Print Friendly and PDF

Çin Mahallesi (1974) Chinatown

 

 Alıntı: Los Angeles bölgesinde su meselesi üzerinden Amerika’nın karanlık arkaplanına dair bir başyapıt!

Noah Cross karakteriyle aile ilişkilerindeki sapık durumlar sorgulanırken zenginliğin arka pis yüzü irdeleniyor.

 Evin havuzunda bulunan gözlüğün sol camı kırık olması, Evelyninde de sol gözünden vurularak öldürülmüş olması hayatın üzerindeki tek gözlü bakışa işaret ediyor

Filmde Polanski'nin Nicholson'in burnunu bıçakla yırtan adam olarak rol de kestiği filmde filim boyunca çıkmayacak kadar düşündüren bandaj ve burun izi ile tarihi anımsatıyor. Hindistanda hırsızlara uygulanan bu ceza, Bizans imparatorlarına ölüm cezasına alternatif olarak verilirdi.Halk önünde bir   imparotoru rezil duruma düşürmek.

Film üzerine kafa yordukça, birçok soru çıkıyor. Alt yapısı kuvvetli film.


 130 dk

 Yönetmen:

Roman Polanski

Senaryo:

Robert Towne, Roman Polanski

Ülke:

ABD 

Tür:

Dram, Gizem, Gerilim

 Vizyon Tarihi:

20 Haziran 1974 (ABD)

Dil:

İngilizce, Çin Lehçesi, İspanyolca

Müzik:

Jerry Goldsmith

 Nam-ı Diğer:

Chinatown

 Oyuncular

    Jack   Nicholson

    Faye  Dunaway

    John   Huston

    Perry   Lopez

    John  Hillerman

 

Devam Filmleri

 

    1974 - Çin Mahallesi (301,115)8.2

    1990 - Dedektif Jake (11,685)6.2

 

Özet

Eski polis Jake Gittes özel dedektif olarak çalışmaktadır. Los Angeles'ın su idaresinden sorumlu Hollis I. Mulwray'i takip etmek için eşi Evelyn tarafından kiralanır. Evelyn eşinin kendisini aldattığını düşünmektedir. Takibe başlayan Jake gerçekten de Hollis'in başka bir kadınla beraber olduğunu görecektir. Ancak olaylar beklediği gibi gelişmez. Hollis gizemli bir şekilde öldürülür. Jake olayın peşini bırakmaya yeltense de, bir karabasının içine düşmüştür. Olaylar onun yakasını bırakmayacak, Evelyn sandığı kadının Hollis'in gerçek eşi olmadığını anlayacak ve herşey daha da çetrefilleşecektir

Altyazı

Off!

 Lanet olsun!

 Ahh!

 Tamam Curly, kes şunu artık.

 Jaluzilerin hepsini yiyemezsin   daha Çarşamba günü taktırdım.

 Şunu götür bakalım.

 - Bu kadın beş para etmez.

 - Ne diyebilirim ki?

 Haklısın.

 Haklıysan, haklısındır  ve bence öylesin de.

 Borcumun kalanını haftaya ödeyebilirim.

 Yalnızca 60 ton orkinos yakalayabildik.

 Orkinoslara, ton balığından daha az ödüyorlar.

 Önemli değil Curly.

 Sadece her şeyi öğrenmeni istedim.

 Seni meteliksiz bırakacak kadar zalim değilim.

 - Sen beni ne zannettin?

 - Teşekkürler Bay Gittes.

 Bana Jake de!

 Dikkatli sür Curl, tamam mı?

 Bayan Mulwray sizi, Bay Walsh ve Bay Duffy ile birlikte bekliyor.

 Bayan Mulwray sizi Bay Gittes ile tanıştırayım.

 - Bayan Mulwray nasılsınız?

 - Bay Gittes değil mi?

 - Evet, sorununuz nedir?

 - Kocam Bay Gittes  Başka bir kadınla ilişkisi olduğunu düşünüyorum.

 - Olamaz.

 Emin misiniz?

 - Korkarım ki evet.

 Üzüldüm.

 Bay Gittes eğer mümkünse, bu konuyu yalnız görüşebilir miyiz?

 Maalesef bu mümkün değil.

 Bunlar benim yardımcılarım ve bana birçok konuda yol gösteriyorlar.

 - Her şeyin üstesinden tek başıma gelemem.

 - Tabii ki gelemezsiniz.

 Şimdi bir bakalım  Kocanızın başkasıyla ilişkisi olduğuna dair, nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?

 Bunu bir kadın anlar.

 - Bayan Mulwray, kocanızı seviyor musunuz?

 - Tabii ki seviyorum.

 O zaman evinize gidip her şeyi unutun.

 Emimin ki, kocanız da sizi seviyordur

Bayan Mulwray.

 "İti köpeği uyandırma.

" deyimini hiç duydunuz mu?

 - Herşeyi bilmemeniz sizin için en iyisi.

 - Ama bunu öğrenmem lazım.

 Pekala.

 Kocanızın adı nedir?

 Hollis  - Hollis Mulwray.

 - Sular İdaresindeki mi?

 - Kendisi başmühendistir.

 - Baş mühendis mi?

 Bayan Mulwray   bilmenizi isterim ki bu tip araştırmalar, size çok pahalıya mal olabilir.

 - Hemen sonuçlanmaz, zaman alır.

 - Para hiç sorun değil Bay Gittes.

 Pekala   elimizden geleni yapmaya çalışacağız.

 Baylar, bugün şu kapıdan çıkıp, arabanıza atlayıp, sağa dönebilir   arabanıza atlayıp,25 dakikada Pasifik Okyanusuna ulaşabilirsiniz.

 Orada yüzebilir, balık avlayabilir, ama suyunu içemez   ve o suyla portakalınızı sulayıp büyütemezsiniz.

 Şimdi bir düşünün  Tam okyanusun kıyısında yaşıyoruz.

 Ama aynı zamanda, bir çölün de kıyısında yaşıyoruz!

 Los Angeles bir çöl vilayetidir.

 Bu binanın zemini ve sokaklarımızın altı bir çöldür.

 YARIŞ HABERLERİ Yarış Tutkunlarının Tek idolü SEABİSQUİT Eğer su olmazsa, tozlar yükselip, bizi hiç var olmamışız gibi sarıp yutacak.

 Alto Vallejo Projesi, bizi bu çölden kurtarabilir   ve bence 8.

5 milyon dolar, sokaklarımızı, çölden kurtarmak için,  oldukça makul bir teklif ve bundan da daha iyi bir teklif düşünülemez.

 Sayın Başkan, tüm bölümlerin görüşlerini bir kez daha dinleyelim.

 Sular İdaresine öncelik vererek başlamak en iyisi.

 Bay Mulwray?

 ALTO VALLEJO BARAJ TEKLİFİ

Baylar, Van der Lip barajı inşaatındaki çatlak yüzünden   500'e yakın verdiğimiz ağır kaybı, göz ardı etmemiz gerekir.

 Merkezi veriler bize gösteriyor ki   bu zemin altındaki geçirgen taban,  Van der Lip faciasındaki tabanla aynı.

 Bu tip bir basınca dayanıp, ayakta kalması mümkün değil.

  ve siz hala 21.5'a 1 ivmesi olan, 35 metre uzunluğunda ve de, 48.000 dönümlük suya yüzeyi yakın arazinin, aşınmaya meyilli hattına,  baraj yapmak teklifinde bulunuyorsunuz.

 Bunu onay veremem.

 Bunu kabul edemem, bu kadar basit.

 Aynı hatayı ikinci kez tekrarlayacak değilim.

 - Yuhhh!

 - Yuhhhh!

 Sessiz olun!

 Sessiz olun!

 Bu da neyin nesi böyle!

 Çıkarın şu lanet hayvanları burdan.

 Onları nereye götürebilirim ki?

 Verecek bir cevabın bile yok, değil mi?

 Vadiden su araklıyorsun, çayırların içine edip bırakıyorsun   ve hayvanları açlığa terk ediyorsun.

 Bunun için kimden mama alıyorsun Bay Mulwray.

 Tek bilmek istediğim bu.

 SUSUZLUKTAN ÖLEN LOS ANGELES'I KURTARMAK İÇİN "EVET" OYU VER.

 - Tanrım, tüm gece ordaydı.

 - Evet doğru.

 Geri dönüp, 3 kez saatleri değiştirmek zorunda kaldım.

 Dün 3 ayrı rezervuara  Richfield benzin istasyonuna işemeye ve, bir de Pig Whistle'a uğradı.

 Adamın kafasına su kaçmış gibi!

 Pekala ne buldun bakalım?

 - Bu kadar mı?

 - Pig'n Whistle'ın orada tartıştılar.

 - Ne hakkında?

 - Anlayamadım, trafik gürültüsü vardı.

 Sadece bir şey duyar gibi oldum  - "Elma Kor" - "Elma Kor" mu?

 Aynen öyle.

 - Walsh, koca gününü buna mı harcadın?

 - Bana resim çek dedin, ben de çektim.

 Sana bir şey anlatayım Walsh  J.

J. Gittes ve Ortakları  Bizim meslek, büyük kurnazlık gerektirir.

 - Ne oldu Sophie?

 - Duffy telefonda.

 - Duffy nerdesin?

 - Onu enseledim.

 Biriyle fingirdeşiyor.

 - Sakin ol.

 Nerdesin?

 - Glendale ve Douglas'ın ordayım.

 - Echo Parkında'da bir sandaldalar.

 - Anlaşıldı, geliyorum.

 Echo Park.

 Yine su!

 Haydi dostum, bana şöyle kocamaaan gülümse bakalım.

 Bayılacaksın.

 EL MACANDO KONAKLARI Tanrım işte bu, biraz daha   SU İDARESİ SKANDALI Paralar kimlere yediriliyor!

 Hakkında bu kadar yazı çıkarsa, yakında dejenere biri olup çıkarsın.

 Jake, farkına varsan iyi olur, artık hemen hemen bir yıldız oldun.

 - Şuna bak Barn.

 - Evet, sıcak her şeyi mahvediyor  Etrafı enayiler sardı artık.

 - Ne dedin ahbap?

 - Önemi yok.

 Ekmek parası kazanmak için ne boktan bir yol.

 Sadece meraktan soruyorum, sen nasıl para kazanıyorsun?

 Mortgage bölümündeyim.

 Ulusal Banka.

 Söylesene, bu hafta kaç ailenin evine hacze gittin?

 - Kayıtları basına dağıtmıyoruz.

 - Ben de dağıtmıyorum.

 Belki de görevlileriniz dağıtıyordur.

 Kim bu dallama, Barney?

 Devamlı müşterin mi yoksa  Ben ekmeğimi taştan çıkartıyorum.

 Zor durumdaki insanlar yardım için gelir bana.

 Siz bankacıların yaptığı gibi   aileleri kollarından tuttuğum gibi, dışarı fırlatıp atmam.

 Belki de konuşmaya dışarda devam etmek isterin?

 Ne dersin?

 O adamın gazeteye nasıl çıktığından haberim yok.

 Benim elimden bir şey gelmez.

 Olaylar birden gelişti.

 - Ekmek paramı dürüstçe kazanırım.

 - Elbette, bir şey demedim.

 Her neyse adam karısını devamlı düdüklemekten bıkmış.

 Dürüstçe kazanırım, anladın mı?

 Çinlilerin yaptığı gibi yap demiş: Çinliler gibi yapmak da neyin nesi  Çinli gibi düdüklemek istiyorsan şöyle yapm  Duffy.

 Hey, Walsh.

 - Sophie, bizi biraz yalnız bırakır mısın?

 - Ama Bay Gittes  - Sophie dedim  - Tamam Bay Gittes.

 Şimdi size bir hikaye anlatacağım.

 Bak Walsh bir adam var ve, karısını düdüklemekten bıkmış.

 - Jake beni dinle.

 - Bekle canım, ne bu acelen?

 Arkadaşı da ona: "Çinlilerin yaptığı gibi yap" demiş.

 Peki Çinliler nasıl yapar?

 "Önce biraz karısını düdükler, sonra durup Konfüçyüs okur." Sonra dönüp tekrar karısını düdükler ve durup, okumaya gider.

 - Jake  - Walsh dinle bunu çok seveceksin.

 Sadece bir saniye daha bekle.

 Sonra biraz daha düdükler ve sonra, uzuuun uzuun Ay'ı seyrederlermiş.

 Bu onlara daha büyük haz verirmiş.

 Artık evine gidip karısını, rahat rahat düdükleyebilir, değil mi?

 Biraz düdükledikten sonra yine durmuş   gitmiş ve biraz dergi okumuş, sonra dönüp tekrar düdüklemeye başlamış.

 Sonra tekrar durup " Özür dilerim tatlım" deyip sigara içmeye başlamış.

 Buna karısı biraz içerlemiş.

 Tekrar geri dönüp, biraz daha düdüklemiş   tam yine Ay'ı seyretmeye gitmek için hazırlanırken, Karısı demiş ki: "Ne oldu sana böyle?

" Tam bir Çinli gibi düdüklüyorsun.

 Tanrım!

 Şu Barney var ya  Bay Gittes.

 Evet.

 Beni tanıyor musunuz?

 Tanısaydım kesin hatırlardım.

 - Daha önce karşılaştık mı?

 - Sanırım, hayır.

 - Hiç mi?

 - Hiç.

 Ben de öyle düşündüm zaten.

 Ben Bayan Evelyn Mulwray.

 Bay Mulwray'in eşi.

 Nasıl  - Şu Mulwray mi?

 - Evet o Mulwray.

 Daha önce hiç tanışmadığımıza göre   kocamı takip etmeniz için sizi tutmadığım konusunda hemfikiriz sanırım.

 Galiba popüler olmak hoşunuza gitmiş Bay Gittes.

 Layığınızı fazlasıyla bulacaksınız.

 Bir saniye Bayan Mulwray.

 Sanırım bir yanlış anlama söz konusu.

 - Bu kadar sertliğe hiç gerek yok.

 - Ben kimseye karşı sertlik yapmam.

 Avukatım yapar.

 Bu sizin için, Bay Gittes.

 Vekilinizle en kısa zamanda mutabakata geçmeyi umuyoruz.

  Sular İdaresi Baş Mühendis Hollis Mulwray Bay Mulwray lütfen.

 Burada değil Bay  Gittes.

 - Ziyaretinizin nedenini öğrenebilir miyim?

 - Kişisel bir mesele.

 - Çıkalı çok mu oldu acaba?

 - Öğlen yemeğine çıktı.

 Hay Allah, kıl payı kaçırdım.

 - Sizi bekliyor muydu?

 - 15 dakika kadar önce.

 İçerde beklerim.

 Bayım   Bay Yelburton orada mı?

  Hala binada.

  Pekala.

 Teşekkürler.

  Bu akşam Oak Pass'da 7 Yatak Faal Yardımcı olabilir miyim acaba?

 Ben Russ Yelburton, baş mühendis yardımcısıyım.

 J.J.Gittes memnun oldum  Bölümü alakadar eden bir durum değil.

 - Acaba ofisimde bekleyebilir misiniz?

 - Elbette.

 Gazetelerdeki gündem dolayısıyla, bu aralar tansiyonumuz oldukça yüksek.

 Burdan efendim.

 Biliyor musunuz   bir insanla uzun süre geçirince, tüm adetlerini ve etiklerini öğreniyorsunuz.

 Hem de çok iyi öğreniyorsunuz.

 Onun ne kadınlarla işi olur, ne de kadınların onla.

 - Emin misiniz?

 - Şakasını bile yapmaz.

 Bu konuyu fazlasıyla ciddiye alıyor olmasın!

 - Lütfen buyrun.

 - Hayır, teşekkürler ederim.

 - Öğlen yemeğini nerede yer, bir fikriniz var mı acaba?

 - Hayır bilemiyorum.

 - Pekala, ona geri geleceğimi bildirin.

 - Kendisine söylerim.

 Belki lazım olur, bir kartınızı almamın sakıncası var mı acaba?

 Tabii ki rahatınıza bakın.

 - Mulvihill burada ne işin var?

 - Suyumu kestiler, sanane?

 Bunun nesi kötü ki?

 Biraz su içmezsin, biraz da banyo yapmazsın, oldu bitti.

 Sonra sana bir rapor yollarlar.

 Ama sen o raporu okur musun ki!

 Tamam Muvihill, seni gördüğüme sevindim.

 - Claude Mulvihill'i tanıyor musunuz?

 - Tabii ki tanıyorum, bizimle çalışır.

 İyi de ne işe yarıyor?

 Rezervuarların havaya uçuracağına dair, bazı tehditler aldık.

 - Önemli bir sebebi olmalı?

 Kıtlık yüzünden, vadideki suyu kısıtladık.

 Çiftçiler zor durumda, şehrin suya ihtiyaç duyduğuna şüphe yok.

 - Oldukça şanslısınız Bay Yelburton.

 - Anlayamadım?

 Mulvihill Ventura'da şerifken, rom simsarları tonlarca içki depolamışlardı   ve zerresi dahi israf edilmedi.

 Suyunuz için, geleni yapacaktır.

 Ben J.J.Gittes.

 Bay Mulwray'i görmeye geldim.

 Buyrun.

 Bekleyin lütfen.

  Çime yazık oldi.

 Evet   Çime yazık oldi.

 Bay Gittes.

 Aslında yalnızca eşinizi görecektim, Bayan Mulwray.

 - Bir şeyler içer miydiniz?

 - Neyiniz var?

 - Buzlu çay?

 - Çok iyi olur, teşekkürler - İki buzlu çay Khan, lütfen?

 - Tabii ki efendim.

 Kocam ofisinde olmalı.

 Aslına bakarsanız ofisinde değil ve, El Macando'daki dairesinden de çıkmış.

 Orası ona ait değil.

 Her neyse  Gerçek şu ki, işime bayılmıyorum, ama bu işin içindeyim.

 Kocanızı kim faka bastırdıysa, beni de faka bastırdı.

 L.A oldukça küçük ve insanların ağzında torba yok ki büzesin.

 Millete madara olmak istemiyorum.

 Bay Gittes beni kandırdınız.

 Davayı geri çekeceğim.

 - Anlayamadım?

 - Davayı geri çekeceğim dedim.

 Her şeye sünger çekelim.

 Şeker mi, limon mu?

 İkisi de.

 Bayan Mulwray ben sünger çekemem!

 Kocanızla görüşmem lazım.

 Neden?

 Nedir bu ısrar?

 Hollis sizin masum olduğunuzu düşünüyor.

 Daha önce birçok şeyle itham edildim   ama böyle bir şeyle değil Bayan Mulwray.

 Bakın, birileri bu işe oldukça kafa yormuş   ve ben de o kişiyi bulacağım.

 Donuyla ortada kalıp, rezil olan kişi ben olmamalıyım.

 Bir sorun olmadığı sürece, kocanızla görüşmek istiyorum.

 Neden bir sorun olsun?

 - Sizinle açık konuşabilir miyim?

 - Tabii ki, Bay Gittes.

 Şu malum bayan var ya güzeldi ama, şüphesiz basit görünümlüydü.

 Ortalıktan kayboldu, belki de beraber kaybolup gittiler.

 Bu mümkün, ama bundan size ne?

 - Bu kişisel bir mesele değil Bayan Muwray.

 - Hem de oldukça kişisel.

 Bundan daha kişisel bir şey olamaz.

 Bu işin sizin için bir takıntı oldu sanırım?

 Olayı şu şekilde ele alalım  Bu sahte yosma  dilimin kusuruna bakmayın.

  bana kendisini siz gibi tanıtıp beni tuttu.

 Bu işin arkasında her kim varsa, benim değil eşinizin peşindeler.

 Eğer eşinizle görüşürsem, ona yardım edebilirim.

 - Kendisiyle bu sabah konuştunuz mu?

 - Hayır konuşmadım.

 Bu sabah atımla erkenden çıktım.

 Görünüşe göre oldukça uzun mesafe kat etmişiniz.

 Ata eyersiz binmişim!

 Bence, Oak Pass ya da Stone Canyon barajlarına bir göz atın.

 Oralara çok sık uğrar, aksi halde 18:30 gibi burada olur.

 - Tekrar uğrarım.

 - Lütfen önce arayın.

 Üzgünüm, halka açık değil efendim.

 Tamamdır, memur bey.

 Russ Yelburton, bölümün baş mühendis yardımcısıyım.

 Kusura bakmayın Bay Yelburton, devam edebilirsiniz.

 Tamamdır, kapıyı açın.

 - Gittes!

 Tanrı aşkına!

 - Loach.

 - Seni görmeden, kaybol burdan.

 - Neler oluyor burada?

 Loach!

 - Merhaba Jake.

 - Lou, ne var ne yok?

 Üstümden bir türlü atamadığım, soğuk algınlığım dışında fena değilim.

 - Saman nezlesi berbat bir şeydir.

 - Evet aynen öyle.

 Sigara içmek yasak efendim!

 Tamamdır, memur bey.

 Bu seferlik müsamaha gösterelim.

 Kendisini yakmaması için ona göz kulak olacağım.

 - Teşekkürler Lou.

 - Nöbetçileri nasıl atlattın?

 Doğrusunu söylemek gerekirse, ufak bir yalan uydurdum.

 Kılık kıyafetine bakılırsa, işler tıkırında.

 Yuvarlanıp gidiyoruz işte.

 Bazen insanın işlerini yoluna koyması bayağı zaman alıyor.

 Sen bunu aşmış gibisin.

 Evet, olur olmaz kişilerin kirli çamaşırlarını ortaya çıkararak.

 Söyle bakalım   hala Çinlileri çamaşırları tükürerek temizledikleri için kodese tıkıyor musun?

 Sen biraz zamanın gerisinde kalmışın, Jake.

 Artık buharlı ütü kullanmaya başladılar ve, ben de Çin Mahallesini çoktan bıraktım.

 - Ne zamandan beri?

 - Komiser olduğumdan beri.

 Tebrik ederim.

 - Buralarda ne işin var senin?

 - Birini arıyorum.

 - Ki mi?

 - Hollis Mulwray.

 - Onu gördün mü?

 - Evet onu gördüm.

 Onunla görüşmem lazım.

 Onunla görüşmesi lazımmış!

 Tabii ki görüşebilirsin.

 İşte orada.

 Görünüşe göre, akıntı onu tüm kanal boyunca sürükleyip durmuş.

 - Yüzme biliyor muydu?

 - Tabii ki.

 Düşerken şuurunun açık olmadığı belli oluyor.

 Bayan Mulwray, eşinizin basında çıkan yasak ilişkisi   onu huzursuz ve mutsuz etmiş olabilir mi?

 Tabii ki keyfini kaçırdı.

 İntihar etmiş olması, geçerli bir neden olabilir mi?

 Hayır.

 Bayan Mulwray   şu malum genç bayanın adını biliyor musunuz acaba?

 Hayır bilmiyorum.

 - Nerede olabileceğini?

 - Hayır hiçbir fikrim yok.

 Eşinizle bu genç bayan hakkında hiç münakaşa ettiniz mi?

 O  Evet, konuştuk ama adını söylemedi.

 Tabii ki tartıştık, benim için tam bir hayal kırıklığıydı  Hayal kırıklığı mı?

 - Özel bir dedektif tutmamış mıydınız?

 - Özel dedektif mi?

 Bay Gittes.

 Evet, aslında tuttum   çünkü hiçbir aslı olmadığı düşündüğüm,  komik dedikodulara son vermek istiyordum.

 Bay Gittes dedikoduların aslı olduğuna dair bulgularının olduğunu size ne zaman bildirdi?

 Gazeteler basmadan hemen önce, Lou.

 Genç bayanı nerede bulabileceğimi biliyor olamaz mısınız?

 - Hayır.

 - Adını?

 - Hayır.

 - Bilmezsiniz tabii!

 - Başka sorunuz var mı acaba?

 - Hayır Bayan Mulwray.

 Başka bir bilgiye ihtiyacımız olursa, sizinle temasa geçeriz.

 Acınızı en derinden paylaştığımı unutmayın.

 Arabasına kadar geçireyim, Lou.

 Geri geleceğim.

 Jake haydi, nedir bu hikaye?

 Sakin olun beyler.

 Geçmemize izin verin.

 Acele etsek iyi olur.

 Bırakın da şurdan geçelim.

 Resim mi istiyorsunuz beyler?

 Alın bakalım.

 Gittes.

 İki "T" ve bir "E" Orada bana yardım ettiğin için sağol.

 Her şeyi anlatmak istemedim.

 Sana bir çek yollarım.

 - Çek mi?

 - Seni tuttuğumun resmileşmesi için.

 Öğleden sonraya yetiştirmeye çalışacağım.

 - Jake burada ne işin var?

 - Sadece öğle yemeğine çıktım Morty.

 Geçerken de şöyle bir kim nalları dikmiş göz atayım dedim.

 İşe bak, kuraklığın ortasında boğulma olayı ve boğulan da Sular İdaresi Baş Mühendisi.

 Yalnız L.

A'de olur böyle şeyler.

 Oldukça hırpalanmış gibi.

 Evet ve oldukça uzun sürmüş.

 Ne var ne yok Morty?

 Şu berbat öksürük dışında, hiç bu kadar iyi olmamıştım.

 - Beni tanırsın Jake.

 - Doğru.

 - Oradaki kim?

 - Leroy Shuhardt, ayyaşgillerden.

 Fergusan Çıkmazında takılırdı.

 Enteresan bir tip.

 Son günlerde çarşıdaki, kanalizasyon deliğinde yatıp kalkmaya başlamıştı.

 Orada tesviyeci mesviyeci ve daha neler neler var!

 - Evet, o da boğulmuş.

 - Ne dedin?

 Nehir yatağının altında bayılmış.

 - L.

A nehri mi?

 - Aynen öyle, Hollenbeck Köprüsünün altında.

 Ne oldu ki?

 - Nasıl olur, orası kupkuru.

 - Tamamen kuru değil.

 Ne kadar sarhoş olursa olsun orada bir damla suda boğulması mümkün değil.

 Ama boğulmuştu, içinden su çıkarttık.

 Merhaba.

 Selam.

 Seni geçen gün de burada atla gezinirken gördüm, değil mi?

 İngilizce konuşabiliyor musun?

 - İngilizce konuşabiliyor musun?

 - Evet bayım.

 Birkaç gün önce burada bir adamla konuşuyordun?

 Gözlüklü bir adam.

 Evet.

 Ne hakkında konuştuğunuzu sormamın, bir mahzuru var mı acaba?

 - Su hakkında.

 - Su hakkında mı?

 Suyun ne zaman geçtiğini sordu?

 - Ne zaman geçtiğini mi?

 - Peki sen ne söyledin?

 Nehrin farklı yataklarından geldiğini söyledim.

 Her gece farklı bir yatak.

 OAK PASS BARAJI SADECE PERSONEL GİREBİLİR.

 GİRMEK YASAKTIR Aşağılık herif.

 Florsheim pabuçlarım mahvoldu.

 Dur bakalım, meraklı kedicik.

 Öyle kal!

 Merhaba Claude.

 Bu hödüğü de nerden buldun?

 Her işi burnunu sokmasan olmaz değil mi?

 Zaten ne gelirse başımıza meraktan gelir değil mi?

 Bilmiyor musun?

 Bir tahmin et bakalım?

 Hayır mı?

 Burunları kaybederler.

 Bir dahaki sefere hepsi gider!

 Kesip balıklarıma yem yaparım.

 Anladın mı?

 Anladın mı Gittes?

 - Anladın mı dedim?

 - Anladım.

 Pekala.

 Bir kaç müteahhit baraj yapmış, şimdi de biraz çıkar sağlamaya çalışıyor.

 Ne olmuş?

 Unutma Mulwill'i enseleyemezsin.

 Seni arazisini ihlal ettiğin için suçlayacaktır.

 Zaten Mulwill'i istemiyorum.

 Ben sahnenin arkasındaki çıkar sağlamaya çalışanları istiyorum.

 - Peki ne yapacaksın?

 - Hepsini mahkemeye vereceğim.

 - Cidden mi?

 - Evet.

 - Ne oldu Sophie?

 - Bayan Sessions hatta.

 - Kim?

 - İda Sessions.

 Tanımıyorum.

 Numarasını al.

 Mahkemeye vereceklerin, yargıçla aynı masada akşam yemeği yiyen kişiler olabilir.

 Üzgünüm Bayan Sessions ısrar ediyor.

 Sizi tanıdığını söylüyor.

 Tamam.

 Merhaba Bayan Session, daha önce tanıştığımızı sanmıyorum.

 Evet tanıştık.

 - Yalnız mısınız?

 - Herkes değil midir?

 Size nasıl yardımcı olabilirim?

 Aslında çalışan bir kadınım.

 Sizi görmeye kendi isteğimle gelmemiştim.

 Ne zaman gelmiştiniz buraya?

 Bayan Muwray olarak gelmiştim, unuttunuz mu?

  Kapayın çenenizi.

 - Anlayamadım  - Tabii ki hatırlıyorum dedim.

 Anlayamadım, bir sorun mu var?

 Hayır, sadece yardımcılarımla bir konu hakkında konuşuyorduk.

 Devam edin lütfen.

 Bay Mulwray’in başına gelenlerin, hiç bir şekilde ummazdım.

 Ne olursa olsun, olanların aklımı ucundan geçmediğini, birilerinin bilmesini isterim.

 Anlıyorum.

 Patronunuz kim?

 Bunun ikimiz için de çok faydası olur.

 Yo, hayır, hayır.

 Hayır.

 Adresiniz nedir?

 Bunu yüzyüze konuşsak daha iyi.

 Hayır Bay Gittes sadece L.

A.

 Post'un, bugünkü vefat ilanlarına göz atın.

 Vefat ilanları mı?

 Aradığınız kişilerden birini orada bulacaksınız.

 Aradığım kişiler mi, bayan  Çık çıkabilirsen işin içinden!

 VEFAT İLANLARI SU PROJESİ KURULDAN GEÇTİ Buyrun.

 Geldiğiniz için teşekkürler.

 Buyrun efendim.

 Ne alırdınız?

 Yeşil limonlu Tim Collins.

 Normal limon olmasın lütfen.

 Yeşil limonlu Tim Collins.

 Çekinizi postadan aldım.

 Dediğim gibi size minnettarım.

 Ancak Bayan Muwray, korkarım ki bu yeterli değil.

 - Ne kadar bekliyordunuz?

 - Çok cömertsiniz.

 Sorun para değil.

 Sanırım benden bir şey saklıyorsunuz.

 - Öyle mi?

 - Bence öyle.

 Kocanızın ölümünün yanı sıra, başka bir şey daha sizi rahatsız ediyordu.

 Üzgündünüz ama üzüntünüzün başka bir sebebi daha vardı.

 Bay Gittes ne şekilde üzüleceğimi bana öğretmeyin.

 Kusura bakmayın.

 Bakın, önce bana dava açtınız, kocanızın ölümünden sonra   davayı zırt diye geri çektiniz,  hem de bir kaz osuruğu zırtından bile çabuk.

 Özür dilerim.

 Beni polise yalan söylettirdiniz.

 Pek de yalan sayılmazdı.

 Kocanız öldürüldüyse, yalan oldu.

 Gizlediğiniz kanıt için ödediğim bedel de gün gibi açık.

 Ama kocam öldürülmedi.

 Bayan Mulwray bence bir şey saklıyorsunuz.

 Aslında, evet sanırım saklıyorum.

 Gerçek şu ki ilişkisini biliyordum.

 - Peki bunu nasıl öğrendiniz?

 - Kocamın kendisinden.

 Kendi mi söyledi?

 Hiç üzülmediniz mi?

 Memnun oldum.

 Bayan Mulwray bunu açıklarsanız iyi olur.

 - Neden?

 Bakın, evli insanlarla muhatap olduğum bir iş icra ediyorum ve bu benim mesleğim.

 Aksi bir durum olmadığı takdirde, bir kadın kocası tarafından   boynuzlandığını öğrenip, mutlu oluyorsa bu benim meslek ahlakıma ters düşer.

 Ya aksi bir durum varsa?

 Kadın da kocasını aldatıyorsa başka.

 Öyle mi?

 "Aldatmak" sözünü sevmem.

 - İlişkileriniz oldu mu?

 - Bay Gittes yeter.

 Haberi var mıydı?

 Eğer bir anlam ifade edecekse, her yatağa attığımı ona anlatmadım.

 Bilmek istediğiniz başka bir şey?

 - Kocanız öldüğünde nerdeydiniz?

 - Bunu size söyleyemem.

 - Nerede olduğunu mu bilmiyorsunuz?

 - Hayır, sadece size söyleyemem.

 Yoksa siz de mi biriyle beraberdiniz?

 Uzun süreli ilişki mi?

 Uzun süreli ilişkilerim olmaz Bay Gittes.

 Bunu benim için kolay değil.

 Artık sanırım hakkımda tüm istediklerinizi öğrendiniz.

 Basının işe karışmasını istemiyorum.

 Bunu ne o zaman istemiştim, ne de şimdi istiyorum.

 Artık bitti mi?

 Ha bu arada   bu "C" neyin kısaltılmışı?

 Cu  Cross.

 - Kızlık soyadınız mı?

 - Evet.

 - Neden?

 - Sadece sordum.

 - Sorduğunuza göre bir nedeni var.

 - Hayır, benimkisi fazla merak.

 Gerek yok, arabam var.

 Packard.

 Bir dakika canım.

 - Benimle gelirseniz çok iyi olur.

 - Ama niye?

 Konuşacak pek bir şey kalmadı.

 Aracımı getirir misiniz lütfen?

 Tamam evinize gidin.

 Ama şunu kafanıza sokun ki, kocanız öldürüldü.

 Birileri bu kuraklığın ortasında, barajdan su araklıyordu   ve kocanız bunu öğrendiği için ortadan kaldırıldı.

 Kendi gibi, içi tepeleme suyla dolmuş sarhoşlarla beraber   kasten öldürülmüş olarak bir morgda yatıyor,  ve bu kimsenin umurunda değil, ve kimsenin de umurunda olmayacak.

  ve benim dışımda, şehrin yarısı da,  bu olayı örtbas etmek için elinden geleni yapıyor.

 Biliyor musunuz Bayan Mulwray   lanet olası burnumu az daha kaybediyordum, ve burnumu da çok severim.

 Onun sayesinde nefes alıyorum.

  ve her nedense hala benden bir şeyler sakladığınızı düşünüyorum.

 Bay Gittes!

 Bay Yelburton'a J.J.Gittes'in geldiğini söyler misiniz?

 Bay Yelburton bu aralar biraz meşgul.

 Zaten öğle yemeğine çıkmıştım.

 Bekleyebilirim.

 Meşguliyetinin ne kadar süreceği belirsiz.

 Ben de öğle yemeğim uzatırım.

 Hem de bütün gün!

 - Noah Cross Sular İdaresinde miydi?

 - Evet hayır.

 - Çalıştı mı, çalışmadı mı?

 - Sahibiydi.

 Sahibi miydi?

 - Sular İdaresinin sahibi o muydu?

 - Evet.

 Şehirdeki Sular İdaresinin tamamına o mu sahipti diyorsunuz yani?

 Aynen öyle.

 - Peki nasıl uzaklaştırıldı?

 - Bay Mulwray suyun halka açılmasını istedi.

 Mulwray mi?

 Sahibi Cross demiştiniz.

 Zaten beraberdiler.

 - Ortak mıydılar?

 - Evet, ortaktılar.

 Bay Yelburton sizi bekliyor.

 Bay Gittes, beklettiğim için üzgünüm.

 Toplantılarımız bir türlü bitip tükenmek bilmiyor.

 Şartlar göz ününe alınırsa, işiniz gerçekten de zor olmalı.

 Şehrin başına Hollis kadar iyisi daha önce hiç geçmemişti.

 - Tanrım burnunuza ne oldu?

 - Tıraş olurken kesiverdim.

 Daha dikkatli olmalısınız.

 - Canınız yanıyor olmalı?

 - Yalnızca nefes aldığımda.

 Yalnız nefes aldığınızda, öyle mi?

 Hala Bayan Mulwray için çalıyorum demeyin sakın bana?

 - Aslında ona hiç çalışmadım zaten.

 - Anlayamadım?

 Ben zaten hiç anlamadım.

 Ben sizin için çalıştım, ya da çalışılması için tuttuğunuz birine çalıştım.

 Söyledikleriniz oldukça anlamsız Bay Gittes.

 Olayı şöyle bir özetleyecek olursak: Mulwray barajı yapmak istemedi.

 Öyle itibarı kolay kolay al aşağı edilebilecek biri değildi.

 Onun ipini siz çektiniz   çünkü barajdan geceleri su çektiğinizi tespit etti.

  ve sonra nasıl olduysa boğuluverdi.

 Bay Gittes’i bu korkunç bir suçlama.

 Neden bahsettiğinizi bilmiyorum.

 Biliyor musunuz, Times'da çalışan Whitey Mehrholtz bir duysa   yani kuraklıkta binlerce ton suyun, barajdan çekildiğini bilse  Ne haber olur ama  Bay Gittes Biz  Böyle huzursuzluk yaratacak bir haber yayılmasını istemeyiz   ama zaten suyun akımını,  portakal tarlalarını sulaması için Kuzeybatıdaki vadiye doğru kaydırdık.

 Suyumuz üstünde kesinlikle yasal bir hakları yok ama   onlara yardım etmeye çalışıyoruz.

 Yalnız, suyun yönünü değiştirirseniz bir miktar su kaybınız olacaktır.

 Evet bir miktar olacak.

 - Bu tarlaları nerede demiştiniz?

 - Kuzeybatı vadisinde.

 Sanki Arizona'daymış gibi telaffuz ettiniz.

 Bay Gittes’i yardımcılarım orada, ama tam olarak yerini bilmiyorum.

 - Evlisiniz değil mi?

 - Evet.

 Yoğun çalışıyorsunuz  Karınız var, çoluk çocuğa karışmışsınız.

 Doğru.

 Sizi mahvetmek istemiyorum.

 Sizi bu işe bulaştıranları bulup çıkarmak istiyorum.

 Size düşünmeniz için birkaç gün vereceğim.

 Yardım edebilirim, beni arayın.

 Kimbilir, belki tüm suçu üstüne atabilecek birilerini buluruz ve böylece   siz de önümüzdeki son 20 yıl boyunca idarenin başında kalırsınız.

 - İçki?

 - Hayır, teşekkürler.

 Maaşınız yaklaşık ne kadar?

 Ben günde 35 dolar alırım.

 Yardımcılarım da 20 dolar.

 Ayrıca ekstra harcamalar ve ve bir de sonuca varırsam ödül.

 Katiller kocamı öldürmek için neden böyle bir belaya bulaşmayı tercih ettiler?

 Para yüzünden.

 Yalnız barajları nasıl   boşaltmayı tasarladıkları hakkında hiçbir fikrim yok.

 Bu işin arkasında kimin olduğunu ve Hollis'i kimin öldürdüğünü bulursanız   size maaşınız, artı 5000 dolar veririm.

 Sophie, Bayan Mulwray için bir mukavele düzenler misin?

 Tabii ki, Bay Gittes.

 Söyler misiniz, babanız ile eşiniz, Sular İdaresini   devrettikten sonra mı, önce mi evlendiniz?

 Noah Cross babanızdı değil mi?

 Doğru babamdı.

 Bir süre sonraydı.

 Devrettiklerinde henüz ortaokuldaydım.

 Sonra da babanızın iş ortağıyla evlendiniz.

 Diğeri hala sönmedi, Bayan Mulwray!

 Babanız hakkında konuşmam canınızı sıkıyor mu?

 Hayır canım.

 Aslında evet biraz.

 Bakın, aslında Hollis ve   babamın son zamanlarda araları açıldı.

 - Araları sizle mi, yoksa işte mi bozuldu?

 - Benimle ne alakası var?

 Sular İdaresi ile alakalıydı.

 Hollis suyun artık halka açılıp, özelleşmesi niyetindeyken,  babam aynı fikirde değildi.

 Aslında sorunun kaynağı Van der Lip barajıydı.

 Şu çatlayıp mahvolan baraj.

 - Öyle mi?

 - Evet Hollis babamı asla affetmedi.

 Neyi affetmedi ki?

 Baraj inşaatına alet olduğu için ve o günden sonra da asla konuşmadılar.

 - Bundan emin misiniz?

 - Elbette eminim.

 Şurayı imzalayın lütfen.

 Bir kopyası sizde kalacak.

 ALBACORE KULUBÜ

- Bay Gittes?

 - Hayır, Gittes.

 Nasılsınız?

 Etrafta kötü nam salmışınız Gittes.

 Ama bunu sevdim.

 Teşekkürler.

 Bir bankanın başkanı olmadığınız sürece yaptığınız ün,  yapacaklarınız için iyi bir tanıtım oldu, ve mesleki açıdan takdir-i şayan.

 Ama bir işe yaramıyor.

 Kızım gibi önemli müşterilerin dikkatini çekmeye yarıyor.

 Evet belki.

 Hala ona çalışmanız dilek olay çünkü   koluna takacak bir koca bulması an meselesi.

 Son kocasının öldürüldüğünü düşünüyor.

 - Bunu da nereden çıkartmış?

 - Benim yüzümden.

 Umarım sakıncası yoktur, balıklar başlarıyla servis edilirler burada.

 Güzel, tavukları da aynı şekilde servis etmiyorsanız sorun yok.

 Söylesenize  polis olaya nasıl yaklaşıyor?

 - Kaza olduğunu söylüyorlar.

 - Olayı kim soruşturuyor?

 Komiser Lou Escobar.

 - Tanıyor musun?

 - Evet tanıyorum.

 Nerden?

 Bir zamanlar beraber çalışırdık.

 Çin Mahallesinde.

 - Size kabiliyetli midir?

 - Oldukça.

 - Peki dürüst müdür?

 - Yeteri kadar.

 O da bizimle aynı yola baş koymuş.

 Ama olayları yüzüne gözüne bulaştırabilir.

 - Zannetmem.

 - Bu berbat olur.

 Berbat mı?

 Kızımdan yararlanıyormuşsunuz gibime geliyor.

 ve bu beni huzursuz ediyor.

 Maddi açıdan demek istiyorum tabii ki.

 Ne kadar alıyorsunuz?

 Her zamanki ücretim ve dava sonuçlanırsa bir de ödül.

 Onla yatıyor musunuz?

 Haydi Bay Gittes, buna cevap vermek için, düşünmeniz gerekmez değil mi?

 Şayet sorunuza tam bir cevap istiyorsanız   hemen bir adamımı bu işe vereyim.

 - İyi günler dilerim.

 - Bay Gitts  Hayır Gittes  Henüz kocasını yeni kaybetmiş bir kadına çalışıyorsunuz   ve bu işe alet olmasını istemiyorum.

 - Oturun lütfen.

 - Niçin?

 Herşeyi bildiğinizi zannediyorsunuz   ama inanın bir halttan haberiniz yok.

 Komik olan ne?

 Bir ara söylediğinizin aynısını   Çin Mahallesinde bir savcı da söylemişti.

 Öyle mi?

 Peki haklı mıydı?

 Benim hakkımda tam olarak ne biliyorsunuz?

 Oturun lütfen.

 Zengin olduğunuz için namınızın   gazetelerde çıkıp kirlenmesini istemeyecek kadar muteber bir zatsınız.

 Elbette ki muteberim çünkü yaşlıyım.

 Politikacılar, eski binalar ve fahişeler   ne kadar uzun dayanırlarsa, o kadar saygı görürler.

 Şayet Hollis'in sevgilisini bulursanız   ücretinizin iki misli ve 10.000 dolar ödül veririm.

 - Sevgilisini mi?

 - Ortadan kayboldu değil mi?

 - Onunla konuşmak işinizi görmez mi?

 - Belki.

 Eğer Mulwray öldürüldüyse, en son canlı gören o olabilir.

 Mulwray'i en son ne zaman gördünüz?

 Şerif'in şu müthiş takımıylaydık.

 Bir avuç yalaka ordusu.

 Şerifin tekrar seçilebilmesi için adam başı 5000 dolar verdiler.

 Buralarda ısınma turları atıyorlar.

 Onu en son ne zaman gördünüz demiştim!

 Bu yaşta insan biraz unutkan oluyor.

 5 gün önce Pig's Whistle'ın orada bayağı tartışmıştınız.

 Ofisimde hatırlamanıza yardım edecek bir kaç resmim var.

 Ne hakkında tartışmıştınız?

 - Kızım hakkında.

 - Ne olmuş kızınıza?

 Sadece şu kızı bulun Bay Gittes.

 Biliyorum, Hollis'in ona değer verirdi.

 O kızcağıza yardımcı olmak isterim.

 Hollis ile birbirinize bu denli bağlı olduğunuzu bilmezdim.

 Hollis Mulwray bir şehir yarattı ve bu şehri bana miras bıraktı.

 Biz birbirimize Evelyn'nin düşündüğünden çok daha yakındık.

 Eğer beni gerçekten tutmak istiyorsanız, tartışmanızın nedenini bilmem gerekir.

 Kızım oldukça kıskanç bir kadındır.

 O yüzden, ilişkiden haberi olsun istememiştim.

 Siz nasıl öğrendiniz?

 Ben eski kirli çıkılardanım   hala hatırı sayılır bir sürü dostum var.

 Pekala  Sekreterime evrakları düzenletip yollarım.

 Acaba kıza bir şey olmasından mı   yoksa Evelyn'in ona bir şey yapmasından mı korkuyorsunuz?

 Sadece kızı bulun.

 Uğramam gereken bir portakal bahçesi var.

 Sonra hemen bu işi halledecğim.

 - Portakal bahçesi mi?

 - Tekrar ararım Bay Cross.

 İzninizle, Kuzeybatı Vadisinin şablonlarını nerede bulurum acaba?

 Bazı kısımlar Ventura'da bulunmakta ve Ventura'nın arşivi de bizde bulunmaz.

 Los Angeles benim için yeter sanırım.

 Sıra 23, Bölüm "C"

 Dangalak!

 Evlat kusura bakma 

Ciltlere yapıştırılmış etiketlerin anlamı ne acaba?

 Henüz devri yapılmayan mülkler hafta boyu arşivde bekler.

 - Yani bunlar yeni mal sahipleri mi?

 - Evet aynen öyle.

 O zaman son bir ay içinde vadinin çoğu satılmış demek.

 Öyle gibi görünüyor.

 Bu ciltlerden birini emanet olarak alabilir miyim?

 Bayım burası kütüphane değil  Belediye dairesi.

 Peki cetvel var mı?

 - Cetvel mi?

 - Evet, yazılar zor okunuyor.

 Gözlüklerimi evde unutmuşum ancak cetvelle okuyabilirim.

 Çok teşekkür ederim.

 Teklife Açık Satılık Çiftlik

"SATILDI" DİKKAT!

 GİRMEK YASAKTIR

Olduğun yerde kal!

 Tamam, bu kadar yeter.

 Üstünü arayın, bakın silahı var mı?

 Silahı var mı dedim, ceplerini boşalt demedim.

 - İyice ara üstünü.

 - Silahlı değil.

 Bayım Su İdaresinden misin, yoksa emlakçı mısın?

 - Rahat bırakın beni.

 - Cevap ver.

 Bir daha o bastonla yaklaşırsan, onu bir tarafına sokarım.

 Dişine göre birini bul ahbap.

 Kesin şunu.

 Konuşmasına izin verin.

 Adım Gittes, özel dedektifim.

 Aradığınız kişilerden değilim.

 Burada ne arıyorsunuz bayım?

 Bir müşterim adına, Su İdaresi araziyi suluyor mu diye araştırmaya geldim.

 Arazimi sulamak mı?

 Su İdaresi buraya sadece su tanklarımızı havaya uçurmak için adam yolluyor.

 Ayrıca kuyularımızı da zehirliyorlar.

 Buna araziyi sulamak mı diyorsunuz?

 Araştırma için sizi kim tuttu bayım?

 Bayan Evelyn Mulwray.

 Mulwray mi  bizi mahvetmek isteyen de zaten o.

 Mulwray öldü, sen dünyadan bihabersin Allahın moruğu?

 Eyvallah beyler.

 Ne oldu bana?

 Çok kötü görünüyordun, biz de işverenini bulup çağırdık.

 Geldiğiniz için müteşekkirim.

 - Bu baraj işi tam bir düzmece.

 - Hangi baraj?

 Kocanızın itiraz ettiği baraj projesi  Los Angeles kurulunu inşaat için kandırıyorlar   ama suyu oraya getirmeyecekler.

 Su tam buraya geliyor.

 - Vadiye mi?

 - Şu anda gördüğünüz her yere.

 Bugün Belediye dairesi kayıtlarına baktım.

 Son 3 ayda, Robert Knox 28.

000  Emma Dill, 48.

000, Clarence Speer, 20.

000 ve   Jasper Lamar Crabb 100.

000 dönümlük arazi satın almışlar.

 - Jasper Lamar Crabb mı?

 - Tanıyor musunuz?

 Hatırlarsam söylerim.

 Çiftçilerin kıçına tekmeyi basıp, Arazileri bedavaya satın alıyorlar.

 Sürekli olarak sulanan bir arazinin ederini biliyor musunuz?

 Satın aldıkları rakamdan 30 milyon dolarcık daha fazla.

 - Hollis bunu biliyor muydu?

 - Zaten bu yüzden öldürüldü.

 Jasper Lamar Crabb  Jasper Lamar Crabb.

 - İşte burada.

 - Nedir o?

 - İşte bu!

 - Nedir bulduğunuz?

 "İki hafta önce vefat eden   Jasper Lamar Crabb anısına huzurevinde tören düzenlendi" Bunda garip olan ne?

 İki hafta önce ölmüş ama 1 hafta önce arazi satın almış!

 İşte garip olan bu.

 MAR VİSTA HUZUREVİ Merhaba adım Palmer, nasıl yardımcı olabilirim acaba?

 Evet umarım olursunuz.

 Sorun babam  artık onu idare edemez durumdayım.

 Yüce Tanrım.

 Sorun babam değil, sorun bende.

 Babası tam bir melektir.

 Eşim ve ben  Bilemiyorum efendim.

 Para hiç sorun değil, onun için en iyisi neyse vermeye hazırım.

 Eğer babanız ile görüşebilirsek  - Yalnız bir maruzatımız var.

 - Buyrun.

 - Yahudi uyrukluları kabul ediyor musunuz?

 - Üzgünüm ama bu mümkün değil.

 Önemi yok, babam da zaten öyle tahmin etmişti.

 Biz da zaten emin olmak istemiştik, öyle değil mi tatlım?

 Acaba mümkünse hastalarınızın listesine bir göz atabilir miyiz?

 Hasta isimlerini gizli tutarız.

 Ne yazık ki bu kurallarımıza aykırıdır.

 Eminim ki, babanız burada olsa, siz de bunu makul karşılardınız.

 Benim de sizden duymak istediğim zaten tam olarak buydu.

 Güzel.

 - Etrafı gezmek için geç mi oldu?

 - Hayır buyrun efendim.

 - Kendi başımıza gezemez miyiz?

 - Ana bina haricinde, tabii ki.

 Yatma vakit geldi.

 Anlıyoruz efendim.

 Gel tatlım.

  Charley, ondan daha iyi olduğunu biliyor olmalısın.

  Çek bir sandalye.

 MAR VİSTA HUZUREVİ AKTİVASYON ŞEMASI Hepsi burada, hem de listedeki tüm isimler.

 Şu anda 200.

000 dönümlük krallığın sahiplerine bakıyorsun.

 İnanamıyorum.

 Elbette ki haberleri yok, ama olacak.

 - Selam kızlar.

 - Merhaba.

 - Hanginiz Emma Dill bakalım?

 - Benim.

 - Emma siz misiniz?

 - Evet benim.

 - Sizinle uzun süredir tanışmak istiyordum.

 - Neden?

 - Artık zengin olduğunuzu biliyor muydunuz?

 - Hayır değilim.

 - Öylesiniz, bir sürü araziniz var artık.

 - Mümkün değil.

 Eski eşimim bir süre önce Long Beach'de değerli arazileri vardı ama kaybettik.

 - Bu çok hoş.

 - Teşekkürler.

 - Bu malzemeyi nerden buldunuz?

 - Albacore Kulübünden.

 - Abbacore mu dediniz?

 - Hayır, Albacore.

 Bir balık türüdür ve torunum da üyesidir.

 Bize çok iyi bakıyorlar.

 Peki bunu nasıl yapıyorlar?

 Bize hep bir şeyler yolluyorlar, daima eski bayraklar değil tabii ama  Ama ne?

 Onlar için resmi bir hayır kurumu değiliz Gittes.

 Lütfen beni izler misiniz?

 Sizi görmek isteyen biri var.

 - Hoşçakalın bayanlar.

 - Güle güle.

 Seni biriyle tanıştırmam lazım Gittes.

 - Bayanı bu işin dışında tutabilir miyiz?

 - Nasıl istersen.

 - Arabaya kadar bırakayım.

 - Yerini biliyor, kendi gider.

 - Kalıyorum.

 - Arabaya dön.

 - Hizmetçi erken mi gitti?

 - Anlayamadım?

 - Anlayamadım da ne demek?

 - Burada kimsecikler kalmamış.

 Bu gece herkes izinli.

 Sadece masum bir soru sordum.

 Sorularınızın hiç biri masum değil Bay Gittes.

 Haklısınız galiba.

 Size kaldırıyorum Bayan Mulwray.

 Açıkçası, bugün kıçı   boynumu kurtardınız.

 Bay Gittes   başınıza sıkça böyle şeyler gelir mi acaba?

 Ne gibi şeyler mesela?

 Gerçi sadece öğlen ve bu gecenizi değerlendiriyorum ama   işinizi bu şekilde yürütüyorsanız,  şansınız her zaman bugünkü gibi yaver gitmez.

 - Aslında başıma bunlar hep gelmez.

 - En son ne zaman gelmişti?

 - Neden sordunuz?

 - Masum bir soru sadece.

 - Çin Mahallesinde.

 - Ne işiniz vardı orada?

 Savcı adına çalışıyordum.

 - Ama ne yapıyordunuz?

 - Elimden geleni.

 Savcı sizi böyle mi yönlendiriyor?

 Çin Mahallesinde böyledir.

 Polislikten ne zaman ayrıldınız peki?

 Acaba biraz oksijenli suyunuz var mı, ya da benzeri bir şey?

 Elbette.

 Beni izleyin.

 Aman Tanrım!

 Berbat bir kesik.

 Hiç tahmin etmezdim  Kusura bakmayın.

 İşte oldu.

 Acıyor mu?

 Acıyor olması gerekir.

 - Ne oldu?

 - Gözünüz.

 Gözüm mü?

 Ne olmuş gözüme?

 Gözünün yeşil kısmında siyah bir parçacık var.

 O  Gözbebeğimdeki leke var.

 - Leke mi?

 - Evet doğuştan kalma.

 - Polis üniforması giyer miydiniz?

 - Ara sıra.

 Mavi olanı eminim size çok yakışmıştır.

 Biraz mola ver, ne dersin?

 Seni tanımıyorum ve   hakkında daha fazla şey bilmek istiyorum.

 Şimdi sırası değil.

 Mazin hakkında konuşmayı sevmiyorsun değil mi?

 Yorgunum.

 Mazin seni neden bu kadar rahatsız ediyor?

 Öyle bir yerde çalışan herkesi rahatsız eder.

 - Nasıl bir yer?

 - Çin Mahallesi.

 - Sadece oldukça bahtsızdım.

 - Nedenmiş?

 Her şeyin sonu istediğin gibi bitmez.

 Mesela seninle olduğu gibi.

 Neden benl  Bahtsızlığın neydi?

 Birini korumaya çalışıyordum.

  ama ne yazık ki koruyamadım.

  Kadın Meselesi mi?

 Korumaya çalıştığın bir kadın mıydı?

 Herhalde.

 Öldü mü?

 Evet, buyrun.

 Aman Tanrım.

 Hiçbir şeye yapmayın.

 Ben gelene kadar hiçbir şey yapmayın.

 Gitmeliyim.

 - Nereye?

 - Sadece gitmeliyim.

 Nereye gittiğini bilmek istiyorum.

 Hayır ne olur

 Lütfen kızma.

 Bunun ne seninle ne de olanlarla hiç mi hiç alakası yok.

 - Nereye gidiyorsun?

 - Rica ediyorum.

 Sadece bana güven.

 Geri döneceğim.

 Sana anla

 Sana anlatmam gereken bir şey var.

 Şu huzurevindeki yaşlı bayanın elindeki bayrağın geldiği yer

 - Albacore Kulübü mü?

 - Orası babama alakalı.

 - Biliyorum.

 - Oranın sahi biliyor musun?

 Onunla görüştüm.

 Babamla mı görüştün?

 Bab babamla mı?

 - Ne ne zaman?

 - Bu sabah.

 Ama bana anlatmadın.

 Anlatacak fırsat olmadı.

 Peki Peki ne anlattı?

 Ne anlattı?

 Oldukça kıskanç olduğunu ve   yapabileceğin şeylerden korktuğunu.

 Öyle mi?

 Kime yapabileceklerimden?

 Mesela Mulwray'in sevgilisine.

 Kızın nerede olduğunu öğrenmek istiyor.

 Şimdi beni iyi dinlemeni istiyorum.

 Babam çok tehlikeli bir adamdır.

 Ne kadar tehlikeli olduğunu, ne kadar deli olduğunu bilmiyorsun.

 Yoksa tüm olan bitenlerin ardında onun mu olduğunu söylemeye çalışıyorsun?

 Olabilir.

 - Kocanın ölümü de dahil mi?

 - Olabilir.

 Artık lütfen daha fazla soru sorma.

 Sadece beni burada bekle.

 Sana ihtiyacım var.

 Hayır, hayır istemiyorum.

 - Anahtarları alayım.

 - Sen  Herhalde polise gitmek yerine, anahtarları vermeyi tercih edersiniz.

 - Polis mi?

 Haydi Bayan Mulwray, eşinizin sevgilisini orada bağlı tutuyorsunuz.

 O bağlı değil.

 - Onu orada zorla alıkoyuyorsunuz.

 - Onu alıkoymadım.

 - O zaman onla gidip konuşalım.

 - Olmaz.

 O o o çok üzgün.

 - Neden üzgün?

 - Hollis'in ölümü yüzünden.

 Ondan saklamaya çalıştım.

 Gitme planları yapana kadar, onun öğrenmesini istemedim.

 Yani daha yeni mi öğrendiğini ima etmeye çalışıyorsunuz?

 - Bana uzaktan hiç öyle görünmedi.

 - Peki nasıl göründü?

 Anlattıklarından daha fazlasını istediğiniz için alıkoyuyorsunuz gibi geldi.

 - Sen delirmişin.

 - Doğruyu söyle.

 Ben polis değilim.

 Ne yaptığın umurumda değil.

 Sana zarar vermek istemiyorum.

 - Anlatırsam polise gitmeyecek misin?

 - Anlatmazsanız gideceğim.

 O O O  O benim kızkardeşim.

 Sakin olun.

 Kızkardeşinizse, kızkardeşinizdir.

 - Peki bu gizlilik nedir?

 - Ben ben anlatamam.

 Tüm sebep, eşinizin kızkardeşinizle olan ilişkisi yüzünden mi?

 Hollis'i hiç bir zaman üzmedim.

 Kimsenin tahim edemeyeceği kadar nazik ve kibar bir insandı.

  ve bana da senin tahminlerinden çok daha fazla katlandı.

 Mutlu olmasını çok istemiştim.

 Kocanızın arabasını ödünç aldım.

 Sabaha size teslim ederim.

 Benimle beraber gelmiyor musun?

 Merak etmeyin, kimseye anlatmam.

 Ben şey için söylemiştim.

 Neyse  Yorgunum Bayan Mulwray.

 İyi akşamlar.

 - Gittes?

 Gittes orada mısın?

 - Evet.

 - İda Sessions seninle görüşmek istiyor.

 - Kim?

 Ida Sessions.

 - İda'yı hatırladın mı?

 - Evet hatırladım.

 Hatırlarsın tabii.

 Bak dostum sana ne diyeceğim  Ida beni görmek istiyorsa, beni ofisimden arayabilir.

 8481/2 East Kensington.

 Echo Parkı Seni aramam için yalvardı.

 Seni orada bekliyor.

 Aradığını bulabildin mi Gittes?

 - Burada ne işin var?

 - Beni aramadın mı?

 - Onu nerden tanıyorsun?

 - Tanımıyorum.

 Beni izle sana bir şey göstermem lazım.

 - Bu senin numaran mı, senin mi?

 - Bilmem, kendimi pek sık aramam.

 Biz de zaten emin olmak için Loach'a seni arattırdık.

 Burnuna ne oldu Gittes, yoksa kapı yerine bacadan mı çıktın?

 Hayır ahbap, karın o kadar heyecanlandı ki   bacakları olur olmaz yerlere çarptı.

 Çaktın mı dostum!

 Sakin ol Loach.

 - Resimler tanıdık mı?

 - Evet ben çekmiştim, ne olmuş?

 - O zaman burada ne işi var?

 - Tahmin yürütmeden, sen söyle.

 - Beni aptal mı zannediyorsun sen?

 - Biraz düşüneyim, sonra haber veririm.

 - Artık eve gitmek istiyorum.

 - Diğer resimleri de istiyorum, Gittes.

 - Hangi resimler?

 - Seni bu kevaşe tuttu, Bayan Mulwray değil.

 - Doğru mu?

 - Doğru.

 Birileri Mulwray'in ipini çekmek istedi.

 Seni tuttu ve böylece onun öldürüldüğünü bulmanı sağladı.

 Kaza olduğunu düşünmüştüm.

 Haydi Gittes sen kimle guguç oynadığını zannediyorsun?

 Mulwray'in akciğerlerinden tuzlu su çıktı.

 Onu gece gündüz takip ettin.

 Katilini gördün belki resmini bile çektin.

 Katil Bayan Mulwray'di ve o ezelden beridir sana mamanı veriyor.

 - Beni tehditle mi suçluyorsun?

 - Kesinlikle.

 Artık hiç düşünmeden söyleyebilirim ki, sen düşündüğümden de avanaksın.

 Bırak parayı, ben bir kuruş için bile kimseyi tehdit etmem.

 Kalan tüm resimleri istiyorum.

 Komplo, tehdit ve suç ortaklığından bahsediyorum burada.

 Ne yani, Bayan Mulwray eşini okyanusta öldürüp   olaya kaza süsü vermek için baraja mı taşıdı?

 Mulwray öldürüldü ve başka bir yere sürüklendi,   çünkü birileri cesedin okyanusun ortasında bulunmasını istemiyordu.

 Ne diyorsun sen?

 Birilerinin barajdan suyu çaldığını, ve o birilerinin olayı örtbas ettiğini buldu.

 - Sen neden bahsediyorsun be?

 - Gel de sana göstereyim.

 Haydi Lou, mesuliyet sende.

 Kararını ver.

 - Geç kaldık.

 - Ne için geç kaldık?

 Suyu sadece gece boşaltıyorlar.

 - Birisini buldun mu?

 - Yelburton.

 Yeni bölüm şefi.

 Tanıyorum, başka?

 - Dedi ki  - Ne dediğini biliyorum?

 Kapa şu çeneni  devam et.

 Vadiye su verdiklerini ve bu yüzden bir miktar su kaybı olduğunu söyledi.

 Gittes'in bunu bildiğini ve hafta boyunca asılsız suçlamalar yaptığını söyledi.

 Hollis'in eşi için tutuklama yetkisi çıkartalım, daha ne bekliyoruz ki?

 Daha yeni amir oldu.

 Attan inip eşeğe binmek istemiyor.

 Müvekkilini al ve 2 saat içinde ofisimde ol.

 Ayrıca unutma, bu seni bırakacağım demek değil.

 Seni polisten kanıt gizleme suçundan yakalatabilirim.

 Gidelim Loach.

 Hey Allahım!

 Bayan Mulwray burada değil mi?

 Bu onun çantası mı?

 Yolculuğa mı çıkıyor?

 Nedir bu?

 Ne oluyor burada?

 Bayan Mulwray tatile mi çıkıyor?

 - Bayan Mulwray değil evde.

 - Bayan Mulwray değil evdeymiş!

 O zaman etrafa bir göz atayım.

 Biliyorum, biliyorum çime yazık oldi!

 Evet, çime yazik oldi!

 Tuzlu su çim için çok köti.

 - Tuzlu su mu?

 - Evet çok çok köti, gördün mi?

 - Şu nedir?

 - Ne?

 Tam şurada.

 İşte orada.

 - Bekle.

 - Sen bekle.

  Çekil başımdan bok herif.

 Ne haber?

 - Seni aradım durdum.

 Tamamdır.

 - İyi uyudun mu?

 - Tabii.

 - Öğlen bir şey yedin mi?

 Khan bize bir şeyler hazırlayabilir.

 - Kız nerede?

 - Yukarıda.

 Neden?

 - Onu görmek istiyorum.

 - Şu anda banyoda.

 - Onu neden görmek istiyorsun?

 - Bir yere mi gidiyordunuz?

 Evet, 17:30'daki trene yetişmemiz lazım.

 Jake  Ben Gittes komiseri bağlar mısınız?

 Bir sorun mu var?

 Ne oldu?

 Saat 17:30'da trenim  Trene yetişemeyeceksin.

 Lou Canyon Drive 1972'de buluşalım.

 Olabildiğince çabuk gel.

 - Bu da neydi böyle?

 - Tanıdığın iyi bir ağır ceza avukatı var mı?

 - Hayır yok.

 - Merak etme sana birkaç isim öneririm.

 Biraz tuzludur ama sen ödeyebilirsin.

 Mümkünse artık tüm bunların anlamını anlatır mısın?

 Bunu bahçenizdeki gölette buldum.

 Eşinize ait galiba, değil mi?

 - Bilmiyorum, sanırım evet.

 - Alenen, orası boğulduğu yer.

 - Nasıl?

 - Şu anda şok geçirmenin sırası değil.

 Otopside akciğerlerinin tuzlu suyla dolduğu rapor edildi.

 Beni iyi dinle nasıl olduğunu ve neden olduğunu öğrenmek istiyorum.

 Çünkü Lou buraya gelecek ve lisansım elimden alınsın istemiyorum.

 Neden söz ettiğinizi anlamıyorum ve bu duyduğum en delice  Kes şunu.

 İşini kolaylaştırayım.

 Kıskandın ve kavga ettiniz   düşüp başını çarptı, bir kazaydı ve sevgilisi de olaya şahit oldu.

 Kızın çenesini kapatman lazımdı ve onu için gerekli paran vardı.

 - Doğru mu yanlış mı?

 - Yanlış.

 Kız kim?

 Sakın kızkardeşim deme, çünkü kızkardeşin yok senin.

 Tamam, sana anlatacağım.

 - Güzel, adı ne?

 - Katherine.

 - Katherine ne?

 - O benim kızım.

 - Gerçeği bilmek istiyorum.

 - Kızkardeşim.

 Kızkardeşim kızım  Kızkardeşim kızım  Sana gerçeği bilmek istiyorum dedim.

 Kızkardeşim ve kızım.

 Khan sorun yok.

 Tanrı aşkına onu yukarda tut.

 Yukarı çık.

 Babam ve ben  Anlayabildin mi yoksa anlaman için biraz zor mu?

 Seni iğfal mı etti?

 - Peki sonra ne oldu?

 - Kaçtım.

 - Meksika’ya mı?

 - Evet.

 Hollis geldi ve bana sahip çıktı.

 Kızımı hiç göremedim, henüz 15'imdeydim.

 Görmek çok istedim ama göremedim.

 Sonra  Artık onla olmak istiyorum, ona bakmak istiyorum.

 - Onu nereye götürüyorsun?

 - Meksika'ya dönüyorum.

 Olmaz, trenle gidemezsin.

 Lou seni her yerde arıyor.

 - Peki nasıl ya uçakla?

 - O daha da beter.

 Buradan hemen çıksan iyi olur.

 Eşyalarını bırak hemen git.

 - Khan nerede oturuyor.

 Adresini al.

 - Tamam.

 Bu bu Hollis'e ait değil.

 - Nerden biliyorsun?

 - Numaralı gözlük kullanmazdı.

 Katherine bu Bay Gittes, ona merhaba de.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

 Khan 1712 Alameda'da yaşıyormuş.

 Nerede biliyor musun?

 Elbette.

 J.J. Gittes ve Ortakları buyrun efendim.

 - Sophie bana Walsh'u bağla.

 - Hemen Bay Gittes.

 - Jake?

 - Evet benim.

 Beni iyi dinle, Lou beni 5 dakika içinde enselemeye çalışacak.

 - Ne haltlar dönüyo  - Sakin ol ve iyi dinle.

 Beni orada bekleyin.

 Eğer 2 saat içinde haber alamazsınız   Duffy ile birlikte 1712 Alameda'ya gidin.

 Tanrım orası Çin Mahallesi değil mi?

 - Neresi olduğunu biliyorum, Sadece dediğimi yap.

 1712 Alameda tamamdır.

 İçeri gel Lou.

 Görünüşe göre ikimiz de geç kaldık.

 Kadın arazi olmuş.

 Tabii ki nereye gittiği hakkında hiçbir fikrin yoktur.

 - Aslında bakarsan biliyorum.

 - Nereye?

 Hizmetçisinin evine, sanırım bazı dolaplar döndüğünü düşünmüş.

 Hizmetçinin adresi neresi?

 - Pedro'da oturuyor, adresi yazayım.

 - Hayır Gittes, bizi götüreceksin.

 Neden?

 Çünkü eğer orada değilse, şehre dönüp ortaya çıkana kadar kodeste bekleyeceksin.

 Tanrım, Lou elimden geleni yapıyorum.

 Derdini yolda anlatırsın.

 - Haydi şu bayanı yakalayalım.

 - Lou bir iyilik yapar mısın?

 Bırak onu kendi ellerimle getireyim.

 Silahlı falan değil, bize sorun çıkartmaz.

 Onunla bir kaç dakika yalnız kalmak istiyorum.

 Bu hem onun için, hem de benim için önemli.

 - Hiç akıllanmıyorsun Jake?

 - Aynen öyle.

 Tamam, ama   sana 3 dakika müddet veriyorum.

 Sadece 3 dakika.

 Sağ olasın Lou.

 - Evet?

 - Merhaba.

 Bay Gittes buyrun.

 Bu ne hoş sürpriz böyle.

 - Bana Jake de, ne haber Curly?

 - Masaya yeni oturmuştuk, katılmaz mıydınız?

 - Hayır almayayım.

 - Bir kadeh şarap Tatlım bu adam  Biliyorum.

 Teşekkürler Curly, ama bir bardak su alabilirim.

 Benimle mutfağa kadar gelebilir misin?

 Elbette gelirim.

 - Curly araban nerede?

 - Garajda.

 - Garaj nerede?

 - Arkada.

 - Acaba beni bir yere götürebilir misin?

 - Tabii ki, yemekten sonr  Hemen Curly, vaktim yok.

 Karıma haber vereyim.

 - Sonra söylesen Curly, olmaz mı?

 Bir kaç blok boyunca yavaş git Curly, tamam mı?

 - Bütün bunlar neyin nesi?

 - Bir kaç blok sonra söylerim.

 - Bana borcun ne kadardı?

 - Bay Gittes, yarın gitmek zorundayız.

 Borcumu beklemekle büyük sevap işledin ama kuzenim hasta.

 Borcunu Ecsenada'ya iki yolcu götürerek ödemek ister misin?

 - Ama bu gece yola çıkman lazım.

 - Bilemiyorum.

 Belki senin için fazladan 75 papel daha kopartırım.

 Hatta belki de 100 papel.

 - Artı sana olan borcum mu?

 - Evet onu da sileceğim.

 1712 Alameda.

 Çin Mahallesinde.

 Saat 20:30' a kadar bekle.

 Eğer ortaya çıkmazsam, onları teknenle götür.

 Sorun çıkmaz değil mi?

 Curly, bu işin içinde ne kadar uzun zamandır olduğumu biliyor musun?

 Çek defteriniz yanınızda mı Bay Cross.

 Kız elimde.

 - Onu buldun mu, nerede?

 - Konuştuğumuz rakamı hatırlıyor musunuz?

 - Elbette hatırlıyorum, nerdesin?

 - Kızının evinde.

 - En erken ne zaman gelebilirsin?

 - Bir saatte.

 İşte burdasın.

 Bu kez çok kötü giyinmediğini belirtmem lazım.

 - Kız nerede?

 - Kızı buldum.

 - Durumu nasıl.

 - Kız iyi.

 - Anladım nerede?

 - Annesiyle beraber.

 Size göstermem gereken bir şey var Bay Cross.

 - Bu nedir?

 - Vefat ilanları.

 - İşık yeterli mi acaba?

 - Evet, sanırım okuyabilirim.

 - Bu da ne demek?

 - Hollis'i siz öldürdünüz demek  Tam burada, yani gölette.

 Onu boğarak öldürdünüz ve bunu da gölette unuttunuz demek.

 Otopsi raporları Mulwray'in akciğerlerinden tuzlu su çıktığını doğruluyor.

 Biliyor musunuz Hollis yükselip alçalan havuzları çok severdi.

 - Ne derdi biliyor musunuz?

 - Hayır hiçbir fikrim yok.

 "Hayat aynen gel-git havuzlarındaki alçalıp yükselen su gibi, batıp çıkar.

" Hollis ile şehre ilk geldiğimizde, çöldeki kumula su bırakırsak ve   tabana kadar kumulun suyun emmesini beklersek,  rezervuarlarda buharlaşarak bize %80 kayba neden olan su seviyesinin,  %20'lere kadar düşebileceğini söyledi.

 Bu şehrin temelini o attı.

 - Vadide uygulamaya çalıştığınız da bu.

 - Uyguluyorum zaten.

 Salı günü hisse senetleri komisyondan geçtiğinde   rezervuara kanal inşa etmek için 8 milyon dolarımız olacak.

 Halk suya yatırdıkları paranın boşa gittiğini öğrendiğinde öfkelenecektir.

 Bunların hepsi düşünüldü Bay Gittes.

 Bakın Bay Gittes  Ya L.

A'ye suyu getirirsiniz ya da suyu L.

A'ye götürürsünüz.

 - Suyu nasıl götüreceksiniz?

 - Şehri vadiye birleştirerek.

 İşte bu kadar basit.

 - Servetiniz ne kadar?

 - Hiçbir fikrim yok.

 - Sizce ne kadar?

 - Sadece ne kadar olduğun bilmek istiyorum.

 - 10 milyonun üzerinde mi?

 - Eh galiba.

 Tüm bunlar neden peki?

 Satın alamayacağınız ne var ki?

 İstikbal Bay Gittes.

 İstikbal.

 Kızım nerede?

 Varım yoğum olan kızımı istiyorum.

 Evelyn'i uzun süre önce kaybetmiştim.

 - Suçlu o mu yani?

 - Kendimi suçlayamam.

 Bakın Bay Gittes  Ne yazık ki birçok insan,  yeri ve zamanı geldiğinde hatalar yapabilecekleri gerçeğini kabul edemiyorlar.

 Claude gözlüğü alır mısın lütfen?

 Buna değmez Bay Gittes.

 hem de hiç mi hiç değmez.

 Şimdi bizi kıza götür.

 "Gece Treni" Claude Mulvihill'i hatırladınız mı beyler?

 Bay Cross bunlar yardımcılarım, Bay Walsh ve Bay  - Tutuklusun Jake.

 - Bu iyi haber.

 - Delil saklama, suça yaltaklık ve tehdit - Ben kimseyi tehdit falan etmedim.

 Bu Noah Cross, Evelyn'in babası.

 Peşinde olduğun o, herşeyi anlatabilirim    bana yalnıza 5 dakika ver Kendisi oldukça kalındır ve   paçayı kurtarabileceğini sanıyor.

 - Kapa çeneni yoksa seni kelepçelerim.

 Amirim adım Noah Cross ve nüfuslu biriyim, Evelyn de benim kızımd  Kaçığın teki, Mulwray'i su yüzünden öldürdü, dinlesene beni be adam.

 - Loach onu direksiyona kelepçele.

 - Ne dolaplar döndüğünden haberin yok.

 Katherine Katherine ben senin büyükbabanım tatlım.

 Tatlım ben senin büyükbabanım.

 Devam edin hayır gidin, gidin Ben de arkanızdan geliyorum.

 - Uzak dur ondan, uzak dur dedim.

 - Evelyn lütfen anlayışlı ol biraz.

 - Gel bana canım  - Uzak dur ondan dedim.

 Evelyn fazla ömrüm kalmadı ve biliyorsun o aynı zamanda benim de.

 Bunu asla öğrenmeyecek.

 Evelyn sen hasta bir kadınsın.

 Ona asla sahip çıkamazsın.

 - Evelyn bu işi polis halletsin.

 - Polis de ona çalışıyor.

 - Uzak dur ondan.

 - Önce beni öldürmen gerek Uzak dur, uzak dur dedi  Katherine kapıyı kapat.

 Dur!

 Olamaz!

 Başkomiseri arayın.

 Ambulans çağırın.

 Çözün, hepsini serbest bırakın.

 Tanrım olamaz.

 - Bakma, sakın bakma.

 - Tanrım hayır!

 Olamaz!

 - Olacak iş değil.

 - Ne dedin sen?

 Ne dedin?

 Adamınıza büyük bir iyilik yapmak ister misiniz beyler?

 Onu evine götürün.

 Evine götürün dedim!

 Onu bu lanet yerden götürün.

 Haydi Jack, daha ne istiyorsun.

 Sana büyük bir iyilik yapıyorum.

 Olur böyle şeyler Jake.

 Burası Çin Mahallesi.

 Tamam beyler, dağılın artık.

 Herkes kaldırıma.

 Boşaltın yolu!

 Yolu açın, yolu açın!

 Boşaltın yolu dedim!

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar