tarımcılar) hareketinin manifestosu olan I'll Take My
Stand (Yerimi Alıyorum) adlı esere "The Briar Patch" (Dikenli
Tarla) makalesiyle katkıda bulundu. Ancak Warren'ın psikolojik ve entelektüel
gelişimi, bu erken dönemdeki ırk ayrımcılığını / segregation savunan
görüşlerinden, daha sonra Who Speaks for the Negro? (Zenci Adına Kim
Konuşur?) adlı eserinde görüleceği üzere, sivil haklar hareketini destekleyen
entegrasyonist bir çizgiye evrildi. Bu değişim, yazarın "tarihsel
benlik" ile "ahlaki benlik" arasındaki çatışmayı kendi hayatında
da yaşadığını gösterir.
2. "Kralın Adamları" / All the
King’s Men: İktidar ve Benlik Psikolojisi
Warren’ın başyapıtı ve 1947 Pulitzer ödüllü
romanı All the King’s Men, Louisiana Valisi Huey Long’un hayatından
esinlenilerek yaratılan Willie Stark karakteri üzerinden iktidarın anatomisini
çizer. Ancak roman sadece
bir siyasi kronik değil, anlatıcı Jack Burden’ın psikolojik bir kendini bulma
serüvenidir.
Willie Stark: Pragmatizm ve Yozlaşma
Willie
Stark, başlangıçta dürüst, halktan yana ve idealist bir "taşra
avukatı" olarak sahneye çıkar. Ancak sistem tarafından kullanıldığını ve
bir "kukla" olduğunu anladığında, yöntemlerini değiştirir. Stark’ın
felsefesi, "İyilik
kötülükten doğar, çünkü başka doğabileceği bir yer yoktur" / Good comes out of evil
ilkesine dayanır. Stark, hastaneler, yollar ve okullar inşa eder, ancak bunu
yaparken şantaj, rüşvet ve tehdit gibi "karanlık" yöntemleri
kullanmaktan çekinmez.
Hikayenin Ana Fikri ve Günümüze Bakan Yüzü: Stark'ın
hikayesi, amacın araçları meşrulaştırıp meşrulaştıramayacağı sorusunu sorar.
Bir hastane inşa etmek için bir senatöre şantaj yapmak ahlaki midir? Warren,
Stark karakteriyle, mutlak gücün en iyi niyetli insanı bile nasıl
dönüştürebileceğini ve "halka hizmet" maskesi altında kişisel
hırsların nasıl devleşebileceğini gösterir. Günümüz siyasetinde popülizmin
yükselişi ve liderlerin "halkın iradesi" arkasına sığınarak hukuku
esnetmeleri, Stark'ın trajedisini hala güncel kılmaktadır. Stark, iyiliği yapmak
için kötülüğe bulaşmanın kaçınılmaz olduğunu savunurken, sonunda kendi
yarattığı sistemin kurbanı olur.
Jack Burden ve "Büyük Tik" / The
Great Twitch
Romanın anlatıcısı Jack Burden, tarih öğrencisi
ve gazetecidir. Burden, olayların içinde yer almasına rağmen sorumluluktan
kaçmaya çalışan, "tarihin ahlaki tarafsızlığına" sığınan bir
karakterdir. Burden'ın geliştirdiği "Büyük Tik" teorisi, hayatın
sadece sinirsel tepkilerden ibaret olduğu ve hiç kimsenin hiçbir şeyden sorumlu
olmadığı inancına dayanır. Bu, bir tür nihilist savunma mekanizmasıdır.
Ancak romanın sonunda Burden, "Örümcek
Ağı" / Spider Web teorisiyle yüzleşir. Bu teoriye göre dünya tek
parça bir ağdır; bir noktasına dokunulduğunda titreşimler en uzak köşeye kadar
ulaşır ve uyuyan örümceği (belki de Tanrı'yı veya kaderi) uyandırır. Jack,
patronu Willie Stark için Yargıç Irwin hakkında "kirli çamaşır"
ararken, Irwin'in aslında kendi biyolojik babası olduğunu ve geçmişte bir
yolsuzluğa bulaştığını keşfeder. Bu keşif, Irwin'in intiharına yol açar. Jack,
eylemsiz bir gözlemci olamayacağını, tarihin ve eylemlerin birbirine bağlı olduğunu
ve insanın "tarihin içinde yaşamak zorunda olduğunu" acı bir şekilde
öğrenir.
Cass Mastern Bölümü Romanın
içinde yer alan Cass Mastern hikayesi, ana temanın tarihsel bir yankısıdır.
Jack'in doktora tezi için araştırdığı bu İç Savaşı öncesi karakter, bir köleyle
yaşadığı ilişki ve ardından gelen trajedi sonucunda "dünyanın bir bütün
olduğu" ve her günahın bedelinin ödendiği gerçeğiyle yüzleşir. Jack,
başlangıçta Cass Mastern'i anlayamaz, çünkü o dönemde kendisi henüz sorumluluk
almayı reddeden bir "uyurgezer"dir.
3. "Gece Süvarisi" / Night Rider:
Şiddet ve Kimlik Arayışı
Warren’ın ilk
romanı Night Rider (1939), Kentucky'deki tütün savaşlarını (1905-1908)
konu alır. Başkarakter Percy Munn, adalet arayışıyla yola çıkan ancak şiddet
sarmalına kapılarak kimliğini kaybeden bir avukattır.
Psikolojik Tahlil: Percy Munn,
içsel bir boşluk hisseden ve kendini tanımlamakta zorlanan bir karakterdir.
Tütün üreticilerini sömüren tröstlere karşı kurulan "Gece Süvarileri"
birliğine katılması, ona bir amaç ve aidiyet hissi verir. Ancak örgüt, amacına
ulaşmak için şiddete, kundaklamaya ve cinayete başvurdukça, Munn'ın idealizmi
yerini "eylemin kendisiyle" var olma çabasına bırakır. Warren burada,
"fikir" ile "eylem" arasındaki kopuşu ve bireyin kolektif
şiddet içinde nasıl eridiğini inceler. Munn, sonunda kendi benliğine
yabancılaşır; şiddet, onun için bir varoluş biçimine dönüşür, ancak bu yol onu
kaçınılmaz bir yıkıma götürür.
4. Şiirsel Evrim ve Romantik Gelenek
Warren’ın şiirsel kariyeri, T.S. Eliot ve John
Crowe Ransom etkisindeki modernizmden, daha kişisel ve vizyoner bir Romantizme
doğru evrilmiştir. 1944-1953 yılları arasında yaşadığı "şiirsel
kuraklık" / poetic drought dönemi, onun Coleridge ve İngiliz
Romantiklerini derinlemesine incelemesiyle sona ermiştir.
- Samuel Taylor Coleridge Etkisi:
Warren'ın The Rime of the Ancient Mariner üzerine yazdığı "Saf
İmgelem Şiiri" / A Poem of Pure Imagination denemesi, onun
şiir anlayışının dönüm noktasıdır. Coleridge'in "birincil ve ikincil
imgelem" kavramları ve "günah-ceza-kefaret-barışma"
döngüsü, Warren'ın sonraki eserlerinde (örneğin Audubon) merkezi
bir yer tutar.
- Promises (Vaatler): 1957'de
yayımlanan ve Pulitzer kazanan bu şiir kitabı, Warren'ın kişisel
hayatındaki mutluluğu (Eleanor Clark ile evliliği ve çocukları) yansıtır.
Burada, "zamanın telafi edilemez neşesi" / Time’s
irremediable joy kavramı öne çıkar.
- Audubon: A Vision: Bu uzun
şiirde Warren, doğa bilimci John James Audubon'u, sanatsal tutkunun ve
dünyayla kurulan derin bağın bir sembolü olarak ele alır. Audubon'un
tutkusu, onu dünyadan soyutlasa da, nihayetinde insanlıkla daha derin bir
bağ kurmasını sağlar.
5. Genel Psikolojik ve Felsefi Temalar
Warren'ın eserlerinde öne çıkan temel argümanlar
şunlardır:
- Varlık Ozmozu / Osmosis of Being: Birey,
çevresinden ve tarihinden bağımsız değildir. İnsan, "dünyanın
bedeni" ile sürekli bir alışveriş içindedir. Kendini izole etmeye
çalışan karakterler (Jack Burden'ın "Büyük Uyku" / The Great
Sleep dönemleri gibi) başarısız olur ve ancak dünyaya geri dönüp
"pisliğe bulaşmayı" kabul ettiklerinde kurtuluşa ererler.
- Babanın Gölgesi:
Warren'ın eserlerinde baba figürü (biyolojik veya sembolik), hem bir
otorite hem de bir gizem kaynağıdır. All the King’s Men'de Jack'in
babası sandığı Scholarly Attorney (Bilgili Avukat) ile biyolojik babası
Yargıç Irwin arasındaki zıtlık, Jack'in kimlik krizinin merkezindedir. Portrait
of a Father (Bir Babanın Portresi) adlı eserinde de kendi babasıyla
olan ilişkisini ve geçmişin gizemini irdeler.
- Tarih ve Mit: Warren
için tarih, sadece geçmiş olayların dökümü değil, bugünü şekillendiren
canlı bir güçtür. Brother to Dragons (Ejderhalara Kardeş) şiirinde,
Thomas Jefferson'ın yeğenlerinin işlediği vahşi bir cinayeti ele alarak,
Amerikan masumiyet mitini sorgular ve insanın içindeki kötülükle
yüzleşmesi gerektiğini savunur.
Sonuç olarak Robert Penn Warren, Güneyli
köklerinden beslenerek evrensel insanlık dramını, iktidarın doğasını ve bireyin
kendini bilme sürecini hem romanlarında hem de şiirlerinde ustalıkla
işlemiştir. Onun karakterleri, tarihin yükü altında ezilen, eylem ve düşünce
arasında sıkışmış, ancak gerçeği arama cesareti gösterdiklerinde "tarihin
dehşetinden" kurtulup "zamanın neşesine" ulaşabilen modern
bireylerdir.
Kaynakça: "APLEAI~1.PDF"
"All The King's Men- A Play..." "Le Cavalier de la nuit..."
(Önsöz) "POEMSO~1.PDF" "Robert Penn Warren" (Biyografi)
"Todos los hombres del rey..." (Giriş ve Metin) "Todos los
hombres del rey..." (Örümcek Ağı metaforu) "Todos los hombres del
rey..." (Jack Burden analizi)
" Siyasetin Arka Kapıları: Şantaj, Manipülasyon
ve 'İyilik' Maskesi Altındaki Komplo Teorileri "
Elimizdeki kaynaklarda yer alan Robert Penn
Warren'ın başyapıtı Kralın Adamları / All the King’s Men,
siyasetin görünen yüzünün ardında işleyen karanlık mekanizmayı, halkın nasıl
yönlendirildiğini ve iktidarın "arka kapılarını" en ince detaylarıyla
gözler önüne serer. Yazar, Willie Stark karakteri üzerinden, siyasi gücün
doğasını ve bu gücün elde edilmesi için kurgulanan komploları, "amaç aracı
meşrulaştırır" felsefesiyle harmanlayarak anlatır. Kaynaklardaki
metinler ışığında, siyasetin kirli çamaşırlarının nasıl ortaya döküldüğünü ve
halkın algısının nasıl yönetildiğini şu başlıklar altında inceleyebiliriz:
1. "Çamur" Teorisi ve Şantaj
Mekanizması
Siyasetin arka kapılarında işleyen en temel
kural, Willie Stark'ın
formüle ettiği "her insanın bir lekesi vardır" prensibidir.
Stark, masumiyetin bir mit olduğuna ve her bireyin geçmişinde sakladığı, onu
kontrol etmek için kullanılabilecek bir günahın yattığına inanır.
- İnsanın Doğası: Stark'a
göre, "İnsan
günah içinde ana rahmine düşer ve kokuşan bir pislik içinde dünyaya
gelir." Bu nedenle, bir rakibi alt etmek için "daima bir şey
bulunur",,. Bu bakış açısı, siyasi rakipleri susturmak veya
yanına çekmek için şantajın meşru bir araç olarak kullanılmasına zemin
hazırlar.
- Yargıç Irwin Dosyas: Stark,
dürüstlüğüyle tanınan Yargıç Irwin'i (Jack Burden'ın manevi ve biyolojik
babası) kendi tarafına çekemeyince, Jack Burden'a onun geçmişini
araştırmasını emreder. Burden, yaptığı titiz araştırma sonucunda, Irwin'in
yıllar önce "American Electric Power Company" davasında rüşvet
aldığını ve bu rüşvetle intihar eden Mortimer L. Littlepaugh'un yerine
geçtiğini ortaya çıkarır,,.
- Günümüze Bakan Yüzü: Bu
durum, günümüz siyasetinde "dosya savaşları" olarak bilinen,
rakiplerin geçmiş hatalarının kritik anlarda piyasaya sürülmesi
stratejisinin edebi bir prototipidir. Stark, bu bilgiyi yargıcı yok etmek
için değil, onu "korkutmak" ve kendi siyasi amaçları (Senato
seçimleri) için kullanmak ister,.
2. Halkı Manipüle Etme Sanatı: "Köylü"
Retoriği
Willie Stark, başlangıçta dürüst bir taşra
avukatı iken, kandırıldığını anladığı andan itibaren halkın dilini ve öfkesini
kullanan bir demagoga dönüşür. Halkı manipüle etme stratejisi, onlara
"gerçekleri" (kendi kurguladığı şekliyle) anlatmak değil, onların
duygularını harekete geçirmektir.
- Mağduriyet Edebiyatı: Stark, Mason City'deki okul
inşaatında dönen dolapları ve kendi saf dışı bırakılmasını halka
anlatırken, kendisini onlardan biri, ezilen bir "köylü" / hick
veya redneck olarak konumlandırır. Halka, "Sizler köylüsünüz, rençpersiniz.
Sizi de tıpkı benim gibi binlerce defa kafese koydular" diyerek ortak
bir düşman (şehirli elitler) yaratır ve kitleleri bu düşmana karşı
birleştirir,.
- Duygu Sömürüsü: Stark,
mantığa veya verilere dayalı konuşmaların (vergi oranları vb.) halk
üzerinde etkisi olmadığını, halkın "gülmek veya ağlamak"
istediğini fark eder. Onlara, "Bana çekici verin, onları [rakipleri] mıhlayayım"
diyerek şiddet ve intikam duygularını körükler,.
- Ana Fikir: Buradan
çıkarılacak ders, popülist liderlerin halkın gerçek ihtiyaçlarını
karşılamaktan ziyade, onların öfkelerini kanalize ederek ve kendilerini
"halkın tek savunucusu" gibi göstererek iktidarlarını
pekiştirdikledir. Stark,
"Sizin iradeniz benim gücümdür" diyerek, aslında kendi
güç arzusunu halkın iradesiymiş gibi sunar.
3. "İyilik Kötülükten Doğar": Ahlaki
Relaivizm
Kitapların en çarpıcı felsefi argümanı, büyük
kamu yararı sağlamak için "kirli" yöntemlerin kullanılmasının
kaçınılmaz olduğu iddiasıdır. Stark, devasa bir hastane inşa etmek ister ve bu
projeyi, siyasi makinenin çarklarını yağlamak için bir araç olarak görür.
- Kötülükten İyilik Yaratmak: Stark,
idealist doktor Adam Stanton'a hastane müdürlüğünü teklif ederken şu
argümanı kullanır: "İyilik,
fenalıktan doğmadır... Çünkü başka hiçbir şeyden doğamaz."
Stark'a göre, toplumun gelişimi için (hastane, yol, okul) yozlaşmış
araçları (rüşvetçi müteahhitler, şantaj) kullanmak zorunludur,,.
- Tarihsel Maliyet Teorisi: Jack
Burden, Stark'ın yöntemlerini "Tarihsel Maliyet Teorisi" / Theory
of Historical Costs ile açıklar. Buna göre, her değişimin bir bedeli
vardır ve ahlaki yargılar, sonuçlara göre verilmelidir. Bir eylem, ahlaken
kötü olsa bile, sonucu iyiyse (örneğin yoksullara ücretsiz sağlık
hizmeti), o eylem tarihsel süreçte meşrulaşır.
4. "Siyasi Takas" ve Kadrolaşma
Siyasetin arka kapılarında liyakat değil, sadakat
ve şantaj geçerlidir. Kaynaklarda, Stark'ın çevresindeki kadroların nasıl
şekillendiği detaylandırılır:
- Byram B. White Olayı: Eyalet
denetçisi Byram White'ın yolsuzluğu ortaya çıktığında, Stark onu
cezalandırmak yerine, ondan tarihsiz bir istifa mektubu alarak onu kendine
tamamen bağlar. White'ı bir "eşya" gibi kullanır; onu affetmez,
sadece "tamir eder" ve kendi kontrolü altına alır,.
- Tiny Duffy: Stark, kendisini geçmişte
aldatan Tiny Duffy'yi vali yardımcısı yapar. Bunun nedeni, Duffy'nin
"korkutulabilir" olması ve Stark'ın ona her baktığında
"insanlara güvenilmeyeceğini" hatırlamasıdır. Duffy, Stark'ın
"kirli işlerini" (örneğin hastane ihalesini Gummy Larson'a
vermek gibi) takip eden bir piyon olarak tutulur,.
5. Komplo Teorileri ve Gerçeklik: "Büyük
Tik"
Jack Burden'ın olaylara bakışı, siyasetin ve
hayatın bir "Büyük Tik" / The Great Twitch (sinirsel seğirme)
olduğunu, yani olayların önceden planlanmış büyük komplolardan ziyade, anlık
dürtüler ve kaçınılmaz sonuçlar zinciri olduğunu düşündürür. Ancak kitapta,
Stark'ın ölümüyle sonuçlanan olaylar zinciri (Adam Stanton'ın Stark'ı vurması),
aslında Tiny Duffy ve Sadie Burke'ün manipülasyonuyla gerçekleşen bir
"komplo"dur.
- Manipülasyon Zinciri: Stark,
Anne Stanton ile ilişki yaşar. Sadie Burke bunu kıskanır ve Tiny Duffy'ye
anlatır. Duffy,
hastane ihalesini alamadığı için Stark'a kin besler ve bu bilgiyi (Anne'in
kardeşi) Adam Stanton'a sızdırır. Adam, kız kardeşinin
"lekelendiğini" ve kendisinin de bu sayede hastane müdürü
yapıldığını düşünerek Stark'ı vurur. Bu, siyasetin arka planında
kişisel hırsların ve intikam duygularının nasıl büyük tarihsel olaylara
(bir valinin suikastına) yol açtığının kanıtıdır,,.
Sonuç olarak, elimizdeki kaynaklar, siyasetin
sadece halk önünde yapılan konuşmalardan ibaret olmadığını; asıl oyunun,
geçmişin kirli dosyaları, şantaj, rüşvet ve insanların zaafları üzerine kurulu
"arka odalarda" döndüğünü göstermektedir. Willie Stark, "halkın
adamı" maskesi altında, bu kirli mekanizmayı ustaca yöneten, ancak sonunda
kendi yarattığı sistemin (ve etrafında topladığı "kötü" adamların)
kurbanı olan bir figürdür.
" İnsanın Kusurlu Doğası: Robert Penn Warren'ın
Eserlerinde Karakter Zaafları ve Ahlaki Çöküşün Anatomisi "
Robert Penn Warren’ın, özellikle Kralın
Adamları (All the King's Men) başta olmak üzere elimizdeki kaynaklarda yer
alan eserleri, insan doğasının karanlık dehlizlerine iner. Yazar, insanın
"iyilik" ve "kötülük" kavramları arasında sıkışıp
kaldığını, ancak temelde zayıf, etki altına alınabilir ve geçmişin yüküyle
lekelenmiş bir varlık olduğunu savunur. Warren’ın karakterleri üzerinden
yaptığı psikolojik tahliller, insan zayıflıklarını birkaç ana başlık altında
toplar: Geçmişin kaçınılmaz lekesi, iyilik yapma arzusunun manipülasyonu,
sorumluluktan kaçış ve iktidar hırsının yarattığı körlük.
1. "Her
İnsanın Bir Lekesi Vardır": Doğuştan Gelen Suçluluk
Warren’ın insan doğasına dair en temel ve çarpıcı
tespiti, Willie Stark karakteri aracılığıyla dile getirilir. Stark’a göre
masumiyet bir mittir ve her insan, doğası gereği kusurludur.
- Günahla Doğmak: Stark,
Jack Burden’a Yargıç Irwin hakkında bir şeyler bulmasını emrettiğinde,
Burden yargıcın dürüst biri olduğunu söyler. Stark’ın cevabı ise insan
doğasına dair kesin bir yargı içerir: "İnsan günah içinde ana rahmine düşer ve
kokuşan bir pislik içinde dünyaya gelir... Onun için daima bir şey
bulunur",. Bu görüşe göre, insanın en büyük zayıflığı,
geçmişinde sakladığı ve ortaya çıktığında onu yıkabilecek bir hatasının,
bir "lekesinin" mutlaka olmasıdır.
- Gizli Zaaflar: En dürüst görünen
karakterlerin bile bir fiyatı veya sakladığı bir utancı vardır.
Dürüstlüğüyle tanınan Yargıç Irwin’in zayıf noktası, yıllar önce yaşadığı
para sıkıntısıdır. Bu sıkıntı, onu rüşvet almaya ve bir adamın intiharına
neden olan olaylar zincirini başlatmaya itmiştir,. Warren burada, ekonomik
baskı ve statü kaybı korkusunun, en onurlu insanı bile ahlaki tavizler
vermeye zorlayabileceğini gösterir.
2. "İyilik Yapma" Arzusunun
Manipülasyonu: Gurur ve İdealizm
Warren, sadece kötü niyetli insanların değil,
"iyi" insanların da zayıflıkları olduğunu ve bu zayıflıkların onları
manipülasyona açık hale getirdiğini savunur. Bu durum en net şekilde Dr. Adam
Stanton karakterinde görülür.
- İdealizmin Kırılganlığı: Adam
Stanton, "fikir adamı" olarak tanımlanır ve dünyayı olduğu gibi
değil, olması gerektiği gibi (idealize ederek) görür. Onun zayıf yönü,
kendi dürüstlüğüne ve ahlaki üstünlüğüne duyduğu gururdur. Willie Stark, Stanton’ı
hastane müdürü olmaya ikna ederken, onun bu "iyilik yapma"
arzusunu kullanır. Stark, Stanton’a "İyilik fenalıktan
doğmadır... Çünkü başka hiçbir şeyden doğamaz" diyerek, onu kendi
kirli siyasi amaçları için kullanırken bile Stanton’ın egosunu ve
idealizmini okşar,.
- Mesleki Kibir: Stanton,
politikadan ve pislikten uzak durduğunu sanarak kendi fildişi kulesinde
yaşar. Ancak Stark,
ona büyük bir hastane ve tam yetki vererek, Stanton’ın mesleki hırsını ve
"insanlığa hizmet etme" zayıflığını (Stark’ın deyimiyle)
yakalar. İnsan, ne kadar erdemli görünürse görünsün, kendi
yeteneklerini sergileme ve "büyük işler başarma" arzusuyla
tuzağa düşürülebilir.
3. Kaçış Psikolojisi: "Büyük Uyku" ve
Sorumsuzluk
Jack Burden karakteri üzerinden incelenen bir
diğer önemli insan zayıflığı, gerçeklerle yüzleşmekten kaçma ve sorumluluk
reddidir.
- Büyük Uyku (The Great Sleep): Burden,
hayatındaki zorluklar, hayal kırıklıkları veya çözemediği sorunlarla
karşılaştığında, fiziksel ve zihinsel bir uyuşukluğa sığınır. Buna
"Büyük Uyku" adını verir. Üniversitedeki tezini bitiremediğinde
veya eşi Lois ile sorunlar yaşadığında, günlerce uyuyarak gerçeklikten
kopar,. Bu, modern insanın stres ve başarısızlık karşısında geliştirdiği
bir savunma mekanizmasıdır; eylemsizlik, bir tür güvenli liman olarak
görülür.
- Büyük Tik (The Great Twitch): Burden, olayların
sorumluluğunu almamak için nihilist bir felsefe geliştirir. Ona göre
"hiç kimsenin hiçbir şeyden sorumlu olmadığı" ve hayatın sadece
sinirsel bir tepkiden (Büyük Tik) ibaret olduğu düşüncesi, vicdan
azabından kurtulmanın bir yoludur. Bu zayıflık, bireyin kendi
eylemlerinin sonuçlarını (örneğin babasının intiharına yol açmasını)
kabullenmemek için sığındığı bir "kadercilik" maskesidir,,.
4. Korku, Hırs ve Yaltaklanma
Siyasi hiyerarşinin alt basamaklarındaki
karakterler, daha ilkel ve bariz zayıflıklarla tanımlanır: Korku ve açgözlülük.
- Korkuyla Yönetilmek: Tiny
Duffy karakteri, haysiyet yoksunluğu ve korku ile tanımlanır. Stark,
Duffy’yi sürekli aşağılar, ona bağırır ve hatta bir keresinde yüzüne içki
fırlatır. Ancak Duffy, bu aşağılamalara katlanır çünkü hem Stark’tan
korkar hem de onun gücünden beslenir. Stark, Duffy’yi
"korkutulabilir" olduğu ve kendisine insanların güvenilmez
olduğunu hatırlattığı için yanında tutar,.
- Fırsatçılık: Gummy
Larson gibi iş adamları için temel zayıflık paradır. Onlar için ahlaki
değerler veya siyasi sadakat yoktur; sadece "kâr" vardır. Stark,
Larson’ı hastane ihalesiyle satın alarak, her insanın bir fiyatı olduğu
(veya bir zayıf noktası bulunduğu) tezini kanıtlar,.
5. Sevgi ve Kimlik Arayışı
Anne Stanton ve Sadie Burke gibi kadın
karakterler, duygusal boşlukları ve kimlik arayışları nedeniyle zayıf düşerler.
- Yönlendirilme İhtiyacı: Anne
Stanton, hayatına yön verecek bir güç arar. Önce babasında, sonra kardeşi
Adam’da ve çocukluk aşkı Jack’te aradığı bu gücü bulamayınca, Willie
Stark’ın kararlılığına ve gücüne kapılır. Onun zayıflığı, kendi başına var
olamamak ve bir erkeğin gücü üzerinden kendini tanımlama isteğidir,.
- İktidar Tutkusu: Sadie
Burke, Stark’ın gücüne aşık olan, zeki ama duygusal olarak yaralı bir
kadındır. Stark’ın onu kullanmasına ve aldatmasına (örneğin "Kuzey
Perisi" olayı) rağmen, Stark’ın ona muhtaç olduğu düşüncesiyle (veya
umuduyla) geri döner,.
Çıkarılacak Dersler ve Günümüze Bakan Yüzü
Warren’ın eserlerindeki bu tespitler, günümüz
dünyasında da geçerliliğini korumaktadır:
- Geçmişin Gölgesi: Tıpkı Yargıç Irwin
örneğinde olduğu gibi, günümüz siyasetinde ve iş dünyasında da bireylerin
geçmişteki "küçük" hataları, yıllar sonra karşılarına devasa
şantaj malzemeleri olarak çıkabilir. Dijital çağda "dijital ayak
izlerinin" silinmemesi, bu zayıflığı daha da tehlikeli hale
getirmiştir.
- İyilik Maskesi Altındaki Kötülük: Adam
Stanton örneği, "kamu yararı" veya "büyük idealler"
uğruna yola çıkan teknokratların veya aydınların, nasıl yozlaşmış
sistemlerin bir parçası haline getirilebileceğini gösterir. "Amaca giden her yol
mübahtır" anlayışı, idealistleri sistemin suç ortağı yapar.
- Kaçış Kültürü: Jack Burden’ın "Büyük
Uyku"su, günümüzde sosyal medya bağımlılığı, aşırı tüketim veya sanal
gerçeklik gibi modern kaçış mekanizmalarına denk düşer. Bireyler,
sorumluluk almaktan kaçmak için kendilerini uyuşturmanın yollarını aramaya
devam etmektedir.
Sonuç olarak,
elimizdeki kaynaklara göre Robert Penn Warren, insanın zayıf yönlerini sadece
ahlaki birer kusur olarak değil, tarihin ve toplumun işleyişini belirleyen
temel dinamikler olarak sunar. İnsan, ne kadar güçlü veya erdemli görünürse
görünsün, doğru noktadan (korku, para, gurur veya geçmiş) vurulduğunda
çözülebilen bir varlıktır.
" Robert Penn Warren’ın Eserlerinde Liderlik Ve İtaat Psikolojisi,
Sadakatin Doğası Ve Kirli İşlerin Neden Üstlenildiği Üzerine Derinlemesine Bir
İnceleme "
Robert Penn Warren’ın, özellikle Kralın
Adamları (All the King’s Men) adlı eserinde çizdiği siyasi portreler, bir
liderin kadrosunu nasıl seçtiği ve insanların neden bir başkasının ahlak dışı
emirlerini yerine getirdiği konusunda sarsıcı tespitler barındırır. Willie
Stark karakteri üzerinden işlenen bu tema, sadakatin her zaman sevgi veya
dürüstlükten kaynaklanmadığını; aksine korku, çıkar ve psikolojik tamamlanma
arzusuyla şekillendiğini gösterir.
1. Liderin "Sadık" Adamı Tespiti:
Güvenilmezliğin Güveni
Willie
Stark’ın yönetim felsefesinde, sadık adam dürüst olandan ziyade, "kontrol
edilebilir" olandır. Stark, Tiny Duffy gibi karakterleri yanından ayırmaz;
ancak bu yakınlık ona güvendiği için değil, tam aksine ona güvenilmeyeceğini
bildiği içindir.
- Bilinir Kötülük İlkesi: Stark,
Tiny Duffy için "Tiny'nin güzelliği şudur ki, kimse ona güvenemez ve
sen bunu bilirsin" der,. Bir lider için en büyük tehlike, dürüst
görünen ancak ne zaman saf değiştireceği kestirilemeyen insanlardır. Oysa
Duffy gibi birinin doğası bellidir; o bir fırsatçıdır ve korkutulduğu
sürece itaat edecektir. Stark,
güvenilir birini bulup "acaba ben o kişi miyim" diye
endişelenmektense, güvenilmez olduğunu bildiği Duffy'yi yanında tutarak
"geceleri rahat uyumayı" tercih eder,.
- Bir Hatırlatıcı Olarak Sadakat: Stark,
Duffy'yi yanında tutmasının bir diğer nedenini, onun kendisine "tatlı
sözlerle gelen insanlara güvenilmemesi gerektiğini" hatırlatması
olarak açıklar,,. Duffy, Stark'ın geçmişteki saflığını ve
kandırılabilirliğini simgeleyen bir abidedir. Lider, bu tür adamları
yanında tutarak kendi geçmiş hatalarını unutmamayı ve tetikte kalmayı
garanti altına alır.
- Korku ile Yönetim: Stark'ın
sadakat testi, sevgiye değil, korkuya dayalıdır. Tiny Duffy'yi Vali
Yardımcısı yapması, ona duyduğu saygıdan değil, Duffy'nin
"korkutulabilir" olmasındandır. Stark'a göre, Duffy'yi kontrol
altında tutmak için yapılması gereken tek şey, "onun idrarındaki
albümini (korkuyu) taze tutmaktır",.
2. Bir İnsan Neden Başkasının Pis İşlerini Yapar?
Warren,
karakterlerinin motivasyonlarını incelerken, bir başkasının kirli işlerini
yapmanın ardında yatan psikolojik dinamikleri "korku",
"tamamlanma arzusu" ve "yansıtma" kavramlarıyla açıklar.
A. Korku ve Şantaj: "Şey"leşen İnsan Bir liderin
pis işlerini yapmanın en temel nedeni, kişinin kendi geçmişindeki
"leke" ile tehdit edilmesidir. Stark, Eyalet Denetçisi Byram B.
White'ın yolsuzluğunu yakaladığında, onu adalete teslim etmek yerine istifa
mektubunu (tarihsiz olarak) imzalatır ve onu görevde tutar.
- İradenin Teslimi: Stark,
White'a artık zengin olma hayalleri kuramayacağını, sadece kendisine
söyleneni yapacağını dikte eder. White, artık bir "adam" değil,
bir "eşya" veya "nesne" haline gelmiştir. Lider, suçlu bireyi
cezalandırarak kaybetmek yerine, onu "tamir ederek" kirli
işlerinde kullanabileceği bir araca dönüştürür,. Bu kişi, liderin
emriyle her türlü pis işi yapacaktır, çünkü ipi liderin elindedir.
B. Psikolojik Tamamlanma: "Öteki
Benlik" Jack Burden, Willie Stark'ın Tiny Duffy'ye neden
katlandığını ve Duffy'nin neden Stark'ın hakaretlerine rağmen onun pis işlerini
(örneğin hastane ihalesini Gummy Larson'a ayarlamak gibi,) yapmaya devam
ettiğini "öteki benlik" teorisiyle açıklar.
- Yansıtma Psikolojisi: Burden'a göre Duffy, Willie
Stark'ın "öteki benliği" haline gelmiştir. Stark'ın Duffy'ye
yağdırdığı her hakaret ve aşağılama, aslında Stark'ın kendi içindeki
karanlık tarafa, kendi yozlaşmışlığına duyduğu nefretin dışa vurumudur,.
Duffy, bu rolü kabullenir çünkü Stark'ın gücü olmadan bir hiçtir; o,
liderin gölgesinde var olan, liderin yapmaya tenezzül etmediği ama
yapılması gereken işleri (komisyonculuk, aracılık) üstlenen bir
parazittir.
- Sugar-Boy Örneği: Stark'ın
şoförü ve koruması olan Sugar-Boy, kekeme olduğu için konuşamaz, ancak
Stark'ın hitabet yeteneğine hayrandır. Stark konuştuğunda, Sugar-Boy'un da
"içi şişer" ve kendini ifade edilmiş hisseder. Bu nedenle,
Stark'ın düşmanlarını öldürmek gibi en karanlık işleri bile sorgusuz
sualsiz, hatta büyük bir sadakatle yapmaya hazırdır. Onun için Stark,
kendisinin eksik kalan tarafını (konuşma ve ifade gücünü) tamamlayan bir
ilahtır.
C. "İyilik Kötülükten Doğar" İnancı Bazı
karakterler, liderin pis işlerini yapmayı, daha büyük bir "iyilik"
adına meşrulaştırırlar. Willie Stark, idealist Doktor Adam Stanton'ı hastane
müdürü olmaya ikna ederken bu argümanı kullanır.
- Ahlaki Görelilik: Stark'a
göre, dünyada "iyilik" ham maddesi yoktur; iyilik, ancak
"kötülükten" (siyasetin kirli oyunlarından, rüşvetten,
şantajdan) üretilebilir, çünkü başka bir malzeme yoktur,. Bu felsefeyi
kabul eden veya etmek zorunda kalan kişiler (Jack Burden gibi), liderin
kirli yöntemlerini, sonucun (örneğin halka ücretsiz sağlık hizmeti) iyi
olacağı gerekçesiyle uygular veya buna göz yumar.
D. Geçmişin Yükü ve "Leke" Warren'ın eserlerindeki temel
argümanlardan biri, her insanın geçmişinde sakladığı bir "leke"
olduğudur. Stark, "İnsan günah içinde ana rahmine düşer ve kokuşan bir
pislik içinde dünyaya gelir... Onun için daima bir şey bulunur"
diyerek insan doğasına dair karanlık bir tespitte bulunur,. Kişi, bu lekenin
ortaya çıkmasından korktuğu için veya bu lekeyi bilen liderin gücü karşısında
çaresiz kaldığı için, liderin her türlü emrine amade hale gelir. Yargıç Irwin
örneğinde olduğu gibi, geçmişteki bir hata, yıllar sonra kişinin önüne bir
şantaj malzemesi olarak konulabilir ve onu intihara veya itaate
sürükleyebilir,.
Kıssadan Hisse ve Günümüze Bakan Yüzü: Robert Penn
Warren’ın çizdiği bu tablo, modern siyaset ve iş dünyasındaki
"sadakat" kavramının ne kadar kaygan bir zemine oturabileceğini
gösterir.
- Kusurlu Sadakat:
Liderler, genellikle kendilerini eleştirebilecek dürüst ve bağımsız
karakterler yerine, açıkları olan, geçmişi lekeli veya yeteneksiz (bu
yüzden lidere muhtaç) kişileri tercih edebilirler. Bu, liderin koltuğunu
sağlama alır ancak etrafını "niteliksiz" veya
"yozlaşmış" bir kadroyla doldurmasına neden olur.
- Suç Ortaklığı: Bir
kişinin pis işlerini yapmak, o kişiyi lidere bağlayan en güçlü (ve en
tehlikeli) zincirdir. Suça bulaşan kişi, artık sistemin bir parçasıdır ve
sistemin devamı için her şeyi yapacaktır.
- Amaç ve Araç:
"Büyük hedefler" (hastane yapmak, devleti kalkındırmak vb.),
ahlaki olmayan araçları (şantaj, rüşvet) meşrulaştırmak için
kullanıldığında, idealizm yozlaşmaya dönüşür. Günümüzde de "sonuç
odaklı" yaklaşımların, etik değerleri nasıl aşındırabileceği
Warren'ın eserlerinde ustalıkla işlenmiştir.
Çözüm ve Final Suikast
" Robert Penn Warren'ın başyapıtı Kralın
Adamları / All the King’s Men romanında finalin bir suikast ile
kurgulanması, basit bir dramatik çözümden ziyade, yazarın tarih felsefesi,
karakterlerin psikolojik eksiklikleri ve kurdukları yozlaşmış sistemin
kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkar. Warren, Willie Stark’ın ölümünü, "fikir" ile
"eylem" arasındaki çatışmanın nihai hesaplaşması ve anlatıcı Jack
Burden’ın ahlaki uyanışı için zorunlu bir "katarsis" / catharsis
(arınma) aracı olarak kullanır. Elimizdeki kaynaklar ışığında, suikastın
neden bir "çözüm" olarak seçildiğini şu başlıklar altında
derinlemesine inceleyebiliriz:
1. İki Zıt Kutbun Çarpışması: "Fikir
Adamı" ve "Eylem Adamı"
Romanın finali, iki ana karakterin, Willie Stark
ve Dr. Adam Stanton'ın birbirini yok etmesi üzerine kuruludur. Jack Burden,
tarihsel bir analiz yaparak bu iki karakteri modern çağın bölünmüşlüğünün
sembolleri olarak tanımlar:
- Adam Stanton (Fikir Adamı): Adam,
dünyayı ahlaki soyutlamalar ve idealler üzerinden gören, eyleme geçmekten
çekinen, geçmişin aristokratik değerlerine bağlı bir "fikir
adamı"dır. O, tarihi ve dünyayı olduğu gibi değil, olması gerektiği
gibi görür,,.
- Willie Stark (Eylem Adamı): Stark ise "eylem
adamı"dır; dünyayı olduğu gibi, "pislik" ve
"çamur"dan ibaret gören ve iyiliğin ancak bu kötülükten,
manipülasyonla yaratılabileceğine inanan bir pragmatisttir,,.
Warren, bu iki karakterin "çağın korkunç
bölünmüşlüğü" nedeniyle birbirine muhtaç olduğunu ancak bir araya
geldiklerinde birbirlerini yok etmeye mahkum olduklarını savunur. Her ikisi de
yarımdır; Adam eylemsiz bir ahlakı, Stark ise ahlaksız bir eylemi temsil eder. Suikast, bu iki zıt gücün
çarpışmasıdır ve Jack Burden'ın ifadesiyle, "Her biri diğerinin kıyameti
olmuştur",,. Bu nedenle suikast, sadece bir cinayet değil, modern bireyin
parçalanmışlığının (düşünce ve eylem arasındaki kopukluğun) trajik sonucudur.
2. Sistemin Kendi Kendini İmha Etmesi
Willie Stark'ın ölümü, dışarıdan gelen bir düşman
(örneğin siyasi rakibi MacMurfee) tarafından değil, bizzat kendi kurduğu
sistemin içindeki unsurlar tarafından hazırlanır. Bu durum, "kötülükten
iyilik doğar" felsefesinin iflasını simgeler.
- Manipülasyon Zinciri: Stark,
etrafındaki insanları şantaj ve tehditle yönetir. Ancak finalde, bu
yöntemler kendisine döner. Stark'ın metresi Sadie Burke, Stark'ın Anne
Stanton ile ilişkisini kıskanır ve bunu Vali Yardımcısı Tiny Duffy'ye
anlatır. Stark tarafından sürekli aşağılanan ve "bir eşya"
muamelesi gören Duffy, bu bilgiyi Adam Stanton'a iletir,,.
- Kirli Araçların Bumerang Etkisi: Duffy,
Adam'ı arayarak kız kardeşi Anne'in vali ile ilişkisi olduğunu ve Adam'ın
hastane müdürlüğüne atanmasının da bu ilişkiyi örtbas etmek (bir nevi
"sus payı") için yapıldığını söyler. Onuru zedelenen ve dünyası
başına yıkılan Adam, bu "kirlenmeyi" temizlemek için Stark'ı
vurur. Stark'ın "her insanın bir lekesi vardır" ve insanları
yönetmek için onların zaaflarını kullanma doktrini, sonunda Duffy ve Sadie
tarafından Stark'a karşı kullanılır,.
3. Jack Burden'ın Uyanışı ve "Büyük
Tik"in Sonu
Warren için suikastın en önemli işlevi, anlatıcı
Jack Burden'ın psikolojik ve felsefi dönüşümünü tamamlamasını sağlamasıdır.
- Sorumluluktan Kaçışın Sonu: Romanın
büyük bölümünde Jack, "Büyük Tik" / The Great Twitch
teorisine inanır. Buna göre, hayat sadece sinirsel tepkilerden ibarettir
ve kimse eylemlerinden sorumlu değildir. Ancak iki arkadaşının (Adam ve
Willie) ölümüyle sonuçlanan olaylar zincirindeki kendi rolünü (Anne ve
Willie'yi tanıştırması, geçmişi eşelemesi) fark ettiğinde, bu nihilist
teorinin geçersiz olduğunu anlar,,.
- Tarihsel Bilinç: Suikast,
Jack'e eylemlerin sonuçları olduğunu ve "tarihin kör, ama insanın kör
olmadığını" öğretir. Stark'ın ölüm döşeğinde Jack'e söylediği
"Her şey çok farklı olabilirdi, Jack" sözü, insanın kaderini
değiştirme iradesine sahip olduğunun, ancak Stark'ın bu iradeyi yanlış
(ahlaksız) kullandığının itirafıdır,. Jack, bu trajediden sonra sorumluluk
alarak "tarihin içine" ve gerçek dünyaya adım atar.
4. Tarihsel ve Mistik Paralellikler
Warren, Willie Stark karakterini yaratırken
Louisiana Valisi Huey Long'un 1935'teki suikastından esinlenmiştir. Ancak
yazar, bunun biyografik bir roman olmadığını, Long'un etrafında oluşan
"mit"i incelediğini belirtir,.
- Mitik Kurban: Warren,
Stark'ı bir tür "kurban" (scapegoat) olarak sunar. Stark, halkın
iradesini ve gücünü temsil ederken, aynı zamanda onların günahlarını da
yüklenir. Ölümü, bir tiranın devrilmesi olduğu kadar, halkın kendi
karanlık arzularıyla yüzleşmesidir.
- Caesar ve Brutus: Adam
Stanton ile Willie Stark arasındaki ilişki, Shakespeare'in Julius
Caesar oyunundaki Brutus ve Caesar ilişkisine benzer. Adam (Brutus),
sevdiği veya saygı duyduğu (en azından büyüklüğünü kabul ettiği) adamı,
"devletin selameti" ve "onur" adına öldürür. Bu klasik
trajedi yapısı, romanın finalini kaçınılmaz kılar.
Çıkarılacak Dersler ve Günümüze Bakan Yüzü
Warren'ın suikastı bir çözüm olarak kullanması,
günümüz siyaseti ve bireysel yaşamı için şu dersleri barındırır:
- Araç ve Amaç İlişkisi:
"Amaç araçları meşrulaştırır" ilkesiyle hareket eden liderler
(Stark gibi), eninde sonunda o araçların (Duffy gibi yozlaşmış adamların)
kurbanı olurlar. İyilik yapmak için kötülüğü kullanmak, sürdürülebilir bir
yöntem değildir.
- Kutuplaşmanın Bedeli: Toplumun "fikir"
(ahlak/teori) ve "eylem" (pratik/güç) olarak keskin kutuplara
ayrılması, diyaloğu imkansız kılar ve şiddeti (suikastı) tek çözüm haline
getirir.
- Sorumluluk Bilinci: Tarihsel olaylar veya
kişisel trajediler, sadece "büyük adamların" veya
"kaderin" eseri değildir. Jack Burden'ın anladığı gibi, sessiz
kalanların, görmezden gelenlerin ve "sadece işini yapanların"
(Jack gibi) da bu sonuçlarda payı vardır.
Sonuç olarak,
Warren suikastı sadece Willie Stark'ı ortadan kaldırmak için değil, eylem ve
düşünce, ahlak ve siyaset, geçmiş ve gelecek arasındaki karmaşık ve çoğu zaman
trajik olan ilişkiyi en uç noktada (ölümde) birleştirmek için kullanır.
" Amerika Politikasında Yapılan Suistimaller, Ezilmiş Kitlelerin
Manipülasyonu Ve Zencilerin Sistem İçerisindeki Araçsallaştırılması "
Robert Penn Warren’ın eserleri, özellikle Kralın Adamları (All the King's Men), Gece
Süvarisi (Night Rider) ve kurgu dışı eseri Zenci Adına Kim Konuşur?
(Who Speaks for the Negro?), Amerikan siyasi tarihinin karanlık dehlizlerini,
gücün yozlaştırıcı etkisini ve ırk meselesinin hem ekonomik hem de psikolojik
boyutlarını derinlemesine inceler. Yazar, siyasi mekanizmanın işleyişinde
"ezilmiş" beyaz sınıfların (köylüler/rençperler) nasıl birer manivela
olarak kullanıldığını ve Siyahilerin (zencilerin) bu denklemde nasıl hem
ekonomik bir araç hem de toplumsal bir günah keçisi haline getirildiğini
detaylandırır.
1. Ezilmiş "Beyaz" Sınıfın Siyasi
Malzeme Yapılması
Amerikan Güneyi'nin siyasi yapısında, yoksul
beyaz halkın öfkesi, popülist liderlerin en büyük sermayesidir. Warren, Willie
Stark karakteri üzerinden bu manipülasyonun anatomisini çizer.
- Mağduriyetten Doğan Güç: Willie Stark, başlangıçta
saf bir taşra çocuğuyken, sistem tarafından kandırıldığını anladığında bu
durumu siyasi bir silaha dönüştürür. Halka hitap ederken, onların
yoksulluklarını, yırtık pantolonlarını ve açlıklarını yüzlerine vurur: "Sizler köylüsünüz,
rençpersiniz. Sizi de tıpkı benim gibi binlerce defa kafese koydular"
diyerek, onları "şehirli elitlere" karşı kışkırtır.
Stark, bu kitleye "Sizin
iradeniz benim gücümdür" diyerek, aslında kendi iktidar
hırsını halkın talebiymiş gibi sunar.
- İhtiyaçların İstismarı: Politikacılar, halkın
gerçek ihtiyaçlarını (yol, okul, hastane) karşılama vaadiyle yola
çıkarlar, ancak bu hizmetleri sunarken bile arka planda yolsuzluk çarkları
döner. Stark, "Halkın derdi benim derdimdir" sloganıyla yola
çıkar, ancak bu dertleri çözme yöntemi, şantaj, rüşvet ve tehdit üzerine
kuruludur. Halk, bu hizmetleri alabilmek için liderin ahlak dışı
yöntemlerine göz yummaya, hatta onu desteklemeye zorlanır.
2. Siyasi Suistimaller ve Yolsuzluk Mekanizmaları
Siyasetin arka planında işleyen çarklar,
"kamu yararı" maskesi altında kişisel zenginleşme ve güç
konsolidasyonu üzerine kuruludur.
- Ucuz İşgücü ve Hileli İhaleler: Kralın
Adamları romanında anlatılan okul inşaatı skandalı, siyasi suistimalin
en net örneğidir. İlçe Komisyonu Başkanı Dolph Pillsbury, okul ihalesini
daha düşük teklif veren Jeffers firması yerine, daha yüksek teklif veren
J.H. Moore'a verir. Bunun nedeni, Moore'un tuğlaları Pillsbury'nin
kayınbiraderinin fabrikasından alacak olmasıdır. Daha da vahimi, bu
fabrikada "mahkûm işçiler" / convict labor çalıştırılarak
maliyet düşürülmekte, ancak devlete yüksek fatura çıkarılmaktadır.
Sonuçta, kullanılan çürük tuğlalar nedeniyle okulun yangın merdiveni çöker
ve çocuklar ölür.
- Şantaj ve "Kara Kaplı Defter": Willie
Stark, rakiplerini ve hatta dostlarını kontrol altında tutmak için
"her insanın bir lekesi vardır" prensibini kullanır. Yargıç
Irwin gibi dürüstlüğüyle tanınan figürlerin bile geçmişindeki hatalar
(ipotek borçları, rüşvet) araştırılır ve siyasi bir silah olarak
kullanılır. Stark'a göre, "İnsan günah içinde ana rahmine düşer...
Onun için daima bir şey bulunur".
- Bürokratik Yozlaşma: Eyalet
denetçisi Byram B. White örneğinde olduğu gibi, yolsuzluk yapan memurlar
cezalandırılmak yerine, imzalanmış ama tarihi atılmamış istifa mektupları
alınarak lidere bağımlı hale getirilir. Böylece lider, bu kişileri kendi
kirli işlerinde kullanabileceği birer "eşya"ya dönüştürür.
3. Zencilerin Siyasi ve Ekonomik Olarak
Kullanılması
Warren'ın eserlerinde Siyahiler, genellikle
sahnede sessiz birer figür olarak yer alsalar da, varlıkları siyasi ve ekonomik
yapının temel taşını oluşturur. Onların durumu, beyaz siyasetçilerin
stratejilerinde bir "korku unsuru" veya "ucuz işgücü"
olarak araçsallaştırılır.
- Irkçılığın Siyasi Kaldıraç Olarak Kullanımı: Mason
City okul ihalesinde, Dolph Pillsbury, ihaleyi kendi yandaşına verebilmek
için ırkçı duyguları körükler. Düşük teklif veren müteahhit Jeffers'ın "zenci duvarcı ve
sıvacı" çalıştırdığını, bu vasıflı zencilerin yerel beyaz işçilerden
daha fazla kazanacağını yayarak yoksul beyaz halkı galeyana getirir.
Burada Zenciler, yozlaşmış bir siyasi kararın üzerini örtmek ve halkın
desteğini almak için bir tehdit unsuru olarak kullanılır.
- "Siyah Ter" / Black Sweat: Brother
to Dragons (Ejderhalara Kardeş) şiirinde ve diğer eserlerde, Amerikan
demokrasisinin ve zenginliğinin (örneğin Thomas Jefferson'ın
Monticello'sunun), arka plandaki "siyah ter" / black sweat
ve emek üzerine inşa edildiği vurgulanır. Amerikan özgürlük rüyası,
paradoksal bir şekilde köle emeği ve ırksal sömürü sayesinde mümkün
olmuştur.
- Sambo Stereotipi ve Kimlik: Zenci
Adına Kim Konuşur? (Who Speaks for the Negro?) adlı eserde, Warren,
Siyahilerin beyaz toplumda hayatta kalabilmek için takınmak zorunda
kaldıkları "Sambo" maskesini (itaatkâr, neşeli, zararsız köle
tiplemesi) irdeler. Siyahiler, beyazların önyargılarını tatmin etmek için
bu rolü oynamak zorunda kalmış, ancak bu durum içsel bir "psişik
kırılma" / fracture psychique yaşamalarına neden olmuştur. Dr.
Kenneth Clark ve W.E.B. Du Bois gibi düşünürlerin belirttiği gibi,
Siyahiler sürekli olarak kendilerine beyazların gözünden bakmak zorunda
bırakılmışlardır.
4. Günümüze Bakan Yüzü ve Çıkarılacak Dersler
Warren'ın analizleri, bugünün siyasi iklimi için
de geçerli uyarılar barındırır:
- Popülizmin Tehlikesi: Ezilmiş
kitlelerin (ister yoksul beyazlar ister azınlıklar olsun) haklı
öfkelerinin, karizmatik liderler tarafından kişisel güç elde etmek için
nasıl manipüle edilebileceğini gösterir. Halk, "bizden biri"
olarak gördüğü liderlerin yolsuzluklarını görmezden gelme eğilimindedir.
- Böl ve Yönet: Siyasetçiler,
ekonomik çıkarlarını korumak için alt sınıfları birbirine düşürmekten
çekinmezler (Mason
City örneğinde beyaz işçilerin zenci işçilere karşı kışkırtılması gibi).
Bu strateji, asıl yolsuzluğun (çürük tuğla, hileli ihale) gözden
kaçırılmasını sağlar.
- Tarihsel Yüzleşme: Warren,
Amerika'nın (ve genel olarak Batı medeniyetinin) "masumiyet"
mitini sorgular. Jefferson gibi "özgürlük" savunucularının bile
köle emeğine bağımlı olduğunu hatırlatarak, toplumun geçmişindeki
günahlarla ve "siyah ter" gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğini
savunur.
Özetle,
elimizdeki kaynaklar, Amerikan politikasında "erdem" ve "kamu
yararı" söylemlerinin altında, ezilen insanların umutlarının ve
azınlıkların emeklerinin acımasızca sömürüldüğü bir mekanizmanın işlediğini
ortaya koymaktadır.
" Gücü Tekeline Alan Liderin Etrafındaki 'Fedai' Çemberi ve İradenin
Teslimiyeti "
Robert Penn
Warren’ın Kralın Adamları (All the King’s Men) adlı eseri, siyasi gücü
ele geçiren bir liderin, bu gücü korumak ve genişletmek adına etrafında nasıl
bir sadakat çemberi oluşturduğunu ve bu "fedai" grubunun psikolojik
motivasyonlarını cerrah titizliğiyle inceler. Willie Stark (Patron),
başlangıçta halkın içinden çıkan saf bir reformcuyken, iktidarın basamaklarını
tırmandıkça etrafını körü körüne bağlı, zaafları olan veya bizzat kendisi
tarafından yaratılmış figürlerle örer. Bu yapı, liderin hırsının bir
yansıması olduğu kadar, takipçilerin kendi eksikliklerini lider üzerinden
tamamlama arzusunun da bir sonucudur.
1. Fedai Prototipi: Sugar-Boy O'Shean ve
"Kekeleyen" Sadakat
Stark’ın etrafındaki en sadık, sorgusuz sualsiz
itaat eden ve şiddet potansiyeli en yüksek figür, şoförü ve koruması Sugar-Boy
(Şeker Oğlan) O'Shean'dir. Sugar-Boy, lider ile fedai arasındaki psikolojik
tamamlanma ilişkisinin en net örneğidir.
- Eksikliğin Tamamlanması:
Sugar-Boy kekemedir; kelimeler ağzında düğümlenir, kendini ifade edemez ve
bu yüzden sürekli bir engellenmişlik hissi yaşar. Ancak Willie Stark,
kitleleri büyüleyen hitabetiyle Sugar-Boy'un yapamadığını yapar. Stark
konuştuğunda, Sugar-Boy’un da "içi şişer", sanki o kelimeler
kendi ağzından dökülüyormuşçasına bir tatmin duyar,.
- İradenin Devri:
Sugar-Boy, Stark’ı sadece bir işveren olarak görmez; o, Stark'ın gücünün
fiziksel bir uzantısıdır. Stark'ın düşmanları, Sugar-Boy'un da
düşmanlarıdır. Patron öldürüldüğünde, Sugar-Boy’un ilk tepkisi,
suikastçıyı (Adam Stanton) oracıkta vurmak ve ardından bu işin
arkasındakileri de "n-n-n-nudetmek" (öldürmek) istemesidir,.
Onun sadakati ahlaki bir temele değil, lidere duyduğu hayranlığa ve kendi
varoluşunu liderin varlığına bağlamasına dayanır.
2. Aşağılanarak Bağlananlar: Tiny Duffy Örneği
Liderin etrafındaki "sadık" grubun bir
diğer yüzü, korku ve menfaatle şekillenen Tiny Duffy tipidir. Duffy, Willie
Stark tarafından sürekli aşağılanan, üzerine içki fırlatılan ve "bir
eşya" muamelesi gören bir figürdür,. Ancak Stark, onu yanından ayırmaz.
- Güvenilmezliğin Güveni: Stark,
Duffy'yi yanında tutar çünkü onun güvenilmez olduğunu bilir. Stark'a göre,
dürüst görünen insanlar tehlikelidir çünkü ne zaman ihanet edecekleri
kestirilemez; oysa Duffy gibi karakterlerin sadakati, korkularına ve
çıkarlarına bağlıdır. Stark, Duffy'yi "korkutulabilir" olduğu
sürece kontrol altında tutabileceğini bilir,.
- Liderin Hırsı ve "Yaratma" Hazzı: Stark, Duffy'yi siyasi bir
hiçlikten alıp Vali Yardımcısı yaparak, kendi gücünün sınırlarını test
eder. Bir "hiçi", bir "makama" dönüştürmek, liderin
tanrısal güç yanılsamasını besler. Duffy, Stark'ın tükürdüğünü
yalayan, onun "pis işlerini" (Gummy Larson ile ihale
pazarlıkları gibi) takip eden bir araçtır,.
3. Körü Körüne Bağlanmanın Psikolojisi:
"Ben"in Yitimi
Gücü elinde tutan liderler, takipçilerinden
sadece itaat değil, aynı zamanda iradelerinin iptalini talep ederler. Stark'ın
yükselişi sırasında yanında yer alan Jack Burden (anlatıcı) ve Sadie Burke
(sekreter/danışman) gibi zeki karakterler bile, kendilerini bu girdabın içinde
bulurlar.
- Sorumluluktan Kaçış: Jack
Burden, Stark'ın emirlerini yerine getirirken (örneğin Yargıç Irwin'in
geçmişini araştırırken), olayların ahlaki sorumluluğunu üstlenmekten
kaçınır. O, liderin iradesinin bir uygulayıcısıdır ve bu durum ona, kendi
hayatının anlamsızlığından kaçma fırsatı verir. Burden, Stark'a hizmet
etmeyi, "tarihin akışına" kendini bırakmak olarak görür.
- Kolektif İrade: Stark,
mitinglerde halka hitap ederken, "Sizin iradeniz benim gücümdür"
diyerek kitleleri kendi hırsının bir parçası haline getirir,. Kitleler ve
fedailer, liderin şahsında kendi arzularının gerçekleştiğini sanarak ona
körü körüne bağlanırlar. Stark'ın "Benim kanunum, size
hizmettir" sözü, aslında kendi kanunsuzluğunu meşrulaştıran bir
maskedir.
4. Güç Zehirlenmesi ve "Megalomania"
Willie Stark, gücü ele geçirdikçe başlangıçtaki
"halka hizmet" idealinden uzaklaşır ve gücün kendisini bir amaç
haline getirir.
- Her Şeyi Yapabilme İnancı: Stark,
hastane projesini "Willie Stark Hastanesi" olarak adlandırarak,
ölümsüzlük arzusunu tatmin etmeye çalışır. İyiliğin ancak kötülükten
(kendi kirli yöntemlerinden) doğabileceğine inanır ve bu inanç, onun her
türlü ahlak dışı eylemini meşrulaştırır,.
- İnsanları Nesneleştirme: Stark
için etrafındaki insanlar birer araçtır. Byram B. White'ı yolsuzluktan
kurtarırken ona imzalı ama tarihsiz bir istifa mektubu imzalatarak, onu
iradesiz bir "eşya"ya dönüştürür,. Bu, gücü elinde tutanların,
insanları kendi satranç tahtalarındaki piyonlar olarak görme eğiliminin en
somut göstergesidir.
Çıkarılacak Dersler ve Günümüze Bakan Yüzü
Robert Penn Warren'ın çizdiği bu tablo, günümüz
siyaseti ve liderlik kültü için de geçerli uyarılarda bulunur:
- Kişilik Kültü Tehlikesi: Karizmatik liderlerin
etrafında oluşan ve sorgulamayı reddeden "sadakat çemberleri",
demokrasinin en büyük düşmanıdır. Sugar-Boy gibi "sesi olmayan"
kitleler, liderin sesinde kendilerini bulduklarını sanarak şiddet ve baskı
araçlarına dönüşebilirler.
- Liyakatsiz Sadakat:
Liderlerin, kendilerini eleştirebilecek nitelikli insanlar yerine, Duffy
gibi kontrol edilebilir, zaafları olan veya liyakatsiz kişileri tercih
etmesi, yönetim sistemini yozlaştırır. "Güvenilmezliğin güveni",
kısa vadede lideri korusa da uzun vadede sistemin çöküşünü hazırlar.
- Gücün Yozlaşması:
"Amaç aracı meşrulaştırır" anlayışı, Stark örneğinde olduğu
gibi, eninde sonunda liderin kendi yarattığı canavarlar (yozlaşmış
bürokrasi, şantaj kültürü) tarafından yok edilmesiyle sonuçlanır. Güç,
denetlenmediğinde ve ahlaki bir zemine oturmadığında, sahibini de yutan
bir girdaba dönüşür.
" Aslanı Dize Getirmek: Yargıç Irwin Komplosu, Siyasi Şantaj ve
Geçmişin Ölümcül Yükü "
Robert Penn Warren’ın Kralın Adamları / All
the King’s Men eserinde, siyasi satranç tahtasında "aslanı dize
getirerek" diğerlerini kontrol etme stratejisi, romanın en trajik ve
belirleyici olay örgüsünü oluşturur. Buradaki "aslan", dürüstlüğü,
aristokratik duruşu ve siyasi bağımsızlığıyla tanınan Yargıç Montague Irwin'dir.
Willie Stark (Patron), siyasi rakibi MacMurfee’yi etkisiz hale getirmek için,
onun en büyük manevi desteği olan
Yargıç Irwin’i hedef alır. Stark’ın mantığına göre, eğer "Dürüst
Yargıç" düşerse veya susturulursa, MacMurfee’nin arkasındaki ahlaki kalkan
kalkacak ve "diğerleri" (siyasi rakipler ve kararsızlar) dize
gelecektir. Bu amaçla hazırlanan komplo, geçmişin tozlu sayfalarından
çıkarılan bir "kedi leşine" dayanır ve Jack Burden tarafından adım
adım ifşa edilir.
1. Komplonun Amacı: Ahlaki Kalkanı Kırmak
Willie Stark’ın siyasi egemenliği, Dördüncü
Bölge’de güçlü olan MacMurfee tarafından tehdit edilmektedir. MacMurfee, Senato
seçimleri için hazırlık yaparken, eyaletin en saygın figürlerinden biri olan
Yargıç Irwin’in desteğini arkasına alır. Irwin, Stark’ın popülist ve yozlaşmış
yöntemlerine açıkça karşı çıkan, dokunulmaz kabul edilen bir figürdür.
- Stratejik Hedef: Stark,
Yargıç Irwin’i kendi tarafına çekemeyeceğini anlar. Ancak onu
susturabilirse, MacMurfee’yi yalnızlaştırabileceğini bilir. Stark, Jack
Burden’a şu emri verir: "Onun
(Yargıcın) geçmişinde bir şey bul. Daima bir şey bulunur. İnsan günah
içinde ana rahmine düşer... Onun için daima bir şey bulunur",.
- Psikolojik Baskı: Amaç,
Yargıç’ı hapse atmak değil, onu korkutarak MacMurfee’ye verdiği desteği
çekmesini sağlamaktır. Eğer
"aslan" (Yargıç) boyun eğerse, "sırtlanlar" (MacMurfee
ve çetesi) dağılacaktır.
2. Komplonun Hazırlanışı: "Dürüst
Yargıç" Dosyası
Jack Burden, patronu Stark’ın emriyle
"tarihsel bir kazı" yapmaya başlar. Bu süreç, bir dedektif
titizliğiyle yürütülür ve Yargıç Irwin’in zırhındaki çatlağı bulmayı hedefler.
Araştırma şu aşamalardan geçer:
A. Ekonomik Çelişkinin Tespiti: Jack, Yargıç Irwin’in mali
geçmişini incelerken bir tutarsızlık fark eder. Yargıç, 1914 yılında
plantasyonuna (çiftliğine) haciz gelmek üzereyken, aniden büyük bir borcu
ödemiş ve mülkünü kurtarmıştır. O dönemde Yargıç’ın geliri bu borcu ödemeye
yetecek düzeyde değildir,. Jack, paranın kaynağını sorgulamaya başlar.
B. "American Electric Power Company"
Bağlantısı: Jack, Yargıç’ın o dönemde Eyalet Başsavcısı
olduğunu ve Southern Belle Fuel Company (Güney Güzeli Yakıt Şirketi)
aleyhine açılan bir kamu davasını "delil yetersizliği" gerekçesiyle
düşürdüğünü keşfeder. Bu şirket, American Electric Power Company’nin bir
iştirakidir. Davanın düşürülmesinden kısa bir süre sonra Yargıç Irwin, bu
elektrik şirketinde yüksek maaşlı bir yönetici pozisyonuna getirilmiş ve eline
geçen yüklü miktarda hisse senediyle borçlarını kapatmıştır,. Yani "Dürüst
Yargıç", bir rüşvet karşılığında kamu davasını örtbas etmiştir.
C. İntihar Eden Adam: Mortimer L. Littlepaugh: Komplonun en
karanlık parçası, Yargıç Irwin’in yerini aldığı adamdır. Şirketin hukuk
müşaviri olan Mortimer L. Littlepaugh, Yargıç’a yer açmak için işten
atılmıştır. Littlepaugh, Yargıç’ın rüşvet aldığını dönemin Valisi Stanton’a
(Jack’in çocukluk aşkı Anne ve dostu Adam’ın babası) şikayet etmiş, ancak Vali
Stanton, siyasi dostu Irwin’i korumak için bu şikayeti örtbas etmiştir. Çaresiz
kalan Littlepaugh intihar etmiştir,.
D. Kanıtın Ele Geçirilmesi: Jack Burden,
Memphis’te sefil bir hayat süren Littlepaugh’un kız kardeşi Miss Lily Mae’yi
bulur. Kadın, kardeşinin intihar etmeden önce yazdığı ve tüm gerçeği, rüşveti
ve Vali Stanton’ın örtbas olayını anlattığı mektubu saklamaktadır. Jack, bu
mektubu (bir nevi itirafnamesini) parayla satın alır ve noter tasdikli bir
ifadeyle sağlamlaştırır,. Artık "aslanı dize getirecek" silah
hazırdır.
3. Komplonun İcrası ve Beklenmedik Sonuçlar
Stark, elindeki bu dosyayı Yargıç Irwin’i yok
etmek için değil, onu bir piyon olarak kullanmak için ister. Jack Burden,
dosyayı Yargıç’a götürdüğünde olaylar trajik bir hal alır.
- Yüzleşme: Jack,
Yargıç Irwin’in evine gider ve ona geçmişindeki bu "lekeyi"
bildiklerini, MacMurfee’yi desteklemekten vazgeçmezse bu bilgilerin ifşa
edileceğini söyler. Yargıç,
belgeleri inceler ve suçlamayı reddetmez. Sadece, "Bunu yaptığıma
inanmak zor geliyor, ama yaptım" der,.
- Aslanın Tavrı: Yargıç, şantaja boyun
eğmeyi reddeder. Stark’ın istediğini yapmaktansa, onuruyla ölmeyi tercih
eder. Jack evden ayrıldıktan sonra Yargıç Irwin silahıyla intihar eder.
- Trajik Dönüm Noktası:
Yargıç’ın intiharından sonra, Jack’in annesi korkunç gerçeği açıklar:
Yargıç Irwin, Jack’in biyolojik babasıdır,. Jack, "aslanı dize
getirmek" için hazırladığı komplo ile kendi öz babasını öldürmüştür.
4. Çıkarılacak Dersler ve Günümüze Bakan Yüzü
Bu komplo, siyasetin "amaca giden her yol
mübahtır" ilkesinin bireysel hayatlarda yarattığı yıkımı gösterir.
- Geçmişin Gölgesi:
Siyasette veya iş dünyasında, geçmişte "küçük" veya
"zorunlu" görülen bir hata (Yargıç’ın borcunu ödemek için rüşvet
alması), yıllar sonra kişinin karşısına devasa bir yıkım aracı olarak
çıkabilir. "Daima bir şey bulunur" ilkesi, modern dünyada
dijital arşivlerin ve araştırmacı gazeteciliğin gücüyle daha da geçerli
hale gelmiştir.
- Zincirleme Reaksiyon: Bir
kişiyi (Aslanı) hedef alan komplo, sadece o kişiyi değil, komployu
hazırlayanı (Jack) ve masumları (Vali Stanton’ın çocukları Anne ve Adam)
da içine alan bir felaket zincirine dönüşür. Vali Stanton’ın da bu
örtbasta rol aldığının ortaya çıkması, çocukları Adam ve Anne’in ahlaki
dünyasını yıkar ve onları Stark’ın yörüngesine iter.
- Gücün Bedeli: Willie
Stark, bu komplo ile Yargıç’ı dize getirmeyi planlarken, aslında kendi
sonunu da hazırlamıştır. Çünkü bu olaylar zinciri, Adam Stanton’ın Stark’ı
öldürmesiyle sonuçlanacak süreci tetikler.
Özetle, "Aslanı dize getirme" planı,
Yargıç Irwin'in geçmişteki rüşvet suçunu kullanarak onu siyasi bir araç haline
getirmeyi amaçlayan, ancak sonucunda Yargıç'ın intiharına, Jack Burden'ın
babasını öldürmesine ve Stanton ailesinin parçalanmasına yol açan çok katmanlı
ve trajik bir kurgudur.
" Kötülüğün Ontolojik Zorunluluğu: Robert Penn Warren'ın Teolojisinde
İyilik, Kötülük ve Tanrısal İrade "
Robert Penn
Warren’ın edebi evreninde, "kötülük" dışsal bir düşman veya
kaçınılmaz bir felaket değil, bizzat varoluşun ham maddesidir. Elimizdeki
kaynaklar, özellikle Kralın Adamları (All the King's Men) ve Ejderhalara
Kardeş (Brother to Dragons) gibi eserler üzerinden, kötülüğün neden galip
geldiği ve Tanrı’nın buna neden izin verdiği sorularına "pragmatik",
"tarihsel" ve "teolojik" yanıtlar sunar. Warren'ın düşünce
dünyasında iyilik, gökten inen saf bir cevher değil, kötülüğün işlenmesiyle
elde edilen bir sonuçtur.
1. "İyilik Kötülükten Doğar":
Varoluşsal Ham Madde
Warren’ın kötülük problemine getirdiği en çarpıcı
ve provokatif yaklaşım, Willie Stark karakteri aracılığıyla formüle edilir.
Stark’a göre, dünyada kötülükten başka bir ham madde yoktur ve iyilik, ancak bu
"kötü" malzemeden inşa edilebilir.
- Yaratılışın Doğası: Stark,
idealist Doktor Adam Stanton ile tartışırken şu teolojik argümanı sunar: "İyilik fenalıktan
doğmadır... Çünkü başka hiçbir şeyden doğamaz." Stark'a göre,
Tanrı dünyayı yaratırken elinde "iyilik" diye bir malzeme yoktu;
her şeyi "çamurdan" (kötülükten/hiçlikten) yarattı,,.
Dolayısıyla kötülüğün galip gelmesi veya var olması bir hata değil,
yaratılışın zorunlu bir ön koşuludur.
- Çamur Metaforu: Stark,
Yargıç Irwin ile yaptığı bir konuşmada bu fikri daha da ileri götürür: "Çamurdan başka bir
şey yoktur... Sadece kan ve çamur... Ama çamurdan ne yaptığınız
önemlidir". Tanrı insanı çamurdan yaratmıştır; dolayısıyla
insanın doğasında kirlilik ve günah asıldır. Kötülük, hayatın doğal
zeminidir; iyilik ise bu zemin üzerine inşa edilen, insan iradesiyle
şekillendirilen yapay (fakat gerekli) bir yapıdır.
2. "Günahla Doğmak": İnsanın Kusurlu
Doğası
Warren’a göre kötülüğün yaygın olmasının ve
sıklıkla "galip gelmesinin" nedeni, insan doğasının temelindeki
bozukluktur. Yazar, Hristiyan teolojisindeki "İlk Günah" (Original
Sin) kavramını modern politik ve psikolojik düzleme taşır.
- Leke Teorisi: Willie
Stark, siyasi rakiplerini alt etmek için onların geçmişini araştırırken şu
prensibi kullanır: "İnsan günah içinde ana rahmine düşer ve kokuşan
bir pislik içinde dünyaya gelir... Onun için daima bir şey
bulunur",,,. Bu bakış açısına göre, hiç kimse masum değildir. Kötülük
galip gelir, çünkü her insanın içinde, doğru koşullar altında (korku, hırs
veya şantajla) ortaya çıkmaya hazır bir kötülük potansiyeli vardır.
Masumiyet bir mittir; sadece henüz keşfedilmemiş bir suçluluk vardır.
- Tarihsel Suçluluk: Brother
to Dragons şiirinde Warren, Thomas Jefferson’ın yeğenlerinin işlediği
vahşi bir cinayeti ele alarak, en yüce Amerikan ideallerinin (özgürlük,
demokrasi) bile insan doğasındaki hayvansal vahşetle ve
"karanlık"la (kölelik, şiddet) iç içe geçtiğini savunur. İnsan, "ejderhalara
kardeştir" ve bu kardeşliği reddetmek, kötülüğün daha da güçlenmesine
neden olur,.
3. Örümcek Ağı Teoremi ve Tanrı'nın Gözü
Warren, Tanrı’nın kötülüğe neden izin verdiği
sorusunu, evrenin birbirine bağlı yapısı ve insan eylemlerinin kaçınılmaz
sonuçları üzerinden yanıtlar.
- Örümcek Ağı Metaforu: Kralın
Adamları romanındaki Cass Mastern hikayesinde, dünya devasa bir
örümcek ağına benzetilir. İnsan bu ağa en hafif şekilde dokunsa bile titreşimler en uzak
köşeye kadar yayılır ve uyuyan örümceği (Tanrı'yı veya Kaderi) uyandırır.
Örümcek uyanır ve zehrini enjekte eder,,,. Burada Tanrı, kötülüğü
engelleyen bir güçten ziyade, eylemlerin sonuçlarını (cezayı/yıkımı)
garanti eden kozmik bir mekanizma veya "büyük, fasetli
gözleriyle" izleyen bir gözlemci olarak tasvir edilir.
- Kötülüğün Bulaşıcılığı: Kötülük
(örneğin bir ihanet veya köle satışı), sadece o anı etkilemez; nesiller
boyu süren bir titreşim yaratır. Tanrı bu titreşime izin verir çünkü
"dünya tek bir parçadır" (all of one piece). İyiliğin var
olabilmesi, bireyin bu bütünlük içindeki sorumluluğunu
("complicity" - suç ortaklığını) kabul etmesine bağlıdır.
4. Tarihsel Maliyet ve Pragmatizm
Politik düzlemde kötülüğün galip gelmesi,
"Tarihsel Maliyet" teorisiyle açıklanır. İyi sonuçlara (hastane, yol,
eğitim) ulaşmak için kötü araçların (şantaj, rüşvet) kullanılması
kaçınılmazdır.
- Kusurlu Araçlar: Willie
Stark, Adam Stanton'a hastane müdürlüğünü teklif ederken, ellerini
kirletmekten korkanları (örneğin Hugh Miller'ı) eleştirir. Stark'a göre, "tuğla
yapmak için saman gerekir, ama bazen saman ahırdan alınmış pis saman
olabilir". Kötüler (Tiny Duffy gibiler) galip gelir veya
sistemde yer bulur, çünkü "iyilik" yapmak isteyen liderlerin
"pis işlerini" yapacak araçlara ihtiyacı vardır,. İyilik, ancak
kötülük kullanılarak ve dönüştürülerek var edilebilir.
5. Büyük Tik (The Great Twitch) vs. Sorumluluk
Jack Burden, başlangıçta Tanrı'nın veya ahlaki
bir düzenin yokluğuna inanarak "Büyük Tik" teorisini geliştirir:
Hayat sadece sinirsel bir tepkidir ve kimse hiçbir şeyden sorumlu değildir. Bu
bakış açısına göre, kötülük sadece mekanik bir olaydır,,. Ancak Warren, romanın
sonunda bu nihilizmi reddeder. Kötülük, insanın sorumluluktan kaçtığı, tarihsel
ve toplumsal bağlarını reddettiği anlarda galip gelir. Çözüm, "tarihin kör
olduğunu ama insanın kör olmadığını" kabul etmek ve kötülüğün (çamurun)
içinden iyiliği yaratma iradesini göstermektir,.
Sonuç olarak,
Robert Penn Warren'a göre Tanrı kötülüğe izin verir çünkü kötülük, insan
varoluşunun zeminidir. Kötüler galip gelir çünkü onlar bu zemini (insan
zaaflarını ve günahkarlığını) kullanmayı bilirler. Ancak "büyük"
insan (Willie Stark gibi), bu kötülüğü alıp, trajik bir bedel ödese bile, ondan
kamu yararına bir "iyilik" inşa etmeye çalışandır.
" İktidarın Bedeli: Ölümün Gölgesinde Amaç ve Araç İlişkisi "
Robert Penn Warren'ın eserlerinde, özellikle Kralın
Adamları / All the King’s Men romanında, iktidarı ele geçirme veya
koruma sürecinde bir ölüm meydana geliyorsa, failin (liderin veya onun
aygıtının) peşinde olduğu şey basit bir koltuk sevdasından çok daha karmaşık ve
trajik bir psikolojik hedeftir. Yazar, bu durumu "Tarihsel Maliyet" /
Historical Costs, "Büyük İyilik" ideali ve narsisistik bir
"Ölümsüzlük" arzusu ekseninde tahlil eder.
1. "Tarihsel Maliyet" ve Büyük İyilik
İdeali
Eğer iktidar yolunda bir ölüm gerçekleşmişse
(örneğin Yargıç Irwin'in intiharı veya Willie Stark'ın suikastı), Warren'a göre
bu kişi "iyiliğin ancak kötülükten doğabileceği" yanılgısının
peşindedir. Willie Stark, idealist doktor Adam Stanton'ı ikna etmeye çalışırken
bu felsefeyi açıkça ortaya koyar.
- Tuğla ve Saman Metaforu: Stark'a
göre, bir şey inşa etmek (hastane, yol, devlet) için elleri kirletmek
kaçınılmazdır. "Tuğla yapmak için saman gerekir, ama bazen saman
ahırdan alınmış pis saman olabilir". İktidar sahibi, ölümü veya
yıkımı, ulaşılacak "Büyük İyilik" (ücretsiz sağlık hizmeti,
kalkınma) için ödenmesi gereken zorunlu bir "tarihsel maliyet"
olarak görür.
- Ahlaki Körlük: Bu kişi,
bireysel trajedilerin (Yargıç Irwin'in ölümü gibi), toplumsal kazanımların
yanında önemsiz birer detay olduğuna inanır. Peşinde olduğu şey, ahlaki
kuralların üzerinde, kendi iradesiyle şekillenen "tarihsel bir
eser" bırakmaktır.
2. Ölümsüzlük ve Narsisistik Tamamlanma
İktidar yolunda ölümü göze alan veya buna neden
olan kişi, biyolojik varlığının ötesine geçerek adını tarihe kazıma, yani bir
tür "ölümsüzlük" peşindedir.
- Willie Stark Hastanesi: Stark'ın devasa bir hastane
inşa etme takıntısı, sadece halk sağlığıyla ilgili değildir. O, "Ben de, sen de,
öteki it oğlu itler de ölüp gidecek ama bu hastane yaşayacak"
diyerek, ölümden sonra bile varlığını sürdürecek bir anıtın peşindedir.
Bu hastaneye kendi adını vermek istemesi, iktidarın nihai amacının
"kendi benliğini ebedileştirmek" olduğunu gösterir.
- İradenin Dayatılması: Stark,
"Benim kanunum, size hizmettir" derken aslında kendi iradesini
"halkın iradesi" ile özdeşleştirir. Ölüm, bu iradenin
mutlakiyetini kanıtlamak için bir araç haline gelir. Adam Stanton'ın
Stark'ı vurması ve Stark'ın ölümü, bu narsisistik projenin kendi yarattığı
şiddetle yok oluşudur.
3. Geçmişin Yükünden Kurtulma ve "Temize
Çıkma"
Warren, iktidar mücadelesinde bir başkasının
ölümüne neden olan kişinin (örneğin Jack Burden'ın Yargıç Irwin'i intihara
sürüklemesi), bilinçaltında kendi geçmişinden ve sorumluluklarından kaçmanın
peşinde olduğunu vurgular.
- Gerçeğin Yıkıcılığı: Jack
Burden, Yargıç Irwin'in geçmişini araştırırken "gerçeği"
bulmanın peşindedir. Ancak bu gerçek (rüşvet ve intihar), Irwin'in ölümüne
yol açar. Burden, bu süreçte aslında kendi kimliğini ve babası sandığı
kişilerden (Ellis Burden) kaçarak gerçek babasını (Irwin) bulur ve onu yok
eder. Burada peşinde olunan şey, paradoksal bir şekilde, geçmişi yok
ederek "temize çıkma" arzusudur.
- Büyük Tik Teorisi: Ölüm
gerçekleştiğinde, kişi vicdan azabından kurtulmak için "Büyük
Tik" / The Great Twitch teorisine sığınır. Buna göre,
"hiç kimse hiçbir şeyden sorumlu değildir", olaylar mekanik bir
zorunlulukla gerçekleşir. İktidar sahibi, bu teoriyle kendi eylemlerinin
(birinin ölümüne neden olmanın) ahlaki yükünden kaçmaya çalışır.
Hikayenin Ana Fikri ve Günümüze Bakan Yüzü
Warren'ın eserlerinden çıkarılacak temel ders
şudur: "İyi amaçlar için kötü araçlar kullanılamaz." İktidarı ele
geçirmek veya korumak için bir insanın hayatına mal olan (fiziksel veya manevi
ölüm) her eylem, ne kadar yüce bir amaç (hastane, adalet, düzen) taşırsa
taşısın, sonunda o amacı da kirletir ve yok eder.
Günümüze Bakan
Yüzü: Modern siyasette ve iş dünyasında,
"sonuç odaklı" yaklaşımların, "yumurtaları kırmadan omlet
yapamazsın" mantığının nasıl yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini gösterir.
Bir lider veya yönetici, başarıya ulaşmak için etik değerleri ve insan hayatını
(veya onurunu) harcanabilir birer "masraf kalemi" olarak gördüğünde,
Willie Stark gibi kendi yarattığı sistemin kurbanı olmaya mahkumdur. Stark'ın
ölümü, gücün ahlaki bir zemine oturmadığında sadece başkalarını değil, sahibini
de yok eden bir mekanizmaya dönüştüğünün kanıtıdır.
" Şeytanın İnsan Hayatındaki Yeri: Dışsal Bir Düşman mı, İçsel Bir
Gerçeklik mi? "
Robert Penn Warren’ın edebi ve felsefi evreninde
"Şeytan" figürü, klasik teolojideki boynuzlu ve kuyruklu bir
canavardan ziyade, insan doğasının ayrılmaz bir parçası, tarihin kaçınılmaz bir
tortusu ve varoluşun ham maddesi olan "kötülük" ile eşdeğerdir.
Warren, Şeytanı ve kötülüğü, insanın dışında savaşıp yenebileceği harici bir
düşman olarak değil, "Ben"in karanlık ikizi, "Gölge"si ve
hatta tamamlayıcısı olarak ele alır. Elimizdeki kaynaklar ışığında, Warren'ın
insan hayatındaki bu karanlık güce (Şeytan/Kötülük) dair düşünceleri şu temel
eksenlerde toplanır:
1. Varoluşun Ham Maddesi Olarak "Çamur"
ve Kötülük
Warren’ın en çarpıcı tespiti, iyiliğin saf ve
steril bir cevher olmadığı, aksine "kötülükten" (veya Şeytanın
alanından) türetildiği yönündedir. Kralın Adamları (All the King's Men)
romanında Willie Stark, bu felsefenin sözcüsü olarak karşımıza çıkar.
- Yaratılışın Doğası: Stark,
idealist Doktor Adam Stanton ile tartışırken, iyiliğin ancak kötülükten
doğabileceğini, çünkü dünyada başka bir malzemenin bulunmadığını savunur.
Ona göre Tanrı, insanı ve dünyayı "çamur"dan yaratmıştır. Bu
bağlamda Şeytan veya kötülük, hayatın doğal zeminidir,. İyilik, gökten
inen bir lütuf değil, bu "kirli" malzemenin insan iradesiyle
işlenmesi sonucu elde edilen yapay bir inşadır.
- Efendi-Hizmetkar İlişkisi: Jack
Burden, anlatıcı olarak Willie Stark'a hizmet ederken, kendisini
"uodeguotą, skeltanagį žmogėną" (kuyruklu, çatallı tırnaklı adam
- Şeytan) için çalışıyor gibi hissettiğini belirtir. Ancak Warren, bu
"Şeytan"a hizmet etmenin, Burden’ı steril ve eylemsiz bir
"iyilik" (Adam Stanton gibi) dünyasından çıkarıp, tarihin ve
gerçeğin "kirli" dünyasına soktuğunu ima eder. Şeytan, burada
eylemin ve değişimin katalizörü rolündedir.
2. "Asli Günah" / Original Sin
ve İçsel Gölge
Warren'ın şiirlerinde ve romanlarında Şeytan,
insanın geçmişinden kaçamayacağı bir "kabus" veya "gölge"
olarak tasvir edilir. Bu, Hristiyan teolojisindeki "Asli Günah"
kavramının modern psikolojiyle harmanlanmış halidir.
- Kaçışın İmkansızlığı: Original
Sin: A Short Story (Asli Günah: Kısa Bir Öykü) adlı şiirinde Warren,
günahı ve kötülüğü, ne kadar uzağa gidilirse gidilsin bireyi takip eden
bir varlık olarak betimler. Bu varlık, bazen "büyükbabanın eski bir
resmi" bazen de "soğuk bir merada duran yaşlı bir at" gibi
tanıdık, evcil ama rahatsız edici formlarda belirir. İnsan, Şeytanı
dışarıda ararken, aslında onun kendi geçmişinde, atalarında ve benliğinin
derinliklerinde saklı olduğunu fark eder.
- Ejderhalara Kardeş: Brother
to Dragons (Ejderhalara Kardeş) eserinde, Thomas Jefferson'ın
yeğenlerinin işlediği vahşi bir cinayet üzerinden, insanın içindeki
hayvansal vahşet irdelenir. Warren, Eyüp Kitabı'na (Job 30:29) atıfla,
insanın "ejderhalara kardeş ve baykuşlara yoldaş" olduğunu
savunur. Şeytan, insanın reddettiği ama kardeşi olduğu o karanlık
taraftır. Bu kardeşliği reddetmek, trajediyi derinleştirir; kabul etmek
ise kurtuluşun başlangıcıdır.
3. "Büyük Tik" / The Great Twitch
ve Nihilizm
Warren'a göre Şeytanın insan hayatındaki bir
diğer tezahürü, "anlamsızlık" ve "sorumsuzluk"tur. Jack
Burden'ın geliştirdiği "Büyük Tik" teorisi, hayatın sadece sinirsel
tepkilerden ibaret olduğunu ve ne Tanrı'nın ne de Şeytan'ın ahlaki bir hükmünün
bulunmadığını savunur.
- Hiçlik (Nothingness) Olarak Şeytan:
Warren'ın editörlüğünü yaptığı şiir antolojisinde yer alan John Wilmot'un Upon
Nothing (Hiçlik Üzerine) şiiri, "Hiçlik"i gölgenin büyük
kardeşi olarak tanımlar. Warren için de en büyük şeytani durum, eylemlerin
sonucunu ve ahlaki sorumluluğu reddeden bu nihilizmdir. Jack Burden, bu boşluğa
(Şeytanın alanına) sığınarak vicdan azabından kaçmaya çalışır, ancak
sonunda "tarihin kör, ama insanın kör olmadığını" anlayarak bu
hiçliği reddeder,.
4. Şeytanın Dönüştürücü Gücü
Warren, Şeytanın (veya kötülüğün) sadece yok
edici değil, aynı zamanda öğretici ve dönüştürücü bir gücü olduğunu öne sürer.
Bu, İngiliz Romantik şairi Samuel Taylor Coleridge'in The Rime of the
Ancient Mariner (Yaşlı Gemici) şiiri üzerine yazdığı A Poem of Pure
Imagination (Saf İmgelem Şiiri) denemesinde detaylandırılır.
- Kabusun Kutsanması: Gemici,
denizin "yapışkan" ve iğrenç yaratıklarını (şeytani/kötü
unsurlar) başlangıçta lanetlerken, daha sonra onları kutsadığında
kurtuluşa erer. Warren için de insan, kendi içindeki "Şeytan"ı,
yani kusurlarını, geçmişteki suçlarını ve karanlık arzularını tanıyıp
kabullendiğinde ("Varlık Ozmozu" / Osmosis of Being)
bütünlüğe ulaşır. Şeytan, insanın kendisiyle yüzleşmesini sağlayan zorunlu
bir aynadır.
Özetle: Robert Penn Warren'ın düşünce dünyasında Şeytan; Willie Stark'ın
pragmatizminde "eylemin yakıtı", Jack Burden'ın kaçışında
"sorumsuzluğun maskesi" ve şiirlerinde "benliğin
gölgesi"dir. O, dışarıdan gelip insanı yoldan çıkaran bir fısıltı değil,
insanın ana rahmine düştüğü andan itibaren taşıdığı "leke"dir. İnsan
hayatındaki yeri, inkar edildiğinde yıkıcı, kabul edilip dönüştürüldüğünde ise
bilgelik verici bir zorunluluktur.
Robert Penn Warren’ın Edebi Ve Entelektüel Kariyerini Şekillendirenler
" Robert
Penn Warren’ın edebi ve entelektüel kariyerini şekillendiren, onun sanat
anlayışını ve dünya görüşünü derinden etkileyen iki temel topluluk
bulunmaktadır. Bu gruplar, Amerikan edebiyat tarihinde "Fugitives" / Kaçaklar
ve "Southern Agrarians" / Güneyli Tarımcılar olarak bilinir.
Ayrıca kariyerinin ilerleyen dönemlerinde prestijli akademik ve sanatsal
birliklere de üye olmuştur.
1. The Fugitives / Kaçaklar
Warren’ın henüz 16 yaşında Vanderbilt
Üniversitesi’ne girmesiyle tanıştığı ve edebi kimliğinin temellerini atan
gruptur.
- Oluşumu ve Amacı: 1915
civarında Nashville'de gayri resmi olarak toplanmaya başlayan bu grup,
1920'lerin başında Warren'ın katılımıyla en parlak dönemini yaşamıştır.
Grup, öğretmenler, öğrenciler ve yerel iş adamlarından oluşuyordu ve
Amerikan yaşamı ile edebiyatındaki eğilimleri tartışmak amacıyla bir araya
geliyordu. Temel odak noktaları şiir ve eleştirel teoriydi.
- Önemli Üyeler: Grubun çekirdek kadrosunda
Warren’ın hocası olan John Crowe Ransom, Allen Tate ve Donald Davidson
gibi önemli şair ve eleştirmenler yer alıyordu. Warren, bu grubun kendisi
için bir "eğitim" olduğunu belirtmiştir.
- Yayın: Grup, The
Fugitive adında bir edebiyat dergisi yayımlamıştır. Warren ilk
şiirlerini bu dergide yayımlamış ve modernist şiir tekniklerini burada
geliştirmiştir. Bu grup, "Yeni Eleştiri" / New Criticism
akımının doğuşuna zemin hazırlayan entelektüel bir ortam sağlamıştır,,,.
2. The Southern Agrarians / Güneyli Tarımcılar
1930'ların başında, Fugitives grubunun bazı
üyeleriyle birlikte Warren'ın da dahil olduğu, edebi kaygılardan ziyade sosyal
ve politik bir duruş sergileyen gruptur.
- Temel Felsefe: Bu grup,
Kuzey'in sanayileşmesine ve endüstriyel kapitalizmin insanı
yabancılaştıran etkisine karşı, Güney'in geleneksel tarım toplumunu ve
yaşam tarzını savunmuştur. Modernleşmenin getirdiği "ilerleme"
mitine şüpheyle yaklaşmışlardır.
- Manifesto: Grubun
görüşleri, 1930 yılında yayımlanan I'll Take My Stand / Duruşumu
Alıyorum (veya Yerimi Alıyorum) adlı manifestoda toplanmıştır.
Warren, bu derlemeye "The Briar Patch" / Böğürtlen Tarlası
başlıklı bir deneme ile katkıda bulunmuştur.
- Warren'ın Dönüşümü: Warren,
bu manifestoda o dönem grubun genel eğilimi olan ırk ayrımcılığını / segregation
savunan (ancak diğer üyelere göre daha ılımlı ve ilerici sayılan) görüşler
belirtmişse de, ilerleyen yıllarda bu görüşlerini tamamen reddetmiştir.
1950'lerde Sivil Haklar Hareketi'ni destekleyen bir tutum almış ve ırk
entegrasyonunu savunmuştur,,.
3. Diğer Akademik ve Onursal Üyelikler
Warren, kariyeri boyunca edebiyat dünyasındaki
saygınlığı nedeniyle birçok prestijli kurumun üyesi veya kurucusu olmuştur:
- Fellowship of Southern Writers / Güneyli
Yazarlar Birliği: Warren, bu birliğin kurucu üyelerinden / charter
member biridir.
- American Academy of Arts and Letters / Amerikan
Sanat ve Edebiyat Akademisi: Edebiyat alanındaki başarılarından dolayı
bu akademiye seçilmiştir,.
- American Academy of Arts and Sciences / Amerikan
Sanat ve Bilim Akademisi: Seçilmiş bir üyedir.
- American Philosophical Society / Amerikan
Felsefe Topluluğu: Seçilmiş bir üyedir.
Özetle, Warren gençliğinde Vanderbilt
Üniversitesi merkezli, Güney'in kültürel mirasını modernist tekniklerle
harmanlayan "Fugitives" ve tarım toplumunu savunan
"Agrarians" hareketlerinin merkezinde yer almış; olgunluk döneminde
ise Amerika'nın en saygın sanat akademilerinin bir parçası olmuştur.
Kralın Adamları / All The King’s Men Eserini Kaleme Alırken Esinlendiği
Temel Politik Olaylar Ve Figürler
" Robert Penn Warren’ın Kralın Adamları
/ All the King’s Men eserini kaleme alırken esinlendiği temel politik
olaylar ve figürler, 1920’lerin
sonu ve 1930’ların başında Amerikan Güneyi’ni, özellikle de Louisiana eyaletini
etkisi altına alan çalkantılı siyasi atmosferden kaynaklanır. Yazar, bu
dönemin ruhunu, toplumsal dinamiklerini ve ahlaki ikilemlerini, tarihsel
gerçeklik ile kurgusal bir "mit" / myth arasında harmanlayarak
sunmuştur. Eserin esin kaynağı olan olaylar ve figürler şu şekilde
detaylandırılabilir:
1. Huey P. Long ve "Kralbalığı" / Kingfish
Efsanesi
Romanın ana
karakteri Willie Stark’ın, Louisiana Valisi ve Senatörü Huey Pierce Long’dan
(1893–1935) esinlendiği, edebiyat eleştirmenleri ve tarihçiler tarafından geniş
çapta kabul gören bir gerçektir,. Warren, 1934-1942 yılları arasında Louisiana
State University’de ders verirken Long’un yarattığı siyasi iklime ve
diktatörvari yönetim tarzına bizzat tanık olmuştur,.
- Yükseliş Hikayesi: Tıpkı romandaki Willie Stark
gibi, Huey Long da yoksul bir geçmişten gelen, kendini eğitmiş bir
avukattır. Siyasi kariyerine, yerleşik düzene ve zengin elitlere
savaş açan bir halk adamı olarak başlamış; "Herkes bir kraldır" sloganıyla yoksul
beyaz kesimin (rençperler ve köylülerin) desteğini kazanmıştır,.
Stark'ın Mason City'deki okul inşaatında dönen dolaplara karşı çıkıp
halkın kahramanı olması, Long'un şirketlere ve aristokrasiye karşı
duruşunun kurgusal bir yansımasıdır.
- Popülizm ve Diktatörlük: Long,
valiliği sırasında eyaletteki gücü merkezileştirmiş, yasama, yürütme ve
yargı erklerini fiilen kendi kontrolü altına almıştır. Kamu yararı
(yollar, köprüler, hastaneler) sağlamak adına, rüşvet, şantaj ve tehdit
gibi "kirli" yöntemleri meşrulaştırmıştır. Romanda Stark’ın
"İyilik fenalıktan doğmadır" felsefesi, Long'un bu pragmatik ve
makyavelist yönetim tarzının felsefi bir tezahürüdür.
2. Azil Girişimi / Impeachment
Willie Stark’ın siyasi kariyerindeki en kritik
dönemeçlerden biri, meclis tarafından görevden alınma (azil) girişimidir. Bu
olay, Huey Long’un gerçek hayatında 1929 yılında yaşadığı azil sürecinden
doğrudan esinlenmiştir.
- Olayın Kurgusu: Romanda,
Stark'ın rakipleri (MacMurfee grubu), onu yolsuzluk ve görevini kötüye
kullanmakla suçlayarak düşürmeye çalışırlar. Ancak Stark, halkı galeyana
getirerek ve kapalı kapılar ardında şantaj yöntemlerini (imzalı ama
tarihsiz istifa mektupları gibi) kullanarak bu girişimi boşa çıkarır ve
eskisinden daha güçlü bir şekilde iktidara döner,.
- Gerçeklik Payı: Huey
Long da benzer şekilde, siyasi rakipleri tarafından azledilmek istenmiş,
ancak halk desteğini arkasına alarak ve senatörleri kendi tarafına çekerek
(bazen rüşvetle, bazen baskıyla) bu süreçten kurtulmuştur. Bu olay,
Long'un (ve Stark'ın) rakiplerine karşı acımasızlaşmasının ve gücü tek
elde toplama arzusunun kırılma noktasıdır.
3. Suikast ve Trajik Son
Romanın finali, Willie Stark’ın, idealist doktor
Adam Stanton tarafından vurularak öldürülmesiyle son bulur. Bu olay, Huey Long’un 8 Eylül
1935’te Louisiana Eyalet Binası’nda (Capitol) Dr. Carl Weiss tarafından
vurularak öldürülmesiyle büyük benzerlik gösterir,,.
- Kişisel Onur ve Siyaset: Gerçek
hayatta Dr. Weiss’ın, kayınpederi Yargıç Pavy’nin Long tarafından
siyaseten yok edilmeye çalışılması nedeniyle bu suikastı işlediği iddia
edilir. Romanda ise Adam Stanton, kız kardeşi Anne’in Stark ile olan
ilişkisini ve kendisinin de bu kirli düzenin bir parçası (hastane müdürü)
yapılmasını onuruna yediremediği için tetiği çeker,. Warren, tarihsel bir
olayı (suikastı) alıp, onu karakterlerin iç dünyasındaki çatışmalarla
(fikir adamı vs. eylem adamı) yeniden kurgulamıştır.
4. Büyük Buhran / Great Depression ve
Sosyal Yapı
Warren, sadece tek bir adamın hayatından değil,
aynı zamanda 1930'ların Güney'indeki sosyo-ekonomik koşullardan da
esinlenmiştir.
- Ekonomik Çöküş: Büyük Buhran’ın yarattığı
yoksulluk, halkın çaresizliğini artırmış ve bu durum, Stark (ve Long) gibi
karizmatik liderlerin, radikal vaatlerle (ücretsiz kitaplar, yollar,
sağlık hizmetleri) kitleleri manipüle etmesine zemin hazırlamıştır,.
- Eski ve Yeni Çatışması: Roman,
Güney'in aristokratik "eski düzeni" (Stantonlar, Yargıç Irwin)
ile yükselen "yeni popülizm" (Stark) arasındaki çatışmayı işler.
Bu, Amerikan İç Savaşı sonrası Güney'in yaşadığı kimlik krizinin ve güç
dengelerinin değişiminin bir yansımasıdır.
5. Yazarın Notu: Biyografi Değil, Mit
Önceki yazılarımızda belirtildiği üzere, Robert Penn Warren, Huey Long ile
Willie Stark arasındaki benzerlikleri kabul etmekle birlikte, eserin bir
biyografi olmadığını vurgular. Yazar, Long'un "gerçek"
kişiliğinden ziyade, onun etrafında oluşan "mit"ten, halkın hayal
gücündeki yerinden ve iktidarın doğasından esinlenmiştir. Warren'a göre,
Long'un dünyası "melodram, şiddet, mizah ve felsefenin" iç içe
geçtiği bir yerdi ve yazar bu atmosferi kurgusal bir düzleme taşımıştır,,.
Özetle, Kralın Adamları, Huey Long'un
kariyerindeki yükseliş, azil girişimi ve suikast gibi somut olaylardan yola
çıkarak, demokrasinin kırılganlığı, gücün yozlaştırıcı etkisi ve tarihin ahlaki
boyutu üzerine kurgulanmış derinlikli bir siyasi dramdır.
"Kralbalığı Huey P. Long "nın Yükselişi ve İktidarı
" Amerika Birleşik Devletleri'nin en
tartışmalı ve karizmatik siyasi figürlerinden biri olan Huey Pierce Long Jr.,
namıdiğer "Kralbalığı" / The Kingfish, Büyük Buhran döneminde
Louisiana eyaletinde kurduğu mutlak hakimiyet ve ulusal çapta ses getiren
radikal ekonomik programlarıyla tanınır. Robert Penn Warren'ın Kralın Adamları / All the
King’s Men eserindeki Willie Stark karakterinin birincil esin kaynağı olan
Long, popülizm, diktatörlük ve sosyal reformun iç içe geçtiği karmaşık bir
miras bırakmıştır.
1. Huey P. Long: "Kralbalığı"nın
Yükselişi ve İktidarı
1893 yılında
Louisiana'nın yoksul kuzey kesimindeki Winnfield'da doğan Huey Long, resmi
eğitimini tamamlamamış olmasına rağmen kendi çabalarıyla hukuk öğrenmiş ve 22
yaşında baro sınavını geçerek avukat olmuştur,. Siyasi kariyerine Demiryolu
Komisyonu (daha sonra Kamu Hizmetleri Komisyonu) üyesi olarak başlamış ve
burada Standard Oil gibi dev şirketlere karşı halkın çıkarlarını savunan bir
profil çizmiştir.
A. Valilik Dönemi ve "Diktatoryal"
Reformlar 1928 yılında Louisiana Valisi seçilen Long,
eyaletin siyasi yapısını kökten değiştirmiştir. "Her İnsan Bir Kraldır" / Every Man a King
sloganıyla yola çıkan Long, zengin yerleşik düzene ve şirketlere savaş
açmıştır. Valiliği sırasında gerçekleştirdiği icraatlar şunlardır:
- Altyapı Devrimi: Louisiana'nın çamurlu
yollarını asfaltlamış, bataklıklar üzerine köprüler kurmuş ve Amerika'nın
en yüksek eyalet binası olan (ve daha sonra vurulacağı) yeni Capitol
binasını inşa ettirmiştir.
- Eğitim ve Sağlık: Okul kitaplarını ücretsiz
hale getirmiş, okuma yazma oranını artırmış ve Louisiana State
University'yi (LSU) büyük yatırımlarla geliştirmiştir. Ayrıca yoksullar
için ücretsiz sağlık hizmeti sunan hastaneler (Charity Hospital)
kurmuştur,.
- Gücün Merkezileşmesi: Long, bu
hizmetleri sunarken yasama, yürütme ve yargı erklerini fiilen kendi
kontrolü altına almıştır. Muhaliflerini devlet işlerinden uzaklaştırmış,
kendisine sadık bir "siyasi makine" kurmuş ve mecliste yasaları,
içeriği okunmadan dakikalar içinde geçirecek bir baskı ortamı
yaratmıştır,.
B. Azil Girişimi ve Senatörlük 1929 yılında,
petrol şirketlerine getirmek istediği vergiler nedeniyle muhalifleri tarafından
hakkında azil / impeachment süreci başlatılmıştır. Rüşvet, görevi kötüye
kullanma ve hatta cinayete teşebbüs gibi suçlamalarla karşı karşıya kalan Long,
halkı galeyana getirerek ve senatörleri "yuvarlak masa" bildirisiyle
(suçlu bulmayacaklarına dair önceden imza atarak) bağlayarak bu süreçten
kurtulmuştur,. Bu olaydan sonra daha da sertleşen Long, 1930'da ABD Senatosu'na
seçilmiş, ancak eyaletteki kontrolünü kaybetmemek için valilik süresi dolana
kadar Washington'a gitmemiştir.
C. "Servetimizi Paylaşalım" / Share
Our Wealth Hareketi Senatör olduktan sonra Başkan Franklin D.
Roosevelt'in "Yeni Düzen" / New Deal programını yetersiz bulan
Long, daha radikal bir çözüm önermiştir. 1934'te başlattığı "Servetimizi
Paylaşalım" hareketi, büyük servetlerin (belirli bir miktarın üzerinin)
vergilendirilerek el konulmasını ve bu parayla her Amerikan ailesine asgari bir
geçim standardı, ev, araba ve radyo sağlanmasını öngörüyordu,. Bu popülist
program, Büyük Buhran'ın yıktığı milyonlarca insan arasında büyük yankı
uyandırmış ve Long'u, Roosevelt için ciddi bir rakip haline getirmiştir.
D. Suikast Huey Long, 8 Eylül 1935'te,
Baton Rouge'daki Eyalet Binası'nın (Capitol) koridorunda Dr. Carl Weiss
tarafından vurulmuştur. (Önceki yazılarımızda) Willie Stark'ın doktor Adam
Stanton tarafından vurulmasıyla paralellik gösteren bu olayda, Dr. Weiss'ın, kayınpederi
Yargıç Pavy'nin Long tarafından gerrymandering (seçim bölgesi hilesi) yoluyla
koltuğundan edilmek istenmesi nedeniyle bu eylemi gerçekleştirdiği öne
sürülmüştür. Long'un korumaları Weiss'ı olay yerinde kurşun yağmuruna tutarak
öldürmüş, Long ise iki gün sonra, 10 Eylül 1935'te hayatını kaybetmiştir.
2. Robert Penn Warren'ın Etkilenme Nedenleri ve
Edebi Dönüşüm
Robert Penn Warren, 1934-1942 yılları arasında
Louisiana State University'de öğretim üyeliği yapmış ve Huey Long'un
iktidarının zirvesine, suikastına ve sonrasındaki çalkantılı döneme bizzat
tanıklık etmiştir,. Warren, Kralın Adamları'nın bir biyografi olmadığını
ısrarla vurgulamakla birlikte, Long fenomeninin eserin oluşumundaki temel
"kıvılcım" olduğunu kabul eder.
A. Mit ve Atmosfer: Warren'ı
etkileyen, Long'un sadece politik eylemleri değil, onun etrafında oluşan
"mit" / myth ve Louisiana'nın o dönemki atmosferidir. Warren, Long'un dünyasını
"melodram, şiddet, mizah ve felsefenin" iç içe geçtiği bir sahne
olarak tanımlar. Long, halkın gözünde sadece bir politikacı değil, yoksulluk ve
ihmal edilmişliğin intikamını alan bir "doğa gücü" gibidir.
Warren, bu mitolojik boyutu ve gücün insanları nasıl büyülediğini incelemek
istemiştir.
B. Ahlaki Muğlaklık ve "Tarihsel
Maliyet": Warren, Long'un icraatlarında ortaya çıkan
ahlaki ikilemlerden derinden etkilenmiştir. Long, yollar ve hastaneler yapmış
(iyilik), ancak bunu yaparken demokratik süreçleri çiğnemiş, şantaj ve rüşvete
başvurmuştur (kötülük). Warren, romanında Willie Stark üzerinden şu soruyu
sorar: "İyilik, kötü araçlarla elde edilebilir mi?" veya Stark'ın
deyimiyle, "İyilik fenalıktan doğmadır... Çünkü başka hiçbir şeyden
doğamaz",. Long dönemi, Warren'a "amaç ve araç" arasındaki
gerilimi somut bir tarihsel örnek üzerinden inceleme fırsatı vermiştir.
C. Kurgusal Dönüşüm: Warren, Huey
Long'un gerçek hayat hikayesini alıp onu kurgusal bir düzleme taşımıştır.
- Willie Stark: Long
gibi yoksul bir geçmişten gelen, kendini yetiştirmiş, hitabeti güçlü,
"halkın adamı" olarak başlayıp gücün yozlaştırdığı bir lidere
dönüşen karakterdir,.
- Benzerlikler: Stark'ın
valilik binasını inşa etmesi, azil sürecinden halk desteğiyle kurtulması,
hastane projesi ve finalde bir doktor tarafından öldürülmesi, doğrudan
Long'un hayatından esinlenmedir.
- Farklılıklar: Warren,
Stark'a Long'da olmayan bazı özellikler de yüklemiştir. Örneğin, Stark'ın
"öteki benliği" ve vicdan azabı çekebilme kapasitesi (özellikle
son nefesinde "Her şey çok farklı olabilirdi" demesi), Warren'ın
karakterine eklediği trajik boyuttur,.
Sonuç olarak, Huey Long, Amerikan siyasetinde
popülizmin ve otoriterleşmenin en çarpıcı örneklerinden biri olarak tarihe
geçerken; Robert Penn Warren, bu tarihsel figürden yola çıkarak gücün doğası,
insan iradesi ve tarihin ahlaki sorumluluğu üzerine evrensel bir başyapıt
yaratmıştır.
Huey P. Long'un 8 Eylül 1935'te Louisiana Eyalet Binası'nın (Capitol)
Koridorunda Dr. Carl Weiss Tarafından Vurulması
" Huey P. Long'un 8 Eylül 1935'te Louisiana
Eyalet Binası'nın (Capitol) koridorunda Dr. Carl Weiss tarafından vurulması,
kişisel aile onuru ile eyaletteki acımasız siyasi güç konsolidasyonunun
kesiştiği noktada gerçekleşen bir olaydır. Bu suikastın altındaki temel
sebepler, Long'un siyasi rakiplerini yok etme stratejileri, gerrymandering
(seçim bölgesi hilesi) uygulamaları ve Weiss'ın ailesine yönelik doğrudan
tehditler etrafında şekillenir.
1. Yargıç Benjamin Pavy ve Siyasi Tasfiye
Dr. Carl Weiss'ın Huey Long'u hedef almasının
birincil ve en somut nedeni, kayınpederi Yargıç Benjamin Pavy'ye yönelik siyasi
saldırıdır. Yargıç Pavy, Louisiana'nın 16. Bölgesi'nde 28 yıldır görev yapan ve
Long'a muhalefet eden inatçı bir figürdü,.
- Gerrymandering (Seçim Bölgesi Hilesi): Huey
Long, Yargıç Pavy'yi sandıkta yenemeyeceğini anladığında, yasama gücünü
kullanarak Pavy'nin seçim bölgesinin sınırlarını değiştirmeye karar
vermiştir. Suikastın gerçekleştiği 8 Eylül gecesi, Long, Eyalet
Meclisi'nde (Legislature) Yargıç Pavy'nin seçim bölgesini yeniden
düzenleyen (gerrymander) ve böylece Pavy'nin yeniden seçilmesini imkansız
hale getirerek onu koltuğundan eden bir tasarıyı geçirmek üzere bizzat
oradaydı,.
- Aileye Yönelik Saldırı: Weiss,
Yargıç Pavy'nin kızıyla evliydi. Long'un Pavy'yi görevden alma girişimi,
sadece siyasi bir manevra değil, Weiss'ın ailesinin geçim kaynağına ve
sosyal statüsüne doğrudan bir saldırı olarak algılanmıştır. Tasarının
yasalaşmasının hemen ardından Weiss'ın koridorda Long'a yaklaşması, bu
yasal işlemin bardağı taşıran son damla olduğunu göstermektedir.
2. Aile Onuru ve "Kirlenme" Korkusu
Mevcut kaynaklar doğrudan "kan
iftirası" detayına girmese de, Long'un rakiplerini itibarsızlaştırmak için
aile geçmişlerini araştırdığı ve özel hayatlarına saldırdığı bilinmektedir.
Long'un "korkutma" ve şantaj taktikleri, rakiplerinin aile üyelerinin
zihinsel veya fiziksel durumlarını ifşa etme tehditlerini de içeriyordu. Dr.
Weiss gibi saygın, eğitimli ve görece apolitik bir doktorun, silahlı
korumalarla (Cossacks) çevrili bir siyasi lidere tek başına saldırması, siyasi
bir anlaşmazlıktan öte, derin bir kişisel onur meselesi ve ailesini koruma
içgüdüsüyle hareket ettiğini düşündürmektedir,.
3. Mutlak Güç ve Şiddet Atmosferi
Olayın arka planında, Huey Long'un Louisiana'da
yarattığı otoriter rejim ve şiddet atmosferi yatmaktadır.
- Diktatörlük Suçlamaları: 1935
yılına gelindiğinde Long, Louisiana'daki yasama, yürütme ve yargı
erklerini fiilen tekeline almıştı. Yerel yönetimlerin yetkilerini
kısıtlayan, basını baskı altına alan ve kendisine sadık olmayan memurları
tasfiye eden yasalar çıkarıyordu,. Bu durum, eyalette "Kare Anlaşma
Derneği" (Square Deal Association) gibi silahlı muhalefet gruplarının
oluşmasına ve siyasi gerilimin suikast noktasına tırmanmasına neden
olmuştu,.
- Genç Brutus: Robert
Penn Warren, Long'un ölümünü, diktatörün (Sezar) genç bir idealist
(Brutus/Weiss) tarafından devrilmesi olarak yorumlar. Long, kendi
yarattığı "melodram ve şiddet" dünyasının kurbanı olmuştur,.
Weiss'ın eylemi, Long'un kurduğu baskıcı sisteme karşı bireysel bir isyan
niteliği taşımaktadır.
4. Olayın Oluş Şekli ve Şüpheler
8 Eylül gecesi, Pavy'yi görevden alan tasarının
geçmesinden hemen sonra, Dr. Weiss, Eyalet Binası'nın koridorunda Long'a
yaklaşmış ve yaklaşık 1,2 metre mesafeden ateş etmiştir. Mermi Long'un
gövdesine isabet etmiştir. Long'un korumaları anında karşılık vererek Weiss'ı
olay yerinde kurşun yağmuruna tutmuş (otopside 60'tan fazla kurşun yarası
bulunmuştur) ve öldürmüştür.
- Çapraz Ateş Teorisi: Bazı tarihçiler ve
kanıtlar, Long'un aslında Weiss'ın tabancasından çıkan kurşunla değil,
korumaların açtığı yoğun ateş sırasında seken bir kurşunla ("dost
ateşi") vurulmuş olabileceğini öne sürmektedir. Ancak genel kabul
gören versiyon, tetiği Weiss'ın çektiği yönündedir.
Sonuç olarak, Dr. Carl Weiss'ın tetiği çekmesinin
altındaki temel sebep, Huey Long'un Weiss'ın kayınpederi Yargıç Pavy'yi siyasi
oyunlarla ve kişisel saldırılarla yok etme girişimidir. Bu olay, Long'un
diktatörce yöntemlerinin bireysel hayatlarda yarattığı tahribatın ve eyaletteki
gerilimin kanlı bir finalidir. Long, olaydan iki gün sonra, 10 Eylül 1935'te
hastanede hayatını kaybetmiştir.
" İyiliğin Eylemsizliği ve Kötülüğün Dinamizmi: Warren'ın Ahlaki
Paradoksu "
Robert Penn
Warren’ın eserlerinde, özellikle Kralın Adamları (All the King's Men)
romanında, "iyiler"in neden "kötüler" kadar cesur, atılgan
ve etkili olamadığı sorusu, yazarın ahlak felsefesinin merkezinde yer alır. Warren'a göre
bu durum, salt bir cesaret eksikliği değil, iyiliğin doğasına dair yanlış bir
algıdan, steril kalma arzusundan ve gerçeğin "kirli" yapısını
reddetmekten kaynaklanır. İyiler,
ellerini kirletmekten korktukları için eylemsiz kalırken; kötüler (veya
pragmatistler), hayatın ham maddesinin "pislik" olduğunu kabul ederek
dünyayı şekillendirme cüretini gösterirler.
1. "Saman Olmadan Tuğla Yapmak": Hugh
Miller Örneği
Warren, iyilerin pasifliğini ve kırılganlığını en
net şekilde Harvard mezunu, dürüst ve temiz kalpli Başsavcı Hugh Miller
karakteri üzerinden anlatır. Miller, Willie Stark’ın (Patron) yönetimindeki
yolsuzlukları (Byram B. White olayı gibi) görmezden gelmeyi reddeder ve istifa
eder. Bu istifa, görünürde onurlu bir davranıştır, ancak Stark’ın gözünde (ve
Warren’ın felsefi sorgulamasında) bir zayıflık ve kaçıştır.
- Steril İyilik: Stark, Hugh Miller’a veda
ederken, onun "saman olmadan tuğla yapmak" istediğini söyler.
Yani Miller, kirlenmeden, taviz vermeden ve "kötü" malzemeyi
(samanı/pisliği) kullanmadan ideal bir yapı (tuğla/adalet) inşa etmek
istemektedir. Ancak Stark’a göre, "tuğla yapmak için saman gerekir,
ama bazen saman ahırdan alınmış pis saman olabilir",. İyiler, bu pis
samanı tutmaya cesaret edemedikleri için, yapıyı inşa etme gücünü de
kaybederler.
- Meydanı Kötülere Bırakmak: Stark,
Miller istifa ettiğinde ona şu çarpıcı gerçeği hatırlatır: "Beni bu
bir sürü hergele ile yalnız mı bırakacaksın?",. İyiler, ahlaki
üstünlüklerini korumak adına geri çekildiklerinde (istifa ettiklerinde
veya köşelerine çekildiklerinde), meydanı tamamen "kötülere"
(Tiny Duffy gibilere) ve manipülatörlere bırakırlar. Bu durum,
iyilerin cesaretsizliğinin toplumsal maliyetini gösterir: Onlar kaçarken,
kötüler dünyayı yönetmeye devam eder.
2. "Fikir Adamı"nın Kırılganlığı: Adam
Stanton
Warren, Doktor Adam Stanton karakteriyle,
iyiliğin neden cesaret ve eylemden yoksun kalabildiğini "Fikir Adamı"
/ Man of Idea kavramıyla açıklar.
- Gerçeklikten Kopukluk: Adam
Stanton, dünyayı olduğu gibi (kirli, karmaşık, günahkar) kabul etmek
yerine, kafasındaki ideal dünyaya göre yargılar. Dünya bu ideale
uymadığında ise dünyaya küser. Bu tür bir iyilik, hayatın "pis"
gerçekleriyle yüzleşecek cesarete sahip değildir; sadece kendi fanusunda
yaşayabilir.
- Eylemin Eksikliği: Tarihsel
bir anlatıcı olan Jack Burden'a göre, Adam Stanton ("Fikir
Adamı") ve Willie Stark ("Olay Adamı" / Man of Fact),
çağımızın korkunç bölünmüşlüğünü temsil ederler. Biri eylemsiz düşünceyi,
diğeri düşüncesiz (veya ahlaksız) eylemi simgeler,. İyiler (Adam), eyleme
geçmek için gereken "kirlenme" riskini almadıkları için, dünyayı
değiştirme gücünden yoksundurlar. Adam Stanton ancak kişisel onuru
zedelendiğinde harekete geçer ve bu hareket yapıcı bir cesaret değil,
yıkıcı bir şiddet (suikast) olur.
3. Kötülerin (veya Pragmatistlerin) Cesaret
Kaynağı
Willie Stark ve onun etrafındaki "kötü"
veya yozlaşmış figürler, iyilerin sahip olmadığı bir avantaja sahiptir: Onlar,
insan doğasının kusurlu olduğunu ve dünyanın "çamurdan" yapıldığını
kabul ederler.
- Çamur Felsefesi: Stark'a
göre, "İyilik
fenalıktan doğmadır... Çünkü başka hiçbir şeyden doğamaz",,.
Kötüler (veya Stark gibi amaca giden yolda her şeyi mübah görenler), bu
"çamuru" (insan zaaflarını, şantajı, rüşveti) yoğurarak somut
sonuçlar (hastane, yol) elde etmekten korkmazlar. Onların cesareti, ahlaki
bir körlükten değil, varoluşun "kirli" doğasını kabullenmekten
gelir.
- Kaybedecek "Masumiyet"in Olmayışı: Tiny
Duffy gibi karakterler veya Stark'ın kullandığı diğer
"alçaklar", kendi ahlaki üstünlüklerini koruma kaygısı
gütmezler. Bu durum onlara, iyilerin ("temiz eller"e sahip
olanların) asla yapamayacağı manevraları yapma ve risk alma özgürlüğü
tanır.
Çıkarılacak Dersler ve Günümüze Bakan Yüzü
Warren'ın bu analizi, günümüz dünyasındaki ahlaki
ve siyasi ikilemlere ışık tutar:
- Pasif İyiliğin Eleştirisi: Sadece
"iyi olmak" veya "kötüye bulaşmamak" yeterli değildir.
Eğer iyiler, Hugh Miller gibi "ellerini kirletmemek" adına
sorumluluktan kaçarlarsa, kötülüğün zaferine dolaylı yoldan hizmet etmiş
olurlar. Gerçek cesaret, kirlenme pahasına da olsa "çamurun"
içine girip oradan bir "iyilik" çıkarma iradesini göstermektir.
- Bütünleşme İhtiyacı: İdeal insan veya lider,
Adam Stanton'ın ahlaki vizyonu ile Willie Stark'ın eylem gücünü
birleştirebilen kişidir. "Fikir" ve "Olay" (Fact)
birleşmediği sürece, iyiler etkisiz, kötüler ise yıkıcı olmaya devam
edecektir,.
- Tarihsel Sorumluluk: Tarih,
kenarda durup eleştiren "masum" gözlemciler (Jack Burden'ın
başlangıçtaki hali gibi) tarafından değil, risk alan ve eylemlerinin
(hatalarının) sorumluluğunu yüklenenler tarafından yapılır.
Özetle, Warren'a göre iyiler kötüler kadar cesaretli görünmezler,
çünkü çoğu zaman "iyilik" tanımı, onları eylemsizliğe ve steril bir
izolasyona hapseder. Kötüler (veya Stark gibi trajik kahramanlar) ise hayatın
"pis" gerçeğiyle yüzleşip onu dönüştürmeye cüret ettikleri için
tarihin yapıcı (ve bazen yıkıcı) öznesi olurlar.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Yorumlar
Yorum Gönder