TÜRK TARİHİNDE ERMENİLER
Dr. İlhan AKBULUT*
1. Ermenilerin Kökeni
Ermenilerin
kökeni hakkında Ermeni tarihçiler arasında dahi bir birlik yoktur. Bu konuda
çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bir menkıbeye göre Ermeniier Nuh'un torunu
olan Hayk'tan gelmektedirler. Bu görüş sahipleri Nuh'un gemisi Ağn Dağı'na
oturduğundan Ermenilerin ana yurdunun Doğu Anadolu Bölgesi olduğunu iddia
ederler. Bir kısım tarihçiler Ermenilerin kökenini Urartular'a dayandırırken
bir kısmı Ermenilerin bir turan ırkı olduğunu iddia etmektedirler. Bir kısım
tarihçiler ise, Ermenilerin Balkan kökenli ve Trak-Frig soyuna ait olduklarını
söylerler.
Doğu
Anadolu'daki birtakım vilayetlerimizi içine alan ve Ermenistan denilen bölgenin
bu ismi nereden aldığı bilinmemektedir. Yalnız bilinen birşey vardır ki bu da,
bu bölgenin Ermenistan olarak adlandırılmasının nedeni, üzerinde Ermenilerin
yaşaması değildir. Ermeniier kendilerini "Hayk" diye isimlendirir ve
ülkelerine "Haystan" derken, onların yaşadığı topraklara neden
Ermenistan denilmiş olduğu hakkında kaynaklarda belgelenmiş bir kayıt yoktur1.
Bugün Ermeni
denilen topluluğun M.ö. IV. yüzyıldan beri bu bölgede yaşadıkları
sanılmaktadır. Bunlar birbirlerine vatan hissi ile değil, gelenekleriyle,
konuştukları dille ve dinleriyle bağlıdırlar2.
’Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Hakimi.
1 GÜR ÜN, K. Ermeni Dosyası, Ankara, 1985, s. 10.; ETHEMOĞLU, M.
Ermeni Terörünün Kısa TArihi, Diyarbakır, 1987, s. 2.; EROÖLU, V., Ermeni
Mezalimi, Sebil Yayınevi, İstanbul, 1973, s. 15.; Ermeni Meselesinde daha geniş
bilgi için Bk. M.K. ÖKE, Ermeni Meselesi, 1914-1923, İstanbul, 1986. ,
2KAŞGARLI, M. A., Ortaçağ Ermeni Tarihleri Kritiği. Tarih Boyunca
Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Ankara, 1985, s. 329.;
ETHEMOĞLU, M., age. s. 4
Ermeniler
Osmanlı împaratorluğu'nda genellikle ticaret ve san'atla uğraşmışlardı. Dini
konularda Babı Ali'ye karşı sorumlu olan patrike bağlıydılar. Ermeniler devlet
hizmetlerinin her kademesinde görev almaktaydılar^.
1839 yılında
Gülhane Hattı Hümayunu ile tüm Osmanlı halkına Müslüman Hnstiyan ayırımı
yapılmaksızın tam bir eşitlik içerinsinde mal, can ve namus güvenliği
sağlanmıştı.
19 Yüzyılın
sonlarında yabancı yazarlara göre Osmanlı İmparatorluğunda 1.300.000 -
1.500.000 Ermeni yaşamaktaydı4. Osmanlı İmparatorluğu kaynaklarına
göre ise 1.160.000 Ermeni yaşamaktaydı. Ermeni kaynaklarda nufus daha fazla
gösterilmektedir. Bunun amacı özellikle doğu illerimizde Ermeni nufüsunu
müslüman Türk nüfusundan daha çok olduğunu göstermek suretiyle buralarda
bağımsızlık elde etmekti.
Sonuç olarak
şunu söyliyebiliriz: 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başlarında Osmanlı
İmparatorluğu topraklarında yaşayan Ermeniler, toplam nufusun ancak %13'ünü
oluşturmaktaydı ve hiçbir zaman, hiçbir bölgede çoğunluğu oluşturmamışlardır.
2. Ermeni Sorununun Nedenleri.
Uzun yıllar
birarada birlik, beraberlik içinde yaşayan Türkler ve Ermeniler arasında neden
tatsız bu olaylar olmuştur? Millet-İ Sâdıka olarak Osmanlı Sarayı'nm güvenini
kazanmış Ermeni halk neden isyan etmiştir. Bunun gerçek nedenlerini araştırmak
gerekir, bu nedenleri şu şekilde sayabiliriz:
a. Ermeni Kilisesi: Rusların, Osmanlı İmparatorluğunu yıkarak,
Bizansı ihya etmek fikri her zaman vardı. Ermeni Kilisesi böyle bir durumda
Rusya'nın Ermeni Gregoryan Kilisesini içinden eriteceğini ve bağımsız kimliğini
yok edeceğini düşünüyordu. Zaten Ermeni Kilisesi Bizans Kilisesinden
bağımsızlığını sağlamak için ayrılmıştı. Şimdi bu bağımsızlığı korumak
gerekirdi. Bunun çaresi de Osmanlı
^ANADOL, C., Tarihin Işığında Ermeni Dosyası, İstanbul. 1982, s.
58.; SEVİM, 'Tarihte ilk Türk-Ermeni ilişkileri, 1018 yılında Selçuklular
tarafından başlaulmış ve yaklaşık üç yüzyıl gibi uzun bir süre devam
etmiştir" demektedir. Bk. Ali SEVİM, Selçuklu-Ermeni İlişkileri, T.T.K.Y.,
Ankara, 1983, s. 7; Ermeniler kamu hizmetlerinde de önemli mevkiler elde
etmişlerdir. Osmanlı tarihi Ermenilerden 29 Paşa, 22 BAkan, 33 Milletvekili, 7
Büyükelçi, 11 Başkonsolos ve Konsolos, 11 Üniversite Öğretim Üyesi ve 41 Yüksek
rütbeli memur kaydetmektedir. Zikreden ETHEMOĞLU, M. age. s. 6
4URAS, E. age. s. 133.; GÜRÜN, İngiliz gezgin Lynch'ın Osmanlı
İmparatorluğumdaki Ermeni nufusunu 1.325.246 olarak belirttiğini söylemektedir.
Bk. GÜRÜN, K. age. s. 92.; ÜRAS da Rolan Jakmen'in Osmanlı împaratorluğu'nda
1.330.000 Ermeni yaşadığını belirttiğini ifade etmektedir Bk. URAS, e., age. s.
134.; Almanya'da yayınlanan "Geo" isimli derginin yazarlarından
Wolfgang SCHRAPS'ın bir makalesinde verdiği bilgiye göre, 1915'ten önce Ermeni
nufusunun 1.200.000 olduğu iddia edilmektedir. Bknz. "Geo" Das Neue
Bild der Erde, Nr. 3, Marz 1986, C. 2498 E, "Auf der Suche nach dem
verschwundenen Volk".; Osmanlı Împaratorluğu'nda Ermeni nufusu hakkında
geniş bilgi için Bk. MAZICI, N., Belgelerle Uluslararası Rekabette Ermeni Sorunu'nun
Kökeni, 1878-1918, İstanbul, 1987, s. 60-62.; ETHEMOĞLU, M., age. s. 16.
İmparatorluğuna
bağlı özerk bir Ermenistan Devletinin kurulmasıydı. Ermeni Devleti fikri
Ermeni topluluğundan değil Ermeni kilisesinden çıkmıştır3.
b. Din
Faktörü: Türklerle Hristiyanların ilişkilerinde din faktörü her zaman önemli
olmuştur. Türklerin egemenliğine aldığı uluslara karşı gösterdiği dini hoşgörü
hiçbir zaman takdir edilmedi, haçlı zihniyeti bir türlü sona ermedi.
Hristiyan Rusya'nın,
yine bir Hristiyan olan Polonya'ya yaptıkları eziyeti, zulûmu görmeyen başta
İngiltere, Fransa ve Amerika olmak üzere Avrupa Devletlerinin Müslüman
Türkiye'deki Ermenilerin koruyuculuğuna kalkışmaları ancak din faktörüyle
açıklanabilir.
c. Misyonerlerin
Çalışması: Protestan misyonerler ilk olarak 1804 yılında Türkiye'ye gelerek
İzmir'den Anadolu içlerine dağılmışlardır. Amerikan misyonerleri de 1814
yılından sonra gelmeye başlamışlardır Misyonerler başta Doğu Kilisesi ve
Müslümanlara yönelik olarak iki yönlü çalışıyorlardı. Misyonerler Müslümanlar
arasında etkili olamayınca etkinliklerini Doğu Kilisesi üzerinde
yoğunlaştırdılar. Doğu Kilisesinde Ermenilerden başka Grekler, Bulgarlar vs.'de
bulunuyordu. Protestan misyonerler Ermenileri Protestan Kilisesine
kazandırdılar, ingiltere'ninde araya girmesiyle Osmanlı Hükümeti Protestan
Kilisesine izin verdi ve Protestan Ermeni toplumu böylelikle oluştu.
Misyonerler, "yasa hükümlerine gerek kalmadan, Allaha inanarak
kurtulmak" şeklindeki standart doktrinlerini savunuyor ve öğretiyorlardı6.
Misyonerlerin faaliyetleri isyanları desteklemese bile isyanların zeminin
hazırlanmasında önemli rolü olmuştur.
d. Büyük Devletlerin Tutumu:
1870'lerde batılı devletlerin politikasında Ermenilerin yeri yoktur. Batılı
Devletlerin Ermeniler için bir dosya tutmaları bu tarihten sonra olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu karşısında yüzyıllardır toprak kaybeden Avusturya en ufak
bir harekette, toprak kazanabilmek umuduyla Rusya'nın yanında yer alıyordu.
Rusya'nın Türkiye'ye karşı tutumu öteden beri belliydi. İstanbul'u alıp Bizansı
yeniden ihya etmek. Aynca Ruslar güneye sıcak denizlere inmek için Anadolu'nun
doğusunda tampon bir bölge oluşturmak istiyordu. Bu emellerini gerçekleştirme
için Osmanlı Devleti bünyesinde yaşayan Ermeniler bulunmaz fırsattı. Rusya
Küçük Kaynarca antlaşmasına Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Hristiyan tebanın
haklarını koruyacağına ilişkin bir madde koymuştur. Rusya'nın kullandığı taktik
şuydu; Osmanlı İmparatorluğu içindeki azınlıkları kışkırtma ve azmettirme
suretiyle isyana geçirmek, sonra da onlann haklarını korumak bahanesiyle savaş
açıp, hristiyan unsurların da arkadan vurmasıyla imparatorluğu içten çökertip
emellerine kolay yoldan ulaşmak.
1875 yılında
KAiser Wilhelm, François Joseph ve II. Alexandre biraraya gelerek Osmanlı
İmparatorluğu'ndaki olası bir azınlık isyanında Osmanlı İmparatoriuğu'na yardım
etmiyecekleri yolunda "Ademi müdahale" ilkesini benimsemişlerdir7.
Buna karşın 1877-78Osmanlı Rus Savaşı, 1875'te Hersek'te başlayıp,
1876'da Bulgaristan'a ve Sırbistan'a yayılan isyanların bastırılması
sonucu Rusya'nın asiler lehine müdahalesiyle başlamıştır*.
5GURÜN, K. age. s. 30.
6GURÜN, K. age. s. 43.
7GURÜN, K. age. s. 77.
*GURÜN, K. age. s. 78.
Osmanlı - Rus
Savaşında Ingiltere, Rusya'ya karşı Osmanh İmparatarluğu'nun yanında yer aldı.
İngilizlerin bu politikası Gladstone'un Başbakan olmasına kadar bir asır devam
etti. Berlin Kongresi'nden sonra iktidara gelen Gladstone hükümeti Ermeni
bağımsızlık hareketinde Rusya'nın yanında yer aldı. İngiltere'nin bundan
beklediği amaç Ermenilere bağımsızlığı kendisinin bahşettiği inancını vererek
kendilerine minnettar bir devlet yaratmak, bunun nihai amacı da Rusların sıcak
denizlere inmelerini önlemekti. İngiltere Türkiye'de açtığı din ve eğitim
kuramlarıyla ön planda Ermeni kültürünü ele almış, Ermenilerin ulusal
duygularını kışkırtmıştır9.
3. Ermeni Sorununun Doğuşu
1856 tarihine
kadar Osmanh tabiyetindeki Ermenilerle halkın veya hükümetin bir çatışması, çelişmesi
vuku bulmamıştır. Bu tarihten osnra Ermenilerin kendi aralarında ve
patrikanenin de içinde bulunduğu iç çekişme devam etmekteydi. 1875'te Hersek'te
isyan çıkıp genişleyince ve büyük devletler olaya karışıp buralarda
yenileştirme ve iyileştirme yapılmasını isteyince Ermeni Kilisesi bu fırsattan
istifade ederek Doğu illeri için özerklik olabileceğini düşünerek çaba
sarfetmeye başladı.
Hersek ve
Bulgaristan olayları nedeniyle İstanbul'da yapılacak olan konferansta kendi
durumlarının da görüşülmesi için büyük devletlere muhtıralar yollandı. Ama bu
toplantıda Ermeni konusu görüşülmedi. 24 Nisan 1877 günü Rusya Osmanh
İmparatorluğu'na savaş açınca Ermeniler özerklik ümitlerini bu savaşa
bağladılar. 187778 savaşını Osmanh İmparatorluğu tek başına sürdürmüş ve çok
ağır koşullarda, 3 Mart 1878'de Ayastafonos (Yeşilköy) Antlaşmasını imzalamak
zorunda kalmıştır. Ermenilerin büyük çabası sonunda antlaşmaya 16. maddede
ifadesini bulan hüküm konulmuştu. Bu maddeye göre; Ermenistan diye bir devlet
vardı, bunların yeni düzenlemelere ihtiyaçları vardı, bunlar Kürtler ve
Çerkezler tarafından tehdit ediliyorlardı ve güvenlikleri zaman geçirilmeksizin
sağlanacaktı. Bu antlaşmayla Ermeni Sorunu ilk defa uluslararası bir antlaşmaya
girmiş oldu10. Bu antlaşma yürürlüğe girmedi. Antlaşmanın Rusları
üstün bir durama getirdiğini gören Avrupa Devletlerinden başta İngiltere olmak
Üzere Fransa, Almanya ve Avusturya'nın zorlamalarıyla Rusya Berlin Kongresi'ne
gitmek zorunda kaldı. Berlin Kongresi'nde (13 Haziran - 13 Temmuz 1878), Osmanh
imparatorluğu'na daha az vecibeler yüklenen yeni bir antlaşma yapıldı. Bu
antlaşmanın Ermenilerle ilgili 61. maddesinde Osmanh İmparatorluğu'nun,
"Ermeni nufusu bulunan illerde yerel koşulların gerektirdiği düzenleme ve
yenilikleri zaman geçirmeksizin yapacağı, Ermenilerin huzur ve güveninin
sağlanacağı, bu konuda diğer devletlere bilgi vereceği ve diğer devletlerin de
alınan önlemleri kontrol edeceği" hükmü yer alıyordu.
4. Ermeni Komitaları:
Ermeniler
Doğu Anadolu'da bağımsız bir devlet kurmak amacıyla Avrupa ve Amerika'da
örgütlenerek yoğun bir propaganda eylemine giriştiler. Bulundulan ülke
politikasına ters düşmemek koşuluyla Türkiye aleyhine her türlü propagandayı
^SAKARYA, I., Belgelerle Ermeni Sorunu, Ankara, 1984, s. 64.
10ARIPINAR, E. Ermeni Meselesi, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 7, 1
Ağustos 1865, s. 72; MAZICI, N., age. s. 13-15.
33
yapıyorlardı.
Birçok demek ve klüp kurmuşlar, birçok gazete çıkartıyorlardı. Demeklerden en
etkin olanları Hmçak ve Taşnaksutyun demekleridir.
Hınçak (Çan
sesi) Demeği 1877'de Cenevre'de Rus uyruklu Avedis Nazarbckyan ve kendi gibi
Rus kökenli olan arkadaşları tarafından kurulmuştur. Bunlar Karl Mani'm
ilkelerini temel alarak benimsemişlerdir. 1890 yılında merkezi İstanbul'da
olmak üzere Anadolu'da birçok şube açtılar. Demek mensuplan bağımsız ve
Sosyalist bri Ermenistan'ın ancak tedhiş yoluyla kurulabileceğine inanıyorlardı
ve bu yolda eylemlerde bulunuyorlardı. Daha sonraları demek mensuplan arasında
anlaşmazlık çıktı, birbirlerine düştüler ve demek dağıldı1 J.
Hınçaklann
faaliyetleri hakkında Trabzon'dan İngiliz Konsolosu, elçi Sir Currie'ye 28 Ekim
1895'te şöyle yazıyordu: "Hınçaklar dışarıdan idare ediliyorlar ve
kendileri tamamen emniyet içinde bulunduklan halde Türkiye'deki ırkdaşlanna
hayan dayanılmaz hâle getiriyorlar. Amaçları, Hristiyanlara karşı kışkırtmak ve
katliamlar çıkartarak memleketi dehşet içinde bırakmaktır. Bütün dünyaca
bilinmelidir ki bu örgütün anarşik bir yapısı vardır"12.
Taşnaksutyun
1890 yılında Tiflis"te kurulmuş ve ihtilalci federasyondur. Amacı çeşitli
çeteleri çausı altında toplamak ve Rusya'dan Türkiye'ye geçecek çetelere
yardımcı olmaktır. Komite yayınladığı bir bildiride Siyasi ve ekonomik
bağımsızlıklarını elde etmek amacıyla Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmak için
Ermenileri birleşmeye çağırıyordu13.
Komite 1892
yılında ilk toplantısını yaptı ve bu toplantıya Türkiye'de açtıkları şubelerin
bulunduğu illerden delegeler katıldı. Bu toplantıda, "Türkiye'de isyan
çıkartılması, hainlere, casuslara, hafıyelere, devlet adamlarına suikastlar
hazırlanması ve silah gönderilmesi, silah kullanma eğitimlerinin yapılması
bütün Ermeni ulusunun özellikle gençlerin isyana hazır olmaları" kararlan
alındı14. Bu komite 3. Kolordu'yu yıllarca uğraştırmış sınırdaki
köylere baskınlar yapmış, katliam hareketleri yağma eylemleri yapmıştır. Robert
College Müdürü Dr. Hamlin, Boston'daki bir dergiye gönderdiği mektupta Hmçak
İhtilâl Partisi'nin "Rus alunı ve zekası ile idare edildiğini"
yazmıştır1?.
5. Meşrutiyetin İlanına Kadar Ermeni İsyanları.
Türklerle'Ermeniler
arasındaki düşmanlık Türkleşin Ermenilere tecavüzünden değil Ermeni
Taşnaksutyun ve Hmçak Komitelerinin Ermeni halkı silahlandırması ve
bağımsızlıklarını ilan etmek amacıyla yurdun birçok yerinde isyan
çıkarmalarıyla doğmuştur. Bunları kışkırtıp silahlandıran ise Rusya ve
Ingiltere'dir.
11 KUR AN, E., Ermeni Meselesinin Milletlerarası Boyutu, Tarih
Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Ankara 1985, s.
20.; ETHEMOÖLU, M. age. s. 20; MAZICI, N., age. s. 31-32.
12URAS, E., age. s. 442.
13SAKARYA, 1., age. s. 88.; ETHEMOÖLU, M., age. s. 21.; MAZICI, N..
age. s. 32-33.
14ANADOL, C„ age. s. 98.
15ANADOL, C.,age. s. 100.
Ilhan akb ulut
1877-78
Osmanlı - Rus Savaşından sonra Ermeniler silahlanmaya başladılar. Ermeniler,
Sason'da, Erzurum'da, Van'da, Zeytun'da isyanlar çıkarttılar. İstanbul'da
Osmanlı Bankası'nı basıp bombaladılar. 21 Mayıs 1905'te padişah n. Abdülhamit'e
karşı başarısız bir suikastta bulunacak kadar ileri gittiler.
6. Meşrutiyetin İlanından
Sonraki Ermeni Hareketleri:
Meşrutiyetin
ilanından sonra Ermeni Komitalarının hareketleri bir süre durulmuş gibi
göründü. Komite başkanlan etkinliklerini yasal çerçevede ve meşrutiyetin
korunması için sürdürecekleri yolunda beyanlar veriyorlardı16. Bu
konuda Taşnaksutyun - ittihat ve Terakki arasında bir antlaşma yapılmışsa da,
Taşnaksutyun'un yayın organı olan Truşak Gazetesi yeni rejimden memnun
olmadıkları yolunda sürekli yayınlar yapıyordu17.
1. Dünya
Savaşı öncesi Ermeniler sıkı bir şekilde örgütlenmişler ve çok sayıda silah
depo etmişlerdi. Bu aşamada Ermeniler, Osmanlı imparatorluğu ile Rusya
arasındaki olası bir savaşta hangi tarafta yer alınması gerektiğini belirtmek
için toplantılar yapıyorlardı. İstanbul'da Birleşik Millî Ermeni Komitesi savaşta
Ermenilerin Osmanlıya sadık kalacakları ve dış tahriklere kapılmayacakları
yolunda karar aldı. Bundan amaç Osmanlı İmparatorluğu'nun güvenini kazanmaktı.
1914 yılının
Haziranında Taşnaksutyun Kongresi Erzurum'da toplandı. Bu toplantıda da İttihat
ve Terakki Hükümetinin İslahatlarının göstermelik olduğu, bu nedenle muhalif
kalınacağı, hükümetin siyasi programının eleştirileceği ve tutumuyla mücadele
edileceği yolunda kararlar alındı18. Ermeniler bu tür faaliyetlerde
bulunurken Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı'nın eşiğindeydi.
7. Birinci Dünya Savaşında
Ermeniler.
Birinci Dünya
Savaşı başladığında. Ermeni Komiteleri ve Patrikane Osmanlı İmparatorluğu
savaşa katılırsa izliyeceği politikayı saptamak için Galata'daki Ermeni Büyük
Merkez Okulu'nda biraraya geldiler. Burada Ermenilere, "Osmanlı Hükümetine
sadık kalmaları, askeri görevlerini yapmaları, dış etkilere kapılmamalan"
telkin edildi19.
Osmanlı
İmparatorluğu 1 Kasım 1914'de 1. Dünya Savaşı'na katıldı. 3 Ağustos 1914'de
zaten seferberlik ilân edilmişti. Seferberliğin ilânı üzerine birçok Ermeni
Rusya ve İran'a sığındı. Bu sıralar Ermeniler düşmanla sıkı bir işbirliği
içindeydiler. Erzurum, Trabzon, Bitlis Van gibi çatışma çıkma olasılığı olan
bölgelerdeki Ermeniler silahlandılar. Ermeniler silah altına alınmayı
reddettiler, alınanlar da silahlarıyla birlikte kaçtılar. 1914 Ağustos'unda
gazetelerde çıkan beyanlarda Ermenilerin Ruslara karşı savaşmaması, Rusya'nın
yanında yer alması bildiriliyordu20. Zeytun'lu Ermeniler Osmanlı
bayrağı altında bulunmayı reddederek, kendi ordularını kurarak bölgelerini
savunmak istediler, istedikleri kabul edilmeyen Ermeniler isyan ederek sivil
halka ve
16SAKARYA, 1., age. s. 146.
17URAS, E., age. s. 578.; MAZICI, N.. age. s. 33.
18SAKARYA, l.,age. s. 1687.
19ÖKE. M. K., Ermeni Meselesi, İstanbul 1986, s. 123.
20GURÜN, K„ age. s. 198.
35
jandarmaya
saldırılar düzenlediler. 1915 yılında Maraş'tan Zeytun'a cephane ve asker
getiren bir konvoya kaldırarak 6 erimizi şehit ettiler. Zeytun bölgesindeki
Ermeni isyanı tehcir kararma kadar devam etti.
8. Tehcir Kararı.
Osmanh
İmparatorluğu'nun cephede savaştığı düşman yetmiyormuş gibi birde ülke içindeki
Ermeni isyanlarıyla uğraşıyordu. Hükümet Patrikaneyi defalarca uyararak,
"bu durumun böyle devam edip gitmesinin olanaksız olduğunu, güvenliği
sağlamak için gerekirse zor kullanılacağını" bildirdi. Hükümetin bu iyi
niyetli ve içten uyanlarına patrikhane hiçbir zaman olumlu cevap vermemiştir,
hattâ çeteleri daha da kışkırtmıştır.
Ermeni
komitelerin faaliyetleri ve isyanlar büyük boyutlara ulaşmıştı. 24 Nisan 1915
(11 Nisan 1331) tarihinde Dahiliye Nezarelince Ermeni Komite merkezlerinin
kapatılması, elebaşılarının tutuklanması ve her türlü belgelerine el konulması
kararı alındı. Bu karar üzerine devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan
İstanbul'da 2345 Ermeni tutuklanmıştır21. Ermenilerin her yıl
"Soykınm”iddialanyla kutladıkları 24 Nisan günü bu emrin yayınlandığı
gündür. Bu karardan sonra Ermeni mezalimi azalacak yerde daha da artmıştır. Bu
durumda hükümet, önlem almak zorunluluğunu duydu. Gerekli görülecek tehlikeli
kişilerin, toplu halde veya ferden, başka bölgelere zorunlu olarak gönderilmesi
veya göç etmesi sağlanacaktı. Tehcir (göc) kanunu bu gaye ile çıkarılmıştır.
Tehcir Kanunu 14 Mayıs 1915'deyürürlüğe girmiştir22. Kanun, seferde
halk tarafından herhangi bir şekilde hükümet emirlerine, vatan savunması ve
güvenliğinin korunması ile ilgili icraata karşı gelenlerin ve silahlı saldırıda
bulunanların yetkililerce savaş bölgesi dışına nakledilebilmelerini
düzenliyordu. Kanun, sadece Ermenilere uygulanmak için çıkartılmamıştır, kanun
metninde bir tek "Ermeni" sözcüğü de yoktur. Kanun, sayılan suçlan
işleyen ve yine sayılan davranışlarda bulunanlar için çıkartılmıştır. Mecburi
göç, ülkenin bütün kesiminde uygulanmamıştır. Eğer kanun, Ermenilerin iddia
ettikleri gibi Anadolu'daki tüm Ermenilere uygulansaydı Tehcir Kanunu'ndan
sonraki olaylar olmazdı.
Tehcirin
nasıl yapılacağı konusunda Bakanlar Kurulu kararlar almıştır. Buna göre; Halk
kendilerine aynlan bölgeye rahat bir şekilde, mal ve can güvenliği sağlanarak
nakledilecektir. Yeni yerlerinde ev, arazi verilecek, ihtiyacı olanlara
hükümetçe mesken inşa edilecek, çiftçi ve zenaat erbabına tohumluk ve âlet,
edavat sağlanacaktır. Ermeni halk taşınabilir mallarını yanlarında
götürebilecek, gayrimenkulleri ise açık arttırmayla satılarak paralan
kendilerine ödenecektir. Gayrimenkulleri satmaktan amaç Ermenilerin aynldıklan
yerlerle ilişkilerini kesmektir23. Osmanlı İmparatorluğu savaşan
subaylannın maaşlarını ödeyemezken Ermeni halkın rahatça nakli için elinden
geleni yapmış, her türlü olanağı sağlamışur.
21SAKARYA,1„ age. s. 224.; EROĞLU.H., Türk İnkılap Tarihi, İstanbul
1982, s. 225.
22HOCAOĞLU,M., Arşiv
Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeni ler, İstanbul, 1976, s. 648.;
'Tehcir Kanunu"nun içerdiği maddeler hakkında geniş bilgi için bk. MAZICI.N., age. s. 77 vd.
23GÜRÜN,K., age.s. 216-217.
Tehcirden
sonra da Ermeni isyan hareketleri durmamıştır. 5 Haziran 1915'de Hamparsun
Boyacıyan isimli Ermeni çetecinin başkanlığında bir çete Doğu cephesinin ikmal
yolu olan Şebinkarahisar'ı basmış, yakıp yıkmış ve birçok insan öldürmüşlerdir24.
öteden beri
Osmanlı hükümetine sorun olan Zeytun halkı bu tutumunu Tehcir kararının uygulanmasında
da sürdürdüler. Ermeni çeteciler dağlık araziye dağılarak Türk köylerine ve
askeri birliklere saldırılara giriştiler. 1915 Temmuz'unda Maraş ile Bahçe
kasabası arasında Fındıkçık köyünde çok sayıda Ermeni çeteci toplandı, burayı
ayaklanmanın merkezi olarak seçtiler. Çevredeki Ermeni köylerinden çok miktarda
yiyecek ve mühimmat temin edip stok ettiler. İsyan bölgesine gönderilen
Jandarma müfrezesi yeterli olmadı, çevreden yeni kuvvet takviyesi yapılarak 15
saatlik bir çarpışmadan sonra isyan bastırıldı.
9. Sevr Antlaşması.
İstanbul
Hükümeti 10 Ağustos 1920 tarihinde itilaf devletleriyle Sevr Barış
Antlaşması'nı imzaladı. Bu antlaşmaya göre; Ermeniler bağımsız bir devlet
olarak Osmanlı Hükümetince tanınıyor ve Ermenilere geniş bir arazi veriliyordu.
Erzurum,
Trabzon, Bitlis ve Van illerinde Türkiye ile Ermeniler arasındaki sınırın
tespiti A.B.D. Başkanının hakemliğine bırakılıyordu. Ayrıca bu sınırlara
bitişik bütün Osmanlı topraklarının askersizleştirileceği konusunda verilecek
bir kararı da diğer sözleşmeci devletlerle birlikte Osmanlı İmparatorluğu da
kabul edecekti22.
İstanbul
hükümeti bu antlaşmayla birlikte adeta kendi ölüm fermanını imzalamıştı.
Anakara'daki ulusal Hükümet Sevr Antlaşması'nı hiçbir zaman kabul etmedi.
İstese İstanbul Hükümeti de kabul etmezdi. Zaten ülke içine düşebileceği en
kötü duruma düşmüştü, bundan daha kötü duruma düşemezdi. Bu konuda VİLLALTA,
görüşlerini şu şekilde belitmektedir: "...10 Ağustos 1920 tarihinde,
Osmanlı Hükümetinin temsilcileri adına Sevr Antlaşması denen ve eski Doğu
Sorununu kimsenin tasavvur edemiyeceği bir şekilde sona erdiren antlaşmaya
imzalarını attılar. Sevr, sadece İmparatorluğu paramparça etmekle yetinmiyor,
halkının çoğu Türklerden oluştuğu için Vilson prensiplerine göre Türk kalması
gereken Anadolu'yu da parçalara bölüyordu. Şöyle ki: Doğu illerinde, İngiliz
himayesi altında bağımsız bir Ermenistan ve muhtar bir Kürtdistan
yaratılıyordu. Suriye ile olan güney hudut Urfa kentinin kuzeyinden geçirilerek
Türk topraklarından büyük bir parça koparılmış oluyordu"26.
24Bu konuda, Ermenilerin
yaptıkları mezalimi gördüğünü belirten 90 yaşındaki bir vatandaşımızın
hatıralan4.3.1987 tarihli Türkiye Gazetesi’nde yayınlanmıştır: "Ermeniler
Kasap Gibiydi*, s. 1 ve 9.; Ermeni isyanları hakkında geniş bilgi için Bk.
ETHEMOĞLU, M., age. s. 21-32.; EROĞLU, V. age. s. 57-98.; MAZICI.N., age. s.
34- 50.
25GURÜN,K., age. s. 252.;
EROĞULU.H., age.s. 212. vd.; KOÇU, R.E., Osmanlı Muahedeleri ve
Kapitülasyonlar, 1300-1920., İstanbul 1934, s. 274.
26VlLLALTA, J.B., Atatürk,
T.T.K.Y., Ankara, 1982, s. 251. (İngilizce);; Keza aynı müellifin bu eseri
Kültür vce Turizm Bakanlığı tarafından 1982 yılında Türkçe'ye çevrilmiştir.;
Bernard LEWIS de Sevr Antlaşması konusunda görüşlerini şu şekilde ifade
etmektedir.: "...Sevres andlaşmasıpek insafsızdı ve Türkiye'yi, en zengin
illerini ilhak eden devletlerin ve ulusların insafına dayanarak yaşayabilecek,
çaresiz, kötürüm ve gölge bir devlet halinde bırakacaktı. Yenilmiş Almanya'ya
empoze edilenden çok daha ağırdı ve
TÜRK TARÎKİNDE ERMENtLER
37
1920 yılı
sonlarında Doğu Cephesindeki Türk Kuvvetlerinin başarılı olmaları üzerine
Milletler Cemiyeti'nin İngiliz Temsilcisi, Ermenilerin kötüleşen durumunun
düzeltilmesi için bir önerge verdi ve genel kurulu toplantıya çağırdı27.
10. Lozan Konferansı.
27 Şubat
1921'de İsviçre'nin Lozan şehrinde konferans başladı. Ermeni delegeler Sevr
Antlaşması'nın yürürlükte kalması yolunda çalışıyorlardı. Fakat pek başarılı
olamadılar. Sevr Antlaşması'ndaki, "Bağımsız Ermenistan" ibaresinin
yerini burda belirsiz "ocak"kavramı alıyordu. 21 Eylül'de, bu ocağın
Türkiye'den ayrı ve bağımsız olması karan alındı.28.
Batı
cephesinde 26 Ağustos 1922'de başlayıp 30 Ağustos 1922'de biten ye Yunanhlar'ın
denize dökülmesiyle sonuçlanan Büyük Taamız'dan sonra 11 Ekim 1922 tarihinde
Mudanya Mütarekesi imzalandı. Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 28
Ekim 1922'de Lozan'da yapılan toplantıya çağrıldı. Konferansta azınlıklarla
ilgili kanunlar da görüşülecekti. Ermeniler Lozan Konferansı'na kendilerinin de
alınması yolunda çok çaba gösterdiler. Bunun için birçok devlet başkanına
başvurdular veya mektuplar yolladılar, ama başarılı olamadılar.
Ermeniler
Konferasta azınlıklar kısmında görüşüldü ve Lozan BAnş Konferası'nda ayrıca
Ermenilerden söz edildi. Lozan Konferansı'nda umduklarını bulamıyan Ermeniler
Konferanstan ayrılırken Konferansa katılanlara bir bildiri verdiler. Bu
bildirinin bir yerinde ; "...Ermeni sorununun çözümlenmemiş olarak
kalmasının Ermenilerin durumunu daha kötü bir hâle getirmiş olduğunu gözönüne
koymak isteriz. Büyük devletler Türkiye'deki Ermenilerin kurtarılmaları
hakkında yalnız siyasi ve insani açıdan değil, Ermenilerin Birinci Dünya
Savaşı'nda itilâf Devletleri için ve bu devletlere karşı göstermiş olduğu pek
çok hizmelerden ötürü verdikleri sözleri de hatırlatırız..."29 denilmektedir.
Burada Ermeniler kendilerinin büyük devletlerce bir maşa olarak kullanıldığını
iddia etmektedirler.
Türkiye'de bir ulusal yas günüyle
karşılandı". Bk. LEWIS, B. Modem Türkiye'nin Doğuşu, Ankara 1970, s. 247.;
Keza aynı eserin 1984 basımında da aynı sahife.; Sevr Antlaşması'nın geniş
anlatımı içn Bk. EROĞLU, H., age. s. 210-213.; Atatürk, Genelkurmay Askeri
Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayını, Ankara, 1980, s. 183.; KINROSS, L.
Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Sander Yayınlan, Istanbul.Haziran 1984,
s. 355 vd. Sevr Antlaşmasının Ermenileri ilgilendiren maddelerinin açıklaması
için Bk. MAZICI, N., age. s. 105. ’
27GÜRÜN, K. age. s. 255
vd.; Sevr antlaşması hakkında geni bilgi için Bk. SHAW, S.J.- SHAW, E.K.,
Osmanlı imparatorluğu ve Modem Türkiye, (1808-1975), II. Cilt, İstanbul 1983,
s. 423 vd.; EROĞLU, H., Türk Devrim Tarihi, Ankara 1972, s. 136-139.; Osmanlı
İmparatorluğunun 1920 ve daha sönraki yıllardaki durumu için Bk. GÖZE, A.,
İnkilâp Tarihimi ve Atatürk İlkeleri, İstanbul, 1984, s. 105-175.; GÛYÜNÇ, N.,
Osmanlı idaresinde Ermeniler, İstanbul 1983, s. 41. ■ .
28SAKARYA,1„ age. s. 423.; Lozanda Ermeni Meselesi hakkında geniş
bilgi için Bk. ETHEMOĞLU.M., age. s. 46-47.
29URAS,E„ age. s. 742.
1960'h
yıllarda Enneniler dünya kamuoyunu kendi taraflarına çekmek için bir çok
etkinliklere giriştiler. 24 Nisan gününü "Soykırım" günü olarak
ortaya attılar. Bu tarihlerde çıkan çeşitli gazetelerde ve dergilerde Van,
Bitlis, Ardahan, Erzurum, Trabzon ve Kars Türkler'in Ermenilerden gasp
ettikleri topraklar olarak gösterildi30. Tiyatrolarda Ermeni konulu
oyunlar oynandı. Beyrut'ta, Fransa'da gösteriler, mitingler düzenlendi. 1969
yılının 24-26 Nisan tarihlerinde Londra'da Büyükelçiliğimiz önünde gösteriler
düzenlendi, doğu illerimizin Ermenilere verilmesi istendi. 1970'li yıllardan
sonra Büyükelçiliklerimize saldırıldığını, Türk Hava Yolları bürolarının
basıldığını görmekteyiz. Yine bu yıllardan itibaren diplamotlarımızı hedef alan
saldırılara başlandığını görmekteyiz. 1970'li yılların ortalarından itibaren bu
hareketlerin yerini örgütlü Ermeni terörüne bıraktığını ve yoğunluk kazandığını
müşahade etmekteyiz.
Halen başta
faaliyet merkezi durumunda olan Lübnan ile Fransa, Yunanistan ve Amerika olmak
üzere diğer bazı Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde Ermeni faaliyetleri
sürmektedir.
Bugün Ermeni
faaliyetlerini; hedefleri aynı, fakat metodlan değişik görünen üç ana örgüt
yürütmektedir:
Sözümona
Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu (ASALA), ilk defa 1975'de
duyulmuş, Marksist-Leninist ideolojiyi kabul eden bir örgüttür. Amaçlarını;
işgal altandaki Ermeni taprakiarını kurtarmak, birleşik, demokratik ve
Sosyalist bir Ermenistan kurmak, "soykırım"ın Türkiye tarafından
kabul edilmesini sağlamak ve
30Almanya'da yayınlanan "Geo" Dergisi yazaralarından
Wolfgang SCHRAPS'ın, "Kaybolmuş Bir Halkı Ararken" isimli makalesinde
aynen şöyle denmektedir: "...Ermenilerden geriye kalan kültür eserlerini
saptamak için aylarca çalışmak gerektiği söylenir. Birkaç hafta içinde bu
izleri bulmak için yapılan çalışmalar, meselâ aymadı taşıyan gölün yanında
1720m. irtifadaki Van şehrinde olduğu gibi, gerçek bir depresyonla sonlanır.
1915 yılına kadar nüfusunun %42’si Ermenilerden oluşan Van şehri bu kaybolan
halkın en önemli ekonomik ve sosyal merkezlerinden birisi idi. Şehir birinci
Dünya Savaşı içindeki, bu Ermenilerin sonunu getirmiştir. Tamamen tahrip
edilmiş ve sonra yeniden kurulmuştur Van'ın Güneydoğusundaki Varakvang
manastırı ve onun meşhur kitaplığı eski seyahatnamelerde anlatılmaktadır. Bugün
bu manastırı arayanlar, onun olduğuyerde yedi kilise adındaki kürt köyünü
bulurlar. Bundan geri kalanları, tıpkı Manaker kilisesinin yemişlik köyü için
kullanıldığı gibi, diğer köylüler de evlerini korumak için kullanmışlardır".
Bk. GEO, Mart 1986, s. 113. Yazarın söz konusu makalesi gerçekleri
aksettirmemesi nedeniyle tenkide şayandır. Şöyle ki, Ermeniler, Doğu Anadolu'da
yaşamış oldukları topraklar üzerinde genellikle Türk Toplumu ile hemen her
yönden kaynaşmış ve rahat bir yaşam tarzı sürdürmüşler ve hiçbir zaman '
birlikte yaşadıkları Türk Toplumu içinde çoğunluğu oluşturmamışlardır. Yazarın
sözde katliam ile ilgili iddiası tehcir karan ile 1.500.000‘a yakın Ermeni'nin
katledildiği yolundaki mesnetsiz görüşlere bir temel kazandırabilmek için
ortaya atılmıştır. Zira Van şehri içinde %42'lik bir Ermeni topluluğunun
varlığını varsaymak, sözde katliam iddialarında ortaya atılan abartılı rakamlan
da bir yerde doğrulamak olacaktır. Nitekim yazarın kasıtlıolarak bunu vurgulamak
istediği de apaçık ortadadır. Evet, bir toplum olarak Ermenilerde kendi
kültürlerini yaratmışlar ve bunun doğal bir sonucu olarak da çeşitli eserler
vucuda getirmişlerdir. Ancak şurası bilinmelidir ki Anadolu'da hiçbir zaman
bağımsız bir Ermeni DEvleti kurulmamıştır. Bu açıdan Alman yazarın Ermeni
kültürünü incelerken samimi olmadığı tarihsel gerçekleri objektif olarak
yansıtmadığı onları saptırdığı kanaatindeyiz.
TÜRK TARİHÎNDE ERMENİLER
39
Türkiye'ye
tazminat ödetmek, şeklinde ifade etmektedirler*1. Bu örgütün
Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile de işbirliği yaptığı bilinmektedir. Ermeni
Katliamı Adalet Komondolan (JCAG): sözde Ermenilere karşı yapılmış ve halen de
cezasız kalan katliamın intikamını almak, Ermenilerin uğradıkları haksızlıkları
gidermek ve Türkiye'nin 1920 Sevr Antlaşması'na göre, "Ermeni
topraklarını" kendilerine iade etmesini sağlamak amacında- dırlar.
Yeni Ermeni
Direnişi (NAR); Asala ile ortak eylemlere giren sol taraflı bir örgüttür. 1977
yılında örgütün ismi ilk defa duyulmuştur.
Halen,
benimsedikleri farklı fikir ve amaçlarla faaliyetlerini yürütmekte olan üç
Ermeni partisi bulunmaktadır. Bunlardan Hınçak, Türkiye'den koparılacak
toprakların Sovyet Ermenistam'na iltihakını; Taşnak, Türkiye'den koparilecak
topraklarla Sovyet Ermenistanı'nı birleştirerek müstakil bir Ermenistan
kurmayı; Ramgawar ise, sosyal ve kültürel sorunlara eğilerek Ermeniliğin
bekasını sağlamayı amaçlamaktadırlar. Bu bahsedilen örgütler ile bu partilerin
ilişkileri kesin olmamakla birlikte, istekleri itibariyle, Asala ile Nar
örgütlerinin Hınçak; Jcag örgütünün Taşnak Paritileri paralelinde oldukları
bilinmektedir. Ayrıca batı yanlısı olarak bilinen Taşnak ile, nötr olarak
bilinen Ramgawar, Fransa-Kanada ve ABD'de kamuoyu oluşturma faaliyetlerine devam
etmektedirler.
Son yıllarda,
bilhassa son S yıl içinde, uzun yıllar üzerinde hiç konuşulmamış bir
"soykırım" meselesi ortaya atılmıştır. Soykırımın 1915 yılında
yapıldığını iddia etmektedirler. Yani aradan yetmiş yıldan fazla bir zaman
geçmiştir. Bu geçen zaman içinde konuyu gündeme getiren bir kınama yapılmış
değildir. O zaman insanın aklına şöyle bir soru geliyor, Bu soykırım yeni mi
duyuluyor? Tabiki bunların hepsi sonradan ortaya atılan ve hiçbir gerçeği ifade
etmiyen sözlerdir.
Osmanlı
İmparatorluğu'nun her yanından kuşatıldığı bir zamanda, bir de Ermeni azınlığın
başkaldırması üzerine, bu toplumun alınan kararla savaş bölgelerinden
•^GÜRÜN, K., Ermeni
Terörizminin Sebepleri ve Mücadele Yollan, Uluslararası Terörizm Sempozyumu, s.
245.; "GEO" Dergisi yazarı SCHRAPS, geçen bahislerde belirttiğimiz
makalesinde Asala ile ilgili görüşlerini şu şekilde değerlendirmektedir:
"...Asala, şimdiye kadarki çok sayıda terör askiyonları ile 58 Türk
diplomatını katlederek, Türkiye hudutlarındaki eski Ermenistanı yeniden ele
geçirmek yönündeki kararını ortaya koymaktadır Eylemcilerin fiilleri, 1979
yılında Paris'te toplanan "Ermeni Dünya Kongresinin hedef ve kararlarına
paralellik arzetmektedir. Tıpkı yahudilerin İsrail'e dönmeleri gibi, dünyadaki
bütün Ermeniler, babalarının vatanlarına dönmelerini sağlamak istiyorlardı.
...Bununla beraber bir yandan doğrudan gelen Humeyni'ci fanatik İslâm akımı
öteden Asala'nın her suikast eylemi Ermenileri haftalar süren endişe ve
huzursuzluğa itmektedir.. Eğer İstanbul'daki Ermeniler bugün birşeyden
korkuyorlarsa, o da Asala'nın terör eylemleridir. Bk. "GEO" Mart
1986, s. 103-119. Yazar Asala'nm hareketlerinden söz ederken, Asala'yı Ermeni
dünya Kongresi sonucunda oluşan meşru bir örgüt olarak tanımlamakta ve Ermeni
hareketine İsrail benzeri bir nitelik vermek istemektedir. Bu da açıkça
terörizmin desteklenmesinden başka birşey değildir. Bugün rahatça kendi dilinde
ilk öğretimini yapan, kendi dilinde gazetesini çıkaran, kiliselerinde ibadetini
yapan ve bütün Anayasal hakları rahatça kullanan bir Ermeni toplumunun
varlığına rağmen, Türkiye dışında yaratılmak istenen olumsuz imaj ile Türkiye
üzerinde dünya ülkelerinin bu yöndeki baskılarını arttırmak. Ermeni terörizmine
meşrutiyet kazandırılmak istenmektedir.
.
uzaklaştırılması
ve başka bölgelerde yerleştirilmelerinin bir soykırımla ilgisi olamaz. Ayrıca
iskân sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nca bu toplumun kılına zarar gelmemesi
için özel özen sarfedilmiştir32. Ayrıca bir toplumun savaş
bölgelerindenuzaklaştınlarak, başka bölgelere nakledilmelerinin ve iskân
edilmelerinin, Devletler Hukuku'nda yeri olan ve gerektiği zamanlarda
devletlerin uyguladığı bir yol olduğu bilinmektedir.
Osmanlı
Devleti'nin genişleme döneminde işgal ettiği topraklar üzerinde bir Ermeni Devleti
kurulmadığı, herkesçe bilinen bir gerçektir33.
İşte,
Ermeniler vatanlarına el konulduğu, kendilerine bir soykırım yapıldığı
hususlarını bahane ederek bölücülük faaliyetlerine başlamışlardır. Bugünkü
Ermeni terörizminin ilk öncüsü, 1920'lerde, Batı Avrupa'da sürgünde yaşayan
birçok eski Osmanlı yetkilisine suikast düzenliyen "Nemesis*' adlı bir
Taşnak alt örgütüdür. Bu teröristlerden birinin söylediğine göre Taşnaklar,
1919'da İstanbul'da yayınlanan Jagadamard adlı bir Ermeni gazetesinin binasında
faaliyet gösteren bir "Suikast Sorumlu Bürosu"kurmuşlardır34.
1920'li
yıllarda başlayan Ermeni Terörü, günümüze kadar devam etmiş ve etmektedir.
Ermeni teröristler son yıllarda Türk toprakları üzerinde de eylem
gerçekleştirerek Ankara Esenboğa Havaalanı'nda 9 kişiyi öldürmüşlerdir. 7
Ağustos 1982 tarihinde gerçekleştirdikleri bu eylem sırasında 72 kişi de
yaralanmıştır. Yakalanan teröristlerden birisi olan Levon Ekmekçiyan'a eylemle
ilgili olarak sorulan soru üzerine verdiği cevapta ölenleri kastederek "Bu
yeterli değil" demiştir. Yine silahlı saldırganlardan
32tOROS,T-, Ermeni Tehciri Meselesi,
Hayat Tarih Mecmuası, 1 Ocak 1970. Yıl 5, Cilt 2, Sayı 12, s. 64-71.
33Türkiye Gazetesi'nin
4.3.1987 tarihli nüshasında yer alan haber şöyle: "XVII. yüzyılda yaşamış
tarihçi ve ilim adamımız Kâtip Çelebi'den Ermeni pionlara mesaj, Anadolu'da
Ermeni Devleti kurulmadı. Anadolu coğrafyasından Ermenistan kavramını silen ilk
Türk ilim adamının Kâtip Çelebi olduğu ortaya çıkarıldı. Tarihçi Cezmi
Yurtsever, Kâtip Çelebi, batılı coğrafyacıların Anadolu üzerinde Ermenistan
bölgesinin varlığını göstermelerine ilmen itiraz etmiştir. Tarih araştırmacısı
Cezmi Yurtsever Anadolu Coğrafyasından Ermenistan kavramını silen ilk Türk ilim
adamının Kâtip Çelebi olduğunu söyledi. İstanbul Süleymaniye ve Topkapı Sarayı
Kütüphanesi'nde Kâtip Çelebi'nin Cihannümâ isimli coğrafya kitabı ve kaynakları
üzerinde araştırma yapan Cezmi Yurtsever, 15 ve 16. yüzyıllarda batı dünyasında
büyük coğrafi keşifleri yapan seyyahların hemen hepsinin peşinen Anadolu
üzerinde Ermenistan bölgesi gösterdiklerini, ancak batı Hristiyan dünyasının bu
iddialarına karşı sistemli ve ilmi tenkidi Kâtip Çelebi'nin yaptığını
açıklayarak şöyle dedi: "Kristof Kolomb, Magellan, Merkator gibi batılı
coğrafyacıların. Yunanlı coğrafyacı Ptolema'nın eserini taklit ederek Anadolu
üzerinde Ermenistan Bölgesi göstermelerinin hatalı olduğunu Kâtip Çelebi,
Cihannüma'sında geniş olarak açıklamıştır. Ayrıca Mıgırdıç Galotavi isimli bir
Ermeni coğrafyacıya Anadolu'nun Ahmed El .Kırmi'yede, Kafkasya haritasını
çizdirerek, o bölgelerde Ermeni bulunmadığını göstermiş ve bu haritaları
eserine koymuştur. Ermenistan diye bir Devlet kurulmadığını, yaklaşık 10 yıl
devam eden Doğu Anadolu gezileri esnasında öğrendiği bilgiler ve on bin kitap
ile onbeşbin risalenen değerlendirilmesi sonucu açıklayabilmiştir".
34SH1RAGAN,A., The Legacy:
Memoirs of an Armenian Patroit, Boston, Hairenik Press, 1976, s. 37.
biri 1915'de
Ermenilerin Türkler tarafından katli olayını kastederek "Bizden bir
milyondan fazla öldü. Sizden 25 kişi ölse ne farkeder?"35 diye
bağırmıştır.
Görüldüğü
gibi Ermeniler daha doğrusu Ermeni teröristler tek taraflı ve asılsız
iddialarla sözümona Türk Milletinden hesap sormak istemektedirler. Kısaca
tarihi geçmişini özetlediğimiz Ermeni topluluğunun bugüne kadar hiçbir zaman
bir devlet oluşturmadığı kesinlikle bellidir. Bugün halâ ülkemize karşı büyük
bir kin dalgası, dış ülkelerde bulunan Ermeniler tarafından sürdürülmektedir.
Oysa bizim
bugün yurdumuzda bulunan Ermeni vatandaşlarımız, hayatlarından memnundur. İşlerine
güven içinde devam etmekte, bu çeşit yayın ve saldırılardan da rahatsız
olmakta, üzüntü duymaktadırlar.
Türkiye
Cumhuriyeti'nin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu, ülkenin ve
milletin bütünlüğünü bölünmezliğini içten ve dıştan bozmaya çalışan
faaliyetlere karşı en ağır cezanın uygulanacağı bilinmelidir.
33Olayın faillerinden
Ermeni asıllıLevon Ekmekçiyan yapılan yargılaması sırasında Askeri Savcılıkta: "Ben
Ermeniyim. Asala Orgütü'ndenim. Halen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırlan içinde
bulunan Kars, Ardahan, Erzurum, Erzincan, Muş, Van ve Türkçe adını
hatırlayamadığım Sasun adındaki illerin bulunduğu topraklar Ermeni
topraklarıdır, bizi 1915 senesinde bu topraklardan çıkarmışlar ve birbuçuk
milyon Ermeniyi kesmişler. Benim mensup olduğum Asala örgütü yukanda
belirttiğim topraklan geri almak için kurulmuştur. Beni de vatanım için
Türkiye'ye ölmeye gönderdiler" demiştir. Levon Ekmekçiyan duruşma öncesi
mahkeme heyetine hitaben yazdığı dilekçesinde şöyle demektedir: "...Ne
yazık ki ben bütün hayatım boyunca bize anlatılan sahte sözlere ve yalan talihe
inanmışım. Bugün bizim vatanın kurtarılmasının ismi altında çalışan bu
örgütlerin, eskiden bizim başımızda olan Taşnaklarla hiçbir farkının
olmadığını, yeni uyanan gerçeklerle ve şimdi hissettiklerimle ispat etim.
...Bize düşman edilen Türklerle ben 30 gün yaşadım. Ve gördüm ki bizim
düşmanımız Türk değildir, bizim düşmanımızbizim büyüklerimiz ve bizim tarihleri
yazanlardır. Buna inanın ve bu
yalnış
yoldan ellerinizi çekin ve sizi seven iyi olmanızı isteyen Türk halkı ile
kardeşçe yaşayın..." Bknz. Esenboğa Baskım Davası, Ankara Synt. K.lığı
Askeri Mahkemesinin 1982/296 E., 1982/282 K. sayılı Gerekçeli Hükmü, Karar
Tarihi 7.9.1982, s. 7 ve 9. Ayrıca Bk. GUNTER, M.M., Ermeni Terörizminin Çağdaş
Görünümü, (Uluslararası Terörizm Sempozyumu) s. 105.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar