printfriendly-pdf-button-nobg-md

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ: TÜRKİYE DÖNEMLERİ1

Bunlarada Bakarsınız

 

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ: TÜRKİYE DÖNEMLERİ1

Yazan: Gershom G. SCHOLEM2 Çeviren: Doç. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK

I

Gelecek sahifelerde açıklayacağımız olaylar, bütün Yahudi dinî tarihinin en acayip ve en paradoksal hadiselerinden birini teşkil etmek­tedir. Söz konusu olan bu önemli grup, aşağı yukarı üç yüz yıl kadar önce, bilerek ve isteyerek Yahudiliği bırakmış veya daha doğrusu Ya­hudi sosyo-dinî topluluğunun geleneksel dinî çerçevesini terketmiştir. Mensupları resmen Müslüman olmuş, fakat kalben Yahudi kalarak özel bir Yahudi türünü oluşturmuşlardır. Onlar, iki yüzlü varlıklarını de­vam ettirerek, Yahudiliklerini koruyan ayrı bir grup teşkil etmişlerdir. Çok derin motivasyonlarıyla, hatâ kendi mistik sapıklıklarının taassup inancıyla, bu Yahudilcr; iki yüz elli seneden fazla bir süre zarfında, hemen hemen bozulmadan hüviyetlerini muhafaza etmeği başarmış­lardır. Onlar, inançları ve dinî pratikleri uğruna, aşılmaz gizli bir perdenin şaşırtıcı etkisiyle kuşatılmışlardır.

Çağdaş Dinler Tarihinde, bu gizli Yahudi cemaati olan Dönme- ler’e benzer çok az olay vardır. Bu cemaat yüzyıllarca devam etmesine,

1        Bu makale, Gershom C. Scholem’in orijinal ismi “The Messianic IDEA IN JUDAISM and other Essays on Jewish Spirituality’* olan eserinin Bernard DUPUY tarafından Fransızca’­ya” Le Mcssianisme Juif cssais sur la spirituality du judaisme”, Calmann-Levy- 1971, France, şeklinde çevirisinin 219-247 sahifeleri arasında ycralan, “La Secte crypto-juivc des Dunmeh de Turquie” başlıklı kısmının tercümesidir. “Sabatay Sevi ve Cemaati Üzerinde Bir Araştırma” (Dönmeler ve Dönınelİk Tarihi) adlı çalışmamızda, bu makaleden haberdar olmamıza rağmen, elde edemediğimiz için istifade edememiştik. Şimdi temin ettiğimiz bu makaleyi tercüme ederek ilgileneceklerin hizmetine sunmayı uygun bulduk (Çev.)

2        Gershom G. Schokm, Kudüs-İbranî Üniversitesi Yahudi Mistisizmi Profesörü ve za­manın büyük ilim adamlarından biridir. 1897 yılında doğmuş ve 1973 yılına kadar 104 civarında yayını olmuştur. Yahudi Mistisizmi konusunda onun dikkatini en çok çeken Sabatay Zevi'- ninki olmuştur. Bundan dolap da çalışmalarım Sabataiznı üzerinde yoğunlaştırmıştır. O, Sa­batay Zevi'nin şahsiyetinden daha çok hayatı ve tesirleri üzerinde durmuştur (Bkz. Bernard DUPUY’un önsözü, 7, 13). Scholem’in Sabatay Sevi’nin hayatını ve Sabataist hareketi konu alan iki ciltlik Îbranîce eseri vardır. Bu eser, İlahiyat. Fakültesi Kütüphanesinde bulun­maktadır. Aym eser 1973 yılında “Sabatai Sevi. The Mystical Messiah” adıyla İngilizce’ye de tercüme edilmiştir (Çev).

218

GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

çevresinde ve daha sonra literatürde iyi bilinmiş olmasına rağmen, bilginler onun sahip olduğu inanç konusunda çok az belgeye sahip olabilmişlerdir. Bundan dolayı, Dinler Tarihi eserlerinde, bu cemaatin adından pek nadir olarak bahsedilmesi şaşırtıcı değildir. Bu durum, ilginin yokluğundan daha çok, basılmış eserlerin aşırı azlığından ve her zaman ele geçen cinsten olmayışından ileri gelmektedir.

Bundan 60 yılı aşkın bir süre önce, Paris Oryantlistlcr Kongresine, “Türkiye’de Müslüman-Yahudi Cemaati” (Une Secte Judeo-Musul- mane en Turquie) başlığı altında Abraham Danon tarafından sunulmuş tebliğ, biraz dar bir şekilde ele alınmış olmasına rağmen, Dönmeler’in inancına ait ilk doneleri ortaya koymuştur. Bu tarihten sonra ilk ça­lışma, 1924’de Türlüye ile Yunanistan arasında halkın mübadelesinde Dönmelerin durumu konusunda-7, Türk Basınında yer alan tartışmaların Vladimir Gordlevsky tarafından 1926’da İslamica’da yayınlanan ma­kaledir.

Tanınmış yazar İbrahim Alâettin Gövsa’nın 1938 veya 1939 yı­lında Türkçe yayınlanmış bir eseri bulunmaktadır. Gövsa’nın bu eseri, Dönmeler konusunda basında yeralan tartışmalardaki bilgilerin en önemlilerini ihtiva etmektedir. Bu, Abraham Galante’nin, İstanbul’da 1935 yılında neşredilmiş olan, Nouveaux documents sur Sabbetai Sevi: organisation et us et coutuınes de ses adeptes adlı eseıinin bir benzeridir. Bu iki araştırma da yeni bir şey getirmemektedir.

Şayet yeniden bir defa daha inceleme yapıyorsam, son senelerde, özellikle 1948’den itibaren, o güne kadar cemaatin üyeleri (Dönmeler) tarafından büyük korkularla muhafaza edilmiş, gizli literatürlerinin önemli kısmının İsrail’e ulaşmış ve ilk defa bir seri araştırma ve yayına yolaçnuş olmasından dolayı yapıyorum. O halde biz, tekstlerin ve hareketin içinde doğduğu şartların yeni bilgisiyle, bu tarih dilimini inceleyebiliriz. Bununla beraber, bu birkaç çalışmanın Dönmeler Ce­maati konusunda gerçek bir araştırmanın ancak başlangıcı olabileceğini belirtmek zorundayım.

Bilindiği gibi, Dönmelerin başlangıcını, 1665 ve 1666 yılları bo­yunca Yahudiliğin sinesinde kendini gösteren mesîhî büyük bir pat-

3                 Harbi'nden sonra Yunanistan’daki Türklcr ile Türkiye'deki Rumların müba­

delesi söz konusu olunca, Yunanistan sınırları içinde ve bilhassa Selanikte bulunan dönmeler, aslen Yahudi olduklarını ileri sürüp mübadele harici kalmak istemişlerdir. Bunun üzerine Türk Basınında, bu konuda, hayli tartışma olmuş ve çeşitli yazılar çıkmıştır (Bkz. A. Küçük, Dön­meler ve Dönnıelik Tarihi, İstanbul 1979, 229-239).

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ - T ÜRKİYE DÖNEMLERİ  219

lamaya kadar götürmek lazımdır. Bu hareket meşhur iki kişiye bağ­lanmaktadır. Bunlardan biri, büyük tutku ile karşılanmış olan sahte Mesih, Kabbalist bilgin Sabbatai Zevi (1626-1676); ikineisi, Sabbatai Zevi’nin “peygamberi” ve ilâhiyatçı Gazze’li Nathan’dır (1644-1680). O, sürgünde (diaspora), bütün Yahudi tarihi boyunca gerçekleşmesi beklenmiş olan mesîhî hareketin temsilcisidir. Çok-sayıda vukubulmuş olan önceki mesîhî hareketler, daima kendi yayılma sahası ve süreleri içinde sınırlı bir karakteri muhafaza etmiş, önemli izler bırakmamış­lardır. Sabatatizm için hiç de aynı şey söz konusu değildir.

Hareketin derin köklerini, her zaman, millî, halka dayalı ve mistik bir karaktere sahip olan apokaliptike bağlı olarak kendiliğinden varolan ilişkide aramak lazımdır. Ispanya’dan kovulduktan sonra, Yahudilikte, zamanla gitgide apokaliptik ve mistik’ten biri veya diğeri önem kazan­mıştır. Bundan dolayı, mesîhî canlanma vukubulduğu zaman, Yahudi halkının bütününde bu mesîhî canlanmanın eşi görülmemiş yankıları olmuş ve çok derin sonuçlar doğurmuştur. Yirmi-otuz yıl önce hüküm süren peşin yargılarla dolu Yahudi Vckayınâmesi, bu mesihî canlanmaya yolaçan derunî sebepleri ve onun etkilerinin büyüklüğünü, mümkün olduğu kadar, önemsiz gibi göstermeye çalışmıştır. Fakat son yirmi yılların araştırması, bu peşin yargılan ortadan kaldırmıştır. Bu araş­tırma, manuskrit kaynakların dikkatli bir incelemesinden hareketle, Yahudi diasporasının bütün sınıflarını belli bir ana ulaştıran bu hare­ketin derin gücünü açıklamaya imkân vermiştir. 1957 tarihinde İbrâ- nîce olarak basılmış olan eserimde4, onun bütünlük arzettiğini ortaya koymaya çalıştım.

Hareket bu büyük yankıyı uyandırdıysa, Filistin’den doğduğun- dandır. Gazze’li Nathan, İzmir’den Kudüs’e gelmiş olan kabbalist Sabatay Sevi’yi burada tanımıştı. Bu andan önce, hiç kimse Sabatay Sevi’nin mesîhî iddialarını ciddiye almamıştı. Zaten Sabatay da mesîhî iddialarını ancak kesintili bir şekilde açıklamıştı. Fakat Gazze’li Nat­han, özel vecd halleri sırasındaki durumundan dolayı, Sabatay Sevi’­nin iddialarının doğruluğuna inanmıştı. 1665 yılı Ekiın’inden 1666 yılı Kasım’ma kadar, çok hareketli bir yıl boyunca, çok sayıda bir kalabalık, bu mesîhî hareketi benimsemişti. O zaman bir çok faktör bu hareketin gelişmesini kolaylaştırmıştı. Mesîh ile kurtulmanın za­manını yaklaştırmak için, bir çeşit son kurtuluş yarışı gibi kabul edilen,

4        Bkz. G.G. Scholem. Sabbatai -Zevİ ct le mouvoment sabbatden pendant sa vie (Îbranîce) 2 cilt, Tel Aviv, 1957: îngiK zcc baskısı, Sabbatai Sevi. The Mystical Messiah, Princeton- 1973 (N.d.T.).

220 GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

şiddetli tevbe hareketi oldu. Tamamen eski tekst ve geleneklerle bes­lenmiş, ateşli apokaliptik bir bekleyiş vardı, fakat bu eski metinlerden elde edilen şey, kritik bir şekil kazanması için, edebî ve müşahhas ka­rakterini kaybetmişti. Bu eski metinler içinde yer almış, okuyucuların dikkatine sunulan bilgiler Yahudilerin hafızalarına yeniden yerleştiril­mişti. Kurtulmanın yakın olduğu yolundaki ateşli haber, bir kitle hareketi karakterini aldığı zaman, her zamanki kaçamak durumlar değişmişti. Halkın heyecanı, -gelecek zaman konusunda ilân edilmiş şeyi hızlandırmış ve onu ertesi güne bırakmıştı.- Çok insan için mesîhî kurtuluşun sonu gerçek bir iç emir olmuştu. O zaman o, henüz tarihi bir realite bile olmamıştı. İlân edilmiş bu tarihî olayın vuku bul­madığını ortaya çıkaracağı gün, bir krizin meydana çıkması gerektiği apaçık ortadadır.

Kitlenin umut ve saflığıyla kısa zamanda oluşturulan olağanüstü ve efsanevî hava hesaba katılsa bile, Sabatay Sevi’nin şahsiyeti de olağanüstü bir büyü etkisi yaptı. En yakın taraftarlarının nazarında o, hiç şüphesiz, bir zahit ve bir mistikti. Vecd, mutluluk veya coşkunluk anlamında o, kendisini dinî hükümleri ihlâle ve o güne kadar hiç görülme­miş, Yahudilik modeli olarak, “Kutsal Günahkâr” tipini sergilemeye çağıran şahsî eğilimini farketti. Onun şahsında, aynı anda, her zaman mesihliğin ayırt edici bir niteliği olmuş olan bu anarşik şekil altında, değiştirilmiş, yenilenmiş bir Yahudiliğin ütopik saplantısı ve Yahudi geleneğinin, bayram törenleri gibi, bazı hususlarını (doneleri) değiş tirip düzelten acayip ve gülünç ritlcri yerine getirme eğilimi görüldü. Sabatay Sevi, bütün bu işlerin, rabbinik Halakha’nm dengeli ve gele­neksel otoritesinin yerini alması gereken yeni bir mesîhî otoriteyi ileri sürerek yapıyordu.

1660 yılı başında Mesîh, Sultanın başından tacı geri almak ve yeni mesîhlik çağını başlatmak için taraftarlarının bekledikleri İstanbul’a geldiği zaman hareket doruk noktasına ulaşmıştı. O tarihte neşredilmiş olan bazı Ibranîce kitapların şu ibareyi niçin taşıdıkları daha iyi anla­şılır: “Kehânetin ve Krallığın yenilenişinin birinci yılı”. Türk oto­riteleri tahtın varisi olduğunu idda eden mesîhi durdurdular, fakat, herkesin hayret ettiği, onu öldürmediler. Türk otoriteleri Eylül 1666’ya kadar (Ocak 1666’dan Eylül 1666’ya kadar), onu Gelibolu yakınında tutuklu olarak alıkoydular (hapiste tuttular). Orada (Geliboluda) Devlet’in (Osmanlı Imp.) tutsağı (mahkumu) olmasına rağmen, hiç

GİZLİ YAHUDİ CEMİYETİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ  221

şüphesiz bir kaç görevliye rüşvet vererek, saray erkânının izinini almayı başarmıştır. (Bu izin neticesinde) O, ozaman, orada, topluluk­ların destek ve tasvibi konusunda ona güven veren bütün memleketler­den gelen delegeleri, özellikle Yahudi dünyasının en önemli ve en nü­fuzlu merkezlerinin delegelerini kabul etti.

Bu beklenmedik olaylar, taraftarları üzerinde derin bir etki yaptı. Mabed’in tahribinin hatırasına yapılan 9 Ab oruç günü, mesîhî ferman ile, Mesih’in resmî doğum günü ilân edildi ve yas günü olarak kutlanan bayram, neşeli bayrama çevrildi. Taşkınlık, özellikle Türk Yahudiliği bünyesinde artık sınır tanımıyordu. Ayrılmış mualifleri ve “inanmayan­lar” tarafından yapılmış birkaç uyan hiçbir sonuç vermedi. Bundan dolayı Sabatay Sevi’nin 16 Eylül 1666’da Edirne’de Divan önüne çağ­rılması, Padişahın karşısında İslâm’ı kabul edip hayatını kurtarması haberi görülmemiş bir yıkım oldu.

İnananların şaşkınlığı anlatılamazdı. Heyecan doruk noktadaydı ve hareketin basit bir düş kırıklığı izlenimi içinde bitmiş olması arzusu kalblerin derinliğinde yer etmişti. Bununla beraber, önemli bir taraf­tar kitlesi, Yahudiliği bırakmaksızın, Sabatay Sevi’yi takib ediyorlardı. Eski metinlere yeni anlamlar vermekte çok yetenekli olan Gazze’li Nathan, önemli geleceği haber veren bir teori hazırlamak gerektiğini kavramakta birinci oldu. Bu teoriye göre, sona varmak için, İsrail’in mesîhle sürgünden kurtulması, trajedik bir diyalektik takip etmekle mümkün olacaktır. Mesih, kutsallık kıvılcım ve duygularını uyandı­ran ve “yükselten” mistik görevini yerine getirmek için, bütün mil­letleri bizzat dolaşması gerekmektedir. O, aynı zamanda, bunları da İsrail’in dışında aramak zorundadır. Bu görevi yerine getirmek için o, artık kutsallık dünyası içinde kalmaktan tatmin olmuyor; iffetsiz­likten dünyayı temizlemeyi, kutsallık ateşini yakmayı bile yeterli saymıyor; misyonunu yerine getirmesi için bizzat bu dünyanın içine girmesi lazım geliyordu. Öyle anlaşıhyorki Mesih, bir nevi sürgünde olacak ve adeta kutsal temelleıinden kopacak; bu kurtuluşu gerçek­leştirebilmek için bizzat bu şeylerden kendini uzaklaştıracaktır. Gaz­ze’li Nathan’ın bu teorisi, eski Âhiret kavramından yepyeni bir Yahudi varyantı meydana çıkarıyordu. Mesihi’in din değiştirmesi, mistik ve aynı zamanda tarihî görevini yerine getirmesi için gerekli bir davranıştı. Nathan’a göre Mesih, Türk olmadı, gerçekte o Yahudi olarak kaldı. Ancak o, din değiştirmesinden itibaren, zahirî ve Batınî olmak üzere iki kişilik halinde yaşamaya başladı. Mesîhî ihtişam içinde yeniden dö- nünceye kadar, onda, bu iki kişilik birbirine zıt şekilde bulunacaktır.

222

GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

Bu teori, Sabatay Sevi’nin durumuna çok uygun geliyordu. Müs­lüman ve Yahudi olarak Sabatay Sevi’nin ikili hayatı, başalangıçtan beri, din değiştirmesinden çok ümitlenmiş olan Türk Yönetimince bir çok sene müsamaha ile karşılandı. Daha önce olduğu gibi, “inanan” Sabatayistler, “Meshih”in din değiştirmesinden sonra da, “hac” için Edirne’ye gitmeye devam etti. Yukarıdaki tezlerde ifade edilmiş olan mesihliğe ait sapıklık, elden ele dolaşan bir seri eserle hızlı bir şekilde yayıldı. Noımal muhalefete ve bazen de resmî rabbinik otori­telerinin eziyetlerine rağmen Yahudi mesihediğinin bir nevi yeraltı hareketi başladı; bir müddet sonra da geniş bir çevreye ve Yahudilcrin dağınık olarak bulundukları (diaspora) çok sayıdaki bölgeye yayıldı. Amavutluk’a sürgün edildikten sonra, Sabalay Sevi, 1676 sonbaha­rında Ülgün’de öldü, fakat bu ölüm bile olayların akışmda bir şey değiştirmedi: Mesih’in gerçekten “ölmediği”, “bir başka şekil altında” yaşadığı açıklandı. Kabbalistlerde ortak olan Tenasüh doktrini, Mesih’in Âdem’den son Mesih’e kadar değişik şekiller altında görünmüş ol­duğunu düşünmeğe imkân veriyordu. XIX. Yüzyılda, Dönmeler, Adem’in ve Mesih’in ruhundan 18 tenasüh olduğunu hesaplıyorlardı.

1666’dan sonra Sabatay Sevi taraftarlarının yerine getirmek zorunda oldukları alternatif, Dönme Cemaat’m meşeini öğrenmek ba­kımından, önemli noktalardan biridir. Bu altarnatif şu idi: Mesih’in din değiştirmesi (Müslüman olması), takip edilmesi gerekmeyen istisnaî bir durum gibi mi kabul edilmeliydi, yoksa “inananlar” (Sabatay’a bağh olanlar) için bir örnek mi olmalıydı? Diğer bir ifade ile, Sabatay Sevi’nin mesîhî misyonuna inanç, tarihî Yahudi topluluğu içinde kalma imkânı mı veriyordu, yoksa bu inanç, Sabatay Sevi’nin takip ettiği usûlün devam ettirilmesini mi gerekli kılıyordu? Birinci yorum, dış görünüş itibariyle, harfiyen hahamlığa ait gibi görünen, fakat, iç gö­rünüş itibariyle, Yahudi görüş noktasından, tam anlamıyla sapık Sa- batayist olan gizli bir davranış biçimine yolaçtı. O zaman, Sabatayistle- rin dış görünüşü Müslüman ve Türk olduğu için, ikinci yorum, aynı sonuca ulaştı. Sabatayistlerin büyük çoğunluğu, birinci yorumu (görüşü) tercih etti.

Bu Sabatayistler, takip eden üç veya dört nesil boyunca, Avrupa Yahudiliğini kuşatan manevî kıpırdanmada önemli bir rol oynadı. Onların tarihi bizi burada ilgilendirmiyor; bu konuyu bundan önceki denememde uzun uzadıya ele almıştım. Fakat ikinci alternatifi seçen bir azınlık da vardı. Bunların temsilcileri, Türkiye sepharade (İspanyol) Yahudiliğinin en önemli merkezi olan Selanik, Edirne ve İstanbul’da

223

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

yaşadı. Bunlar, özellikle, 1673 Ocak ayında, Sabatay Sevi’nin Arna- vııtluk’a sürgün edilmesinden önce, dönme Mesih ile sıkı bir münase­bette bulunmuşlardı. Sabatay Sevi’nin şahsî durumu, onların nazarında, çift görünüşlüydü. Durum normale döndükçe, Sabatay Sevi, her za­man olmamakla beraber genelde, dönmelik (din değiştirme) konusunda kendisini takipte taraftarlarını ikna etmekten vazgeçmiş gibi görü­nüyordu. Bununla beraber, bu dönemden itibaren o, bazen İsrail’in çoğunluğunun, sonunda, türbanı (Islâm’ı) kabul edebileceği görüşünü de ifade etti. Fakat bazen, haftalarca devam eden vecd halindeki dönem­lerinde, taraftarlarından din değiştirmelerini istedi. Bir çok defa, bu karan almak için, taraftarlarından nüfuzlu bilginleri Edirne’ye çağır­dığını ve onlar bu isteğini reddettiklerinde çok üzülmüş olduğunu biliyoruz. Böyle bir tartışma, çok resmî bir şekilde, Sultan’m huzurunda cereyan etti. Biz, birinci elden, bu tarz bir olayı anlatan dramatik bir rivayete sahibiz.

II

Sabatay Sevi’yi sonuna kadar takip eden taraftarlarının sayısı, hayatı boyunca 200 aile civannda oldu. Bunların ekserisi Balkanlardan, fakat bir kısmı da İzmir ve Bursa’dan geliyordu. Gönüllü maranlarda olduğu gibi, başlangıçta, taraftarları ondan iki yüzlü bir hayat sürdür­me talimatı almış oldukları görünüyordu. Bir müddet sonra, özellikle Sabatay Sevi’nin ölümünden sonra, bir çok “inanan” Yahudiliğe yeni­den dönmeğe karar verdiğinde, tereddütler ortaya çıktı. Sabatay Sevi’­nin öz kardeşi Elijah Sevi’nin durumu da böyleydi. Fakat Sabatay Sevi’ye sadık kalan “inananlar” grubu, aralarında çok bilgin kabbalist ve rabbinlerin yeraldığı, hatırı sayıhr uyumlu bir cemaatı meydana getirdi. Bunların ahfadı, daha sonra, özel bir statüye sahip olarak, en eski Dönme kolunu teşkil etti. Bunlarla Yahudilik içinde kalan “inan­anlar” arasındaki ilişki olduğu gibi devam ettirildi (Dönmeler kendi- lerine“ma’amin’’m = mü’min”, kendilerinden ayrılmış olanlarla Sa­batay Sevi’nin mesihliğini inkâr eden Yahudileri “kofrim = kafir” olarak adlandırmışlardır).

Sabatayistler, başkalarının kabul etmediği veya reddettiği daveti kabul etmiş olmalarından dolayı, bizzat kendilerini seçilmiş aristok­ratik bir grup olarak saymışlardı. Sabatay Sevi’nin ölümünden az sonra, 1679 yılma doğru, Edirne’de, onun taraftarları arasında yazılmış Mezmurlar Kitabı’nın tefsiri olan elyazması bir nüshaya sahibiz. Bizzat kendisi “dönme” olmayan bir yazar tarafından yazılmış olmasına rağmen bu tefsir, bize, bu çevrenin mistik din değiştirmeyi (dönmeliği)

224

GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

nasıl anladıklarını kavrama imkânı vermektedir. Yazar-, kendisinin bu “dönmelikten” uzak olduğunu, fakat bu “deneme”de onlara büyük bir saygı duyduğunu savunmakta ve onları kabul etmektedir.

Dönmelerin ilk grupları arasında, bu yeni maranların yaşama duru­munu ve tarzını açık olarak tesbit eden bir doküman, Sabatay Sevi’nin ismi altında elden ele dolaştı. Bu eser, ister Sabatay Sevi tarafından veya onun isteği üzerine teşkil olunmuş olsun, tanrıya hitab eden Sabatay Sevi’yi bize takdim ediyor. O eserde, İspanyolca metinle “18 Emir” bulunur. Bu “18 Emir”, bütün Dönemlerce davranışlarının temeli olarak kabul edilir. 18 sayısının, ilk plânda, Yahudi geleneğinde ve Sufî- lerde, özellikle Mevlevi tarikatı, semazen dervişlerde önemli bir' rol oynadığı bilinir. 18 Emir, Yahudi liturjisinin ilk temeli olan 18 hayır duaya (benedictions) tekabül eder. 18, İbranîce hay (diri) kelimesinin matematiksel değeridir de. Bunun için Yahudiler, 18 birimlik veya 18’in katlarındaki para tutarına erişen,* iyilik ve yardım kabilinden olan, yardımlarda bulunmayı severler. Dervişler için 18, en üst derecedeki kutsal sayıdır. Bu sayının tercih edilme sebebini kesin olarak söyle­meye muktedir olamamıza rağmen, Dönmeler tarafından 18 sayısının bilerek tercih edilmesinin onun özel karakteri dolayısıyle olması müm­kündür. Bu 18 Emiri, titizlikle incelemiş olanların ilki, Abraham Danon’- dur (Abraham Danon’dan önce, Theodor Bcnd’in elinde sadece değişik­liğe uğramış bir tercüme olmuştu).

Sabatayistlere ait aşikar değişikliklerle 18 Emir, her şeyden önce, Yahudiliğin On Emri’ni tekrar etmektedir. Zina yasağı, burada, iki anlama gelebilecek özel bir tarzda formüle edilmiştir. Bu yasak, daha ziyade, bir sakınma öğüdüdür. Göreceğimiz gibi, Sabatayistler Tora’- nın seksüel yasaklarını yürürlükten kaldırılmış olarak telâkki ettiklerin­den dolayı elbette bu, iki şeklin tamamen birbirine uygun gelmesi değildir. Diğer emirler, Türkler ve Yahudilerle olan münasebetlerinde, Dönmelerin (ma’aminim) iki yüzlü bir hayat tarzını belirlemektedir. Bu emirler arasında İslâm’ın temel kurallarının takip edilmesini iste­yenlerin bulunmasına rağmen, onların asıl metinleri, açıkça İslâm’a karşı kin duyduklarını gösteımektedir.

Eserin sonucu da Sabatay Sevi’nin Yahudi olarak kalan ilk taraf­larından çok yaygın olan grubu dikkate alıyor. Bunlar konusunda şöyle deniliyor: “Ma’aminim (dönme) olan arkadaşlarına, türbanın (İslâm’ın) esrarına kapılmamalarını, yani (iffetsizliğe, uygunsuzluğa karşı) savaş açmamalarını, aynı anda hem zahirî ve hem de batini Tora’ya bağlı kalmalarını ve son kurtuluşa, Mesih’in ortaya çıkacağı zamana kadar

225

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

da hiç bir bakımdan ondan ayrılmamalarını bildirir. O zaman onlar Hayat Ağacı altına konulacaklar ve meleklerden olacaklar”. Aynı ruhî durum, “inananları” (croyants) zorla “türban imanı”na (Islâm’a) sokma yasağında kendini gösterir. Türkler ile karma evlilik, kesinlikle yasaktır. Bu emirlerin daha sonraki tekstleri, burada görülen şiddetli Türk ve anti Müslüman düşünceleri dunlaştırdı.

Türkiye’nin Avrupa kısmında bulunan Yahudi topluluğu, ilk za­manlarda, İslâm’da Mehmed Aziz Efendi ismiyle tanınan Sabbatay Sevi’nin açık veya gizli taraftarı olarak kaldı. Sabatay Sevi’nin ölü­münden sonra Selanik, Dönemlerin önemli merkezi oldu. Ölmeden iki sene önce, Arnavutluk’a sürgün- edildiği sırada, Sabatay Sevi’nin ev­lenmiş olduğu dul karısının (onun son karısı olup Yahudi ismi Jochebed, Müslüman ismiyle Asya), bir müddet sona, aileyi biraraya getirdiği yer Selanik’di. Bu karışıma babası Joseph Filosof, en itibarlı r'ab- binlerden (hahamlardan) biriydi. Joseph Filosof, meşhur bilgin Salomon Florentin ve gençliğinden itibaren tanımış olduğu Sabatay Sevi’nin ilk taraftarlarından biri olan Barzilai, Selanikteki Sababatayist grubun idaresini ellerine almışlardı. Sabatay Sevi’nin dul karısı, kardeşi Jacop Qucrido’yu, Sabatay Sevi’nin ruhunun içinde yeraldığı mistik bir vazo olarak telâkki etti.

Sabatayizm, 1666 yılındaki hayel kırıldığını nasıl karşıladığını, bu hayel kırıklığını sahte bir ilâhiyat kitabiyle nasıl bastırdığım bize açıklayan çok sayıda bilgi ve dokümanlara sahip olduğumuz halde, ondan sonraki yıllarda, özellikle Selanik’te vukubulan çalkantılar ko­nusunda makul bir bilgiye sahip değiliz. 1700’e doğru değişik Sabata- yist gruplara ait olan kıymetli dokümanlara, bu gün, kaybolmuş na­zarıyla bakmak gerekiyor. Diğer vilayetlerde Sabatayist liderler yatış­tırıcı veya Yahudiliğin tarihî topluluğu sinesinde kalmış olan “İnanan­ları” (croyants) haklı kılıcı görüşleri yaydıkları sırada, Selanik’te hâkim olan aşırı eğilim hu idi. Selanikli bazı Sabatayistlerin yaptıkları açık­lamalar, Yahudi olarak kalma kararı almış olan Sabatayistler tarafın­dan, kendilerini yanlış yola sevk eden şeytanın eseri olarak görüldü. Bu açıklamaların etkisi altında, 1683 yılında (savunulduğu gibi 1687 değil), 200-300 aile civarında bir grup kitle halinde İslâm’a döndü. Bunlar, Joseph Filosof ve Salomon Florentin tarafından yönetildi, fakat tavsiye Jacob Querido’dan geliyordu. Onları topluca din değiş­tirmeye (Müslüman olmaya) götüren şartlar, bu güne kadar, detaylı olarak bilinmiyor. Bununla beraber, peygamber olarak Querido’nun açıklamasından sonra, Sabatay Sevinin durumundaki, din değiştirme-

226

GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

sindeki (müslüman olmasındaki) gibi, Türk otoritelerinin rol oynadık­larını ve grubun önemli liderlerinin bunu Sultan’m huzurunda ilan ettiklerini biliyoruz. Bu tarihten başlayarak, Selânikli Dönmeler ayrı bir grup teşkil etti ve zorunlu temel vecibeler olarak 18 Emre bağlı kaldı. Bu durum açıkça gösteriyor ki onlar Yahudi kimliklerini mu­hafaza etmek ve dinî inanışlarına bağh kalmak istiyorlardı. Bunlar, derin değişikliklere maruz kalmalarına ve mistik sapıklığa varmış ol­malarına rağmen, gerçekten Yahudi olarak kaldı. Edirne, İstanbul ve başka yerlerdeki daha az sayıdaki gruplar, bu yeni organizasyon mer­kezi olan Selanik’in yönetimini takip etti. Başlangıçta, Selanikte bile, en önemli Sabatayist grup, Yahudi olarak kaldı. Fakat Dönmeler grubu, din değiştirmelerle (dönmeleriyle) ve yabancı ülkelerden gelen Sabatayist ailelerin katılmalarıyla çoğaldı. Zamanla, belki XVIII. Yüzyıhn ikinci yarısında, onlara katılmak için Polonya’dan gelen Sa- batayistler oldu ve 1915 yıhnda Selanik’te Lehli, yanı Polonyalı ismiyle bilinen dönme aile grupları vardı.

Türk Yetkilileri, Islâm’a bu toptan girmelerden memnun olmalarına ve toptan İslâm’a girişlerden Türk Yahudileri için büyük neticeler ümit- etmelerine rağmen, bunların hiçte kendilerini Türk Milleti içinde eri­meye bırakmaya razı olacak samimî dönmeler olmadıklarını çok çabuk anladı. Jacob Querido, 1689-1690’da, ateşli birkaç taraftarıyle beraber, dönüşte yolda öldüğü Mekke ziyareti sırasında, hiç şüphesiz, dönme­ler yeni din için kendi büyük isteklerini gösterdi. Fakat kısa zamanda, bu din değiştirenlerin kendi aralarında evlendikleri farkedildi (Dönme ismi, bu din değiştiren -Müslüman olmuş görünen- Yahudilere Selanik Türkleri tarafından verilmişti). Onlar, sadece Yahudi ve Türklerle karma evliliği reddetmekle kalmıyor, aynı zamanda, mümkün olduğu kadar, sosyal hayatlarında bile kendi grupları dışında kalan (hariçten) insanlarla temas kurmayı da reddediyorlardı. Arzu ettikleri en samimî ilişkiler, bizzat kendi grupları sinesinde oluyordu.

Bununla beraber, Dönmeler, Islâm’ın mistik çevreleriyle, özellik- likle bazı dervişlerle münasebetlere girişmişlerdi. Sabatay Sevi, daha o zaman, din değiştirip Müslüman olmasını takip eden yıllarda, İstan­bul’u ziyaret ettiği zaman, derviş tekkelerine uğrama alışkanlığı edin­miş ve mutasavvuf şair Mehmet Niyazi ile dostane ilişkiler kurmuştu. Hiç çüphesiz, çok erkenden, Dönmelerle Bektaşî tarikatları arasında gizli bağlar olmuştu. Bektaşî tarikatlarında rahat bir şekilde “takiyye” prensibinin uygulandığı bilinmektedir. Bu prensip, dış dünyada, Islâm’ın sapık mistisizm taraftarlarına, tamamen, Sünnî camianm dindâr bir

227

GİZLİ YAHUDİ CEMİYETİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

fraksiyonu gibi görünme ve işkencelerden kurtulma imkânı verdi. Bunların basımlarının, daima, Bektaşîlerin ikiyüzlülüklerini ileri sür­dükleri ve bundan dolayı onları kınadıkları bilinmektedir. Genellikle onlar (sünnîler), Bektaşîlerin veya en azından onların bazı gruplarının dinî nihilizmin (inkarcılığın) gizliliğinde olduklarından daha da ciddî olarak bu suçlamayı artırdı. Halbuki “takiyye” teorisi ve pratiği (uy­gulaması), burada Yahudi motivasyonlarıyla (motivations) uygunluk göstermekte ve Dönmelerin davranışlarına tam tamına uymaktaydı. Bizzat Dönmelerin kendileri de, öğrettiklerinin ve açıkladıklarının aksine, tam olarak, bir dış davranış benimsediklerini kabul etmek zorunda oluyorlardı. Mistisizme ait sapıldık benzeri bir pozisyon ve hattâ sapık­lıklar içinde bir topluluk, iki grup arasında sempatiler ortaya koymak mecburiyetindeydi. Dönmelerin lideri Baruchya Russo’nun (Müslüman ismi Osman Baba) mezarının da bulunduğu en radikal Dönme grubunun mezarlığının Selanik’te Bektaşî tekkesi yanında bulunması tesadüf değildir. Ayrıca, eğer Dönmelerin rivayetine güvenirsek, Polonya’dan onlara katılmak için gelen birkaç Sabatayist aile yanında, Dönmelere katdan ve onların alt gruplarından birinin üyesi olan, Yahudi olmayan bir miktar aileler de vardı.

Dönmeler, dışa karşı, içinde bulundukları ayrılıklar sayesinde, kendilerini Yahudi kdan sosyolojik, psikolojik ve biyolojik karakter­lerini (judeite) bütün alanlarda korumayı başardı. Zaten Dönmeler, Selanik’in ateşli Yahudi çevresinin yakınlığı ve onların da Yahudi çevresiyle sürekli münasebette olmaları sebebiyle, kolayca bu ayrılığı devam ettirebildi. Dönmeler, heretik inançlarına rağmen, özel bir hayat tarzına sahip olmayı arzuluyorlardı; fakat hiçte labbinik Yahudiliğin an’anevî âdetlerinden de vaz geçmek istemiyorlardı. Diğer Sabatayistler gibi onlar, Tora’da farklı iki görünüş bulunduğunu kabul ediyorlardı. Birincisi yaratılmış dünyanın Tora’sı, Tora Beriah idi. Aşağı âlemlerde, özellikle bu dünyanın tutsaklığından kurtulmamış durumdaki müna­sebetin belirtisini temsil etmektedir, diğer ifadelerle tarihî, Talmudik ve Rabbinik Yahudiliği, Halakha’yı (temsil etmektedir). İkincisi manevî dünyanın Tora’sı, Tora Atzilut (tam anlamıyla intişâr dünyasının Tora’sı) dır. Bu Tora, üst dünyalarda, özellikle kurtuluş dünyasında rastlanan onun mistik realitesini temsil etmektedir. Mesih, “Yaratıklar Tora’sı”nm geçerliliğinin yerini “Manevî Tora”nınki ile doldurmak için gelmektedir. Fakat, ifadelerini kullanmak için, yalnız ve ancak bir tek Tora vardır. Mesih, ortaya çıktıktan sonra, görevini tamam- layayamadığı için, bu iki durum şimdilik öylesine birbiri içine giriyor ve birarada yaşıyor ki dünyanın iki şartı birbirine karışmaktadır.

228

GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

Sabatayistlere göre mistik ve manevî Tora’nın şimdi yürürlükte olduğu hayatın bir alanı vardır ve anarşik hürriyetler oradan gelmektedir. Fakat sürgündeki hayata uygun düşen, herşeyin geçtiği medenî hayata ait “Dünya Torası”nın, Mesih’in görünmesine kadar yürürlükte kalacak, başka bir alanı vardır. Sonuç, en azından Dönmelerin en iç ve en özel alanda, özellikle bayramlarda ve bu yeni realiteyi dile getiren törenlerle hem kendileri için düzenlenmiş Tora’yı takip etmeleri, hem de eski gele­neksel âdetlerine bağlılıklarını devam ettirmeleri oldu. Hattâ din değiş­tirmelerinden (İslâm’ı kabul etmelerinden) sonra Dönmeler, mümkün olduğu kadar, eski örf ve âdetlerini muhafaza etmeye çalıştı. Onların bilginleri eski eserleri incelemeye devam ediyor ve İlmî tartışmalarda Talmud’a dayanıyorlardı. Dönmeler iki yüz seneyi aşkın bir süre zarfın­da Türk mahkemelerine baş burmaktan kaçındılar. Aralarında Talmud bilgisi azaldığında, nesiller boyunca, 1860 yılma kadar, gizliden gizliye Selanik’in en tanınmış hahamına baş vurdular ve ondan, Talmud’dan hareketle, kendilerince çözümü zor, şüpheli işlerde karar vermesini istediler. Biz, “inanmayanlar” çevresinden olan bu Sabbatayist hakim­lerden bir çoğunun ismini biliyoruz. Türk otoritelerinin bir soruştur- ması-ki bunun şüphesiz Türk arşivlerinde izleri bulunuyor-bir ihbar sonucunda 1858’de (bazıları 1864 diyor) düzenlenmiş olduğundan, Dönme Ederler o zaman daha itiyatlı olmaya başladılar ve rabbhıik otoriteleriyle olan gizli münasebetlerini kesmeye çalıştılar. Fakat, 1915’deki onların arşivleri Talmud’a ait hukuk kılavuzlarını ve Dön­meler tarafından onlara sorulan meseleler üzerinde rabbinlerin yazılı kararlarını ihtiva etmektedir.

Dönmelerin tarihlerinin ilk elli yıllarında, dinî kaynaşma ve Sabba- tay Sevi’nin tenasühünün beklenmesinin doruk noktaya ulaştığı sırada, cemaat içinde bölünmeler kendini gösterdi. Dönmeler ciddî olarak bir- birbirinden ayrılmış üç gruba bölündü. Anlatılanlara göre, bu grup­ların üyeleri de kendi aralarında karma evlilik yapmıyorlardı; fakat liderler, Dönmelerin menfaatini korumak gayesiyle, bir araya gelip ortak kararlar alıyor ve bu kararların uygulanması konusunda görüşmeler yapıyorlardı. Bu görüşmeler, Türk yöneticilerinin Dönme cemaatlerinin esrarıyla ilgilenmeye başladıklarında, dikkatlerini başka tarafa çevir­meleri için, Türk yöneticilerinin elde edilmesi (satın alınması) söz ko­nusu olduğunda yapıhyordu. Bunların durumlarından endişe etmeye başlamış olan Selanik yöneticileri, en azından bir iki defa, soruşturma kararı almışlardı. Sürekli dürüstlük beyanlarına rağmen sürdürmekte devam ettirdikleri ikiyüzlü hayatları sebebiyle Türkler tarafından kuşku (güvensizlik) ile bakılan ve küçümsenen, Selanik Yahudileri tarafından

229

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

da inançlarından döndükleri için kınanan Dönmeler, tutkunlukları oranında çoğaldı. İNihayct, gizli âyin ve törenleri, gerçek İsrail’i teşkil etmek için seçilmiş olmaktan dolayı, uzun zaman onları ortak inanç içinde tuttu.

Bahşettiğimiz bölünmelerin hepsi, onların liderlerinin iddiaların­dan ileri geldi. İlk “inananlar” grubu, Jacob Querido’nun iddialarını reddetti. Bölünme bunun neticesi oldu. Querido ve onun haleflerine bağlı kalan Sabatayistler tarafından oluşturulan “Yakubîler” grubu, bu bölünmenin neticesinde ortaya çıktı.

Fakat bu bölünme onlaını hasım kamplarında da vuku buldu. 1700 yılına doğru, en saygıdeğer, en bilgin dönmelerden birinin oğlu ve Sabbatay Sevi’niıı ölümünden az bir zaman sonra doğmuş olan Baruchya Russo (Osman Baba), Sabatay Sevi’nin enkarnasyonu (ci- simleşmiş şekli) olduğu ilân edildi. O zaman, ilk Hristiyanlıkta olduğu gibi, Sabatayistler, radikal kanatlarının resm.î doktrini olan mistik bir teolojiyi, Mesih’in şahsında, Tanrı’nın enkarnasyonunun bir kris- tolojisini geliştirdikleri görüldü. 1716 yılma doğru, Baruchya Russo’- nun (Osman Baba) Tanrı’nın enkarnasyonu olduğu sonucuna varıldı. Avrupa Yahudiliğinin en büyük merkezlerinde bu doktrinini yaymak için Selanik’ten görevliler gitti. Bu doktrin, önemli Yahudi toplulukları arasında büyük bir isteğin doğmasına yol açtı ve bazı yerlerde kök saldı. Polonya Sabatayistlerinin bazı temsilcileri, Baruchya ile temasa geçti ve onun enkarnasyon teolojisini kabul etti. Onlara eşlik eden Dön­meler grubu ise, bu iddialara ve nihilizme çok yakın olan bu aşırı akım­lara var güçleriyle karşı koydu. Baruchya 1720’de öldüğü zaman, ce­maati onun İlahî bir varlık olma hatırasını muhafaza etti. 1924 mü­badelesine kadar onun mezarı, olağanüstü bir hüı met nesnesi oldu. Onun ölümünden sonra, Fransa ihtilaline kadar yaşamış olan oğlu (bu da 1781’de öldü) ve bunun soyundan gelenler, aynı espiriyle cemaati yönetmeğe devam ettiler. Baruchya’nın hasından, Baruchya’nın ap­tallaştırıcı bir sara hastalığına yakalandığını ve eski bir sabatayistin onu robot gibi kullandığını açıkladılar. Onun taraftarları hiç şüphesiz başka fikirde idiler. Onlara göre o (Baruchya, Osman Baba) “çok bil­gili ve nadir güzellikte bir adam” dır. Bu grubun mistik eserlerinin radikal antinomizmi’nin (antinomisme) menşeinin Baruchya’nın şahsî fikirlerinde olması inanılmayacak gibi değildir. Bununla beraber, bu konuda asla kesin bir şey söylenemeyecek, çünkü bu literatürün büyük bir kısmının bu gün kaybolduğu kabul edilmektedir. Fakat o dönemde bu literatür, Selanik’ten her tarafa yayıldı. Bu yerler arasından bazıları

230 GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

Prag, Francfurt ve Mannheim’dir. Bazı Sabbatayist manüskrideri, hâlâ Baruchya’ntn ismiyle sunulmuş vecizeleri ihtiva etmektedir. Daha sonra bunun taraftarları, basımları tarafından, “Onyollular’" olarak adlandırıldı. Onvollular olarak adlandırdmaları. farklı dinlerin yollarını birleştirmeyi arzu eden senkretikler olarak görülmelerinden ve yabancı unsurları cemaatın inançları arasına sokmalarından do­layıdır. Bununla beraber, yukarıda görülen enkarnasyon hariç, onların doktrinleri İslâm’dan, Hıristiyanlıktan ve Yahudi Kabbala’sından gel­miş olarak kabul edilebilir. Muhafaza edilmiş olan bu grubu ilgilendiren bazı dokümanlar, bize, yabancı “theologoumena” etkisinine maruz kaldıkları kanıtı veriyor.

Bu, Dönmelerin diğer gruplan için de geçerlidir. Bütün Sabata- yistler “takiyye”yi uyguladılar, fakat bu husûsî bir senkretizm özelliği teşkil etmiyor ve orada, Baktaşîlerin sufî tarikatının etkisinin sonucu olduğu kadar, sufîlerinkine parelel bir durum da görülebilir. Ama, on­ların “Onyollu” adıyla polemik olarak adlandırılmalarında bir parça hakikat payı olması mümkündür.

Jacob Querido’yu da Baruchya Russo’yu da tanımayan Dönme gruplar, Sabatay Sevi ve onun ilk peygamberinin otoritesine bağlı kaldılar. Bunlar, XVIII. Yüzyılın ikinci çeyreğinde Yakubîlere yak­laşma teşebbüsleri başarısızlıkla sonuçlanınca, III. grubu oluşturdular. Bu farklı gruplar, Selanik’te ve Edirne’de değişik adlar altında belir­diler. XIX. Yüzyılın ve XX. Yüzyılın başlangıcının en eski dokümanları İzmirliler (Cemaatin ilk taraftarları ve onların düşüncelerini paylaşan­lar söz konusudur) ve ya Kavalieros, Yakubîler ve Koniososlar diye üç grup altında belirtiyor. Daha yeni dokümanlarda, özerllikle Türkiye’ye onların transfer edilmelerinden bu tarafa, bu üç grup şöyle adlandırı­lıyor: 1. Yakubîler, 2. Koniosesler veya Karakaşlar (Baruchya’nm cemaati), 3. Kapancılar veya Papular. Bu “Papular” terimi “eskiler” (kıdemliler) anlamına gelir ve her halde Sabatay Sevi’nin eski geleneğine yeni hiçbir şey katmadan muhafaza etmeği arzu edenleri belirtiyor.

Eski dokümanlar, daha açık ve uygun bir şekilde bu cemaatlerin her birinin sosyal durumunu gösteriyor. Jacob Querido’nun taraf­tarları, Selanik’te önemli mevkiler işgal ettiler. Kapancılar ve, diğer dokümanlara göre, İzmirliler büyük veya küçük tüccarlar idiler; daha sonraki nesilleri Türkiye’nin doktorluk ve hukukçuluk gibi serbest mesleklerini icra ettiler. Başlangıçta, bu üç dönme cemaati saçlarını kesmekle, saç ve sakallarının traş biçimleriyle birbirlerinden ayrıl­maya önem vermeleri yüzünden Selanik’in bütün berberlerini karşı-

231

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

lıyorlardı. Aşağı sosyal çevre Karakaşlarınkiydi. Küçük zanaatçılar, kunduracılar, çorap dokuyucular, gündelikçi işçiler, kapıcılar vs. Kara- kaşlardandı. Bunlar, 1870 - 1920 yılları arasındaki Dönmelerin durumu için geçerlidir. Özgürlüklerin artması ve eski toplumun bölünmesiyle sosyal seviyeler de tabiî olarak değişti. IXisbeten bölünmeleri daha çabuk olan ilk iki Dönme grubu, Jön Türk beyin takımına çok sayıda üye verdi. Karaka.şların durumu da düzeldi ve ekserisi yavaş yavaş tüccar, özellikle İstanbul’da tekstil tüccarları oldular.

Geçen Yüzyılda Dönmelerin sayısında ileri sürülen rakamlar çok farklıdır. Bu konuda en eski doküman 1784 tarihli ve DanimarkalI şarkiyatçı Karsten Niebuhr’a aittir. En eski olan bu doküman, Dön­meleri 600 aile civarında göstermektedir. Genelde bu ailelerin çok çocukları olmasından dolayı zamanla durmadan sayıları artmış; fakat sonraki dönemlerde içerden evlenmelerin (endogami) etkileriyle bu artışta yeniden düşmeler olmuştur. 1850’den 1924 yılına kadar yapıl­mış çeşitli tahminler, Dönmelerdi sayısını 5.000 ile 10.000 kişi civarında tahmin etmektedir (Bazıları, 1914 yılına doğru, Türkiye’deki Dönmelerin toplam sayısını 15.000 olarak göstermektedir). Aşağı yukarı onlar, sayımlarda, Selanik’te Türk olarak kabul edilenlerin yarısını, Yahudi ve Yunanlılardan oluşan bu vilayet halkının büyük çoğunluğunu teşkil ediyorlardı. Yakubîler ve İzmirlilere gelince, bunlar, kendi aralarında yaygın olan açıklamalara göre, İslâm’ı kabul etmelerinin ardından Türk Yönetimi tarafından kendilerine tahsis edilen ayrı mahallelerde, Karakaşlar, hepsi aynı derecede olmamakla beraber, oldukça kendi içlerine kapanmış şekilde yaşıyorlardı.

Değişik grupların gizli sinagogları, dönme mahallelerinin merke­zinde kurulmuş evlerin içinde ve tamamen dışarıdan görülmez bir şe­kilde yaralmıştı. Bu sinagoglar veya daha doğrusu toplantı yerleri, sinagoglarda bulunan Tora Sandığı (Ahid Sandığı) ve sıra gibi şeyler­den, hiçbirini ihtiva etmiyordu. Dönmeler, ikâmetgâhlarına yakın ca­milerde İslâm tarafından emredilen ibâdetlere katıhyorlardı-özellikle ilk iki grup bu İslâmî ibadetlere riayette daha titizlik gösteriyorlardı- fakat kendi inançlarına gerçekten uygun düşen âyin ve törenler sina­goglardaki idi. Âyinlerin ve dinî kuralların idaresi “Hocalara” veya İspanyol Yahudileri (sepharade) âyin usûlünde rabbmleri belirtmek için kullanılagele.n bir terim olan “Hakhamim”lere bırakılmıştı. Dön­meler Selanik’te yoğunlaştırılmış olarak bulundukları sürece (1900’- lere doğru, Türkiye’nin değişik şehirlerine dağdmış Dönmeler, 10.000 civarındaydı) dışarıyla olan münasebetlerinde sadece Türkçe’yi kul-

232

GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

landılar; fakat yaklaşık olarak 1870’lerden başlayarak çoğunluğu evlerinde de Tiirkçeyi kullanmaya başladı. Günlük dil olarak, kendi aralarında, Ispanyol Yahudicesini kullandıkları ve önceki yüzyılda eserlerini bu dilde yazdıkları bilinmektedir. Dönmeler uzun zaman Îbranîce bilgisini muhafaza ettiler. Onların Selanik’in Yahudi öğret­menlerini evlerine çağırma alışkanlıkları olduğuna göre bu pek şaşır­tıcı olmasa gerektir. Fakat bu îbranîce bilgisi zamanla azalmıştır. XIX. ve XX. Yüzyıla kadar, bozulmuş özel işlek bir üslûpta İbranî yazısmı muhafaza etmişlerdir.

Halk Ibranîcenin entelijansını (intelligence) kaybettiği zaman, Dönmeler, İspanyol Yahudicesinin fenomenlerine baş vurarak, fakat İbranî karakterini muhafaza ederek, dualarını (bu dualar XIX. Yüz­yılın sonuna kadar îbranîce olarak kalmıştır) yazdıklarını belirtmek enteresan olmalıdır.

Duaların îbranîce olarak söylendiği zaman bile anlaşılmamış ol­duğu ve semitik dillerine ait özelliğiyle Ibranîcenin geleneksel telafûzu- nun artık açık seçik farkedilmediği belirtilebilir. Dönmelerin dua ki­tapları, kolayca saklanabilen, İspanyol Maranlarınkine benzer, alışıl­mışın dışında küçük bir forma şeklindedir. Her aile, hiç şüphesiz, en önemli duaları ihtiva eden bu küçük kitabın bir nüshasına sahip olu­yordu. İkiyüz yıldan fazla bir sürede Dönmeler, kendi grupları dışında kalanların (yabancıların) liturjilerinin metnini tanımalarına engel olmayı başarddar ve bu süreler zarfındaki tahminlere dayanmak ge­rekmektedir. Belli bir oruç gününün başlangıcı ve bitişi ile ilgili iki kısa dua, tesadüfen, Abraham Danon’un eline geçmiştir.

Dönmeler, pratiklerinin ve inançlarının kesin tabiatı konusunda mutlak sessizliği koruyorlardı. Böylece onlar, bir ölçüde, Selanik Ya- hudileri arasında haklarında yayılmış olan kasıtlı söylenti ve hikayelere yardım etmiş oluyorlardı. 1935 yılından önce dua kitaplarından hiçbir yazılı metin sızmadı. Bu kitaplardan biri, Selanik’ten gelip İzmir’e yerleşen ve dönme geçmişiyle ilgisini kesmeye karar vermiş bir aile tarafından Kudüs İbranî üniversitesi Kütüphanesi’ne, bu tarihte, tes­lim edildi. Ben bu metni 1942 yılında yayınladım. Bu metinde yer alan duaların temel seksiyonlardan gelen ve İspanyol Yahudilerine ait olan .“siddur” ve “mahzor”dan yayılan resmî (authentiques) Yahudi duaları olduğunu görmek bizim için sürpriz oldu. Bununla beraber, Dönmeler Sabatay Sevi’nin mesîhliğine imanlarını açıklamanın bütün muhtemel sebeplerini kavramak amacıyla önemli değişiklikler yap­mışlardı. Sabah dualarının sonunda okunan, geleneksel ortodoks Ya-

233

GİZLİ YAHUDİ CEMİYETİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

hudi krcdosu (âmentüsü) olan Maimonide’nin (Ibni Meymun) 13 Maddesi yerine, burada, çok anlamlı Sabatayistlerin kredosu konuldu. An’anevî dualar veya Mezmurlar’ın İlâhî emirlerden bahsettiklerinin her defa­sında, her yerinde, bu kelimeyi dualarında Dönmeler, kendi “İnanç- ları”ndaki kelimeyle değiştirdi. Bu sabatayistler için, inancın mistik değeri, kabul da edilmeyen geçerli de olmayan dinî emirlerin yapıl­masının yerini tutuyordu. Dinî düşüncelerden manevî düşüncelere bu dönüşüm, yine de bu Yahudileri, dualarından millî özellikleri kaldır­maya götürmedi. Okuyucuya bu dualardan hiçbir şey, bu Dönmelerin aynı zamanda Müslüman olabileceğini düşünme imkanı vermiyor. Bu kredonun (âmcntü) bir tercümesini vermek ilgi çckiçi olabilir:

Kesin imanla, hakikat Tanrısının gerçek olduğuna, (sephira) “tipheret”tc bulunan İsrail’in Tanrısına've “İsrail’in medâr-ı iftiharı, övüncü” ne inanırım. Bu sadece bir olan imanın üç düğümüdür.

Kesin bir imanla, Sabatay Sevi’nin hakîkî Kral Mesih olduğuna inanırım.

Kesin imanla, efendimiz Musa tarafından bize verilen Tora’nın aslına uygun Tora olduğuna inanırım. Şöyle yazıldığı gibi: “işte Musa’­nın Israiloğullarma sunduğu Tora, işte Musa aracılığıyla Tanrı’nın on­lara verdiği kurallar ve gelenekler”. O, iradesiyle kendisine bağlanan­lar için Hayat Ağacı’dır ve onun taraftarları mutlu olacaktır.. . [Bir çok Tanah (Eski Ahid) cümlesi, burada Tora’nın övülmesine örnek gösterilmiştir].

Kesin imanla, bu Tora’nın değiştirilmediğine ve başka Tora olma­yacağına inanırım. Yalnız dinî emirler yürürlükten kaldırıldı,. fakat Tora ebediyen ve sonsuza kadar olduğu gibi kalacaktır.

Kesin imanla, Sabatay Sevi’nin hakîkî Mesih olduğuna ve dünyanın dört bir yanına dağılmış İsrail’in sürgünlerini toplayacağına inanırım.

Kesin imanla, ölülerin dirileceğine; ölülerin yaşayacağına ve top­rağın tozundan kalkacaklarına inanırım.

Kesin imanla, Hakikat Tanrısı’nm, İsrail’in Tanrısı’nm Süleyman Mabedi’ni gökten yere, bize kadar, indireceğine inanırım. Şöyle denil­diği gibi: “Eğer Tantı evi yapmayacaksa, onu yapmak isteyenler ho­şuna çalışırlar”. Yakın zamanımızda gözlerimiz görsün, kalbimiz neşe­lensin ve ruhumuz sevinçle çoşsun. Amin.

Kesin imanla, Hakikat Tanrısı’nm, İsrail’in Tanrısı’nm bizzat kendisini, “tevel” (diye adlandırılan) bu dünyada göstereceğine inanırım.

234 GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

Şöyle denildiği gibi: “Sion’a döndüklerinde onlar gözleriyle Tanrı’yı görecekler”. Yine şöyle denilmiştir: “Tanrı’nın zaferi kendini göstere­cek ve her can bu zaferi görecek”. Çünkü bu bizzat Tanrı’nın ağzıyla ilân edilmiştir.

Yalnız üçü bir olan imanın üç düğümünde, “İsrail’in zaferini” bırakmayacak olan Hakikat Tanrısı, İsrail Tanrısı, Adil, Mesihini, kurtarıcımız Sabatay Sevi’yi yakında ve günümüzde bize göndermek hoşuna gitsin. Amin.

Hiç şüphesiz, cemaatin ilk dönemine ait olan bu kredonun yaza­rının, ilk Sabatayistler gibi, “imanın üç düğümü”, yanı (on scphirot’un) suduıundan keşfedilmemiş dünyada tanrının üç belirtisi sayılan, Hı­ristiyan Teslisi ile pek ilgisi bulunmayan teoriyi benimsemiş olduğu ortaya çıkıyor. Bu yazar, tanrının bu “görünüşleri’nden veya düğüm­lerinden birinin Sabatay Sevi’nin şahsında ortaya çıkmış olabileceğini düşünüyor. Bu teoriyle onun, ilk Sabatayisitlerin, özellikle Gazze’li Nathan’m teolojisine uygun olduğunu zannettiği şey, Mesih’in kıya­metten önce dünyada bin yıllık hâkimiyetini kurduğu zaman (Milenium), Tanrı’nın açıkça kendini göstereceğidir. Bunlar, Yahudilikte bulunan Sabatayistlerin fikirleridir. Mistik din değiştirme (Müslüman olma), bu liturjik dualarda hiç bir rol oynamamaktadır. Sabatay Sevi’nin ■ ortaya çıkmasından önce yürürlükte olan âyin ve törenlerle ilgili kural­ların şimdi yürürlükten kalktığı kanaati varsa da, bu anlamda bir şeye rastlanmamaktadır. Bütiin bunlar, bu dokümanın orijinal inanç temel­lerinde hiç bir değişikliğe müsamaha göstermeyen Kapancılara ait bir aileden geldiği vakıası ile uyuşmaktadır. Baruchya cemaatinin dua - kitapları tamamen farklı bir muhtevaya sahiptir. Bu dua kitapları, İbranîce adıyla belirtilmiş olan Bruchya’yı, enkarne (cisimleşmiş) olmuş Tanrı gibi göstermişlerdir. Yukarıda işaret edilen dua kita­bında, yalnız özel bazı .anlarda muhafaza edilmiş derin bir sessizlik, bu taraftarların gizlice dinî inançlarını icra ettikleri vakıasını göster­mektedir. Eski bir Yahudi duasına şu yakarış ilâve edildi: “Senin İnancın herkes tarafından kabul edildiği zaman”, yani onu şimdi olduğu gibi gizlilik içinde muhafaza etmene gerek kalmayacak. El yazmalarına göz atıldığında dualar ve bu grubun benzeri diğer şeylerin o zaman İspanyol Yahudicesine tercüme edilmiş olduğu görülecektir.

Son senelerdeki bulgular, Dönmelerin temel literatür dilinin İs­panyol Yahudicesi olduğunu gösteriyor. Salomon Rosanes, 1917’de Selanikteki büyük yangında, temel üç. dönme gruptan biri olan İzmir- liler’in arşivlerinin ortadan kalkmış olduğunu açıkladığı zaman bilhassa,

235

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ-TÜRKİYE DÖNEMLERİ

bu literatürün kesin olarak kaybolduğu görüşü sık sık ortaya atıldı. Fakat, yazılı belgeleri bastırmaya muktedir olamayan ve sahip olduk­ları önemli metinlerin kopyasını saklamak zorunda kalan muhafazakâr grupların durumunu gözönünde bulundurmak unutuluyordu. Kanaatime göre, hiç bir doküman, 1924 yılından önce, hariçten olan insanların eline geçmemişti. Bu tarihe kadar, cemaat, kendi içine kapanmış bir halde kaldı.’

1875’lerden itibaren dağılma alâmetleri kendini göstermeye başladı. Bu sırada, Dönme gençlik, baş kaldırdı ve Türk Milleti ile sıkı ilişkilere girmeği, o çağda Fransız kültürüne bütün girişlerden önce belirtilmesi gereken şey olarak Avrupai eğitimden istifade edebilmeği istedi. Dön­meler, menşei Selanik’te bulunan Jön Türk Hareketi’nin teşkilatı olan Ittihad ve Terakki Komutesi’nin başlangıç döneminde önemli rol oynadı. Bu hareketin mensupları arasında, özellikle Dönme cemaati olan Yahubîler ve Izmirliler’den bağımsız meşhur düşünürler vardı. Bunlar, eski fanatik inançlarının yıkılmasından sonra, dinî vakıa karşısında “açık” ve menfi bir durumu benimsemekte başarılı olmuş­lardı. Fakat, vatanperverliklerini ve Türk milliyetçiliklerini ütopik Yahudi mesilıcilikleriyle birleştiren dindâr Sabatayistler de vardı, ilk Jön Türk Hükûmeti’nin üç bakanından ve Jön Türk Partisi’nin önemli liderlerinden biri olan Cavit Bey’in Dönme olduğu, Karkaş Cemaatinin içinde büyük bir rol oynamış bulunduğu bunun delilidir. Cavit Bey, Osman Baba diye adlandırılan, cisimleşmiş Tanrı olarak kabul edilen Baruchya Russo’nun direkt soyundan gelen Russo ailesinin önemli bir grubu sayılan Karkaşlar’a mensuptu.

Dönme ailelerinin büyük çocunluğunun ailevî geleneklerini muha­fazaya dikaat ettiğini; resmî Türk isim ve soy isimlerinden başka, gizlice çocuklarına Îbranîce ve İspantol Yahudicesiyle ad ve soy ad verme alışkanlıkları bulunduğunu da burada belirtmek gerekir. Dönmeler, bu isimlerin “Cennetteki” isimleri olacağını kabul ettiklerinden, kendi aralarında, Îbranîce ve İspanyol Yahudicesi isimleri kullanırlardı. Son zamanlarda öyle bir noktaya gelindiki: Dönme aydınlar sınıfının men­supları, Yahudi ziyaretçileriyle özel görüşmelerinde, onları sırlarına ortak ettiler ve bilgiççe bir eda ile, Türk kart vizitleri üzerine îbranîce isimlerini yazdılar. Fakat başka yere nakledilmelerinden sonra Dön­meler, Türk çevrede asimile oldular ve Yahudi çevre ile bağları kesildi. Bu gün geriye sadece inançlarım sıkı sıkıya muhafaza eden az bir Or­todoks Sabatayist grup kaldı. Bu grup, bilhassa Karakaşlara aittir. Karakaşlar da modern hayatın akıntısına son olarak katıldılar. Bu

236 GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

grubun halâ kendi dinî teşkilatlarını devanı ettiriryorlarmış görün­tüsü vardır. Diğer iki grup, karma evlilik, menfaat sağlayamama ve iradî asimilasyon sebebiyle, hızla dağılmaya doğru yol aldılar. Bununla beraber, bu sonuncular arasında bile halâ geleneklerine sadık kalan aile­ler mevcuttur. Bu durumun bizi şaşırtmaması gerekir. Halkların mü­badelesi sırasında, Selanik’in Dönme liderleri, Selanik’te kalabilmek gayesiyle, resmen Yahudi olduklarını açıklayarak, Yunan Hükümetin­den orada kalma izni almava çalıştılar. Bu istekleri reddedildikten sonra, bu Dönme ailelerin çoğu, sahip oldukları belgeleri, el yazması doküman­ları Yahudi dostlara bıraktılar veya sattılar. Fakat bu Yahudi dostlar, II. Dünya Harbi sırasında, Almanlar tarafından girişilen Yunan Yahu­diliği kıyımından sağ olarak kurtulanların bulunduğu kabul edildiğine göre, Dönmelerin Yahudi dostlan bu el yazısı dokümanları halka mal etmediler. O halde, önemli tarihî dokümanların daha-yeni ele geçiril­miş olduğu düşünülebilir. Özellikle İzmirliler grubundan, XIX. yüzyılın çok sayıda Dönme manüskritlerinin İsrail’e ulaşması benzeri şartlarda olmuştur. Bu dokümanlar, genel olarak, şimdi, Kudüs İbranî Üniver­sitesi Kütüphanesinde ve Üniversiteye bağlı Yakındoğu Yahudi cema­atleri üzerinde araştırma yapan Ben-Zvi Enstitüsü’ndc bulunuyor. Halbuki biz sadece, Baruchya cemaatinden gelen yalnız bir el yazması doküman biliyorduk. Bu doküman da bundan 15-20 sene önce New- York’a ulaşmıştır. Bu, Ispanyol Yahudicesi ile yazılmış Kabbalistik bir metin kitabı vc Dönmelerin temel bayramlarından biri için Saba- tayistlere ait bir kaç vaaz özetidir. Bu dokümanlar arasında ayrıca bir kaç dua ve XVIII. Yüzyılın ortalarından kaldığı tesbit edilebilen bir kaç şiir de bulunmaktadır. Bu şiirlerden birisinin yazarı, kendisinin kurtarılmasını istemek gayesi ile, Baruch ya’ya “Mio dio Baruch Yah” diye başvuruyor. Bu dua XVIII. yüzyılın Yahudi kaynaklı doküman­larında rastladığımız şekilde Baruchya’ya imam ifade ediyor. Bir gün, bu cemaatin diğer metinleri basılacak-İstanbul Karakaş aileleri elinde hiç şüphesiz buhınan-ve bunlarla son Polonya Sabataistleri arasında mevcut olan ilişkileri daha fazla açıklamaya meydana verecektir.

Frankist hareketi olarak adlandırılan akım, Polonya Sabataistlerini kitle halinde, 1759 yılında, din değiştirmeye, Katolik olmaya götürdü. Bu hareket, özellikle, Baruchya Podoliens taraftarları arasında bu gruba katılmak için gelen yeni kimselerle karşılaştı. 1791 yılında ölün­ceye kadar, merkezini Offenbach’da koruyan bu hareketin lideri Jacob Frank, mensuplarını Selanik’te yakından tanıdığı Baruchya’mn fikirle­rinden istifade etmişti. O, bunu konuşmalarında sık sık belirtiyor ve

237

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

meydana getirdiği cemaat, uzun zaman dış görünüşü itibariyle Katolik olan, dönmelerin ancak radikal bir kolu oldu. Selanik ve Varşova mer­kezli iki dönme cemaat arasındaki münasebetler XIX. yüzyılın son­larına kadar devam etti. Şahsen ben, 1920 den sonra bile, onun var olan bir olayına şahit oldum. Viyana’yı ziyaret eden bir dönme, gru­bunun görünüşte Katolik olan Varşovah bazı ailelerle sıkı münasebet­ler içinde olduğunu bir Yahudi dostuna söylemişti. Fakat Banıchya’- nın doktrinine bağlı olan taraftarları Kabbala’nın sembolizmini ve mitolojisini muhafaza etmiş olmalarına karşılık Jacob Frank, bunu reddetti ve radikal Sabataistlerin antionizminin ve nihilizminin halk dilinde daha kaba öncüsü oldu. O, Sabatay Sevi ve Baruchya’yı gerçek Tanrı’nın dünyada tanınmasını sağlayacak “ilk iki”ler gibi görüyordu. Tarih içinde Dönmelerin varlıklarının en önemli sonucu, Jön Türk hareketindeki etkileri dışında, bu Polonya Frankist hareketini doğur­ması ve ona yol açması oldu. Bu noktada, ütopik ve anarşik mesîhî faktörler, bütün geleneğin tamamen yok olmasına, yeni bir imanın ve yeni bir hürriyetin aranmasına yolaçtı.

Şimdi Yitzhak Ben-Zvi, Moshe Attias, Yitzhak R. Molkho, Rivka Shatz ve bizzat ben tarafından yayınlanmış dönme manuskjitlerine gele­lim. Yukarıda belirttiğim gibi, bu manuskritler günümüzde genellikle Kapancalar olarak adlandırılan İzmirlilerden gelmiştir. Bu manusk­ritler özellikle farklı iki edebî türdendir. Manuskritlerin ilk serisi şaıkı- ları ihtiva etmektedir. Bu şarkılar, çok sayıda dinî İlâhîler de dahil, toplam beşyüz civarında şarkıdan ibarettir. Attias ve ben, 1948 de, 244 şarkıyı ihtiva eden bu manuskritlerden birini neşrettik. Söz konusu olan şarkılar bütün dönme gruplarında müşterek olan ilk temel litür- jiden -Frankist manuskritlerinde onlar arasından bazılarına rastla­nıyor! - ve bu grubun önemli şeflerinden biri tarafından kompoze edilmiş şarkılardan meydana geliyor. Önceki şarkıların bir kısmı İbranîce ve çok az bir kısmı Türkçe’dir (fakat bu Türkçe olanlar da İbranîceye ait karakterde yazılmıştır); bu şarkıların muayyen bir kısmı derviş tari­katından gelmedir. Fakat cemaat birinci ve ikinci nesline kadar geriye doğru gidenler de dahil şarkıların en büyük kısmı Ispanyol Yahudi- cesi ile yazılmıştır. Attias, bu şarkılar arasından önemli kısmının ya­zarının kimliğini tesbit edebilmiştir. Bu yazar Judah Levi Toba’dır. Bu zamana kadar bu isim tamamen meçhuldü. Bu kimse, aynı zamanda, Tora’nın bazı “sidrot”ları üzerine İspanyol Yahudicesi ile yazılmış uzun mistik vaazların yazarıdır. Sidra “Lekh lekha” (Tekvin, 12—17) üzerindeki sohbetler, vaazlar, 1960 yılında İbranice’ye tercümesi, Molkho ve Madam Shatz tarafından yayınlandı. (Sidra “Bereşit” üze-

238 GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

rine diğer uzun bir manuskrit, İbranî Üniversitesinde bulunan diğer bir manuskrit içerisinde muhafaza edilmektdir). Judah Levi Toba’nın şarkıları gibi, nesir biçimindeki bu metin, onun yazarının ve grubunun dinî düşüncelerini öğrenmek bakımından en önemlilerindendir. Biz onun tarihini doğruya yakın bir tahminle belirleyebiliriz. Madam Shatz’m bu metin üzerine yaptığı kıymetli incelemesinde belirttiği gibi, yayımcılar, bunun dönmelerin ilk kuşağından geldiği ve 1700’dcn biraz sonra yazılmış olduğu kanaatindedirler. Judah Levi Toba, XVIII. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın başında yaşamış gibi görünmektedir. O, 1783 senesinden İslâm için felâketli bir yıl olarak bahsediyor; bu yıl, Osmanlı İmparatorluğunun Kırım’ı kaybettiği bir yıl oldu. Kırım’­ın kaybedilmesi Türk gücü için bir dönüm noktası teşkil etti ve bu onun gerilemesinin sebebi oldu. Bu dinî konulardaki vaazların çok dik­katli bir tahlili, bunların yazarının Dönmelerin önemli bir lideri olduğu ve İzmirlilerin geleneği içinde şimdiye kadar Türk ismi Derviş Efendi olarak bilinen kişi olduğunu açıklamaya imkan veriyor. Bu, incelemeyi gerektiren bir husustur.

Başlangıçtan itibaren hasımlan olan Yahudilcr, Dönmeleri, gizli toplantılarında, âyinlerinde ve törenlerinde zina ve serbest aşk yapmakla suçlamaktan geri kalmıyorlardı. Bu çeşit suçlamalar, dinî polemiklerde özellikle gnostik ve mistik cemaatlere doğru yönelmiş olanlarda alış­kanlık haline gelmiş bulunmasına rağmen, mevcut durumda bu suç­lamanın bir hakikati yansıttığını düşündürecek birtakım sebebler vardır. Dönemin dokümanları bu konuda bize sayısız deliller ve güç vermektedir. Husûsî olarak kendilerinin anlattıklarına göre, Dönmeler bizzat kendileri dinî hayatlarının yüksek anları kabul ettikleri bazı bayramlarda, evlerinde zevk ve eğlence içinde geçen âyinlerin yaşa­dığım belirtiyorlar. 1910 yılında iki Dönme genci, benzeri zevk ve eğ­lence içinde geçen âyinlerin halâ yaşadığını kendileri ile beraber eğitim gören Yahudi arkadaşlarına açıklıyorlar. 1942 de İsrail’den gelmiş saygıdeğer bir misafir ile konuşmasında İzmir’e yerleştirilmiş bir dok­tor, Selanikte dedesinin kadın değişme âyinine katılmış olduğunu söylüyor. 1800’lerde İzmirliler’in lideri Derviş Efendi yalnız büyük bir Kabbalist değil, aynı zamanda açıkça kadın değişmenin mistik dokt­rinini ve zina âyinini savunmuş olduğu, 1900’lerde, Dönmeler arasında halâ söylenmektedir. Hattâ o bu uygulamaya Zohar ve Kabbala’da temel bulmaya çalışmış olmalıdır. Neşretmiş bulunduğumuz manusk- ritler, bize, Derviş Efendi ile ilgili olarak söylenenleri doğrulamak imkanı vermektedir. Çünkü aynı dönemde cemaatin farklı iki üyesinin sözkonusu olması az ihtimaldir. Dönmeler, kendi başlarına Yahudi

239

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

dostlan ile konuştuklarından, sohbetlerinde, Türk isimlerini; kullanı­yorlardı, fakat yazılı şeylerde hemen hemen yalnız İbranîce isimlerini kullanıyorlardı. Dinî sohbetlerinde, vaazlarinda Judah Levi Toba, birçok defa, temize çıkarmak gayesi ile, Kabbala’nın ifadesini kul­lanarak bu teorileri ileri sürmüştür. Fakat Toba, kendi niyeti için anlatımlarını kullanarak, onları baştan aşağı tersine çevirdiği ve tamamen çarpıttığı açıktır.

Bu, mesîhî dönemlerde, dindar Yahudilerin ahlâkî kurallarına* aykırı düşen seksî anarşinin ve hoş olmayan bir şekilde biraraya gelme­nin bu teorisini Dönmelerin “eski kitaplara” dayandırmaya çalıştıklarım bize açıklamaktadır. Baruchya ve haleflerinin Tora’da yer alan mah­remler arasındaki zina yapma yasaklarının kaldırıldığım akçıkladıklan bilinmektedir. Bunun için onlar “Atzilut Tora’sı”mn hükümlerine başvuruyorlardı. Bu Tora’da tabiatın bütün yasaklamaları onlar için müsbet durum ifade ediyordu. Toba’nın kuralları bu alanda en aydın­latıcı dokümanlardan birini teşkil etmektedir. Bu kurallar, bu dokü­manda, Yahudi kaynaklarından başlayarak ve Yahudivâri delil getir­menin yard’mı ile sonunda ilmihal içinde yer alacak noktaya varmak­tadır. Bu,bu gibi yorumların arkasında gizli olan hassas faktörlerin çok­luğunu göstermektedir. Judah Levi Toba, bu yeni açıklamayı, bizzat Sabatay Sevi’ye atfetmektedir. 0, daha önce yapılan yorumları altüst eden, “Kanıın”un bu yeni okunuşuna kendisini sevkeden şartlar üze­rine tamamen yeni bir efsane ilâve etmektedir. Toba, ilâhiyat ve “inan- anlar”m ahlâkı için, bahsettiğimiz tarihî ve manevî Tora’nın iki ankma gelebilen açıklamalarından bütün neticeleri çıkarmaya çalışmaktadır. O halde peygamber İşaya’nın öldürülmesini emreden kral Manasse5 haklıdır! Zira kral Manasse, ne yasak olan ile olmayan, ne temiz olan ile olmayan arasında artık ayırım bulunmadığı şeklinde yüksek planda konuşurken, îşaya “Beriah Tora’sı” çerçevesinde konuşmaktadır. Çünkü bu plânda menfi kurallar görünmemekte veya zıt kurallara dönüştürülmektedir. Elişa’nm Sunamite’ye6 ziyaretinin Tanah’ta (Eski Ahid) anlatımı7 zina âyini için bir misal olmuştur.

5        Rivayete göre Îşaya, Menaşe (Manasse)’nin emriyle öldürülmüştür (Nesim Bahar, İbrani Tarihi, 3. kısım, sf. 99. Çcv).

6        Sunamite, Şuııem'in (Shounem) bir köyüdür (La Bible, Paris 198, sf. 386 dipnot b. Çev).

7        Elişa, Şunem’i ziyaret ettiğinde, Şunemli bir kadınla karşılaşır. Bu kadın onu ekmek yemeğe zorlar. Her geçtiğinde o eve uğrar. Kendisine ayn bir yer yapılır. Oğlu olmayan buka- dının bir yıl soara çocuğu olacağı söylenir ve çocuk olur (II. Krallar, IV. Bap. Çev).

240 GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

Epiphane’nin bahsettiği evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya karşı olan bu gnostiklere burada hemen hemen yeniden kavuşulmaktadır. Onlara göre, Elişa (Elisee) şeytanlarla birleşebilecek ve bu vasıtayla da çocuklar dünyaya getirecektir. Bize ulaşan şarkılar arasında besin, sofra, gülün açılışı, “donatmak” ve “yapmak” sembolini kullanan ba­zdan, hiç şüphesiz, bu çeşit âyinlerin icrası için yapılmaktadır. Toba’- nın sofra (masa) şarkılarında kullandığı bu sembollere, seksi hüviyete sahip nesir yazılarında rastlanmaktadır. Toba, yasak olan ve şimdi kutsal dinî bir akt oluşturan şeyin müsaade edilmesini açıkça övmek­tedir. Bu dinî sohbetlerde, şunun gibi formüllere rastlanmaktadır: “Hürriyet manevî Tora’nm sırrıdır”. Bu prensip, gayr-i ahlâkî mistik­lerden, Tanrı’nın çocuklarının hürriyetine ait pavlosçuların tezine daha yakındır; “Militanlar, kaidelerden, kurallardan kurtulmuşlardır”- Bu, Jacob Frank’ın Polonyahlara ait vecizesi içinde yeralan pradoksal talimatıdır. Toba’da rastladığımız şey, Dönmeler’in çok eski talimatmın bu olduğunu gösteı inektedir. Çünkü Dönmelerin terminolojisinde militan, yok edilmesi ve kendi öz alanından kovulması gereken, şey­tanî ve rezil güç olan “kelipah”a karşı koymakta bizzat öncülük yapan taraftarlarım ifade etmektedir.

Vladimir Gordlevsky’e göre, Dönmeler, bu teorilerle, bilhassa “mum söndürme”nin içkili ve eğlenceli âyiniyle, Doğu Yahudiliğinin yer altı akımlarına sahne olmuş Selanik’te rastlanmıştır. Gordlevsky, bu teorilerin, yüz yıllardan beri gizli olarak devam etmiş olduğunu tahmin etmektedir. Ben, bu faraziyelerin doğru olduğunu zannetmi­yorum. Gordlevsky, Kabbala’nın literatürünü bilmiyordu; Kabbalist- lerin kutsal kitabı Zohar’dan çıkarıldığını ve Dönmeler’in onu bu kitaptan almış olduklarım zannediyordu. Sonuna kadar gittiğinde, şiddetli ve radikal mesîhî kıpırdanmanın sonuçlarını bize, Yahudiliğin iç cereyanlarının örtaya çıkması göstermektedir. Onun sonucu, felâ­kete yolaçabilmekte, uçuruma götürebilmektedir. Kendiliğinden tuhaf eğilimler ve ahlâk dışı davranışlar, bu ortamda alabildiğince yayıl­maktadır. Sabatayizmin tarihi, özellikle onun radikal kanadının, Dön­melerin Tarihi, Dinler Tarihi’nin bütün sahalarında rastlanmakta olan bu sapmayı açıklamaktadır. Buna benzer durumlar eksik olma­mıştır. Dönmelerin bu ikili tutumları (iki prensip, din arasındaki çeliş­kileri), 1164’deki büyük mesîhî hareketten sonra, İran’da, Alamut’ta (Alamut Kalesi’nde), tsmaîlîlerin radikal kanadmda gelişmiş bulunan harekete çok benzemektedir. Nasıl Sabatayistlerdc “Mesîh” yasak olamn yapılmasına müsaade ettiyse, İsmâîlilerin radikal kolunda da “İmam”, “sizden Şeriat’ın (İslâm’ın gelenekçi çerçevesi) hükümlerinin

241

GİZLİ YAHUDİ CEMİYETİ - TÜRKİYE DÖNEMLERİ

yükünü kaldırdı ve sizi .Kıyamet’in (öldükten sonra dirilmenin) sta­tüsü içine dahil etti, soktu” şeklinde açıklanmıştır. “Kıyamet”in bu durumunu açıklayan Ismaîlîlerin Nizarı kolu, ona sizi “kanun”un üzerine çıkaran bir durum gibi bakmıştır. Bu, aşağı yukarı, Sabatayist- leri “atzilut”un manevî Tora’sı hakkında söyledikleri şeydir. “Kıya- met”in yeni durumu içine dahil olma, Ramazan Orucu’nun sembolik olarak icra edilmesiyle ve şarap içerek yapılmaktadır. Bu iki olay ara­sında tarihî hiçbir bağ bulunmamasına rağmen, mantık aynıdır.

Gördüğümüz gibi, Dönmelerin ahlâk dışı teorileri, yalnız bir gru­bun özelliği değildi. Şahsen Toba, durmadan yalnız onları haklı gös­termeye çalıştı; fakat kendi kafasından bir şey ilâve etmedi. 21 Adar bayramı, “mum söndü” bayramı, 1750 yılına doğru Baruchya’nın taraf­tarlarınca Sabatayistlerin bayramları Üstesinde yeraldı. Bununla beraber, bu tarih, Edirne’den gelen Dönme cemaatin en eski takvimleri içinde belirtilmedi. Fakat böyle olmakla beraber, bu bayram, o sırada, bütün Dönme cemaatleri tarafından aynı şekilde kutlanmış olmalıdır.

Juda Levi Toba tarafından sunulmuş Kabbalistik sistemde ve onun İlâhîlerinin teşkil ettiği sistemin temelinde, önceki yazarlara nazaran, yeni bir unsur vardır. Sabatayizmin ilk önemli ilâhiyatçısı peygamber Gazze’li Nathan’dır ve Balkan Yarımadasında 1680 yıhnda ölünceye kadar fikirlerini propaganda etmiştir. O, büyük dinden dönmeden (apostasie) üç yıl önce, Üsküp’te ölmüştür. Onun yazdıkları kadar hatıraları da Dönmeler arasında çok büyük şöhrete ulaşmıştır. Bunda bizi şaşırtacak bir şey yoktur. Çünkü o, Yahudi olarak kalmış olmasına rağmen, bu harekete gönül vermiş olanların içinde bulunduk­ları durumdan tedirgin olmamaları için mistik dönmeliği savunmuştur. Hareketin ikinci ilâhiyatçısı çok farkhdır. Maran olarak doğmuş olan bu ikinci ilâhiyatçı Abraham Miguel Cardosu (1626-1706), Nathan’m tam aksine, mistik dönmeliğin (din değiştirmenin) kararh bir düşün- manı olmuştur. Son senelerinde o, Dönmelerin şeytan tarafından al­datıldıklarını arahksız yazmıştır. Bizzat onun belirttiğine göre, cemaatin üyeleriyle münasebetleri çok gerginleşmiştir. Bundan dolayı cemaat, onu, cemaatten tard etmiş ve Sabatayistlere ait bu tip özel ilâhiyatla savaşmasına müsaade etmemiştir. Zamanla bu polemikler unutulmuştur. Cardoso’nun ölümünden sonra yazdıkları, cemaat arasında dolaşmaya başlamış-ne zamandan itibaren olduğunu söylemek zordur, belki 1750’- lerden sonradır- ve Cardoso’nun Sabatay Sevi ve ilk Dönmelerle özel münasebeti olduğu imajı değişmiştir. Toba’nm yazılarında ve şiirlerinde Cardoso, Gazze’li Nathan’dan yana, cemaatin dostu ve ideologu blarak

242

GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

görülmektedir. Toha, Gazze’li Nathan ve Abraham Cardoso’dan ta- tamamen farklı Kabbalistik sistemlerden yararlanmış ve bu sistemleri birbirine karıştırmıştır. 0, bundan, Cardoso’ya tamamen yabancı, şahsî üslûbunun kendisini gösterdiği yepyeni bir sistemi, ahlâk dışı unsuru ondan elde etmiştir. Böylece, Sabatay Sevi’nin din değiştir­mesinden (Dönmesinden) yüz sene sonra, başlangıçtaki anlaşmazlıklar tamamen unutulmuştur. Toba’nın grubu içinde Cardoso’nun yazdık­ları incelenmiş, yeniden kopye edilmiş ve hattâ kısmen İspanyol Yahıı- diccsine tercüme bile edilmiştir. Cardoso’nun önemli metinleri, Dön­meler tarafından saklanmış olan manüskritler arasında bulunmuştur.

Öyle görünüyor ki Judah Levi Toba, Dönmelerin son önemli kişi­sidir. Onun zamanında, ortodoks Kabbalistik ve sapık (heretik) Sab- batayist literatür ile oldukça içli dışlı (haşir neşir) olunmuştur. Dinî sohbetlerini dinleyenler, en azından kısmen, anlaşılmaz fikirlerini anlaya bilmişlerdir. Sabatayistlere ait rnesîhî inanışlar, cematin manevî dünyasında, son derece, kök salmıştır. Çelişkili bir bilgi ile verilmiş ve desteklemiş bu inanç, eski Türkiye’nin bütün dönemlerinde varhğını sürdürebilmiştir. Fakat onun bozulması, parçalanması yeni Türkiye ile başlamıştır. Modern hayatın şartları Dönmelerin çoğunu asimile olmaya şevketmiş; o zamandan sonra cemaat varlığını uzun zaman de­vam ettirmeğe muktedir olamamıştır. Dönmeleri Yahudi cemaatine katılmaya ikna etmek için teşebbüsler yapılmıştır. Bazı Dönmeler Yahudi mazilerine bağlılığı ve ilgiyi muhafaza etmiş olmalarına rağ­men, Sabatay Sevi’yc inançlarının yok olmasından sonra bile, denemeler sonuçsuz kalmıştır.

Bununla beraber, inanan Dönmelerin günümüze kadar varhklarını sürdürdükleri doğrulanmıştır. 1960 yılının İlkbaharında, bana bilgi veren Türklerle ilgili meselelerin -bir uzmanı, temas halinde bulunduğu Karakaşlar grubunun “Hoca” lakabıyla bilinen dinî liderleriyle konuş­mağa muvaffak olmuştur. Bu uzman, Karakaşiarın dinî şeflerinden, Dönmelerin aktüel durumlarını ilgilendiren önemli bilgiler almıştır. Dönmelerin bu lideri, İsrail’de araştırmalar yapmakta olan ve Saba- tayist hareketi Yahudi Tarihinin ve Dinler Tarihi’nin en önemli olay­larından biri olarak gören bir Dönme grubun varolduğundan bahse­dildiğini duymuştur. Sabatay Sevi’nin gizli taraftarlarından İsrail’de de bulunduğunda hiç şüphe yoktur! Zaten bizim dikkatimizi çeken de sadece bu durumdur, bu espridir.

243

GİZLİ YAHUDİ CEMAATİ-TÜRKİYE DÖNEMLERİ

BİBLİYOGRAFYA

ATTIAS, Moshe et SCHOLEM, Gcrshoın G., Sefer shiıot ve-tishbahol shel ha-shabtaim (Le Livre des Cantiqucs et des hymnes dçs Sâbbateens), avec une introduction par Itzhak Ben- Zvi, Tel Aviv, 1948.

------- “Piyyut u-tefillah le-simhat torali meha-payyetan ha-shabtai rabbi Yehuda Levi Toba” (Chant ct priere pour la fete de Simhat Torah par le poete sabbat6en Judah Levi Toba), dans Sefunot, Annual for Research on the Jewish Communities in the East, tome I, Jerusalem, 1956, p. 128-140.

------- “Piyyut shabtai be-mivta ashkenazi” (Un chant sabbateen, avec la prononciation en hebreu ashkenaze), dans Mahberet, Les Cahiers de VAlliance Israelite Universelie, vol. VII, Jerusalem, 1958, p. 176.

BENDT, THEODOR, “Die Döumes oder Mamin in Salonichi”, dans Ausland, LXI, 1888, p. 186-190 et 206-209.

BE1N-ZVI, Yitzhak, “The Sabbatcans of Salonica”, dans The Exiled and the Redeemed, Phila- delphie, 1957, p. 131-153.

------- “Ha-shabtaim bi-zemanenu” (Les Sabbatecns d’aujourd’hui), dans Metzudah, VII, Londrcs, 1954, p. 331-338.

------- “Kuntres be-kabbalah me-hugo slid Barükhya” (Une brochure kabbalistique du çerde de Baruchya), dans Scfunot, 1II-1V, Jerusalem, 1960, p. 349-394.

BRAWER, Abraham Jacob, “Zur Kenntnis dor Donxnah in Saloniki”, dans Archiv fur jüdısche Familienforschunş, II, no 4-6, Vienne. 1916, p. 14-16.

CARLEBACH, AzricI, “Dönmehs”, dans Exotische Judon, Berlin, 1932, p. 154-156.

DANO1X, Abraham, “Unc sectc judco-musulmane en Turquie”, dans la Revue des Etudes juives, XXXV, 1897, p. 264-231.

------- “Unce secta judeo-musulmaue en Turquie”, dans Actes du XI. Contres des Oriental- istes, 3 section, Paris, 1899, p. 57-84.

GALANTlt, Abraham, Nouveaux documents sur Sabbetai Sevi: organisation et us ct coutumes de ses adeptes, Istanboul, 1935.

GORDLEVSKY, Vladimir, “Zur Fragc iibcr die “Dönme” (Die Rolle der Juden in den Reli- gionssekten Vorderasiens)”, dans Islamica, II, Leipzig, 1926, p. 200-218.

GÖVSA, Ibrahim Alâettin, Sabbatay Sevi, Istanbol, s.d. (1938 ou 1939). /

GRAETZ, Heinrich, “Uberblcibsel der Sabbatiancr in Salonichi”, dans Monatsschrift für Ces- chichte und Wissenchaft des judentums, XXVI, 1876, p. 130-132.

MOLKHO, Yitzhak R., “Homer le-toldot Shabtai Tsevi veha-donmin asher be-Salonik” (Do­cuments pour 1'histoire de Sabbatai Zevi et des Dunmeh de Salonique), dans Reshumot, VI, Tel Aviv, 1930, p. 537-543, ct supplements dans Zion, XI, Jerusalem, 1946, p. 150-151.

--- :-- “Lidmuto vc-zehuto slid Barukhya Russo hu Osman Baba” (Caractere ct identite de Baruchya Russo ou Osman Baba), dans Mahberet, Les Cahiers de VAlliance israelite universelie, vol. II, Jerusalem, 1953, p. 86 et 97-99.

MOLKHO, Yitzhak R., “Midrash ne'clam al parashat lekh lekha” (Le Midrash ne'elam sur la section de la Tora Lekh lekha), dans Homnia^e â Abraham en Vhonneur d'Abraham Elmaleh a I'occasion, de son soixantedixiemc anniversaire, Jerusalem, 1959, p. 56-65.

------- Y.R., et SHATZ, Rivka, “Perush lekh lekha” (Commcntaire sur la section de la Tora Lekh lekha), dans Scfunot, III-IV, Jerusalem, 1960, p. 433-521.

244 GERSHOLEM G. SCHOLEM - ABDURRAHMAN KÜÇÜK

NEHAMAH, Joseph, “Sabbatai Zevi et les Sabbateens de Saloniquc” dans la Revıtc des ecoles de V Alliance Israelite, Paris, 1902, p. 289-323. (L’articlc est signo seeulement N. Mais il a paru egalemcnt, et cette fois avec le nom de l’auteur, en brochure en judco-es- pagnol: Sabbetai Zvy los Maminim, Salonique, 1932).

ROSANES, Solomon, Korot ha-yehudim bc-Turkia (Hinstoire des Juifs en Turquic), vol. IV, Sofia, 1935, p. 462-477.                                                    *

SCHAEFFLER, W., “Shabbathai Zevi and his Followers”, dans journal of the American Ori­ental Society, II, 1851, p. 3-26.

SCHOLEM, Gershom G., “Barukhya rosh ba-shabataim be-Saloniki” (Baruchya, chef des sab­bateens de Saloniquc), dans Zion, VI, 1941, p. 119-147 et 181-202.

-------  “Seder tefillot shel ha-Donmeh mc-Izmir” (Livre des prieres des Dunmeh dyre Smyrne), dans Kiryat Sefer, XVIII, Jerusalem, 1941, p. 298-312 et 394-408, et XIX, p. 58-64.

-------  Shabtai Zvi veha-tenuah ha-shantait biymc hayyav (Sabbatai Zevi et le mouvement sabbâtecn pendant şa vie), 2 vol., Tel Aviv, 1957. Edition anglaise, revisee et augmentce: Sabbatai Sevi. The Mystical Messiah, Princeton, 1973.

SHATZ, Rivka, “Lidmutah shel ahat ha-kittot ha-shabtaiyyot” (Les idecs d’une sectc sabba- t6enne), dans Sefunit, HI-VI, Jerusalem, 1960, p. 395-431.

SLOUSCH, Nahum, “Les Dunmeh, une sectc judco-musulmane de Saloniquc”, dans Revue du monde musulman, VI, 1908, p. 483-495.

STRUCK, Adolf, “Die verbogenjüdisehe Sekte der Dönme in Salonik”, dans Globus, LXXXI, 1902, p. 219-224.

VON HAHN, J.G., “über die Bevölkerung von Salonik und die dortige Sekte der Dönme”, Reise durch die Gcbiete des Drin und Wardar, Denkschriften der kaiserlichen Akadcmie der Wissenschaflen in Wien, Philosophisch-bistorischc Klasse, XVI, 1869, p. 154-155.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar