Print Friendly and PDF

YABANCI KELİMELERE KARŞILIKLAR 2

 

KOMİSYON

Başkan

Üyeler

: Prof. Dr. Ahmet B.ERCÎLASUN

: Prof. Dr. Meliha ANBARCIOĞLU

Prof. Dr. Sema BARUTÇU-ÖZÖNDER

Prof. Dr. Necat BİRİNCİ

Prof. Dr. Ayten COŞKUNOĞLU-BEAR

Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN

Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ

Prof. Dr. İsmail PARLATIR

Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU

Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN

Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR

Doç. Dr. Leylâ KARAHAN A. Turan OFLAZOĞLU

Uzmanlar

: Betül EYÖVGE Tuna IŞIK

İÇİNDEKİLER

SUNUŞ

İKİNCİ KİTAP İÇİN BİRKAÇ SÖZ

YABANCI KELİMELERE KARŞILIKLAR

TÜRKÇE KARŞILIKLAR DİZİNİ

SUNUŞ

Türk Dil Kurumu, 12 Temmuz 1932'de Atatürk tarafından kurulmuş millî bir kuruluşumuzdur. Kurumun amacı; "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, O'nu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir." 1982 Anayasasının 134. maddesiyle Türk Dil Kurumu, anayasal bir kuruluş hâline getirilmiş ve 11.8.1983'te kabul edilen 2876 sayılı kanunla "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu" çatısı altına alınmıştır. 1951'de değiştirilen amaç maddesi böylece yeniden, Atatürk'ün sağlığında tespit edilmiş olan yukarıdaki şekle döndürülmüştür. Şu anda Türk Dil Kurumu; 20'si Başbakan başkanlığındaki Yüksek Kurulca, 20'si Yükseköğretim Kurulunca seçilmiş; büyük çoğunluğu üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin öğretim üyelerinden oluşan 40 kişilik Bilim Kurulu ile çalışmalarını yürütmektedir.

Türk Dil Kurumunun görevlerini iki başlık altında toplamak mümkündür: 1. Türk dilini araştırmak, 2. Türk dilini yabancı etkilerden korumak ve geliştirmek.

Kuruluş tarihinden beri araştırmalar, bazen yavaşlayarak, bazen hızlanarak devam etmektedir. Türkçe Sözlük, Tarama ve Derleme Sözlükleri, Eski Türk Yazıtları, Divanü l^ûgati't-Türk Tercümesi, Kutadgu Bilig, Atabetü'l-Hakayık, Dede Korkut Kitabı gibi eserler, 1983'e kadar Kurumun yüzünü ağartacak çalışmalardır. 1983'ten sonra da 70'i aşkın İlmî eser yayımlanarak araştırma görevi yerine getirilmeye çalışılmıştır.

Son yıllarda sayısı hızla artan bilimsel yayınlarımızı maalesef kamuoyuna fazla duyuramamaktayız. Birkaç yıldan beri Türk Dil Kurumu önemli projeler de üstlenmiştir. Bunlar, "Karşılaştırmalı Türk Lehçe ve Şiveleri Sözlüğü ve Grameri Saha Araştırması", "Göktürk (Runik) Yazılı Belge, Yazıt ve Anıtların Albümü", "Türkiye Türkçesi Sözlükleri" projeleridir. Lehçelerle ilgili proje 1994'te başlamıştır; Türk dünyasından ve Türkiye'den katılan 50'ye yakın bilim adamıyla yürütülmektedir. Sözlükler projesinde bir yandan tarihî sözlüklerimiz bugünün okuyucusu tarafından kullanılabilecek şekilde yayıma hazırlanacak, bir yandan tarihî metinlerin tek tek taranmasıyla Batı Türkçesinin Tarihsel Sözlüğü ortaya konacak, bir yandan da 20. yüzyılın metinlere dayalı Büyük Türk Sözlüğü hazırlanacaktır. Bilim dallarına ait terim sözlükleri, eş anlamlı, zıt anlamlı kelime sözlükleri de bu projenin içindedir. Projeyle ilgili çalışmalar 1993'ten beri yürütülmektedir. Göktürk yazılı metinlerle ilgili çalışma ise yeni başlamıştır; yurt içi ve yurt dışı bilim adamlarıyla birlikte yürütülecektir.

"Türk dilini yabancı etkilerden korumak ve geliştirmek" olarak belirlediğimiz ikinci görev de başından beri Türk Dil Kurumunun yerine getirmeye çalıştığı bir görevdir. Ancak bu görevin yerine getirilmesinde görüş farklılıkları ortaya çıkmış; uygulamalar kamuoyunda büyük tartışmalara, hatta bölünmelere yol açmıştır.

Başlangıçta Atatürk de dilimizi, bütün yabancı kökenli kelimelerden arındırmak istemişti. Birkaç yıl bu yolu denedi. Ancak kısa zamanda bunun çıkmaz bir yol olduğunu fark ederek 1935 güzünde, dilimize yüzlerce yıldan beri yerleşmiş olan kelimeleri atmaktan vazgeçti. Bunun yerine bilim terimlerinin Türkçeleştirilmesine hız verdi. Atatürk'ün ölümünden sonra maalesef tartışmalar dinmedi, artarak devam etti. Hele 1960'-tan sonra konu âdeta bir kan davasına dönüştürüldü ve toplum bu yüzden bölünmelere uğradı. Türetilen kelimelerin çoğu sözlüklerde kaldı. Gençler çok defa yeni kelimeyi öğrenmediği gibi eski kelimeyi de öğrenemedi. Bazen de birkaç eski kelime için bir tek yeni kelime kazandı. Böylece yeni nesillerin söz varlığı zenginleşeceğine yoksullaştı. Kelime sayısının sınırlılığına eğitimdeki aksaklıklar da eklenince genç nesiller meramlarını doğru düıüst ifade edemez oldular; yazarken ve konuşurken doğru cümle kuramaz hâle geldiler. Meşrutiyette ve Cumhuriyetin ilk yıllarında çeşitli arayışlarla zenginleşen üslûbumuzu da yitirdik. Şimdi artık kelimelerin kökenlerine kendimizi hapsediyor ve üslûp endişesi taşımıyoruz. Üslûpta çeşitlilik, kıvraklık diye bir kaygımız kalmadı.

1980'den sonra tartışmalar durulmuştur. Ancak gelinen nokta hiç de iç açıcı değildir. Zengin ve güzel bir dilin yoksul ve çirkin kullanıcıları olduk. Genç nesillerin dil ve kültür hafızasında ne Dede Korkut, Yunus Emre ve Karacaoğlan var; ne de Fuzulî, Bakî ve Nedim. Ne Namık Kemal ve Tevfik Fikret var, ne de Abdülhak Hâmit ve Mehmet Akif. Halit Ziya, Hüseyin Rahmi, Yakup Kadri, Refik Halit, Ömer Seyfettin... Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Faruk Nafiz, Kemalettin Kamu... Reşat Nuri, Peyami Safa, Ahmet Hamdi, Sait Faik, Kemal Tahir... Ahmet Muhip, Necip Fazıl, Orhan Veli, Arif Nihat, Cahit Sıtkı... Bunların hiçbiri gençliğimizin dil ve kültür hafızasında yoktur. Masallarımızın, halk hikâyelerimizin, türkü ve manilerimizin, atasözü, bilmece ve deyimlerimizin zengin ve büyülü hâzinesinden de gençlerimiz yoksun. Sadece bugünkü gençlerimiz değil, son birkaç neslin gençleri. Dilinin zenginlik ve güzelliğinin farkında olmayan; dil dağarcığını edebî geçmişinin, hatta çok yakın geçmişinin eserleriyle, bu eserlerdeki kelime ve deyimlerle doldurmayan; onlardaki binbir çeşit üslûbun tadına varamayan; sadece sokakta konuşulan dille yetinen insanlarımızın; uzaydan gelen ses ve görüntü dalgalarıyla, rengârenk elbiseler içinde ve kendi kültür geçmişlerinin zengin çağrışımlarıyla evlerimizin içine doluşan AvrupalI ve Amerikalı yabancılara hayran bakışlarla bakmalarından ve onların kelimelerine özenmelerinden daha tabiî ne olabilir?

İçinde bulunduğumuz bu durumdan kurtulmanın yolu önce eğitimden geçer. Çocuklarımıza ve gençlerimize dilimizin zenginlik ve güzelliğini okul öğretecektir. Çocuklarımız ancak okulda okuma alışkanlığı kazanacaklar, edebî eserlerin tadına varmayı ancak okulda öğreneceklerdir. Öyleyse Türk Dil Kurumu olarak biz ne yapabiliriz?

Konunun, okulun sınırlarını aşan ve bütün toplumu ilgilendiren boyutları olduğu muhakkaktır. Kamuoyunun bu konuda belli bir dikkat ve şuur seviyesine ulaşması şarttır. Hatta eğitim düzeninin, ana dilini en iyi verecek şekilde belirlenmesi dahi kamuoyunun bilinçlenmesine bağlıdır, insanlarımızın, hiç değilse çocuklarına İngilizce öğretme arzusu ölçüsünde bir duyarlığa sahip olmaları, eğitimde ana dilin istenilen seviyede ele alınmasını sağlayabilir. O hâlde Türk Dil Ku-rumunun yapması gereken; ana dili konusunda bir kamuoyu oluşturmak, insanlarımızda bir bilinç meydana getirmek, bu yolda imkânları ölçüsünde çalışmaktır. Tabiî ki, politikacılarımız ve basın yayın organlarımız bu konuda daha fazla imkânlara sahiptirler. Ancak onları harekete geçirme görevi de bizimdir.

Türk Dil Kurumu, çok fazla zaman ve emek isteyen ve uzun vadede aynı amaca hizmet edecek bilimsel çalışmalar yanında kamuoyu oluşturmak için de konferanslar, açık oturumlar, Türkçe ve edebiyat öğretmenleriyle görüşmeler düzenlemekte; basın yayın organlarına görüş bildirmekte; aylık Türk Dili dergisindeki yazılarla konuyu canlı tutmaya çalışmaktadır. Ancak dilimize son zamanlarda hızla girmekte olan yabancı kelimelere karşı sadece bu faaliyetleri yapmak yetersiz kalmaktadır. Yabancı kelimelere karşı olduğumuzu söylemek ve yazmak kâfi gelmemektedir. Bu kelimelere karşı somut tekliflerle kamuoyunun önüne çıkmak gerekir. İşte bunu düşünen Türk Dil Kurumu bir Yabancı Kelimelere Karşılık Bulma Komisyonu oluşturmuştur. Komisyon, hazırlıklarını tamamladıktan sonra 18 Kasım 1993 tarihinde ilk toplantısını yaparak çalışmaya başlamış ve 1994 Şubatından başlayarak bugüne kadar hiç aksatmaksızın her ay 15-20 kelimenin karşılığını kamuoyuna duyurmuştur. Yabancı kelimeler, anlamları, karşılıkları ve örnek cümleler içinde kullanılışları, her ay Kurumumuzun yayın organı olan Türk Dili dergisinde yayımlanmıştır. Basın yayın organlarımız ise açıklama ve örnekleri çoğunlukla almamışlar, sadece kelimeleri ve karşılıklarını liste hâlinde vermişlerdir. İlk listeden bu yana iki yıllık zaman geçmiş ve bugüne kadar 568 kelimeye karşılık teklif edilmiştir. Henüz yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmasa bile bu kelimeler geniş bir kesimin ilgisini çekmekte ve aranmaktadır. Onları gazete ve dergi köşelerinden kurtarmak, aranınca bulunacak toplu bir yayın hâline getirmek bir ihtiyaç olarak kendini gösterdi. Elinizdeki kitapçık işte bu ihtiyaçtan doğdu.

Tekliflerimiz üzerinde iki yıl içinde çok şey yazılıp söylendi. Olumlu ve olumsuz tepkiler gördük; pek çok eleştiriye muhatap olduk. Eleştirilerin çoğu, konuyu tam olarak anlatamayışımızdan, tekliflerimizin basın yayın organlarına eksik olarak yansıyışından kaynaklanmıştır. Bu eleştirilere zaman zaman gazete ve dergilerde, radyo ve televizyonlarda cevaplar verdik; kendi dergimizde cevaplar yayımladık. İki yıllık çalışma, kamuoyunun hangi konularda tereddütleri ve soruları olduğunu da bize gösterdi. Elinizdeki kitapçık aracılığıyla bu eleştiri, tereddüt ve sorulara da toplu olarak cevap verme imkânı doğmuş bulunuyor. Böylece anlatamadığımız veya kamuoyuna ulaştıramadığımız hususları da burada ele alabileceğiz. Bunları madde madde kamuoyuna açıklamayı uygun buluyoruz.

  • 1. Teklif ettiğimiz kelimelerle asla kamuoyunu zorlamıyoruz. Ne kanun bize böyle bir zorlama yetkisi vermiştir, ne de bizim böyle bir niyetimiz vardır. Zorlamanın işi daha da güçleştireceğine, toplumda bölünme ve kavgalara yol açacağına inanıyoruz. Nitekim bunun tecrübesini uzun yıllar hep birlikte yaşadık. Biz kamuoyunu ana dili konusunda duyarlı olmaya çağırıyor, toplumda bir bilinç oluşturmaya çalışıyor ve insanımızın önüne somut tekliflerle çıkarak bu bilincin oluşturulacağına inanıyoruz.

  • 2. Eleştirilerin bir kısmı bizim kullandığımız ve bazen de teklif ettiğimiz kelimelere yönelmiştir. Kelimeleri kökenleriyle değerlendirmek, toplumda maalesef yanlış bir tutum olarak benimsenmiştir. Bu tutum da yıllarca yürütülen yanlış dil politikasından kaynaklanmıştır. Bizden başka hiçbir millet; yüzlerce yıldan beri kullandığı, köylerde yaşayan insanlarına kadar ulaşmış, halk edebiyatı ürünlerine ve deyimlerine sinmiş, yüzlerce yılın çağrışım yükünü taşıyan kelimeleri, sadece kökenlerine bakarak yabancı diye damgalamaz. Bu tür kelimeler bizim malımızdır. Dil bilimine göre de kelimelerin bir dilin malı olup olmadığının ölçüsü, köken değil kullanımdır. İşte bu anlayışla biz yüzlerce yıl önce Çin, Soğdak, Fars, Arap, Rum, İtalyan, Rus ve Balkan dillerinden dilimize girmiş bulunan ve bugün de canlı olarak kullanılan inci, mantı, kent, kamu, duvar, pencere, kitap, şart, hayat, sınır, temel, pide, iskele, masa, portakal, vişne, çete gibi kelimeleri, kökenleri ne olursa olsun bizim malımız sayarız. Onları hem yazılarımızda hem de yeni kavramlara karşılık ararken kullanırız. Son iki yüz yılda dilimize batıdan girmiş elektrik, atom, demokrasi gibi kelimeler de böyledir. Dilimizin kurallarına aykırı olarak türetilmiş kelimeler bile, eğer halkın diline iyice yerleşmişse, kavram kargaşasına yol açmıyor ve birkaç ayrı kavram yerine kullanılmıyorsa artık dilimizin malı olmuşlardır. Kural, önem, bağımsızlık, bilinç gibi kelimeler böyledir. Tabiî bu, yanlış türetmeyi hoş karşılamak ve bunun devam etmesini istemek anlamını taşımaz. Bu sadece halkın malı olmuş kelimeler, dilin de malıdır anlayışının tabiî bir sonucudur. Bu anlayışın toplumda uzlaşma sağlayacağına inanıyoruz. Tabiî yazarların ve dili kullananların kelime seçimi kendi tercihlerine kalmıştır. Seçtikleri kelimelerden ötürü insanların kınanmasını doğru bulmayız.

O hâlde biz hangi kelimelere karşılık arıyoruz? Biz, dilimizde eskiden beri kullanılmakta olan kelimelere değil; son yıllarda Türkçeye girmekte olan kelimelere karşılık arıyoruz. Bunların büyük bir kısmı son birkaç yıldır basın yayın organlarımızda kullanılıyor. Bir kısmı belki de 5-10 yıldan beri. Hatta bir kısmını 15-20 yıl, belki biraz daha geriye götürebiliriz. Ancak bunların hiçbiri, en ücra köyümüzdeki halk kitlelerine kadar yayılmamış, belki bundan da önemlisi, henüz manilerimize, deyimlerimize girerek kültürümüzün malı olmamıştır. Özellikle televizyonlarda, tanınmış politikacılarımızın ağzında, iş yerlerinin tabelâlarında kullanılan bazı yabancı kelimeler birdenbire yaygınlık kazanıyor; gazetelerimiz ve şehirlerdeki insanlarımız tarafından sıkça kullanılıyor. Son yılların ürünü olan bu kelimeler, henüz dilimize tam olarak yerleşmiş ve kültürümüze mal olmuş sayılmazlar. Onlara karşılık bulursak ancak şimdi bulabiliriz. Halkta oluşacak şuur, bunların Türkçelerinin kullanılmasını ve yaygınlaşmasını sağlayabilir. Şu hâlde bizim ölçümüz, kelimelerin doğudan (Arapça, Farsça, Çince) veya batıdan (İtalyanca, Fransızca vb.) girmesi değil; eskilik-yenilik ve dilimize tam olarak yerleşip yerleşmemedir.

  • 3. Amacımız dili yoksullaştırmak değil, zenginleştirmektir. Dilimizin malı olmuş kelimelere bunun için dokunmuyoruz. Ancak bir istilâ hâlinde ve bazen kendi kural ve imlâlarıyla Türkçeye girmekte olan yeni kelimelerin dilimizi mutlaka zenginleştireceğini ileri süremeyiz. Bu tür kelimelerin belli bir ölçüyü aşması, dilin önünü tıkamakta ve kendi imkânlarıyla gelişmesini önlemektedir. Osmanlı Türkçesi döneminde bunun acı tecrübesini yaşadık. Bugün o dönemi eleştiriyoruz. Aynı hatayı tekrarlamamalı; o gün de, bugün de daha çok aydın dilinde görünen özentinin önüne geçmeliyiz. Ancak hiç kimseyi dilinin veya kaleminin ucuna gelivermiş kelimeyi kullanmaktan alıkoyamayız. Herkes meramını en güzel ve güçlü şekilde anlatacak kelimeyi kullanır. Biz insanlarımızın önüne, filimizin imkânlarından yararlanarak millî ve yerli seçenekler de koyuyoruz. Dildeki ince anlam farklarını, çalarları (nüansları) ortadan kaldıracak bir tutumu asla benimsemiyoruz.

  • 4. Bize yöneltilen eleştirilerden biri de dilimizde mevcut veya daha önce başkaları tarafından türetilmiş kelimeleri karşılık olarak göstermemizdir.

Biz dilimizi yaban otu gibi sarmakta olan kelimelere karşı bir hareket başlattık. Bu kelimelerin hepsi, dilimizde karşılıkları olmayan, yepyeni kavramları anlatmıyor. Birçoğunun dilimizde zaten karşılığı var veya önceden bir karşılık bulunmuş. Antre-giriş; argüman-delil, kanıt; baz-temel, taban; branş-dal, şube, kol; de-partman-bölüm; kaos-kargaşa; korner vuruşu-köşe vuruşu; kriter-ölçüt, kıstas; oportünist-fırsatçı; prodüksi-yon-yapım; sezon-mevsim; star-yıldız; şov-gösteri gibi. Biz yabancı kelimeleri ve karşılıklarını, bu sunuşun arkasında yer alan yazıyla birlikte kamuoyuna duyurduk. Başlangıçta birkaç ay bu yazıyı da basın yayın organlarına gönderdik ve dergimizde yayımladık. Orada ".... dilimize yeni girmiş veya girmekte olan kelimelere karşı bazen yeni bir kelime bulunmakta, bazen de sözlüğümüzde var olan karşılıklar belirlenmektedir." diyerek bu hususu daha baştan ifade etmiştik. İnsanlarımız, Türkçede karşılıkları olan yabancı kelimeleri de maalesef kullanıyorlar. Hatta bazen onların Türkçede bir karşılığı olabileceği dahi aklımıza gelmiyor. Bu bakımdan dilimizde mevcut karşılıkları da hatırlatmayı uygun bulduk. Bu karşılıkların bir kısmı bizden önce türetilmiş ve teklif edilmiş olabilir. Biz senin-benim kavgasında değiliz. Güzel ve doğru bir teklif, benimsenirse hepimizin malı olur. Tekliflerinin benimsenmesi insanları üzmez, memnun eder.

  • 5. Bir kavrama iki kelimelik karşılıklar bulmamız da eleştirilmektedir. Özellikle kavramın karşılığı batı dillerinde tek kelime ise bizim de onlara tek kelimelik karşılıklar bulmamız istenmektedir.

Kavramları, tek kelime yanında birden fazla kelimeyle de karşılamak bütün dillerin başvurduğu bir yoldur. Hem de sık sık başvurulan bir yol. İngilizcedeki şu kelimelere bakalım: boot-hook (çekecek), to make rest (dinlendirmek), self-sacrificing (fedakâr), shoe-maker (kunduracı), to turn purple (morarmak), flower-pot (saksı), eyebrow (kaş), water-melon (karpuz), gap-toothed (dişlek). İşte Fransızcadan da birkaç örnek: prendre le change (aldatılmak), devenir violet (morarmak), vers le soir (akşamleyin), contre remboursement (ödemeli), non pointu (küt), pomme de terre (patates). Almancada birkaç kelimeden yapılmış upuzun sözler olduğunu herhangi bir Alman gazetesini elimize alır almaz görürüz. İşte Almancada bizim kepçe kelimesi: Schöpf-löffel. Şu Türkçe kelimelerin İngilizce, Almanca, Fransızca karşılıklarına bakalım.

kaynana

: mother-in-law

Schwiegermutter

belle-mere

kaynata

: father-in-law

Schwiegervater

beau-pere

sabahlamak

: to sit up ali

die Nacht über

passer la

night

aufbleiben

nuit â

sabahlık

: dressing gown

Morgenkleid

robe de chambre

sabunluk

: soap dish

Seifenschale

porte-savonette

manav

: fruit seller

Obst-und

Gemüsehândler

marchand de legumes et de fruits

Örneklerden de görüldüğü gibi bizim tek kelimeyle karşıladığımız pek çok kavramı İngilizce, Almanca, Fransızca iki veya daha fazla kelime ile karşılamaktadır. Buraya ancak birkaçını aldığımız bu örneklerin sayısını binlerle ifade etmek mümkündür. Bazen bizde tek kelimeyle karşılanan kavramlar onlarda iki kelimeyle, bazen bizde iki kelimeyle karşılanan kavramlar onlarda tek kelimeyle karşılanır. Bu konuda bütün dillerin birbirine uyması zarureti yoktur. Tipik bir örnek verelim. Göz kapağı ile kaş arasında organ olmak bakımından hiç fark yoktur; ama biri için tek kelime, diğeri için iki kelime kullanıyoruz. Buna karşılık İngilizcede kaş için iki kelime (eyebrow) kullanılıyor.

Türkçede belirtisiz isim tamlamaları (duvar kâğıdı, tulum peyniri, elmacık kemiği, işaret parmağı), sıfat tamlamaları (kuru fasulye, beyaz peynir, karayazı, baş parmak), isnat grupları (gözü açık, eli ağır, başı dik, gönlü geniş) ve birleşik fiiller (zikretmek, hasta olmak, göz atmak, kulak vermek) başta olmak üzere kelime grupları, yeni kelime yapımında en az türetme kadar kullanılır. Diğer dillerde olduğu gibi bizim dilimizde de bunun binlerce örneği vardır. Dilde mevcut olan bu yol vaktiyle ihmal edildiği ve tek kelimede ısrar edildiği için ister istemez uydurma ve dilin kurallarını zorlama yoluna gidilmişti. Elbette öncelikle, tek kelimelik karşılıklar bulmaya çalışıyoruz; ancak bu mümkün olmadığı zaman zorlama yerine iki kelimeye başvuruyoruz.

  • 6. Farklı kavramları aynı kelimelerle karşılamamız da eleştiriler arasında yer alıyor. Aslında bundan kaçmıyor ve bu yola çok seyrek başvuruyoruz. Söz gelişi Fransızca valeur karşılığı olan değer kelimesini biz kotasyon karşılığında da teklif ettik. Burada bir karışma söz konusu olamaz; çünkü kotasyon daima döviz ile birlikte kullanılır. "Merkez Bankası döviz değerlerini yüksek açıkladı" dersek buradaki "değer"in valeur değil, kotasyon karşılığında olduğu hemen anlaşılır. Durum kelimesini de hem pozisyon, hem de (karşılaşma henüz bitmemişse) skor karşılığında gösterdik. Bu kavramlar için durum dilimizde zaten kullanılmaktadır.

Bu konuda şunu da unutmamak gerekir. Farklı kavramların aynı kelimeyle karşılanması, bütün dillerde çok sık rastlanan bir durumdur. Bütün dillerin sözlüklerinde kelimelerin farklı anlamları "1, 2, 3..." şeklinde veya noktalı virgüllerle ayrılarak tek tek gösterilmiştir. Meselâ Redhouse'dan fire fiilinin anlamlarına bakalım: tutuşturmak; pişirmek; harekete getirmek; teşvik etmek; patlatmak; püskürtmek; tutuşmak; kızmak; ateş etmek. Bunlar farklı kavramlardır ama hepsi de fire kelimesiyle karşılanmıştır. Türkçe Sözlükte bakmak fiilinin 15 anlamı sıralanmıştır. Yine de biz bu yola bugüne kadar çok az başvurduk. Tam tersine tek kelimenin farklı anlamlarına farklı karşılıklar teklif ettiğimiz örnekler çok daha fazladır. Meselâ versiyon bir yazmanın varyantlarını ifade ediyorsa nüsha, bir filmin varyantlarını ifade ediyorsa biçimleme ile karşılanmıştır. Sofistike sözünün felsefedeki anlamı için yanıltıcı, teknolojideki anlamı için karmaşık, aşağılayıcı anlamı için bilmiş karşılıkları teklif edilmiştir. "By-pass"m tıptaki karşılığı için damar aktarma, siyasetteki karşılığı için devre dışı bırakma terimlerini öne sürdük. Böylece burada da dilin zenginliğini göz Önünde bulundurduk.

  • 7. Yeni karşılıklar bulmada Türk lehçelerinden de faydalanıyoruz. Son yıllarda Türk dünyasının önümüzde açılmış bulunması, bütün alanlarda olduğu gibi elbette dil alanında da karşılıklı etkilere yol açacaktır. Daha şimdiden Türkiye Türkçesindeki bazı kelimeler Türk dünyasında kullanılmaya başlanmıştır. Türk boylarından bazıları Rusça samalyot kelimesi yerine uçak kelimesini kullanıyorlar. Azerbaycan'da çizgi film kelimesi de kullanılmaya başlandı. Eğer onların Rusça sözler yerine daha fazla Türkçe kelime kullanmalarını istiyorsak biz de onların bazı güzel kelimelerini kullanmalıyız. Söz gelişi açar kelimesi Azerbaycan'da (Anadolu'da da) anahtar yerine kullanılan çok güzel bir kelimedir. Yine Azerbaycan'da plaj yerine çimerlik kullanılmaktadır. Yabancı kelimelere karşılıklar ararken yambaşımızda duran bu zengin hâzineden niçin faydalanmayalım? Üstelik kardeşlerimizin kelimeleri bizim de kelimelerimiz sayılmaz mı? Bu düşüncelerle erk (kondisyon), uran (slogan), çalar (nüans), dalan (lobi), ülüş (kota), orun (class) gibi kelimeleri Türk lehçelerinden seçtik ve görüldüğü gibi tamamen yabancı olan sözlere karşılık olarak teklif ettik. Az da olsa eleştirilerin bir kısmı -muhtemelen lehçelerden alındığı bilinmeksizin- bu kelimelere yöneltilmiştir. Hem ilişkilerimizin karşılıklı olarak gelişmesi için, hem de dilimizi kendi kaynaklarıyla zenginleştirmek için bu yolun doğru ve uygun olduğunu düşünüyoruz. Bize tamamen yabancı olan dillerden bile kelime alırken kardeş lehçelerden kelime almayı gayet tabiî buluyoruz.

  • 8. Yabancı dillerden kelime almanın normal olduğunu ileri sürenler de var. Bu görüşte olanlar bizim çabamızı boşuna buluyorlar. Bunlardan bir kısmı ise batıdan giren kelimelerin önünde durulamayacağını düşünüyorlar.

Diller arasındaki etkileşimi biz de kabul ediyoruz. Bütün dillerde alıntı kelimeler olduğu gibi bizim dilimizde de olacaktır. Ancak bu gerçeklik, dilimizin kapılarını yabancı etkilere sonuna kadar açmak ve yabancılaşmaya karşı tedbir almamak anlamına gelmez. Etkilenmenin bugün olduğu gibi çok ileri derecelere varması; dilimizin kendi kaynaklarından kendi kurallarıyla gelişmesi imkânını ortadan kaldırabileceği gibi milletimizin kendine güvenini de sarsabilir. Nitekim 17. ve 18. yüzyıllarda böyle bir dönem yaşadık. Birçok yazar ve şairimiz, dilimizde ay, güneş, yıldız, gece, gündüz, göz, yanak, dudak gibi güzel Türkçe kelimeler varken bunların mâlı, kamer; hurşîd, şems; sitâre, necm; şeb, leyi; rûz, nehâr; çeşm, ayn; ruh, izâr; leb, şefe gibi Farsça ve Arapçalarını kullanmışlardır. Yalnız bunları kullanmakla da kalmamışlar mâh-ı nev (yeni ay), encüm (yıldızlar), çeşm-i siyah (kara göz), nûrü'l-ayn (göz ışığı), gül-izâr (gül yanaklı), şeker-leb (şeker dudaklı) gibi Farsça ve Arapça kurallara göre yapılmış türev ve birleşiklerini de kullanmışlardır. Böylece dilimizin kendi yapısı içinde gelişmesini önlemişlerdir. Bugün giren kelimeler de tek başlarına girmekle kaimi-yorlar; by-pass, check-up gibi kalıp hâlinde girenler; floyver çenter, trade çenter, hipermarket, mega-show, Hotel Bonjour şeklinde tamlama olarak girenler de var. Artık "Otomobil in, at hırsızlığı out" gibi yarı Türkçe, yarı İngilizce cümleler; "distribütör tarafından düzenlenen test drive ve piknik" gibi tuhaf ifadelerle her gün karşılaşır olduk. Atalarımızın 300 yıl önce yaptığını eleştiriyorduk; şimdi aynı işi biz yapıyoruz. 100 yıl sonra çocuklarımız da bizi eleştirmeyecekler mi? Belki de Türkçeyi tamamen unutacaklar ve eleştirmeyecekler. Eğer buna razıysak dilimizi yabancı etkilere sonuna kadar açabiliriz. Biz etkilenmenin bir ölçüde kaçınılmaz olduğunu; fakat şiddetle esen yabancı rüzgârlara karşı demokratik ve millî bir direnişin de mümkün ve şart olduğunu düşünüyoruz. Atatürk'ün "Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişâfında başlıca müessirdir." sözlerindeki düşünceden ve dilin vatan olduğu fikrinden yola çıkarak Türk dilini koruyup geliştirmenin millî bir görev olduğunu kabul ediyoruz. "Yabancı etkilere evet, millî direnişe hayır" şeklinde özetleyebileceğimiz görüşlere katılmamız mümkün değildir. Biz Türkçe ile Türk olarak yaşamaya devam etmek azim ve kararındayız. Bu, zihnimizde bir ülkü, gönlümüzde bir aşktır. îşte yabancı kelimelere karşılıklar bu ülküyle aşkın ve elbette İlmî ve meslekî birikimimizin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Yine de ileri sürdüğümüz her kelimenin yüzde yüz doğru olduğunu; hiç hata yapmadığımızı iddia etmiyoruz. Elbette her insan ve kurul gibi bizim de yanlışlarımız oluyor. Elata yapmamanın tek yolu vardır: Hiç iş yapmamak. Fakat en büyük hata çalışmamak değil midir? O hâlde hata yapabileceğimizi daha baştan kabul ediyor ve okuyucularımızın bizi uyarmalarını istiyoruz. Nitekim konuya duyarlı ve bilinçli

okuyucularımızdan üçünün uyarılarım dikkate alarak diskjokey, dizayn, komplikasyon ve sendrom kelimelerine verdiğimiz karşılıkları düzelttik.

  • 9. Tekliflerimizin kamuoyunda kabul görüp görmediği de merak edilen konular arasındadır. Basın yayın organlarımız, zaman zaman eleştirseler de, bazen alaylı bir dille verseler de tekliflerimizi kamuoyuna duyuruyorlar. TRT, her ay bütün birimlerine karşılıklarımızı ulaştırıyor. Ancak bunların duyuruldukları oranda kullanılmaya başlandıklarını söyleyemeyiz. Yeni kelimelerin tutunması, işin tabiatı gereği kolay değildir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, biz modaya ve bu modayı hızla yayan iletişim araçlarına karşı bir hareket yürütüyoruz. Kelimelerimizin tutunması için en azından bu moda ölçüsünde propaganda araç ve imkânlarına sahip olmamız gerekir. Biz buna sahip değiliz. Fakat halkımızın, gençlerimizin ve aydınlarımızın bilinçleneceğine ve bir karşı akım yaratacağına inanıyoruz. Aynı güçte bir akım doğduğu zaman toplumsal gelişme bir kırılma noktasına gelecek ve Türkçe kelimelere karşı hızlı bir eğilim başlayacaktır. Bu kırılma noktasına ulaşıncaya kadar hareket hissedilmeyecek ölçüde yavaş yürür. İhtilâller dışında toplumdaki bütün sosyal gelişmeler bu şekilde oluşur. Hareketi başlatmamızın üzerinden daha bir yıl geçmeden konu, basın yayın organlarında sık sık tartışılır hâle gelmiştir. Bazı gazete ve dergilerimiz Türkçe üzerinde bir duyarlık gösterme gereğini duymuşlar, hatta bazıları dil köşeleri açmışlardır. Tabiî ki bu sadece bizim hareketimizle bağlı değildir. Ancak konunun az da olsa güncelleştirilmesinde bizim karşılıklarımızın da rolü vardır. Esasen önemli olan bizim başarımız değil, konunun bir dava olarak benimsenmesi ve yayılmasıdır.                s

Belirttiğimiz karşılıklardan daha önce dilimizde

i i var olanlar, bazı basın yayın organlarında ve özellikle          !

TRT'de daha sık kullanılıyor. Hiç olmazsa bunların hızla yayılmakta olan yabancı karşılıklarında bir duraklama vardır. Spor terimlerinde TRT öteden beri Türkçe karşılıkları tercih etmektedir. Tamamen yeni olan tekliflerimizden de bazıları -az da olsa- kullanılır          '

olmuştur. Bunları zaman zaman Türk Dili dergisinde          !

yayımlıyoruz. Kartlarına faks yerine belge geçer yazdıran ve bunu bize haber veren kimseler de vardır.

Biz kolay bir yol üzerinde yürümediğimizi biliyoruz. Çetin yollar yürekli ve inançlı insanlar ister. Çetin           i

yollar azim ve sebat ister. Başlangıçta da belirttiğimiz gibi konu, başta Millî Eğitim ve basın yayın organları olmak üzere geniş kesimleri, hatta bütün toplumu ilgilendiren çok boyutlu bir konudur. Asla kendi kendisiyle sınırlı değildir; sosyoloji, psikoloji, tarih, din, edebiyat, müzik, hukuk vb. bütün bilim ve sanat dallarıyla ilgilidir. Dolayısıyla toplumun her kesiminin konuya duyarlı davranması gerekmektedir. Biz "millî şuur"un dil konusunda en önemli belirleyici olduğuna ve gereken "millî şuur"un mutlaka kendisini göstereceğine inanıyoruz.

Prof. Dr. Ahmet B. ERCİLASUN

Türk Dil Kurumu Başkanı

İKİNCİ KİTAP İÇİN BİRKAÇ SÖZ

1993 yılı sonunda çalışmaya başlayan Yabancı Kelimelere Karşılık Bulma Komisyonumuz yeni karşılıklar bulmaya devam ediyor. Birinci kitabımızın yayımlandığı 1995 yılma kadar 568 kelimeye karşılık teklif edilmişti. Bunlar, Yabancı Kelimelere Karşılıklar kitabımızın birincisinde yer almaktadır. 1995’ten bu yana 422 kelimeye daha karşılık bulunmuş ve kamuoyuna duyurulmuştur. İşte bu 422 kelime de elinizdeki ikinci kitapta yer almıştır. Böylece Kurulumuzun karşılık bulduğu kelime sayısı 990‘a ulaşmıştır.

Yabancı kelimelere karşılık bulmamızın gerekçelerini, eleştirileri ve eleştirilere cevaplarımızı kitabın Sunuş bölümünde belirtmiştik. Konuyla ilgilenen okuyucuların bu bölümü dikkatle okumaları yerinde olur. Türkçeyi korumak ve geliştirmek hepimizin görevidir. Bu görev tophımca benimsenirse başarıya ulaşılabilir. Biz yurttaşlarımızın bütün millî konularda olduğu gibi dil konusunda da gerekli duyarlığı göstereceğinden emin bulunuyoruz.

29 Nisan 1998

Prof. Dr. Ahmet B. ERCİLASUN Türk Dil Kurumu Başkanı

YABANCI KELİMELERE KARŞILIKLAR

Bizi biz yapan, bizi bir millet hâline getiren en önemli unsurun dil olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu bakımdan dilimizin üzerine titremek, onu yabancı kelimelerin istilâsından korumak, onun serpilip gelişmesini sağlamak Türk dilini kullanan herkesin görevidir. Özellikle dil bilginleri, yazar ve şairler, mesleklerinin en önemli vasıtası olarak dili kullanan basın yayın mensupları bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olmak zorundadır. Devlet adamlarımızın ve siyasîlerimizin de örnek alınacak bir tutum içinde olmaları beklenir.

Bu önemli gerçeklere rağmen son zamanlarda dilimize karşı genel bir duyarsızlık ve umursamazlık gözlenmektedir. İmlâ ve dil yanlışları, telâffuz hataları her gün gözlerimize batmakta, kulaklarımızı tırmalamaktadır. Bunlar yetmiyormuş gibi batıdan giren kelimeler dilimizi yaban otu gibi sarmakta, dilimizin güzel kelimelerini unutturmakta ve kovmaktadır. Gün geçmiyor ki batının yeni bir kelimesi radyolarımızda, televizyonlarımızda, gazete ve dergilerimizde arzıen-dam etmesin. Oralardan insanlarımıza ve özellikle gençlerimize sirayet eden bu kelimeler salgın bir hastalık gibi her tarafı sarmakta, bir yandan dilimizi zayıflatırken, bir yandan da onun güzelliğini bozmaktadır. 11.8.1983 tarih ve 2876 sayılı "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu"nun 37. maddesi, Türk Dil Kurumuna "bütün bilim, sanat ve teknik terim ve kavramlarını karşılayacak Türkçe terim ve kavramların bulunmasına yönelik araştırma ve incelemelerde bulunmak, millî varlığımızın temel unsurlarından biri olan Türk dilinin kuşaklar arasında birleştirici ve bütünleştirici özelliklerini göz önünde tutarak, yeni nesillerde Türk dili sevgisini ve bilincini kökleştirecek, geliştirecek ve yaygın hâle getirecek her türlü tedbirleri almak, araçları hazırlamak, bunları kamu kurum ve kuruluşları ile resmî, özel eğitim-öğretim kurumlan ve kuruluşlarının, basım ve yayım organlarının hizmet ve yararına sunmak, bu konuda gerekli her türlü iş birliğinde bulunmak" görevlerini vermiştir.

Kanunun yüklediği bu görevler yanında Türk diline karşı hassasiyet içinde olmamız gerektiğini de dikkate alarak Kurumumuz bazı tedbir ve faaliyetleri kararlaştırmış bulunmaktadır. Bunlardan biri Yabancı Kelimelere Karşılık Bulma Komisyonu'mın kurulmasıdır. Türk dili ve edebiyatı uzmanlarından oluşturulan komisyon, isteyen Bilim Kurulu üyelerimizin de katılmasıyla, her ay toplanmakta, önceden tespit edilip üzerinde çalışılmış kelimeler için teklif edilen karşılıkları tartışmakta ve görüşmeler sonunda bir veya birkaç karşılık üzerinde anlaşmaya varmaktadır. Böy-lece dilimize yeni girmiş veya girmekte olan kelimelere karşı bazen yeni bir kelime bulunmakta, bazen de sözlüğümüzde var olan karşılıklar belirlenmektedir. Komisyonca kabul edilen ve üzerinde anlaşmaya varılan kelimeler her ay dergimizde yayımlanacak; ayrıca ilgili kuramlara ve basın yayın organlarına gönderilecektir.

İlgili kuruluşlara^“basın yayın organlarımızın, yazar ve şairlerimizin, öğretmenlerimizin, Atatürk'ün deyişiyle dilimizi "kutsal bir hazine" sayan bütün aydınlarımızın konuya hassasiyetle eğileceklerinden eminiz.

agresif : Fransızca agressif. Dilimizde bir psikoloji terimi olarak "saldırgan, mütecaviz" anlamlarında kullanılan agresif kelimesine karşılık olarak Kurulumuz, saldırgan sözünün uygun olduğuna karar vermiştir. Ayrıca yerine göre mütecaviz, girişken ve yırtıcı sözleri de kullanılabilir.

akualand : Fransızca aqualand. Lâtince "su" anlamındaki aqua sözü ile, "kara, toprak, yer, memleket" anlamındaki land sözünden yapılmış birleşik bir kelimedir. Bir tür havuz anlamındadır. Kurulumuz, bu kelime için su bahçesi karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Sıcaktan bunalınca kendisini su bahçesine atan bir turist, Pamukkale görüntüsündeki havuzda serinlerken âdeta kendinden geçmiş.

akustik : Fransızca acoustique. "Fizik biliminin konusu ses olan kolu; kapalı bir yerde seslerin dağılım biçimi" anlamlarında olan bu kelime için Kurulumuz, kullanım yerlerine göre yankı bilimi veya yankılanım karşılıklarının uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Denizli'de nikâh salonunun gerekli yankılanım düzeni sağlanarak oda tiyatrosu hâline getirilmesinden sonra Nisan ayı başında da 3500 kişilik bir açık hava tiyatrosu tamamlanarak hizmete girdi.

alivre : Fransızca a livre. Fransızcadan Türkçeye geçmiş bir bankacılık terimidir. Genel olarak sonradan teslim veya vadeli satış anlamlarındadır. Anlaşmanın yapıldığı sırada bulunmayan fakat teslim zamanında sağlanması mümkün olan her türlü mal üzerine yapılan satış işlemi diye de tanımlanır. Türkçe Sözlük’te bu söz "Ürün daha tarladayken yetiştiği zaman teslim edilmek üzere önceden pey verilerek yapılan satış" olarak tanımlanmıştır. Kurulumuz bu söz için önceden satış karşılığını önermektedir. Örnek: Tüketici finans şirketleri kurulmaya başlandı. Aralıktan itibaren önceden satış ve kredili hisse senedi alım ve satımına izin verildi.

almanak : Fransızca almanache. Bu kelimenin anlamı, "yılın gün, hafta, ay gibi bölümlerinden başka, bayram, yıl dönümü gibi belli günleri ve birtakım astronomi, meteoroloji, istatistik bilgilerini gösteren kitap biçimindeki takvim"dir. Bu söz için dilimizde kullanılmakta olan yıllık kelimesi Kurulumuzca da benimsenmiştir.

amortisman : Fransızca amortissement. Türkçe Sözlükte yer alan "taşınmaz malların aşınmalarına karşılık olarak yıllık kârdan ayrılan belirli pay" anlamındaki amortisman için aşınma payı veya yıpranma payı karşılıkları önerilmiştir. Örnek: Uçakların aşınma (yıpranma) payları büyük meblâğlara ulaşıyor.

ampirik : Fransızca empirique. "Bir kurama değil de yalnızca deneye, gözleme dayanan" anlamında sıfat olarak kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, deneye dayalı kelimesini önermektedir. Ampirik kelimesiyle kökteş olan ampirist ve ampirizm sözleri de dilimizde zaman zaman kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu sözlerden ampirist için deneyci, ampirizm sözü için de deneycilik kelimelerinin uygun birer karşılık olduğu görüşündedir. Örnekler: Eldeki deneye dayalı belgeler iki grupta toplanabilir. Bu alandaki deneye dayalı araştırmalar bir hayli az.

anakronizm : Fransızca anachronisme. Bu söz "tarihe aykırılık, çağa uymama" anlamlarında dilimizde kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak tarih yanılgısı sözünü önermektedir.

anchorman : İngilizceden dilimize giren bu terim "ana haber sunucusu" anlamındadır. Kurulumuz bu sözün yabancı dildeki karşılığı olan ana haber sunucusu teriminin aynen kullanılmasını uygun bulmuştur. Örnek: Kanal 7 Ana Haber Bültenleri "Sekiz Yıl Ana Haber Bültenleri” olarak devam ediyor. Bu arada Ahmet Hakan da "yılmaz savunucu" olarak ana haber sunucusu görevini başarı ile sürdürüyor.

anekdot : Fransızca anecdote. "Kısa, özlü anlatımı olan güldürücü hikâye, fıkra" şeklinde tanımladığımız bu söz de dilimizde bir süreden beri kullanılan bir edebiyat terimidir. Kurulumuz, anekdot için fıkra ve hikâyecik sözlerinin uygun birer karşılık olduğu görüşünde birleşmiştir. Örnekler: İngilizlerin dilinden düşmeyen BBC ile ilgili bir fıkra vardır. Dün geceki eğlenceyle ilgili bir hikâyeciğiniz var mil

anomali : Fransızca olan bu söz dilimizde genel anlamda "belli bir ölçüye, belli bir kurala uymama durumu", psikolojide ise "hastalık niteliğinde olmamakla birlikte normalden, belirgin ölçüde sapma gösterme" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuz aykırılık karşılığını önermektedir.

antet: Fransızca en-tete. "Kâğıt veya zarf üzerine basılmış ad, adres, başlık" anlamında olan bu söze karşılık olarak zaten kullanılmakta olan başlık sözü Kurulumuzca da benimsenmiştir. Dilimizde antetli ve antetsiz biçimlerinde de geçen bu kelimenin yerine başlıklı ve başlıksız karşılıkları kullanılmalıdır.

antikite : Fransızca antiqutie. “Tarihte ilk çağ, antik devir” anlamıyla dilimizde yaygın olarak kullanılan bu kelime için Kurulumuz da ilk çağ karşılığını kabul etmiştir. Kelimenin soyut anlamındaki kullanımına karşılık olarak ise eskilik sözü uygundur. Örnek: Yüz yıldan beri Orta Doğu ’da ve Mısır ’da yürütülen kazılar, tarihî ufkumuzu genişletmiş ve ilk çağın sınırlarını binlerce yıl geriye çekmiştir.

aperitif : Fransızca aperitif. Dilimizde “İştahı açmak için yemekten önce içilen içki” anlamında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, ön içki sözünü önermektedir. Örnek: Öğle yemeğinden önce birer ön içki alsak daha iyi olmaz mı?

arboretum : Lâtince. "Örnek olabilecek çeşitli ağaçların ve bitkilerin bilimsel amaçlarla yetiştirildiği alan" anlamında dilimizde de kullanılan bu söz için Kurulumuz, ağaç parkı kelimesinin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir.

arketip : Fransızca archetype. îlk örnek, asıl numune, özgün model. Bu söz sanatın çeşitli kollarında da kullanılır. “îleriki dönemlerde geliştiği bilinen bir mimarî öğenin henüz en yetkin biçimine ulaşmamış ilk örneği” anlamında da dilimizde geçmektedir. Bu söz için Kurulumuz, ilk örnek kelimesinin uygun bir karşılık olduğu kanaatindedir. Örnek: Ancak iyi bir öykü kurmak için bir tek ilk örneğin ele alınması, bunun geliştirilmesi yeterlidir.

aroma : Fransızca aroma. "Bitki özlerinden veya yağlarından elde edilen hoş koku." Dilimizde bu söze yakın anlamda "rayiha" kelimesi de vardır. Kurulumuz, aroma için hoş koku sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Aynı kelimeye dayanan aromatik için de sıfat tamlaması biçiminde olan hoş kokulu sözü kullanılmalıdır. Örnekler: Hoş kokulu suyla doldurulan bir kap, mum alevinin üzerine yerleştiriliyor. Hoş kokulu buharı soluyan kişi, yepyeni bir insan olarak ayağa kalkıyor.

arometrapi : Fransızca kökenli olan bu kelime aroma (güzel koku) ve therapie (tedavi) kelimelerinden oluşmaktadır. Daha önce thalassotherapie kelimesine deniz tedavisi karşılığını teklif eden Kurulumuz, arometrapi için de koku tedavisi kelimesini önermektedir. Örnek: Firma, günlük cilt bakım ürünlerinden, onarım ve yenileme setlerine; koku tedavisi ürünlerinden renkli kozmetik ürünlerine varıncaya kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip.

artikülâsyon : Fransızca articulation. Dil biliminde kullanılan bu terim için Kurulumuz, bazı dilcilerin de benimsediği boğumlanma kelimesinin uygun bir karşılık olduğunda görüş birliğine varmıştır. Örnek: Güzel konuşma derslerinde ses bilgisine ağırlık verilmekte boğumlanma konuları üzerinde durulmaktadır.

asparagas : "Makaraya sarmak, çapraz iki sırığa germek, eziyet etmek" anlamlarına gelen İspanyolca aspar kelimesine dayanan bu söze Kurulumuz, dilimizde kullanılan örnek cümleleri de göz önüne alarak şişirme haber karşılığını önermiştir.

avangart : Fransızca avant-garde. "Bir hareketi, bir düşünce akımını başlatan, kendisinden sonra gelenlere öğretisi ile yol gösteren kimse" anlamındaki bu sözün yerine Kurulumuz, öncü kelimesini önermektedir. Örnekler: Sanatçının sürekli öncü konumunda yer alma gereği, yaratıcılığın sınırlarını zorluyor. 1985 yılında Pekin'de yasaklanan, daha sonra sınırlı bir biçimde sergilenen öncülerin ürünleri, Çin'in batıya dönüşünün bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

avans : Fransızca avance. “Alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme” anlamıyla dilimizde kullanılmaktadır. Kurulumuz, avans için öndelik sözünün uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Örnek: Müfettişlere göreve gitmeden önce bir miktar öndelik verildi.

avans çekmek : öndelik çekmek.

avans vermek : öndelik vermek.

badminton : İngilizceden dilimize bir spor terimi olarak geçen bu söz, "bir kortta, iki kişi veya ikişer kişilik iki takım arasında özel olarak yapılmış bir topu ağın üzerinden aşırarak raketle oynanan oyun" anlamındadır. Kurulumuz, bu söz için tüylü top kelimesini önermektedir.

bandrol : Fransızca banderole. Bu söz dilimizde birkaç anlamda kullanılmaktadır: 1.Devletçe verginin kesildiğini gösteren etiket. 2.Paket veya şişelerin ağzına konulan şerit veya etiket. 3.Bayrak direğinin tepesine süs olarak konulan uzun, kumaş şerit, Daha çok vergilendirme işlemi ile ilgili olarak kullanılan bu söz için Kurulumuz, denetim pulu veya denetim bağı karşılıklarını önermiştir.

bariyer : Fransızca barriere. Dilimizde "herhangi bir yolu kapamak için yapılmış engel; yol kenarlarındaki korumalık" anlamlarına gelen bü söze karşılık olarak Kurulumuz da engel kelimesini kabul etmiştir. Örnekler: Kapıya geldim, yoldan bahçeye geçecek bir engel yoktu. Araç engellere çarptıktan sonra durdu.

bearish : İngilizceden Türkçeye geçen bir ekonomi terimidir. Bu kelime "ayı" anlamına gelen bear kelimesinden türetilmiştir. Borsada "fiyat indirilmesine sebep olacak eğilim, fiyat düşürücü özellik" anlamlarında kullanılmaktadır. Bearish sözü ile birlikte bııllish sözü de geçmektedir. Bearish satış ağırlıklı piyasa bullish alıcı ağırlıklı piyasa için kullanılmaktadır.

Kurulumuz bearish için düşen (piyasa), bullish için de yükselen (piyasa) karşılıklarını önermektedir.

birth travma : doğum incinmesi.

black top : İngilizcede "asfalt, asfalt yol, asfalt ile kaplamak" anlamında geçer. Son zamanlarda bir spor dalma verilen bu ad için Kurulumuz, sokak basketbolü kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Örnek: Üç yıl önce Amerika'da başlayan ve şu ana kadar bir milyon kişinin yer aldığı sokak basketbolü üçe üç Açık Hava Basketbol Turnuvası, Almanya, İtalya, Ispanya, Yunanistan ve Fransa'dan sonra 26-28 Haziran tarihleri arasında Türkiye'de ilk kez oynanacak.

blender : İngilizce blender. Dilimizde "değişik malzemelerin birbirine karıştırılmasına, kesilip ufalanmasına yarayan alet" anlamında kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz karıştırıcı kelimesini önermektedir. Örnek: Karıştırıcı, besinleri doğrayan, parçalayan, karıştıran mutfaktaki üçüncü elinizdir.

boarding cart : İngilizce boarding cart. Hava alanlarında kullanılan bu ulaşım terimi için Kurulumuz, uçuş kartı sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Yolcular uçağa binerken uçuş kartlarını ilgililere göstermek zorundadır.

bodyguard : İngilizce bodyguard. Dilimizde "muhafız, fedaî, korumacı" anlamında yabancı imlâsını da koruyarak kullanılan bu sözün yerine Kurulumuz, zaten var olan koruma kelimesini benimsemiştir. Ayrıca bodyguardlık şeklindeki kullanımına karşılık olarak da korumalık sözü kabul edilmiştir. Örnekler: Futbolcuların çalışma alanına birer koruma ile geldikleri görüldü. En az bir yabancı dil bilen üniversiteli genç kızlar arasında korumalık gözde mesleklerden biri hâline geldi.

brick game : İngilizceden dilimize geçen ve bir tür oyun adı olan bu kelime için Kurulumuz, tuğla oyunu sözünü karşılık olarak önermektedir. Örnek: Elektronik eşya pazarlama şirketleri, müşterilerine cep televizyonu yerine sadece tıraş makinesi ve tuğla oyunu cihazları gönderiyorlar.

bungee-jumping : bancii (Maldiv dilinde geçen ses yansımalı kelime) + İngilizce jumping (atlama). Ülkemizde son yıllarda yaygınlaşan bir spor türü olan

bungee-jumping için Kurulumuzun teklif ettiği karşılık zıpzıp atlama’dır.

cash cart : İngilizceden dilimize geçen bu kelime bankacılık alanında kullanılmaktadır. “Nakit, peşin para almak için, para çekmek için kullanılan kart” demektir. Kurulumuz bu söz için nakit kartı karşılığını önermektedir. Örnek: Yapı Kredi ve diğer üç banka nakit kartları piyasaya sürmek için bizimle iş birliği yapmayı kabul etti.

casting : İngilizce casting. Türkçede sinema alanında kullanılan ve “bir filmdeki karakterleri canlandıracak oyuncuları seçme işi” anlamına gelen casting için Kurulumuz, oyuncu seçimi ve deneme çekimi karşılıklarını önermektedir. Örnekler: Ağır Roman Türk sineması açısından beklentileri karşılayacak düzeyde değil. Özellikle oyuncu seçimi hatalı. Ünlü manken Paris’te Metropolitan Ajans’ın deneme çekimlerine katılacak.

charter : İngilizce charter. Lâtince kökenli olan ve çeşitli anlamlarda kullanılan bu kelime Türkçeye bir ulaşım terimi olarak geçmiştir. Kurulumuz bu söz için dolmuş veya dolmuş uçak kelimelerinin uygun karşılıklar olduğunu tespit etmiştir. Örnek: Türk Hava Yolları yetkilileri, talep olduğu takdirde dolmuş uçak seferlerine başlanabileceğini bildirdi.

check-in : İngilizceden dilimize girmiş olan bu söz, "otel veya uçak defterine kaydolmak" anlamındadır. Kurulumuz, bu söz için giriş işlemi karşılığının uygun olacağı görüşündedir. Gene bu alanda kullanılmakta olan check-out için de çıkış işlemi karşılığını önermektedir. Örnek: Anneanne ve torun saat 06.05’te-i

ki TK 203 sefer sayılı THY uçağına binmek üzere Dalaman Hava Limanına geldiler ve giriş işlemi yaptırdılar.

check-point: îmlâsı ve telâffuzu ile İngilizceden alınıp Türkçeye yerleştirilmeye çalışılan sözlerden biri de check-point'tir. "Kontrol yapılan, denetleme yapılan yer" anlamındaki bu kelime için Kumlumuz, denetim noktası sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Birleşmiş Milletler gücüne ait denetim noktasında yığıldılar.

cheese cake : İngilizce cheese cake. Kurulumuz, “peynirli kek” anlamındaki bu İngilizce kelimenin Türkçede de yine peynirli kek sözüyle karşılanmasının uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Bu pastahanenin peynirli keki oldukça lezzetli.

clip, clip kart : İngilizceden Türkçeye geçen bu kelimede yer alan clip "kırpmak uçlarını kesmek, kısa kesmek" anlamlarına gelen bir fiildir. İsim olarak da kullanılan bu söz "kesme işi" demektir. Bu söz şimdi de kart kelimesiyle birlikte bir bankacılık terimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişiyle ilgili birçok bilgileri de taşıyan bu kart için Kumlumuz varlık kartı karşılığını önermektedir. Örnekler: Ödeme sistemlerinde bir devrime yol açacak varlık kartları teknolojinin yeni bir ürünü olacaktır. Varlık kartına pasaport, nüfus cüzdanı gibi kimlikle ilgili bilgiler de yüklenebilecektir.

cohabitation : Fransızcadan dilimize giren bu söz "birlikte oturma, bir arada yaşama" anlamlarını taşımaktadır. Kumlumuz bu kelimeye birlikte yaşama karşılığını uygun görmektedir. Örnek: Türkiye bu iki siyasetçiden de sonuna kadar yararlanmak zorunda. Yapabilecekleri en iyi şey, bir birlikte yaşama protokolü yapıp, işlerine devam etmeleridir.

colorist : Fransızca coloriste. "Resimleme sanatında ışığı gölgeyi ve biçimleri renk yoluyla veren ressam, renkçi" anlamında olan ve tekstil alanında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kumlumuz, renk uzmanı sözünü önermektedir. Örnek: Çerkezköy'deki yeni kurulan kumaş boya ve baskı fabrikamızın Araştırma ve Geliştirme Bölümünde çalıştırılmak üzere renk uzmanlan alınacaktır.

corner : İngilizce kökenli olan bu kelime dilimize korner biçiminde köşe anlamıyla daha çok bir spor terimi olarak girmişti. Bu sefer de bayi anlamıyla ve corner imlâsıyla dilimize mal edilmeye çalışılıyor. Kurulumuz, Türkçede yaygın olarak kullanılan bayi sözünün söz konusu corner kelimesini karşılayabileceği görüşündedir.

Bu kelime, ayrıca corner vermek biçiminde de çeşitli yayınlarda geçmektedir. Bu durumda da Kurulumuzun önerisi bayilik vermek şeklindedir. Örnek: Günlük üretim kapasitelerinin on bin çift olduğunu belirten firma yetkilisi, şu ana kadar 80 bayilik verdiklerini ve bu yılın sonuna kadar Türkiye genelinde 150’nin üzerinde bayilik vermeyi hedeflediklerini söyledi

crash-test : İngilizce crash-test. Otomobil sanayiinin gelişmesiyle ortaya çıkan yeni terimlerden biridir. "Çarpmayı denemek" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, çarpmak ve sınamak fiillerinin birleşmesiyle oluşturulmuş çarpsma kelimesini önermiştir. Örnek: Avrupa'nın tanınmış otomobil dergilerinden birinin düzenlediği çarpsınada en güvenilir otomobil olma unvanını Mercedes'in yeni E serisi 320 modeli aldı.

çip : Fransızca chip. Bilgisayar alanında kullanılan bu söz için Kurulumuzun önerisi yonga’dır. Örnek: Robert Rice'in son zamanlardaki en başarılı girişimi, bilgisayar yongaları üreten Inter firmasıyla sözleşme imzalamasıdır.

dansing : İngilizce dancing. Türkçe Sözlük’te, “dans etmek için gidilen halka açık yer” şeklinde tanımlanan bu kelime için Kurulumuz, danslık karşılığını teklif etmektedir. Örnek: Çeşme’nin Ayayorgi Ko-yu’nda kurulan Fly Inn, beş bin kişilik danslığıyla gençlerin sevdiği bir mekân.

dealing : İngilizce olan bu kelime "iş, alış veriş, muamele" anlamlarına gelir. Bir bankacılık terimi olarak "para piyasalarında alım satım yapma işi" anlamındadır. Kurulumuz bu terim için satım sözünü önermişti, (bk. Yabancı Kelimelere Karşılıklar, s.21).

dealing room : İngilizceden Türkçeye geçen bu sözün dealing kısmı daha önce ele alınmıştı. Kurulumuz, bu kelime için satış odası veya satış işlem odası karşılıklarını önermektedir. Örnek: Fon Yönetimi Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren satış işlem odası banka şubeleriyle en çok haberleşen birimdir.

deep-freeze : İngilizce deep freeze. "Bozulma ihtimali olabilecek yiyecekleri çok düşük derecelerde dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan bir tür buzdolabı" anlamında dilimize geçen bu söz için Kurulumuz, derin dondurucu sözünün uygun bir karşılık olduğuna karar vermiştir. Örnek: Hazırladığım köfteleri ihtiyaca göre derin dondurucudan çıkarıp çıkarıp pişiriyorum.

dejenerasyon : Fransızca degeneration. "Soysuzlaşma, soyunun özelliklerini kaybetme" anlamlarında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz, yozlaşma kelimesinin uygun bir karşılık olduğu görüşündedir. Buna bağlı olarak dilimizde kullanılan dejenere için yozlaşmış, dejenere etmek için yozlaştırmak, dejenere olmak, dejenerasyona uğramak içinse yozlaşmak sözleri rahatlıkla kullanılabilir. Örnek: Yüzyıllar boyunca gittikçe yozlaşan ve millî olmaktan uzaklaşan değerlerimiz, artık özüne, aslına kavuşmalıdır.

dekoder : Fransızca decodeur. "Şifre çözücü" anlamındaki bu kelime için Kurulumuz, çözücü kelimesinin uygun bir karşılık olduğu kararma varmıştır. Örnek: Çözücülerinizi Karum'daki Bosch bayiinden alabilirsiniz.

dekolte : Fransızcadan dilimize geçen decollete kelimesi Türkçe Sözlük’te, " 1 .Kollarının, göğüs ve sırtının bir kısmı açık kadın giysisi. 2.Açık." şeklinde anlamlandırılmıştır. Kurulumuz bu söz için açık veya açık giysi kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Baloda türbanlı hanımların yanı sıra açık giysili hanımlar da vardı.

dekont : Fransızca decompte. Dilimizde sık kullanılan bu söz, "ödenmiş veya ödenecek olan hesapların dökümü, kapatılan bir hesaptan yapılacak indirme" anlamlarında geçer. Kurulumuz, hesap belgesi sözünün dekont yerine kullanılabilecek uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Ödemeyi yaptıktan sonra hesap belgesini bankadan almayı unutmayın.

destinasyon : Fransızcadan dilimize geçen, "gidilecek yer; gönderilen yer, hedef' anlamındaki bu kelimenin iki ayrı kullanımı için Kurulumuz (biletlerde) varış yeri ve (ticarette) hedef karşılıklarının kullanılmasını uygun bulmuştur.

dezenformasyon : Lâtince desinformation. Dilimize “kasten yanlış- haber yayarak gerilim yaratma yöntemi, tahrikçilik” anlamlarında Fransızcadan giren bu söze Kurulumuz, yanıltma haber ve bilgi çarpıtma karşılıklarını teklif etmektedir. Örnek: Bazı siyasîler günümüzün moda sözü olan bilgi çarpıtma yöntemiyle göz boyama taktiğini sürdürmektedirler.

diaspora : Fransızca diaspora. "Sürgünden sonra Yahudilerin dünyanın çeşitli yerlerine yayılması" anlamına gelen bu söz günümüzde başka tehcir ve göç olayları için de kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu söz için kopuntu karşılığını önermektedir. Örnekler: Yahu-dilerden Çinlilere kadar dünya, sayısız kopuntu gruplarını barındırır. Bütün kopuntuların ortak özelliği ise, terk edilen yurdun efsaneye dönüştürülmesinde odaklaşır.

dublâj : Fransızca doublage. Daha çok bir sinema terimi olarak dilimize geçen bu söz, "çekilmiş bir filmi sonradan seslendirme, yabancı dilde çekilmiş bir filmi yerli dile çevirme" anlamlarında kullanılır. Kurulumuz, bu kelime için seslendirme sözünün uygun bir karşılık olduğu görüşündedir. Dublâj yanında dilimizde aynı köke dayanan dublâjcı ve dublâjcılık kelimeleri de vardır. Bu sözler de seslendirme önerisine bağlı olarak seslendirici ve seslendiricilik şeklinde karşılanmalıdır.

editör : Fransızca editeur. “Bir kitabı basım evine gidecek bir biçimde hazırlayan kimse, yayıma hazırlayan” anlamında dilimize geçen bu kelime için Kurulumuz, yayımlayan ve yayımcı kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Bir derginin maksada uygun bir biçimde çıkarılmasında yayımcının (yayımlayanın) rolü büyüktür.

egale etmek : Fransızca egale. "Etmek" yardımcı fiiliyle birlikte "eşitleme, derecesine ulaşma, eşit duruma getirme" anlamında kullanılan bu sözün Kurulumuz, eşitlemek fiiliyle karşılanabileceğini düşünmektedir. Örnek: Atatürk Stadı Atletizm Salonu ’nda yapılan yarışmaların son gününde 50 metre (B) yıldızlarda Şehnaz Taş kendisine ait olan 6.8'lik rekoru bir kez daha eşitledi.

eksantrik : Fransızca excentrique. Dilimizde yaygın olarak “alışılagelmiş eğilimlere, töre ve davranışlara aykırı tutumu olan acayip, garip” anlamlarında kullanılan bu söz için Kurulumuz, genel anlamda uçrak kelimesini önermektedir. İnsanın genel niteliklerini anlatmak için dilimizde var olan tuhaf, garip, acayip kelimelerinin duruma göre eksantrik sözü yerine kullanılabileceği unutulmamalıdır.

ekspedisyon : Fransızcadan dilimize giren ve "gezi, gezinti, sefer" anlamındaki bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, dilimizde zaten var olan sefer kelimesinin kullanılması gerektiği görüşündedir. Örnek: Balıkesir İstanbul Dağcılık Kulübü tarafından düzenlenen Kazdağı seferi, geçtiğimiz hafta sonu yapıldı.

eksper : Fransızca ekspert. “Belirli bir konudan veya alandan iyi anlayan, iyiyi, kaliteliyi seçebilen uzman” anlamında dilimizde kullanılan bu kelime tütün eksperi, sigorta eksperi biçimlerinde sıkça kullanılır. Bu söz için Kurulumuz, uzman sözünü kabul etmiştir. Örnek: Gazetenin sigortadan para almasını sağlayan raporun altında uzman olarak onun imzası bulunuyordu.

ekspertiz : Fransızca ekspertise. “Uzmanlarca (eksperlerce) yapılan inceleme, keşif, muayene” anlamında ticarî hayatta kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz uzman incelemesi sözünü önermektedir.

Ekspertiz raporu tamlamasında da bu söz yer almaktadır. Bunun içinse önerimiz uzman raporu'dur. Örnek: Uzman raporlarında hasarın kısmî olduğu, hatta bazı makinelerde hiç hasar bulunmadığı belirtiliyordu.

ekstrem : Fransızca extreme. Bu Fransızca kelime dilimizde uzun zamandan beri kullanılagelmek-tedir. Kurulumuz ekstrem sözü yerine, aşırı veya kelimelerinin uygun birer karşılık olduğu görüşündedir.

e-mail : İngilizce electronic mail. “Bilgisayarlar veya bir ağ içindeki belli gönderim merkezleri arasında elektronik bilgi iletişimi” anlamındaki bu kelime için basın yayın organlarında bir kısım yazarlar e-posta terimini kullanmaktadırlar. Kurulumuz bu kelime için elektronik mektup’tan kısaltılan elmek sözünün uygun bir karşılık olduğu görüşündedir. Örnek: Geliştirilen bu sistemle otomobil kendi yönünü kendisi bulmakla kalmayıp sürücüsüne gelen çimekleri sesli olarak okuyor.

enformasyon : Fransızca Information. “Danışma, tanıtma, haber alma, haberleşme” anlamlarında Türkçede kullanılan bu kelimeye Kurulumuz, bilgilendirme karşılığını teklif etmektedir. Örnek: Türkiye Internet bilgilendirmesinde oldukça ileri bir seviyede.

enjeksiyon : Fransızca injection. Tıp alanında "iğne yapma, iğne vurma" anlamına gelen bu söz, dilimizde "sokma, sürme, akıtma, katma" gibi değişik anlamlarda da kullanılmaktadır. Kumlumuz, bu sözün ekonomideki anlamı için akıtma karşılığını önermektedir. Bunun dışında tıptaki kullanım zaten iğne yapma, iğne vurma biçiminde karşılanmış ve dile yerleşmiştir. Örnekler: Borsanın gerilemeye başladığı ortamda, piyasaya önemli ölçüde para akıtması yapıldı. Piyasalara bu hafta yaklaşık 30 trilyon lira akıtılacak.

enstalâsyon : Fransızca installation. Dilimizde son zamanlarda sık kullanılmaya başlayan bu söz daha çok "tesis etme, döşeme, yerleştirme" anlamıyla geçmektedir. Kurulumuz bu söz için yerleştirme karşılığını önermiştir. Örnek: Sanatçı, 1968'den bu yana yerleştirme tekniği ile çalışmalar üretmeye başladı.

epikriz : İngilizce epicrisis. Tıp alanında kullanılan bir terim olan bu kelime için Kurulumuz, çıkış özeti karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Nöroloji servisi Şefi Prof. Dr. H. Forta ’nın da imzasının bulunduğu çıkış özetinde, yüzünün sağ tarafı ile sağ bacağındaki uyuşma nedeniyle servise yatırılan sanatçının gırtlak kanseri tedavisi gördüğü de belirtiliyor.

episot : Fransızca episode. "Bir roman veya hikâyede ikinci derecede bir olay" anlamında dilimizde kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, dilim kelimesini önermiştir. Örnek: Oyunun dokuzuncu dilimindeki konuşmaları daha canlı bir biçimde değiştirmiş.

eskalâsyon : Fransızca escalation. Türkçede daha çok “fiyatlarla ilgili olarak yükseltme, artırma” anlamlarında kullanılan bu söz için Kurulumuz, tırmanış karşılığını önermektedir.

eskort : Fransızca escort. Bu söz "koruma, muhafız takımı" anlamındadır. Dilimizde ise daha çok "güvenlik amacıyla ilgiliyi takip eden araç" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söze karşılık olarak koruma aracı kelimesini önermektedir. Örnek: Tören alanına hareket eden başbakana koruma araçları eşlik etti.

esoterik : İngilizce esoteric. Daha çok astroloji alanında kullanılan bu kelime belirli bir grup tarafından anlaşılan veya onlara hitap eden "özel, anlaşılması zor, gizli her türlü bilgi" anlamındadır. Kurulumuz, bu sözün sıfat ve isim olarak kullanıldığını göz önünde bulundurarak, isim durumunda (bir akımı, bir dalgayı ifade edecekse) gîzlem, sıfat durumunda ise gizlendi kelimelerini önermektedir. Örnekler: İnsanların doğumunda yıldızların çizdiği tabloyu esas alarak hayatı yorumlayan astroloji, insanların en yakından takip ettiği gizlem dalıdır. Batı insanının Uzak Doğu'nun gücünü doğadan alan gizleme yani sihirli yöntemlere olan merakının gün geçtikçe arttığı belirlendi.

espionnage : Batı dillerinden dilimize geçen ve arada bir kullanılmaya başlanan bu söz yerine Kurulumuz, casusluk veya çaşıtlık kelimelerinin uygun birer karşılık olduğu görüşündedir.

Dilimizde bu sözün yanında bir de kontrespi-yonaj kelimesi bulunmaktadır. Bu söze karşılık olarak ise karşı casusluk kelimesi kullanılmalıdır. Örnek: Onun, örgütün müsteşar yardımcılığına veya Karşı Casusluk Dairesi Başkanlığına atanacağı öğrenildi.

establishment : İngilizce establishment (kurum, müessese, mağaza; ileri gelenler). Gazetelerde sıkça rastladığımız establishment, her ne kadar kurum, ileri gelenler, seçkinler, egemen güçler, kodamanlar anlamlarının hepsini içeriyorsa da bazı yazarların kelimeyi tam olarak hangi anlamıyla kullandıkları anlaşılamamaktadır. Dolayısıyla hangi anlam kastedili-yorsa o kelime söylenmelidir.

estamp : Fransızca estampe. "Metal, tahta vb. maddeler üzerine kazıldıktan sonra basılan resim" anlamına gelen bu kelime için Kurulumuzun önerisi oyma baskı’dır. Örnek: Oyma baskı tekniği, XV. yüzyılın başında tahta ve bakır üzerine gravür şeklinde ortaya çıkmıştır.

eşelmobil : Fransızca echell mobille. Dilimizde "üretilen mal ve değerlerin iniş çıkışına göre tespit edilen ücret ödeme sistemi" anlamında kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, değişken ölçü karşılığını önermektedir. Örnek: Bu yılın bütçesinin denk bir bütçe olacağını ileri süren bakan, çalışanların maaşlarının dolar üzerinden sabit olarak değişken ölçü sistemiyle ödeneceğini bildirdi.

etap : Fransızca etape. "Bir yarışın belirli bir uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri" anlamına gelen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, kullanım yerine göre adım, basamak, sporda ise konak kelimelerini teklif etmektedir.

Euro : Avrupa Birliği’nin ortak para birimi. Kurulumuz bu kelimenin Türkçe telâffuzunda ortaya çıkacak olan sorunları göz önüne alarak Avro söyleyişini benimsemiştir.

eyeliner : İngilizce eye-liner. Göz ve hat anlamlarına gelen ve iki sözden oluşan bu birleşik kelime bir kozmetik terimi olarak dilimize girmiştir. Kurulumuz, bu yabancı kelimenin göz kalemi sözüyle karşılanmasını önermektedir.

factoring : İngilizce factoring. “İhracatçının ihracattan doğan alacaklarının büyük bir bölümünün mahn yüklenmesinden hemen sonra, kalan kısmının ise para malı alandan tahsil edildiğinde bir aracı banka tarafından ödenmesini sağlayan kredi veya yatırım tekniği.” Kurulumuz factoring sözüne karşılık olarak kullanım yerine göre aracı (kurum veya şirket) ve aracılık sözlerini önermektedir. Örnekler: Bankanın sahibi, aracılık alanında faaliyet gösteren 10 milyar lira sermayeli bir şirket kurdu. Banka, aracı şirketlerin hesaplarına müdahale edemiyor.

fauna : Lâtince. "Belirli bir bölgede yetişen her türlü hayvanın hepsi" anlamında kullanılan bu söz için daha önce "direy" sözü önerilmiş, ancak tutunamamıştır. Kurulumuz, bu ayki toplantısında fauna sözüne karşılık olarak hayvan varlığı kelimesini önermiştir. Örnek: Van Gölü çevresinin hayvan varlığı çeşitlilik gösterir.

fermantasyon : Fransızca fermantation sözü "mayalanma" demektir. Organik maddelerin bazı mikroorganizmalarca salgılanan enzimler etkisiyle uğradığı değişikliktir. Bu söz için Kurulumuz, dilimizde zaten var olan mayalanma sözünün kullanılmasını önermektedir. Örnek: Yoğurtta bulunan süt şekerinin, midede mayalanmaya uğramadan bağırsaklara geçtiği ve kokuşma yapan mikroorganizmaların gelişmesini engelleyerek insan ömrünü uzattığı bildirildi.

figürasyon : Fransızca figuration. "Bir şeyi belirli bir şekle sokma, hareketi figürlerle sunma, sembollerle anlatma" anlamlarında olan bu kelime için Kumlumuz, biçimleme karşılığını önermiştir.

fîlibustering : Bir politika terimi olan ve İngilizceden dilimize giren fılibuster, "bir kanunun kabul edilmesini önlemek için, konuyla hiç ilgisi olmayan konuşmalar yaparak kürsüyü işgal etmek" anlamını taşımaktadır. Dilimizde bu tür davranışlar için engelleme kelimesi kullanılmaktadır. Kumlumuz, engelleme karşılığının uygun olacağı görüşündedir. Örnek: ABD Senatosunun en meşhur engelleme örneklerinden ilki 1935 yılında Franklin Roosevelt’in başkanlığı sırasında yaşanmış.

filtre : Fransızca filtre. "Karışmış hâlde bulunan maddeleri birbirinden ayırmaya yarayan alet, süzgeç veya objektifin önüne takılan ve renk tonlarını ayarlamaya yarayan cam" anlamındaki bu söz için Kumlumuzun önerisi, süzek'tir. Örnekler: Çay makinemiz üstün Swiss Gold süzeği ile son derece ekonomik ve kullanışlıdır. Baca bağlantısı olmayan evler için karbon süzek takabilme imkânı vardır.

finansman : Fransızca financement. Ekonomi alanında kullanılan bu söz, "bir girişimin işleyebilmesi, üretilebilmesi için gerekli olan para ve krediyi sağlama işi" olarak tanımlanır. Kumlumuz bu söz için, para desteği karşılığını önermiştir. Ancak bu alanda finansman sözünden başka finans, finansör, finansal, finanse etmek, finanse edilmek gibi başka kullanımlar da vardır. Kurulumuz, bu sözler için de aşağıdaki karşılıkları önermektedir:

finans : maliye, malî işler, para işleri.

finansal: malî.

finanse edilmek : parayla (paraca) desteklenmek.

finanse etmek : parayla (paraca) desteklemek, finansör : para destekçisi, malî destekçi.

Örnekler: Türkiye'nin sorumlulukları söz konusu olduğunda projelerin para desteği aksatılmadan karşılanacaktır. Yabancı şirket 3 milyarı bulan para desteğini temin etti. Biz şirketin en büyük para destekçisiydik.

fizyoterapi : Fransızcadan dilimize giren, "hastalıkları su, ışık, ısı, hava ve elektrik gibi fiziksel yöntemlerle tedavi" anlamındaki fizyoterapi için Komisyonumuz fizik tedavi karşılığının kullanılmasını uygun bulmaktadır.

fizyoterapist: fizik tedavi uzmanı.

flash-back : İngilizceden imlâsı ve te|âffuzu ile dilimize mal edilmeye çalışılan ve "geçmişteki bir olayı, gösterilen olay arasında yeniden veren sinema çekimi" anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz, geriye dönüş sözünü önermektedir ve bunun flash-back'ı karşılayacağı kanaatindedir. Örnek: Önceki gün ekranda şu “Yukarıdakiler”i izlerken birden zihnimde bir geriye dönüş olayı yaşadım.

flora : Lâtince. "Belirli bir bölgede yetişen bitkilerin hepsi, bitki örtüsü" anlamında kullanılan bu söz için daha önce "bitey" kelimesi önerilmiş, ancak tutunamamıştır. Kurulumuz, flora için bitki varlığı sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Türkiye'deki dağların bitki varlığı üzerinde çeşitli araştırmalar yapılmış, büyük bir bölümü de yayımlanmıştır.

forex : İngilizce "for an exchange" sözünün kısaltılmış şekli olan bu kelime "yabancı para" anlamındadır. Forex şeklinde kullanılması dilimize aykırıdır. Türkçemizde zaten döviz ve yabancı para karşılıkları bulunmaktadır.

format : İngilizce format. “Boyut, ölçü, kitap boyutu” anlamında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz, boyut veya çokluk ekiyle boyutlar kelimelerini önermektedir. Örnekler: Masrafı ve maliyeti düşünerek daha ucuz boyutları seçiyorlar. Gazetenin bu boyutlarla çıkması ek masraflar gerektiriyor.

formel-enformel : Fransızcadan dilimize giren ve genellikle eğitim alanında kullanılan bu kelimelerden formel, "resmî, usule uygun; biçimsel, şeklî" anlamını taşımaktadır. Kurulumuz bu söz için biçimsel veya şeklî karşılığının uygun olacağı görüşündedir, “en-" ön ekiyle kurulmuş olan "enformel" içinse biçimsel (veya şeklî) olmayan ve eğitim alanındaki kullanımı için de resmî olmayan eğitim karşılıklarında görüş birliğine varılmıştır. Örnekler: Bilim Merkezi bir müze değil, biçimsel anlamda okul da değil; ama gerçek anlamda bir öğrenme merkezi. Günümüzde okul dışı resmî olmayan eğitim giderek daha fazla önem kazanıyor.

forward : İngilizce forward. Bankacılıkta "vadeli işlemler için uygulanacak olan döviz kuru" anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz, vadeli döviz ticareti sözünü önermektedir. Örnekler: Vadeli döviz ticareti konusunda çok şey söylendi ve yazıldı. Merkez Bankasının vadeli döviz ticareti işlemlerine başlaması, piyasadaki kurlar üzerinde baskıyı azalttı.

fotokopi : Fransızca photocopie. Bu söz, Türkçe Sözlükte "bir yazı, kitap veya biçimin fotoğraf yoluyla kopyasını çıkarma, tıpkıçekim" şeklinde tanımlanmıştır. Kurulumuz bu söz için daha önce önerilmiş olan tıpkıçekim kelimesinin uygun bir karşılık olduğu görüşündedir.

fragman : Fransızca fragment. Bir sinema terimi olan bu kelimeyi Türkçe Sözlük, “bir sinemada bir sonraki programı, filmi tanıtmak için o programdaki filmden gösterilen örnek parçalar, tanıtma filmi” şeklinde tanımlamaktadır. Kurulumuz, bu kelimeye karşılık olarak günlük konuşma dilinde de sıkça geçen parça sözünün kullanılmasına karar vermiştir. Örnek: Seyirci parçaya bakarak gelecek film hakkında bilgi sahibi olur.

free-shop : İngilizce free shop. Özgün imlâsıyla dilimize giren bu söz için Kurulumuz, gümrüksüz mağaza karşılığını önermektedir. Örnek: Esenboğa Hava Limanındaki gümrüksüz mağazalardan dostlarıma çeşitli hediyeler aldım.

gardıfren : Fransızca garde-frein. Fransızcadan dilimize geçmiş ulaşımla ilgili bir sözdür. "Trenlerde vagon frenlerini işleten kimse" anlamına gelen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, fren görevlisi veya frenci kelimelerini önermektedir.

garnitür : Fransızca garnitüre. Uzun zamandan beri dilimizde varlığını sürdüren garnitür sözü, yalnız et ve balık gibi asıl yemeğin yanını süslemek veya tamamlamak için eklenen sebze, patates gibi yiyecekler anlamına gelmez. Bu söz, herhangi bir şeyi ona uygun nitelikte tamamlayan nesneler için de kullanılır.

Kurulumuz, bu söz için iki karşılık önermektedir: Yiyecek söz konusu olduğunda yanlık, giyecek ve benzeri şeyler söz konusu olduğunda bezenti. Örnekler: Özellikle yaz aylarında yanlıkların çabuk bozulduğunu unutmayalım. Şu yemeğe biraz da yanlık katalım.

grado : îtalyancadan dilimize giren bu kelimeyi Türkçe Sözlük şu şekilde tanımlamaktadır: 1. kim. Bir sıvının içindeki alkol derecesi. 2. mec. Derece. Kurulumuz bu kelimenin kimya alanındaki kullanımı için derece; mecazî anlamdaki kullanımı için de düzey, seviye karşılıklarının uygun olacağı görüşünde birleşmiştir. Örnek: Uran, başkentteki eylemin anlamını vurguluyor. Bu uran aynı zamanda sekiz yıllık temel eğitime karşı çıkan kafanın düzeyini de vurguluyor.

gurme : Fransızca gourmet. “Yemekten ve içkiden anlayan, bunların tadına varabilen kimse” anlamında dilimizde kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz tatbilir sözünü benimsemiştir. Örnek: Etap Marmara Oteli’nde düzenlenen yemekte ünlü tatbilir ustaları bir araya geldiler.

bandling : İngilizceden dilimize geçen bu söz daha çok havacılık alanında kullanılmaktadır. Kurulumuz handling kelimesine karşılık olarak dilimizde kullanılmakta olan yer hizmetleri sözünün kabul edilmesini kararlaştırmıştır. Örnek: Hava şirketi, müşterilerine daha iyi hizmet verebilmek için bu yılın Mart ayından itibaren Atatürk Hava Alanında yer hizmetlerini kendi bünyesinde yapmaya başlayacak.

happy-hour : İngilizce happy (mutlu, neşeli) ve hour (saat) sözlerinden oluşan bu birleşik kelime Türkçede “çeşitli mağazalarda ve barlarda günün belirli saatlerinde yapılan fiyat indirimi” anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için indirim saatleri karşılığını teklif etmektedir.

hedging : İngilizce hedge fiilinden türetilmiş olan bu kelime bir bankacılık terimi olarak kullanılmaktadır. Bu söz "bir malda veya bir menkulde gelecekte ortaya çıkacak fiyat değişikliklerine karşı korunmak amacıyla vadeli bir sözleşme yapılması" anlamındadır. Kurulumuz hedging için dilimizde var olan koruma kelimesinin kullanılmasını önermektedir. Örnekler: Beliren herhangi bir riski düşürmek için bir başka araca yatırım yapma bir tür korumadır. Seminerin konularını, en uygun döviz yöntemi politikasının oluşturulması, döviz devri ve koruma oluşturacaktır.

high-tech : Dilimize batı dillerinden geçen bu söz bir kısaltma yapısında olup "yüksek seviyede uygulanan teknoloji" anlamındadır. Kurulumuz, bu söz yerine yüksek teknoloji veya ileri teknoloji kelimelerinin kullanılması görüşündedir. Örnek: Mimarlık olarak yüksek teknolojiye (ileri teknolojiye) sahip olan mağaza, üç kata bölünmüş.

hijyen : Sağlıkla ilgili olarak Fransızcadan dilimize girmiş olan bu söz "sağlık bilgisi ve sağlık koruma" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu sözün sağlık bilgisi ve sağlığa uygunluk kelimeleriyle karşılanabileceği görüşünde birleşmiştir.

hijyenik : sağlığa uygun, sağlıklı, sıhhî.

hinterland : Almancadan dilimize giren bu kelime "iç bölge, art bölge" anlamını taşımaktadır. Kurulumuz, daha önce de önerildiği gibi art bölge karşılığının kullanılmasını uygun görmektedir. Örnek: İzmir aynı zamanda yalnız Türkiye veya Akdeniz çevresinde değil belki de dünyafda art bölgesi en geniş ve en güzel yerleşim birimidir.

IQ : İngilizce Intelligence quotient kelimelerinin kısaltması olan ve “zekâ bölümü, ölçülmüş zekâ derecesini gösteren rakam” anlamında dilimizde kullanılan IQ için, okuyucularımızdan sayın Türker Bıyıkoğlu’-nun teklif ettiği zekâ düzeyi (kısaltması: ZD) karşılığı Kurulumuzca da benimsenmiştir. Örnek: Aslında bu kitabı alıp okuyanların zekâ düzeyi 40’tan çok daha düşük.

ıskonto : İtalyanca sconto. Ticaret hayatımızda kullanılan bu söz için Kurulumuz indirim kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu belirlemiştir. Ticarî senetler söz konusu olduğunda ıskonto karşılığı olarak kırdırma sözünün kullanılabileceği Kurulumuzca önerilmektedir. Ördekler: Mal sahibi pazarlıkta bize epeyce bir. indirim yaptı. Senetler bankalara kırdırmalı olarak satılacak.

ice-tea : İngilizce özgün imlâsıyla dilimizde kullanılan bu söz, "soğuk ikram edilen bir tür çay" anlamındadır. Kurulumuz bu söz için buzlu çay kelimesinin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir.

idefiks : Fransızcadan dilimize geçen ve "kişinin etkisinden kendisini kurtaramadığı yersiz, saçma düşünce, sabit fikir" anlamına gelen bu sözün saplantı veya sabit fikir kelimeleriyle karşılanması Kurulumuzca uygun görülmüştür.

idol : Fransızca idole. "însanm kayıtsız şartsız bağlandığı, taparcasına sevdiği şey, nesne" anlamındaki bu söz dilimizde daha çok "kendilerine karşı duyulan aşırı sevginin bir ifadesi olarak yapılan, insan veya insanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan cisim, heykel, tanrıça" anlamında kullanılır. Kurulumuz idol yerine dilimizde var olan put veya mini put kelimelerinin kullanılabileceği görüşündedir. Örnek: Sonuçta hepimiz bize bu hayat kültürünü veren putlarımıza (mini putlarımıza) sadığız.

illüstrasyon : Fransızca illustration. Bu söz dilimize "resimle süsleme" veya "kitap içindeki bir yazıyı açıklayan veya süsleyen resim" anlamlarıyla geçmiştir. Yabancı Kelimelere Karşılık Bulma Kurulu bu ayki toplantısında illüstrasyon için bezeme ve resimleme sözlerini önermiştir. Aynı kökten gelen illüstratör kelimesine karşılık olarak ise Kurulumuz, bezeyici ve resimleyici sözlerinin uygun olduğu görüşündedir. Bu arada dilimizde zaman zaman kullanılan ve yukarıdaki Fransızca kelimelerle kökteş olan illüstratif sözü vardır. Bunun için de önerimiz bezekli’dir.

illüzyon : Fransızca illusion. Yanlış algılama ve duyu yanılması. Eskiden bu kavram galatıhis sözüyle karşılanırdı. Var olan nesne veya canlıyı yanlış veya değişik olarak algılama demektir. Bu söz için Kurulumuz, dilimizde zaten var olan göz bağcılık kelimesinin kullanılmasını önermekle birlikte, geçeceği yere göre yanılsama, yanılmaca sözlerinin de bu kavramı karşılayacağını belirtmektedir. Örnek: Deniz altı dünyasının zengin ve şaşırtıcı hayatında renkli yanılsamalar üreten desenler insanı çeşitli yorumlara götürüyor.

illüzyonist : Fransızcadan dilimize geçen ve illüzyon kelimesiyle kökteş olan bu isim dilimizde doğrudan göz bağcı sözüyle karşılanmıştır. Bu sebeple Kurulumuz da bu söz için göz bağcı kelimesinin kullanılmasını önermektedir.

indikatör : Fransızca indicateur. “Gösterici, belirtici, haber verici, kılavuz ve gösterge" anlamlarını taşıyan bu söz için Kurulumuz gösterge karşılığını önermektedir.

inline skate : İngilizce olan bu söz line "çizgi, hat", skate "paten" kelimelerinden oluşmaktadır. In ise "içinde" anlamını veren İngilizce bir şekildir. Bu söz özel olarak yapılmış ayakkabıların altına yerleştirilmiş krampona benzeyen bir sıra tekerlekle kayılarak yapılan bir spor dalının adıdır. Kurulumuz bu söz için kaykaç kelimesini türetmiştir. Örnekler: Ankara'da yaşları 14-20 arasında değişen 15 kadar genç, kaykaç adlı spordan büyük zevk alıyorlar.

insider : İngilizceden dilimize geçen bu söz, bir bankacılık terimi olup "içinde bulunduğu konum sebebiyle bir şirket hakkında halkın bilmediği ancak şirket hisse senetlerinin fiyatlarını etkileyebilecek hassas bilgilere sahip olan kişi" anlamına gelir. Kurulumuz bu söz için dilimizde zaten var olan iç hissedar kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu kabul etmiştir. Örnek: Bilginin hemen kâra dönüştürüldüğü para piyasasında iç hissedarlık iddiaları son zamanlarda arttı.

irredantizm : Fransızca irredentisme. Fransız-cadan dilimize giren bu kelime "dil, gelenek, görenek ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik gösterdiği hâlde, ana yurt dışında kalmış halkın yaşadığı toprakları ana yurt sınırları içine almak düşüncesini temel alan akım" olarak tanımlanabilir. Kurulumuz, bu söz için kurtarımcıhk sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Bu kelimenin kullanılışına F.R. Atay'm Çankaya adlı eserinden alınan şu cümleyi örnek olarak verelim: Mustafa Kemal’in düşündüğünün tam aksine ihtilâlciler, halkı kazanmak için çoktan kaybettiğimiz Girit’i Yunanistan’a vermemek, Bosna-Hersek’i Avusturya-Macaristan împaratorluğu’ndan geri almak, Bulgaristan’ı tanımamak gibi bir kur-tarımcılık edebiyatı tutturmuşlardı.

irrite etmek : Fransızca "irrite" ismine "etmek" yardımcı fiili getirilerek yapılan bu söz, "tahrik etmek, sinirlendirmek, kızdırmak, tahriş etmek" gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Kurulumuz bu sözün, kızdırmak kelimesiyle karşılanacağı görüşündedir. Yerine ve kullanımına göre öfkelendirmek, sinirlendirmek fiilleri de irrite etmek için uygun karşılıklardır.

Bu sözün irrite edici biçimindeki kullanımına da rastlanmaktadır. Bu durumda irrite edici yerine kızdırıcı, öfkelendirici, sinirlendirici kelimeleri kullanılmalıdır. Örnek: Son olarak durup dururken başlattığı bu yeni âdet olağanüstü kızdırıcıdır (öfkelendiricidir, sinirlendiricidir).

izolâsyon : Fransızca isolation. "Elektrik akımının olumsuz etkilerini önlemek için iletkeni kauçuk, lâstik, porselen gibi maddelerle kaplama, tecrit etme; ısının gereksiz yerlere dağılmasını önlemek, ses ve gürültülerin belli bir alanda kalmasını sağlamak amacıyla yapıda birtakım önlemler alma" anlamlarında kullanılan bu söze karşılık olarak, daha önceden yalıtma ve yalıtım kelimeleri önerilmiştir. Kurulumuzun da kabul ettiği bu Türkçe karşılıkların yerine son zamanlarda sık sık izolâsyon kelimesinin kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca sözün izolâtör şeklindeki türevine karşılık olarak, yine daha önceden teklif edilmiş olan yalıtkan kelimesi kullanılmalıdır. Dilimizde izole etmek biçiminde de kullanılan bu söz, "tek başına bırakmak, soyutlamak, yalnızlığa terk etmek" anlamına da gelir. Kelimenin bu anlamı için teklifimiz: soyutlamak. Örnekler: Binanın yalıtımı işinde çeşitli plâstik maddeler kullanılacak. Şirket, Sanayi Bakanlığının onayladığı yetki anlaşması ilkelerine uygun olarak tesislerinde, yalıtımda kullanılacak polistiren levha üretimine başlayacak. Bazı ülkeler kendilerini dünyadan soyutlamışlardır.

jakuzi : "Yıkanmak, sağlıklı kalmak amaçlarıyla evlere yerleştirilen bir tür havuz" anlamındaki bu söze karşılık olarak Kurulumuz, sağlık havuzu kelimesinin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Norveç'ten gelecek villâların buharlı hamamı ve sağlık havuzu yokmuş.

jalûzi : Fransızca jalouise. "Şerit biçiminde metal veya plâstik levhalardan yapılmış, perde gibi pençe-relere takılan düzen" anlamında olan bu söz için Kurulumuz, şerit perde karşılığını önermektedir. Örnek: Pencerelere takılan şerit perdeleri temizlemek gerçekten zor.

jenerasyon : Fransızca generation. "Doğuş, soy, nesil" anlamlarına gelen bu söz bitki ve hayvan üremeleri için de kullanılır. Kurulumuz, jenerasyon sözüne gerek bulunmadığı; kuşak, nesil kelimelerinin yeterli olduğu görüşündedir. Örnekler: Onu bizden önceki kuşak daha iyi tanımış. Sun'î ışık altında büyüyen farelere ilk nesilde hiçbir şey olmuyor. Dördüncü nesilden sonra farelerin güçsüzleştiği gözleniyor.

jenerik : Fransızca generique. Dilimizde daha çok sinema alanında kullanılan bu söz "bir filmde emeği geçenlerin adlarım, filmin yapımıyla ilgili bilgileri içine alan ve filmin başında (bazen sonunda) sunulan liste" anlamındadır. Kurulumuz bu söz için, tanıtımlık veya tanıtma yazısı karşılıklarını önermektedir. Örnek: Filmin tanıtımlığını kaçırmış, ortalarında bir yerde seyretmeye başlamıştım.

joystick : İngilizce joystick. Bilgisayar alanında ve uçaklarda "kumanda kolu" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, yönetme kolu kelimesini karşılık olarak önermiştir. Örnek: Pilotlar, bu uçakta direksiyon benzeri kumanda yerine koltuklarının'yanında bulunan yönetme kolunu kullanıyorlar.

kadük : Fransızca caduc. "Değerini önemini yitirmiş, eskimiş" anlamında olan bu kelime kadük olmak biçiminde de dilimizde kullanılmaktadır. Kurulumuz, kadük sözüne karşılık olarak düşmüş keli-mesini önermektedir.

kadük olmak : düşmek, düşmüş olmak.

Örnekler: Aylardır sırada bekletilen kanun teklif ve tasarılarını görüşmeye başlayarak seçim teklifini düşmüş hâle getirecek. Süresinde görüşülmediği için teklifimiz düşmüş oldu.

kalifîkasyon : Fransızca qualifıcation. "Ustalık kazanma, vasıflı, nitelikli olma" anlamlarında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuzun önerisi niteliklilik, vasıllılık'tır. Sıfat olarak geçen kalifiye içinse nitelikli, vasıflı sözleri uygun birer karşılıktır. Örnek: Bu ünlü şirketin nitelikliliğinden (vasıflılığından) kolay kolay vazgeçilemez.

kalitatif : Fransızca qualitatif. Fransızcadan dilimize geçen bu söz, kaliteye ilişkin, kaliteye dair anlamlarıyla sıfat olarak yer yer kullanılmaktadır. Kalite (Fransızca qualite) dilimizde nitelik kelimesiyle karşılanır. Buna bakarak kalitatif için, niteleyici karşılığını öneriyoruz. Örnek: Niteleyici araştırma, küçük denek grupları ile yapılan söyleşileri kapsıyor.

kantitatif : Fransızca quantitatif. Fransızcadan dilimize geçen bu söz "kemiyete, niceliğe ilişkin, niceliğe dair" anlamlarıyla sıfat olarak zaman zaman kullanılmaktadır. Fransızca quantite dilimizde nicelik diye karşılanmıştır. Dolayısıyla Kurulumuz, kantitatif kelimesinin karşılığı olarak niceleyici sözünü önermektedir. Örnek: Niteleyici araştırma konusunda uzman ve deneyim sahibi olan firma, niceleyici araştırmalar konusunda da her türlü ihtiyaca cevap verecek bir yapıya sahip.

kartvizit : Fransızca carte de visite. İki sözden oluşan bu Fransızca kelimenin Türkçedeki kullanımı epeyce yaygındır. Son dönemlerde daha sık kullanılmaya başlanan bu kelime için Kurulumuz, tanıtma kartı sözünü önermiştir. Örnek: Mağazanın bu zengin tanıtma kartı, gelişmiş ülkelerde siyasetin ve kültürün nasıl vasıflı elemanlarca yürütüldüğünün bir göstergesidir

kemoterapi : Tıp alanında kullanılan ve "kimya ile tedavi" anlamına gelen bir terimdir. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak kimyasal (kimyevî) tedavi sözünün uygun olacağı görüşündedir: Örnek: Uzmanlar şimdi içerik ve etki açısından kafeine benzeyen, ancak sinir sistemi üzerinde etkili olmayacak, yapay bir madde üzerinde çalışıyorlar. Söz konusu maddenin bulunması hâlinde hem ışın tedavisi, hem de kimyasal tedavi süreci daha etkili hâle getirilebilecek.

kitsch : Almanca kitsch. Bu söz de özgün imlâsıyla dilimizde kullanılmaya başlanan sözlerdendir. Al-manca-Türkçe Sözlük bu kelimeyi "ilkel yollardan duyguları harekete geçirmek isteyen sözde sanat eseri; sanat değeri olmayan değersiz eser, bayağı şey, zevksizlik" şeklinde tanımlamaktadır. Kurulumuz, bu söze karşılık olarak bayağı, bayağılık, zevksizlik kelimelerinin uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Görüntüsünden ve dilinden bayağılık akıyor, emme basma tulumbalar bile ondan daha estetik.

klon : İngilizceden dilimize girmiş olan ve bitki bilimi ile hayvan bilimi alanlarında kullanılmakta olan bu kelime, "bölünen bir bitkiden meydana gelen bitkiler; özel bir işlem ile nüvesi faal duruma getirilmiş hücrelerden meydana gelen ve birbirine benzeyen canlılar grubu" anlamını taşımaktadır. Kurulumuz bu kelime için kopyalama karşılığının uygun olduğu görüşündedir: Örnek: Enstitünün deneylerinde dünyaya gelen hayvanların, normalden neredeyse iki misli büyük olduğunu söyleyen yetkili, kopyalanan koyunların 4,5 yerine 9 kilo geldiğini açıkladı.

klonlamak : kopyalamak.

kokpit: İngilizce cockpit. Pilot kabini. “Gemilerin kıç tarafında bulunan alçak güverte” anlamına da gelir. Bu söze karşılık olarak Kurulumuz pilot köşkü kelimesini önermektedir. Örnek: Konuk devlet başkanı törenden sonra bir süre F-16'nın pilot köşkünde oturdu.

kolâj : Fransızca collage. “Elde bulunan her türlü basılı malzemenin bir yüzey üzerine yeni bir kompozisyon oluşturacak şekilde yapıştırılmasıyla elde edilen bir tür resim sanatı tekniği.” Kurulumuz, kesyap kelimesinin kolâj için uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnekler: Sanatçının resimlerindeki figürler kesyap tekniği ile resme aktarılmıştır. Ödül töreninde öğrenciler, bir kesyap çalışması sergileyerek davetlilerce alkışlandılar.

kombinasyon : Fransızca combinaison. Dilimizde "Bir işi başarıya ulaştırmak için alman önlemler, düzenleme" anlamında kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, birleşim kelimesini önermektedir. Örnekler: Tablo birçok canlı renk birleşimine sahipti. Rejimi daha da yıpratmadan bazı birleşim önerileri değerlendirilmelidir.

kombine : Fransızcadan dilimize girmiş olan bu kelime genel dilde "birleştirmek, karıştırmak, bir araya getirmek" anlamlarını taşımaktadır. Ayrıca askerlik, sinema, tiyatro ve spor alanlarında da kullanılmakta olan bir terimdir. Kurulumuz kelimenin genel dildeki kullanımı için birleşik veya toplu karşılıklarını önermektedir. Ayrıca sinema, tiyatro ve spordaki kombine bilet için; toplu bilet, spordaki kullanımları için kombine akm, kombine yarış ve kombine savunma için; toplu akın, toplu yarış ve toplu savunma karşılıklarının kullanılmasını uygun görmektedir. Örnek: Mersin Termik Santralinin iyileştirilmesi, santralin kapasitesini artırmak amacıyla doğal gaza çevrimli birleşik yakıt sistemli olarak yapılacak.

konjonktivite : Fransızca conjonctivite. Tıp dalında kullanılan bir terimdir ve "gözde katılgan zar iltihabı, göz ingini" anlamlarında geçer. Kurulumuz, tarihî metinlerimizde geçen ve iltihap anlamına gelen "yangı" kelimesinden yararlanarak göz yangısı sözünü karşılık olarak önermektedir. Örnek: Farkında olmadan gözümüze kaçan bir cisim göz yangısına sebep olabilir.

konsorsiyum : Fransızca consortium. "Uluslar arası kuruluşların ve bazı hükümetlerin İktisadî ve malî yardımları yürütmek üzere oluşturdukları ortaklık" anlamında kullanılan bu söze Kurulumuz, şirketler birliği karşılığını önermektedir. Örnekler: Bossa’nın halka arzına Finansbank liderliğinde 15 üyeli bir şirketler birliği aracılık edecek. Türk firmalarının şirketler birliği oluşturmaları hâlinde doğal gaz hattından 300-400 milyon dolarlık bir pay almalarının mümkün olabileceği kaydediliyor.

konstellâsyon : İngilizce constellation (takımyıldız, burç). Türkçede bu söze karşılık olarak zaten takımyıldız kelimesi vardır. Kurulumuz kelimenin mecazî anlamdaki kullanılışına karşılık olarak ise kümelenme sözünü teklif etmektedir.

konstrüksiyon : Fransızca construction. "Bir yapıda taşıyıcı nitelikte olan bütün imalât veya bir inşaatta bir araya gelip yapıyı oluşturan öğeler bütünü" anlamlarında geçen bu söze, daha önce önerilmiş olan yapı kelimesi uygun bir karşılıktır. Örnekler: Şirketimiz, sağlıklı bir uyku için sağlam çelik yapı ve dolgu malzemesiyle beslenmiş yatakları piyasaya çıkaracak. Bu gökdelenleri çelik yapı ayakta tutuyor.

konteyner : İngilizce Container. Bu kelime Türkçe Sözlükle “ticaret eşyalarını taşımak için uluslar arası standartlara göre yapılmış büyük sandık” şeklinde tanımlanmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak taşımalık sözünü önermektedir. Örnek: Yurt dışından gelirken ev eşyasını bir taşımalık kiralayarak Sirkeci’ye kadar getirmişti.

korelâsyon : Fransızca correlation. İki bağlılaşık kavram arasındaki ilişki. Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi. Bu söz son yıllarda para piyasasında çok geçmektedir. Kurulumuz, dilimize Fransızcadan geçen bu sözün karşılığının ilgileşim olması gerektiğini kararlaştırmıştır. Örnek: Türkiye hisselerinin riski, diğer ülkelerdeki riskle düşük bir ilgileşim göstermediğinden bu risk priminin de fazla aşırı olması gerekmiyor.

kreditör : Fransızca creditor. "Sağladığı bir kredi, mal veya hizmet karşılığında bir para ödenmesini veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesini istemeye hakkı olan taraf; ödünç veren (banka)" anlamlarında dilimize geçen bu kelime için Kurulumuz, kredi açıcı karşılığını önermektedir. Örnekler: Kredi açıcı ülkeler gerekli gördükleri takdirde Bosna'nın imarına katılacaklar. Toplam tutarın 800 milyon dolarlık bölümü 36 kredi açıcı kuruluş tarafından dış borç yoluyla karşılanacak.

krematoryum : Fransızca crematorium. "Ölülerin yakıldığı yer" anlamında dilimize geçen bu kelime için Kurulumuzun önerisi yakmalık’tır. Örnek: Amerika'nın San Antonio eyaletindeki Woodlawn Mezarlığı '-nın yakmalığında çalışan görevliler, 181 kiloluk bir cesedi yakmak isteyince yangın çıktı.

kripto : Yunanca kryptos (saklı). Yunancadan diğer dillere ve dilimize geçen bu söz "gizli, kapalı, muammalı" anlamını taşımaktadır. Komisyonumuz, Türkçedeki kullanımı için şifreli yazı, saklı yazı karşılıklarının uygun olacağı görüşünde birleşmiştir. Örnek: AB ülkelerindeki çok sayıdaki büyük elçi, Ankara ’ya değişiklik beklemedikleri konusunda uyarı mektupları ve saklı yazılar gönderdiler.

kulvar : Fransızcadan dilimize giren bu söz, Türkçe Sözlük'te “bazı yarışlarda koşucu veya yüzücünün koştuğu, yüzdüğü yarış şeridi" anlamındadır. Kurulumuz bu kelimenin spordaki kullanımı için şerit, mecaz anlamındaki kullanımları için de yol ve çizgi karşılıklarının uygun olacağı görüşündedir. Örnek: Sir Paul Mc Cartney, artık klâsik müzik yolunda koşuyor.

kupür : Fransızca coupure. Daha çok gazete ve dergilerden kesilmiş yazılar için kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, kesik sözünün uygun olduğu görüşündedir; Bilindiği gibi kupür, bankacılıkta "bir tahvilin parçaları, standart banknot değerinin altında değer taşıyan kıymetli kâğıt" anlamında kullanılmaktadır. Kesik sözü bu anlam için de kullanılmalıdır. Örnekler: Kesiklerin bölünmesi ortakların aleyhine olabilir. Hisse senetlerinin mevcut kesikleri daha küçük kesiklere bölünecek.

küratör : İngilizceden (curator) dilimize, giren bu kelime "müze veya kütüphane müdürü" anlamındadır. Kurulumuz, bu görevin aynı zamanda koruyucu ve kollayıcı özelliğini vurgulayarak, bu söze karşı kollayıcı karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Janice Blackburn ’ın kollayıcılığını yaptığı çağdaş dekoratif sanat sergisi 6 Şubat tarihinde açılacak.

labtop : İngilizce lab ve top kelimelerinden oluşan bu söz, küçük, taşınabilir, her ortamda kullanılabilen bir tür bilgisayarın adıdır. Kurulumuz, bu kelimeye karşılık olarak dizüstü sözünün uygun olduğunda birleşmiştir. Aslı dizüstü bilgisayarı olan bu tamlamanın zamanla, yalnızca dizüstü şeklinde tek başına bu bilgisayar türünü anlatarak yaygınlaşacağı beklenmektedir. Örnek: Dizüstü bilgisayarı için ilk taksiti ya-tirdim, şimdi Mercury PC kampanyasına katılacağım.

laser-disc : İngilizceden dilimize geçen ve sinema alanında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuzun önerisi ışıklı teker’dir. Örnek: Ünlü Amerikalı şarkıcının 1994 yılında verdiği konseri Aksanatta ışıklı tekerden izleyebilirsiniz.

liberasyon : Fransızca liberation. “Bir yükümlülükten kurtulma, özgürlüğe kavuşma” anlamlarında olan bu söz, Türkçede daha çok bir ekonomi terimi olarak kullanılır. “İthalâtı serbest bırakma, sınırlamaları kaldırma” demektir. Bu söz için Kurulumuz, genel anlamıyla serbestlik, ticaretteki anlamıyla da dış ticaret serbestliği karşılıklarını önermektedir. Örnek: Bu çok önemli bir karardır ve Türkiye'de dış ticaret serbestliğine geçişin ilk basamağıdır.

lifting : İngilizce lifting. Bizde daha çok tıp alanında estetik terimi olarak kullanılan bu söz için gerdirme kelimesi önerilmiştir. Örnek: Geçtiğimiz günlerde Berlin'de düzenlenen ve dünyanın en önde gelen estetik cerrahlarını bir araya getiren toplantıların ana gündemini gerdirme konusu oluşturdu. a

limit : Fransızca limite. "Bir şeyin nicelik bakımından erişebileceği en son nokta veya yer." Matematikte ise "değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük" anlamlarında olan bu söz için Kurulumuz, yerine göre, uç, sınır ve üst sınır kelimelerinin kullanılabileceğini kararlaştırmıştır. Örnekler: Bazı ülkelerde demokrasinin sınırları giderek daha yaygın biçimde tartışılmaya başlıyor. Bankalar, müşterileriyle yapacakları sözleşmelerde onların, çekin üzerinde üst sınır belirtilmemişse çekte yazılı bütün meblâğı ödemekten, üst sınır belirtilmişse bu sınıra kadar ödemede bulunmaktan sorumlu tutulmalarını öngörüyor.

link : İngilizce link. Dilimizde bir bilgisayar terimi olarak “halka, bağ, bağlantı, iletişim dizgesi birliği” anlamlarında kullanılan link kelimesine karşılık olarak Kurulumuz, ilişim sözünü önermektedir. Örnek: ilişim hatlarında ortaya çıkan arıza sebebiyle yayına ara verilmiştir.

lisans : Fransızca licence. Bu söz dilimizde genel olarak "dört yıl süren üniversite veya yüksek okul öğrenimi" anlamında kullanılır. Bunun yanı sıra ticarî alanda da lisans sözü geçmektedir. "Yurda mal sokma veya yurttan mal çıkarma izni; yabancı bir firmanın malını yurtta üretme izni; sporcuların federasyondan aldığı resmî belge" anlamlarıyla Türkçede geniş bir kullanım alanı bulmuş olan bu kelime için Kurulumuz yetki belgesi karşılığını önermiştir. Ticaret ve spor alanında lisans yerine izin belgesi, eğitimde ise yetkinlik kullanılmalıdır.

Kurulumuz, bu sözün ithal lisansı, ihraç lisansı, lisans tezi, ön lisans, yüksek lisans biçimlerinde de kullanıldığını tespit etmiş, bunlar için de ithal izni, ihraç izni, bitirme tezi, ön yetkinlik, üst yetkinlik tamlamalarının uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir.

lokal : Fransızca local. Dilimizde daha çok "bir demek veya kuruluş üyelerinin buluşup oturduğu yer" anlamında kullanılan lokal, coğrafya ve tıp terimi olarak da geçer. Kurulumuz, lokal sözüne karşılık olarak yerel ve mahallî kelimelerinin uygun olduğunu kabul etmiştir. Tıptaki kullanımı için de lokal anestezi karşılığında sınırlı uyuşturma sözü önerilmiştir. Bunların dışındaki anlamlar için Kurulumuzun önerileri, ev, eğlence evi, eğlence yeri'dir. Örnek: Amerikan Koleji, bu yılkı geleneksel gecesini Bizim Tepe eğlence evinde (eğlence yerinde) yaptı.

lokalize : Fransızca localise. Lokalize etmek, lokalize olmak biçiminde birleşik fiillerde kullanılan bu kelime için Kurulumuz, fiil olarak sınırlamak, sınırlandırmak, isim kullanımı için ise sınırlandırılmış sözlerini önermiştir. Örnekler: Bu iki kuruluşun taşıdığı yolcu sayısı azalmadı ama bir ölçüde sınırlandı. Merkez Bankası IMF'ye verdiği gösterge niteliğindeki aylık ortalama üst sınırlar ile kur sepetinin değeri arasındaki farkı sınırlandırdı.

maksimalist: dorukçu yaklaşım, aşırı.

maksimizasyon : Fransızca maximisation (azamîleştirme). Dilimizde ekonomi alanında kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, en üst seviyeye çıkarma ve doruklaştırma kelimelerini önermektedir.

maksimize etmek : en üst seviyeye çıkarmak, doruklaştırmak.

maksimum (maksimal) : doruk, doruk noktası, en çok, en üst, en yüksek.

maksimum düzey : en üst düzey.

manipülâsyon : Fransızca manipulation. Daha çok ticarî hayatta kullanılan bu söz "piyasada canlanma havası yaratmak, sermaye kesimini ticarete teşvik etmek ve piyasayı etkilemek amacıyla sun'î olarak menkul kıymet alım satımı yapmak" anlamındadır. Kurulumuz bunun için hileli yönlendirme, hileyle yönlendirme karşılıklarını önermektedir. Manipülâsyon ayrıca insan için "ustalıkla yapmak, idare etmek" anlamında da kullanılır. Bu durumda güdümleme sözü bu kavramı karşılar. Sözün manipüle etmek şeklindeki kullanımına karşılık olarak ekonomide hileyle yönlendirmek, insan için ise güdümlemek kelimeleri kullanılabilir. Örnekler: Uzman, bu konuda "şirketlerin hileli yönlendirme yapmamaları için SPK özerk olmalıdır. " dedi. Borsayı hileyle yönlendirmek isteyenlere, burasının bir kumarhane olmadığını hatırlatmalıyız.

maraton : Fransızca marathon. 42.195 metrelik en uzun yaya koşusu demek olan bu söz Kurulumuzca, uzun koşu olarak karşılanmıştır. Aynı köke dayanan maratoncu sözü ise uzun koşucu diye karşılanır.

marketing : İngilizce marketing. Ticarî hayatımızda sık geçmeye başlayan "pazarlama hakkında gerekli bilgiye sahip olma; uygun mal, uygun hizmet, uygun fiyat ilkelerinden hareketle satış yapma, hizmet sunma" anlamlarında kullanılan bu söz için Kurulumuz, pazarlama teriminin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Şirket bünyesinde görevlendirilecek olan elemanlara pazarlama konusunda eğitim verilecek.

market maker : İngilizceden dilimize giren ve borsa alanında kullanılan bu terim "piyasa oluşturan, pazar hazırlayan" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuz piyasa kurucu karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Vadeli işlemler piyasasında, piyasa kurucuları da bulunacaktır.

meditasyon : Fransızca meditation. "Düşünceye dalma, tasarlama, kurma" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, derin düşünme sözünü önermektedir. Örnekler: Uzak Doğu’da binlerce yıldır uygulanan derin düşünme yöntemi, modern çağın gerginliğiyle baş etmeye çalışanların kurtarıcısı oldu. Avrupa'nın çoğu ülkesindeki genç ve orta kuşak insanlar, derin düşünceyle negatif enerjiden kurtuluyorlar.

megapol : Yunanca megalopolis. Dilimizde "nüfus artışı yüzünden şehirlerin yayılarak birbirine bitişmesiyle meydana gelen yerleşme alanı, birleşik şehir" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, dev şehir sözünü önermektedir. Şehir kelimesinin Anadolu'da "şar" biçiminde kısaltıldığı ve çeşitli yerleşim yerleri-

nin adında da bulunduğu hatırlanırsa, dev şehir yanında dev şar sözünün de kullanılabileceği bazı Kurul üyelerince ifade edilmiştir.

mega store : Bu kelime Yunanca kökenli mega "büyük, bir birimin milyon katı" ve Amerikan İngilizcesinde geçen "dükkân" anlamındaki store sözlerinden oluşmaktadır. Kurulumuz bu söz için büyük mağaza sözünü önermiştir. Örnek: 25. yılını kutlayan Beymen "koşulsuz müşteri mutluluğu" anlayışı çerçevesinde Suadiye'de büyük bir mağaza açıyor.

metamorfoz : Fransızca metamorphose. Çeşitli bilim dallarında geçen bu söz için Kurulumuzun önerisi başkalaşma veya değişme'dir. Örnek: Onun ortaya koyduğu başkalaşma (değişme) insanı şaşkınlığa düşüren türdendir.

Aynı kökten isim olarak kullanılan metamorfizm ise başkalaşım veya değişim kelimeleriyle karşılanmalıdır.

metraj : Fransızca metrage. Dilimizde "metre olarak uzunluk, metre ile ölçüm" anlamlarında giderek sık kullanılmaya başlanan bu söz için Kurulumuz, uzunluk karşılığını önermektedir. Bilindiği gibi bu kelime daha çok sinema alanında kısa metrajlı film, uzun metrajlı film şekillerinde geçmektedir. Bu durumda ise kısa süreli film ve uzun süreli film denmesi gerekmektedir. Örnek: Atatürk Kültür Merkezinde gösterilecek kısa süreli filmlerin ilgi toplayacağı tahmin ediliyor.

mikser : İngilizce mixer. "Çeşitli yiyecek maddelerini karıştırmaya yarayan elektrikli alet, karıştırıcı, harç karma aleti, karmaç." Kurulumuz, bu söz için temel işlevden hareket ederek çırpıcı karşılığını önermiştir.

minimize etmek : Fransızca minimiser (küçültmek, ufaltmak, önemsiz gibi göstermek) ve Türkçe etmek yardımcı fiilinden oluşan ve bilgisayar ile ilgili olarak gündeme gelen bu söz, Kurulumuzca en aza indirmek şeklinde karşılanmaktadır. Örnek: MMX teknolojisi, el bilgisayarlarında ek yer ve yük tutan donanımlara olan gereksinimi en aza indirmeye çalışıyor.

mizanpaj : Fransızca mise en pages. "Gazete, dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni" anlamında dilimizde uzun bir süreden beri kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, sayfa düzeni sözünün kullanılmasının uygun olacağını kararlaştırmıştır. Örnek: Kitabın sayfa düzeni özenle yapılmış, resimler ve çizimler gerektiği yerlere konulmuştur.

modem : Fransızca modulateur-demodu-latuer kelimelerinin kısaltması olan modem, “uzak yerleşimlere çeşitli iletişim sinyalleri ile bilgi göndermeyi sağlayan cihaz” anlamındadır. Kurulumuz, bu kelime için çevirge sözünü önermektedir. Örnek: Fazladan bir ücret ödemeden kullanılabilecek odaların bu bölümünde büyük boy masa, lâmba, belgegeçer ve çevirge bağlantısı olan bir çalışma koltuğu bulunacak.

Modemin faks modem, voice modem gibi türleri de bulunmaktadır. Bunlar için de Kurulumuz, belgegeçer çevirgesi, ses çevirgesi karşılıklarını önermektedir.

modül: Fransızcadan (modüle) dilimize giren bu kelime bir mimarlık terimi olarak, “bir yapının çeşitli bölümleri arasında orantıyı sağlamak için kullanılan ölçü birimi" anlamını taşımaktadır. Ayrıca, “bir uzay taşıtının yapısı içinde yer alan ve kendi başına hareket edebilen bağımsız bölüm” anlamını da yüklenmiştir. Kurulumuz modül kelimesi için parça karşılığını önermektedir. Kelimenin uzaydaki kullanımı için de yine parça sözünün uygun olacağı görüşündedir. Örnek: Bu yeni biçimlerin, yer değiştirme özgürlüğü bulunan parçalı bir sistemde yüzeyler üzerinde sıralanışı F. Özgür ’ün temel kaygısını oluşturuyor.

modüler sistem : parçalı sistem.

monetarist : Fransızca monetarist. "Parayla ilgili" anlamındaki bu söz, Türkçeye monetarizm biçiminde de girmiştir. Kurulumuz, "ekonomik dengeleri kuran en önemli unsurun para olduğunu savunan akım" anlamındaki monetarizm sözü için paracılık, monetarist için de paracı karşılıklarını önermektedir. Örnek: Paracı ekonomi modasının hayal kırıklıklarından birini daha yaşıyoruz.

monitör : Fransızca moniteur. Bu kelime Türkçe Sözlük’te “l.Her türlü çalışmalarda yetiştirici: Beden eğitimi monitörü. 2.Televizyonda görüntü ile sesin niteliğini eşleme, görüntü seçimini gerçekleştirme, görüntüyü yayımlama gibi işlerin denetlenmesinde kullanılan alet.” anlamlarında geçmektedir. Kurulumuz bu söze karşılık olarak spor alanında yetiştirici, ekran için de mini gösterici kelimelerini teklif etmektedir. Örnekler: Beden eğitimi yetiştiricisi. Kayak yetiştiricisi. Mini göstericiler sayesinde arka koltuktaki yolcular da seyahat esnasında film seyredebiliyor.

montaj : Fransızca montage. Dilimizde genel olarak "bir bütünü oluşturmak için parçaları takıp birleştirme işi" anlamında kullanılan bu söz, sinemacılık alanında da "bir filmin değişik zaman ve yerlerde çekilen bölümlerinin bir bütünlük kuracak biçimde birleştirilmesi işi" anlamında geçer. Kurulumuz bu söze karşılık olarak takyap ve kurgu sözlerinin uygun birer karşılık olduğu görüşünde birleşmiştir. Örnek: Parçayı yenisiyle değiştirirken takyapını yetkili servise yaptırınız.

Bu Fransızca söz dilimizde montaj masası, montaj odası, fotomontaj, monte etmek, montajcı biçimlerinde de kullanılmaktadır. Bunlardan montaj masası ile montaj odası kelimeleri, kurgu masası ve kurgu odası sözleriyle karşılanmaktadır. Bu durumda fotomontaj'm karşılığı ise fotokurgu olur. Monte etmek için dilimizde bulunan kurmak fiili çaba gösterildiği takdirde rahatlıkla bu sözün yerini tutar. Kurulumuz, monte etmek karşılığı olarak kurmak yanında yerine göre yerleştirmek fiilinin de kullanılabileceği görüşündedir. "İşi yapan servis elemanı veya uzman" anlamındaki montajcı kelimesi için ise önerimiz kullanım alanına göre takyapçı veya kurgucu’dur.

Bu arada unutmamak gerekir ki, söz konusu bir yabancı söz basında, burada belirtilen karşılıkları dışında çok değişik anlamlarda da kullanılabiliyor. Halbuki bu tür kullanımlar için dilimizde pek çok kelime vardır. Bu yolu seçmeyip kolaya yönelenler aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi montaj sözünü tercih etmekte böylece montaj sözü anlamca -hiç gereği yokken- dallanmaktadır.

Banker sözü, lügatlere monte ediliyor. Uydu yayınlarını izleyebilmek için balkona veya pencereye çanak anten monte etmek yeterli.

Gazetelerden derlediğimiz bu örneklerin ilkinde monte edilmek sözünün yerine girmek, İkincisinde ise takmak, yerleştirmek fiillerinden birini kullanmak gerekir.

montör : Fransızca monteur kelimesi “takıp kuran, ustabaşı, bir bütünü meydana getiren çeşitli parçaları birleştiren uzman” anlamlarına gelir. Kurulumuz, bu söz için takyapçı veya kullanımına göre takyap ustası karşılıklarını önermektedir. Örnek: Bayiler bir mühendis veya mimar, teknik ressam ve bir takyapçı istihdam etmek zorundadır.

motto : İtalyanca motto. “İğneleyici söz, özlü söz, parola” anlamlarında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, ilke söz kelimesini önermektedir. Örnek: Batıda müzik ve gösteri dünyasının bir ilke sözü vardır: Gösteri sürmek zorundadır.

navigatör : Fransızca navigateur. "Uzun yolculuklar yapmış gemici veya usta gemici" anlamına gelen bu söz dilimizde "bir tür yönlendirme aracı" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, kelimenin bu anlamı için yönleyici karşılığını önermektedir. Örnek: 1995'in Mayıs ayından başlayarak Almanya'da Mercedes Benz’in S serisi araçlarından alanlar, isterlerse otomobillerine elektronik yönleyici de taktırabilirler.

new age : İngilizce new (yeni) + age (yaş, çağ, devir). Dilimizde son zamanlarda bir müzik türünün adı olarak kullanılmaya başlanan bu kelime için Kurulumuz, çağcıl müzik karşılığını önermektedir. Örnek: Türk kökenli çağcıl müzik ustası, ilk albümüyle Almanya ’dan sonra Amerika ’ya açılıyor.

new wave : İngilizce new (yeni) + wave (dalga). “Herhangi bir ülkede belirli bir dönemde birdenbire ortaya çıkan genç yönetmenler topluğu” anlamındaki bu kelime bir akım adı olarak dilimizde kullanılmaya başlandığı zaman Türk sinema eleştirmenleri yeni dalga karşılığını bulmuşlar. Zamanla bu güzel karşılığın unutularak yerine new wave sözünün kullanılmasını anlamak mümkün değildir. Kurulumuz da bu karşılığı benimsemektedir.

nod : İngilizce node (düğüm). Daha çok tıp ve bilgisayar alanlarında kullanılan bu terim, dilimizde de “düğüm” anlamındadır. Kurulumuz bu kelimenin bilgisayar alanındaki kullanımına karşılık olarak düğüm, tıp alanındaki kullanımına karşılık olarak ise yerine göre yumru veya düğüm kelimelerini kabul etmiştir. Örnek: Bazı şubelerimizde telekomünikasyon ara birimleri dediğimiz düğüm üniteleri var.

nodül: düğümcük, yumrucuk.

nosyon : Fransızca notion. "Temel bilgi, gerekli bilgi" anlamlarına gelen bu söz için Kurulumuz kavrayış sözünü önermiştir. Örnekler: Benim size vermek istediğim matematik kavrayışıdır. Matematik kavrayışı, düşüncenin gelişmesi için gereklidir.

notebook : İngilizce olan bu söz, bu defa da bilgisayar terimi olarak Türkçeye girmektedir. Kurulumuz bu söz için el bilgisayarı karşılığını önermektedir. Örnek: Escort Computer, Romanya'ya çeşitli bilgisayarlar ve el bilgisayarlarından oluşan bir ihracat gerçekleştirdi.

nötr: yansız, tarafsız.

nötralizasyon : Fransızca neutralization. "Asit veya alkali niteliğini yok etme, etkisiz hâle getirme." Bu söze karşılık olarak Kurulumuz kullanım yerine göre, yansızlaştırma, tarafsızlaştırma, etkisizleştirme kelimelerini kabul etmiştir.

nötralize : Fransızca neutralize. Yukarıda geçen nötralizasyon kelimesiyle kökteş olan bu kelime dilimizde daha çok nötralize etmek şeklinde geçmektedir. Kurulumuz, nötralize için yansızlaştırılmış, tarafsızlaştırılmış, etkisizleştirilmiş; nötralize etmek için ise yansızlaştırmak, tarafsızlaştırmak, etkisizleştirmek kelimelerini önermektedir. Örnek: Bu bölgede partinin çıkaracağı milletvekili öteki partinin oylarını etkisizleştirecektir.

obsesif: takınçlı.

obsesyon : Fransızca obsession. Bir psikoloji terimi olarak dilimizde "bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşı kurtulamadığı düşünce, sürekli endişe, sabit fikir" anlamlarında kullanılmaktadır. Kurulumuz obsesyon kelimesine karşılık olarak takınç kelimesinin kabul edilmesini uygun bulmuştur.

oditoryum : Fransızca auditorium. "Eski Ro-ma’da şairlerin eserlerini dinlemek için toplanılan yer" anlamındaki bu kelime, günümüzde konferanslara elverişli salonlar, radyo evlerinde konser veya temsillerin izlendiği yerler için kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söze karşılık olarak dinleme salonu kelimesini kabul etmiştir. Örnek: Yıldız Teknik Üniversitesi dinleme salonunda yapılacak olan toplu çalışma bugün 14.30'da başlayacak.

off shore : İngilizceden dilimize geçen bu söz bir bankacılık terimidir. "Kıyıdan uzak, kıyıdan esen" anlamına gelen bu söz, bankacılıkta "Bir ülkede yabancı paralarla yapılan bankacılık veya bir ülkede vergi mevzuatı, kambiyo sınırlamaları dışında faaliyetini sürdüren bankacılık" şeklinde tanımlanabilir. Kurulumuz, bu söz için kıyı bankacılığı karşılığını önermektedir.

off the record : İngilizce off the record. İngilizceden dilimize geçen bu sözü özellikle gazete sütunlarında tercih edenler, "yayımlanamaz, açıklanamaz, kayıt dışı" anlamlarında kullanmaktadırlar. Kurulumuz bu kelime için yayın dışı sözünü önermektedir. Örnek: Yazar bu açıklamayı yayın dışı, yani yayımlanmaması kaydıyla yapmıştır.

oligopol : Fransızca oligopole. "Birkaç satıcının tekelinde bulunan piyasayla ilgili" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, takım tekeli karşılığını önermektedir. Ayrıca bu sözün oligopolleşme şeklinde kullanılan fiil biçimine karşılık olarak da takımca tekelleşme denilmelidir. Örnek: Bankacılık sisteminde giderek hızlanan ve devletçi ağırlıktaki takımca tekelleşmeye kimse değinmiyor.

ombudsman : İngilizceden dilimize giren bu kelime, "Parlâmento tarafından görevlendirilen, vatandaşları resmî makamların keyfî ve yasa dışı davranışlarına karşı korumakla görevli kişi ve kurum, kamu denetçisi" anlamındadır. Kurulumuz bu terim için kamu denetçisi karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Kamu denetçisi kurumlarda iki önemli özellik bulunur. Anayasal bağımsızlık ve çok geniş bir araştırma yapma hakkı.

O/N : Bu söz de bir kısaltmadır. Över night. Daha önceki çalışmalarımızda overnight için gecelik, bir gecelik karşılıkları önerilmişti. (Bk. Yabancı Kelimelere Karşılıklar s. 51) Örnek: Hafta boyunca ortalama yüzde 70'lerde olan gecelikler yüzde 60'lara kadar geriledi.

on screen : İngilizce olan bu söyleyiş de daha çok borsayla ilgili işlemlerde geçmektedir. Screen bilindiği gibi “ekran” anlamındadır. Kurulumuz, bu söz yerine ekranda kelimesinin kullanılmasını önermektedir. Örnek: Ekranda hisse senedi ve tahvil borsası resmen başlatıldı.

optimal : Fransızca optimal. Dilimizde daha çok bir ekonomi terimi olarak kullanılan bu kelime “en iyi, en yüksek, en uygun” anlamlarındadır. Kurulumuz da bu söz için en uygun karşılığını benimsemiştir. Optimal sözü yanında aynı kökten gelen optimum kelimesi de dilimizde kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için de uygun değer karşılığının benimsenmesine karar vermiştir. Örnek: Türk tarım işletmeleri küçük oluşları sebebiyle ekonomik yönden en uygun ölçünün çok uzağındadırlar.

optimizasyon : Fransızca optimisation. Türkçede “mümkün olan en iyi duruma getirme” anlamında kullanılan bu kelime için Kurulumuz da en uygun duruma getirme karşılığını benimsemiştir.

optimize etmek : en uygun duruma getirmek. Örnek: MMX teknolojisi, aralarında Internet iletişimi ve sunu amaçlı geliştirilmiş renk kalitesi, grafik ses ve görünümün yer aldığı multimedya uygulamalarını en uygun duruma getirmek üzere tasarlandı.

optimizm : Fransızca optimisme. Dilimize bir felsefe terimi olarak “her şeyi en iyi yanından gören, her durumda iyi bir çıkış yolu uman dünya görüşü, iyimserlik, nikbinlik” anlamında geçen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, daha önceden teklif edilmiş olan iyimserlik kelimesinin uygun olduğu görüşündedir. Ayrıca bu sözün optimist şeklindeki türevine karşılık olarak iyimser kelimesi kullanılmalıdır. Örnek: Cemil Özeren, Ayna grubu söz konusu olduğunda Güleryüz kadar iyimser bir yaklaşım sergileyemiyormuş.

oryaritasyon : Fransızca orientation. “Yönelme; çevre şartlarına uydurma veya uyma, alışma; yeni bir çevreye alıştırma programı” anlamındaki bu Fransızca kelime için Kurulumuz, alıştırma ve uyum karşılıklarını önermektedir. Örnek: Akademi İstanbul, öğrencileri için ABD ’de alıştırma (uyum) gezileri de düzenliyor.

otomasyon : Fransızca automation. Endüstride, yönetimde ve bilimsel çalışmalarda insan aracılığı ve müdahalesi olmadan işlerin kendiliğinden yürümesi. Bu söz için Kurulumuz, kendiişlerlik karşılığım önermektedir. Aynı köke dayanan otomatik sözü içinse Kurulumuz, kendiişler kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Örnek: Kâr artışında bilgisayarla sağlanan kendiişlerliğin katkısı olduğunu söyledi.

otoprodüktör : Yunanca autos "kendi kendine" ve İngilizce producer "üretici, yapımcı" biçiminde kurulan bu birleşik kelime "kendi kendine üreten" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak kendiüretir sözünü önermektedir. Örnek: Enerji Bakanlığına başvuruda bulunup kendiüretir olmak isteyenlere 1999 yılının sonuna kadar gaz verilemeyecek.

otorizasyon : Fransızcadan dilimize giren ve genellikle bankacılık terimi olarak kullanılan bu söz,' "izin, izin verme; yetki, yetkililik; izin belgesi" anlamını taşımaktadır. Komisyonumuzun bu söze önerdiği karşılık yetkilendirme’dir. Örnek: Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş bir hâlde, İş Bankasının Ankara ’daki kredi kartları merkezini aradım. Karşıma yetkilendirme görevlilerinden Uğurhan Çelik çıktı.

outlet çenter : İngilizce "dışarı açılan delik, kapı, yol, ağız ve (mal için) pazar, satış alanı" anlamındaki outlet kelimesi ile “merkez ve orta” anlamındaki centre’den kurulmuş birleşik bir kelimedir. Kurulumuz bu birleşik söz için fabrikadan satış merkezi karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Türkiye’ye Amerikan tarzı bir alış veriş merkezi daha kazandıran Bayraktar Holdingin Yönetim Kurulu Başkanı, İzmit 'teki Bayraktar Fabrikadan Satış Merkezinin yanında beş yıldızlı bir otel yapıyor.

outsider : dış hissedar.

padok : Fransızca ve İngilizcede paddock biçiminde geçen bu söz dilimizde "yarış atlarının yedekte gezdirildiği yer" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu söz için at gezdirmeliği kelimesini önermektedir. Örnek: Sizleri at gezdirmeliği görüntüleriyle haşhaşa bırakıyoruz.

pankart : Fransızca pancarte. "Toplantı ve gösterilerde taşman, üzerinde benimsenen amacın yazıldığı karton veya bez" anlamında dilimizde sık kullanılan bu söz için Kurulumuz, uranlık kelimesini önermektedir. Örnek: Sendika yetkilileri, oturdukları masanın arkasına "Özelleştirme gerçek anlamında yapılırsa güzelleştirme olur" uranlığını asmışlardı.

paparazzi : İtalyanca olan paparazzo kelimesi "meşhurların peşinde dolaşan fotoğrafçı" anlamındadır. Kurulumuzda ele alman bu söze karşılık olarak olay fotocu kelimesi önerilmiştir. Örnek: Açılışta mankenler çoğunluktaydı. Bunların arasında dolaşan ve elinde kameraları bulunan olay fotocular çok eğlendiler.

paparazzilik: olay fotoculuk.

paraf : Fransızca paraphe. “Kısa imza” anlamındaki bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, imce sözünü benimsemiştir.

parafe etmek : imcelemek. Örnek: Bosna’da beş yıldan beri devam eden savaşı sona erdiren anlaşmanın imcelenmesinden sonra başkent Saraybosna’da şenlikler düzenlendi. Bu sözün türevleri de aşağıda olduğu gibi karşılanabilir.

paraflı: imceli.

parafsız: imcesiz.

parkur : Fransızca parcours. "Bazı yarış ve koşularda yarışmaların yapıldığı yol" anlamıyla dilimize geçen parkur sözü Kurulumuzca, koşu yolu veya koşmalık kelimeleriyle karşılanmıştır. Örnek: Israrla koşmak isteyen Öztürk'e Atletizm Federasyonu yetkilileri tarafından "cezalı atletlerin yarışmaya katılması hâlinde polis gücü ile koşu yolundan (koşmalıktan) çıkartılabileceği" şeklindeki yönetmelik maddesi hatırlatıldı.

partikül : Fransızca particule. Bir fizik terimi olan bu kelime, Nükleer Enerji Terimleri Sözlüğü’nde “maddenin veya enerjinin en küçük parçası; parçacık" olarak tanımlanmaktadır. Kurulumuz bu söz için, parçacık karşılığını uygun görmektedir. Örnek: Ece Ayhan’ın yazdıkları da, şiirleri gibi, kimi zaman dalga boyları kısa ya da uzun titreşimler yaratıyor, kimi zaman da parçacık olarak çarpıyor ve acıtıyor.

pasör : Fransızca passeur. Sporun voleybol dalında kullanılan bu söz, "ikinci topları, küt inicilerin (çivileyicilerin) vurabileceği biçimde ağ üstüne yükselten ve bazı taktik durumlar dışında ön bölgenin ortasında duran oyuncu" demektir. Kurulumuz bu söz için pasçı karşılığını önermektedir. Bunun için yerine göre pasveren de denebilir. Örnek: Galatasaray maç boyunca, Monaco'nun güçlü pasçılarını kilitlemeye, görev yapamaz hâle getirmeye çalıştı.

patchvvork : İngilizceden özgün imlâsıyla Türk-çeye geçen bu kelime “kumaş artıklarından dikilmiş yorgan; uydurma iş, yama işi” anlamındadır. Kurulumuz, bu söze karşılık olarak dilimizde zaten kullanılmakta olan kırkyama ve yama işi kelimelerini benimsemiştir. Örnek: Yeni açılan merkezde batik, el sanatları ve kırkyama (yama işi) kursları verilecek.

paten : Fransızca patin. Tabanına kaymak için dar, uzun bir çelik takılan, buz üstünde kaymayı sağlayan bir tür ayakkabı. Düz yerlerde kaymak için altına tekerlek takılan türüne de paten denir. Kurulumuz paten yerine kaymalık kelimesinin kullanılmasını önermektedir. Örnek: Kaymalıklarını kapar kapmaz buz sahasına koştu.

pedal : Fransızca pedale. Bir araçta, bir makinede ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen. Bu söz için Kıbrıs'ta yaygın olarak kullanılan ayakça kelimesi Kurulumuzca da kabul edilmiştir.

pergola : İtalyancadan dilimize geçmiş olan bu söz, "sütunlar üstüne yay şeklinde tahtalar yerleştirerek tırmanıcı bitkilere destek ve çatı olacak şekilde yapılan çardak" anlamındadır. Komisyonumuz, bu söz için çardak karşılığının kullanılmasını uygun bulmaktadır. Örnek: Halka açık park alanı yeşillendirilecek, süs havuzları, küçük bir antik tiyatro, çardaklı oturma ve dinlenme yerleri ve halka açık yer altı tuvaletleri yapılacaktır.

periferi: Fransızca peripherie. "Çevre; dış yüzey veya kenar" anlamlarını taşımaktadır. Kurulumuz, bu söz için kıyı, çevre karşılıklarını önermektedir. Örnek: Bu yazı, bir genç kızın güzelliğine duyulan heyecandan yıllar içinde dostluğa, arkadaşlığa ve nihayet başarının akışına uzanan serüveni yansıtır. Kulin 'in yaşam çevresinden alınmış gözlemlerdir.

perküsyon : Fransızca percussion. Dilimizde “vurularak çalman müzik aletleri” anlamında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, vurmalı (çalgı) sözünün uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Pazar geceleri vurmalı çalgı ustalarını da dinleyebilirsiniz.

pesimizm : Fransızca pessimisme. Dilimizde optimizm kelimesinin zıt anlamlısı olarak felsefe alanında kullanılan ve “her şeyi en kötü yanından ele alan, her durumu karanlık gören ve hep en kötüyü bekleyen dünya görüşü” anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz, daha önceden teklif edilmiş olan kötümserlik karşılığının kullanılması gerektiği görüşündedir. Bu sözün pesimist şeklindeki türevine karşılık olarak kötümser kelimesi kullanılmalıdır.

plâjirizm : Fransızca plagiarism. “Bir başkasının eserini kendisininmiş gibi aşırıp yayımlama, intihal etme.” Hukuk dilinde daha çok "intihal" şeklinde geçen bu söz için Kurulumuz, aşırma veya intihal sözlerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Haşan Ekinci ülkemizdeki aşırma (intihal) olaylarını üç başlık altında toplamış: kaba yağmalama, ince yağmalama, çok ince yağmalama. Bir de bizde bilim ilerlemiyor, buluş yapamıyoruz denir; baksanıza aşırma (intihal) işinde ne buluşlar yapmışız.

plânetaryum : Fransızca planetarium. Bir gök bilimi terimi olan bu söz, dilimizde, "yıldızları ve güneş sistemini hareket hâlinde canlandıran cihaz, bu cihazın içinde bulunduğu bina" anlamında kullanılır. Kurulumuz, plânetaryum için gök evi karşılığını önermektedir.

plânton : Fransızcadan Türkçeye geçen, "görevli, bir yerde nöbetçi memur" anlamlarına gelen bu sözün dilimizde var olan emir eri kelimesiyle karşılanması Kurulumuzca uygun görülmüştür.

plâsiyer : Fransızca placier. Dilimizde ticaret alanında "tellâl, simsar, aracı, temsilci, gezgin satıcı" gibi anlamlarda kullanılan bu kelime için Kurulumuz, gezgin satıcı sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Oto ehliyetli, askerliğini yapmış 20-30 yaşları arasında konusunda tecrübeli gezgin satıcılar aranıyor.

plonjon : Fransızca plongeon. Dilimizde daha çok spor alanında kullanılan bu söz, futbolda "kalecinin tutmak ve çelmek amacıyla uçarak topa uzanması" anlamına gelir. Voleybolda da "uçarak topa ulaşma, yetişme, top kurtarma" demektir. Kurulumuz bu söz için dalış kelimesini önermektedir. Örnek: Hakan'ın sert şutunu kaleci Viktor dalışla engelledi.

podyiım : Fransızca podium. "Atletizm yarışmalarında derece alan atletlerin veya giysileri sergilemek için mankenlerin çıktıkları merdivenli yüksekçe yer" anlamındaki bu söz için Kurulumuz, çıkmalık sözünü önermiştir. Örnek: Çıkmalıkların başarılı mankenlerinden Canan Mutluer iş kadını olmaya karar verdi.

poligon : Fransızca polygone. Bu kelime dilimizde matematikte "dörtten fazla açısı olan düz şekil" ve atıcılıkta "ateşli silâhlarla atış eğitimi yapılan yer" anlamlarına gelmektedir. Matematikte poligona karşılık olarak çokgen kelimesinin kullanımı yaygınlaşmıştır. Kurulumuz, bu sözün atıcılıkta atış alanı kelimesiyle karşılanması görüşünde birleşmiştir.

popülâsyon : Fransızca population. “Nüfus, topluluk, bir bölgede belirli bir türden bireylerin toplamı” anlamlarındaki bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, dilimizde zaten var olan nüfus sözünü benimsemiştir. Son zamanlarda hayvan, bitki, leylek popülâsyonu şeklindeki kullanımlar yaygınlaşmıştır. Bu kullanışlarda ise varlık denilmesi uygun olur. Örnek: Yetkililer, Ankara’nın son leylek varlığının bulunduğu çiftliğin giderek artan sanayi, ulaşım ve konut baskısı ile karşı karşıya kaldığına dikkat çektiler.

postülât : Lâtince postulatum. Mantık ve matematik alanında kullanılan bu söz, bir bilimin kuruluşunda temel görevi görmekle birlikte aksiyondan daha az olan ve tanımlanmayan ilkel gerçek olarak tanımlanmaktadır. Bu söz için Kurulumuz, ön doğru kelimesini önermektedir. Örnek: Hangi partiden, hangi siyasî görüşten, hangi dinden veya mezhepten olursa olsun, değişmez ön doğru olarak bütün insanlarımızın Türkiye'yi sevmek dürtüsünden yola çıktığı konusunda kuşku duymayız.

printer : İngilizce printer. Bilgisayar alanında kullanılan bu makine için Kurulumuz, yazıcı sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Şirket, 15 Nisa.n-30 Mayıs tarihleri arasında düzenlediği kampanyada bin iki yüz bilgisayar ve yazıcı sattı.

projeksiyon : Fransızca projection. Bu söz dilimizde daha çok "saydam veya saydam olmayan resimleri bir perdeye yansıtma" anlamında kullanılır. Ayrıca sosyolojide "bireyin başarısızlıklarının veya kabul görmeyen davranışlarının sorumluluğunu başkalarına yükleyerek kendini saklamaya çalışması şeklinde ortaya çıkan bir savunma türü" olarak geçer. Bu söz ekonomi alanında da "ileriye dönük tahmin, kestirme" anlamlarında kullanılmaktadır. Kurulumuz, projeksiyon kelimesine karşılık olarak matematikte iz düşümü, ekonomide kestirim, fizikte ve sahnede yansıtıra karşılıklarını önermektedir. Örnekler: Şirket, 1993 yılı başında yapılan kâr kestiriminde yıl sonu için 100 milyar liralık hedef belirledi. Bayilere ayrıca tanıtımı yapılan telefonlarla ilgili video yansıtanları izletildi.

projektör : Fransızca projecteur. "Bir kaynağın ışığını çok şiddetli bir veya birkaç demet hâlinde uzağa iletmeye yarayan alet." Kurulumuz, bu kelime için ışıldak sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Daha önce de bu anlamda kullanılan ışıldak sözü dilimizde projektör biçimine yeni mecaz anlamlar yükletilerek yeniden kullanılmaya başlandı. Örnek: Yalnızca medya ışıldaklarının üzerine tutulması durumunda partililerin bazı cazibelerini daha baştan yitirmiş olabileceklerini hatırlatmak istiyorum.

proses : İngilizce process. “Aralarında birlik olan veya belli bir düzen içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay veya hareketler dizisi” anlamına gelen bu söz için bugün eskimiş olan vetire sözü dilimizde kullanılmıştır.

Günümüzde proses biçiminde yayılan bu yabancı kökenli kelimeye karşılık olarak daha önce önerilmiş süreç sözünün uygun bir karşılık olduğunda Kurulumuz görüş birliğine varmıştır. Örnekler: Saçlar bir ayda uzunluğunun yarısı kadar uzayabilir. Saçlarınıza renk veren pigmentlerin renk değiştirme süreci bu zamanla sınırlıdır. Eğitim sürekli ilerleyen bir süreç olmak zorundadır.

prospektüs : Fransızca prospectus. "Tarife, tanıtmalık, bir şeyden nasıl yararlanılacağıyla ilgili bilgiler vermek için yazılmış tanıtma yazısı" anlamındaki bu kelimeye Kurulumuz, tanıtmalık, tarife sözlerinin uygun birer karşılık olduğu görüşünde birleşmiştir. Örnekler: Toplumumuzda, ilâçların tanıtmalıklarını okumak gibi bir alışkanlık yok. Kullanmadan önce tarifeyi okuyunuz.

protez : Fransızca prothese. Fransızcadan Türk-çeye geçen bu kelimeyi Türkçe Sözlük, "1.Eksik bir organın yerini tutmak, bir organın sakatlığını örtmek amacıyla yapılan yapma organ. 2.Bu amaçla yapılıp kullanılan organ veya parça" şeklinde tanımlamaktadır. Bu kelime Türkçede bir gramer terimi olarak da kullanılmıştır. Kurulumuz bu söz için takma kelimesini önermektedir. Gramerdeki kullanımı için de ilişme uygun bir karşılıktır. Örnek: Türk doktorları, takma bacak ameliyatlarında oldukça başarılıdırlar.

puzzle : İngilizce puzzle. Özgün imlâsıyla basında yer almaya başlayan bu söz, "bilmece, muamma" anlamlarına gelmektedir. Kurulumuz geçtiği örnek cümleleri göz önüne alarak bu söz için yapboz sözünü önermektedir. Örnekler: Bu yapbozun parçalarını birleştirdiğimizde ortaya çıkan şey, Mısır'ın tıpkı Filistinliler gibi Ürdün-îsrail Anlaşması ’ndan rahatsız olduğudur. Sorunların hemen hepsi bir yapbozun parçaları olarak iç içe geçmiştir.

radikal : Fransızca radical. Dilimizde "kökten, temelden" anlamlarının yanı sıra "bilimde, dinde, siyasette esasa dönük yenilikler yapma eğiliminden yana olan" anlamında da kullanılan bu sözün bir başka anlamı da felsefede "yaşama biçimlerini, yaşama ilişkilerini eleştirip kökten değiştirme eğiliminde olan kimse"dir. Bu söze karşılık olarak Kurulumuzun önerisi kullanıma göre köklü, kökten ve köktenci'dir. Örnekler: Birtakım köklü tedbirler alındı. Türk halkı, Türk basınındaki köklü değişime yabancı kalmamalı. Köktenci bir çizgide olmasına rağmen dinî içerikli örgütsel ilişkilerden kaçınıyor.

Bu arada belirtmemiz gereken bir husus vardır. Daha önce teklif edilen fundamentalizm karşılığı köktencilik ve fundamentalist karşılığı köktenci top-lumumuzda yaygın olarak kullanılışı dikkate alınarak köktendincilik ve köktendinci Şeklinde değiştirilmiştir.

radikalizm : Bu sözün bir akım adı olarak dilimizde köktencilik şeklinde karşılanması Kurulumuzca benimsenmiştir.

radyoterapi: Tıp alanında kullanılmakta olan bu terim Fransızcadan dilimize girmiştir. Türkçe S özlük’ te “X ışınlarının biyolojik etkisine dayanan tedavi yöntemi” olarak tanımlanan radyoterapi kelimesine önerilen karşılık ışın tedavisi’dir. Örnek: Uzmanlar şimdi içerik ve etki açısından kafeine benzeyen, ancak sinir sistemi üzerinde etkili olmayacak, yapay bir madde üzerinde çalışıyorlar. Söz konusu maddenin bulunması hâlinde hem ışın tedavisi, hem de kimyasal tedavi süreci daha etkili hâle getirilebilecek

radyoterapist: ışın tedavi uzmanı.

rambursman : Fransızca remboursement (ödeme). Türkçede daha çok bankacılık alanında kullanılan bu söz için Kurulumuz, ödeme ve geri ödeme karşılıklarını uygun bulmuştur.

raportör : Fransızca rapporteur. "Bir birleşimin verdiği kararların gerekçesini kaleme alıp bir kurul karşısında savunan görevli üye" anlamında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz rapor yazıcı kelimesini kabul etmiştir. Örnek: Rapor yazıcılarının hazırladığı savunma, mahkemeyi bağlayıcı bir nitelik taşımıyor.

rasyo : İngilizce ratio'dan dilimize giren bu kelime "nispet, oran" anlamındadır. Kurulumuz bu söz için oran karşılığını önermektedir. Örnek: Orta ve uzun vadede 57.000-60.000 hedefimizi hâlen koruduğumuz hissede, kâr-zarar oranının yüksek olması bir avantajdır.

realizasyon : Fransızcadan dilimize geçen bu kelime; "gerçekleştirme, gerçekleşme" anlamı yanında, bir bankacılık terimi olarak "paraya çevirme, varlığı nakde dönüştürme süreci" anlamını da taşımaktadır. Kurulumuz bu sözün günlük hayattaki kullanımı için gerçekleştirme; bankacılık alanındaki kullanımı için ise kâr amaçlı satış karşılıklarını önermektedir. Örnek: Bu senette önümüzdeki günlerde kâr amaçlı satışlar başlayabilir.

reasürans : Fransızca reassurance. "Bir sigorta ortaklığının sigorta ettiği paranın bir bölümünü olabilecek zarara karşı, başka bir ortaklığa yeniden sigorta ettirmesi işi" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, ikili sigorta kelimesinin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Ayrıca bu söz ticarî hayatta reasürans şirketi, reasüre etmek biçimlerinde de geçmektedir. Kurulumuz, reasürans şirketi için ikili sigorta şirketi, reasüre etmek için de ikili sigorta yapmak karşılıklarını önermektedir. Örnekler: Yabancı ikili sigorta şirketlerinin satışa çıkardığı makinelerin ihalesinden yurt içinde hiçbir firma haberdar edilmedi. Sigortalar, riskli gördükleri varlıklarını yurt dışındaki güçlü kuruluşlara ikili sigorta yaparak güçlerini sağlamlaştırdılar.

reel : Fransızca reel, "gerçek" anlamında bir kelimedir. Bu sözün bankacılık alanındaki kullanımı da; reel kâr, reel mal ve hizmet olarak gerçek anlamını taşımaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak dilimizde zaten kullanılmakta olan gerçek sözünü önermektedir. Örnek: Şirket, gerçek olarak enflâsyonun altında bir kârlılığa ulaşabildi.

reenkarnasyon : Fransızca reincarnation. Fran-sızcadan dilimize geçen bu söz, "ruhun bir bedenden başka bir bedene geçerek varlığını sürdürmesi inancı" anlamına gelir. Dilimizde bu kavram eskiden tenasüh sözüyle karşılanırdı.

Kurulumuz, bu kelime için önerilmiş ve oldukça da tutunmuş olan ruh göçü sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Onun gizeme, ruh göçüne karşı büyük bir ilgi duyduğunu biliyorduk.

reeskont : Fransızca reescompte. Genel olarak “mükerrer ıskonto, ıskonto edilmiş bir senedin ikinci kez ıskonto edilmesi" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, ikinci kırdırma karşılığını önermektedir. Örnek: Zora düştüğünü belirten banka, Merkez Bankasına gidip ikinci kırdırma kredisi alabilir.

referandum : Fransızca referandum. "Halkın siyasî ve toplumsal sorunlar karşısında olumlu veya olumsuz görüşlerini almak için başvurulan oylama" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, halk oylaması sözünün uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Referandum yapmak biçimindeki kullanım içinde halk oylaması yapmak, halk oylamasına gitmek karşılıklarının kullanılması uygun olur. Örnek: İtalya'da önceki gün yapılan halk oylamasının sonuçları eski başbakana derin bir nefes aldırdı.

referans : Fransızcadan (reference) dilimize geçen bu söz "gönderme, iletme, yollama; kaynak; güven tanıklığı; yeterlik belgesi" anlamını taşımaktadır. Kurulumuz referans mektubu için tavsiye mektubu; ilim alanındaki kullanımı için kaynak, kaynak gösterme; borsadaki referans çizgisi kullanımı için de gösterge çizgisi karşılıklarını önermektedir. Örnek: Genellikle 100 gösterge çizgisi yukarı kestiğinde eğilimin yukarı doğru döndüğü teyit edilmiş olur.

reflektif : Fransızcadan dilimize giren bu söz, "aksettiren, aksedici; aksettirilmiş" anlamlarını taşımaktadır. Kurulumuz, bu kelime için yansıtıcı karşılığını önermektedir. Örnek: Avrupa Birliği’ne girme aşamasında olduğumuz bir dönemde yapılan bu değişiklik, sürücülerin de emniyetini artırıyor. Bu plâkaların bir özelliği, üzerine ışık gelince yansıtıcı yapısıyla hemen fark edilmesi.

regülâsyon : Fransızca regulation. "Hukuksal düzenleme, talimat. Şirket, demek ve benzeri kurumla-rın kuruluş ve işleyişlerini düzenleyen kuralların tümü. Menkul kıymet satın almak için bankalar tarafından verilecek kredileri düzenleyen yönetmelik." Benzeri çeşitli anlamlarda dilimizde geçen bu kelime için Kurulumuz, zaten dilimizde var olan tüzük, yönetmelik kelimelerinin kullanılmasını önermektedir. Örnekler: 1969 yılında sektörde hizmet veren kuruluşların standartlarını belirlemek amacıyla devlet tarafından ilk yönetmelik yayımlanmıştır. Şirket, 1980 yılında ayakta kalabilmek için yönetmelikle belirlenen asgarî teçhizat ve personel sınırlamasına uymak zorunda kalmıştır.

regülâtör : Fransızcadan (regulateur) dilimize geçen bu söz, daha çok fizik alanında "bir makinenin görevini istenilen ölçüde tutup ayarlayabilen araç" anlamında kullanılmaktadır. Bunun dışında mecaz anlamlarda da kullanıldığına tanık oluyoruz. Kurulumuz, regülâtör için düzenleyici kelimesini önermiştir. Örnekler: Şirketimize su basıncını ayarlayan düzenleyiciler alınacaktır. Dövizdeki belirsizlik ortamında banka, düzenleyici görevini üstlendi.

rekreasyon : Fransızca recreation. "Dinlenme, eğlenme, hoş vakit geçirme" temel anlamlarında dilimizde geçen bu söz için Kurulumuz, eğlenmek ve dinlenmek fiillerinden yararlanarak eğlendirilen alanı kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Örnek: Gürsoy, iki yüz bin metrekarelik eğlen-dinlen alanı içinde çay bahçeleri ve lokantaların yer alacağını söyledi.

remix : İngilizce. "Karıştırmak" anlamındaki İngilizce mix fiiliyle re- ön ekinden oluşan bu söz, dilimizde daha çok sinema ve müzik alanında kullanılmaktadır. Sinemada, görüntü ve ses söz konusu edildiğinde, ilk çekimin son görüntülerinin (sesin) yavaş yavaş güçsüzleştirilmesi, ikinci çekimin ilk görüntülerinin (sesin) gittikçe güçlendirilmesi ve bu arada belli bir noktada iki çekimin de görüntülerinin (seslerinin) üst üste gelmesi, ardından ikinci çekimin görüntülerinin (seslerinin) belirginleşmesi tekniği; müzikte ise bir parçanın yeniden ele alınması ve melodiye sadık kalınarak değişik ritmlerde çalınması anlamlarındadır. Kurulumuz, bu sözün her iki alanda kullanımı için de bindirim kelimesini önermektedir. Örnek: Yaklaşık bir yıldır Best FM'de üretim müdürlüğü yapan Gündüz, birçok Türk pop şarkısına bindirim yapmış.

repo : Repurchase Agreement. “Geri alım vaadi ile satım” anlamındaki bu söz, bir kısaltma olarak repo şeklinde dilimize yerleşmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, kelimenin aynı biçimde kullanılmasının çok yaygın olması sebebiyle uygun olacağı düşünülmektedir.

retrospektif : Fransızca retrospective. “Geçmişi hatırlayan, geçmişi ele alan; geriye dönük” anlamlarına gelen bu kelime Türkçede daha çok tıp ve sanat alanında kullanılmaktadır. Tıptaki kullanımı için Dr. Özer Tümer’in teklif ettiği geriye dönük karşılığı Kurulumuzca da benimsenmiştir. Kelimenin sanat alanında resim sergisi için kullanılan anlamına karşılık olarak ise Kurulumuz, aslında bir deyim olan ve kullanıldıkça terim olarak yaygınlaşması ümit edilen dünden bugüne sözünü teklif etmektedir. Örnek: Sanatçı, 1941 yılında New York’ta ilk büyük dünden bugüne resim sergisini açmış.

reverse repo : İngilizcede "ters çevirme, tersine hareket ettirme, tersine dönme" anlamlarını taşıyan reverse kelimesi, birleşik söz olarak reverse repo kelimesini oluşturmuş, ters repo biçiminde dilimizde kullanılmaktadır. Örnek: Merkez Bankasının salı, Çarşamba ve perşembe günlerine denk getirdiği toplam 6 trilyonluk ters repo ödemesi piyasayı rahatlattı.

rezidans : Fransızcadan (residence) dilimize giren bu kelime "konut, ikametgâh, mesken" anlamlarındadır. Kurulumuz bu kelime için konut karşılığını önermektedir. Konut kelimesinin mesken anlamı dışında; "elçi, ataşe ve yüksek dereceli devlet memurlarının oturmaları için ayrılmış yer" anlamı da vardır. Örnek: Paris ’te gördüğümüz en büyük kalabalık Büyük Elçi Tansuğ Bleda’nın büyük elçilik konutunda verdikleri davet oldu.

rezonans : Fransızca resonance. Türkçede tıp ve fizik alanlarında kullanılan bu kelime Türkçe Sözlük' te, “düzgün itmelerin etkisiyle bir salınım genliğinin artışı” şeklinde tanımlanmıştır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak tmlaşım sözünün kullanılmasına karar vermiştir. Örnek: Bu virüs ancak beynin manyetik tın-laşım yöntemiyle görüntülenmesi sonucunda teşhis edilebiliyor.

ribaunt: İngilizce rebound. "Basketbolda, oyuncuların çember altında, potadan veya çemberden dönen topu sıçrayıp kapması; çarpıp dönen topa sahip olması" anlamında kullanılan bu söze Kurulumuz, dönen top karşılığını önermektedir. Bu sözle ilgili olarak dilimizde ribaunta çıkmak, ribaunt almak, ribaunt mücadelesi gibi kelime grupları da türetilmiştir. Bu şekiller için Kurulumuz, aşağıdaki karşılıkları göstermektedir:

ribaunta çıkmak : dönen topa çıkmak, ribaunt almak : dönen topu kapmak.

ribaunt mücadelesi: dönen top mücadelesi.

ritüel : Fransızca rituel. Bu söz "ayine, törene ait, merasimle ilgili" anlamlarıyla dilimizde bazı köşe yazarlarınca kullanılmaktadır. Bu kelimenin ayinle ilgili sözüyle karşılanmasında Kurulumuz görüş birliğine varmıştır. Örnek: Sanatçı, Ferhat ile Şirin'i yöresel renklerin hâkim olduğu ayinle ilgili bir yaklaşımla işliyor.

rodaj : Fransızca rodage. Bu söz, "yavaş yavaş çalıştırarak alıştırma, oturtma, uygunlaştırma" anlamındadır. Kurulumuz bu Fransızca söz için alıştırma, alıştırma dönemi karşılıklarını önermektedir. Örnek: Orta yaşlı madam, tam bir futbol hastası ve fanatik Sion taraftarı. "Ligler başlayalı altı hafta oldu, takımın alıştırma dönemi bitmedi” diyor.

royalty : İngilizceden dilimize geçen bu kelime “bir mucide, bir yazara veya bir yayımcıya buluşunun veya kitabının karşılığında ödenmesi gereken para, patent hakkı” anlamındadır. Kurulumuz, bu kelimeye karşılık olarak zaten dilimizde var olan telif hakkı sözünün kullanılmasını kararlaştırmıştır.

röveşata : "Futbolda, gövdeyi sırtüstü veya yan devirerek, topa baş hizasında ayakla makas yaparak vurma" anlamında olan bu söz için Kurulumuz, makaslama ve makaslama vuruş kelimelerini önermektedir. Örnek: Sağ kanattan Uğur'un yaptığı ortaya, kaleye arkası dönük durumda olan Arif, mükemmel bir makaslama yaparak üçüncü golü attı.

salvo : İtalyanca salvo. Bu askerî terim dilimizde genellikle "top ile yapılan ateş" anlamında kullanılır. Kurulumuz bu kelime için yaylım ateş sözünün uygun bir karşılık olduğunu belirtmektedir. Örnek: Ben düşman donanmalarının göğüslerimize açtıkları yaylım ateşleri de gördüm.

sanitasyon : Fransızcadan dilimize giren bu söz bir tıp terimi olarak "halk sağlığını korumak ve hastalığı önlemek için tasarlanan önlemler ve bunların uygulanması" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu sözün sağlık koruma kelimesiyle karşılanacağı görüşündedir. Örnek: Gökdemir, yaptığı yazılı açıklamada, UNICEF’in ödüle lâyık görülmesinin nedenini şöyle açıkladı: Dünya çocuklarının sağlıklı büyümelerini hedef alması ve Türkiye’de de çocukların sağlık, beslenme ve eğitim konularından başka nüfus kontrolü, çevre ve sağlık koruması konularında da etkin faaliyetlerde bulunması ve bu faaliyetleriyle ulu önder Atatürk’ün çocuklara verdiği önemi pekiştirmesi...

santrifüj : Fransızca centrifuge. "Bir karışımın taşıdığı çökebilir öğeleri, parçacıktan ayınp çöktürmekte kullanılan lâboratuvar aleti" anlamındaki bu söze karşılık olarak Kumlumuz, daha önceden’ teklif edilmiş olan merkezkaç kelimesinin uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Bu işlem merkezkaçlı makinelerde yapılabilir.

sauna : Fransızca sauna. Fince asıllı olan bu kelime "terlemek, sağlıklı kalmak ve yıkanmak amacıyla özel olarak düzenlenmiş bir tür hamam" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuz, buharlı hamam kelimesini önermektedir.

self-determinasyon : Fransızca self determina-tion. "Bir ulusun kendi geleceğini yine kendisinin tayin etmesi" anlamına gelen bu söz için Kumlumuz, geleceklik hakkı karşılığını önermektedir.

senkronizasyon : Fransızca synchronisation. Türkçede sinema ve televizyon alanında kullanılan bu terimi Türkçe Sözlük şu şekilde tanımlamaktadır: “1.Eşleme işi. 2.sin. Görüntü ve ses kuşakları arasındaki bağ.” Kumlumuz da bu söze karşılık olarak dilimizde zaten var olan ve kullanılan eşleme kelimesini benimsemiştir.

senkronize etmek: eşlemek.

Bu arada unutmamak gerekir ki, yabancı bir kelime basında, burada belirtilen karşılıkları dışında çok değişik anlamlarda da kullanılabiliyor. Hâlbuki bu tür kullanımlar için dilimizde pek çok kelime vardır. Bu yolu seçmeyip kolaya yönelenler aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi Türkçe karşılığı olduğu hâlde hiç gereği yokken yabancı kelimeleri kullanmakta ve bu yabancı kelimelerin yaygınlaşmasına sebep olmaktadırlar.

Minicik bebekler henüz senkronize yüzme figürleri yapmasalar da suda batmadan kalabiliyorlar. Uçuş tarifeleri senkronize edilerek İstanbul ve Zürih’teki bağlantılar güçlendirilecektir.

Gazetelerden derlediğimiz bu örneklerin ilkinde senkronize sözünün yerine uygun, İkincisinde ise uygunlaşmak, uyum içinde olmak karşılıklarının kullanılması gerekir.

Senkronizasyon kelimesinin Türkçede dil bilimi alanında kullanılan pek çok türevi vardır. Kurulumuz, bu sözlere karşılık olarak daha önceden teklif edilmiş ve yaygınlaşmış karşılıkların benimsenmesine karar vermiştir.

senkron : eş zaman.

senkroni: eş zamanlılık.

senkronik: eş zamanlı.

senkronizm : eş zamanlılık.

sensor : İngilizce sensor. “Alıcı alet, sezici, algılayıcı” anlamlarında İngilizceden dilimize giren bu kelime, gazetelerde Fransızca telâffuzuyla sensör şeklinde yanlış olarak kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak, kesmek fiilinden türetilen keser örneğinden yararlanarak duymak fiilinden duyar sözünü oluşturmuştur. Örnek: TSE bu yıl üretilen doğal gaz sobalarına duyar denilen parçanın takılmasını zorunlu kıldı.

shape master : İngilizceden dilimize geçen ve sağlıkla ilgili bir spor dalını temsil eden bu söze karşılık olarak Kurulumuz, güçlendirme kelimesini önermektedir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbî kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri yapılır.

shower screen : İngilizce olan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz duş kabini ve banyo kabini kelimelerini teklif etmektedir. Dilimizde bir marka adı olan “duşakabin” şekli yaygınlaşmıştır. Yapı olarak yanlış olan bu kelimenin yerine yukarıdaki kelimeler uygun görülmüştür. Örnek: Dairesine yeni model duş kabini (banyo kabini) koydurmuş.

simülâsyon : Fransızca simulation. "Taklit etme, taklidini yapma" anlamındaki bu söz son dönemlerde bilgisayar ve iletişim terimi olarak duyulmaya ve kullanılmaya başlandı. Kurulumuz, bu söz için benzetim kelimesini önermiştir.

Kök bakımından aynı olan simülâtör sözü için de benzetimlik uygun bir karşılık olarak seçilmiştir. Örnek: Benzetimlik aynı uçaktaymış izlenimini verirken, pilot da havadaymış gibi uçacak.

Ayrıca gazetelerde bu sözün simülâsyon sineması şeklinde bir başka kullanımına daha rastlamaktayız. Bu durumda da kullanılacak karşılık benzetim sineması’dır. Örnek: Seyredenlerin kendilerini perdenin içinde hissedecekleri benzetim sinemaları Tatilya'-nın bir başka yönü.

sinerji : Fransızcadan (synergie) dilimize giren bu kelime "birlikte çalışma, (organlarda) iş birliği görevdeşlik" anlamlarını taşımaktadır. Kurulumuz bu kelime için daha önce de önerilmiş olan görevdeşlik karşılığının kullanılmasını uygun görmektedir. Örnek: Besicilikle uğraşıyoruz. Fabrikaların atıklarını doğal yem olarak kullanıyoruz. Bu bir görevdeşlik yaratıyor.

sirkülasyon : Fransızca circulation. Genel olarak "hava ve paranın dolaşımı" anlamında dilimizde kullanılan bu söz çek, senet, bono veya para piyasasında daha sık geçmektedir. Kurulumuz, sirkülâsyon için dolaşım sözünün uygun bir karşılık olduğunu kabul etmiş ve hava dolaşımı, para dolaşımı biçimlerinde kullanılabileceği görüşüne varmıştır.

sirküler : Fransızca circulaire sözü geldiği dilde "yuvarlak, değirmi" gibi anlamları yanında "sonunda çıkış noktasına dönen" anlamında da kullanılır. Bu söz bizde daha çok "genelge" anlamıyla kullanılmaktadır. Kurulumuz, Türkçedeki kullanımlarına göre sirküler sözünün genel anlamda genelge, toplantılar için yapılan çağrı anlamında ise duyurum şeklinde karşılanmasına karar vermiştir. Bunların dışında Türkçede sirküler, imza sirküleri biçiminde de geçer. Hukukî ve ticarî bir terim olduğunu göz önüne alan Kurulumuz, bu durumda da imza belgesi sözünün kullanılmasını uygun bulmuştur. Örnekler: Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı başlıklı genelgede başkanın 4-7 Ağustos tarihleri arasında izinli olduğu bildiriliyordu. Kurultayın birinci duyurumunu gönderdik. İhale için başvuruda bulunacak kuruluşların dosyalarında noter tasdikli imza belgesi de bulunacaktır.

sit-com : İngilizce situation comedy kelimelerinin kısaltması olarak sit-com şeklinde ve “bir durumun, güldürücü bir şekilde oyunlaştırılması” anlamında Türkçeye giren bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, önceden de dilimizde kullanılan fakat yaygınlık kazanmamış olan durum güldürüsü kelimesini teklif etmektedir (kısaltması: durgül). Örnek: Adı henüz kesinleşmeyen dizi Altın Kızlar gibi durum güldürüsü tarzında olacak.

skala : İtalyanca scala. Türkçe Sözlükte "bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi; genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi; sekiz notanın kalın sesten inceye veya inceden kalma gitmek üzere sıralanmış dizisi" şeklinde geçen skala sözü dilimizde "dizi, sıra" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için yelpaze ve gösterge çizelgesi sözlerini önermektedir. Örnek: Müziği bir esin kaynağı olarak kullanan sanatçı, yağlı boyanın bütün imkânlarını zorlayarak zengin bir renk yelpazesi yarattı.

skeç : İngilizce sketch. İngilizceden dilimize geçen bu söz "daha çok radyoda yayımlanmak üzere hazırlanmış genellikle güldürü niteliğinde kısa ve sürükleyici oyun" anlamında kullanılır. Kutulumuz bu kelime için oyunça sözünü önermektedir. Örnek: Bu oyuncuda ülkemizdeki iş isteme yolları ele alınıyor.

smaç : İngilizce smash. "Voleybol, tenis, masa tenisi, hentbol gibi oyunlarda, rakip alana veya kaleye indirilmek suretiyle topa yüksekten, sertçe ve dik bir biçimde vurma" anlamında olan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, çivileme ve küt inme sözlerinin uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Takıma yeni alınan oyuncu, mükemmel çivilemeleri (küt inmeleri) ile dikkat çekti.

smaçör : çivileyici, küt inici.

snobizm: züppelik.

snop : İngilizceden dilimize giren bu kelime Türkçe Sözlük’te "seçkin görünmek için, bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen (kimse), züppe" şeklinde tanımlanmaktadır. Kurulumuz, bu kelime için dilimizde kullanılmakta olan züppe karşılığının uygun olduğu görüşündedir.

solaryum : Fransızca solarium. Lâtinceden Fran-sızcaya geçmiş olan bu kelime "hastalıkların güneş ışınlarıyla tedavi edildiği yer" anlamındadır. Kurulumuz bunun için güneş odası sözünü önermektedir. Örnek: Açık ve kapalı yüzme havuzları, tenis 'kortları ve güneş odası ile...

spontane : Fransızca spontane. Dilimizde daha çok "kendiliğinden olan, kendiliğinden oluşan veya anında yapılan" anlamında kullanılan bu kelimenin yerine Kurulumuz, kendiliğinden sözünü önermektedir. Bu kelimeyle birlikte gelmek, olmak veya uygun bir fiil (kendiliğinden gelmek, kendiliğinden olmak) kullanılabilir. Örnek: Benim için sunuculukta "merha-ba"dan sonrası kendiliğinden gelir.

spread : İngilizceden bir ekonomi terimi olarak dilimize giren bu kelime "mevduat faizleriyle kredi faizleri arasında meydana gelen fark" şeklinde tanımlanır. Bir başka anlamıyla borsada alım ve satım fiyatları arasındaki farktır. Bu fark bir kıymetli evrakın değeri ile piyasa fiyatı arasında da olabilir. Kurulumuz, bu söz için doğrudan fark karşılığının kullanılmasını önermektedir. Tütünbank Bülteni’nden aldığımız şu cümle bir tanım niteliğindedir: Spread döviz-efektif alım ve satım fiyatları arasında oluşan farktır. (Sayı: 5, 1996) Bu cümle, "Döviz efektif alım ve satım fiyatları arasında oluşan duruma fark denir." biçiminde ifade edilebilir.

Sprint : İngilizce Sprint. Atletizmde "kısa mesafeli sür’at koşusu" demek olan bu kelime için Kurulumuz, kısa koşu sözünün uygun bir karşılık olduğunu belirtmektedir. Bu sözün sprinter biçiminde bir de türevi vardır. Kısa mesafe koşucusu anlamına gelen bu söz için de önerimiz kısa koşucu’dur. Örnekler: Kilosu uygun olan atlet bu kısa koşuda kazanır. Dünyanın en ünlü kısa koşucusu olan Cari Lewis, Barcelona Olimpiyatlarında yüz metreyi koşamayacak.

squash : İngilizcedeki özgün imlâsıyla dilimizde kullanılmaya başlanan bu söz bir spor terimidir. “Özel bir odada tek veya çift kişiyle oynanan, topu bir raketle duvardaki belirli bölgeye atıp, dönüşte çizgilerle belirlenmiş oyun alanına düşürme esasına dayanan bir oyun” anlamındaki bu sözün yerine Kurulumuz, duvar topu tamlamasının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Bankanın üstün teknolojiyle donatılmış spor alanında duvar topu oynama imkânı da var.

stand-up : İngilizce orijinal imlâsıyla Türkçeye giren bu kelime “ayakta durmak, ayağa kalkmak” anlamlarındadır. Dilimizde son dönemlerde stand-up komedyenler şeklindeki kullanışıyla yaygınlaşan bu kelimeye Kurulumuz, sözçatar karşılığını teklif etmektedir. Örnek: Sözçatarlar Türkiye ’de konu sıkıntısı çekmiyorlar.

stant : İngilizce stand. Dilimize "tezgâh, kitap sergilenen alan, teşhir yeri" anlamlarıyla geçen bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, sergilik kelimesini önermiştir. Örnekler: Türkiye'de sekizinci kez düzenlenen Uluslar Arası Eğitim Fuarına 35 sergilik ile katılan üniversiteler âdeta görücüye çıkmışlardı. Dekorasyon Aksesuar Fuarının bir sergiliğinde mankenlik yapan Demet Yoruç, gece boyunca tüm dikkatleri üzerine çekti.

statüko : Fransızca olan ve uzun zamandan beri Türkçede kullanılan statüko (statuquo) "yürürlükte bulunan anlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuz mevcut durum ve var olan durum karşılıklarını teklif etmektedir.

step : İngilizce step. Bu sözün basketbolda, "bir oyuncunun elinde top olduğu hâlde, topu yerde zıplatmadan bir âdımdan fazla yürümesi" anlamındaki kullanımı için Kurulumuz, hatalı yürüme sözünü karşılık olarak önermektedir. Ayrıca bu söz doğrudan bir spor terimi olarak da kullanılmaktadır. Bu durumda ise step için önerdiğimiz karşılık inmek ve çıkmak fiillerinden oluşturulan inçık’tır. Spor dışında step by step biçiminde geçen kelimenin adım adım şeklinde karşılığının bulunduğunu ve kullanıldığını hatırlatmamız gerekir. Örnek: Parti adım adım iktidar olma hesabı yapıyor.

steril : Fransızca steril. "Verimsiz, kısır" veya "her türlü mikroptan arınmış" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, arınık kelimesinin tıptaki anlamına uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Kelimenin öteki anlamları içinse verimsiz sözü kullanılmalıdır. Örnek: Numune et, market yöneticilerinin de bilgisi altında arınık kap içinde alındı.

sticker : İngilizceden dilimize giren ve özgün imlâsıyla kullanılan bu kelime "etiket, yapıştırılan şey" anlamındadır. Kurulumuz, bu kelimeye karşılık olarak dilimizde zaten var olan çıkartma sözünün kullanılmasını önermektedir. Örnek: Arabanın arkasına üniversitenin adını çıkartma olarak yapıştırmış.

stopaj : Fransızca stoppage (yırtığı, söküğü örme). Bu söz, Türkçeye bir ticaret terimi olarak geçmiştir. "Kanunun öngördüğü ölçüde yapılan kesintilerden ilgiliye yıl sonunda ödenen miktar" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, ön kesinti karşılığını önermektedir. Örnekler: Ön kesinti gelirlerinden yüzde üç ek vergi alınacak. Vergi kararnamesi çıktıktan sonra tarım ürünlerinde brüt hasılat üzerinden alınan ön kesinti vergisi iki buçuk kat artacak.

stop-loss : İngilizceden orijinal imlâsıyla dilimize giren ve bankacılık alanında kullanılan bu terim, “fiyat düşüşü sonucu daha fazla kaybı önlemek amacıyla yapılan işlemler” olarak tanımlanmaktadır. Kurulumuz, bu söz için zarar kesme karşılığını önermektedir. Örnek: Böyle durumlarda hisselerin zarar kesme fiyatları tespit edilip, bu seviyelerden alım yapılabilir.

strapless : İngilizce strap (kayış, şerit, atkı, bant) + less (son ek -siz). Kurulumuz strapless kelimesine karşılık olarak askısız sözünü benimsemiştir. Örnek: Askısız kıyafetler bu yılın yaz modasında sıkça karşımıza çıkacak.

stretching : İngilizceden dilimize geçen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, germe sözünü önermektedir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbî kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri yapılır.

süpervizör : Fransızca superviseur. "Bir iş yerinde denetleme ve kontrol işini yapan üst düzey yönetici, denetleyici" anlamındaki bu kelime için Kurulumuz, üst denetçi sözünü önermektedir. Örnek: Şirketimize yüksek öğrenim görmüş yabancı dil bilen üst denetçiler alınacaktır.

swap : İngilizceden dilimize geçen bu bankacılık terimi "kâr etme veya kur farklılıklarından korunma amacıyla farklı vadeler itibarıyla döviz alınıp satılması" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için takaslama kelimesini önermektedir. Örnekler: Hükümet üçlü emzik stratejisini uygulamaya koydu. Takaslama yolu ile bankalarda biriken parayı, faiz ve borsa yoluyla da piyasalardaki otuz trilyonluk başıboş parayı kontrol altına alıyor.

swift: İngilizce swift (çabuk, hızlı, sür’atli). Son yıllarda daha çok bankacılık alanında kullanılan bu kelime için Türkçede zaten hızlı sözü bulunmaktadır. Dolayısıyla swift sözünün kullanılmasına hiç gerek yoktur. Örnek: 1995 yılında şubelerimizden muhabir bankalara hızlı mesaj gönderilmesi sağlanmıştır.

şutör : İngilizce shoot "atmak" fiilinden shooter. Bir spor terimidir. Futbolda "topa sert ve anî bir ayak darbesiyle vurabilen oyuncu" demektir. Basketbolda da kullanılır. Kurulumuz bu sözün yerine futbolda vurucu kelimesini önermiştir. Basketbol oyunu söz konusu olduğunda bu durumda da atıcı uygun bir karşılıktır. Örnekler: O, günümüz futbolunun en iyi vurucularından biridir. Efes'in herhangi bir savunmaya karşı oyununu hızlı oynaması da lâzım, çünkü çok iyi atıcıları var.

tabloid : İngilizce olan bu söz dilimizde "siyasî ve sosyal meseleleri tek bir haberle veren bir tür gazete" anlamında kullanılmaktadır. Bu söze Kurulumuz küçük gazete karşılığını önermektedir. Örnek: Gazeteciler, fflashington gibi ciddî işlerin yapıldığı başkentte küçük gazetenin büro açmasını dünyanın sonu olarak görüyorlar.

tandans : İngilizce tendency. "Belli bir yöne veya duruma meyletme, eğilme istidadı gösterme" anlamında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz, eğilim sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: O, çevresinde daha çok çevreci eğilimiyle tanınır.

tefe : Bu söz de tüfe gibi bir kısaltmadır. Toptan eşya fiyatları endeksi. Bu kavram ya bu kısaltmayla veya toptan eşya fiyatları göstergesi sözüyle karşılanır.

telekomand : Fransızca telecommânde. "Uzaktan kumanda" anlamına gelen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, uzaktan komut kelimesini önermektedir.

terapi : Fransızca therapie. "Hastalık, sakatlık, bozukluk gibi rahatsızlıkların herhangi bir yöntemle tedavisi" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, tedavi kelimesinin uygun olduğunda birleşmiştir.

terapist: tedavi uzmanı.

termoterapi: Fransızcadan dilimize geçen ve tıp alanında kullanılan bu terim “ısı ile yapılan tedavi” anlamındadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak ısı tedavisi sözünün kullanılmasının uygun olacağı kanaatindedir.

thalassotherapie : Fransızcadan dilimize geçen bu birleşik söz, thalassa (Yunanca “deniz”) ve therapia (Yunanca “tedavi”) kelimelerinden oluşmaktadır. "Güneşin, denizin ve kumun insan vücudu üzerinde yaptığı olumlu etkiyle sağlanan iyileşme" anlamındadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak deniz tedavisi sözünü önermektedir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbı kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri yapılır.

topless : İngilizce topless. Bir süreden beri basın ve yayın organlarınca kullanılan ve “üstsüz” anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz da üstsüz karşılığını benimsemiştir. Örnek: Üstsüz güneşlenen turistler tatilin keyfini çıkardılar.

transfigürasyon : Fransızca transfiguration. "Şekil ve görünüşünü değiştirme işi" anlamındaki bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz biçim değişimi sözünü önermektedir. Örnek: Çalışmalarınızda biçim değişimi çok belirgin, mozaik ile bu değişim arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?

transparan : İngilizce transparency. “Şeffaf, saydam, ışığa tutunca arkasındaki görülebilen” anlamlarındaki bu kelime için Kurulumuz saydam veya şeffaf sözlerini önermektedir. Çeşitli ince giysiler için içgösterir yerine göre uygun bir karşılıktır. Örnek: Hülya, konserin ikinci bölümünde siyah, içgösterir bir tuvaletle sahneye geldi.

transplântasyon : Fransızca transplantation. "Hasta organın veya dokunun sağlam organ veya dokuyla değiştirilmesi, yenilenmesi işi" olarak dilimizde sıkça geçen bu söz, "bitkilerin bir yerden başka bir yere nakli" anlamında da kullanılır. Kurulumuz bu kelime için organ nakli veya organ aktarımı sözlerini önermektedir. Transplântasyonda eğer doku söz konusu ise doku nakli veya doku aktarımı sözleri kullanılabilir. Organın adı geçiyorsa bu durumda nakil sözü yeterlidir: Deri nakli, kalp nakli, böbrek nakli gibi. Bitki biliminde ise bitki nakli ve bitki aktarımı transplântasyon için uygun karşılıklardır. Örnekler: İlk kalp naklini Dr. Christian Bernard gerçekleştirmişti. Doktorlar yaptıkları deneylerde küçük Angelina'nın dokularının ablasına uyduğunu, bunun doku nakli için sevindirici bir sonuç olduğunu söylediler.

travma : Fransızca trauma. “1. tıp. Bir doku veya organın yapısını veya biçimini bozan ve dıştan mekanik bir tepki sonucu oluşan yerel yara. 2. psikol. Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı.” Kurulumuz, kelimenin tıptaki somatik hastalıklar için kullanımına karşılık olarak vuruk ve incinme kelimelerini, psikolojide kullanımı içinse sarsıntı sözünü teklif etmektedir. Örnekler: Parmaklarını kontrol edebilen kişinin muhtemelen boynunda ciddî bir vuruk (incinme) söz konusu olmayacaktır. Ünlü bilim adamı, ölüm rehberliği hizmetlerinden derin endişe ve bıkkınlıktan dolayı ciddî bir şekilde sarsıntı yaşayanların da yararlanabileceğini düşünüyor.

Basındaki bir kısım yazarlar, “Yediği travmanın sersemliğini henüz üzerinden atamamış bir muhalefet görüntüsü söz konusu” örneğinde görüldüğü gibi travma kelimesini yanlış olarak kullanmaktadırlar. Bu cümlede travma yerine darbe denmesi gerekirdi.

travmatoloji: vuruk bilimi.

trekking : İngilizce trekking. "Göç, arabalarla bir yerden bir yere seyahat etme" anlamında batıda kullanılmış olan bu kelime, dilimize "spor amacıyla dağlarda yapılan yürüyüş" anlamında geçmiştir. Kurulumuz bu söz için dağ yürüyüşü sözünü önermiştir. Örnek: Turizm Bakanlığının düzenlediği dağ yürüyüşü Kayseri'nin Yahyalı ilçesinde sona erdi.

triyaj : Fransızca triage. "Seçme, ayırma, eleme" anlamlarını taşıyan bu söz, bankacılık ve demir yolları alanında kullanılmaktadır. Kelimenin bankacılıktaki kullanımı "ticarî değeri olmayan senetlerin incelenip ayıklanması" anlamını taşımakta; demir yollarındaki kullanımı ise "çeşitli yönlerden gelen yük vagonlarının gidiş yönlerine göre ayrıldığı, yeni katarların oluşturulup sevk edildiği üç yol demetinden oluşan gar" anlamındadır. Komisyonumuz, bankacılıktaki kullanımı için ayırma, eleme; demir yollarındaki kullanımı için de üçlü alan karşılıklarını önermektedir. Örnek: Belediye tarafından İstanbul Metrosunun üçlü alanının, Ayazağa kampusunda bulunan Kanlı Kavak Vadisi olarak belirlenmesi, İTÜ yetkililerinin tepkilerine yol açtı.

tüfe : Bu söz bir kısaltmadır. Tüketici fiyatları endeksi. Bu kavram ya bu kısaltmasıyla veya Tüketici fiyatları göstergesi sözüyle karşılanır. Daha önce endeks kelimesi ele alınmış bu anlamıyla endeks yerine gösterge sözü önerilmiştir (Bk. Yabancı Kelimelere Karşılıklar, s. 28).

türbülâns : Fransızca turbulence. Bu söz dilimizde iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri "gaz ve sıvı maddelerin girdap şeklinde oluşturdukları akıntı biçimi", ikinci anlamı ise "huzursuzluk, rahatsızlık, kargaşa"dır. Kurulumuz bu Fransızca söz için burgaç ve hava burgacı kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnekler: Paris seferini yapan yolcu uçağının hava burgacına girmesi sonucu yaralanan hostes önceki akşam İstanbul'a getirildi. Biz, kısa dönemli giriş çıkışları, burgaçları çok büyütüyor, gelişmemizi görmeden çöküyoruz diyoruz.

undercover : İngilizce under (altında, aşağısında) + cover (kapamak, örtmek). Dilimize İngilizceden “gizli, üzeri örtülü” anlamında geçen bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, örtülü kelimesini önermektedir. Örnek: Her devletin bazı örtülü operasyonları vardır.

underground : İngilizce underground. “Yeraltında, gizli olarak; yeraltı treni, metro” anlamındaki bu kelime sanatın çeşitli dallarında kullanılmaktadır. Kurulumuz, “geleneklerden ve çağdaş cereyanlardan uzaklaşan sanat” anlamıyla dilimize geçen underground sanat için yeraltı sanatı, underground müzik için yeraltı müziği, underground sinema içinse yeraltı sineması karşılıklarının uygun olduğu görüşündedir. Örnekler: Yeraltı sineması, yapımda ve yönetimde Amerikan geleneksel sinemasının tüm sınırlarını zorlayan bir tutumu yansıtır. Barda çarşamba ve cumartesi geceleri yeraltı müziği yapılıyor.

ültimatom : Fransızca ultimatum. "Bir devletin başka bir devlete yerdiği ve hiçbir tartışmaya yer bırakmaksızın tanıdığı sürede isteklerinin yerine getirilmesini istediği nota" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz kesin uyan karşılığını önermektedir. Bu söz son zamanlarda kuruluşlar veya partiler arasında da kullanılmaya başlanmıştır. Örnek: Krajina Sırplarının lideri Borislav Mikeliç, Boşnak ve Hırvatlara kesin uyarı verdi.

valör : Fransızca valeur. "Faizin başlangıcına esas olan tarih" anlamında bir ticaret terimi olarak dilimizde sık kullanılan bu söz için Kurulumuz, geçerlilik karşılığını önermektedir.

vantilâtör : Fransızca ventilateur. "Kapalı bir yerin sıcak ve durgun havasını dalgalandırarak esinti sağlayan veya belli bir ortama temiz hava üfleyen alet" anlamında yaygın olarak kullanılan bu söz için Kurulumuz, birçok öneri arasından yelveren ve estireç kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Çifte kademeli, döner başlıklı masa yel-vereni, aradığınız serinliğin kaynağı oldu.

viraj : Fransızca virage. Uzunca bir süreden beri dilimizde kullanılan bu söz için halk ağzında çeşitli karşılıklar bulunmaktadır. Hatta Kıbrıs'ta viraj yerine büküm denildiğini biliyoruz. Kurulumuz, bu söz için dönemeç kelimesinin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir.

virman : Fransızca virement. Daha çok bankacılık alanında kullanılan bu söz, "nakit kullanmadan hesaptan hesaba yapılan para transferi veya bir hesaptan bir başka banka hesabına para aktarma" anlamlarındadır. Kurulumuz, virman sözüne karşılık olarak aktarım kelimesini önermektedir. Örnek: Banka kartınızla şirketiniz adına dilediğiniz an para yatırabilir, çekebilir, havale ve aktarım yapabilir, şirketin hesap bakiyesine ulaşabilirsiniz.

volatilite : Fransızcadan dilimize geçen ve bazı gazetelerde köşe yazarlarının bir ekonomi terimi olarak kullandığı bu sözün yerine Kurulumuz, belirsizlik hâli kelimesinin kullanılabileceği görüşündedir. Örnekler: Uluslar arası piyasalar geçen haftayı son iki yılın Türkiye'sine benzer bir hâlde geçirdiler. Belirsizlik hâli yüksekti; hareketler, temel ekonomik göstergelerden çok psikolojiden etkilendi. Bu hafta yaşayacağımız kriz günlerinde bir gün diğerine göre çok değişik olabilecek. Diğer bir söyleyişle belirsizlik hâli yüksek, tahmin yapmak güç olacak.

volüm : İngilizce volüme. Dilimizde daha çok “hacim veya miktar” anlamıyla kullanılan bu söz, müzikte de “sesin alçaklığı veya yüksekliği” anlamlarında geçer. Kurulumuz bu söz için genel anlamda hacim, müzikte ise yoğunluk, ses yoğunluğu kelimelerini önermektedir. Basım işlerinde de bu kelimenin ara sıra geçtiği görülmektedir. Bu durumda da kullanımda olan cilt sözü tercih edilmelidir. Örnek: Dış ülkelerden alınan mallar arasında otomobil parçaları büyük bir hacim tutuyor.

workout: İngilizceden dilimize giren bu kelime, İngilizcede "idman, antrenman; deneme çalışması" anlamlarını taşımaktadır. Türkçemizde bu kelimenin yerine kullanılabilecek ve aynı anlamın yüklenebileceği alıştırma, idman, antrenman gibi kelimeler vardır. Kurulumuz, bunlardan birinin kullanılabileceği görüşündedir. Örnek: Esem Spor Giyim’in Türkiye temsilciliğini yaptığı spor markası Adidas ’tan her yaştan bayan sporcuya bir alıştırma (antrenman) ayakkabısı.

workshop : İngilizceden dilimize geçen bu söz, “çalışma yeri, işlik, atölye” anlamlarındadır. Dilimizde “bilgi ve fikir üretme” anlamıyla kullanılan bu söz için Kurulumuz, fikir üretme veya fikir üretme toplantısı kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Fikir üretme toplantısının amacı, sınırlı sayıdaki sinir bilimciye zengin bilgisayar desteğiyle kendilerinin uygulama yapabileceği lâboratuvar koşullarında yoğun kurs vermek ve özgür bir yöntem tartışması ortamı sağlamak.

TÜRKÇE KARŞILIKLAR DİZİNİ

-A-

acayip

: Eksantrik

açık

: Dekolte

açık giysi

: Dekolte

adım

: Etap

adım adım

: Step by step

ağaç parkı

: Arboretum

akıtma

: Enjeksiyon

aktarım

: Virman

alıştırma

: Workout

alıştırma

: Oryantasyon

alıştırma

: Rodaj

alıştırma dönemi

: Rodaj

ana haber sunucusu

: Anchorman

antrenman

: Workout

aracı (kurum veya şirket)

: Factoring

aracılık

: Factoring

arınık

: Steril

art bölge

: Hinterland

askısız

: Strapless

aşınma payı

: Amortisman

aşırı

: Ekstrem

aşırı

: Maksimalİst

aşırma

: Plâjirizm

at gezdirmeliği

: Padok

atıcı

: Şutör

atış alanı

: Poligon

Avro

: Euro

ayakça ayırma ayinle ilgili aykırılık


: Pedal

: Triyaj

: Ritüel

: Anomali


banyo kabini basamak başkalaşım başkalaşma başlık başlıklı başlıksız bayağı bayağılık bayi

bayilik vermek

i                 belgegeçer çevirgesi

belirsizlik hâli benzetim benzetimlik benzetim sineması

i               bezekli

f              bezeme

,i                   bezenti

bezeyici

!               biçim değişimi

biçimleme biçimsel biçimsel olmayan bilgi çarpıtma

..........■

: Shower screen

: Etap

: Metamorfizm

: Metamorfoz

: Antet

: Antetli

: Antetsiz

: Kitsch

: Kitsch

: Corner

: Comer vermek

: Faks modem

: Volatilite

: Simülâsyon

: Simülâtör

: Simülâsyon sineması

: İllüstratif

: İllüstrasyon

: Garnitür

: İllüstratör

: Transfigürasyon

: Figürasyon

: Formel

: Enformel

: Dezenformasyon


bilgilendirme bindirim bir gecelik

birleşik birleşim birlikte yaşama bitirme tezi bitki aktarımı bitki nakli bitki varlığı boğumlanma boyut boyutlar buharlı hamam burgaç buzlu çay büküm büyük mağaza

: Enformasyon

: Remix

: O/N (Över night)

: Kombine

: Kombinasyon

: Cohabitation

: Lisans tezi

: Transplântasyon

: Transplântasyon

: Flora

: Artikülâsyon

: Format

: Format

: Sauna

: Türbülâns

: Ice-tea

î Viraj

: Mega store

casusluk cilt

-ç-

: Espionnage

: Volüm

çağcıl müzik

: New age

çardak

: Pergola

çarpsına

:: Crash-test

çaşıtlık

:: Espionnage

çevirge

: Modem

çevre

: Periferi

çıkartma

: Sticker

çıkış işlemi

: Check-out

çıkış özeti

: Epikriz

|                 çıkmalık

: Podyum

l                    çırpıcı

: Mikser

çivileme

: Smaç

l                   çivileyici

: Smaçör

|                      Çizgi

: Kulvar

çokgen

: Poligon

çözücü

: Dekoder

t'

!                                -d-

dağ yuruyuşu

: Trekking

dalış

: Plonjon

»                 danslık

: Dansing

I                değişim

: Metamorfizm

|                değişken ölçü

: Eşelmobil

I                değişme

: Metamorfoz

I               deneme çekimi

: Casting

|               denetim bağı

: Bandrol

I               denetim noktası

: Check-point

denetim pulu

: Bandrol

i                  deneyci

: Ampirist

i                  deneycilik

: Ampirizm

|                deneye dayalı

: Ampirik

î                 deniz tedavisi

: Thalassotherapie

derece

: Grado

derin dondurucu

: Deep-freeze

j              derin düşünme

: Meditasyon

dev şar

: Megapol

j                 dev şehir

: Megapol

dış hissedar

: Outsider

W -

dış ticaret serbestliği dilim

dinleme salonu dizüstü

dizüstü bilgisayarı doğum incinmesi doku aktarımı doku nakli dolaşım dolmuş dolmuş uçak doruk

dorukçu yaklaşım doruklaştırma doruklaştırmak

doruk noktası

dönemeç dönen top dönen topa çıkmak dönen top mücadelesi

dönen topu kapmak döviz

durgül durum güldürüsü duş kabini duvar topu duyar duyurum düğüm düğümcük


: Liberasyon

: Episot

: Oditoryum

: Labtop

: Labtop

: Birth travma

: Transplântasyon

: Transplântasyon

: Sirkülâsyon

: Charter

: Charter

: Maksimum

(maksimal}

: Maksimalist

: Maksimizasyon

: Maksimize etmek

: Maksimum

(maksimal)

: Viraj

: Ribaunt

: Ribaunta çıkmak

: Ribaunt mücadelesi

: Ribaunt almak

: Forex

: Sit-com

: Sit-com

: Shower screen

: Squash

: Sensor

: Sirküler

: Nod

: Nodül

dünden bugüne düşen (piyasa) düşmek düşmüş düşmüş olmak düzenleyici düzey

: Retrospektif

: Bearish

: Kadük olmak

: Kadük

: Kadük olmak

: Regülâtör

: Grado

-E-

egemen güçler

: Establishment

eğilim

: Tandans

eğlence evi

: Lokal

eğlence yeri

: Lokal

eğlendinlen alanı

: Rekreasyon

ekranda

: On screen

el bilgisayarı

: Notebook

eleme

: Triyaj

elmek

: E-mail

emir eri

: Plânton

en aza indirmek

: Minimize etmek

en çok

: Maksimum

(maksimal)

engel

: Bariyer

engelleme

: Filibustering

en uygun

: Optimal

en uygun duruma getirme

: Optimizasyon

en uygun duruma getirmek

: Optimize etmek

en üst

: Maksimum

(maksimal)

en üst düzey

: Maksimum

düzey

en üst seviyeye çıkarma : Maksimizasyon

en üst seviyeye çıkarmak

en yüksek

e-posta eskilik estireç eşitlemek eşleme eşlemek

eş zaman

eş zamanlı

eş zamanlılık

eş zamanlılık etkisizleştirilmiş etkisizleştirme etkisizleştirmek

ev


: Maksimize etmek

: Maksimum

(maksimal)

: E-mail

: Antikite

: Vantilâtör

: Egale etmek

: Senkronizasyon

: Senkronize etmek

: Senkron

: Senkronik

: Senkroni •

: Senkronizm

: Nötralize

: Nötralizasyon

: Nötralize etmek

: Lokal


-F-

fabrikadan satış merkezi fark

fıkra

fikir üretme

fikir üretme toplantısı

fizik tedavi

fizik tedavi uzmanı

fotokurgu

frenci

fren görevlisi

: Outlet çenter

: Spread

: Anekdot

: Workshop

: Workshop

: Fizyoterapi

: Fizyoterapist

: Fotomontaj

: Gardıfren

: Gardıfren


-G-

garip gecelik

: Eksantrik

: O/N (Över night)

geçerlilik geleceklik hakkı

: Valör

: Self-determinasyon

genelge gerçek gerçekleştirme gerdirme geri ödeme geriye dönük geriye dönüş germe gezgin satıcı giriş işlemi girişken gizlem gizlendi gök evi görevdeşlik gösterge gösterge gösterge çizelgesi gösterge çizgisi göz bağcı göz bağcılık göz kalemi göz yangısı güçlendirme güdümleme güdümlemek

: Sirküler

: Reel

: Realizasyon

: Lifting

: Rambursman

: Retrospektif

: Flash-back

: Stretching

: Plâsiyer

: Check-in

: Agresif

: Esoterik

: Esoterik

: Plânetaryum

: Sinerji

: Endeks

: İndikatör

: Skala

: Referans çizgisi

: İllüzyonist

: İllüzyon

: Eyeliner

: Konjonktivite

: Shape master

: Manipülâsyon

: Manipüle etmek

gümrüksüz mağaza güneş odası

-H-hacim

halk oylaması

halk oylamasına gitmek

halk oylaması yapmak

hatalı yürüme hava burgacı hava dolaşımı hayvan varlığı hedef

hesap belgesi

hızlı

hikâyecik

hileli yönlendirme hileyle yönlendirme hileyle yönlendirmek hoş koku hoş kokulu

-I-

ısı tedavisi

ışıklı teker

ışıldak

ışın tedavisi

ışın tedavi uzmanı

: Free-shop

: Solaryum


: Volüm

:: Referandum

:: Referandum yapmak

: Referandum yapmak

:: Step

: Türbülâns

:: Sirkülâsyon

: Fauna

: Destinasyon

: Dekont

: Swift

:: Anekdot

:: Manipülâsyon

:: Manipülâsyon

:: Manipüle etmek

:: Aroma

:: Aromatik


:: Termoterapi

:: Laser-disc

:: Projektör

:: Radyoterapi

:: Radyoterapisi


-İ-

içgösterir

: Transparan

iç hissedar

: Insider

idman

: Workout

iğne vurma

: Enjeksiyon

iğne yapma

: Enjeksiyon

ihraç izni

: İhraç lisansı

ikili sigorta

: Reasürans

ikili sigorta şirketi

: Reasürans şirketi

ikili sigorta yapmak

, : Reasüre etmek

ikinci kırdırma

: Reeskont

ileri gelenler

: Establishment

ileri teknoloji

: High-tech

ilgileşim

: Korelâsyon

ilişim

: Link

ilişme

: Protez

ilk çağ

: Antikite

ilke söz

: Motto

ilk örnek

: Arketip

imce

: Paraf

imcelemek

: Parafe etmek

imceli

: Paraflı

imcesiz

: Parafsız

imza belgesi

: İmza sirküleri

incinme

: Travma

inçık

: Step

indirim

: Iskonto

indirim saatleri

: Happy hour

intihal

: Plâjirizm

ithal izni

: İthal lisansı

iyimser

: Optimist

iyimserlik

: Optimizm

iz düşümü

: Projeksiyon

izin belgesi


 

-K-

kamu denetçisi kâr amaçlı satış karıştırıcı karşı casusluk kavrayış kaykaç kaymalık kaynak kaynak gösterme ken düşler kendiişlerlik kendiliğinden kendiüretir kesik kesin uyarı kestirim kesyap kırdırma kırkyama kısa koşu kısa koşucu kısa süreli film

kıyı

kıyı bankacılığı

kızdırıcı

kızdırmak

kimyasal (kimyevî) tedavi

kodamanlar


: Ombudsman

: Realizasyon

: Blender

: Kontrespiyonaj

: Nosyon

: inline skate

: Paten

: Referans

: Referans

: Otomatik

: Otomasyon

: Spontane

: Otoprodüktör

: Kupür

: Ültimatom

: Projeksiyon

: Kolâj

: Iskonto

: Patchwork

: Sprint

: Sprinter

: Kısa metrajlı film

: Periferi

: Off shore

: îrrite edici

: îrrite etmek

: Kemoterapi

: Establishment

koku tedavisi kollayıcı konak konut kopuntu kopyalama kopyalamak koruma koruma koruma aracı korumalık koşmalık koşu yolu köklü kökten köktenci köktencilik köktendinci köktendincilik kötümser kötümserlik kredi açıcı kurgu kurgucu kurgu masası kurgu odası kurmak kurtarımcılık kurum kuşak küçük gazete kümelenme küt inici küt inme

Arometrapi Küratör Etap Rezidans Diaspora Klonlama Klonlamak Bodyguard Hedging Eskort Bodyguardlık Parkur Parkur Radikal Radikal Radikal Radikalizm Fundamentalist Fundamentalizm Pesimist Pesimizm Kreditör Montaj Montajcı Montaj masası Montaj odası Monte etmek İrredantizm Establishment Jenerasyon Tabloid Konstellâsyon Smaçör Smaç

-M-


mahallî makaslama makaslama vuruş malî malî destekçi malî işler maliye mayalanma merkezkaç mevcut durum mini gösterici mini put mütecaviz


: Lokal

: Röveşata

: Röveşata

: Finansal

: Finansör

: Finans

: Finans

: Fermantasyon

: Santrifüj

: Statüko

: Monitör

: İdol

: Agresif

olay fotocu olay fotoculuk oran


: Paparazzi

: Paparazzilik Rasyo


-N-

nakit kartı

: Cash cart

nesil

: Jenerasyon

niceleyici

: Kantitatif

nicelik             '

: Quantite

niteleyici

:: Kalitatif

nitelik

:: Kalite

nitelikli

: Kalifiye

niteliklilik

:: Kalifikasyo

nüfus

:: Popülâsyon

-O-

organ aktarımı organ nakli oyma baskı oyunca oyuncu seçimi

: Transplântasyon

: Transplântasyon

: Estamp

: Skeç

: Casting

-Ö-

ödeme

: Rambursman

öfkelendirici

: İrrite edici

öfkelendirmek

: İrrite etmek

önceden satış

: Alivre

öncü

: Avangart

öndelik

: Avans

öndelik çekmek

: Avans çekmek

öndelik vermek

: Avans vermek

ön doğru

: Postülât

ön içki

: Aperitif

ön kesinti

: Stopaj

ön yetkinlik

: Ön lisans

örtülü

: Undercover

-P-

paraca desteklemek paraca desteklenmek paracı

paracılık

para desteği para destekçisi para dolaşımı para işleri


: Finanse etmek

: Finanse edilmek

: Monetarist

: Monetarizm

: Finansman

: Finansör

: Sirkülâsyon

: Finans

parayla desteklemek parayla desteklenmek parça parça parçacık parçalı sistem pasçı pasveren pazarlama peynirli kek pilot köşkü piyasa kurucu put

-R-rapor yazıcı renk uzmanı resimleme resimleyici resmî olmayan eğitim ruh göçü

-S-

sabit fikir

sağlığa uygun sağlığa uygunluk sağlık bilgisi sağlık havuzu sağlık koruma sağlıklı

: Finanse etmek

: Finanse edilmek

: Fragman

: Modül

: Partikül

: Modüler sistem

: Pasör

: Pasör

: Marketing

: Cheese cake

: Kokpit

: Market maker

: İdol


: Raportör

: Colorist

: İllüstrasyon

: îllüstratör

: Enformel eğitim

: Reenkarnasyon


: İdefiks

: Hijyenik

: Hijyen

: Hijyen

: Jakuzi

: Sanitasyon

: Hijyenik


saklı yazı

: Kripto

saldırgan

: Agresif

saplantı

: İdefiks

sarsıntı

: Travma

satım

: Dealing

satış işlem odası

: Dealing room

satış odası

: Dealing room

saydam

: Transparan

sayfa düzeni

: Mizanpaj

seçkinler

: Establishment

sefer

: Ekspedisyon

serbestlik

: Liberasyon

sergilik

: Stant

ses çevirgesi

: Voice modem

seslendirici

: Dublâjcı

seslendiricilik

: Dublâjcılık

seslendirme

: Dublâj

ses yoğunluğu

: Volüm

seviye

: Grado

sıhhî

: Hijyenik

sınır

: Limit

sınırlamak

: Lokalize olmak

sınırlandırılmış

: Lokalize

sınırlandırmak

: Lokalize etmek

sınırlı uyuşturma

: Lokal anestezi

sinirlendirici

: İrrite edici

sinirlendirmek

: İrrite etmek

sokak basketbolü

: Black top

soyutlamak

: İzole etmek

sözçatar

: Stand-up

komedyen

su bahçesi

: Akualand

süreç

: Proses

süzek

: Filtre

-Ş-

şeffaf

şeklî

şeklî olmayan

şerit

şerit perde şifreli yazı şirketler birliği şişirme haber

: Transparan

: Formel

: Enformel

: Kulvar

: Jalûzi

: Kripto

: Konsorsiyum

: Asparagas

-T-

takaslama takımca tekelleşme takım tekeli takımyıldız takmç takmçlı takma takyap takyapçı takyapçı takyap ustası tanıtımlık tanıtma kartı tanıtmalık tanıtma yazısı tarafsız tarafsızlaştırılmış tarafsızlaştırma tarafsızlaştırmak tarife

:: Swap

: Oligopolleşme

: Oligopol

: Konstellâsyon

: Obsesyon

: Obsesif

: Protez

: Montaj

: Montajcı

: Montör

: Montör

: Jenerik

: Kartvizit

: Prospektüs

: Jenerik

: Nötr

: Nötralize

: Nötralizasyon

: Nötralize etmek

: Prospektüs

tarih yanılgısı taşımalık tatbilir tavsiye mektubu

tedavi tedavi uzmanı telif hakkı ters repo tmlaşım tıpkıçekim tırmanış toplu toplu akın toplu bilet toplu savunma

toplu yarış tuğla oyunu tuhaf tüylü top tüzük

: Anakronizm

: Konteyner

: Gurme

: Referans mektubu

: Terapi

: Terapist

: Royalty

: Reverse repo

: Rezonans

: Fotokopi

: Eskalâsyon

: Kombine

: Kombine akm

: Kombine bilet

: Kombine

savunma

: Kombine yarış

: Brick game

: Eksantrik

: Badminton

: Regülâsyon

uç uç uçrak

uçuş kartı uranlık uygun değer uyum uyuşturma

: Ekstrem

: Limit

: Eksantrik

: Boarding cart

: Pankart

: Optimum

: Oryantasyon

: Anestezi

uzaktan komut uzman

uzman incelemesi uzman raporu uzun koşu uzun koşucu uzunluk

uzun süreli film

: Telekomand

: Eksper

: Ekspertiz

: Ekspertiz raporu

: Maraton

: Maratoncu

: Metraj

: Uzun metrajlı film

üçlü alan üst denetçi üst sınır üstsüz üst yetkinlik

: Triyaj

: Süpervizör

: Limit

: Topless

: Yüksek lisans

vadeli döviz ticareti varış yeri

varlık varlık kartı var olan durum vasıflı vasıllılık verimsiz vurmalı (çalgı) vurucu vuruk vuruk bilimi


: Forward

: Destinasyon

: Popülâsyon

: Clip cart

: Statüko

: Kalifiye

: Kaüfikasyon

: Steril

: Perküsyon

: Şutör

: Travma

: Travmatoloji

yabancı para

: Forex

yakmalık

: Krematoryum

yalıtım

: İzolâsyon

yalıtkan

: İzolâtör

yalıtma

: İzolâsyon

yama işi

: Patchwork

yanılmaca

: İllüzyon

yanılsama

: İllüzyon

yanıltma haber

: Dezenformasyon

yankı bilimi

: Akustik

yankılanım

: Akustik

yanlık

: Garnitür

yansıtıcı

: Reflektif

yansıtım

: Projeksiyon

yansız

: Nötr

yansızlaştırılmış

: Nötralize

yansızlaştırma

: Nötralizasyon

yansızlaştırmak

: Nötralize etmek

yapboz

: Puzzle

yapı

: Konstrüksiyon

yayımcı

: Editör

yayımlayan

: Editör

yayın dışı

: Off the record

yaylım ateş

: Salvo

yazıcı

: Printer

yelpaze

: Skala

yelveren

: Vantilâtör

yeni dalga

: new wave

yeraltı müziği

: Underground

müzik

yeraltı sanatı

: Underground

sanat

yeraltı sineması

: Underground sinema

yerel yer hizmetleri yerleştirme yerleştirmek yetiştirici yetki belgesi yetkilendirme yetkinlik yıllık

yıpranma payı yırtıcı yoğunluk yol

yonga yozlaşma yozlaşmak yozlaşmış yozlaştırmak yönetme kolu yönetmelik yörileyici yumru yumrucuk yüksek teknoloji yükselen (piyasa)

: Lokal

: Handling

: Enstalâsyon

: Monte etmek

: Monitör

: Lisans

: Otorizasyon

: Lisans

: Almanak

: Amortisman

: Agresif

: Volüm

: Kulvar

:Çip

: Dejenerasyon

: Dejenere olmak

: Dejenere

: Dejenere etmek

: Joystick

: Regülâsyon

: Navigatör

: Nod

: Nodül

: High-tech

: Bullish

-z-

zarar kesme zekâ düzeyi (ZD) zevksizlik

: Stop-loss

:IQ

: Kitsch

zıpzıp atlama züppe züppelik


: Bungee-jumping

: Snop

: Snobizm

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar