TAHTE'L-BA İMAM ALİ KERREMALLÂHÜ VECHE
HZ. ALİ KERREME’LLÂHÜ VECHE
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem Hz. Ali kerreme’llâhü veche hakkında buyurdular ki:
“Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır, her
kim ilim isterse kapıya gelsin” [1]
“Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır, evlere
ancak kapılarından geçilir” [2]
Ey Ali, ben ilmin şehriyim, sen de kapısısın,
her kim şehre, kapıdan değil de başka bir yerden geçtiğini söylerse yalancıdır”
[3]
“ Ey Ali, sen dünyada ve ahirette
Veli'msin”[4]
“Ali
benden, ben de Ali'denim, kendisi tüm müminlerin Veli'sidir” [5]
“
Ey Ali, sen müminlerin Veli'sisin” [6]
Hz.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin gözetiminde özel yetişen Ebü'l-Hasen
Ali b. Ebî Tâlib el-Kuraşî el-Hâşimî'nin (hyt. 40/661),
“Allah
Teâlâ'nın âyetlerinin ve hikmetin okunduğu”
[7]
evinde gelişip olgunlaştığı bilinmektedir. Şüphesiz onun içinde bulunduğu bu
ortam ve yaşadığı çevre şartları, Kur'an ve Sünnet konusunda onun geniş ilim
sahibi olan,
“Vallâhi,
Kur'an'dan inen âyetlerin ne hakkında nâzil olduğunu çok iyi bilmekteyim.
Şüphesiz Rabbim bana akleden bir kalp ve konuşan sâdık bir dil bağışlamıştır”
[8]
ve “Benim yanımda olan ancak Allah'ın kitabı veya müslüman bir adama
verilen anlama ve sezme kabiliyetidir” [9]
diyerek Allah Teâlâ'nın kendisine lütfettiği ilim, hikmet, akıl, idrak ve sezgi
gibi nimet ve imkânları dile getirendir.
Medine'ye hicret
edeceği sırada Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi şehit etmeye gelecek
düşmanları oyalamak maksadıyla Mekke'de O’nu bırakmıştır. Hicretin beşinci
ayında teşekkül eden muâhât [10]
esnasında onu kendisine kardeş olarak seçmiştir. Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber
gazvelerine iştirak ederek Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin
sancaktarlığını yapmıştır. Benzeri görülmemiş kahramanlıklar göstererek zafer
ve fetihler elde etmesi, Uhud ve Huneyn gazvelerinde çeşitli yerlerinden yara
aldığı halde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi koruma ve kollamada
olağanüstü gayret göstermiştir. O’nun tarafından ona verilen “Ebû Türâb”
künyesi/lakabı yanında onun, “el-Murtazâ” ve “Esedullâhi'l-gâlib”
gibi lakaplarla anılmıştır. Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme
kâtiplik ve vahiy kâtipliği yapması, hicretin altıncı yılında Fedek'te Sa'd
oğullarına gönderilen seriyyeyi,[11]
onuncu yılında da Yemen'e düzenlenen seferi sevk ve idare etmiştir. Tebük
Gazvesi'nde Rasûlullâh'ın vekili olarak Medine'de kalması, Mekke'nin fethinden
sonra Kâbe'yi putlardan temizleme işini üstlenmesi, Hz. Ömer'in Filistin ve
Suriye seyahati esnasında Medine'de askerî vali olarak kalması, İslâm tarihinin
Cemel, Sıffîn, Nehrevan gibi talihsiz vak'aları sonunda gözyaşı döküp muhaliflerinin
iman ve hidayetleri için dua edecek kadar hassas, takvâ sahibi ve idealist bir
mümin, imamımız ve efendimizdir. [12]
ŞERH-İ
BEYAN-I (ENE NOKTAİ TAHTE'L-BA) İMAM ALİ KERREMALLÂHÜ VECHE[13]
اَنا نُقْطَةٌ تَحْتَ اْلبَاء
Marifet
babının ilerisini heves
Ve
bâdesinin remzi daim sana pes
Hz. Ali kerremallâhü veche buyurdu ki:
“Bil ki tüm semavi kitapların esrarı Kur´ân-ı
Kerim'de toplanmıştır, Kur´ân-ı Kerim'in tüm esrarı Fatiha'dadır, Fatiha'nın
tüm esrarı Besmelededir, Besmelenin tüm esrarı 'B-ب' harfindedir,
' ب '
harfinin tüm esrarı da onun altındaki noktadadır.”
Daha sonra şöyle buyurdu : “ 'B- ب '
harfinin altındaki nokta benim. “ [14] yani bu nokta imâ yolu ile getirmesinden muradı budur
ki;
Cümle eşyanın hakîkati bir cevherden
olmuştur. O cevher benim demektir. Kur´ân-ı Kerim yirmi sekiz harfdir. Hepsinin
aslı bir eliftir. Elifin aslı noktadır. O nokta bu mahlûkat yok iken var idi. Şimdi
vücudun olmadan, kaşın ve gözün ve cümle azan yok iken bir nokta idin. O nokta
misali olan nokta zahir olmak istedi. Şehvet olup ana rahmine düştü. Gelip
zahir oldu. Boyun elif gibi uzadı, elif oldun. Başın o nokta-i hakîkat oldu.
Vücudun 'B- ب ' oldu. Diğer
azalar baştanbaşa bir harf oldu. Şimdi baştan ayağa Allah Teâlâ kelâmına sen ayık
ol ki, besmelenin sırrı senin vücudunda oldu. Yani sen seni bilmek, sana
yeter demek olur.
Bütün eşyanın evveli insandır.
Vücudu harf mesabesindedir.
Harflerin evveli ise eliftir.
Elifin evveli noktadır.
O nokta Kur´ân-ı Kerim’in başındaki
besmelenin altında bulunur. Hz. Ali kerremallâhü veche “O nokta benim”
der. Yani eşyanın aslı benim demek olur. Eğer Seni dahi bildin ve bilirsen,
hakikatten agâh[15]
olursun.
Zât diye Hazret-i Hakk’ın varlığına derler.
Yani vücuduna derler. Bütün âlem onun zatından ibarettir. O zât-tan zuhûra
gelmiş ve O’na dönecektir.
اِنَّا ِللهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ [16] buna işarettir. Yani cümle âlem bendendir, yine bana dönecektir.
Bu gelmekliğin gitmekliğin itibarı halka tefhim[17]
içindir. Yoksa kâmil katında varmak gelmek yoktur.
Nazm:
Varmak gelmek hiç yoktur ey talip heman
Geç enâniyet tarîkından bu remze var gör
Senin vücudunu sen bilme
Ve hiç Seni sanma senin nesnen yoktur.
Nazm:
Bu sende ben diyen bil sen değilsin
Sen olüsün can değilsin ten değilsin
Sana bu senlik adını sen taktın
Cahîmi [18]
kendin özellikle yaktın
Gören o dur görünen cümle o dur
heman bu göz irade Hakk’a yoldur.
Hazreti Hakk’ın senin sıfatı vardır
O sıfatların ulusu ismi alimdir
Biri dahi kadirdir vahid dir ve mürid dir
Ve Semi’dir basirdir mütekemmildir
İsmi Hüve dir
Eğer bu sıfatlar sende olmasa meyyit (ölü)
olursun.
Bu sıfatlarla muttasıf olduğundan âgah oldun.
İdrak mertebesine yetişip şüphesiz hakîkatine yetişirsin.
اللهم يسـرلنا هذا الزوق باســـم سبـحـانه و تـعـالى
[1] el-Hakim'in
"Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.126 / el-Müttaki el-Hindi'nin
"Kenz'ul Ummal" c.11, s.600 / el-Münavi'nin "Feyz'ül Kadir"
c.3, s. 46 / İbn-i Hacer'in "Lisan'ül Mizan" c.1, s.191 /
el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.1, s.108 / el-Bağdadi'nin "Tarih-i
Bağdat" c.4, s.348 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.459
/ İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s.120 / İbn-i Kesir'in
"el-Bidaye ven-Nihaye" c.7, s.358 / Menakıb-ı Hüvarezmi s.40 /
el-Mes'udi'nin "Müruc el-Zeheb" c.2, s.437 / İbn'ül Esir'in "Üsd'ül
Gabe" c.4, s.100
[2] Menakıb-ı Meğazeli
s.82 / el-Künci eş-Şafii'nin "Kifayet üt-Talib" s.220
[3] Menakıb-ı Meğazeli
s.85 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Mevedde" s.72
[4] Sahih-i Müslim c.2,
s.24-Hz.Ali'nin faziletleri babında / el-Hakim'in "Müstedrek
es-Sahihayn" c.3, s. 109 / Tabari'nin "Riyad'ul Nadara" c.2,
s.203 / Tirmizi "Kenz'ul Ummal" c.6, s.152'den tahric etti. / İbn-i
Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s. 107 / Talhis el-Müstedrek s.26 /
Müsned el-Bezzar / Müsned-i Ahmet bin Hanbel
[5] el-Müttaki el-Hindi'nin
"Kenz'ul Ummal" c.2, s.607 / el-Münavi' nin "Künüz
el-Hakaik" c.1, s.71 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin Yenabi'ül Mevedde"
s.179 / Şerh'ül Ercüzat s.293 / İs'af er-Rağıbin s. 177,178 /
El-Zehebi'nin "Talhis el-Müstedrek"
[6] Sünen-i Tirmizi c.6,
s.267 / Müsned-i Ahmet bin Hanbel c.4, s.468
[7] Ahzâb,34
[8] Suyûtî, Celâleddîn
Abdurrahman b. Ebî Bekr, Târîhu'l-hulefâ (thk. Muhammed Muhyiddîn Abdülhamîd), Beyrut 1416/1995, s. 210. Krş. İbn
Abdilberr, Ebû Ömer Yûsuf en-Nemerî el- Kurtubî, el-îstiâb fî ma'rifeti'l-ashâb (thk. Ali
Muhammed el-Bicâvî), Kahire, ts., III, 1107.
[9] Buhârî,
İlim, 39.
[10] Muahat: Kardeşlik edinme
[11] Seriyye: Düşman üzerine gönderilen süvari müfrezesi
[12] (GÜLER)
[13]
[14]
El-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Mevedde", Kemaled-din el-Halebi
eş-Şafii'nin "ed-Darr'ül Manzum"
[15] Agâh: (Ageh) f. Haberdar. Uyanık. Kalbi
uyanık. Malumatlı. Basiretli. Vâkıf. Bilen.
[16] "Biz Allah içiniz ve biz
nihâyet ona döneceğiz,"
Bakara, 156
[17]
Anlatmak. Bildirmek.
[18]
Cahîm: Şiddetli ve kat kat birbiri üzerine yanan ateş. Çukur yerde yanan ateş.
* Cehennem'in bir tabakası.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar