Salavat Tercümeleri
SALAVAT-I ŞERİFLER
Abdüsselâm bin Meşiş Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvât SALAVAT-I ŞERİFLER
Abdüsselâm bin Meşiş Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvâttır. Sabah,akşam ve yatsı namazlarından sonra sıdk ve ihlasla okunması nefsin tekemmülüne sebebdir.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim alâ men minhu inşakkatil esrâru venfelekatil envâru Ve fihi irtekkatil hakâiku Ve tenezzelet ulumu âdeme fe'acezel halâika velehu tedâeletil fuhumu felem yüdrikhu minnâ sâbikun vela lâhikun Feriyâdul meleküti bizehri cemâlihi munikatun Ve hiyâdul ceberuti bifeydi envârihi mütedeffikatun Velâ şey'e illa vehüve bihi menutun iz levlel vâsitatu lezehebe kemâ kilel mevsut Salâten teliku bike minke ileyhi kemâ hüve ehluhu Allâhümme innehü sırrukel câmiuddâllu aleyke Ve hicabukel a'zamu el kâimu leke beyne yedeyke Allâhümme elhikni bisâlihi ümmetihi ve hakkikni bi muhabbetihi Ve arrifni iyyâhu ma'rifeten Eslemu biha min mevâridil cehli Ve ekrau biha min mevâridil cehri ve ekrau biha min mevâridil fadli Ve ehmilni ala sebilihi ilâ hadratike hamlen mahfufen bi nusratike Vekzif bi alel bâtili feedmeğuhu Ve zicbi fi bihâril ehadiyyeti Venşilni min evhâlittevhidi Ve eğrikni fi ayni bahril vahdeti hatta lâ era velâ esmau velâ ecidu velâ uhissu illâ biha Vec'alil hicâbel azama hayâte ruhi ve ruhahu sırra hakikati ve hakikatehu câmia avâlimi bitah kikil hakkil evveli Yâ evvelu ya âhiru ya zâhiru ya bâtinu yâ Allah unsurni bike leke ve eyyidni bike leke vecma beyni ve beyneke ve hul beyni ve beyne ğayrike Allahu Allahu Allahu İnnellezi ferada aleykel kur'ane lerâddüke ila meâdin Rabbenâ Âtina min ledunke rahmeten ve heyyi'lena min emrine raşeda.
(Bundan sonraki kısmı Abdullah İbni Abbas'a (r.a.) a aittir.)
Yâ dâimel fadli alel beriyya Yâ bâsitel yedeyni bill'atiyye Yâ sâhibel mevâhibisseniyye Salli alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin hayril verasseciyye veğfirlenâ yâ zel ulâ fi hâzihil aşiyye.
MÂNÂSI : Ey Rabbim! Sen salât ve selam ediver ona ki esrârın kabuğunu kırıp inkişaf ettirdi, nûrları her tarafa yaydı, hakikatler kendisinde yüceldi, Âdemoğlunun tüm bilgileri kendisine aktı ve böylece mahlukatı âciz bıraktı; anlayışları zayıf bıraktı, ne geçmişte ne de gelecekte kendisine yetişecek yoktur. Cemâlinin pırıltısıyla, melekûtun muhteşem cennet bahçesi, nûrlarının fışkırıp taşmasıyla ceberûtun havuzu. Hiçbir şey yoktur ki ona bağlı olmasın. Zira aracı olmasaydı şayet, giderdi mevcudiyeti aracıya bağlı olan. Senin ona ettiğin, onun da ehli olduğu bir salâtla ona salât ediver.
Ey Rabbim! O her şeyi içinde barındıran, Sana delâlet eden sırrındır; Senin katında, Senin için duran en büyük hicâbındır. Ey Rabbim beni, ümmetinin salihleri arasına koyuver, bana kendi sevgini hakikatiyle tattırıver!. Bana onun mârifetini veriver!. Cehâlet pınarlarından ona teslim oldum, fazilet pınarlarından onunla içtim. Beni onun yolunda, nusretinle yeğnileşmiş olarak, kendi şanına taşıyıver!. Beni bâtılın üzerine atıver de onu mahvedeyim. Beni vahdaniyet denizlerinde yüzdürüver, küfrün bataklıklarından çıkarıver!. Beni vahdet denizinin pınarının içine daldır da yalnızca bunu göreyim, duyayım, bulayım, hissedeyim. En büyük hicâbı, ruhumun hayatı, onun ruhunu, hakikatimin sırrı, onun hakikatini, O İlk Hakkı hakkıyla bilerek âlemleri içinde düren kılıver!. Ey her şeyin başı ve sonu, ey zâhir ve bâtın olan Yüce Allah, bana Kendinle Kendin için yardım ediver, bana Kendinle Kendin için destek veriver; beni Kendinle bir beraber kılıver, benimle Senin gayrin arasına giriver de, onların aramıza girmesine engel oluver!. Allah-u Allah-u Allah!. Senin için Kur'ân'a razı olan, elbette ki seni o güne geri döndürecektir. Ey rabbimiz, bize katından rahmet veriver, bize işimizde doğruyu, doğru yolu hazır ediver. Ey insanlar üzerinde dâim fazlı olan! Ey ihsan etmek için ellerini açmış olan! Ey yüce ihsanların sahibi!. Seciyesi kainatın en hayırlısı olan Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed Mustafa (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât ediver. Bize mağfiret ediver, ey bu gecede, bu sabahta yüceler yücesi olan!
Hakikatı hârika bir salâvât: okunmasında büyük faydalar olduğı bildirilmiştir
İbrâhim-i Dessûkî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı
İbrâhim-i Dessûkî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı: çok azîz bir Muhammedî âşık olup Evliyâullah: “ Bu salâvâtın faziletini ALLAH (cc) bilir.” demişlerdir.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alezzâtîl Muhammedîyyetil latîfetil ehadiyyeti Şemsi semâil esrâri Ve mazharil envâri Ve merkezi medâril celâlî Ve kutbi felekil cemâlî Allahümme bisirrihi ledeyke Ve bi seyrihi ileyke âmin havfî ve âkil asreti vezheb hüznî ve hırsî Ve kün lî ve hûznî ileyke minnî Verzuknîl fenâe annî Vellâ tec'alnî meftunen bi nefsî Mahcûben bi hissî Vekşif lî an küllü sirrin mektûmin Yâ Hayyü Yâ Kayyûm!
MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Sırlar Semasının güneşi, nûrların mazharı, Celâl Dâiresinin merkezi (dönüm noktası : akdes noktası), Cemâl Feleğinin (yörüngesinin) kutbu (devrânda devreden cismin cihân çarkının aksı) olan; Ahadiyyet (her hususta mutlak teklik) lâtifetinin (Ahadiyyetten Ahmedîyyete lütûf edilen incelik ve hakikatlerin) tecellîgâhı (ilk zuhûr yeri, çoğalma ocağı olan) Zât-ı Muhammedîyyete salât-ü-selâm eyle! ALLAH'ım! O'nun Senin yanındaki sırrı (teslimiyet) ve Sana olan (istikamet) seyrinin hakkı için; korkumu gider emin kıl (emniyette eyle), (imkanla imtihan seyr-ü-sülûkümde, teslimiyet ve istikamet tevhidinde) ayak kaymalarımı (yolda sürçmelerimi, takılıp düşmelerimi yoldan geri kalmalarımı) azalt, hüznümü (üzüntümü, kederimi) ve hırsımı (dünyaya tamahkarlığımı) gider (bertaraf et), benden yana (lehime) ol; beni, benden Kendine (Sana) al (çek), beni benden fenâ ile rızıklandır (benlik hastalığımdan kurtar, benliğimin yok olmasına izin, inâyet ve hidâyet eyle, nefs perestlikten âzâd et!). Beni nefsime meftun kılma (nefsimin fitnesine düşürme, nefsimin hevâ ve hevesiyle sihirletme, nefsime tüm gönlümü verip ona vurulan, düşkün ve âşık olan kılma!). Âfâkı (dış dünyayı) tanıdığım hislerimi (enfüsümü ve özümü tanıdığım duygularımı) bana (şühûdî tevhid tekemmülüme) hicâb (perde, engel, yol kesici, çeldirici) etme! Bana her türlü, tüm gizli (saklı) sırları aç (ifrat ve tefritten koru, i'tidal üzere ve hazımlı kıl, şaşırtma-taşırtma!) YÂ HAYYU YÂ KAYYÛM (celle celâluhu)!"
29. SALÂVÂT-I ŞERÎFE AÇIKLAMASI , KÂBE VE SEKİZ ANNEMİZ
İbrâhim-i Dessûkî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı: Çok azîz bir Muhammedî âşık olup Evliyâullah: “ Bu salâvâtın faziletini ALLAH (cc) bilir.” demişlerdir.
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
ARAPÇA OKUNUŞU
"Allahumme salli ve sellim ale'z-zâtî'l-Muhammediyyeti'l-latîfeti'l-ehadiyyeti Şemsi semâi'l-esrâri Ve mazhâri'l-envâri Ve merkezi medâri'l-celâlî ve kutbi feleki'l-cemâlî Allahumme bi sırrıhi ledeyke Ve bi seyrihi ileyke âmin havfî ve âkil asreti vezheb huznî ve hırsî Ve kun lî ve hûznî ileyke minnî Verzuknî'l-fenâe annî Vellâ tec'alnî meftûnen bi nefsî Mahcûben bi hissî Vekşif lî an kullu sırrın mektûmin Yâ Hayyu Yâ Kayyûm!"
MÂNÂSI
"ALLAH'ım! Sırlar Semasının güneşi, nûrların mazharı, Celâl Dâiresinin merkezi (dönüm noktası : akdes noktası), Cemâl Feleğinin (yörüngesinin) kutbu (devrânda devreden cismin cihân çarkının aksı) olan; Ahadiyyet (her hususta mutlak teklik) lâtifetinin (Ahadiyyetten Ahmedîyyete lütûf edilen incelik ve hakikatlerin) tecellîgâhı (ilk zuhûr yeri, çoğalma ocağı olan) Zât-ı Muhammedîyyete salât-ü-selâm eyle! ALLAH'ım! O'nun Senin yanındaki sırrı (teslimiyet) ve Sana olan (istikamet) seyrinin hakkı için; korkumu gider emin kıl (emniyette eyle), (imkanla imtihan seyr-ü-sülûkümde, teslimiyet ve istikamet tevhidinde) ayak kaymalarımı (yolda sürçmelerimi, takılıp düşmelerimi yoldan geri kalmalarımı) azalt, hüznümü (üzüntümü, kederimi) ve hırsımı (dünyaya tamahkarlığımı) gider (bertaraf et), benden yana (lehime) ol; beni, benden Kendine (Sana) al (çek), beni benden fenâ ile rızıklandır (benlik hastalığımdan kurtar, benliğimin yok olmasına izin, inâyet ve hidâyet eyle, nefs perestlikten âzâd et!). Beni nefsime meftun kılma (nefsimin fitnesine düşürme, nefsimin hevâ ve hevesiyle sihirletme, nefsime tüm gönlümü verip ona vurulan, düşkün ve âşık olan kılma!). Âfâkı (dış dünyayı) tanıdığım hislerimi (enfüsümü ve özümü tanıdığım duygularımı) bana (şühûdî tevhid tekemmülüme) hicâb (perde, engel, yol kesici, çeldirici) etme! Bana her türlü, tüm gizli (saklı) sırları aç (ifrat ve tefritten koru, i'tidal üzere ve hazımlı kıl, şaşırtma-taşırtma!) YÂ HAYYU YÂ KAYYÛM (celle celâluhu)!"
GİRİŞ
İBRÂHİM DUSSÛKÎ Hazret'leri de dört PÎRlerden birisidir.
Yâni çok muhteşem bir Muhammedî Âşıktır.
Gerçekten eşsiz bir yürek enginliği vardır Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e karşı.
29. salavat..
Birlikte bakalım ondan sonra da, Barbaros sormuştu, sekiz Anne, KÂbeyi.
KÂBE VE SEKİZ ANNEMİZ
İki şey haramdır İslâm'da. Haram adıyla anılmaktadır. Anılmaktadır ve anılacaktır.
Birisi Mescidi Haram’dır, birisi de Mecid-i Haram’dır.
Vücûda geldiğimiz haramdır. AnA haramıdır yâni. Kadın haramdır.
Yasak değildir. Hurmete lâyıktır. Hurmet etme mecbûriyeti vardır.
Onun için kadın haramdır.
Arabistan’a gitseniz “hurma hurma hurma” haram yâni. Neden?
Yasak olduğu için değil, hürmet edilmesi gerekir. Kime?
İşte o temeldeki sekiz kadına.
Havva aleyhi's-selam’ı çekerseniz, Âdem aleyhi's-selâm, ortada kalır, insanoğlu üremesi HaYY Zinciri kopar durur. Rahîmsiz kalır çünkü.
Hacer Ana'yı çekerseniz, İsmâil aleyhi's-selâm HİCRet edemezki bir çocuk. Kâbe’nin yerini bulamayız ve Kâbe’yi kim kuracak?..
Asiye Ana’yı çekersen Mûsâ aleyhi's-selâm’ı kim büyütecek Firavun Ateşi içinde!
Nil Nehrinin içerisinde yeni doğmuş belki göbeği bile kesilmemiş bir çocuk olarak Sudaki Sepet içinde MÛ-Sâ gelmekte..
Meryem aleyhi's-selâm’ı çekemezsiniz, İsâ aleyhi's-selâm vücûda gelemez.
Kaldıramazsınız Hatice Anneyi, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Hira’dan çıkamaz. Üşür ve örtecek ANA Rahmeti gerekir.
Âmine Anne olmadan nereden doğacak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem. Öksüz ve yetim olarak!.
Kaldıramayız Ayşe Anne’yi. Kur’ân-ı Kerim’in O’nunla ilgili sûreleri göçer Nur Sûresi gibi.. Nur Sûresi kalkar.
Özellikle kadınla ilgili hadisleri kaldırsanız İslâm dîninin 1/3’ü gider.
Kime diyecek “pembecik kadın” diye Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem! "Hümeyra" diye.
Zâhir kurulamaz İslâm'da.
Kaldıramayız Fatma Anne’yi. Kıyâmete kadar gelecek kabloları kesemeyiz.
Nübüvvet ve Velâyet Nurlarını durduramayız…
Öyle lüks içinde onun bunun parasıyla, ağzını o yana bu yana yayarak, İblis adına konuşanların dünyâsı değil bu dünyâ. ALLAH’ın Nûr’u olan bir dünyâ ve ALLAH’ın Kaderi’nde yürümektedir “müstekarra…”.
وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
---Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi) :Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir. (Yâsîn Sûresi, 36/38)
Güneşin her gün doğduğu gibi, rüzgârın her an estiği gibi ve her noktaya yağmur yağdığı gibi ALLAHu Zu'l-Celâl’in Sünettullah’ı maddî-mânevî işlemektedir.
Dün ne varsa bugün de o var, yarın da olanlar olacak.
Sâdece insan akıl seviyeleri değiştikçe Muhammedî Seviyeyi, Muhammedîlerin Çağa uygun ortaya çıkarması lâzım.
Bize çok görebilirler. Kul İhvânî diye biri çıkmış Kâbe'nin sekiz köşesine sekiz kadın ismi yazmış diyebilirler, Kadın Kâbe'sini Rahimiyyeti, Rahmâniyyeti bilemezler..
Çünkü onlar kördür “lâ ilâhe”kadınlarının arkasında, “lâ ilâhe” Havva'sının arkasında “illallah” Âdem’ini göremezler.
Haceru’l- Esved taşını öpmek için birbirlerini çiğnerler.
Haceru’l- Esved’in Hacer’in Rahîmi olduğunu bilemezler. Rahmetin ordan fışkırdığını bilemezler. Hiç bilmeyecekler.
Çünkü ALLAH onlara tasavvufu, tefekkürü, tezekkürü, tedebbürü haram etti...
Yâni “dokunma”yı hurmet etti onlar için.
“Summun, bukmun, umyun…”
صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ
---“Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn(yerciûne) : Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.” (Bakara Sûresi, 2/18)
“lâ ilâhe illallah” anlamadılar çünkü.
Kördürler, sağırdırlar, dilsizdirler ve akılsızdırlar.
"Belhum edallun” durlar.
أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا
---Em tahsebu enne ekserehum yesmeûne ev ya’kılûn(ya’kılûne), in hum illâ kel en’âmi bel hum edallu sebîlâ(sebîlen):Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar. (Furkân Sûresi, 25/44)
Biz müslümanlar olarak bugüne kadar ne acıdır ki kendi Kur’ân-ı Kerîm'imizi ekmek yer gibi yiyip, su gibi içemedik.
Ancak ölenlere Yâ-Sîn okuduk.
Diriler zâten diridir. ALLAH bizi bağışlasın.
RABBim bizi bağışlasın.
Herhangi bir şey için değil. İnsan olmanın, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e mensup olmanın, ALLAH’ın kulu olmanın nâmusu, şerefi, hatırı için Hasbî Hizmet etmemiz lâzım. Kendimizin kimliği, kişiliği ne olacağı ALLAH celle celâluhu tarafından biliniyor ne olacağımız, hiç merak etme, ALLAH hayrlar versin.
Bizim sadâkatimiz, samîmiyetimiz, sabrmız ve selâmetimiz şu an, şimdiye bağlıdır.
Onun için İslâmiyet'te son nefeste şehâdet şarttır.
29.SALÂVÂT-I ŞERÎFE'NİN AÇIKLAMASI
İbRâhim Dussûkî Hazretleri buyuruyor ki:
---"Allahümme salli ve sellim alezzâtîl Muhammedîyyetil latîfetil ehadiyyeti"
“Allahumme salli ve sellim”, ALLAH’ım, ve sellim; salli, teslîmiyet ki nasib et ve salli, sana olan sallimi, ulaşımımı Rasul’un var ya irsal edicin onunla sağla Yâ RABBî!.
Kesinlikle istikâmetimi yâni “ale'z-zâtî” o Zât’a ki;
“zâtî'l-Muhammedîyyeti'l-latîfeti'l-ehadiyyeti” Senin Ahadiyyet bilinememezlik, varılamamazlık, konuşulamamazlık, körlük, âmâlık, akıl sonsuzluğa vardığını sansa dahi, ondan bir haber alınamayış, ondan bir haber alınamayış Ahadiyyetinden bize letâfet getiren, incelik getiren, sır getiren, içimizdeki ana merkezle tavaf lutfunu bize nakil olarak ulaştıran, lütfen ulaştıran, Ahmed aleyhi's-salâtu ve's-selâm, Mahmud aleyhi's-salâtu ve's-selâm , Muhammed aleyhi's-salâtu ve's-selâm olarak ve bizim gibi bir insan ABDullah aleyhi's-salâtu ve's-selâm olarak yeryüzüne gelen o ZÂT’a bizi bağla.Türkçe bu!
Kimdir o ZÂT?
---“Şemsî semâil esrâr” .
O semâların esrar güneşidir.
Hangi semâların?
Merkür, Venüs, Dünyâ, Mars, Jüpiter, Uranüs semâlarımı?
Hayır hayır başka.
Gönül semâlarının, akıl semâlarının, nakil semâlarının, iç semâlarının güneşi.
Onun için, kafalarındaki gece ve gündüzden kalblerindeki gece ve gündüzün farkına varmıyorlar.
Kalbinde Şems Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’de olmayan bir kalb mühürlü bir kalbtir.
Kördür. Ketm olmuştur. Kendi içinde kapanmıştır. ALLAH korusun.
---“Ve mazhari'l-envâri”,
O ki tüm Lutfullah onda zuhur bulur. Zuhur yeridir. Mazhardır. Yâni ALLAH’ın Nûru ancak ve ancak Nûru Muhammed’de zuhur eder.
Ana Yazı Tahtası odur çünkü. Yazı O’nun üzerine yazılır.
Mâsiva Tahtası odur.
---“Ve merkezi medâri'l-celâli ve kutbi feleki'l-cemâli”
O öyle bir yüce Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’dir ki Celâl Medarının Merkezi...
Medar nedir?
Dâireyi döndüren yer. Merkez yâni . Devranda, devren cismin cihan çarkının yâni dönüm noktası, Akdes Noktasının Habli’l- Verid'idir o.
Medarıdır. Celâl dâiresini döndüren, En İÇ ve son Çember Merkezi'dir.
“Ve kutbi feleki'l-cemâl”
Cemâl Feleklerinin KUTBudur.
Cemâl yörüngesindeki, seyr u süluk yörüngesi ona âittir. Kemâlat?
Celâlden cemâle ancak kemâlatla gidilir.
Kemâlat bir yörüngedir, felektir yâni.
Bunun kutbu, bu cihan çarkının aksı, celâlden cemâle geçişteki bu kutub, ana aks, medar, dönüm noktasıdır. Pergelin SÂBİT UCunun.
Ama kutub nedir?
O noktaya basan aksın adıdır. Döndüren milin adıdır, tekerin rotu gibi rot-aksı gibi yâni arabanın.
---“Allahumme bi sırrıhi ledeyke”
ALLAH’ım lütfen O’nun senin katındaki SIRRının hakkı için istiyorum, diyor.
Onun Sırrı hakkı için.
Senin katında onun bir sırrı var bizim anlayamadığımız.
İşte onun Sen'in katındaki, yanındaki, Sen'in değerindeki kıymetindeki Sen'in ölçün yâni ona verdiğin “ledeyke” diyor ledey; Katın- Yanın.
Nasıl yanın, nasıl katın?
Teslîmiyet nedir?...“bi sırrıhi ledeyke” yanında ne demek?..
---“Ve bi seyrihi ileyke âmin havfî ve âkil asreti vezheb huznî ve hırsî” .
Çok şiir yâni.
“bi seyrihi ileyke”
Sana bir seyir ,”isra”, seyr. Gece yürüyüşüne isra derler.
Gündüz yürüyüşüne ne derler?
Seyir nedir?
İçindeki en yakının Rabbu'l-âlemîn’e, sînendeki yürüyüşün adı seyrdir.
Çöle çıkıp yürüsen ya da durmadan yürüsen seyretmiş mi olursun?
Aynı yere gelirsin.
Teslîmiyetten sonra ne geliyordu. İstikâmet geliyordu.
“Allahumme bi sırrıhi ledeyke”
Sana olan teslîmiyeti, teslim oluyorsun rotayı çiziyorsun ondan sonra seyrediyorsun
“ileyke âmin”, emin olarak. Âmin ne demek?
Korkumu gider, beni emin kıl bu konulardan, “havfî” bu imkânla imtihan olurken bir seyru suluk geçirirken bir hayâtı yaşarken, kâh hıçkırarak, kâh kahkaha atarak, ben de program yazmıyorum, senaryoyu yâni.
Bu diziyi hem seyrediyorum hem oynuyorum, hem de sonucunu göreceğim.
Bu Teslîmiyet ve İstikâmet Tevhid Yolculuğunda beni emin kıl, “havfî” korkumdan “Ve âkli”.
Evet “asreti vezheb huznî” beni korkularımdan emin kıl, aklımın ayak sürçmelerinden beni emin kıl.
Akıl-Nakil Ayaklarımı sâbit tut. Neden?
Telin üzerinde yürüyorum da onun için, cambaz gibiyim!. “vezheb huznî “ “asreti” diyor ya bu ayak sürçmesidir bu gezmektir yâni ayağımı kaydırma,
“âmin havfî “ korkularımdan emin kıl, “âkil asreti” ayağım mutlaka sürçerde bunlar azab yâni.
“vezheb huznî” hüznümü gider.
“Zehebe”, kurtuluş. Gitsin yâni. Başka…
“ve hırsî” Ve hırsımın dünyâya tamahkârlığımı gider, al götür benden, bertaraf et, uzaklaştır!.
---"Ve kün lî ve hûznî ileyke minnî"
“Ve kun lî” …?... benim için ol, benimle ol. Lehime ol , aleyhime olma!
Yâni bunu bana bağışla “ ve huznî ileyke minnî” “ Ve kun lî ve hûznî ileyke minnî “ .
Bendeki bu hüzün, korku ve hüznü al.
Ne buyuruyordu. “Onlar için korku ve hüzün yoktur.”
إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
---“İnnellezîne kâlû rabbunallâhu summestekâmû fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne) : Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Ahkaf 46/13)
Kim onlar. Has Muhammedîler için. Has Habîbîler için…
Beni öyle götür. “Ve kunni ileyke.”
Sana gidenlerden et! Hüzünsüz, Korkusuz.
---“Verzuknî'l-fenâe annî “
Beni rızıklandır. Fenâ ile. Annî, Benim benliğimden artık fenâ et yâni.
“Ben şunu yaparım, ben bunu yaparım ben öyle yaptım ben böyle”
Bunlardan beni bir kurtar.
Bendeki BEN çıksın ortaya.
Ben ALLAH’ın Nûr'unu taşımaktayım şu anda .
"Allâhu nûru’s-semâvâti ve’l-ard’" ın Nûruyum.
لَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
---Allâhu nûrus semâvâti vel ard(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun):Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir. (Nur Sûresi, 35/24)
Ve benim şah damarımdan yakın olan RABBu’l- âlemîn ceryan gibidir.
Yaşamama sebeb odur.
Ben çay bardağı gibiyim. Çay değilim.
Ben öyle bir bardağım ki çay görüyorsunuz, su görüyorsunuz, halbuki ben de buzdan bardağım.
Suyun testisi buzdan dediğim bu.
"Allah nuru's-semâvâti ve'l-ard."
ALLAH celle celâluhu. Ne görüyorsanız ALLAH’ın Nûr'uyla durmaktadır.
O öyle derken, hâşâ şakamı yapıyor.
Kim neden bahsediyor?
ALLAH celle celâluhu Nûr'undan var etmiştir.
Ondan bundan ödünç bişey almamıştır.
Varlık-Yokluk yoktur.
ALLAH VARından Var etmiştir.
Ha..İlahlığa mı kalkışacakalarmış, kalkışanlar mı olmuş?
"Verzuknî'l-fenâe annî"
Benim benliğimden beni fenâ kıl ve rızıklandır.
---“Vellâ tec'alnî meftûnen bi nefsî”
ALLAH'ım sakın sakın beni nefsime meftun kılma.
Yâni nefsiyle fitnelik yapanlardan yapma.
En büyük yalan insanın kendine söylediği yalandır.
En büyük kötülük kendine yaptığı kötülüktür.
Fitne insanın yüreğindedir.
Firavun insanın aklındaki ikiliğin adıdır.
Eğer SEViyelersen Mûsâ-laşıverir.
“Lâ ilâhe” firavunu, “illâ ALLAH” dediğin anda Mûsâ oluverir. Başka hiçbir yolu yoktur.
Yoksa "lâ ilâhe illallah" cennete nasıl götürür insanı?
Halbuki "Lâ ilâhe" küfürdür, "illallah" ikrardır.
“Lâ ilâhe” inkardır , “illâ ALLAH” ikrardır.
Parçalama!. Gübreyi sökme, gülün yüreğinden.
İkisi de ALLAH celle celâluhunun Nûrundan yaratılmıştır.
Anla! Canlılığı anla!.
İkisinin arasındaki arakesitteki canlılığı gör.
Beni nefsimle fitne-ateşte deneme?
Nedir fitne?
"Fetene" fiilidir.
Bir toprağın içerisine bir avuç altın attınız, toz ayıramazsınız. Ama bir tavaya koyun ateşe sokun, altın hemen erir külçeleşiverir.
Bir gram, bir milim toz kalmadan alırsınız.
İşte bu denemenin adına "fetene" denir.
İşte çektiğimiz çileler şunlar bunlarda böyle bir ateşe girmektir.
Nefsimin fitnesine düşürme!.
Nefsimin hevâ ve hevesini ilâh ettirme!. Gizli şirke sokma!.
Nefsim beni sihirlemesin, sihirbazlık yapmasın.
Kendi kendinin kendinde yarattığı kendi şeytanına şehâdet edip, sultan kılıp ilâhlaştıranlar!
أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
---“Eraeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen) : (Ey Rasûlüm) gördün mü, o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona, sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?)” (Furkân Sûresi, 25/43)
Kur’ân-ı Kerim'de görüyor musun “nefsini, hevâsını ilah edineni” âyetlerini..
Nefis su gibidir. Dâima alçağa akar. Ark ister. Yazık olur.
Ark ALLAH’a giden aşktır. Açıktır, ucuzdur, rahattır.
Rahat duranlar için.
Kuduranlar için ise cennete götürsen dahi cehenneme çevirirler. ALLAH korusun!.
---“Mahcûben bi hissî”
Benlik Hislerimi perdele, hicablandır.
---“Vekşif lî an kullu sırrın mektûmin Yâ Hayyu Yâ Kayyûm!”
Ben hislerimle beş duyumla kâinâtı tanırım.
Hislerimle içeri bakarsam dışarıdaki âfakı, enfuste - içimde görürüm.
Yüzümü tanıdığım gibi özümüde tanırım.
Böylece taklidi tevhidden, şuhûdi- tahkîkî tevhîde geçerim. Şâhid olurum.
Beni bunlardan mahçup etme, yâni perdeli etme!.
Benim bu güzellik imkânlarımı kullanamayanlardan etme!. Aklımı, fikrimi, vicdânımı, hislerimi örtüp yokmuş gibi davrandırma!.
Var bende bunlar. Bende priz var. Sende priz var.
Keban'ın hattı sana kadar gelmiş, ALLAH herkesi akılla yarattığı için.
Tek kalan şey aklın bu “Lâ ilâhe” fişi var ya iki dilli, onun iki dili de prizinde vardır.
Adam gibi oraya kontakt yaptırmadan sigortaları attırmadan takmaktan ibârettir.
Bir sâniyede bir şehir dirilir.
Milyarlarca âlet yanmaya -donmaya başlar.
Yâni her taraftan biz dirildik diye duyarsınız sesini .
Bir sâniyeyi de geçmez.
Ancak arızalılar, fişi takılmayanlar, körlük içinde kalırlar.
“Vekşif lî”
Bana keşif nasib et!.
“an kullu sırrın” Bütün bu sırlardan,
“mektûmin” ketm olmuş, gizde mi kalmış, kullanmıyorum, bilemiyorum, bulamıyorum, saklıyorum.
Beni bu yüzden ifrat ve tefrite gidiyor.
Ya “ALLAH çok” diyor ya da “ALLAH yok” diyor.
“ALLAH tek” diyemiyor. Îtidali bulamıyor.
İşte bu bilgilerde beni keşif sâhibi kıl!
Nedir keşif?
Hazmetmek. Hazmetmek. BİLmek yetmez.
BİLmek için SADÂKAT gerekir. Evet.
Onun için çocuklar on yedi sene okuyor.
BULmak için SAMîMİYET gerekir. İhlas gerekir.
Ama OLmak için SABR gerekir.
Onun için portakal çağlaları parmak başıyken zehir zıkkımdır.
Bir tânesini yeseniz acısından kusmaktan ölürsünüz.
Ama sabırla beklediğinizde, hizmet ettiğinizde bal baklava gibi tadına doyamazsınız.
Tıpkı insan gibi.
Onun için Münir Derman kaddesallâhu sırrahu “İnsanı İNSAN İnsan eder!” buyruğu budur..
İşte böyle sırları aç bana!. “mektûmin” .
Ne diyordu . "Ke emsâli'l-lu’lui'l-meknûn."
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
---“Ke emsâli'l-lu’lui'l-meknûn(meknûni) : Sedefinde saklı inciler misâli..”
(Vâkıa Sûresi, 56/23)
Gizli İnciler gibidir onlar. Açıldıkça cennetler çıkarır içinden.
İşte böyle sırları insana derc edilmiştir.
“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm!” Ey Hayyı Kayyumluğuyla duran ALLAH celle celâluhu. Ne demek?
Canlarımızda CAN Cereyanımız kesmeyen ALLAH celle celâluhu. Şu anda dabbe, “dabbe” denilen nedir?
Debellenendir. Her türlü canlı dabbedir.Ne ile?
Yüreklerindeki Hayy ile.
Bir nohut tânesi, 1 gram, tarttınız. Hassas terâzide.
Bir çekiç patlattınız yine tarttınız 1 gram.
“Hadi kalk!” diyorsunuz, kalkmam diyor, niye?
Yıktın diyor Hayyı, Kayyûmumu.Yıktın!
Bir tavuk yumurtasına soruyorsunuz “ne var içinde”, “milyarlarca civciv var” diyor.
Toplu iğne ile deliyorsunuz, “ne var?” diyorsunuz.
“Tümünü öldürdün” diyor.
“Neden?”
Hayyu Kayyumluğunu kaldırdın.
Kayyumu kaldırdın, Kayyumluğunu kaldırdın ki Hayy kalsın. Evet Muhabbe ve Habbe iki tâbirdir Barboros.
Canlı ve diri, Ya Hayy.
Şunu demek istiyorum.
Düşünmek için düşünün diye söylüyorum.
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
---“Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddus; Aziz; Hakim olan ALLAH'ı tesbih eder.” (Cuma Sûresi, 62/1)
“Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ard”
Şimdi gökte-yerde gördüğünüz külli şey “sebbeha” etmektedir. Atom yaratıldığı günden beri dönmektedir ve son ana kadar dönecektir.
Mecburdur. Pervâne gibi dönmektedir ve dönecektir.
Dünyâ dönecektir, dönmeyen yoktur bu âlemde hepsi dönecektir.
Canlı mıdırlar bunlar? Hayy mıdırlar? Diri midirler? Ölü müdürler?
O zaman dabbenin diriliğine, bizim dirilik zannettiğimiz, tohumdan tohuma varlık göstermeye mi dirilik diyeceğiz?
Yoksa vücûdumuzda sonsuz dönen atomların aslâ kaybolmayan, havada, civada, suda, şurda, burada, su olmayan dönüşleri mi?
Burada neyin? hangi hayylar?
"Kullu nefsin zâikatu'l-mevt(mevti)".
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
---Kullu nefsin zâikatu'l-mevt(mevti), ve neblûkum biş şerri ve'l-hayri fitneh(fitneten), ve ileynâ turceûn(turceûne): Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz. (Enbiyâ Sûresi, 21/35)
"Mevt"i tadarlar buyuruyor da “ölüp yok olurlar” buyurmuyor.
“Ölmek nedir?”
Testi kırıldığı zaman sular yok mu oluyor?
Mesele testi mi?
Testi Pazarının hikâyesi mi? Suyun hikâyesi mi ?
Evet.
ALLAH celle celâluhu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e sonsuz salâtı selâmımızı ulaştırsın!.
Bizi onun yüzü suyu hürmetine hizmetçisi kılsın!.
Ve bizi hazım ehli kılsın! Bizi bizden korusun!.
Bize uzanan ard niyetli elleri de bizden uzak etsin.
Ana hizmeti lâzımıyla lâyıkıyla yapmayı nasib etsin!.
Bunun içinde çalışırken çeşitli hallerde, şekillerde, yazılarda, çizgilerde, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem' in bu Hasbî Hizmetini, Habîbî Hizmetini aslâ aklımızdan çıkarmayalım. Dosdoğru yol, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem için en mükemmel ulaşım yolu.
Şüphesiz ki, Bu salavatı 1000 kere okumak çok güzeldir.
Bu salavatı yaşamak ve yaşatmak bambaşka bir şeydir.
Yaşamak ve yaşatmak için söylemiştir ...
Arapçalarını oku oku, Çince okur gibi, Japonca şarkı söyler gibi değil.
Anla ve tatbik et!.
“Mahcûben bi hissi” dediği “kendi hislerini mahçub edip, perdeleyip körlük yapma!” diye.
صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ
---“Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn(yerciûne) : Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.” (Bakara Sûresi, 2/18)
"Summun, bukmun, umyun".
Sonra ne diyor, akılsızlık yapma, gözünü kapama , kulağını dilini kapama, dilini yutma!
Akılsızlık yapma. Çünki bunlar sana bunun için verildi…
HaVVa
HAcErr
A S i Y e
MeRYeM
ÂMiNe
H a T i C e
A Y Ş e
FâTıMa aleyhunne’s-selâm..
ZEVK 4288
HaVVa-HAcErr-ASiYe-MeRYeM, Dört Köşesi ALT BAŞında
ÂMiNe – AYŞe – FâTıMa - HaTiCe Hayy ÜST KAŞında
SuCCetu’l- HARRa SıRRında cİSİMde cAN HAKKîkatı
Kadın HaRRaM-KâBe HaRRaM, HaCCeRRu’l-ESVeD TAŞında..
29.12.10 01:39
nrml.alâim-i semâ…
إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ*
---“İnnemâ yu’minu bi âyâtinellezîne izâ zukkirû bihâ HARRÛ SUCCEDEN ve sebbehû bi hamdi rabbihim ve hum lâ yestekbirûn (yestekbirûne) : Bizim âyetlerimize öyle kimseler îman ederler ki, onlarla kendilerine öğüt verildiği zaman secdelere (*) kapanırlar ve RABBlerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler.” (Secde 32/15)
(*): Secde âyeti okudunuz secde ediniz.
---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Kim Haceru’l-Esved’e yönelirse, şüphesiz RAHMAN olan ALLAH’a yönelmiş olur.”
(Kütüb-i Sitte, c.17, Hadis No. 6891)
---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Haceru’l-Esved ve Makâm-ı İbrâhim, Cennet yâkutlarından iki yâkuttur. ALLAH (c.c.), Onların nûrunu örtmüştür. Eğer örtülmemiş olsalardı, doğu ile batı arasını aydınlatırlardı.”
(Tirmizi, Hacc.49, 878)
Ulûhiyyetin Rahmâniyyet KıBLesi, KâBe HaRRaMında, Makâm-ı İbrâhim’imİZe Es SeLâM!..
Kâbe Kalbinde, Rahimiyyetin Kadın HaRRaMı, HaCCeRRu’l-ESVeD TAŞı’mıza Es SeLâM!..
---Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selam verin.''”
(Ahzab, 36/56)
Salâvât, bilene (ehline) farz-ı ayndır.
Salâvât, kısaca ve kesin olarak:
“''ALLAHım! Beni Muhammedî oluşumun şuûruna erdir.''”duasıdır.
Muhammedîleşmek dileğidir.
Muhterem, Mübârek, Müstesna ve Muhteşem Muhammed Aleyhis-sâlatü ves-selâma; akan suyun deryaya isalesi (ulaşımı, akımı) gibi kavuşup,
Onun; söz, fiil, ahlâk ve hâlleriyle hâllenip Muhammedî oluş şuûruyla buluşmaktır.
Her emir, vücûb ifâdesi olup vâcibtir.
Salâvât; ALLAH Tealânın emrinin işlenmesi ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in hakkının ödenmesidir.
ALLAHÜ ZÜL-CELÂLin zikrimize hâşâ ihtiyacı olduğundan dolayı değildir.
ALLAHÜ ZÜL-CELÂLi zikr edişimize sebeb, emirdir.
Sistemin ve kulluğun gereğidir.
Salâvât da böyledir.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in ihtiyacını ALLAHÜZÜL-CELÂL görmüştür.
Muhtaç olan kendimiz olup; ALLAHÜ ZÜL-CELÂLe tâbi’ olabilmek için önce Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)e tâbi’ olmaya;
memur,
mecbur,
muhtaç ve
mahkûmuz...
Bunun için ise 7 letâifimizle birlikte buluşmamız lâzım ve lâyıkıdır...
Yaşayan bir insan için tasavvufun diriliği; bu bağlantıyı kurmak hüneri, çabası ve azmidir.
Bu ise ihtiyârî ve keyfî olmayıp mecburîdir.
Sistemin; selâmeti, rahmeti ve velîyy-i nimeti olan Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)e saygı ve teslimiyyetin yolu salâvâttır.
Salâvâtı dar anlamda “dua” diye târiflemek ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için bir şeyler istediğini sanmak ilm-ü-edeb eksiklilğindendir.
İşin aslı âcizâne;
Buz Dağı (Benlik Dağı) olan insan nefsinini’tidal üzere eriyip;
Terbiye, Tezkiye, Tasfiye ve Tecliye işlemleri sonunda pırıl pırıl, tertemiz zemzem gibi akarak (salâvât arz ederek) Rahmet deryasının sûrekli salâtına kavuşmaktır.
---Huz min emvalihim sadekaten tütahhiruhüm ve tüzekkihim biha ve salli aleyhim inne salateke sekenül lehüm vallahü semiun âlim : Onların mallarından bir sadaka al ki onunla kendilerini hem temizler hem de arındırırsın. Ve salli aleyküm : onlara salât et. Şüphesiz ki senin salâtın onlar için sükûnettir. ALLAH işitendir, bilendir.
(Tevbe 9/103)
Ve salli aleyküm : onlara salât et.
Sekînet: sakinlik, kararlılık, rahatlık, gönül rahatlığı, kalb yatışkınlığıdır.
Salât, duadır da...
Ne var ki bu dua Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)e salât olunca binbir dilekli dua değil de tek dilekli dua olur.
Bu tek dilek ise hem yukarıdaki âyet-i celiledeki Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in duasına-salâtına, salâtla isal ve kavuşma dilekçesi, arzu ve azmidir.
Mevali: mevlâlardır.
İnsanoğlu câhil kalırsa; emvâli (mallar) mevâlisi (efendileri), insanlar da mallarının köleleri olur ve kıble karışır.
İlk sözüne (Ahdullaha) sadakat sadakası sorulur...
Kulun zâhirinin tâhiriyesi ve bâtının tezkiyesinin; işinin uzman ustası olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in işi ve mârifeti olduğu beyân buyuruluyor.
Sonsuz noktada kıyısı olan umud ummanı gibi heran; Salât-ı Resûlullah, her damlayı çağırıyor ve ümmetini tevhid bileliğine dalga dalga sesliyor...
Selâmetin, sükûtun, sükûnetin ve emniyetin;özdeki emânetin emniyetçisi Muhammedül-Emin Aleyhis-salâtü ves-selâmın sılasında olduğunu ezelî ve ebedî ezân-ı Muhammed ile ilân edip duruyor...
Evet, kimisi: “''Semiğnâ ve ateğnâ!'': duyduk ve uyduk!”diyor;
Kimisi de “''Semiğnâ ve aseynâ'': duyduk ve isyân ettik!” diyorlar...
Tercih ediş ise insan sûretinde ve aklı olanların bileceği iş...
Abdülgâni en Nablusî Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvât SALAVAT-I ŞERİFLER
SALAVAT-I ŞERİFLER
Not : Salâvât-ı Şerifelerin derlemesini yapan, Antalyada Siirtli Hoca diye meşhur olan, Kur'ân ve Hadîs Hafızı ve Kâmil Muhammedî, 4 Mayıs 2009 günü Hakk’a yürüyen rahmetli Muhammed Sıddık Hekim (k.s.) Hocamızdan Allah (c.c.) razı olsun!.. Ruhu Şad olsun inşallah…
Abdülgâni en Nablusî Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvâttır.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim alâ Seyyidiinâ Muhammedin salâtekel kadimetel ezeliyyeteddâimetel bâkiyetel ebdiyyete Elleti salleytehâ fi hadrati ilmikel kadim Ellezi enzeltehü bi melâiketike fi hadrati kelâmikel kur'anil azim Fekulte bilisânil Muhammediyyirrahim. İnnallahe ve melaiketehu yesallüne alennebiyyi Ve hâtabtenâ bihâ maasselâmi tetminen lil ikrâmi minke lena vel in'am Fekulte yâ eyyuhellezine âmeni sallu aleyhi ve sellimu teslime Fekultu imtisalen liemrike Ve rağbeten fimâ indik emin ecrik Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve ashabihi ecmain. Salâten dâimeten bâkiyeten ila yevmiddin Hatta necidha vikâyeten lena min nâril cahim Ve musileten ilevvelineâ ve âhirina ma'şeral Mu'minine ila darinnaim Ve rü'yeti cemâli vechikel kerim. Yâ azimu yâ Allah.
MÂNÂSI : Ey Rabbim, yüce kelâmın Kur'ân'ı Kerîm'de meleklerinle inzâl buyurduğun kadîm ilminde kendisiyle salât ettiğin o kadîm, ezelî, dâimî, bâkî ve ebedî salâtınla Seyyidimiz Muhammed Mustafa (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât ve selâm ediver!. O rahmet dolu Muhammedî olan ve hamd ettiren dille : "Allah ve melekleri, o nebiye salat ederler." (Ahzâb/56) buyurmuştun. Bize, Kendi ikramını ve nimetlendirmeni tamamlasın diye selâmla birlikte bu şekilde hitâp edip : "Ey imân edenler, ona salat ve selâm edin." (Ahzâb/56) buyurmuştun. Ben de emrine itâatle ve katındaki ecrini umarak diyorum ki : "Ey rabbim, Seyyidimiz Muhammed'e onun ailesine ve ashabına, bunların tümüne, din gününe kadar dâim ve bâki olacak bir şekilde salât ve selâm ediver ki bunu, o günde cehennem ateşinden bir koruyucu, başımızı ve sonumuzu, müminler topluluğuyla birlikte o nimet yurduna ve Kendi kerîm yüzünün cemâlini görmeye ulaştıran bir vasıta olarak bulalım; Ey azîm olan! Ey Allah!"
Şeyh Ahmed el Halebî Hazretlerinin Salavatı SALAVAT-I ŞERİFLER
Şeyh Ahmed el Halebî Hazretlerinin olup sıkıntıların atlatılmasında şifâdır.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Kad dâkat hilleti edrikni yâ Rasûlullah.
MÂNÂSI : Ey Rabbim, çârem kalmadı, sen Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed(salallahu aleyhi ve sellem)'e salât, selâm ediver, onu mübârek kıl!. Ey Allah Resûlü (salallahu aleyhi ve sellem) sen hâlimi gör, yetiş!
Nureddin Şevnî Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvât SALAVAT-I ŞERİFLER
Nureddin Şevnî Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvâttır.Büyük Muhammedî âşıklardan olup salâvât meclisleri ile meşhurdur.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Aynil inâyeti ve kenzil hidâyeti Ve zeynil kıyâmeti Ve tirâzi hulleti Ve arusil memleketi Ve şefi'il ümmeti Ve lisânil hucceti Ve imâmil hadrati Ve nebiyyirrahmeti Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Eşşâfiil müşeffei sallallahu aleyhi ve sellem.
MÂNÂSI : Ey Rabbim, inâyet pınarı, hidayet hazinesi, kıyametin ziyneti, esvâbın en güzeli, memleketin damadı, ümmetin şefâatçisi, dili hüccet, varlığın imamı, rahmet nebisi, şefâat eden şefâat ettirilen, Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed Mustafa (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât ve selâm ediver, onu mübârek kıl!.
Muhammed Şemseddin ibni Ebi'l-Hasani'l- Bekri SALAVAT-I ŞERİFLER
Muhammed Şemseddin ibni Ebi'l-Hasani'l- Bekri Hazretlerinin salâvâtıdır. Ebu Bekir (ra) nın torunlarındandır. Faziletli bir salâvâttır. Bir çok ülkede hatmesi yapılmakta olan bu salâvâtın sabah akşam 3 er defa okunması tavsiye edilmiştir.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedinil fâtihi limâ uğlika vel hâtimi limâ sebeka Vennâsiril hakki bilhak vel hâdi ilâ sırâtikel müstekim Sallallahu aleyhi ve alâ âlihi ve ashâbihi hakka kadrihi ve mikdârihil azim.
MÂNÂSI : Ey Rabbim, kilitlerin anahtarı, öncekilerin hâtimi, hakkı hakla zafere çıkaran, hakka hakla yardım eden, Senin dosdoğru yoluna hidâyet eden, Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e Sen salât ediver, selâm ediver, mübârek kıl onu!. Ona, ailesine ve ashabına, yüce olan o kadri ve kıymetine göre salât ediver!
SALAVAT-I ŞERİFLER
Hakikatı hârika bir salâvât: okunmasında büyük faydalar olduğı bildirilmiştir.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim ve bârik ve terahham ve tehannen alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Kemâ yelîku biazîmi şânı şerefi ve Ve kemâlihi ve rızâke anhu ve mâ tuhibbu ve terzâ lehu dâimen ebeden Bi adedi ma’lûmâtike Ve midâde kelimâtike Ve rızâe nefsike vezinete Arşike Efdale salâtin ve ekmeleha ve etemmehâ Küllemâ zekereke ve zekerehu’z-zâkirûn Ve kullemâ gafele an zikrike ve zikrihi’l-gâfilûn Ve sellim teslîmen kesîren kezâlike Ve alâ cemî’il-Enbiyâi ve’l-murselîn Ve alâ melâiketike’l-mukarrebîn Ve alâ sâdâtina ve’l-enbiyâi ve’ş-şuhedâi ve’s-sâlihîn Ve aleynâ mâahum ve’l-mü’minîne ve’l-mü’minâti ve’l-müslimîne ve’l-müslümât ecmaîn Âmîn!
MÂNÂSI: “ALLAH’ım! ALLAH’ım! Sahibimiz ve Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e salât ve selâm et ve bereket ihsân buyur ve rahmet, merhamet ve şefkat et! Şerefinin-şanının azameti ve kemâlinin lâyıkınca... Ebeden-dâimen onun için seveceğin ve razı olacağın şekilde ondan razı ol! Ma’lûmatının adedince... Sözlerini yazacak kelimelerinin boyasınca (mürekkeb miktarınca) ... Nefsinin rızasınca ve Arş’ının ağırlığınca! Salâtın; en fazîletlisi en mükemmeli ve en tam (eksiksiz) olanınca! Seni zikreden zâkirler zikirlerine devâm ettikçe, Senin zikrinden gafil olanlar zikrinden gaflet ettiği sürece! Ve işte böylece, çokça ve gerçek teslimiyetle kâmil olan selâmımızı ilet! Selâmet ver! Bütün nebîlere ve mürsellere de! Yakın meleklere de! Sâdâtlarımıza (seyyidlerimize) ve evliyâlara ve şehîdlere ve sâlihlere de! Onlarla beraber bizlere ve mü’minlerin ve mü’min hanımların ve müslümanların ve müslüman hanımların cümlesine de! Bizden kabul buyur! (Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ulaşımımıza ve sılamıza izin, inâyet ve hidâyet buyur!)”
İmâm-ı Alî (keremullahi veche)’ye ait salâvâtı şerîfe:
TÜRKÇESİ: Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI: “Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum) , RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşim) olsun!”
Bu salâvât-ı şerîfeyi uykuya yatacağı zaman okuyan kimseye cümle peygamberlerin ona şefâatçı olacağına dair hadis-i şerîfe vardır ve önemli bir salâvât olup 3 defa okunması tavsiye edilmiştir.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin Ve Âdeme ve Nûhin ve İbrâhîme ve Mûsâ ve İsâ Ve mâ beynehum minennebîyyîne ve'l-mürselin Salâvâtullahi ve Selâmuhu Tealâ aleyhim ecmaîn.
MÂNÂSI: “ALLAH’ım! Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’e salât-ü selâm et! Ve Âdem (aleyhisselâm)’a ve Nûh (aleyhisselâm)’a ve İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Musa (aleyhisselâm)’a ve İsa (aleyhisselâm)’a ve aralarında gelen tüm nebîlere ve mürsellere de! ALLAH Tealâ’nın salât ve selâmı cümlesinin üzerine olsun!”
Hadis Hafızı Celâleddin Suyutî "Amelü’l-leyli ve’l-leyl" isimli eserinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in : “Her kim bu salâvât-ı şerîfeyi devamlı olarak okursa rüyasında beni görür.” buyurduğunu bildirmiştir. Bu hususta başka hadisler de mevcûddur.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ ruhi Seyyidinâ Muhammedin fi’l-ervâhi Ve salli ve sellim alâ cesedi seyyidinâ Muhammedin fi’l-ecsâdi Ve salli ve sellim alâ kabri seyyidinâ Muhammedin fi’l-kubûri.
MÂNÂSI: “ALLAH’ım! Ruhlar içinde (arasında) Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ruhuna salât-ü-selâm eyle! Cesedler (cisimler) içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in cesedine salât-ü-selâm eyle! Kabirler içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kabrine salât-ü-selâm eyle!”
Ebu Bekir (radiyallahu anhu)’nun rivâyet ettiği Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in buyurduğu salâvât:
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin fi'l- evvelin Ve salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin fi'l-âhirîn Ve salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin fi'n- nebiyyîn Ve salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin fi'l-mürselîn Ve salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin fi'l-meleil alâ ilâ yevmiddîn Vefi küllü vaktin ve hîn.
MÂNÂSI: ALLAH'ım! Geçmiş nesiller içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât et! Rahmetini ihsân eyle! Sonraki nesiller içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât et! Rahmetini ihsân eyle! Peygamberler içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât et! Rahmetini ihsân eyle! Resûller içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât et! Rahmetini ihsân eyle! Hesab ve karar gününe kadar yüce toplanma yerinde (mele'i-a'lâ içinde), her vakit ve her zamanda Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle!
Abdullah İbni Mes’ud (radiyallahu anhu)’nun getirdiği salâvât:
TÜRKÇESİ: Allahümmec'al salavâteke ve rahmeteke ve berekâtike alâ seyyidil mürselîn Ve imâmmil müttakîn Ve hâteminnebîyyîne Muhammedin abdike ve Resûlike Ve imâmil hayri ve kâidil hayri ve Resûlirrahmeti Allâhümmeb'ashul makamel Mahmuddenillezi yâgbituhu bihil evvelûne vel âhirun. Yâ Rabbel âlemîn.
MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Resûllerin Efendisine, muttakilerin (takvâ ehli) İmâmına, peygamberlerin sonuncusuna, Efendimiz, Kulun, Resûlün Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e, hayırların İmâmına, hayırların Önderine (liderine, başkomutanına), Rahmet Peygamberine, salâvât kıl (getir), bereketini ve rahmetini ihsân eyle! (merhamet et!) ALLAH'ım! Yâ Rabbe'l-âlemîn! Onu geçmiş ve gelecek nesillerin gıpta edeceği Makam-ı Mahmud'a gönder!"
Salâtı Nuri’l-Kıyâmeti salâvâtı: Evliyâullah’ın önem verdiği bir salâvât.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin bahri envârike Ve ma'deni esrârike Ve lisâni hüccetike Ve arusî memleketike Ve imâmi hazerâtike Ve tirâzi mülkike Ve hazâini rahmetike Ve tarîki şerîatikel mutelezzizi bitevhîdike İnsani aynil vucûdi vessebebin fi küllü mevcûdin Aynî a'yâni halkikel mütekaddimi min nûri ziyâike Salâten tedûmu bidevâmike ve tebkâ bibekâike la müntehâ leha dûne ilmike Salâten türdîke ve turdîhi ve terzâ bihâ annâ yâ Rabbel âlemin.
MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e, nûrlarının denizine, sırlarının aslına (ma'denine), delilinin diline (lisanına), memleketinin (kâinâtın) bir tanesine (cihân civanına, gönül güzeline), Zâtının İmâmına, mülkünün nakışına (naz-niyâz), rahmetinin hazinesine, tevhidinle tadlanan şerîatının çekici yoluna salât-ü-selâm eyle! (Rahmetini ihsân et!) Vücûdun "ayn"i olan insan (tek, ilk, örnek, prototip) ve bütün mevcûdatın tümünün varlık sebebi, senin nûrunun (Nûrullah) ziyâsından, en önce nûr (Nûr-u Muhammed, Nûr-u Mîm) olarak mahlûkatının "A'yân"ına "ayn" olana, Senin yok olmayan hayatın devâmınca ve sonsuz bekan (ebedîlik) sürdükçe süren bir salâvâtı bâki kıl! Senin ilmin dışında bu salâvâtın sonu olmasın! Öyle bir salâvât ki Sen'i razı eden, O'nu razı eden ve o salâvât sebebiyle bizden razı olacağın bir salâvât (ulaşım imkanı) ihsân eyle! Ey Âlemlerin RABBi!"
Nureddin Şevnî Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvâttır.Büyük Muhammedî âşıklardan olup salâvât meclisleri ile meşhurdur.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Aynil inâyeti ve kenzil hidâyeti Ve zeynil kıyâmeti Ve tirâzi hulleti Ve arusil memleketi Ve şefi'il ümmeti Ve lisânil hucceti Ve imâmil hadrati Ve nebiyyirrahmeti Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Eşşâfiil müşeffei sallallahu aleyhi ve sellem.
MÂNÂSI : Ey Rabbim, inâyet pınarı, hidayet hazinesi, kıyametin ziyneti, esvâbın en güzeli, memleketin damadı, ümmetin şefâatçisi, dili hüccet, varlığın imamı, rahmet nebisi, şefâat eden şefâat ettirilen, Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed Mustafa (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât ve selâm ediver, onu mübârek kıl!.
Feyzi ve bereketi bol bir salâvâttır.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli vesellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ellezi mele’te kalbehu min celâlike ve aynehu min cemâlike Feasbaha Ferihan mesruran müeyyeden mansura ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesira velhamdulillahi alâ zâlik.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, kalbine celâlini, gözlerine cemâlini doldurduğun, böylece mutlu, mesrûr, müeyyed (te'yid edilmiş, doğrulanmış, kuvvetlendirilmiş) ve nusretli (Cenab-ı Hakk'ın yardımıyla zafere ulaşmış) hâle gelen Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e, onun âline, ashâbına Sen çokça salât ve selâm ediver! İşte bunda hamd yalnızca Yüce Allah'a mahsustur!.
Muhammed Şemseddin el Hanefî Hz.lerinin salâvâtıdır.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli vesellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike en nebiyyî’l-ümmîyyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehl-i beytihi adede mâ alimte ve zînete mâ alimte ve mil’e mâ alimte salâten ente lehâ ehlün ve hüve lehâ ehlün.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, kulun, nebin, resûlün, ümmî nebi, Seyyidimiz Efendimiz, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e, onun âline, ashâbına, ehli beytine, ilminde olanlar adedince, ilminde olanlar ağırlığınca, ilminde olanlar dolusunca, Kendi salâtınla ve ona ait salâtla, salât ve selâm ediver!
Hasanî Basri (kaddasallahu sirrehu)’nun muhtesem salâvâti: "kim ki âhirette Havz-i Kevser’den doya doya içmek istiyorsa bu salâvâti çokça okusun." buyurmuştur.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Nebîyyil Ümmiyyil Habîbil Âliyyil Kadîril Azîmil câhi Ve alâ âlihi ve ashâbihi ve evlâdihi ve ezvâcihi ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi Ve eshârihi ve ensârihi ve eşyâihi ve muhibbihi ve ümmetihi Ve aleynâ maahum ve'l-mü'minîne ve'l-mü'minâtı ve'l-müslimîne ve'l-müslimâtı ec'maîn.
MÂNÂSI: ALLAH'ım! Sahibimiz ve Efendimiz, kadri-kıymeti-değeri ve şerefi Senin katında azîm-kadîr-âlî olan Ümmî Nebîn ve Habibin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle (teslimiyet ve tâbi' olmak için kendisine kavuşmamıza ve sılamıza salâtımızı vesile kıl!) Ve ailesine, ashabına, evlâdlarına, eşlerine, zürriyetine ve ehl-i beytine de! Eshârına (seher sırrına), ensarına (oluşum unsuruna, muhabbet Medine'sinin elemanlarına, ALLAH adına yardımcılarına) ve nûrundan oluşan herşeyine (herşeye) ve muhiblerine (el ele, kan kana ve can cana sevenlerine), ve ümmetine (O'na tam kemâlla teslim ve tâbi' olup onun imâmlığında ALLAH Tealâ'ya istikamet edenlere) de! Onlarla beraber bizlere de ve mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, müslüman erkeklere ve müslüman kadınların cümlesine de salât-ü-selâm eyle! (ulaşımımıza vesile kıl yâ Rabbü'l-Âlemin)
Muhammed Şemseddin el Hanefî Hz.lerinin salâvâtıdır.
TÜRKÇESİ: Allâhümemec’al efdala salavâtike ebeden Ve enmâ berekâtike sermeden Ve ezkâ tehiyyâtike fadlen ve adede Alâ eşrafil halâikil insâniyeti ve mecmail hakkâikil imaniyyeti Ve turittecelliyâtil ihsâniyyeti Ve mehbitil esrarirrahmâniyyeti Vâsitati akdinnebiyyine ve mukaddemi ceyşil mürselin Vekâidi rakbil enbiyâil mükerremin Ve efdalil halâiki ecmain Hâmili livâil izzil alâ Ve mâliki Ezimmetil mecdil esnâ Şahidi esrâril ezeli Ve müşâhidi envarissevâbikil üveli Ve türcümâni lisânil kıdemi Ve menbail ilmi ve hilmi Ve hikemi mazhari sırril cudil cüz’iyyi ve külli Ve insani aynil vücudil ülviyyi vessufliyyi Ruhi cesidil kevneyni Ve ayni hayâtiddâreyni El mütehakkiki bi alâ rabbil ubudiyyeti El mütehalliki biahlâkil makametil istifaiyyeti El halilil a’zam Vel habibil Ekrem seyyidinâ Muhammed ibni Abdillah ibni Abdilmuttalib Ve alâ sâril enbiyâi vel mürselin Ve alâ âlihim ve sahbihim ecma’in Küllema zekerakezzâkirun ve ğafela an zikrihimul ğafilun Ve sellim teslimen kesira.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, dâim en güzel salâtlarını; sermedî olan en geniş bereketlerini; fazlı ve adedi en pâk selâmlarını; insanlardan yaratılmışların en şereflisine; imâni hakikatlerin kendisinde toplandığı; ihsân dolu tecellilerin Tûr'u olan; rahmanî sırların iniş yeri; nebiler bağında vâsıta; resûller ordusunda öncü; tekrîm edilmiş nebiler kervanının önderi; tüm mahlûkâtın en faziletlisi; en yüce izzet sancağını taşıyan; en âli mecdin yularlarının sahibi; ezel sırlarının şâhidi; önce geçmiş olanların nurlarının müşâhidi; eskilerin dillerine tercüman; ilim, hilim ve hikmetlerin menbâ'ı; cüzî, küllî tüm "cûd"un sırlarını izhâr eden; ulvî ve suflî varlığın kendisi olan bir insân; her iki kevnin bedenindeki ruh; iki yurttaki hayatın kendisi; ubûdiyet derecelerinin en yücesine ulaşmış; seçilme makâmların ahlâkına bürünen; en büyük dost; en keremli sevgili; Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib (salallahu aleyhi ve sellem)'e, diğer nebi ve resûllere, onların tüm âline ve ashabına, zikredenler seni zikrettikçe ve gâfil olanlar da zikrinden gafil oldukça, Sen veriver!. Çokça selâm ediver!
Cevheratü’l-Esrar ismiyle anılan bu salâvât Ahmed er Rufaî Hazretlerine ait evraddır. Samimiyetle devamında pek çok sırların seyrine ulaşilacağı önemle bildirilmiştir.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim bârik alâ nurikel esbak Ve sıraâtikel muhakkak Ellezi ebreztehu rahmeten Şâmileten livucudike Ve ekremtehu bi şuhudike Ves tafeytehu linübüvvetike ve risâletike Ve erseltehu beşiran ve nezira Ve dâiyen ilallahi biiznihi ve sirâcen münira Noktati merkezi bâid dâiretil evveliyyeti Ve sirri esrâril elifil kutbaniyyeti Ellezi fetakte bihi ratkal vucudi Ve hassastehu bi eşrafil makâmâti bi mevâhibil imtinân Vel makâmil mahmud Ve âksetme bihayâtihi fi kitâbikel meşhuri li ehlil keşfi veşşuhud Fehüve sirrukel kadimüssâri Ve mâi cevheril cevheriyyetil câri Ellezi ahyeyte bihil mevcudâti min ma’denin ve hayevânin ve nebâtin Kalbil kulubi Ve ruhil ervâhi Ve i'lâmil kelimâtit tayyibât El’kalemil alâ Vel arşil muhit Ruhi cesedil kevneyni Ve berzehil bahreyni Ve sâniye isteyni Ve fahril kevneyni ebil Kasım ebittayyib seyyidinâ Muhammed ibni Abdillah ibni Abdil muttalib abdike ve nebiyyike ve habibike ve rasulike ennebbiyyil ümmiyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesira bi kaderi azameti zâtike fikülli vaktin vehinin Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun ve selâmün alel mürselin vel hamdulillahi rabbil âlemin.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, önceki nûrun olan, Kendi mevcudiyetin sebebiyle, kapsayıcı bir rahmet olarak ortaya çıkardığın; Kendini müşâhede ettirerek keremlendirdiğin; Nebiliğine ve Resûllüğüne seçtiğin; müjdeci, uyarıcı olarak gönderdiğin; Kendi izniyle Allah'a bir çağırıcı ve nûruyla aydınlatan bir kandil, ilk "bâ" dâiresinin merkezdeki noktası, kutup "elif"inin sırlarının sırrı kıldığın; varlık çemberini kendisiyle yardığın; en güzel mevhibeleri vererek en şerefli makamları, Makâm-u Mahmûd'u kendisine mahsûs kıldığın; ehl-u keşfe ve şuhûda malûm kitabında hayatına kasem ettiğin; kadîm sırrın ki sârî; cevherlerin cevheri bir "su" ki câri; ki bu suyla Sen maden, hayvan ve bitki gibi mevcûdâta can verdin; kalplerin kalbidir o, ruhların ruhu; hoş kelimeleri yayan; en yüce kalemdir; kuşatan bir Arş, iki kevnin bedenindeki ruhtur; iki deniz arasındaki aşılmaz berzah; ikinin ikincisi; iki kevnin de medârı iftihârı; Ebu'l-Kâsım, Ebu't-Tayyib; Seyyidimiz, Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib (sallallahu aleyhi ve sellem), Senin kulun, nebin, sevgilin, resûlün, ümmî olan nebin, işte ona, onun âline, ashâbına çokça, her zaman ve anda Kendi zâtının azameti miktarınca salât ve selâm ediver, onu mübârek kıl! Rabbin işte O azîz olan Rabbin, inkarcıların vasfettiklerinden münezzehtir!. Resûllere de selâm olsun. İşte o hamd ki âlemlerin Rabbine mahsustur!.
Seyyid Ahmed el Bedevî Hazretlerinin salâvâtıdır. Bu salâvât yine onun olan 9.salâvât ile birlikte okunur sabah ve akşam namazlarından sonra 3 er defa okunması maddî-mânevî rızık bolluğuna ve kolaylığına sebeb olacağı, nefsinin gelişim göstereceği hususları ehlince tavsiye edilmiştir. Envar, esrar ve hayrın çekicisidir. Mucerrebdir: Tecrübe olunmuş. Sınanmış. Denemesi yapılmış. Ahvâl ve tavırları tecrübe edilmiş. Makbuldür.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Şeceratil aslinnurâniyyeti Vel lem’atil kab datirrahmâniyyeti Ve efdalil halikatil insâniyyeti Ve eşrefissûretil cismâniyyeti Ve ma’denil esrârirrabbâniyyeti Ve hazâinilulumil istifâiyyeti Sahibi kabdatil asliyyeti Vel behcetisseniyyeti Ver rutbetil aliyyeti Men inderacettinnebiyyune tahte livâihi fehum minbu ve ileyhi Ve salli ve sellim ve bârik âleyhi ve alâ alihi ve sahbihi adede ma halekte ve razekte ve emette ve ahyeyte ila yevmin teb’asu men efneyte Ve sellim teslimen kesiran vel hamdulillahi rabbil âlemin.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, nûr ağacının kökü, rahmanî kabzanın pırıltısı, yaratılan insanların en faziletlisi, cismi olan sûretlerin en şereflisi, rabbânî sırların madeni, seçilmiş ilimler hazinesi, aslî kabzanın "Kabzatü'l-Asliyye" , âli behcetin, yüce mertebelerin "Rütbetü'l-Aliyye" sahibi, Seyidimiz, Efendimiz, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e -ki onun sancağı altında sıralanacak nebiler ki ondandır- ve onun âline, ashâbına, kıyamet günü fâni kıldıklarının dirileceği güne değin, yarattıkların, rızık verdiklerin, öldürdüklerin ve dirilttiklerin adedince, çokça salât ve selâm ediver!. Onları mübarek kılıver!. İşte o hamd ki âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur!.
Seyyid Ahmed el Bedevî Hazretlerinin salâvâtıdır.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ nuril envâr Ve sırril esrâr Ve tiryâkil ağyâr Ve miftâhi bâbil yesâr Seyyidinâ Muhammedinil muhtâr Ve âlihil ethar Ve eshâbihil ahyâr Adede niamillahi ve ifdalihi.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, nûrların nûru, sırların sırrı, ağyâra tiryâk, bolluk kapısının anahtarı, Seyidimiz, seçilmiş olan Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e, onun tâhir âline ve hayırlı ashâbına, Yüce Allah'ın nimetleri ve fazlı adedince, salât ve selâm ediver!. Onları mübarek kılıver!.
İmâmı Gazalî Hazretlerinin İhya adlı eserinde Cuma günleri 7 defa okunması tavsiye edilmiştir. Şefâata sebebdir.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehli beytihi Salâten tekünü leke ridâen ve lihakkihi edâen Ve a’tihil vesilete Veb’ashul makâmel Mahmudellezi veadtehu ve eczihi annâ mahüve ehluhu Ve eczihi efdale ma cezeyte nebiyyen an ümmetihi Ve salli aleyhi ve alâ cemi ihvânihi minennebiyyine vel mürselin Ve alâ âlihim ve sahbihim ecma’in Yâ erhamerrahimin.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, seyyidimiz, efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e onun âline, ashâbına ve ehl-i beytine, Senin rızanı taşıyan, hakkı edâ edilebilecek bir salât ve selâm ediver!. Onları mübârek kıl!. Ona vesîleyi bahşediver!. Onu, kendisine vaad ettiğin Makâm-ı Mahmûd'a eriştir!. Onu nasıl ehli ise, o şekilde bizimle karşıla. Bir nebînin ümmetiyle karşılanacağı en güzel bir biçimde karşıla. Ona, nebi ve resûl tüm kardeşlerine, onların âline ve arkadaşlarına salât ediver!. Ey merhametlilerin en merhametlisi!.
Sultan Muhammedi’l-Gazzevî Hazretlerinin salâvâtı olup sabah 3 akşam 3 okunması gönül ehlince tavsiye edilmiştir.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin mahtelefel melevâni Ve teâkabel aserâni Ve kerrerel cedidâni Vestekbelel ferkadân Ve belliğ ruhahu ve ervâha ehli beytihi minna ettehiyyete vesselâm.
MÂNÂSI : Allahım! Ey Rabbim! Sabahtan öceki şafaklar ayrılıp gitikçe, akaşamdan önceki gurublar onları takib ettikçe, gündüz ve gece tekrarlanıp mevcûd oldukça, yıldızlar (kutup yıldızı ve diğerleri) istikbâlde durup (yüzünü) döndükçe Seyidimiz Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât ve selâm ediver! Bizim tahiyyemizi (hakta ve hayırda diriliş duamızı) ve selâmımızı (sılaya ulaşım arzumuzu) O'nun ruhuna ve Ehl-i Beyt'inin ruhuna ulaştırıver!
Güzel bir salâvât-ı şerîfe.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin tıbbil kulubi ve devâihâ Ve âfiyetil ebdâni ve şifâihâ Ve nuril ebsâri ve diyâiha Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim Yâ selâmü sellim.
MÂNÂSI : Allahım! Ey Rabbim! Kalblerin hekimi (doktoru) ve devâsı (çâresi), bedenlerin âfiyeti (sağlığı, selâmeti, sıhhati) ve şifâsı, gözlerin nûru ve ziyâsı (ışığı) olan Seyidimiz Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e Sen salât ediver, selâm ediver, mübârek kıl onu! Ona onun ailesine ve sahabelerine de! Ey mutlak teslim olunan, selâmın kendisi olan Allahım!
Ahmed bin İdris Hazretlerine ait bir salâvâttır. Büyüklerden olan Veliyyullah, Hızır Aleyhisselâmdan ögrenmiştir.
TÜRKÇESİ: Allâhümme inni es’elüke binuri vechillahil azîmillezi mele’e erkâne arşillahil azim Ve kâmet bihi avâlimullahil azim En tusalliye alâ Mevlânâ Muhammedin zil kadril azim Ve alâ âl-i nebbiyillahil azim Bi kaderi azameti zâtillahil azim Fi külli lemhatin ve nefesin adede mâ fi ilmillahil azim Salâten kâmileten dâimeten bi devâmillahil azim Ta’zimen lihakkike ya Mevlânâ yâ Muhammedu yâ Zel hulukil azim Ve sellim aleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi misle zâlike Allâhümmec’ma beyni ve beynehu Kemâ cema’te beynerruhi vennefesi zâhiren ve batinen yakazaten ve menâmen Vec’alhu ya rabbi ruhan lizâti min cemil vecuhi fiddünya kablel ahreti yâ azimu yâ ALLAH.
MÂNÂSI : Rabbimiz! Senden arşın direklerini dolduran; âlemlere varlık veren, Yüce Allah'ın nûrunun, Efendimiz, yüce mertebelerin sahibi Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e, Yüce Allah'ın nebisinin ailesine, Yüce Allah'ın zatının azameti miktarınca, Yüce Allah'ın ilminde bulunan, gözlerin tüm bakışları ve nefesler adedince, Yüce Allah'ın ebediyetiyle sürecek kâmil bir salâtla salât etmesini, Efendimiz ey Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem), yüce ahlâk sahibi, seni hakkıyla yüceltmesini diliyorum. Ona onun ailesine ve ashabına bunun gibi selâm olsun!. Ey Rabbim ruhla nefesi yakınlaştırdığın gibi, zâhirde, bâtında, uyanıklıkta, uykuda beni ona yakınlaştır!. Ey Rabbim, ey yüce olan, ey Allah'ım, onu, âhiret gelmezden evvel dünyada her cihetle zâtımın ruhu kılıver!
İbni Hacer el Heytemî’nin, Salâvât-ı Şerîfe Câmi’asında, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den vârid bütün salâvâtları kendisinde toplayan, hadis-i Şerîf mesnedli ve en fâzilletli salâvât olduğunu belirttiği salâvât:
TÜRKÇESİ: Allahümme salli alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedîn abdike ve nebîyyîke ve Resûlike ve'n nebîyyi’l-ümmiyyi ve alâ alî seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ümmühâti’l-mü’minîne ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fi’l-âlemîn İnneke Hamîdun Mecîd.
MÂNÂSI: “ALLAH’ım! Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyi’l-Ümmî’n olan Efendimiz ve sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve mü’minlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine salât ve selâm eyle! Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde salât ve selâm ettiğin gibi salât ve selâm eyle! Çünkü Sen Hamîdsin-Mecîdsin!” (bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)
TÜRKÇESİ: Allahumme bârik alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike ve'n nebîyyi’l-ummiyyi ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ummihâti’l-mu’minîne ve zurriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ bârekte alâ seyyidinâ İbrâhîm’e ve alâ seyyidinâ İbrâhîm’e fi’l-âlemîn İnneke Hamîdun Mecîd.
MÂNÂSI: “ALLAH’ım! Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyî’l-Ümmî’n olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve mü’minlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine; Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle! Şüphesiz ki Sen Hamîdsin-Mecîdsin” (bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)
Güzel bir salâvât-ı şerîfe.
TÜRKÇESİ: Allâhümme sali ve sellim alâ Seyidine Muhammedin nurikellamii Ve Mahzari sırrikel hâmii Ellezi tarazte bicemâlihil ekvân Ve zeyyente bibehceti cellâlihil evân Ellezi fetahte zuhurel âlemi min nuri hakikatihi Ve hatemte kemâlehu bi esrâri nubuvvetihi Fezaherat suverul husni min feydihi fi ahseni takvim İz levlâhuve mâ zaherat lisuretin aynun minel ademirramim Ellezi mâ isteğâseke bihi câiun illa şebia velâ zam'ânun illa raviye vela hâlifun illa emine vela lehfânun illa uğise Ve inni lehfânun musteğisuke estemtiru rahmetekel vâsiate min hazâini cudike Feeğisni yâ rahmanu Yâ men iza nazara biayni hilmihi ve afvihi lem yezhar fi cenbi kibriyâi hilmihi Ve azameti afvihi zenbun İğfirli ve tüb aleyye ve tecâvez anni yâ kerimu yâ Allah.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, parlayan nûrun olan, cemâliyle varlıkları, kâinatları süslediğin, bütün zamanları celâlindeki neşeyle bezediğin, hakikatinin nuruyla âlemleri görünüre açıp çıkardığın, kemâliyle Kendi nübüvvetinin sırlarını hitâma erdirdiğin ve böylece ahseni takvîm biçiminde onun feyzinden güzelliğin sûretlerini aşikâr edip açığa çıkardığın, Seyyidimiz Muhammed Mustafa (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât ve selâm ediver. Şâyet o olmasaydı çürümüş, unufak olmuşların bu yokluğundan hiçbir pınar suret kazanıp zuhur etmezdi; ki bu pınardan aç olanlar doyar, susuz olan kanar, korkan eminliğe kavuşur, ciğerleri susuz olanlara ondan rahmet yağmurları indirilip imdât edilir. İşte ben, bir ciğeri susayan; Senden rahmet yağmurlarını indirip imdât etmeni diliyorum, bana cömertliğinin hazinelerinden geniş rahmet yağmurlarını indiriver, bana imdât ediver!. Ey Rahman, Ey hilim ve affedicilik gözüyle baktığında, hilminin kibriyâsı ve affediciliğinin azameti yanında hiçbir günahın açığa çıkmayacağı, zuhur etmeyeceği yüceler yücesi, bana mağfiret ediver, tövbemi kabul ediver ve benden sadır olan günahlarımı müsamahayla karşılayıve! Ey o en cömert olan, Ey Allah!
Ahmedî İdrisî Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvâttır.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim alâ tâmmetil hakâikilkübra Sirril halvetil ilahiyyeti leyletel isra Tâcil memleketil ilahiyyeti Yenbuil hakâeikil vücudiyyeti Basaril vücudi Ve sırrı basiratişşuhudi Hakkil hakkikatil ayniyeti Ve hüviyyetil müşahidil ğaybiyyeti Tafsilil icmâlil külliyi El âyetil Kübrâ fittecellî vettedellî Nefesil enfasirruhiyyeti Külliyetil ecsâmissurriyeti Arşil uruşizzâtiyyeti Sureti kemâlâtir-rahmaniyyeti Levh-i mahfuzi ilmikel mahsun Ve sırri kitâbikel meknun Ellezi la yemessuhu illel mutahharun Yâ fâtihatel mevcudât Yâ camiâ bahreyil hakâikil ezeliyyâti vel ebediyyât Ya ayne cemalil ihteraâti vel infiâlâti Ya noktate merkezi cemittecelliyât Ya ayne hayatil husnillezi târat minhu reşâşat Feeksemetha bihukmil meşietil ilahiyyeti cemiul mübdeât Yâ ma'na kitabil husnil mutlaki Ellezi i'tekefet fi hadratihi cemi'ul mehâsini li tekraa hurufe husnihi el mübde'at Yâ men erakte hakâikul kemâli külluha bürkualhicâbi dunel halki Vectemeât enla tenzure li ğayrihi illa bihi min cem i'il mükevvenât Yâ mesabe yenâbi'i seccâcil envarissüccâriyyâti eşşa'şaâniyyâti Yâ men teaşşakat bi kemâlihi cemi”ul mehâsinil ilâhiyyâti Yâ yâkutetel ezeli ya mığnâtisil kemâlât Kad-êyisetil ukulu ve fuhumu vel elsinu ve cemiul idrâkât En tekra'a rukume mesturi künhiyyâtikel Muhammediyyeti Evtesile ilâ hakikati meknunâti ulumike elleddüniyyâti Vekeyfe la yâ Rasûlallah Ve men levh-i mahfuzi künhike karael mukarribune küllühum hakikatil tecelliyat Sallallahu selleme aleyke yâ Zeynel berâyâ Yâ men levhâhuve lem tezharlil âlemi aynun minel hafiyyât.
MÂNÂSI: Ey Rabbim, o büyük hakîkatleri doldurup taşırana, isrâ gecesi ilâhî halvet sırrına erişene, ilâhi ülkenin, memleketin tâcı, varlığın hakikatlerinin pınarı olana, gaybın manzaralarının izleyicisi, tüm her şeyin tafsiline ulaşan, tecelli ve yakınlıkta en büyük ayet, ruhun nefeslerinin nefesi, suretli cisimlerin bütünü olana, zati arşların arşı, ruhâni kemâllerin sureti, hazinelere saklanmış olan ilminin levh-i mahfûzu olana, ancak temizlenenlerin dokunacağı gizli kitabının sırrı olana, ona salât ve selâm ediver. Ey mevcûdatı açıp fetheden! Ey hakikatlerin ezeli ve ebedi iki denizini kendinde toplayıp düren! Ey yaratılışların ve infiallerin cemâl pınarı! Ey bütün tecellilerin merkezi! Ey reşşâşelerin kendisinden uçuştuğu ve böylece ilahi iradenin hükmüyle, bütün harikulade varlıkların kendisinden dağıldığı, güzelliğin hayat pınarı! Ey, güzelliğinin harikulade harflerini okumak için, bütün güzelliklerin kendi önünde bir hizmetkar edasıyla ayrılmadan durduğu mutlak güzellik kitâbının anlamı! Ey hicâbın perdesi açılıp kemâlin hakikatlerinin, mahlukattan yalnızca kendisine döküldüğü, bütün varlıkta bakma şerefi yalnızca kendisine bahşedilen! Ey, hafîf hafîf yayılan süccani nurların şırıl şırıl akmakta olduğu pınarların dökülüş yeri! Ey kemâline, bütün ilâhi güzelliklerin aşık olduğu! Ey ezelin yakutu! Ey kemalleri çeken mıknatıs! Akıllar, anlayışlar, diller ve bütün idrakler, Muhammedî künhünün satırlara dizilmiş nişânlarını, alâmetlerini okumada veya ledûnî ilimlerinin sırlarının hakikatine ulaşmada ümidini kaybetmiş olan. Nasıl kaybetmesin ki ey Allah Resûlü (salallahu aleyhi ve sellem), bütün mukarrebün meleklerin, kendi künhünün levh-i mahfûzundan tecellilerin hakikatini okuduğu kimse! Ey insanların süsü, ziyneti; olmasaydı şayet, alemde de hiçbir gizlinin açığa çıkmamış olacağı kimse, Allah'ın salât ve selâmı senin üzerine olsun!.
Ebu'l-Hasen-eş-Şâzeli (kaddasallahu sırrehu)'ya âit Salâtu'n- Nuri'z- Zâtî: iç sıkıntıları ve zorlukların aşılmasında şifâdır.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Nûriz-Zâtî Ves sirrissâri fi cemiil âsâri Vel esmâi vessıfâti Ve alâ âlihi vesahbihi vesellim Adede kemâlillahi ve kemâ yelîku bikemâlihi.
MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Zâtın nûru, Esmâ ve sıfatların bütün eserlerine (mevcûdat) sârî (süren, süregen, sürücü, yayılan) sırrı olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e, ailesine ve ashabına salât-ü-selâm ve bereketini ihsân eyle! ALLAH'ın kemâli adedince ve O'nun kemâlinin lâzım ve lâyıkınca!"
ŞEYHÜL HAZİN HAZRETLERİN'İN SALÂVATI
GAYÂTÜ’L-HAYRÂT
TÜRKÇESİ:
1)
Allahumme salli adde mesâkîli zerreyâti'l-vücûdi bi'd-devâmi
Ve adde ma kad ehâta bihi ilmuke yâ Allâmi
Mimmâ kâne ve mâ kad yekûnu ebede'l-âbidîne
Alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ve cemi'il enbiyâi aleyhimu's-selâmi
Allahumme salli adde mesâkîli zerreyâti'l-vücûdi bi'd-devâmi
Ve adde ma kad ehâta bihi ilmuke yâ Allâmi
Mimmâ kâne ve mâ kad yekûnu ebede'l-âbidîne
Alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ve cemi'il enbiyâi aleyhimu's-selâmi
.
.
2)
Ve salli RABBi adde mesâkîli mâ kad hasale bi't-temâmi
Min darbi zerreyâti'l-vucûdi fî nefsihâ bi'd-devâmi
Ve mislihi âlâfi ulufi elfi merreten yâ Kerîmu
Alâ Rasûlike'l-Mustafa Muhammedin Seyyidi'l-enâmi
.
Ve salli RABBi adde mesâkîli mâ kad hasale bi't-temâmi
Min darbi zerreyâti'l-vucûdi fî nefsihâ bi'd-devâmi
Ve mislihi âlâfi ulufi elfi merreten yâ Kerîmu
Alâ Rasûlike'l-Mustafa Muhammedin Seyyidi'l-enâmi
.
.
3)
Ve salli Rabbi adde mesâkili ma takdiru entucîdehu mine'l-a'demi
Fi'l-kevni ve lâ mekâni' hatte mâ ba'de'l-haşri yevme'l-kıyâmi
Ve adde mâ yahsilu min darbihâ fi nefsiha dâimen yâ Alîmu
Alâ menillezî ihtertehu alâ kullu'l-halâiki ve rafa'tehu ilâ ağle'l-makâmi .
Ve salli Rabbi adde mesâkili ma takdiru entucîdehu mine'l-a'demi
Fi'l-kevni ve lâ mekâni' hatte mâ ba'de'l-haşri yevme'l-kıyâmi
Ve adde mâ yahsilu min darbihâ fi nefsiha dâimen yâ Alîmu
Alâ menillezî ihtertehu alâ kullu'l-halâiki ve rafa'tehu ilâ ağle'l-makâmi .
.
4)
Ve salli Rabbi adde'l-evâmiri ve'n-nevâhî ve'l-âyâti ve'l-ahkâmi
Ve addemâ veka'a fi'l-kulûbi mine'l-havâtiri ve'l-vesvâsi ve'l-ilhâmi
Ve adde'l-harekâti ve's-sekenâti ve'l-enfâsi ve elvâni'l-halâiki
Alâ menillezî faddaltehu ve karrabtehu ve nezzelte aleyhi ahsene'l-kelâmi
.
Ve salli Rabbi adde'l-evâmiri ve'n-nevâhî ve'l-âyâti ve'l-ahkâmi
Ve addemâ veka'a fi'l-kulûbi mine'l-havâtiri ve'l-vesvâsi ve'l-ilhâmi
Ve adde'l-harekâti ve's-sekenâti ve'l-enfâsi ve elvâni'l-halâiki
Alâ menillezî faddaltehu ve karrabtehu ve nezzelte aleyhi ahsene'l-kelâmi
.
.
5)
Ve salli Rabbi adde efradi cuziyyâti envâi'l-ervâhi ve'l-ecsâmi Ve adde mâ halaktehu
Ve kevventehu fi haze'd-dâri ve fi dâri's-selâmi
Ve adde mevcûdâti'l-kevneyni ve mâ fîhâ mine'l-hakâiki ve'd-dekâik
Alâ menillezi levlâhu lemâ halakte'l-halka vele'l-eflâke'l-azâmi
Ve salli Rabbi adde efradi cuziyyâti envâi'l-ervâhi ve'l-ecsâmi Ve adde mâ halaktehu
Ve kevventehu fi haze'd-dâri ve fi dâri's-selâmi
Ve adde mevcûdâti'l-kevneyni ve mâ fîhâ mine'l-hakâiki ve'd-dekâik
Alâ menillezi levlâhu lemâ halakte'l-halka vele'l-eflâke'l-azâmi
.
.
6)
Ve salli Rabbi adde mesâkîli zerreyâti dâirati'l-imkâni
Min tâhti's-serâ ilâ a'le'l-arşi vemâ kad yekûnu fi'l-cinâni
Ve adde mâ hasale min darbihâ fî nefsihâ bi adedihâ yâ Muhîtu
Alâ Habîbike'l-Muhtâr Muhammedî'n-nebiyyî âhiri'z-zamâni
.
Ve salli Rabbi adde mesâkîli zerreyâti dâirati'l-imkâni
Min tâhti's-serâ ilâ a'le'l-arşi vemâ kad yekûnu fi'l-cinâni
Ve adde mâ hasale min darbihâ fî nefsihâ bi adedihâ yâ Muhîtu
Alâ Habîbike'l-Muhtâr Muhammedî'n-nebiyyî âhiri'z-zamâni
.
.
7)
Ve salli RABBi adde mâ keşeftehu likulûbi'l-Ârifîne fi'l-kevni velâ mekâni
Ve adde mâ tealleka't bihi's-seb'u's-sıfâti bi'l-'îcâdi ve'l-imkâni
Ve adde mâ yahsilu min darbi'l-madrûbi fi'l-madrûbi fi kullu tarfeti'l-aynî
Alâ men'illezî rafa'tehu ilâ bisati'l-kudreti hattâ raâke bi'l-'iyâni .
Ve salli RABBi adde mâ keşeftehu likulûbi'l-Ârifîne fi'l-kevni velâ mekâni
Ve adde mâ tealleka't bihi's-seb'u's-sıfâti bi'l-'îcâdi ve'l-imkâni
Ve adde mâ yahsilu min darbi'l-madrûbi fi'l-madrûbi fi kullu tarfeti'l-aynî
Alâ men'illezî rafa'tehu ilâ bisati'l-kudreti hattâ raâke bi'l-'iyâni .
.
8)
Ve salli Rabbi adde mâ fi'l-arşi ve'l-kursiyyi ve's-sidreti ve'l-cinâni
Mine'l-melâiketi ve'l-hûri ve'l-kusûri ve't-tuyûri ve'l-vildâni
Ve adde vezni mesâkilihim bimâ fîhim kezâ mâ'a's-sebi't-tıbâki
Alâ menillezî karrabtehu kâbe kavseyni ve kellemtehu bi ebleği'l-beyâni .
Ve salli Rabbi adde mâ fi'l-arşi ve'l-kursiyyi ve's-sidreti ve'l-cinâni
Mine'l-melâiketi ve'l-hûri ve'l-kusûri ve't-tuyûri ve'l-vildâni
Ve adde vezni mesâkilihim bimâ fîhim kezâ mâ'a's-sebi't-tıbâki
Alâ menillezî karrabtehu kâbe kavseyni ve kellemtehu bi ebleği'l-beyâni .
.
9)
Ve salli Rabbi adde mâ'fi'l-ardı mine'l-insi ve'l-cinni ve'l-envâi'l-hayevâni
Ve adde mâ'fi'l-enhâri ve'l-uyûni ve'l-buhûri kezâ mea mâ fi'n-nîrâni
Ve adde vezni mesâkîlihim bimâ fîhim mea adde eczâ' i cem'i'l-halâiki
Alâ menillezî isteğraka fi cemâlîke ve hatabeke bi efsahi'l-lisâni .
Ve salli Rabbi adde mâ'fi'l-ardı mine'l-insi ve'l-cinni ve'l-envâi'l-hayevâni
Ve adde mâ'fi'l-enhâri ve'l-uyûni ve'l-buhûri kezâ mea mâ fi'n-nîrâni
Ve adde vezni mesâkîlihim bimâ fîhim mea adde eczâ' i cem'i'l-halâiki
Alâ menillezî isteğraka fi cemâlîke ve hatabeke bi efsahi'l-lisâni .
.
10)
Ve salli Rabbi adde mâ fi'l-levhi'l-mahfûzi kezâ mea mâ fi'l-Kur'ânî
Mine'l-âyâti ve'l-lugâti ve'l-hurûfi ve'l-elfâzi ve'l-meânî
Ve adde eczâi cuz'iyyâti'l-ekvâni ve mâ fîhâ mine'l-'iberi ve'l-esrâri
Alâ nûri'l-kevneyni sırru'l-vucûdi Muhammedin seyyidi ehli'l-cinâni
Ve salli Rabbi adde mâ fi'l-levhi'l-mahfûzi kezâ mea mâ fi'l-Kur'ânî
Mine'l-âyâti ve'l-lugâti ve'l-hurûfi ve'l-elfâzi ve'l-meânî
Ve adde eczâi cuz'iyyâti'l-ekvâni ve mâ fîhâ mine'l-'iberi ve'l-esrâri
Alâ nûri'l-kevneyni sırru'l-vucûdi Muhammedin seyyidi ehli'l-cinâni
.
.
11)
Ve salli Rabbi adde mesâkîli cemi'i mâ zekertu fi'l-ebyâti bi'l-mekâli
Mea adde mâ kad hasale min darbi'l-mecmû'i fi'l-mecmu'i bi'd-devmi ve'l-kemâli
Alâ ruhi'l-vucûdi şemsi'd-duhâ Muhammedin Ve'l-enbiyâ-i cemi'an
Ve Ebi Bekri's-sıddîk ve 'Umera ve 'Usmâne ve Alîyyi ve's-sahâbeti ve'l-âli
Ve salli Rabbi adde mesâkîli cemi'i mâ zekertu fi'l-ebyâti bi'l-mekâli
Mea adde mâ kad hasale min darbi'l-mecmû'i fi'l-mecmu'i bi'd-devmi ve'l-kemâli
Alâ ruhi'l-vucûdi şemsi'd-duhâ Muhammedin Ve'l-enbiyâ-i cemi'an
Ve Ebi Bekri's-sıddîk ve 'Umera ve 'Usmâne ve Alîyyi ve's-sahâbeti ve'l-âli
.
.
12)
Ve salli Rabbi adde mesâkîli kullu mâ halaktehu fî hâze'l-kevni ve fi'lkevni'l-bekâi
Alâ nûri'l-hudâ Muhammedini'l-meb'ûsi rahmeten li'l-âlemîne hatemi'l-enbiyâi
Ve şeffi'hu ilâhi fi'l-hakîri'l-fakîri'l-musemmâ bi ismihi'l-Hazînî
Ve finâ ve fi cemi'il muznibîne kemâ şeffe'tehu fî ehli'l-'ibâi .
Ve salli Rabbi adde mesâkîli kullu mâ halaktehu fî hâze'l-kevni ve fi'lkevni'l-bekâi
Alâ nûri'l-hudâ Muhammedini'l-meb'ûsi rahmeten li'l-âlemîne hatemi'l-enbiyâi
Ve şeffi'hu ilâhi fi'l-hakîri'l-fakîri'l-musemmâ bi ismihi'l-Hazînî
Ve finâ ve fi cemi'il muznibîne kemâ şeffe'tehu fî ehli'l-'ibâi .
.
Salavâtullahi ve cemi'i'l-halki bi'd-devâmi Adde mâ kad ehâta bihi ilmuke yâ Allâmi!
Alâ Seyyidinâ Muhammedini'l-meb'ûsi rahmeten li'l-âlemîne ve âlihi ve sahbihi ve'l-enbiyâi aleyhimi's-selâmi
Salavâtullahi ve cemi'i'l-halki bi'd-devâmi Adde mâ kad ehâta bihi ilmuke yâ Allâmi!
Alâ Seyyidinâ Muhammedini'l-meb'ûsi rahmeten li'l-âlemîne ve âlihi ve sahbihi ve'l-enbiyâi aleyhimi's-selâmi
MÂNÂSI:
1 -Ey ALLAH'ım!
- Mevcûd zerrelerin ağırlığı ve devâmınca
- Ey Alîm, ilmiyin kuşattığınca
- Ebediyete kadar olacaklar ve olanlarca
- Efendimiz MUHAMMED (sav)'e-âline-ashabına cemîi'l-enbiyâya salât getir...
2 -Yâ RABBİ!
- Tam olarak meydana gelen (kemâlât) lerin sayısınca
- Mevcûdâtın zerreleri ve devâmları sayısınca
- Ey Kerîm; bir milyar mislince
- Peygamberin MUHAMMED MUSTAFA (sav)ya bütün varlıkların Efendisine salât et.
3 -Yâ RABBİ!
- Takdir edip yoktan vucûda getirdiğin ve getireceğin şeyler sayısınca
- Kâinâtta ve Lâ mekânda kıyâmete kadar .... hatta haşırdan sonra bile...
- Ey Alîm; dâimâ meydana gelecek şeyler ve bir katı sayısınca
- Bütün varlıklara Peygamber olarak seçip, en yüce makama yükselttiğin Zât'a salât et.
4 -Yâ RABBİ!
- Emirler, nehiyler, âyetler, hükümler sayısınca
- Kalbde meydana gelen düşünceler, ilhâmlar, vesveseler sayısınca...
- Hareketler, sükûnetler, nefes alıp vermeler ve mahlûkatın renkleri sayısınca...
- Üstün kıldığın, kendine yaklaştırdığın ve en güzel sözü indirdiğin Zât'a salât et...
5 -Yâ RABBİ!
- Ferdler, parçalar, envâi çeşit ruhlar ve bedenler sayısınca...
- Bu âlemde ve selâmet yurdunda yarattıklarıyın ve var ettikleriyin sayısınca...
- İki âlemdeki varlıklar ve içlerindeki hakikatler ve incelikler sayısınca...
- “O, olmasaydı halkı ve büyük felekleri yaratmazdım!”buyurduğun Zât'a salât et...
6 -Yâ RABBİ!
- İmkan dâiresindeki bütün zerreler sayısınca...
- Yerlerin altından yüce ARŞ'a kadar ve Cennetinde olacaklar sayısınca...
- Ey Mûhit; onların (yukardakilerin) kendileri ve kat kat fazlası sayısınca...
- Âhir zaman Peygamberi olarak seçtiğin Sevgilin MUHAMMED (sav)'e salât et...
7 -Yâ RABBİ!
- Âriflerin kalplerine kâinâtta ve Lâ Mekân da keşfettirdikleriyin sayısınca...
- Yaratma ve icâbla alâkalı yedi sıfatın taâllûk ettiği şeyler sayısınca...
- Göz açıp kapayıncaya kadar meydana gelecek şeylerin kat ve kat adedince...
- Kudret Makamına ulaştırdığın ve Seni ayân-beyân gören Zât'a salât-ü-selâm et...
8 -Yâ RABBİ!
- ARŞ'da, Kürsî'de, Sidre'de ve Cennet'te olan,
- Melekler, Hurîler, Saraylar, Kuşlar ve Vildânların (ağırlığınca) ve içlerindekilerin sayısınca...
- Ve kezâ yedi tabakâ (yedi kat semâ) ağırlığınca...
- Kâbe Kavseyn'e yaklaştırıp en belâğâtlı sözle konuştuğun Zât'a salât et...
9 -Yâ RABBİ!
- Yeryüzünde bulunan insan, cin ve her çeşit hayvan sayısınca...
- Ve nehirlerde, kaynaklarda, denizlerde, niranda (narlar-nurlarda) olan şeyler sayısınca...
- Bunların ve içlerindekilerin ağırlıklarıyla beraber onların ve onların her zerresi ve bütün varlıkların da sayısınca...
- Senin Cemâline gark olan (dalan) ve Sana en güzel hitâbda bulunan Zât'a salât et...
10 -Yâ RABBİ!
- Levh-i Mahfuz'da bulunan ve kezâ Kur'ân'da bulunan,
- Âyetler, lugâtlar, harfler, lâfızlar ve mânâlar sayısınca...
- Kâinâtın en küçük zerresi ve onun içindeki (taşıdığı-gösterdiği) ibâre, ibret ve sırları sayısınca...
- İki âlemin nuru, varlığın sırrı ve Cennet ehlinin Efendisi olan Zât'a salât et...
11- Yâ RABBİ!
- Beyitlerde sözlü olarak zikrettiğim (söylediğim) şeyler sayısınca...
- Ve bunların kat kat fazlasıyla, devâmları ve kemâlleri sayısınca...
- Varlığın ruhu, kuşluk vaktinin (Duhâ) güneşi,
- Hazreti MUHAMMED (sav)'e ve tüm peygamberlere... Ebu Bekir'e, Ömer'e, Osman'a ve Alî'ye... Ashabına ve Ailesine de salât et...
12- Yâ RABBİ!
- Bu âlemde ve Beka âleminde yarattıklarıyın sayısınca...
- Hidâyet nuru ve âlemlere rahmet olarak gönderdiğin, Peygamberlerin sonuncusu MUHAMMED (sav)'e salât et...
- O'nu bu fakîr ve hâkir, HÂZÎN ismiyle müsemmâ olana (isimlendirilene) şefâatçi kıl.
- Bize ve bütün günâhkârlara, abâ ehline şefâatçi kıldığın gibi şefâatçi kıl YÂ RABBİ!
ALLAH'ın ve bütün mahlûkatın salât ve selâmı; devâmla ve ilminin kuşattığı şeyler sayısınca, Efendimiz Rahmetenlil âlemin olarak gönderilen MUHAMMED (salallallahu aleyhi ve sellem)'e, âline, ashabına ve bütün peygamberlere olsun! Âmin!
ŞEYH MUHAMMED EL-HAZÎN
.
(1231-1309m.)
Şeyh Muhammed el-Hazîn Hz. (ks.), Osmanlı Devleti’nin son döneminde, Anadolu’da yetişen büyük evliyâdan biridir.
Neseb bakımından Şeriftir.
Yani Hz. Hasan (ra)’ın soyundan gelmektedir.
Bilindiği üzere;
Hz. Hasan (ra)’ın soyundan gelenlere «şerif»,
Hz. Hüseyin (ra)’in soyundan gelenlere ise «seyyid» denir.
Kısaca Şeyhü’l-Hazîn olarak anılan bu büyük velî, h. 1231/m. 1816 yılında Siirt’in Fersaf köyünde dünyaya geldi.
Onun için Şeyh Muhammed el-Fersâfî unvanıyla da bilinmektedir.
İlk tahsilini babasının talebe yetiştirdiği aile medresesinde yaptı.
Daha sekiz yaşındayken Kur’ân-ı Kerim’i hıfzetti.
Yüksek ilimleri tahsil etmek üzere babası Şeyh Musa Efendi Hazretleri Onu Siirt'e götürdü.
Devrin en büyük ilim merkezlerinden olan Hamid Ağa Medresesine Onu kaydetti.
Bu Üniversitenin baş müderrisi, Molla Halil Efendi Hazretleri idi.
Bu zat, Hz. Ömer’in otuzuncu göbek torunlarındandır.
Hayatında yüzlerce talebe yetiştirip mezun etmiş ve çok kıymetli eserler bırakmıştır.
Bursalı merhum Mehmed Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde bu şöhretli âlimin hayatı ve eserleri hakkında bilgi vermektedir.
Molla Halil el-Ömerî Hazretleri, kendisine emanet edilen Muhammed’i çok sevdi ve ona daima iltifatta bulundu.
İlk başlarda Onu, maiyetindeki âlimlerden birinin ders halkasına tayin etti ise de çok geçmeden huzuruna çağırarak bizzat halkasına katılmasını emretti.
Ondan sonra Muhammed el-Fersâfî tam on dört yıl boyunca bu üstadın rahle-i tedrisinde ilim tahsil etti.
Bu müddet içerisinde hocasının derin sevgisini kazandı ve hususi sohbetlerinde de bulundu.
Molla Halil Efendi Hazretleri (rahmetullahi aleyh), bazen talebesi Muhammed el-Fersafî’yi çağırır, saçını ona tıraş ettirir, bu vesile ile de kendisine dua ederdi.
Muhammed el-Fersafî, Siirt’de Hamid Ağa Medresesinden büyük bir muvaffakiyetle mezun olduktan sonra Mardin’e giderek burada Kasım Padişah Medresesinde iki yıl daha ilim tahsil etti ve yüksek icazetle mezun oldu.
Zahir ilimlerde kazandığı bu üstün derecelerden sonra tasavvuf yoluna girmek üzere Irak’a gitti.
Bağdad’da bir müddet, Şeyh Mahmud el-Behdini, Şeyh Haydar es-Sohrani ve Şeyh Abbas El-Bağdadi’nin manevi terbiyesinde pişti.
Sonra tekrar memleketine dönerek Şeyh Salih Sibkî Hazretlerini ziyaret etti.
Onun işareti üzerine, uzaktan akrabası ve medrese arkadaşı olan Hakkarili Seyyid Tâhâ (ks.) Hazretlerine müracaat ederek onun tavsiyelerini aldı.
Seyyid Tâhâ Hazretleri, Şeyh Muhammed el-Fersafî’den yaşça büyüktü.
Onun için Şeyh Muhammed Ona derin bir saygı gösterir, nasihatlerini dinlerdi.
Gıyabında, «Amcamız, büyük üstadımız» diye kendisinden bahsederdi.
Seyyid Tâhâ Hazretleri, Muhammed el-Fersafî’ye:
«Sevgili yeğenim, senin kalbinin anahtarı Halepçe’de, Şeyh Osman Efendi Hazretlerinin elindedir», buyurdu.
Bunun üzerine Muhammed el-Fersafî, Halepçe’ye giderek Şeyh Osman Tavilî (ks) Hazretlerinin manevi terbiyesine girdi.
Şeyh Osman Hazretleri, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (ks), Hazretlerinin halifelerindendir.
Muhammed el-Fersafî burada bir müddet seyrü sülûk ile olgunlaştıktan sonra tasavvuf icazetnamesini de aldı ve üstadı tarafından irşâd vazifesiyle görevlendirildi.
Böylece zahir ve batın ilimlerde kemale eren Şeyh Muhammed el-Fersafî, 1844 yılında, Irak’tan dönerek doğduğu Fersaf köyüne gelip yerleşti.
Burada irşâd ve tedris hayatına başladı.
Kurduğu medresede yüzlerce talebe yetiştirdi.
İnsanlara daima zühd ve takva yolunu gösterdi.
Çok geçmeden bölgenin âlimleri Ona büyük bir hürmet duymaya başladılar.
Onu ziyaret ederek ilminden istifade etmeye çalıştılar.
Bunların başında vaktiyle ona ders veren Molla Halil Efendi Hazretlerinin çocukları ve yakınları gelmektedir.
Bunlardan, Molla Ömer Efendi ve Zokaydalı Molla Abdülkahhâr Efendi en meşhurlarıdır.
Ayrıca Nuvinli Şeyh İbrahim Efendi, Halid bin Velid (ra)’in soyundan gelen Siirtli Şeyh Abdullah Efendi, Siirtli Mahmud Cemaleddin Efendi, Siirtli Şeyh Hattâb Efendi, Zadolu Şeyh Muhammed Efendi, Huvitli Şeyh Abdullah Efendi, İskambolu Şeyh Derviş Efendi, Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi ve Verkânisli Şeyh Fethullâh Efendi gibi şahsiyetler, onun yanında tasavvuf terbiyesi aldılar.
Bu zatlardan Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi, Zokaydalı Şeyh Abdülkahhâr ve Verkanisli Şeyh Fethullah Efendi Hazretleri, daha sonra Üstadları Şeyh Muhammed Fersafî’nin işareti üzerine Seyda-yi Tâğî Hazretlerine giderek seyrü sülûk terbiyesini Onun yanında tamamlamışlardır.
İsimleri geçen bu zatlardan Verkanisli Şeyh Fethullah Efendi, Hz. Ömeri (ra)’in soyundan gelmektedir ve Hocası Fersaflı Şeyh Muhammed el-Hazîn’in kayın biraderidir.
Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi ise Onun yeğenidir.
Milâdî 1258 de Bağdad'ın Moğollar tarafından istila edilmesi üzerine Şeyh Muhammed’in ataları gelip Siirt’in Fersaf köyüne yerleşmişlerdir.
Burası, Siirt’in bugünkü Tillo (Aydınlar) ilçesinin bir mahallesi gibidir.
Aynı tarihlerde Abbasi saray erkânından bazı şahsiyetler de Moğol zulmünden kurtulup hicret ederek buraya yerleşmişlerdir.
Siirt eşrafından bu meşhur aile, bilindiği üzere Hz. Abbas’ın soyundan gelmektedir.
İsmail Fakirullah Hazretleri bu ailenin son büyüklerindendir.
Osmanlı son devrinin büyük evliyâ ve ulemâsından, (Marifetnâme’nin müellifi) Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi Hazretleri, bu zâtın yanında yetişmiştir.
Şeyh Muhammed el-Fersafî Hazretleri,
Asırlar boyu bir ilim ve irfan merkezi haline gelen bu muhitte doğup büyümüştür.
II. Sultan Mahmud Hân, Sultan Abdülmecid Hân ve II. Abdülhamid Hân dönemlerini idrak etmiştir.
Onun, on iki oğlu da birer âlim olarak yine bu muhitte yetişmişlerdir.
Şeyh Muhammed, bir gün derin bir cezbeye kapılarak söylediği kudsî kasidede «Ya Hazinî» diye muhatap olduğu ilham üzerine o günden sonra Şeyhü’l-Hazin olarak tanınmaya başlamıştır.
Muhitinde ve adının zikredildiği kitaplarda Şeyh Muhammed el-Fersâfî, ayrıca Şeyh Muhammed el-Hazin diye anılmaktadır.
İlâhi aşka dair kasidelerinden başka Onun Hz. Peygamber (sav)’e «GAYÂTÜ’L-HAYRÂT» adı altında manzum olarak yazıp hediye ettiği ön üç kıta salevâtı şerifeleri vardır.
Bu salevât, doğuda geniş bir muhitte namazlardan sonra okunmaktadır.
Doğduğu Fersaf köyünde, h. 1309/m. 1892 yılında vefat eden Şeyh Muhammed el-Hazîn, köyün yukarısında önceden gösterdiği yere defnedilmiştir.
Henüz hayattayken burayı işaret ederek :
«Beni buraya defin ediniz, Çünkü Halid bin Velîd Hazretleri Siirt’i fethettiği sırada çadırını buraya kurmuştur» der idi.
Nitekim, vefatından bir yıl sonra, üzerine yapılan türbenin inşaatı sırasında temel hafriyatında kıvırcık saçlı bir şehid ile ona ait yay ve oklar bulunmuştur.
Birçok kerametleri olan Şeyh Muhammed el-Hazîn’in soyundan birçok değerli âlim yetişmiştir.
Başta oğullarından Şeyh Fahreddin, Şeyh Muhiddin, Şeyh Abdullah, Şeyh Şerafeddin ve Şeyh Alâaddin Efendiler olmak üzere bütün çocukları ve günümüzde yaşayan torunları onun ilim ve irfanına layıkıyla veraset etmişlerdir.
Bunlardan bilhassa, Şeyh Zeynelabidin, Şeyh Muhammed Musa Kâzım ve Şeyh Takyeddin Efendiler, insanlara daima zühd ve takvâ yolunu göstermiş, birçok talebe yetiştirmiş ve ehl-i Sünnet velcemaat itikadı anlatmaya çalışmışlardır.
Şeyh Muhammed el-Hazîn Hazretlerinin mahdumlarından Şeyh Şerafeddin Efendi Hazretleri, birinci dünya harbi sırasında maiyetindeki üç bin kişilik milis mücahit kuvvetlerle Ruslara karşı verdiği cihadda büyük bir üstünlük göstermiştir. Bu sayede Rusların Bitlis’i geçmeleri engellenmiştir.
Risale-i Nur enstitüsü
Salâtü's-saâdeti de denilen bu salâvâtı okuma husususnda gönül ehli: “cuma günleri çokça okuyanlar dünya ve âhiret saadetine ulaşır” demişlerdir. Saâdet salâvâtını cuma günleri çokça okuyan dünya ve âhirette saâdete ulaşır.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehli beytihi Adede mâ fi ilmillahi Salâten dâimeten bi devâmi mülkillah.
MÂNÂSI: “ALLAH'ım! Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e ailesine, ashabına ve ehli beytine; selâm, salât, teslimiyet ve bereket ulaşım arzumuzu ulaştır. ALLAH'ın ilminde olanların adedince ve ALLAH'ın mülkünün devâmınca bir salâtla...”
Senedi sıhhatli bir rivâyetle Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “ bu salâvâtı okuyana şefâatım vâcib olur.” buyurmuştur. İbni Kesir bu isnadın doğru olduğunu söylemiştir.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn ve enzilhil mak'adel mukarrabbi indeke yevmel kıyâmeti Vâhşurnâ fi zümretihi tahte livâihi fi zılli arşikel mecîd İnneke alâ kulli şey'in kadîr.
MÂNÂSI: “ALLAH'ım! Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât, selâm ve bereket dileklerimizi ilet, salât et ! Onu kıyâmet gününde yâkînlerin makamında konuklandır.Ve bizi, Mecîd (ulu) Arşıyın gölgesinde onun livâ'sı (bayrağı) altında haşrolan zümresi içinde haşret. Şüphesiz ki sen herşeye kadirsin!”
SALÂVÂT-I FETHİYYE
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve selem)’ in kâinâtı şereflendirdiği güneş gibi doğduğu gecemizde 41 kerre ikram olsun!
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ RESÛLALLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HABÎBALLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HALÎLALLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SAFÎYYALLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ NECİYYALLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HAYRE HALKİLLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN İHTÂREHULLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN ZEYYENEHULLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN ERSELEHULLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN ŞERREFEHULLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN AZZEMEHULLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN KERREMEHULLÂH
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDİ’L-MÜRSELÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ İMÂMi’L-MÜTTEKÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HATEME’N-NEBİYYÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ ŞEFÎİ’L-MÜZNİBÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ RESÛLE RABBİ’L- ÂLEMÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDİ’L-EVVELÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDİ’L- AHİRÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ KÂİDİ’L-MÜRSELÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ ŞEFÎİ’L-ÜMMETİ
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ AZÎMİ’L- HİMMETİ
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HÂMİLE LİVÂİ’L-HAMD
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SÂHİBE MAKÂMİ’L-MAHMÛD
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SÂKİYİ’L-HAVZİ’L-MEVRÛD
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ EKSERİ’N-NÂSİ TEBEAN YEVMİ’L-KIYÂMETİ
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDİ VELEDİ ÂDEM
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ EKREMEL EVVELÎNE VE’L-AHİRÎN
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ BEŞÎR
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ NEZÎR
Essalâtü vesselâmü (aleyke) YÂ DÂİYELLÂHİ BİİZNİHÎ VE’S-SİRÂCİ’L-MÜNÎR
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ NEBİYYİ’R-RAHMETİ
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ NEBBİYYİ’T-TEVBETİ
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MUKAFFİ’S-SALÂTİ
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ ÂKIB
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HÂŞİR
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MUHTÂR
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MÂHÎ
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ AHMED
Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDİ MUHAMMED
Salavâtullâhi ve melâiketihî ve rüsülihî ve hameleti arşihî ve cemîi halkıhî aleyke
Ve alâ âlike ve eshâbike ve rahmetullâhi ve berekâtühû.
MÂNÂSI :
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın Elçisi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın Sevgilisi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın Dostu!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın en tertemizi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın her an kendisine teveccüh edeni!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın yaratıklarının Hayr Kapısı!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın seçtiği!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın süslediği-ziynetlendirdiği!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın gönderdiği Resûlü!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın şereflendirdiği şeref kaynağımız!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın güç ve kuvvet verdiği Efendimiz!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın keremli kıldığı Resûl-ü Ekrem!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Peygamberlerin seyyidi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey takvâ ehlinin İmamı!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Peygamberlerin sonuncusu!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey suçlu-günahkârların şefâatçısı!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey âlemlerin Rabbı’nın elçisi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey evvelin seyyidi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey âhirin seyyidi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Peygamberlerin baş çekeni!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey ümmetin şefâatçısı!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey büyük himmet sahibi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Livâi’l-Hamd Sancağını taşıyan!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Makâmi’l- Mahmûd Sahibi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Havzi’l-Mevrûd Sâkisi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey kıyamet gününde insanların pek çoğunun tâbi olacağı Efendimiz!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Âdemoğlunun seyyidi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey geçmişin ve geleceğin en keremlisi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey bize müjdeli haberler getiren!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey insanları hakka ve hayra uyarıcı!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ın izniyle kullarını dâvet edici ve Nûrullahı saçıcı Nur-u Mim kaynağı!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Rahmet Peygamberi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Tevbe Peygamberi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Allah’ı görerek namaz kılan!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey her bir şeyin başı olduğu gibi âkibeti de olan Efendimiz!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey iki âlemde insanları izinde toplayan Efendimiz!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Hakkın ve hayrın seçilmiş hürü!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey bâtılın ve şerrin mahvedicisi-yok edicisi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Ahad (cc) nun ilk hamd eden Ahmedi!
ALLAH Teâlâ’ nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Şeriâtın, Tarikatın, Mârifetin Hakikat Hayatı ve Nur-u Mim’i Muhammed!
ALLAH Teâlâ’ nın, meleklerinin, peygamberlerinin, arşını taşıyanların ve bütün yarattıklarının selâmları sana, azîz ailene, ehl-i beytine, annelerimize ve sahabelerine olsun!
ALLAH Teâlâ’ nın rahmeti ve bereketi de üzerinize olsun!
Âmin Yâ Muîn Celle Celâlihu!..
Teveccüh : Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme. Çevrilme. * Mânen üzerine düşme. * Ait olmak. * Hoşlanmak. * Sevgi, alâka.
Takvâ : Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.
Himmet : Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım.
Livâi’l-Hamd : Hz. Peygamber'in (A.S.M.) bayrağı. Ona inananlar kıyâmetten sonra bu bayrağın altında toplanacaklardır.
Makâmi’l- Mahmûd : (Şefaat-ı Uzmâ) En yüksek şefaat makamı. Peygamberimizin (A.S.M.) kavuşacağı, Allah tarafından vaad edilen makam.
Havzi’l-Mevrûd : Vuslat, kavuşma ve sıla havuzu.
Âkibet : Bir şeyin sonu. Nihayet. Netice, sonuç.
Mahv : Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Çökme. Bozulma. * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli.
Muîn : Yardımcı. Muâvin. İane eden.
Salât-ı Münciye: Halk arasında da meşhur olan bu salâvât kişi ve milletlerin başına gelen musibetlerin giderilmesinde topluca okunmakta ve neticeler alınmaktadır. Harikadır.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ ,Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin salâten tüncinâ bihâ min cemî'i'l- ehvâli vel âfât Ve tâkzi lenâ bihâ cemial hâcât Ve tütahhirunâ bihâ min cemii's-seyyiât Ve terfeunâ biha a'le'd-derecât Ve tubelligunâ bihâ aksa'l- gâyat Min cemi'il hayrâti fi'l-hayâti ve ba'de'l- memât Birahmetike yâ erhamerrâhimîn. Erhamnâ.
MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e ve Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'in ailesine salât-ü-selâm ihsân eyle! Öyle bir salâvât ki onun vesilesiyle bizleri bütün ehvâl (dehşetli korku) ve afat (belâ musibet) lerden kurtar (halas eyle), bütün ihtiyaçlarımızı yerine getir, bizleri tüm kötülüklerden temiz kıl, bizi yüce derecelere yükselt; bizleri dünyada ve öldükten sonra, bütün hayırların en yüksek gayelerine ulaştır (vasıl eyle, böylesine bir salâtla, ulaşımla salât ihsân et!) Rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi! Bize merhamet et"
Salât-ı Nâriye- Salât-ı Kâmile: Sabah-akşam 11 defa okunmasında büyük faydalar olup hak ve hayr olan istekler için 4444 defa okunmasını İmam Kurtubî ve Haceri'l-Askalanî tavsiye etmişlerdir.
TÜRKÇESİ: Allahümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ Seyyidinâ Muhammedinillezi tenhallu bihil ukadü Ve tenfericu bihil kurabü Ve tukzâ bihil havâicü Ve tünâlü bihirregâibü Ve husnü'l-hevâtimi Ve yüsteskal gamamu bivechihil Kerîm Ve alâ âlihi ve sahbihi fi kulli lemhâtin ve nefesin biadedi küllü ma'lûmin leke.
MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Her göz açıp kapamada ve her nefeste, Sana ma'lûm nesneler adedince mükemmel bir salât ve tam bir (teslimiyet) selâmı Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'in, ailesinin ve ashabının üzerine eyle (indir) ki onunla düğümler çözülür, sıkıntılar dağılır (çıkış yolu bulunur), ihtiyaçlar giderilir, rağbet edilen dileklere nâil olunur (isteklere ulaşılır), ve hüsn-ü hatime (güzel son, şehâdetle ölüm) elde edilir ve mübârek yüzü suyu hürmetine bulutlardan yağmur istenilir..".
İbrahimi Metbulî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı: Çok önemlidir.
TÜRKÇESİ: Allahümme inni es'elüke bike en tüsalliye alâ Seyyidinâ Muhammedin Ve alâ sâiril enbiyâi vel mürselîn Ve alâ âlihim ve sahbihim ecmâ'in Ve en tegfirli mâ medâ Ve tahfiznî fimâ bâkâ âmîn.
MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e Seninle selâm etmek (teslim olmak) dilerim : Ve diğer peygamber ve Resûllere de... Ve ailelerinin ve sahabelerinin cümlesine de... Mâzimi (geçmişteki hata, noksan, taşkınlık, şaşkınlık ve günâhlarımı) bağışla ve kalan ömrümde beni (bâtıl ve şerden) koru (muhafaza et) emin kıl diye!"
Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun Salâvâti'l-Kübrası:
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim efdale salâtike Ve evfâ selâmike Salâten ve selâmen Yetenezzelâni min ufuki künhi bâtınıizzâtî ilâ feleki semâi mezâhiril esmâi vessıfâti Ve yertekiyâni inde sidreti müntehâl ârifine ilâ merkezi celâlî'n-nûri'l-Mübîn Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike ve Resûlike ilmi yakînil ulemâirrabbâniyyîn Ve ayni yakînil hulefâirrâşidîn Ve hakki yakînil enbiyâil mükerramîn Ellezî tâhet fi envâri celâlîhi ülûl azmi minelmürselîn Ve tahayyerat fi derki hakâiki uzemâi melâiketil müheyminîne münezzelin aleyhi fi'l-Kur'âni'l-Azîm Bilisânin arabiyyin mübîn Lekad mennallahu alel mü'minîne iz bease fihim Resûlen min enfüsihim yetlu aleyhim âyâtihi ve yüzekkîhim ve yuallimuhumul kitabe vel hikmete ve in kânu min kablu lefi dalâlin mübîn.
MÂNÂSI: "ALLAH'ım! En fazîletli salâtınla ve en vefâlı selâmınla salât ve selâm et! Öyle bir salât ve selâm ki o ikisi, Zâtıyın bâtınının ufuk-u künhünden (özünün özünden, nihâyetinden), sıfat ve Esmâların mazhariyet semâsının feleki (eşyânın ilk oluşum noktası, yörüngesi) ne inen; Ârif lerin sadrının nihâyetine (sidret-i müntehasına, irfânlarının son ucuna, akdes noktasına) EL MÜBÎN (celle celâlehu)'nun Celâl nûrunun merkezine (Nûr-u Muhammed) yükselen, bir salât ve selâm olarak Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e olsun! O zât ki Rabbânî Âlimlerin ilme'l-yakinince (yakîne ulaşan ilimlerince), Raşid Halifelerin ayne'l-yakînince (yakîni görüşünce, aynînca) ve mukarreb (Zâtına yakın) peygamberlerin hakke'l-yakînince (hak olan yakınlarınca), kulun peygamberin ve Resûlündür! O, öylesine bir zât ki O'nun Celâl nûru içinde (hususunda), mürsellerden (peygamberler v.d.) ulü'l-azm (ALLAH'ın emirlerine ve muradına en ziyâde dikkat gösteren Azîm (kesin niyet) sahibi peygamberler ki Nûh (aleyhisselâm), İbrâhim (aleyhisselâm), Musa (aleyhisselâm), İsa (aleyhisselâm)) olanları bile ıssız çölde kalmış gibi yolunu şaşırır; kendisine EL MÜHEYMİN'in (celle celâlehu) (hep HAYY ve her korkudan emin kılan : Hayy aman!) Azîm (ulu) meleklerince açık seçik beyân edici Arabça bir lisanla indirilen Kur'ân-ı Azîm'de O'nun hakikatlarını (Hakikat-ı Muhammedîyye) anlama (kavrama) hususunda (herkesi) hayretlere düşüren Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)!"
"ALLAH, mü'minlere, aralarında kendilerine ALLAH'ın âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulundu. Oysa, bundan önce açık bir sapıklık içindeydiler!" (Âl-i İmrân 3/164)
Gavsı Azam Abdulkadîri Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı:
TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin essâbiki lilhalki nûruhu Ve rahmeten lil' âlemîni zuhûrûhu Adede men medâ min halkike Ve men beka ve men saîde minhum ve men şekâ Salâten testâgrikul adde ve tuhîtu bil haddi Salâten lâ gâyete lehâ velâ mühteha velâ inkidâe Salâten dâimeten bi devâmike Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesiren misle zâlike.
MÂNÂSI: ALLAH'ım! Nûru mahlûkattan önce yaratılan (ilk halk), zuhûru âlemlere rahmet olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e; geçmiş ve gelecek mahlûkatın sayısınca, kullarından saîd (ehli tevhid, mutlu) olanlar ve şâki (inkârcı, bedbaht, mutsuz) olanlar sayısınca salât-ü-selâm getir! Rahmetini ihsân eyle, teslimiyet ve istikamet ulaşımımıza vesile kıl! Öyle bir salât ki sayılar, içinde gark olsun (sayıları, adedleri yutsun) ve hadleri (hudud, sınır) ihata etsin (kapsasın, içine alsın). Öyle bir salât ki sınırı (gayesi) ve sonu (nihâyeti) olmasın, asla kesilmesin! Senin sonsuz ebedîliğiyin devâmınca bir salât! Ailesine ve ashabına da böylece, çokca, tam bir şekilde selâmla, selâmette kıl rahmet ihsân eyle!
4) 36. SALÂVÂT-I ŞERÎFE
Gavsı Azam Abdulkadîri Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı:
TÜRKÇE OKUNUŞU: Allahümme salli ve sellim alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin essâbiki li’l-halki nûruhu Ve rahmeten li’l-âlemîni zuhûrûhu Adede men medâ min halkike Ve men beka ve men saîde minhum ve men şekâ Salâten testâgriku’l-adde ve tuhîtu bi’l- haddi Salâten lâ gâyete lehâ velâ mühteha velâ inkidâe Salâten dâimeten bi devâmike Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesiren misle zâlike.
KISACA MÂNÂSI: ALLAH'ım! Nûru mahlûkattan önce yaratılan (ilk halk), zuhûru âlemlere rahmet olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e; geçmiş ve gelecek mahlûkatın sayısınca, kullarından saîd (ehli tevhid, mutlu) olanlar ve şâki (inkârcı, bedbaht, mutsuz) olanlar sayısınca salât-ü-selâm getir! Rahmetini ihsân eyle, teslimiyet ve istikamet ulaşımımıza vesile kıl! Öyle bir salât ki sayılar, içinde gark olsun (sayıları, adedleri yutsun) ve hadleri (hudud, sınır) ihata etsin (kapsasın, içine alsın). Öyle bir salât ki sınırı (gayesi) ve sonu (nihâyeti) olmasın, asla kesilmesin! Senin sonsuz ebedîliğiyin devâmınca bir salât! Ailesine ve ashabına da böylece, çokca, tam bir şekilde selâmla, selâmette kıl rahmet ihsân eyle!
---“Allahümme salli ve sellim alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin essâbiki li’l-halki nûruhu “
ALLAHım Seyyidimiz ve Efendimiz Peygamberimiz MuHaMMeD aleyhi's-salâtu ve's-selâm’a salâtu selâm ediyoruz ki en halkın en önde olanıdır.
İlk halkedilendir.
“Li’l-halk” halk içinde ilk halkedilendir.
O’nun nuru, O’nun nurundan yaratılan Külli ŞEY’den öncedir, en önde olandır.
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur.
Câbir bin Abdullah radiyallahu anhu’dan:
“Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAH’ın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nurundan (Nurullah) senin PEYGAMBERİNİN NURUnu yarattı.” Ve şöyle buyurdu:
“O nur ALLAH’ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki:
“ALLAHu Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nuru taksim edip 4 parça yaptı:
İlk parçadan KALEMi yarattı.
İkinci parçadan LEVH’i yarattı.
Üçüncü parçadan ARŞ’ı yarattı.
Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı:
İlkinden GÖKleri yarattı.
İkincisinden YERi yarattı.
Üçüncüsünden CENNET ve CEHENNEMi yarattı.
Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı:
Birincisinden mü’minlerin GÖZlerinin NURUnu yarattı.
İkincisinden KALBlerinin NURUnu yarattı ki o, ALLAH’ı bilmedir.
Üçüncüsünden DİLlerinin NURUnu yarattı ki o da Kelime-yi Tevhiddir....”
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)
---“Ve rahmeten lil' âlemîni zuhûrûhu”
Onun zuhuru âlemlerin zuhuru olmuştur. Rahmet olmuştur âlemlere.
---“Adede men medâ min halkike”
Onun Adedi kadar olsun ki “medâ min halkike” Senin halkından kim geçmişse bu güne kadar.
---“Ve men bekâ ve men saîde minhum ve men şekâ“
“Ve men bekâ” bundan sonra kim gelecekse, kalmışsa “ve men saîde minhum ve men şekâ” bunlardan kim saidse,
Said: dâimiyet aynıyetine sahip olan kimsedir. ALLAH celle celâluhu kendisini sevmiş, O'nun rızasına ermiş, âhireti için çalışan, mes'ud, mübarek, bahtiyar ve saadetli kişi.
Şeka: Bedbahtlık, kutsuzluk olup Şâki kudretullahı kendinde gören ve her çeşit günahı işleyebilen eşkiyâdır.
Bundan sonra gelecek insanlardan said ve şâkilerinin sayısı kadar olsun.
Çünkü hepsi O’nun nurundandır.
---“salâten testâgrikul adde ve tuhîtu bil haddi”
Evet. Onların sayısı kadar öyle bir salât ki “testâgriku’l- adde” içinde kaybolacak kadar çokça ve garkedercesine.
“ve tuhîtu bi’l- haddi” hududları , “haddi” hadleri, “tuhitu” yani ihata eden, hududu bulunmayan bir deniz gibi, sonsuz olsun.
---“Salâten lâ gâyete lehâ velâ mühteha velâ inkidâe”
Bu salâtımızın yukarda bi şeye dikkat ettiniz mi?
“ve tuhîtu bil haddi“ adedler, sayılar “salâten testâgrikul adde”, Bir, iki , üç…, beş gibi saymaların tümü o salâtın içinde kaybolsun gitsin ve bunun haddi hududu da olmasın.
Sayıları adedleri yutsun.
Hadleri hududları sınırları içine alsın, ihata etsin, kapsasın, yok etsin.
Yani zamansız-mekansız şeye iklime çekiyor.
Öyle bir salât ki “lâ gâyete” bir gayesi olmasın. “lehâ” ona bir gaye bulunmasın.
“velâ mühteha” nihayeti de olmasın.
Başlangıcı gayesi olmasın sonucu da olmasın.
“velâ inkidâe” asla enkaz olmasın. Enkaz ve harap olup yıkılmasın, sonsuz, yani kesilmesin salât .
Öyle bir salât ki,
---“Salâten dâimeten bi devâmike”
Senin devamınca dâim olsun bu salâtımız. Senin Ebediliğince yani “Allahu Zul Celâl”in.
---“Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesiren misle zâlike.”
Kendisine, ondan olanlara ailesine, ashabına da sonsuz olsun.
Böylece “zâlike” “misle zâlike.”
Bunun benzeri aynen onlara da olsun.
Tam bir TESLİM şekilde olsun.
Selâm olsun, selâmetle olsun, teslimen olsun.
İkiside selâmdır.
Selâm “ve sellim teslima” ikiside selâmdır ama birisi başlangıçtaki “es selâmüalaeyküm!” diğeriyse sonuçtaki Dâru’s- Selâm, hatta ondan sonraki direkt Es Selâm'ın zuhurudur.
Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı:
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ behcetil kemâli Ve tâcil celâli ve behâil cemâli Ve Şemsil visâli Ve ubukil vucûdi Ve hayâti küllü mevcûdin İzzi celâli saltanâtike Ve celâli izzi memleketike Ve meliki sun'i kudretike Ve tirâzi safvetissafveti min ehli safvetike Ve hulâsatil hâssâti min ehli kurbike sirrullahil a'zami Ve Habibullahil ekremi Ve Halilullahil mükerremi Seyyidunâ ve Mevlânâ Muhammedun sallallahu Tealâ aleyhi ve sellem.
MÂNÂSI: Güzel ALLAH'ım! Kemâl behçeti (kemâlâtın yüz akı, cem' in hak oluş sevinci, hayrın şe'en şirinliği), celâl tacı (celâl tecellîsinin câmi' tacı), cemâl behâsı (cemâl tecellîsinin övünç ve bilelik kaynağı), visâl şemsi (ulaşımın kavuşum güneşi), el vücûdun ubuki (VAR (celle celâlehu)'nun, mevcûdu var kıldığı müştak merkez, gerçek vücûdun varlık kokusunu neşredip duran Muhammedî mevcûd) ve küllü mevcûdların hayat kaynağı (iyelik iksiri), Subhanî saltanatıyın celâl izzeti (değeri, kıymeti, şerefi, hürmeti), Mâsivâ (ALLAH'tan başkası) Memleketiyin celâl izzeti (celâl tecellîyin tek tecellî odağı), sonsuz kudretini sergileyip icrâ' eyleyişine ilk sahib olan (Muhammedî Melik), Senin saffet (en halis, en hayırlı, en saf ve en iyi) ehlinden saflarıyın saflık (mâsivâdan arınmış, duru, saf, sırf, hak ve hayr üzere oluş) tırazı (arınmışlıkda en akdesi, aşk nakışı); EL AZÎM ALLAH (celle celâlehu) sırrında Sana yakın ehliyin (olanlardan) seçkinleriyin hülâsâsı (özünün özü, zuhûrat zübdesi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Kerîm Habibi (Sır Sevgilisi, Habbe Habibi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Mükerrem Halili (ikrâma, hürmete, ta'zime ermiş ve saygı değer dosdu) Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle! (teslimiyet ve istikamet ulaşım arzumuza izin, inâyet ve hidâyet eyle! Şefâatını şifâmız et!)
Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı:
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim salâte zâtîke alâ hazrati sıfâtikel câmi'in liküllil kemâlil muttasıfi bi sıfâtil celâlî vel cemâl Men tenezzehe anil mahlûkine fil misâli Yenmu'il mâarifir rabbânîyyeti Ve hîtatil esrâril illâhiyyeti Gâyeti müntehessâilin Ve delili küllü hâirin minessâkilin Muhammedinil Mahmudi bil evsâfi vezzât Ve Ahmede men medâ ve men hüve âtin Ve sellim teslimen bidâyetel ezeli Ve gâyetel ebedî hatta la yahsuruhu adedun Vela yunhîhi emedun verdâ an tevvâbiihi fişşerîati vettarikati vel hakikati minel ashâbi vel ulemâi vel ehlittarîkati Vec'alnâ yâ Mevlânâ minhum hakikaten âmine yâ muîn
Yâ Kâmillezzât Yâ cemîlessıfât Yâ müntehal gayât Yâ nûrel hakk Yâ sırâcel avâlim Yâ Muhammedu yâ Ahmedu yâ ebel Kâsım Celle kemâluke an yuabbire anhu lisânun Ve azze cemâlüke en yekune mudriken li insânin Ve teazame celâluke en yâhtura fi cenânin Sallallahu Subhânehu ve Tealâ aleyke yâ Resûlallah!
MÂNÂSI: ALLAH'ım! Tüm kemâl (kemâlâtların cümlesi) için Cemâl ve Celâl sıfatlarınla sıfatlanan, sıfatlarıyın câmi' olan hazretine (huzurda hazır duranına) Zâtıyın selâmıyla salât-ü-selâm et! Misâl Âleminde yaratılmışlık noksanlık ve kusurlarından korunup uzak kılınan; Rabbaniyet mârifetiyin menbağ'ı (lâzım, lâyık, gereği, münâsibi, kaynağı) olan; esrâr-i ilâhiyye (ilâhi sırlar) nin iklimi (tecellî diyarı, ümid ülkesi); sailin (teslimiyet isteyenlerin Resûlullah (salallahu aleyhi ve sellem)'e ulaşım ve vuslât dileyenlerin) gayelerinin (maksadlarının) nihâyeti (son ucu); sâliklerden (ilâhî istikamette süluk eden ve gidenlerden) hayrette kalıp şaşıranların delili (kemâlât kılavuzu, rıza rehberi); Zât ve sıfatlarıyla Mahmud (hamd makamı, Mahmudîyyet merkezi, senâ ve övgüye lâyık ve lâzım) Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem); geçmiş ve gelecek kimselerden en Ahmed'e (ilk ve tek hamdedici, Ahadiyyetin Ahmedîyyet tecellîsi olana); ezelin başlangıcından beri, ebedîn gayesince ve hatta sayılamayacak kadar tam bir selâmla (teslimiyetle) selâm eyle (selâmımızı ulaştır) ! Ve (o selâmın) nihâyeti olmasın! Ve ashabından, âlimlerden ve tarikat (Kadîrî) ehlinden olup, Hakikatta, Tarikatta ve Şerîatta O'na tâbi' olanlardan razı ol! Ey Sahibimiz ALLAH (celle celâluhu) bizi gerçekten onlardan olanlardan kıl! Kabul eyle YÂ MUÎN (yardım edicimiz) Celle Celâlehu!
Salâvât-ı şerîfe aslında burada bitmiştir. İlaveler Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i övücü gönül dosdlarının gönül güzellikleri olup mânâsı şöyledir :
Sen ki Yâ Resûlullah (salallahu aleyhi ve sellem)! Ey Kâmil Zât! Ey Cemîl Sıfat! Ey gayelerin nihâyeti! Ey EL HAKK Celle Celâluhu'nun Nûru! Ey Âlemlerin kemâlât kandili! Yâ Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)! Yâ Ahmed Sallallahu (salallahu aleyhi ve sellem)! Yâ Eba'l-Kasım (salallahu aleyhi ve sellem)! Kemâlin, lisanın ta'birinden (yorumundan) münezzehtir! Cemâlîn, insanın idrak ettiğinden de azîzdir (kadri yüce ve şereflidir) ! Celâlîn, kalbdeki seçkin (gözde) oluşundan da büyüktür! ALLAH Subhânehu Tealâ senin üzerine salât etsin (ulaşımımıza izin, inâyet ve hidâyet eylesin) Yâ Resûlullah (salallahu aleyhi ve sellem)!
Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı:
TÜRKÇESİ: Allahümme innâ nes'eluke bicâhi nebîyyike Muhammedin sallallahu Teâla aleyhi ve sellem el mağfirete verrizâ Vel kabule kabulen tâmmen La tekilnâ fihi ilâ enfüsinâ tarfete aynîn yâ ni'mel Mevlâ veya ni'mel Mûcîb Yâ Azîzu yâ Gaffâr Fe inne gufrâne zünûbil halki bi ecmâ'ihim Evvelihim ve âhirihim Ve birrihim ve fâcirihim kekatretin fi bahri cûdikel vasi'illezi la sâhile lehu Fekad kulte ve kavlukel hakkul Mûbin Vemâ erselnâke illâ rahmaten lil âlemîn Ve sallallahu ve selleme alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi ettayyibînettâhirîn Ve alâ sâdâtinâ ve aleynâ mâahum vel mü'minîne vel mü'minâti ecmâine. Âmîn.
MÂNÂSI: ALLAH'ım! Senin Peygamberin Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vessellem hürmetine (katındaki i'tibarını vesile edinip) Senden mağfiret (bağışlanma) ve rıza istiyoruz. (diliyoruz)! Ve tam bir kabülünü; O nun hakkında (bu hususunda) nefislerimize göz açıp kapayıncaya kadar çabalama yorgunluğu verme! Ey güzel Sahibimiz ve ey dualarımıza güzel icâbed edenimiz (icâbını yerine getiren RABB'ımız)! EY AZÎZ (gücü yeten, değeri olan) EY GAFFÂR (çokça affeden) Celle Celâluhu! Muhakkak ki cümle halkıyın, evvelkilerin, sonrakilerin, iyilerin, kötülerin günâhını gufran (bağışlama, yarlıgama), Senin sahilsiz genişlikteki (yaygınlıktaki) cömertlik denizinde bir damla değildir! Açık seçik hakk olan sözünle buyurmuştun :
"(Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ 21/107)
Ve ALLAH; Efendimiz, Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e, ailesine, ehl-i beytine ve ashabına tertemiz ve en güzelinden (ayıblardan arınmış) salât-ü-selâm eylesin (salâtımızı O'na ve onlara sılaya vesile kılsın)! Sadatlarımıza (seyitlerimize) ve onlarla beraber bizlere ve mü'min erkeklere ve mü'min kadınların cümlesine de salât-ü-selâm eylesin!. Âmin!
Melâmî Pîri MUHAMMED NURU'L-ARABÎ
(kaddasallahu sırrehu)'ya ait:
SALAVÂTÜ'L KÛBRÂ
TÜRKÇESİ:
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Resûlallah
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Habiballah
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Nebîyyallah
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Haşemîyyî
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Kureyşîyyî
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Mekkîyyî
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Medenîyyî
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Mustafâ
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Müctebâ
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Müzekkâ
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Muallâ
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ MUHAMMED
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ AHMED
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Bâkiyyerrahmet
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Şâfialümmet
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Hatemennebîyyîn
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Seyyidelevvelîn
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Seyyidelâhirîn
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Sâhibettac
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Sâhibelkevser
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Sâhiben nizâm
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Arabiyyel Ümmüyyi
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Hatemel Mürselîn vennebîyyîn
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Rahmeten lil âlemîn
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ hâdiyel mudıllîn
Esselâtü vesselâmü aleyke yâ Şefîal Müznibîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mü'minîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidel mürselîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil âlemîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil abidîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil kâimîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil râkiîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil sâcidîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil zâhidîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil hâlikîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil râifîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil şâfiîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil kâniîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil hâkîmîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil tâbiîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil râkibîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil gâbirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil gâirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil gâimîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil kânitîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil gâvvasîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil zâkirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil zâhirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil tâhirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil sâlikîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil sâdikîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil sâinîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil sâbirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil şâkirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil sâbihîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil hâfizîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil hâmîdîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil nâsirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil fâzilîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil şefiîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil hâşiîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil nâdiîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil vâizîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil vâhibîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil vârisîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil evvelîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil âhirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil evda'în
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil esherîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil ekremîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil ahyebîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil eşce'în
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil enverîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mücâhidîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil murâbitîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil müttakîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mükerremîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mürşidîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil müşfikîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil muhsinîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil muvakiîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mualikîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mesâkîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mutesaddikîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mütatahhirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mahmûdîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mahlûkîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidel merzûkîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil munzirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil mübeşşirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidil müstagfirîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Seyyidiş şâfiinel müşrikîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Rabbil âlemîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Ekremil halki
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Mürtazâ
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Ümmiyyî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil tukâ
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyiz zekâ
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil havâsî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil müzekkâ
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Medeniyyî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Haşemiyyî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Kureyşiyyî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Ebtahiyyî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Tihâmmiyyî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Hicâziyyî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil Arabiyyî
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil sadıkîn
Allahümme salli alâ Muhammedin Resûli Seyyidin Nebîyyil muttâkîn
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izâ esbâhat
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izâ talâ'at
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izenfeceret
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izenşâkkat
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izâ garabet
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izâ succiret
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izâ küvviret
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izâ ahrecet
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'aş şemsi izâ husibet
Allahümme salli alâ Muhammedin kevâkibünteseret
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'assemâi izenşâkkat
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'assemâi izâ kuvviret
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'assemâi izâ küşitat
Allahümme salli alâ Muhammedin ma'assemâi izâ süyyiret
Allahümme salli alâ Muhammedin maâl arzı izâ dükket
Allahümme salli alâ Muhammedin maâl vühûşi izâ huşiret
Allahümme salli alâ Muhammedin maâl kubûri izâ bü'sîret
Allahümme salli alâ Muhammedin maâs suduri izâ uttilet
Allahümme salli alâ Muhammedin maâl kûtübi izâ kuriet
Allahümme salli alâ Muhammedin maâl haseneti izâ üşhiret
Allahümme salli alâ Muhammedin maâsseyyiâti izâ buddilet
Allahümme salli alâ Muhammedin maâl cenneti izâ uzlifet
Allahümme salli alâ Muhammedin maâd derecâti izâ rufiat
Allahümme salli alâ Muhammedin maâd derecâti izâ kudiyet
Allahümme salli alâ Muhammedin maâlleyli izâ yağşâhâ
Allahümme salli alâ Muhammedin maân nehâri izâ cellâhâ
Allahümme salli alâ Muhammedin mâal künûzi vel işâe
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedi seha vettermâ
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedi katril enhâri
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedi leyli vettermâ
Allahümme salli alâ Muhammedin biadediş şeceri evrâkihâ
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedin nebâti ve esmârihâ
Allahümme salli alâ Muhammedin biadediş şühûri ve ezmânuhâ
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedit tuyuri verişihâ
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedil berri vel bahri
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedil cinni vel insî
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedi men salla aleyhi
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedil cenûbi veşşimâli
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedil haceri velmedâri
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedil halki fil bahri
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedil halki fil berri
Allahümme salli alâ Muhammedin biadedil varâki fil eşcâri
Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve bârik
ve sellim aleyhi ve salli alâ cemîa'l-Enbiyâ'i vel mürselîn.
Velhamdülillahi Rabbil âlemîn.
Âmin yâ Muîn! Yâ Latîf! Yâ Kerîm! Yâ Rahîm! Yâ Rahmân!
Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Yâ Furkân!
Yâ Sultân! Yâ ALLAH Celle Cellâli huuuu!
MÂNÂSI:
Sana olsun salât ve selâm, ey Allah'ın Resûlü!
Sana olsun salât ve selâm, ey Allah'ın habîbi, sevgilisi!
Sana olsun salât ve selâm, ey Allah'ın nebîsi!
Sana olsun salât ve selâm, ey soyu Hâşim!
Sana olsun salât ve selâm, ey kendi Kureyş'li!
Sana olsun salât ve selâm, ey doğan Mekke'de!
Sana olsun salât ve selâm, ey pak ruhu kabzolunan Medîne'de!
Sana olsun salât ve selâm, ey kendi güzîde adı Mustafâ!
Sana olsun salât ve selâm, ey seçilmiş olan, müctebâ!
Sana olsun salât ve selâm, ey ilm-u ferâset sahibi, muzekkâ!
Sana olsun salât ve selâm, ey makamı yüceltilmiş, muallâ!
Sana olsun salât ve selâm, ey bihakkın övdürülmüş, Muhammed!
Sana olsun salât ve selâm, ey kendidir övgüye lâyık, Ahmed!
Sana olsun salât ve selâm, ey rahmetî verdirecek!
Sana olsun salât ve selâm, ey ümmete şefâat edecek!
Sana olsun salât ve selâm, ey nebilerin hâtimesi!
Sana olsun salât ve selâm, ey evvel olanların seyyidi!
Sana olsun salât ve selâm, ey âhir olanların seyyidi!
Sana olsun salât ve selâm, ey o tâcı giyecek!
Sana olsun salât ve selâm, ey kevserin başına geçecek!
Sana olsun salât ve selâm, ey gerçek düzenin sahibi olan!
Sana olsun salât ve selâm, ey ümmî bir Arabî olan!
Sana olsun salât ve selâm, ey resûllerin elçilerin hâtimesi!
Sana olsun salât ve selâm, ey âlemlere rahmet…!
Sana olsun salât ve selâm, ey delâlete düşenlere hidâyet…!
Salât ve selâm sanadır, ey günahkârlara şefâatçi olan!
Rabbim, sen salât ediver, Muhammed'e, efendisidir müminlerin …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir resûllerin …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir âlemlerin …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir kıyâma duranların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir rükûya eğilenlerin …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir secdeye kapananların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir zâhidlerin …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir yaratılmışların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir merhametlilerin …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir şefâatçilerin …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir kanâatkârların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir hükümfermaların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir Allah'a tâbi olanların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir pusu kurup gözetleyenlerin …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir toz kaldıranların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir baskın yapanların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir bulut gibi çökenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir takvâ ehlinin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir dalıp inciler çıkaranların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir hep zikredenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir zâhir, görünen her şeyin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir tâhir, pak olan her şeyin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir doğru yolun yolcularının…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir sözü özü doğru olanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir doğruyu bulanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir sabrı kuşananların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir şükrü zikr edinenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir tesbihfeşânların, tesbîhi dilden düşürmeyenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir hıfzedenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir hamdedenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir muzafferlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir fazl'la dolu olanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir şefâatçilerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir huşu sahibi olanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir nidâ edenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir va'z-u nasîhat edenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir ihsânda bulunanların …
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir vârislerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir geçmişin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir sonrakilerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir geride bırakılanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir geceleri uyanık olanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir keremlilerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir tazarru edenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir yiğitlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir nuru pak olanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir mücahidlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir murâbıtların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir müttakilerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir kerem verilmişlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir rüşd yolunu bulduranların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir şefkati kuşananların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir ihsânla davrananların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir savaşanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir muhâriblerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir bağların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir yurtların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir tasadduk edenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir temizlenenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir övülenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir mahlukâtın…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir rızıklandırılanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir uyaranların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir müjde verenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir istiğfâr edenlerin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, efendisidir şirk hastalarına şifâ olanların…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür âlemlerin Rabbinin…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür, yaratılmışların en keremi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür, razı olunan nebilerin efendisi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür, ümmi nebilerden…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür, takvayı kuşanan nebilerden…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür, paklanan nebilerden…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür havâs bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür tezkiye edilmiş bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür Medineli bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür Haşim soyundan bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür Kureyş'ten bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür Ebtahî bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür Tihâmeli bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür Hicâzlı bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür Arabî bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür sözü özü sâdık bir nebi…
Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, o ki Resûlüdür takvâyı kuşanmış bir nebi…
Ey Rabbim, güneşin sabahki doğuşuyla birlikte sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güneşin çıkışıyla birlikte sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güneşin şafağıyla birlikte sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güneşin fecriyle birlikte sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güneşin batışıyla birlikte sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güneşin kabartıldığında sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güneş pırıldadığında sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güneş çıkarıldığına sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güneş geçip gittiğinde sen Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, sen salât ediver Muhammed'e, yıldızlar döküldüğü vakit!
Ey Rabbim, göğün inşikâkıyla, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, göğün dürülmesiyle, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, göğün sıyrılıp kaldırılmasıyla, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, göğün yürütülmesiyle, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, yeryüzü çarpılıp darmadağın edildiğinde, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, vahşi hayvanlar toplandığında, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, kabirler deşildiğinde, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, göğüstekiler salıverildiğinde, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, kitablar okunduğunda, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, hasenâtlar ortaya döküldüğünde, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, seyyiâtlar tebdîl edildiğinde, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, cennet yaklaştırıldığında, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, dereceler yükseltildiğinde, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, dereceler takdîr edildiğinde, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, gece bürüdüğünde, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, gün ağardığında, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, yerin hazineleri çıkarılıp yayıldığında, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, gece ve gündüzler adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, ağaçlar ve yaprakları adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, bitkiler ve meyveleri adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, aylar ve bunların zamanı adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, kuşlar ve bunların tüyleri adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, cinler ve insanlar adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, kendisine salât edenler adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, güney ve kuzey adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, taşlar ve çamurlar adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, denizlerdeki mahlûkât adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, karalardaki mahlûkât adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, ağaçlardaki yapraklar adedince, Muhammed'e salât ediver!
Ey Rabbim, Sen Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e, onun âline salât ediver! Ona selâmlar ediver!
O'nu mübârek ediver! Bütün nebilere ve resûllere de salât ediver!
İşte o hamd ki âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
Âmin yâ Muîn! Yâ Latîf! Yâ Kerîm! Yâ Rahîm! Yâ Rahmân!
Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Yâ Furkân!
Yâ Sultân! Yâ ALLAH Celle Celâlehuuuu!
Nakşî Tarikatı kollarının kemâl kavşağı olan, Şam'da Salihiye Tepesinde medfûn bulunan ve maddî ve mânevî tahsilini Bağdad'da yaptığı için Bağdadî diye anılan Muhammedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı:
TÜRKÇESİ: (3 defa okunur)
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”
(Ücüncüsünde kesîran ile okunur)
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”
MÂNÂSI: ALLAH'ım! Efendimiz MUHAMMED (salallahu aleyhi ve sellem)'e ve Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'in ailesine; dert çekenlerin (devâ dileyen çağırıcıların) ve devâ (çâre) lerinin tümü adedince salât-ü-selâm et. O'na ve onlara çok çok (çokça) bereket ver ve selâmlar et!.
Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin istigasesi
(ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e sığınması):
TÜRKÇESİ:
Bismillâhirrahmânirrahîm
“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”
MÂNÂSI: Yâ Hayyu Yâ Kayyum! Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm! Yâ ALLAH! Sana sığındım (siper edindim) ve Senin kulun ve Resûlün Seyidimiz ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesselleme (teslim ve tâbi' olup) boyun eğdim! ALLAH'ım! Yâ Rahmân yâ Rahîm Senden Azîm isimlerin, keremli meleklerin ve Salâvâtların en fazîletlisi ve selâmların en tamı kendisine olan Resûlün ile (yüzü suyu hürmetine) istiyorum! (ki) Beni imtihan eden (deneyici-sınayıcı) Sensin, Bedir Ehlini bir lemhada (göz açıp kapayıncaya kadarlık sürede) bir üfürüşle (merhametle hayat verişle) mahvolmaktan (silinip yok olup gitmekten) kurtardığın gibi; onların Senin üzerindeki (hatırı) hakları hakkı için, onlara olan rahmet üfürüşünle (imdat edişinle) bana da üfür ve hayat ver (meded kıl) Yâ RABBi!
SALÂVÂT-I TESLİMAT
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve selem)’ in kâinâtı şereflendirdiği güneş gibi doğduğu gecemizde 7 kerre ikram olsun!
Essalâmü aleyke yâ imâmi’l-haremeyn!
Essalâmü aleyke yâ imâmi’l- hâfikeyn!
Essalâmü aleyke yâ Resûli’s-sakaleyn!
Essalâmü aleyke yâ men fi’l-kevneyn ve şefîi men fi’d-dêrayn!
Essalâmü aleyke yâ sâhibi’l- kıbleteyn!
Essalâmü aleyke yâ nûri’l-meşrikayn ve ziyâi’l-mağribeyn!
Essalâmü aleyke yâ ceddi’s-sibtayni el Hasani vel Hüseyni!
Aleyke ve alâ itretike ve isretike ve evlâdike ve ahfâdike
ve ezvâcike ve efvâcike ve hulefâike ve hulesâike ve eshâbike
ve ehzâbike ve etbâike ve eşyâike
Selâmullâhi vel melâiketihi ve’n-nâsi ecmaîne ilâ yevmeddîn,
Ve’l-hamdüllahi rabbi’l- âlemîn!
MÂNÂSI :
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey müşrik ve kâfirlere yasak iki mukaddes Harem olan Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’nin İmamı!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki ufkun-doğu ve batının İmamı!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey insanların ve cinlerin Resûlü!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki âlemdekilerin dünya ve âhirette şefâatçısı!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki kıblenin sahibi!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki doğunun nûru, iki batının ışığı!
ALLAH Teâlâ’ nın selâmı sana olsun!
Ey iki torunun Hasan ve Hüseyin’in ceddi!
ALLAH Teâlâ’ nın, meleklerinin ve bütün insanların selâmı kıyamete kadar Sana, ehl-i beyt’ine, yolunu yürütenlere, çocuklarına, torunlarına, eşlerin annelerimize, cemâatına, halifelerine, önde giden hâlislerine, sahabelerine, fırka-yı nâciye yolunda gidenlere, onları tâkib edenlere ve seninle ilgili her şeye olsun!
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ ya mahsustur ve O’na olsun!
MUHİDDİN-İ ARABÎ
SALÂVÂT-I FEYZÎYYE
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
En evvel Rabbanî yaratılma basamağından bereketlenen varlıkların İlki!
İnsan türüne ilişkilendirilen Subhânî inişlerin Sonuncusudur!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
“Allah vardı ve beraberinde ikinci bir şey yoktu!” Mekke’sinden,
“Şu anda da öyledir!” Medine’sine göç etmiştir!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
“Zâten her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir!” âyet-i kerîmesince varlığındaki beş tecellî basamağını anlamak isteyenlere karşı cömert ve esirgeyici, gerçekten lütfedici ve Merhamet Saçıcı’dır!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Olmuş ve olacağı kuşatan, toplayıcı besmelenin Kudsal noktası, “Oluş” dairelerinde dönen “ Kûn : Ol!” emrinin Gizemli-Sırrlı Sözü’dür!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Her şeye yayılmış ve her şeyden soyut, ârî “O olma” Hüvelik-Hüviyyet Sırrıdır!..
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
İlâhî bolluk Hazineleri’ni elinde tutan, o hazinelerin eğilimlere ve yeteneklere göre bölüştürücüsü, dağıtıcısıdır!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
En büyük İsmin Sözcüğü!
Tılsımlı Hazine’nin açıcısı, “Kulluk” ve “Rabblık”ı birleştiren eksiksiz görünme yeri!
İmkân ve büyüklükleri kapsayan genel sığınak!
Kendisini tecellîlerin sarsamadığı Tûr Dağı!
Yakînlik Neşesi’ni gaflet leşlerinin bulandıramadığı en büyük denizdir!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Yücelik Harflerinin mürekkebi kendisinden akan İlâhî ışıklı kalem!
Tüm sözcüklerin maddelerine yayılan Rahmânî Soluk’tur!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Varlıkların yaratılmadan saptanmış-belirlenip tâyin edilmiş biçimleriyle,
Anılan varlıklardaki çeşitli eğilimlerin gerçekleşme dayanağı olan “En Kudsal Bağış” özü!
Varlıklar ve onlarda bulunan türlü türlü eğilimlerin biçimlenme nedeni olan “Kudsal Bağış” niteliğidir!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Sayısal olmayan yeğânelik ve teklik yayları arasındaki Birlik Çizgisi!
Başlangıçsızlık göğünden sonrasızlık yerine gerçekleşen İlâhî İniş’in Yakınlık Aracısı’dır!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Büyük Nüsha’nın doğum nedeni olan Küçük Nüsha’dır!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
“Kûn : Ol!” Perdesi’nin “Feyekûn : Oluverdi!” tanıklığına doğan anlamsal-mânevî sözcüğün maddesidir!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Hiçbir kimse için iki kez belirmesine imkân bulunmayan, belki her insan için bir kez görünen biçimin ilk maddesi, Büyük Rûh’udur!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Olmazı da olmayanı da kapsayan-yutan-ihata eden Kur’ân-ı Kerîm’i toplayıp bir araya getiren!
Sonradan olma (Mevcûd) ile Hep Olan (Vâcibü’l- Vücûd) arasında bölümleyen Farkların Farkı’dır!
“Ev halkım Rabb’imin yanındadır!” gündüzün oruçlusu-Sâimidir!
“Gözlerim uyur ama kalbim uyumaz!” gecesinin ayakta duranı-Kâimidir!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
“İki denizin birbirisine karışmaması” ölçüsünce “Varlık” ve “Yokluk” arasında aracıdır!
“Birbirlerine karışmalarını önleyen ara” mantığınca “Sonradan Olan”ın “Hep Olan” ile ilişkilenmesi için Tek Bağ’dır!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
“Önce” ve “Sonra” defteri’nin özü, özeti!
İçteki ve dıştaki kuşatmanın Merkezi’dir!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’in (sav) ki;
Tecellîlerin sığınağı üzerinde yüzü ve güzelliği, İlâhî Öz’ün Tedbir Kıblesi’dir!
Nitelik ve İsimler Elbisesi kendisine giydirilmiş!
Ulu Halife’lik tâcıyla Taçlandırılmış!
Şerefli bedeniyle Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya yakaza durumundayken yolculuk yapıp, Siddretü’l- Münteha’ya ulaşarak “İki yay gibi belki daha da yakın!” sırrına yükselmiş ve sabah-akşam olmayan yerde İlâhî Öz’ü görüp O’na tanıklık etmekle gönlünde sevinç meydana gelmiş!
Gönlünün görüşündeki tecellîlerde bir kusur olmamış!
Sayısal olmayan “Yegânelik” aşamasında gözü aydın olmuş!
Keskin görüşünde ve gönlünde bir sapma olmamıştır!
İşte Yâ Rabbî!
Yukarıdaki Ulu ve Güzel Özelliklerle nitelenen Yüce Sevgilin’e-Habibullah’a salâvat bağışını, selâmet verişlerini artır!
Yâ Rabbî!
O Muhammed’ine (sav) öyle bir salât et ki;
Benim ikincilliğim “Asl”ıma, parçam bütünüme birleşerek özüm Muhammed (sav)’ in Özü ile, niteliğim Muhammed (sav)’ in niteliği ile birleşsin!
Ve Varlığıyla varlığım sevinç içinde kaynaşarak aramızda “Ara” kalmasın!
Ey perdesi ışık ve gizliliği, görünüşünün şiddetinden başka bir şey olmayan Allah’ım!
İstediğin-irade ettiğin her şeyi yaptığın ve her bellilikten uzak tuttuğun “Itlak” Aşamasında Senin ile Senden;
İlim aydınlığıyla Özün’e ait keşiften, biçimlerin varlığı ile biçimleri isim ve niteliklere dönüştürmenden, Muhammed (sav)’ e öyle bir salât ile salât etmeni dilerim ki, o salât sâyesinde başlangıçta serpilen ışık ile görüşüme olgun-kâmil gerçeklik çekilerek “Var oluş” a girmeyen şeylerin yokluğunu ve Senin başlangıçsız kalıcılığını görmeye güç yetirebileyim!
Yâ Rabbî!
Yüce Sevgilin’e olan o salât sâyesinde, “Şey”lerin “Varlık Kokusu” koklamadığını, aslında “Yok ve Kayıp” olduklarını anlayarak, böylece “Şey” leri oldukları gibi görebileyim!
Bu anılan Büyük Kaynağı istediğim gibi, benin Benlik Karanlıklığından kurtararak aydınlığına, bedensellik mezarından kurtararak; “Cem’ “i, Haşre ve “fark” ı, Neşre kavuşturmanı dilerim!
Yâ Rabbî!
Anlayış şâhidliğine ehil, zevk ve vicdan sahibi yakınlarıyla dostlarına da salât ve selâm eyle!
Yâ Rabbî!
Şanlı Nebîn ile O’nun yakın ve dostlarına olan salât ve selâm, tabiatın gece saçları dağıldıkça, görünmek için alnı parladıkça kesintisiz olsun!
Hamd âlemlerin Rabb’i Allah’adır ve selâm O’nun Resûlleri üzerine olsun!
Âmin Yâ Muîn Celle Celâlihu!…
Yâ Rabbî!
İnşâallah sâdık bir Muhammedî Lâtif Yıldız kulun ve Kudsal Kervan’ın samimi Kul İhvanî Kıtmiri olarak, Şeyhü’l-Ekber’imin bu ledünnî ulaşım dileğine katılma yalvarışımı tüm kardeşlerim adına da Senin El Latîf-El Kerîm- El Rahîm-El Vedûd Celle Celâlihu İsimlerin için Senden dilerim!...
Açıklamalar : Latif Yıldız
Salât : Namaz. Belirli vakitlerde Kur'an'da emredildiği tarzda ve Hz. Peygamber'in tarifi vechi ile yapılan ibadet. * Tebrik, tezkiye. * Dua. Peygamberimize (A.S.M.) yapılan dua. * İstiğfar. * Rahmet.
Salât, “Sall” kökünün şah dalıdır. “Asl”a ulaşım en kısa târifidir.
Tüm insanlık için geçerli kardeşler olarak, bize en yakın yer olarak Ana Rahmi’nde göbek bağı ve Baba Sülbünde Tohum olarak birleşim ve birlikteliğimizi Rabbımız “Sıla-yı Rahim” buyurarak bildirmiş ve bu bağı kesmeyi en ağır suçlardan saymıştır.
Tüm insanlığın Havva Vâlidemizin Rahminde buluştuğunu bilmemiz çok rahat bir anlayıştır.
Sall, sılaya kavuşma ve vuslattır.
Ondandır ki; sulama kanallarını barajlara birleştiren Ana Kanallara İsale Kanalı denir.
Elektiriği dağıtım hatlarını üretim merkezine birleştiren Ana Hatlara da İsale Hatları denir.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ salâtlar olan salâvat ise her hususta her şeyimizle O’na ulaşım dileğimiz ve görevimizdir.
ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e salât açıkça “Asl”a ulaşım olup bunun temini için Kur’ân-ı Kerîm’imizde net direkt olarak:
“Allah’a ve Resûlüne; teslim olunuz, iman ediniz, tâbi olunuz ve itâat ediniz!” âyetlerindeki emir ve kemâlât aşamalarına çok dikkat etmeliyiz.
Sitemizin ana sayfasındaki “Tasavvuf Kitabı”mda âcizâne olarak arz etmiştim.
Feyz : (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak. * Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su. * Bir haberi fâş etmek. * İçindeki düşüncesini izhar etmek.
(Hakaik-ı imaniye ve esasat-ı Kur'aniye, resmî bir şekilde ve ücret mukabilinde dünya muamelâtı suretine sokulmaz. Belki bir mevhibe-i İlâhiye olan o esrar, hâlis bir niyet ile ve dünyadan ve huzuzat-ı nefsaniyeden tecerrüd etmek vesilesiyle o feyizler gelebilir. M.)
Feyzîyye : Bolluk ve berekete ait ve müteallik. Feyze mensub.
Rabbanî : (Rabbaniye) Rabbe âit. Cenab-ı Hakk'a dair ve müteallik. İlâhî Kudretin her an dahi nabız atışı gibi yok ve var oluş şe’enini redbir ve terbiyesi ile ilgili esmâsı hünerleri. * Ârif-i Billâh olan, ilmi ile amel eden âlim.
Subhânî : Teşbih ve tenzihin ortasındaki TEVHİD noktasında tüm sistemini yaratıp Atomundan tüm kâin3ata kadar boşlukta yüzdürüp – tesbih ettirip duran Subhân ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’in azametini sergileme yönü kudretini seyir esmâsıyla ilgili hususlar.
“Allah vardı ve beraberinde ikinci bir şey yoktu!” Mekke’sinden,
“Şu anda da öyledir!” Medine’sine göç etmiştir! :
Ahadiyyet: ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’in gerçek şahsiyetinin, kişiliğinin, zâtlığının, insanın akıl kapasitesiyle kavranamayacak, anlaşılamayacak ve kaldırılamayacak oluşunun “EL AHAD” (celle celâluhu) olarak buyurduğu zifiri karanlık ve bilinemezlik perdesinin arkasında bulunup bize perdeli olmasında “Tek” oluşudur. Bu bakımdan “Bir” tane, eşsiz ve benzersiz oluşudur.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Kânellahu ve lem yekûn mâahu şey’un: ALLAH vardı ve O’nunla birlikte hiçbirşey yoktu!
(Buhârî, Bedü’l-Halk1; El Hindî, Kenzu’l-Ummâl X-29850)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e soruluyor:
“ RABB’ımız, gökleri ve yeri yaratmadan önce neredeydi?” Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Üstünde ve altında hava bulunmayan bir “a’mâ” daydı” buyuruyor.”
(İbni Mâce, Mukaddime 13)
İmâm-ı Alî (keremullahi veche) ise: “ Elân dahi öyledir” buyuruyor.
A’mâ ise körlüktür...
Sonsuz ve zifirî karanlıkta asla bir şey görememek oraya ait bir hususu bilememektir...
İşte ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ait bu bilinemezlik karanlığının adı AHAD’dır...
Koyu bir karanlığa benzetildiğinden câhilliğe de mecâzen “Ümmî” denilmiştir.
Hatta ledün ilminden nâsibsiz ve sözde ilim ehlince Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in “Nebîyyü’l-ümmî” oluşu, anasından nasıl doğmuş ise öyle kalıp okuma yazma öğrenmemiş (câhil) kimse sanılmıştır.
Böyle anlayış ve anlatış ahmakçadır.
Arapça’da anneye ümm denmesi, karnındaki bebeği için zifiri karanlık içinde emniyet yuvası ve bilinemezlik karanlığının benzeri oluşundandır.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e Nebîyyil Ümmî buyurulması ise;
Nebî: haber getiren, Nebîyyil Ümmi ise bilinemezlik a’mâsından haber getiren ezel habbesinin (Habibîyyetten) zuhûru olan demektir.
Arapça, âri ve asil bir dildir. “Cennet dilidir” buyurulmuştur. Arapça; birkaç bedevinin çölde bir araya gelip uydur kaydır ortaya çıkardığı bir dil değildir.
Sistemi halk edenin Kur’ân-ı Kerîm’de Kerem’ini indirdiği mükemmel ve mükerrem bir dildir.
Basit bir misâlle bakınız!
ALLAH ismi: Elif-lâm-lâm-he’den oluşur.
أ ل ل ه
اﷲ لِلّٰهِ لَهُ هُ = هُوَ
Birer harfini sırayla soyarsak:
ALLAH (celle celâluhu): Şerîatta başlı başına bir târifi olmamakla beraber tüm Esmâ-yı Hüsnâyı toplayan cem’ eden Lâfzullah…
Harf-i târifsiz tek Zâtî Esmâ.
LİLLAHİ: ALLAH (celle celâluhu) için… Tarikatte her şey ALLAH (celle celâluhu) için…
LEHÛ: ALLAH (celle celâluhu)’nun… Mârifette her şey ALLAH (celle celâluhu)’nundur.
HÛ: Hû… Hakikatte her şey O dur. Ondan başka O yoktur. Lâ hûve İllâ hûve…
Birer harfi soymakla ALLAH kelimesinden, Lillah, Lehû ve Hû ya ulaştık…
Bir de “Tanrı” yazalım ve deneyelim. Tanrı-Anrı-nrı-rı!…
“Zâten her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir!”
يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِتُ وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَاب
“Yemhullahü ma yeşaü ve yüsbit ve indehu ümmül kitab :
Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır.” (Ra’d 13/39)
Tecellî : Görünme. Bilinme. * Kader. * Allah'ın (C.C.) lütfuna uğrama. * İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nûrunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi
Kudsal : Mübareklik. Kudsilik. Nezafet. Pâk olmak. Noksanlardan uzak olmak.
“ Kûn : Ol!” : ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’in her an yeniden var edişi!..
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
“İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun :
Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol» demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâ Sîn 36/72)
Ârî : Pâk, pislikten uzak. * Hür.
Hüviyyet : Asıl. Mâhiyyet. Birisinin kimliği, kim olduğu, kökü, esası ve ne olduğu. * Cenab-ı Hakkın varlık sıfatı. * Hamiyyet ve istikametten, ulüvv-ü cenâbdan ibâret olan sıfât-ı hamide.
Tüm sözcüklerin maddelerine yayılan Rahmânî Soluk’tur!
En Kudsal Bağış…
İlâhî bolluk Hazineleri’ni elinde tutan, o hazinelerin eğilimlere ve yeteneklere göre bölüştürücüsü, dağıtıcısıdır! :
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Rahmetenli’l-âlemin Denizi’nde her varlığın damla oluşu.
Nûrullah, Nûr-u Mîm, Nûr-u Muhammed Sırrı…
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
“Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemin :
(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)
Her insan için bir kez görünen biçimin ilk maddesi, Büyük Rûh’udur!
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Evvelü mâ halakallahu nûrî, evvelü mâ halakallahu kâlemü, evvelü mâ halakallahu’l-akl:
ALLAH’ın ilk yarattığı şey benim nûrumdur, ALLAH’ın ilk yarattığı şey kâlemdir, ALLAH’ın ilk yarattığı şey akıldır.”
(İ.Ahmed V/317; Keşfül Hâfâ I/311 (823,824,827); Hilyetül Evliyâ III-318)
İlk akıl, ilk kalem, ilk nûr olan Nûr-u Muhammed.
Tekrar dirilme de Nûr-u Muhammed’le başlayacaktır.
Kendisini tecellîlerin sarsamadığı Tûr Dağı!
وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَـكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
“Ve lemma cae musa li mikatina ve kelemehu rabbühu kale rabbi erini enzir ileyk kale len terani ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe terani felemma tecella rabbühu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saika felemma efaka kale sübhaneke tübtü ileyke ve ene evvelül mü'minin :
Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!» dedi. (Rabbi): «Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.” (A’raf 7/143)
Tûr Dağı! : Tûr-i Sinâ : Musâ Peygamberin (A.S.) Allah (C.C.) kelâmına nâil olduğu, Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve bir dağ ismi. Cebel-i Musa veya Tur-u Sinâ da denir. * İbn-i Sinâ'nın ceddinin ismi. (Bak: İbn-i Sinâ)
Yakîn : Şüphesiz, sağlam ve kat'i olarak bilmek.(Yakîn: Ma'rifet ve dirayetin ve emsalinin fevkinde olan ilmin sıfatıdır. İlm-i yakîn denir, ma'rifet-i yakîn denilmez.
Ayn-el yakîn: (Ayn-ül yakîn) Göz ile görür derecede görerek, müşâhede ederek bilmek.
Yeğâne : Tek, bir.
Nüsha : (C.: Nüsah) Yazılı şey. Yazılı bir şeyden çıkarılan suret.
“Ev halkım Rabb’imin yanındadır!” :
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Ev halkım Rabb’imin yanındadır!” buyurmuştur.
“Gözlerim uyur ama kalbim uyumaz!” :
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Gözlerim uyur, ama kalbim uyumaz!” buyurmuştur.
(Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/122.)
“İki denizin birbirisine karışmaması” ölçüsünce “Varlık” ve “Yokluk” arasında aracıdır!
“Birbirlerine karışmalarını önleyen ara” mantığınca “Sonradan Olan” ın “Hep Olan” ile ilişkilenmesi için Tek Bağ’dır!
.
مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ
بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَّا يَبْغِيَانِ
“Mereclbahreyni yeltekiyani. Beynehuma berzahun la yebğiyani. :
İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.” (Rahmân 55/19-20)
“Birbirlerine karışmarlını önleye ara” mantığınca “Sonradan Olan” ın “Hep Olan” ile ilişkilenmesi için Tek Bağ’dır!
İçteki ve dıştaki kuşatmanın Merkezi’dir! :
İçteki kuşatma :
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid :
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)
Dıştaki kuşatma :
وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
“Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü bi külli şey'im mühiyta :
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).” (Nisâ 4/126)
Tedbir : Bir şeyi te'min edecek veya def' edecek yol. * Cenab-ı Hakk'ın Hakîm ismine uygun hareket, riayet. * Bir şeyde muvaffakiyet için lâzım gelen hazırlık.
Mescid-i Haram : Mekke-i Mükerreme'de ve içinde Kâbe'nin bulunduğu en büyük, mukaddes ibadet yeri.
Mescid-i Aksâ : Kudüs'te çok eskiden gelen peygamberlerin (A.S.) yaptırdıkları mâbed.
Yakaza :Yakza. Uyanıklık. Dikkatte olma.
Siddretü’l- Münteha : Mahlukat ilminin ve amelinin kendisinde nihayet bulup kevn âlemini hududlandıran bir işaret. Yedinci kat gökte olduğu rivayet edilen ve Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ulaştığı en son makam.
Nitelik : Keyfiyet. Mâhiyet. Nasıllık.
“İki yay gibi belki daha da yakın!”
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
“Summe dena fe tedella. Fe kane kabe kavseyni ev edna :
Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.” (Necm 53/ 8-9)
Keskin görüşünde ve gönlünde bir sapma olmamıştır!
فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى
“Fe evha ila abdihi ma evha. Ma kezebel fuadu ma raa :
Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı. (Necm 53/ 10-11)
Habibullah : (Habib-i Hudâ) Allah'ın sevgilisi. Hz. Muhammed (A.S.M.)
İrade : İstek, arzu. Dilemek. Emir. Ferman. * Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç
Itlak : Salıvermek. Bırakmak. Koyuvermek. Serbest bırakmak. Serbest olup her tarafta bulunmak.
Sâye : f. Gölge. * Mc: Himaye, sahip çıkma, koruma. * Muavenet, yardım.
Kâmil : (Kemal. den) Bütün, tam, olgun, eksiksiz, kemalde olan, kusursuz. Kemal ve fazilet sâhibi. * Resul-i Ekrem'in de (A.S.M.) bir vasfıdır. * Yaşını başını almış, terbiyeli ve görgülü kimse. * Âlim, bilgin kişi.
Yâ Rabbî!
Yüce Sevgilin’e olan o salât sâyesinde, “Şey”lerin “Varlık Kokusu” koklamadığını, aslında “Yok ve Kayıp” olduklarını anlayarak, böylece “Şey” leri oldukları gibi görebileyim!
Şey : Nesne, şey’.
ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL yarattığı sonsuz sayıdaki şeyleri Kur’ân-ı kerîm’inde tek kaleme indirip: “Külli şey’in…” buyurmaktadır.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Allahümme erine’l-eşyâe kemâ hiye: ALLAH’ım bize herşeyi nasıl ise öyle göster!...” buyuruyor...
Eşyânın hakikatini...
ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL yine Kur’ân-ı kerîm’inde her şeyin var gözüken geçici ve izafî mevcudiyetinin sonunda yokluğa mahkumiyetini buyurur:
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
“Kullu men 'aleyha fan :
Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak.” (Rahmân 55/26)
Cem’ : Farklı şeyleri bir yere getirmek mânasına mastar. * Az olarak cemaat için isim olur. * Toplama. Bir yere getirme, biriktirme. Yığma.
Haşr : (Haşir) Toplanmak, bir yere birikmek. * Toplama, cem'etmek. * Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. Allahın, ölüleri diriltip mahşere çıkarması. Kıyamet.
Fark : Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme, * Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer.
Neşr : Neşretmek, yaymak, bir haberi fâşetmek, herkese duyurmak, şâyi kılmak.
Ehil : (Ehil) Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. * Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli anlamıyla ehil ve ehliyet İslâmiyette önemli bir husustur.
Vicdan : İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan manevî his.
Tılsımlı Hazine’nin açıcısı, “Kulluk” ve “Rabblık”ı birleştiren eksiksiz görünme yeri! :
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu : Kim nefsini bilirse kesinlikle Rabb’ini de bilir. ” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)
.
Kulun kendini ve Rabbini bilmesi arasındaki bilinmezliği aydınlatan Nûr-u Mîm’e ulaşım isalesi olan bu salâvatı bize bırakan Şeyhü’l- Ekber Muhiddin Arabî (ks) Efendimize nûr rahmetleri yağsın!..
SALÂVÂT-I SEYYİDİNÂ
.
Kerkük Türkmenlerinden Arapça Hocam kâmil insan Fatih Bayraktar’ın verdiği ve her namaz sonunda 1 defa çekilmesinde faydalar olan Salâvât..
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى قَاءِدِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى رَاءِدِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى بَدْرُ الدُّجَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى شَمْسُ الضُّحَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَىنُورُ الحُدَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى عَبْدِكَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلى نَبِيِّنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى رَسُولِنَا وَ أَكْرَمِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى شَافِعِنَا وَ شَافِعِ الذُّنُبِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
بِعَدَدَ مَا فِي عِلْمُ الّلهِ صَلَاةً دَاءِمَةَ بِدَوَامِ مُلْكُ الّلهِ وَ عَلَى آلِه ِوَ اَصْحَبِهِ وَ أُمَّةِهِ أجْمَاءِينَ
الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ عَلَى سَيِّدِنَا الْأوَّلِينَ وَ الْآخِيرٍ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاوَاتُ الرَّحْمَانَ
الْحَمْدُ لِلًّلهِ رَبِّ الْعَلَمِينْ
TÜRKÇESİ:
Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Kâidinâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Râidinâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Bedrü’d- Dücâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Şemsü’d-Duha Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Nûru’l- Huda Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Abdike Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Nebiyyinâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Resûlinâ ve Ekreminâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Allahümme salli alâ Şefî’inâ ve Şefîi’z- zünübinâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi Seyyidinâ Muhammed.
Bi adade mâ fî İlmillahi salâten daimeten bi devami Mülkillahi ve alâ âlihi ve ashabihi ve ümmetihi ecmâîn..
Es Salâtü ve’s-Selamü alâ seyyide’l- Evvelin Ve’l- Âhirin Seyyidinâ Muhammedin Salâvâtü’r-Rahmân...
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemin..
MÂNÂSI:
Allah’ım!
Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Biz Müslümanları çekip götüren Başkomutanımız, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Dünyada, dinde ve âhirette doğru duraklarımızı göstermek için önceden gönderdiğin Önderimiz, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Bizi kandırıcı ve yutucu zulmet ve karanlıkların Dolunay’ı Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Maddî-mânevî en parlak zamanın ve beyânın tek ve eşsiz Güneşi Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Nurundan Nûrunu yarattığın Huda Nûru Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Sana dönük hâlliyle Resûlullah, bize dönük yüzüyle Abdullah Kulun Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Bize Hakkın ve hayrın haberlerini getiren Peygamberimiz Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Risâlet Tâcı giydirdiğin ve tek kerem ve ikram kaynağımız Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Günahlarımızın affı için tek yardımcımız ve her hususta şefâatçımız Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âilesine salât ve selâm et!
Allah’ım!
Sonsuz İlminde var olanlar adedince ve muhteşem Mülküyün devamınca Efendimiz Muhammed’e,
Azîz âilesine,
Kendisine sahib çıkan ve sahib çıktığı sahabelerine,
Çilekeş ümmetinin cümlesine-hepsine salât ve selâm et!
Allahu zü’l- Celâl’in Salât ve Selâmı,
Er Rahmân’ın salâvâtları Evvel ve âhirin seçilmiş Efendisi
ve Efendimiz olan Muhammed’e olsun!
Hamd âlemlerin Rabb’ı Allah’a mahsustur!
Âlemlerin Rabbına hamdolsun!
FATİMATÜ’Z- ZEHRÂ ANNEMİZİN SALÂVÂTI :
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ رُحُهُ مِحْرَبُ الْاَرْوَاحِ وَ الْمَلاَئِكَةِ وَ ألْكَوْنِ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ هُوَ إمَامُ الْأَنْبِيَاءِ وَ الْ مُرْسَلِين
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ هُو إمَامُ أهلِ الْجَنَّةِ وَ إبَادِاللّهِ الْمُؤْمِنِين
TÜRKÇESİ :
Allhümme salli alâ men ruhuhu mihrabü’l- ervâhi ve’l- melâiketi ve’l- kevni
Allahümme salli alâ men hüve imâmü’l- enbiyâi ve’l- mürselin,
Allahümme salli alâ men hüve imâmü ehli’l- cenneti ve ibâdillahi’l- mü’minin…
MÂNÂSI :
Allah’ım!
Ruhu, kâinâtın, meleklerin ve ruhların Mihrabı olan O yüce Zât’a (sav) salât ü selâm et!
Allah’ım!
Muhyiddin İbni Arabî'nin SALAVAT-ı KÜBRÂsı
Allahumme salli ve sellim alâ Seyyidinâ Muhammedini’n- Nebiyyi’l-Ummiyyi’l- Arabiyyi’l- Kureyşiyyi’l- Hâşimiyyi’l- Mekkiyyi’l- Medeniyyi.
Sâhibi’t- Tâc ve’l- Mi’râc.
Sâhibi’l- Şeriat ve Atâyâ.
Sâhibi’l- Makâmi’l- Mahmûdi ve’l- Havdi’l- Mevrûdi.
Sâhibi’s- Sucûdi li Rabbi’l- Ma’bûd.
Mânâsı:
ALLAHım Efendimiz;
Nebiyyi’l-Ummî, Arabî, Kureyşî, Haşimî, Mekkî, Medenî olana,
Tâc ve Mi’râcın Sâhibine,
Şeriat ve Atâ Sâhibine,
Makâm-ı Mahmud ve Havz-ı Mevrûd Sâhibine,
Tek Ma’bud-İbâdet edilen RABB celle celâluhu için SECDEler Sâhibine,
Salât ve Selâmımızı ulaştır.
Teslimiyet ve Sıla ulaşımımızı sağla İnşâallah..
Âmin Yâ Muîn celle celâlihu…
Not: Muhyiddin İbni Arabî (radi Allahu anhu) Salavat-ı Kübrâsının çok önemli olduğunu bildirmiştir.
Muhammedi Muhabbetle..
Kul İhvanî
Katından gönderilenlerin ve peygamberlerin İmamı olan O yüce Zât’a (sav) salât ü selâm et!
Allah’ım!
Cennet ehlinin ve Allah’ın mü’min kullarının İmamı olan O yüce Zât’a (sav) salât ü selâm et!
.
(7 letâfimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar