Ebû Hanîfe Aşka Ait Ders Vermedi...Şafiî Aşktan Rivayette Bulunmadı
XII
Devletten,
inayetten ibarettir aşk; gönül açıklığıdır, doğru yolu buluştur ancak aşk.
*
Ebû Hanîfe aşka ait ders vermedi; Şafiî aşktan rivayette bulunmadı.
Caizdir-değildir
sözleri ecele kadardır; âşıkların bilgisineyse son yoktur.
Âşıklar
şekerli bir suya batmışlardır; Mısır’ın şekerden şikâyeti olamaz.
Mahmur
can, sonu, bitimi olmayan şaraba nasıl şükretmez?
Kimi
dertlere batmış, yüzü ekşi görürsen bil ki âşık değildir, o ilden değildir o.
Gayret,
kıskançlık, sirayet etmeseydi her gülen goncanın bir bağa, bir bahçeye perde
olduğunu görürdün.
Başlangıçtan
haberi olmayan yok mu? Bu aşk yoluna ilk düşen, ilk bu yola yollanan odur işte.
Yok ol, varlığından yok ol; çünkü varlığından beter bir
suç, bir isyan yoktur.
Sürü güdücü hiç mi hiç olma, seni sürsünler, yedsinler;
sürücülük baş belâsından başka bir şey değil.
* Kula Tanrı yeter de; nitekim “Tanrı yeter kuluna”
denmiştir; fakat kulda bu anlayış, bu yeterliği biliş yok.
Der ki: Bunlar zor şeyler, anlamı gizli sözler; hayır,
apaçık, hiç de gizli söz değil bunlar.
Bir körün ayağı testiye takıldı da dedi ki: Döşemeyi
döşeyende hiç görüp gözetme yok.
Yolun üstünde testinin, kâsenin ne işi var? Yolda bu
çeşit şeylerin olmaması gerek.
Testileri kaldırın yoldan da burayı düzüp koşanın
aleyhinde bulunmayalım.
Yolu düzüp koşan da a kör dedi, testi yolda değil, fakat
sen yol neresidir anlamıyorsun.
Yolu bırakmışsın da testinin bulunduğu yana gidiyorsun;
buysa sapıklıktan başka bir şey değil.
A
hocam, din yolunda sarhoşluğundan başka, başlangıca, sona ait bir delil yok.
Yolsuzsun
sen, yoksa çalışıp çabalama yoluna giren elbette atılır, cesur olur.
(s.
290) Delil sensin de gene delil arıyorsun; istek delilinden daha iyi bir delil
y oktur ki zaten.
*
Mademki “zerre kadar hayır, yahut şer yapan, karşılığını görür”; şu halde
hiçbir suç y oktur ki cezası olmasın.
Bir
zerre hayır yapasın da bir ferahlığa ulaşmayasın, imkânı yok; kör değilsen
gözünü aç da gör.
Her
bitki, suyun varlığına alâmettir; ne vardır ki karşılığında bir şey elde
edilmesin?
Sus
artık; bu suyun alâmetleri var; fakat susuza tavsiyeye bile ihtiyaç yok.
Çalgı
çağanak nasıl şarap içmeye sebep olursa, iyilerin yaptığı işler de adamı
iyiliğe teşvik eder.
Tanrı,
kulları iyiliğe teşvik için iyiliğe şükreder, kötülükten de şikâyette bulunur.
Firavun’u
anar, Mûsa’nın şükrünü anlatır; bahanedir bunlar, hep bizim halimizi hikâyedir
bunlar.
Benlikte
olan, Firavun cinsindendir; denize dalansa Mûsa cinsinden.
Gamın
ardında, iyiden iyiye bil, neşe var; fakat neşelendin mi, ardından gamlanır
gidersin.
Ahmed
toprak olmayı seçti de o yüzden miraç padişahı oldu, göklere buyrukçu kesildi.
Sen
de toprak ol da bitki bitsin senden; toprak kesilen, gönül definesini buldu.
Mademki
biz, bensiz-sensiz, hep biriz; yeter, sus artık, kime söylüyorsun bu sözleri?
Bugün
kıble, padişahlar padişahı ancak; kapıya kim gelirse gelsin, söyle: Yol yok.
Özür
getir, bahaneler bul, kendine gel; herkes uyudu, uy anık kimsecikler yok de.
Uzunluğu,
kısalığı olmayan ateş, ne kısa bırakır, ne uzun.
Tabiatının
kuyusunda hayaller var; kuyudaki Yusuf hayalsiz olmaz zaten.
Ekin
buğday oldu, içlendi mi bizim yoldaşımız olur, samanın değil.
O,
on sayısının biri olmayan tek kişinin aşkı birer birer hepsini parçalar gider.
Zaman
olur ki kulağını tutar da zamansızlık âlemine çeker seni.
Tebrizli
Şems, Türklerin padişahıdır; padişah çadırda değil şimdi; yürü, ovaya git.
Kaynak:
Cilt 5
Mevlânâ
Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar