Güzellerin yüzleriyle saçlarında da bu lütuf ve kahır var
هر آن چيزي که در عالم عيان است
چو عکسي ز آفتاب آن جهان است
جهان چون زلف و خط و خال و ابروست
که هر چيزي به جاي خويش نيکوست
تجلي گه جمال و گه جلال است
رخ و زلف آن معاني را مثال است
صفات حق تعالي لطف و قهر است
رخ و زلف بتان را زان دو بهر است
چو محسوس آمد اين الفاظ مسموع
نخست از بهر محسوس است موضوع
ندارد عالم معني نهايت
کجا بيند مر او را لفظ غايت
هر آن معني که شد از ذوق پيدا
کجا تعبير لفظي يابد او را
چو اهل دل کند تفسير معني
به مانندي کند تعبير معني
که محسوسات از آن عالم چو سايه است
که اين چون طفل و آن مانند دايه است
به نزد من خود الفاظ ماول
بر آن معني فتاد از وضع اول
به محسوسات خاص از عرف عام است
چه داند عام کان معني کدام است
نظر چون در جهان عقل کردند
از آنجا لفظها را نقل کردند
تناسب را رعايت کرد عاقل
چو سوي لفظ معني گشت نازل
ولي تشبيه کلي نيست ممکن
ز جست و جوي آن مي باش ساکن
بدين معني کسي را بر تو دق نيست
که صاحب مذهب اينجا غير حق نيست
ولي تا با خودي زنهار زنهار
عبارات شريعت را نگه دار
که رخصت اهل دل را در سه حال است
فنا و سکر و آن ديگر دلال است
هر آن کس کو شناسد اين سه حالت
بداند وضع الفاظ و دلالت
تو را گر نيست احوال مواجيد
مشو کافر ز ناداني به تقليد
مجازي نيست احوال حقيقت
نه هر کس يابد اسرار طريقت
گزاف اي دوست نايد ز اهل تحقيق
مر اين را کشف بايد يا که تصديق
بگفتم وضع الفاظ و معاني
تو را سربسته گر خواهي بداني
نظر کن در معاني سوي غايت
لوازم را يکايک کن رعايت
به وجه خاص از آن تشبيه مي کن
ز ديگر وجه ها تنزيه مي کن
چو شد اين قاعده يک سر مقرر
نمايم زان مثالي چند ديگر
***
Makamlara, hallere
nail olan er, yüzden, saçtan, sakaldan, benden ne arar, ne ister?
Bu âlemde
görünen her şey, o âlem güneşinin aksi gibidir.
Âlem saç,
ben, sakal ve kaş gibidir; her şey kendi yerinde, kendi makamında iyidir,
hoştur.
Tanrı’nın
tecellisi kâh cemal yoluyla olur. Kâh celâl yoluyla olur... yüz ve saç da o
manalara misaldir.
Ulu Tanrı’nın
sıfatları lütuf ve kahırdır. Güzellerin yüzleriyle saçlarında da bu lütuf ve
kahır var.
Bu duyulan
sözler, duygularımızla duyup bildiğimiz şeylere delalet eder. Bu yüzden evvela
duyup bildiğimiz şeylere delalet etmek üzere söylenmişlerdir.
Mana âleminin
sonu yoktur. Söz, onun sonunu nerden görecek, nasıl ifade edecek?
Zevkten
meydana gelen manayı söz nerden anlatacak?
Gönül ehli
olanlar, manayı anlatırlarken bir benzeriyle söylerler, anlatırlar.
Çünkü
duygularımızla anladığımız, bildiğimiz şeyler, mana âleminin gölgesi gibidir.
Duygularımızla bilip anladığımız bu âlem, çocuğa benzer, mana âlemi de bu
çocuğun dadısına.
Bence tevile
sığan bu sözler, önce kastettiğimiz manaları anlatmak için söylenmiştir.
Bundan ayrı
ve herkesin bildiği, anladığı manalarda kullanılmaları sonradan olmuştur. Fakat
halk kastedilen mana hangisidir, nerden bilecek?
Mana erleri,
akıl âlemine baktılar, oradan sözler naklettiler.
Akıllı kişi,
söz ve manaya inince manaya en uygun olan sözü buldu.
Buldu ama
sözü tamamiyle manaya benzetmenin imkânı mı var? Manaya tamamiyle uygun bir söz
aramadan vazgeç, rahatça otur.
Söz, manaya
uymuyor diye kimse seni sınayamaz. Burada Hak’tan başka bir mezhep sahibi yok.
Fakat
kendinde oldukça sakın ha, sakın, şeriata aykırı söz söyleme... şeriata uy.
Gönül ehline
yalnız üç halde gelişigüzel söz söylemeye ruhsat var: Tamamiyle kendinden geçip
yok oluş, manevî sarhoşluk, şiddet ve zaruret.
Bu üç hali
bilen, anlayan, sözlerin nasıl söylendiğini, manalara ne suretle delalet
ettiğini de bilir, anlar.
Sende vecit
ahvali yoksa, sakın bilgisizlikle taklide uyup kâfir olma.
Hakikat
halleri mecazî değildir, herkes tarikat sırlarını anlayamaz.
Dostum,
hakikat ehlinden saçma şey çıkmaz. Fakat bunu ya keşif yoluyla bilmek, yahut
onların sözünü tasdik etmek gerek.
Sana sözlerin
ne suretle söylendiğini, manalara nasıl delalet ettiğini kısaca söyledim...
anlarsan bilirsin.
Manalarda ta
sona bak... maksat nedir, onu gör; bu hususta nelere dikkat etmek lazımsa birer
birer hepsini gör, incele.
Onların
içinden asıl lazım olanını al, sözü o manaya uydur... öbür manalardan arıt.
Bu kaide
esaslı bir surette yerleşti ve kabul edildi....
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar