Print Friendly and PDF

KAYSERİ’DE TİCARET DİLİ

Bunlarada Bakarsınız

Hazırlayan: Özgür KILIÇ

GİRİŞ

1.1. Kayseri Ağzı Üzerine

Leyla Karahan[1] [2] Anadolu Ağızlarını, Doğu Grubu Ağızları, Kuzeydoğu Grubu Ağızları ve Batı Grubu Ağızları olmak üzere üç ana grupta toplamıştır. Karahan’ın Ankara merkez, Haymana, Bâlâ, Şereflikoçhisar, Çubuk, Kırıkkale, Keskin, Kalecik, Kızılırmak (Çankırı), Çorum, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Şarkışla, Gemerek ve Yozgat ağızlarıyla birlikte Batı Grubunun VIII. alt grubuna dahil ettiği Kayseri ağzı üzerine Hüseyin Hüsnü[3], Meral Koşansu[4], Alev Bülbül[5], Mustafa Parlar[6], Ruziye Peşkersoy[7], Fahriye Yağmur[8], Murat Ustaoğlu[9], Kazım Yedekçioğlu[10], Fatma Sibel Bayraktar[11] [12] [13] gibi araştırmacılar çalışmışlardır . Bu müstakil çalışmaların yanı sıra Muhsin Ilyas Subaşı , Yunus Emre Özulu[14], H. Recep Çalkaner[15] gibi yazarlar, Kayseri’yi konu alan eserlerinde, Kayseri ağzına ait malzemelerin anlamları ile birlikte verildiği sözlüklere yer vermişlerdir.


Yukarıda zikredilen çalışmalar, Kayseri ağzını genel olarak ele alan çalışmalardır. Kayseri’de, belirli bir grup veya zümrenin dilini konu edinen çalışmalar yok denecek kadar azdır. Önce Ahmet Caferoğlu’nun[16] üzerinde durduğu ve Nevzat Özkan’ın[17] [18] kapsamlı bir şekilde yeniden ele aldığı Erkilet Gizli Dili , Erkilet çerçilerinin kendi aralarında konuşurken kullandıkları dili ortaya koymuştur. Bu ve benzeri araştırmalar, belirli bir grup ya da zümrenin, iletişim kurarken farklı yolları denediklerini, dile yeni anlam ve boyutlar kattıklarını göstermektedir ve bu incelemeye değer bir konudur. Çünkü Türkçe anlam bakımından zengin ve ufukları geniş olan bir dildir ve zenginliği, kullanılışında gizlidir. Türkçenin, Kayseri ticaret hayatında, böyle bir konuma sahip olduğu düşüncesindeyiz.

Kayseri, ticarî hayat bakımından gelişmiş bir şehirdir. Nüfusun önemli bir kısmı şu veya bu şekilde ticaretin içindedir. Kaynaklar incelendiğinde görülecektir ki Kayseri ağzında, ticaretle ilgili bol miktarda sözcük, deyim ve atasözü vardır. Bunun yanı sıra kaynaklarda yer almayıp, günlük ticarî hayatta, bilinenden farklı anlamlarda kullanılan ya da yeni türetilen çokça sözcük bulunmaktadır. Üreticisiyle, satıcısıyla, sanatkârıyla ticarî bir kimlik kazanmış olan şehirde, dil çalışmaları açısından müstakil olarak değerlendirilebilecek bir “ticaret dili” oluşmuştur.

1. 2. Kayseri Adı

Kayseri milattan önce kurulmuş bir şehirdir. Bu şehre ilk defa “Kanisti” adı verilmiştir. Asurlular dönemine rastlayan çağlardaki bu ad, daha sonra “Mazaka” olarak değişmiştir. Bu adın, Kapadokyalıların atası “Mechus” ya da “Mosoch”tan geldiği ifade edilir. Bir başka görüş de “Mazak”ın Grekçe “Mazaka”ya dönüştüğü şeklindedir. Bu adın Frig dilindeki Zeus anlamına gelen Mazeus’tan gelmiş olabileceği de öne sürülmektedir. En uygun şekli de bu olmalıdır. Çünkü bulunan eski paralar üzerinde bu ifadelere rastlanmıştır.

Kayseri bir ara “Eusebeia” adını da almıştır. Bu adla I. Kapadokya Krallığı’nın başkenti olduğu da kaynaklarca ifade edilmektedir. Kapadokya Kralı, Roma İmparatoru’nun onuruna, şehre “Kaisareia” adını vermiştir. Şehir bu adla ün bulmuş ve gelişmiştir.

Şehrin bugünkü adını alışı ise 7. yüzyılda Arap ordularının şehri ele geçirmesinden sonraya rastlar. O da “Kaisareia” adının “Kayseri” şeklinde okunuşundan ibarettir.[19] [20] [21] [22] [23]

1. 3. Kayseri’nin Tarihçesi

Kayseri, toprak, su kaynakları ve ulaşım bakımından çevresine göre daha elverişli doğal

koşulara sahip olması nedeniyle binlerce yıldan beri yoğun bir yerleşim hareketine

20

sahne olmuştur.

Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Kayseri, M.Ö. 3500 ile M.S. 2000 olmak üzere

5500 yıllık uzun bir geçmişe sahiptir. Kayseri’de bilinen ilk yerleşim yeri ise Hititlerin

22

M.Ö. 2000’li yıllarda kurduğu Kültepe (Kaniş) höyüğüdür.

Kayseri tarihî seyri içerisinde Hititler, Frigyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Klikya, Kapadokya ve Pontus Krallığı, Medler, Persler, Makedonyalılar ve Araplar gibi birçok kavme yurt olmuş ve değişik medeniyetlere beşiklik etmiş, 11. yüzyıldaki Anadolu’ya

23

yönelik Türkmen akınları dolayısıyla Türklerin hakimiyetine geçmiştir.

Tarihin her döneminde olduğu gibi Türk hakimiyeti sırasında da Kayseri, önemini hiçbir zaman yitirmemiş, Danişmentliler, Selçuklullar, ve Moğol istilasından sonra da Eretna Beyliği’nin hakimiyetine girmiştir. 1402’de Ankara Savaşı ile karışık bir döneme giren ve Timur istilasını gören şehir, Karamanoğulları ve Dulkadiroğulları egemenliğinin ardından Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır.

Osmanlı idaresinde istila ve karışıklıklardan uzaklaşarak rahat bir nefes alan Kayseri, sonraki yıllarda gelişimini ve büyümesini devam ettirerek Cumhuriyet dönemine gelmiştir. Cumhuriyet döneminde il merkezi olan Kayseri, bu dönemde yurdun her tarafında görülen sosyal ve ekonomik kalkınmadan nasibini almış, modern bir şehir olarak günümüze kadar gelmiştir.


1. 4. Coğrafi Yapı

İç Anadolu bölgesinin Yukarı Kızılırmak bölümünde yer alan Kayseri 16.917 km2 ‘lik yüzölçümüyle ülke topraklarının % 2.2 ’lik bir bölümünü kaplamaktadır. İl merkezinin denizden yüksekliği 1050 m’dir.

İl alanı kuzeybatı ve kuzeyden Yozgat’ın Çayıralan ve Boğazlıyan; kuzey ve kuzeydoğudan                    Sivas’ın            Şarkışla,      Gemerek, Kangal ve Gürün; doğudan

Kahramanmaraş’ın Afşin ve Göksun; güneyden Adanan’ın Tufanbeyli, Saimbeyli, Feke ve Karaisalı; güneybatıdan Niğde’nin merkez ve Çamardı; batıdan ise Nevşehir’in Derinkuyu, Ürgüp ve Avanos ilçeleriyle çevrilidir.

İli, güneyden ve doğudan orta Torosların uzantıları; kuzeyden ve batıdan ise geniş bir lav platosu sınırlar. Kayseri il topraklarının % 36.1’i dağlarla, % 14.8’i ovalarla, % 49.1 gibi büyük bir bölümü ise platolarla kaplıdır. İl yüzölçümünün % 40’ını tarım arazisi

24

oluşturmaktadır.

Kayseri ili topraklarının önemli bir bölümü hafif dalgalı yüksek düzlüklerden oluşur. Bu düzlükler çöküntü alanları ve dağlar tarafından engebelendirilir. İç Anadolu bölgesinin en yüksek dağı olan Erciyes Dağı (3.917 m.) il sınırları içindedir. Güney, güneydoğu ve doğuda doğal sınır oluşturarak kabaca güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanan Tahtalı Dağları Kayseri ilinin en yüksek ikinci noktasıdır (3.075 m). Dorukları il sınırları dışında kalan Binboğa Dağları doğuda, Aladağlar ise güneybatıda doğal sınır oluşturur.

İç Anadolu bölgesinin başlıca yüksek düzlüklerinden olan Uzunyayla’nın batı kesimi il sınırları içindedir. Bu topraklarda birçok ova da yer alır. Bunların başlıcaları Develi, Kayseri ve Palas ovalarıdır. Kayseri ilinden kaynaklanan akarsuların bir bölümü Akdeniz’e, biri Karadeniz’e dökülürken bazıları da kuzey ve batı kesimlerdeki kapalı havzalara yönelir.

Kayseri ilinde birçok doğal ve yapay göl vardır. Başlıca doğal göller, sığ sazlık ve bataklıklardan oluşan Tuzla (Palas) ve Yay gölleri ile Sultan Sazlığı’dır.

Kayseri ili, kışı oldukça sert geçen kara ikliminin etkisi altındadır. Kar yağışlı geçen kış aylarında hava sıcaklığının bazen -30 C’nin altına düştüğü gözlenir. Yıllık ortalama yağış miktarı 500 milimetreden az olan Kayseri ilinde yazlar da oldukça sıcak geçer. En


çok ilkbaharda yağış alan ilin doğal bitki örtüsü bozkırdır. Kayseri’nin güney ve güneydoğu kesimindeki dağlık alanlarda sedir, köknar, kızıl çam ve kara çamlardan

25

oluşan orman topluluklarına rastlanır.

Kayseri günümüzde karayollarının önemli bir kavşak noktasındadır. Hem Doğu hem de Batı yönlerinden şehre ulaşım oldukça kolaydır. Kuzeybatıda Ankara’dan gelen devlet yolu ile Güneyden Adana ve Niğde’den gelen yol, Kayseri şehir merkezinin 15 km. Kuzeybatısında, Boğazköprü mevkiinde birleşir. Buradan doğuya yönelen yol Bünyan yakınlarında ikiye ayrılır ve yollardan biri Samsun - Sivas, diğeri de Malatya eksenine bağlanır. Ayrıca Malatya yönünde eski yolun güney kesiminde yeni bir yol daha ulaşıma açılmıştır. Bu haliyle Kayseri, şehirler arası trafik yönünden oldukça yoğun bir karayolu trafiğine sahiptir. Şehirde ayrıca hava ve demir yolu ulaşımı da mevcuttur.[24] [25]

1. 5. Nüfus Yapısı

2000 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre ikisi merkez olmak üzere 16 ilçe şeklinde idari bir yapısı bulunan Kayseri ilinin nüfusu 1.060.694’tür. Toplam nüfusun 732.410’u şehirlerde, 328.284’ü köylerde yaşamaktadır. Kayseri ili, Türkiye toplam nüfusunun (67.803.927), % 1.6’lık bir bölümünü oluşturmaktadır. 23 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ile Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin sınırları yeniden düzenlenmiştir. Daha önce iki metropol ilçeden oluşan Kayseri Büyükşehir Belediyesi, yeni yasa ile 5 ilçe ve 19 alt kademe belediyesinden oluşmuş ve nüfusu (Büyükşehir) 697.344 olmuştur.[26]

1. 6. Kayseri’de Ticaret Hayatı

Türkiye’de ticaret denilince ilk akla gelen şehir hiç şüphesiz Kayseri’dir. Bu şehirde ticaret âdeta bir okul olmuş, ticaretin ülke genelindeki uzmanları burada yetişmiştir. Ticaretin Anadolu’daki önemli kurumlarından biri olan Ahilik teşkilatının Kayseri’de oldukça gelişmiş bir seviyeye ulaşmış olması bunun kanıtıdır. Şehir, Anadolu’nun


Türkleşmesinden sonra ekonomik ve sosyal hayata damgasını vuran Ahilik geleneği ve uygulamasının ilk ve en önemli merkezlerinden biri olmuştur.[27] [28]

Kayseri, ülke genelinde ticarî marifetiyle tanınır. Kayserilinin bu alandaki becerisi yurt çapında birçok iş adamına örnek olmuştur. Bunun temel sebebi de Kayserideki ticarî geleneğin çok eskilere dayanıyor olmasıdır.

Antik çağda Kaniş - Karum’la ticarî hüviyet kazanan Kayseri, Türklerin eline geçtikten sonra da bu özelliğini korumuştur. Anadolu’nun Türkleşmesinden sonra, devam edegelen ticarî hayat, Selçuklular döneminde kurulan Yabanlu Pazarı ile canlılığını sürdürmüştür.

Selçuklular’ın ticarî sistemlerini böyle bir panayırla canlı tutmaları için Kayseri’yi seçmiş olması tesadüf değildir. Yukarıda da işaret edildiği gibi Kayseri’nin merkezî bir yer oluşu, buluşma imkânı sağlaması, çevre halkının ticarî usûlleri çok iyi bilmesi böyle bir fırsatı değerlendirmelerine zemin hazırlamıştır.

Osmanlılar döneminde de Kayseri, şehir merkezinde aynı özelliği taşımıştır. Bu durum günümüzde de devam etmektedir. Bunun temel iki sebebi vardır: Birisi, şehrin, doğudan batıya ve güneyden kuzeye ticaret yolları kavşağında olması, diğeri de alanlarının tarım ve hayvancılık için yeterli imkâna sahip olmamasıdır. Burada yaşayan halk geleneksel

29

gelir imkânlarının dışında kendisine yeni iş imkanını ticarette bulmuştur.

Günümüzde, yerleşim biçimi, tarım topraklarının azlığı ve sert karasal iklim sebebiyle tarıma yönelik çalışmaların az olduğu Kayseri’de sanayi ve ticaret oldukça gelişmiştir. Bunun en önemli göstergesi, Kayseri Ticaret Odasına kayıtlı üyeler ile Kayseri Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliğine kayıtlı oda ve esnaf sayılarıdır.

Kayseri Sanayi Odasının 20 meslek grubunda toplam 741 üyesi, Kayseri Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliğinin 50 odaya kayıtlı 56.109 üyesi ile Ticaret Odasına kayıtlı 15.000 üye bulunmaktadır. Tohum hububat ve bakliyat tacirleri, gıda tacirleri, besiciler ve pastırma, sucuk imalatçıları, demir ve çimento satıcıları, kumaş satıcıları ve manifaturacılar, banka ve sarraflar, tuhafiye ve konfeksiyon tacirleri, halı ve kilim satıcıları, oto yedek parça ve lastik tacirleri, yün, yapağı ve deri tacirleri, nakliye ve


sigortacılar, müteahhitler vb. değişik meslek grubunda yer alan bu gerçek ve tüzel kişilerin sayısı Kayseri’de ticarî yaşamın canlılığını ve hareketliliğini yansıtmaktadır30.


 

 

 

 

 

 

 

 


İKİNCİ BÖLÜM

METİNLER

2. 1. SÖZCÜKLER

Abra “Teraziyi dengeye getirmek için, hafif olan kefeye konulan, ufak taş, demir parçası vb. ağırlık” (Yedekçioğlu 1992, 95)

Açılır “Kapının açılıp kapanan, kasanın içindeki bölümü”

Kapı imalatçıları kullanmaktadır.

Adanalı “Kazancı az olan, fazla satış ya da iş yapamayan işyeri veya çalışanı” Adana’nın 01 olan plakasından hareket edilerek kullanılan bir tabirdir.

Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: Adanalı çalışıyor mu daha?

Agişi “Kaput bezi” (Özkan 1991, 299)

Ağrı kesici “Müşterinin isteğine uygun olan mal”

Genel bir kullanımdır.

Ahbap “Borcuna sadık olmayan, ödemelerini gününde yapmayan müşteri”

TS’deki “Kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan kimse” anlamının tersini ifade edecek bir anlamda kullanılmaktadır. Kumaş toptancılarında                                                rastlanmıştır.


“Ahbaplarımız da çoğaldı.” cümlesi işlerin iyi olmadığı, alacakların tahsil edilemediği anlamındadır.

Alengirli “Çapraşık, karışık, belirsiz”

1.     Özellikle oto ticareti yapan esnaf ve oto müşterileri tarafından anlaşılması güç olan teknoloji için kullanılır. Örnek: Bunların motorları alengirli, bizim aklımız ermez.

2.     Anlaşılması güç ifadeler için kullanılır. Örnek: Alengirli konuşup durma! (Subaşı 1998,108)

Alt geçit “Tuvalet”

Belirli bir zümre tarafından kullanılmaz, değişik alanlarda karşımıza çıkmıştır.

Birisi sorduğunda, sorulan kişinin yerini belirtmek için ya da dükkânda müşteri varken tuvalet ihtiyacı duyulduğunda, diğer çalışanlara ipucu vermek için kullanılmaktadır. Kelime tek olarak kullanılmayıp, kısa bir cümle içinde geçer. Örnek: “Alt geçitten çıktım”' cümlesi “Tuvaletten yeni geldim.” anlamı taşımaktadır.

Analı danalı “Bir malı alırken de satarken de yapılan kâr, bir işi yaparken aynı zamanda bu işin başka bir yönü ile de kâr etme durumu”

Hayvan ticaretinde kullanılan sözcük, zamanla yaygınlaşarak genel bir kullanım olmuştur.

Ara makas “Çok güçlü ve sık olan saçlarda saçın az görünmesi için ara ara kesilmesi işlemi.”

Bayan kuaförlerinin kullandığı bir terimdir. Örnek: Bu şekilde kesemeyiz ancak ara makas ile olur.

Arabacı 1.”Genellikle el arabası ile satış yapan esnaf” 2. “Dükkân dışında satılan döküntü malları tercih eden müşteri”

Sözcüğün iki anlamı da giyim ürünleri satanlarca kullanılmaktadır. 1. anlamı halk arasında da kullanılır. Örnek 1: Arabacıdan alma da nerden alırsan al. Örnek 2: Bunlar arabacı, bizim mallara bakmazlar bile.

Araba malı “Açıkta satılan kalitesiz mal”

Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Halk arasında da kullanıldığı görülmüştür. Örnek: Bu kalitede bulamazsınız, olsa olsa araba malı olur.

Aralaşmak “Anlaşmak”

Oto ve emlak ticaretinde kullanılmaktadır. Örnek: 15.000 liraya aralaştık.

Arkada “Alıcı olmayan bir müşterinin sorduğu ürünün çıkarılmasına gerek olmadığını anlatmak için satıcılar arasında kullanılan bir uyarı sözcüğü”

Giyim mağazalarında ve eğer iki tezgâhtar varsa kullanılmaktadır. Örnek: ‘Onlar arkada... ’ dendiğinde ‘sorulan ürünün çıkarılmasına gerek olmadığı’ anlamı çıkarılır.

Arkasız “Terliğe benzeyen ve arka tarafı olmayan, bir tür bayan ayakkabısı”

‘Arkasız ayakkabı’ tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Yaz günü arkasızlar çok satılır.

Askerlik “Çıraklık dönemi”

Berberler, çaycılar kullanmaktadır. Askerlikle çıraklık arasında bir ilişki kurulmuştur.

Aslan yavrusu “Kuzu şiş”

Lokantalarda kullanılır. Garson ocakçıya şöyle seslenir: “Aslan yavrusu nerede kaldı?”

Asma “Asılarak kurutulan yiyecek”

Manav ve pazarcılar, biber, patlıcan gibi sebzeler için kullanmaktadırlar. (Krş. Asmak DS I, 346).

Asmalı “Bağları diz kapağına kadar sarılabilen yazlık bir ayakkabı”

Ayakkabıcı esnafı kullanmaktadır. Asma olarak da bilinen ve yüksek bir yere sarılarak büyüyen bitkiye benzerliği dolayısıyla bu ad verilmiştir.

Aspirin “Müşterinin derdine çare olacak mal” Giyim mağazasında rastlanmıştır. (Bk. Ağrı kesici)

Astar “1.Varlığı pek önemli olmayan eşya, insan vb. 2. Küçük ve değersiz iş”

Genel bir kullanım olup belirli bir alana özgü değildir.

Örnek: Astarı görünce keyfi kaçtı. Kişi sevmediği birisini gördüğü zaman kullanır. Astarı kaldır “ortalığı toparla!” anlamındadır.

Âşık “Baktığı ürünü çok beğenen ve eninde sonunda onu alacak olan müşteri”

Elektronik eşya ve giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Âşık canım, eninde sonunda alacak

At kulâ “İki”

At kulağının çift olduğu düşünülerek türetilmiş olmalıdır. (Özkan1991, 299)

Ateş “Dükkâna girdiğinde ürünlere zarar veren ya da verebilecek olan müşteri” Züccaciyecilerde rastlanmıştır. Örnek: Ateşi görünce sıçrayıveririz.

Avzın, auzun “1. Bol, iyi, zararsız, hoş gibi her hareket için kullanılır. 2.Pahalı, kıymetli” (Özkan 1991, 299)

Avzınlaşmak “Pahalılaşmak, kıymetlenmek” (Özkan 1991, 299)

Ayakteri “Ayak kirası, yol parası” (Özulu 2000, 34)

Aynalı “Rugan deriden yapılmış, parlak görünümlü ayakkabı”

Parlaklığı dolayısı ile aynaya benzeyen ayakkabılar için kullanılır. Örnek: Eskinin adamları aynalı giyerdi.

Aynalı kemer “1. Güzel koku 2. Güzel kokan müşteri”

Berberlerde rastlanmıştır. Her türlü insanla yakın temasa geçen berberler kelimeyi, müşterilerin temizlik durumlarına göre kullanmaktadır. Örnek: “Aynalı kemerimizi de kaybettim.” cümlesi hoş olmayan bir koku olduğunda durumu belirtmek için kullanılır.

Bacak “1. Uzunluğu 60-70, genişliği 6-10 cm, ağırlığı 0,8-1 kg. arasında olan bir pastırmadır. Boynun üst tarafından, kürek kısmının önünden ve kol üzerinden döş hizasına kadar uzanan kaslardan yapılır. 2. Hayvanlarda sayı birimi, baş yerine de kullanılır.” (Yedekçioğlu 1992, 127)

Bağlı “Bağı olan ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Bağlı ayakkabı” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Böyle adamlar her zaman bağlı giyer.

Bağsız “Bağı olmayan ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Bağsız ayakkabı” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Bağsızı giymek de kolay olur.

Balkon “Ayakkabının ön kısmında bulunan, plastik veya deriden yapılmış çiçek ve benzeri kabartma süs”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Balkonu yaparken adam emek veriyor, haliyle maliyet artıyor.

Basma “Halının arka kısmındaki zayıflığı gidermek için sürülen elastikî madde”

Halıcılar kullanmaktadır. Örnek: Fabrika halılarının arkasına basma çekilir ki eskimesin.

Başçavuş “Çarşının en eski esnafı”

Kapalı çarşı esnafı kullanmaktadır.

Örnek: Buranın başçavuşudur o, buradaki her şeyi bilir.

Bavul “1. Döküp saçan, 2. Alışveriş yapma kabiliyeti olmayan (kimse)”

Genel bir kullanımdır.

Örnek: Bu bavullar ne bilir malın iyisini.

Bayramcalık “Bayram için yapılan alışveriş, alınan kıyafet.”

Herhangi bir meslek grubuna özgü olmayıp genel bir kullanımdır. Örnek: Adam evinin çocuğunun bayramcalığını düzmek için mecbur harcıyor.

Beş şe “Ön üst kısmında beş tane köşesi bulunan şapka”

Şapka diken terziler kullanmaktadır. Örnek: Beş köseyi dikmek daha uzun sürer.

Bey “Kaliteli ve sade ayakkabıları tercih eden müşteri”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Bey gelir, hiçbir yere bakmadan direk şunlara yönelir.

Beylik “Kaliteli ve bir o kadar da sade olan ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Bunlar beylik, bunların müşterisi de bellidir.

Bez “Deri yerine bez kullanılarak yapılmış ayakkabı türü”

“Bez ayakkabı” tamlamasındaki sıfat zamanla adlaşmıştır. Örnek: Ben bile havalar ısındı mı bez giyerim.

Bıçak “Dükkâna girmeden dışardan uzun süre bakan müşteri”

Yeraltı Çarşısı esnafı kullanmaktadır. Örnek: şardan bakıp bir türlü dükkâna girmeyenlere bıçak deriz.

Biçimli “Satış koşulları ve fiyatı çok elverişli, uygun (mal)” (Yedekçioğlu 1992, 145)

Bilgisayar “Alacağı ürün hakkındaki her şeyi bilen müşteri”

Elektronik eşya satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Bilgisayarlar olur, senden benden iyi bilir malı.

Bitin küçüğü “Herhangi birisi hakkında bir çeşit hoşnutsuzluk ifadesi” Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: O bitin küçüğünden bize hayır gelmez.

Bizimki “Sürekli gelip ürünlere bakan ve almadan giden müşteri”

Giyim satıcıları kullanıyor. Örnek: Bizimkiler gelir hemen her gün şu camdan bakar bakar giderler.

Boğazlı “Ayak bileklerinden biraz yukarıya kadar uzanan, çizme ile normal ayakkabı arasında bir büyüklüğü olan ayakkabıların genel adı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Boğazlı ayakkabı” tamlaması zamanla isim olmuştur. Örnek: Boğazlı alıp hem yaz hem kış giyen var.

Boğum “Sucuk yapılırken sucuk içiyle doldurulmuş bağırsağın, ortalama bir parmak uzunluğundaki bölümlerinden her biri”

Kasaplar kullanmaktadır. Örnek: (Krş. Boğum. DS, II, 730)

Boncuklu “Üzerinde boncuklar bulunan bir tür perde”

“Boncuklu perde” tamlamasındaki sıfatın zamanla isim olarak kullanılmaya başlamasıyla oluşmuştur. Örnek: Şimdilerde hemen her evde boncuklu var.

Boru paça “Bacak ve paça kısımları boru şeklinde, düz olan kot pantolon”

“Boru paçalı pantolon” tamlamasının sıfat kısmı olan ‘boru paçalı’ adlaşmıştır.

Terzi ve giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Mesela senin üzerindekine boru paça denir.

Bostancı “Her türlü ticaret eşyasını satan ya da satabilecek yeteneğe sahip kişi”

Asıl işi olan oto ticaretinin yanı sıra traktör, kamyonet vb. araçları da alıp satan kişiler için kullanılmakta olup oto galericilerinde rastlanmıştır. Örnek: Adam bostancı, eline ne geçse, patates, soğan gibi satıyor.

Boyalı “Aslında sıradan olan bir ürünün, kaliteli ve güzel bir görünüme büründürülmesi hâli”

Süs eşyası satan dükkânlarda rastlanmıştır. Kaplama ya da boyalı olmasına göre ürünün değeri değişmekte olup, kaplama ürünler daha değerlidir. Örnek: İşten anlayan, boyalıyı bir bakışta anlar.

But dilmesi “Uzunluğu 45-55; genişliği 8-15 cm.; ağırlığı 1,5-2 kg. kadar olan but’un dış yüzeyindeki kapak ile şekerpare parçaları arasındaki kaslardan yapılan bir pastırma çeşidi (Sadece dilme de denir.)” (Yedekçioğlu 1992, 157)

Buzhane “Borcunu vermekte zorlanan perakende satış yapan esnaf veya işyeri”

Toptancılar kullanmaktadır. Örnek: Buzhaneden geliyorum dediğinde boş geldiği belli olur.

Bürük “Tülbent, örtü”

Tuhafiyecilerde rastlanmıştır. Örnek: Bir iki çeşit getirir satardık. Bürükler çeşit çeşit oldu şimdi. (Krş. Bürük. DS, II, 828)

Camcı “Bütün ürünleri dışardan görmek isteyen ve bir türlü içeri girmeyen müşteri” Cep telefonu satan dükkânlarda rastlanmıştır. (Krş. Bıçak, Kesici)

Camlı köşk “Gözlüklü müşteri”

Giyim mağazasında kullanılmaktadır. Dükkânda birden fazla müşteri var ve birisi de gözlüklü ise onu belirtmek için kullanılır. Örnek: Sana camlı köşk yaptıracağım. Cümlesi “Gözlüklü müşteri ile ilgilen!” anlamındadır.

Can suyu “Çorba, mantı gibi yemekler piştikten sonra, ocaktan indirildiğinde hamurun daha çok pişmesini ve dağılmasını önlemek, canlı ve diri kalmasını sağlamak için dökülen su”

Lokantacılar kullanmaktadır. Örnek: Can suyunu vermezsen ne tadı ne tuzu kalır.

Cıngıl “Küçük, ufak yün”

Yün satanlar kullanmaktadır. Örnek: Cıngıl, yastık ya da minderde kullanılır. (Krş. Ufak.)

(1. Küçük üzüm salkımı. 2. Boncuk, gümüş veya altın para ile yapılmış, başlığa veya giysiye takılan süs, cingil. TS). (Krş. Cıngıl. DS, III, 922)

Cıngıllı “İçerisine cıngıl karıştırılmış yün”

Yün satanlar kullanmaktadır. Örnek: Biz cıngıllıyı normal yünden ayırırız. Cıngıllı yastık, minder yaparken kullanılır.

Cıvata “Az kazançlı, küçük işler”

Yolcu ve yük taşımacılığı yapan esnaf kullanmaktadır. Örnek: İşler azalınca mecburen cıvataya gideriz.

Cızişi “Yazı, senet” (Özkan 1991, 300)

Cipcip “(Arabalar için) Uzaktan kumanda ve alarm”

Oto tamiri ya da alım satımı yapanlarca kullanılmaktadır. Bu unsurun çıkardığı sesten dolayı verilen bir isimdir. Örnek: Arabada yok yok, cipcip bile var.

Cipcipli “Uzaktan kumandalı merkezi kilidi ve alarmı olan araba”

Oto tamiri ya da alım satımı yapanlarca kullanılmaktadır. Örnek: Artık her araba cipcipli, dokunmayla açılıyor.

Cişetmek “Gelen müşteriyi göndermemek için elinden geleni yapmak, ilgilenmek Tuhafiye dükkânında rastlanmıştır. Örnek: İçeri girse cişetirim hemen, boş göndermem.. (Krş. Cişetmek. DS, III, 986)

Cürlenmek “Giriştiği ticaret işinden geçinecek kadar para kazanmak, kazanç elde etmek.” (Yedekçioğlu 1989, 181)

Çakmak “Aceleci, ateş alıp gidecek gibi davranan kimse”

Yeraltı Çarşısı’nda, elektronik eşya satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Çakmağı elde tutmak zor olur. Hemen işini görüp göndereceksin.

Çantacı “1. İşi sadece alacak tahsil etmek olan kişi 2. Patron”

İmalathanelerde kullanılmaktadır. Örnek: Adam çantacı, başka bir şeye karışmaz.

Çapar “İşini bilen uyanık müşteri”

Güvercin, tavuk vb. kanatlı hayvan satanlarda rastlanmıştır. Ayrıca “Çapar” bir güvercin türünün adıdır. Örnek: Çapar bize para mı kazandırır?

Çarşaf “1. Beyaz badanalı ya da boyalı ev. 2. Tapu”

Kelimenin her iki anlamına da emlakçılarda rastlanmıştır. Örnek: Bu tarlanın çarşafı geldi mi?

Çatı “Mobilyanın iskelet kısmı”

Mobilya imalatçı ve satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Çatı bittikten sonra sünger ve kumaşı dikilir. (Birbirine çatılmış; çakılmış şeylerin bütünü. TS.)

Çekiçlik “İmal edilen üründe (özellikle çelik kapılarda) ancak çekiçlenerek giderilebilecek hata”

Çelik kapı, metal eşya imalatçıları kullanmaktadır. Örnek: Şuraya ayırdıklarımız çekiçlik, bunları zımpara düzeltmez.

Çekyat “Dükkânda müşteri olduğu hâlde, yer işgal eden, oturduğu yerden kalkmak bilmeyen misafir”

Genel bir kullanımdır. Başta giyim mağazaları olmak üzere birçok yerde rastlanmıştır. Örnek: Çekyatları da götürsen giderken!

Çelik “Bir gövde etin dörtte biri” (Özulu 2000, 44)

Çerez “Herhangi bir riski bulunmayan küçük iş”

Oto alım satımı yapanlar ve taşımacılar kullanmaktadır. Örnek: Böyle şeyler çerez, gözümü kırpmam hiç.

Çeşme “Portakal, mandalina gibi sulu meyveler”

Pazarcılar kullanmaktadır. Örnek: Çeşmeler Antalya’dan yeni geldi.

Çezgi “Halı ve kilim dokuma tezgâhında kullanılan iplik”

Halıcılar kullanmaktadır. Örnek: Çezgi sağlam olmazsa motif iyi dokunmaz.

Çıtçıtı “Küçük bakır tabak”

Bakırcılar kullanmaktadır.

Çıtçıtlı “Yırt yapıştır veya metal düğmeleri bulunan çocuk ayakkabısı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Çıtçıtlı olunca çocuklar daha hevesleniyor.

(Çıtçıt: Üzerinde dikili bulundukları şeyin iki kenarının üst üste getirerek birleştirmeye yarayan iki parçadan yapılmış metal tutturmalık, fermejüp, kopça. TS.)

Çırpma “Bir tas içerisine konulan çiğ yumurta, un, süt gibi malzemeleri karıştırarak, elde edilen karışım”

Lokantacılar (aşçılar) kullanmaktadır.

Çırptırmak “Dikiş sonrası, kumaşın toplanan yerlerine makas ucuyla çentik atmak” Terziler kullanmaktadır.

(Krş. Çırpma TS, 479)

Çentmek “Bıçakla ufak parçalar koparmak, doğramak, inceltmek”

Mobilya imalatçıları kullanmaktadır. Örnek: Ağaç, eğrisini almak, düzlemek için kalıptan çıktıktan sonra çentilir.

(Krş. Çentmek TS, 461)

Çözülmek “Bir dükkânda beğendiği ürün hakkında fiyat araştırması yapıp, sonunda yine aynı dükkâna gelmek”

Beyaz eşya satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Gezip dolaşır, sonunda çözülür.

Damızlık “İşyerinde sürekli mevcut olan ürün”

Oto alım satımı yapan esnaf kullanmaktadır. Örnek: Bunlar damızlığımız. Hiç eksik etmeyiz.

Dar “Alma isteği olmayan müşterinin denediği kıyafet için kullanılan tabir”

Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Diğer tezgâhtara seslenilerek “dar” denilir ki bu şekilde boşa uğraşılmaması gerektiği belirtilir.

Değerlikli “Fiyatına göre pahalı olmayan eşya” (Yedekçioğlu 1992, 217) ‘Değer’ isminden - lik ve -li ekleriyle yapılmış yeni bir isim.

Demir “Sağlam müşteri”

Sürekli alışveriş yapılıp herhangi bir sorun yaşanmayan müşteriler için toptancılar tarafından kullanılır. Örnek: Adam demir. Devamlı müşterimiz. Borcunu da gününde öder.

Demirbaş “Uzun süre mağaza ya da dükkânda bekletildiği hâlde satılmayan ticaret eşyası”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Şu arkadakiler demirbaş, nasıl elden çıkaracağım, bilmiyorum.

Desenli “Dokumasında kendinden desenler bulunan kumaş türü”

Kumaş satıcıları ve terziler kullanmaktadır. “Desenli kumaş” tamlamasının isimi unsurunun düşmesi sonucu oluşmuştur. Örnek: Desenlileri, hanımlar yatak yüzü için alırlar.

Devir “Uyuş, pazarlığı bitir, ver” (Özkan 1991, 302)

Didinmiş “İşlem görmüş, kullanıma hazır hâle getirilmiş yün”

Yüncüler kullanmaktadır. “Didinmiş yün” tamlamasının isim unsuru düşmüş şeklidir. Dit- fiilinden türetilmiştir. Örnek: Didinmiş satarsak kiloda beş on kuruş fark eder. (Krş. Didmek DS, IV, 1481)

Dilme “Uzunluğu 50-60 cm, genişliği 12-15 cm; ağırlığı 1,5 - 2 kg. olan ve but’un açlık çukurluğuna en yakın bölgesindeki kaslardan yapılan pastırma” (Yedekçioğlu 1992, 388)

Dip “Arka koltuk”

Genellikle şehirler arası yolcu taşıyan otobüslerin muavinleri kullanmaktadır. Örnek: Dip satılmazsa işim bitince orda biraz kestiririm. (Krş. Dip. TS, 596)

Direzli “Dokumasında kalitesiz iplik kullanılmış halı”

Halıcılar kullanmaktadır. Örnek: Desenin altından halının direzi görünür, biz buna direzli deriz.

Diril diril “Çok sulu”

Pazarlarda meyve ve sebze satıcıları sattıkları ürün için kullanmaktadır. Ayrıca su oranı fazla olan ayran için de kullanıldığı görülmüştür. Örnek: Nasıl ayran yapıyorsunuz diril diril?

Direksiyon “Aracı kullanan kişi, şoför.”

Taşımacılık yapanlar ve bu işi organize edenler kullanmaktadır. Ad aktarması ile oluşmuş bir kullanımdır. Örnek: Direksiyon uyumazsa yarına orada olur.

Domuzluk “Araçların, isteğe göre ve genellikle ön kısmına takılan kalın korkuluk, ilave tampon”

Oto aksesuarcıları kullanmaktadır. Örnek: Bu arabaya domuzluk yakışmaz.

Döküm zamanı “Meyvenin, sebzenin olgunlaştığı günler, hasat zamanı”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Döküm zamanı biraz canlanır işimiz. Kışın da arasan bulamazsın o bereketi.

Döküntü “Yapağıyı alırken kırılan irili ufaklı yün parçaları”

Yüncüler kullanmaktadır. Örnek: Kimi esnaf döküntüyü bile yüne katar. (-Kâğıtçılıkta- üretimin herhangi bir safhasında ıskartaya çıkan, genellikle tekrar hamur hâline getirilen, yaş ve kuru biçimleri olan kâğıt veya karton artığı. TS.). (Krş. Döküntü, DS, IV, 1574)

Dönerli “Vardiyalı, nöbetleşe”

İşçiler kullanmaktadır. Örnek: Geçen yıl dönerli çalışıyorduk. Şimdi tek vardiyaya düştük.

Dönme “Eskiyen elbiselerin kumaşından yapılan kasket”

Şapka imalatçıları kullanmaktadır. Bu bilgiyi veren kaynak, aynı şekilde yapılan şapkanın Ankara’da “çevirme” olarak bilindiğini belirtmiştir. Örnek: Bit pazarından ceket falan alır, onun kumaşından dönme yapardık.

(Krş. Çevirmek, TS, 466)

Döş “Uzunluğu 60-70 cm, genişliği 10-15 cm; ağırlığı 3-4 kg. kadar gelen bir pastırmadır. Göğüs kemiğinin yanındaki kaslardan yapılır. Dikdörtgen biçimindedir. Şeklen ‘sırt’a benzer.” (Yedekçioğlu 1992, 236)

Duman “Alış veriş yapmayan müşteri”

Genel bir kullanımdır. Dumanın dağılma, kaybolma özelliğinden hareketle bu anlamda kullanılmaktadır. Örnek: Dağılsa gitseydi şu duman.

Durak “Satıcıyı gereğinden fazla oyalayan müşteri”

Beyaz eşya satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Durağa girince (müşteri oyalamaya başladığı zaman) yarım saatten çıkmadığımız olur.

Dursun “İstenilen işi aslında yapmaması istendiğinde çırağa verilen isim” Genel bir kullanımdır. Örnek: Oğlum iki çay söyle Dursun!

Düğmeli “Üst kısmında düğmesi olan bir şapka türü”

Şapka imalatçıları kullanmaktadır. “Düğmeli şapka” tamlamasında isim unsurunun düşmesiyle oluşmuştur. Örnek: Düğmeli giymek modaydı bir zamanlar.

Düğmelik “1. Düğme koymaya yarayan küçük kavanoz, 2. Kıyafet değiştirilen kabin”

Giyim mağazalarında elbise değiştirme sırasında, düğmesi çok olan kıyafetler zaman alır. Çalışanlar kabinin boş olup olmadığını anlamak için müşteriye fark ettirmemek amacıyla bu kelimeyi kullanırlar. Örnek: “Düğmelikte yer kalmamış”. cümlesi kabinin dolu olduğunu bildirir.

Dürmece ”Dürüm”

Dürüm satanlar kullanmaktadır.

Düşkün “ilgilendiği ürüne gerçekten ihtiyacı olan, o ürünü er ya da geç alacak olan müşteri”

Hırdavatçılarda rastlanmıştır. Örnek: Hiç ilgilenmem, geriden seyrederim. Düşkün çünkü.

Düven “Dükkân” (Özulu 2000, 54)

Düzleme “1. Kumaşın dokuma yününü belirleme, 2. Bu işe yarayan iplik”

Terziler kullanmaktadır. Örnek: Şu ipliğe düzleme derim, başka işe yaramaz, incedir.

Efe “Genellikle burnu sivri ve yüksek topuğu olan ayakkabıları tercih eden müşteriler”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Başka ayakkabılara hiç bakmaz efe, ne alacağı bellidir.

Eğseri “Demircilerin demiri döverek yaptıkları 20-25 santim uzunluğunda kalın çivi”

Demirciler kullanmaktadır. (Krş. Eğseri mıhı. DS, V, 1686)

Ekran “Vitrin”

Kuruyemişçiler, pastaneciler kullanıyor.

Örnek: Ekrana çıkarırsak satılması daha kolay olur.

Eldiven “Kapora”

Araba alıp satanlar kullanıyor. Örnek: Eldiven var mı ? Eğer varsa iş garantidir.

Ense “Genellikle yaz günleri giyilen rahat ayakkabıların genel adı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Ben olsam enseyi hiç ayağımdan çıkarmam.

Eskitme “Eski süsü verilmiş halı”

Halıcılar kullanmaktadır. Örnek: Bazı uyanıklar eskitmeleri antika diye satmaya kalkar.

Esmer “Getirisi iyi olan, çabuk satılan mal”

Ayakkabıcıda rastlanmıştır. Örnek: Esmer gibisi var mı aslan yeğenim, hemen satılan, çok kazandıran mallara esmer derim, hiç aşağı vermem onun için. Ne de olsa satılır.

Etek “Motorlu taşıtların, tavandan aşağı kısmı”

Oto boyacıları kullanmaktadır. Örnek: Eteklerinde yüzeysel boya var.

Etek altı “Taşıtların yerden tekerlek hizasına kadar olan bölümleri”

Oto tamircileri ve boyacıları kullanmaktadır. Örnek: Bu arabanın etek altı çizikten dolayı boyanmış.

Etli sütlü “Birden çok iş yaptıran müşteri”

Oto tamircilerde rastlanmıştır. Örnek: Kaportada ezik varsa boya da ister, hem kaportayı yapar, hem de boyarsın, etli sütlü olur. (Krş. Analı danalı)

Ev gördülük “Sadece rekabet için, başkasının evinde gördüğü bir eşyaya sahip olma amacıyla yapılan alışveriş”

Manifaturacılarda kullanmaktadır. Örnek: Genellikle kadınlar komşularında, ya da gittikleri yerde gördüklerini alırlar. Biz buna ev gördülük deriz. Nasıl bir şey istediğini anlatırken anlaşılır birinin evinde gördüğü.

Evlik “Bayanların ev içerisinde kullanmak için tercih ettikleri rahat bir ayakkabı türü” Ayakkabıcılar kullanmaktadır.

Fırın “Bir boyama şekli”

Oto boyacıları kullanıyor. Örnek: (Arabalar için) Zaten her tarafı sökülecek, fırın yapmazsak olmaz.

Fırtına “Kolay satılan eşya, özellikle de ikinci el araba”

Oto ticareti yapanlarda rastlanmıştır. Örnek: Bu fırtına; gelir gider, ne zaman gelmiş ne zaman satılmış bilemezsin.

Fileli “Üst kısmı ağ şeklinde olan yazlık ayakkabı” Ayakkabıcılar kullanmaktadır. (Krş. Asmalı)

Garsamba “Döküntü mal ve eşya”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Dükkânıma garsamba sokmam.

Garson “Gelir düzeyi normal olan orta hâlli müşteri” Elektronik eşya satıcılarında rastlanmıştır.

Gayalamak “Yığmak, taşarcasına yığmak”

Bir kuruyemiş, hububat ölçü ile verilirken ‘silme mi, gayalı mı?’ ‘Tam ölçü mü üzerine yığarak mı vereceksin?’ diye sorulur. (Özulu 2000, 20)

Geşelemek “Ucuzlamak, herhangi bir malın fiyatı düşmek” (Özkan 1991, 304)

Gevşek “Dokuması gevşek yapılmış olan halı”

Halıcılar kullanmaktadır. Kalitesi düşük halılar için de kullanılır. “Gevşek dokunmuş halı” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Elini vursan bez gibi zaten, hemen belli olur, satımı da zor olur gevşeğin.

Gezginci “Seyyar satıcı, seyyah” (Yedekçioğlu 1992, 286)

Gezme “Yolculara servis yapmaya çıkma”

Otobüsteki görevliler kendi aralarında kullanırlar. Örnek: Servis demeyiz de gezme deriz. “Gezmeye git bakalım” cümlesi servis vaktinin geldiğini belirtir.

Gezmelik “Bayanların gezmeye gittiklerinde ev içinde giydikleri, yüksek topuklu ayakkabılara verilen genel ad”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Gezmelik ayakkabı” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Gezmeliği evin içinde giyerler, onunla dışarı çıkmazlar.

Gıyırdamak “Razı olmak.”

Emlakçılarda rastlanmıştır. Örnek: Ne dedimse gıyırdamadı. Nuh dedi peygamber demedi. (Krş. Gıyırdamak. DS, VI, 2067)

Giderlik ”Kısa zamanda satılabilen ticaret eşyalarının bulundurulduğu alan, vitrin”

Çanta satan dükkânlarda rastlanmıştır. Örnek: Buraya giderlik deriz, ne koyarsan koy durmaz, satılır. (Krş. Ekran)

Gidici “1. Almaktan vazgeçen müşteri. 2. Gözden çıkarılan para ya da mal.”

Yeraltı Çarşısı’nda ve Kapalı Çarşı’da rastlanmıştır. Örnek: Gidici olunca yüzünden anlaşılır, ne desen dinlemez. (TS’deki “Gitme durumunda bulunan, gitmek üzere olan” anlamının daha dar bir kapsama indirgenerek kullanılması şeklinde ortaya çıkmıştır.)

Gidor “Para” (Özkan 1991, 305)

Giriş “Dokuma sırasında halının ilk dokunan bölüm veya bölümleri”

Halıcılar kullanmaktadır. Örnek: Girişi güzel olan halının dokuması da zevkli olur.

Gostak “Böbürlenen kişi, küstah”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Bu meslekte gostak olmayacaksın, yarın ne olacağını kim bilir.

(Krş. Küstah. TS, 1442)

Gölge ‘ Özellikle yaz aylarında sıcak havalarda, alışveriş için değil de sıcaktan kaçmak için girilen dükkân”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Gölge olduk gene, gelen gidenin hiç faydası yok.

Görünür “Vitrin”

Çanta satan dükkanlarda rastlanmıştır. Örnek: Görünüre koyarken dikkat etmek gerekir. Çünkü bizim reklamımız da bu. (Krş. Ekran, Giderlik)

Göz nuru “Dokuması oldukça zahmetli olan bir halı türü” Halıcılar kullanmaktadır. Örnek: En kıymetlisi göz nurudur.

Gözlük “Meşgul olma durumu”

Giyim mağazasında rastlanmıştır. Bir çalışanın, kendisinden bir şey istendiğinde, meşgul olduğunu anlatmak için kullanılmaktadır. Örnek: Müşterinin yanında Gözlüğüm var! dendiğinde ben de meşgulüm demek istenmiştir.

Güldürük “Komik”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Güldürük işler yapar zamanın nasıl geçtiğini bilmeyiz. Yoksa bu zindanda vakit nasıl geçsin.

Güzelleşmek “Uyumak, dinlenmek”

Genel bir tabirdir. Örnek: “Biraz güzelleşeyim ben.” dendiğinde uygun bir yerde dinlenileceği ya da uyunacağı anlamı çıkar.

Halı saha “Halı sahada futbol oynamak için kullanılan ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Halı saha ayakkabısı” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Halı saha ile toprakta çamurda oynuyor, iki günde yırtıyor, sonra da gelip şikâyet ediyor bana ki kalitesiz diye.

Halıcı “Dükkânın önünden geçen herkesi içeriye davet eden satıcı”

Kapalı Çarşı esnafı için kullanmaktadır. Örnek: Halıcı mübarek, kimi görse tutar alır içeri.

Han “İşlek bir yerde bulunan ticarethane”

Genel bir kullanımdır. Hanların uğrak yeri olma özelliğinden bu anlam verilmiştir. Örnek: 27Mayıs Çarşısındaki dükkânların hepsi han.

Hancı “Dükkânı işlek bir yerde olan esnaf”

Genel bir kullanımdır.

Hatasız “Kaza yapmamış, boyanmamış, tamir görmemiş araç”

Oto ticareti yapanlar kullanmaktadır. Örnek: Hatasız, dosta gidecek bir araba.

(Kelimenin TS’deki “Hatası olmayan, yanlışlığı bulunmayan” şeklindeki anlamı daha dar bir alana indirgenmiştir.)

Hayilleşmek (hayırlaşmak) “İstenilen ya da verilen fiyatta anlaşmaya varmak”

Oto alım satımı sırasında kullanıldığı görülmüştür. Örnek: Uzatmayın, hayilleşin artık. (Bk. Hayırlaşmak. TS, 968)

Hediyelik “Çeyrek altın”

Sarraflar kullanmaktadır. Örnek: Hediyelik bu gün kaçtan gidiyor.

Horoz “Şerit ihlâli yapan şoför”

Genellikle şoförler kullanmaktadır. Örnek: Özellikle geceleri bir de horozlarla uğraşırsın.

Hortumlamak “Müşteri kapmak”

Kapalı çarşı esnafı kullanıyor. Örnek: O kadar uyanık ki elindeki müşteriyi hortumlar.

Ilıman “Alışveriş yapmaya ya da istenilen fiyatı vermeye razı olabilecek olan müşteri”

Emlakçılarda rastlanmıştır. Pazarlığı yapan kişiye ‘ılıman’ denilerek uyarılır ki, müşteriyi kaçırmasın.

İlgilenmek “Herhangi bir kolaylık ya da indirim yapmamak, normal bir müşteri gibi davranmak”

Yeraltı Çarşısında rastlanmıştır. Örnek: “Arkadaş yabancı değil, ilgilenin.” dendiğinde “herkese nasıl davranıyorsan, buna da öyle davran” anlamı çıkar.

İnce halı “Parlak, yumuşak ve ince bir tür iplikle dokunan halıı” Halıcılar kullanmaktadır.

İnceltme “Aslında kalın ipliklerle dokunan, ancak dokuma sırasında iplikleri inceltilen halı”

Halıcılar kullanmaktadır.

İncesu “Tuvalet, helâ”

Kuruyemişçide rastlanmıştır. Örnek: Incesuda işim var. cümlesi “tuvalete gideceğim” anlamındadır. (Krş. Alt geçit.)

İskelet “Kendisine de esnafa da faydası olamayacak alıcı tipi”

Tezgâhtarlar kullanmaktadır. Örnek: Bize faydası dokunmayacağını anladığımız zaman iskelet deriz.

İstasyon “İşlek bir yerde bulunan dükkân”

Kenar mahalle esnaflarında rastlanmıştır. Örnek: İstasyon musun ki dükkâna o kadar mal getireceksin. (Bk. Han)

Kaba halı “İnce halıya göre daha kalın bir iplik türüyle dokunan halı”

Halıcılar kullanmaktadır. (Bk. İnce halı)

Kaçıcı “Fiyatı sorduktan sonra hemen gitmek isteyen müşteri”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Alıcı mısın kaçıcı mı? (Krş. Gidici.)

Kafadar “Hoş sohbet, babacan görünüp de sürekli kendi çıkarlarını gözeten kişi.

Genel bir kullanımdır.

Kafes “Kapladığı alan bakımından küçük olmasına karşın bol kazanç sağlayan dükkân”

Kale çarşısında rastlanmıştır. Örnek: Küçük göründüğüne bakma, kafes burası. (Krş. Kuşluk.)

Kalem “1. Memur olan müşteri. 2. Her hangi bir iş için önceden harcanması gereken ya da harcanan para”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek 1: Kaleme kolaylık ederiz, adam zaten kıt kanaat geçinir. Örnek 2: Bu işin kalemi fazla, bize zarar ettirmesin!

Kalite “Bir malın maliyeti”

Kale Çarşısı’nda ve Kapalı Çarşı’da rastlanmıştır. Söylenilen rakamın yarısı, malın maliyetidir. Örnek: Müşterinin yanında ‘Bu pantolon 20 kalitedir’ demek o malın 10 birimlik bir maliyetinin olduğunu ve istenilecek fiyatın da ona göre belirlenmesi gerektiğini belirtir.

Kanepe “Gelip de bir türlü gitmek bilmeyen misafir, işi gücü gevezelik etmek olan, boş kişi”

Kale çarşısında kullanılmaktadır. Örnek: Dükkânda müşteri varken gelir kanepe, git de diyemezsin. (Krş. Yataş.)

Kapak ”Uzunluğu 50-60, genişliği 10-15 cm; ağırlığı 1-1,5 kg. kadar olan bir pastırma” Butun dış yüzeyinde, kenar ve but dilmesi parçaları arasında, sırt orta çizgisinin sağrıdaki devamından dize kadar, dikine uzanan bölgedeki bir kısım kaslardan yapılır. (Yedekçioğlu 1992, 367)

Kapaklı “Bakırdan yapılmış, 30-40 cm çapında, üzerine tepesinde tutulacak bir kulpu olan kümbetin tepesi gibi yapılmış bir kapakla örtülen tabak.

Bakırcılar, züccaciyeciler kullanmaktadır. Örnek: Eskiden kapaklı vardı. Hanımlar kalan yemeklerini koyardı. Şimdi saklama kabı diyorlar, işte şunlar, bak! (Krş. Kapaklı. DS, VIII,. 2629)

Kapama “Boyanan aracın, boyadan korunması gereken kısımlarını örtmek için kullanılan plastik levha veya parçalar”

Oto boyacıları kullanmaktadır. Örnek: Boya vurmadan önce pencereye, lastiklere kapama örteriz.

Kapıcı “Dışarıda pazarlık yapmayı tercih eden müşteri”

Oto alıp satan esnaf kullanmaktadır. Örnek: Adam kapıcı, ne etsen içeri alamazsın. Kendini rahat hisseder kapıda.

Kara “Koyu renkli lastikten yapılmış ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Kara lastik” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Karayı genellikle köylüler, tarlada giymek için alır.

Kara yazı “Müşterinin baktığı ürünü almak durumunda olması”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Bakma gel senin kara yazın bu. Espirili bir dille söylenir.

Kareli “Dokumasında kendinden kareler bulunan kumaş türü”

Terziler ve giyim ürünleri satan esnaf kullanmaktadır. “Kareli kumaş” tamlamasından kısaltılmıştır. Örnek: Kumaşın içinde ince çizgiler olur kare şeklinde. Kareli denir.

(Krş. Kareli. TS, 1215)

Karpuz “Kolay ikna edilebilen müşteri”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Karpuz gibi olur bazıları hiç zorlamazlar bizi, ne desek he derler.

Kaş “Kapıların üzerine yapılan çeşitli nakışlar”

Çelik kapı imalatçıları kullanmaktadır. Örnek: Kaş işlersen maliyet de, fiyat da artar.

Kaya “Şofben, su ısıtıcı”

Berberler kullanmaktadır. Örnek: Kayayı yuvarla! İfadesi, şofbeni yak anlamına gelir.

Kayalamak “Fazla enerji harcamamak amacıyla çırağa ‘şofbeni kapat’ demek” Berberler kullanmaktadır. Örnek: Kayala! demek şofbeni kapat anlamındadır.

Kaya marka “Sağlam”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Hiç korkma, kaya markadır, bir şey olmaz.

Kedi “Ürünü beğenen ama bir türlü almayan ya da alamayan müşteri”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Kediyi kaçırmamak için elimden geleni yaptım.

Kelleci “Dükkâna gelen her müşteriye satış yapan, müşteri kaçırmayan satıcı”

Genel bir tabirdir. Örnek: Bugün kellecisin maşallah. (Krş. Kelle saymak.)

Kenar “Uzunluğu 50-60 cm, genişliği 12-15 cm; ağırlığı 1,5 - 2 kg. olan ve but’un açlık çukurluğuna en yakın bölgesindeki kaslardan yapılan pastırma” (Yedekçioğlu 1992, 388)

Kennâ “Gevşek davranma, ciddiyetsizlik”.

Vezir Hanı esnafı kullanmaktadır. Genellikle çıraklar için kullanılır.

Örnek: Çırak, başladığı günden sıkı tutulmalı, yoksa kennâ olur çıkar.

(Krş. Kennâ. DS, VIII 2743.)

Kemer “İşyeri çalışanlarının müşteriyi kaçırmamak için kullandıkları ifade.

Müşterinin boş olmadığı, yani alıcı olduğu anlaşıldığında verilen işarettir.

Örnek: “Mesela kemeri nereye koydun?” ifadesi “bu müşteriyi kaçırma” anlamındadır.

Kepenek “Kağıt para” (Özkan 1991, 307)

Kerçana “Alaylı bir dille konuşma, karşısındaki insanı küçümseme”

Vezir Hanı esnafı kullanmaktadır. (Subaşı 1998, 112) (Krş. Kerçene. D.S. C.VIII s. 2751)

Kerçanalık “Kerçana olma durumu”

Vezir Hanı esnafı kullanmaktadır. Örnek: Esnafa kerçanalık yakışmaz, zaten tutunamaz ki.

Kertilmek “Böbürlenmek”

Genel bir kullanımdır. İşleri iyi giden ve bundan dolayı kendini beğenen kişiler için kullanılır. Örnek. İki mal satsa kapıya geçip kertilir. (Subaşı 1998, 112)

Kesici “1. Bk. Bıçak. 2. İkna kabiliyeti yüksek olan satıcı”

Kelimenin her iki anlamı da çeşitli zümrelerce kullanılmaktadır. Örnek 1: Kesiciler boş bırakmaz dükkanın önünü. Örnek 2: Kesicinin elinden kimse kurtulamaz, eli boş göndermez kimseyi.

Kesmece “Ekmek arası yemek”

Lokantalarda kullanılmaktadır. Garson, ocakçıya Kesmece yap! dediğinde ocakçı yemeği tabaklara değil, ekmeğin içine hazırlar.

Kılkuyruk “Zor beğenen, her şeyi sorgulayıp araştıran müşteri”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Kılkuyruklar olur, uğraştırır da uğraştırır. (Krş. Sinek.)

Kırıklı “İçerisinde kırık yün de bulunan yapağı”

Yüncüler kullanmaktadır. “Kırıklı yün” tamlamasından kısalmıştır.Örnek: Kırıklı, bizi de uğraştırır, alan kişiyi de.

Kırkım “Halının dokunması sırasında ortaya çıkan artık iplerin tümü

Halıcılar kullanmaktadır. Örnek: Halıyı dokuyanlar, kırkımını satarlar ya da yakarlar.

(Krş. Kırkım. TS, 1299; DS, VIII, 2829)

Kibrit “Küçük çaplı alış verişler yapan müşteri” Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır.

Kibritçi “Küçük işler yapan satıcı”

Genel bir kullanımdır. Küçümseme için kullanılır. Örnek: Yine kibritçisin, bırak artık bu işleri.

Kiracı “Üzgün, mahzun”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Adam gelir, sorar, kiracı... Düşünür durur. Ne yapsın, hesabını yapıyor işte.

Kiriş “Sıcak su”

Berberler kullanmaktadır. Örnek: Kirişi kapat!

Kirli “Mat deriden yapılmış ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Kirli deriden yapılmış ayakkabı” tamlamasından kısalmıştır.

Kirmenlik “Kirmende eğrilmeye elverişli olan yün”

Yüncüler kullanmaktadır. Örnek: Eldiven, çorap örmek için kirmenlik alırlar. (Kirmen : Elde yün eğirmeye yarayan tahtadan yapılmış araç. TS.)

Kitleli “Ön tarafında süs ya da giyip çıkarmada kolaylık sağlamak amacıyla yapılmış olan kemer veya toka bulunan, genellikle çocukların kullandığı ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Kitleli ayakkabı” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Çocuklara kitleli alırlar ki giyip çıkarması kolay olsun.

Kitlesiz “Kemer veya tokası bulunmayan ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. “Kitlesiz ayakkabı” tamlamasından kısalmıştır.

Koltuk “Oturduğu yerden kalkmak bilmeyen kimse”

(Krş. Kanepe, Yataş)

Konuk “Aslında alıcı olmayıp, zaman geçirmek isteyen müşteri”

Yeraltı Çarşısı’nda ve Kapalı Çarşı’da rastlanmıştır. Alay etmek amacıyla kullanılır. Örnek: Konuklarınız gitti mi?

Konaklamak “(Müşteri) hiçbir şey almadan gitmek”.

Genel bir kullanımdır. Örnek: Konakladı gitti.

Korumaz (korutmaz) “Teklif edilen fiyata o eşya verilirse” masrafını karşılamaz, zarar eder” (Yedekçioğlu 1992, 411)

Kör kuyu “Borcunu ödemeyen, batakçı”

Örnek: O adama veresiye verilir mi? Malını kör kuyuya atmışsın. (Yedekçioğlu 1989, 298)

Körcükmek “Eski işyeri, alış veriş merkezi oluş hareketliliği kalmamak” (Yedekçioğlu 1992, 415)

Kördüğüm “İşlerin sarpa sarması durumunda kullanılan ifade.

Genel bir kullanımdır. Bir esnaf diğerine sorar: Kördüğüm mü yoksa işi hallettiniz mi?

Köşeli “Üst tarafında köşeler bulunan kasket, şapka”

Şapka diken terziler kullanmaktadır. Örnek: Köşeliyi dikmek de uğraştırır, zaman alır. Herkes dikemez de bilmez de. Bazen çocuk geliyor, amca bir şapka ver diyor. Babama alacağım diyor. Hangisinden dediğimizde bilmiyor. Beş köşeli var, köşeli var, düz var. Artık buradakileri gösterip, babanın eski şapkası hangisi gibiydi diyoruz. (Krş. Beş köşe)

Kumaşlık “Kumaş yapımına elverişli olan yün”

Yüncüler kullanmaktadır. “Kumaşlık yün” tamlamasından kısalmıştır.

Kural “Kuralsızlık”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Kelime kullanıldığında sözlük anlamının zıddı anlaşılmaktadır. Örnek: Bir satış sırasında, 'kuralları bozma!’ uyarısı yapılıyorsa bu ifade “satış kurallarına uymayıp bildiği gibi davranma” şeklinde anlaşılmaktadır.

Kurbağa “Çok çabuk vazgeçebilecek müşteri”

Genel bir kullanımdır. Başta Kapalı çarşı olmak üzere birçok dükkânda rastlanmıştır. Örnek: Kurbağa geldiğinde dikkat edeceksin, hemen kaçıverir. (Krş. Tül perde)

Kuş Her şeye inanan, kolayca satış yapılabilecek kimse”

Oto satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Esnaf, ürünün ne kadar cazip olduğunu vurgulamak için müşterisine Kuş olma, aklını başına al! der.

Kuşluk “Gelen malın hemen satıldığı dükkân”

Oto satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Bizim burası kuşluktur, biri gelir biri gider.

Kuyruk “1. Müşterinin yanındaki kişiler, akıl hocası, 2. Yaptığı bir işle yetinmeyip o işle ilgili olarak elde edilen diğer kazançlar, mesela bir çanta satıp ardından bir de kemer verme.”

Yeraltı Çarsı’nda rastlanmıştır. Örnek: 1. Kuyruğu aklına girmese, rahat bıraksa, alıp gidecek adam. 2. Kimisi var bir satar bir de kuyruk takar gönderir müşteriyi.

Kuyruklu “Alışverişe yalnız çıkmayan kimse”

Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Kuyruklu, kendi bilmiyormuş gibi yanına birilerini takar gelir dükkâna. (Krş. Otobüs)

Kuyumcu “İncelediği ürünlere zarar vermeyen özenli müşteri”

Beyaz eşya satıcıları kullanmaktadır. Ayrıca züccaciyede rastlanmıştır. Kuyumcuların elindeki işi titizlikle yapmalarından yola çıkılarak kelime böyle bir anlamda kullanılmaktadır. Örnek: Dükkâna gelen müşteri kuyumcu ise içimiz rahat olur.

Küllük “Eski, döküntü eşyaların satıldığı yer, bit pazarı.”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Adamın malının hesabı olmaz, gider küllükten giyinir. (Krş. Küllük. DS. VIII, 3031)

Kürkçü “1. (Esnaf) müşterinin ihtiyacını sadece kendi dükkânından giderebileceğini belirtir. 2. Temel ihtiyaç maddeleri satan yerler.”

Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. “Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır” sözüne dayanılarak bu anlamlar kullanılmaktadır. Örnek: Biz kürkçüyüz , mecbur gelir müşterimiz eksik olmaz.

Kütüphane “Her konuda bilgi sahibi olan müşteri için kullanılır.”

Beyaz eşya satıcıları kullanmaktadır. Örnek: Kütüphane gelir, biz hiç konuşmayız, malı bizden daha iyi anlatır. (Krş. Bilgisayar)

Lastik “Olur olmaz her işe giden nakliyeci”

Nakliyeciler kullanmaktadır. Küçümseme amacıyla kullanılır. Örnek: Bu meslekte büyük iş yapacaksın, lastik olmayacaksın. (Krş. Cıvata.)

Lokman “Limon, greyfurt gibi şifalı ürünler”

Pazarcılar kullanmaktadır. Örnek: Paranın kıymetini bil, doktora, ilaca verme. Lokman burada!

Matah “Mal, satış eşyası” (Özkan 1991, 309)

Mazlum “Yaptığı her işte mutlaka kâr eden, aksi takdirde iş yapmayan kişi”

Emlakçılarda rastlanmıştır.   Kelime kullanıldığında sözlük anlamının zıddı

anlaşılmaktadır. Örnek: “Mazlumla uğraşma, boş ver.” ifadesi iş yapılacak kişinin aslında çok uyanık olduğunu, dikkat edilmesi gerektiğini belirtir.

Memişâne “Tuvalet, hela”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Müşterinin yanında, tuvalete gitme ihtiyacı olduğunda; Memişâneye varıp geleyim, denir. (Subaşı 1998, 113) (Bk. Alt geçit, İncesu)

Mesai “Müşteriyi etkileme, inandırma süreci”

Beyaz eşya satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Mesaini eksiksiz yaparsan kazanırsın.

Mezar “Otobüslerde hiç tercih edilmeyen, en rahatsız koltuklar”

Örnek: Mezar, kimse almak istemez. Onun için eğer bayram, seyran değilse genelde boş kalır, bizim işimize gelir. Gider orada dinlenir bazen de güzelleşiriz. Uyuruz yani. (Krş. Dip)

Mezarcı “Hiç konuşmayan müşteri tipi”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Mezarcının nasıl bir mal istediğini anlamak için bir saat uğraşırsın. Sadece bakar, konuşmaz.

Meze “Yakıt”

Nakliyeciler kullanmaktadır. Örnek: Bazen iş olmaz, meze olsa gideriz.

Minare topuk “Yüksek topuklu bayan ayakkabısı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Minare topuk alır, giyemezler; bir de gelip şikâyet ederler.

Mirasçı “Bulunduğu duruma alın teri dökmeden, miras sayesinde gelen esnaf’

Genel bir kullanımdır. Örnek: Biz mirasçı olsaydık, bu günlere gelemezdik, batar, yok olur giderdik.

Müebbet “Ömrünün sonuna kadar aynı işi yapmaya mecbur olan esnaf, zanaatkâr”

Kapalı çarşıda kullanılmaktadır. Örnek: Biz burada müebbetiz yeğenim, burada doğduk burada ölürüz.

Müslüman “Güvenilir esnaf”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Ticarette Müslüman adamdan şaşmayacaksın.

Nağmelemek “Amacına ulaşmak için güzel sözler söylemek, dil dökmek”

Beyaz eşya satıcılarında ve giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek: Hemen pes etmek olmaz, nağmeleyeceksin, ne yapıp edip satacaksın malını.

Narlanmak “(Motor) gereğinden fazla ısınmak, kızarmak”

Oto tamircileri kullanmaktadır. Örnek: Motor narlanmış, çok sıkıştırmışsın.

Nokta “Söylenmesi ya da yapılması uygun olmayan durumları belirtmek için kullanılan bir uyarı sözü”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Kelime kullanıldığında “konunun değiştirilmesi gerektiği” anlaşılır.

Noter “Yaptığı alışverişten emin olmak için her şeyi araştıran, kandırılmadığından emin olmak isteyen müşteri”

Beyaz eşya satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Notere mal satmak hiç de kolay olmaz.

Okşamak “Narin müşterilere karşı kibar davranmak”

Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Bazısı narin olur, üf desen kaçacak. Onları okşayacaksın. (Krş. Okşamak. TS, 1675)

Okumak “Müşterinin tavırlarından ne yapacağını anlamak”

Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Dükkândan içeri girer girmez okuyacaksın, ona göre davranacaksın. (Krş. Okumak. TS, 176)

Okur yazar “Alacağı ürünü, enine boyuna incelemekten hoşlanan müşteri”

Giyim mağazalarında ve Kale Çarşısı’nda rastlanılmıştır. Örnek: Okur yazar deriz biz, malın altını üstüne getirir.

Olgunlaşma “Ürünü alacak duruma gelme”

Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Biraz dil döker, malı anlatırsın, işte o zaman olgunlaşmaya başlar.

Otobüs “Yapacağı çok küçük bir alışveriş için yanında birçok insan gezdiren müşteri”

Giyim mağazalarındaki tezgâhtarlar kullanmaktadır. Örnek: Otobüs girer içeriye, dükkân ağzına kadar dolar. (Krş. Kuyruklu)

Otopark “Sadece zaman geçirmek için uğranılan mekân”

Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Yaz sıcağında otopark olur buralar.

Öğrencelik “işi ilk kez yapma, deneme durumu” (Yedekçioğlu 1992, 475)

Ölü yatırım “işe yaramayacağına kanaat getirilen kimse”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Boşuna uğraşmayın, ölü yatırım bu.

Ölüyü kaldıran “Bal ve ceviz içinden yapılan ve genellikle seyyar olarak satılan bir tür çerez” Örnek: Bunun adı ölüyü kaldıran, bir ye de gör.

Paralama ”Çeki paraya çevirme”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Çeklerimizi paraladık mı rahat ederiz.

Padadan “Ters davranma, karşı çıkma durumu”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Müşteriye padadan olmayacaksın, ama malını da iyi tanıtacaksın.

Parabasan “işe geç gelen işçi, çırak”

Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: Çırak bizden sonra geliyor dükkâna. Herhâlde ihtiyacı yok, parabasan diyoruz.

Pancarcı “Mahsulünden elde ettiği para ile alışveriş yapan çiftçi, sezonluk müşteri”

Kale çarşısında kullanılmaktadır. Kelime, TS’deki “Pancar yetiştiren ve satan kimse” anlamından hereketle, sezonluk bir gelire sahip köylülerin, ticaret hayatındaki ismi olmuştur. Örnek: Güzün köylü gelmeye başlar, genelde pancar çiftçisi... Pancarını yatırıp parasını alır, alışverişini yapar. Pancarcılar geldi deriz.

Padişah “Ev göstermek için gitmeye değer, alıcı müşteri”

Emlakçılar kullanmaktadır. Örnek: Kim ile gitti? -Padişah ile. Dediği zaman anlarız ki götürdüğü müşteri boş değil.

Partal “Yatak, elbise, manifatura” (Özkan 1991, 309)

Paşa “Kaliteli ve pahalı olan ayakkabı”

Yeraltı çarşısındaki ayakkabıcılarda rastlanmıştır. Örnek: Paşa çok satılmaz burada ama gene de bir iki çeşit bulundururuz.

Pazarcı “Her türlü ihtiyacını pazarlardan ya da seyyar satıcılardan karşılama eğiliminde olan müşteri”

Manifaturacılar kullanmaktadır. Örnek: Pazarcıları dükkâna sokamazsın ki.

Penbe “Yün” (Özkan 1991, 309)

Penguen “Damat”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Damatlar genellikle siyah takım elbise, beyaz gömlek giyerler ve benzerlikten dolayı “penguen” diye nitelendirilirler. Bu sözcük kullanıldığında, gelen müşterinin damatlık alışveriş yapacağı anlaşılır.

Pıtıhlanmak “Yakınında yapılan bir işten veya meydana gelen bir olaydan rahatsızlık duymak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Ben bir yere gittiğimde komşum hemen pıtıhlanır.

Pişti “Aynı üründen üst üste iki tane satma durumu”

Genellikle giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Arka arkaya aynı malı satınca pişti derler.

Post “Tek parça hâlinde kırkılmış koyun yünü”

Yüncüler kullanmaktadır. Örnek: Postları üst üste yığar ama çok bekletmeyiz.

Püsküllü “Üst kısmında püskülü olan bir şapka türü”

Şapka diken terziler kullanmaktadır. “Püsküllü şapka” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Sen şapka diye bilirsin ama çeşit çeşit bunlar, köşelisi var, püsküllüsü var.

Sarı kanarya “Kuru fasulye”

Lokantacılar kullanmaktadır. Örnek: Sarı kanarya ne oldu? dendiğinde müşterinin istediği kuru fasulye kastedilir.

Sarma “Lavaş ekmeğin içine et ve salata konulup dürüm hâline getirilmesiyle oluşan ekmek arası yiyecek, dürüm”

Lokantacılar kullanmaktadır. Örnek: Porsiyon mu olsun, sarma mı?

Sarmak “Malı vermek, alışverişi tamamlamak.

Bu ifade kullanıldığında alışveriş gerçekleşmiş kabul edilir. Genel bir kulanımdır. Örnek: Tamam dediğine (fiyat) sarıyorum.

Sessiz martin “Metre” (Özkan 1991, 310)

Seyyar “Çay”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Çırağa, Seyyara git de gel! dendiğinde “çay getirmesi gerektiği” anlaşılır.

Seninki “Ürünlere bakıpa alışveriş yapmadan giden müşteri” (Krş. Bizimki)

Sepet “Aynı anda birçok alışveriş yapabilecek olan müşteri”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek: İçeri girer bazıları, etrafa bir bakar anlarız sepet olduğunu, memnun etmeye çalışırız.

Serme “Serilerek kurutulan yiyecek; kuru üzüm”

Pazarda kuru gıda satanlar, kuru üzüm için kullanmaktadır.

Sevdalı “İlgilendiği ürünü çok beğenen ve er ya da geç alacak olan müşteri” (Bk. Âşık, Yanık)

Sevimli “Yakışmayan, sevimsiz”

Arkadaşıyla alışveriş  yapan müşterilerin, arkadaşlarının fikir belirtmelerini

istediklerinde ‘yakışmadığı’ ya da ‘uygun olmadığı, alınmaması gerektiği’ anlamında kullanılır.

Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Sevimli dediklerinde bil ki almazlar.

Sibop “Elindeki müşteriyi kaçıran biletçi”

Otobüs terminalinde çığırtkanlar ve bilet satıcıları tarafından kullanılmaktadır. Örnek: Şu siboba bir çare bulun, biz getiriyoruz, o gönderiyor.

Sigara “Kapora”

Oto ticareti yapanlar arsında rastlanmıştır. Örnek: Ortaklardan birisi, diğerine: Sigara ikram etseydin, sigara ikram ettin mi? dediğinde “Kapora verdi mi?” anlamı çıkar. (Krş. Eldiven)

Sinek “Zor beğenen müşteri”

Genel bir kullanımdır. (Krş. Kılkuyruk)

Sim “Para, lira” (Özkan 1991, 310)

Sivri burun “Ön tarafı uzun ve ince olan ayakkabı”

Ayakkabıcılara ait bir kelimedir fakat, genel bir kullanım olup hemen her yerde rastlanmıştır. ‘Sivri burunlu ayakkabı’ tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Sivri burun giyenler, tiplerinden belli olur.

Soğukluk “Genellikle yaz günlerinde müşteriye ikram edilen soğuk içecekler”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Adam zaten bir şey kazandırmaz, bir de soğukluk içti mi vermeden almış olur. (Krş. Soğukluk. TS, 2002; DS, 3665)

Sorucu “Alışveriş yapmayıp sadece fiyat öğrenen kimse”

Yeraltı Çarşısı’nda ve oto satıcıları arasında kullanılmaktadır. Örnek: Sorucu mu alıcı mı anlarız bakınca.

Su “(Arabalar için) yakıt”

Nakliyeciler kullanmaktadır. Örnek: Suyunu vermezsen şuradan şuraya gitmez. (Krş. Meze)

Susturucu “Para”

Çelik kapı imalatçılarında rastlanmıştır. Sürekli para isteyip rahatsızlık veren alacaklılara verilen bir miktar para için kullanılır. Örnek: Bundan daha iyi susturucu var mı?

Sütçü “Her türlü kazanabilen kişi”

Oto tamircileri arasında rastlanmıştır. Sütten yoğurt, peynir, kaymak çeşitli ürünler elde edilmesi dolayısıyla kurulan ilişki sonucu kazandırılmış yeni anlamdır. Örnek: Mesela bizim sırtımızdaki usta tam bir sütçüdür. Her şeyle ilgilenir; tamir, yedek parça...

Süzmece “Ayran”

Ekmek arası veya dürüm satılan yerlerde rastlanmıştır. Örnek: Süzmece bitiyor, dendiğinde ayran takviyesi yapılır.

Şanzıman “Hiçbir şeyi beğenmeyen, her şeyden şikâyetçi olan yolcu”

Şehirler arası yolcu taşıyan otobüslerde muavinler ve görevliler kullanmaktadır. Şanzıman arızalandığında ses çıkarır. Buradan hareketle bu anlam yüklenmiştir. Örnek: Hemen her seferimizde bir iki şanzıman olur.

Şişlemek “Genellikle araçların radyatörlerini temizlemek”

Oto tamircileri kullanmaktadır. Örnek: Delinme yoksa şişleriz, içinin pisliğini alırız, eğer düzelmezse değiştirmek gerekir.

Tabutçu “Hızlı ve tehlikeli araç kullanan şoför”

Şoförler kullanmaktadır. Örnek: O mesafeyi tabutçu iki saatte alır.

Tanıdık “Yüzüne karşı tanıdık gibi davranılan ama normalde sıradan bir müşteri olduğu belirtilen kimse”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Arkadaşlar tanıdık, ilgilenin, dendiğinde aslında ilgilenilmeyeceği, normal müşteri gibi davranılacağı anlaşılır.

Tapi “Kumarda ne kâr, ne zarar etmiş olma durumu” (Yedekçioğlu 1992, 554)

Tarla “Kötü, bozuk yol”

Nakliyeciler kullanmaktadır. Eğer bilmedikleri bir yola gitmeleri isteniyorsa ve o yol kötü ise ‘tarla’ denilerek uyarılırlar. “Tarla gibi yol” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Konya - Antalya arası tarla.

Taşma “Mobilyacılıkta döşeme sırasında artan malzeme, kumaş veya sunta.”

Mobilya imalatçılarında rastlanmıştır. Örnek: Taşmaları çalışanlara dağıtırız, yakarlar.

Terbiyelemek “Hatalı bir malın özrünü, küçük bir işlemle kaybetmek, gelişigüzel onarmak”

Çelik kapı imalatçıları kullanmaktadır. Örnek: Bozuk kapıyı bir güzel terbiyeler, satar.

Terleme “Araçların motorun üst kısmından yağ sızdırması sonucu oluşan ıslaklık”

Motor tamircilerinde rastlanmıştır. Örnek: Terleme, bu mevsimde normal değildir. Mutlaka bir sorun vardır. (Krş. Terleme. TS, 2198.)

Ters tavan “Odanın tavanına alçı ile yeni bir şekil verme”

İnşaatçılar ve yapı malzemesi satanlar kullanmaktadır. Örnek: Artık, ev olsun işyeri olsun herkes ters tavan yaptırıyor.

Testere “Hiç kimsede alacağını bırakmayan kimse”

Ağaç işleri esnafında ve çoklukla mobilyacılarda rastlanmıştır. Örnek: O ne testeredir o, istesen de borç takamazsın.

Tevirlemek “Düzenlemek, toparlamak”

Dikim atölyesinde rastlanmıştır. Örnek: Çırak, akşam dükkânı tevirler çıkar. (Krş. Tevir. DS, 3902)

Teymek “Verilen fiyatın malın değerini karşılaması”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Tezgâhtarlardan birisi diğerine “teymez” dediğinde “verilen fiyatın düşük olduğu” anlaşılır. (Krş. Te-, tey-, Özkan 1991, 310)

Tezgâhı silmek “Elindeki işi bir an önce bitirmek”

Berberler kullanmaktadır. Çalışanların ağır hareket etmesi ya da işlerin yoğun olması durumunda Şu tezgahı sil bakalım. Denilerek uyarı yapılır.

Terlikli “Arkasındaki bağ sayesinde hem ayakkabı hem de terlik olarak kullanılabilen ayakkabı”

Ayakkabıcılarda rastlanmıştır. Örnek: Terlikli, yazın kullanışlı olur. İstersen terlik gibi giyersin.

Tıggır “Ayakkabı” (Özulu 2000, 47)

Tırakızlamak “Bir yapının veya nesnenin yüzeyindeki pürüzleri gidermek, düzleştirmek”

İnşaatçılar kullanmaktadır. Örnek: Duvar, sıvayı vurduktan sonra tırakızlanır. (Krş. Tırakas. DS, 3918.)

Tıraş “Alacak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Tıraşımı yapsam (alacaklarımı toplasam), benim de borçlarım var.

Tiringiz “(Hayvan) Zayıf ve bakımsız”

Besicilik yapanlarda ve kasaplarda rastlanmıştır. Örnek: Bu tiringizden o kadar et çıkmaz.

(Krş. Tırıngez. DS, 1920)

Topuz “Müşterinin bıraktığı emanet eşya”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Emanet eşya kabul etmek pek istenmez. Topuz alma dendiğinde bu durumun uygun bir dille anlatılması gerektiği anlaşılır.

Turlatmak “Müşteriye ev gezdirmek”

Emlakçılar kullanılmaktadır. Örnek: Eğer ciddi alıcıysa turlatır getiririz.

Tül perde “Utangaç müşteri”

Giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Bazı tül perdeler olur. Gelir utancından ne bir şey sorar ne üzerine giyinir.

Türbanlı “Demli çay”

Türbansız “Açık çay”

Lokantada rastlanmıştır. Müşteri çay istediğinde, garson çayı hazırlayacak olan kişiye İki çay ver, biri türbanlı olsun, ya da biri türbansız olsun, der.

Tütünlük “Sırt pastırmasının uç tarafı” (Yedekçioğlu 1992, 582)

Ucuzutmak “Fiyat indirmek, düşürmek”

Genel dildeki “ucuzlatmaksın yerel ağızdaki söylenişi. (Yedekçioğlu 1992, 583)

Uçan tabut “Oldukça hızlı olmasına karşın kazaya sebep olma olasılığı yüksek olan taşıt, otomobil.

Oto ticareti yapanlar ve tamirciler kullanmaktadır. Örnek: Bunlar uçan tabut, bunun takla atmamışını bulamazsın.

Uçurtma “Dükkânın önüne çekilen güneşlik”

Kuru yemişçide rastlanmıştır. Örnek: Oğlum, su uçurtmamızı aç bakalım.

Ufak “Yapağının dökülen kısımları”

Yüncüler kullanmaktadır. “Ufak yün” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Ufak az olursa yün kaliteli demektir. (Krş. Cıngıl)

Ufaklı “Seçilmemiş, ufakları ayrılmamış olan yün”

Yüncüler kullanmaktadır. “Ufaklı yün” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Ufaklıyı yıkarken yarısı suya gider. (Krş. Ufaklı. DS, 4024)

Uzay “Yolculuk sırasında aracı ve şoförü yormayan yol”

Nakliyeciler ve yolcu taşımacıları arasında rastlanmıştır. Örnek: Uzayın iki günü tarlanın bir saati kadar yormaz. (Krş. Tarla)

Ütken “Kumar vb. oyunlarda sürekli olarak kazanan oyuncu” Kahvehanelerde kullanılmaktadır. Örnek: O ütkenle oyun mu oynanır?

Ütüşken “Kumar vb. oyunlarda sürekli olarak kaybeden oyuncu”

Kahvehanelerde kullanılmaktadır. Örnek: Hangisi Utken, hangisi ütüşken hemen anlaşılmaz. Bir iki el oynadıklarında belli olur.

Virüs “Dükkânda bulunup da müşterinin yapacağı alışverişe engel olan kişi”

Elektronik eşya satanlarda rastlanmıştır. Virüs kelimesi kullanıldığında alışverişe engel olan kişi bulunduğu anlaşılır.

Yağlı “Çok paralı müşteri”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Yağlı birini görünce ne yapacağını bilemez.

Yalınayak “Ayakkabı ihtiyacı olan kimse, müşteri”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Örnek: Kimi ihtiyacı olmasa da bakar, almaz; kimi de yalınayak, belli olur öylesi, almadan gitmez. Benden almazsa başkasından alır.

Yandan cepli “Cepleri yan tarafta ve normal cep bölgesinin daha aşağısında bulunan pantolon”

Terzi ve giyim mağazalarında rastlanmıştır. “Yandan cepli pantolon” tamlamasının adlaşmış hâlidir. Örnek: Yandan cepliler rahat olur.

Yanık “İlgilendiği ürünü çok beğenen müşteri”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek: Vitrindekilerin yanığı var, satılana kadar değiştirmeyin onları. (Krş. Sevdalı, Âşık)

Yaprak “Sunta tabakalarının her biri”

Çelik kapı imalatçıları sunta için kullanmaktadır. Örnek: Yaprak zedelendiğinde boyayı iki kat yapsan da yine belli olur. (Krş. Yaprak. TS, 2391)

Yardımsever “Satıcıya iş çıkarmamak ve kendisini almak zorunda hissetmemek için, ilgilendiği ürünlere, kimsenin yardımına ihtiyaç duymaksızın bakan ve sonra ürünü yerine kendisi koyan müşteri”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. “Yardımsever kişi (müşteri)” tamlamasından kısalmıştır. Örnek: Yardımseverler gelirse bize iş bırakmazlar.

Yarenlik “Amaçsız yere satıcıyı oyalayan müşteri”

Manifaturacılarda ve cep telefonu satıcılarında rastlanmıştır. Örnek: Yarenlik gelirse işimiz kötü.

Yataklık “Yatak yapmaya elverişli olan yün”

Yüncüler kullanmaktadır. Örnek: Önce yataklığı ayırırım, ufağı kalır.

Yataş “Gelip de bir türlü gitmek bilmeyen misafir, işi gücü gevezelik etmek olan, boş kişi”

Kale çarşısında rastlanmıştır. Örnek: Misafir gelir. Oturur, sohpet eder, konuşuruz. Gitmek bilmez. Sıkıldığımızı anlatırız ‘yataş’ diyerek. (Krş. Kanepe)

Yavan “Parasız müşteri”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Bazıları vardır. Yavan olduğunu anlayınca hiç uğraşmaz, konuşmaz bile. (Krş. Yağlı)

Yazmak “Ürünün maliyetini bilip satıcıya kâr payı vermek”

Oto alıp satan esnaf kullanmaktadır. Örnek: Aldığım fiyat budur arkadaş! Bana da ne yazarsan...

Yeni gelin “işe alışamayan, acemi çırak”.

Genel bir kullanım olup berberlerde sıkça karşılaşılmıştır. Örnek: Yeni gelin! İş belle biraz.

Yetiştirememek “Aslında sıradan olan bir ürünü çok tercih ediliyormuş gibi göstermek“

Ayakkabıcılar ve giyim mağazalarında kullanılmaktadır. Örnek: Bu sene bunlar moda, yetiştiremiyoruz, ifadesi müşteriyi ikna etmek amacıyla söylenir.

Yıkmak “Devretmek” (Özkan 1991, 311)

Yolcu “1. Her durumda kendini düşünen, yolunu bulan muavin 2. Alışveriş yapmayacak olan kişi.”

1. Anlam, yolcu otobüslerinde çalışanlar arasında kullanılmaktadır. 2. Anlama ise giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek: 1. Yolcuyu boş ver de kendini düşün. 2. Satıcılardan biri diğerine ‘yolcu' dediğinde o müşteri ile fazla ilgilenmeye gerek olmadığı anlaşılır.

Yoldaş “Alışveriş yapmadığı hâlde oradan hiç ayrılmayan müşteri”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Yoldaşımız olur, almasa da muhabbet eder, güzel zaman geçirtir.

Yuvarlak “Ön kısmında köşe bulunmayan şapka” Şapka diken terziler kullanmaktadır.

Yonu Yastık “Standart olarak 42 - 95 cm ebadında, 15 cm kalınlığında, bir yüzüne özel olarak dokunmuş halı geçirilerek, evlerde sedirlerin üstüne duvara dayalı olarak konulan yastık”

Yüncüler ve halıcılar kullanmaktadır.

Yumurta topuk “Topuğu yumurtaya benzeyen ayakkabı”

Ayakkabıcılar kullanmaktadır. Genellikle de sivri burun olur. ‘Yumurta topuklu ayakkabı’ tamlamasından kısalmıştır.

(Krş. Sivri burun)

Yuvarlama “Yatağın üzerine serilen 5 - 10 cm. kalınlığındaki döşek” Yüncüler kullanmaktadır. Örnek: Yuvarlama yaparlar, genellikle çeyiz için. (Krş. Yuvarlama. DS, 4324)

Zarf “Ürünün maliyetini bilmeme durumunu anlatır”

Giyim mağazalarında, zarfın içindekinin bilinmemesi özelliğinden hareketle kullanılmaktadır. Çalışanlardan birisi zarf dediğinde ya da içinde “zarf ” sözcüğü olan bir cümle kurduğunda ürünün geliş fiyatını bilmediği ve bu konuda yardım istediği anlaşılır.

Ziyaret (ziyarete gitmek, ziyarete çıkmak) “Alacak toplamak için gezmek”

Ağaç işlerinde rastlanmıştır. Örnek: Ziyarete gidiyorum der çıkar patron. (Krş. Tıraş) 111 (yüz on bir) “Birer ölçü kahve, krema ve şekerden oluşan kahve”

Şehirler arası yolcu taşıyan otobüslerde şoför ve muavinler kullanmaktadır. Şoför, muavin ya da görevliye, kahvesinin nasıl olacağını uzun uzun anlatmayıp sadece 111 der.

112 (yüz on iki) “Bir ölçü kahve, bir ölçü krema ve iki ölçü şekerden oluşan kahve”

Şehirler arası yolcu taşıyan otobüslerde şoför ve muavinler kullanmaktadır. Şoför, muavin ya da görevliye, kahvesinin nasıl olacağını uzun uzun anlatmayıp sadece 112 der.

222 (ikiyüz yirmi iki) “İkişer ölçü kahve, krema ve şekerden oluşan kahve”

Şehirler arası yolcu taşıyan otobüslerde şoför ve muavinler kullanmaktadır. Şoför, muavin ya da görevliye, kahvesinin nasıl olacağını uzun uzun anlatmayıp sadece 222 der.

2. 2. DEYİM VE ATASÖZLERİ

Abra darayı tutmamak ”Bir kâr elde etmek için bir işe yapılan yatırım veya masraf, kârı geçmek”

Not: Deyimin ‘abrası darasını geçti’ biçiminde söylenişi de vardır. Örnek: Ne yapalım abra darayı tutmadı, biz de devam etmekten vazgeçtik. (Yedekçioğlu 1989, 21)

Agop’un derisi, Kirkor’un mazısı “Birisinin yaptığı işe sermaye olarak kendisinin hiçbir şeyi bulunmadığını, ortadaki şeylerin başkalarının malı olduğunu, zarar etse de bir kaybı olmayacağını ifade için kullanılır”

Bu deyim, ‘Agop’un derisi, Kirkor’un kerestesi’ biçiminde de söylenir. Örnek: Osman’ın nesi var ki, Agop’un derisi, Kirkor’un mazısı. (Yedekçioğlu 1989, 24)

Ak sakaldan yok sakala gelmek “İflas etmek, zenginlikten fakirliğe düşmek” (Bayraktar 2001, 124)

Ali Hoca’nın Mıddık, öyle de battık, böyle de battık “Bir işte uğranılan zarara karşı alınacak başka bir önlemin de bir yararı olmaz”

Örnek: Öbür hisseyi alsak ya da bizimkini ona versek de netice aynı; Ali Hoca’nın Mıddık, öyle de battı, böyle de battık. (Yedekçioğlu 1989, 46)

Alt geçide inmek “Tuvalete gitmek”

Kuru yemişçide rastlanmıştır. Dükkânda bir başkası olduğu hâlde tuvalete gitme ihtiyacı doğarsa çırağa “alt geçide ineceğim” veya “alt geçide iniyorum” denir. (Bk. Alt geçit)

Altını çalmak “Birisinden alacağını alınmış sayıp defterdeki hesabını çizmek” (Yedekçioğlu 1989, 51)

Altını üç cevize indirmek “Parayı batırmak, iflas etmek, zenginlikten fakirliğe düşmek” (Bayraktar 2001, 124)

Altının gramı, yünün kilosu “Değer ölçüsünü belirtmek için kullanılır”

Yüncüde rastlanmıştır. İfadeye göre, önceleri yün kıymetli imiş ve insanlar dövizi değil de sadece altının gram ve yünün kilo fiyatını takip ederlermiş.

Anteni düzeltmek “Vitrindeki ürünleri düzenlemek”

Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Sen anteni düzelt! dendiğinde vitrinin dağınık olduğu ve düzenlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Artık eksik, helal et “Geçmişte aramızda ya da alışverişte birbirimizde hakkımız kalmış olabilir. Benden sana helal olsun, sen de helal et”

Örnek: Artık eksik helal et, geçmişte hakkın kalmasın. (Yedekçioğlu 1989, 64)

Askerliğini yapmak “Acemilik dönemini geçip, o işte usta olmak”

Kapalı çarşıda ve berberlerde rastlanmıştır. Örnek: Askerliğini yapmamış bir sürü adam var şu çarşıda.

Aslan gibi etmek “Oyunda varını yoğunu, her şeyini almak, tertemiz etmek, ütmek”

Kahvehanelerde kullanılmaktadır. Oyunda kaybeden kişilere yeni oyun teklif edildiğinde Aslan gibi etti, daha ne oynayalım derler.

Atınan (at ile) deve değil ya! “istenilen fiyatı yüksek bulan müşteriyi pazarlığa davet etmek için söylenir”

Genelde oto alım satımı sırasında kullanılır. Örnek: Anlaşırız canım, atınan deve değil ya! denilerek arada anlaşamamayı gerektirecek bir durum olmadığı belirtilir ve pazarlık yumuşatılır.

Ayak olmak “Alacağını tahsil edebilmek için sürekli gidip gelmek. Buna rağmen sonuç alamamak, eli boş dönmek.

Ağaç işlerinde rastlanmıştır. Örnek: Gide gele ayak olduk, bir türlü borcunu vermiyor.

Ayrandan aşağısı su “istenilen fiyatın aslında satıcıya zarar ettirecek olması, verilen fiyattan daha aşağı inilmesinin mümkün olmaması, pazarlığın gelebileceği son nokta”

Genel bir tabirdir. Örnek: Daha ne diyeyim sana ayrandan aşağısı su. Elimden gelen kolaylığı yaptım.

Az istersen kötü mal, çok istersen pahalıcı derler. “Esnaflığın sıkıntılarını belirten bir ifadedir”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Müşteriye göre hareket edersin az kazanayım dersin kalitesiz mal sattığımızı düşünürler, malın hak ettiği fiyatı istesek ne kadar pahalı derler. Ne yapsak hata olur kimi zaman, az istersen kötü mal; çok istersen pahalıcı derler.

Az kazan, tez kazan “Ürünün üzerinden az miktarda kazanç sağlayarak o ürünü satma prensibi”

Genel bir kullanımdır. Bir anlayışı ifade eder. Ticarette ‘dönüşüm’ oldukça önemlidir ve bunu sağlamak da az kazan tez kazan prensibine bağlıdır. Bunun tersini ilke edinen esnaflar da vardır. (Krş. Az kazanan tez kazanır. Yedekçioğlu 1998, 32)

Bagal kesme “Gelin olacak kıza verilecek yünü belirleme”

Yüncüler kullanmaktadır. Bagal kesme, düğün öncesi yapılan alışverişin ilk adımı ve dolayısıyla yapılacak diğer düğün alış verişlerinin de habercisidir. Örnek: Bagal keser sonra yüncüye giderlerdi. Şimdi de yok beyaz eşyasıydı, mobilyasıydı...

Baş bulmamak “(Satılacak şey) müşterinin önerdiği fiyat kazanç sağlanacak miktarda olmamak” (Yedekçioğlu 1989, 81)

Bel kuşamak “(Eski iş düzeni bozulan kişi) başka bir işe veya aynı işe yeniden başlamak; dükkân, tezgâh açmak”

Örnek: Allah utandırmaya, bu defa da buna bel kuşadık; bakalım nasıl olacak? (Yedekçioğlu 1989, 90)

Beş - on kuruş öğrenmek “Yaptığı ticaret işinde az çok kazanmak”

Örnek: Allah bin bereket versin, beş on kuruş öğreniyoruz. (Yedekçioğlu 1989, 94)

Beyaz itin pamukçuya faydası olmaz “Esnafın yaptığı işe ya da sattığı ürüne sahip olan bir başkasının, o esnafa bir fayda sağlamayacağını belirtir”

Genel bir kullanımdır.

Bir avuç vida “Otomobil”

Oto alım satımı sırasında kullanılmaktadır. Anlaşılmayacak bir durumun olmayacağını satılan ya da (müşteri açıcından) alınan ürünün değersizliğini belirtmek için ‘altı üstü bir avuç vida’ denilerek pazarlık yumuşatılır.

Bostancının verdiği ham olur “Satışlarda beğeniyi, müşterinin kendine bırakmak doğru yoldur. Satıcının seçmesi kuşku yaratabilir.” (Yedekçioğlu 1989, 39)

Boynu kalın “Borcunu ödeme konusunda duyarlı olmayan, zengin kimse”

Örnek: O boynu kalın heriften söz etme bana, daha beş kuruş vermedi. (Yedekçioğlu 1989,113)

Bugün giden yarın gelmez “Sahtekârlık yapan esnafın devamlılık sağlayamayacağı, daimî müşteri tutamayacağını anlatır”

Bugün peşin, yarın veresiye “Bugün peşin para ile satış yapıyorum. Yarın veresiye satış yapacağım”

Her zaman böyle söylendiği için veresiye satış zamanı hiç gelmeyecektir. (Yedekçioğlu 1989, 115)

Cambaza sormuşlar: Eşeğin hangisi hayırlı? Cevap vermiş: Ahıra pislemeden gideni “ Beklemesi uzun sürecek olan satılık şey, hemen satılırsa, para bağlanmamış, masrafı azalmış olur” (Yedekçioğlu 1998, 40-41)

Cascavlak kalmak “Sermayesini eritmek” (Krş. Altını üç cevize indirmek) (Bayraktar 2001, 124)

Cebini ters çevirmek “Elinde olan her şeyini, bütün parasını harcamak”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Köylü gelir, iki saatte cebini ters çevirir gider.

Cücük çıkarmak “Giriştiği işten beklenen kârı elde edilememek” (Bayraktar 2001, 124)

Çadırgı gibi olmak “(İşyeri ya da esnaf) küçülmek”

Genel bir kullanımdır. (Çadırgı: Ağaçlardan kopmuş, ufak kuru ince dal parçaları) Örnek: Adam koca mağazayı dağıttı, çadırgı gibi oldu şimdiki dükkânıyla.

Çaldık çağardık da saksı kırığı çıktı “O kadar uğraştık, emeklerimiz boşa çıktı” (Çalkaner 2002, 44)

Çantı gezmek “Beraber çerçicilik etmek” (Özkan 1991, 300)

Çaydan alıp çağıla dökmek “(Birisinin) yeni ortaklığının, kurduğu işbirliğinin öncekinin aynı olmak; ortağı olduğu işinin sonu güvenilir olmamak”

Örnek: Mustafa şimdi de Ali ile orak olmuş; çaydan alıp çağıla dökmüş bence. (Yedekçioğlu 1989, 134)

Çekirdek gibi çitlemek “Gelen müşterilere çok hızlı bir şekilde mal satmak ve bu durumu devam ettirmek”

Kuruyemişçide rastlanmıştır. Örnek: Bayram öncesi çekirdek gibi çitlerdim, şimdi işler o kadar yoğun değil.

Çeneye kuvvet, keseye bereket “Satıcı, müşteriyi inandırmak için ne denli dil dökerse, malını sattığında o kadar para kazanmış olur” (Yedekçioğlu 1998, 42) (Krş. Nağmelemek, mesai)

Çeyiz altına gelmiş gibi “İş yerinde hiç çalışmamak, elini bir işe sürmemek”

Örnek: Oğlum, çeyiz altına gelmiş gibi oturulmaz; burada çalışacaksın ki günlüğünü hak edesin. (Yedekçioğlu 1989, 136)

Çifteönü berberi (gibi) “Sanatı dışında, daha birçok pratik sanat sahibi, çok yönlü, becerikli kimse” (Yedekçioğlu 1989, 138)

Çıra gibi yanmak “Giriştiği işten kâr edemeyip sermayeyi batırmak” (Bayraktar 2001, 124) (Bk. Ak sakaldan yok sakala gelmek)

Çul tutmaz tazıya dönmek “İşleri yolunda gitmemek” (Bayraktar 2001, 124) (Krş. Altını üç cevize indirmek, Ak sakaldan yok sakala gelmek, Cascavlak kalmak)

Daldan düşme “(Ticarette) çekirdekten yetişmeyen”

Dericilikte çalışmayıp, ayakkabıcılık yapanlar için kullanılmaktadır.

Daldan eğme mi, kökten sürme mi? “Sonradan mı bu hâli kazanmıştır; aslından mı böyledir?”

Örnek: Bu sanatta ne zamandan beri çalışıyorsun? Daldan eğme mi, kökten sürme mi? (Yedekçioğlu 1989, 145)

Deriyi kokusundan tanımak “(Ayakkabıcı ya da dericilikle uğraşan esnaf) eski olmak, işinde usta olmak, çekirdekten yetişmek”

Ayakkabıcılar ve dericiler kullanmaktadır. Örnek: Şimdikilerin çoğu daldan düşme, bizim gibi deriyi kokusundan tanımazlar.

Deve depiği (tepiği) “Düşen bir fırsatta büyük para kazanma” Örnek: Bir deve depiğiydi, geldi, geçti. (Yedekçioğlu 1989, 153)

Dımığı düşük “Parasız, kâr edememiş, kazancı yerinde değil”

Örnek: Hasan’ın yanına hiç varma, dımığı düşük. (Yedekçioğlu 1989, 154)

Dımığı kalkık “İşi iyi, kazancı ve keyfi yerinde”

Örnek: Dımığın kalkık olduğuna göre bu akşam şendeyiz. (Yedekçioğlu 1989, 155)

Diken batmadan gül koklanmaz “Ticarette zarar etmeden olmaz. Her esnaf ticaret hayatının bir döneminde mutlaka zarar etmiştir.”

Genel bir kullanımdır.

Dili güllü olmak “Çırak, tezgâhtar, müşteriyi tatlı dili ile etkilemek, ikna kabiliyeti yüksek olmak”

Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır.

Dili dikenli olmak “Çırak, tezgâhtar, asık suratlı davranıp müşteriyi geri çevirmek”

Yeraltı Çarşısı’nda kullanılmaktadır. Örnek: Kimi dili güllü olur, birini gönderir, birini alır; kimi dili dikenli olur, dükkânda kimseyi tutamaz. (Krş. Dili güllü olmak.)

Dişleri altın olmak “Otomobil, tamiri ve yedek parçası pahalı olmak”

Oto ticareti ve tamiri yapanlar kullanmaktadır. Örnek: Yeni arabaların dişleri altından, toplayım desen iki araba parası eder.

Dönderip ağdarmak “(Bir işi) idare edip gitmek, yönetmek, başlanılan ticareti sürdürmek”

Örnek: -İşler nasıl gidiyor?

-Dönderip ağdarıyoruz. (Yedekçioğlu 1989, 167)

Düğmeyi dikmek (düğmesi dikilmek) “Kabinin içindeki denenmiş ürünleri toplamak”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Çalışanlardan birisi diğerine ‘düğmeyi diktin mi? ya da 'bunun düğmesi dikildi mi?’ dediğinde kabindeki ürünlerin toplanıp toplanmadığı anlaşılmaktadır. (Krş. Düğmelik)

Edemediğin kâra yanma “Elde edemediğin kazanca üzülmenin, acınmanın hiçbir yararı yoktur. Onu kaçırmadan önce önlem almayı düşünmeli” (Yedekçioğlu 1998, 50)

Edirne’den çıkmak “Türkiye illerinin plaka numaralarını belirten rakamlar kadar para kazanmak”

Berberlerde rastlanmıştır. Çalışanlardan biri diğerine o gün içindeki kazanç durumunu sorduğunda, sorunun muhatabı, eğer kazancı 80 milyon’u (80 ytl) geçmiş ise 'Edirne’den çıktım.’ der. (Krş. Memleketi gezmek.)

Eğirdiğini yüne değişmek “Kâr ettiğinden fazlasını çalıştığı işe sarf etmek”

Örnek:    Para kazanıyorum sanıyorsan aldanıyorsun; eğirdiğini yüne değişiyorsun,

farkında değilsin. (Yedekçioğlu 1989, 175)

Ekmeği ekmekçiye yaptır, yarısını yerse yesin “Bir işi, ucuza kaçmadan, o işin ustasına yaptır.”

Terzilerde kullanılmaktadır. Örneğin, ucuz diye iş yaptırılan acemi bir terzi, güzel bir kumaşı ziyan edebilir. Hem para boşa gitmiş hem de güzelim kumaş boşa harcanmış olur. Bu gibi durumlarda malzemenin ziyan olmaması için ‘ ekmeği ekmekçiye yaptır, yarısını yerse yesin’ denir.

Ekmeğini yerden biçmek “Havadan kazanç elde etmek, bir yatırım veya bir masraf etmeden para kazanmak”

Örnek: Ekmeğini yerden biçer, yaman adamdır vesselam. (Yedekçioğlu 1989, 176)

Ekmek datlandırmak “Olduğundan daha iyi göstererek değerini arttırmaya çalışmak” (Bayraktar 2001, 123)

El elde, baş başta “Ne kâr, ne zarar edilmiş; ikisi birbirine eşit”

Örnek: Bir hesap görelim, yılbaşı geldi dedik. El elde, baş başta çıktı bilanço. (Yedekçioğlu 1989, 179)

El ovuşturmak “Müşteriden kazanç sağlayacağını anlayarak bu doğrultuda davranmak” Genel bir kullanımdır. Örnek: Önceleri el ovuşturanlar, şimdi yüzüne bakmıyorlar.

Elden verip gölden almak “Kârlı bir iş için masraf etmek, küçük giderleri göze alıp, sonunda verdiğinden fazlasını kazanarak kârlı çıkmak”

Eli dağılmak “İşin düzeni bozulmak, iflas etmek”

Örnek: Elim dağılınca dükkânı devrettim. (Yedekçioğlu 1989, 181)

Eli kalp “Borcunu, aldığı ödüncü kolay kolay ödemeyen, vermeyen”

Örnek: O herife para kaptırmayaydın; eli kalp, alamazsın. (Yedekçioğlu 1989, 182)

Eli kulağına değmiş “(Hayvan) üzerinden pazarlık geçmiş, fiyat verilmiş, pazara çekilmiş”

Örnek: Eli kulağına değmiş. Dediğin o fiyata vermezler sanırım. (Yedekçioğlu 1989, 183)

Elimi öpene veririm (satarım) “Satılacak şey çok değerli, çok aranan bir mal olduğu için onu nacak elimi öpene satarım”

Örnek: Almazsan sen bilirsin; yarın onu elimi öpene veririm. (Yedekçioğlu 1989, 183)

Elini tutmak “Pazarlık etmek ya da alım satım için pazarlığa başlamak”

Oto ticareti yapanlar kullanmaktadır. Örnek: Piyasa o kadar durgun ki iki haftadır elimizi tutan olmadı.

Engez (enkaz) kaldırmak “Yaptığı alışverişlerin ya da yaptırdığı işlerin parasını vermeyi sürekli olarak erteleyen müşteriden bütün alacakları bir defada almak”

Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: Bugün engez kaldırdım şükür...

Erciyes balı gibi yapışmak “Müşteriyi yakalayınca, ona satış yapıncaya dek bırakmamak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Adama Erciyes balı gibi yapıştı, sonunda malını sattı.

Erkilet terazisi gibi olmak “Alışverişte çok hassas ve dürüst davranmak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Bizde dalavere olmaz, her şeyimiz Erkilet terazisi gibidir.

Esnaf dediğin dizi kırık gerek “Esnaf, sabırla dükkânda beklemeyi bilen kişidir, beklemelidir” (Çalkaner 20002, 36)

Eşeğin palanını bilmek “Hayatta ve ticarette eski zamanları bilip o zamanların kötü şartlarını yaşamak”

Yeraltı Çarşısı’nda, ayakkabıcılarda rastlanmıştır. Örnek: Şimdikiler eşeğin palanını ne bilsin. Gelip hazıra konuyorlar, her türlü imkânları da var.

Ev almıyorsun ya! “Küçük bir alışveriş için gereğinden fazla düşünen müşteriyi ikna edebilmek için kullanılır”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Ev almıyorsun ya! Al götür işte şunu, düşünüp durma.

Fırının ilk ağzı harlı olur “Yeni işletmenin ilk ürünü kusurlu olur” (Yedekçioğlu 1998, 60)

Girer çıkarık “Biz hesabı görüp anlaşırız” (Bayraktar 2001, 123)

Oto alım satımı yapanlarca “takas” anlamında da kullanılmaktadır. Elektrik malzemeleri satıcında da rastlanmıştır. Örnek: Şimdilik sen bu parayı al, daha sonra girer çıkarık.

Gözü karmak “Çok çeşit karşısında beğenmekte kararsız kalmak, hangisini alacağını bilememek”

Örnek: Yüzlerce çeşit ve renk karşısında doğrusu gözüm kardı, birisine bir türlü karar veremedim. (Yedekçioğlu 1989, 217)

Gün düşen gece kalkmaz “Gün boyunca satış yapamayan esnafın akşam olduktan sonra fazla bir iş yapamayacağını anlatır”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Sabah erkenden gelip açacaksın dükkânı, gün düşen gece kalkmaz.

Güne girmek “Siftah yapmak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Hayırlısıyla bugün de güne girdik.

Güneş düşmek “Şoför, içeride kötü bir koku olduğuna dair muavin, ya da görevliyi, bu kötü kokuyu gidermesi için uyarmak”

Otobüs şoförlerinde rastlanmıştır. Örnek: Güneş düştü bir bak bakalım.

Gömleğinin astarı olmamak “Parasızlık, maddi bakımdan zor günler geçirmek”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Ona mal vermeye pek yanaşmıyoruz, son günlerde gömleğinin astarı yok.

Hadım etmek “Malı, istenilenin çok aşağısında düşük bir fiyata pazarlık etmek, ya da çok az bir kâr vererek satın almak” (Yedekçioğlu 1989, 226)

Harita gibi olmak “imal edilen ya da alınacak olan ürün, hatalı, özellikle de yüzeyinde dalga olmak”

Oto tamircileri kullanmaktadır. Örnek: Arabanın tavanı harita gibi, takla atmış olmalı.

Hesap başı düz gelmek “Alacağı vereceğine denk gelmek, hesap kesirsiz olmak”

Örnek: Hesap başı düz geldi de, üste para vermekten kurtulduk. (Yedekçioğlu 1989, 238) içinde kaç kuruşu olmak “Kendisine ait olmayan bir malı gelişigüzel, sakınmadan kullanma durumunu anlatır”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Taştan taşa çalıyor arabayı, içinde kaç kuruşu var.

iki alıcı bir çiftlik yerine geçer “Alıcı birden fazla olursa o şeyin değeri artar. Bu da mal sahibinin gelirinin artması demektir” (Yedekçioğlu 1998, 73) iki başlı Konya kirası “Araç sahibinin yük götürdüğü yerden boş gelmeyip, dönüşte de yük getirerek iki türlü de para kazanması”

Özellikle taşımacılıkta kullanılır. Örnek: Dönüşte de bir şeyler atabilirsem arabaya, iki başlı Konya kirası olur.

iki taksit yapmak “Müşterinin, taksit yapılırsa malı alıp almayacağını, ya da kaç taksitle almak istediğini öğrenebilmek”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Müşteri istemeksizin, satıcı önerir. Bu şekilde müşterinin nabzını yoklamış olur. Örnek: İki taksit yapalım, ne dersin.

İkramlı pazarlık bağışlamadan ileri geçer “Fiyatta yapılacak ufak bir indirim müşteriyi çok memnun eder, parasız almış gibi olur” (Yedekçioğlu 1998, 74)

İncesu’ya gitmek “Tuvalete gitmek”

(Krş. Alt geçide inmek, İncesu, Memişâne)

İndi bindi yapmak “Değiş tokuş (takas) sırasında, alacağı malın fiyatını düşük göstermemek için kendi ürününün fiyatını yüksek tutmak”

Emlakçılarda ve oto ticareti yapanlarda rastlanmıştır. Örnek: Senin malına yüksek fiyat vermelerine aldanma. Kendi mallarını yüksek fiyata sayıp indi bindi yapıyorlar.

İpinin kıvrağı çözülmek “İşinin düzeni bozulmak, iflas etmek”

Örnek: Allah, kimsenin ipinin kıvrağını çözmeye. Çok zor. Arif Beyi düşünüyorum da acıyorum. (Yedekçioğlu 1989, 253)

İran’a gitmek “(Şoför) yakın bir yere gidiyor olmasına rağmen uzun yola gidiyormuş gibi davranmak, yaptığı işi abartmak.

Taşımacılar kullanmaktadır. Örnek: İran’a mı gidiyorsun, gideceğin yer şura.

İşi gıdağında olmak “İş yolunda olmak, iyi para kazanıyor olmak”

Örnek: İşinin gıdağında olduğuna sevindim; gözünün önüne bakarsan yakında bir atölye kurarsın. (Yedekçioğlu 1989, 256)

İt kalmadı seymen yazılmadı “Bir işe bilen bilmeyen herkes müdahele ediyor.”

Ayakkabıcıda rastlanmıştır. Görüşme sırasında kaynak kişi, asıl işi ayakkabıcılık olmayıp bu işten anlamadığı hâlde ayakkabıcılık yapanlardan bahsederken kullanmıştır.

Kafa gezdirmek “İlgilenmemek, dikkat etmemek; seçim yapmak için zihinsel araştırmada bulunmak, mülahaza etmek”

Örnek: Kafa gezdiriyorum, usulüme geleni bulursam satın alacağım. (Yedekçioğlu 1989, 265)

Kalemi eğri olmak “Güvensizlik duymak”

Kumaş toptancılarında rastlanmıştır. Örnek: Onların kalemi eğridir, iş yapılmaz onlarla.

Kandile yağ damlamak “(Birisinin) yeni başladığı ufak ticaret işinde geçimini sağlayacak kadar para kazanmak”

Örnek: Şimdilik kandile yağ damlıyor, böyle devam ederse fena sayılmaz. (Yedekçioğlu 1989, 263-64)

Kapkın varmak “Bir işe çok şevkle, sıkı başlamak. Bir satışta çok istekli ve alıcı olarak pazarlığa başlamak”

Örnek: Kapkın vardığını farkına varınca adam fiyatta dayattı; Kabahat bende oldu, öyle yapmamalıydım. (Yedekçioğlu 1989, 255)

Kar suyu gibi eriyip akmak “(Sermaye, servet) kısa süre içinde yok olmak, bitmek, tükenmek”

Örnek: Ellerinde avuçlarında ne varsa kar suyu gibi eriyip aktı, bellerini nasıl doğrultacaklar bilemem. (Yedekçioğlu 1989, 275)

Kargayı bülbül diye satmak “Kalitesine bakmaksızın bir ürünü kârlı bir şekilde satabilmek”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Çırak o kadar uyanık olmalı ki kargayı bülbül diye satabilmeli.

Karnında pişmek “Lokantaların önünden geçerken içeriye bakan insanları davet etmek için kullanılır.

Lokantalarda kullanılmaktadır. Örnek: Buyurun içeriye, bundan sonrası karnınızda pişsin.

Kaşını kırıştırmak “Hoşnut olmamak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Müşteriye kaşını kırıştırmak olmaz, esnaflık güler yüzlülüktür.

Kayserilinin topalı Bağdat’ta gezer “Kayserili, çalışkan ve iş adamıdır. Para kazanmak için her tarafı dolaşır, en uzak yerlere kadar gider”

Ulaşım olanaklarının zor olduğu zamanlarda sağlamların bile gidemediği Bağdat’ta Kayserilinin topalını görebilirsiniz. Topalı Bağdat’a kadar gittikten sonra sağlam Kayserili nerelere gitmez. (Yedekçioğlu 1989, 278)

Kayseri pazarı ilk pazar “Dükkânını açtığında Kayseri esnafı siftah için müşteriyi kaçırmak istemez. Siftahının bozulmasını uğursuzluk sayar. Bu nedenle çok az bir kârla malını vermek ister. Malı almadan giden müşteri başka yerde ucuza bulamayıp ikinci kez gelip almak isterse, bu kez de dükkân sahibi vermez. Çünkü artık siftah kapısı açılmış, ilk satış yapılmıştır. Bu nedenle Kayseri pazarı ilk pazardır.” (Yedekçioğlu 1998, 81)

Kaz gibi düşünmek “Kazançsız bir gün geçirmenin verdiği çaresizlikle kara kara düşünmek”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Dükkâna giren olmazsa oturur kaz gibi düşünür kapıda.

Kazı kaçırmak “Parası olan müşteriyi kaçırmak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Sabah öyle bir kaz kaçırdım ki sorma.

Keçesini sudan kurtarmak “Kötü durum ve koşullar içinde bulunan işi yoluna koyarak rahatlatmak”

Genel dildeki ‘keçesini sudan çıkarmak’ deminin yerel ağızdaki söylenişidir. Örnek: İflâsın eşiğine gelmişti; amcasından düşen miras sayesinde keçesini sudan kurtarmayı başardı. (Yedekçioğlu 1989, 279)

Kelebi dolaşmak “işi bozulmak, kazanç durumu kötüleşmek”

Örnek: Uzun zamandır sıkıntıda idi; şimdi kelebi iyice dolaştı zavallının. (Yedekçioğlu 1989, 280)

Kelle saymak “Dükkânda bulunan herkese ikramda bulunmak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Çaycıya ‘Kelle say! ’ dendiğinde o, orada kaç kişi varsa o kadar çay getirir.

Kemeri benden, deliği senden “Birlikte iş yapma durumu, ortaklık girişimi”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: Açalım şu dükkânı, kemeri benden deliği senden,

Kesim kesmek “(Taraflar) bir iş için anlaşmak” (Bayraktar 2001, 123)

Kesime bağlamak “Takside bağlamak, taksit koşullarını kararlaştırmak” (Yedekçioğlu 1989, 284)

Kıbrıs’tan gelmek “Hakaret ya da aşağılamak için kullanılır.”

Örnek: Anlayışsız, kaba bir kişi için ‘Kıbrıs ’tan mı geldin arkadaş ’ denir.

Kırık testiye su doldurmak “Para ve emeğin boşa gideceğini bile bile o işe girişmek” (Bayraktar 2001, 124)

Kitap okumak “Uyumak”

Yolcu otobüslerindeki muavinler kullanmaktadır. Örnek: Ben biraz kitap okuyayım.

Kolay saymak “Malın değerinin altında bir fiyat vermek” Örnek: Bu kadar da kolay sayma canım!

Kozu çift görmezse taş atmaz “Çok kârlı olduğuna inanmazsa bir işe girmez” (Yedekçioğlu 1989, 297)

Köprüden tam geçmek “Tarifedeki ya da etiketteki fiyatın tamamını almak” Berberler kullanmaktadır. Örnek: ‘Köprüden tam geç!’ dendiğinde indirim yapılmaz.

Köşe işlemez, köse işletir “Bir dükkânın işletilmesinde, yerinden çok, işletenin becerisi, yeteneği önde gelir. Önemlilik dükkânı işletenin kendisindedir” (Yedekçioğlu 1998, 88)

Kurbağayı bin kuruşa (kırk paraya) sulamak “Dardakilere elinde bulunanları çok pahalıya satmak, fırsat düşkünlüğü yapmak”

Örnek: Allah kötüye fırsat vermesin. Bu adamlar öyle bir şey olsa kurbağayı bin kuruşa sularlar. (Yedekçioğlu 1989, 301)

Mahmut Emmi’yi çağırmak “Acele etmek, elindeki işi çabucak bitirmek ya da müşterinin işini bir an önce bitirip onu göndermek”

Berberler kullanmaktadır. Örnek: ‘Mahmut Emmi ’yi çağır da gel! ’ dendiğinde eldeki iş bir an önce bitirilmek için uğraşılır.

Malı kör kuyuya atmak “Karşılığını alamayacağı birisine para ya da mal vermek kaptırmak”

Örnek: O adama veresiye verilir mi? Malını kör kuyuya atmışsın. (Yedekçioğlu 1998, 298)

Mancası yenmemek “Kalitesiz olmak”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır (Manca: Yemek). Örnek: Bunlara aldanma, mancası yenmez bunların.

Mektup yazmak “Çağırmak, beklediği şeyin gelmesi için ortaya bir işaret, yem atmak” Genel bir kullanımdır. Örnek: Mektubu yazdık ama bir ses çıkmadı daha.

Memleketi gezmek “İşler, iyi ve bereketli olmak”.

Burada memleket kelimesiyle kastedilen Türkiye’de bulunan illerin plaka numaralarıdır.

Berberlerde rastlanmıştır. Örnek: ‘Bugün işler nasıl?’ diye sorulduğunda ‘Memleketi gezdim’ cevabı, ‘işlerin yolunda olduğu’ anlamındadır.

Müşteri aldandığı yeri de aldattığı yeride unutmaz “Ticarette kalıcı olmak isteniyorsa müşteriyi kandırmamak gerekir. Çünkü alışveriş bir defaya mahsus değildir.”

Yeraltı Çarşısı’ndan derlenmiştir.

Müşteri kazanmak, para kazanmak demektir “Müşteri memnun edildiği zaman, o dükkânı başkalarına da tavsiye edecektir. Bu sayede daha fazla para kazanılacaktır.”

Yeraltı çarşısından derlenmiştir.

Namazın kazası olur da fırsatın olmaz “Ele geçirilen bir fırsatın kaçırılmaması gerektiğini ifade etmek için söylenir”

Genel bir kullanımdır.

Ne dedin? iyi bildin “Almakta nazlanan müşterinin verdiği ilk fiyata razı olup satışı gerçekleştirmek”

Genel Bir kullanımdır.

O seni görür “Dükkân içerisinde, yeri tarif edilen bir nesnenin bulunamama gibi bir durumunun olmaması, kalite ve güzelliğinden dolayı hemen göze çarpma durumu”

Kapalı çarşıda rastlanmıştır. Örnek: İçeri gir bakalım, sen bulamazsan o seni görür.

Okka buçuk “Satışın azlığını ifade için kullanılır”

Örnek: Mahalle bakkalınınki okka buçuk. Burası üstelik fukara semti bir de. (Yedekçioğlu 1989, 323)

On paralık kına al, onu sat yine al “Ticarette borç bazen büyük bir risktir. Böyle bir tehlike altına girmek yerine, gücü yettiği oranda alıp satmak en sağlam yoldur” (Yedekçioğlu 1989, 96)

Öküz öldürmek “Zorluk derecesi fazla olan bir işi başarmak, zorlu bir pazarlıkla istediği sonucu elde etmek”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Öküz öldürdük, ben böyle müşteri görmedim.

Ölmez oğlu ölmez “Satıcıların malları için kullandıkları bir deyim” (Bayraktar 2001, 123)

Para diye it kılı kırpmak “Para kazanabilmek için akla gelebilecek her şeyi yapmak, paraya muhtaç olmak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: İstediğim fiyata alırım, zaten adam para diye it kılı kırpıyor.

Para tuzağı “Kalitesi düşük, albenisi olan çürük mal” (Bayraktar 2001, 123)

Parmak hesabı vermek “Kârı saklayıp ortağına zarar göstermek, ortak sermayenin üstüne oturmak”

Örnek: İki yıl sonra ortağına parmak hesabı verdi, adamı beş yüz liraya çırak çıkardı. (Yedekçioğlu 1989, 336)

Pazar(lık) dostluğu bozar “Bir malı satarken o malın pazarlık edilecek bir fiyatı olmadığını belirtmek için kullanılır”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Hiç ağzını açma (indirim teklif etme), pazar dostluğu bozar.

Radyoyu ayarla! “Herhangi bir konuda konuşulurken, konuşulanların dinlendiği doğrultusunda yapılan uyarı”

Araç alım satımı sırasında rastlanmıştır.

Rize’ye gitmek “Teklif edilen ikramlar karşısında kararsız kalan müşteriler için, sadece çay getirmek”

Kale çarşısında rastlanmıştır. Örnek: Çaycıya ‘Rize’ye git!’                                             dendiğinde ‘Benim

tekliflerimi boş ver, çay getir’ anlamı çıkar.

Sahip çıkmamak “Çekingen davranan müşteri karşısında, onu kaçırmamak için ilgilenmemek, baktığı mal sanki kendine (esnaf) ait değilmiş gibi davranmak”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Bazısı girer dükkâna, bakar, giyer çıkarır. Ben geride dururum, ilgilensem gidecektir, sahip çıkmam.

Sanatkâr yaparken, tüccar alırken kazanır “Özenerek kusursuz iş yapan sanatkâr herkesin beğenisini kazanacağı için müşterisi ve o oranda da kazancı bol olur. Tüccar da alırken ucuz ve iyisini alırsa herkesten önce satar ve çok kazanır” (Yedekçioğlu 1998, 102)

Sapı samanı sen yiyip de karşındakini eşek belleme! “Kendini uyanık zannetme!” Genel bir kullanımdır. Genellikle iş ortaklığındaki aldatılmalar durumunda kullanılır.

Semeriynen seksene patlamak “Alınan mala yapılan masrafın çok olmak” (Bayraktar 2001,123)

Sınırı geçmek “Kazancı iyi olmak”

(Krş. Memleketi gezmek, Edirne’den çıkmak)

Siftah senden bereket Allah’tan “İlk satışta söylenen söz” (Bayraktar 2001, 123)

Silgisi bozuk olmak “İndirim yapmaya yanaşmamak”

Tuhafiyelerde ve manifaturacılarda rastlanmıştır. Örnek: Ne dediyse ona verir, onun silgisi bozuktur.

Silecekleri çalıştırmak “Gözünü açmak, uyanık davranmak”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Tezgâhtara Silecekleri çalıştır! dendiğinde “dikkat et, müşteriyi kaçırma!” anlamı çıkar.

Soyunduğu yerden giyinmek “Sık münasebet kurduğu iş yeri ile olan ilişkisini sürdürmek”

Örnek: Biliyorsunuz, biz ilk defa sizin firma ile iş yaptık; paramızı da kazandık. Şimdi bir başka fabrika ile çalışmak aklımıza gelmez. Çünkü biz soyunduğumuz yerden giyiniriz. Bu, bir vefa borcudur. (Yedekçioğlu 1989, 359)

Sözüne yıkmak “Almakta nazlanan müşterinin verdiği ilk fiyata razı olarak müşterinin sözünden dönememesi ile satışı gerçekleştirmek”

Örnek: Bir fiyat söyledi mi tamam der sözüne yıkarım hemen. (Krş. Ne dedin? İyi bildin)

Suyu arkına bindirmek “İşi kâr getiren, biçime sokmak, kâr etmeye başlamak” Örnek: Suyu arkına bindirmişsin; Allah daha çok versin. (Yedekçioğlu 1989, 365)

Şeytan sevindirmek “Bir pazarlığı sonuçlandıramamak, anlaşamamak”. Genel bir kullanımdır. Örnek: Bitirin şu işi, şeytanı sevindirmeyin!

Takkem başına, pabucum ayağına “(İşini, dükkânın, tezgahını, firmasını birisine devreden kimse) her şeyimi ona teslim ettim, görelim bakalım başarılı olacak mı?”

Örnek: Atölyeyi yeğenime devrettim, takkem başına, pabucum ayağına. Yıl geçsin, bakalım nasıl yürütüyor belli olur. (Yedekçioğlu 1989, 376)

Tekerleksiz pazar “Pazarda satılan ürünlerin, pazardaki gibi uygun fiyata satıldığı dükkânlar”

Giyim mağazalarında rastlanmıştır. Örnek: Sıcakta pazarı gezdiğine değmez, bura da tekerleksiz pazar.

Tekrar oyun, tekrar pazar “Bozulan ilk anlaşmadan sonra, yeniden anlaşmaya oturmak, karara varmak”

Örnek: Bu olmadı dedi, tekrar oyun tekrar pazar. İşe yeniden başladık. (Yedekçioğlu 1989, 381)

Televizyonu açmak “Elini çabuk tutmak, işini bir an önce bitirmek” Berberlerde rastlanmıştır.

Tencereyi yıkamak “İşyerini temizlemek”

Ayakkabıcıda rastlanmıştır. Patron, çalışana; tencereyi yıka! dediğinde, “dükkânın temizlenmesi gerektiği” anlaşılır.

Tepesi üstü gitmek “(Esnaf) elinde avucunda ne varsa kaybetmek” (Bayraktar 2001, 124)

Teraziye koymak “Bir malın ne yüksek ne de düşük, normal bir fiyatla satılması gerektiğini belirten ifade”

Kale çarşısında rastlanmıştır. Örnek: Hiç uğraşma, teraziye koy.

Terhis olmak “İşten elini çekmek, işleri geriden gelen çocuklarına bırakmak”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Benim günlerim az kaldı, terhis olacağım. Çocuklar düşünsün artık.

Tıraş etmek “Yapılan iş sonunda elindeki her şeyi almak”

Mobilyacılarda rastlanmıştır. Örnek: Bir mutfak dolabı için adamı tıraş etti.

Tıraşa gitmek “Alacak toplamaya gitmek”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Sen dükkâna göz kulak ol, ben tıraşa gidiyorum.

Tüyü tozağı atmak “İflas etmek, elinde avucunda hiçbir şey kalmamak”

Örnek: Toptancılığı başlayalı altı ay olmadan tüyü tozağı attı seninki. (Yedekçioğlu 1989, 390)

Uçkuru kendinden “Fiyatı uygun, ucuz”

Örnek: Şunu almanı tavsiye ederim; uçkuru kendinden bir mal, memnun kalırsın. (Yedekçioğlu 1989, 391)

Umre’ye gitmek “Geç kalmak”

Genel bir kullanım olup, geç gelen çaycılar için söylenmektedir. Örnek. Umre’ye mi gittin yahu! Çayların hepsi soğumuş.

Usta babadan önce gelir “Ticarette, yeni yetişen bir çırak için ustası ve ondan öğrenecekleri, her şeyden önce gelir. Ustası babasından daha yakındır.”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Eskiden çocuğu küçük yaşta iş öğrensin diye birinin yanına verirlerdi. Çocuk da ustasının izinden gider, sözünden çıkmazdı. Çünkü usta babadan önce gelir. Şimdi nerde o terbiye...

Uzunları yakmak “Gözlerini dört açmak, dikkatli olmak”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Cin gibi çocuk, sabah gelir, uzunları yakar. Hiçbir müşteriyi kaçırmaz.

Üç buçuk kazanmak “Üç beş kazanmak; geçinecek kadar, az çok kâr elde etmek” Örnek: Hamdolsun üç buçuk kazanıyoruz bugünlerde. (Yedekçioğlu 1989, 398)

Varlık seviştirir, yokluk dövüştürür “Paranın aile ve ticaret (özellikle de ortaklık) hayatındaki rolünü anlatır.”

Yeraltı Çarşısı’ndan derlenmiştir. Örnek: İşler iyi gidiyorsa ortaklık da iyi gider. Ne zaman zarar ettin, o zaman düzenin bozulamaya başlar. Varlık seviştirir, yokluk dövüştürür yani.

Ver elini! “Pazarlığa başlamak için yapılan teklif”

Genel bir kullanım olup, oto alım satımları sırasında sıkça rastlanmıştır.

Veresiye gelesiye... “’Veresiye iş yapmak sakıncalıdır’ anlamında kullanılır.” Genel bir kullanımdır.

Vitgeli tutturmak “İşini sürekli olarak kâr getirecek şekle koymak, garantiye sokmak”

(Vitgel: Üçtaş, dokuztaş oyunlarında kullanılan bir deyim.) Örnek: Büyük oğlu dükkânda, küçük oğlu atölyenin başında; Mehmet Ağa vitgeli tutturdu. (Yedekçioğlu 1989, 406)

Yabancı değil “Tanıdık vasıtasıyla gelen bazı müşteriler için, alış veriş sırasında, özel indirim yapılmaması, normal bir müşteri gibi davranılması için esnafa verilen talimat”

Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Arkadaşla ilgilenin yabancı değildir, dendiğinde sıradan bir müşteri gibi davranılması gerektiği anlaşılır. (Krş. Tanıdık.)

Yârenlik gelmek “İşin içinde olmadıktan sonra zorluğunu anlayamamak”

Her işin kendine göre sıkıntılarının olduğu, ancak dışardan bakıldığında bunun böyle görülmediğini ifade eder. Yeraltı Çarşısı’nda rastlanmıştır. Örnek: Geriden bakana bizim yaptığımız iş yârenlik gelir. Sabahtan akşama kadar şurada ne çektiğimizi kimse bilmez.

Yatan kumaş paha eder “Değerli şeylerin kıymeti zaman geçtikçe daha da artar. Başta anlaşılmayan bu kıymeti zaman ortaya çıkarır” (Yedekçioğlu 1998, 113)

Yeni tahta kirletmek “Daha yeni bir iş tutmak, ticarete başlamak”

Örnek: Daha işlerin ne getireceği belli değil, yeni tahta kirletiyoruz. (Yedekçioğlu 1989,420)

Yeri belli olmak “Müşteriye güven vermek için söylenir.”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Beğenmezsen geri getir, bizim yerimiz belli.

Yorgun it yatağı “Alışveriş için değil de dinlenmek için gelinen dükkân”

Genel bir kullanımdır. Örnek: Gelen yarım saat çene yapıyor, yorgun it yatağı sanki burası. (Krş. Gölge)

Yumağı küçülmek “İş hacmini daraltmak, mevcut malı, stokları azaltmak”

Örnek: Yumağı küçülttük, benim de başım dinçleşti. (Yedekçioğlu 1989, 429)

Yüz eksik söylemek “Fiyat vermekte zorlanan, gönülsüz müşterinin aklından geçen fiyatı öğrenebilmek ve pazarlığı yumuşatmak”

Genel bir kullanımdır. Müşterinin kafasında belli bir fiyat vardır. Ama söylemekten kaçınır. Malını satmak isteyen esnaf ‘yüz eksik söyle!’ diyerek pazarlığı açmak ve müşterinin kafasından geçirdiği fiyatı öğrenmek ister.

Yüz etmek “Alacaklısı ile borçlusunu buluşturup aradan çekilmek” (Bayraktar 2001, 123)

Yüz kişi geçer ikisi alır “Her gelen geçene mal satmak mümkün değildir” Genel bir kullanımdır. Esnaflığın zorluğunu ve ticarette sabrın önemini anlatır.

Yüz olmak “Kefil olmak” (Bayraktar 2001, 123)

Zanaat sahibi öğleye kadar aç kalır “Kolunda bir altı bileziği, sanatı olan kişi hiçbir zaman aç kalmaz” (Yedekçioğlu 1998, 118) .... dediysek ... .olmadı ya! “Fiyat söylendiğinde müşteri almaktan vazgeçerse, istenilen fiyatın pazarlığa açık olduğunu belirtir”

Örnek: Gel canım nereye gidiyorsun, 60 dediysek 60 olmadı ya!

2. 3. TEKERLEMELER

Alan alan kazanıyor Giden bakan yalvarıyor

Pazarda söylenmekte.

Bir kerecik bakın Önemli değil almayın

Giyim mağazasında söylenmekte.

Giyen gidiyor Parayı vermiyor

Terlik mağazasında söylenmekte.

Her şey var burada İşte aşağıda yukarıda

Ucuzluk pazarında söylenmekte.

İster al ister alma

Gel indirime seyirci kalma

Ayakkabı mağazasında söylenmekte.

İsteyin verelim Çay da ikram edelim

Giyim mağazasında söylenmekte.

İki al bir öde

Git komşuna da söyle

Giyim mağazasında söylenmekte.

İndire indire bir hâl oldu Gözlerime yaş doldu

Pazarda söylenmekte.

Tarladan kalkar Tencerede kaynar

Patates için söylenmekte.

Terazi yetmiyor

Elim batmana gitmiyor

Pazarlarda ürünün kalitesini vurgulamak için kullanılmakta.

Yaman yaman dizilmiş İnci gibi seçilmiş

Balık satıcıları kullanmakta.

Yazın avluda yatar Kışın peceden bakar

Üzüm için, pazarcılarca söylenmekte.

Yemeden gitmeyin Ustayı söyletmeyin

Lokanta kapısında söylenmekte.


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


SONUÇ

Çalışmamızda, Kayseri ticaret hayatında kullanılıp da genel dilde yer almayan sözcük, deyim, atasözü ve bazı tekerlemeler tespit edilmiştir. Bu dil unsurları derlenirken zanaat ve ticaretin en yoğun olduğu alan ve mekânların seçilmesine özen gösterilmiş, tespitlerimiz doğal gözlem ve bire bir görüşme yöntemleriyle elde edilmiştir.

Tespit edilen malzemenin önemli bir kısmını sözcükler oluşturmaktadır. Sözcüklerin, genellikle bir tamlamanın asıl unsurunun düşmesi ya da sözcüğün bilinen anlamıyla ilgili yeni anlamlar kazanması şeklinde ortaya çıktığı görülmüştür. Bunun yanında türetme yoluyla kullanılan ve benzerlik, zıtlık gibi anlam ilişkileri ile elde edilen yeni sözcükler de bulunmaktadır.

Sözcükler, genel olarak esnafın ticarette kullanıldığı ürünlerle (abra, açılır, bacak, çeşme, damızlık, eskitme, fırtına, garsamba, göz nuru, hediyelik, inceltme, kapak, lokman, minare topuk, ölü kaldıran, püsküllü, sarı kanarya, ters tavan, tıggır, ufak, yandan cepli, vb.) ürünü satma çabasıyla (cişetmek, mesai, nağmelemek, okşamak vb.); müşterinin (âşık, ateş, bizimki, bilgisayar, camcı, duman, ılıman, kapıcı, kaçıcı, sorucu, yağlı, yavan vb.), esnafın (adanalı, bostancı, başçavuş, cürlenmek, gezginci, hancı, kelleci, mirasçı, tabutçu, yeni gelin vb.), işyerinin, (düven, görünür, giderlik, han, kafes, kuşluk vb.)     yapılan iş ya da ticaretin (analı danalı, cıvata, çerez, etli sütlü vb.)

niteliğiyle ilgilidir.

Deyim ve atasözleri, ticaretin içinde uzun yıllar yaşanmış tecrübelerin, yaşam biçimi veya davranış tarzı olmuş durum ve kuralların dilde ifadesini bulması ile oluşmuştur. Bu bölümdeki malzemenin önemli bir kısmı kâr etme, zarar etme; işlerin iyiye gitmesi, işlerin bozulması ile ilgilidir (ak sakaldan yok sakala gelmek, altını üç cevize indirmek, bel kuşamak, beş on kuruş öğrenmek, cücük çıkarmak, çul tutmaz tazıya dönmek, dımığı


düşük, eğirdiğini yüne değişmek, ipinin kıvrağı çözülmek, kandile yağ damlamak, okka buçuk, suyu arkına bindirmek, tepesi üstü gitmek vb.). Ticarî prensipleri ifade eden deyim ve ata sözleri de oldukça fazladır (az kazan tez kazan, bostancının verdiği ham olur, çeneye kuvvet keseye bereket, daldan eğme mi kökten sürme mi, ekmeği ekmekçiye yaptır yarısını yerse yesin, esnaf dediğin dizi kırık gerek, ikramlı pazarlık bağışlamadan ileri geçer, köşe işlemez köse işletir, müşteri aldandığı yeri de aldattığı yeri de unutmaz namazın kazası olur da fırsatın kazası olmaz, on paralık kına al onu sat yine al vb.).

Atasözü ve deyimler konusunda zengin bir birikime sahip olan Türkçenin, Kayseri ticaret hayatında da aynı zenginlik ve çeşitliliği sergilemesi kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmıştır.

Çalışmamızın en son kısmında yer verdiğimiz tekerlemeler ise uyaklı ifadelerden oluşmaktadır. Bu da halkımızın uyaklı ifadelere duyduğu ilgiyi ve Türkçenin bu yönüyle ticarî hayatta üstlendiği rolü göstermektedir.

Çalışmamızda elde edilen malzemenin bir bölümü özel dil, gizli dil açısından da değerlendirilebilecek niteliktedir.

Dil ve kültür kazanımıyla genel toplum yapısının bir ferdi haline gelen insanlar, yaşadıkları bölge, temas ettikleri farklı kültürler, seçtikleri meslekler veya herhangi bir şekilde dahil oldukları farklı sosyal gruplar sebebiyle yeni mahallî yahut özel statüler de kazanırlar. Bu özellikler toplumu renklendirir, çeşitlendirir, hatta onu kültürel anlamda zenginleştirir. Fertler bu renklilik, çeşitlilik ve zenginlik içinde yeni vasıflar ve yeni beceriler kazanırlar. Bu kazanımlar dile de yansıyarak bazen yeni bir anlaşma arcının, özel bir dilin doğmasına sebep olabilir. Bu dilin oluşması ve gelişmesi toplumun genelinden farklılaşma düşüncesinden değil, söz konusu alanla ilgili olanlar arasında daha kolay bilgi akışı sağlama ihtiyacından kaynaklanmaktadır .

Özel dilleri ortak dilden ayıran temel farklılık kelime hazinesidir[29] [30]. Çalışmamıza kaynaklık eden malzemenin birçoğu, özel dilleri ortak dilden farklı kılan , ortak dildeki kelimelere yeni anlam yüklenmesi, dildeki kelime kökleri ve ekler vasıtası ile yeni kelimeler elde edilmesi gibi yollarla ortaya çıkmıştır. Özel dil, genel anlamda daha kolay anlaşmayı sağlayan ve toplumun diğer fertleri tarafından bilinmesinde pek de sakınca olmayan bir dildir. Ancak özel dilin bünyesinde bu dili kullanan grup ya da zümre dışında kalanlar tarafından anlaşılmamak için kullanılan gizli bir dil de bulunabilir. Argo olarak da nitelendirilebilecek olan gizli dilin geliştirilmesinden maksat, dar bir çevrede, kısıtlı bir söz hazinesiyle belli ihtiyaçları karşılamak ve başkaları tarafından bilinmesi istenmeyen işlerin rahat bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır . Çalışmamızda geçen alt geçit, arkada, âşık, ateş, avzın, atkulâ, cızişi, cişetmek, çarşaf, çekyat, dar, devir, duman, dursun, düğmelik, eldiven, geşelemek, gidor, gözlük, güzelleşmek, ilgilenmek, İncesu, kafadar, kalite, kanepe, kayalamak, kemer, kepenek, kiriş, kural, kütüphane, mesai, memişâne, nokta, penguen, sessiz martin, seyyar, sigara, sim, susturucu, şanzıman, tanıdık, teymek, tezgahı silmek, topuz, türbanlı, türbansız, yataş, ziyaret; anteni düzeltmek, çantı gezmek, düğmeyi dikmek, Edirne’den çıkmak, engez kaldırmak, güneş düşmek, İncesu’ya gitmek, kitap okumak, köprüden tam geçmek, Mahmut Emmi’yi çağırmak, Memleketi gezmek, Rize’ye gitmek, sınırı geçmek, silecekleri çalıştırmak, yabancı değil vb. sözcük ve deyimler kullanım şekilleri ve anlamları göz önüne alınırsa gizli dil ya da argo olarak nitelendirilebilecek durumdadır. Kayseri’de ticarî hayat kendine mahsus özellikleri de bünyesinde barındırmaktadır demiştik. İşte ticaretin içinde olan kişiler bazı nesne, durum ya da kavramların başkaları tarafından anlaşılmasını engellemek maksadıyla bazı kelimelere bilinenden farklı anlamlar yükleyerek ya da türetme ve mecazlarla yeni kelimeler türeterek gizli bir dil oluşturmuşlardır. Bu dil kullanım alanı bakımından ortaklık göstermemekle birlikte genel olarak ticaret hayatı içinde yaşamaktadır.

Bu veriler göstermektedir ki, Türkçenin kullanıldığı her alan, kendine özgü birtakım yeni oluşumlar sergilemektedir. Bir kısmı özel dil, bir kısmı gizli dil ya da meslek argosu[31] [32] olarak değerlendirilebilecek olan bu yenilikler kimi zaman günü birlik, unutulmaya yatkın, içinde bulunulan duruma dayalı gelişip son formunu bulamamış anlık kullanımlar olduğu gibi, kimi zaman da kullanıldığı alanın kimliğini yansıtacak kadar güçlü bir şekilde dile yerleşen unsurlardır.

Çalışmamız, anlam bakımından zengin ve kıvrak bir dil olan Türkçenin, kullanıcısının verdiği yön ve şekil ile meslekî iletişimde, hareketli ticaret hayatında, nasıl esneklik sergilediğini, o an veya durumun koşullarına nasıl ayak uydurduğunu, kullanıcısına sağladığı geniş imkânları gözler önüne sermiştir.

Dil çalışmaları, ağız araştırmaları yönünde ilerlemektedir. Günümüzde kozmopolit yapıların oluştuğu büyük şehirlerde ağız özellikleri günden güne yok olmaktadır. Bununla birlikte meslek gruplarının kendi bünyelerinde dile yeni kullanımlar kazandırdıkları görülmektedir.


 

 

 

 

 


KAYNAKLAR

AKSAN, Doğan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yay., Ankara 2003.

AKSOY, Ömer Asım, Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler, TDK Yay., Ankara 1996.

_______ , Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 1: Atasözleri Sözlüğü, TDK Yay., Ankara

1971.

_______ , Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 2: Deyimler Sözlüğü, TDK Yay., Ankara

1976.

ARGUNŞAH, Mustafa; İsmail Görkem; Hülya Argunşah ve Diğerleri (haz), Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Şöleni (Bildiriler), 1.Cilt, Kayseri 2001.

_______ , Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Şöleni (Bildiriler), 2.Cilt, Kayseri

2001.

ATALAY, Besim (haz..), Divanü Lûgati’t-Türk, C. I-IV, TDK. Yay., Ankara 1985.

Erciyes Yöresi I. Folklor, Halk Edebiyatı ve Etnografya Sempozyumu (Bildiriler), Erciyes Üniversitesi Yay., Kayseri 1991.

BAYRAKTAR, Fatma Sibel, Kayseri Deyimlerinde Kadın ve Erkeğe Biçilen Roller, Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Şöleni (Bildiriler), 1.Cilt, Kayseri 2001, s. 123 - 128.

CAFEROĞLU, Ahmet, Orta Anadolu Ağızlarından Toplamalar, TDK. Yay., Ankara 1995.

ÇALKANER, H. Recep, Aslan Gayserilim 1, Kayseri 2002.

_______ , Aslan Gayserilim 2, Kayseri 2002.

_______ , Aslan Gayserilim 3, Kayseri 2002.

_______ , Aslan Gayserilim 4, Kayseri 2002.


ÇAYIRDAĞ, Mehmet, Kayseri Tarihi Araştırmaları, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yay., Kayseri, 2001.

Derleme Sözlüğü, C. I-XI, TDK. Yay., Ankara 1963.

ERAVŞAR, Osman, Seyahatnamelerde Kayseri, Kayseri Ticaret Odası Yay. 30, Kayseri 2000.

EREN, Hasan, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, TDK. Yay., Ankara 1999.

ERGİN, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yay., İstanbul 1997.

ERKİLETLİOĞLU, Halit, Kayseri Tarihi, İl Kültür Müdürlüğü Yay., Kayseri 1993. HATİBOĞLU, Vecihe, Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, TDK. Yay., Ankara 1972.

HÜSNÜ, Hüseyin, Kayseri Sözlüğü, Kayseri 1934.

İmlâ Kılavuzu, TDK. Yay., Ankara 2000.

İmlâ Kılavuzu, TDK. Yay., Ankara 2005.

GÜLENSOY, Tuncer, Kayseri ve Yöresi Ağızları, Türk Dili Dergisi, Sayı 595, Temmuz 2001.

KARAHAN, Leyla, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, TDK Yay., Ankara 1996.

KESKİN, Mustafa; Mehmet Metin Hülagü, Geçmişteki İzleriyle Kayseri, Erciyes Üniversitesi Yay., Kayseri 2006.

KORKMAZ, Zeynep, Türk Dili Üzerine Araştırmalar, C: 1, TDK. Yay., Ankara 1995.

_______ , Türk Dili Üzerine Araştırmalar, C; 2, TDK. Yay., Ankara 1995.

__________ , Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması Olayları, TDK.

Yay., Ankara 2000.

__________ , Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil bilgisi), TDK. Yay., Ankara 2003.

KOÇYİĞİT, Mehmet, Kayseri Üretici Firmalar Rehberi, Kayseir Ticaret Odası Yay. 55, Kayseri 2004.

KÜÇÜKUSTAOĞLU, Turhan Nesimi, Hem Okur Yazarım Kayseriliyim, İstanbul 1983.

Meydan Larousse, Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, Kayseri Maddesi, C. XI, Sabah Yay., İstanbul 1992. s.107 - 111.

NASKALİ, Emine Gürsoy; Gülden Sağol, Türk Kültüründe Argo, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yay. Haarlem, Hollanda 2002, s. 23 - 30.

T.C. Kayseri Valiliği, Kayseri CD’si, İstanbul 2005.

Türk Atasözleri ve Deyimleri I, Milli Kütüphane Başkanlığı, İstanbul 2001.

Türk Atasözleri ve Deyimleri II, Milli Kütüphane Başkanlığı, İstanbul 2001.

ÖZDEMİR, Mustafa, Kayseri’de Pastırmacılık, Kayseri Ticaret Odası Yay. 2, Kayseri 1994.

ÖZKAN, Nevzat, Erkilet Gizli Dili, Erciyes Yöresi 1. Folklor, Halk Edebiyatı ve Etnografya Sempozyumu (Bildiriler), Kayseri 1991, s.295-315.

_______ , Kayseri ve Yöresi Ağızları Üzerine Yapılan Çalışmalara Bir Bakış, Erciyes

Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 1996, S. 7, s. 265-277.

ÖZULU, Yunus Emre, Şu Bizim Kayseri, Kayseri İli Yardım Derneği İstanbul Şubesi Yay., İstanbul 2000.

SUBAŞI, Muhsin İlyas, Dünden Bugüne Kayseri, Geçit Yay., Kayseri 1998.

_____ , Bu Şehrin Hikayesi, Kayseri Ticaret Odası Yay., Kayseri 2004.

Temel Britannica, Kayseri Maddesi, C. X, Ana Yay., İstanbul 1993, s.125 - 129.

TIETZE, Andreas, Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lûgati, C. I/A-E, Simurg Yay., İstanbul - Wien 2002.

Türkçe Sözlük, 2 Cilt, TDK. Yay., Ankara 1998.

UYGUNER, Muzaffer, Kayseri Ağzı Sözcüklerinin yapısal Özellikleri, ÇTD, C. VI-II, S. 91, Eylül 1995, s. 31-32.

PORZIG, Walter, Dil Denen Mucize, (çev.) Vural Ülkü, TDK. Yay. Ankara 2003. YEDEKÇİOĞLU, Kazım, Kayseri Ağzı I Deyimler, Kayseri 1989.

_______ , Kayseri Ağzı II Sözcükler, Kayseri 1992.

_____ , Kayseri Ağzı III, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yay., Kayseri 1998.

Yeni Tarama Sözlüğü, (dzl.) Cem Dilçin, TDK. Yay., Ankara 1983.

ZÜLFİKAR, Hazma, Türkçede Ses Yansımalı Kelimeler, TDK. Yay., Ankara 1995.




[1] Leyla Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, TDK Yay., Ankara 1996.

[2]   Nevzat Özkan, “Kayseri ve Yöresi Ağızları Üzerine Yapılan Çalışmalara Bir Bakış”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 1996, S. 7, 1996, s. 265 - 277.

[3] Hüseyin Hüsnü, Kayseri Sözlüğü, Kayseri 1934.

[4] Merak Koşansu, Kayseri Ağ, AÜ DTCF Türk Dili Mez. Tezi, Ankara 1959.

[5] Alev Bülbül, Kayseri Ağ, AÜ DTCF Mez. Tezi, Ankara 1964.

[6] Mustafa Parlar, Kayseri Yerleşik Türmen Ağİncelemesi, Atatürk Ü. Türk Dili Mez. Tezi, Erzurum 1970.

[7] Ruziye Peşekersoy, Kayseri Ağ, IÜ Türk Dili Mez Tezi, İstanbul 1974.

[8] Fahriye Yağmur, Kayseri Yöresi Ağ, İÜ Türk Dili Mez. Tezi, İstanbul 1977.

[9] Murat Ustaoğlu, Kayseri (Merkez) Ağ, FÜ Türk Dili Mez. Tezi, Elazığ 1984.

[10] Kazım Yedekçioğlu, Kayseri Ağzı I Deyimler, Kayseri 1989; Kayseri Ağzı II Sözcükler, Kayseri 1992; Kayseri Ağzı III, Kayseri 1998.

[11] Fatma Sibel Bayraktar, Kayseri Merkez İlçe Ağ, TÜ Türk Dili Doktora Tezi, Edirne 2000.

[12] Tuncer Gülensoy; Ercan Alkaya, Türkiye Türkçesi Ağızları Bibliyografyası, Akçağ Yay., Ankara 2003.

[13] Muhsin Ilyas Subaşı, Dünden Bugüne Kayseri, Kayseri 1998.

[14]  Yunus Emre Özulu, Şu Bizim Kayseri, Kayseri İli Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi Yay., İstanbul 2000.

[15] H. Recep Çalkaner, Aslan Gayserilim, Kayseri 2002.

[16] Ahmet Caferoğlu, “Erkilet Çerçilerinin Argosu “Dilce”, TDED IV, 1952, s. 334 - 344.

[17]  Nevzat Özkan, “Erkilet Gizli Dili”, Erciyes Yöresi I. Folklor, Halk Edebiyatı ve Etnoğrafya Sempozyumu (Bildiriler), Kayseri 199, s. 291 - 315.

[18] Gizli dil için bk. Özkan agm.

[19] Muhsin İlyas Subaşı, Dünden Bugüne Kayseri, Kayseri 1998, s. 6.

[20] Mustafa Keskin; Mehmet Metin Hülagü, Geçmişteki İzleriyle Kayseri, Kayseri 2006, s. 3.

[21] Mustafa Keskin; Mehmet Metin Hülagü, Geçmişteki İzleriyle Kayseri, Kayseri 2006, s. 2.

[22] Halit Erkiletlioğlu , Kayseri Tarihi, Kayseri 1993, s. 4

[23] Mustafa Keskin; Mehmet Metin Hülagü, Geçmişteki İzleriyle Kayseri, Kayseri 2006, s. 2 - 3.

[24] Temel Britannica, C. 10, s. 126.

[25] T.C. Kayseri Valiliği, Kayseri CD’si, İstanbul 2005.

[26] T.C. Kayseri Valiliği, Kayseri CD’si, İstanbul 2005.

[27] Ömer Adilatasoy, “Modern Etkin ve Uygulanabilir Bir Üretim ve İstihdam Modeli Olarak Ahilik Kültür ve Geleneğinin Kayseri İş Hayatına Etkileri”, KTO Dergisi, ‘Ahilik’ Özel Sayısı, Ekim 2004, s.13.

[28] Muhsin İlyas Subaşı, Dünden Bugüne Kayseri, Kayseri 1998, s. 219-221

[29]    Nevzat Özkan, “Gizli dil Olarak Argonun Fonksiyonu Üzerine”, Türk Kültüründe Argo, (yyl.) Emine Gürsoy - Naskali, Gülden Sağol, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yay. Haarlem, Hollanda 2002, s. 23 - 30.

[30] Aysel Uzuntaş, Argoya Dilbilimsel açıdan Bir Bakış”, Türk Kültüründe Argo, (yyl.) Emine Gürsoy - Naskali, Gülden Sağol, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yay. Haarlem, Hollanda 2002, s. 31 - 39.

[31] Nevzat Özkan, “Gizli dil Olarak Argonun Fonksiyonu Üzerine”, Türk Kültüründe Argo, (yyl.) Emine Gürsoy - Naskali, Gülden Sağol, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yay. Haarlem, Hollanda 2002, s. 23 - 30.

[32] Özel dil, gizli dil ve meslek argosu için ayrıca bk.

Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Ankara 2003.

Emine Gürsoy - Naskali; Gülden Sağol, age.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar