Yahudilerin Tek Derdi Dünyadır...
Eğer onlara zarar vermek isteyenler varsa onların banka hesaplarına saldırı düzenlemelidir. Yoksa öyle cihat yoluyla onlar zayıflmazlar. Ne zaman ki paralarını saklayacak emin yer bulamazlarsa o zaman iradelerini yitirirler
Dünya parasal sistemde onların huzuru kaçarsa artık yenilme yönüne giderler...Ka'b b. el-Eşref'in ihanet fitili pazar yeri ile başladı...
Sonuç
Sadru'l-İslam Döneminde Arapça ürün veren en meşhur Yahudi şairlerinden
birisi olan Ka'b b. el-Eşref, nazmettiği
saldırgan propaganda şiirleri ve bu şiirlerinin ardından gerçekleşen
suikastıyla, Arap edebiyatında önemli bir edebî ve tarihî figür olarak
sivrilmektedir. Ka'b 'ı bizlere tanıtan İslâmî
kaynaklar, daha ziyade
onun yeni dine karşı giriştiği şiddetli muhalif rolünü
anlatmayı tercih etmektedir. Dolayısıyla birkaç beyit istisna kabul edilirse,
Ka'b 'ın İslam öncesindeki şiirlerinin tümüyle kaybolduğunu öne sürmek yanlış
olmayacaktır. İslam öncesinde nazmettiği tahmin edilen söz konusu istisnai
dizelerinde ise mal varlığı, çalışkanlığı, kabilesi, dayılarının çokluğu ve
eğlenceden anlaması gibi çeşitli nitelikleriyle övündüğü gözlemlenmektedir.
Bu dönemde Ka'b 'a, Faḫl Faṣīḥ yani “Fasih [bir dille şiir söyleyen] seçkin
şair” lakabının takılmış olmasına bakılırsa, onun vaktiyle Araplar arasında saygı duyulan bir şair olduğu
anlaşılmaktadır. Elbette Ka'b 'ın bu adlandırmayı elde etmeden önce, ne
gibi şiirsel faaliyetlerde bulunduğunu yahut şiirlerinde kullandığı kişisel
üslubunu kestirmek mümkün görünmemektedir. Öte yandan, günümüze ulaşmayı
başaran sınırlı sayıdaki kasidelerinde, Yahudilerin piyut şiirlerini andıran pek istisnai noktalara tesadüf edildiği
doğrudur. Ancak bu noktaların Yahudilere has şiir geleneklerin etkisiyle ortaya
çıktığını ısrarlı bir dille savunabilmek için, elimizde yeterli sayıda delil
bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, geleneksel anlatılar, Ka'b 'ı insanlar tarafından
saygı duyulan bir haham olarak gösterme eğilimindedir. Lakin aynı kaynaklar,
onun dinî faaliyetleri hususunda, genellikle son derece sessiz kalmayı
yeğlemektedir. Hatta bu yüzden Ka'b 'ın gerçekten haham olmadığını ve hahamlık
misyonunun ona bir karışıklığın sonucunda atfedildiğini iddia edenler dahi
bulunmaktadır. Öte yandan Mekkeli müşriklerin Ka'b 'ı Medine ahalisinin hahamı
olarak nitelendirdiği ve Yahudiler arasında vuku bulan davalarda onun yargıçlık
vazifesi icra ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla Ka'b 'ın hahamlık bilgisine
vakıf olduğu, ancak savaşçılık ve şairlik gibi daha dikkat çekici meziyetleri
dolayısıyla, Arapların daha ziyade onun siyasî ve edebî kimliğine yoğunlaşmayı tercih ettiği sonucuna varmak, bu
husustaki en isabetli çıkarım olacaktır. Nitekim o dönemde enerjilerinin büyük
bir kısmını askerî ve siyasî tehlikelerin ortadan kaldırılmasına ayırmak
mecburiyetinde kalan Arapların, Yahudilerin kendi içsel meselesi olan dinî
hareketliliklerine yoğun bir alaka gösteremediği de aşikârdır.
Ka'b b. el-Eşref'in ateşli bir
İslam düşmanına nasıl dönüştüğü meselesi, bu mevzuyu ele alan rivayetlerin
çokluğu ve bu rivayetlerin kendi aralarında tutarsızlık göstermesi sebebiyle,
karmaşık bir konu haline gelmiş
durumdadır. Öyle ki, bazı rivayetler, Ka'b 'ın ilk başlarda İslam'ı kabul ettiğini, hatta Kâbe'ye dönerek dua dahi ettiğini
aktarmaktadır.
Bununla çelişen farklı versiyonlarda, kıble yönünün Kudüs'ten Kâbe'ye
çevrilmesiyle birlikte, Ka'b 'ın İslam'dan soğuduğu aktarılmaktadır.
Elbette bu rivayetlerin güvenirliğine büyük bir şüphecilikle yaklaşmakta fayda
vardır. Çünkü geleneksel anlatılar, özellikle Ka'b hususunda, gerçeklikle alakası olmayan pek
çok asılsız unsur ihtiva edebilmektedir. Örneğin; bazı rivayetler, Ka'b 'ın
Mekkeli müşrikleri kendi safında savaşmaya ikna edebilmek adına, onların
taleplerine uyarak iki putun önünde secde ettiğini yahut Kâbe örtüsünün altında
yemin ettiğini aktarmaktadır. Bilindiği üzere, Yahudilikte yeri bulunmayan
bu uygulamalar, özellikle de putlara secde edilmesi, Allah'a şirk koşulması
anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Ka'b 'ın şahsi çıkarları için dinden çıkmayı
göze alarak böylesi bir eyleme kalkışması son derece şüphe uyandırıcıdır. Ayrıca bu husus mantık çerçevesinde
değerlendirildiğinde, kişisel çıkarları için her şeyi yapmaya razı gelebilecek
tıynetteki birisinin, hayatını riske ederek, hızla kuvvetlenen İslam güçleri karşısında
açıkça muhalefet yapmayı göze alması, son derece mantıksız bir düzleme
yerleşmektedir. Dolayısıyla çelişkili ifadelerin tuzağına düşerek yanlış
çıkarımlarda bulunmamak adına, Ka'b 'ın İslam'ı benimsemesi yahut putperestlik
ritüellerini icra etmesi gibi şüphe uyandırıcı anlatılardan yola çıkılarak
kesin yorumlarda bulunulmaması, en ihtiyatlı ve en isabetli yol olacaktır.
Ka'b 'ın İslam karşısında açıkça muhalefet yapmaya başlamasıyla
birlikte, İslam sonrasında nazmedilen Yahudi şiirlerinin en provokatif
örnekleri edebiyat sahnesine çıkacaktır. Muhtemelen Ka'b 'ın Müslümanların
aleyhinde nazmettiği ilk kasidesi, Mekke'ye gittiğinde, Bedir Savaşı'nda
öldürülen müşriklerin ardından söylediği mersiye şiiridir. Mekke'de nazmettiği bu propaganda
şiirleri aracılığıyla putperest halkı kin ve nefrete
sürüklemeye çalıştığı ve bu sayede Müslümanlardan intikamlarını almaları
hususunda onları provoke etmeyi amaçladığı bilinmektedir. Hz. Muhammed salla'llâhü
aleyhi ve sellem'in bu süreçte izlediği temel strateji, Ḥassān b. Sābit' n
kas deler aracılığıyla, Ka'b 'ın
şiirlerinin yıkıcı etkisinin
giderilmesi ve karşı şiir saldırılarının yapılması yönündedir. Rivayet
edildiğine göre, hiciv sanatındaki büyük yeteneğiyle tanınan Ḥassān b. Sābit' n, Ka'b 'ı ağırlayan ev sahiplerini yergi yağmuruna
tutması, Ka'b 'ın Mekke'de barınacak hiçbir yer bulamamasıyla sonuçlanacaktır.
Ancak başarısız girişimlerinin ardından Medine'ye dönmek mecburiyetinde kalan
Ka'b, misilleme olarak bu kez Müslümanların hanımlarına yönelik ahlaksız
şiirler nazmetmeye ve bu şiirsel iftiralarıyla onların namusunu lekelemeye
çalışmaya başlayacaktır. Onun giriştiği bu provokatif eylem, bardağı taşıran
son damla olacak ve şairin etkisiz hale getirilmesi için, bizzat Hz. Peygamber
tarafından talimat verilecektir.
Klasik kaynaklar,
Ka'b 'ın öldürülmesine yol açan etkenler hususunda, pek çok hadiseye
işaret etmektedir. Bu bağlamda, Ka'b 'ın
Hz. Peygamberin kurduğu pazarı sabote etmesi, Müslümanlarla yapılan
anlaşmanın dışına çıkarak adli yargılamalarda kendi arzusuna göre hükümler vermesi,
putperestleri galeyana getirerek İslam karşısında savaşmaya teşvik etmesi ve
Hz. Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellem'e yönelik gizli bir suikast planı
tertiplemeye kalkışması, en ön plana
çıkan etkenler arasındadır.
Öte yandan Ka'b 'ın öldürülmesi, geleneksel olarak, nazmettiği propaganda
şiirlerine bağlanmaktadır. Bunlar arasında, suikast emrinin verilmesini en
yoğun şekilde tetikleyen şiirleri, muhtemelen Müslüman hanımlara yönelik
nazmettiği iftira dolu gazelleridir. Yergiselliğin dolaylı ve en seviyesiz
boyutu olan bu tür gazellerde, şairlerin kurgusal olayları anlattıklarının
bilinmesine rağmen, namusuna son derece düşkün olan eski Arapların nazarında, bu eylemin açık bir savaş ilanı olduğu
malumdur. Dolayısıyla Ka'b 'ın öldürülmesinin, onun etnik ve dinsel kökeniyle
kesinlikle ilişkili olmadığı, bilakis suikastın tamamen onun ferdi
eylemlerinden kaynaklandığı açık şekilde bulgulanmaktadır. Keza bu dönemde
İslam aleyhinde faaliyet yürüten Arap kökenli şairlere yönelik ölüm
fermanlarının verildiği de bilinmektedir. İslam karşıtı Yahudi şairlerinden
olan Ebū Rāfi„ Sellām b. Ebī'l-Ḥuḳayḳ, Ka'b 'dan sonra öldürülecek olsa da,
Ka'b 'ın öldürülmesi, Arabistan'daki şiirsel Yahudi muhalefetinin nötralize
edilmesi açsından en önemli dönüm noktası olarak mütalaa edilmektedir.
Son olarak, Hz. Muhammed'in Ka'b
için verdiği infaz emrinin gerekçesinin, onun düşmanca eylemleri olduğu
ve bunun kesinlikle onun etnik ve dinsel kökeniyle herhangi bir alakasının
bulunmadığı, tekrar ve defaatle vurgulanmalıdır. Nitekim hem İslam öncesinde
hem de İslam sonrasında, Arap dünyasında Yahudi bilgeliğinin daima takdir
edildiği, entelektüel beceri gerektiren pek çok önemli devlet vazifesinde
Yahudilerden geniş ölçüde istifade edildiği ve iki kültür arasında çok eskilere
dayanan kadim bir dostluk ilişkisinin bulunduğu bilinmektedir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar