SALÂT-I NÛR VE TERCÜMESİ İbnü’l-Arabî (1165-1240)
Ahmet Ziyâüddin Gümüşhânevî kaddese’llâhü
sırrahu’l azîzin[1] tertip
ettiği üç cilt olan Mecmuât’ül-Ahzâb Kitabında İbnü’l-Arabî Cildinde geçen Ebu
Abdillah Muhyiddin Muhammed b. Ali b. Muhammed el-Hatimî et-Taî el-Endelüsi kaddese’llâhü
sırrahu’l azîzin meşhur Salât-ı Nûr’u [2] esas
alarak kısaca tercümesini sunmaya çalıştık.
Allah Teâlâ’m,
rızan için yaptığımız işlerden dolayı affını diler, Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellemin şefaatini arzu niyaz ederiz.
İhramcızâde
İsmail Hakkı ALTUNTAŞ
Esenler /İstanbul
2010
صلوة النور
بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اَللَّهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلىَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ أَكْمَلِ مَخْلُوقَاتِكَ .وَسَيِّدِ أَهْلِ أَرْضِكَ وَأَهْلِ
سمَاَوَاتِكَ النُّورِ اْلأَعْظَمِ وَالْكَنْـزِ اْلمُطَلْسَمِ وَالْجَوْهَرِ اْلفَرْدِ
وَالسِّرِّ الْمُمْتَدِّ ، الَّذِي لَيْسَ لَهُ مِثْلُ مَنْطُوقٍ وَلاَ شِبْهَ مَخْلُوقٍ
وَارْضَ عَنْ خَلِيفَتِهِ فِي هَذَا الزَّمَانِ مِنْ جِنْسِ عَالمَِ اْلإِنْسَانِ
، اَلرُّوحِ اْلمُتجَسَّدِ وَاْلَفَرْدِ اْلمُتَعَدَّدِ حُجَّتِ اْللهِ فيِ اْلأَقْضِيَةِ
وَعُمْدَةِ اللهِ فِي اْلأَمْضِيَةِ ، مَحَلِّ َنظَرِ اللهِ مِنْ خَلْقِهِ ، مُنَفَّذِ
أَحْكَامِهِ بَيْنَهُمْ بِصِدْقِهِ ، اْلمُمْدِدِ ِللْعَوَالِمِ بِرُوحَانِيَتِهِ
الْمُفِيضِ عَلَيْهِمْ مِنْ نُورِ نُورَانِيَّتِهِ ، مَنْ خَلَقَهُ اللهُ عَليَ صُورَتِهِ وَأَشْهَدَهُ أَرْوَاحَ مَلاَئِكَتِهِ ، وَخَصَّصَهُ فِي هَذَا
الزَّمَانِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ أَماَنٌ فَهُوَ قُطْبِ دَائِرَةِ الْوُجُودِ ، وَمَحَلِّ السَّمْعِ وَالشُّهُودِ
، فَلاَ تَتَحَرَّكُ ذَرَّةٌ فِي اْلكَوْنِ إِلاَّ بِعِلْمِهِ وَلاَ تَسْكُنُ إِلاَّ
بِحُكْمِهِ ، ِلأَنَّهُ مَظْهَرُ الْحَقِّ وَمَعْدَنِ الصِّدْقِ.اَللَّهُمَّ بَلِّغْ سَلاَمِي إِلَيْهِ وَأَوْقِفْنِي بَيْنَ
يَدَيْهِ ، وَأَفِضْ عَلَيَّ مِنْ مَدَدِهِ وَاحْرِسْنِي بِعَدَدِهِ وَانْفَخْ ِفيَّ مِنْ رُوحِهِ ، كَيْ أَحْيَا بِرُوحِهِ َوِلأَشْهَدَ
حَقِيقَتِي عَلَي التَّفْصِيلِ ، فَاَعْلَمَ بِذَلِكَ الْكَثِيرِ وَاْلقَلِيلِ ، وَاَرَي
عَوَالِمَهُ اْلغَيْبِيَّةِ تَتَجَلِّي بِصُوَرِهِ الرُّوحَانِيَّةِ عَلَي اخْتِلاَفِ
اْلمَظَاهِرِ ، ِلأَجْمَعَ بَيْنَ اْلأَوَّلِ وّاْلآخِرِ وَالْبَاطِنِ وَالظَّاهِرِ
، فَأَكُونَ مَعَ اللهِ آلِهِ بَيْنَ صِفَاتِهِ وَأَفْعَالِهِ ، لَيْسَ لِي مِنَ اْلأَمْرِ
شَـْئٌ مَعْلُومٌ وَلاَ جُزْءٌ مَقْسُومٌ
فَاَعْبُدَهُ بِهِ فِي جَمِيعِ
اْلأَحْوَالِ ، بَلْ بِحَوْلٍ وَقُوَّةٍ ذُو اْلجَلاَلِ وَاْلإِكْرَامِ اَللَّهُمَّ
يَا جَامِعَ النَّاسِ لِيَومٍ لاَ رَيْبَ فِيهِ . اِجْمَعْنِي بِهِ وَعَلَيْهِ وَفِيهِ
حَتىَّ لاَ أُفاَرِقَهُ فيِ الدَّارَيْنِ ، وَلاَ انْفِصِلَّ عَنْهُ فِي الْحَالَيْنِ
بَلْ أَكُونَ كَأَنيِّ إِياَّهُ ، فِي كُلِّ أَمْرٍ تَوَلاَّهُ مِنْ طَرِيقِ اْلإِتِّبَاعِ
وَاْلاِنْتِفَاعِ ، لاَ مِنْ طَرِيقِ اْلمُمَاثَلَةِ إِلَيْهِ وَاْلاِرْتِفَاعِ وَاَسْأَلُكَ بِأَسْمَائِكَ الْحُسْنَي اْلمُسْتَجَابَةَ . أَنْ
تُبَلِّغَنِي ذَلِكَ مِنَّةً مُسْتَطَابَةً . وَلاَ تَرُدَّنِي مِنْكَ خَائِبٌ وَلاَ
مِمَّنْ لَكَ نَائِبٌ ، فَإِنَّكَ اْلوَاجِدُ الْكَرِيمُ وَأَنَا اْلعَبْدُ
اْلعَدِيمُ وَصَلَّي اللهُ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَي آلِهِ وَصَحْبِهِ
أَجْمَعِينَ وَ الْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعاَلَمِين
SALÂT-I NÛR VE TERCÜMESİ
بِسْـــمِ
اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اَللَّهُمَّ
صَلِّ وَ سَلِّمْ
عَلىَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
أَكْمَلِ مَخْلُوقَاتِكَ
"Ey Allah’ım! Salât[3] ve selâmın yaratılmış
varlıkların en mükemmeli Efendimiz Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin üzerine olsun
وَسَيِّدِ أَهْلِ أَرْضِكَ
وَأَهْلِ سمَاَوَاتِكَ
“O, yer ve gök ehlinin Efendisidir.”
النُّورِ
اْلأَعْظَمِ
“O, büyük
bir nurdur.”
وَالْكَنْـزِ
اْلمُطَلْسَمِ
“O, gizli hazinedir. ”
وَالْجَوْهَرِ
اْلفَرْدِ
“O, eşi ve benzeri olmayan cevherdir. ”
وَالسِّرِّ
الْمُمْتَدِّ
“O, Celâl ve cemal
sıfatlarında zuhur yeridir.”
الَّذِي لَيْسَ لَهُ
مِثْلُ مَنْطُوقٍ
“Geçmişte ve gelecekte O’nun gibi Allah Teâlâ ile ve sırlar
hakkında konuşan olmayacaktır ”
وَلاَ
شِبْهَ مَخْلُوقٍ
“O’nun benzeri yaratılmamıştır. ”
وَارْضَ
عَنْ خَلِيفَتِهِ فِي هَذَا الزَّمَانِ مِنْ جِنْسِ عَالمَِ اْلإِنْسَانِ
“Zaman (geçmiş ve gelecek )içinde insanlık âlemi ve her şey O’nun
vekilliğinden razıdır. ”
اَلرُّوحِ اْلمُتجَسَّدِ
“Batınî âlemde ruhundan, cismânî âlemde bedeninden de her şey
razıdır ”
وَاْلَفَرْدِ
اْلمُتَعَدَّدِ
“O, (aslında) çoğunluğun göründüğü zuhur ettiği tekil ferttir. ”
حُجَّتِ
اْللهِ فيِ اْلأَقْضِيَةِ
“O, Allah Teâlâ’nın hükümlerindeki hüccettir.” (Hükümler O’nunla
tayin edilir.)
وَعُمْدَةِ اللهِ فِي
اْلأَمْضِيَةِ
“O, hükümlerde Allah
Teâlâ’nın dayandırdığı temel delildir.”
مَحَلِّ
َنظَرِ اللهِ مِنْ خَلْقِهِ
“O, Allah Teâlâ’nın yarattıklarına baktığı (pencere olan) insân-ı
kâmilidir. ”[4]
مُنَفَّذِ أَحْكَامِهِ
بَيْنَهُمْ بِصِدْقِهِ
“O, muamelesi ve
teveccühü ile insanların arasında hükümlerin çıkış yeri olmuştur.”[5]
اْلمُمْدِدِ ِللْعَوَالِمِ
بِرُوحَانِيَتِهِ
“O, ruhaniyeti ile
âlemlerin de meded ve yardım yeridir. ”
الْمُفِيضِ
عَلَيْهِمْ مِنْ نُورِ نُورَانِيَّتِهِ
“O, nurâniyetinin nuru
ile âlemleri nurlandırmıştır.”
مَنْ
خَلَقَهُ اللهُ عَليَ صُورَتِهِ
“O’nu, Allah Teâlâ kendi
suretinde yaratmıştır.”
وَأَشْهَدَهُ
أَرْوَاحَ مَلاَئِكَتِهِ
“O’nun bu durumuna
meleklerin ruhâniyeti şahittir. ”
وَخَصَّصَهُ فِي هَذَا
الزَّمَانِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ أَماَنٌ
“O’nu, Allah Teâlâ
(geçmiş ve gelecek) zaman içinde âlemlerin emniyetini ona has kılmıştır. ”
فَهُوَ
قُطْبِ دَائِرَةِ الْوُجُودِ
“O, varlık dairesinin
merkezidir. ”
وَمَحَلِّ السَّمْعِ
وَالشُّهُودِ
“O, işitme ve müşahede
yeridir.”
فَلاَ تَتَحَرَّكُ ذَرَّةٌ
فِي اْلكَوْنِ إِلاَّ بِعِلْمِهِ
“Öyle ki; O’nun bilgisi dâhilinde âlemdeki her şey hareket etmiş,”
وَلاَ
تَسْكُنُ إِلاَّ بِحُكْمِهِ
“O’nun hükmü ve emri ile
âlemdeki her şey sâkin kalabilmiştir.”
ِلأَنَّهُ
مَظْهَرُ الْحَقِّ
“O, Allah Teâlâ’nın
(zât-sıfat-fiil) zuhur ettiği zâttır”
وَمَعْدَنِ
الصِّدْقِ
“O, sıdk madenidir.”
اَللَّهُمَّ بَلِّغْ سَلاَمِي
إِلَيْهِ
Bu özelliklerini
anlattığım Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme;
“Ey Allah’ım selâmımı ulaştırmanı diliyorum.”
وَأَوْقِفْنِي
بَيْنَ يَدَيْهِ
“O’nunla saklanmış
cemalini görebileyim ”
وَأَفِضْ عَلَيَّ مِنْ
مَدَدِهِ
“O’nunla yardımının
üzerime alabileyim ”
وَاحْرِسْنِي
بِعَدَدِهِ
“O’nunla özelliklerini ömrümce
muhafaza edebileyim”
وَانْفَخْ ِفيَّ مِنْ رُوحِهِ كَيْ أَحْيَا بِرُوحِهِ
“O’nunla
ruhundan bana üflenen ruh ile hayat bulabileyim ”
َوِلأَشْهَدَ حَقِيقَتِي
عَلَي التَّفْصِيلِ
“O’nunla hakikatin sırlarını çeşitli yönlerle müşahede
edebileyim ”
فَاَعْلَمَ بِذَلِكَ
الْكَثِيرِ وَاْلقَلِيلِ
“Bu sebeple azlığı
çokluğu bileyim ”
وَاَرَي عَوَالِمَهُ
اْلغَيْبِيَّةِ تَتَجَلِّي بِصُوَرِهِ الرُّوحَانِيَّةِ عَلَي اخْتِلاَفِ
اْلمَظَاهِرِ
“O’nunla âlemlerde çeşitli
şekillerde tecelli etmiş olan ruhânî suretlerin gizliliğini görebileyim”
ِلأَجْمَعَ بَيْنَ
اْلأَوَّلِ وّاْلآخِرِ وَالْبَاطِنِ وَالظَّاهِرِ
“O’nunla Evvel, Âhir, Batın ve Zâhir’de bütün
(cem’) olarak müşahede edebileyim.”
فَأَكُونَ مَعَ اللهِ
آلِهِ بَيْنَ صِفَاتِهِ وَأَفْعَالِهِ
“Bu şekilde sıfatı ve
fiilleri arasında O’nun âlinden olursam Allah Teâlâ ile beraber olabilirim. ”
لَيْسَ لِي مِنَ اْلأَمْرِ
شَـْئٌ مَعْلُومٌ
“O’nun durumu (Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem) aslında
benim için bilinen bir şeyde olmamıştır. ”
وَلاَ جُزْءٌ مَقْسُومٌ
“O’nun vücudu taksim
edilmiş bir şeyde değildir ”
فَاَعْبُدَهُ
بِهِ فِي جَمِيعِ اْلأَحْوَالِ بَلْ بِحَوْلٍ وَقُوَّةٍ ذُو اْلجَلاَلِ
وَاْلإِكْرَامِ
“Öyle olsa da zahir ve
batınî hallerde İkram ve celâl sahibi olan güç ve kudret sahibi Allah Teâlâ’ya
O’nunla kulluk edeyim. ”
اَللَّهُمَّ يَا جَامِعَ
النَّاسِ لِيَومٍ لاَ رَيْبَ فِيهِ
“Ey Allah’ım geleceği
kesin olan kıyamet günü insanları topladığında ”
اِجْمَعْنِي بِهِ
وَعَلَيْهِ وَفِيهِ
“Beni O’nun ışığında, O’nun
sevgisinde ve onunla izinde kıl ki;” (onunla, onu ve
onun yanında)
حَتىَّ
لاَ أُفاَرِقَهُ فيِ الدَّارَيْنِ
“Tâki dünya ve ahirette
ayrı kalmayayım ”
وَلاَ انْفِصِلَّ عَنْهُ
فِي الْحَالَيْنِ
“Ve yakınlık ve uzaklık
hallerinde O’ndan ayrılık olmasın ”
بَلْ
أَكُونَ كَأَنيِّ إِياَّهُ ، فِي كُلِّ أَمْرٍ تَوَلاَّهُ
“Aksine benimle O’nun
arasında her işte (bu salât ile) bir bağ arkadaşlık olsun ”
مِنْ
طَرِيقِ اْلإِتِّبَاعِ وَاْلاِنْتِفَاعِ
“Bu tabi olmak ve
menfaat yolunu bulunmak içindir ”
لاَ
مِنْ طَرِيقِ اْلمُمَاثَلَةِ إِلَيْهِ وَاْلاِرْتِفَاعِ
“Yoksa O’na benzemek ve
O’ndan üstün olmak yolunu istemek için değildir ”
وَاَسْأَلُكَ
بِأَسْمَائِكَ الْحُسْنَي اْلمُسْتَجَابَةَ
“Ey Allah’ım güzel ve kabul edilen isimlerinle istiyorum. ”
أَنْ تُبَلِّغَنِي ذَلِكَ
مِنَّةً مُسْتَطَابَةً
“İyi güzelliğe minnet ve
şükrü ile kavuşturmanı; ”
وَلاَ تَرُدَّنِي مِنْكَ
خَائِبٌ
“Hayal kırıklığına düşme
korkusu olmamasını; ”
وَلاَ مِمَّنْ لَكَ
نَائِبٌ
“Kimseyi araya koymadan
istiyorum ”
فَإِنَّكَ
اْلوَاجِدُ الْكَرِيمُ
“Ey Allah Teâlâ’m Sen
Vacid ve Kerim’sin. ”
وَأَنَا
اْلعَبْدُ اْلعَدِيمُ
“Ben ise zayıf bir şeyi
olmayan kulum ”
وَصَلَّي
اللهُ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَي آلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ
“Ey Allah’ım! Salât ın Muhammed’e âline ve
arkadaşlarına hepsine birden olsun.”
ِ رَبِّ الْعاَلَمِينَ ! وَ الْحَمْدُ
“Hamd âlemlerin
Rabbi’nedir.
***
**
*
[1] Muhaddis, mütekellim, fakih,
kutbü’l-aktâb, gavsü’l-vâsılîn Ahmed b. Mustafa b. Abdurrahman el-Gümüşhânevî 1228/1813 senesinde Gümüşhane’ nin Emirler Mahallesinde dünyaya gelmiştir. XIX yüzyıl
gibi Osmanlı Devleti’nin çalkantılı, buhranlı bir devrinde yaşamış olan
Gümüşhânevî hazretleri; tarikat anlayışı, tekkesi, irşad hususiyeti, bir
milyondan fazla müridi, padişahlar yanındaki nüfûzu, tasavvuf, fıkıh ve hadise
dair eserleri ve dünyanın çeşitli bölgelerine gönderdiği 116 halifesiyle
günümüzde de halen canlılığını muhafaza eden bir tesir ve şöhrete sahiptir.
Gümüşhânevî hazretleri 7 Zilka’de 1311/13
Mayıs 1893 senesinde sabahleyin saat 10 sularında ansızın gözünü açıp “Hepsini
isterim Yâ Kibriyâ’!” diyerek ebedi âleme göç etmiştir. Kabri, Süleymaniye
Camii avlusunda Kanûnî Sultan Süleyman Türbesi’nin kıble tarafındadır.
Yanlarındaki kabirde zevceleri Havva Seher Hanım yatmaktadır.
[2] Muhyiddin
İbnü’l Arabî, El İktibas el İlhâmiyye, Bâb fi’ş şeriâ, ve’t-tarika ve’l
Hakîka, n. 14; Mecmûat rasâil İbn Arabî (Beyrut, 2000), c. I, 599
[3]
“Salât; Allah
Teâlâ’dan rahmet, meleklerden duâ ve istigfâr, müminlerden ise yalnızca duâ” manasındadır.
[4]
Allah Teâlâ âleme nazar ederken kâmil insanlar vasıtasıyla nazar eder. Dünyanın
Allah Teâlâ katında değeri yoktur. Bu nedenle kâmil insanlar diğer
yaratılmışlara suret olarak perde olur. Çünkü Allah Teâlâ’nın celâl nazarı ile
illâki helak olurlar.
[5]
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.” Tevbe,
119
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar