INSİDE JOB (2010)
(inside
job)
Bir
iş ya da organizasyona karşı suça yardım veya
içeriden yardımı üstlenme (tahakküm)
Yapım: 2010 ~ ABD
Tür: Belgesel
Yönetmen:Charles Ferguson
Oyuncular:Matt Damon, Christine Lagarde, Daniel Alpert, Dominique Strauss-kahn,
John Campbell, Jonathan Alpert, Sigridur Benediktsdottir, Willem Buiter,
William Ackman
Senaryo:
Charles Ferguson
Ödülleri:
1 adet Oscar Kazandı. 1 adet başka ödül kazandı.
INSİDE JOB
(2010)
(TÜRKÇE ALT YAZISI)
2008 yılında çıkan dünya
çapında ekonomik kriz on milyonlarca insanın tasarruflarını, işlerini ve
evlerini kaybetmesine neden oldu. Bu şöyle gerçekleşti.
İZLANDA NUFUS: 320.000
GAYRİSAFİ YURTİÇİ HÂSILA: 13
MİLYAR DOLAR
BANKALARIN KAYBI: 100 MİLYAR
DOLAR
İzlanda istikrarlı bir
demokrasisi olan yüksek bir yasam standardına sahip ve yakın zamana kadar çok
az işsizlik oranı ve borcu olan bir ülkeydi. Modern toplumların sahip olduğu
altyapıya sahiptik. Temiz enerji ve yiyecek üretimi vardı. Balıkçılık
şirketleri kota sistemiyle bunları idare ediyordu. İyi sağlık hizmetleri,
eğitim ve temiz hava vardı. İktisat Profesörü İzlanda üniversitesi Suç oranı
yüksek değildi. Ailelerin yaşaması için iyi bir yerdi. Sanki tarihin sonunda
yaşıyor gibiydik.
AMA 2000 YILINDA İZLANDA
HÜKÜMETİ ÖNCE ÇEVRE, SONRA DA EKONOMİ İÇİN ÇOK KÖTÜ SONUÇLARA YOL AÇACAK OLAN
BİR DEREGULASYON[1]
POLİTİKASINI BENİMSEDİ.
Alcoa gibi çok uluslu
şirketlerin devasa alüminyum fabrikaları kurmalarına ve jeotermal ve
hidroelektrik kaynaklarını sömürmesine izin verdi.
Yüksek tepelerde en harika
renklere sahip en güzel bölgeler jeotermaldir. Her şeyin bir etkisi olur. Aynı
zamanda hükümet İzlanda’nın en büyük üç bankasını özelleştirdi.
Sonuç gelmiş geçmiş en
büyük finansal deregulasyon deneylerinden biriydi.
EYLÜL 2008
Bıktık artık.
Bütün bunlar nasıl olabilir?
Finans başa geçmişti ve her
şeyi tarumar etmişti.
Beş yılda, İzlanda dışında hiç
faaliyet göstermemiş olan bu üç küçük banka 120 milyar dolar borç aldı. Bu
miktar İzlanda ekonomisinin on katı büyüklüğündeydi. Bankacılar kendilerini,
birbirlerini ve arkadaşlarını paraya boğdular.
Dev bir balon oluştu.
Hisse senedi fiyatları dokuz
kat arttı.
Ev fiyatları iki kat arttı.
Balon, Jon Asgeir
Johannesson gibi insanların ortaya çıkmasına yol açtı.
Londra’da lüks perakende mağazaları almak için milyarlarca dolar borç aldı. Ayrıca
özel bir jet 40 milyon dolarlık bir yat ve Manhattan’da bir daire satın aldı.
Gazetelerde hep şu
manşetler vardı:
MİLYONER İNGİLTERE’DE VEYA
FİNLANDİYA’DA FRANSA’DA VEYA BAŞKA BİR YERDE BİR ŞİRKET SATIN ALDIĞINI
YAZIYORDU.
Oysa şöyle yazmalıydılar:
‘BU MİLYONER BU ŞİRKETİ
SATIN ALMAK İÇİN YEREL BANKANIZDAN BİR MİLYAR DOLAR BORÇ ALDI.’
Bankalar para piyasası
fonları kurdular ve mevduat sahiplerine para çekmelerini ve para piyasası
fonlarına yatırmalarını önerdiler.
Saadet zinciri kusursuz işliyordu.
KPMG
(global denetim şirketi) gibi Amerikan derecelendirme firmaları İzlanda
bankalarını denetledi ve hiçbir olumsuzluk bulmadı. Amerikan derecelendirme
kuruluşları İzlanda’da her şey harika diyorlardı. (Kazık
nasıl atılıyor, dikkat: parantez yazıları bana ait)
ŞUBAT 2007’de
İzlanda Parlamentosu özel Araştırma komitesi derecelendirme kuruluşu bankalara üç
A derecesi (en üst yatırım derecesi) verdi. İş, hükümet üyelerinin bir
halkla ilişkiler gösterisi olarak bankacılarla birlikte dolaşmalarına kadar
vardı.
2008 yılının sonunda İzlanda
bankaları batınca işsizlik altı ayda üç kat arttı. (not:
2012 Kıyameti belki ekonominin çöküşü olabilir.)
İzlanda’da bu olaydan
etkilenmeyen kimse yoktu. Birçok insan tasarruflarını kaybettiler. Evet, böyle
oldu.
İzlanda halkını koruması
gereken hükümet denetçileri Mali Denetim Başkanlığı hiçbir şey yapmamıştı.
Mali denetimden iki avukat bir konu hakkında görüşmek için bankaya gidiyor. Bankaya
gittiklerinde 19 SUV'nin park etmiş olduğunu
görüyorlar.[2]
Bankaya giriyorlar karsılarında 19 avukat oturuyor hepsi de öne sürdüğünüz
tezleri çürütmeye hazır. Eğer dişli çıkarsanız size iş teklif ediyorlar.
İzlanda’daki denetçilerin
üçte biri bankalarda çalışmaya başladı.
Ama aynı sorun bütün dünyada var, değil mi?
New York’ta da aynı sorun var,
değil mi? (Türkiye için durum nedir acaba?)
Wall Street'te çalışanların
gelirleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok fazla.
Federal Banka Eski Başkanı
Paul Vocker:
İMF’nin
Birleşik Devletleri’ni eleştirmesinin çok zor olduğunu söylüyorlar. Ben öyle
düşünmüyorum.
Uluslararası Para Fonu
Direktörü Dominque Straus Khan:
ABD kanunlarını çiğnediğimiz
için çok üzgünüz.
Wall Street çalışanlarının
aşırı miktarda kokain kullandıktan sonra kalkıp ise gitmeleri onları
şaşırtmıştı.
Milyarder, Yatırımcı,
Hayırsever George Saroz:
Kredi temerrüt swapının
(takaslama) ne olduğunu bilmem. Biraz demode kaldım.
Başkan, Finansal Hizmetler
Komitesi Barny Frank:
Larry Summers üzgün olduğunu
belirtti mi? Günah çıkarmaları dinlemem.
A.B.D. Temsilciler Meclisi
hükümet sadece çek yazıyor. Bu plan A, bu plan B, bu da? Lan C.
Bush yönetimi Hazine
Müsteşarı David Mc. Cormik:
Yönetici maaşlarının yasal
olarak denetlenmesini destekler misiniz?
Hayır.
Finansal Hizmetler Masası
Baş Lobicisi Scott Talbott:
Finans kuruluşlarındaki
maaşları onaylıyor musunuz?
Hak ettilerse, evet.
-Hak ettiklerini düşünüyor
musunuz?
-Evet.
Bu insanların dünyayı
mahvetmelerine yardımcı oldunuz. Öyle de diyebilirsiniz.
Baş Danışman Çin Banka
Düzenleme komisyonu Andrew CHANG:
Kamunun zararına karşılık
korkunç karlar sağlıyorlardı.
Singapur Başbakanı Lee
Hsien Loong:
Hiçbir şeyden bir şey
yaratabileceğinizi düşünürseniz buna karşı koymanız zordur.
Fransa Maliye Bakanı
Christine LAGARGE:
İnsanların eski sisteme, kriz öncesi sisteme
dönmek istediklerinden endişeleniyorum.
Londra Borsa Grubu
The Financial Times Editör
Gıllıan TETT:
Bankacılardan bir sürü isimsiz e-posta alıyordum. Şöyle diyorlardı:
“Çok kaygılıyım ama adımı
vermezsiniz.”
Profesör, NYU işletme
Fakültesi Nouriel Roubin:
Sizce neden daha sistematik bir
araştırma yapılmıyor? Çünkü o zaman suçluları bulursunuz.
Ekonomi Danışmanı, Bush
Yönetimi Dekan, Columbia işletme Fakültesi Gleen HUBBARD:
Sizce Columbia işletme
Fakültesinde bir çıkar çatışması var mı?
Bence yok.
Eski New York Valisi Eski
New York Başsavcısı Eliot SPİTZER:
Denetçiler görevlerini
yapmadılar. Her şeyi yapacak yetkileri vardı. Ama yapmak istemediler.
***
15 Eylül 2008 En saygın ve
büyük yatırım bankalarından Lehman Brothers iflasını ilan etmek
mecburiyetinde bırakıldı.
Merrill Lynch,
bugün satılmaya mecbur bırakıldı. Dramatik gelişmeler sonunda dünya borsaları
düştü 2008 Eylül’ünde Amerikan yatırım bankası Lehman Brothers’in iflası Lehman
Brothers Merkezi ve dünyanın en büyük sigorta şirketi AlG’nin batışı dünya
çapında bir krize yol açtı. Bir gecede borsaları büyük bir korku aldı Hisse
senetleri dibe vurdu. Tarihteki en büyük düşüş. Lehman’in batışından sonra
hisse fiyatları düşmeye devam etti.
Bütün paramızı istiyoruz!
Uzlaşma yok!
Sonuç, dünyaya
trilyonlarca dolara 30 milyon kişinin isini kaybetmesine Birleşik Devletler’in
borcunun iki katına çıkmasına yol açan dünya çapında bir ekonomik durgunluktu.
Hakkaniyetin, ev sahipliğinin
gelirin, işlerin yok olmasıyla dünyada 50 milyon insan yeniden yoksulluk sınırının
altına düşebilir. Bu bedeli çok ama çok yüksek bir kriz. BU KRİZ BİR TESADÜF
DEĞİLDİ. ONA DENETİMDEN ÇIKMIŞ BİR SANAYİ SEBEP OLDU. 1980’lebden bu yana
Amerikan finans sektörünün yükselişi giderek ciddileşen mali krizlere neden
oluyordu. Bu sanayi giderek daha fazla kar ederken krizlerin her birinin
verdiği zarar buyuyordu.
BÖLÜM 1:
BURAYA NASIL GELDİK
Büyük Buhran’dan sonra Birleşik
Devletler tek bir mali kriz yasamadan 40 yıl ekonomik olarak büyüdü. Finans
sektörü sıkı bir şekilde denetleniyordu. Normal bankaların çoğu, mudilerin
tasarruflarıyla vurgunculuk yapmaları yasaklanan yerel işletmelerdi. Hisse
senedi ve tahvil satan yatırımcı bankalar küçük, özel ortaklıklardı. Geleneksel
yatırım bankacılığı modelinde hissedarlar para koyarlar ve koydukları parayı sıkı
bir şekilde takip ederlerdi. İyi yaşamak isterlerdi ama her şeylerini riske
atmak istemezlerdi.
Paul Volcker, Hazine’de çalıştı
ve 1979-1987 arasında Merkez Bankası’nın başkanıydı. Devlet memuru olmadan önce
Chase Manhattan Bankası’nda finans ekonomistiydi. Başkan Merkez bankası (1979-1987)
1969’da Chase'den ayrılıp Hazine’ye geçtiğimde gelirim yaklaşık yılda 45.000
dolar kadardı. Yılda kırk beş bin dolar. 1972’de Morgan Stanley’nin toplamda
yaklaşık 110 Personeli bir ofisi ve 12 milyon dolarlık bir sermayesi vardı. Şu
anda Morgan Stanley’nin 50.000 çalışanı milyarlarca dolarlık sermayesi ve
dünyanın her yerinde ofisleri var. 1980’lerde finans sektörü patladı. Yatırım
bankaları halka açıldı bu sayede yatırımcılardan büyük paralar topladılar. Şirketler
'Oldu’ Wall Street’tekiler zenginleşmeye başladı.
ÇALIŞAN BAŞINA ODEME
BANKACILIK - DİĞER SEKTÖRLER
1970’lerde Merrill Lynch’te Yazar The Two
Trillion Dollar Meltdown hisse senedi satan bir arkadaşım vardı. Geceleri tren
kondüktörü olarak çalışırdı çünkü üç çocuğu vardı ve hisse senedi satarak
onları geçindiremiyordu. 1986’da ise milyonlar kazanıyor ve bunu kendi zekâsına
bağlıyordu.
Milletimizin önündeki
en büyük sorun ekonomik refahımıza yeniden kavuşmaktır. 1981’de, Başkan
Ronald Reagan Hazine bakanlığına yatırım bankası Merrill Lynch’in CEO'su
Donald Regan’i getirdi. Wall Street ile başkan tam bir anlaşma içinde. Hazine
Bakanı (1981 -1985) Wall Street'teki önderlerle görüştüm. “Başkanın yüzde yüz
arkasındayız” diyorlar. Reagan hükümeti ekonomistler ve mali lobiciler tarafından
desteklendi ve 30 yıllık bir finansal deregulasyon programı başlattı.
1982'de, Reagan
hükümeti tasarruf ve kredi şirketlerinden denetimi kaldırıp tasarruf sahiplerinin
paralarıyla riskli yatırımlar yapabilmelerini sağladı. Seksenlerin sonunda
yüzlerce tasarruf ve kredi şirketi batmıştı. Bu kriz vergi mükelleflerine 124
milyar dolara patladı ve birçok kişiyi omur boyu yaptığı tasarruftan etti. Bu tarihimizdeki
en büyük banka soygunculuğu olabilir. En üç örneklerden biri Charles Keatıng’di.
Bay Keatıng, bir diyeceğiniz var mı?
1985’te
federal denetçiler onu incelemeye başlayınca Keatıng, Alan Greenspan adında bir
ekonomisti işe aldı. Greenspan denetçilere yazdığı mektupta Keatıng’in sağlam iş
planlarını ve uzmanlığını övdü ve hissedarların parasıyla yatırım yapmasının
bir riski olmadığını söyledi. Beklenen bir risk yoktur Söylenene göre, Keatıng Greenspan’e
40.000 dolar ödemişti. Kısa süre sonra Keatıng hapse girdi. Alan Greenspan’e gelince
Reagan onu Amerikan Merkez Bankası’nın başkanlığına getirdi. Greenspan’i aynı göreve
sonraki başkanlar olan Clinton ve George 5. Bush da atadı. Clinton hükümetinde
finansal deregulasyon Greenspan ile iki Hazine bakanı eliyle sürdürüldü. Bunlar
yatırım bankası Goldman Sachs'in eski CEO’su Robert Rubin ile Harvard ekonomi profesörü
Larry Summers’di.
WALL
STREET'İN GÜCÜ, LOBİLERİ, ÇOK PARASI OLDUĞU İÇİN FİNANS SEKTÖRÜ ADIM ADIM
SİYASAL SİSTEMİ ELE GEÇİRDİ.
Hem Demokratları hem de Cumhuriyetçileri.
1990'ların sonunda,
finans sektörü birleşmiş birkaç dev şirkete dönüşmüştü. Her biri o kadar büyüktü
ki çökmeleri bütün sistemi tehdit edebilirdi. Clinton hükümeti ise daha büyümelerini
sağladı. 1998'de, Citicorp ile Travelers birleşerek dünyadaki en büyük finans
hizmetleri şirketi olan Citigroup’u oluşturdular. Bu birleşme Glass-Steagall
Yasasının ihlaliydi. (tam hizmet aracı kurumlar ile
işbirliği veya yatırım bankacılığı faaliyetlerine katılmaktan yasaklanmış
ticari bankalar) Bu, Büyük Buhran’dan sonra çıkarılmış ve bankaların mudilerin tasarruflarıyla
riskli yatırımlar yapmalarını engelleyen bir yasaydı. Travelers’i satın almaları
yasa dışıydı. Eski Yönetici, Greenlınıng lnstitute Greenspan sesini çıkarmadı. Merkez
Bankası onlara bir yıllık dokunulmazlık tanıdı sonra da yasa çıkarttılar.
1999’da, Summers ile Rubin'in teklifi üzerine Kongre Gramm-Leach-Bliley Yasasını
çıkarttı. Bazıları bu yasaya Citigroup’u Kurtarma Yasası dedi. Bu yasa Glass-Steagall’i
hükümsüz kildi ve başka birleşmelerin yolunu açtı. Rubin, Citigroup başkan yardımcısı
oldu ve 126 milyon dolar kazandı. Bu film için röportaj vermeyi kabul etmedi.
NİYE
BÜYÜK BANKALARINIZ OLUR?
Çünkü
bankalar tekel gücünü, lobiciliği sever.
Çünkü bankalar
bilir ki, çok büyürlerse onlara teminat varılır. Pazarlar doğal olarak istikrarsızdır.
Veya istikrarsızlık potansiyeli taşır. Petrol tankeri benzetmesi yapabiliriz. Tankerler
çok büyüktür o yüzden petrolün hareket edip gemiyi batırmasını önlemek için
bölmeler yapılması gerekir. Geminin tasarımında bu düşünülmelidir. Büyük
buhran'dan sonra konulan kurallarla çok sağlam bölmeler getirildi. Deregulasyon
bu bölmeleri sona erdirdi. Bir sonraki kriz 90’ların sonunda gerçekleşti. Yatırım
bankaları İnternet hisselerinde büyük bir balon yarattılar ve bunu takiben 2001
‘de beş trilyon dolarlık bir yatırım kaybına yol açan bir kriz meydana geldi. Büyük
Buhran sırasında yatırım bankacılığını düzenlemek için oluşturulan Menkul Kıymetler
ve Borsalar Komisyonu hiçbir şey yapmadı. Etkin federal önlemlerin olmaması ve
öz denetlemenin başarısız kalması nedeniyle başkalarının müdahale etmesi ve
gerekli önlemleri alması gerekmiştir. Eliot Spitzer’in incelemesi yatırım bankalarının
başarısız olacaklarını lNFOSPACE HİSSE SENEDİ FİYATI bildikleri internet
şirketlerini teşvik ettiklerini ortaya çıkardı. Analistler getirdikleri iş bazında
para alıyorlardı. Özel konuşmalarında çok farklı şeyler söylüyorlardı. En yüksek
derece verilen lnfospace bir analist tarafından “beş para etmez” olarak
adlandırıldı. Aynı şekilde derecelendirilen Excite için de “işe yaramaz”
denildi. Birçok yatırım bankasının savunması:
“yanlışsınız” olmadı.
“Herkes
yapıyor, herkes bunun olduğunu biliyor. Kimse bu analistlere güvenmemeli”
oldu. (İstatistiklere güvenin, her şey yolunda gidiyor)
Aralık 2002’de
on yatırım bankası, 1.4 milyar dolar ödeyerek davayı kapattı ve uygulamalarını
değiştirecekleri sözünü verdiler. Scott Talbott, Washington'in en güçlü gruplarından
olan ve dünyanın neredeyse bütün büyük finans şirketlerini temsil eden Finansal
Hizmetler Masasının baş lobicisidir.
Üye şirketlerden
bazılarının suç oluşturan büyük ölçekli faaliyetlere karışması sizi rahatsız atmıyor
mu?
-Ben Biraz
daha açık konuşun.
-Peki. Öncelikle
suç oluşturulan faaliyetler kabul edilemez, nokta.
Wall Street Şirketleri
Bir Milyar Dolar Cezaya Hazır Deregulasyon başladıktan sonra dünyanın büyük
finans şirketleri para aklarken, müşterilerini dolandırırken muhasebe
defterlerin tahrif ederken defalarca yakalandılar. JP MORGAN Hükümet
yetkililerine Rüşvet verdi
J.P.
Morgan Alabama Rüşvet Davasında Anlaştı
RlGGS
BANKASI Şili Diktatörü Auğusto Pinochet için Para Akladı
CREDlT
SUlSSE İran için Para Akladı
CREDlT
SUlSSE İran’ın nükleer programına ve balistik füzeler yapan Havacılık Sanayi
Kurumuna para aktardı. Paranın İran’a gittiğini gösteren bütün bilgiler çıkarıldı.
Bankaya 536 milyon dolar ceza verildi.
Citibank
Meksika’dan 100 milyon dolar uyuşturucu parası çıkardı.
Ona şunları söylediniz
mi: “Hesapla ilgili bütün belgeleri yok et”
Citibank Başkan
Yardımcısı: Ciddi değildim.
Mevduat Dolandırıcılığı
125 milyon dolar ceza Mevduat Dolandırıcılığı 400 milyon dolar ceza 1998 ile
2003 arasında Fannie Mae kazancını on milyar dolar daha fazla gösterdi. Bu
muhasebe standartları karmaşıktır ve uzmanlar bunların üzerinde çoğunlukla anlaşamazlar.
Başkan Clinton’ın bütçe danışmanı olan CEO Franklin Raines 52 milyon dolardan
daha fazla ikramiye aldı. UBS varlıklı Amerikalıların vergi kaçırmalarına
yardım ederken yakalanınca hükümetle işbirliği yapmayı reddetti.
İsim verecek misiniz?
-Bir anlaşma
olacaksa.
-Anlaşma
olmayacak. Bir dolandırıcılığa karıştığınızı kabul ettiniz. A.l.G.'nin Anlaşma için
1,6 Milyar Dolar Teklif Etmesi Bekleniyor Bankalar Enron'un Sahtekârlığına Nasıl
Yardımcı Oldu Enron’un dolandırıcılığı gizlemesine yardım etti: 385 milyon
dolar cezaya çarptırıldı.
Şirketler inanılmaz cezalara çarptırılırken
yatırım firmaları yanlış yaptıklarını kabullenmek zorunda değiller. Bu kadar
çok ürünle ve müşteriyle uğraşırsanız hatalar olur.
Finansal hizmetler sektörünün belirgin bir suç düzeyi olduğu görülüyor.
En son ne
zaman Cisco veya Intel veya Google veya Apple veya lBM yüksek teknoloji ile
finansal hizmetler konuşuna katılıyorum
-Öyleyse neden?
-yüksek
teknoloji yaratıcı sanayidir değer üretimi ve kar yeni bir şey yaratmaktan kaynaklanır.
1990’lardan başlayarak
deregulasyon ve teknolojideki gelişmeler türev adi verilen karmaşık bir finansal
ürün patlamasına yol açtı. İktisatçılar ve bankacılar pazarı daha güvenli yaptıklarını
söylediler. Ama aslında istikrarsız yaptılar. SOĞUK SAVAŞ’IN SONA ERMESİNDEN
BU YANA BİRÇOK FİZİKÇİ VE MATEMATİKÇİ YETENEKLERİNİ SOĞUK SAVAŞ TEKNOLOJİSİ
ALANINDA DEĞİL FİNANS PAZARLARINDA UYGULAMAYA BAŞLADILAR. VE YATIRIM
BANKACILARIYLA BİRLİKTE -FARKLI SİLAHLAR
YARATTILAR.
-kesinlikle.
Warren
Buffett'in dediği gibi, kitle imha silahları.
Denetçiler, politikacılar,
iş adamları Profesör ve Direktör, MlT Finansal Mühendislik Laboratuarı
yeniliklerin finansal sistemin istikrarı üzerindeki tehdidini ciddiye almadılar.
Türev ürünler kullanarak Petrol fiyatlarının yükselmesi ve düşmesi bir şirketin
iflası, hatta hava üzerinde bahis oynayabiliyorlardı. 1990’ların sonuna gelindiğinde
türev ürünler 50 trilyon dolarlık denetilmeyen bir pazar oluşturmuştu. Bir kişi
1998 yılında onları denetlemek istedi. Brooksley Born, Stanford Hukuk Fakültesinden
birincilikle mezun oldu önemli bir hukuk dergisinin editörlüğünü yapan ilk kadındı.
Born, Arnold
& Porter’da türev ürünler alanında çalıştıktan sonra Clinton tarafından
türev ürünler pazarını denetleyen Vadeli Emtia Ticaret Komisyonu Başkanlığına getirildi.
Brooksley Born kendisiyle çalışmamı istedi. Eski Başkan Yardımcısı (1997-2000) Vadeli
Emtia Ticaret komisyonu Ciddi ve istikrarsızlığa yol açabilecek bir pazar olduğuna
karar verdik. 1998 Mayıs’ında, CFTC türev ürünleri düzenlemek için bir öneride
bulundu. Clinton’in Hazine Bakanlığı derhal tepki gösterdi. Brooksley’nin odasına
gitmiştim ve telefonu kapatmak üzereydi yüzü bembeyaz kesilmişti. Bana baktı, “Telefondaki
Larry Summers'di” dedi. Odasında 13 bankacı var. Onunla emir verir gibi konuşmuş
bu ise karışmamasını söylemiş. Bankalar bu faaliyetlerden gelen karlara bel bağlamışlardı.
Traders, Guns & Money Bu da pazarın denetlenmesini engellemeye çalışan bir savaşa
yol açtı. Summers'in telefonundan kısa bir sure sonra Greenspan, Rubin ve SEC başkanı
Arthur Levitt ortak bir bildiri yayınlayarak Born’u eleştirdiler ve türev ürünlerin
denetlenmemesi için yasa çıkarılmasını tavsiye ettiler. CFTC'nin bu alandaki yetkisini
şiddetle sorguluyoruz Profesyonellerin özel pazarlıklarla gerçekleştirdikleri
türev ürünlerin alım satımının denetlenmesi gereksizdir. 24 Temmuz 1998
Maalesef Born'un önerisi reddedildi. Önce Clinton yönetimi sonra da kongre tarafından.
2000 yılında, Senatör Phil Gramm türev ürünleri denetimden muaf tutan tasarının
yasalaşmasında önemli rol oynadı. Bunlar düzenleme yükünü azaltan birleştirici pazarlardır.
Başkan,
Senato Bankacılık Komitesi SENATOR PHlL GRAMM (R-TX):
Bunu yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Phil Gramm,
Senato’dan sonra UBS'nin başkan yardımcısı oldu. 1993’ten beri karisi Wendy Enron’un
yönetim kurulundaydı. Umuyoruz ki Hazine Bakanı (1999-2001 ) bu yıl uygun bir biçimde tezgâh üstü piyasa türevleri
için yasal kesinlik sağlayacak yasaları çıkartabileceğiz. Larry Summers daha
sonra türevlere bel bağlayan riskli bir fon danışmanlığından 20 milyon dolar
kazandı. Bakan Summers’in bütün sözlerine Başkan, Merkez Bankası Yönetim Kurulu
katıldığımı ifade etmek isterim. Aralık 2000’de, Kongre’den Vadeli Emtia Modernizasyon
Yasası geçti. Finans sektörü lobicileriyle birlikte yazılan bu yasa
türevlerin denetlenmesini yasakladı.
KANUN TEKLİFİ
Asıl olay ondan
sonra başladı. San Diego türev kullanımı ve mali yenilikler 2000’den sonra büyük
patlama yaptı. -Tanrı yardımcım olsun. -Tanrı yardımcım olsun.
20 Ocak 2001 ‘de
George W. Bush göreve geldiğinde Birleşik Devletler’deki finans sektörü hiç
olmadığı kadar karlı, yoğunlaşmış ve güçlüydü. Bu sektöre egemen olan beş
yatırım bankası iki finans holdingi üç menkul kıymetler sigorta şirketi ve üç
derecelendirme kuruluşu vardı. Bunlar menkul kıymetleştirme beşin zinciriyle
birbirine bağlıydı. Bu, mortgage ve diğer krediler yoluyla dünyadaki yatırımcıları
trilyonlarca dolarla ilişkilendiren yeni bir sistemdi. Otuz yıl önce, bir ev
kredisi almaya gittiğinizde size para veren kişi borcunuzu ödemenizi beklerdi.
Borcunuzu ödemenizi isteyen birinden borç alırdınız. Sonradan
menkul kıymetleştirmeyi bulduk. Buna göre artık borç verenler
paraları geri ödenmese de risk almıyor. Eski sistemde, ev alan biri her ay
mortgage ödediğinde para borçlu oldukları bankaya giderdi. Mortgage ödemeleri
çok uzun sürdüğünden, krediler zor verilirdi.
MORTGAGE
ÖDEMELERİ: EV ALANLAR- KREDİ VERENLER
Yeni sistemde alacaklılar
mortgage’leri yatırım bankalarına sattı.
YATIRIM
BANKALARI - YATIRIMCILAR
Bu bankalar
binlerce mortgage ile araba ve eğitim kredileri ile kredi kartı borçları dâhil diğer
kredileri birleştirip teminatlı borç yükümlülükleri veya CDO denilen karmaşık türevler
oluşturdular. Yatırım bankaları daha sonra bunları yatırımcılara sattı. Artık
ev sahipleri mortgage ödediğinde para dünyanın her yerindeki yatırımcılara gidiyordu.
Yatırım bankaları CDO’ları değerlendirmeleri için derecelendirme kuruluşlarını tuttular
bunlar da çoğunu üç A olarak derecelendirdi. Bu en üst yatırım derecesiydi. Bu
durum CDO’ları emeklilik fonları için çekici kildi çünkü fonlar sadece yüksek
dereceli menkul kıymetler satın alıyordu.
MORTGAGE
YENİDEN YAPILANDIRMASI
Bu
sistem saatli bir bombaydı.
Kredi verenler borcun ödenip ödenmeyeceğine aldırmadan riskli krediler açtılar.
Bu yatırım bankacılarının da umurunda değildi. Ne kadar CDO (Collateralized Debt
Obligation: Teminat Borç Yükümlülüğü )
satarlarsa, karları o kadar yükseliyordu. Yatırım bankalarından para
alan derecelendirme kuruluşlarının ise yaptıkları değerlendirme yanlış çıksa
bile bir sorumluluğu yoktu.
İCRA SATIŞLARI
PEŞİNATSIZ
Yakanıza
kimse yapışmayacaktı, denetimin kısıtlamaları yoktu. Bu da çok daha fazla kredi
verilmesi için yeşil ışık yaktı.
MORTGAGELAR
(MİLYAR OLARAK) 2000 ile 2003 arasında mortgage kredileri neredeyse dört katına
çıktı. Bu zincirin en basından en sonuna
kadar hiç kimse mortgage’in kalitesini önemsemiyordu. Hacimlerini artırmayı ve
bu işten kar sağlamayı önemsiyorlardı.
2000’lerin
başlarında subprıme (en yüksek, en üstün, yüce, son, en son, azami, kritik) adı verilen riskli kredilerde büyük bir artış
meydana geldi. Ama binlerce
subprıme kredisi birleştirilerek CDO'lar yaratıldığında bunların birçoğuna
hala üç A derecesi veriliyordu. Bu riskleri değil de, eşdeğer mahsupları taşıyan
üstlenilebilecek riskler üzerinde sınır olan türev ürünler yaratmak mümkündü.
-Bunu yapmadılar,
değil mi?
-yapmadılar.
Geriye bakınca,
yapmaları lazımdı.
Bu
insanlar tehlikeli bir şey yaptıklarını biliyorlar mıydı? Sanırım biliyorlardı.
Yatırım bankaları
subprıme kredileri tercih adıyordu çünkü faiz oranları daha yüksekti. Bu da yıkıcı
kredilendirmenin çok artmasına yol açtı. Kredi isteyenlere gereksiz yere pahalı
subprıme krediler verildi ve kredilerin çoğu onları ödeyemeyecek olanlara
verildi. Finans kurumlarının mortgage simsarlarına sundukları teşvikler en karlı
ürünleri satmak üzerine kuruluydu ki bunlar yıkıcı kredilerdi. İnsanları
daha fazla kar edecekleri yere koyuyorlardı.
BALON (2001
-2007)
Aniden
menkul kıymetleştirme zinciri kanalıyla her yıl milyarlarca dolar akmaya başladı.
Herkes bir mortgage alabileceği için ev satın almalar ve ev fiyatları tavan yaptı.
Bunun sonucu tarihteki en büyük finans balonuydu.
Gayrimenkul gerçektir.
İnsanlar varlıklarını
görebilirler.
Varlıklarında yaşayabilirler.
Varlıklarını
kiraya verebilirler.
Ev sektöründe
çok mantıksız bir patlama meydana geldi. Finans sektörünün iştahı herkesi yönlendiriyordu.
Ev sektörüne en son balon 80’lerin sonunda oluşmuştu. (Türkiye’de kredi ile ev
alımındaki patlamanın sonuçları iki-üç sene sonra açığa çıkacak)
ABD EV
FİYATLARI
O zaman ev
fiyatlarındaki artış göreceli olarak azdı. O zamanki balon ciddi bir krize yol açtı.
1970’lerin PATLAMASI
1980’lerin PATLAMASI
1996’dan 2006’ya
kadar ev fiyatları iki katına çıktı.
2007 EV
FİYATLARI Yüzde 194 ARTTI
500 dolardan
bilet alarak kendi Amerikan rüyalarını nasıl satın alacaklarını öğrenmeye gittiler.
Goldman Sachs, Bear Stearns, Lehman Brothers Merrill Lynch, hepsi bu işin
içindeydi. On yıl içinde sadece subprıme krediler yılda 30 milyardan 600
milyara çıktı. Olanların farkındaydılar. En fazla subprıme kredi veren Countrywide
Financial 97 milyar dolarlık kredi verdi. Bunun karşılığında 11 milyar dolar kar
etti.
Wall Street’te,
yıllık nakit primleri tavan yaptı. Simsarlar ve CEO’lar balon sırasında çok
fazla zenginleştiler. Lehman Brothers subprıme kredilerin en büyük aracılık yüklenicisiydi
ve CEO’su Richard Fuld 485 milyon dolar kazandı. Bu ev ve kredi balonu Wall
Street’te yüz milyarlarca dolar kar sağlıyordu.
2006’da, en büyük
500 şirketin karının yüzde 40’i finans kurumlarından geliyordu. Gerçek kar veya
gelir değildi. Sistem tarafından yaratılan ve gelir olarak kayda geçen bir
paraydı. İki, üç yıl sonra temerrüde düşüldü ve her şey sıfırlandı. (Temerrüt:
Borçlar hukukunda, bir borcun ifası talep edilebilir olduğu halde, borçlunun bu
borcu ifa etmemiş olması hali.) Geçmişe bakınca, bu çok büyük bir ulusal
Sadece ulusal değil, dünya çapında bir saadet zinciriydi. Gayrimenkul Sahiplerinin
Haklarını Koruma Yasası sayesinde Merkez Bankası’nin mortgage’leri denetleme
yetkisi vardı. Ama başkan Alan Greenspan bunu kullanmayı reddetti. Alan
Greenspan, “Bu denetleme demektir. Ben denetlemeye karşıyım,” dedi. Robert
Gnaizda 20 yıldır güçlü bir tüketiciyi koruma örgütü olan Greenlınıng’in başkanlığını
yapıyordu. Düzenli olarak Greenspan’la görüşüyordu. Ona Countrywide ile 150 ayarlanabilir
ipotek faiz oranları hakkında bir örnek verdik. Bize şöyle dedi,
“Matematik
doktoranız olsa bile sizin için hangisinin uygun hangisinin uygun olmadığını bilemezsiniz.”
Bir şeyler yapacağını sandık. Ama konuşma sürdükçe ideolojisinden vazgeçmeyeceği
açıkça belli oldu.
2005’te
Greenspan’le bir daha görüştük. Genellikle yılda iki kez, en az bir kez görüşüyorduk.
Fikrini hiç değiştirmedi. Alan Greenspan bu filmde konuşmayı reddetti.
Bu küresel iletişim
dünyasında sermayenin etkili bir biçimde hareket etmesi tarihin en büyük zenginliğinin
yaratılmasına yardımcı oluyor. Menkul Kıymetler ve Borsalar komisyonu balon sırasında
yatırım bankalarını ciddi bir biçimde incelemedi.
SEC'in
Denetleme Bölümünden 146 kişi mi çıkarıldı?
Buna da
tanıklık ediyor musunuz?
Evet.
Çalışanların sayısını
azaltarak başkanlıkta sistematik bir kesintiye gidiliyordu. SEC risk Yönetimi
Başkanlığı’nda çalışanların sayısının bire düşürüldüğünü mü söylediniz? Evet. O
da, o şahıs aksam eve giderken ışıkları söndürsün diye. Balon sırasında yatırım
bankaları daha fazla kredi satın almak ve daha fazla CDL yaratmak için sürekli
olarak mevduat topluyorlardı.[3]
Toplanan mevduat ile bankanın öz kaynağı arasındaki orana kaldıraç denir.
KALDIRAÇ
ORANI
Bankalar
ne kadar çok mevduat toplarsa kaldıraçları yüksek olur.
2004’te, Goldman Sachs'in CEO’su Henry Paulson SEC’in kaldıraç üzerine koyduğu sınırı
kaldırması ve bankaların borçlanmalarını artırmaları için lobide bulundu. SEC
bir nedenden dolayı İktisat Profesörü, Harvard yatırım bankalarının daha fazla kumar
oynamalarına izin verdi. Bu çılgınlıktı. Neden yaptıklarını bilmiyorum ama yaptılar.
28 Nisan 2004'te, SEC yatırım bankaları üzerindeki kaldıraç sınırlamasını kaldırmak
için toplandı. Bunlar büyük oyuncular dedik, bu çok açık. Ama bu, bir şey kötü
giderse, felaketin çok büyük olacağı anlamına da geliyor.
En gelişmiş
finans kurumlarıyla karşı karşıyasınız. Türev ürünlerin çoğunu bu şirketler satıyor.
Normal düzeyin ne olduğu konuşunda konuştuk. Şirketler oranın uygun olduğunu düşünüyordu.
Komisyon üyeleri tavsiye edilen yeni kuralların konulmasını kararlaştırıyor.
Evet.
Karar verildi.
Oy birliğiyle
Finans
sistemindeki kaldıraç oranı ürkütücü boyutlardaydı. Yatırım bankalarını kaldıraç
oranı 33'te 1 ‘e kadar çıktı. Bu da, varlıklarındaki yüzde üçlük bir azalma
iflas ettikleri anlamına gelmektedir. Finans sisteminde bir saatli bomba daha vardı.
Dünyanın en büyük sigorta şirketi AlG kredi temerrüt swapları denilen türev ürünlerden
çok miktarlarda satıyordu. Ellerinde CDL olan yatırımcılar için kredi temerrüt
swapları sigorta poliçesi işlevi görüyordu. Bir kredi temerrüt swapı satın almış
olan bir yatırımcı AlG’ye 3 ayda bir prim ödüyordu. Eğer CDO batarsa AlG yatırımcıya
zararını telafi edeceğine dair söz veriyordu. Ama normal sigortanın tersine
spekülatörler sahip olmadıkları CDO’lara karşı oynamak için AlG’den kredi temerrüt
swapları da satın alabiliyorlardı.
Sigortada
sadece sahip olduğunuz bir şeyi sigortalayabilirsiniz. Diyelim ki bir evim var.
O evi sadece bir kez sigortalayabilirim. Türev ürünler evreni herkese bu evi
sigortalama izni vermektedir. Siz ya da başkası sigortalayabilir. Yani, benim evimi
50 kişi sigortalayabilir. Yani, eğer evim yanarsa sistemde kaybeden sayısı çok
fazla olur. Kredi temerrüt swapları denetlenmediği için AlG olası kayıpları karşılamak
amacıyla bir yana para koymadı. Tersine, sözleşmeler imzalandığında
çalışanlarına çok büyük ikramiyeler verdi.
Ama CDL’lar daha sonra değersiz çıkarsa AlG hesap verecekti. Aslında insanlar
dev riskler aldıkları için ödüllendiriliyordu. İyi zamanlarda kısa vadeli
gelirler ve karlar getiriyor yani prim yapıyorlardı. Ama bu uzun vadede şirketi
iflasa sürükleyecektir. Bu kesinlikle yozlaşmış bir ikramiye sistemidir. AlG’nin
Londra’daki Finans Ürünleri bölümü balon sırasında 500 milyon dolar değerinde
kredi temerrüt swapı çıkarttı bunların çoğu subprıme mortgageler tarafından destekleniyordu.
2000 ile 2007 arasında AlGFP’nin 400 çalışanı 3.5 milyar dolar kazandı. AlGFP’nin
başkanı Joseph Cassano 315 milyon dolarlık kişisel servet yaptı. Küstahlaşmak
istemeyiz ama Yatırımcılarla konuşan Joseph Cassano AlG Toplantısı,
AĞUSTOS
2007.
Bu işlemlerde
tek bir dolar kaybetmemize neden olacak bir senaryoyu mantık sınırları içinde görmemiz
zor. 2007’de, AlG denetçileri uyarılarda bulundular. Bunlardan biri olan Joseph
St. Denis Cassano’nün sürekli olarak hesapların incelenmesini engellemesini
protesto ederek istifa etti. Prim almayan tek biri vardı. O da St. Denis. Bay
St. Denis ikinizi de karşılaşacağınız sorunlar konuşunda uyarmaya çalıştı. Engellendiği
için istifa etti ve prim almadı. 2005'te, o sıralar IMF’nin baş ekonomisti olan
Raghuram Rajan dünyanın en seçkin bankacılık konferansı olan Jackson Hole sempozyumunda
bir bildiri sundu.
Salonda kimler
vardı?
Uluslararası
Para Fonu (İMF)
Dünyadaki
merkez bankacılar Bay Greenspan'in kendisinden ben Bernanke’ye Larry Summers'a
kadar birçok kişi. Tim Geithner de oradaydı. Bildirinin başlığı şöyleydi: “Mali
gelişmeler Dünyayı Daha Tehlikeli Hale mi Getiriyor?” Varılan sonuç öyle
olduğuydu. Rajan’in bildirisinin konuşu kısa vadeli karlara dayanarak büyük
nakit primler sağlayan ama sonraki kayıpları hiç cezalandırmayan teşviklerdi. Rajan
bu teşviklerin bankacıları sonunda kendi şirketlerini hatta mali sistemin tamamını
batıracak riskler almaya yönelttiğini ileri sürdü. Felakete götüren çöküş Riski
artırarak performansı artırmak çok kolaydır. Önemli olan performansı risk
almadan artırmaktır. İşte yapması zor olan asıl budur. Rajan, taşı gediğine
koymuştu. Özellikle sunu diyordu:
“Siz
daha az risk alarak daha çok kar yapmanın yolunu bulduk diyorsunuz. Ben ise
daha çok risk alarak daha çok kar yaptınız diyorum. Arada büyük fark var.”
Summers çok konuştu.
Benim mali dünyadaki değişimi eleştirdiğimi düşünüyor bu değişimi geri
çevirecek denetimlerin gelmişinden korkuyordu. Temelde beni bir Luddite olmakla
suçladı. Yeni kurallar getirmemizi
engellemeye çalışıyordu. Larry Summers bu film için röportaj vermeyi kabul
etmedi. Mali kurumunuzu riske atarak yılda fazladan iki milyon, hatta on milyon
dolar kazanacaksınız. Bedelini başkası ödeyecek, siz değil. Bu ise girer
misiniz? Wall Street'te çoğu kimse “Evet, tabii isterim” dedi.
THE HAMPTONS
New York’a iki Saat Uzaklıkta
Hiç yetmiyordu.
Tek ev değil, beş
evleri olsun istiyorlardı.
Bir de Park Avenue’da
pahalı bir garsoniyer.
Kendi özel
jetleri de olmalıydı.
Sizce bu sektördeki
yüksek çok yüksek ikramiyeler olması adil mi?
Bence kullandığınız
o “çok yüksek” ifadesi daha dikkatli, daha özenli kullanılmalı. Bu görecelidir.
Florida'da 14 milyon dolarlık bir eviniz var. Sun Valley, ldaho’da bir yazlığınız
var. CEO, Lehman Brothers Milyon dolarlık tablolardan oluşan bir koleksiyonunuz
var.
Richard
Fuld takas salonunda asla görülmezdi.
Her zaman ortalıkta sanat danışmanları dolaşıyordu. Özel asansörü vardı. Eski
Başkan yardımcısı, Lehman Brothers kimseyle ilişkisinin olmamasını istiyordu.
Asansörünü programlamışlardı şoförü sabah gelirdi güvenlik kapıyı tutardı. İnsanları
gördüğü üç saniyelik bir sure vardı. Asansörüne biner ve doğruca 31. kata
giderdi. Lehman’in şirket jetleri vardı.
-Bunu biliyor musunuz?
-Evet. Kaç taneydi?
767'ler dâhil altı
tane.
Helikopterleri
de vardı. Uçak sayısı biraz fazla değil mi?
karşımızda A
tipi kişilikler var.
Başkan yardımcısı
Lehman Brothers (2003-2007):
Bankacılık sidik yarışına dönüştü.
“Benimki
seninkinde büyük.”
Bu tür şeyler.
Bu arada, işin basındakilerin hepsi erkekti. Elli milyar dolarlık anlaşma
yetmez, bize yüz milyar dolarlık lazım. Bu insanlar riske giriyorlardı. Güdüleriyle
hareket adıyorlardı. Jonathan Alpert müşterileri arasında birçok yüksek düzey
Wall Street yöneticisi olan bir terapisttir. Bu onların davranışlarının, kişiliklerinin
bir parçası. Bu iş dışında da böyle. Bu insanlar için striptiz barlara gitmek
uyuşturucu kullanmak çok sıradan bir şey. Kokain ve fahişe çok sık gördüğüm
bir şey.
Chelsea'deki
V.l.P. kulübünün sahibi
müşterilerinin yüzde 80'ının Wall Street'ten olduğunu söylüyor.
NÖROLOGLAR
YAPTIKLARI BİR DENEYDE BİR BİREYİ ALIYORLAR VE MR’A SOKUYORLAR VE ONLARA,
ÖDÜLÜN PARA OLDUĞU BİR OYUN OYNATIYORLAR. DENEKLER PARA KAZANMAYA
BAŞLADIKLARINDA KOKAİNİN UYARDIĞI KISIM.
(Aman Ya Rabbi, televizyondaki kumara benzeyen yarışma programlarının tutması
ve kişilerin bunları seyretmekten zevk alması nedeni buymuş.) Çoğu terfi almak
ve tanınmak için böyle davranmak zorunda olduklarını düşünüyor. Bir Bloomberg
makalesine göre, iş eğlenceleri türev ürünler simsarlarının gelirlerinin yüzde
beşi düzeyinde ve bunlar arasında striptiz kulüpler, fahişeler ve uyuşturucu
var.
2007'de, New
Yorklu bir simsar, simsarları eğlendirmek için fahişe bulması gerektiğinden şirketi
aleyhine bir dava açtı. Davranışlarının toplum ve aile üzerindeki olası etkisini
açıkça göz ardı adıyorlardı. Bir fahişeyle birlikte olduktan sonra karılarına
gitmek onlar için sorun değildi.
Kristin
Davis seçkin bir fahişelik hizmeti sunuyordu.
Şirketinin merkezi New York borsanın birkaç blok ötesindeydi.
Kaç müşteriniz
vardı?
Bir aralar
10.000 kadar oldu.
Fiyatlar saati
1. 000 dolardan başlıyor
Yüzde kaçı
Wall Street'tendi?
Üst düzey
müşterilerin yüzde 40-50 kadarı.
Bütün büyük
Wall Street şirketleri temsil ediliyor muydu?
-Mesela Goldman
Sachsp -Lehman Brothers.
Hepsinden vardı.
Morgan Stanley’den
az vardı.
Sanırım en çok
Goldman'dan vardı. Müşteriler arıyor ve şöyle diyorlardı:
“Kız
için bir Lamborghini (otomobil)
bulabilir misin?”
Bu insanlar
şirketin parasını harcıyordu. Birçok finans şirketinin siyah kredi kartı
kullanılıyordu. Alınan hizmetin karşılığı bilgisayar tamiratı olarak gösteriliyordu.
Simsarlık veya pazar araştırması olarak. Onlara antetli kâğıdı veriyor,
“Kendi faturanızı
doldurun” diyorlardı. Bu davranış türü
şirketin tepesine kadar uzanıyor muydu?
Kesinlikle.
Ulaştığını ben
şahsen biliyorum.
En tepeye
kadar ulaşıyordu.
Bir finans
şirketinde önemli bir görevi olan bir arkadaşım şöyle dedi:
Fortune
Dergisi Baş Editörü:
“Subprıme mortgage’leri öğrenmenin zamanı geldi.’
Beni simsarlarıyla
buluşturdu. Tanıtımı yapan kişi bir ara çok heyecanlandı bilgisayarına koştu ve
üç saniye içinde Goldman Sachs’i menkul değerler listesini çıkardı.
Felaket
bir şeydi. Kredi alanlar ortalamada evin fiyatının yüzde 99.3'unu kredi olarak almışlardı.
Yani, eve hiç para yatırmamışlardı. Bir şey yanlış gitse, mortgage’i bırakıp
gidebileceklerdi.
Siz böyle
kredi vermezsiniz, değil mi?
Çıldırmış olmanız lazım.
Ama bu
kredilerin 8.000’ını alıyorsunuz ve Goldman Sachs’teki ve derecelendirme kuruluşundaki
şahıslar işlerini bitirene kadar kredilerin üçte ikisine üç A derecesi veriliyor.
Devlet menkul değerleri olarak değerlendiriliyorlardı.
Bu korkunç bir
şey.
2006’nin ilk yarısında
bu zehirli CDO’lardan en az 3.1 milyar dolarlık sattı. 1. sırada Goldman Sachs’in
CEO'su Henry Paulson’di yani Wall Street’te en yüksek maaş alan CEO.
30
MAYIS 2006
Günaydın.
Henry Paulson’i
Hazine Bakanlığı’na aday göstereceğimi açıklamaktan memnuniyet duyuyorum. Yaşam
boyu deneyime sahip. Mali piyasaları tanıyor. Açık sözlülüğü ve dürüstlüğüyle tanınıyor.
Paulson’in düşük memur maaşına zor alıştığını düşünebilirsiniz. Ama Hazine Bakanı
olmak Devlet memuru olunca, Paulson 485 milyon dolarlık Goldman hissesini sattı.
Ama ilk Başkan Bush’un çıkardığı bir yasa sayesinde bu satışın vergisini ödemesi
gerekmedi. Bu ona 50 milyon dolar kazandırdı.
2007’de, Allan
Sloan CEO olarak Paulson’in son aylarında çıkarılan CDO’larla ilgili bir makale
yayınladı. Makale Ekim 2007’de yayınlandı. O sırada mortgage’lerin çoğu temerrüde
düşmüştü. Artık hepsi düşüyor.
GOLDMAN SACHS CDO
DEĞERLENDİRMESİ
Artık değersiz
olan bu menkul değerleri alan gruplardan biri Mississippi Kamu Emeklileri
Sistemiydi. 80.000’den fazla emekli maaşlarını buradan alıyor. Milyonlarca
dolar kaybettiler ve şu anda Goldman Sachs’i dava ediyorlar.
Bir memurun
Mississippi emeklilik sisteminden aldığı yıllık para: 18.750 dolar
Bir
Goldman Sachs çalışanının yıllık ikramiyesi: 600.000 dolar
Hank
Paulson’in 2005'teki ikramiyesi: 31. 000.000 dolar
2006 sonlarında,
Goldman işleri bir adım daha ilerletmişti. Sadece zehirli CDO'lar satmıyor
müşterilerine bunların yüksek kaliteli yatırımlar olduğunu söylerken aynı
zamanda onlara karşı oynuyordu. AlG’den kredi temerrüt swapları satın alarak
Goldman kendisinin olmayan CDO’lara karşı oynayabiliyor ve CDO'lar batarsa parasını
alabiliyordu. Kimse müşterileri arayıp sunu söyledi mi diye sordum:
“Artık
bu tur mortgage’lere güvenmiyoruz bilmenizi istedik.”
Bir şey söylemediler
ama telefonda güldüklerini hissediyordum. Goldman AlG kumarını ateşliyor
Goldman Sachs AlG’den en az 22 milyar dolarlık kredi temerrüt swapı satın aldı.
Bu öyle büyük bir miktardı ki, Goldman AlG’nin iflas edebileceğinden korktu. AlG’nin
çökmesi ihtimaline karşı kendilerini 150 milyon dolara sigortaladılar.
2007’de
Goldman daha da ileri gitti. Müşteriler kaybettikçe kendilerine kazandıracak
biçimde özel olarak oluşturulmuş CDO’lar satmaya başladılar. Goldman
Sachs'in CEO’su ve bütün üst düzey yöneticileri bu film için röportaj vermekten
kaçındılar. Ama Nisan 2010'da, Kongre’ye ifade vermek zorunda kaldılar.
Hükümet Araştırmaları
Alt komitesi onları satmadan önce satış ekibiniz birbirine şöyle demiş:
“Vay
be, şu Timberwolf amma boktan işti.”
Bu işlemlerden sonra bana gönderilen bir e-postaydı.
Mortgage
Bölümü Eski Başkanı Goldman Sachs (2006-2008):
Hayır, hayır. Daha sonra da Timberwolf sattınız.
-Sonra da satış
yaptık.
-Evet. Tamam.
Bir sonraki e-posta
Bakın.
1
TEMMUZ 2007.
satış ekibine “Birinci
önceliğiniz Timberwolf’ diyor. Birinci önceliğiniz o boktan şeyi satmak. Müşterilerle
çıkarlarınız birbirine ters ise bunu açıklamak göreviniz midir?
Müşteriye bu
ters çıkarları söylemek?
-Sorum bu.
-Anlamaya çalışıyorum
Bence anlıyorsunuz.
Cevaplamak istemiyorsunuz. Müşterilerinizin çıkarlarını korumanın SENATOR SUSAN
COLLlNS (R-ME) kıdemli üye, iç Güvenlik ve Hükümet işleri komitesi göreviniz
olduğuna inanıyor musunuz?
Başkan, Yapılandırılmış
ürünler Grup Takası
- Goldman
Sachs Müşterilerimize fiyatları görmek isterlerse işlem fiyatlarını göstermenin
görevimiz olduğunu düşünüyorum. Kendi elemanlarınızın değersiz bulduğu menkul kıymetleri
satma konuşunda ne düşünüyorsunuz?
Bu sizi rahatsız
ediyor mu? S
anırım onlar
Başkan ve CEO, Goldman Sachs -Varsayımsal olarak mı?
-Hayır,
gerçekten.
-O zaman bilmiyorum
-Bugün duyduk.
Bugün duyduk.
“Bu berbat bir
anlaşma.”
“Rezalet.” Ben
bugün bir şeylerin yanlış gittiğini düşündürecek bir şey duymadım. Bir menkul kıymeti
birisine satarsanız ve sonra aynı menkul kıymete karşı oynarsanız ve bunu müşterinize
söylemezseniz bunda bir çelişki yok mu? Bunda bir sorun görmüyor musunuz? Pazarlama
bağlamında bunda bir çelişki yok. Başkan yardımcısı ve CFO Goldman Sachs Çalışanlarınızın
e-postalarında, “Ne berbat bir anlaşma” dediklerinde bir şey hissettiniz mi?
E-postada böyle
yazmak çok talihsiz bir şey.
Utandınız mı?
Çok talihsiz
Ben Ben
“E-postada” mi?
Bu konuda nasıl hissediyorsunuz?
Hangi biçimde
söylenirse söylensin, çok talihsiz bir şey.
SENATOR
TOM COBURN (R-Ok) kongre üyesi;
Hükümet Araştırmaları
Alt komitesi Rakipleriniz de aynı faaliyetlerde bulunuyor muydu? Evet, hem de çoğu
durumda çok daha fazla. Hedge fonu yöneticisi John Paulson pazarın düşeceğine oynayarak
12 milyar dolar yaptı. Paulson, oynayacağı mortgage menkul kıymetler bitince
yenilerini yaratmak için Goldman Sachs ve Deutsche Bank ile çalıştı. Morgan
Stanley de kaybedeceklerine oynadığı mortgage menkul kıymetleri satıyordu ve şimdi
Virgin Adaları Memur Emekli Sandığı tarafından dolandırıcılıktan mahkemeye
verildi. Davada Morgan Stanley’nin CDO’ların beş para etmez olduğunu bildiği
iddia ediliyor. Üç A ile derecelendirilmiş olmalarına rağmen Morgan Stanley onların
kaybedeceğine oynuyordu. Bir yıl içinde Morgan Stanley yuz milyonlarca
dolar kazanmıştı oysa yatırımcılar bütün paralarını kaybetmişlerdi. Goldman
Sachs, John Paulson, ve Morgan Stanley yalnız değildi. Tricadia ve Magnetar Hedge
fonları kendi çıkardıkları CDO’ların kaybedeceğine oynayarak Merrill Lynch J.P.
Morgan ve Lehman Brothers'la birlikte milyarlar kazandılar. CDO'lar müşterilere
“güvenli” yatırımlar olarak satıldı. Emekli sandıklarının şöyle diyeceğini sanırdınız:
“Bunlar subprıme. Neden onları satın alıyorum?” Moody’s ve Standard &
Poor's'dakiler ise ‘Bunun dereceşi üç A” diyordu. Menkul kıymetler
derecelendirme kuruluşlarının onayıyla çıktı. Moody’s’in Merkezi Derecelendirme
kuruluşları Moody’s, S&P ve Fitch riskli menkul kıymetlere yüksek dereceler
vererek milyarlar kazandılar.
DERECELENDİRME
KURULUŞLARININ KARLARI
2000-2007 arasında,
en büyük derecelendirme kuruluşu olan Moody’s karını dört katına çıkardı. Moody’s
ve S&P derecelendirme raporları karşılığında para alır. Ve ne kadar çok yapılandırılmış
menkul kıymete üç A derecesi verirlerse o kadar çok kazanıyorlardı. The Times'a
şöyle dediğinizi düşünün:
“Olumlu
bir yazı yazarsan 500.000 dolar veririm. Yoksa hiçbir şey vermem.” (Gazete
haberlerine ne kadar güvenebilirsiniz.)
Derecelendirme
kuruluşları şöyle diyerek partiye son verebilirlerdi: “Kusura bakmayın. Standartlarımızı
yükseltiyoruz”
Eski direktör
moodv's derecelendirme
kuruluşu ve
hemen riskli alıcılara
fon satımını durdurabilirlerdi. Üç a
derecesi verilmiş yeni aaa dereceleri enstrümanların
sayısı birkaç
tane iken binlerce
oldu. Yüz milyarlarca
dolar derecelendiriliyordu
ve -yılda mı?
-evet. Yılda.
Kongrede ve temsilciler
meclisinde derecelendirme
kuruluşları Konuşunda
tanıklık ettim. İki defasında
da çok iyi avukatlarla
geldiler ve şöyle
dediler, “BİR
ŞEYE BUNUN DERECESİ
ÜÇ
A DEMİŞSEK
BU SADECE BİZİM
‘GÖRÜŞÜMÜZDÜR.’
BUNA GÜVENMEMELİSİNİZ.”
s&p'un dereceleri görüşümüzü
gösterir. Verdiğimiz dereceler görüşümüzdür.
Onlar görüştür.
Onlar görüştür.
Sadece görüştür.
Derecelerimizin Görüşümüz
olduğunu vurguladığımızı
düşünüyorum. Görüşlerini
bizimle paylaşmadılar.
Bu filmde
konuşmayı
reddettiler.
Onlar bir
menkul kıymetin pazar
değerini fiyatının
oynaklığını
veya bir
yatırım olarak uygunluğunu
göstermez.
KRİZ
TEMMUZ 2005
Çoğu ekonomist
diyor ki: “bu
bir
balon, patlayacak. Bu, ekonomide
bir
Sorun yaratacak.”
kimileri bir
noktada ekonomik
durgunluk bile
yaratabilir diyor. Fiyatların
gerçekten de çok düştüğünü
görecek olursak en kötü senaryo ne olup bu söylediğinize
katılmıyorum. Öyle bir şey
olmaz. Ülke çapında ev
fiyatlarının
düşmesi Diye bir şey olmadı. Ben
Bernanke Şubat 2006’da merkez bankası başkanı
oldu. bu
Subprıme kredilerin en
yüksek olduğu yıldı. Subprlme
kredilerin diğer
kredilere göre
yüzdesi Bernanke
ile
merkez bankası kurulu hiçbir şey
yapmadı. Ben
Bernanke bu film
İçin
röportaj vermeyi
kabul
etmedi.
ROBERT GNAİZDA, Bernanke
başkan
olduktan sonra onunla ve merkez bankası kurulu ile üç
kez görüştü.
Sadece son toplantıda bir sorun
olabileceğini ve hükümetin
bununla ilgilenmesi
gerektiğini
söyledi.
Ne zaman?
Bu ne Zamandı?
Hangi yıl?
2009’da.
Washington
d.c.'de, 11 Mart’ta.
-bu yıl mı?
-bu yıl görüştük,
evet.
Yani daha
önceki iki yılda
görüştüğünüzde
-2008'de bile mi?
-evet. Merkez Bankası’nda Bernanke’nin altında
çalışan altı yöneticiden biri 2006’da
başkan
Bush'un atadığı Frederic Mishkin’di. Yönetici, merkez
bankası 2006-2008 Robert Gnaizda ile Greenlınıng'in
merkez bankası kurulu ile
yaptığı
toplantılara katildiniz mi?
Evet, katıldım.
Tüketici hakları
komisyonu ile
çalışan komisyonda görevliydim. Sizi çok
açık Bir biçimde
olanlar konuşunda
uyarmış. Merkez bankası Kurulu’na elinde
sıkça verilen
Kredilere
ilişkin bütün
belgelerle gelmiş. Onu kibarca dinlemişsiniz
ama hiçbir şey
yapılmamış. Tekrar söyleyeyim, ben
aslında
şeyin ayrıntılarını bilmiyorum
aslında,
benim bilgim yok
ben ne tur bir bilgi vermiş
emin
değilim açık konuşayım,
böyle bir şey
Konuşulduğunu
hatırlamıyorum ama elbette bazı sorunlardan
söz ediliyordu. Mesele şu, bunlar ne kadar yaygın?
-niye
araştırmadınız?
-sanırım araştırıldı. İlgili Çalışanlarımız
affedersiniz. Ciddi olamazsınız.
Bir
şeyler bulurdunuz. Öyle bulurdunuz demek her zaman çok kolaydır. Daha 2004'te şişirilmiş
değerlendirmeleri üzerinde
Oynanmış kredi belgelerini ve
diğer sahtekârlıkları rapor ettiler. 2005’te,
İMF’nin Baş
Ekonomisti Raghuram Rajan tehlikeli teşviklerin krize yol
açacağı uyarısını
yaptı.
2006’da NOURİEL
ROUBINI’nin
uyarıları 2007’de allan Sloan’un Fprtune dergisindeki ve The Washington
Post'taki makaleleri ve İMF’den
tekrar tekrar uyarılar geldi. Kurumum
adına
önümüzdeki krizin
büyük bir kriz
olacağını söyledim. Kiminle konuştunuz?
Hükümetle, hazine ile,
merkez bankası ile,
herkesle.
Mayıs 2007’de, HEDGE fonu yöneticisi BİLL
ACKMAN “çanta kimin elinde?” adli bir sunum
dolaştırdı. Burada
balonun nasıl patlayacağı anlatılıyordu.
2008’in
basında, Charles Morris yaklaşan
krizle ilgili kitabını
yayınladı. Emin değilsiniz.
Ne yaparsınız? Teminat
standartlarının zayıflatmadığından kuşkunuz
olabilir. Ama burada sorun, bu konuda bir şey
yapmalı mısınızdır.
A.B.D. icra
satışları 2008 geldiğinde,
icrayla
ev satışları fırlamıştı
menkul kıymetleştirme
beşin
zinciri
de
patlamıştı. Kredi verenler
artık kredileri yatırım
bankalarına satamıyordu. Borçlar geri ödenmediği
için de
anlarca borç veren iflas
etti. Satılık
Citibank’tan
CHUCK PRİNCE Şu
ünlü sözü söylemişti:
MÜZİK DURANA KADAR DANS ETMELİYİZ.
Aslında o
bunu söylediğinde müzik çoktan durmuştu. CDO
piyasası
çökmüş yatırım
bankalarının elinde
satamadıkları yüzlerce milyarlık
kredi, CDO ve
gayrimenkul kalmıştı. Kriz başladığında
hem Bush hükümeti hem de
merkez bankası olayların gerisinde
kalmıştı.
Krizin çapını anlayamadılar. İlk kez ne zaman şöyle düşünmeye
başladınız?
“Bu iş tehlikeli, bu iş kötü.”
çok iyi hatırlıyorum.
Sanırım bir G7 toplantısıydı Şubat 2008'de. Konuyu Hank Paulson'a açtım. Hank'e şunu
dediğimi hatırlıyorum: “üzerimize bir tsunami geliyor oysa siz hangi mayoyu giymemiz
gerektiğini düşünmemizi istiyorsunuz.”
Tepkisi
ne oldu?
Ne
hissediyordu?
“Her
şey kontrol altında. Evet, durumu dikkatle izliyoruz ama evet, her şey kontrol altında.”
G7
Toplantısı, Tokyo 9 Şubat 2008
Büyümeye
devam edeceğiz. Şu açık gerçeği söyleyeyim: Buyuyorsanız, durgunluk olmaz, değil
mi? Yani bu hepimizin bildiği bir şey. Ekonomik durgunluk çoktan başlamıştı Paulson’in
bu sözlerinden tam dört ay önce. Wall Street'in payandalarından olan Mart 2008’de,
yatırım bankası Bear Stearns’un nakiti bitti ve hisse basına iki dolara JP Morgan
Chase'e satıldı. Anlaşmayı 30 milyar dolarlık acil garantiyle Merkez Bankası destekledi.
O anda hükümet ise el atabilir Uluslararası
Para Fonu ve riski azaltacak önlemleri alabilirdi.
Bana gelen bilgilere göre henüz sonuna gelinmedi başka iflaslar da olacak. Bu
yatırım bankalarının 10 Temmuz 2008 Merkez Bankası ile ve SEC'le çalışarak likidite
artırdıklarını, sermaye artırdıklarını gördüm. Bana sürekli raporlar geliyor. Denetçilerimiz
çok uyanık. 7 Eylül 2008'de Henry Paulson Merkez Bankası’nin çöküşün kıyısına
gelen iki dev Fannie Mae ile Freddie Mac’i devraldığını açıkladı.
7
EYLÜL 2008
Bugün
yapılan şeylerden hiçbiri konut politikasının düzeltilmesi veya diğer finans kurumlarının
gücüyle ilgili herhangi bir görüş değişikliğini yansıtmamaktadır. İki gün sonra
Lehman Brothers 3.2 milyar dolarlık rekor zarar açıkladı ve hisseleri çoktu. Lehman
ve AlG'nin Eylül’de basına gelenler sürpriz oldu. Yani, Temmuz’dan ve Fannie
ile Freddie'den sonra. Eylül’de kimsenin hiç bilmediği önemli şeyler olduğu açıktı.
Sanırım
Sanırım böyle söylemek yanlış olmaz. Bear Stearns'e iflas etmeden bir ay önce üç
A derecesi verilmişti, değil mi?
-Büyük
olasılıkla A2. -A2 mi?
-Evet.
-Peki. Yine de A2 iflas demek değil.
Hayır,
yüksek bir yatırım derecesidir. Yatırımın sağlam olduğunu gösterir.
Lehman
Brothers'a iflasından birkaç gun önce A2 verildi. AlG’ye kurtarılmadan birkaç
gün önce çift A verildi. Fannie Mae ile Freddie Mac kurtarıldıklarında
dereceleri üç A idi. Citigroup, Merrill, hepsi de yatırım yapılabilir derecesine
sahipti. (Birilerinin ekonomi iyi gidiyor demesinin ne kadar saçma olduğu
açık.)
-Bu
nasıl olabilir?
-iyi
soru. Çok iyi bir soru. Hükümet hiçbir zaman önemli kurumlara şöyle demedi: “iş
ciddi. Durumunuzun ne olduğunu anlatın. Palavra atmayın. Ne durumdasınız?” Öncelikle,
denetçiler Bu onların görevi, değil mi?
Onların
görevi bu kurumların durumunu anlamak. Ve onlar çok iyi biliyorlardı ve sanırım
daha kriz sürdükçe daha farkında oldular.
-Yani
-Affedersiniz ama bu doğru değil. Ne demek, doğru değil?
2008
Ağustos’unda Lehman Brothers, Merrill Lynch ve AlG'nin kredi derecelerini biliyor
muydunuz ve bunların doğru olduğunu düşünüyor muydunuz?
O
sıralarda daha önceki derece değerlendirmelerinin doğru olmadığı belli olmuştu.
-Dereceleri
düşürülmüştü.
-Hayır,
düşürülmemişti. Sektör bazında derece düşürülmesi söz konusu kurtarılmalarından
birkaç gün öncesine kadar bu şirketlerin hepsinin derecesi en az A2 idi. Öyleyse
cevabım, bu konuda sizi cevaplayabilecek kadar bilgim yok. Yönetici Fred
Mishkin 31 Ağustos itibariyle istifa ediyor. Columbia işletme Fakültesine dönmeyi
planlıyor. Neden 2008 Ağustos’unda, mali krizin tam ortasında Merkez Bankası'ndan
ayrıldınız?
Şey
Bir ders kitabi hazırlıyordum. Onun ayrılması ile yedi koltuktan üçü boşalmış
oluyor hem de tam ekonominin en zorda olduğu dönemde. Eminim kitabınız önemli ve çok
okunuyor ama 2008 Ağustos’unda dünyada daha önemli şeyler oluyordu, öyle değil mi?
12
Eylül Cuma günü Lehman Brothers’in nakit parası bitmişti ve tüm yatırım bankacılığı
sektörü hızla çöküyordu. Küresel finans sisteminin istikrarı
tehlikedeydi. O hafta sonu, Henry Paulson ve New York Merkez Bankası başkanı Timothy
Geithner büyük bankaların CEO’larıyla Lehman’i kurtarmak için acil bir toplantı
yaptılar. Ama Lehman yalnız değildi. Merrill Lynch Merkezi Merrill Lynch de
batmanın eşiğindeydi. Ve o Pazar günü Bank of America tarafından satın alındı. Lehman’i
satın almayı düşünen tek banka İngiliz Barclays oldu. Ama İngiliz denetçiler Amerika'dan
finans garantisi istediler. Paulson reddetti. Ne Lehman, ne de federal hükümet
iflasa karşı bir önlem almıştı. Bir taksiye binip Merkez Bankası’na gittik.
Lehman’in iflas Avukatı Weil, Gotshal & Manges, LLP iflas davasının 14 Eylül
gece yarısından önce başlamasını istiyorlardı. Bunun korkunç bir şey olacağı konuşunda
ısrar ettik hatta bir noktada kıyamet sözcüğünü kullandım ve önerdikleri şeyin
sonuçlarını iyi düşünmelerini söyledim. Pazar üzerindeki etkisinin korkunç olacağını
söyledim.
-Bunu
siz mi söylediniz?
-Evet
Bütün görüşlerimizi dinlediklerini ve pazarı sakinleştirmek için Lehman'in
iflas etmesi gerektiğini söylediler.
-”Pazarı
sakinleştirmek” mi?
-Evet.
Lehman’in iflas etmek üzere olduğu size ilk olarak ne zaman söylendi?
-Olaydan
sonra.
-Olaydan
sonra mı? Pekâlâ. Öğrenince tepkiniz ne oldu?
“Vay
canına.”
Paulson
ve Bernanke diğer ülkelerle görüşmemişlerdi ve yabancı ülkelerin iflas hukukunun
sonuçlarını bilmiyorlardı. Lehman
Brothers Londra merkezi masaları boşaltmaya devam ediyor 16 Eylül 2008 İngiliz
yasalarına göre Lehman’in Londra merkezi derhal kapatılmalıydı. Bütün işlemler
durdu, oysa binlerce işlem vardı. Londra’daki Lehman'da menkul kıymetleri olan Hedge
fonları dehşetle gördüler ki menkul kıymetlerini geri alamayacaklardı. Zincirin
bir halkası kopmuştu. Ve bunun sisteme çok olumsuz
bir etkisi oldu. ülkedeki en eski para fonu 17 Eylül 2008 iflas eden Lehman brothers’dan alacaklı olduğu
750 milyon doları zarar gösterdi. Lehman’in batisi tahvil pazarının da çökmesine
yol açti
TAHVİL
Birçok
şirket maaş gibi giderleri ödemek için tahvil kullanır. Bu işçi çıkartacakları,
yedek parça alamayacakları anlamına gelir. Sektör duracak. İnsanlar, “Biz
neye inanabiliriz? Artık hiçbir şeye güvenemiyoruz,” dediler. Aynı hafta
AlG’nin kredi temerrüt swap sahiplerine 13 milyar dolar ödemesi gerekiyordu ama
parası yoktu. Bir diğer sorun AlG idi. AlG iflas etse uçaklar uçamayabilirdi. Hükümet
17 Eylül’de AlG’yi devraldı. 18 Eylül 2008 Bir gün sonra, Paulson ve Bernanke
Kongre’den 700 milyar dolar istediler. Bir araya geliyoruz Alternatifinin
korkunç bir çöküş olacağı uyarısını yaptılar. Çok ürkütücüydü. Bütün sistem
donmuştu. Finans sisteminin, kredi sisteminin tamamı. kimse kredi alamıyordu.
Sanki küresel finans sistemi kalp krizi geçirmişti. Elimden geleni yapıyorum.
15
EYLÜL 2008
Yapmaya
çalıştığım yıllar önce yapılmış olan şeylerin sonuçlarıyla uğraşıyorum. Bakan
Paulson sonbahar boyunca konuştu. Kökündeki nedenlerin hepsine ki bunlar çok sayıdadır
- değindi. Emin değilim
-Ciddi
olamazsınız. Ciddiyim. Ne bekliyordunuz?
Ne
arıyordunuz da göremediniz? O kredi temerrüt swaplarının denetlenmesinin engellenmesini
ve yatırım bankalarının kaldıraç sınırlarının kaldırılmasını savunanların basındaydı.
Peki, yani Bunlardan söz etti mi?
Ben
söz ettiğını duymadım. Sunu bir saniye kapatabilir miyiz?
Henry
Paulson bu film için röportaj vermeyi reddetti. AlG kurtarıldığında, kredi
temerrut swapları sahiplerine ertesi gün 61 milyar dolar ödendi ki bunların en önemlisi
Goldman Sachs idi. Paulson, Bernanke ve Tim Geithner daha düşük bir fiyat pazarlığı
yapmak yerine AlG’yi dolar başına 100 sent ödemeye zorladılar. SONUÇ OLARAK
ALG’NİN KURTARILMASI VERGİ MÜKELLEFLERİNE 150 MİLYARA MAL OLDU.
AİG
üzerinden 160 milyar dolar aktarıldı. 14 milyar dolar Goldman Sachs'e gitti. Paulson
ve Geithner AlG’yi Goldman ile diğer bankaları dolandırıcılıktan mahkemeye
verme hakkından vazgeçmeye zorladılar. BU KRİZİ ÇÖZMEK İÇİN ATANAN KİŞİNİN
GOLDMAN SACHS’İN ESKİ CEO’SU OLMASI BİR SORUN DEĞİL Mİ? KRİZİN BAŞLAMASINDA
ÖNEMLİ ROL OYNAYAN BİR KİŞİNİN.
Günümüzde
finans sektörünün çok karmaşık olduğunu söyleyebiliriz. Acilen gereken parayı sağlamak
4
Ekim 2008’de Başkan Bush 700 milyar dolarlık kurtarma paketini imzalar. Ama dünya borsaları düşmeye
devam eder artık küresel bir durgunluğun baş göstereceği korkusu yaygındır. Kurtarma
yasası isten çıkarmalar ile icra satışları dalgasını durdurmak için hiçbir şey
yapmaz. Amerika ve Avrupa’daki işsizlik yüzde 10’a çıkar. Ekonomik
durgunluk hız kazanır ve bütün dünyayı kaplar. Çok korkmaya başladım çünkü bütün
dünyanın aynı zamanda aynı hızla çökeceğini öngörmemiştim.
2008
Aralık ayında General Motors ve Chrysler iflasın eşiğindeydiler. Amerikalı tüketiciler harcamalarını
kestikçe Çinli imalatçıların satışları dibe vurdu. Çin'de on milyonu aşkın göçmen
işçi işsiz kaldı.
Çin
Guangdong Eyaleti, Çin Burada çok para kazanabilirsiniz. Mesela, ayda 70-80 dolar. Eski
Fabrika işçisi köyde çiftçilik yapmak bu kadar çok para kazandırmaz. İşçiler
kazandıkları parayı memleketlerindeki ailelerine yollarlar. Kriz Amerika'da başladı.
Hepimiz krizin Çin'i de etkileyeceğini biliyoruz. Bazı fabrikalar işçi çıkartıyor.
İşlerini kaybedecekleri için bazı insanlar fakirleşecek. Hayat zorlaşacak.
Singapur
Büyüme hızımız yüzde 20 idi. Muhteşem bir yıldı. Bu çeyrekte birdenbire eksi
dokuza düştük. İhracat yüzde 30 oranında azaldı. Büyük bir darbe aldık. Uçurumdan
yuvarlandık. Kriz çıktıktan sonra bile ne kadar yayılacağını ne kadar şiddetli
olacağını bilmiyorduk. Hala bir sığınak bulmayı fırtınadan çok etkilenmemeyi umuyorduk.
Ama mümkün değildi. Çok küresel bir dünyada yaşıyoruz. Ülkelerin ekonomileri birbirlerine
bağlı.
Ahhh
Evimizdeyiz!
2010
başında Amerika'daki icra satışları altı milyonu buldu. Bir evin icra yoluyla satılması
o evin çevresinde yaşayan herkesi etkiler. Ev pazara çıktığında daha düşük
bir fiyatla satılacaktır. Pazara çıkmadan önce iyi bir şekilde korunamayabilecektir.
Dokuz milyon kişinin daha evlerini kaybedeceğini öngörüyoruz. Hafta sonu
satılık evleri görmeye gittik. Birini beğendik. Ödeme 3.200 dolar olacaktı. Columba
Ramos ile kocası İngilizce bilmiyorlar. Krediyi açan yıkıcı krediciden para
alan mortgage simsarı onları dolandırdı. Her şey güzeldi, ev harikaydı. Ödeme düşüktü.
Her şey sanki piyango çıkmış gibiydi. Ama ilk ödeme geldiğinde gerçeği gördük. Aylık
mortgage ödemesi: 5.938,33 dolar kocama çok üzüldüm çünkü çok çalışıyor. Ayrıca
üç çocuğumuz var.
“Çadır
Şehir” Pinellas Bölgesi, Florida insanların çoğu krizden etkilenenler. Gönüllü,
Katolik yardım Derneği Günlük yaşıyorlardı, maaştan maaşa simdi o da bitti. İşsizlik
aylığıyla mortgage veya araba borcu ödenmez. Kamyonla kereste taşıyordum. Eski İnşaat
isçisi kereste şirketleri kapandı, hızarlar kapandı. Ben de buraya inşaatta çalışmaya
geldim. Simdi de inşaatlar kapanıyor. Hayat çok zor. Bu durumda birçok insan
var. Yakında bunun gibi başka kamplar görürsünüz çünkü bugünlerde hiç iş yok.
SORUMLULUK
Şirket
başarılıyken, biz de başarılıydık. Şirket başarısızken, biz de başarısızdık. Kendi
şirketlerini mahveden ve dünyayı krize sokan insanlar yıkıntıdan servetlerine hiçbir
şey olmadan çıktılar. Lehman Brothers'in en tepedeki beş yöneticisi 2000 ile
2007 arasında bir milyar dolardan fazla kazandılar. LEHMAN’lN EN TEPEDEKİ BEŞ YÖNETİCİSİ
Şirket
iflas edince de paraları ceplerinde kaldı. Sistem çalıştı.
ÖDENEMEYECEK
KREDİ ANLAMSIZDIR ÇÜNKÜ KAYBEDEN BİZ OLACAĞIZ.
Countrywide'in
CEO'su kredi alan da, toplum da, biz de kaybederiz.
Countrywide’in
CEO'su, Angelo Mozilo 2003 ile 2008 arasında 470 milyon dolar kazandı.
140
milyon dolar Countrywide batmadan 12 ay önce şirket hisselerinin satışından
geldi. Şirket başarısız olursa yönetim kurulunu sorumlu tutarım. Çünkü CEO’yu
alan veya işine son veren ve önemli stratejik kararları denetleyen onlardır. Malum
çoğu durumda yönetim kurulunu CEO seçer. Yönetim kurulu ve prim komiteleri
yöneticilere yapılacak ödemeleri saptayan iki organdır. Son on yıl içinde nasıl
performans gösterdiler?
Eğer
incelerseniz Ben “B” veririm çünkü
-B
mi? -Evet,
B.
-F vermez misiniz?
-Hayır,
F vermem.
Merrill
Lynch’in CEO’su Stan L’Neal sadece 2006 ve 2007’de 90 milyon dolar aldı.
Şirketini
batırdıktan sonra yönetim kurulu istifa etmesine izin verdi o da tazminat
olarak 161 milyon dolar aldı.
Stan
O’Neal’i kovmak yerine onun istifa etmesine izin verdiler ve o da 151 milyon
dolar alarak ayrıldı. Bu yönetim kurulunun verdiği bir karardı. Bu karara ne
not verirsiniz? Bu daha zor.
B
vereceğimi sanmıyorum.
L’Neal’in
halefi John Thain’e 2007 yılında 87 milyon ödendi.
2008
Aralık ayında Merrill vergi mükellefleri tarafından kurtarıldıktan iki ay sonra
Thain ve Merrill’in yönetim kurulu ikramiye olarak milyarlar dağıttı.
2008
Mart ayında, AlG’nin Finansal Ürünler bölümu 11 milyar dolar kaybetti.
AlG
NET GELiR AlGFP’nin basından olan Joseph Cassano kovulmak yerine ayda bir
milyon dolara danışman olarak kaldı.
AlGFP’deki
ana oyuncuları, ana elemanları o entelektüel bilgiyi korumak isteriz.
Bir
yıl kadar önce Amerika’nın en büyük bankalarının birkaç yetkilisi ve CEO'su ile
Hank Paulson'in düzenlediği çok ilginç bir yemeğe katıldım. Ne şaşırtıcıdır ki,
bu insanlar şöyle diyorlardı:
“Çok
açgözlüydük, sorumluluğun bir kısmı bizde.”
Güzel.
Sonra da Hazine Bakanına donup şöyle dediler:
“Daha
sıkı denetlemeliydiniz. Çok açgözlüydük, engel olamıyorduk. Bunu engellemenin
tek yolu denetimin artmasıdır.” (Bir numara yalan)
Bu
konuyla ilgili olarak birçok bankacıyla konuştum aralarında çok üst düzey olanlar
da vardı. İlk kez birisinden ikramiyelerinin denetlenmesini istediklerini
duyuyorum. Evet, çünkü o sıralarda korkuyorlardı. Daha sonra, krizin çözümü ortaya
çıkınca muhtemelen fikirlerini değiştirdiler. Artık Amerikan bankaları daha büyük
ve güçlü ve Eskisinden daha konsantreler. Daha az rakipleri var. Küçük bankaların
birçoğunu büyükler aldı. J.P. Morgan Eskisinden daha büyük. J.P. Morgan önce
bear Stearns'u, sonra da WaMu’yu aldı. Bank of America, Countrywide ile Merrill
Lynch’i aldı. Wells Fargo, Wachovia’yi aldı. Krizden sonra finans sektörü reformlarla
daha fazla savaştılar. Finans sektörü 3000 lobici çalıştırıyor bu da Kongre üyesi
basına beş kişi atıyor. Sizce mali hizmetler sektörünün Amerika’da
siyasetin üzerinde çok fazla etkisi var mı?
Hayır.
Bence ülkedeki herkes burada, Washington'da temsil ediliyor. Yani sizce
Amerikan toplumunun tüm kesimlerinin sisteme eşit ve adil ulaşımı var, öyle mi?
İstediğiniz
ötürümün salonuna girebilirsiniz.
Evet,
bence öyle. istenilen oturuma girilebilir. Ama sızın sektörün yazdığı lobicilik
çekleri yazılamaz veya sizin sektörün yaptığı siyasal bağışlar yapılamaz.
1998-2008
ARASINDA MALİ SEKTÖR LOBİCİLİĞE VE KAMPANYA BAĞIŞLARINA BEŞ MİLYAR DOLARIN
ÜZERİNDE PARA HARCADI. Krizden bu yana, daha da
fazlasını harcıyorlar. Mali sektör etkisini daha da sinsice çoğu Amerikalının bilmediği
bir biçimde de kullanıyor.
HARVARD
ÜNİVERSİTESİ EKONOMİ EĞİTİMİNİ YOZLAŞTIRDILAR.
Columbia
üniversitesi Deregulasyonun müthiş bir mali ve entelektüel desteği vardı. Çünkü
insanlar kendi çıkarları için konuşuyorlardı. Ekonomi mesleği bu yanılsamanın (illizyon)
ana kaynağıydı.
1980’LERDEN
BU YANA EKONOMİ HOCALARI DEREGULASYONUN BAŞ SAVUNUCULARI OLDULAR ve Amerikan devlet politikasını
biçimlendirmede önemli rol oynadılar. Bu ekonomi uzmanlarının pek azı kriz konuşunda
uyarıda bulundu. Krizden sonra bile, bunların çoğu reforma karşı çıktı. Bunları
öğreten hocalar danışmanlık yaparak çok para kazanıyorlardı. İşletme fakültesi hocaları fakülteden
alınan maaşla yaşamazlar. MALİ DURUMLARI ÇOK İYİDİR. SON ON YILDA,
HARVARD AMERİKA’DA BEŞ MİLYAR DOLAR
SİYASI BAĞIŞ YAPMIŞ. Bu çok büyük bir para.
-Sizi
rahatsız etmiyor mu?
-Hayır.
Martin Feldstein Harvard’da Profesör ve dünyanın en önemli ekonomistlerinden
biri. Başkan Reagan'in baş ekonomik danışmanı olarak deregulasyonun mimarlarından
biri oldu. 1988’den 2009’a kadar da kendisine milyonlarca dolar ödeyen AlG’nin
ve AlG Financial Products’in AlG’nin kurulunda
görev aldığınıza pişman mısınız?
Yorum
yok. Hayır, AlG'nin kurulunda görev aldığıma pişman değilim.
-Hiç
mi?
-Bunu
söyleyebilirim. Kesinlikle hayır. Peki. AlG’nin kararlarından pişman mısınız? AlG
hakkında başka bir şey söyleyemem. Chicago'da Northwestern'da, Harvard ve
Columbia'da ders verdim. Glenn Hubbard Columbia İşletme Fakültesinin dekanı, George
5. Bush döneminde de Ekonomik Danışmanlar Konseyinin başkanıydı. Sizce mali
hizmetler sektörünün Amerika’da çok fazla bir siyası gücü var mı?
Sanmıyorum.
Hayır.
Washington’da
sürekli kötek yediklerine bakılırsa bu izlenimi almazsınız. Akademisyenlerin çoğu,
mali sektörün kamusal tartışmaları ve hükümet politikalarını yönlendirmesine yardımcı
olarak servet kazandılar.
The
Analysis Group, Charles River Associateş Compass Lexecon ve Law and Economics Danışmanlık Grubu akademik
uzmanlar sağlayan milyarlarca dolarlık bir sektörü yönetiyor. Bu hizmetlerden
yaralanan iki bankacı da Bear Stearns Hedge fonunun yöneticileri olan ve menkul
değer sahteciliğinden yargılanan Ralph Cioffi ile Matthew Tannin’di. Analysis
Group’tan danışmanlık alınca, ikisi de beraat etti. Glenn Hubbard’a savunmanın
tanığı olması için 100.000 dolar ödendi.
Sizce
ekonomi bilim dalında çıkar çatışması sorunu var mı?
Sorunuzu
anladığımdan emin değilim. Sizce ekonomi bilim dalında çok sayıda kişinin, ekonomistin
mali çıkar çatışmaları yüzünden söylediklerine kuşkuyla
Demek
istediğinizi anladım.
Sanmam.
EKONOMİ
HOCALARININ ÇOĞU ZENGİN İŞ ADAMLARI DEĞİLDİR. Hubbard Metlife yönetim kurulu
üyesi olarak yılda 250.000 dolar kazanıyor daha önce de balon sırasında mortgage
kredisi veren ve 2009’da iflas eden Capmark'in kurulundaydı. Ayrica Nomura
Securities’e KKR Financial Corporation’a ve başka firmalara danışmanlık yaptı. Bu
film için röportaj vermeyi reddeden Laura Tyson California Üniversitesi Berkeley’de
Profesör, Clinton’in başkanlığında Ekonomik Danışmanlar Konseyi başkanı sonra
da Ulusal Ekonomi Konseyinin yöneticisi oldu. Devletten ayrılınca Morgan
Stanley’nin yönetim kuruluna girdi ve yılda 350.000 dolar kazanıyor.
Brown
Üniversitesinin rektörü Ruth Simmons Goldman Sachs’in kurulunda yılda 300.000
dolardan fazla alıyor.
Hazine
bakanı olarak türev ürünlerin deregulasyonunda önemli rol oynayan Larry
Summers, 2001‘de Harvard’in rektörü oldu. Harvard’dayken Hedge fonlara danışmanlıkla
milyonlar kazandı ayrıca konuşmalardan da yatırım bankalarından milyonlar kazandı.
Mal beyannamesine gore Summers’in yıllık geliri 16.5 milyon ile 39.5 milyon arasında.
Columbia
İşletme Fakültesine dönen Frederic Mishkin Merkez Bankası’ndan ayrıldıktan sonra
mal beyannamesinde net gelirinin altı milyon ile 17 milyon arasında olduğunu belirtmiştir.
2006’da
İzlanda‘nın mali sistemini ilişkin ortak bir inceleme yaptınız.
“İzlanda
mükemmel kurumları olan, rüşvet oranı düşük hukukun üstünlüğünü tanıyan gelişmiş
bir ülke. Ekonomisi finansal liberalizasyona uyum sağlamıştır ve tedbirli bir düzenleme
ve güçlü bir denetim vardır.”
BU
BİR HATAYDI, ANLAŞILDI Kİ İzlanda'da o dönemde
tedbirli bir düzenleme ve güçlü bir denetim - yokmuş -Neden olduğunu düşünmüştünüz?
Elinizdeki
bilgilerle sınırlısınız genel olarak İzlanda‘nın kurumlarının iyi olduğu düşünülüyordu.
-Gelişmiş
bir ülkeydi
-Size
bunu kim söyledi?
-Hangi
araştırmayı yaptınız?
-insanlarla
konuşuyorsunuz.
MERKEZ
BANKASI’NA GÜVENİYORSUNUZ AMA O DA BAŞARISIZ OLDU. AÇIKÇASI BU
-Merkez
Bankası’na niye güvenilir?
-Şey
O güven
Çünkü
elinizdeki bilgilere bakıyorsunuz.
-Bunu
yazmak için kaç para aldınız? –
Aldığım
para miktarı: Bu açık bir bilgi. İzlanda Ticaret Odası Frederic Mishkin'e bu
incelemeyi yazması için 124.000 dolar ödedi.
Özgeçmişinizde
bu çalışmanın başlığı değiştirilmiş. “İzlanda 'da Mali lstikrar’ iken “İzlanda
'da Mali istikrarsızlık” olmuş. Bilmiyorum. Her neyse Yazım yanlışı varsa,
vardır. Kamuya açık olması gereken şey bir kimse herhangi bir konuda bir araştırma
yapıp yayımladığında o araştırmadan maddi çıkar sağlayıp sağlamadığıdır. Ama bildiğim
kadarıyla böyle bir kural yok. Bunu yapmayacak birini düşünemiyorum. Yani Bunu
yapmamanın mesleki yaptırımları vardır. Çalışmanızın hiçbir yerinde İzlanda
Ticaret Odası'ndan bu çalışma için para aldığınızı belirtmemişsiniz.
-Hayır,
ben Yani.
-Peki.
İngiltere’deki en unlu iktisatçı ve Londra işletme Fakültesi Profesöru
Richard Portes’ten de İzlanda Ticaret Odası tarafından İzlanda finans sektörünü
öven bir rapor yazması istendi. BANKALARIN LİKİDİTESİ ÇOK YÜKSEK.
İzlanda
kuronunun değer kaybetmesiyle para kazandılar.
Bunlar
güçlü bankalar. Gelecek yıl için piyasa fonları garantili.
-Bunlar
iyi yönetilen bankalar.
-Teşekkür
ederim.
Mishkin
gibi, Portes da raporunda İzlanda Ticaret Odası’ndan para aldığını açıklamadı. Harvard
elde edilen maddi çıkarın açıklanmasını zorunlu kılıyor mu?
Başkan
Harvard iktisat Bölümü Bildiğim kadarıyla, hayır.
Kişilerin
başka işler yaparak kazandıklarını size bildirmelerini
-
istiyor musunuz?
-Hayır.
Sizce bu bir sorun değil mi?
Neden
olsun kip Martin Feldstein’in AlG’nin Laura Tyson'in Morgan Stanley’nin yönetim
kurulunda olması Larry Summers'in danışmanlıktan on milyon kazanması konuyla
ilgisiz mi?
Evet.
Evet. İlgisiz.
Direktor,
AlG & AlGFP (1 988-2009) iktisat Profesörü, Harvard Çok geniş bir yelpazede
birçok makaleniz var. Denetlenmeyen kredi temerrüt swaplarını risklerini araştırmaya
gerek görmediniz mi?
Hiç
görmedim. Aynı soruyu yöneticilerin aldıkları ikramiyelerle ilgili soruyorum.
Şirket
idaresinin denetlenmesi?
Siyasal
partilere bağışların etkisi?
Bu
tartışmalara ekleyecek bir şeyim yok. Özgeçmişinize bakıyorum. Anlaşılan üniversite
dışı faaliyetlerinizin çoğu finans sektöründe danışmanlık ve idarecilik düzenlemeleri.
Bu tanımlamaya katılmaz mısınız?
Danışmanlık
yaptığım müşterilerim özgeçmişimde yok.
-Bu
yüzden bilemem. -kimlere danışmanlık yapıyorsunuz?
Bunu
size söylemek zorunda değilim. Tamam. Birkaç dakika sonra bu görüşme bitiyor. Finans
şirketlerine danışmanlık yapıyor musunuz?
-Cevabım
evet.
-Ve?
Ve Bunun ayrıntısına girmek istemiyorum. Başka finans şirketleri de var mı?
Olabilir.
Hatırlamıyor musunuz? Bu bir sorgulama değil, bayım. Size nezaketen vakit ayırdım.
Simdi anlıyorum, aptallıkmış. Üç dakikanız kaldı. İyi kullanın. 2004’te balonun
en büyük olduğu dönemde Glenn Hubbard, Goldman Sachs’in Baş Ekonomisti Wıllıam
C. Dudley ile birlikte çok okunan bir makale kaleme aldı. Makalede Hubbard
kredi türev ürünlerini ve menkul kıymetleştirme zincirini övüyor bunların
sermaye tahsisini geliştirdiğini ve mali istikrarı artırdığını söylüyordu. Ekonomideki
istikrarsızlığın azaldığını örnek gösteriyor ve durgunluğun daha seyrek ve daha
yumuşak olduğunu söylüyordu. Kredi türev ürünleri bankaları zarara karşı
koruyor ve riskin dağıtılmasına yardımcı oluyordu. Riskin daha geniş bir alana
yayılmasına yardımcı oluyor. Tip alanında bir araştırmacı bir makale yazıp şöyle
diyor:
“Bu
hastalığın tedavisi için şu ilacı yazmalısınız.” Ortaya çıkıyor ki, bu
doktorun gelirinin yüzde 80'i bu ilacın imalatından geliyor. Bu sizi rahatsız
etmez mi?
Bunu
açıklamak önemli. Bu burada konuştuğumuz konulardan biraz farklı bir şey çünkü Harvard ve Columbia üniversitelerinin rektörleri
maddi çıkar sağlama konuşunda yorumda bulunmayı reddettiler. Her ikisi de bu filmde röportaja
çıkmayı reddetti. Bu durum ekonomik disiplin hakkında sizce ne diyor?
DOĞRUSU
HİÇ ALAKASI YOK. VE GERÇEKTEN DE BENCE BU, PROBLEMİN SORUNUN ÇOK ÖNEMLİ BİR
KISMI. (yalan söylemeyi terk etmek gerekir diyemiyorlar)
BOLÜM
5:
ŞU
ANDA NE DURUMDAYIZ YİYECEK KUPONU KABUL EDİLİR
A.B.D.
finans sektörünün güç kazanması Amerika’daki daha büyük bir değişimin bir parçasıydı. 1980’lerden bu yana Amerika
çok daha eşitsiz bir toplum haline geldi ve ekonomik egemenliği düşüşe geçti.
General Motors, Chrysler ve U.S. Steel gibi Eskiden Amerikan ekonomisinin temelini
oluşturan şirketler kötü yönetildi ve yabancı rakipleri karşısında geri kaldı.
Çin gibi ülkeler açık ekonomiye geçtikçe Çok uzun yıllar gelişmiş dünyadaki 660
milyon kişi gezegende var olan bu işgücü karşısında korundu. Birdenbire
Bambu Perde ve Demir Perde kalktı ve 2.5 milyar kişi daha eklendi. Amerikan
fabrikalarındaki on binlerce işçi işten çıkarıldı. Birkaç yıl içinde imalat sanayimiz
çöktü. İMALAT AZALIRKEN DİĞER SEKTÖRLER YÜKSELİŞE GEÇTİ. (Türkiye
imalattan vazgeçip tüketici durumuna düşüşü gibi) Amerika enformasyon (Bilişim-İnternet;
Danışma, tanıtma) teknolojisinde dünyada başı çekiyor bu alanda yüksek maaşlı
işler bulmak kolay. Ortalama Amerikalı için üniversite eğitimi hayal
olmaya başladı.
HARVARD'A
YAPILAN BAĞIŞLARIN ARTIŞI
Harvard
gibi üniversitelere milyarlarca dolar bağış yapılırken kamu üniversitelerinin
geliri azalıyor, eğitim ücreti artıyor.
CALİFORNİA
UNİVERSİTESİ EĞİTİM ÜCRETİ
California’daki
kamu üniversitelerinin eğitim ücreti 1970’lerde 650 dolarken, 2010’da 10.000 doların
üstüne çıktı.
Amerikalıların
üniversiteye gidip gitmeyeceğini belirleyen en önemli faktör eğitim ücreti ödeyip
ödeyemeyecekleridir. Bu arada Amerika’nın vergi politikası zenginden yana olmuştur.
11 Ekim 2006 Başkan olduğumda vergilerin yüksek olduğunu düşünüyordum, öyleydiler.
En dramatik değişiklik Başkan Bush’un baş ekonomi danışmanı olan Glenn Hubbard tarafından
tasarlanan bir dizi vergi indirimidir. Bush yönetimi yatırımdan elde edilen kazançlar
ve hisse senedi gelirleri üstündeki vergiyi indirdi ve veraset vergisini kaldırdı.
Kapsamlı bir planımız vardı ve uygulanınca Amerikan işçilerinin, ailelerin, yatırımcıların
ve küçük işletme sahiplerinin cebinde 1.1 trilyon dolar kaldı. Be indirimlerden
sağlanan gelirin çoğu yüzde 1'lik en zengin Amerikalıya gitti.
BUSH
VERGi İNDİRİMLERİNDEN SAĞLANAN TASARRUFLAR
Bu
bizim ekonomik toparlanma politikamızın temelini oluşturuyordu. Bugün
Amerika’daki gelir eşitsizliği bütün gelişmiş ülkelerdekinden daha fazladır. Amerikan
aileleri bu değişikliğe iki şekilde tepki veriyorlar:
Yılda
Çalışılan Saat
Daha
fazla çalışarak ve borca girerek.
Orta
sınıf giderek fakirleştikçe kredi almalarını kolaylaştırmak siyasi bir gereklilik
olmaya başladı. Berbat bir evde oturmanız gerekmiyor.
15
Ekim 2002
Bush:
Ev satın almak isteyen düşük gelirliler de herkes gibi güzel evler alabilir.
Amerikan
aileleri evlerinin, arabalarının, sağlıklarının ve çocuklarının eğitiminin finansmanını
borçlanarak yaptılar. Yüzde 90’lik alt kesimdeki insanlar 1980-2007 arasında
fakirleşti. Hepsi en tepedeki yüzde 1 'e gittı.
Tarihte
ilk kez ortalama Amerikalı ebeveynlerinden daha az eğitimli ve daha fakir. Wall
Street'teki ve Washington’daki açgözlülük ve sorumsuzluk dönemi 29 Eylül 2008
büyük Buhran’dan bu yana gördüğümüz en ciddi finansal krize yol açtı.
Barack
Obama 2008 seçimlerinden önce finans krizi patlak verdiğinde Amerika’daki değişim
ihtiyacına örnek olarak Wall Street'in açgözlülüğüne ve denetimdeki başarısızlığa
işaret etti. Bizim basımıza bu belayı Washington
ile Wall Street’in başarısızlığı sarmıştır. Obama başkan olduktan sonra sektörde
reform ihtiyacını dile getirdi.
14
EYLÜL 2009
(OBAMA’NIN
HATALARI)
Bize
tüketiciyi koruma kurumu lazım. Wall Street kültürünü değiştirmemiz lazım. Sonunda
2010’un ortalarında yasa yürürlüğe girdiğinde hükümetin mali reformlarının zayıf
olduğu görüldü. Derecelendirme, lobicilik ve ikramiyeler gibi çok önemli
konularda ise önemli bir gelişme teklif bile edilmedi. Obama'ya ve “düzenleyici
reform” konuşuna cevabım tek kelimeyle “hah” olur.
Çok
az reform yapılmıştır. Neden?
Çünkü
bu bir Wall Street hükümeti.
OBAMA
HAZİNE BAKANI OLARAK TİMOTHY GEİTHNER’İ ATADI. Geithner, kriz sırasında New
York Merkez Bankası başkanı ve Goldman Sachs'e dolar başına 100 sent ödeme kararının
kilit aktörüydü. (Yine Amerikalılara kazık atıldı) Tim Geithner Hazıne bakanı
olarak atandığı zaman yaptığı konuşmasında ‘Ben hiçbir zaman denetleyici olmadım,”
dedi. Bu bana onun New York Merkez Bankası başkanı olarak görevini
anlamadığını gösteriyor. Timothy Geithner bu filmde röportaja çıkmayı
reddetti. New York Merkez Bankası’nın yeni başkanı Glenn Hubbard'la birlikte
yazdığı makalede türev ürünleri öven Goldman Sachs’in Eski baş ekonomisti William
C. Dudley'dir. Geithner’in baş yardımcısı Eski Goldman lobicisi Mark
Patterson'dir. Önemli danışmanlardan biri de sattığı mortgage kağıtlarının kaybedeceğine
oynayan Tricadia'yi denetleyen Lewis Sachs’tır. Obama, Badeli Emtia Ticaret
Komisyonu başkanlığına Eski bir Goldman Sachs yöneticisi olan ve türevlerin denetlenmesinin
yasaklanmasına yardım eden Gary Gensler’i getirdi. Menkul Kıymetler ve
Borsalar Komisyonunun başına ise yatırım bankacılığı öz denetleme organı FlNRA’nin
CEO’su Mary Schapiro'yu getırdi. Obama’nin genel sekreteri Rahm Emanuel Freddie
Mac’in yönetim kurulunda görev alarak 320.000 dolar kazandı. Martin
Feldstein ile Laura Tyson Obama'nin Ekonomik Toparlanma Danışma Kurulundaydı. Obama’nın
baş ekonomik danışmanı ise Larry Summers’dir. En kıdemli ekonomik danışmanlar o
yapıyı oluşturan kişilerdi. Summers ile Geithner'in danışman olarak önemli rol
oynayacakları anlaşılınca bunun statüko olduğunu anlamıştım. Yabancı ülkeler
öyle yaptığı halde, Obama hükümeti bankalardaki ikramiyelerin denetlenmesine karşı
çıktı. FİNANS SEKTÖRÜ HİZMET SEKTÖRÜDÜR. KENDİNE DEĞİL BAŞKALARINA
HİZMET ETMELİDİR.
Eylül
2009’da, Christine Lagarde ile İsveç, Hollanda, Luksemburg ltalya, ispanya ve
Almanya maliye bakanları A.B.D. dahil G20 ülkelerine banka ikramiyelerine sıkı
kurallar getirilmesi çağrısında bulundular. 2010 Temmuz’unda Avrupa
Parlamentosu bu kuralları yürürlüğe koydu. Obama hükümetinden bir tepki
gelmedi. Bunun geçici bir sorun olduğunu, işlerin normale döneceğini sanıyorlar.
25
AĞUSTOS 2009
İşte
bu yüzden onu yeniden Merkez Bankası başkanlığına atıyorum. Teşekkürler, Ben.
2009’da, Barack Obama Ben Bernanke’yi yeniden atadı.
Teşekkür
ederim, Sayın Başkan.
2010
ortalarından bu yana, tek bir kıdemli mali yönetici yargılanmadı, hatta tutuklanmadı
bile. Hiçbir özel savcı atanmadı. Tek bir şirket bile menkul kıymet veya
mevduat sahteciliğinden yargılanmadı. Obama hükümeti balon sırasında
finans yöneticilerine ödenen tazminatları geri almak için hiçbir adım atmadı.
Ben olsam Mozilo gibi Countrywide'in üst yöneticilerine kesinlikle dava açardım.
Bear Stearns, Goldman Sachs ile Lehman Brothers ve Merrill Lynch'i incelerdim.
(Bizde neler oluyor, kimse sormuyor)
-Suçlamak
için mi?
-Evet.
-Şey
konusunda
-Evet.
Kazanmak çok zor olurdu ama bence altta çalışanlar konuşsa kazanılabilir.
UYUŞTURUCUNUN, FAHİŞELİĞİN VE FAHİŞELERİN İŞ MASRAFI OLARAK GÖSTERİLMESİNİN
YAYGIN OLDUĞU BİR SEKTÖRDE GERÇEKTEN İSTERSENİZ İNSANLARI KONUŞTURMAK ZOR
OLMAZ. Bana anlaşma önerdiler, ben de kabul ettim. Kayıtlarımla
ilgilenmediler. Hiçbir şeyle ilgilenmediler.
-kayıtlarınızla
ilgilenmediler mi?
-Evet
öyle.
İlgilenmediler.
Wall
Street davalarında insanlara başka yapmak için kişisel kusurlarını kullanmama konuşunda
bir duyarlılık vardır. Belki yaşadığımız felaketten sonra insanlar bunu yeniden
değerlendirir. O konuda yargılamak bana düşmez. Federal savcılar 2008 yılında
Eliot Spitzer’i istifaya zorlamak için kusurlarından yararlanmaktan
çekinmediler. Göstermediler. Bize geliyorsunuz
ve “Özür dileriz, istemeden oldu. Bir daha yapmayacağız. Bize inanın,” diyorsunuz.
Temsilci
Michael CAPUANO: Seçim bölgemde gerçekten bankalarınızı
soymuş insanlar var. Onlar da aynı şeyi söylüyor. Onlar da üzgün. Onlar da
istemeden yaptılar. Bir daha yapmayacaklar.
2009’da
işsizlik 17 yıldır en yüksek düzeyine çıktığında Morgan Stanley çalışanlarına 14
milyar dolar Goldman Sachs ise 16 milyar dolar ödedi.
2010
yılında primler daha yüksekti. Neden bir finans mühendisine gerçek bir mühendisten
dört ile 100 kat arası daha fazla para ödenmeli?
GERÇEK BİR MÜHENDİS KÖPRÜ İNŞA EDER. BİR
FİNANS MÜHENDİSİ İSE RÜYA İNŞA EDER. Ama bu rüyalar kâbusa dönüştüğünde
bedelini başkaları öder. Onlarca yıl boyunca Amerikan mali sistemi istikrarlı
ve güvenliydi. Ama sonra bir şeyler değişti. Finans sektörü topluma sırtını döndü
siyasal sistemi yozlaştırdı ve dünya ekonomisinde krize yol açtı. Büyük bir
bedel ödeyerek felaketten döndük ve hala toparlanmaktayız. Ama KRİZE NEDEN
OLAN KİŞİLER VE KURUMLAR HALA İKTİDARDA VE BUNUN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR. Bize
onlara ihtiyacımız olduğunu ve yaptıklarının anlayamayacağımız kadar karmaşık
olduğunu anlatacaklar. Bir daha olmayacak, diyecekler. Reformları engellemek
için milyarlar harcayacaklar. Kolay olmayacak. Ama bazı şeyler uğrunda savaşmaya
değer.
[1] REGÜLASYON VE DEREGÜLASYON POLİTİKASI
Regülasyon, devletin ekonomiye
direkt müdahale ettiği çeşitli iktisat politikası araçlarından biridir. Devlet
bu müdahalesini çeşitli alanlarda, piyasaya giriş çıkışı düzenleyici yasal
tekeller oluşturarak yapmaktadır.
Deregülasyon, devletin karar alanını daraltan regülasyonların,
azaltılması veya kaldırılması, kamu kudretinin özel sektöre ve sermayeye
devredilmesi yönünde yapılan yasal düzenlemelerdir.
[2] Sport utility vehicle ya da SUV (Türkçe: spor amaçlı taşıt)
hem çekme kapasitesi hem de kamyonet özelliğine sahip yolcu taşıma aracıdır.
Araç hem minivan hem de station wagon özelliklerini bir arada barındırır. Bunun
yanında asfalt harici arazilerde hareket edebilir.
Bazı
ülkelerde bu araçlara "arazi aracı" , "dört çeker", ya da
"4WD" (4 Wheel Drive) denir. Ancak tüm SUV araçları dört tekerlekten
çekme özelliğine sahip olmadığı gibi her 4WD yolcu aracıda SUV değildir.
Off-road araçları ise tamamıyla farklı bir sınıf olup sadece asfalt veya
döşenmiş yol haricindeki yollar için tasarlanmıştır. Her ne kadar bazı SUV
araçları off-road özelliğine sahip olsa da bu, araçlar için ikinci sırada bir
özelliktir. Birçoğunun 2WD, 4WD yüksek çekiş ve 4WD düşük çekişten birinden
diğerine geçme özelliği bulunmamaktadır.
[3]
Commercial Driver's License: Ticari
Ehliyet (CDL) ticari bir motorlu aracın bir
sınıf çalışmasına bireysel yetkisi bir
kişiye, 49 CFR
383 yer standartlara
uygun olarak bir Devlet veya diğer yargı
tarafından verilen bir lisans.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar