KAYSERİ’DE TİCARET DİLİ
GİRİŞ
1.1. Kayseri Ağzı Üzerine
Leyla Karahan[1] [2]
Anadolu Ağızlarını, Doğu Grubu Ağızları, Kuzeydoğu Grubu Ağızları ve Batı Grubu
Ağızları olmak üzere üç ana grupta toplamıştır. Karahan’ın Ankara merkez,
Haymana, Bâlâ, Şereflikoçhisar, Çubuk, Kırıkkale, Keskin, Kalecik, Kızılırmak
(Çankırı), Çorum, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Şarkışla, Gemerek ve Yozgat
ağızlarıyla birlikte Batı Grubunun VIII. alt grubuna dahil ettiği Kayseri ağzı
üzerine Hüseyin Hüsnü[3], Meral Koşansu[4], Alev Bülbül[5], Mustafa Parlar[6], Ruziye Peşkersoy[7], Fahriye Yağmur[8], Murat Ustaoğlu[9], Kazım Yedekçioğlu[10], Fatma Sibel Bayraktar[11] [12]
[13] gibi araştırmacılar
çalışmışlardır . Bu müstakil çalışmaların yanı sıra Muhsin Ilyas Subaşı , Yunus
Emre Özulu[14], H. Recep Çalkaner[15] gibi yazarlar, Kayseri’yi konu
alan eserlerinde, Kayseri ağzına ait malzemelerin anlamları ile birlikte
verildiği sözlüklere yer vermişlerdir.
Yukarıda zikredilen çalışmalar, Kayseri ağzını genel olarak
ele alan çalışmalardır. Kayseri’de, belirli bir grup veya zümrenin dilini konu
edinen çalışmalar yok denecek kadar azdır. Önce Ahmet Caferoğlu’nun[16] üzerinde durduğu ve Nevzat
Özkan’ın[17] [18]
kapsamlı bir şekilde yeniden ele aldığı Erkilet Gizli Dili , Erkilet
çerçilerinin kendi aralarında konuşurken kullandıkları dili ortaya koymuştur.
Bu ve benzeri araştırmalar, belirli bir grup ya da zümrenin, iletişim kurarken
farklı yolları denediklerini, dile yeni anlam ve boyutlar kattıklarını
göstermektedir ve bu incelemeye değer bir konudur. Çünkü Türkçe anlam
bakımından zengin ve ufukları geniş olan bir dildir ve zenginliği,
kullanılışında gizlidir. Türkçenin, Kayseri ticaret hayatında, böyle bir konuma
sahip olduğu düşüncesindeyiz.
Kayseri, ticarî hayat
bakımından gelişmiş bir şehirdir. Nüfusun önemli bir kısmı şu veya bu şekilde
ticaretin içindedir. Kaynaklar incelendiğinde görülecektir ki Kayseri ağzında,
ticaretle ilgili bol miktarda sözcük, deyim ve atasözü vardır. Bunun yanı sıra
kaynaklarda yer almayıp, günlük ticarî hayatta, bilinenden farklı anlamlarda
kullanılan ya da yeni türetilen çokça sözcük bulunmaktadır. Üreticisiyle,
satıcısıyla, sanatkârıyla ticarî bir kimlik kazanmış olan şehirde, dil
çalışmaları açısından müstakil olarak değerlendirilebilecek bir “ticaret dili”
oluşmuştur.
Kayseri milattan önce kurulmuş bir şehirdir. Bu şehre ilk
defa “Kanisti” adı verilmiştir. Asurlular dönemine rastlayan çağlardaki bu ad,
daha sonra “Mazaka” olarak değişmiştir. Bu adın, Kapadokyalıların atası
“Mechus” ya da “Mosoch”tan geldiği ifade edilir. Bir başka görüş de “Mazak”ın
Grekçe “Mazaka”ya dönüştüğü şeklindedir. Bu adın Frig dilindeki Zeus anlamına
gelen Mazeus’tan gelmiş olabileceği de öne sürülmektedir. En uygun şekli de bu
olmalıdır. Çünkü bulunan eski paralar üzerinde bu ifadelere rastlanmıştır.
Kayseri bir ara “Eusebeia” adını da almıştır. Bu adla I.
Kapadokya Krallığı’nın başkenti olduğu da kaynaklarca ifade edilmektedir.
Kapadokya Kralı, Roma İmparatoru’nun onuruna, şehre “Kaisareia” adını
vermiştir. Şehir bu adla ün bulmuş ve gelişmiştir.
Şehrin bugünkü adını alışı ise 7. yüzyılda Arap ordularının şehri ele
geçirmesinden sonraya rastlar. O da “Kaisareia” adının “Kayseri” şeklinde
okunuşundan ibarettir.[19] [20]
[21] [22]
[23]
Kayseri, toprak, su kaynakları ve ulaşım bakımından çevresine göre
daha elverişli doğal
koşulara
sahip olması nedeniyle binlerce yıldan beri yoğun bir yerleşim hareketine
20
sahne olmuştur.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Kayseri, M.Ö. 3500 ile M.S.
2000 olmak üzere
5500
yıllık uzun bir geçmişe sahiptir. Kayseri’de bilinen ilk yerleşim yeri ise
Hititlerin
22
M.Ö. 2000’li yıllarda kurduğu Kültepe (Kaniş) höyüğüdür.
Kayseri tarihî seyri içerisinde Hititler, Frigyalılar,
Romalılar, Bizanslılar, Klikya, Kapadokya ve Pontus Krallığı, Medler, Persler,
Makedonyalılar ve Araplar gibi birçok kavme yurt olmuş ve değişik medeniyetlere
beşiklik etmiş, 11. yüzyıldaki Anadolu’ya
23
yönelik Türkmen akınları dolayısıyla Türklerin hakimiyetine geçmiştir.
Tarihin her döneminde olduğu
gibi Türk hakimiyeti sırasında da Kayseri, önemini hiçbir zaman yitirmemiş,
Danişmentliler, Selçuklullar, ve Moğol istilasından sonra da Eretna Beyliği’nin
hakimiyetine girmiştir. 1402’de Ankara Savaşı ile karışık bir döneme giren ve
Timur istilasını gören şehir, Karamanoğulları ve Dulkadiroğulları egemenliğinin
ardından Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır.
Osmanlı idaresinde istila ve karışıklıklardan uzaklaşarak
rahat bir nefes alan Kayseri, sonraki yıllarda gelişimini ve büyümesini devam
ettirerek Cumhuriyet dönemine gelmiştir. Cumhuriyet döneminde il merkezi olan
Kayseri, bu dönemde yurdun her tarafında görülen sosyal ve ekonomik kalkınmadan
nasibini almış, modern bir şehir olarak günümüze kadar gelmiştir.
1. 4. Coğrafi Yapı
İç Anadolu bölgesinin Yukarı Kızılırmak bölümünde yer alan
Kayseri 16.917 km2 ‘lik yüzölçümüyle ülke topraklarının % 2.2 ’lik
bir bölümünü kaplamaktadır. İl merkezinin denizden yüksekliği 1050 m’dir.
İl alanı
kuzeybatı ve kuzeyden Yozgat’ın Çayıralan ve Boğazlıyan; kuzey ve kuzeydoğudan Sivas’ın Şarkışla, Gemerek, Kangal ve Gürün; doğudan
Kahramanmaraş’ın Afşin ve Göksun; güneyden Adanan’ın
Tufanbeyli, Saimbeyli, Feke ve Karaisalı; güneybatıdan Niğde’nin merkez ve
Çamardı; batıdan ise Nevşehir’in Derinkuyu, Ürgüp ve Avanos ilçeleriyle
çevrilidir.
İli, güneyden ve doğudan orta Torosların uzantıları;
kuzeyden ve batıdan ise geniş bir lav platosu sınırlar. Kayseri il
topraklarının % 36.1’i dağlarla, % 14.8’i ovalarla, % 49.1 gibi büyük bir
bölümü ise platolarla kaplıdır. İl yüzölçümünün % 40’ını tarım arazisi
24
oluşturmaktadır.
Kayseri ili topraklarının önemli bir bölümü hafif dalgalı
yüksek düzlüklerden oluşur. Bu düzlükler çöküntü alanları ve dağlar tarafından
engebelendirilir. İç Anadolu bölgesinin en yüksek dağı olan Erciyes Dağı (3.917
m.) il sınırları içindedir. Güney, güneydoğu ve doğuda doğal sınır oluşturarak
kabaca güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanan Tahtalı Dağları Kayseri ilinin
en yüksek ikinci noktasıdır (3.075 m). Dorukları il sınırları dışında kalan
Binboğa Dağları doğuda, Aladağlar ise güneybatıda doğal sınır oluşturur.
İç Anadolu bölgesinin başlıca
yüksek düzlüklerinden olan Uzunyayla’nın batı kesimi il sınırları içindedir. Bu
topraklarda birçok ova da yer alır. Bunların başlıcaları Develi, Kayseri ve
Palas ovalarıdır. Kayseri ilinden kaynaklanan akarsuların bir bölümü Akdeniz’e,
biri Karadeniz’e dökülürken bazıları da kuzey ve batı kesimlerdeki kapalı
havzalara yönelir.
Kayseri ilinde birçok doğal ve yapay göl vardır. Başlıca doğal göller,
sığ sazlık ve bataklıklardan oluşan Tuzla (Palas) ve Yay gölleri ile Sultan
Sazlığı’dır.
Kayseri ili, kışı oldukça sert geçen kara ikliminin etkisi
altındadır. Kar yağışlı geçen kış aylarında hava sıcaklığının bazen -30 C’nin
altına düştüğü gözlenir. Yıllık ortalama yağış miktarı 500 milimetreden az olan
Kayseri ilinde yazlar da oldukça sıcak geçer. En
çok ilkbaharda yağış alan ilin doğal bitki örtüsü bozkırdır.
Kayseri’nin güney ve güneydoğu kesimindeki dağlık alanlarda sedir, köknar,
kızıl çam ve kara çamlardan
25
oluşan orman topluluklarına rastlanır.
Kayseri günümüzde
karayollarının önemli bir kavşak noktasındadır. Hem Doğu hem de Batı
yönlerinden şehre ulaşım oldukça kolaydır. Kuzeybatıda Ankara’dan gelen devlet
yolu ile Güneyden Adana ve Niğde’den gelen yol, Kayseri şehir merkezinin 15 km.
Kuzeybatısında, Boğazköprü mevkiinde birleşir. Buradan doğuya yönelen yol
Bünyan yakınlarında ikiye ayrılır ve yollardan biri Samsun - Sivas, diğeri de
Malatya eksenine bağlanır. Ayrıca Malatya yönünde eski yolun güney kesiminde
yeni bir yol daha ulaşıma açılmıştır. Bu haliyle Kayseri, şehirler arası trafik
yönünden oldukça yoğun bir karayolu trafiğine sahiptir. Şehirde ayrıca hava ve
demir yolu ulaşımı da mevcuttur.[24] [25]
2000 yılı genel nüfus sayımı
sonuçlarına göre ikisi merkez olmak üzere 16 ilçe şeklinde idari bir yapısı
bulunan Kayseri ilinin nüfusu 1.060.694’tür. Toplam nüfusun 732.410’u
şehirlerde, 328.284’ü köylerde yaşamaktadır. Kayseri ili, Türkiye toplam
nüfusunun (67.803.927), % 1.6’lık bir bölümünü oluşturmaktadır. 23 Temmuz 2004
tarihinde yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ile
Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin sınırları yeniden düzenlenmiştir. Daha önce
iki metropol ilçeden oluşan Kayseri Büyükşehir Belediyesi, yeni yasa ile 5 ilçe
ve 19 alt kademe belediyesinden oluşmuş ve nüfusu (Büyükşehir) 697.344
olmuştur.[26]
1. 6. Kayseri’de Ticaret Hayatı
Türkiye’de ticaret denilince ilk akla gelen şehir hiç
şüphesiz Kayseri’dir. Bu şehirde ticaret âdeta bir okul olmuş, ticaretin ülke
genelindeki uzmanları burada yetişmiştir. Ticaretin Anadolu’daki önemli
kurumlarından biri olan Ahilik teşkilatının Kayseri’de oldukça gelişmiş bir
seviyeye ulaşmış olması bunun kanıtıdır. Şehir, Anadolu’nun
Türkleşmesinden sonra ekonomik
ve sosyal hayata damgasını vuran Ahilik geleneği ve uygulamasının ilk ve en
önemli merkezlerinden biri olmuştur.[27] [28]
Kayseri, ülke genelinde ticarî marifetiyle tanınır. Kayserilinin bu
alandaki becerisi yurt çapında birçok iş adamına örnek olmuştur. Bunun temel
sebebi de Kayserideki ticarî geleneğin çok eskilere dayanıyor olmasıdır.
Antik çağda Kaniş - Karum’la ticarî hüviyet kazanan Kayseri,
Türklerin eline geçtikten sonra da bu özelliğini korumuştur. Anadolu’nun
Türkleşmesinden sonra, devam edegelen ticarî hayat, Selçuklular döneminde
kurulan Yabanlu Pazarı ile canlılığını sürdürmüştür.
Selçuklular’ın ticarî sistemlerini böyle bir panayırla canlı
tutmaları için Kayseri’yi seçmiş olması tesadüf değildir. Yukarıda da işaret
edildiği gibi Kayseri’nin merkezî bir yer oluşu, buluşma imkânı sağlaması,
çevre halkının ticarî usûlleri çok iyi bilmesi böyle bir fırsatı
değerlendirmelerine zemin hazırlamıştır.
Osmanlılar döneminde de Kayseri, şehir merkezinde aynı
özelliği taşımıştır. Bu durum günümüzde de devam etmektedir. Bunun temel iki
sebebi vardır: Birisi, şehrin, doğudan batıya ve güneyden kuzeye ticaret
yolları kavşağında olması, diğeri de alanlarının tarım ve hayvancılık için
yeterli imkâna sahip olmamasıdır. Burada yaşayan halk geleneksel
29
gelir imkânlarının dışında kendisine yeni iş imkanını ticarette
bulmuştur.
Günümüzde, yerleşim biçimi, tarım topraklarının azlığı ve sert karasal
iklim sebebiyle tarıma yönelik çalışmaların az olduğu Kayseri’de sanayi ve
ticaret oldukça gelişmiştir. Bunun en önemli göstergesi, Kayseri Ticaret
Odasına kayıtlı üyeler ile Kayseri Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliğine kayıtlı
oda ve esnaf sayılarıdır.
Kayseri Sanayi Odasının 20 meslek grubunda toplam 741 üyesi,
Kayseri Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliğinin 50 odaya kayıtlı 56.109 üyesi ile
Ticaret Odasına kayıtlı 15.000 üye bulunmaktadır. Tohum hububat ve bakliyat
tacirleri, gıda tacirleri, besiciler ve pastırma, sucuk imalatçıları, demir ve
çimento satıcıları, kumaş satıcıları ve manifaturacılar, banka ve sarraflar,
tuhafiye ve konfeksiyon tacirleri, halı ve kilim satıcıları, oto yedek parça ve
lastik tacirleri, yün, yapağı ve deri tacirleri, nakliye ve
sigortacılar,
müteahhitler vb. değişik meslek grubunda yer alan bu gerçek ve tüzel kişilerin
sayısı Kayseri’de ticarî yaşamın canlılığını ve hareketliliğini yansıtmaktadır30.
İKİNCİ BÖLÜM
METİNLER
2. 1.
SÖZCÜKLER
Abra
“Teraziyi dengeye getirmek için, hafif olan kefeye konulan, ufak
taş, demir parçası vb. ağırlık” (Yedekçioğlu 1992, 95)
Açılır
“Kapının açılıp kapanan, kasanın içindeki bölümü”
Kapı imalatçıları kullanmaktadır.
Adanalı
“Kazancı az olan, fazla satış ya da iş yapamayan işyeri veya
çalışanı” Adana’nın 01 olan plakasından hareket edilerek kullanılan bir
tabirdir.
Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: Adanalı çalışıyor mu daha?
Agişi
“Kaput bezi” (Özkan 1991, 299)
Ağrı
kesici “Müşterinin isteğine uygun olan mal”
Genel bir kullanımdır.
Ahbap
“Borcuna sadık olmayan, ödemelerini gününde yapmayan müşteri”
TS’deki “Kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan
kimse” anlamının tersini ifade edecek bir anlamda kullanılmaktadır. Kumaş
toptancılarında rastlanmıştır.
“Ahbaplarımız
da çoğaldı.” cümlesi işlerin iyi olmadığı, alacakların tahsil
edilemediği anlamındadır.
Alengirli
“Çapraşık, karışık, belirsiz”
1.
Özellikle oto ticareti
yapan esnaf ve oto müşterileri tarafından anlaşılması güç olan teknoloji için
kullanılır. Örnek: Bunların motorları alengirli, bizim aklımız ermez.
2.
Anlaşılması güç ifadeler
için kullanılır. Örnek: Alengirli konuşup durma! (Subaşı 1998,108)
Alt geçit “Tuvalet”
Belirli bir zümre tarafından kullanılmaz, değişik alanlarda karşımıza
çıkmıştır.
Birisi sorduğunda, sorulan
kişinin yerini belirtmek için ya da dükkânda müşteri varken tuvalet ihtiyacı
duyulduğunda, diğer çalışanlara ipucu vermek için kullanılmaktadır. Kelime tek
olarak kullanılmayıp, kısa bir cümle içinde geçer. Örnek: “Alt
geçitten çıktım”' cümlesi “Tuvaletten yeni geldim.” anlamı
taşımaktadır.
Analı
danalı “Bir malı alırken de satarken de yapılan kâr, bir işi
yaparken aynı zamanda bu işin başka bir yönü ile de kâr etme durumu”
Hayvan ticaretinde kullanılan sözcük, zamanla yaygınlaşarak genel bir
kullanım olmuştur.
Ara
makas “Çok güçlü ve sık olan saçlarda saçın az görünmesi için ara
ara kesilmesi işlemi.”
Bayan kuaförlerinin kullandığı bir terimdir. Örnek: Bu
şekilde kesemeyiz ancak ara makas ile olur.
Arabacı
1.”Genellikle el arabası ile satış yapan esnaf” 2. “Dükkân
dışında satılan döküntü malları tercih eden müşteri”
Sözcüğün iki anlamı da giyim ürünleri satanlarca kullanılmaktadır. 1.
anlamı halk arasında da kullanılır. Örnek 1: Arabacıdan alma da nerden alırsan
al. Örnek 2: Bunlar arabacı, bizim mallara bakmazlar bile.
Araba
malı “Açıkta satılan kalitesiz mal”
Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Halk arasında da kullanıldığı
görülmüştür. Örnek: Bu kalitede bulamazsınız, olsa olsa araba malı olur.
Aralaşmak “Anlaşmak”
Oto ve emlak ticaretinde kullanılmaktadır. Örnek: 15.000
liraya aralaştık.
Arkada
“Alıcı olmayan bir müşterinin sorduğu ürünün çıkarılmasına gerek
olmadığını anlatmak için satıcılar arasında kullanılan bir uyarı sözcüğü”
Giyim mağazalarında ve eğer iki
tezgâhtar varsa kullanılmaktadır. Örnek: ‘Onlar arkada... ’
dendiğinde ‘sorulan ürünün çıkarılmasına gerek olmadığı’ anlamı çıkarılır.
Arkasız
“Terliğe benzeyen ve arka tarafı olmayan, bir tür bayan
ayakkabısı”
‘Arkasız ayakkabı’ tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Yaz
günü arkasızlar çok satılır.
Askerlik
“Çıraklık dönemi”
Berberler, çaycılar kullanmaktadır. Askerlikle çıraklık arasında bir
ilişki kurulmuştur.
Aslan yavrusu “Kuzu
şiş”
Lokantalarda kullanılır. Garson ocakçıya şöyle seslenir: “Aslan
yavrusu nerede kaldı?”
Asma “Asılarak
kurutulan yiyecek”
Manav ve pazarcılar, biber,
patlıcan gibi sebzeler için kullanmaktadırlar. (Krş. Asmak DS I, 346).
Asmalı
“Bağları diz kapağına kadar sarılabilen yazlık bir ayakkabı”
Ayakkabıcı esnafı kullanmaktadır. Asma olarak da bilinen ve yüksek bir
yere sarılarak büyüyen bitkiye benzerliği dolayısıyla bu ad verilmiştir.
Aspirin
“Müşterinin derdine çare olacak mal” Giyim mağazasında
rastlanmıştır. (Bk. Ağrı kesici)
Astar
“1.Varlığı pek önemli olmayan eşya, insan vb. 2. Küçük ve
değersiz iş”
Genel bir kullanım olup belirli bir alana özgü değildir.
Örnek: Astarı görünce keyfi kaçtı. Kişi sevmediği
birisini gördüğü zaman kullanır. Astarı kaldır
“ortalığı toparla!” anlamındadır.
Âşık “Baktığı
ürünü çok beğenen ve eninde sonunda onu alacak olan müşteri”
Elektronik eşya ve giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Âşık
canım, eninde sonunda alacak
At kulâ “İki”
At kulağının çift olduğu düşünülerek türetilmiş olmalıdır. (Özkan1991,
299)
Ateş
“Dükkâna girdiğinde ürünlere zarar veren ya da verebilecek olan müşteri”
Züccaciyecilerde rastlanmıştır. Örnek: Ateşi görünce sıçrayıveririz.
Avzın, auzun “1. Bol, iyi, zararsız, hoş gibi her
hareket için kullanılır. 2.Pahalı, kıymetli” (Özkan 1991, 299)
Avzınlaşmak “Pahalılaşmak, kıymetlenmek” (Özkan 1991, 299)
Ayakteri “Ayak kirası, yol parası” (Özulu 2000, 34)
Aynalı “Rugan deriden yapılmış, parlak görünümlü ayakkabı”
Parlaklığı dolayısı ile aynaya benzeyen ayakkabılar için kullanılır.
Örnek: Eskinin
adamları aynalı giyerdi.
Aynalı kemer “1. Güzel koku 2. Güzel kokan müşteri”
Berberlerde rastlanmıştır. Her türlü insanla yakın temasa geçen
berberler kelimeyi, müşterilerin temizlik durumlarına göre kullanmaktadır.
Örnek: “Aynalı
kemerimizi de kaybettim.” cümlesi hoş olmayan bir koku olduğunda
durumu belirtmek için kullanılır.
Bacak “1. Uzunluğu 60-70,
genişliği 6-10 cm, ağırlığı 0,8-1 kg. arasında olan bir pastırmadır. Boynun üst
tarafından, kürek kısmının önünden ve kol üzerinden döş hizasına kadar uzanan
kaslardan yapılır. 2. Hayvanlarda sayı birimi, baş yerine de kullanılır.”
(Yedekçioğlu 1992, 127)
Bağlı “Bağı olan ayakkabı”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Bağlı ayakkabı” tamlamasından
kısaltılmıştır. Örnek: Böyle adamlar her zaman bağlı giyer.
Bağsız “Bağı olmayan ayakkabı”
Ayakkabıcılar
kullanmaktadır. “Bağsız ayakkabı” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Bağsızı
giymek de kolay olur.
Balkon
“Ayakkabının ön kısmında bulunan, plastik veya deriden yapılmış
çiçek ve benzeri kabartma süs”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Balkonu
yaparken adam emek veriyor, haliyle maliyet artıyor.
Basma
“Halının arka kısmındaki zayıflığı gidermek için sürülen elastikî
madde”
Halıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Fabrika halılarının arkasına basma çekilir
ki eskimesin.
Başçavuş
“Çarşının en eski esnafı”
Kapalı
çarşı esnafı kullanmaktadır.
Örnek:
Buranın başçavuşudur o, buradaki her şeyi bilir.
Bavul “1.
Döküp saçan, 2. Alışveriş yapma kabiliyeti olmayan (kimse)”
Genel
bir kullanımdır.
Örnek:
Bu bavullar ne bilir malın iyisini.
Bayramcalık
“Bayram için yapılan alışveriş, alınan kıyafet.”
Herhangi bir meslek grubuna özgü olmayıp genel bir kullanımdır. Örnek:
Adam
evinin çocuğunun bayramcalığını düzmek için mecbur harcıyor.
Beş
köşe “Ön
üst kısmında beş tane köşesi bulunan şapka”
Şapka diken terziler kullanmaktadır. Örnek: Beş
köseyi dikmek daha uzun sürer.
Bey
“Kaliteli ve sade ayakkabıları tercih eden müşteri”
Ayakkabıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Bey gelir, hiçbir yere bakmadan direk
şunlara yönelir.
Beylik “Kaliteli ve bir o kadar da sade olan ayakkabı”
Ayakkabıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Bunlar beylik, bunların müşterisi de
bellidir.
Bez “Deri yerine bez kullanılarak yapılmış ayakkabı türü”
“Bez ayakkabı” tamlamasındaki sıfat zamanla adlaşmıştır. Örnek: Ben
bile havalar ısındı mı bez giyerim.
Bıçak “Dükkâna girmeden dışardan uzun süre bakan müşteri”
Yeraltı Çarşısı
esnafı kullanmaktadır. Örnek: Dışardan bakıp bir türlü dükkâna
girmeyenlere bıçak deriz.
Biçimli “Satış koşulları ve fiyatı çok elverişli, uygun (mal)”
(Yedekçioğlu 1992, 145)
Bilgisayar “Alacağı ürün hakkındaki her şeyi bilen müşteri”
Elektronik eşya satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Bilgisayarlar
olur, senden benden iyi bilir malı.
Bitin küçüğü “Herhangi birisi hakkında bir çeşit hoşnutsuzluk ifadesi”
Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: O bitin küçüğünden bize hayır
gelmez.
Bizimki “Sürekli gelip ürünlere bakan ve almadan giden müşteri”
Giyim satıcıları
kullanıyor. Örnek: Bizimkiler gelir hemen her gün şu camdan bakar
bakar giderler.
Boğazlı “Ayak bileklerinden biraz yukarıya kadar uzanan,
çizme ile normal ayakkabı arasında bir büyüklüğü olan ayakkabıların genel adı”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Boğazlı ayakkabı” tamlaması zamanla isim
olmuştur. Örnek: Boğazlı alıp hem yaz hem kış giyen var.
Boğum “Sucuk yapılırken sucuk içiyle doldurulmuş bağırsağın, ortalama
bir parmak uzunluğundaki bölümlerinden her biri”
Kasaplar kullanmaktadır. Örnek: (Krş. Boğum. DS, II, 730)
Boncuklu “Üzerinde boncuklar bulunan bir tür perde”
“Boncuklu perde” tamlamasındaki
sıfatın zamanla isim olarak kullanılmaya başlamasıyla oluşmuştur. Örnek: Şimdilerde
hemen her evde boncuklu var.
Boru paça “Bacak ve paça kısımları boru şeklinde, düz olan kot
pantolon”
“Boru paçalı pantolon” tamlamasının sıfat kısmı olan ‘boru paçalı’
adlaşmıştır.
Terzi ve giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Mesela
senin üzerindekine boru paça denir.
Bostancı “Her türlü ticaret eşyasını satan ya da satabilecek yeteneğe
sahip kişi”
Asıl işi olan oto ticaretinin
yanı sıra traktör, kamyonet vb. araçları da alıp satan kişiler için
kullanılmakta olup oto galericilerinde rastlanmıştır. Örnek: Adam
bostancı, eline ne geçse, patates, soğan gibi satıyor.
Boyalı “Aslında sıradan olan bir ürünün, kaliteli ve güzel bir
görünüme büründürülmesi hâli”
Süs
eşyası satan dükkânlarda rastlanmıştır. Kaplama ya da boyalı olmasına göre
ürünün değeri değişmekte olup, kaplama ürünler daha değerlidir. Örnek: İşten
anlayan, boyalıyı bir bakışta anlar.
But
dilmesi “Uzunluğu 45-55; genişliği 8-15 cm.; ağırlığı 1,5-2 kg.
kadar olan but’un dış yüzeyindeki kapak ile şekerpare parçaları arasındaki
kaslardan yapılan bir pastırma çeşidi (Sadece dilme de denir.)” (Yedekçioğlu
1992, 157)
Buzhane
“Borcunu vermekte zorlanan perakende satış yapan esnaf veya
işyeri”
Toptancılar
kullanmaktadır. Örnek: Buzhaneden geliyorum dediğinde boş geldiği
belli olur.
Bürük
“Tülbent, örtü”
Tuhafiyecilerde rastlanmıştır. Örnek: Bir iki çeşit getirir satardık.
Bürükler çeşit çeşit oldu şimdi. (Krş. Bürük. DS, II, 828)
Camcı
“Bütün ürünleri dışardan görmek isteyen ve bir türlü içeri
girmeyen müşteri” Cep telefonu satan dükkânlarda rastlanmıştır. (Krş. Bıçak,
Kesici)
Camlı
köşk “Gözlüklü müşteri”
Giyim mağazasında
kullanılmaktadır. Dükkânda birden fazla müşteri var ve birisi de gözlüklü ise
onu belirtmek için kullanılır. Örnek: Sana camlı köşk yaptıracağım. Cümlesi
“Gözlüklü müşteri ile ilgilen!” anlamındadır.
Can suyu “Çorba,
mantı gibi yemekler piştikten sonra, ocaktan indirildiğinde hamurun daha çok
pişmesini ve dağılmasını önlemek, canlı ve diri kalmasını sağlamak için dökülen
su”
Lokantacılar
kullanmaktadır. Örnek: Can suyunu vermezsen ne tadı ne tuzu
kalır.
Cıngıl
“Küçük, ufak yün”
Yün satanlar kullanmaktadır. Örnek: Cıngıl,
yastık ya da minderde kullanılır. (Krş. Ufak.)
(1. Küçük üzüm salkımı. 2.
Boncuk, gümüş veya altın para ile yapılmış, başlığa veya giysiye takılan süs,
cingil. TS). (Krş. Cıngıl. DS, III, 922)
Cıngıllı
“İçerisine cıngıl karıştırılmış yün”
Yün satanlar
kullanmaktadır. Örnek: Biz cıngıllıyı normal yünden ayırırız.
Cıngıllı yastık, minder yaparken kullanılır.
Cıvata
“Az kazançlı, küçük işler”
Yolcu ve yük taşımacılığı yapan
esnaf kullanmaktadır. Örnek: İşler azalınca mecburen cıvataya
gideriz.
Cızişi “Yazı,
senet” (Özkan 1991, 300)
Cipcip
“(Arabalar için) Uzaktan kumanda ve alarm”
Oto tamiri ya da alım satımı
yapanlarca kullanılmaktadır. Bu unsurun çıkardığı sesten dolayı verilen bir
isimdir. Örnek: Arabada yok yok, cipcip bile var.
Cipcipli
“Uzaktan kumandalı merkezi kilidi ve alarmı olan araba”
Oto tamiri ya da alım satımı yapanlarca kullanılmaktadır. Örnek: Artık
her araba cipcipli, dokunmayla açılıyor.
Cişetmek “Gelen
müşteriyi göndermemek için elinden geleni yapmak, ilgilenmek Tuhafiye dükkânında
rastlanmıştır. Örnek: İçeri girse cişetirim hemen, boş göndermem.. (Krş.
Cişetmek. DS, III, 986)
Cürlenmek
“Giriştiği ticaret işinden geçinecek kadar para kazanmak, kazanç
elde etmek.” (Yedekçioğlu 1989, 181)
Çakmak
“Aceleci, ateş alıp gidecek gibi davranan kimse”
Yeraltı Çarşısı’nda, elektronik
eşya satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Çakmağı elde tutmak zor olur.
Hemen işini görüp göndereceksin.
Çantacı
“1. İşi sadece alacak tahsil etmek olan kişi 2. Patron”
İmalathanelerde kullanılmaktadır. Örnek: Adam çantacı, başka bir şeye
karışmaz.
Çapar
“İşini bilen uyanık müşteri”
Güvercin, tavuk vb. kanatlı
hayvan satanlarda rastlanmıştır. Ayrıca “Çapar” bir güvercin türünün adıdır.
Örnek: Çapar
bize para mı kazandırır?
Çarşaf “1.
Beyaz badanalı ya da boyalı ev. 2. Tapu”
Kelimenin her iki anlamına da emlakçılarda rastlanmıştır. Örnek: Bu
tarlanın çarşafı geldi mi?
Çatı
“Mobilyanın iskelet kısmı”
Mobilya imalatçı ve satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Çatı
bittikten sonra sünger ve kumaşı dikilir. (Birbirine çatılmış;
çakılmış şeylerin bütünü. TS.)
Çekiçlik “İmal edilen üründe (özellikle çelik
kapılarda) ancak çekiçlenerek giderilebilecek hata”
Çelik kapı, metal eşya
imalatçıları kullanmaktadır. Örnek: Şuraya ayırdıklarımız çekiçlik,
bunları zımpara düzeltmez.
Çekyat
“Dükkânda müşteri olduğu hâlde, yer işgal eden, oturduğu yerden
kalkmak bilmeyen misafir”
Genel bir kullanımdır. Başta giyim mağazaları olmak üzere birçok yerde
rastlanmıştır. Örnek: Çekyatları da götürsen giderken!
Çelik
“Bir gövde etin dörtte biri” (Özulu 2000, 44)
Çerez
“Herhangi bir riski bulunmayan küçük iş”
Oto alım satımı yapanlar ve taşımacılar kullanmaktadır. Örnek: Böyle
şeyler çerez, gözümü kırpmam hiç.
Çeşme “Portakal,
mandalina gibi sulu meyveler”
Pazarcılar kullanmaktadır. Örnek: Çeşmeler Antalya’dan yeni geldi.
Çezgi
“Halı ve kilim dokuma tezgâhında kullanılan iplik”
Halıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Çezgi sağlam olmazsa motif iyi dokunmaz.
Çıtçıtı
“Küçük bakır tabak”
Bakırcılar kullanmaktadır.
Çıtçıtlı
“Yırt yapıştır veya metal düğmeleri bulunan çocuk ayakkabısı”
Ayakkabıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Çıtçıtlı olunca çocuklar daha
hevesleniyor.
(Çıtçıt: Üzerinde dikili bulundukları şeyin iki kenarının üst üste
getirerek birleştirmeye yarayan iki parçadan yapılmış metal tutturmalık,
fermejüp, kopça. TS.)
Çırpma
“Bir tas içerisine konulan çiğ yumurta, un, süt gibi malzemeleri
karıştırarak, elde edilen karışım”
Lokantacılar
(aşçılar) kullanmaktadır.
Çırptırmak
“Dikiş sonrası, kumaşın toplanan yerlerine makas ucuyla çentik atmak” Terziler
kullanmaktadır.
(Krş. Çırpma TS, 479)
Çentmek “Bıçakla ufak parçalar koparmak, doğramak, inceltmek”
Mobilya imalatçıları
kullanmaktadır. Örnek: Ağaç, eğrisini almak, düzlemek için
kalıptan çıktıktan sonra çentilir.
(Krş. Çentmek TS, 461)
Çözülmek “Bir dükkânda beğendiği ürün hakkında fiyat araştırması
yapıp, sonunda yine aynı dükkâna gelmek”
Beyaz eşya satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Gezip
dolaşır, sonunda çözülür.
Damızlık “İşyerinde sürekli mevcut olan ürün”
Oto alım satımı yapan esnaf
kullanmaktadır. Örnek: Bunlar damızlığımız. Hiç eksik etmeyiz.
Dar “Alma isteği olmayan müşterinin denediği kıyafet için kullanılan
tabir”
Giyim mağazalarında
kullanılmaktadır. Diğer tezgâhtara seslenilerek “dar” denilir ki bu şekilde
boşa uğraşılmaması gerektiği belirtilir.
Değerlikli “Fiyatına göre pahalı olmayan eşya” (Yedekçioğlu 1992, 217)
‘Değer’ isminden - lik ve -li ekleriyle yapılmış yeni bir isim.
Demir
“Sağlam müşteri”
Sürekli alışveriş yapılıp
herhangi bir sorun yaşanmayan müşteriler için toptancılar tarafından
kullanılır. Örnek: Adam demir. Devamlı müşterimiz. Borcunu da gününde öder.
Demirbaş
“Uzun süre mağaza ya da dükkânda bekletildiği hâlde satılmayan ticaret eşyası”
Ayakkabıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Şu arkadakiler demirbaş, nasıl elden çıkaracağım,
bilmiyorum.
Desenli
“Dokumasında kendinden desenler bulunan kumaş türü”
Kumaş satıcıları ve terziler
kullanmaktadır. “Desenli kumaş” tamlamasının isimi unsurunun düşmesi sonucu
oluşmuştur. Örnek: Desenlileri, hanımlar yatak yüzü için alırlar.
Devir
“Uyuş, pazarlığı bitir, ver” (Özkan 1991, 302)
Didinmiş
“İşlem görmüş, kullanıma hazır hâle getirilmiş yün”
Yüncüler kullanmaktadır.
“Didinmiş yün” tamlamasının isim unsuru düşmüş şeklidir. Dit- fiilinden
türetilmiştir. Örnek: Didinmiş satarsak kiloda beş on kuruş fark eder. (Krş.
Didmek DS, IV, 1481)
Dilme “Uzunluğu
50-60 cm, genişliği 12-15 cm; ağırlığı 1,5 - 2 kg. olan ve but’un açlık
çukurluğuna en yakın bölgesindeki kaslardan yapılan pastırma” (Yedekçioğlu
1992, 388)
Dip
“Arka koltuk”
Genellikle
şehirler arası yolcu taşıyan otobüslerin muavinleri kullanmaktadır. Örnek: Dip
satılmazsa işim bitince orda biraz kestiririm. (Krş. Dip. TS,
596)
Direzli
“Dokumasında kalitesiz iplik kullanılmış halı”
Halıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Desenin altından halının direzi görünür,
biz buna direzli deriz.
Diril diril “Çok
sulu”
Pazarlarda meyve ve sebze
satıcıları sattıkları ürün için kullanmaktadır. Ayrıca su oranı fazla olan
ayran için de kullanıldığı görülmüştür. Örnek: Nasıl ayran yapıyorsunuz diril
diril?
Direksiyon
“Aracı kullanan kişi, şoför.”
Taşımacılık yapanlar ve bu işi organize edenler kullanmaktadır. Ad
aktarması ile oluşmuş bir kullanımdır. Örnek: Direksiyon uyumazsa yarına orada
olur.
Domuzluk
“Araçların, isteğe göre ve genellikle ön kısmına takılan kalın
korkuluk, ilave tampon”
Oto aksesuarcıları kullanmaktadır. Örnek: Bu arabaya domuzluk yakışmaz.
Döküm
zamanı “Meyvenin, sebzenin olgunlaştığı günler, hasat zamanı”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Döküm zamanı biraz canlanır işimiz. Kışın
da arasan bulamazsın o bereketi.
Döküntü
“Yapağıyı alırken kırılan irili ufaklı yün parçaları”
Yüncüler kullanmaktadır. Örnek: Kimi esnaf döküntüyü bile yüne
katar. (-Kâğıtçılıkta- üretimin herhangi bir safhasında ıskartaya
çıkan, genellikle tekrar hamur hâline getirilen, yaş ve kuru biçimleri olan
kâğıt veya karton artığı. TS.). (Krş. Döküntü, DS, IV, 1574)
Dönerli “Vardiyalı, nöbetleşe”
İşçiler
kullanmaktadır. Örnek: Geçen yıl dönerli çalışıyorduk. Şimdi tek
vardiyaya düştük.
Dönme “Eskiyen elbiselerin kumaşından yapılan kasket”
Şapka imalatçıları
kullanmaktadır. Bu bilgiyi veren kaynak, aynı şekilde yapılan şapkanın
Ankara’da “çevirme” olarak bilindiğini belirtmiştir. Örnek: Bit
pazarından ceket falan alır, onun kumaşından dönme yapardık.
(Krş. Çevirmek, TS, 466)
Döş “Uzunluğu 60-70 cm, genişliği 10-15 cm; ağırlığı 3-4 kg. kadar
gelen bir pastırmadır. Göğüs kemiğinin yanındaki kaslardan yapılır. Dikdörtgen
biçimindedir. Şeklen ‘sırt’a benzer.” (Yedekçioğlu 1992, 236)
Duman “Alış veriş yapmayan müşteri”
Genel bir kullanımdır. Dumanın dağılma, kaybolma özelliğinden
hareketle bu anlamda kullanılmaktadır. Örnek: Dağılsa gitseydi şu duman.
Durak “Satıcıyı gereğinden fazla oyalayan müşteri”
Beyaz
eşya satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Durağa girince (müşteri
oyalamaya başladığı zaman) yarım saatten çıkmadığımız olur.
Dursun
“İstenilen işi aslında yapmaması istendiğinde çırağa verilen isim” Genel bir
kullanımdır. Örnek: Oğlum iki çay söyle Dursun!
Düğmeli
“Üst kısmında düğmesi olan bir şapka türü”
Şapka imalatçıları kullanmaktadır. “Düğmeli şapka” tamlamasında isim
unsurunun düşmesiyle oluşmuştur. Örnek: Düğmeli giymek modaydı bir
zamanlar.
Düğmelik “1. Düğme koymaya yarayan küçük kavanoz, 2. Kıyafet
değiştirilen kabin”
Giyim mağazalarında elbise değiştirme
sırasında, düğmesi çok olan kıyafetler zaman alır. Çalışanlar kabinin boş olup
olmadığını anlamak için müşteriye fark ettirmemek amacıyla bu kelimeyi
kullanırlar. Örnek: “Düğmelikte yer kalmamış”. cümlesi kabinin dolu
olduğunu bildirir.
Dürmece ”Dürüm”
Dürüm satanlar kullanmaktadır.
Düşkün “ilgilendiği ürüne gerçekten ihtiyacı olan, o ürünü
er ya da geç alacak olan müşteri”
Hırdavatçılarda rastlanmıştır. Örnek: Hiç
ilgilenmem, geriden seyrederim. Düşkün çünkü.
Düven “Dükkân” (Özulu 2000, 54)
Düzleme “1. Kumaşın dokuma yününü belirleme, 2. Bu işe yarayan iplik”
Terziler
kullanmaktadır. Örnek: Şu ipliğe düzleme derim, başka işe
yaramaz, incedir.
Efe “Genellikle burnu sivri ve yüksek topuğu olan ayakkabıları tercih
eden müşteriler”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Başka
ayakkabılara hiç bakmaz efe, ne alacağı bellidir.
Eğseri
“Demircilerin demiri döverek yaptıkları 20-25 santim uzunluğunda kalın çivi”
Demirciler kullanmaktadır. (Krş. Eğseri mıhı. DS, V, 1686)
Ekran “Vitrin”
Kuruyemişçiler,
pastaneciler kullanıyor.
Örnek:
Ekrana çıkarırsak satılması daha kolay olur.
Eldiven
“Kapora”
Araba
alıp satanlar kullanıyor. Örnek: Eldiven var mı ? Eğer varsa iş
garantidir.
Ense
“Genellikle yaz günleri giyilen rahat ayakkabıların genel adı”
Ayakkabıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Ben olsam enseyi hiç ayağımdan çıkarmam.
Eskitme
“Eski süsü verilmiş halı”
Halıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Bazı uyanıklar eskitmeleri antika diye
satmaya kalkar.
Esmer
“Getirisi iyi olan, çabuk satılan mal”
Ayakkabıcıda rastlanmıştır. Örnek: Esmer
gibisi var mı aslan yeğenim, hemen satılan, çok kazandıran mallara esmer derim,
hiç aşağı vermem onun için. Ne de olsa satılır.
Etek
“Motorlu taşıtların, tavandan aşağı kısmı”
Oto boyacıları kullanmaktadır. Örnek: Eteklerinde yüzeysel boya var.
Etek
altı “Taşıtların yerden tekerlek hizasına kadar olan bölümleri”
Oto
tamircileri ve boyacıları kullanmaktadır. Örnek: Bu arabanın etek altı çizikten
dolayı boyanmış.
Etli
sütlü “Birden çok iş yaptıran müşteri”
Oto tamircilerde rastlanmıştır. Örnek: Kaportada
ezik varsa boya da ister, hem kaportayı yapar, hem de boyarsın, etli sütlü
olur. (Krş.
Analı danalı)
Ev gördülük “Sadece
rekabet için, başkasının evinde gördüğü bir eşyaya sahip olma amacıyla yapılan
alışveriş”
Manifaturacılarda
kullanmaktadır. Örnek: Genellikle kadınlar komşularında, ya da
gittikleri yerde gördüklerini alırlar. Biz buna ev gördülük deriz. Nasıl bir
şey istediğini anlatırken anlaşılır birinin evinde gördüğü.
Evlik “Bayanların
ev içerisinde kullanmak için tercih ettikleri rahat bir ayakkabı türü”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır.
Fırın
“Bir boyama şekli”
Oto
boyacıları kullanıyor. Örnek: (Arabalar için) Zaten her tarafı
sökülecek, fırın yapmazsak olmaz.
Fırtına
“Kolay satılan eşya, özellikle de ikinci el araba”
Oto
ticareti yapanlarda rastlanmıştır. Örnek: Bu fırtına; gelir
gider, ne zaman gelmiş ne zaman satılmış bilemezsin.
Fileli
“Üst kısmı ağ şeklinde olan yazlık ayakkabı” Ayakkabıcılar
kullanmaktadır. (Krş. Asmalı)
Garsamba
“Döküntü mal ve eşya”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Dükkânıma garsamba sokmam.
Garson
“Gelir düzeyi normal olan orta hâlli müşteri” Elektronik eşya
satıcılarında rastlanmıştır.
Gayalamak
“Yığmak, taşarcasına yığmak”
Bir kuruyemiş, hububat ölçü ile verilirken ‘silme
mi, gayalı mı?’ ‘Tam ölçü mü üzerine yığarak mı vereceksin?’ diye
sorulur. (Özulu 2000, 20)
Geşelemek
“Ucuzlamak, herhangi bir malın fiyatı düşmek” (Özkan 1991, 304)
Gevşek “Dokuması
gevşek yapılmış olan halı”
Halıcılar kullanmaktadır. Kalitesi düşük halılar için de kullanılır.
“Gevşek dokunmuş halı” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Elini
vursan bez gibi zaten, hemen belli olur, satımı da zor olur gevşeğin.
Gezginci
“Seyyar satıcı, seyyah” (Yedekçioğlu 1992, 286)
Gezme
“Yolculara servis yapmaya çıkma”
Otobüsteki görevliler kendi
aralarında kullanırlar. Örnek: Servis demeyiz de gezme deriz.
“Gezmeye git bakalım” cümlesi servis vaktinin geldiğini belirtir.
Gezmelik “Bayanların gezmeye gittiklerinde ev
içinde giydikleri, yüksek topuklu ayakkabılara verilen genel ad”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır.
“Gezmelik ayakkabı” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Gezmeliği
evin içinde giyerler, onunla dışarı çıkmazlar.
Gıyırdamak
“Razı olmak.”
Emlakçılarda rastlanmıştır. Örnek:
Ne
dedimse gıyırdamadı. Nuh dedi peygamber demedi. (Krş. Gıyırdamak.
DS, VI, 2067)
Giderlik
”Kısa zamanda satılabilen ticaret eşyalarının bulundurulduğu
alan, vitrin”
Çanta satan dükkânlarda
rastlanmıştır. Örnek: Buraya giderlik deriz, ne koyarsan koy durmaz, satılır.
(Krş. Ekran)
Gidici
“1. Almaktan vazgeçen müşteri. 2. Gözden çıkarılan para ya da
mal.”
Yeraltı Çarşısı’nda ve Kapalı Çarşı’da rastlanmıştır. Örnek: Gidici
olunca yüzünden anlaşılır, ne desen dinlemez. (TS’deki “Gitme
durumunda bulunan, gitmek üzere olan” anlamının daha dar bir kapsama
indirgenerek kullanılması şeklinde ortaya çıkmıştır.)
Gidor
“Para” (Özkan 1991, 305)
Giriş
“Dokuma sırasında halının ilk dokunan bölüm veya bölümleri”
Halıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Girişi güzel olan halının dokuması da
zevkli olur.
Gostak
“Böbürlenen kişi, küstah”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Bu meslekte gostak olmayacaksın, yarın ne
olacağını kim bilir.
(Krş. Küstah. TS, 1442)
Gölge ‘ Özellikle
yaz aylarında sıcak havalarda, alışveriş için değil de sıcaktan kaçmak için
girilen dükkân”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Gölge olduk gene, gelen gidenin hiç
faydası yok.
Görünür
“Vitrin”
Çanta satan dükkanlarda rastlanmıştır. Örnek: Görünüre
koyarken dikkat etmek gerekir. Çünkü bizim reklamımız da bu.
(Krş. Ekran, Giderlik)
Göz
nuru “Dokuması oldukça zahmetli olan bir halı türü” Halıcılar
kullanmaktadır. Örnek: En kıymetlisi göz nurudur.
Gözlük
“Meşgul olma durumu”
Giyim mağazasında
rastlanmıştır. Bir çalışanın, kendisinden bir şey istendiğinde, meşgul olduğunu
anlatmak için kullanılmaktadır. Örnek: Müşterinin yanında Gözlüğüm
var! dendiğinde ben de meşgulüm demek istenmiştir.
Güldürük “Komik”
Kapalı
çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Güldürük işler yapar zamanın nasıl
geçtiğini bilmeyiz. Yoksa bu zindanda vakit nasıl geçsin.
Güzelleşmek “Uyumak,
dinlenmek”
Genel bir tabirdir. Örnek: “Biraz
güzelleşeyim ben.” dendiğinde uygun bir yerde dinlenileceği ya da
uyunacağı anlamı çıkar.
Halı
saha “Halı sahada futbol oynamak için kullanılan ayakkabı”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Halı saha ayakkabısı”
tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Halı saha ile toprakta çamurda
oynuyor, iki günde yırtıyor, sonra da gelip şikâyet ediyor bana ki kalitesiz
diye.
Halıcı
“Dükkânın önünden geçen herkesi içeriye davet eden satıcı”
Kapalı Çarşı esnafı için kullanmaktadır. Örnek: Halıcı
mübarek, kimi görse tutar alır içeri.
Han
“İşlek bir yerde bulunan ticarethane”
Genel bir kullanımdır. Hanların uğrak yeri olma özelliğinden bu anlam
verilmiştir. Örnek: 27Mayıs Çarşısındaki dükkânların hepsi han.
Hancı
“Dükkânı işlek bir yerde olan esnaf”
Genel bir kullanımdır.
Hatasız
“Kaza yapmamış, boyanmamış, tamir görmemiş araç”
Oto ticareti yapanlar kullanmaktadır. Örnek: Hatasız,
dosta gidecek bir araba.
(Kelimenin TS’deki “Hatası
olmayan, yanlışlığı bulunmayan” şeklindeki anlamı daha dar bir alana
indirgenmiştir.)
Hayilleşmek
(hayırlaşmak) “İstenilen ya da verilen fiyatta anlaşmaya
varmak”
Oto alım satımı sırasında kullanıldığı görülmüştür. Örnek: Uzatmayın,
hayilleşin artık. (Bk. Hayırlaşmak. TS, 968)
Hediyelik
“Çeyrek altın”
Sarraflar kullanmaktadır. Örnek: Hediyelik bu gün kaçtan gidiyor.
Horoz
“Şerit ihlâli yapan şoför”
Genellikle şoförler
kullanmaktadır. Örnek: Özellikle geceleri bir de horozlarla
uğraşırsın.
Hortumlamak
“Müşteri kapmak”
Kapalı
çarşı esnafı kullanıyor. Örnek: O kadar uyanık ki elindeki
müşteriyi hortumlar.
Ilıman “Alışveriş yapmaya ya da istenilen fiyatı vermeye razı
olabilecek olan müşteri”
Emlakçılarda rastlanmıştır.
Pazarlığı yapan kişiye ‘ılıman’ denilerek uyarılır ki, müşteriyi
kaçırmasın.
İlgilenmek “Herhangi bir
kolaylık ya da indirim yapmamak, normal bir müşteri gibi davranmak”
Yeraltı Çarşısında rastlanmıştır. Örnek: “Arkadaş yabancı değil,
ilgilenin.” dendiğinde “herkese nasıl davranıyorsan, buna da öyle
davran” anlamı çıkar.
İnce halı “Parlak, yumuşak ve ince bir tür iplikle dokunan halıı”
Halıcılar kullanmaktadır.
İnceltme “Aslında kalın ipliklerle dokunan, ancak dokuma sırasında
iplikleri inceltilen halı”
Halıcılar kullanmaktadır.
İncesu “Tuvalet, helâ”
Kuruyemişçide rastlanmıştır. Örnek: Incesuda işim var.
cümlesi “tuvalete gideceğim” anlamındadır. (Krş. Alt geçit.)
İskelet “Kendisine de esnafa da faydası olamayacak alıcı tipi”
Tezgâhtarlar
kullanmaktadır. Örnek: Bize faydası dokunmayacağını anladığımız
zaman iskelet deriz.
İstasyon
“İşlek bir yerde bulunan dükkân”
Kenar mahalle esnaflarında rastlanmıştır. Örnek: İstasyon
musun ki dükkâna o kadar mal getireceksin. (Bk. Han)
Kaba
halı “İnce halıya göre daha kalın bir iplik türüyle dokunan halı”
Halıcılar kullanmaktadır. (Bk. İnce halı)
Kaçıcı
“Fiyatı sorduktan sonra hemen gitmek isteyen müşteri”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Alıcı mısın kaçıcı mı?
(Krş. Gidici.)
Kafadar
“Hoş sohbet, babacan görünüp de sürekli kendi çıkarlarını gözeten
kişi.
Genel bir kullanımdır.
Kafes
“Kapladığı alan bakımından küçük olmasına karşın bol kazanç
sağlayan dükkân”
Kale çarşısında rastlanmıştır.
Örnek: Küçük
göründüğüne bakma, kafes burası. (Krş. Kuşluk.)
Kalem
“1. Memur olan müşteri. 2. Her hangi bir iş için önceden
harcanması gereken ya da harcanan para”
Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek 1: Kaleme
kolaylık ederiz, adam zaten kıt kanaat geçinir. Örnek 2: Bu işin kalemi fazla, bize
zarar ettirmesin!
Kalite
“Bir malın maliyeti”
Kale Çarşısı’nda ve Kapalı Çarşı’da rastlanmıştır.
Söylenilen rakamın yarısı, malın maliyetidir. Örnek: Müşterinin yanında ‘Bu
pantolon 20 kalitedir’ demek o malın 10 birimlik bir maliyetinin
olduğunu ve istenilecek fiyatın da ona göre belirlenmesi gerektiğini belirtir.
Kanepe “Gelip de
bir türlü gitmek bilmeyen misafir, işi gücü gevezelik etmek olan, boş kişi”
Kale
çarşısında kullanılmaktadır. Örnek: Dükkânda müşteri varken gelir
kanepe, git de diyemezsin. (Krş. Yataş.)
Kapak ”Uzunluğu
50-60, genişliği 10-15 cm; ağırlığı 1-1,5 kg. kadar olan bir pastırma” Butun
dış yüzeyinde, kenar ve but dilmesi parçaları arasında, sırt orta çizgisinin
sağrıdaki devamından dize kadar, dikine uzanan bölgedeki bir kısım kaslardan
yapılır. (Yedekçioğlu 1992, 367)
Kapaklı
“Bakırdan yapılmış, 30-40 cm çapında, üzerine tepesinde tutulacak
bir kulpu olan kümbetin tepesi gibi yapılmış bir kapakla örtülen tabak.
Bakırcılar,
züccaciyeciler kullanmaktadır. Örnek: Eskiden kapaklı vardı.
Hanımlar kalan yemeklerini koyardı. Şimdi saklama kabı diyorlar, işte şunlar,
bak! (Krş.
Kapaklı. DS, VIII,. 2629)
Kapama “Boyanan aracın, boyadan korunması gereken
kısımlarını örtmek için kullanılan plastik levha veya parçalar”
Oto boyacıları kullanmaktadır. Örnek: Boya
vurmadan önce pencereye, lastiklere kapama örteriz.
Kapıcı
“Dışarıda pazarlık yapmayı tercih eden müşteri”
Oto
alıp satan esnaf kullanmaktadır. Örnek: Adam kapıcı, ne etsen
içeri alamazsın. Kendini rahat hisseder kapıda.
Kara
“Koyu renkli lastikten yapılmış ayakkabı”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Kara lastik” tamlamasından
kısaltılmıştır. Örnek: Karayı genellikle köylüler, tarlada giymek için alır.
Kara
yazı “Müşterinin baktığı ürünü almak durumunda olması”
Yeraltı Çarşısı’nda
rastlanmıştır. Örnek: Bakma gel senin kara yazın bu. Espirili bir dille
söylenir.
Kareli
“Dokumasında kendinden kareler bulunan kumaş türü”
Terziler ve giyim ürünleri
satan esnaf kullanmaktadır. “Kareli kumaş” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek:
Kumaşın
içinde ince çizgiler olur kare şeklinde. Kareli denir.
(Krş. Kareli. TS, 1215)
Karpuz
“Kolay ikna edilebilen müşteri”
Kapalı çarşıda
rastlanmıştır. Örnek: Karpuz gibi olur bazıları hiç zorlamazlar
bizi, ne desek he derler.
Kaş
“Kapıların üzerine yapılan çeşitli nakışlar”
Çelik kapı imalatçıları kullanmaktadır. Örnek: Kaş
işlersen maliyet de, fiyat da artar.
Kaya
“Şofben, su ısıtıcı”
Berberler kullanmaktadır. Örnek: Kayayı yuvarla!
İfadesi, şofbeni yak anlamına gelir.
Kayalamak
“Fazla enerji harcamamak amacıyla çırağa ‘şofbeni kapat’ demek”
Berberler kullanmaktadır. Örnek: Kayala! demek
şofbeni kapat anlamındadır.
Kaya marka “Sağlam”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Hiç korkma, kaya markadır, bir şey olmaz.
Kedi
“Ürünü beğenen ama bir türlü almayan ya da alamayan müşteri”
Yeraltı
Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Kediyi kaçırmamak için elimden
geleni yaptım.
Kelleci
“Dükkâna gelen her müşteriye satış yapan, müşteri kaçırmayan
satıcı”
Genel bir tabirdir. Örnek: Bugün kellecisin maşallah.
(Krş. Kelle saymak.)
Kenar
“Uzunluğu 50-60 cm, genişliği 12-15 cm; ağırlığı 1,5 - 2 kg. olan
ve but’un açlık çukurluğuna en yakın bölgesindeki kaslardan yapılan pastırma”
(Yedekçioğlu 1992, 388)
Kennâ “Gevşek
davranma, ciddiyetsizlik”.
Vezir
Hanı esnafı kullanmaktadır. Genellikle çıraklar için kullanılır.
Örnek: Çırak,
başladığı günden sıkı tutulmalı, yoksa kennâ olur çıkar.
(Krş. Kennâ. DS, VIII 2743.)
Kemer “İşyeri
çalışanlarının müşteriyi kaçırmamak için kullandıkları ifade.
Müşterinin
boş olmadığı, yani alıcı olduğu anlaşıldığında verilen işarettir.
Örnek: “Mesela kemeri nereye koydun?” ifadesi “bu
müşteriyi kaçırma” anlamındadır.
Kepenek
“Kağıt para” (Özkan 1991, 307)
Kerçana
“Alaylı bir dille konuşma, karşısındaki insanı küçümseme”
Vezir Hanı esnafı kullanmaktadır. (Subaşı 1998, 112) (Krş. Kerçene.
D.S. C.VIII s. 2751)
Kerçanalık
“Kerçana olma durumu”
Vezir Hanı esnafı kullanmaktadır. Örnek: Esnafa
kerçanalık yakışmaz, zaten tutunamaz ki.
Kertilmek
“Böbürlenmek”
Genel bir kullanımdır. İşleri iyi giden ve bundan dolayı kendini
beğenen kişiler için kullanılır. Örnek. İki mal satsa kapıya geçip
kertilir. (Subaşı 1998, 112)
Kesici
“1. Bk. Bıçak. 2. İkna kabiliyeti yüksek olan satıcı”
Kelimenin her iki anlamı da çeşitli zümrelerce
kullanılmaktadır. Örnek 1: Kesiciler boş bırakmaz dükkanın önünü. Örnek 2: Kesicinin
elinden kimse kurtulamaz, eli boş göndermez kimseyi.
Kesmece
“Ekmek arası yemek”
Lokantalarda kullanılmaktadır.
Garson, ocakçıya Kesmece yap! dediğinde ocakçı yemeği tabaklara
değil, ekmeğin içine hazırlar.
Kılkuyruk
“Zor beğenen, her şeyi sorgulayıp araştıran müşteri”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Kılkuyruklar olur, uğraştırır da
uğraştırır. (Krş. Sinek.)
Kırıklı
“İçerisinde kırık yün de bulunan yapağı”
Yüncüler kullanmaktadır.
“Kırıklı yün” tamlamasından kısalmıştır.Örnek: Kırıklı, bizi de uğraştırır, alan
kişiyi de.
Kırkım
“Halının dokunması sırasında ortaya çıkan artık iplerin tümü
Halıcılar
kullanmaktadır. Örnek: Halıyı dokuyanlar, kırkımını satarlar ya
da yakarlar.
(Krş.
Kırkım. TS, 1299; DS, VIII, 2829)
Kibrit
“Küçük çaplı alış verişler yapan müşteri” Yeraltı Çarşısı’nda
rastlanmıştır.
Kibritçi
“Küçük işler yapan satıcı”
Genel bir kullanımdır. Küçümseme için kullanılır. Örnek: Yine
kibritçisin, bırak artık bu işleri.
Kiracı
“Üzgün, mahzun”
Kapalı çarşıda
rastlanmıştır. Örnek: Adam gelir, sorar, kiracı... Düşünür durur.
Ne yapsın, hesabını yapıyor işte.
Kiriş
“Sıcak su”
Berberler kullanmaktadır. Örnek: Kirişi kapat!
Kirli
“Mat deriden yapılmış ayakkabı”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır.
“Kirli deriden yapılmış ayakkabı” tamlamasından kısalmıştır.
Kirmenlik
“Kirmende eğrilmeye elverişli olan yün”
Yüncüler kullanmaktadır. Örnek: Eldiven, çorap örmek için
kirmenlik alırlar. (Kirmen : Elde yün eğirmeye yarayan tahtadan
yapılmış araç. TS.)
Kitleli “Ön
tarafında süs ya da giyip çıkarmada kolaylık sağlamak amacıyla yapılmış olan
kemer veya toka bulunan, genellikle çocukların kullandığı ayakkabı”
Ayakkabıcılar
kullanmaktadır. “Kitleli ayakkabı” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Çocuklara
kitleli alırlar ki giyip çıkarması kolay olsun.
Kitlesiz “Kemer veya tokası bulunmayan ayakkabı”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Kitlesiz ayakkabı” tamlamasından
kısalmıştır.
Koltuk “Oturduğu yerden kalkmak bilmeyen kimse”
(Krş. Kanepe, Yataş)
Konuk “Aslında alıcı olmayıp, zaman geçirmek isteyen müşteri”
Yeraltı Çarşısı’nda ve Kapalı Çarşı’da rastlanmıştır. Alay etmek
amacıyla kullanılır. Örnek: Konuklarınız gitti mi?
Konaklamak “(Müşteri) hiçbir şey almadan gitmek”.
Genel bir kullanımdır. Örnek: Konakladı gitti.
Korumaz (korutmaz) “Teklif edilen fiyata o eşya verilirse” masrafını
karşılamaz, zarar eder” (Yedekçioğlu 1992, 411)
Kör kuyu “Borcunu ödemeyen, batakçı”
Örnek:
O adama veresiye verilir mi? Malını kör kuyuya atmışsın. (Yedekçioğlu 1989,
298)
Körcükmek “Eski işyeri, alış
veriş merkezi oluş hareketliliği kalmamak” (Yedekçioğlu 1992, 415)
Kördüğüm “İşlerin sarpa sarması durumunda kullanılan ifade.
Genel bir kullanımdır. Bir esnaf diğerine sorar: Kördüğüm
mü yoksa işi hallettiniz mi?
Köşeli
“Üst tarafında köşeler bulunan kasket, şapka”
Şapka diken terziler kullanmaktadır. Örnek: Köşeliyi
dikmek de uğraştırır, zaman alır. Herkes dikemez de bilmez de. Bazen çocuk
geliyor, amca bir şapka ver diyor. Babama alacağım diyor. Hangisinden
dediğimizde bilmiyor. Beş köşeli var, köşeli var, düz var. Artık buradakileri
gösterip, babanın eski şapkası hangisi gibiydi diyoruz. (Krş. Beş köşe)
Kumaşlık “Kumaş yapımına elverişli olan yün”
Yüncüler kullanmaktadır. “Kumaşlık yün” tamlamasından kısalmıştır.
Kural “Kuralsızlık”
Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Kelime kullanıldığında sözlük
anlamının zıddı anlaşılmaktadır. Örnek: Bir satış sırasında, 'kuralları
bozma!’ uyarısı yapılıyorsa bu ifade “satış kurallarına uymayıp
bildiği gibi davranma” şeklinde anlaşılmaktadır.
Kurbağa “Çok çabuk vazgeçebilecek müşteri”
Genel bir kullanımdır. Başta
Kapalı çarşı olmak üzere birçok dükkânda rastlanmıştır. Örnek: Kurbağa
geldiğinde dikkat edeceksin, hemen kaçıverir. (Krş. Tül perde)
Kuş Her şeye inanan, kolayca satış yapılabilecek kimse”
Oto satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Esnaf, ürünün ne kadar cazip
olduğunu vurgulamak için müşterisine Kuş olma, aklını başına al! der.
Kuşluk “Gelen malın hemen satıldığı dükkân”
Oto
satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Bizim burası kuşluktur, biri
gelir biri gider.
Kuyruk “1. Müşterinin yanındaki kişiler, akıl hocası, 2.
Yaptığı bir işle yetinmeyip o işle ilgili olarak elde edilen diğer kazançlar,
mesela bir çanta satıp ardından bir de kemer verme.”
Yeraltı Çarsı’nda rastlanmıştır. Örnek: 1. Kuyruğu
aklına girmese, rahat bıraksa, alıp gidecek adam. 2. Kimisi
var bir satar bir de kuyruk takar gönderir müşteriyi.
Kuyruklu
“Alışverişe yalnız çıkmayan kimse”
Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Kuyruklu,
kendi bilmiyormuş gibi yanına birilerini takar gelir dükkâna. (Krş. Otobüs)
Kuyumcu
“İncelediği ürünlere zarar vermeyen özenli müşteri”
Beyaz eşya satıcıları
kullanmaktadır. Ayrıca züccaciyede rastlanmıştır. Kuyumcuların elindeki işi
titizlikle yapmalarından yola çıkılarak kelime böyle bir anlamda
kullanılmaktadır. Örnek: Dükkâna gelen müşteri kuyumcu ise içimiz rahat olur.
Küllük
“Eski, döküntü eşyaların satıldığı yer, bit pazarı.”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Adamın malının hesabı olmaz,
gider küllükten giyinir. (Krş. Küllük. DS. VIII, 3031)
Kürkçü
“1. (Esnaf) müşterinin ihtiyacını sadece kendi dükkânından
giderebileceğini belirtir. 2. Temel ihtiyaç maddeleri satan yerler.”
Giyim mağazalarında
kullanılmaktadır. “Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır”
sözüne dayanılarak bu anlamlar kullanılmaktadır. Örnek: Biz
kürkçüyüz , mecbur gelir müşterimiz eksik olmaz.
Kütüphane
“Her konuda bilgi sahibi olan müşteri için kullanılır.”
Beyaz
eşya satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Kütüphane gelir, biz hiç
konuşmayız, malı bizden daha iyi anlatır. (Krş. Bilgisayar)
Lastik
“Olur olmaz her işe giden nakliyeci”
Nakliyeciler
kullanmaktadır. Küçümseme amacıyla kullanılır. Örnek: Bu
meslekte büyük iş yapacaksın, lastik olmayacaksın. (Krş. Cıvata.)
Lokman
“Limon, greyfurt gibi şifalı ürünler”
Pazarcılar
kullanmaktadır. Örnek: Paranın kıymetini bil, doktora, ilaca
verme. Lokman burada!
Matah
“Mal, satış eşyası” (Özkan 1991, 309)
Mazlum
“Yaptığı her işte mutlaka kâr eden, aksi takdirde iş yapmayan
kişi”
Emlakçılarda rastlanmıştır. Kelime kullanıldığında sözlük anlamının zıddı
anlaşılmaktadır. Örnek: “Mazlumla
uğraşma, boş ver.” ifadesi iş yapılacak kişinin aslında çok
uyanık olduğunu, dikkat edilmesi gerektiğini belirtir.
Memişâne “Tuvalet,
hela”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Müşterinin yanında, tuvalete gitme
ihtiyacı olduğunda; Memişâneye varıp geleyim, denir. (Subaşı 1998,
113) (Bk. Alt geçit, İncesu)
Mesai
“Müşteriyi etkileme, inandırma süreci”
Beyaz eşya satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Mesaini
eksiksiz yaparsan kazanırsın.
Mezar
“Otobüslerde hiç tercih edilmeyen, en rahatsız koltuklar”
Örnek: Mezar, kimse almak istemez. Onun
için eğer bayram, seyran değilse genelde boş kalır, bizim işimize gelir. Gider
orada dinlenir bazen de güzelleşiriz. Uyuruz yani. (Krş. Dip)
Mezarcı
“Hiç konuşmayan müşteri tipi”
Genel bir
kullanımdır. Örnek: Mezarcının nasıl bir mal istediğini anlamak
için bir saat uğraşırsın. Sadece bakar, konuşmaz.
Meze “Yakıt”
Nakliyeciler kullanmaktadır. Örnek: Bazen iş olmaz, meze olsa
gideriz.
Minare topuk “Yüksek topuklu bayan ayakkabısı”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Minare
topuk alır, giyemezler; bir de gelip şikâyet ederler.
Mirasçı “Bulunduğu duruma alın teri dökmeden, miras sayesinde gelen
esnaf’
Genel bir kullanımdır. Örnek: Biz
mirasçı olsaydık, bu günlere gelemezdik, batar, yok olur giderdik.
Müebbet “Ömrünün sonuna kadar aynı işi yapmaya mecbur olan esnaf,
zanaatkâr”
Kapalı
çarşıda kullanılmaktadır. Örnek: Biz burada müebbetiz yeğenim,
burada doğduk burada ölürüz.
Müslüman “Güvenilir esnaf”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Ticarette Müslüman adamdan şaşmayacaksın.
Nağmelemek “Amacına ulaşmak için güzel sözler söylemek, dil dökmek”
Beyaz
eşya satıcılarında ve giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek: Hemen
pes etmek olmaz, nağmeleyeceksin, ne yapıp edip satacaksın malını.
Narlanmak “(Motor) gereğinden fazla ısınmak, kızarmak”
Oto
tamircileri kullanmaktadır. Örnek: Motor narlanmış, çok
sıkıştırmışsın.
Nokta
“Söylenmesi ya da yapılması uygun olmayan durumları belirtmek
için kullanılan bir uyarı sözü”
Giyim mağazalarında
rastlanmıştır. Kelime kullanıldığında “konunun değiştirilmesi gerektiği”
anlaşılır.
Noter “Yaptığı
alışverişten emin olmak için her şeyi araştıran, kandırılmadığından emin olmak
isteyen müşteri”
Beyaz eşya satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Notere
mal satmak hiç de kolay olmaz.
Okşamak “Narin
müşterilere karşı kibar davranmak”
Yeraltı Çarşısı’nda
kullanılmaktadır. Örnek: Bazısı narin olur, üf desen kaçacak. Onları okşayacaksın.
(Krş. Okşamak. TS, 1675)
Okumak
“Müşterinin tavırlarından ne yapacağını anlamak”
Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Dükkândan
içeri girer girmez okuyacaksın, ona göre davranacaksın. (Krş.
Okumak. TS, 176)
Okur
yazar “Alacağı ürünü, enine boyuna incelemekten hoşlanan müşteri”
Giyim mağazalarında ve Kale Çarşısı’nda rastlanılmıştır. Örnek: Okur
yazar deriz biz, malın altını üstüne getirir.
Olgunlaşma “Ürünü
alacak duruma gelme”
Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Biraz
dil döker, malı anlatırsın, işte o zaman olgunlaşmaya başlar.
Otobüs
“Yapacağı çok küçük bir alışveriş için yanında birçok insan
gezdiren müşteri”
Giyim mağazalarındaki tezgâhtarlar kullanmaktadır. Örnek: Otobüs
girer içeriye, dükkân ağzına kadar dolar. (Krş. Kuyruklu)
Otopark “Sadece zaman geçirmek için uğranılan mekân”
Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Yaz
sıcağında otopark olur buralar.
Öğrencelik “işi ilk kez yapma, deneme durumu” (Yedekçioğlu 1992, 475)
Ölü yatırım “işe yaramayacağına kanaat getirilen kimse”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Boşuna uğraşmayın, ölü yatırım bu.
Ölüyü kaldıran “Bal ve ceviz içinden yapılan ve genellikle seyyar
olarak satılan bir tür çerez” Örnek: Bunun adı ölüyü kaldıran, bir ye
de gör.
Paralama ”Çeki paraya çevirme”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Çeklerimizi paraladık mı rahat ederiz.
Padadan “Ters davranma, karşı çıkma durumu”
Yeraltı
Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Müşteriye padadan olmayacaksın,
ama malını da iyi tanıtacaksın.
Parabasan “işe geç gelen işçi, çırak”
Berberlerde
rastlanmıştır. Örnek: Çırak bizden sonra geliyor dükkâna.
Herhâlde ihtiyacı yok, parabasan diyoruz.
Pancarcı
“Mahsulünden elde ettiği para ile alışveriş yapan çiftçi, sezonluk müşteri”
Kale çarşısında
kullanılmaktadır. Kelime, TS’deki “Pancar yetiştiren ve satan kimse” anlamından
hereketle, sezonluk bir gelire sahip köylülerin, ticaret hayatındaki ismi
olmuştur. Örnek: Güzün köylü gelmeye başlar, genelde pancar çiftçisi... Pancarını
yatırıp parasını alır, alışverişini yapar. Pancarcılar geldi deriz.
Padişah “Ev
göstermek için gitmeye değer, alıcı müşteri”
Emlakçılar kullanmaktadır. Örnek: Kim
ile gitti? -Padişah ile. Dediği zaman anlarız ki götürdüğü müşteri boş değil.
Partal
“Yatak, elbise, manifatura” (Özkan 1991, 309)
Paşa “Kaliteli
ve pahalı olan ayakkabı”
Yeraltı
çarşısındaki ayakkabıcılarda rastlanmıştır. Örnek: Paşa çok
satılmaz burada ama gene de bir iki çeşit bulundururuz.
Pazarcı
“Her türlü ihtiyacını pazarlardan ya da seyyar satıcılardan
karşılama eğiliminde olan müşteri”
Manifaturacılar kullanmaktadır. Örnek: Pazarcıları dükkâna sokamazsın
ki.
Penbe
“Yün” (Özkan 1991, 309)
Penguen “Damat”
Giyim mağazalarında
rastlanmıştır. Damatlar genellikle siyah takım elbise, beyaz gömlek giyerler ve
benzerlikten dolayı “penguen” diye nitelendirilirler. Bu sözcük
kullanıldığında, gelen müşterinin damatlık alışveriş yapacağı anlaşılır.
Pıtıhlanmak
“Yakınında yapılan bir işten veya meydana gelen bir olaydan
rahatsızlık duymak”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Ben bir yere gittiğimde komşum hemen
pıtıhlanır.
Pişti “Aynı
üründen üst üste iki tane satma durumu”
Genellikle giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Arka
arkaya aynı malı satınca pişti derler.
Post
“Tek parça hâlinde kırkılmış koyun yünü”
Yüncüler
kullanmaktadır. Örnek: Postları üst üste yığar ama çok
bekletmeyiz.
Püsküllü
“Üst kısmında püskülü olan bir şapka türü”
Şapka diken terziler
kullanmaktadır. “Püsküllü şapka” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Sen
şapka diye bilirsin ama çeşit çeşit bunlar, köşelisi var, püsküllüsü var.
Sarı
kanarya “Kuru fasulye”
Lokantacılar kullanmaktadır.
Örnek: Sarı
kanarya ne oldu? dendiğinde müşterinin istediği kuru fasulye
kastedilir.
Sarma “Lavaş
ekmeğin içine et ve salata konulup dürüm hâline getirilmesiyle oluşan ekmek
arası yiyecek, dürüm”
Lokantacılar kullanmaktadır. Örnek: Porsiyon mu olsun, sarma mı?
Sarmak
“Malı vermek, alışverişi tamamlamak.
Bu ifade kullanıldığında
alışveriş gerçekleşmiş kabul edilir. Genel bir kulanımdır. Örnek: Tamam
dediğine (fiyat) sarıyorum.
Sessiz
martin “Metre” (Özkan 1991, 310)
Seyyar “Çay”
Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Çırağa, Seyyara
git de gel! dendiğinde “çay getirmesi gerektiği” anlaşılır.
Seninki
“Ürünlere bakıpa alışveriş yapmadan giden müşteri” (Krş. Bizimki)
Sepet
“Aynı anda birçok alışveriş yapabilecek olan müşteri”
Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek: İçeri
girer bazıları, etrafa bir bakar anlarız sepet olduğunu, memnun etmeye
çalışırız.
Serme
“Serilerek kurutulan yiyecek; kuru üzüm”
Pazarda kuru gıda satanlar, kuru üzüm için kullanmaktadır.
Sevdalı
“İlgilendiği ürünü çok beğenen ve er ya da geç alacak olan
müşteri” (Bk. Âşık, Yanık)
Sevimli
“Yakışmayan, sevimsiz”
Arkadaşıyla alışveriş yapan müşterilerin,
arkadaşlarının fikir belirtmelerini
istediklerinde ‘yakışmadığı’ ya
da ‘uygun olmadığı, alınmaması gerektiği’ anlamında kullanılır.
Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Sevimli
dediklerinde bil ki almazlar.
Sibop
“Elindeki müşteriyi kaçıran biletçi”
Otobüs terminalinde çığırtkanlar ve bilet satıcıları tarafından
kullanılmaktadır. Örnek: Şu siboba bir çare bulun, biz getiriyoruz, o gönderiyor.
Sigara
“Kapora”
Oto ticareti yapanlar arsında
rastlanmıştır. Örnek: Ortaklardan birisi, diğerine: Sigara
ikram etseydin, sigara ikram ettin mi? dediğinde “Kapora
verdi mi?” anlamı çıkar. (Krş. Eldiven)
Sinek “Zor beğenen müşteri”
Genel bir kullanımdır. (Krş. Kılkuyruk)
Sim “Para, lira” (Özkan 1991, 310)
Sivri burun “Ön tarafı uzun ve ince olan ayakkabı”
Ayakkabıcılara ait bir
kelimedir fakat, genel bir kullanım olup hemen her yerde rastlanmıştır. ‘Sivri
burunlu ayakkabı’ tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Sivri
burun giyenler, tiplerinden belli olur.
Soğukluk “Genellikle yaz günlerinde müşteriye ikram edilen soğuk
içecekler”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Adam
zaten bir şey kazandırmaz, bir de soğukluk içti mi vermeden almış olur. (Krş. Soğukluk. TS,
2002; DS, 3665)
Sorucu “Alışveriş yapmayıp sadece fiyat öğrenen kimse”
Yeraltı Çarşısı’nda ve oto
satıcıları arasında kullanılmaktadır. Örnek: Sorucu mu alıcı mı anlarız
bakınca.
Su “(Arabalar için) yakıt”
Nakliyeciler kullanmaktadır. Örnek: Suyunu vermezsen şuradan şuraya
gitmez. (Krş. Meze)
Susturucu
“Para”
Çelik kapı imalatçılarında rastlanmıştır. Sürekli para isteyip
rahatsızlık veren alacaklılara verilen bir miktar para için kullanılır. Örnek: Bundan
daha iyi susturucu var mı?
Sütçü
“Her türlü kazanabilen kişi”
Oto tamircileri arasında rastlanmıştır. Sütten yoğurt, peynir, kaymak
çeşitli ürünler elde edilmesi dolayısıyla kurulan ilişki sonucu kazandırılmış
yeni anlamdır. Örnek: Mesela bizim sırtımızdaki usta tam bir sütçüdür. Her şeyle
ilgilenir; tamir, yedek parça...
Süzmece “Ayran”
Ekmek arası veya dürüm satılan
yerlerde rastlanmıştır. Örnek: Süzmece bitiyor, dendiğinde
ayran takviyesi yapılır.
Şanzıman
“Hiçbir şeyi beğenmeyen, her şeyden şikâyetçi olan yolcu”
Şehirler arası yolcu taşıyan
otobüslerde muavinler ve görevliler kullanmaktadır. Şanzıman arızalandığında
ses çıkarır. Buradan hareketle bu anlam yüklenmiştir. Örnek: Hemen
her seferimizde bir iki şanzıman olur.
Şişlemek “Genellikle
araçların radyatörlerini temizlemek”
Oto
tamircileri kullanmaktadır. Örnek: Delinme yoksa şişleriz, içinin
pisliğini alırız, eğer düzelmezse değiştirmek gerekir.
Tabutçu
“Hızlı ve tehlikeli araç kullanan şoför”
Şoförler
kullanmaktadır. Örnek: O mesafeyi tabutçu iki saatte alır.
Tanıdık “Yüzüne karşı tanıdık gibi davranılan ama
normalde sıradan bir müşteri olduğu belirtilen kimse”
Yeraltı Çarşısı’nda
rastlanmıştır. Örnek: Arkadaşlar tanıdık, ilgilenin, dendiğinde aslında
ilgilenilmeyeceği, normal müşteri gibi davranılacağı anlaşılır.
Tapi
“Kumarda ne kâr, ne zarar etmiş olma durumu” (Yedekçioğlu 1992,
554)
Tarla
“Kötü, bozuk yol”
Nakliyeciler kullanmaktadır. Eğer bilmedikleri bir yola gitmeleri isteniyorsa
ve o yol kötü ise ‘tarla’ denilerek uyarılırlar. “Tarla gibi yol” tamlamasından
kısalmıştır. Örnek: Konya - Antalya arası tarla.
Taşma “Mobilyacılıkta
döşeme sırasında artan malzeme, kumaş veya sunta.”
Mobilya imalatçılarında rastlanmıştır. Örnek: Taşmaları
çalışanlara dağıtırız, yakarlar.
Terbiyelemek “Hatalı
bir malın özrünü, küçük bir işlemle kaybetmek, gelişigüzel onarmak”
Çelik kapı imalatçıları kullanmaktadır. Örnek: Bozuk
kapıyı bir güzel terbiyeler, satar.
Terleme
“Araçların motorun üst kısmından yağ sızdırması sonucu oluşan
ıslaklık”
Motor tamircilerinde rastlanmıştır. Örnek: Terleme,
bu mevsimde normal değildir. Mutlaka bir sorun vardır. (Krş.
Terleme. TS, 2198.)
Ters
tavan “Odanın tavanına alçı ile yeni bir şekil verme”
İnşaatçılar ve yapı malzemesi
satanlar kullanmaktadır. Örnek: Artık, ev olsun işyeri olsun
herkes ters tavan yaptırıyor.
Testere
“Hiç kimsede alacağını bırakmayan kimse”
Ağaç işleri esnafında ve çoklukla mobilyacılarda rastlanmıştır. Örnek:
O
ne testeredir o, istesen de borç takamazsın.
Tevirlemek
“Düzenlemek, toparlamak”
Dikim atölyesinde
rastlanmıştır. Örnek: Çırak, akşam dükkânı tevirler çıkar. (Krş. Tevir.
DS, 3902)
Teymek
“Verilen fiyatın malın değerini karşılaması”
Giyim mağazalarında
rastlanmıştır. Tezgâhtarlardan birisi diğerine “teymez” dediğinde
“verilen fiyatın düşük olduğu” anlaşılır. (Krş. Te-, tey-, Özkan 1991, 310)
Tezgâhı
silmek “Elindeki işi bir an önce bitirmek”
Berberler kullanmaktadır. Çalışanların ağır hareket etmesi ya da
işlerin yoğun olması durumunda Şu tezgahı sil bakalım.
Denilerek uyarı yapılır.
Terlikli
“Arkasındaki bağ sayesinde hem ayakkabı hem de terlik olarak
kullanılabilen ayakkabı”
Ayakkabıcılarda rastlanmıştır. Örnek: Terlikli,
yazın kullanışlı olur. İstersen terlik gibi giyersin.
Tıggır
“Ayakkabı” (Özulu 2000, 47)
Tırakızlamak “Bir
yapının veya nesnenin yüzeyindeki pürüzleri gidermek, düzleştirmek”
İnşaatçılar kullanmaktadır. Örnek: Duvar,
sıvayı vurduktan sonra tırakızlanır. (Krş. Tırakas. DS, 3918.)
Tıraş
“Alacak”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Tıraşımı yapsam (alacaklarımı toplasam),
benim de borçlarım var.
Tiringiz
“(Hayvan) Zayıf ve bakımsız”
Besicilik yapanlarda ve kasaplarda rastlanmıştır. Örnek: Bu
tiringizden o kadar et çıkmaz.
(Krş. Tırıngez. DS, 1920)
Topuz
“Müşterinin bıraktığı emanet eşya”
Kapalı çarşıda rastlanmıştır.
Emanet eşya kabul etmek pek istenmez. Topuz alma dendiğinde
bu durumun uygun bir dille anlatılması gerektiği anlaşılır.
Turlatmak
“Müşteriye ev gezdirmek”
Emlakçılar
kullanılmaktadır. Örnek: Eğer ciddi alıcıysa turlatır getiririz.
Tül
perde “Utangaç müşteri”
Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Bazı
tül perdeler olur. Gelir utancından ne bir şey sorar ne üzerine giyinir.
Türbanlı
“Demli çay”
Türbansız
“Açık çay”
Lokantada rastlanmıştır. Müşteri çay istediğinde, garson çayı
hazırlayacak olan kişiye İki çay ver, biri türbanlı olsun, ya da biri
türbansız olsun, der.
Tütünlük
“Sırt pastırmasının uç tarafı” (Yedekçioğlu 1992, 582)
Ucuzutmak
“Fiyat indirmek, düşürmek”
Genel dildeki “ucuzlatmaksın yerel ağızdaki söylenişi. (Yedekçioğlu
1992, 583)
Uçan
tabut “Oldukça hızlı olmasına karşın kazaya sebep olma olasılığı
yüksek olan taşıt, otomobil.
Oto ticareti yapanlar ve tamirciler kullanmaktadır. Örnek: Bunlar
uçan tabut, bunun takla atmamışını bulamazsın.
Uçurtma
“Dükkânın önüne çekilen güneşlik”
Kuru yemişçide rastlanmıştır. Örnek: Oğlum, su uçurtmamızı aç bakalım.
Ufak
“Yapağının dökülen kısımları”
Yüncüler kullanmaktadır. “Ufak yün” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Ufak
az olursa yün kaliteli demektir. (Krş. Cıngıl)
Ufaklı
“Seçilmemiş, ufakları ayrılmamış olan yün”
Yüncüler kullanmaktadır.
“Ufaklı yün” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Ufaklıyı yıkarken yarısı suya
gider. (Krş. Ufaklı. DS, 4024)
Uzay
“Yolculuk sırasında aracı ve şoförü yormayan yol”
Nakliyeciler ve yolcu
taşımacıları arasında rastlanmıştır. Örnek: Uzayın iki günü tarlanın bir
saati kadar yormaz. (Krş. Tarla)
Ütken “Kumar
vb. oyunlarda sürekli olarak kazanan oyuncu” Kahvehanelerde kullanılmaktadır.
Örnek: O
ütkenle oyun mu oynanır?
Ütüşken “Kumar vb. oyunlarda sürekli olarak kaybeden oyuncu”
Kahvehanelerde
kullanılmaktadır. Örnek: Hangisi Utken, hangisi ütüşken hemen
anlaşılmaz. Bir iki el oynadıklarında belli olur.
Virüs “Dükkânda bulunup da müşterinin yapacağı alışverişe engel olan
kişi”
Elektronik eşya satanlarda
rastlanmıştır. Virüs kelimesi kullanıldığında alışverişe engel
olan kişi bulunduğu anlaşılır.
Yağlı “Çok paralı müşteri”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Yağlı birini görünce ne yapacağını
bilemez.
Yalınayak “Ayakkabı ihtiyacı olan kimse, müşteri”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Kimi
ihtiyacı olmasa da bakar, almaz; kimi de yalınayak, belli olur öylesi, almadan
gitmez. Benden almazsa başkasından alır.
Yandan cepli “Cepleri yan tarafta ve normal cep bölgesinin daha
aşağısında bulunan pantolon”
Terzi ve giyim mağazalarında rastlanmıştır. “Yandan cepli pantolon”
tamlamasının adlaşmış hâlidir. Örnek: Yandan cepliler rahat olur.
Yanık “İlgilendiği ürünü çok beğenen müşteri”
Giyim
mağazalarında rastlanmıştır. Örnek: Vitrindekilerin yanığı var,
satılana kadar değiştirmeyin onları. (Krş. Sevdalı, Âşık)
Yaprak “Sunta tabakalarının her biri”
Çelik
kapı imalatçıları sunta için kullanmaktadır. Örnek: Yaprak
zedelendiğinde boyayı iki kat yapsan da yine belli olur. (Krş.
Yaprak. TS, 2391)
Yardımsever “Satıcıya iş çıkarmamak ve kendisini
almak zorunda hissetmemek için, ilgilendiği ürünlere, kimsenin yardımına
ihtiyaç duymaksızın bakan ve sonra ürünü yerine kendisi koyan müşteri”
Giyim mağazalarında
rastlanmıştır. “Yardımsever kişi (müşteri)” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Yardımseverler
gelirse bize iş bırakmazlar.
Yarenlik
“Amaçsız yere satıcıyı oyalayan müşteri”
Manifaturacılarda ve cep telefonu satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Yarenlik
gelirse işimiz kötü.
Yataklık
“Yatak yapmaya elverişli olan yün”
Yüncüler
kullanmaktadır. Örnek: Önce yataklığı ayırırım, ufağı kalır.
Yataş “Gelip de bir
türlü gitmek bilmeyen misafir, işi gücü gevezelik etmek olan, boş kişi”
Kale
çarşısında rastlanmıştır. Örnek: Misafir gelir. Oturur, sohpet
eder, konuşuruz. Gitmek bilmez. Sıkıldığımızı anlatırız ‘yataş’ diyerek. (Krş. Kanepe)
Yavan
“Parasız müşteri”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Bazıları
vardır. Yavan olduğunu anlayınca hiç uğraşmaz, konuşmaz bile. (Krş. Yağlı)
Yazmak
“Ürünün maliyetini bilip satıcıya kâr payı vermek”
Oto
alıp satan esnaf kullanmaktadır. Örnek: Aldığım fiyat budur
arkadaş! Bana da ne yazarsan...
Yeni
gelin “işe alışamayan, acemi çırak”.
Genel bir kullanım olup berberlerde sıkça karşılaşılmıştır. Örnek: Yeni
gelin! İş belle biraz.
Yetiştirememek
“Aslında sıradan olan bir ürünü çok tercih ediliyormuş gibi
göstermek“
Ayakkabıcılar ve giyim
mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Bu sene bunlar moda,
yetiştiremiyoruz, ifadesi müşteriyi ikna etmek amacıyla söylenir.
Yıkmak
“Devretmek” (Özkan 1991, 311)
Yolcu
“1. Her durumda kendini düşünen, yolunu bulan muavin 2. Alışveriş
yapmayacak olan kişi.”
1. Anlam, yolcu otobüslerinde
çalışanlar arasında kullanılmaktadır. 2. Anlama ise giyim mağazalarında
rastlanmıştır. Örnek: 1. Yolcuyu boş ver de kendini düşün. 2. Satıcılardan
biri diğerine ‘yolcu' dediğinde o müşteri ile fazla ilgilenmeye
gerek olmadığı anlaşılır.
Yoldaş
“Alışveriş yapmadığı hâlde oradan hiç ayrılmayan müşteri”
Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Yoldaşımız
olur, almasa da muhabbet eder, güzel zaman geçirtir.
Yuvarlak
“Ön kısmında köşe bulunmayan şapka” Şapka diken terziler
kullanmaktadır.
Yonu Yastık “Standart olarak 42 - 95 cm ebadında,
15 cm kalınlığında, bir yüzüne özel olarak dokunmuş halı geçirilerek, evlerde
sedirlerin üstüne duvara dayalı olarak konulan yastık”
Yüncüler ve halıcılar kullanmaktadır.
Yumurta
topuk “Topuğu yumurtaya benzeyen ayakkabı”
Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Genellikle de sivri burun olur. ‘Yumurta
topuklu ayakkabı’ tamlamasından kısalmıştır.
(Krş. Sivri burun)
Yuvarlama
“Yatağın üzerine serilen 5 - 10 cm. kalınlığındaki döşek”
Yüncüler kullanmaktadır. Örnek: Yuvarlama yaparlar, genellikle
çeyiz için. (Krş. Yuvarlama. DS, 4324)
Zarf
“Ürünün maliyetini bilmeme durumunu anlatır”
Giyim mağazalarında, zarfın
içindekinin bilinmemesi özelliğinden hareketle kullanılmaktadır. Çalışanlardan
birisi zarf
dediğinde ya da içinde “zarf ” sözcüğü olan bir cümle kurduğunda ürünün
geliş fiyatını bilmediği ve bu konuda yardım istediği anlaşılır.
Ziyaret (ziyarete gitmek, ziyarete çıkmak) “Alacak
toplamak için gezmek”
Ağaç işlerinde rastlanmıştır. Örnek: Ziyarete gidiyorum der çıkar
patron. (Krş. Tıraş) 111 (yüz on bir) “Birer
ölçü kahve, krema ve şekerden oluşan kahve”
Şehirler arası yolcu taşıyan
otobüslerde şoför ve muavinler kullanmaktadır. Şoför, muavin ya da görevliye,
kahvesinin nasıl olacağını uzun uzun anlatmayıp sadece 111 der.
112
(yüz on iki) “Bir ölçü kahve, bir ölçü krema ve iki ölçü şekerden
oluşan kahve”
Şehirler arası yolcu taşıyan otobüslerde şoför ve muavinler
kullanmaktadır. Şoför, muavin ya da görevliye, kahvesinin nasıl olacağını uzun
uzun anlatmayıp sadece 112 der.
222 (ikiyüz yirmi iki) “İkişer ölçü kahve, krema ve şekerden oluşan
kahve”
Şehirler arası yolcu taşıyan
otobüslerde şoför ve muavinler kullanmaktadır. Şoför, muavin ya da görevliye,
kahvesinin nasıl olacağını uzun uzun anlatmayıp sadece 222 der.
Abra darayı tutmamak ”Bir kâr elde etmek için bir işe
yapılan yatırım veya masraf, kârı geçmek”
Not: Deyimin ‘abrası darasını
geçti’ biçiminde söylenişi de vardır. Örnek: Ne yapalım abra darayı tutmadı,
biz de devam etmekten vazgeçtik. (Yedekçioğlu 1989, 21)
Agop’un derisi, Kirkor’un mazısı
“Birisinin yaptığı işe sermaye olarak kendisinin hiçbir şeyi bulunmadığını,
ortadaki şeylerin başkalarının malı olduğunu, zarar etse de bir kaybı
olmayacağını ifade için kullanılır”
Bu deyim, ‘Agop’un derisi, Kirkor’un kerestesi’ biçiminde de söylenir.
Örnek: Osman’ın
nesi var ki, Agop’un derisi, Kirkor’un mazısı. (Yedekçioğlu 1989,
24)
Ak sakaldan yok sakala gelmek “İflas etmek, zenginlikten fakirliğe
düşmek” (Bayraktar 2001, 124)
Ali Hoca’nın Mıddık, öyle de
battık, böyle de battık “Bir işte uğranılan zarara karşı alınacak başka bir
önlemin de bir yararı olmaz”
Örnek: Öbür
hisseyi alsak ya da bizimkini ona versek de netice aynı; Ali Hoca’nın Mıddık,
öyle de battı, böyle de battık. (Yedekçioğlu 1989, 46)
Alt geçide inmek “Tuvalete gitmek”
Kuru yemişçide rastlanmıştır.
Dükkânda bir başkası olduğu hâlde tuvalete gitme ihtiyacı doğarsa çırağa “alt
geçide ineceğim” veya “alt geçide iniyorum”
denir. (Bk. Alt geçit)
Altını çalmak “Birisinden alacağını alınmış sayıp defterdeki hesabını
çizmek” (Yedekçioğlu 1989, 51)
Altını üç cevize indirmek
“Parayı batırmak, iflas etmek, zenginlikten fakirliğe düşmek” (Bayraktar 2001,
124)
Altının gramı, yünün kilosu “Değer ölçüsünü belirtmek için kullanılır”
Yüncüde rastlanmıştır. İfadeye
göre, önceleri yün kıymetli imiş ve insanlar dövizi değil de sadece altının
gram ve yünün kilo fiyatını takip ederlermiş.
Anteni düzeltmek “Vitrindeki ürünleri düzenlemek”
Yeraltı Çarşısı’nda
kullanılmaktadır. Örnek: Sen anteni düzelt! dendiğinde vitrinin dağınık
olduğu ve düzenlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Artık eksik, helal et “Geçmişte
aramızda ya da alışverişte birbirimizde hakkımız kalmış olabilir. Benden sana
helal olsun, sen de helal et”
Örnek:
Artık eksik helal et, geçmişte hakkın kalmasın. (Yedekçioğlu 1989,
64)
Askerliğini yapmak “Acemilik dönemini geçip, o işte usta olmak”
Kapalı çarşıda ve berberlerde rastlanmıştır. Örnek: Askerliğini
yapmamış bir sürü adam var şu çarşıda.
Aslan
gibi etmek “Oyunda varını yoğunu, her şeyini almak, tertemiz etmek, ütmek”
Kahvehanelerde
kullanılmaktadır. Oyunda kaybeden kişilere yeni oyun teklif edildiğinde Aslan
gibi etti, daha ne oynayalım derler.
Atınan (at ile) deve değil ya!
“istenilen fiyatı yüksek bulan müşteriyi pazarlığa davet etmek için söylenir”
Genelde oto alım satımı
sırasında kullanılır. Örnek: Anlaşırız canım, atınan deve
değil ya! denilerek arada anlaşamamayı gerektirecek bir durum
olmadığı belirtilir ve pazarlık yumuşatılır.
Ayak olmak “Alacağını tahsil edebilmek için sürekli gidip gelmek. Buna
rağmen sonuç alamamak, eli boş dönmek.
Ağaç
işlerinde rastlanmıştır. Örnek: Gide gele ayak olduk, bir türlü
borcunu vermiyor.
Ayrandan aşağısı su “istenilen
fiyatın aslında satıcıya zarar ettirecek olması, verilen fiyattan daha aşağı
inilmesinin mümkün olmaması, pazarlığın gelebileceği son nokta”
Genel
bir tabirdir. Örnek: Daha ne diyeyim sana ayrandan aşağısı su.
Elimden gelen kolaylığı yaptım.
Az istersen kötü mal, çok istersen pahalıcı derler. “Esnaflığın
sıkıntılarını belirten bir ifadedir”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Müşteriye
göre hareket edersin az kazanayım dersin kalitesiz mal sattığımızı düşünürler,
malın hak ettiği fiyatı istesek ne kadar pahalı derler. Ne yapsak hata olur
kimi zaman, az istersen kötü mal; çok istersen pahalıcı derler.
Az kazan, tez kazan “Ürünün üzerinden az miktarda kazanç
sağlayarak o ürünü satma prensibi”
Genel bir kullanımdır. Bir
anlayışı ifade eder. Ticarette ‘dönüşüm’ oldukça önemlidir ve bunu sağlamak da az
kazan tez kazan prensibine bağlıdır. Bunun tersini ilke edinen
esnaflar da vardır. (Krş. Az kazanan tez kazanır. Yedekçioğlu 1998, 32)
Bagal kesme “Gelin olacak kıza verilecek yünü belirleme”
Yüncüler kullanmaktadır. Bagal
kesme, düğün öncesi yapılan alışverişin ilk adımı ve dolayısıyla yapılacak
diğer düğün alış verişlerinin de habercisidir. Örnek: Bagal
keser sonra yüncüye giderlerdi. Şimdi de yok beyaz eşyasıydı, mobilyasıydı...
Baş bulmamak “(Satılacak şey) müşterinin önerdiği fiyat kazanç
sağlanacak miktarda olmamak” (Yedekçioğlu 1989, 81)
Bel kuşamak “(Eski iş düzeni bozulan kişi) başka bir işe veya aynı işe
yeniden başlamak; dükkân, tezgâh açmak”
Örnek: Allah utandırmaya, bu defa da
buna bel kuşadık; bakalım nasıl olacak? (Yedekçioğlu 1989, 90)
Beş - on kuruş öğrenmek “Yaptığı ticaret işinde az çok kazanmak”
Örnek:
Allah bin bereket versin, beş on kuruş öğreniyoruz. (Yedekçioğlu 1989,
94)
Beyaz itin pamukçuya faydası
olmaz “Esnafın yaptığı işe ya da sattığı ürüne sahip olan bir başkasının, o
esnafa bir fayda sağlamayacağını belirtir”
Genel bir kullanımdır.
Bir avuç vida “Otomobil”
Oto alım satımı sırasında kullanılmaktadır. Anlaşılmayacak
bir durumun olmayacağını satılan ya da (müşteri açıcından) alınan ürünün
değersizliğini belirtmek için ‘altı üstü bir avuç vida’
denilerek pazarlık yumuşatılır.
Bostancının verdiği ham olur “Satışlarda beğeniyi, müşterinin kendine
bırakmak doğru yoldur. Satıcının seçmesi kuşku yaratabilir.” (Yedekçioğlu 1989,
39)
Boynu kalın “Borcunu ödeme konusunda duyarlı olmayan, zengin kimse”
Örnek:
O boynu kalın heriften söz etme bana, daha beş kuruş vermedi. (Yedekçioğlu
1989,113)
Bugün giden yarın gelmez
“Sahtekârlık yapan esnafın devamlılık sağlayamayacağı, daimî müşteri
tutamayacağını anlatır”
Bugün peşin, yarın veresiye “Bugün peşin para ile satış yapıyorum.
Yarın veresiye satış yapacağım”
Her zaman böyle söylendiği için veresiye satış zamanı hiç
gelmeyecektir. (Yedekçioğlu 1989, 115)
Cambaza sormuşlar: Eşeğin
hangisi hayırlı? Cevap vermiş: Ahıra pislemeden gideni “ Beklemesi uzun sürecek
olan satılık şey, hemen satılırsa, para bağlanmamış, masrafı azalmış olur”
(Yedekçioğlu 1998, 40-41)
Cascavlak kalmak “Sermayesini eritmek” (Krş. Altını üç cevize
indirmek) (Bayraktar 2001, 124)
Cebini ters çevirmek “Elinde olan her şeyini, bütün parasını harcamak”
Kapalı
çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Köylü gelir, iki saatte cebini ters
çevirir gider.
Cücük çıkarmak “Giriştiği işten beklenen kârı elde
edilememek” (Bayraktar 2001, 124)
Çadırgı gibi olmak “(İşyeri ya da esnaf) küçülmek”
Genel
bir kullanımdır. (Çadırgı: Ağaçlardan kopmuş, ufak kuru ince dal
parçaları) Örnek: Adam koca mağazayı dağıttı, çadırgı gibi oldu şimdiki
dükkânıyla.
Çaldık çağardık da saksı kırığı
çıktı “O kadar uğraştık, emeklerimiz boşa çıktı” (Çalkaner 2002, 44)
Çantı gezmek “Beraber çerçicilik etmek” (Özkan 1991, 300)
Çaydan alıp çağıla dökmek
“(Birisinin) yeni ortaklığının, kurduğu işbirliğinin öncekinin aynı olmak;
ortağı olduğu işinin sonu güvenilir olmamak”
Örnek:
Mustafa şimdi de Ali ile orak olmuş; çaydan alıp çağıla dökmüş
bence. (Yedekçioğlu
1989, 134)
Çekirdek gibi çitlemek “Gelen müşterilere çok hızlı bir
şekilde mal satmak ve bu durumu devam ettirmek”
Kuruyemişçide rastlanmıştır. Örnek: Bayram
öncesi çekirdek gibi çitlerdim, şimdi işler o kadar yoğun değil.
Çeneye kuvvet, keseye bereket “Satıcı, müşteriyi inandırmak için ne
denli dil dökerse, malını sattığında o kadar para kazanmış olur” (Yedekçioğlu
1998, 42) (Krş. Nağmelemek, mesai)
Çeyiz altına gelmiş gibi “İş yerinde hiç çalışmamak, elini bir işe
sürmemek”
Örnek: Oğlum,
çeyiz altına gelmiş gibi oturulmaz; burada çalışacaksın ki günlüğünü hak
edesin.
(Yedekçioğlu 1989, 136)
Çifteönü berberi (gibi) “Sanatı
dışında, daha birçok pratik sanat sahibi, çok yönlü, becerikli kimse”
(Yedekçioğlu 1989, 138)
Çıra gibi yanmak “Giriştiği işten
kâr edemeyip sermayeyi batırmak” (Bayraktar 2001, 124) (Bk. Ak sakaldan yok
sakala gelmek)
Çul tutmaz tazıya dönmek “İşleri yolunda gitmemek” (Bayraktar 2001,
124) (Krş. Altını üç cevize indirmek, Ak sakaldan yok sakala gelmek, Cascavlak
kalmak)
Daldan düşme “(Ticarette) çekirdekten yetişmeyen”
Dericilikte çalışmayıp, ayakkabıcılık yapanlar için kullanılmaktadır.
Daldan eğme mi, kökten sürme mi?
“Sonradan mı bu hâli kazanmıştır; aslından mı böyledir?”
Örnek: Bu
sanatta ne zamandan beri çalışıyorsun? Daldan eğme mi, kökten sürme mi? (Yedekçioğlu 1989,
145)
Deriyi kokusundan tanımak
“(Ayakkabıcı ya da dericilikle uğraşan esnaf) eski olmak, işinde usta olmak,
çekirdekten yetişmek”
Ayakkabıcılar ve
dericiler kullanmaktadır. Örnek: Şimdikilerin çoğu daldan düşme,
bizim gibi deriyi kokusundan tanımazlar.
Deve depiği (tepiği) “Düşen bir fırsatta büyük para kazanma” Örnek: Bir
deve depiğiydi, geldi, geçti. (Yedekçioğlu 1989, 153)
Dımığı düşük “Parasız, kâr edememiş, kazancı yerinde değil”
Örnek:
Hasan’ın yanına hiç varma, dımığı düşük. (Yedekçioğlu 1989,
154)
Dımığı kalkık “İşi iyi, kazancı ve keyfi yerinde”
Örnek:
Dımığın kalkık olduğuna göre bu akşam şendeyiz. (Yedekçioğlu 1989,
155)
Diken batmadan gül koklanmaz
“Ticarette zarar etmeden olmaz. Her esnaf ticaret hayatının bir döneminde
mutlaka zarar etmiştir.”
Genel bir kullanımdır.
Dili güllü olmak “Çırak,
tezgâhtar, müşteriyi tatlı dili ile etkilemek, ikna kabiliyeti yüksek olmak”
Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır.
Dili dikenli olmak “Çırak, tezgâhtar, asık suratlı davranıp müşteriyi
geri çevirmek”
Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Kimi
dili güllü olur, birini gönderir, birini alır; kimi dili dikenli olur, dükkânda
kimseyi tutamaz.
(Krş. Dili güllü olmak.)
Dişleri altın olmak “Otomobil, tamiri ve yedek parçası pahalı olmak”
Oto ticareti ve tamiri yapanlar kullanmaktadır.
Örnek: Yeni arabaların dişleri altından, toplayım desen iki araba
parası eder.
Dönderip ağdarmak “(Bir işi) idare edip gitmek, yönetmek, başlanılan
ticareti sürdürmek”
Örnek:
-İşler nasıl gidiyor?
-Dönderip
ağdarıyoruz. (Yedekçioğlu 1989, 167)
Düğmeyi
dikmek (düğmesi dikilmek) “Kabinin içindeki denenmiş ürünleri toplamak”
Giyim mağazalarında
rastlanmıştır. Çalışanlardan birisi diğerine ‘düğmeyi diktin mi? ya
da 'bunun
düğmesi dikildi mi?’ dediğinde kabindeki ürünlerin toplanıp
toplanmadığı anlaşılmaktadır. (Krş. Düğmelik)
Edemediğin kâra yanma “Elde edemediğin kazanca üzülmenin, acınmanın
hiçbir yararı yoktur. Onu kaçırmadan önce önlem almayı düşünmeli” (Yedekçioğlu
1998, 50)
Edirne’den çıkmak “Türkiye
illerinin plaka numaralarını belirten rakamlar kadar para kazanmak”
Berberlerde rastlanmıştır.
Çalışanlardan biri diğerine o gün içindeki kazanç durumunu sorduğunda, sorunun
muhatabı, eğer kazancı 80 milyon’u (80 ytl) geçmiş ise 'Edirne’den
çıktım.’ der. (Krş. Memleketi gezmek.)
Eğirdiğini yüne değişmek “Kâr ettiğinden fazlasını çalıştığı işe sarf
etmek”
Örnek: Para kazanıyorum sanıyorsan
aldanıyorsun; eğirdiğini yüne değişiyorsun,
farkında
değilsin. (Yedekçioğlu 1989, 175)
Ekmeği ekmekçiye yaptır, yarısını yerse yesin “Bir işi, ucuza
kaçmadan, o işin ustasına yaptır.”
Terzilerde kullanılmaktadır.
Örneğin, ucuz diye iş yaptırılan acemi bir terzi, güzel bir kumaşı ziyan
edebilir. Hem para boşa gitmiş hem de güzelim kumaş boşa harcanmış olur. Bu
gibi durumlarda malzemenin ziyan olmaması için ‘ ekmeği ekmekçiye yaptır, yarısını
yerse yesin’ denir.
Ekmeğini yerden biçmek “Havadan
kazanç elde etmek, bir yatırım veya bir masraf etmeden para kazanmak”
Örnek: Ekmeğini
yerden biçer, yaman adamdır vesselam. (Yedekçioğlu 1989, 176)
Ekmek datlandırmak “Olduğundan
daha iyi göstererek değerini arttırmaya çalışmak” (Bayraktar 2001, 123)
El elde, baş başta “Ne kâr, ne zarar edilmiş; ikisi birbirine eşit”
Örnek:
Bir hesap görelim, yılbaşı geldi dedik. El elde, baş başta çıktı
bilanço. (Yedekçioğlu
1989, 179)
El ovuşturmak “Müşteriden kazanç sağlayacağını anlayarak bu doğrultuda
davranmak” Genel bir kullanımdır. Örnek: Önceleri el ovuşturanlar, şimdi
yüzüne bakmıyorlar.
Elden verip gölden almak “Kârlı bir iş için masraf etmek, küçük
giderleri göze alıp, sonunda verdiğinden fazlasını kazanarak kârlı çıkmak”
Eli dağılmak “İşin düzeni bozulmak, iflas etmek”
Örnek:
Elim dağılınca dükkânı devrettim. (Yedekçioğlu 1989, 181)
Eli kalp “Borcunu, aldığı ödüncü kolay kolay ödemeyen, vermeyen”
Örnek:
O herife para kaptırmayaydın; eli kalp, alamazsın. (Yedekçioğlu 1989,
182)
Eli kulağına değmiş “(Hayvan) üzerinden pazarlık geçmiş, fiyat
verilmiş, pazara çekilmiş”
Örnek: Eli kulağına değmiş. Dediğin o
fiyata vermezler sanırım. (Yedekçioğlu 1989, 183)
Elimi öpene veririm (satarım)
“Satılacak şey çok değerli, çok aranan bir mal olduğu için onu nacak elimi
öpene satarım”
Örnek: Almazsan
sen bilirsin; yarın onu elimi öpene veririm. (Yedekçioğlu 1989, 183)
Elini tutmak “Pazarlık etmek ya da alım satım için pazarlığa başlamak”
Oto
ticareti yapanlar kullanmaktadır. Örnek: Piyasa o kadar durgun ki
iki haftadır elimizi tutan olmadı.
Engez (enkaz) kaldırmak “Yaptığı alışverişlerin ya da yaptırdığı
işlerin parasını vermeyi sürekli olarak erteleyen müşteriden bütün alacakları
bir defada almak”
Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: Bugün engez kaldırdım şükür...
Erciyes balı gibi yapışmak
“Müşteriyi yakalayınca, ona satış yapıncaya dek bırakmamak”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Adama Erciyes balı gibi yapıştı, sonunda
malını sattı.
Erkilet terazisi gibi olmak “Alışverişte çok hassas ve dürüst
davranmak”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Bizde dalavere olmaz, her şeyimiz Erkilet
terazisi gibidir.
Esnaf dediğin dizi kırık gerek “Esnaf, sabırla dükkânda beklemeyi
bilen kişidir, beklemelidir” (Çalkaner 20002, 36)
Eşeğin palanını bilmek “Hayatta
ve ticarette eski zamanları bilip o zamanların kötü şartlarını yaşamak”
Yeraltı
Çarşısı’nda, ayakkabıcılarda rastlanmıştır. Örnek: Şimdikiler
eşeğin palanını ne bilsin. Gelip hazıra konuyorlar, her türlü imkânları da var.
Ev almıyorsun ya! “Küçük bir alışveriş için gereğinden fazla düşünen
müşteriyi ikna edebilmek için kullanılır”
Genel bir
kullanımdır. Örnek: Ev almıyorsun ya! Al götür işte şunu, düşünüp
durma.
Fırının ilk ağzı harlı olur “Yeni işletmenin ilk ürünü kusurlu olur”
(Yedekçioğlu 1998, 60)
Girer çıkarık “Biz hesabı görüp anlaşırız” (Bayraktar 2001, 123)
Oto alım satımı yapanlarca “takas” anlamında da kullanılmaktadır.
Elektrik malzemeleri satıcında da rastlanmıştır. Örnek: Şimdilik
sen bu parayı al, daha sonra girer çıkarık.
Gözü karmak “Çok çeşit karşısında beğenmekte kararsız kalmak,
hangisini alacağını bilememek”
Örnek: Yüzlerce çeşit ve renk
karşısında doğrusu gözüm kardı, birisine bir türlü karar veremedim. (Yedekçioğlu 1989,
217)
Gün düşen gece kalkmaz “Gün boyunca satış yapamayan esnafın akşam
olduktan sonra fazla bir iş yapamayacağını anlatır”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Sabah
erkenden gelip açacaksın dükkânı, gün düşen gece kalkmaz.
Güne girmek “Siftah yapmak”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Hayırlısıyla bugün de güne girdik.
Güneş düşmek “Şoför, içeride
kötü bir koku olduğuna dair muavin, ya da görevliyi, bu kötü kokuyu gidermesi
için uyarmak”
Otobüs şoförlerinde rastlanmıştır. Örnek: Güneş düştü bir bak bakalım.
Gömleğinin astarı olmamak “Parasızlık, maddi bakımdan zor günler
geçirmek”
Genel bir
kullanımdır. Örnek: Ona mal vermeye pek yanaşmıyoruz, son
günlerde gömleğinin astarı yok.
Hadım etmek “Malı, istenilenin
çok aşağısında düşük bir fiyata pazarlık etmek, ya da çok az bir kâr vererek
satın almak” (Yedekçioğlu 1989, 226)
Harita gibi olmak “imal edilen ya da alınacak olan ürün, hatalı,
özellikle de yüzeyinde dalga olmak”
Oto
tamircileri kullanmaktadır. Örnek: Arabanın tavanı harita gibi,
takla atmış olmalı.
Hesap başı düz gelmek “Alacağı vereceğine denk gelmek, hesap kesirsiz
olmak”
Örnek: Hesap başı düz geldi de, üste
para vermekten kurtulduk. (Yedekçioğlu 1989, 238) içinde kaç kuruşu olmak
“Kendisine ait olmayan bir malı gelişigüzel, sakınmadan kullanma durumunu
anlatır”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Taştan taşa çalıyor arabayı, içinde kaç
kuruşu var.
iki alıcı bir çiftlik yerine geçer “Alıcı birden fazla olursa o şeyin
değeri artar. Bu da mal sahibinin gelirinin artması demektir” (Yedekçioğlu
1998, 73) iki başlı Konya kirası “Araç sahibinin yük götürdüğü yerden boş
gelmeyip, dönüşte de yük getirerek iki türlü de para kazanması”
Özellikle
taşımacılıkta kullanılır. Örnek: Dönüşte de bir şeyler
atabilirsem arabaya, iki başlı Konya kirası olur.
iki taksit yapmak “Müşterinin, taksit yapılırsa malı alıp
almayacağını, ya da kaç taksitle almak istediğini öğrenebilmek”
Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Müşteri istemeksizin, satıcı
önerir. Bu şekilde müşterinin nabzını yoklamış olur. Örnek: İki
taksit yapalım, ne dersin.
İkramlı pazarlık bağışlamadan
ileri geçer “Fiyatta yapılacak ufak bir indirim müşteriyi çok memnun eder,
parasız almış gibi olur” (Yedekçioğlu 1998, 74)
İncesu’ya gitmek “Tuvalete gitmek”
(Krş. Alt geçide inmek, İncesu, Memişâne)
İndi bindi yapmak “Değiş tokuş (takas) sırasında, alacağı
malın fiyatını düşük göstermemek için kendi ürününün fiyatını yüksek tutmak”
Emlakçılarda ve oto ticareti yapanlarda
rastlanmıştır. Örnek: Senin malına yüksek fiyat vermelerine
aldanma. Kendi mallarını yüksek fiyata sayıp indi bindi yapıyorlar.
İpinin kıvrağı çözülmek “İşinin düzeni bozulmak, iflas etmek”
Örnek:
Allah, kimsenin ipinin kıvrağını çözmeye. Çok zor. Arif Beyi
düşünüyorum da acıyorum. (Yedekçioğlu 1989, 253)
İran’a gitmek “(Şoför) yakın bir yere gidiyor olmasına rağmen uzun
yola gidiyormuş gibi davranmak, yaptığı işi abartmak.
Taşımacılar
kullanmaktadır. Örnek: İran’a mı gidiyorsun, gideceğin yer şura.
İşi gıdağında olmak “İş yolunda olmak, iyi para kazanıyor olmak”
Örnek: İşinin gıdağında olduğuna
sevindim; gözünün önüne bakarsan yakında bir atölye kurarsın. (Yedekçioğlu 1989,
256)
İt kalmadı seymen yazılmadı “Bir işe bilen bilmeyen herkes müdahele
ediyor.”
Ayakkabıcıda rastlanmıştır. Görüşme sırasında kaynak kişi,
asıl işi ayakkabıcılık olmayıp bu işten anlamadığı hâlde ayakkabıcılık
yapanlardan bahsederken kullanmıştır.
Kafa gezdirmek “İlgilenmemek, dikkat etmemek; seçim yapmak için
zihinsel araştırmada bulunmak, mülahaza etmek”
Örnek:
Kafa gezdiriyorum, usulüme geleni bulursam satın alacağım. (Yedekçioğlu 1989,
265)
Kalemi eğri olmak “Güvensizlik duymak”
Kumaş toptancılarında rastlanmıştır. Örnek: Onların
kalemi eğridir, iş yapılmaz onlarla.
Kandile yağ damlamak “(Birisinin) yeni başladığı ufak ticaret işinde
geçimini sağlayacak kadar para kazanmak”
Örnek:
Şimdilik kandile yağ damlıyor, böyle devam ederse fena sayılmaz. (Yedekçioğlu 1989,
263-64)
Kapkın varmak “Bir işe çok şevkle, sıkı başlamak. Bir satışta çok
istekli ve alıcı olarak pazarlığa başlamak”
Örnek: Kapkın vardığını farkına varınca
adam fiyatta dayattı; Kabahat bende oldu, öyle yapmamalıydım. (Yedekçioğlu 1989,
255)
Kar suyu gibi eriyip akmak “(Sermaye, servet) kısa süre içinde yok
olmak, bitmek, tükenmek”
Örnek:
Ellerinde avuçlarında ne varsa kar suyu gibi eriyip aktı,
bellerini nasıl doğrultacaklar bilemem. (Yedekçioğlu 1989, 275)
Kargayı bülbül diye satmak “Kalitesine bakmaksızın bir ürünü kârlı bir
şekilde satabilmek”
Yeraltı Çarşısı’nda
rastlanmıştır. Örnek: Çırak o kadar uyanık olmalı ki kargayı
bülbül diye satabilmeli.
Karnında pişmek “Lokantaların önünden geçerken içeriye bakan
insanları davet etmek için kullanılır.
Lokantalarda kullanılmaktadır. Örnek: Buyurun
içeriye, bundan sonrası karnınızda pişsin.
Kaşını kırıştırmak “Hoşnut olmamak”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Müşteriye kaşını kırıştırmak olmaz,
esnaflık güler yüzlülüktür.
Kayserilinin topalı Bağdat’ta gezer “Kayserili, çalışkan ve iş
adamıdır. Para kazanmak için her tarafı dolaşır, en uzak yerlere kadar gider”
Ulaşım olanaklarının zor olduğu
zamanlarda sağlamların bile gidemediği Bağdat’ta Kayserilinin topalını
görebilirsiniz. Topalı Bağdat’a kadar gittikten sonra sağlam Kayserili nerelere
gitmez. (Yedekçioğlu 1989, 278)
Kayseri pazarı ilk pazar
“Dükkânını açtığında Kayseri esnafı siftah için müşteriyi kaçırmak istemez.
Siftahının bozulmasını uğursuzluk sayar. Bu nedenle çok az bir kârla malını
vermek ister. Malı almadan giden müşteri başka yerde ucuza bulamayıp ikinci kez
gelip almak isterse, bu kez de dükkân sahibi vermez. Çünkü artık siftah kapısı
açılmış, ilk satış yapılmıştır. Bu nedenle Kayseri pazarı ilk pazardır.”
(Yedekçioğlu 1998, 81)
Kaz gibi düşünmek “Kazançsız bir gün geçirmenin verdiği çaresizlikle
kara kara düşünmek”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Dükkâna giren olmazsa oturur kaz gibi
düşünür kapıda.
Kazı kaçırmak “Parası olan müşteriyi kaçırmak”
Genel bir
kullanımdır. Örnek: Sabah öyle bir kaz kaçırdım ki sorma.
Keçesini sudan kurtarmak “Kötü durum ve koşullar içinde bulunan işi
yoluna koyarak rahatlatmak”
Genel dildeki ‘keçesini sudan
çıkarmak’ deminin yerel ağızdaki söylenişidir. Örnek: İflâsın
eşiğine gelmişti; amcasından düşen miras sayesinde keçesini sudan kurtarmayı
başardı. (Yedekçioğlu 1989, 279)
Kelebi dolaşmak “işi bozulmak, kazanç durumu kötüleşmek”
Örnek: Uzun zamandır sıkıntıda idi;
şimdi kelebi iyice dolaştı zavallının. (Yedekçioğlu 1989, 280)
Kelle saymak “Dükkânda bulunan herkese ikramda bulunmak”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Çaycıya ‘Kelle say! ’
dendiğinde o, orada kaç kişi varsa o kadar çay getirir.
Kemeri benden, deliği senden “Birlikte iş yapma durumu, ortaklık
girişimi”
Kapalı
çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Açalım şu dükkânı, kemeri benden
deliği senden,
Kesim kesmek “(Taraflar) bir iş için anlaşmak” (Bayraktar 2001, 123)
Kesime bağlamak “Takside bağlamak, taksit koşullarını kararlaştırmak”
(Yedekçioğlu 1989, 284)
Kıbrıs’tan gelmek “Hakaret ya da aşağılamak için kullanılır.”
Örnek: Anlayışsız, kaba bir kişi için ‘Kıbrıs ’tan mı geldin arkadaş ’
denir.
Kırık testiye su doldurmak “Para ve emeğin boşa gideceğini
bile bile o işe girişmek” (Bayraktar 2001, 124)
Kitap okumak “Uyumak”
Yolcu otobüslerindeki muavinler kullanmaktadır. Örnek: Ben
biraz kitap okuyayım.
Kolay
saymak “Malın değerinin altında bir fiyat vermek” Örnek: Bu
kadar da kolay sayma canım!
Kozu çift görmezse taş atmaz “Çok kârlı olduğuna inanmazsa bir işe
girmez” (Yedekçioğlu 1989, 297)
Köprüden tam geçmek “Tarifedeki ya da etiketteki fiyatın tamamını
almak” Berberler kullanmaktadır. Örnek: ‘Köprüden tam geç!’
dendiğinde indirim yapılmaz.
Köşe işlemez, köse işletir “Bir
dükkânın işletilmesinde, yerinden çok, işletenin becerisi, yeteneği önde gelir.
Önemlilik dükkânı işletenin kendisindedir” (Yedekçioğlu 1998, 88)
Kurbağayı bin kuruşa (kırk
paraya) sulamak “Dardakilere elinde bulunanları çok pahalıya satmak, fırsat
düşkünlüğü yapmak”
Örnek:
Allah kötüye fırsat vermesin. Bu adamlar öyle bir şey olsa
kurbağayı bin kuruşa sularlar. (Yedekçioğlu 1989, 301)
Mahmut Emmi’yi çağırmak “Acele
etmek, elindeki işi çabucak bitirmek ya da müşterinin işini bir an önce bitirip
onu göndermek”
Berberler
kullanmaktadır. Örnek: ‘Mahmut Emmi ’yi çağır da gel! ’ dendiğinde eldeki
iş bir an önce bitirilmek için uğraşılır.
Malı kör kuyuya atmak
“Karşılığını alamayacağı birisine para ya da mal vermek kaptırmak”
Örnek:
O adama veresiye verilir mi? Malını kör kuyuya atmışsın. (Yedekçioğlu 1998, 298)
Mancası yenmemek “Kalitesiz olmak”
Yeraltı Çarşısı’nda
rastlanmıştır (Manca: Yemek). Örnek: Bunlara aldanma, mancası yenmez
bunların.
Mektup yazmak “Çağırmak, beklediği şeyin gelmesi için ortaya bir
işaret, yem atmak” Genel bir kullanımdır. Örnek: Mektubu yazdık ama bir ses
çıkmadı daha.
Memleketi gezmek “İşler, iyi ve bereketli olmak”.
Burada memleket kelimesiyle kastedilen Türkiye’de bulunan illerin
plaka numaralarıdır.
Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: ‘Bugün işler nasıl?’
diye sorulduğunda ‘Memleketi gezdim’ cevabı, ‘işlerin yolunda olduğu’
anlamındadır.
Müşteri aldandığı yeri de
aldattığı yeride unutmaz “Ticarette kalıcı olmak isteniyorsa müşteriyi
kandırmamak gerekir. Çünkü alışveriş bir defaya mahsus değildir.”
Yeraltı Çarşısı’ndan derlenmiştir.
Müşteri kazanmak, para kazanmak demektir “Müşteri memnun edildiği
zaman, o dükkânı başkalarına da tavsiye edecektir. Bu sayede daha fazla para
kazanılacaktır.”
Yeraltı
çarşısından derlenmiştir.
Namazın kazası olur da fırsatın
olmaz “Ele geçirilen bir fırsatın kaçırılmaması gerektiğini ifade etmek için
söylenir”
Genel bir kullanımdır.
Ne dedin? iyi bildin “Almakta nazlanan müşterinin verdiği ilk fiyata
razı olup satışı gerçekleştirmek”
Genel Bir kullanımdır.
O seni görür “Dükkân içerisinde, yeri tarif edilen bir nesnenin
bulunamama gibi bir durumunun olmaması, kalite ve güzelliğinden dolayı hemen
göze çarpma durumu”
Kapalı
çarşıda rastlanmıştır. Örnek: İçeri gir bakalım, sen bulamazsan o
seni görür.
Okka buçuk “Satışın azlığını ifade için kullanılır”
Örnek:
Mahalle bakkalınınki okka buçuk. Burası üstelik fukara semti bir
de. (Yedekçioğlu
1989, 323)
On paralık kına al, onu sat yine al “Ticarette borç bazen büyük bir
risktir. Böyle bir tehlike altına girmek yerine, gücü yettiği oranda alıp
satmak en sağlam yoldur” (Yedekçioğlu 1989, 96)
Öküz öldürmek “Zorluk derecesi fazla olan bir işi başarmak, zorlu bir
pazarlıkla istediği sonucu elde etmek”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Öküz öldürdük, ben böyle müşteri
görmedim.
Ölmez oğlu ölmez “Satıcıların malları için kullandıkları bir
deyim” (Bayraktar 2001, 123)
Para
diye it kılı kırpmak “Para kazanabilmek için akla gelebilecek her şeyi yapmak,
paraya muhtaç olmak”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: İstediğim fiyata alırım, zaten adam para
diye it kılı kırpıyor.
Para tuzağı “Kalitesi düşük, albenisi olan çürük mal” (Bayraktar 2001,
123)
Parmak hesabı vermek “Kârı saklayıp ortağına zarar göstermek, ortak
sermayenin üstüne oturmak”
Örnek: İki yıl sonra ortağına parmak
hesabı verdi, adamı beş yüz liraya çırak çıkardı. (Yedekçioğlu 1989,
336)
Pazar(lık) dostluğu bozar “Bir
malı satarken o malın pazarlık edilecek bir fiyatı olmadığını belirtmek için
kullanılır”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Hiç ağzını açma (indirim teklif etme),
pazar dostluğu bozar.
Radyoyu ayarla! “Herhangi bir
konuda konuşulurken, konuşulanların dinlendiği doğrultusunda yapılan uyarı”
Araç alım satımı sırasında rastlanmıştır.
Rize’ye gitmek “Teklif edilen
ikramlar karşısında kararsız kalan müşteriler için, sadece çay getirmek”
Kale çarşısında rastlanmıştır. Örnek: Çaycıya ‘Rize’ye
git!’ dendiğinde
‘Benim
tekliflerimi boş ver, çay getir’ anlamı çıkar.
Sahip çıkmamak “Çekingen davranan müşteri karşısında, onu
kaçırmamak için ilgilenmemek, baktığı mal sanki kendine (esnaf) ait değilmiş
gibi davranmak”
Yeraltı
Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Bazısı girer dükkâna, bakar,
giyer çıkarır. Ben geride dururum, ilgilensem gidecektir, sahip çıkmam.
Sanatkâr yaparken, tüccar alırken
kazanır “Özenerek kusursuz iş yapan sanatkâr herkesin beğenisini
kazanacağı için müşterisi ve o oranda da kazancı bol olur. Tüccar da alırken
ucuz ve iyisini alırsa herkesten önce satar ve çok kazanır” (Yedekçioğlu 1998,
102)
Sapı
samanı sen yiyip de karşındakini eşek
belleme! “Kendini uyanık zannetme!” Genel bir kullanımdır.
Genellikle iş ortaklığındaki aldatılmalar durumunda kullanılır.
Semeriynen seksene patlamak “Alınan
mala yapılan masrafın çok olmak” (Bayraktar 2001,123)
Sınırı
geçmek “Kazancı iyi olmak”
(Krş.
Memleketi gezmek, Edirne’den çıkmak)
Siftah
senden bereket Allah’tan “İlk satışta söylenen söz” (Bayraktar
2001, 123)
Silgisi
bozuk olmak “İndirim yapmaya yanaşmamak”
Tuhafiyelerde ve
manifaturacılarda rastlanmıştır. Örnek: Ne dediyse ona verir, onun
silgisi bozuktur.
Silecekleri
çalıştırmak “Gözünü açmak, uyanık davranmak”
Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Tezgâhtara Silecekleri
çalıştır! dendiğinde “dikkat et, müşteriyi kaçırma!” anlamı
çıkar.
Soyunduğu yerden giyinmek “Sık münasebet kurduğu iş yeri ile olan
ilişkisini sürdürmek”
Örnek: Biliyorsunuz, biz ilk defa sizin
firma ile iş yaptık; paramızı da kazandık. Şimdi bir başka fabrika ile çalışmak
aklımıza gelmez. Çünkü biz soyunduğumuz yerden giyiniriz. Bu, bir vefa
borcudur.
(Yedekçioğlu 1989, 359)
Sözüne yıkmak “Almakta nazlanan müşterinin verdiği ilk
fiyata razı olarak müşterinin sözünden dönememesi ile satışı gerçekleştirmek”
Örnek: Bir fiyat söyledi mi tamam der
sözüne yıkarım hemen. (Krş. Ne dedin? İyi bildin)
Suyu arkına bindirmek “İşi kâr getiren, biçime sokmak, kâr etmeye
başlamak” Örnek: Suyu arkına bindirmişsin; Allah daha çok versin.
(Yedekçioğlu 1989, 365)
Şeytan
sevindirmek “Bir pazarlığı sonuçlandıramamak, anlaşamamak”. Genel bir
kullanımdır. Örnek: Bitirin şu işi, şeytanı sevindirmeyin!
Takkem
başına, pabucum ayağına “(İşini, dükkânın, tezgahını, firmasını birisine
devreden kimse) her şeyimi ona teslim ettim, görelim bakalım başarılı olacak
mı?”
Örnek:
Atölyeyi yeğenime devrettim, takkem başına, pabucum ayağına. Yıl
geçsin, bakalım nasıl yürütüyor belli olur. (Yedekçioğlu 1989, 376)
Tekerleksiz pazar “Pazarda satılan ürünlerin, pazardaki gibi
uygun fiyata satıldığı dükkânlar”
Giyim mağazalarında
rastlanmıştır. Örnek: Sıcakta pazarı gezdiğine değmez, bura da
tekerleksiz pazar.
Tekrar oyun, tekrar pazar “Bozulan
ilk anlaşmadan sonra, yeniden anlaşmaya oturmak, karara varmak”
Örnek:
Bu olmadı dedi, tekrar oyun tekrar pazar. İşe yeniden başladık. (Yedekçioğlu 1989,
381)
Televizyonu
açmak “Elini çabuk tutmak, işini bir an önce bitirmek”
Berberlerde rastlanmıştır.
Tencereyi
yıkamak “İşyerini temizlemek”
Ayakkabıcıda rastlanmıştır. Patron, çalışana; tencereyi
yıka! dediğinde, “dükkânın temizlenmesi gerektiği” anlaşılır.
Tepesi
üstü gitmek “(Esnaf) elinde avucunda ne varsa kaybetmek”
(Bayraktar 2001, 124)
Teraziye
koymak “Bir malın ne yüksek ne de düşük, normal bir fiyatla
satılması gerektiğini belirten ifade”
Kale çarşısında rastlanmıştır. Örnek: Hiç uğraşma, teraziye koy.
Terhis
olmak “İşten elini çekmek, işleri geriden gelen çocuklarına
bırakmak”
Genel bir
kullanımdır. Örnek: Benim günlerim az kaldı, terhis olacağım.
Çocuklar düşünsün artık.
Tıraş
etmek
“Yapılan iş sonunda elindeki her şeyi almak”
Mobilyacılarda
rastlanmıştır. Örnek: Bir mutfak dolabı için adamı tıraş etti.
Tıraşa
gitmek “Alacak toplamaya gitmek”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Sen dükkâna göz kulak ol, ben tıraşa
gidiyorum.
Tüyü tozağı atmak “İflas etmek, elinde avucunda hiçbir şey kalmamak”
Örnek: Toptancılığı başlayalı altı ay
olmadan tüyü tozağı attı seninki. (Yedekçioğlu 1989, 390)
Uçkuru kendinden “Fiyatı uygun, ucuz”
Örnek:
Şunu almanı tavsiye ederim; uçkuru kendinden bir mal, memnun
kalırsın. (Yedekçioğlu
1989, 391)
Umre’ye gitmek “Geç kalmak”
Genel bir kullanım olup, geç
gelen çaycılar için söylenmektedir. Örnek. Umre’ye mi gittin yahu! Çayların
hepsi soğumuş.
Usta babadan önce gelir “Ticarette, yeni yetişen bir çırak için ustası
ve ondan öğrenecekleri, her şeyden önce gelir. Ustası babasından daha
yakındır.”
Genel bir kullanımdır. Örnek: Eskiden
çocuğu küçük yaşta iş öğrensin diye birinin yanına verirlerdi. Çocuk da
ustasının izinden gider, sözünden çıkmazdı. Çünkü usta babadan önce gelir.
Şimdi nerde o terbiye...
Uzunları yakmak “Gözlerini dört açmak, dikkatli olmak”
Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Cin
gibi çocuk, sabah gelir, uzunları yakar. Hiçbir müşteriyi kaçırmaz.
Üç
buçuk kazanmak “Üç beş kazanmak; geçinecek kadar, az çok kâr elde etmek” Örnek:
Hamdolsun
üç buçuk kazanıyoruz bugünlerde. (Yedekçioğlu 1989, 398)
Varlık seviştirir, yokluk dövüştürür “Paranın aile ve ticaret
(özellikle de ortaklık) hayatındaki rolünü anlatır.”
Yeraltı Çarşısı’ndan derlenmiştir. Örnek: İşler
iyi gidiyorsa ortaklık da iyi gider. Ne zaman zarar ettin, o zaman düzenin
bozulamaya başlar. Varlık seviştirir, yokluk dövüştürür yani.
Ver elini! “Pazarlığa başlamak için yapılan teklif”
Genel bir kullanım olup, oto alım satımları sırasında sıkça
rastlanmıştır.
Veresiye
gelesiye... “’Veresiye iş yapmak sakıncalıdır’ anlamında kullanılır.” Genel bir
kullanımdır.
Vitgeli tutturmak “İşini sürekli olarak kâr getirecek şekle koymak,
garantiye sokmak”
(Vitgel: Üçtaş, dokuztaş
oyunlarında kullanılan bir deyim.) Örnek: Büyük oğlu dükkânda, küçük oğlu
atölyenin başında; Mehmet Ağa vitgeli tutturdu. (Yedekçioğlu
1989, 406)
Yabancı değil “Tanıdık
vasıtasıyla gelen bazı müşteriler için, alış veriş sırasında, özel indirim
yapılmaması, normal bir müşteri gibi davranılması için esnafa verilen talimat”
Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Arkadaşla ilgilenin yabancı
değildir, dendiğinde sıradan bir müşteri gibi davranılması
gerektiği anlaşılır. (Krş. Tanıdık.)
Yârenlik gelmek “İşin içinde olmadıktan sonra zorluğunu anlayamamak”
Her işin kendine göre sıkıntılarının olduğu, ancak dışardan
bakıldığında bunun böyle görülmediğini ifade eder. Yeraltı Çarşısı’nda
rastlanmıştır. Örnek: Geriden bakana bizim yaptığımız iş yârenlik gelir. Sabahtan
akşama kadar şurada ne çektiğimizi kimse bilmez.
Yatan kumaş paha eder “Değerli
şeylerin kıymeti zaman geçtikçe daha da artar. Başta anlaşılmayan bu kıymeti
zaman ortaya çıkarır” (Yedekçioğlu 1998, 113)
Yeni tahta kirletmek “Daha yeni bir iş tutmak, ticarete başlamak”
Örnek:
Daha işlerin ne getireceği belli değil, yeni tahta kirletiyoruz. (Yedekçioğlu
1989,420)
Yeri belli olmak “Müşteriye güven vermek için söylenir.”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Beğenmezsen geri getir, bizim yerimiz
belli.
Yorgun it yatağı “Alışveriş için değil de dinlenmek için gelinen
dükkân”
Genel
bir kullanımdır. Örnek: Gelen yarım saat çene yapıyor, yorgun it
yatağı sanki burası. (Krş. Gölge)
Yumağı küçülmek “İş hacmini daraltmak, mevcut malı, stokları azaltmak”
Örnek:
Yumağı küçülttük, benim de başım dinçleşti. (Yedekçioğlu 1989,
429)
Yüz eksik söylemek “Fiyat vermekte zorlanan, gönülsüz müşterinin
aklından geçen fiyatı öğrenebilmek ve pazarlığı yumuşatmak”
Genel bir kullanımdır.
Müşterinin kafasında belli bir fiyat vardır. Ama söylemekten kaçınır. Malını
satmak isteyen esnaf ‘yüz eksik söyle!’ diyerek pazarlığı açmak ve
müşterinin kafasından geçirdiği fiyatı öğrenmek ister.
Yüz
etmek “Alacaklısı ile borçlusunu buluşturup aradan çekilmek” (Bayraktar 2001,
123)
Yüz
kişi geçer ikisi alır “Her gelen geçene mal satmak mümkün değildir” Genel bir
kullanımdır. Esnaflığın zorluğunu ve ticarette sabrın önemini anlatır.
Yüz olmak “Kefil olmak” (Bayraktar 2001, 123)
Zanaat sahibi öğleye kadar aç kalır “Kolunda bir altı bileziği, sanatı
olan kişi hiçbir zaman aç kalmaz” (Yedekçioğlu 1998, 118) .... dediysek ...
.olmadı ya! “Fiyat söylendiğinde müşteri almaktan vazgeçerse, istenilen fiyatın
pazarlığa açık olduğunu belirtir”
Örnek: Gel
canım nereye gidiyorsun, 60 dediysek 60 olmadı ya!
Alan alan
kazanıyor Giden bakan yalvarıyor
Pazarda söylenmekte.
Bir kerecik
bakın Önemli değil almayın
Giyim mağazasında söylenmekte.
Terlik
mağazasında söylenmekte.
Her şey var burada İşte aşağıda yukarıda
Ucuzluk pazarında söylenmekte.
İster
al ister alma
Gel
indirime seyirci kalma
Ayakkabı mağazasında söylenmekte.
İsteyin verelim Çay da ikram edelim
Giyim mağazasında söylenmekte.
İki
al bir öde
Git
komşuna da söyle
Giyim mağazasında söylenmekte.
İndire indire bir hâl oldu Gözlerime yaş doldu
Pazarda söylenmekte.
Tarladan kalkar Tencerede kaynar
Patates için söylenmekte.
Terazi
yetmiyor
Pazarlarda ürünün kalitesini vurgulamak için kullanılmakta.
Yaman yaman dizilmiş
İnci gibi seçilmiş
Balık satıcıları kullanmakta.
Yazın avluda
yatar Kışın peceden bakar
Üzüm için, pazarcılarca söylenmekte.
Yemeden
gitmeyin Ustayı söyletmeyin
Lokanta
kapısında söylenmekte.
SONUÇ
Çalışmamızda, Kayseri ticaret hayatında kullanılıp da genel
dilde yer almayan sözcük, deyim, atasözü ve bazı tekerlemeler tespit
edilmiştir. Bu dil unsurları derlenirken zanaat ve ticaretin en yoğun olduğu
alan ve mekânların seçilmesine özen gösterilmiş, tespitlerimiz doğal gözlem ve
bire bir görüşme yöntemleriyle elde edilmiştir.
Tespit edilen malzemenin önemli bir kısmını sözcükler
oluşturmaktadır. Sözcüklerin, genellikle bir tamlamanın asıl unsurunun düşmesi
ya da sözcüğün bilinen anlamıyla ilgili yeni anlamlar kazanması şeklinde ortaya
çıktığı görülmüştür. Bunun yanında türetme yoluyla kullanılan ve benzerlik,
zıtlık gibi anlam ilişkileri ile elde edilen yeni sözcükler de bulunmaktadır.
Sözcükler, genel olarak esnafın ticarette kullanıldığı ürünlerle (abra,
açılır, bacak, çeşme, damızlık, eskitme, fırtına, garsamba, göz nuru,
hediyelik, inceltme, kapak, lokman, minare topuk, ölü kaldıran, püsküllü, sarı
kanarya, ters tavan, tıggır, ufak, yandan cepli, vb.) ürünü satma
çabasıyla (cişetmek, mesai, nağmelemek, okşamak vb.); müşterinin (âşık,
ateş, bizimki, bilgisayar, camcı, duman, ılıman, kapıcı, kaçıcı, sorucu, yağlı,
yavan vb.),
esnafın (adanalı, bostancı, başçavuş, cürlenmek, gezginci, hancı,
kelleci, mirasçı, tabutçu, yeni gelin vb.), işyerinin, (düven, görünür,
giderlik, han, kafes, kuşluk vb.) yapılan
iş ya da ticaretin (analı danalı, cıvata, çerez, etli sütlü vb.)
niteliğiyle ilgilidir.
Deyim ve atasözleri, ticaretin
içinde uzun yıllar yaşanmış tecrübelerin, yaşam biçimi veya davranış tarzı
olmuş durum ve kuralların dilde ifadesini bulması ile oluşmuştur. Bu bölümdeki
malzemenin önemli bir kısmı kâr etme, zarar etme; işlerin iyiye gitmesi,
işlerin bozulması ile ilgilidir (ak sakaldan yok sakala gelmek,
altını üç cevize indirmek, bel kuşamak, beş on kuruş öğrenmek, cücük çıkarmak,
çul tutmaz tazıya dönmek, dımığı
düşük, eğirdiğini yüne değişmek,
ipinin kıvrağı çözülmek, kandile yağ damlamak, okka buçuk, suyu arkına
bindirmek, tepesi üstü gitmek vb.). Ticarî prensipleri ifade
eden deyim ve ata sözleri de oldukça fazladır (az kazan tez
kazan, bostancının verdiği ham olur, çeneye kuvvet keseye bereket, daldan eğme
mi kökten sürme mi, ekmeği ekmekçiye yaptır yarısını yerse yesin, esnaf dediğin
dizi kırık gerek, ikramlı pazarlık bağışlamadan ileri geçer, köşe işlemez köse
işletir, müşteri aldandığı yeri de aldattığı yeri de unutmaz namazın kazası
olur da fırsatın kazası olmaz, on paralık kına al onu sat yine al
vb.).
Atasözü ve deyimler konusunda zengin bir birikime sahip olan
Türkçenin, Kayseri ticaret hayatında da aynı zenginlik ve çeşitliliği
sergilemesi kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmıştır.
Çalışmamızın en son kısmında yer verdiğimiz tekerlemeler ise
uyaklı ifadelerden oluşmaktadır. Bu da halkımızın uyaklı ifadelere duyduğu
ilgiyi ve Türkçenin bu yönüyle ticarî hayatta üstlendiği rolü göstermektedir.
Çalışmamızda elde edilen malzemenin bir bölümü özel dil,
gizli dil açısından da değerlendirilebilecek niteliktedir.
Dil ve kültür kazanımıyla genel
toplum yapısının bir ferdi haline gelen insanlar, yaşadıkları bölge, temas
ettikleri farklı kültürler, seçtikleri meslekler veya herhangi bir şekilde
dahil oldukları farklı sosyal gruplar sebebiyle yeni mahallî yahut özel statüler
de kazanırlar. Bu özellikler toplumu renklendirir, çeşitlendirir, hatta onu
kültürel anlamda zenginleştirir. Fertler bu renklilik, çeşitlilik ve zenginlik
içinde yeni vasıflar ve yeni beceriler kazanırlar. Bu kazanımlar dile de
yansıyarak bazen yeni bir anlaşma arcının, özel bir dilin doğmasına sebep
olabilir. Bu dilin oluşması ve gelişmesi toplumun genelinden farklılaşma
düşüncesinden değil, söz konusu alanla ilgili olanlar arasında daha kolay bilgi
akışı sağlama ihtiyacından kaynaklanmaktadır .
Özel dilleri ortak dilden ayıran temel farklılık kelime hazinesidir[29] [30].
Çalışmamıza kaynaklık eden malzemenin birçoğu, özel dilleri ortak dilden farklı
kılan , ortak dildeki kelimelere yeni anlam yüklenmesi, dildeki kelime kökleri
ve ekler vasıtası ile yeni kelimeler elde edilmesi gibi yollarla ortaya
çıkmıştır. Özel dil, genel anlamda daha kolay anlaşmayı sağlayan ve toplumun
diğer fertleri tarafından bilinmesinde pek de sakınca olmayan bir dildir. Ancak
özel dilin bünyesinde bu dili kullanan grup ya da zümre dışında kalanlar
tarafından anlaşılmamak için kullanılan gizli bir dil de bulunabilir. Argo
olarak da nitelendirilebilecek olan gizli dilin geliştirilmesinden maksat, dar
bir çevrede, kısıtlı bir söz hazinesiyle belli ihtiyaçları karşılamak ve
başkaları tarafından bilinmesi istenmeyen işlerin rahat bir şekilde
yürütülmesini sağlamaktır . Çalışmamızda geçen alt geçit, arkada, âşık, ateş,
avzın, atkulâ, cızişi, cişetmek, çarşaf, çekyat, dar, devir, duman, dursun,
düğmelik, eldiven, geşelemek, gidor, gözlük, güzelleşmek, ilgilenmek, İncesu,
kafadar, kalite, kanepe, kayalamak, kemer, kepenek, kiriş, kural, kütüphane,
mesai, memişâne, nokta, penguen, sessiz martin, seyyar, sigara, sim, susturucu,
şanzıman, tanıdık, teymek, tezgahı silmek, topuz, türbanlı, türbansız, yataş,
ziyaret; anteni düzeltmek, çantı gezmek, düğmeyi dikmek, Edirne’den çıkmak,
engez kaldırmak, güneş düşmek, İncesu’ya gitmek, kitap okumak, köprüden tam
geçmek, Mahmut Emmi’yi çağırmak, Memleketi gezmek, Rize’ye gitmek, sınırı
geçmek, silecekleri çalıştırmak, yabancı değil vb. sözcük ve
deyimler kullanım şekilleri ve anlamları göz önüne alınırsa gizli dil ya da
argo olarak nitelendirilebilecek durumdadır. Kayseri’de ticarî hayat kendine
mahsus özellikleri de bünyesinde barındırmaktadır demiştik. İşte ticaretin
içinde olan kişiler bazı nesne, durum ya da kavramların başkaları tarafından
anlaşılmasını engellemek maksadıyla bazı kelimelere bilinenden farklı anlamlar
yükleyerek ya da türetme ve mecazlarla yeni kelimeler türeterek gizli bir dil
oluşturmuşlardır. Bu dil kullanım alanı bakımından ortaklık göstermemekle
birlikte genel olarak ticaret hayatı içinde yaşamaktadır.
Bu veriler göstermektedir ki, Türkçenin kullanıldığı her
alan, kendine özgü birtakım yeni oluşumlar sergilemektedir. Bir kısmı özel dil,
bir kısmı gizli dil ya da meslek argosu[31]
[32] olarak değerlendirilebilecek
olan bu yenilikler kimi zaman günü birlik, unutulmaya yatkın, içinde bulunulan
duruma dayalı gelişip son formunu bulamamış anlık kullanımlar olduğu gibi, kimi
zaman da kullanıldığı alanın kimliğini yansıtacak kadar güçlü bir şekilde dile
yerleşen unsurlardır.
Çalışmamız, anlam bakımından zengin ve kıvrak bir dil olan
Türkçenin, kullanıcısının verdiği yön ve şekil ile meslekî iletişimde,
hareketli ticaret hayatında, nasıl esneklik sergilediğini, o an veya durumun
koşullarına nasıl ayak uydurduğunu, kullanıcısına sağladığı geniş imkânları
gözler önüne sermiştir.
Dil çalışmaları, ağız araştırmaları yönünde ilerlemektedir.
Günümüzde kozmopolit yapıların oluştuğu büyük şehirlerde ağız özellikleri
günden güne yok olmaktadır. Bununla birlikte meslek gruplarının kendi
bünyelerinde dile yeni kullanımlar kazandırdıkları görülmektedir.
KAYNAKLAR
AKSAN,
Doğan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yay., Ankara
2003.
AKSOY, Ömer Asım, Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler, TDK
Yay., Ankara 1996.
_______ , Atasözleri
ve Deyimler Sözlüğü 1: Atasözleri Sözlüğü, TDK Yay., Ankara
1971.
_______ , Atasözleri
ve Deyimler Sözlüğü 2: Deyimler Sözlüğü, TDK Yay., Ankara
1976.
ARGUNŞAH, Mustafa; İsmail
Görkem; Hülya Argunşah ve Diğerleri (haz), Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat
ve Edebiyat Şöleni (Bildiriler), 1.Cilt, Kayseri 2001.
_______ , Kayseri
ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Şöleni (Bildiriler), 2.Cilt, Kayseri
2001.
ATALAY, Besim (haz..), Divanü Lûgati’t-Türk,
C. I-IV, TDK. Yay., Ankara 1985.
Erciyes Yöresi I. Folklor, Halk Edebiyatı ve Etnografya Sempozyumu
(Bildiriler),
Erciyes Üniversitesi Yay., Kayseri 1991.
BAYRAKTAR, Fatma Sibel, Kayseri
Deyimlerinde Kadın ve Erkeğe Biçilen Roller, Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve
Edebiyat Şöleni (Bildiriler), 1.Cilt, Kayseri 2001, s. 123 - 128.
CAFEROĞLU, Ahmet, Orta Anadolu Ağızlarından Toplamalar, TDK. Yay.,
Ankara 1995.
ÇALKANER,
H. Recep, Aslan Gayserilim 1, Kayseri 2002.
_______ , Aslan Gayserilim
2, Kayseri
2002.
_______ , Aslan Gayserilim
3, Kayseri
2002.
_______ , Aslan Gayserilim
4, Kayseri
2002.
ÇAYIRDAĞ, Mehmet, Kayseri Tarihi Araştırmaları, Kayseri Büyükşehir
Belediyesi Kültür Yay., Kayseri, 2001.
Derleme
Sözlüğü, C. I-XI, TDK. Yay., Ankara 1963.
ERAVŞAR, Osman, Seyahatnamelerde
Kayseri, Kayseri Ticaret Odası Yay. 30, Kayseri 2000.
EREN,
Hasan, Türk
Dilinin Etimolojik Sözlüğü, TDK. Yay., Ankara 1999.
ERGİN,
Muharrem, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yay., İstanbul 1997.
ERKİLETLİOĞLU,
Halit, Kayseri
Tarihi, İl Kültür Müdürlüğü Yay., Kayseri 1993. HATİBOĞLU,
Vecihe, Dilbilgisi
Terimleri Sözlüğü, TDK. Yay., Ankara 1972.
HÜSNÜ,
Hüseyin, Kayseri
Sözlüğü, Kayseri 1934.
İmlâ
Kılavuzu, TDK. Yay., Ankara 2000.
İmlâ
Kılavuzu, TDK. Yay., Ankara 2005.
GÜLENSOY, Tuncer, Kayseri ve Yöresi Ağızları, Türk Dili Dergisi,
Sayı 595, Temmuz 2001.
KARAHAN, Leyla, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, TDK Yay.,
Ankara 1996.
KESKİN, Mustafa; Mehmet Metin Hülagü, Geçmişteki İzleriyle Kayseri,
Erciyes Üniversitesi Yay., Kayseri 2006.
KORKMAZ,
Zeynep, Türk
Dili Üzerine Araştırmalar, C: 1, TDK. Yay., Ankara 1995.
_______ , Türk
Dili Üzerine Araştırmalar, C; 2, TDK. Yay., Ankara 1995.
__________ , Türkçede Eklerin
Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması Olayları, TDK.
Yay., Ankara 2000.
__________ , Türkiye
Türkçesi Grameri (Şekil bilgisi), TDK. Yay., Ankara 2003.
KOÇYİĞİT, Mehmet, Kayseri
Üretici Firmalar Rehberi, Kayseir Ticaret Odası Yay. 55, Kayseri
2004.
KÜÇÜKUSTAOĞLU, Turhan Nesimi, Hem Okur Yazarım Kayseriliyim,
İstanbul 1983.
Meydan Larousse, Büyük Lûgat ve Ansiklopedi,
Kayseri Maddesi, C. XI, Sabah Yay., İstanbul 1992. s.107 - 111.
NASKALİ,
Emine Gürsoy; Gülden Sağol, Türk Kültüründe Argo, Türkistan ve Azerbaycan
Araştırma Merkezi Yay. Haarlem, Hollanda 2002, s. 23 - 30.
T.C. Kayseri Valiliği, Kayseri CD’si,
İstanbul 2005.
Türk
Atasözleri ve Deyimleri I, Milli Kütüphane Başkanlığı, İstanbul
2001.
Türk
Atasözleri ve Deyimleri II, Milli Kütüphane Başkanlığı, İstanbul
2001.
ÖZDEMİR, Mustafa, Kayseri’de Pastırmacılık,
Kayseri Ticaret Odası Yay. 2, Kayseri 1994.
ÖZKAN, Nevzat, Erkilet
Gizli Dili, Erciyes Yöresi 1. Folklor, Halk Edebiyatı ve
Etnografya Sempozyumu (Bildiriler), Kayseri 1991, s.295-315.
_______ , Kayseri
ve Yöresi Ağızları Üzerine Yapılan Çalışmalara Bir Bakış, Erciyes
Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 1996, S. 7, s. 265-277.
ÖZULU, Yunus Emre, Şu Bizim Kayseri, Kayseri İli Yardım Derneği
İstanbul Şubesi Yay., İstanbul 2000.
SUBAŞI,
Muhsin İlyas, Dünden Bugüne Kayseri, Geçit Yay., Kayseri 1998.
_____ , Bu
Şehrin Hikayesi, Kayseri Ticaret Odası Yay., Kayseri 2004.
Temel
Britannica, Kayseri Maddesi, C. X, Ana Yay., İstanbul 1993, s.125
- 129.
TIETZE, Andreas, Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lûgati, C.
I/A-E, Simurg Yay., İstanbul - Wien 2002.
Türkçe
Sözlük, 2 Cilt, TDK. Yay., Ankara 1998.
UYGUNER, Muzaffer, Kayseri
Ağzı Sözcüklerinin yapısal Özellikleri, ÇTD, C. VI-II, S. 91,
Eylül 1995, s. 31-32.
PORZIG,
Walter, Dil
Denen Mucize, (çev.) Vural Ülkü, TDK. Yay. Ankara 2003.
YEDEKÇİOĞLU, Kazım, Kayseri Ağzı I Deyimler, Kayseri 1989.
_______ , Kayseri Ağzı II
Sözcükler,
Kayseri 1992.
_____ , Kayseri
Ağzı III, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yay., Kayseri
1998.
Yeni
Tarama Sözlüğü, (dzl.) Cem Dilçin, TDK. Yay., Ankara 1983.
ZÜLFİKAR,
Hazma, Türkçede
Ses Yansımalı Kelimeler, TDK. Yay., Ankara 1995.
[1] Leyla
Karahan, Anadolu Ağızlarının
Sınıflandırılması, TDK Yay., Ankara 1996.
[2] Nevzat
Özkan, “Kayseri ve Yöresi Ağızları Üzerine Yapılan Çalışmalara Bir Bakış”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
Yıl: 1996, S. 7, 1996, s. 265 - 277.
[3] Hüseyin
Hüsnü, Kayseri Sözlüğü,
Kayseri 1934.
[4] Merak
Koşansu, Kayseri Ağzı,
AÜ DTCF Türk Dili Mez. Tezi, Ankara 1959.
[5] Alev
Bülbül, Kayseri Ağzı,
AÜ DTCF Mez. Tezi, Ankara 1964.
[6] Mustafa
Parlar, Kayseri Yerleşik
Türmen Ağzı İncelemesi,
Atatürk Ü. Türk Dili Mez. Tezi, Erzurum 1970.
[7] Ruziye
Peşekersoy, Kayseri Ağzı,
IÜ Türk Dili Mez Tezi, İstanbul 1974.
[8] Fahriye
Yağmur, Kayseri Yöresi Ağzı,
İÜ Türk Dili Mez. Tezi, İstanbul 1977.
[9] Murat
Ustaoğlu, Kayseri (Merkez) Ağzı, FÜ Türk Dili Mez. Tezi, Elazığ 1984.
[10] Kazım Yedekçioğlu, Kayseri Ağzı I Deyimler, Kayseri 1989; Kayseri
Ağzı II Sözcükler, Kayseri 1992; Kayseri Ağzı III, Kayseri
1998.
[11] Fatma Sibel Bayraktar, Kayseri Merkez İlçe Ağzı, TÜ Türk Dili
Doktora Tezi, Edirne 2000.
[12] Tuncer Gülensoy; Ercan Alkaya, Türkiye
Türkçesi Ağızları Bibliyografyası, Akçağ
Yay., Ankara 2003.
[13] Muhsin Ilyas Subaşı, Dünden Bugüne Kayseri,
Kayseri 1998.
[14] Yunus Emre Özulu, Şu Bizim Kayseri,
Kayseri İli Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi Yay., İstanbul 2000.
[15] H. Recep Çalkaner, Aslan Gayserilim,
Kayseri 2002.
[16] Ahmet Caferoğlu, “Erkilet Çerçilerinin Argosu
“Dilce”, TDED IV, 1952, s. 334 - 344.
[17] Nevzat Özkan, “Erkilet Gizli Dili”, Erciyes
Yöresi I. Folklor, Halk Edebiyatı ve Etnoğrafya Sempozyumu (Bildiriler),
Kayseri 199, s. 291 - 315.
[18] Gizli dil için bk. Özkan agm.
[19] Muhsin İlyas Subaşı, Dünden Bugüne Kayseri,
Kayseri 1998, s. 6.
[20] Mustafa Keskin; Mehmet Metin Hülagü, Geçmişteki İzleriyle Kayseri,
Kayseri 2006, s. 3.
[21] Mustafa Keskin; Mehmet Metin Hülagü, Geçmişteki İzleriyle Kayseri,
Kayseri 2006, s. 2.
[22] Halit Erkiletlioğlu , Kayseri Tarihi,
Kayseri 1993, s. 4
[23] Mustafa Keskin; Mehmet Metin Hülagü, Geçmişteki İzleriyle Kayseri,
Kayseri 2006, s. 2 - 3.
[24] Temel Britannica,
C. 10, s. 126.
[25] T.C. Kayseri Valiliği, Kayseri
CD’si, İstanbul 2005.
[26] T.C. Kayseri Valiliği, Kayseri
CD’si, İstanbul 2005.
[27] Ömer Adilatasoy, “Modern Etkin ve Uygulanabilir Bir Üretim ve
İstihdam Modeli Olarak Ahilik Kültür ve Geleneğinin Kayseri İş Hayatına
Etkileri”, KTO Dergisi, ‘Ahilik’ Özel Sayısı,
Ekim 2004, s.13.
[28] Muhsin İlyas Subaşı, Dünden
Bugüne Kayseri, Kayseri 1998, s. 219-221
[29] Nevzat Özkan, “Gizli dil Olarak Argonun Fonksiyonu Üzerine”, Türk Kültüründe Argo, (yyl.) Emine Gürsoy - Naskali,
Gülden Sağol, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yay. Haarlem, Hollanda
2002, s. 23 - 30.
[30] Aysel Uzuntaş, “Argoya Dilbilimsel
açıdan Bir Bakış”, Türk Kültüründe Argo, (yyl.)
Emine Gürsoy - Naskali, Gülden Sağol, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi
Yay. Haarlem, Hollanda 2002, s. 31 - 39.
[31] Nevzat Özkan, “Gizli dil Olarak Argonun
Fonksiyonu Üzerine”, Türk Kültüründe Argo, (yyl.)
Emine Gürsoy - Naskali, Gülden Sağol, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi
Yay. Haarlem, Hollanda 2002, s. 23 - 30.
[32] Özel dil, gizli dil ve meslek argosu için
ayrıca bk.
Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil Ana
Çizgileriyle Dilbilim,
Ankara 2003.
Emine Gürsoy - Naskali; Gülden Sağol, age.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar