Print Friendly and PDF

Muhyiddin İbn Arabî ve Rüyalarından

Bunlarada Bakarsınız


Gerçek bir rüya ve Allah Teâlâ’nın bize rüyayı görenin vasıtasıyla ulaştırdığı sırlardır. Bu halle ilgili bilgilerden bazıları berzahı, Hakkın suretlerdeki tecellisini, cennet çarşısını ve kendisini gören bakımından rüyanın kendisini değil, kendisi adına görülen kimse bakımından rüya tabirini bilmektir.
Bazen insan, rüyayı kendisi için görebileceği gibi bazen de başkası onun adına rüya görebilir.
Rüya tabircisi ise, rüyada görülen suret ile neyin kastedildiğini bilip bu makam sahibinin kim olduğunu anlayan olması bakımından, peygamberliğin parçalarından birinin sahibidir.
Bunu öğrenince, şöyle deriz:
Rüya üç türdür: bir kısmı müjdeli rüyalardır. Bu, bu bölümde ele aldığımız kısımdır.
İkincisi ise, kişinin uyanıkken yapıp hayaline nakş olan iç konuşmalardır. Uyuduğunda, hissi müşterek ile onları idrak eder. Çünkü onu uyanıkken tasavvur etmiş ve hayalinde resmedilmiş halde kalmıştır. Uyuduğunda ve duyular hayal hâzinesine yöneldiklerinde, onu görürler. Bütün bunların nasıl olduğu daha sonra gelecektir.
Üçüncü rüya türü ise, şeytandandır.
Bu konuda bize Ebu İsa et-Tirmizi’den sahih bir hadis aktarılmıştır:
Bize Nasr b. Ali, Abdulvahhab Sekafı’den, o Eyyub’dan, o Muhammed b. Sirin’den, o Ebu Hureyre’den aktarmıştır. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle der:
‘Kıyamet yaklaşınca, müminin rüyası yalan çıkmaz. Müminlerin içinde rüyası en doğru olanı, sözü en doğru kişidir. Müslümanın rüyası, nebiliğin kırk altıda birlik parçasıdır. Rüya üçe ayrılır. Salih rüya Allah Teâlâ’dan müjdedir. İkincisi şeytanın üzmesinden ibarettir. Üçüncüsü ise insanın iç konuşması şeklindeki rüyadır. Biriniz hoşlanmadığı bir rüya görünce, kalksın nafile kılsın ve rüyasını kimseye anlatmasın.’
 Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Ebu Katade’nin aktardığı hadiste ise şöyle denilir:
‘Aranızdan biri nahoş bulduğu bir rüya görürse, üç kez soluna tükürsün ve şeytanın şerrinden Allah Teâlâ’ya sığınsın. Böyle yaparsa, şeytan ona zarar veremez’ demiştir. Başka bir sahih hadiste ise ‘Müslümanın rüyası, anlatmadığı sürece bir kuşun ayağındadır. Rüyasını anlatınca, gerçekleşir.’
Bilmelisin ki, Allah Teâlâ’nın rüyayla görevli bir meleği vardır.
‘Ruh’ diye isimlendirilen bu melek yakın semanın aşağısındadır ve uyuyanın kendisini ve başkasını kendilerinde idrak ettiği bedenlerin sûretleri onun elindedir. O sûretlerden meydana gelen varlıkların sûretleri de meleğin elindedir. İnsan uyuduğunda ya da gaybet veya fena haline geçtiğinde veya uyanıkken duyulur şeylerin meleğin elindeki sûretleri algılamasına engel olmadığı derecede güçlü bir idrak düzeyindeyse, uyuyanın uykusunda gördüğü şeyleri (uyanıkken) algılar.

Rüyaya İtibar Edilmez, Amel Edilmez Diyenlere

Hayal mertebesinde Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem bilgiyi süt şeklinde gördüğü gibi ilk rüya da böyleydi. Hz. Aişe  radiya'llâhü anha şöyle demiştir:
‘Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin ilk vahyi rüya idi. Bir rüya gördüğünde, sabah aydınlığı gibi çıkardı.’ Rüya, Allah Teâlâ’nın müslümanlar adına (vahiyden) geride bıraktığı kısımdır ve nebîliğin parçalarından biridir.

Anneyi Rüyada Görmek

Doğa hakkındaki bu ifadelerimi yazarken uyumuşum. Rüyamda annemi gördüm. Üzerinde beyaz hoş bir elbise vardı. Eteğini kaldırdım, cinsel organı göründü bana, ben de baktım. Sonra şöyle dedim:
‘Annemin organına bakmam bana yakışmaz.’ Hemen onu örttüm, o ise gülüyordu. Bu meselede gizlenmesi gereken bir hususu kavradığımı anladım. Bunun üzerine, bu rüyayı görmezden önce açılmış olan o konuyu güzel sözlerle gizledim. Rüyadaki annem, doğa idi. Ferc ise gizlenmesi gereken özel yön idi. Eteğin kalkması, o konunun bu bölümde açıklanmasıydı. Bu güzel beyaz elbiseyle örtünme ise konunun güzel söz ve lafızlarla gizlenmesiydi.

Sâd’ım

Dün gece bir rüya gördüm. Ben ayağa kalkmış, sen işe sırt, üstü uzanmış, Sad harfini anlatıyormuşsun. Ben de sana irticalen şu mısraı okudum:
Sad şerefli bir harftir
Sad, sad içinde daha doğrudur,güçlüdür.
Bunun üzerine sen de bana uykuda şöyle dedin:
Delilin nedir?

Şöyle yanıt verdim:  
Çünkü Sad dönmenin şeklidir.
Dönüşten daha önce bir şey yoktur.
Ardından uyandım.
Bu rüyada verdiği yanıda sevinmiş olduğumu anlattı. Rüyasını tamamlayınca, hakkımda görmüş olduğu bu rüya ve (rüyada benim) uzanış tarzım nedeniyle sevindim. Çünkü o, Peygamberlerin uzanma tarzıdır. Söz konusu uzanış, işini bitirip istirahat eden ve karşılıklılık halinde göğün haberlerinden gelecek şeylere hazırlanmış kimsenin dinlenme tarzıdır.
Bilinmelidir ki: Sad harfi, doğruluk, sakınma ve suret harflerinden birisidir. Şekli yuvarlaktır ve bütün şekilleri kabul edicidir. Onda garip sırlar vardır. Arkadaşımın gözü aydın olsun rüyasında bir önceki gün mecliste dostlara anlattığım halimi keşf etmesine şaşırdım. ‘Biz bunu onun adına örttük, bizim katımızda yakınlık ve güzel varış vardır.
***

Şeytan Oynaması

Bir adam rüyasında boynunun vurulup başının yere düştüğünü görmüş. Ardından yere düşen kafa yuvarlanmaya başlamış, bir yandan adamla konuşuyor, adam da onunla konuşuyormuş. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem o kişi hakkında şöyle demiş: ‘Şeytan onunla oynuyor.’
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem adamın gördüğü şeyin suretini anlamış, fakat adama ‘hayalin bozuktur’ dememiştir. Çünkü adam doğruyu görmüş, fakat tevil ederken yanılmıştır. Bunun üzerine Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem o rüya sahibine gördüğü şeyin gerçeğini bildirmiştir.
***

İbn Arabî Farkı


599’da Mekke’deydim. Rüyamda, Kâbe’yi altın ve gümüş kerpiçlerden yapılı gördüm: Bir kısmı altın bir kısmı gümüştü. Kâbe’nin binası tamamlanmış ve hiçbir şey eksik kalmamıştı. Ben de, ona ve güzelliğine bakıyordum. O esnada, Rükni Yemânî ile Rükni Şâmî arasındaki bir tarafa yöneldim. Baktığım yön, Rükni Şamî’ye daha yalcın idi. Duvarın iki sırasında, iki kerpicin, yani bir altın ve bir de gümüş kerpicin eksik olduğunu gördüm. Üst sırada altın, alt sırada ise, gümüş kerpiç, eksikti. Bir anda kendimi o iki kerpicin yerine yerleşmiş gördüm. Artık ben, o iki kerpicin aynıydım. Duvar tamamlandı, Kâbe’de eksik bir şey kalmadı. Ben durup bakıyordum: Durduğumun farkında olduğum gibi kendimin iki kerpiç onların da benim zatimin aynısı olduğunu biliyordum. Bu konuda da, herhangi bir tereddüdüm yoktu. Uyandım ve hemen Allah Teâlâ’ya şükrettim.
Rüyayı kendi kendime şöyle tabir ettim:
Kendi sınıfımın [veliler] örnek almasında ben, peygamberler içinde Allah Teâlâ’nın peygamberi gibiyim. Umarım ki, Allah’ın kendisiyle veliliği bitirdiği kimse ben olurum. ‘Bu Allah Teâlâ için güç bir iş değildir.’ Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in peygamberliği duvara benzetip kendisinin de o eksik kerpiç olduğunu belirttiği hadisi hatırladım. Ardından rüyamı, Mekke’de konuyu bilen Tevzer’li birine anlattım. O da, rüyayı tabir ederken benim içimden geçirdiklerimi bana söyledi. Gerçi rüyayı kimin gördüğünü kendisine söylememiştim. Engin cömertliğiyle [bu rüyanın gereğini] benim adıma tamamlamasını Allah Teâlâ’dan dilerim!
 Çünkü İlâhi ihtisas, engellenme ya da karşılığında bir fiil veya amel kabul etmediği gibi o sadece Allah Teâlâ’nın bir ihsanıdır. ‘Allah Teâlâ rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah Teâlâ büyük iyilik sahibidir.’
**

Ehli Beyti Sevmek

Güvenilir olduğuna inandığım biri bana Mekke’de şöyle bir hadiseden söz etmişti: ‘Mekke’deki şeriflerin insanlara yaptıkları davranışı kötü görüyordum. Bir gece rüyamda Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in kızı Hz. Fatma’yı gördüm. Benden yüz çevirmişti. Kendisine selam verdim ve yüz çevirmesinin sebebini sordum. Şöyle dedi: ‘Sen şerifler hakkında konuşuyorsun.’ Bunun üzerine kendisine şöyle dedim: ‘Efendim!
 Onların insanlara nasıl davrandıklarını görmüyor musunuz?
’ Hz. Fatma şöyle cevap verdi: ‘Peki onlar benim çocuklarım değil mi?
’ Ben de ‘evet’ dedim ve tövbe ettim. Fatma da bana döndü. Ardından uyandım.’
Sen ahlakınla ehli beyt’e denk olamazsın Ehli beyt efendilerdir
Onlar bir insanı sevmezse hüsrandır onun sonu
Onları sevmek emin ol ki bir ibadettir ibadet

Allah Teâlâ’nın Büyüklüğünü Görme

Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’i rüyada gördüm. Sırt üstü uzanmış ve şöyle diyordu: ‘Mestlere mesh etmek ve eldiven giymeye varıncaya kadar, kulun her şeyde Allah Teâlâ’nın büyüklüğünü görmesi gerekir.’ Baktığımda, ayaklarında iki yeni siyah terlik, ellerinde eldiven vardı.

Vahhabiler İçin Corana Bahane imiş.


Mekke’de uyurken rüyamda Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’i görmüştüm. Kâbe’yi göstererek şöyle diyordu:
 ‘Ey bu evin sakinleri!
 Gece gündüz hangi vakitte olursa olsun, bu evi tavaf edenleri gece veya gündüz diledikleri bir vakitte namaz kılmaktan engellemeyiniz!
 Çünkü Allah Teâlâ namaz kılan kişi için namazından bir melek yaratır. Bu melek, kıyamet gününe kadar o kişi adına bağışlanma talebinde bulunur.’
Bu rivayetin bir kısmının doğruluk ölçütü, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’den rivayet edilen şu hadistir: ‘Ey Abdimenaf oğulları!
 Bu evi (Kâbe) tavaf edip gece veya gündüz dilediği bir vakitte namaz kılan birini engellemeyiniz!’
Hadisi, Nesai esSünen’inde kaydetmiştir. En iyisini Allah Teâlâ bilir!

***

Sarımsak Kokusuna Kızmayın

Buna benzer bir olay başımdan geçmişti: Mekke-Harem’de, Menare’de Hazevvere kapısında Musa b. Muhammed el Kabbab’ın yanındaydım. Orada ezan okurdu. Bir yemeği vardı ki, kokusunu duyan herkes rahatsız olurdu. Bir hadiste Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in ‘Melekler Âdemoğlunun rahatsız olduğu kokulardan rahatsız olur’ dediğini duymuştum. Peygamber, soğan, sarımsak ve soğan kokusuyla camiye gelmeyi yasaklamıştı. Melekler gelebilsin diye, adama o yemeği mescitten uzaklaştırmasını söylemek niyetindeyken uyumuşum. Rüyamda Hakkı gördüm. Bana şöyle dedi: ‘Ona yemekle ilgili bir şey söyleme!  O yemeğin benim katımdaki kokusu, sizin katınızdaki kokusuyla bir değildir.’
Sabah olduğunda, her zamanki gibi yanımıza geldi. Başımdan geçen hadiseyi kendisine anlatınca, ağladı ve Allah Teâlâ’ya şükrederek secdeye kapandı. Sonra bana şöyle dedi: ‘Efendim!  Öyle olabilir ama, şeriat karşısında saygılı davranmak daha iyidir.’ Ardından o yemeği mescitten çıkardı. Allah Teâlâ kendisine merhamet etsin!
Çirkin ve nahoş kokulardan, insan, melek gibi sağlıklı doğal mizaç sahipleri uzaklaşır. Bunun nedeni, arada bir ilişki olmadığı için, duydukları sıkıntıdır. Hakkın çirkin kokulardaki yüzünü ise, Allah Teâlâ’dan ve onu kabul etme mizacına sahip olmayanlardan başkası idrak edemez. Kastedilenler, hayvan ve o hayvanın mizacındaki insanlardır melekler değil!
 Bu nedenle ‘bizim katımızda dedi. Çünkü oruçlu da insan olması yönünden sağlıklı bir mizaç sahibidir. Hem kendisinin hem de başkasının çirkin ağız kokusundan nefret eder.
**

Kâbe’yi Ancak Salihler Tavaf ederde var ama

‘Dün gece Kâbe’yi rüyamda gördüm. Bana şöyle diyordu.
Ey Abdülvahid!  Bu haremde şu adamdan başka beni tavaf eden yok.’
Senin adını bana söyledi.
‘İnsanların nereye gittiğini bilmiyorum.’ Sonra rüyamda bana gösterildin. Yalnız başına Kâbe’yi tavaf ediyor, tavafta kimseyi kendinle beraber görmüyordun. Rüyayı gören kişi şöyle dedi: Kâbe bana şöyle dedi. Ona bak. Beni tavaf eden başkasını görüyor musun?
 Hayır, Vallahi görmüyorsun. Onu ben de görmüyorum dedim. Bunun üzerine o adamdan gelen böyle bir müjde karşılığında Allah Teâlâ’ya şükrettim
**

Sayılar

Rüyamda Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’i gördüm. Önündeydim. Birisi kendileri de duyacak şekilde bana
 ‘Sayıda çokluğun en azı kaçtır?’ diye sorunca ben de ‘Nahivcilere göre üç, fakihlere göre ikidir’ dedim. Bunun üzerine Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem
‘Onlar da yanılmış, ötekiler de’ dedi. Ben de
‘Nasıl söylemeliyim?’ diye sorduğumda şöyle buyurdu:
 ‘Sayı çift ve tektir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: ‘Çifte ve teke yemin olsun!
 Hepsi sayı olduğu halde, onları ayırmıştır.’ Sonra mübarek eliyle beş dirhem çıkarıp üzerinde oturduğumuz hasırın üzerine attı. İki dirhem ayrı, üç dirhem ayrı düştü. Bana ‘Soru sorana hangi sayıyı sorduğunu sormak gerekir: Çifti mi, teki mi?’ dedi. Sonra elini ikinin üzerine koyarak ‘Bu çift sayılarda çokluğun en azıdır.’ Sonra elini üçün üzerine koyarak ‘Bu da tek sayılardaki çokluğun en azıdır’ dedi. Sonra şöyle ekledi: ‘Bu meseleyi sorana böyle cevap vermek gerekir. Gerçek bizce böyledir.’ Uyandım. Uyandığımda rüyayı gördüğüm gibi buraya kaydettim.

Allahım Ne Güzel Vekilsin

Rüyamda Allah Teâlâ’yı gördüm. Bana şöyle diyordu: ‘İşlerinde beni vekil edin.’
Ben de O’nu vekil ettim. Artık sadece Allah Teâlâ’nın korumasını gördüm ve bu nedenle O’na hamd olsun. Allah Teâlâ, bizi kendisine muhtaç olanlardan etsin!
 Çünkü Allah Teâlâ sayesinde Allah Teâlâ’ya muhtaç olmak, zenginliğin ta kendisidir. Çünkü Allah Teâlâ, zengindir ve sen O’na muhtaçsın. Dolayısıyla sen O’nun sayesinde âlemlerden müstağnisin. Bunu bilmelisin!

**

Merhametin Derecesi

Malatya’da İranlı bir müderris olan Hasen el-Vecih Buhara valisinden aktarmıştır. Vali nefsine karşı haddi aşan, zalim birisiymiş.
Bir gün soğukta bir köpek görmüş, köpek soğuk nedeniyle titriyormuş. Adamlarından birisine emretmiş, köpeği evine götürtmüş, sıcak bir yere koymuş, yemek yedirmiş, su vermiş, köpek kendine gelmiş. O gece rüyasında veya hatiften bir ses duymuş, kuşku bana aittir kendisine şöyle denilmiş:
‘Ey falan kişi! Sen bir köpek idin, biz de bir köpek vesilesiyle sana ihsanda bulunduk.’
(Sokak köpeklerine bakanlar için bu söz)
Birkaç gün sonra adam ölmüş!
 Bu köpeğe şefkati nedeniyle büyük bir müşahedesi gerçekleşmiş oldu. Bir Müslüman nerede, bir köpek nerede! Sen hayır işle ve kimin için yaptığına bakma. Böyle yapabilirsen hayrın ehli olabilirsin. Güzel ahlak olması itibarıyla bütün güzel özellikleri yerine getirmek gerekir. Onlarla süslen, Allah Teâlâ katındaki değerleri, Hakkın kendilerini övmesi nedeniyle söz konusu özelliklerin ve ahlakın mahalli ol!
 Faziletleri kendileri için talep et, örfte kötü kabul edilen erdemsizlikleri kendileri nedeniyle terk et!
 İnsanları tâbi olarak kabul et, onların kınama veya övgülerine göre hareket etme. Allah Teâlâ’nın adabıyla edeplenmiş hakimlerle beraber olmak istersen, daha mühim ve öncelikli olan işleri yerine getirmeye çalışmalısın. Allah Teâlâ o adabı peygamberlerinin dilleriyle müminlere öğretmiştir.
***

Üzen Rüyanı Anlatma

Seni üzen bir rüyanın ardından uyandığında, üç kere soluna tükürerek ‘gördüğüm rüyanın şerrinden Allah Teâlâ’ya sığınırım’ de!
 Sonra da rüya esnasında üzerine yattığın tarafı değiştirerek başka bir yanın üzerinde yat. Gördüğün kötü rüyayı ise anlatmamalısın. Kötü rüyayı anlatmazsan sana zarar vermez. Öyle bir rüyayı içinde sakla ki, delilini görebilesin. İnsanların çoğu öyle bir rüyadan Allah Teâlâ’ya sığınsalar bile gördüklerini konuşurlar ve anlatırlar. Bir rivayette rüyanın kuşun ayağına bağlı olduğu söylenmiştir; anlatlınca bağdan çözülür.

Müzik Tavla Hakkında

Şeyhimiz Ahmed b. Mesud b. Seddad el-Mukri el-Musulî 601’de Musul’da bana şöyle demişti:
 ‘Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’i rüyamda gördüm ve ona şöyle sordum:
‘Ey Allah Teâlâ’nın Peygamberi! Satranç oynamak hakkında ne dersin?
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem ‘helaldir’ demiş. Rüyayı gören kişi Hanefi’ydi.
‘Ya tavla’ diye sordum. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem ‘haramdır’ demiş.
‘Ey Allah Teâlâ’nın Peygamberi! Müzik hakkında ne dersin?’
dedim. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem ‘helaldir’ demiş.
 ‘Kaval hakkında ne dersin?’ diye sorunca, ‘haramdır’ demiş.
Şöyle dedim:
 ‘Ey Allah Teâlâ’nın peygamberi benim için Allah Teâlâ’ya dua et, yoksulluk beni sıkıştırdı’ veya bu anlamda bir şey söylemiş. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle demiş:
‘Allah Teâlâ seni bin dinarla rızıklandırsın.’ Her dinar dört dirhem demektir. Uyandım, hükümdar Nasır Salahaddin Yusuf b. Eyyûb beni çağırttı. Yanından çıktığımda, bana dört bin dirhem verilmesini emretti. Henüz oradayken dirhemler Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in duasında belirlediği şekilde tam olarak elimdeydi. Ardından şöyle demiştir: ‘O saatten itibaren daha önce haram olduğuna inanırken satrancın helal ve helal olduğuna inanırken kaval çalmanın haram olduğuna inandım. Bu ikisi hakkında da rüyamdakinin tersine inanmaktaydım.’
**

Allah Teâlâ’yı Tanımayan Ahirette göremeyecek Galiba

Arkadaşım Abdullah b. El-Üstad elMebrurî salihlerin büyüklerinden birisiydi. Bir kardeşi vardı öldü. Rüyasında kendisine şöyle demiş:
 ‘Allah Teâlâ sana nasıl davrandı?’
Şöyle cevap vermiş:
‘Beni cennetine yerleştirdi, orada yiyorum içiyorum, hurilerden istifade ediyorum.’
 Şöyle dedim:
‘Sana bunu sormuyorum, ben sana ‘rabbini gördün mü?
diye soruyorum.’
Şöyle demiş: ‘O’nu ancak tanıyan görebilir.’
Sonra uyanmış, bineğine binmiş, İşbiliye’de yanımıza gelerek rüyayı anlatmış ve şöyle demişti:
 ‘Sana geldim ki bana Allah Teâlâ’yı tanıtasın.’
Bir yaratılmışın keşif ve müşahede yoluyla nazarî deliller yoluyla değil, bilebileceği şekilde Allah Teâlâ hakkında marifet elde edinceye kadar yanımızda kaldı. Ariflerden birisi şöyle demiştir:
‘Allah Teâlâ’nın kitabında nitelediği kimselerle beraber ol ve onlardan ayrılma. Onlar takva ehli ve Allah Teâlâ’nın mertebesine yakın kimselerdir. Umulur ki bu sayede göklerin melekûtuna yükselir, Ebrar ile oturan ve hayırlı kimselerle ünsiyet eden biri olursun. Takvada kararlı ve azimet sahibi olursan kurtuldun demektir; daha doğrusu ömrünün kalan kısmında kurtuluşa erdin demektir.’
 Alimlerden birisi şöyle demiştir:
 ‘Dünyada ahiret için azık topla! Dünyadaki en hayırlı azık takvadır, iyilikler peşinde koş, derecelerde ömrün sona ermeden önce yarış içinde ol!

**
İki kez rüyamda Hakkı bana şöyle derken gördüm:
‘Kullarıma nasihat et!’
Bu kitap, sana yapacağım en büyük tavsiyelerden biridir. Başarıya erdiren Allah Teâlâ’dır. Hidayet O’nun eline bağlıdır. Biz herhangi bir güce sahip değiliz.


Kaynaklar:
Muhyiddin İbn  Arabî, Futûhâtı Mekkiyye
Futûhâtı Mekkiyye Tercümesi, hzl: Ekrem Demirli, 2011,İstanbul

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar