Print Friendly and PDF

Kendini Bir Şey Oldum Sanan Saflar İçin Varidat, Rüya vb. İlhamlar Hakkında

Bunlarada Bakarsınız

 


Tasavvuf ilminde, Peygamber Efendimiz (salla'llâhü aleyhi ve sellem) den gelen mânevî ilim ve terbiye günümüze kadar çeşitli yollarla devam etmektedir. Nasıl ki; Rasûlullah (salla'llâhü aleyhi ve sellem), Allah’dan gelen ilmi, vahiy, rüyâ yoluyla alıyorsa; tasavvuf erbâbı da, mânevî bilgiyi ilham yoluyla alırlar. İlham da; Allâh’ın tecelligâhı olan sağlam kalb ile elde edilir.

Peygamber Efendimizin (salla'llâhü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şeriflerinde “Sâdık rüyâ, vahyin kırk altıda biridir.”[1] buyurmuşlardır. Peygamberimizin mânevî otoritesinin günümüzde de devâm ettiğini düşünecek olursak, sâdık rüyâ ile bir kimse mânevî yolunu çizebilir. İşte mânevî işâret ile kalbe gelen bilgilere “vâridât” diyoruz. Vârid kelimesinin çoğulu vâridâf tır. Vâridât, kişinin kalbine herhangi bir gayret sonucu gelmeyip, gayb cihetinden gelen hâtırlardır.[2]

İnsan kalbini titreten, hareketlendiren, yönlendiren dört mertebe vardır. Birinci mertebe de kalbe gelen bilgi çarçabuk gelir ve gider. Buna “hâcis” denir. İkinci mertebe de, kalbe gelen bilginin birinciye göre biraz daha kalıcı olmasına “vâcis” denir. Üçüncü mertebe de, gelen bilgi kalbi tamâmen kaplarsa ve kalıcı olursa “havâtır” veyâ “hâtır” denir. Dördüncü mertebe de, gelen bilgi sürekli tekrarlanıyorsa buna da “fikir” denir.[3]

Vâridât, Arapça olarak “suya gitmek” anlamına gelen “vurûd” masdarından türemiştir. “Suya varan, ulaşan” anlamına gelmektedir. “Vird” kelimesi de aynı kökten türemiştir. Tasavvuf terimleri sözlüklerinde vâridât kavramı ile aynı anlamda kullanılan kelimeler şu şekilde ifâde edilmiştir: “Havâtır, vâkıa, muhâdara, mükâşefe, levâih, tavârık, feyz, feth, müşâhede”[4]

 

Vâridât hakkında ba’zı tasavvuf klasiklerinin tanımlarını özetleyecek olursak: Serrâc’ın Lüma"sında; “Vârid, tecellîden sonra kalbe gelen ve onu kaplayan bir durumdur. İnsan fiilinin etkisi yoktur.”156 [5] Hucvîrî; ‘‘Ma’nâların kalbe hulûl etmesiyle ortaya çıkar.’’[6] Kuşeyrî; ‘‘Kulun kastı olmaksızın kalbe gelen hâtırlardır. Vâridler bâzen Allah’tan, bâzen ilimden gelir.[7] [8]

Vâridin özelliklerine gelince:

Vârid; hapşırığın, hapşıran kimseye üstün gelmesi gibidir. Herhangi bir çabaya, gayrete gerek kalmadan meydana gelir. Vârid, Kahhâr isminin tezâhürüdür. Gelen vârid insandaki tüm isim ve sıfatları siler. Sülûk ehline vârid zikirle gelir.760

Tüm ma’nâlar ilk önce kalbe gelir, sonrasında dimâğlardan dökülür. Akıl ise o ma’nâyı tefekkür eder. Kalbe gelen ma’nâlar 4 kısımdır: “Rabbânî, melekî, şeytânî ve nefsânî.”[9] İlâhî ilhamlara muhâtap olan kimseler, gelen vâridin Allah’tan mı?, melekten mi?, şeytandan mı?, nefisten mi? geldiğini anlamaları kolay olmaz. Bunu anlamak için vârid sonrası ortaya çıkan sonuçlara bakmak gerekir.[10]

Rahmânî vâridde; Allâh’ın vechini sürekli bir müşâhede vardır. Allâh’ın vechini murâd eden kimseye Allah vâsıtasız olarak ikrâm eder. İrâde, teveccüh edene âittir. Allah kendisine teveccüh edenden hicâb isimlerini ve sıfâtlarını kaldırır. Korku yok olur. Ve gayb âleminin bilgileri teveccüh eden kalbe açılır.[11]

Melekî vâridde; Melek insanın kalbine zuhûr eder. Eğer Allah ile berâberse, Allâh’ın teveccühü sürekli ona gelmeye devâm eder. Eğer insanın kalbi nefsi ile berâberse o kalbi uyar. Şüphelilerden ve mekrûh olan fiillerden uzak durmasını söyle. Mübâh nîmetlerden faydalanırken avâmın tavrından farklı olmasına dikkat et. Yoksa pişmanlık ortaya çıkar.[12] [13] Melekî vâridin ardından, soğukluk ve lezzet gelir. Vârid, elem vererek kişiyi terk etmez, vârid sonrası geriye ilim kalır. Peygamberimize Cebrâil (aleyhisselâm)’ın gelerek peygamberliği müjdelediği sıradaki peygamberimizin hâli melekî vârid’in etkisini en iyi anlatan olaydır: Hz. Peygamber (salla'llâhü aleyhi ve sellem), Hirâ mağarasında ibâdet hâlindeydi. Cebrâil (aleyhisselâm) geldiğinde peygamberimizi bir soğukluk aldı. İlk vahiy inzâl olduktan sonra peygamberimiz koşarak Hz. Hatîce’nin evine geldi. Soğuktan titriyordu. ‘‘Beni örtün, beni örtün!’’ dedi. Peygamberimiz biraz uyuduktan sonra rahatladı ve duruldu. İşte bu olay melekî vâride en büyük örnektir.765

Şeytânî vâridde; insana her türlü kötülük, fuhşiyyât ve şirk nüzûl eder. Bu esnâda eğer kul Allah ile berâberse, Allah o kimseyi muhâfaza eder. Şeytan o kimseyle uğraştığında o kalbi ele geçirirse kalb şeytana âit olur. Eğer sonrasında dönerse, günah sadece şeytana âittir. Eğer dönmezse insan, şeytana âittir. Cehennemde azâbı ikisi birden çeker. Eğer insan, melekle berâberse şeytan onunla savaşır. Yenerse, geriye Allah kalır. Allah ise kulunu ister zelîl eder, ister muzaffer kılar. Eğer insan nefsiyle berâberse ona da emelî hoş gösterilir. Eğer insan, emele yönelirse şeytana âit olur. Halbuki Allah hızlân ile nusret arasındadır.[14] [15] Şeytânî vâridin ardından; hayret, sıkıntı, darbe, elem ve ağırlık meydana gelir. Vârid, şeytânî olduğunda, nefis gelen ilhâmın ilâhî olduğunu zanneder. Kalb, vâridi almaya başlayınca kalbin sıcaklığı artar, nabız yükselir, kanın harâreti artmaya başlar. Mafsallar uyuşmaya başlar. Vücut âzâları ağrımaya başlar. Böylece vârid gelir, vücûda bir darbe indirerek gider. Ardından da zillet bırakır.

Nefsânî vâridde; nefis dünyâda her türlü nîmetten faydalanmaya devâm eder, zevk ve sefâ içinde yaşamaktan mutluluk duyarsa, nefsin âhiretteki hayır nasîbi kesilir. O nefse mükâfat yoktur. Dünyâyı murâd edene dünyâ verilir. Bu kimselere “abdü’n- nefs” denilir.[16]

Kalbe gelen her şey iyi olmayabilir. Bâzen kötülükler de doğabilir. Bu ise insanı çoğu kez istidrâc’a götürür. Vâridât, istidrâc’a dönüşmüş olur.[17]

Vâridler tek düze olmaz. Bâzen şiir, âyet ve hadîs olurlar. Bazen atasözü, şiir, kıssa şeklinde olurlar.[18]

Vâridât’ın geliş kuvveti de her zaman aynı değildir. Vâridât’ın kuvvet derecelerini şu şekilde özetleyebiliriz: Birincisi, gelen vârid ile kişinin kabiliyyet ve kuvvetinin eşit olduğu durum. Bu durumda kişi, gelen vâridi kontrol altına alabilir. İkincisi, vâridin geldiği kimsenin vâridden kuvvetli olduğu zamanlar. Bu halde olanlar gelen vâridi başkalarına hissettirmezler. Üçüncüsü, kişi vâridi taşıyamayacak kadar zayıf olduğu vakitler. Vârid gelen kimse, üçüncü durumda her dâim gelen vâridin etki alanına girer. Onu kontrol edemez.[19]

Vâridler tasavvuf târihinin oluşmasında vazgeçilmez bir öneme sâhiptirler. Çünkü gelen vârid hakkında mutasavvıflar; vâridin târihini, şeklini, mekânını kayıt altına almışlardır. Bu sâyede dönemin siyâsî ve ekonomik özelliklerini, sosyal ve kültürel durumlarını öğrenebilme şansına sahip olmaktayız.[20]

 

Kaynak: Fatih Tüzek, İsmâil Hakkı Bursevî’nin ‘‘Vâridât’’ Adlı Eseri’nin Transkripsyon Ve İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi 2011, İstanbul

 



[1]   Buhârî, Ta’bîr, 26.bab

[2]   Zafer Erginli, Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü (Heyet çalışması), İstanbul 2006, s. 1176.

[3]    İbnü’l-Arabî, Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi, (çev. Ahmed Avni Konuk ; haz. Doç. Dr. Mustafa Tahralı), İst. 1992, s. 9.

[4]   Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar, İstanbul 1995, s. 233.

[5]   Ebû Nasr Serrâc, Lüma’ (terc. Hasan Kamil Yılmaz, İslam Tasavvufu), Altınoluk Yay. İstanbul 1996, s. 335.

[6]   Hucvîrî, Keşfu’l-Mahcûb, (terc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1996, s. 536.

[7]    Abdulkerim Kuşeyrî, Kuşeyrî Risâlesi, (terc. Süleyman Uludağ), İstanbul 2003, s. 179 ; Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Anka Yay., İstanbul 2004, s. 688-689.

[8]   Erginli, a.g.e., s. 1176.

[9]   Arabî, a.g.e., s. 269.

[10]  Taner Çetin, İsmâil Hakkı Bursevî Vâridât-ı Kübrâ (Transkripsiyonlu Metin), (Yüksek Lisans Tezi), (danş. Yard. Doç. Dr. Murat Yurtsever), Uludağ Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa 1999.

[11] Arabî, a.g.e., s. 270-271.

[12] Arabî, a.g.e, s. 272-273.

[13]  Erginli, a.g.e., s. 1174-1175.

[14] Arabî, a.g.e., s. 276-277.

[15]  Erginli, a.g.e., s. 1175.

[16] Arabî, a.g.e., s. 274.

[17]  Çetin, a.g.t., s. 3

[18]  Çetin, a.g.t., s. 4.

[19]   Nûran Döner, “İsmâil Hakkı Bursevî’nin Kitâb-ı Kebîr’i ve Bursevî’de Vâridât Kültürü”, Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı 15, yıl 6, 2005, s. 313

[20]  Çetin, a.g.t., s. 3.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar