Muhammed Burhaneddın-ı Belhi’nın Farsça Rubaileri
Hazırlayan:
Mehmet Ali ÖZKAN
Türkçe
Çevirileri
[1]
isterim
bir kokuyla mutlu edesin bizi, isterim arttırasın hayhuyumuzu.
isterim
kereminle arayıp sorasın bizi, lutfunla “o ne güzel kuldu” diyesin bize.
[2]
Senden
söz etmek dışında bir şey gelmedi dilimize; senin sızın, kederin dışında bir
şey gelmedi canımıza.
Ben,
ey lâle yüzlü, senin aşkınla ünlüyüm! Yüreğimdeki dağlaman dışında bir bir
nişan gelmedi bize.
[3]
Aşk
ve sevda âvare etti bizi; dağa, ovaya, çöle saldı bizi.
Ey
nasihat eden! Boşuna bana öğüt verme zahmetine katlanma, çünkü Leylâ’nın zülfü
divane etti bizi.
[4]
Ey
dost, halimizi, hatrımızı sormak için bir gel! Bizim gibi vurgunların
düşmanlarına rağmen, bir gel!
Bir
yabancı hatrına gelmesen de yanımıza Allah için gönülden anlayanın ricası üzere
gel!
Bizler
âşığız ve pek çok içten âhımız vardır; bak şu gözyaşımıza, soluk benzimize!
Bizim
gibi bir hasta senden deva ister; çünkü, yakut gibi tatlı gülüşün derdimizin
dermanıdır.
[6]
Sevgilinin
zülfü divane etti bizi; dağa, ovaya savurdu harmanımızı.
Sadberg
gülü gibi güler yüzü, bahar bulutu gibi ağlattı bizi.
[7]
İsterim
Burhân gibi yolu tanımak, uyanık gönlümü aşkla büyütüp beslemek.
İsterim
kadeh döndürmekle gece gibi zülfü, ay gibi yanağı görmek.
[8]
Gönül
onun aşkı gibi bir gönüldaşı bulmuş da silip atmış âlemin gamını, ne güzel!
Zamanenin
gözü harabat meclisinde İsâ nefesli rindi çok az görmüştür!
[9]
Vahdet
şarabındandır sarhoşluğumuz; Hakk’a kulluktur şaraba düşkünlüğümüz.
Burhân
gibi, kendi varlığımızdan kurtulduk; çünkü, Hakk’a bir perdedir varlığımız.
[10]
Rabbim
Hz. Peygamberi övdü, Emir Haydar’ı da methetti.
Feleğin
gözü bu ikisi gibi gönül sahibi ve dini gözeteni görmedi.
Ey
kalem! Süleymân’ı öv, hem de sen onu altın suyuyla yaz!
Gönül
kuşu hep onun sıfatlarım konuşur, zira o kuşların dilini bilir!
[12]
Babam
Pîr Süleymân’ı yarattığı için Allah’a şükrediyorum.
Fâzıl
ve âmildir; çünkü o, ilim ve irfanın yol ve âdabını bilir.
[13]
Kayyûm
olan Allah beni doğru yola iletti, bu Rum ülkesinin ziyneti yaptı beni.
On
dört masumun feyizli nefesi -Allah’a şükürler olsun- güneş gibi şerefli kıldı
beni, âh ne hoş!
[14]
Ey
gönül! Her şeye nimet ve can vermiş Allah’a şükret!
Makbul
kimselerin hayatları için kendilerinin keder ve dertleri gibi derman da vermiş.
[15]
Ya
Rabbi! Sen bana ifade gücü olan bir dil ver de sana şükredeyim; dileğim budur.
Mademki
kimsenin haddi değil senin gibi eşi benzeri olmayan Kerîm’in nimetlerinin
şükrünü ben nasıl eda ederim?
Ey
evlat! Hüner kazanmak için ؟ile
çek, Hak Teâla bunun için sana verdi beş duyuyu!
Hünerini
ucuza kaptırma; benim gibi sözden anlayan babanın nazım incilerinin kıymetini
bil!
[17]
Ya
Rabbi! Kul Burhân’ı şad et, onun ilmini ve ferasetini artır!
Kıyamete
kadar saygın kıl, İbn Süleymân’ının iyiliklerinin zikrini!
[18]
Fasih
dilimi açarsam eğer, mana lutfunun hakkını veririm.
Utarid
yıldızına rağmen şiir söylersem eğer, o Şi‘râ yıldızı gibi gönlü
kıvılcımlarımla yakarım.
[19]
Yüzün
kırmızı gülü utandırmış, dudağın kırmızı şarabın fiyatını tamamen düşürmüş.
Hurma
ağacından bana meyve vermezsin ki yiyeyim; yoksa genel emri duymadın mı?
[20]
İki
âlemin şahı Ahmed-i Mürsel’dir, Allah’ın aslanı Hasan’ın babası Haydar’dır.
Fâtıma
ve iki imam âl-i ‘abadandır, bizden
onlara defalarca salat ü selam olsun.
Gönlümüzde
Ebu’l-Kasım’ın nuru vardır;
Fâtımetu’z-Zehrâ’nın ve Hz. Ali’nin sırrı meşalemizdir.
Yolumuz
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile aydınlıktır, sahip olduğumuz sadece onların
muhabbetiydi.
[22]
Şâh-ı
Merdân’ın çokça nimetini, özel himmetini gördüm!
Sıcak
gönülcüğüm, soğuk âhım bana yeter; zamanın sıcağından, soğuğundan bana ne!
[23]
Sevgilim
bana gösterirse güzel yüzünü onun iki siyah saçına bağışlarım Çin’i, Hoten’i.
Ey
Saba! Lütfedip şu yüreği yanmışa servi boylu, gonca ağızlı ayımdan haber getir.
[24]
Pîr-i
Muğânın sözünü işittim, doğru kişilerin yolunu yordamını gördüm.
Adam
gibi, İsâ nefesli rind oldum, o yüzden riyakârlardan hiç hoşlanmam.
25١]
Ey
talipli! Bırak dedikoduyu, aylarını yıllarını geçirme onunla!
Aşk
gibi mükemmel üstad var iken sen ondan hâl ilmini öğren!
[26]
Sevgili,
Burhân gibi bir adamı âşık eyledi, yüreğine sızı koydu, dert koydu.
Bülbül
gibi ben de kendi halime ta içimden âh ederim.
Kendi
halini bilmeyen yüreği yaralının durumunu nasıl bilsin?
Sen
rahatına düşkün insalara bu ؟ileli
Burhân’ın halini sorma!
[28]
Sevgilinin
gamıyla mutludur gönlümüz; o gam yüzünden gam âlemidir gönlümüz.
Varını
yoğunu terkedip onun yoluna düşmüş Edhem’dir gönlümüz.
[29]
Kederinin
sırrını âciz gönlümüzde ara; yüreğimizdeki sızıyı çığlığımızdan tanı!
Altın
gibi sapsarı yüzümüz, gümüş rengi gözyaşımız, senin aşkının yolunda canımızın
bahası olsun!
[30]
Ey
cimri! Mal seni ölüye ؟evirmiş;
olgunluktan başkası seni nasıl diriltebilir?
Malını
olgunluğa harcamazsın, işte bu yüzden malın seni ezmiş!
[31]
Ona
biberiye çiçeğini göstermiş, üzerine kıvırcık saçının sünbülünü saçmış.
O
sevgili bir diken uğruna İsâ nefesli Burhân gibisini öldürmek ister.
[32]
Apaçık
görmek istersen irfanın doğusunu, Süleyman’a bak!
Fakr
tahtında az görmüştür çağın gözü onun gibi sultanı.
[33]
Kibrini
terketmedikçe aşk sarhoşluğunun zevkini nasıl bileceksin?
Sen
ve sevgilinin arasında engeldir bu; parçala bu varlık perdesini!
Ne
de kötü öğrenmişsin yiyip içip yatmayı; gülmeyi, oturmayı hatta tebessüm
etmeyi...
Mana
erinden gafil olup oturma, onlardan seçkin söz söylemeyi ve inciler delmeyi iyi
öğren.
[35]
Burhân!
iyisi mi sen dervişlerin hizmetinde bulun, Allah onları kendine dost
edinmiştir.
Baksana
her biri zikir saykalı ile derya gibi kalplerini ayna gibi parlatmışlar.
1361
Ey
gönül! Acem mülkünün sultanlığını ne yapacaksın? Yiğitsen sevgilinin vuslat
incisini elde et.
Kadehi
sevgilinin elinden al ve ruhunun cihanı aydınlatan meclisinde elinden bırakma!
[37]
Sevgilinin
gül yüzünü görmüyorum. Onun sümbül kokusunu getir bana ey rüzgâr!
Her
zifiri gecede dert köşesinde onun şarap kadehi gibi al dudağının sarhoşluğunu
çekiyorum.
1381
Herkesin
bizim bu yeşil sokağımızdan derlediği güller, kandilimiz gibi gözün aydınlığı
olur.
Dağ
yamacının çamurundaki binlerce kırmızı lâle, bizim çok dertli ve yanık çileli
yüreğimizin kanıtıdır.
Allah’ım!
Ahmaklardan uzak tut bizi, âlim kişiye yakın eyle bizi.
İsa’nın
(a.s) eşeğinden hacetsiz olması gibi bizi kendinden müstağni etme! Bizleri ele
ayağa muhtaç etme.
[40]
Ayrılık
derdi ؟ekiyorum
ben, bu sayısız derdi kime söyleyeyim?
O
sevgilinin yanağı, cemali olmadan bu gülü, gülistanı neyleyeyim?
[41]
Sevgilimizin
yurdunun yolcusuyuz biz, Hz. Ali’nin takipçileriyiz biz.
Garip
ve muhabbetten yana Burhân gibi bu Osmanlı mülkünün süsüyüz biz.
[42]
Ey
Allah’ım, ey yerin ve göğün sahibi! Her iki âlemde dönüşümüz sanadır.
Bütün
yaratılmışlar bizim gibi sana muhtaçtır. Sen, bizden ve bizim dışımızda olan
her şeyden müstağnisin.
[43]
Gümüş
renkli ؟eneyi
ben sende gördüm, servi gibi boyu, yasemin çiçeği gibi yüzü sende gördüm.
Sana
kavuştuğum gecede dökeceğim ayağına Aden incisi gibi gözyaşlarımı.
[44]
Güzeller
içinden bir sevgili seçtim, gönlüme o peri yüzlünün aşkını yerleştirdim.
Gözümden
yaşlar dökeyim de ayağına, o genç fidanı ve taze meyveyi kucağıma alayım.
Biz
aşığız ve ah u figânımız çok bizim, gözyaşı ve ateşle doludur nâçiz gönlümüz,
gözümüz.
İşimiz
o gül yanaklı servi boyluya düşmüş de, o ateş renkli beyaz tenli sevgili gelmez
imdadımıza.
[46]
Burhân
gibi bizim dostluk ülkesinde Sultan Rıza gibi bir sığınağımız var.
Onun
saf sevgisiyle gönüllerimiz aydın bu dünyada, tıpkı gökteki güneş gibi.
[47]
Kötü
bir halde olsak da mükemmel bir dinimiz var bizim; daha güzel geçmişimiz gibi
geleceğimiz var bizim.
Artık
dümşana karşı birlemiyoruz; evlerimizdeki kitap gibi kurtarıcımız var bizim.
[48]
Dünya
alçaktır ve haramzade namertler ile doludur, mert kişi iksir gibi bulunmaz.
Er
kişi her iki âlemden de geçmiştir, işte bu yüzden şah da dilenci de muhtaçtır
ona.
[49]
Allah
Teâlâ sufîlere kendine ait bütün sır ve ilimleri vermiş.
Doğrusu
onlardan varislere, kehanet ve kimya gibi hoş bir yadigâr kalmış!
[50]
Âlim
insan ilminin gücünden dolayı kendini beğenmişin zırvalarına nasıl kulak verir?
Baksana
şu iki yüzlü şeyhe! Kekemelerin övgüsüyle her vakit mağrur.
Ebedî
bir hayat istiyorsan, sevgiliye feda et canı, cihanı!
Eğer
başında kavuşma hevesi varsa, akan gözyaşlarını delil yap kendine!
[52]
Hz.
Hüseyin (r.a) gibidir bizim seçkin ecdadımız; onun kapısı gibidir bizim iyiyi
kötüyü birbirinden ayıran imamımız.
Allah’a
şükürler olsun ki dinimizin temeli o din güneşinin gölgesinde sabit bir dağ
gibidir.
[53]
Şuh
ve zarif sevgilinin aşkını seçtik, adımızdan sanımızdan geçtik.
Biz
bir ay yüzlünün yadıyla, her karanlık gece ateş rengli su içeriz.
[54]
Dördüncü
kitap (Kur’ân-ı Kerim) güneş gibi yüz gösterir, iki âlemde de ruhumuzun gıdası
odur.
Beşer
kanunu bir kanuncuktur. Allah’ın kanunu gibi bir kanun yoktur.
[55]
Yarin
aşkıdır bizim gönlümüzün rehberi; nefislerimiz gibi merhalelerimiz vardır.
Ayın
gidecek türlü yörüngeleri varsa da bizim bu menzillerimizde yolu yok.
1561
Varlığından
başka bir perde yok Allah ile aranda. Harabe gönlünden Allah’a giden bir yol
vardır.
Kibir
belâsının zincirinden tamamen kurtulmadıkça Allah’a ulaşamazsın.
Ictihat
kapımızın öğüt vereni bizim yararımıza yükümüzü çözüverdi.
Hakk’ın
açtığı bu kapıyı zararımıza olsun diye yüzümüze kapattın, niye?
[58]
Hz.
Muhammed (s.a.v) gibi şefaatçimiz var bizim, Hz. Ali (r.a) gibi imdada
yetişenimiz var bizim.
Ne
hoş! Bu gam ve gurbet mülkünde, ehl-i beyt gibi kimselerimiz var bizim.
[59]
Ey
muhtesip! Eğer gönlümüzü hoş etmek istiyorsan, bu bize yanıp yakılmaları bırak!
İşlerimizi
yoluna koymak istiyorsan, âşıklıktan bizi men edip durma!
1601
Her
an yüzlerce kisveye bürünürsün, her an bin çeşit süslenirsin.
Kavuşma
gecende tatlı dudağın pek övdü gönül çelmekliğini.
1611
Ey
fakir! Kâmil bir gönül kazan. Hadi gönül dedikleri dünyayı gösteren o kadehi
elde et.
Dünyada
her an gönül safası için çalış, gönül aynana toz toprak koma!
62١]
Dün
gece yüreğimi yarin haremine götürdüm. Yanağının Sad-berg çiçeği bülbüle
çevirdi gönlümü.
Zamanın
Zâl’ının sevgisinden gönlümü çekip aldım da gönlü bir başka sevgiliye verdim.
Bu
toprak tenini besleme, eflâkının ruhunu besle.
Yiğitler
gibi çık er meydanına, göster kıvraklığını, atikliğini.
[64]
Sevgiliden
iste âşık gönlün muradını, ondan başkasına ihtiyaç duymamayı meslek edin.
Ey
gönül! Aşkın tüccarı olmak istiyorsan sevda gibi bir sermaye bul.
1651
Gam
meclisinin kandilidir bizim saçtığımız âh kıvılcımları, gülşenimiz, ateşle dolu
sinemiz gibidir .
Gölgeler
yere düşmez, gönlümüzün fezasında çünkü gönlümüzün dağlanmışlığının
aydınlığıdır seher vakti.
1661
Beş
dosttur bizim şahlarımız, seksen dörttür imamlarımız!
Gönlümüzdedir
sevgileri. Ne gam gümüş ve altın yoksa da heybemizde!
[67]
Ey
gönlümüzün bu dağlanmışlığını kandil yapan! Gönül gözümüzü, gönül çıramızı
nurlandır!
Düğümler
çözen kerem nesiminin rüzgârıyla gönül bahçemizin goncagülünü aç!
1681
Feleğin
nimetleri arasından yarin aşkını şeçtim, bu sebepten bu yakıcı ahın cefasını
çekiyorum.
Sevgilinin
ağlayan aşığıdır gönül; bir âh ile malımı mülkümü, yurdumu kaybettim ben.
Senin
gibi sevgilinin aşkını gönlümde besliyorum ben, bir âh ile o yerimden yurdumdan
geçtim.
Senin
istimdad dergâhına geldim, benim gibi gönlü yanmışa göster yüzünü.
[70]
Bütün
narin yüzlülere baktım, senin gibi nazlı ay yüzlüyü görmedim.
Burhân,
senin güneş misali yüzünde gökyüzüne yükselmiş İsâ (a.s) gibi bir hâl gördü.
1711
Her
iki âlemin nimetlerinden sevgilinin aşkını seçtim, onun yoluna iki gözümden
inci mercan saçtım.
Yurdum
ve doğduğum toprak Horasan’dır, Allah bütün Horasan mülkünü bayındır kılsın.
72١]
Yâ
Rab! Müşkülümüzü kolay eyle kereminle; ferah kıl bizim kârımız olan şefkatli,
vefalı gönlümüzü.
Senin
merhametinle feyz ve safa buldu gönlümüz; gönlümüzün safasını ebedi kıl
lutfunla.
[73]
Bizim
gönlümüzün mâhı olan o güzeller şahı, gönlümüzün âhından onun gam keder meclisi
aydınlanmış.
Gözümüzün
ana yolundan gelmiş bu gece, gönlümüzün konağına oturmuş sultancasına.
Ey
oğul kalbinde kine yer verme, gönül aynasını tozdan koru!
Sen,
sevgilinin kederiyle ve kanlı gözyaşına sineni baştan ayağa gülistan eyle!
75١]
Hak
eri, cübbesinin prangasından kurtulmuştur, riyadan zühten de azadedir Hak eri!
Onun
gibi eşsiz birini yâd etmekle mutludur, her iki âlemin gamından beridir Hak
eri!
[76]
Gönül
halvetinde yer vermem gafile, ben İsâ (a.s) değilim, ne yapayım erkek eşeği!
Gözümden
inci gözyaşı dökerim ayağına ben bulursam kayıtsız, kaygısız bir kul!
[77]
Safa
erlerinin aslanına kavuşmak istiyorsan doğrulukla safa meydanına adım at!
Safa
kardeşlerinin şahı olmak istiyorsan, Safa Ken‘anının mâhı gibi dertleriyle
dertlen!
1781
Yâ
Rab! Aşk şarabıyla mest et beni, dünya kadehinden yoksun kıl beni!
Kereminle
kendi varlığımdan fani eyle beni, kendi zatının varlığıyla var et beni!
Her
can Allah’ın nurlarının doğuş yeri olmaz, her gönül Allah’ın sırlarının mahremi
olamaz.
Kesin
olarak bil ki Allah’ın en hayırlı kulları İlahî kubbelerin altında gizlidirler.
1801
Bizim
kaşanemiz sokağının haremi oldu olalı, divane gönlümüz huzur bulmaz.
Geceleri
senin mum yüzünün etrafında döner durur, yanık kolu kanadıyla bizim
kelebeğimiz.
1811
Senin
aşkın tutsaklıktan kurtardı bizi, âşıklık sokağında koşturdu bizi.
Senin
sevdan sana sürükledi bizi, nihayet sokağının giriş kapısına kavuşturdu bizi.
[82]
Güzellerden,
kadehimizi dolduran gül renkli şaraptan gün yüzü görmedik.
Burhân
gibi aşk âleminin padişahıyız biz, denizimiz ve karamız da gözümüz, gönlümüz
gibidir.
1831
Dergâhımızın
keremidir yüzündeki muhabbet, senin cemalinin nurundan aydınlanmış gönlümüz.
Ey
sevgili! Senin sevdan başımızda, dünyada da senin aşkından başka bir şey yok
elimizde.
O
ay yüzlüm zülfüne bağladı gönlümüzü, bu uyanık gönül divane kıldı bizi.
Onun
sevdası bir ömür başımızda, dünyada onun aşkından başka bir şey yok elimizde.
[85]
Yâ
Rabbi! Şu dilencini kereminle şâd eyle, benim gibi katında makbul olmayan
kulunu esirge!
Feyz
kapını yüzümü açıver de merhamet ipinle kalbimi bağlayayım!
1861
Yâ
Rabbi! Nefsin bağından kurtar bizi, şeytan karşı da galip eyle bizi!
Bizi
şâh-ı merdanın neslinden eyledin, lutfunla meydan eri yap bizi!
1871
Tek
kazancımız Ahmet’in dininin hazinesidir, Ali’nin nefesinin feyziyle diridir
gönlümüz.
Ey
Burhân! Ezel gününde sevgilerini ab-ı hayat gibi karmışlar çamurumuza.
[88]
Sevgilinin
âşığı gösterdim kendimi; Kays gibi divane gösterdim kendimi.
O
ay yüzlünün aşkından dolayı bir ömür yiğitçe yabancı gösterdim kendimi.
1891
Görmek
isterim sevgilinin yanağını, bayram günü öpmek isterim onu.
Kadir
gecesinde, onun iki yana sarkan saçının kokusuyla can burnumu misklendirmek
isterim.
Bir
gece senin ay gibi parlayan yüzünü görmek isterim, görkem ve azamatini
seyretmek isterim.
Sokağının
başında oturmak isterim mutluca, kapının toprağını gözüme sürme çekmek isterim.
1911
Allah’ın
sıfatlarında zatının nuru vardır, Allah’ın bütün alâmetleri âşikârdır.
Herkes
kendi aczinin itirafçısıdır, kimse Hakk’ın zatını keşfetmedememiştir.
[92]
Senin
sokağın gönlün haremidir, bizi götürür oraya; gönlüm güvercin gibi uçmak ister
oraya.
Bülbüller
gibi feryad ederim çayırda, bahar rüzgarı yüzünün Sadberg gülünün kokusunu
getirir oraya.
1931
Ey
ulak! Sevgilimin mektubunu bana verdin inleyen gönlümü pek mutlu ettin!
Ey
bahar rüzgarı! Sevgilimin yanağındaki Sadberg çiçeğinin kokusunu ne hoş
getirdin!
[94]
Rabbim
yoktan var etti beni, çokça nimetle besledi beni!
Onun
şükrünü eda etmek mümkün değil asla, benim gibi başı buyruk bir kula yeter bu
kadarı!
[95]
Burhân!
Safa bahçesi yap gönlünü, masiva kaydından azade et gönlünü!
Sineni
baştan aşağı fakirlik hazinesi yap, hem Allah’ın aynası yap gönlünü!
Ey
gönül! Dostun yoluna at kendini Nefis gibi düşmanının avucundan kurtar kendini!
Yiğitçe
aş menzilleri baştanbaşa, kadın gibi eve hapsetme kendini!
[97]
Bir
ömürdür gam yükünü çekiyorum ey sevgili! Senin derdin rezil rüsva etti bizi!
Benim
gibi bitkin birinin hâline acımazsın, taş gibi bir kalbin mi var yoksa?
1981
Ey
aşk! Muratsızların veriyorsun muradını, ateşinle pişiriyorsun hamları!
Ettiğin
zulüm bilinir eline düşene, bilirim düzeltirsin sen ؟elimsizleri!
[99]
Güzel
bir iş yap, insanlar tanırlar seni; göz hanesinde baş köşeye oturturlar seni.
ilim
ve amelde gayret göster, çünkü her ikisi kanat gibidirler mükemmelliğin
zirvesine ulaştırırlar seni.
11001
Sırlar
bahçesinin bülbülüdür gönlümüz, yanıp yakılmaktır hep işimiz gücümüz!
Sevgilinin
Sadberg çiçeği gibi yüzünü vasfetmek, söz söyleyen dudağımızın süsü oldu, ne
güzel!
Tevazudan
iste yüceliği, Muhammedi fakrdan talep et saadeti!
Bir
anda aşmak istiyorsan menzilleri, yiğitçe koştur bu himmet Rahş’ını !38
[102]
Senin
aşk köyüne attım atalı kendimi, kalender gibi beğenmedim kendimi
Senin
gibi eşsiz birinin muhabbetiyle bütün bağlardan âzâd etmek isterim kendimi
[103]
Ey
Burhân! Mesih gibi arıt kendini, ruhban gibi bağlı kılma kendini
Yiğitçe
her kötüden koru kendini, yırtıcı hayvan gibi nefsinin prangasından kurtar
kendini
[104]
İşlerinde
Allah’ı vekil kıl ey oğul! Her yerde O’ndan yardım dile ey oğul!
Fikir
sahiplerinin gözdesi olmak istiyorsan, Mesih gib arın ey oğul!
[105]
Yâ
Rabbi! Sana doğru yol ver bize; lutfunla uyanık bir kalp bağışla bize!
Yâ
Rabbi! Kereminle her gece, her seher feyiz ve ferahlık bahşet bize!
[106]
Gönlümüzde
senin muhabbetin var ey sevgili! Bu yüzden gönlümüz hazine oldu ey sevgili!
Sen
ay gibi parlak bir yüze sahipsin, biz de ayna gibi gönlümüzü verdik ey sevgili!
38
Rahş: Rüstem-i Dâstân’ın atının ismidir.
Yiğit
؟eker zamanın kederini.
Dünya, mutlu kılar nâmertler!
Biliyorum
dönen felek besler insan suretinde birçok hayvanı!
[108]
Sevgili,
görünce gönlü kanlı benim gibi âşığı, gösterdi gül renkli yanağını.
Kadehi
ve türlü türlü çerezle geldi kucağıma, çeşit çeşit nimetler getirdi bana.
11091
Ey
Burhân! Sen söyleme başkasını gönül sırrını; kendi sevgiline söyle gönlünün
niyazını.
Onun
yüzünün mumunda yan ama, kelebek gibi dile getirme gönül sızını.
[110]
Gönül
hiç kimseden dosluk görmedi, keder yolunda çokça horlandı.
Meşguliyetler
bağından kurtulmak güzeldir, mizacın esiri olmak kötüdür.
[111]
Safa
yoluna ayak basmak, safa sevgilisinin güzel avlusunda oturmak istiyorsun.
Mademki
sen yücelik ve makam gibi yolların talibisin, hiçbir zaman gönlünde safa ayı
parlamayacaktır.
[112]
Ey
gam! Sen bizim saadet sermayemizsin, ancak sen kavuşturursun bizi bir murada.
Ey
gam! Seni bize sevgili yollamış, senin gibi bir hediye ile bizi anmış.
Bu
bedenleri keyfine düşkünler gibi besleme, sen sadece din ilmiyle besle ruhu.
Zira
can bu yüzden ebediyen bâki kalır, sonunda toprak çıplak bedeni yer.
[114]
Dost
beni bu yurda getirdi getireli, kendi aşk ateşiyle besledi beni.
Eski
aşığı yaptı yapalı beni, gözümden yaş dökerim ayağına.
[115]
Ey
canın yoldaşı! Gönüllerin sevgilisidir varlığın; senin zülfünün kıvrmındadır
gönüllerin yuvası.
Senin
aşkın gönüllerin evinde kandildir, gönüllerin harabelerinde de gizli bir
hazinedir.
[116]
Sevgilinin
derdinde gönüller için pekçok mutluluk vardır; onun bela zincirinde gönüller
için özgürlük vardır.
Onun
saf aşkı viran eder gönülleri, kesin olarak bil ki o kalplerin iman içindir.
[117]
Ey
Burhân! Kendini yakınlık haremine at, iki âlemin dert prangasından kurtar
kendini.
Mesih
gibi özgür ol ey gönül! Ruhbanlar gibi kurallara bağlama kendini.
Gümüş
tenli servimizin nazlan, sabrımızı, huzurumuzu tamamen alıp götürdü.
Her
aydın sabahımız, her karanlık gecemiz yüzünün ve zülfünün hayaliyle geçer.
[119]
Safa
meclisinde mukimdir gönlümüz; nefes gibi dost ve yardımcıdır bize gönlümüz.
Bağladık
bir gece gönlümüzü ay yüzlünün zülfüne, bu sebepten korkunun zincirinden
azadedir gönlümüz.
[120]
Ey
gönül, iki âlemin derdini asla ؟ekme!
Sevgiliyi anmadan o bir anı bile geçirme!
Kendi
duanla gözünden zemzem gibi yaş dök onun yoluna!
[121]
İlim
ehli, bütün salihleri, kamilleri, yaşı küçükleri severler de,
Kemali
olmayan zenginleri insandan saymazlar.
[122]
Dost,
sana vefa gösterendir, sözleri gönlüne safa bağışlayandır.
Düşmandan
çok zulüm ve cefa ؟eken,
bilir dostun yüksek değerini.
[123]
Fitne,
cahille dostluk etmekten doğar ey oğul! Çünkü akıllı kişi ondan kaçar ey oğul!
Şerefin
varsa koru, alçaklarla oturup kalkma; cahille sohbet onurunu yok eder ey oğul!
Yanımdan
؟ekip gittin ey sevgili!
Dön gel; senin ayrılığından ve derdinden kararım kalmadı, dön gel!
Kulağım
sesinde, gözüm yolunda; başımda ateş, bekliyorum; dön gel!
[125]
Ey
şahım! Bir dilenci gibi gösteriyorsun kendini, her an yüz kisveye
büründürüyorsun kendini!
Biliyorsun,
tatlı kırmızı dudağın dün gece sevgilisini çokça övdü.
[126]
Ey
Allah’ım! Sonsuz lütfunla bizi vefalı sevgiliden ayırma!
Benim
gibi bir münzeviye ihsan buyur da hidayet yoluyla maksada ulaştır!
[127]
Sevgilinin
derdini ؟ek
de ne olursa olsun! Ne olursa olsun ırmak gibi gözünle!
Can
tarlasına göz yaşı dök bahar bulutu gibi, ne olursa olsun!
[128]
Sevgilinin
aşkıyla dolu aydın gönlümüz, bizim gül bahçesi gibi gönlümüz agyardan
arınmıştır.
Onun
sevgisi gönlümüzdedir, bu sebepten zamanenin okundan korkmayız; çünkü onun gibi
cevşenimiz vardır bizim.
[129]
Sevgilim
önce ayağının toprağı kıldı beni, sonra vefa ehlinin baş tacı yaptı beni.
Yine
lütuf yoluyla gizliden gizliye aşkının gizli sırnna yabancı değil de dost
eyledi beni.
Yarin
haremine oturttum kendimi, feleğin dert bağından kurtardım kendimi.
Zerre
gibi güneşe ulaştırdım kendimi, yağmur damlası gibi denize saçtım kendimi.
[131]
Bir
ömürdür ayrılık derdi ؟ekiyorum,
bir ney gibi ayrılığın hikâyesini söylüyorum.
İstanbul’un
suyu, nimeti gülbahçemden benim gibi yüz ؟eşit
öten bülbül getirdi.
[132]
Ey
Efendi! Eğer insanların hayırlısının kıymetini biliyorsan nasıl oluyor da eline
elmas alıyorsun?
Dünya
işi baştan başa oyundur, oyun için tüketme nefesleri!
[133]
O
güzeller şahım gönlümüzün ayıdır, onun derdiyle dertlenen meclis gönlümüzün
ahıyla aydınlatmıştır.
Gözümüzün
beklediği yoldan gelmiş de bu gece, sultan gibi oturmuş gönül odamıza.
[134]
Senin
ayrılığını ateş gibidir bilirim ey sevgili! Canımı ؟ok
yakar ey sevgili!
Ay
misali benden uzaksın, ayrısın, ben kendimi sana nasıl ulaştırayım ey sevgili!
Senin
aşkın gönlümü safa mesiresi eyledi, senin gibi ayyüzlünün aynası kıldı gönlümü.
Senin
yolunda yiğitçe ؟abalarım,
çünkü derdin, kederin tamamen yer edindi gönlümde.
[136]
Ey
dost! Eskiden beri biz sana can feda edenleriz; sen sultansın ve bizler senin en
değersiz köleleriniz.
Senin
yüzünü parlayan gönlümüze tuttuk onun gibi bir aynada seni görelim diye.
[137]
Ya
Rabbi! Sen tutuştur gönül kandilimizi, aşk şarabıyla doldur gönül kadehimizi.
Müşkilleri
؟özen kereminin ılık
rüzgârıyla, gönül bahçemizin gonca güllerini sen açtır.
[138]
Ey
sevgili! Kıvılcımlar saçan âhımı gör, inleyen gönlümün hâlini güneşe sor!
Ayın
on dördü gibi yüzünle, baştanbaşa aydınlat lutfunla karanlık gecemi!
[139]
Sevgilinin
kavuşma meclisindeler, gönüller; gül renkli şarap olmadan sadece sarhoştur
gönüller.
Sevgiliye
serbestçe tapınır gönüller, bütün bağlardan yiğitçe kurtuldu gönüller.
Alim,
ilimlere vâkıftır, hikmetleri bilir; âlimin ilâhî bilgi gibi güzel kazançları
vardır.
Kendisini
ilim süsüyle pek süslemiştir, dünya süsleri bağından kurtulmuştur âlim.
[141]
Bağış
sahibi Rasul, Mehmed Han’ı da ordusunu da övdü.
Ey
yüce himmetli Türk milleti! O sultanın ve ecdadının takipçisi olunuz.
[142]
Seni
anmadan geçmez ki günüm ey sevgili! seni anarak gönlümü aydınlatırım, ey
sevgili!
Sabah
akşam bu âhu figanlar benimdir, senin gam meclisinde yanar tutuşurum, ey
sevgili!
[143]
Zülfünü
yüzüne ne güzel salmışsın, ıslak siyah saçlarını taze gül üzerine ne güzel
sermişsin!
Ey
tatlı dudaklı! Senin sözlerin de tatlıdır; şeker gibi dudağına sanki bal
katmışsın!
[144]
Biliyorum,
sen şeytan ve vahşi hayvan gibi gelmedin, muhakkak ki kötü nefisle savaşa
geldin.
Gönül
hanende yüzlerce putun var. Utan! Samed olan Allah’ın huzurundan gelmişsin.
Uyan
ey gönül, göz gibi uyuma! Aşk maşalını dinlemeden uyuma!
Sevgilim
ay misali yüzüyle kucağıma geldi; geceden sabaha kadar uyuma ey dertli gözüm!
[146]
Ey
Burhân! Sen her zaman âşık tabiatlı ol, yarin sözünden başka birşey söyleme!
Kötülük
isteyen düşmandan sen iyilik isteme, istediğin her iyiliği sen dosttan iste!
[147]
Sevgilime
kavuşmakla mutluyum bu gece; dertlerim el gibi uzak oldu benden bu gece!
Sevgilinin
cana can katan ve gönlü şenlendiren sohbetiyle, iki âlemin derdinden kurtuldum
bu gece!
[148]
Mutlu
olmak istiyorsan sevgilinin derdini iste, onun derdinden ötürü ebedî can murad
et!
Eğer
Burhân gibi dert ehliysen ey gönül! Onun derdinden derman talep et!
[149]
Ey
gözüm uyuma, ey hasta gönlüm uyan! Sevgilim baş ucuma oturmuş, uyuma!
Burhân
o ay yüzlünün haremine girdi, bu gece kavuşma gecesidir, sen sakın uyuma!
Ey
ay yüzlüm! Gönlüm sensiz kederli gece yarısı, bu kara bahtımdan ötürü daha da
karanlık gece yarısı!
Belaya
çatmış Burhân gibi, senin hoş kokulu saçının kederinden feryattayım gece
yarısı!
[151]
Ey
sevgili! Sen gül gibi gülersin gece yarısı, bense dertten ağlarım gece yarısı!
Senin
gibi ay yüzlünün zülfünün derdinden soğuk ahlar çekerim gece yarısı!
[152]
Ebû
Turâb’ın cana can katan sevgisinden
Burhân gibi dünyada bahtiyarım.
Allah’a
şükürler olsun başımın üzerinde Haydar gibi bir güneşin gölgesi var.
[153]
Alçaklardan
isabetli bir görüş bekleme, benim yiğitçe işimi kötü insanlardan talep etme!
Her
kim kadınların fikriyle bir iş yaparsa sen ondan adamlık nişanesi isteme!
[154]
Senin
aşkından öyle ateşler içindeyim ki, âhım parlayan yıldız gibi alevlenir.
Susuz
Burhân gibi nur saçan çeşmenden su isterim.
[155]
Ey
sâki! Meryem suyunu benim gibi İsâ nefeslinin şerefine dök bu gece!
O
ateş renkli suyu ver çünkü ay gibi bir güzelle hoş âlemim var bu gece!
Hoca
yanlış İnanışta, ama Ebû Turâb’ın azarından korkmuyor!
Onun
gece gibi karanlık gönlünde, Haydar gibi bir güneşin dostluk muhabbeti var!
[157]
Sevgilinin
yanışını ve derdini anla! Burhân gibi bir müptelayı anla!
Aşk
âlemi en güzel âlemdir, Aşk âlemini anla, ey gönül!
[158]
Burhân
gibi Ebû Turâb’ın sevgisiyle bahtiyarım, bahtiyarım, bahtiyar...
Başıma
ah ne hoş düşmüştür, Haydar gibi bir güneşin gölgesi.
[159]
Ey
gönül! Sevgilinin aşkından başka bir şey talep etme, onun yakışından başka bir
iş ve güç isteme!
Ona
ait dert köşesinde onun hayaliyle otur, asla mal mülk isteme!
[160]
Bizler
Ebû Ali’nin derdine sevgiliden derman isteriz, bizim gibi gönlü hasta olanlara
sevgilidir tabib.
Yaş
üzüm gibi ateşli hastalığı kesen iki kırmızı dudağı, garip hastanın gönül
derdine devadır.
[161]
Senin
gibi bir sevgiliye uygun düşerse benim gibi dertli âşık hakkında mektup yazar.
Yûsuf
gibi başın yüce bugün, gel de Ya‘kûb’a bir mektup gönder.
Burhân!
Meyhanenin pirinden bir açılış iste, (çünkü) genç yaşında murad kapın kapanmış!
Riyakâr
ve günahkâr bir sahte şeyhin kederi şerefine, erimiş yakut gibi arılık şarabı
iç!
[163]
O
taze gül yüzünden peçesini kaldırmış ki sanırsın bulutların arasından parlak ay
çıkmış.
Âlemi
yakan güneşin yolunda Burhân gibi her gün yaşlı iki gözüm ırmağından saf
mücevher döküyorum.
[164]
Benzeri
olmayan sevgilinin aşkından içimde ateş var, şimşek kıvılcımı gibi âhımla o
yüzden bulut gibi ağlarım.
Onun
derdiyle gözümde yaş, gönlümde ateş; ateş ve gözyaşından birşey geçmez elime.
[165]
Ey
gönül, o güneşi idrak et! Ve o Hz. Süleymân’ı idrak et!
Onun
ne hoş Kitâb-ı Kerm’i var, sen de benim gibi bu kitabı idrak et!
[166]
Ebû
Turâb hazretleri bizim büyük mürşidimizdir, Ebû Turâb’ın kapısı güvenli
sığınamızdır bizim.
Allah’a
şükür her zaman sâlik Burhân gibi, Ebû Turâb’ın doğru yolundayız biz.
Bahar
mevsimlerinde boş yere kendini her yana atarak, gülün gözü önünde feryad ü
figan eder bülbül!
Kendi
ateş saçan âhıyla yuvasını yakmış, bu gül bahçesinde yok bugün Burhân gibi bir
bülbül!
[168]
Şevk
ve heyecanla onun sokağının haremini tavafa gittim, yaşlı gözlerimden yollarına
kanlı gözyaşları dökerek.
Derdi,
benim gibi âşığın canına yoldaş olana dek saf su yerine gönül kanımı içeceğim.
11691
Bahar
mevsimlerinde Allah vergisi aşkından dolayı âh u figan eder bülbül.
Burhân
gibi bir gülün aşkıyla figan ilminde üstad oldu bülbül.
11701
Onun
kaşları gibi bir mihrabı olsa da âlemde bulunmayan güzelliğin hepsi
sevgilidedir, ne hoş!
Çünkü
o, bilirim ki nazar sahiplerinin ibadetgâhıdır; ey efendi, bu doğru sözü benden
dinle!
[171]
Senin
derdinden gözlerim allığa dönmüş, göz bebeğim bir ördek gibi o allık içine
dalmış.
Aya
benzeyen yanağının, gece renkli zülfünün hatrıyla, sabırlı gönül senin dert
köşende âh çeker.
Ey
âşık gönül! Sen sevgiliyi talep et; canın ve cihanın ruhudur, sen onu talep et!
Burhân
gibi önce onun derdini elde et, sonra onun gamıyla dermanı murad et!
[173]
Ey
gönül! Dileğini o sevgiliden dile. Dermanını şeker saçan kırmızı dudaktan iste!
Eğer
o güneşe tapan ay yüzlüye âşıksan, dinar ve dirhem isteme, ondan rü’yet dile!
[174]
O
gül yüzlü servi ve şeker dudaklı sensin, çünkü dolunay gibi gerdanın var.
Saçınla
süslersin yüzünü; bilirsin, ayın ışığı gece artar.
[175]
Gönlümü
ay yüzlünün zülfüne bağladım bugece, benim gibi mazlum bu sebepten inler bu
gece.
Burhân
gibi onun cemâlinin kederinden gözümden yaş, gönlümden ateş saçarım bu gece.
[176]
Ey
Hoca! Mavi gökyüzünün altında ne zamana kadar susuz dudaklarla su peşinde dönüp
duracaksın?
Senin
gönlün feyiz pınarıdır, ondan yüz çevirme, hakikat eri isen sen bul onu!
١١٦٦١
Gözbebeği
gibi sevgilim gitti, Başi40 köyünden mektubu geldi, ne güzel!
Hicran
köşesine oturmuş zamanın Yûsuf’u, onun derdiyle kan ağlarım Yakup gibi.
[178]
Oturayım
da mehtapta cemalinin hatırasıyla, saf şarap yerine senin dert ve kederini
içeyim.
Senin
aşkından dolayı gönlüme ateş düşmüş de bu sebepten yaşlı gözlerimden toprağa
yaş dökerim.
11791
Biz
sevgilinin gül yüzünün hatırasıyla kafesteki bülbül gibi çokça inleriz.
Kendi
gülünden ve gülbahçesinden uzak ve ayrı bizim gibi binlerce garip var.
11801
Bir
ay yüzlüye kavuşmaktan mutluyum bu gece, zevk u sefa içindeyim bu gece.
Yüz
boncuklu tespih yerine sarhoş gibi şarap testisi aldım elime bu gece.
[181]
Ey
seçkin gönül! Seyr-i süluk istiyorsan yol eri ol ve nefsinden gayret iste!
Başkasının
gözüyle cemali nasıl göreceksin? Neşe kadehini başkasının damağıyla nasıl
tadacaksın?
[182]
Gönül
sahibi bir sırdaş ve yoldaş dile, aynı zamanda teslimiyet ve rıza elde etmeyi
dile!
Ham
kimselerle yakınlıktan sakın da, Burhân gibi kâmilin sohbetini dile!
Bağdat’ta
bir mahallenin ismidir (nüsha).
Onun
kederinden ötürü yaşlı gözüm yüzüme yaşlar akıtır, sen sanırsın buluttan damla
damla su damlar.
Ey
Burhân! Can ve âlem tarlasına kalemin akan ırmağından baştan başa su ver!
[184]
Dünyaya
gönül bağlamak, Allah erlerinin nezdinde, şeksiz şüphesiz pek ayıptır!
Onlar
alçak dünyanın tasasının bağından kurtulmuşlardır, Süheyb gibi hür olanlara ne mutlu!
[185]
Sevgilimin
güneş gibi yüzü var, yanıp yakılmadan ötürü Burhân gibi ıztırabım var.
Şarap
gibi gözyaşım, kebab gibi gönlümle onun dert meclisine oturdum.
[186]
Ebû
Turâb Hazretlerinin cana can katan aşkı bizi dünyada muradımıza erdirdi.
Sinemiz
onun saf muhabbetinin hazinesidir; bu, herkese güneş gibi âşıkârdır.
[187]
Ey
tatlı dudaklı! Güzel yüzünün bülbülüyüm ben, sana kavuşma arzusuyla sevinçten
şekerci kesildim.
Her
gece mutluluk ve saadet bulayım diye senin aya benzeyen yüzünü arzuluyorum.
Ey
dostlar! Sevgiliye giden aşk yolunda aşkla şevkle yürümeliyim.
Sen
yüzünü sevgiliye doğru ؟evir,
bütün güzel huylarını yüzüne yansıt!
[189]
Ey
gönül! Mavi gökyüzünün altında ne zamana kadar su peşinde susuz dolaşacaksın?
Hızır
gibi ebedî bir hayat istiyorsan, alnı ay gibi parlayan sevgilinin elinden saf
şarap i؟!
11901
Sevgilimin
kucağındayım elimde kadeh, hoş safalar içindeyim bu gece!
Onun
bal gibi tatlı dudağından dinliyorum, gönlümcedir herşey bu gece!
[191]
Sevgili,
gönül haremine girdi bu gece, uyanık gözün yolundan geldi bu gece!
Lâle
renkli avucunda kadehi, şeker saçan kırmızı dudağıyla meclisimize geldi bu
gece!
[192]
Bahçeye
gir de yaprak ve nağmeyi gör, bizim gibi gülen gülü bülbülü gör!
Ey
Ebu’l-Hasan’ın42 atar gibi kokusuna talip olan! Bizim gibi alevilerin saadetini
gör!
[193]
Sevgili
olmadan, çok üzdü beni gece, onun yüzü olmadan gönlüm mahzun oldu bu gece!
Benim
kulübemi maalesef ay gibi yüzüyle, gece gibi karanlık saçıyla şereflendirmedi!
Canın
ve yanan yüreğin dostu inlemelerdir, ne garip! Bu sebepten her inleyen neye
hemnefes oldum, ne garip!
Bir
ömürdür gurbet mülkünün bir köşesinde Burhân sevgilinin derdiyle oturmuş, ne
garip!
[195]
Ey
babasının canı! Git, edep öğren! Hak erinden her gün güzel ahlâk öğren!
Her
karanlık gönlün sermayesi edebsizliktir, gönlü aydınlatan edep, yiğidin
süsüdür!
11961
Yüzlerce
kusuruyla bir yüreği avareyim, sevgili muhabbet hazinesi oldu kuşkusuz!
Sevgilinin
derdiyle hoşça yaşa Burhân! Meteliğin yoksa cebinde ne dert!
11971
O
gonca dudaklının gül gibi yüzü var ya, inlemem de sebepsiz değildir bülbül
gibi.
Onun
gece gibi siyah zülfünün kıvrımlarında inleyen gönlümün yuvası vardır.
11981
Sevgilimin
güneş gibi yüzü var, onun derdiyle iki gözümden yaşlar dökerim.
Onun
gibi bir can dostunun ayrılığından âhım kıvılcım gibi alev saçar.
[199]
Eyvahlar
olsun, yüzlerce kez eyvah! O sevgili gitti, sevgilinin hayali gözümden silindi.
O
bir Yûsuf idi, bense onun derdiyle gözlerimden yaş döküyorum Yakup gibi.
Mehtapta
cemalinin hayaliyle otururum, şarap yerine gam ve keder içerim.
Senin
aşkından gönlüme ateş düşmüş de, yaşlı gözlerden toprağa su dökerim.
[201]
Sevgilinin
naz ve işvesinden yanıp yakılmaktayım, bu yüzden âhım kıvılcım gibi alev saçar.
Gül
gibi yanağının hasretinden gönlümde ateş, gözümde yaş var.
[202]
Ebû
Turâb’ın cana can katan dostluğuyla dünyada Burhân gibi muradıma erdim.
Başımda
Allah’a şükürler olsun ki Haydar gibi güneşin gölgesi var.
[203]
Ey
dergâhının toprağı âşıkların Kabe’si olan! Gönüller onu tavaf etmenin
arzusunda.
Âlemi
aydınlatan ve âşıkları yakan bu güzellik, ziyafet gecesinin şahı ve cihanın
meşhurudur.
[204]
Dudağının
ayrılığından gözüm Ceyhun ırmağı, yüzünün hasretinden gönlüm kan dolu.
Ey
dost! Kerem yoluyla düşmanının derdini bir kere gel de hâlin nasıl diye sor!
[205]
Sevgili
gitti, peşinden de bizim gönlümüz gitti Mecnun gibi Leyla’nın sokağına.
Benim
ve sevgilinin hikâyesi yarım kaldı, aradan ne maceralar geçip gitti.
Ey
güzellerin şahı! Ben ve gönül, senin askeriniz. Sana tutkun olan her birimiz de
senin yolunun eriyiz.
Tevazumuzun
ve âşıklığımızın sebeplerindendir karanlık gece gibi saçların ve ay gibi yüzün.
[207]
Gönlümde
sevgilinin sokağının arzusu var, gözümde ilkbahar gibi yanağının isteği.
Sevgilim
olmadan bahçeyi, baharı neyleyim? Benim bahçem ve baharım o sevgilinin olduğu
yerdir.
[208]
Senin
çileni çeken Burhân yol eridir; senin kederinden hep feryad ü figan etmektir
onun işi.
Ey
sevgili! Gönül sana, karanlık gece gibi zülfüne, ay gibi yüzüne sevdalanmış.
[209]
Ey
nasihatçi! Divane gönlüm öğüdüne bel bağlanmaz, kalbimdeki aşk derdine fayda
etmez senin nasihatin.
Senin
öğüdün akıllı kimsenin işine uygundur, çünkü o kıvrım kıvrım zülüflerindeki
kemende benzemez.
[210]
O
benim ayım gitti, ancak hayali gönlümden gitmedi; güneş gibi cemalinin hatırası
kalbimden gitmedi.
Ayrılık
ve hasretinin günleri geldi çattı; ancak, ona kavuşma gecesinin arzusu gönülden
gitmedi.
O
gül, lutfedip tebessüm etti ve ؟ekip
gitti, gerçekten sevginin ve muhabbetin hakkını verdi ve gitti.
Sevinçli
ve güler bir yüzle geldi ilkbahar gibi, derdinin sızısını yanan gönül üzerine
koydu da gitti.
[212]
Senin
derdinden başka yok gönlümün mahremi, senin keder köşenden başka yok menzilim.
İki
gözümün yaşları yoldaşım olduğundan, âhımın ateşinden başka geçen yok elime.
[213]
Cemalin
gönlün kıblesi ve secdegâhıdır, yurdun gönlün maksudunun Kabe’sidir.
Seni
anmak hüzünlü canın dostu, senin sevdanın kârı ise gönlün varlığıdır.
[214]
Yiğidin
akan gözyaşı ne kutlu bir yolcudur! Çeviklik ve atiklik erlerin nişanıdır.
Ey
Burhân! Sinenden yükselen her âh, bil ki yiğidin ok ve yayıdır.
[215]
Senin
tatlı dudağın benim Lokman’ımdır, dertlerin hep dermanımdır.
Mutluluğumun
mayası sadece senin derdin; muhabbetin ise gönlümün ve ruhumun azığıdır.
Kıvrım
kıvrım zülüflerin yüzüne engel, bu yüzden kederli gönlümüzün hâli perişan.
Senin
cemalin olmadan her gül, canıma ateş gibidir; dudağının safası olmadan dünya
eğlencem bir hiç.
[217]
Burhân!
Muhabbet vadisinin o yolcusu benim, hasret gözyaşı gibi yol kılavuzum var.
Âşık
ve hercayi gönlümü, yasemin yüzlünün ve sanavber boylunun zülfüyle bağladım.
[218]
Hayli
zaman oldu at üstünde salınan yiğidim geçmedi, gözümün geçidinden sevgilim
geçmedi!
Yazık!
Bahar rüzgarlarım esip geçti de yoldan o uzun boylu, gül yanaklım geçmedi!
[219]
Gönül
meclisinde dosttan başkası yok, sevgilim, ışığım, kadehim, sakim odur.
Şehir
şeyhinin şaşı gözü biri iki görür, bu güzel değildir.
[220]
Görkemli
tahtın şahı ancak Ali’dir, can âleminin parlayan ayı Murtazâ’dır.
Ali’nin
nurundan feyiz alırız, şan alırız; efendimiz Ali, mürşidimiz Ali’dir.
Besmelenin
be’sinin noktası Ebû’l-Hasan’dır; o, zü’l-Minen’n kitabında vasfedilmiştir.
Onu
öven Cenâb-ı Hak’tır, onu övmek, vasfetmek benim haddim değildir.
[222]
Burhân!
O muhabbet yolunun sâliki benim, muhabbet ve sevgi dolu âvare bir gönlüm var.
Bu
izzet ve şeref yeter bize, şâh-ı velayet gibi mevlâmız ve mürşidimiz yeter
bize.
[223]
Muhabbet
mülkünde bir Süleyman var, onun gibi namlı, şanlı bir sultan var.
Ey
Burhân! İddiayı ispat için O’nun kitabı gibi kesin bir delil var.
[224]
Ey
ay yüzlü! Senin hâlen siyah zülfündür, sanırım teyzen gökyüzünün güneşidir.
Bu
gönül, lale gibi cemalinin ayrılığı ve hasretinden bu dert ve acı dolu gönül
ateşkede oldu.
[225]
Tertemiz
Ali’yi öven Hak’tır, Ali’nin faziletinin şahidi Kur’an’dır.
Bir
zaman Hz. Nebi, Ali’ye “kanın kanımdır” dedi; “Sen iki tende bir can”
sanırsın.
Hâce
Süleyman Velî benim babamdır, o Hâce
Kelân’ın oğludur.
Katağan mülkünün piri Hâce-i Menâs , vatanından ayrı
Burhân’ın annesinin babasıdır.
[227]
Onun
derdi ve acısı yanan yüreğimizdedir, aşkının ateşi ise canımızdadır.
Burhân
gibi bu bahçenin bülbülüyüz, onun al yanağı açılmış gülümüzdür.
[228]
O
al yanağının muştakı benim, zülfüne, yüzündeki çizgilere ve benine büyülenen
benim.
Gel,
benim gibi yoksulu okşa, tatlı sözlü iki dudağım aşkına.
]22-9]
Aşkının
ateşinden başka gönlümde bir şey yok, nasipsiz gözümde yaştan başka bir şey
yok.
Burhân
gibi çileni çeken bir âşık var, bu kederinin yükünü ondan başka taşıyan yok.
]230]
Ey
sevgili! Sen baştan ayağa övülmeye değersin, yüzün güzeldir, dilin fasih.
Kalbi
ölmüşlere yeni bir can verir tatlı kırmızı dudağın; buna İsâ delildir.
Nergis
gözünün ucuyla bize bir bak ey dost! Bela zincirinden beni kurtar ey dost!
Yüz
ümitle başımı ayağına koydum, bir öpücük sözüne vefa göster ey dost!
[232]
Senin
aşkın gibi yoldaş yok bana, kırmızı dudağın gibi Cem kadehi yok bana.
Çile
çeken benim gibi birinin yaralı gönlümde âlemin tasası değil, senin kederin
var.
[233]
Gönlüm,
beş dostun muhabbetiyle sefa denizidir, nazmımın inci taneleri bu yüzden
kıymetlidir.
Tabiatım
güneş gibi parlaktır, bu yüzden yolum ve yordamım daima gerçek sabah gibidir.
[234]
Gönlümde
sevgilimin aşk sırrı var, gözümde inci gibi gözyaşım var.
Dirliğim
düzenim yoksa da, Allah’a şükür, gönlümde Âl-i Haydarın bu muhabbeti var.
[235]
Ahmed
ve Haydar bizim güneşimiz ve ayımızdır, Fâtımetü’z-Zehrâ da izzetimizdir,
makamımızdır.
Hüseyin’im
(ve Hasan’ım) yolumuzun rehberleridir, bu beşin her biri şahımızdır bizim.
Hüseyin’in
mateminden dolayı gönül kanlıdır, yaşlı gözler de Ceyhun ırmağı!
Matem
ehlinin gözyaşlarının bir damlası, kıymette parlak inci gibidir!
\237]
Gönül
feryat ederek o sevgilinin ardına düştü düşeli, bilir misin başımdan, gözümden
neler geçti?
O
derdinden dolayı yeryüzüne ırmaklar akıttı, ben âh ؟ektim,
onun vahı semaya çıktı.
[238]
Ateş
renkli yüzün civa gibi, hoş kırmızı dudağın ؟elik
gibi.
Ey
sevgili! Senin gibi su ve ateşin hasreti ve derdi, sana duacı gönülden çıkmaz.
[239]
Ashab
bir düzen içerisinde ise, münafıkların yurdunda nasıl bir düzen vardır?
Onlar
Allah’ın yardımcılarıdırlar, bunun şahidi daima diri olanın (Hakk’ın)
kitabıdır.
[240]
Gecem
bir ay yüzlünün hayaliyle geçti, hâle gibi zülfün derdiyle geçti!
Baştan
başa kıymetli ömrün nevbaharı, lâle gibi bir yüzün yanışıyla geçti!
[241]
Senin
mahmur nergis gözlerin gönlün celladıdır, senin şuh gamzen gönül avcısıdır.
Gül
yüzlü senin inleyen aşığın, gönlün sebep olduğu figanın bülbülüdür.
Başımda
sevgilinin zülfünün siyahlığı, gönlümde yanağının o ateşi var.
inci
gibi gözyaşı dökerim yoluna, göz gibi inci yağdıran denizim var.
[243]
Dudağın
gibi renkli halis şarap yoktur, yanağın gibi açmış gül yoktur.
Gözümde,
cemalinin arzusu var; hüzün dolu gönlümde derdinden başkası yok.
[244]
Gül
renkli gözyaşı saçıyorum derdinden, Ceyhun misali gözlerim derdinden.
Belhli
bülbül Burhân gibi şimdi Anadolu’da inler kederinden.
[245]
Benim
o kıvırcık kâküllümün uzun boyu vardır, ne var ki kıvırcık zülfünü düz sanıyor.
Benim
doğru sözümü eğri sanır, kötü sözlünün eğri sözünü doğru sanır.
[246]
Eyvahlar
olsun ki sevgilim gözümün önünde değil, gümüş tenli servi boylum göğsümde
değil!
Dertli
ve kederli kalbimin derinliğinde senin çokça derdin var ama başka derim yok!
[247]
Yazık
o ay parçası yanımdan çekip gitti, sevgilimin ardından âvare gönlüm de gitti.
Dönmedi
o zavallı, sanırım gözyaşım gibi çekip gitti.
Varlık
âleminde Haydar gibi bir padişah yok, Peygamberin onun gibi bir halifesi yok.
Malım
mülküm yoksa da ne gam ey Burhân! Dertli gönlümdedir onun muhabbeti.
[249]
Gönül
hanesinde onun derdiden başka misafirim yoktur, göz kasesinde inci ve mercandan
gayri yoktur.
Sinemde
ayrılığının yakışı öyle çok ki sensiz kuru ve harap bedenimde can yok.
[250]
Başımda
ay yüzlünün sevdası ve aşkı var, bu sebepten gözüm yaş dolu, gönlüm ateş!
Gözbebeğim
dert girdabında, çünkü o da Burhân gibi hasret ؟eken
âşık!
[251]
Aşk
gibi kâmil bir hoca hi؟ yok, gönül gibi kabullenici talebe hiç yok!
Ey
hoca! Lafm sözün vardır ama o sözlerin manasızdır; faydası hiç yok!
[252]
Müjdeler
olsun! Rüzgâr baharı getirip gitti, gönle umut getirip gitti.
Yazık!
Sevgiliden ne hoş haber getirdi de gitti, misk saçan zülfün kokusunu getirdi de
gitti.
[253]
Ey
gül yüzlü! Kıvırcık zülfün zincirimizdir bizim, uzun boyun düzgün servi
gibidir.
Aşkın
ve sevdan beni Mecnun yaptı, bütün âlemde senin gibi Leyla nerede?
Ey
oğul! Şu beş şey kudretin şartıdır; hem devletin hem milletin yardımcısıdır
bunlar.
Birincisi
adalettir; diğer dördü; fazilet, sanat, hikmet ve yiğitliktir.
[255]
Mutluluğumun
sebebi sevgilimdir, onun güzelliği bağımdır, baharımdır.
Onun
cana can katan cemalinin güneşi, benim inleyen gönlümün nevruzudur.
[256]
Ey
sevgili! Senin işin naz ve işvedir, bu yüzden inleyen gönlüm perişandır.
Senin
derdini, kederini çekmek zor ama, senin aşk bağından kurtulmaksa imkansız.
[257]
Aşk
yolunda gönül gibi bir yolcu yoktur, menzilde onun gibi dertlisi yoktur.
Âşıklığı
sen kolay bir iş sanma! Ondan başka her ne varsa onda zorluk yoktur.
[258]
Ey
sevgilim! Senin gibi nazlı yâr yoktur, senin gibi zühre alınlı ay parçası yoktur.
Âlemde
İsâ gibi gökyüzüne yükselen var, yanağındaki ben gibi güneşe oturan yok.
[259]
Güzellerde
senin gibi endam nerede? Ne endam! Endam değil sanki kıyamet!
Yanağında
parıltı ezel sabahı gibi, zülfünde karanlık ebed gecesi gibi.
Sevgilimin
aşkı ruhumda, bu sebepten âhımın yalazası kıvılcımlar saçar.
Sıkıntılı
gönlümle hiçlik köşesinde benim işim tefekkürdür.
[261]
O
sevgili, bize sevimli yüzünü gösterdi, yasemin gibi zülfünün ucundaki siyahlığı
gösterdi.
Vuslat
hareminin köşesinde âşıklarına mum gibi yer gösterdi.
[262]
Bahtım
bana yâr oldu ve sevinçle çile çıkaranların dergâhından harabata gittim.
Orada
bulunanların hepsi halkaya katılır, buraya her dâhil olan makamları kateder.
[263]
Her
sabah akşam duam Hz. Ali’dir, ibadetim de Hz. Ali’nin gönle huzur veren
yâdıdır.
Her
ne istersem Ali’den isterim, bütün işim Ali’nin ikramına bağlıdır.
[264]
Ey
gönül! Kurtuluş yolu Haydarın istikametidir, haklı olanın hakkında nazil olmuş
ayetler.
Yaşlansan
da, yiğitçe o yüce makamlı şahın arzu edilen menziline ulaşırsın.
[265]
Aşk
geldi, huzurumu ve kararımı aldı, elimden ihtiyarımın dizginini elimden aldı.
Ansızın
beni gurbet mülküne getirdi, hem malımı mülkümü hem yurdumu aldı.
Ey
Burhân! Akıl, iki gözümüzün nurudur, ilim dertli gönlümüzün ışığı!
Biri,
geçim işlerinde rehber, diğeri ahret yolunda kılavuzumuz!
[267]
Medreseden
kaç, çünkü tartışma yeridir, tekkeden çık hile sarayıdır.
Burhân
gibi harabatta otur, havası suyu hoştur, hem de ücretsizdir.
[268]
Her
iş Allah’ın elindedir, birinin elinden bir iş gelir sanma!
Her
işin gerçek kılıcısı Mevlâ’dan başkası değildir, sen “bir kişiden bir kişiye
yardım ulaşır” deme!
[269]
Gülbahçesinde
onun yüzü gibi gülen bir gül yok, çemen üzerinde gönlüm gibi ağlayan bir bülbül
yok!
Gözümün
önünde gönlün güzeli daima, gözümün güzelinin sevdası yok başımda!
[270]
Çileli
gönlümüz de kederiyle seçkindir, dost yolunda yüz canla koşturur.
Yiğitliğin
nişanı dürüstlük ve hakkı istemektir, sırra mahrem olan hayır ile yaşar.
[271]
Kendiliğinden
biten çiçek asla gül gibi hoş kokulu değildir; her güzel, gönlün güzeli gibi
güzel yüzlü değildir!
Cami
kürsüsünde Hakk’ın ismini söyleyen çoktur; maalesef Mansur gibi “Ene’lHak”
diyen yok!
2٦2١\
Alçak
dünyânın işi karmaşıktır; dünya ehli ey oğul, bil ki perişandır.
Dünyada
dosta düşman olma, Allah’a kulluk edenlerden başkası, hiçtir.
2٦3١\
Erlik,
atlas ve ipek elbise giymekle olmaz, dünya serveti ve gösterişiyle de olmaz.
Yiğit,
gönül hazinesinde âlemi süsleyen sevgilinin güzel yadından başka bir şeyi
olmayandır.
2٦٩\
Ey
oğul! Ali’nin yolu Hakk yoludur, o Hakk’ın velisi, mutlak velidir.
Onun
dostu Hak Teâlâ’ya bağlıdır; batıl ve yanlış, bil ki onun düşmanıdır.
2٦5١\
Ey
sevgili! Senin derdin bizim eski dostumuzdur, gönül aydınlatan muhabbetin de
sinemizdedir.
Ruhu
süsleyen güneş gibi yüzünün yansıması, temiz kalple bir bak bizim aynamız
gibidir.
\276]
Âlemde
dosttan başkasını görmüyorum, her yönde görünen onun çehresidir.
Dünyanın
süsü, ruhun süsüdür O’nun cemali, üstelik gönül aydınlatır ve matluptur O’nun
aşkı.
2٦٦١\
Yaşadıkça
zayıf bir vücut istiyorum sevgilinin meclisinde oturacak yer bulayım diye.
Onun
kırımızı kadehinden sarhoş olmak istiyorum, onun vuslat eteğini istemiyorum
yitirmek.
2٦8١\
“Hz.
Isa Allah’ın oğludur” diyorlar, Allah’ın oğlu değildir fakat kendisi Hak’tan
hiç ayrı değildir.
Her
kim Burhân’ın sözüne inanmaz ise, hidayet ehlinden dindar bir Hristiyan
değildir.
[2٦9\
Sözde
dostlar geçici gölge gibidir, düşmanların kinleri gönüldedir.
Dostlan
düşman eylemek kolaydır da düşmanları dost kılmak zordur.
\280]
Zülfün
hâle gibi yüzün ay gibi, her ikisi de senin güzellik âleminde makbuldür.
Aşkının
ateşinden yüreğimde nişanım var, derdini çektiğim gece ışığım âhtır.
\281]
Kâmil
kişi ne derse doğrudur çünkü kendisini doğrulukla süslemiştir!
Hak,
kullarından doğruluk istemiş, ne mutlu sözünde durana!
\282]
Ey
gözümün nuru! Senin üç tür arkadaşın vardır: Biri senden üstündür, biri
dengindir, diğeri ise senden düşüktür.
İkincisinden
fayda yoktur sana, fakat birincisinde vardır; üçüncüsünden zarar gelir, onunla
dost olma!
\283]
Sevgiliyi
anmak candan tatlıdır, iki dünya nimetinden de tatlıdır.
Onun
çekici ve ruh bağışlayan sözü, dudağı gibidir; senin gönlün onunla tatlanır.
Ey
gönül! Rakip daima sevgilinin huzurunda, sen sanırsın ki gülün dostu dikendir.
Cemalinin
can yakan ateşinden dolayı sinem baştan başa ney gibi dağlanmıştır.
[285]
Sevgilinin
muhabbeti canımızın azığıdır, onun hatırası inleyen gönlümüzün sevgilisidir.
Onun
fermanının kölesiyiz biz, o hazret bizim yüce sultanımızdır.
[286]
Başımda
sevgilinin iki siyah zülfünün sevdası var, onun cemalinin ateşi ben hasta kulun
canındadır.
Ben
dertsizlerin tasasızların derdiyle mutluyum, benim onun derdi gibi dostum,
dertdaşım var.
[287]
“Şir-i
Yezdân”ımız Ali’dir Ali! “Şah-ı Merdan’’ımız Ali’dir Ali!
Temiz
muhabbeti kalbimizdedir, canımızın dostu Ali’dir Ali!
[288]
Zordur
senin aşkın, nasıl kolay olsun? Gönüllerin aslanı, ondan korkar.
Ben
senin yüzünün bülbülüyüm, çünkü o, gökyüzü renkli Sadberg çiçeğidir.
[289]
Benim
gül yüzlü sevgilim tatlı gülüşlüdür, çünkü zülfüne binlerce gönlü bağlıdır.
Onun
ruhu aydınlatan muhabbeti ne hoştur, hele Burhân çok istifade etmiştir.
Benim
gibi şarap düşkünü eğlence meclisi akşamı, gönlünü zülfünün kıvrımına bağladı.
Gün
boyu iştiyakınla inleyen benim gibi biriyle ruhun iştiyakı senin bayramın
gibidir.
[291]
Avare
gönlüm baştan başa aşk meyhanesi, her iki göz çanağım aşk kadehi.
Sevgilinin
derdiyle mutluyum, derdi ilacımdır; sevin؟, neşe eşyalarım aşkın gamhanesindedir.
[292]
Benim
gibi şarap düşkünü, aşk meclisinde senin dudağının şerefine kadeh kaldırır.
Muhabbetin
gibi yüzünün nuru da gönlümdedir, fakat her sarhoşta onun bir zerresi bile
yoktur.
[293]
Her
zaman yâr ve dost ömürdür, insanın ferahlama ve feyiz zamanı ömürdür.
Dinin
ve gönlün süsü ömrün sağlamlığıdır, iki âlemin de saadet sermayesi ömürdür.
[294]
Saçının
sevdası her an başımda, güzel hayalin her zaman gözümde.
Gam
ve kederin gibi dert ortağım yok, çünkü ayağının toprağı gözümün sürmesidir.
Burhân!
Kemal kazanmanın vaktidir ömrün, Zülcelâl’in bağış zamanıdır ömrün.
Bu
kıymetli ömrünü hakir kılma, geleceğin ve zamanın sermayesidir ömrün.
[296]
Bu
şehirde iyi işlere para veren kalmamış, çünkü sanat eserlerinin hiç alıcısı
kalmamış.
Para
ve dünya derdinde olanlar, tutsaktırlar; hür ve dindar bir kul mutlu değildir.
[297]
Siyah
saçının sevdası başımızda, aşkın da gam besleyen gönlümüzde.
Şu
yaşlı gözümüzden akan yaş bir ömürdür derdine yanmaktan kurumaz.
[298]
O
can dostunun derdi gönlüme düşdü de o yüzden her iki âlem gözümden düştü.
Tekkeden
meyhaneye gittim, yolum pir-i muganın harabatına düştü, ne yapayım?
[299]
Medreselerde
tartışmadan başka bir şey yok, tekkelerde de fesattan başka bir şey yok!
Ey
hoca! Git işin hayrını kavra, dar görüşlülük ve tûl-i emel bir şey değil!
13001
İşi
âşıklık olan Burhân benim, gözüm yârimin yüzüne vurgun
O
nazlı sevgilinin derdiyle mutluyum, onun kederi hasta gönlümün şifasıdır
Sen
yol erisin Burhân, sen, yolun taşlarla dolu; yükün omzunda, ayağın topal!
Yol
azığın yok; gideceğin menzilin yolu çok uzak ve uzun, iki yüz ferah öte!
[302]
Kara
diken güzel kokulu kırmızı gül ile dosttur, o yoldan çıkmış ahlaksız, dosta
yoldaştır.
Bu
sırrın keşfi hamlara iyi gelmez, eğer mana gözüyle bakarsan her şey O’dur.
[303]
Dostun
güzel yüzü güneş gibi görünür göze, her gün başka bir surette olmaktır dostun
adeti.
İnsan
aynasında ve bütün âlemlerde hazret-i dosttan başka görünen yoktur.
[304]
Dostun
derdinden eğilmiş Burhân benim! Dostun kederi beni dosta mahrem yapmış.
Dostun
ayağının toprağına başımı koyduğum günden beri gözüm ve gönlüm güneş gibi
aydın.
[305]
Ben
kalender bir adamım, dostum Allah’tır, gönlüm iki âlemin derdinden de
kurtulmuştur.
Ey
zamanın kutbu! Ben sana bağlı değilim, çünkü ben Haydar-ı Kerrâr’a müntesibim.
Senin
gülen yüzün tıpkı hoş kokulu güldür; güzelliğinin bahçesinde adeta bülbüldür
gönlüm.
Senin
can yakan vuslatının meclisinde kırmızı dudağın gibi şarap kadehi var daim.
[307]
Bizim
hoşgörülü sohbetimiz, ruhun gül bahçesidir, ancak yoksundur dünyanın bütün
sultanlarından.
Bizim
mutluluk meclisimizde hemdemimiz kimdir, söyleyeyim: sevgilisinin derdini çeken
her âşık.
13081
Dünya
nimetlerinden babam yüz çevirdi, canı gönülden Hak talebinde koşturdu.
Aman
ne hoş! Bu hür kul ictihat yoluyla kurtuluş fırkasını bulmuş.
13091
Bil
ki Allah’ın erleri dervişlerdir, Hakk’ın aynası onların gönülleridir.
Onlar
Eyüp sıfatlıdır, hepsi inancına bağlıdır, hepsi sıkıntı çeken ve gönül yarası
olan kimselerdir.
[310]
Sevgilinin
aşkı ruhumun gıdasıdır, onu anmak gönlümün alıcısıdır.
Onun
simya gibi ayak tozu, kan döken gözümün sürmesidir.
[311]
Şah
değil, sohbetimizde kadeh var, her gece yanımızda bir ay var.
Gönlümüzde
iki âlemin de tasası yok; fakat, olan gül endamlı gülen yüzün aşkı.
Sevgilim!
Senin vuslatının arzusu gitmedi kalbimden, hayalin de, hatıran da gitmedi
gözümden.
Bir
ömürdür yoluna ayak basıyorum, siyah beninin sevdası gitmedi başımdan.
[313]
Aşkımın
müridi odur, gönüllerin rehberidir; onun arzusu tamamen gönüllerin
kurtuluşudur.
Sevgilinin
derdi, dertlilerin devasıdır, onun kederi de gönüllerin mutluluğunun
kaynağıdır.
[314]
Âşık
er, nefsiyle mücadelededir; o şöhretten utançtan uzaktır.
Sevgilinin
aşkı bir gönülde yoksa, ona kalp deme, bir taş parçasıdır.
[315]
Yazık
ki tartışmayla geçti medresede zaman, tekrar gelmez geçen zaman.
Dergâhın
hilesinden öyle dardayım ki, oradan taşınmak istiyorum harabata.
[316]
Sevgilinin
derdi gibi cana dost yoktur, onun güzel derdi gibi âlemde derman yoktur.
Her
diyarda bir sultan vardır muhakkak, gönül yurdumda sultan yoktur ondan başka.
[317]
Âşık
gönlüm bir gül yüzlünün ardından gitti, ardından da gözümden bir ırmak akıp
gitti.
Onun
yoluna düşmüş bir serkeşim, aşkımın narası her yere gitti.
Sevgilim,
her an sevgiliyi hatırlamaktır; kandilim, karanlık gecede kıvılcım saçan
âhımdır.
Sevgilinin
derdi ve elemi dostum ve dertdaşımdır, derdinin iki denizi inci saçan gözümdür.
[319]
Er
dediğin ilim ve irfanla yaşar, su ve alafla yaşayan hayvandır.
Bedenini
besleyenlerin hepsi namerttir, kim ruhunu besliyor ise er odur.
[320]
Eyvahlar
olsun! Ömür bir rüzgar gibi gelip geçti, yazık ki murad üzere geçmedi.
Şu
gurbet elde mutlulukla değil de, hakirlik ve dertle geçti değerli vakitlerim.
[321]
Ey
oğul! Firuze kerpiçli gökyüzünün altında cennet huylu, cennet yüzlü ile yaşa!
İsâ
gibi Allah’a yakın olmayı dilersen, insan görünümlü eşek tabiatlı insanlardan
sen uzak dur!
[322]
Ey
çaresiz talip! Kemalât tahsili hiçbir zaman âletsiz mümkün olmaz.
Dünyada
bütün amaç ve isteklerin elde edilmesi, eksikleri tamamlamaya bağlıdır.
Ey
oğul! Sevgilinin gönlünü incitmek hoş değildir, yabancıların halkasında oturmak
hoş değildir!
Ah
ne hoştur nimet verenin nimetini yemek! Ancak tuzluk kırmak hoş değildir!
[324]
Nergis
gözünün bir köşesiyle bir bak bize ey dost! Bela zincirinden kurtar beni ey
dost!
Yüz
ümitle ayağına baş koydum, bir öpücük vaadine vefa eyle ey dost!
[325]
Ey
şeyh! Senin işin hep başkasını avlamak, neşesiz gönlün bu sebepten başkasının
derdinde.
Sevgiliyi
ardında bırakmışsın, gözün başka Amr ve Zeyd’lerin yüzünde.53
[326]
Zanna
kapılıp surette mana yoktur deme! Her surette kesinlikle bir mana vardır.
Ey
gönül! Mana güzelinin yüzüne bak! Suret baştan başa onunla süslenmiş.
[327]
Ey
hoca! Bizim batınımız da zahirimiz de O’dur; bizler hep suretiz, mana O’dur.
Varlığımız
hep O’nun varlığındandır, bizler köpük gibiyiz, deniz misali olan O’dur.
53
Amr ve Zeyd: Arapça gramerinde örnek cümlelerde kullanılan iki isimdir. Burada
kullanıldıkları mana “diğer insanlardan kinayedir.
Sevgilinin
cemali beni şaşkına çevirmiştir, onun zülfünün hayali beni mecnun etmiştir.
Bizim
acı içinde ve huzursuz gönlümüzü, yanağındaki muma pervane etmiştir.
[329]
Kalbimde
hoş kokulu güle karşı istek yok, o ay yüzlü güzelin aşk ateşi dışında!
Onun
derdi gibi can dostu olsa da, saf gönlümün hareminde ondan başkası yok!
[330]
Senin
ay gibi cemalin ne güzel! Senin karanlık gece gibi zülfün ne güzel!
Ur
kekliği gibi güzel yürüyüşün var, kah
kah gülüşün ne güzel!
[331]
Ca‘fer-i
Sâdık hazretleri imam ve önderdir, ilim ve amel kaynağıdır, bağış madenidir.
Onun
kıymetli yolu saf altın gibidir, temiz kabri evliyanın tavaf ettiği yerdir.
[332]
Şah
Hüseyin’im, Mustafa’nın (s.a.v) göz nurudur, Fâtıma’nın ve Murtazâ’nın kalp
azığıdır.
Cümle
enbiyanın torunlarının serveridir, onun temiz zatı kıyamet günü şefaatçidir.
imamlarımız
on iki padişahtır, her biri sanırsın parlayan aydır.
Ali’dir
onların reisi ve sonuncusu, Mehdî gibi âlemin sığındığı sultandır.
[334]
Musâ
Kâzım yedinci imamdır; ilmin güneşidir,
adaleti yüksektir.
Dinin
koruyucusu ve ümmetin yardımcısıdır; onun her sözü keskin kılıç gibidir.
[335]
Muhammed
Takî bütün müttakilerin efendisidir,
yakîn ehlinin rehberi ve önderidir.
Müminlerin
ve müminelerin imamıdır, ümmetin yardımcısı ve dinin komutanıdır.
[336]
Hasan
el-Askerî doğu güneyimizdir, devletinin
gölgesi başımızdadır.
Önderimiz,
imamız ve rehberimizdir, muhabbeti dertli gönlümüzdedir.
[337]
Her
gece gönülde o ay yüzlünün derdi, serde misk kokulu zülfünün sevdası.
Sinemde
yalnızca onun dert ve kederi, gözümde ırmak gibi akan yaş.
Mecnun
gibi sevdadan nasipsiz değil gönlüm, başımda da sadece Leylâ’nın hayali.
Onun
aşkı yüreğimdedir, bu yüzden güzel kokulu ihtiyara olmaz iltifatım.
[339]
Onun
derdinden dolayı gönlümde sadece o var, çünkü gözümdeki gözyaşım nehir gibi.
Ona,
“yeni sözlerin can verir” dedim, ona “senin gibi bir ravisi varsa” dedi.
[340]
Ey
sevgili! Yüzün âlemi bezeyen güneştir, senin kıvrım kıvrım zülfün bahçıvandır.
Senin
gibi eski sevgilinin can yakan aşkı, dert çeken kalbimizin süveydasındadır.
[341]
Senin
derdinden mutlu olan her kişi ey sevgili! Ne mutlu ki senin aşkının yoluna
düşmüştür.
Senin
aşkının kıvılcımı bir gönülde yoksa, (o gönül) içi hava dolu boş bir su tulumu
gibidir.
[342]
Sevgilim,
güneş yüzlü, ay alınlıdır; onun derdi, mahzun canın dostudur.
O
güzeller şahının dergahının toprağında benim gibi binlerce münzevi var.
[343]
Onun
yanağı safa sabahıdır, eğlence şarabı onun şeker saçan kırmızı dudağıdır.
Onun
sözünde olan hoşlukları övmenin yüzde birine bile kadir değilim ben.
Can
âlemimizde senin gibi bir ay var, vuslatının haremine giden bana bir yol var.
Medrese
ehli senin aşk derdinde değil, muhakak ki gönlün dışından haberdardır.
[345]
Mal,
mülk, şöhret bir şey değil, şeref, makam, ululuk bir şey değil!
Ey
oğul, kemâl sahibi ol, kemâlattan daha güzeli yok!
[346]
Çağın
nimeti bir şey değil, istikrarsız devlet bir şey değil!
Sözün
rütbesi ondan daha yücedir, sözden daha kalıcı bir şey yok!
[347]
Benim
güneşim, onun dikensiz gülüdür, onun için binlerce ağlar şu Burhân’ın gönlü.
Musâ
ateşimdir, onun gül yanağı, âb-ı Hızrımdır
onun şeker saçan dudağı.
[348]
Ey
saki! Getir harabat suyunu gece vakti, karanlıkta ver o ölümsüzlük iksirini.
Ver
peşpeşe o zincifre suyunu , bıktık şeyhin sohbetinden, saçmalıklarından.
[349]
O
vaizcik bugün meclisimizde, onun gibi bir günahkâr böyle bir safa meclisinde!
Sus
ey kara tüylü karga! Burhân gibi çayırda hoş sesli, güzel ötüşlü bülbül var.
Sevgilinin
aşkı bizim suyumuzda, toprağımızda var; onun derdi, kederi gönlümüzde bu
yüzden.
Onun
keder besleyen, yürek yakan dağıyla dağlandık, şu gönlün kârı nasipsizliğimiz.
[351]
Ey
hoca! İspatsız dava hatadır, birlikten bahsetme, bu doğru değil.
Doğru
sözü önce ‘eliften öğren, birlikten söz etmen işte o zaman doğru olur.
[352]
Ey
sevgili! Derdinden ötürü ıslak gözümde yaş var; kederli gönlümde senin aşk
ateşin var.
Ne
mutlu! Senin sevdan gibi sermayem var, şu limanda bendeniz gibi bir tüccar var.
[353]
Tembellikten
kişi nasıl insan olur? Çünkü tembelin pişmanlık gibi bir kazancı vardır.
Risalet
güneşinin ışığı ve feyzi gölgede oturanların başına hiç düşer mi?
[354]
Ey
oğul! Ali’nin yolu Hakk yoludur, o Hakk’ın yüzüdür ve mutlak velidir.
Hz.
Peygamber, Hz. Ali’ye “Sen bendensin... ” buyurdu, onun zatı Hz. Muhammed’in
zatından ortaya çıkmıştır.
Ben
ve senden önce bir güneş ve bir ay varmış, bir sabah vakti, bir gece vakti
varmış.
Benim
ve senin iki ayağı altındaki şu toprak, ya bir fakirin gözü ya da bir padişahın
başıymış.
\356]
Benden
önce, senden önce bağ varmış, bahar varmış; gülen gül, ağlayan bülbül varmış.
Topraktan
yetişen her kırmızı lâle, figanda aşığın gönül kanıymış.
\357]
Murtazâm
dinimizdir, imanımızdır; onun arı duru sevgisi can gıdamızıdır.
Muhabbet
ve aşk âleminde onun mertebesi, “bizim şanlı sultanımız”dır.
[358]
Ey
dudağı ile âb-ı hayatın kinaye edildiği güzel! Ey zülfünle karanlıkların
kastedildiği güzel!
Burhân
gibi bir gönül, düşerse tuzağına, bütün bağlardan kurtulmuş olur.
[359]
Cennete
de huriye de meylim yoktur! Haydarımın sevgisinden başka amacım yoktur!
Hz.
Ali Murtezâ’nın muhabbet kadehindeki neşe, ey Ömer Hayyam, üzüm şarabında
yoktur!
[360]
Ey
oğul! Nurların menbağı Ali’dir. İlmin kaynağı, sırlar denizi Ali’dir!
Ahmed-i
Muhtar’ın dostu Ali’dir, Allah’ın adaletinin mazharı Ali’dir!
Yoksa
da kesemde dinarım, dirhemim, un helvam dahi yoksa soframda.
Allah’a
şükür ekmeğim gaybtan geliyor, alçakların minneti yok boynumda.
[362]
Köleyim
ben, şâh-ı merdânım Ali’dir; ben zerreyim, parlayan güneşim Ali’dir.
Allah’a
şükür dindar bir müminim ben! Ruhumun gıdası, dinim, imanım Ali’dir.
[363]
Sevgilimin
derdiyle mutlu gönlüm, onun esaretinde oldukça özgürdür.
Ey
Burhân! Ayna gibi gönlüme onun ay gibi yüzünün aksi düştü.
[364]
Murtazâ
bizim âdil padişahımızdır, temiz sevgisi daima gönlümüzdedir.
Muhabbet
ve vefa gönlüne daim kıldığı irşad nazarı kazancımızdır.
[365]
Gönlümüz
Ali’nin sırlarının hazinesidir, gözümüz Ali’nin nurlarıyla aydın.
Ali
gibi bir güneş bizim şahımızdır, Ali’nin eşiği, kapısı bizim sığınağımızdır.
[366]
Burhân
o beyaz tenli sevgilinin ayağına düştü, gözyaşı gibi düştü!
Ne
mutlu bana ki ayna gibi gönlüme ay gibi yüzün aksi düştü!
[367]
Şîr-i
Yezdân’ımız Ali’dir Ali, şâh-ı merdânımız Ali’dir Ali!
Parlayan
güneşimiz Ali’dir Ali, dinimiz, imanımız Ali’dir Ali!
Peygamberin
sırlarının mahremi Ali’dir, Ahmed’ten sonra hepsinden hayırlısı Ali’dir.
Resûlullah’ın
kızı Fâtıma’nın kocasıdır, iki şehrin ulu kapısı Ali’dir.
13691
Hak
Teâlâ Ali’yledir ve onun düşmanı Allah’ın düşmanıdır, bu sözün delili Hz.
Mustafa’nın sözüdür.
Ona
muhabbet iman, ona düşmanlık küfürdür, onun zikri ibadetlerin en şereflisidir.
[370]
Önderim
ve rehberim Murtazâ’dır, Şahımın takipçileri doğru yoldadır.
Nurum,
feyzim onun muhabbetinden, bu yüzden gözüm aydın, gönlüm safa meclisi.
[371]
Yazık!
Salınarak yürüyen servi boylum benimle değil, o parlayan ayım gözümün önünde
değil!
Tenimde
sadece şu hüzünlü canım var; ancak, gönlümde sevgilimin derdinden başka bir şey
yok!
[372]
Zülfünün
hikâyesini güzel kokulu kalem yazmış, senin gül yüzünün vasfını allı pullu
yazmış.
Elif
gibi boyun gönüldedir, kalem onu dertli gönül levhasına yazmış.
Ey
cimri! Senin çanının düşmanı maldır; o yüzden nazik vücudun ayaklar altında.
Be
düşüncesiz! Zarara uğramış gönlün, malının derdiyle doludur.
\374]
Utarit
ülkesinde (tahta) oturan Burhân’ın bu yüzden elinde kalemi ve yazısı var.
Onun
şiir kadehinin can bağışlayan neşesini, sarhoş rintlerden başkası anlayamaz.
[375]
Ali,
Peygamberin dostu olduğu için, Resûlullah da Haydarın dostu olduğundan,
Kimse
Ali’ye denk değildir, çünkü Hz. Muhammed onun kardeşidir.
[376]
Hz.
Peygamber gibi bir güneş var, Haydar gibi nurlu bir ay!
Başımda
iki âdilin gölgesi var, gönlümde ehl-i beytin sevgisi!
[377]
Resûlullah’ın
ailesinin kadri ve şerefi herkesten yücedir, bütün İslâm ümmetinin efendisi
bunlardır.
Ey
delilci hoca! iddiayı ispat için temiz hükümler açık ve ortadadır.
[378]
Ey
efendi! Gurur şarabından sarhoşluk kötüdür, hiçlikle iyi geçin, çünkü varlık
çirkindir.
Sevgiliye
bağlılık ne güzedir! Ancak bencillik ve de kibir kötüdür.
[3٦9\
Muhammed’in
dini ve Haydarın yolu haktır; biri peygamber, diğeri mutlak velidir.
Biri
Allah’ın habibi ve bütün peygamberlerin iftiharıdır, diğeri Ahmed’in yardımcısı
ve Allah’ın aslanıdır.
[380]
Ne
yazık ki, medreselerde kuru sözden başka bir şey yok, tekkelerde de gönül ve
hal ehli yok!
İyi
hallilerin olduğu harabat ile gururlanıyorum, çünkü kemâl ve hâl ehlinden de
yoksun değildir orası!
[381]
Öz,
anlamdır, sözler ise kabuk; özü kabuğundan ؟ekip
alırsan iyidir.
Ey
oğul! Yaşadığın sürece kemal öğren, kişinin kıymeti ilmi kadardır.
[382]
Ey
hayalin (dahi) Burhân’ın sevgilisi olan! Ey derdin Burhân’ın dert ortağı olan!
Senin
gönlü ve canı yakan yüzünün güneşi Burhân’ın yaralı gönlündedir!
[383]
Muhammed’in
buyruğu beka pınarıdır, her iki âlemin güneşi Muhammed’in cemalidir.
Allah’ın
âlemlerin yaratmasından ve kâinatı var etmesinden maksadı, Muhammed ve onun
ailesidir.
[384]
Bil
ki Burhân’ın babası olan Süleymân, Şâh-ı merdân’ın yolunun eridir.
İlim
ve irfan ehlinin lideridir, sır sahiplerinin serveri ve kumandanıdır.
Aşığın
başında sevgilinin hayali vardır, onun işi bütün işlerden yücedir!
Kâfir
nefse kılıç vurur, çünkü o büyük cihat meydanının eridir!
[386]
Çölün
Kays’ı yaptı bir Leyla beni, âvare, hayta ve şaşkın etti beni!
Yüzünün
Sadberg gülü, gül bahçesinin kâtiplerine çevirdi bülbülleri!
[387]
Islak
kalem hep güzel söylemiştir, sevgiliden, kadehten güzel söz etmiştir.
Hayır,
hayır yanlış söyledim! Bu vuslat meclisinde söz bilen ümmi hoş laf etmiştir.
[388]
Yazık!
Ömrüm hep sevdayla geçti, divane gönlüm Leyla’nın ardında geçti.
Her
kulak yürek sızlatan inleyişimi duydu, benim aşka dair feryadım her yana
ulaştı.
13891
Halktan
ve kendinden arınmak en güzel halvettir, bu uzlet köşesinde yüz beleş hazine
vardır.
Her
an Hakk’ın indinde yüksek himmet sahibi ol, bil ki senin kıymetin himmetin
kadardır.
13901
Sevgilinin
derdi, âlemin mutluluğundan daha iyidir, onun nimetlerinden yüz kat daha
iyidir.
Dünyada
iş çok olsa da sevgiliye bağlılık her işten daha iyidir.
Başımda
hep ay misali zülfün sevdası var, gönlümde cemalinin aşkı gibi can yakan ateşi
var!
Vefakâr
ve muhabbetli Burhân gibi, onun derdi yolunda ؟ileli
âşık var!
[392]
Haydar’ım
Kevser suyunun sakisidir, cehennemi ve sekiz kapılı cenneti taksim edendir.
Serde
onun aşkının arzusu olduğu için, ayağının toprağı yaşlı gözün sürmesidir.
[393]
Ey
derdi bizim eski dostumuz olan! Senin derdin ve sızın hepsi sinemizdedir.
Işık
saçan güneş gibi cemalin, saf gönlümüzde aynamız gibidir.
[394]
Her
gönülde sevgili aşkı yoktur, her sorup duranın sinesinde kimya yoktur.
Çünkü
benim varlığım bir perdedir; yoksa ey gönül benimle onun arasında hiç aracı
yoktur.
[395]
Sevgilimin
sevdası gibi hemdemim yok, onun kırmızı dudağı gibi kadeh yok!
Benim
gibi çilekeşin yaralı gönlünde sevgilinin derdi, kederi var, âlemin gamı değil!
13961
Sevgilinin
hatrı gibi âlemde hemdem yok, onun derdi gibi dünyada mahrem yok!
Gönlünde
sevgili aşkı olmayan, insan suretindedir ama insan değil!
Suretimizde
ne hoş mana vardır! Gönül aynamızda Mevlâmızın cemalinin aksi vardır.
Ve
her katrede birçok derya vardır, bir zerrede cihanı bezeyen güneş vardır.
[398]
Her
kim sevgilinin derdiyle mutluysa, onun aşkına ve sevdasına düşmüştür.
Muhabbet
ateşi olmayan bir gönül, hava dolu boş su tulumu gibidir.
[399]
Bil
ki! Sevgilimin cemalinin aynası gönüldür, ‘âlemi gösteren kadeh’ dedikleri
gönüldür.
Aşk
meselesini gönle sor, çünkü gönül çelen o güzelin sırrını bilen gönüldür.
[400]
Bugün
dudağın latiftir, yüzün nevruz ateşi gibi!
O
dudağının ve yüzünün derdinden, iki gözüm iki ırmaktır!
[401]
Ey
gonca ağızlı! Senin servi boyun yanımda oldukça nasıl gönlümde çemen seyri
olur?
Başımda
güneş yüzünün gölgesi oldukça, günler ben garibin muradıncadır.
[402]
Şîr-i
Yezdân’ımız Ali’dir Ali, Şâh-ı Merdân’ımız Ali’dir Ali!
Parlayan
güneşimiz Nebi’dir Nebi, parlayan ayımız Ali’dir Ali!
[403]
Yüzün
Nevruz bayramımızdır, saçın da kadir gecemiz.
Her
yönden yüzümüzü çevirdik de, senin sokağına baş koyduk.
Derdim
var, ama Lokmamm yok, sevgilinin dudağının panzeheri yok!
ilkbahar
gibi gülen yüzüyle geldi, can âlemimde ondan başka sultan yok!
[405]
Feleğin
güneşi sevgilinin yüzü gibi değildir, can âlemimde ondan gayrı sultan yoktur!
Her
ne kadar aşk yolunu kat etmek zor olup kolay değilse de sen aşk yolunun eri ol
ey gönül!
[406]
Senin
gibi sevgilinin derdi gönlümüzün ilacıdır, açtığın dertler gönül safamızın
sermayesidir.
Gönlümüz
senin yolunda yürüyor, muhakkak senin aşkın hep gönlümüzün rehberidir.
[407]
Başımda
o ay yüzlünün hayalinden başkası yok, gönül halvetimde ondan başkası yok.
Yeşil
bahçenin bütün gülleri yüzünün gonca gülü gibi hoş kokulu değil.
[408]
Başımdaki
taç, dostun hareminin kumudur, gözümdeki sürme dostun ayağının siyah toprağı!
Şu
köhne felekte Burhân gibi, dostun nefesinin feyzinden can buldum!
Benim
yurdum Ali’nin yüce dergâhıdır, gözümün sürmesidir Ali’nin ayağının altındaki
toprak.
Gönül
azığım, can azığım, Ali’nin sevgisidir, imdadıma yetişen Ali’nin yüksek
himmetidir.
[410]
Derdinin
yolunda, akan gözyaşlarımdır benim yoldaşım, benim gibi divanenin azığı can
naktidir!
Benim
varmak istediğim menzil, mahallendeki Kabe’dir, âvare gönlüm âh onu ne güzel
tavaf ediyor!
[411]
Gözüm
huri gibi yüzüne düştü düşeli boyunun ardıç ağacı gibi gölgesi başıma düştü!
O
ay yüzlü güzel gönül haremime girdi gireli, dünyanın kocakarı dünya yaş gibi
gözümden düştü!
[412]
Boyun
çayır servisi, yüzün yasemin; ben âciz kulun can gıdası da bu çayırda!
Vaktin
naktiyle yarının cennetini nasıl satın alabilirim? Cenneti ne yapayım, senin
yüzün cennetimdir benim!
[413]
Âşık
gönlüm senin müptelan olmuş, muhabbet doğuran cemalinin hayranı olmuş.
Ayağının
tozu, toprağı olmuştur; Burhân gibi ancak senin için olmuştur.
Alemde
yüzün gibi güneş yok, Cem’in meclisinde dudağın gibi kadeh yok!
Derdin
gibi gönlün mahremi var, fakat vuslatının hareminde mahrem kimse yok!
[415]
İsimlerinin
sırlarına mahrem olan, insandır; gerçi onun gibisi de az bulunur.
Adam,
bil ki bilgiyle insan olur, bilgisiz insan nasıl insan olur?
[416]
Feleğin
Sadberg gülü gibidir yüzün, senin gözel ötüşlü bülbülündür kul Burhân.
Ceyhun
gibi yaş döküyorum gözümden, ben belinin derdinden saçın gibi oldum.
[417]
Ey
gönül! Dünya derdini çekme, hiçtir, onun neşesi, eğlencesi, tadı hiçtir!
Nefeslerini
ziyan etme, denizin incisi, madenin yakutu hiçtir!
[418]
Fakr
âleminde sultan, derviştir; sanma ki her dilenci derviştir!
İsâ
nefesli, Hızır yüzlü olan derviştir; kendinde fani Allah ile bâki olan
derviştir!
[419]
Aşksız
yaşamak hep hüsrandır, onsuz yaşayan hayvan misalidir.
Ben
âşığım ve aşk benim işimdir, ben aşka ten gibi, aşk bana can gibidir.
Gönlümde
dostun derdi ve sızısı var, onun muhabbeti özdür, kalanı kabuktur.
Onu
güzellik bahçesinin gönül gibi bir bülbülü var, evlatlarının yanakları onun gül
goncasıdır.
[421]
Burhân!
Senin nefesin gibi âlemde hemdem yok, senin nefesin de feleğin câm-ı Cem’inden
az değil!
Her
insanoğlu, insanın anlamını bilmez, insan suretindedir ama insan değildir!
[422]
Nerede
ağlayan gözün, yanık yüreğin? Nerede âhının, yanan gönlünün ateşi?
Aba
atmışsın sırtına, başına taç; Ey şeyh bunlardan başka dirliğin yok mu yoksa?
[423]
Burhân’nın
başında bir güzelin sevdası, Burhân’ın ciğerinde onun kederinin damgası!
Kanlı
ve serap görmüş şu kebap olmuş gönül, yazık ki Burhân’ın leziz hazır yemeğidir!
[424]
Cesur
tabiatlı Düldül’üm koşmakta, Nâsır Husrev gibi bir adamın peşinde.
Ey
Utarid, ışığınla gururlanma! Burhân’ın iki parlak yıldız gibi şiiri, yenidir.
[425]
Bir
nâzır geldi yazıma nazar etti, sen sanırsın öküz gibi baktı!
Dedi
“yazın kötü.” Dedim, felek güzel yazıyı eşeğin önüne attı!
Bu
memlekette saygın biri yok, sanattan daha değersiz bir şey yok!
Gönlümde
yalaza saçan bir âh var, bana bu diyardan bir kaçış yolu yok!
[427]
Gönlü,
onun muhabbetinden kesmek iyi değildir, onun derdinden gafil oturmak iyi
değildir!
Ey
âşık Burhân! Canın pahasına onun vuslatını elde etmemek iyi değildir!
[428]
O
güzel bizim seçkin sevgilimizdir, yüzünün güneşinin nuru gözümüzdedir.
İnsanı
tüketen aşk yolunun eri, bizim ayrı düşmüş ve dertli gönlümüzdür.
[429]
Hüsrev’in
sanatı adaletse, onun mülkü bayındır, milleti huzurludur.
Onu
hayırla anmak ağızların süsüdür, güzel ismi ibadet ehlinin dostudur.
[430]
Eğer
evlatların hepsi mübarek iseler, babaların ne güzel alın yazısı vardır!
Din
şahı ne güzel buyurdu, “Ey çocuklar, cennetin kapıları anaların ayakları
altındadır.”
[431]
Benim
ictihadım, ey mukallid, deniz gibidir, senin taklidin ise nifakçı gibi!
Senin
gibi taklit ehli çok, bizim gibi ictihat sahibi ise azdır!
[432]
Gönlüm
âşık tavırlı bülbüldür, rıza bahçesinin avlusunda i‘tikaftadır!
Burhân-ı
Hüseynî gibi, ne güzel, safa makamlarının sırrına vakıftır!
Yazık!
O sevgilim veda etti de gitti, gönlüme sızı ve dert koydu da gitti.
Gönlümde
ayrılığından ateş alevlendi, soğuk âhımın dumanı feleğe yükseldi.
[434]
O
hoca kültürlü kişilerden ise de, gururlu ve kavgacı bir adamdır.
Aşk
yolcusu değildir, ne yapsın? Hilekâr aklının ayağı topaldır onun.
[435]
Meryem
oğlu İsâ dervişin gönlüdür, hayat bahşeden Hızır, dervişin gönlüdür.
Hak
eri İbrahim b. Edhem, dervişin gönlüdür, âlemin sultanı dervişin gönlüdür.
[436]
Dervişin
kıymeti herkesten ؟oktur,
muhabbet ve güzel düşünce sahibidir.
Kendinde
değildir ve her an cezbededir; fakirlik mülkünün sultanı, derviştir.
[437]
O
mürşidim, Süleyman hazretleridir, onun kitabı partlayan güneş gibidir!
Çünkü
o, fakr ikliminde Edhem gibidir; âh, ne sultan oğlu sultandır o!
[438]
Sevgilinin
kırmızı dudağını emmek ne güzel! Onun dilinden bir söz duymak ne güzel!
Gül
mevsiminde o servi boylu ve ay yüzlüyü, geceden sabaha kadar kucağa almak ne
güzel!
[439]
Gül
yüzlü sevgilim tatlı gülüşlüdür, zülfüyle binlerce gönül okşamıştır.
Lutfu
hep ağyaradır; bu inleyen gönül onun cefasıyla mutludur.
Meyhanede
kadehsiz oturursan hoş değildir, gül bahçesinden gül dermezsen hoş değildir!
Cennet
gibi Nisan’da çimende oturmazsan bir güzelle, hoş değildir!
[441]
Sevgilinin
derdini ve kederini çekmek ne güzeldir! Onun yolunda peşinden koşmak ne
güzeldir!
Sevgilinin
hanesine ulaşmak ne güzeldir! Onun cemalini doyasıya seyretmek ne güzeldir!
[442]
Her
şeker dudaklı güzelin başka bir sözü vardır; her birinde başka bir naz, başka
bir tavır vardır.
Ey
gönül! Şarap meclisinde her ehil ve her acemi kişinin başında başka bir hayal
vardır.
[443]
Sevgilinin
derd zincirinden kurtulmak hoş değildir; ak saçlı kadının perçemine gönül
bağlamak hoş değildir.
Yiğitçe
maksuda yol almak güzeldir de evde kan gibi oturmak hoş değildir.
[444]
Hazret-i
dostun aşkı özdür, manadır; onun dışında ne varsa sözdür, kabuktur!
Derdini
içtiğim sevgilidir, gönlümün mutluluk sermayesi onun derdidir!
Gönül
kuşu ne için kanat çırptıysa tüy döktü; senin gibi gülün arzusuyla yaş döktü.
Derdin
gibi bir hediye verdin ya bana, bu sebepten gözlerim şükür niyetine inci döktü.
[446]
Dey
ayının güzellikleri bir bahçeye gülmüş de gül ve gülgoncayı utandırmış.
Burhân
gibi hür bir yolcuyu, onun yanağının sultanı köle yapmış.
[447]
Siyah
zülfün ayın çadırı gibi, gözüm aydın ay gibi yüzünden.
Sevdalı
başımı senin şevkinle yoluna ayak yaptım.
[448]
Allah’a
şükür, o suret bizim gönlümüzdür, muhabbet sırlarının hazinesi gönlümüzdür.
Gül
padişahının ehli beytinin muhabbetiyle emanet yükünü taşıyan gönlümüzdür.
[449]
Bizim
şahımız, Hazret-i Şâh-ı Neceftir ; Çünkü o, “Perde kalksa” tahtının sultanıdır.
Adil
şahtır; çünkü benim her ânım odur; mavi sedefin bir tanecik incisidir o.
[450]
Gül
misali yüzünün bülbülüdür gönlümüz, sünbül gibi zülfünün hayranıdır gönlümüz.
Bu
can ü cihan meclisinde şarap gibi dudağının sarhoşudur gönlümüz.
Dünya
ve masivadan başını kaldırmadıkça, sevgilinle bir an oturamazsın.
Hürriyet
âleminde ona yol yoktur ay yüzlünün
zülfüyle gönlünü
bağlamadıkça.
[452]
Şu
parlayan gönlüm aynadır, zatın nurlu cemalinin yansıdığı yerdir!
Ey
Burhân! Mîkattaki gün için Hz. Musâ gibi “Bana göster ”62 de!
[453]
Aşk
âleminde onun derdi gibi mahrem yoktur, akan gözyaşı gibi yoldaş ve hemdem
yoktur.
Burhân!
Bil ki insanlık sırrından gafil olan her insan, eşektir; insan değildir.
[454]
Ey
ay yüzlü! Senin aşkın gönlün nurudur, derdin gönlün mutluluk sermayesidir.
Derviş
adam, Musâ değildir fakat senin cemalini görmek için gönül Tur’undadır.
[455]
Âlemde
senin gibi sevgili yoktur, yazık ki boyunun hurma ağacı henüz meyve vermedi.
Ey
âlemi aydınlatan ayım! Her gecem cemalin gibi aydın değil.
[456]
Allah’ın
aslanı, Peygamberin kılıcı Ali’dir, ashabın en faziletlisi Ali’dir.
Şâh-ı
merdân, Hayber’in fatihi Ali’dir, dinin yiğidi, Kanber’in63 sahibi
Ali’dir.
Gönlümün
işi sevgiliye düştü düşeli, onun yankısı her diyara düştü.
Alçak
dünya ve onun geçerli akçesi, akan gözyaşı gibi inleyen gözümden düştü.
[458]
İnsanların
gönlünde mana derdi yok; mana savaşında bir yiğit yok!
Âlemde
suret ehli çok, ben ne yapayım ki mana eri yok!
[459]
Lâle
gibi yanışım ve derdim var, güneş gibi san yüzüm var!
Karanlık
gecede ay yüzünün ayrılığı, figan ile ağlayışım, soğuk âhım var!
[460]
Eyvah!
Gönül çalan ayım gitti, yanımdan salınan servi boylum gitti!
Ardından
gönlüm gitti, kan saçan iki gözümden gözyaşı selim aktı gitti!
[461]
Can
dostumuz sevgilinin derdidir, sırrımızın mahremi bu kalemdir.
Ey
gönül! Bizim bu eğlence meclisimiz kadeh ehlindendir, aramızda Cem hiç yoktur.
[462]
Gözümüz
sevgiliye düştü düşeli, gönül işimiz onun aşkına düştü!
Düzgün
boyunun gölgesi, ey Burhân, âh, başıma ne uygun düştü!
[463]
Sevgilinin
ayrılığı ile gönlüm inlemekte, cemalinin hasret ateşi ile yakmakta!
Burhân’ın
gözü, onun derdiyle bahar bulutları gibi garip garip ağlamakta!
Musâ
Kâzım yedinci imamdır, yedinci adı güzel önderdir.
Sırâtü’l-müstakîm’de
Murtazâ, yedinci makamı yüce rehberdir.
[465]
Ey
gönül! Surette yüzün görünümü mana güzelidir; o yüzden suret, tamamen gönül
süsleyen ayna gibidir.
Sen
zan ile, “surette mana yoktur” deme, surette kesinlikle mana vardır.
[466]
On
iki imamım ay gibidirler, her biri ışık ve parıltı saçar.
Onlardan
ilki, şâh-ı merdândır, Mehdîm ise onların sonuncusudur.
[467]
Feleğin
ayı, güneşi benim gözümden daha parlak değildir; melek topraktan yaratılan
insandan mertebece daha yüce değildir.
Gönlümde
Ebû Turâb’ın muhabbeti var, üzülmem elimde altın olmasa da.
[468]
Yanımda
senin gibi bir ay yüzlü var, dudağın gibi cana can katan kadeh var.
Gönlüm
gibi parlayan ayna yok, cemalin gibi ayna parlatıcısı var.
[469]
Âlemin
mutluluğundan sevgilinin derdi yeğdir; hele nimetlerinden yüz kat yeğdir.
Her
ne kadar dünyada iş ؟oksa
da sevgiliye bağlanmak hepsinden yeğdir.
Başta
hep ay yüzlünün zülfünün sevdası, gönülde cemalinin aşkı gibi can yakan ateşi.
Vefakâr,
cefakâr Burhân gibi onun dert yolunda bela ؟eken
âşık var.
[471]
Heves
düşkünlerinin gönlünde ay yüzlünün cemalinin aşkı yoktur; bu ölmüş kalplilerin
canında o ateş yoktur.
Gamlı
gecede yanan gönlüm gibi bir kandilim var; halvet ehlinin kandili bela çeken
gönülden başkasında yoktur.
]472]
Yakut
gibi taş içerisinde yaşamak gerek, Yûsuf gibi daracık bir zindanda yaşamak
gerek!
Ateş
üzerine İbrahim gibi oturmak gerek, Yûnus gibi balina karnında yaşamak gerek!
]472]
Allah’ın
isimlerinin sırlarına mahrem olanın benzeri bu dünyada azdır ya!
Bil
ki ilmi olan adam, insandır, bilgisi olmayan insan, nasıl insan olsun?
]474]
Senin
sevdandan başka sermayem yok, lâle renli gözyaşından başka ziynetim yok!
Gönülde
ayrılığının yanışı var ey ay yüzlüm! Vuslat gecenden başka dileğim yok!
]475]
Surete
bağlı kalma başın özgür ise; suretten manaya ne güzel bir geçiş vardır!
Leyla
suretliye Kays gibi bakma, mana Leylâsına bak nazarın varsa!
Dostum
ve yardımcım, beş yâr’dır; her biri şehriyann mürididir!
Onlar
âlemi aydınlatan aylar gibidir, imamlarım on ikidir, dört değil!
[477]
Sevgilimin
işi işve ve nazdır; o güzeller içinde hüsnü ile mümtazdır!
Sadberg
çiçeği gibi güler yüzlüdür; Burhân’ın gönlü bülbül gibidir!
[478]
Her
servi boylunun başka bir işvesi vardır, her birinin dudağında başka bir kadeh
vardır!
Şarap
meclisinde her ehil kişinin, her aceminin ey gönül, başında başka bir arzu
vardır!
[479]
Bizim
muhabbetli dostumuz, yaşlı gözümüzdür; gönle üzülen, cana yanıp yakılan yaşlı
gözümüzdür!
Ey
saki! Minnet etmem şarap ve kadeh için, âşıkların kadehi, şarabı yaş dolu gözüdür!
[480]
Yazık!
Ömrüm hep sevdayla geçti, divane gönlüm Leyla’nın ardından gitti!
Yürek
eriten figanımı her kulak duydu; âşıklık çığlığım her yana gitti!
[481]
Başımda
sadece bir güzelin sevdası, her başta yok böyle bir çile!
Onun
derdinden ve gamından başka mahzun gönülde keder yok; sinemdeki bu ateş gibi
kor yok!
Ehil
kişi, yiğitçe ؟eker
sevgilinin derdini; sanmayasın ki kolaydır âşığın işi!
Dert
ve aşk ilimlerinin hocası cehalet sarayı olan medreseye gelmedi asla!
[483]
Gümüş
bedenli güzelin sevdası başımızda; onun dertli yolunda akan gözyaşımız
rehberimiz!
Can
yakan cemalinin mumunun kelebeği, yalazalı ateş dolu gönlümüzdür!
[484]
Her
dostun gönlünü yaralamak kötüdür; dostun düşmanıyla sözleşmek kötüdür!
Peri
yüzlü sevgiliyle oturmak hoştur, ama yabancıyla oturmak kötüdür!
[485]
Kibrine
rağmen sevgiliye bağlan; cümle âlem onun aşkıyla el çırpar!
Gözyaşı
ve âh gibi hizmetçim varsa da Burhân gibi onun dert köşesinde hoşça oturdum!
[486]
Dervişin
muhabbet denizidir gönül; gönlün kazancı, dervişin zenginliğidir.
Her
yoksula sen derviş deme, âlemin şahı dervişin dilencisidir.
[487]
Senin
gibi konuşan bir güneş yok, kırmızı dudağının emsali Mesih yok!
Ay
ışığı âlemi süsler, fakat senin cemalin gibi gönül süsleyen yok!
Kardeşlerimin
cefası, sıkıntısı üzüntü artırır; zamanın sıkıntıları gibi takat bırakmaz!
Yûsuf
gibi derde esir oldum, şimdi sultanlık sırası bizde!
[489]
Sevgiliden
yüz ؟evirmek hoş değil, senin
derdinden gafil oturmak güzel değil!
Bu
arsada hoş canla ey gönül, ona kavuşmamak hoş kazan؟ değil!
[490]
Babam
âlemin yegane hazinesidir, sen zannetme ki asrında onun gibisi vardır.
Kendi
feyzi ve nuruyla tenhadır; seyri kamer gibi ay aydır.
[491]
Sevgilinin
kulu kölesi olanın, dili Zülfikar gibi
keskindir.
İslâm’ın
gücü kuvveti ey Burhân! İlahî hükümden dolayı ebedîdir.
[492]
Burhân
bir sevgiliye gönül vermiş; yüzünün seyrine gözünü a؟mış.
Yüzü
gönlüme aydınlık saçmış; sanki senin toprağına güneşin ışığı düşmüş.
[493]
Senin
dertlerinle mutlu olan ؟ilekeş
Burhân, senin aşk kemendinin esaretinde özgürdür.
Bu
âlemde benim olan yalnızca senin muhabbetin; biliyorum, her şey hi؟tir ve rüzgar gibidir.
O
gün sen gittin, ardından gönlüm de gitti; yaş dolu gözümden çokça yaş aktı!
Haberci
senden bana ne de güzel muhabbet mektubu getirdi, vücuduma yeni bir can geldi,
dert canım gitti!
[495]
Bu
aşk ülkesi her hamın yurdu değil, pişmiş yiyenler ile bir odada da oturulmaz,
hamama da gidilmez!
Aşk
memleketinde Allah’ın has kullan vardır, sıradan kişiler, kibirliler ve kendini
düşünenler yoktur!
[496]
Bil
ki rubaide Evhadüddin’in dengi yoktur, onun gibi, Hayyam’ın da eşi benzeri
yoktur!
Evhad’in
her mısraı ariflerin sır bahçesidir; Hayyam’ın her mısraı sarhoşların
meyhanesidir!
[497]
Kuşkusuz
Evhaduddin rubainin hakkını vermiştir; Ömer Hayyam da onun gibi üstattır!
Evhad’in
dört mısraı mesire bahçesidir, Hayyam’ı yorumlamak, neşe veren şarap gibidir!
[498]
Yazık
ki sevgili gözümün önünde değil, servi boylunun gölgesi de başımda değil!
Cemalinin
ayrılığından kuru tenim ve yaşlı gözüm var, onun hatr, hayali var, ama gözümde
değil!
Yazık
ki sevgili gözümün önünde değil, gümüş tenli servi boylum yanımda değil!
Kederli
gönlümde, yarin derdi var; başkasının derdi değil!
[500]
Ya
Rabbi! Senin kapın her yaşlının, her gencin sığınağıdır, yolunun toprağı gönül
gözünün ve ruhun sürmesidir.
Merhametinden
o sırrı bize ihsan et, çünkü o cevher sıfatlı, halkın gözünden gizlidir.
[501]
Zülfünün
hikâyesi dillere düştü düşeli, yüzündeki ben yanağına yasemin gibi düşmüş.
Yanağının
gülü göğsümde açmış, servi boyunun gölgesi üzerime düşmüş.
[502]
Ey
sevgili! Senin gamın dostumdur, dertdaşımdır; derdin hasta gönlümün şifasıdır.
Aya
benzeyen cemalin olmadan karanlık gecemde, mumum kıvılcım saçan ağlamaklı
feryadımdır.
[503]
Ey
dost! Beni rezil rüsva etti derdin, iki gözümü kan ırmağına çevirdi derdin
Şu
gurbet diyarında avare gönlümü, birden sabırsız ve kararsız kıldı derdin
[504]
Burhân
gönlünü bir sevgiliye vermiş, gözünü onun yüzünü seyre açmış.
Üzerime
ışık salan bir yüz, senin toprağına sanki güneş parıltısı gibi düşmüş.
Ezelden
beri velayet şahına yalvarıyorum, hem velayet yolunun yolcusu oldum!
Ali
sevgisiyle Burhân gibi gönlüm diri, benim ruh âlemimdedir o velayet mâhı!
]506]
Canımız
sevgilinin yanından geldi, bu keder evine ağlayarak geldi!
Figan
eden bülbül gibi gelmişse de onun izinden gonca gül gibi gider!
]507]
Ey
sevgili! Senin vuslatının şevki gönlümden gitmedi, hatrın, hayalin de gözümden
gitmedi
Bir
ömürdür aşkının yoluna ayak basıyorum, iki siyah zülfünün ve beninin sevdası
gitmedi
15081
Şüphesiz
bütün canlılarda ruh vardır, hepsinin tabii vazifeleri aynıdır!
Her
kim bunun araz ve cevherini anlarsa, bununla anlaşılır ki o, insandır!
15091
Sevgilinin
derdiyle âlemde mutlu olan azdır, canını verecek itaatkâr âşık azdır.
Dünyada
heva heves düşkünleri ؟oktur
ancak özgür bir kul azdır.
]510]
Dostun
yurdundan geldik biz buraya, dosttan yana gidiyoruz ey gönül, üzülme!
Ey
saba! Bizim gibi bir can atana dostun siyah sa؟ının
hoş kokusunu getir!
Soğuk
âhıma senin derdindir sebep, gece dolaşan ay gibi yüzündür sebep!
Gönlün
binlerce feryatla inlemesine, senin gül misali cemalindir sebep!
[512]
Ey
gönül! Bedi bir söz istiyorsan benden, sözü, sevgilinin kırmızı dudağından
dinle!
Dedi:
“Sözüm mü daha iyidir, ayın ışığı mı?” Dedim: “Işıktan daha iyidir söz.”
[513]
İnlememe
derdin sebeptir, gece dolaşan ay yüzün sebeptir!
Benim
gibi âşık bülbülün feryadına figanına, senin kırmızı gül misali gülen yüzün
sebeptir!
[514]
Sevgili
ve onun cemali aşkıma sebeptir, hem al yanağının ateşi sebeptir!
Senin
mihrabın bir köşesine oturmana Ey Burhân, onun hilal gibi güzel kaşları
sebeptir!
[515]
Sevgilinin
rıza göstermediği her iş abestir, onu hayal etmeyen bütün düşünceler abestir!
Ey
oğul! Gönül güzelinin aşığı ol, çarşı pazar güzellerinin aşkı abestir!
[516]
Burhân’ın
mutluluğuna sevgilinin derdidir sebep, onun sarhoşluğuna sevgilinin dudağıdır
sebep!
Zifiri
karanlık gecemin aydınlığına şu kıvılcım saçan âhımın ateşidir sebep!
Ey
hoca! Alet ilminden söz ediyosun, fen bilimlerinden de bahsediyorsun adet
üzere!
Yüzlerce
yazıklar olsun, vahdet ilminden hiç bahsetmedin ömründe!
[518]
Ey
sevgili! Sen yarama ila؟ eylesen yaraşır, senin dudağının tadı yarama ila؟ olur!
Senin
aşkının derdinden gönül ateşim yanmakta, gel iki kırmızı hünnabından ilaç yap!
[519]
Biz,
senin gibi güzellik sultanına muhtacız; bizim gibi yüz binlerce dilenci muhtaç!
Bir
nazar eyle biz yolunun toprağına, bilirsin toprak kimyaya muhtaç!
[520]
Burhân!
Faydasız iş boştur, faydasızların işi perişanlıktır!
O
riyakâr zahid gibi sürekli kuru tespihin üzerine kıvrılma!
[521]
Feleğin
elindesin, acı ؟eken
gönlü incitme, onun cevrini cefasını çek, ama sakın incitme!
Eğer
sevgili sana ihsanda bulunursa yok deme! Sana küserse de sen başkalarını
incitme!
[522]
O
riyakar şeyhin başında ta؟ var, Hallacın iki ayağı altında sayısız ta؟ var.
Ey
efendi! Dört dörtlük adamın alameti, gönlünü bela okuna hedef yapmış olmaktır.
Onun
dudağı İsa’nın nefesi gibi cana can katar, cemali Meryem’in Isa’sı gibi bir
gonca güldür!
Güneşlenen
beni vardır onun, âh ne güzel! Mesih’in kutlu gönlü gibi komşusu vardır onun!
]524]
Sevgilinin
feyiz ve ihsanlarla dolu kırmızı dudağı, bahar gibi gönüllere taze can
bağışlar!
Tıpkı
gonca gül gibi kapımdan girdi gireli zavallı gönlüm Nasuh tövbesi gibi kırıldı!
]525]
Âlemde
kimse Hz. Nuh gibi bir tufan görmemiştir; herkes boğuldu ve Nuh gibi bir
padişah kurtuldu!
Gözbebeklerim,
dert tufanı şu benim gamlı gözlerimin ortasına Nuh gibi düşmüş!
]526]
Senden
dinlerim Mesih’in sözünü, sende görürüm Mesih’in yolunu ve yordamını!
Her
an mucizelerden dem vurur, onun kırmızı dudağı Mesih’in işini yapar!
]527]
Sevglimin
sözü tatlıdır, fasihtir, Mesih’in cana can katan, gönlü hoş eden konuşması
gibi.
Dedi:
“Bu dostluğun nişanesidir; sen, tespih yerine saçımı avucuna al!
Ey
sevgili! Senin hayalinle sabaha kadar uyumadım, senin hatıranla uyanıktım
sabaha kadar!
Parlak
ay gibi yüzünün ayrılığından, karanlık gecede ağlayıp sızladım sabaha kadar!
[529]
Belh’in
gülünden, baharından ayrılığına ağlar, Rum diyarında benim gönlüm gibi Belh’in
bülbülü!
Ateş
saçan âhıyla yuvasını yakmış, Burhân gibi ayrılmış Belh’in çimeninden!
[530]
Senin
sarayının kemeri feleğin Zuhal yıldızından üstündür, cemalin ise feleğin
parlayan ayından parlaktır!
Aşk
âleminde koşar gönlüm, gece gündüz Türklerin muradınca döner şu felek!
[531]
Feleğin
ayı ve güneşi gibi parlaktır gönlüm, feleğin yıldızı gibi görünür gözyaşım!
Bir
güzelin aşkından feleğin kuyumcusu gibi acımla, kederimle, soluk benzimle döner
dururum!
[532]
Belh
bahçesinde senin cemalin gibi gül yok, gönlüm gibi Belh’in güzel öten dudağı
var!
Güzeller
şahısın! Binlercesi kapında, Belh’in Burhân’ı gibi himetçin var senin!
Aşığın
elinde her an kadeh vardır, ey şeyh! Sevgilinin aşk şarabından sarhoştur, ey
şeyh!
Ölen
Feyzî, hür bir rinttir, tespih ve seccadede nasıl olur, ey şeyh!
[534]
Ey
şeyh, sen dert ehlinin hâlini nerden bileceksin! Ceviz değil ki bu, dişinle
kırasın!
Görünüşte
ayak tabanındaki toprak gibidirler ama onlar pek yücedir, ey şeyh!
]535]
Sen
daima dünya ile meşgulsün, ey şeyh! Gönlünü şan ve şöhrete bağlamışsın, ey
şeyh!
Sürekli
kurallara bağlısın hep, sen kalp huzurunun zevkini bilmezsin, ey şeyh!
]536]
Mana
erinin sinesinde maden vardır, biricik yakut gibi sözü vardır.
Feyiz
ve parıltı dolu gönlü ve gözünün gökyüzü gibi güneşi ve ayı vardır.
]537]
Benim
gibi gönlü hastanın kulağı senin sözünü ister, yaşlı gözüm senin gönül bezeyen
yüzünü ister.
Gönlüm
senin sokağında oturmak ister, yoluna ayak basmadan fikrini ister.
]538]
O
sevgili, harap gönülden başkasını almaz, ağlayan ve yaşla dolu gözden başkasını
almaz!
Mutluluk,
huzur, yemeyi içmeyi ve uyumayı almaz, bir güzelin, nazlının aşk ateşinden
başkasını almaz!
Güneşim
bana bir güzel nazar etti, servi boyunun gölgesini başıma saldı!
Bir
gece o gümüş tenli ay, yüz parça olmuş gönlüme muhabbetini saldı!
[540]
Perişan
hâlim görülürse, feryat ve figanım duyulursa,
Gönül
haremim sevgilinin yeri oldu, canan oraya din yolundan gelir.
[541]
Âlemde
ne can kalır ne beden, ne yeni sevgili kalır ne eski!
Benden
söz ehline iki büyük yıldız gibi
parlayan şiirim hatıra kalır!
[542]
Sevgililerin
yazısı “Reyhan hattı” gibidir, bizim gibi gariplerin can gıdasıdır!
Açtık,
gül gibi tomurcuklandık; muhabbet ve vefa sözü bundan belirdi!
[543]
Gönlümden
parlak ateş çıkıyor, ıslak gözümden yaş damlıyor!
Hayır,
hayır! Yanlış söyledim, teşrifiniz için saçmak üzere gözümden saf inci çıkıyor!
[544]
İmamlarımız
on iki padişahtır, on iki ay gibi ışık saçarlar.
Zahirde
şan ve şöhretleri olsa da batında hepsi, bir ay gibi, bir nurdur.
Sevgili
bize birkaç muhabbet mektubu göndermiş, onu birkaç defa başımıza ve gözümüze
koyduk!
Bizim
uğurlu ulağımız, bir süredir derdimizi paylaşmaktan ötürü yoksa birkaç kez
hastaya can gıdası mı getirmiştir?
[546]
Bu
dünyada feleğin annesi, yüz bin sanatlı gönül gibisini doğurmaz!
Burhân
da âşık gönlü gibi aşkın divanelik ilimlerinde üstattır!
]541]
Bir
sevgilinin aşkını barındıran şu âşık gönlüm, her sabah akşam feryat ve figan
etmekte!
Keder
yurdunda, gurbet diyarında Burhân’ın, sevgilinin derdi gibi bir dertdaşı var!
]548]
Âlemde
kimse senin gibi bir sevgili görmedi, benim gibi divane âşığı kimse görmedi!
Cem
meclisinde senin cemalin gibi mumu kimse bulmadı, mahzun gönül gibi pervaneyi
kimse görmedi!
]549]
Ne
güzel! Bak, ayım geliyor, günahkâr gönle sevinçle giriyor!
Herkes
Burhân gibi nasıl çeker dert yükü! Herkesin elinden gelmez aşk işi!
Eyvahlar
olsun! Lale renkli yüzün damgası yürekte kaldı, ayna gibi gönülde aşk kaldı,
divanelik kaldı!
Burhân
hiçbir zaman perde dışında söz söylemedi, bu sebepten sevgilisinin kederinin
sırrı gönülde kaldı!
[551]
Âvare
gönül bir ömür çölde dolaştı, divane Kays gibi, Leyla’nın ardında dolaştı!
Garip
ve kederden doğma Burhân gibisi, aşk ve sevda yolunda yiğitçe dolaştı!
[552]
Kusurlu
gönlüm kâmil insan arar, kemâl güneşini karşısında arar!
Talep
yoluna düştü Burhân, bir ömürdür kemalât için vesileler arar!
]553]
Senin
cemalin gibi zamanın güneşini kim görmüştür? Senin güzelliğin gibi
gülbahçesini, baharları kim görmüştür?
Âlemin
gözü uçsuz bucaksız çokça deniz görmüştür, benim gözyaşı selim gibi tufan
vaktini kim görmüştür?
[554]
Senin
yüzün benzeri âlem güneşini kim görmüştür? Senin gibi kutlu baharı kim
görmüştür?
Zaman
pek çok şey görmüştür, fakat Burhân’ın gözü gibi dert denizi kim görmüştür?
Sevgilinin
tıpkı yanağı gibi bağı baharı olduğu için, Burhân gibi şarkıcı bir bülbülü var!
Güneş
huylu ayımın güzellik ve cemal âleminin tıpkı saçı ve yüzü gibi gecesi gündüzü
var!
]556]
Yazık
ki ne yazık uzun zamandır sevgilim gelmedi; bahar geldi, o gül yanaklım
gelmedi!
Bahar
bulutu ağlayarak geldi ancak ne fayda, gülen yanaktaki gül misali sevgilim
gelmedi!
[557]
Sevgilinin
yakışını mahzun âşık bilir, kedersiz olan onun derdini, kederini nasıl bilir?
Akıllı
kişi onun aşkının sırrını bilmez; Leyla’nın sırrını Mecnun’un gönlü bilir!
[558]
Ey
cemali dün dece bu mahfilin mumu olan sen! Bir kelebek gördüm ismi gönüldü!
Bir
kimse senin vuslatına yol buldu, o da su ve çamurun kirinden arınmıştı!
[559]
Yazık!
Bir zamanlar sevgilinin meclisindeydi, al dudağı şeker saçardı, yüzü güleçti!
Bugün
gönül zindanımda bir sultan var, o da Ken‘an Yûsuf’unun sarayının önününde!
Alem
çok kâmil insan gördü, ancak sır bilen Süleyman gibisini az gördü!
Gönlünde
Hz. Muhammed’in evlatlarının muhabbetini buldu, başında İbrahim b. Edhem’im
tacını gördü!
]561]
Leyla’nın
sevgilim olduğu o günden beri, Mecnun gibi dert çölü de benim gül bahçem oldu!
O
ay yüzlünün yakışı ve ayrılığından karanlık gecede, kandilim ateş saçan âhım
oldu!
[562]
Gönlüm,
gece dolaşan bir ayın ardında dolaşır; zannetme ki usulsüz erkansız dolaşır!
Burhan
doğru yola düşmüştür de bir ömür çoğunlukla bir güzelin peşinde dolanır!
]563]
Ey
Burhân’ın iki gözünün nuru olanlar! Sizler üç incisiniz ; âlemin hediyesi ile
birlikte, beş serversiniz.
Altı
kapılı hânede yedi ışığın sultanı
gibisiniz, ömür ağacından ve ebedî saadetten nasiplenmişsiniz.
]564]
Senin
derdinin zorluğunu bir âzade hiç bilir mi? Senin belâ zincirinde can veren
bilir!
Vatanın
ve eski dostların kıymetini hüzün ülkesine ve gurbete düşmüş bilir!
Gönül
bir kuyada inleyen Yûsuf gibi, her an kara bahtından inler!
Sabah
akşam bülbüle nispet kafesimde ilâhî kuş inler!
]566]
Hak’tan
korkmayandan, ehl-i beyt ağlanırken gülenden şikâyetçiyim.
Hz.
Peygamber’i ve onun ailesini incitmeyen o sahabeye medh u sena eylerim.
[56٦[
Aman
ha! Halefler, namertlerden kötüdürler, hepsi bilgisiz ve akılsızıdır
Hepsi
âlimin katilidirler ve cahilden yanadırlar; insan suretlidirler ama canavar ve
yırtıcıdırlar
]568]
Ey
kırmızı dudağı sarap renkli olan, ey güneşin kızı gibi parlayan!
Ay
gibi beyaz yüzün ne güzel senin! Siyah zülfün gibi güzel bir örtüsü var!
]569]
O
perinin gece renkli zülfü var, gönül ؟eken
ay gibi cemali var!
Burhân
seher kadehini ne yapsın? Onun dudağı gibi mücevherden kadehi var!
]570]
Benim
ağlamama gülüyor gül yüzlüm; mum gibi gülmekten ne zaman ağzını kapatacak?
Benim
gibi bülbül sesli aşığa değil de, gonca gül gibi bir çer çöpe bağlı!
Gönül
kuşum senin avcı nergis gözlerinden inler, iki zülfünün tuzağından ve senin
zulmünden ağlar!
Burhân
senin ince belinin gam yükünü ؟eker,
şimşir boylu servi gibi boyunun derdinden inler!
[572]
Gül
bahçesine bak! O salınarak yürüyen servi boylu geldi; gül gibi gülerek güler
yüzle geldi!
Sabah
rüzgârı, o ay yüzlüye hoş geldin demek için Burhân gibi yüz heyecan ve aceleyle
geldi!
[573]
Ne
Nemrut’tur şu alçak felek! Aşığa musibet ve bela hep ondan gelir!
Nerede
bir gönül ehli bulsa, Halilullah gibi
ateşe atar!
[574]
Hâce
Mirzâ kâmil bir pîr idi, toplulukların
mürşidi ve efendisi idi!
Kardeşimin
de onun gibi bir kıblegâhı var idi; zamanın arifi ve güzel suretliydi!
[575]
Kemâleddin
Yahya baş tacı idi, gönlün kıvancı,
gözün nuru idi!
Onun
gibi ؟ocuğu feleğin anası az
doğurdu, kamil velî ve nazar sahibi idi!
Gül
Muhammed çok güzel işler yaptı, Haydarın nesline de hizmet etti!
En
büyük evlat, Sofinin rahmetidir, güzel bahtlıdır, çünkü hacc-ı ekber yapmıştır!
5٦٦١\
Servi
boylum, lâle yüzlüm girdi kapımdan; mutlu ve gülen gül gibi yanıma geldi!
Ne
hoş! Lütfedip o güneş gibi ayım, gönlümü ve feryadımı teskin için geldi!
[5٦8\
Adaletten
ve doğruluktan daha iyi bir düzen kurucu yoktur; öğrenilmiş akıl gibi tertip ve
düzenleyici vardır!
Ey
Müslümanlar! Âlemde birlikten daha büyük güç yoktur!
\579]
Yüce
kimseler gönül nurunu parlattılar, din ilmini Ali’den öğrendiler.
Cihad
yolunda can ve baş verdiler, dünya malını dine sattılar.
15801
O
güneş bana bir nazar attı, servi boyunun gölgesini başıma saldı!
Bir
gece, onun gibi gümüş tenli bir ay, muhabbetini inleyen gönlüme attı!
\581]
Dostum,
beş âl-i abâdır , hepsi dinin ve iki âlemin sultanıdır.
Önderim
on iki imamdır, çünkü onların on iki ay kalpleri temizdir.
Âhımın
ateşiyle kanım alevlendi, çünkü ateş gibi gönlüm parladı!
Lâle
yüzlü sevgilinin derdinden, yakışından, yüreğimin damgası güneş gibi alev
saçtı!
[583]
Senin
gibi güneşi sanki kimse görmedi, Ey Mesih! kırmızı dudağın gibisini kimse
görmedi!
Herkes
geceyi bezeyen ayı görmüştür, ancak yüzün gibi gönül süsleyen ayı kimse görmedi!
[584]
Gönlü
dertle dolu olmayandan, yüzü solgun, soğuk âhı olmayandan,
Erlik
nişanı arama, gerçekten o namerttir, adam değildir!
]585]
Hocanın
terbiye eden gayret ve tokatı gibi her liyakatsize kim yetenek verdi?
Ey
gönül! Doğruluk içindeki tabiat ve terbiye olmuş nefis, Allah vergisidir, Allah
vergisidir, Allah vergisidir!
[586]
Ey
şimdi mutsuz olan Buhara halkı! Ne yüzden diri diri gömüldünüz?
Kulun
kulu olmak çok ayıptır, hepiniz hür, hepiniz özgürsünüz!
[587]
Ey
Fars ehli, gönlümüz gibi uçun, himmet kanadını açın yukarılara uçun!
Bütün
Batı âlemi gelişmişliğin zirvesinde bugün, siz de yerden Süreyya yıldızına
kadar uçun!
Derdinden
gücüm dermanım kalmadı; berrak gönlümde sabır, takat kalmadı!
Sana
yanmaktan gecem karardı, nasıl edeyim? Gözümün kandilinde yağ kalmadı!
15891
Gönül,
siyah zülfünün derdini ؟ekiyor,
ay gibi yüzünün hasretini ؟ekiyor!
Gece
gündüz senin yadınla inleyen Burhân, yolunda yangın çıkaran âh ؟ekiyor!
15901
Ey
Fars ehli! Kalkınma yönünde yolculuk edin, fazilet ve olgunluğu kendinize
rehber edinin!
İran’ı
baştan başa nizam ve adaletle Avrupa ülkelerinden daha mamur kılın!
[591]
Güneş
ve ay gibi beyaz bir yüzün var, söğüt kokulu zülfün gibi siyah nur yok!
Benim
gibi Lebid’in yakıcı iki yıldız gibi
şiiri, Zühre’yi raksa getirse yakışır!
[592]
Dün
gece öğrenilmiş akla sordum: “Bütün güçler daha güçlü olanı nedir?”
O
gönlü nurlu pir şöyle cevap verdi: “Birliktir, birliktir, birliktir”
[593]
Burhân’ın
babasının çok nişanı vardır; nurlu ve gülen yüzü vardır!
Süleymân
gibi şan ve şöhreti vardır, saadeti ve ebedî makamı vardır!
Birkaç
kibirli fakirlik abası giymiş, bu bir kaç kendini bilmez seçkin kisvesine
bürünmüş!
Hüzün
meclisinde birkaç kadeh vurmadan kendinde olmayışlık ve sarhoşlar âleminden söz
ederler!
[595]
Surette
insan biraz nimet bulup adi felekten biraz nemalanınca,
Allah’tan
utanmayan bu birkaç kendini bilmez, kendilerini kâmillerin kıyafetiyle
süslerler!
[596]
Çile
ehli erenlerin âhları vardır, senin vuslat haremine yollan vardır
Bütün
medrese ve dergâh bağından kurtulmuşlardır, çünkü senin aşkın gibi dayanakları
vardır
[597]
O
sevgili bize gönül okşayan cemalini versin, hoş kokulu zülfünün sevdasını
versin!
Kendisine
yanıklara mum gibi, vuslat hareminin köşesinde yer versin!
15981
Yol
ereni isen gamdan başkasını beğenme, sevgilinin gönül aydınlatan aşkından
başkasını beğenme!
Sarhoşluk
meclisinde aydınlanmak istiyorsan, sadece onun kadehini beğen Cem’i beğenme!
Gönlüm
sana vuslatı senin gibi söz verenden arzular, özelilikle gül mevsiminde, uygun
vakitte arzular!
Senin
şeker saçan kırmızı dudağından öpmek istiyorum, kadehi güzelin elinden talep
eden sarhoş gibi!
16001
Senin
aşkının sırrı dile gelmez, gizli hazinedir ifade edilmez!
Senin
gibi sevgilinin vuslat mücevheri, onun bunun eline hiç geçmez!
[601]
Sevgilinin
sırrı kaleme gelmez, meclisinin kadehi Cem’in eline geçmez
İnce
sözlü Belh’in Burhân’ı gibi, o sevgilinin vasfının üstesinden gelemez
[602]
Dünya
ehli para peşinden gider, ahiret ehli Hakkin dergâhına kadar gider!
Dünyalık
mal mülk kalır burada, dinden kazanılan oraya kadar gider!
[603]
Gül
onun aşkının nağmesini neyden dinler, sürekli semada ard arda dinler!
Burhân!
Sema vaktinde can kulağım, neyden onun bütün dert sırlarını dinler!
[604]
Sevgilinin
aşkına mahrem olan nasıl dünya derdinin zebunu olur?
Bir
gönül, bir lâle yüzlü ile beraber olursa, ateşin başında da olsa mutlu olur!
Hz.
Hasan ve Hz. Hüseyin, Resûlullah’ın iki gözüdür, Haydar-I Kerrâr’ın ve
Fâtıma’nın gönüllerinin serveridirler.
Muhabbet
ve vefa âleminin şahıdırlar, çünkü vuslat yolunun kumandanlarıdırlar.
[606]
Muradının
hep hasıl olacağı şeyi yap ki iyi huyun kötüsüyle değişsin!
Ruhunun
kâmil olacağı işi yap ki, ten mülkünde âdil sultanın olsun!
]607]
Sevgilinin
dert ve gamını çek, işe yarar; ondan gönle sayısız mutluluk gelir!
Eğer
bu gönül kapısını açarsan, sevgili, gül gibi sevinçle ve gülerek gelir!
[608]
Başında
sevgilinin hayali olan adamın muhakkak nurlu kalbi ve gözü vardır.
Onun
derdi İsâ nefeslilerin gönlüdür, zannetme o her eşekte vardır.
16091
Ateş
gibi suyu her insan içmez, Meryem’in suyunu
İsâ nefesli rint içer!
İnsan,
sevgilinin derdiyle gönlünü mutlu kılandır, âlemin gamını çeken, insan
değildir!
[610]
Bir
gece sevgili, parlak yüzüyle geldi, ayın on dördü gibi kapıdan girdi!
Gonca
gül gibi, yaşla dolu gözün yolundan ateş kanatlı tavus gibi gibi geldi!
Onun
güzel yüzünün gonca gülü var, gönlüm gibi ağlayan bülbülü var!
Senin
ayrılığından Burhân’ın yanan gönlünde lâle gibi damgası var!
[612]
Senin
cemalinin güzel bir gülü var, gönlüm gibi bir bülbülü var!
Ey
Burhân! Hele aşk meydanının tabiatım gibi bir düldülü var!
[613]
Burhân
aşk ve sevda yolunda koşar, kıvılcım çıkaran âhıyla sahrada koşar!
Bir
ömürdür Mecnun gibi çölde gezer, gönlü gibi Leyla’nın ardından koşar!
[614]
Senin
sokağına Belh’in Burhân’ı gibi şair geldi, kırmızı gülünün arzusuyla onun gibi
bülbül geldi!
Senin
genel lutfuna güvenerek murad almak üzere, senin güzide halvetine benim gibi
garip geldi, ne güzel!
[615]
Ey
gönül bütün mahlûkat nereden meydana geldi? Kesinlikle biliyorum Allah’tan
meydana geldi!
Hak
zatının güneş gibi zerreleri bizleriz; bizim varlığımız onun varlığından
meydana geldi!
[616]
Feleğin
gözü bir uluyu az gördü, Süleyman gibi nurlusunu az gördü!
Âlemde
çok şair gördü, Burhân gibi en şairini az gördü!
Ey
sevgili! Sevdan başımdan gitmiyor, cemalinin aşkı âşık gönülden gitmiyor!
Derdinden
gözden yaş gidiyor ancak, gamının ateşi sineden hiç gitmiyor!
[618]
Zülfünün
altındaki yüzü parlayınca, sen sanırsın, ay siyah buluta girdi!
Onun
iki zülfü yüzüne başka güzellik verdi, hâle gibi ayın etrafına süs oldu!
[619]
Âlem,
Süleymân gibi Hak erini az görmüştür, âlem onun gibi Burhân sahibini az
görmüştür.
Nebî’nin
muhabbetiyle dünyanın etrafını döndü; âlem, onun gibi Selmân’ın ikincisini az görmüştür.
[-620]
Asırlardır
Veysel Karanî gibisi gelmedi, benim müşfik babam Süleymân gibisi gelmedi!
Zamanın
o eşsiz ârifi gibisi gelmedi, bunun gibi güzel ahlak sahibi kimse gelmedi!
[621]
Sevgilim,
feryadımı duyup gelir, hâl-i pürmelâlimi duyup gelir!
Cananın
makamı oldu gönül haremim, oraya yoldan görüp gelir!
[622]
Sevgilinin
kırmızı gül gibi güzel yüzü var; ağzında gonca gibi tebassüm var.
Zülf
yılanı onun hurma ağacı boyuna dolanmış, onun kıl gibi nazik ve ince beli var.
Feleğin
dönüşü, bizim âlemimize nasıl sığar? Onun güzide halvetine melek nasıl sığar?
Ey
Burhân! Temiz gönlümüzün haremine, bu köpek gibi pis nefis nasıl sığar?
]624]
Şâh-ı
merdân elimden tutunca, onun nefesinin feyziyle konuşmak kolay oldu!
Kul
Burhân, Ehl-i Beyt’in muhabbetiyle Osmanlı’nın bu toprağının süsü oldu!
]625]
Ali
Nakî âleme güneş gibi ışık verdi, böylece Ahmed’in temiz soyuna canlılık verdi!
Hz.
Ali’nin on dördüncü imamı odur; çünkü babası Muhammed Takî gibi ilim öğretti!
]626]
İmamlarımız
on iki şahtır, on ikisi ay gibi nur saçarlar.
Hepsi
dinin emiri ve reisidir, hepsi insanların ve ruhların sığınağıdır.
]627]
Adaletli
padişah muradına erer, mülkü bayındır ve devamlı olur.
Bir
millet adalet üzere olursa, mecusi de olsa iyilikle anılır.
]628]
Hz.
Mahmud’un devlet güneşinin gölsesinde
saadetli geçmiş gibi bir geleceğimiz var.
Bir
ömürdür garip ve âşık Burhân gibi vadedilen Mehdî’yi bekliyoruz.
Servi
boylumun salınarak yürüyüşü var, kıvrım kıvrım, büklüm büklüm zülfü var.
Mübtelâ
Burhân’ın gönlü bir ömürdür, derdi gibi dost ve mahremi var.
[630]
Ey
kötü kimse! Düşmanın dostu oldun, düşmanın düşmanı asil soylu olur.
Hem
Ebû’]-Hasan’ın muhabbetinden söz ediyorsun hem onun düşmanına insaf ediyorsun.
[631]
Bu
aşk saadeti her dilencide olmaz, bu fakr âlemi de her padişahta olmaz.
On
günlük dünyanın nimetlerinin isteği ve hevesi, doğruluk yolunun erlerinde
olmaz.
[632]
Gönül
alan sevgili gönlümüzü götürdü, salınan servi gibi boyuyla götürdü.
Beni
Burhân’ın dergâhından sahraya, lâle gibi evlatların yüzlerinin hayali götürdü.
[633]
Yüzünün
beyaz güneş gibi gölgesi var, amber kokulu zülfün gibi ziyneti var!
Gönlüm
aşk pazarının tüccarıdır, senin sevdan gibi hoş sermayesi var!
[634]
Adalet
âleminin sultanı Hüseyin’dir; din mülkünü baştan başa mamur etmiştir!
Kâfirin
zulüm kılıcıyla öldürüldü; ancak, bununla dedesine yeni bir can vermiştir!
Gözüm
senin al yüzünü gördü göreli, gönlüm ay gibi güneşin karşısına geçti!
Ben
Burhân gibi kuru dudak isterim; ebedî hayat nur bağışlayan pınardandır!
]636]
Bir
ömürdür gönlüm o ayın peşinden koşar, onun derdinden her karanlık gece çokça âh
çeker!
Dünyanın
bağından kurtuldu Burhân ancak, onun siyah zülfünün tuzağından kurtulamadı!
]637]
Ey
oğul! Mutluluğu dertte ara; sen aşk ve âşıklıktan başkasını beğenme!
Burhân
gibi özgür olmak istiyorsan, gönlünü sevgilinin zülfüne bağla!
]638]
Ey
evlatlarım! Yıldız gibi aşikârsınız, Ebû’l-Hasan’ın soy denizinin
incilerisiniz!
Benim
iki gözümün ve canımın nurusunuz, üç beden
olsanız bile aslında tek vücutsunuz!
]639]
Evlâtlarım
parlak yıldız gibidirler, babalarının canı ve göz nurudurlar!
Işıldayan
üç mücevher gibidirler, kendi kadir kıymetlerini bilirler!
]640]
Ey
evlatlarım! Sizler Hüseynîsiniz, babanızın canı ve gözlerin nurusunuz!
Işıldayan
üç mücevher gibisiniz, kendi kadir kıymetinizi bilirsiniz!
Bütün
dünya ehli uykudadır; aşkın hoş kokusunu nasıl alırlar?
Ey
Efendi! Ömrünle, malınla gururlanma, hepsi sudaki nakış gibidirler!
[642]
Başında
sevgilinin hayali olan adamın, elbette nurlu kalbi ve gözü vardır!
Onun
derdi İsâ nefeslilerin kalbindedir, zannetme ki o her eşekte vardır!
[643]
Samed
olan Allah’ın yakınlık dergâhına varmak istiyorsan ey oğul, baban gibi Ali’nin
yolundan git!
Baban
gibi kendi müşkilinin halli için sabah akşam sıdk ile “Yâ Ali meded!” de!
[644]
Senin
gibi sevgilinin cemalinin derdi gönülden gitmez, zülfünün sevdası baştan
gitmez!
Vefalı
Burhân’ın, senin gibi latif kokulunun kapısının toprağından başka yere gitmez!
[645]
Her
kimin elinde sevda kadehi yoksa, gönül bezeyen sevinci, neşesi yoktur!
Eğer
bir güzel, yanında bir âşık varsa, onun dünya ve dünyada olanlara ait derdi
olmaz!
[646]
Burhân’ın
gönlünde bir güzelin aşkı var, iki gözünün yaşı gibi bir ırmağı var.
Onun
ay misali yüzünün ayrılık derdinden gönlümde gecenin feryadı var.
Sevgilimin
salınan servi gibi boyu var, gül gibi yüzü, gonca gibi ağzı var.
Burhân’ın
gönül alan sevgilisi var, derdi gibi can dostu var.
[648]
Sürekli
sevgilinin derdini ؟eken
Burhân’ın, yanan gönlü ve yaşlar akıtan gözü var.
Sadberg
gülü gibi cemalinin hasretiyle bülbül gibi âhı, zarı var.
[649]
Sevgilim
dün gece gülerek kapımdan girdi, naz ve işveyle yanıma geldi.
Perişan
hâlimi sormak için gözümün önüne ince bellim geldi.
[650]
İslâm
âlemi bugün hasta! Oysa kendilerini sağlam görüyorlar.
Zamanının
akıllı İsevî tabibi şöyle demiş: “Küçük hastalıkları tedavi etmek mümkündür”.
[651]
Dostlar!
Dünyanın ardından gitmeyin, din yolunda hele yiğitçe koşun!
Rezilliğin
analarından kurtulun, Alevî dedelerin takipçisi olun!
[652]
Âlemde
dervişin sevgiliden başka bir şeyi yoktur, onun derdi ve gamından başka dostu,
dertdaşı yoktur!
Yabancıların
elinden kurtulmuş da maşuka bağlanmıştır, sevgilinin cemalini görmekten başka
arzusu yoktur!
Ey
gönül! Alçak insanlar kimlerdir, bilir misin? İşte bu hilekârlar, aptallardır!
Üzerlerinde
tamamen seçkinlerin kıyafeti vardır, körleri aldatmayı iyi bilirler!
]654]
Hak
Teâlâ bütün kulların üzerine bu içtihat kapsını açmış!
Ey
hoca! Allah bu kapıyı açmış, özgür kul onu nasıl kapatır?
]655]
Bizim
bu milletimiz gamsız, o sebepten perişan haldeler!
Gözümüz
peygamberlerle aydınlanır, eğer beyinleri varsa!
]656]
Acem
büyükleri ne özlü sözler söylemişler, akıl kulağına birçok söz incisi
delmişler!
Bugün
Burhân gibi bir şuurlu var ancak onlar iyilikle toprağa verilmişler!
]657]
Ey
hoca! Benim içtihat kitabım var, onda içtihat bölümleri var!
Ben
demiyorum, kitap diyor: “İçtihat güneşi cana can katar”!
]658]
Kuru
kafalı şeyh eğer kınarsa, benim gibi bir sarhoşa ne zararı olur?
Burhân’ın
elinde kadeh varsa, onun da üzerinde nifak kisvesi var!
]659]
Nevruzda
adet üzere öten bülbül, meveddet ve taharet ayetlerini okur!
Sadberg
gülü ağacının dalı üzerinde şevkle velayet şahının menkıbesini güzel okur!
Sevgilimin
avcı gibi bir hâli var, zülüf ve ben gibi tuzağı, yemi var!
Benim
divane gönlüm gibi onun cemalinin mumunun binlerce kelebeği var!
[661]
Varlık
sırrından kimse haberdar değil, bu meseleyi düşünmek hayreti artırır.
Zatın
keşfi mümkün değildir ey hoca! Biz ihata olunduk, kendisine ibadet olunan Allah
ise her şeyi kapsayıcıdır.
]662]
Hoca
malı, mülkü beğenmez, çünkü sahibi ondan zarar görür!
Feleğin
derdinden kurtulmak istiyorsan gönlünü Burhân gibi sevgilinin zülfüne bağla!
]663]
Bülbül
taze gül için dikenin zulmünü çeker; gönlüm, bir sevgili uğruna başkalarının
kınamasını çeker!
Adam
dediğin, âlemin faydasız derdini çekmez, çilekeş Burhân gibi yiğitçe sevgilinin
derdini çeker!
]664]
Dün
sevgili salınarak kapımdan girdi, bahar gibi gülen yüzüyle geldi!
Naz
ve cilveyle yanımdan geçti, ne mutlu, o gül yüzlü servi geldi!
]665]
Âlemde
güzel şöhrete sahip olanın adaletli Husrev
gibi bir ordusu vardır!
Ateş
dolu gönül, yaş dolu göz gibi, aşk ve dert ticaretinde ortağı vardır!
Gönlümden
alevli ateş çıkıyor, yaşlı gözümden yaşlar akıyor!
Hayır,
hayır yanlış söyledim; gelişini kutlamak için gözden saf inci dökülüyor!
[667]
İlek
Mâzî yüce bir sultan idi, Özkend şehri
onun başkenti idi!
Atamız
Burhâneddin Kılıç , o saygın emirin tahtına oturdu!
[668]
Burhâneddin
Kılıç yegâne şahtır, onun gibi sultanı âlem az görmüştür!
Muslihuddin
Hocend’in elinden, Edhem hırkası ve tacı
giymiştir!
]669]
Hayfa’nın
safını kıranlar savaşta değiller, âlimlerin işi de meşveret değil!
Vatan
evlatlarına binlerce yazıklar olsun! Dedelerinin ve babalarının izinde
değiller!
]670]
Bütün
âlem, Allah’ın haddinden fazla nimetiyle mutlu oldu!
Allah’ın
türlü türlü nimetlerinden yoksullar gibi rızıklanırlar!
]671]
Gönül
sevgilinin derdini çekmedikçe mutlu olmaz, baştan başa viran olmadıkça mamur
olmaz!
Burhân!
Gönül onun zülfnün esiri olmadıkça iki âlemin bağından hiç kurtulamaz!
6٦2١\
Eğer
bir şah âdil olursa muradına erer; mülkü mamur ve devamlı olur.
Bir
millet adaletli olursa eğer mecusi de olsa hayırla anılır.
\6٦3١
Kimse,
gayretsiz ve talepsiz insan olamaz, kişi dert ؟ekmedikçe
mutlu, mesut olamaz!
Sevgiliye
gönülden istekle can feda etmeyen, mübarek sevgilinin safa meclisine giremez!
6٦٩\
İnleyen
bülbülün gönlü gibi gönlü, gül bahçesinin dağ dağ sinesi gibi gönlü olan
Burhân’ın!
Parlayan
mum gibi, bu bela meclisinde yanıp yakılan gönlü, ağlayan gözü var!
6٦5١\
Ney,
içindeki derdini canıgönülden söyler; inler ve sevgilinin aşk sırrından söyler!
Kıvılcımlar
kopan âh ؟eker
dağ dağ sinesinden, gam meclisinde ayrılık hikâyesini söyler!
[6٦6\
Âşık
gönül sevgilinin hasretiyle inler, güzel yüzlünün ayrılık ateşiyle inler!
Çilekeş
Burhân, her karanlık gece yarısında yasemin gibi zülfün derdinden, kederinden
inler!
Haydarın
muhabbetiyle mutlu ve huzurluyum, çünkü o bütün bağlardan kurtarmıştır beni!
İşte
başımda bu güneş gibi ikbalim, Ali gibi gölge salar!
[<؟6٦\
Sevgilinin
derdini mahzun âşık bilir; dersiz, onun derdini, kederini nasıl bilir?
Akıllı
kişi, onun dert sırrından habersizdir, Leyla’nın sırrını mahzun gönül bilir
[6٦9\
Bir
zamanlar nefesimiz ruhu güçlendirirdi, Mesih gibi amelimiz dua idi!
Bir
zamanlar kapımız elçilerin uğrak yeriydi; nerede bizim gibi değerli misafir!
\680]
Senin
derdin gibi derman yok âlemde; senin derdin olmadan hiç mutlu değil gönül!
Seni
anmadan yaşayan, eşek gibidir, öküz gibidir; insanoğlu ise de, insan değildir!
\681]
Kişi
kendi kirliliğinden temizlenmedikçe, kıymette çer çöpten üstün olmaz!
Gönül
bir güzelin dert ve keder yükünü çekmedikçe, ruh âleminde mutlu, mesut olmaz!
\682]
Ey
hoca! Seni kemale erdiresin diye getirdiler, yokluk ülkesinde mal için değil!
Sözün
hep boş, hiçliğe sarılma! Ancak seni hâl ilmi için getirdiler!
Gönlüm
halvet kösesi ister, huzurlu kalbiyle başbaşa kalmak ister!
Onun
elinden işret kadehi ister, sohbet esnasında dudağından buse ister!
[684]
Hayvan,
ot ve sudan beslenir; insan, İlahî bilgiden beslenir!
Necef
şahının nefesinin feyzinden Burhân gibi, her muhabbet eri âlemde can bulur!
[685]
Dün
gece nazlı sevgilim kapıdan girdi; gül gibi gülen yüzüyle yanıma geldi.
Onun
servi boyunun gölgesi başıma vurunca keder gitti gönülden, yerine mutluluk
geldi.
[686]
Sevgilimin
gül gibi cemali var, gönlüm gibi binlerce bülbülü var.
Onun
bu güzellik bahçesinde bir ötüşüm var, .çünkü o, benim gibi âşığı bilmezlikten
gelir.
[687]
Bülbül
baharlarda güzel kokulu gül görür, senin yüzünü divane âşık görür.
Kokun
geliyor can burnumuza, yüzünü de gönül gözümüz görür.
[688]
Bir
başına özgür olmak istersen şan şöhret peşinme dolaşma sen; kalender yolundan
git, murad peşinde dolaşma sen!
Haset
bağından kurulmak istiyosan, aşk potasında piş, ham ham dolaşma!
Ey
gönül! Sen sevgilinin aşk yolunda dolaş, kendinden geç, aklından geç divane
gibi dolaş!
Onun
cemalinin mumunun ışığının etrafında baştan başa yanıp yakılarak kelebek gibi
dolaş!
16901
Divane
gönlümde bir ay yüzlünün sevdası var, gözümde de gözyaşı var ırmak gibi!
Onun
vuslat haremine mahrem olmak istiyorum, Burhân’ın da böylesine güzel bir arzusu
var!
16911
Feleğin
çarkı gece gündüz döner de, zannetme ki insanların muradınca döner!
Kesin
biliyorum o adi yaradılışlı, kötülerin muradı için döner!
[692]
İki
gözü kanlı olan Burhân’ın, viran gönlünde sevgilinin derdi var!
Dağlanmış
gönlünden her an âh çeker, ney gibi ayrılık feryadı var!
16931
Gönül
bahar vaktinde sevgilinin yüzünü ister, bülbül de onun gibi gülen gül ister!
Ay
gibi sevgilisine kavuşacağı gece, bendeniz güzel sesli Burhân’ı ister!
[694]
Aşk
ülkesinde hırka giyenler olmaz, seccade örtünenler ve hâmuşan olmaz!
Harabat
meclisindedir şarap içenler, ancak orda tesbih çekenler ve boş konuşanlar
olmaz!
Makamının
yükselmesini istiyorsan ey oğul! Dedenin ve atanın yolundan git!
Allah’ın
bütün yarattıklarına iyilik et ama, sen kendi kötü nefsine hiç iyilik etme!
[696]
Ali’nin
muhabbetiyle yeni hayat bulur adam, onun sayesinde göze güneş gibi parlar adam!
Şahın
yolundan geri kalıp kadınlar gibi oturmaz evinde, kurb meclisinde hızla ilerler
adam!
]697]
Eğer
bir gönülde sevgilisinin aşkı ve derdi yoksa, meyvesi olmayan bir ağaca benzer.
Kurb
haremine yol vermezler gönül sızısı, yaş döken gözü olmayana.
16981
Dün
gece sevgilime dedim: “Canıgönülden sana aşığım”
Dedi:
“Yanan o âşığımın ateşine kendi ağlayan gözünden su dök”
[699]
Kayda
şarta bağlı olmayanlar, elest dostudurlar, hepsi Ali’nin yolundan Hakk’a
bağlandılar.
Gönlü
derya olan o şahın muhabbet şarabından, Hak erenlerinin hepsi sarhoştur.
17001
Sünni
âlim söz yakutu satar, alçak cahil ise bileği taşı satar.
Altı
kapısı da kapalı âlemin pazarında usul şudur: Herkes kendi malını satar.
Her
düşmüşün elinden yiğitler tutarlar, sanma ki zenginlerin elinden tutarlar.
Alçakları
koruyup kollayan bu adi dünyada fakirlerin ekmeğini ellerinden haysiyetsizler
alırlar.
[702]
Senin
derdinin üzüntüsünden ıslak gözümden yaş düşer; sen sanırsın gözden ancak inci
mücevher akar.
Ey
Burhân! Bir toz gibi senin ayağına düşen, aşk ehlinin efendisi olur.
]703]
Hakk’ı
arayan erenlerin rızık bolluğu vardır, sema için can kulakları vardır.
İstanbul
halkı sanat eserlerini satın almazlar, bilirim hepsinin boş konuşma adeti var.
]704]
Hak
erenlerini adiler tanımaz, her heva ve heves ehli de tanımaz.
O,
Hak zatının abasının altına gizlidir; doğrusu onu kimse tanımaz.
]705]
Ey
oğul! Gönlünü dünyevî sebeplere bağlama; ilim hümasının avında kemend at!
Bütün
mal, mülk, mevki ve makamdan, faziletin ve kemalin rütbesi yüksektir.
]706]
Hür
kişiler bir sevgili talep ettiler; onun yolunun toprağına gözlerini, başlarını
sürdüler.
Nefsin
heva ve hevesinin pis suyuyla eteklerini asla kirletmediler.
Allah
âşıkları Hakk’ın sevgili kullarıdır; hepsi iyidir ve Hakk’a bağlıdırlar.
Ey
gönül, bil ki O’nun dostlarının düşmanlan hep Hakk’ın gazabına uğrayanlardır.
[708]
Benim
mahir kalemim ustadır, adet üzere sevgilinin hallerini vasfeder.
Onun
hoş ve can veren sözünü, İmâd gibi güzel
hatla yazar.
[709]
Burhân
sinesine bir sevgilinin muhabbetini koydu, sen sanırsın toprağa güneş ışığı
düştü.
Onun
siyah zülfünün halkasına gönlünü bağladı, onun cemalini seyre koyuldu.
[710]
Ulak
bana sevgilinin mektubunu getirdi, mübarek bahar mevsiminde getirdi.
Can
burnuma zülfünün güzel kokusunu, ey Burhân, saba rüzgârı ayrılık gecesinde
getirdi.
[711]
Ey
hoca! Bu uzun ömrüne aldanma, çünkü rüzgar gibi bir nefeste geçip gider.
Topladığın
harmanla da övünme! Felek onu acımadan yok eder.
[712]
Şu
felek birkaç kötü sıfatlıyı esirger, ham gönüllerinin muradının peşinde gezer.
Vicdansızlığından
Hak erenlerinin yolunda birkaç cahil gönül için tuzak kurar.
Senin
üzüntünden dolayı yola cıva gibi gözyaşı düşer, sen sanırsın gözden eşsiz inci
düşer.
Senin
kırmızı dudağını anmadan nasıl içerim, her gece avucuma saf şarap kadehi düşer.
[714]
Hür
olanlar âlemin kaydından kurtuldular da, bir sevgilinin zülfüne gönül
bağladılar.
Onun
tatlı dudağının gönül açan kadehinden aşk meclisinde Burhân gibi sarhoşturlar.
[715]
Felek,
benim gördüğüm gibisini hiç görmedi, benim gördüğüm gibisini deniz de hiç
görmedi.
Belki
şehrin kandili değilim ancak, benim gibi şehir kandili kimse görmedi.
[716]
Gözyaşım
dert yoluna göz denizinden düşer, senin gibi güzelin ayağına inci gibi düşer.
İsterim
ki senin gibi ay yüzlü ve güneş alınlı, geceden sabaha kadar canıma düşsün.
[717]
Güzel
yüzlü ve uzun boylu güzel, yakut gibi ayvatüylü güzel bize kötü söyledi:
“Gözünde
gözü seğirme hilesi ya da gönlünde haset acısı vardı.”
Bir
iddiacı yazımı gördü, onun vâsfını işitti; Dedi: “Bu ne cevherdir ne de misk
söğüt çiçeği kokusu”
Orada
sözden anlayan bir kimse vardı, dedi: “Bilmiyorsun, hattını yakut gibi gördü”
[719]
Birkaç
alçak şu zamanda kıymetli oldu, bu sebepten gönle biraz toz düştü!
Yeni
yetmeler mal mülk sahibi oldular, olgun kişiler rezil rüsva!
[720]
Sevgili
bize birkaç muhabbet mektubu göndermiş, baş göz üstüne koyduk onu bir kaç kez!
Ne
güzel! Ulak bugün birkaç derdimizi paylaştı, yoksa bir hastaya bir kaç can
gıdası mı getirdi?
[721]
Öyle
bir şey yap ki bütün dilenciler dilencin olsun, önderler de ayağının toprağı
olsunlar.
Öyle
bir şey yap ki yüksek ve yüce makamlar, senin cana can katan hoş yerin
olsunlar.
[722]
Sevgilimin
güneş gibi yüzü var, bulut gibi siyah zülfü var.
Onun
aşkından Burhân’ın yanıp yakılması var, gönül ve göz kanı gibi şarabı var.
Hür
kişiler, giyim kuşam kaydından uzaktırlar, riya takvasından, halvet köşesinden
uzaktırlar.
Onlar
hazret-i cananın yakınlarıdırlar; temizdirler, hepsi tabiatın pisliğinden
uzaktırlar.
72٩\
Ey
hoca! Yokluktan varlık doğar, ayyaşlıktan yüz çeşit mağlubiyet doğar.
Gönül
mamurluğu istiyorsan git, kendinden geç; gönül kırgınlığı kibirden doğar.
[725]
Aşkta
bizzat bir çok sevgilinin ateşi olduğundan, bendenizin gönlü gibi semenderi
vardır.
Gıdam
gönül kanı ve ciğer parçasıdır, Burhân’ın böyle takdir edilmiş rızkı vardır.
[726]
Gönlü
dertle dolu olmayan kişinin, sararmış yüzü ve soğuk feryadı olmaz.
Onda
adamlık nişanı arama, o namerttir, gerçekten adam değildir.
[727]
Yâ
Rabbbi! Perdenin ardından bir ses gelmiyor, oradan zorlukları açan bir kimse
gelmiyor.
Oraya
gider şairler, dönmezler; çünkü şairin feryadı gelmez oradan.
]72-8]
Onun
dert sırrını arifler bilir, bizim gibi yorgun dervişleri garipler bilir.
Ey
Efendi! Onun gamze hançerinin yarası tadını sen bilmezsin, Allah’ın aslanı
bilir.
Bizden
ve benlikten, şeytanların kibri doğar; varlıktan, kibirden de kin doğar.
Hamlıktan,
hazır yiyicilikten ve inatçılıktan yüz rezillik, yüz bin lanet doğar.
[730]
Tarikat
erlerinin hepsi tek renktirler, erimiş yakut gibi taş ortasındadırlar.
Güzel
yüzük taşı gibi, Ey Burhân! Cemde hepsi halvet halkasına sıkışırlar.
]731]
Sevgilinin
Lokman gibi şarabı var, bizim gibi hastalara gönül şifası var.
Onun
yüz sultanının, kendi devlet kapısında bizim gibi yüz binlerce esiri var.
]732]
Akıl
nurundan feyiz ve feraset doğar, bilginin ışığından basiret doğar.
İlim
ve amelden doğruluk, esenlik doğar, cehaletten bin türlü belâ doğar.
]733]
Her
rahatına düşkünün tasasız gönlü vardır, heva ve nefis gibi dostu vardır.
İnsanın
anlamından haberi yoktur, yazık ki sadece insan sureti vardır.
]734]
Allah’ın
aslanlarının din derdi vardır, Veysel Karanî gibi yakınlıkları vardır.
Eski
bir aba vardır üzerlerinde; kalplerinde ve alınlarındadır nur.
]735]
Bir
lâle yüzlüyle dost olan gönül, başında ateşi olsa da mutludur.
Yârin
aşkı gibi mahremi olan, nasıl dünya derdinin rezil rüsvası olur?
Kadınlarla
işi olmaz adamın; iki âlemin derdinde olmaz adam!
Adamın,
kendi İsâ nefesini dirilttiği gönlünde, mahremden ve sırdaştan başkası olmaz!
[737]
Mana
erinin sinesinde maden vardır, çünkü bedava yakut gibi sözü vardır.
Feyizli,
nurlu gözü, gönlü, gökyüzü gibi güneşi ve ayı vardır.
[738]
Her
riyasız adam, dünyaya geldiğinde kendini kemal ile süsler.
Ey
oğul! Fazilet ve hüner kazan, senin kadrin kıymetin onunla artar.
[739]
Gönül,
doğru yoldan âh ile gider; o fötr şapkalıyı aramaya gider.
Divane
Burhân yüz şevkle bir gece, bir güzelin gönül bezeyen meclisine gider.
[740]
Burhân’ın
gönül okşayan bir sevgilisi var, onun aşkının yolunda acelesi var.
Her
gece cemalinin mumunun etrafında, kelebek misali yanıp yakılmakta gönlüm.
[741]
Hâce
Süleymân muradın mürşidi imiş, dört üstad da onun talebesidir.
O
hazretlerin feyzinin güneşi, âlemin altı penceresine ışık saçtı.
[742]
Gönlüm
marifet nuru ister, o biricik güzelin dert ateşini ister.
Muhabbet
yolunun eridir Burhân, velayet şahından himmet ister.
Çek
sevgili derdini, başka ne olursa olsun! Irmak gibi gözünle, başka ne olursa
olsun!
Can
tarlasına bahar bulutu gibi gözünden yaş akıt, başka ne olursa olsun!
[744]
Ebû’l-Hasan’dan
Rahman kokusu gelir, çünkü ondan bedene yeni bir can gelir!
Onun
muhabbeti benim can gıdamdır; alçak felekten fitne gelse, ne gam!
[745]
Gönül
o iki kardeşe ağlıyor, o iki seyyid için ağlıyor.
İki
gözüm iki deniz, o Hüseyin’in kederinden ağlıyor.
]746]
Ne
güzel, ayım gözümün önünden geçse, mutlulukla gönül haremime girse!
Herkes
dert yükünü nasıl çeker Burhân gibi? Aşk herkesin elinden gelmez ki!
[747]
Akıl,
ilmin ışığı ile artar, kalp bağını ondan başkası çözemez!
Talihli
olan, kendi sinesini kemal hazinesiyle süsleyendir!
]748]
Bu
asırda felaket gören Türkler, hükümetin kötü siyasetinden gördüler.
Mülk
viranesini ve perişanlığını muhakkak akılsızlıktan, tembellikten gördüler.
]749]
Efendi,
hoş bir safa hediyesi getirdi, dostlarımızdan mektup getirdi.
Ayrılık
derdi çekenler için vuslat devası getirdi.
Dün
gece sevgilime dedim: “Sana canıgönülden âşığım!”
Dedi:
“Benim bu can yakan ateşime ağlayan gözünden su serp!”
[751]
Ali’nin
muhabbetiyle derya gönüllü olur, adam; iki âlemin devletini de elde eder adam!
Onun
tesiriyle menzilleri kat eder, doğru yoldan Hakk’a vasıl olur, adam!
[752]
Kendini
Hak’tan ayrı görmeyen nazar sahibi, baktığı her yerde Allah’tan başkasını
görmez.
Kendi
varlığı benlik örtüsünde olduğundan, iki gözüyle dünya sevgisini görmez.
[753]
Gönül
sevdam gibi muhabetinin de bir yeri var, Kulunuz Burhân’ın aşkına vefası var!
Senin
ayrılığından dolayı çok ağlarsam, ayıplama; sinemde ney gibi dağın var, ey
dost!
[754]
Bir
yâr aşkının inceliğini, gönül bilir; onun sırrını onun gibi kâmil bilir!
Ey
Efendi, onun gibi gizli sırrı, ne senin gibisi bilir, ne akıllı adam!
[755]
Başında
bir yâr hayali olan adamın, elbette nurlu gözü gönlü vardır!
Onun
derdi, İsâ nefeslilerin gönlündedir; sanma ki bu dert eşekte de vardır!
Gül
yüzlümün tatlı sözü baştan başa tatlıdır; onun tatlı dudağı baldan ve şekerden
tatlıdır!
O
nazlı hurma ağacının şeker gibi meyvası var; hayır hayır yanlış söyledim onu,
şekerden daha tatlı!
[757]
Mîr
İmâd gibi kâğıda hat yazdım, bu sebepten dikkat ؟ekti
kâğıt!
Burhân-ı
Belh’in yazısı kağıtta gül yüzlülerin hattına benziyor!
]758]
Elime
geçti altın sarısı gibi kâğıt, baştan başa yüzümle aynı renkteydi kâğıt!
Onun
yüzündeki kırmızı gülün vasfını, ıslak gözümün kanlı yaşıyla yazdım kâğıda!
]759]
Ne
zaman adını yazsam kâğıda, iki gözümün yaşıyla ıslanır kâğıt!
Ne
zaman derdinden âh ؟eksem
gönülden, ateşiyle tamamen yanar kâğıt!
]760]
Sevgilinin
sözü tatlı olsa da, onun kırmızı dudağının tadı gül şekerinden tatlı!
Dinle
aşk sözünü ؟ok
tatlıdır; ondan akıl sahibinin damağı tatlanır!
]761]
Her
şehir ve ülkede olmasa da, bilirim benim gibi candan tatlısı nerededir?
Ayın,
feleğin dönüş fitnesinden ne gam? Bizim tatlı Ebû’l-Hasan gibi kapımız var!
Ey
velayet şahı! Kereminle elimden tut, sen kerem sahibisin, fakir olan benim!
Ben
senin temiz yolunun toprağıyım, lütfunla benim gibisinin toprağını nazarınla
iksir eyle!
\763]
Ey
gözlerin nuru! Babanıza yâdigarsınız, beş padişahın üç cevheri gibisiniz!
Bu
altı yönlü dört minderli dünyada üç ruh gibisiniz; feyziniz, nurunuz, ömrünüz
daim olsun!
[764]
Ey
babasının kıymetli üç oğlu! Üç ilimden fayda ve yarar sağlayın!
Üçünüz
de Allah’a imanda üç cevher gibi ebedî olun!
[765]
O
hâkimin gizli işerlerinden nazar ehlinin hiç haberi yoktur!
Akıl,
varlığın mahiyetini anlamaya çalışırsa, ayak eşek gibi çamura saplanır!
[766]
Eyvahlar
olsun! Sevgili bir rakibe gidiyor; yârin Mesih’inki gibi bir eşeği var!
Ne
yazık ki, kendi aşığına yüz vermez de ağyara her an nazar eder yâr!
[767]
Yüzün
yalazalı nevruz ateşi gibi, beninin tanesi düşmüş yüzüne üzerlik tohumu gibi!
Dağ
selvisi, servi ve çam ağacı gibi boyunun üstüne, siyah zülfün dolanmış yılan
gibi!
Şu
muhabbetli gönlüm baştan başa doğunun güneşi gibi yanar!
Akıl
ehlinin dinlemesi için, kapkara gecemden mücevher çıkarmak isterim!
[769]
Yazık
ki bir başkasına bakar yâr, bir ahlâksızın başına gölge salmış yâr!
Onun
zülfünün, ay gibi yüzünün derdi kederiyle ağlarım karanlık gecede, haberdâr
olma yâr!
]770]
Ey
şuh yüzlüm! Şu hâlime bir acı, senin aşkının ateşiyle bülbül gibi feryat
ediyorum!
Kırmızı
lâle gibi yanağının derdi ve yakışından, çileli gönlümün kıvılcım saçan âhı
var!
]771]
Ali,
Hasan, Hüseyin, Asgar, Muhammed Bâkır, Musâ, Cafer,
Rıza,
Takî, Nakî ve Asker, Mehdî gibi her biri parlayan aydır!
]772]
İnleyen
gönlümün hâlinin sormak için bir gece bile gelmedi ay yüzlüm!
Sürekli
onun yadıyla kan döken gözümden solgun yüzüme gül renkli yaş dökerim!
]773]
Ey
güzeller şahı! O can feda eden benim, her an baş koyarım ayağına köle gibi!
Benim
gibi gönlü hastayı lutfedip saf şarapla teselli etsen, yakışır!
١٦٦٩
Dün
gece gül yüzlü sevgiliye dedim: “Dudağından buse ver bana bir kerecik”
Dedi:
“Senin gibi arsız bir çok âşık, onun hasretiyle öldü”
[١٦٦5
Ey
efendi! Kalenderin âhında sakın, onun gönlünce bir iş yap!
Sevgilinin
cana can katan kurb meclisinde kalenderin yolundan yiğitçe git!
[١٦٦6
Ey
saba rüzgârı! O gül yüzlünün haberini getir, onun misk kokulu iki zülfünden
koku getir!
Ey
gönül! Kendi derdin için git, dudağının iki çiğdesi gibi ilâç getir!
١٦٦٦١
Burhân’ın
gönlünde sevgilinin aşkının feryadı olduğundan zayıf gözün göz yaşı seli onun
yoluna akar.
Onun
ay yüzünün, siyah zülfünün yadıyla, daima sinemden ateş saçan âh ؟ekerim.
١٦٦8١
Gönül
gözüyle gönül güzeline bak, gönül güzeli baştaki gözle nasıl görülür?
Gözün
güzeliyle gönlün güzeli bir değildir, gönül güzeli başkadır, gözün güzeli
başka.
١٦٦9١
Şarap
içiyorsan baharda iç, özellikle bağ ve bahçede iç!
Burhân
gibi kavuşma meclisinin gecesinde, kırmızı şarabı sevgilinin elinden i؟!
Ey
yasemin kokulu servim! Ben senin ayrılığından yoluna gözümden inci döküyorum.
Sokağının
kâbesinin yolunda, yaşlı gözün yaşı gibi kanıtım var.
[781]
Bir
ömürdür pîrin suyunu içip ekmeğini yiyorum, pîrin sofasından çok güzel
geçiniyorum.
Genç
bahtımla ben, ihtiyar köylünün sohbet bahçesinden faydalandım.
[782]
Şarap
içersen, o alnı ay gibi parlayanın elinden iç, bilhassa mahzun Burhân gibi
eğlence gecesinde iç!
Canın
ve iki âlemin derdini asla çekme; ancak, cennet yüzlünün derdini yiğitçe çek!
[783]
Cahil
insanların sözünü dinleme, ey oğul! Şu kıymetli ömrünü ziyan etme, ey oğul!
Sakın!
İlmi, ameli hamlardan değil, meşhur ehil kişilerden öğren, ey oğul!
[784]
Başımda
zülfünün sevdası var, gece gündüz yüzünün derdini çekiyorum.
Sarı
sayfa gibi solmuş yüzüme, gümüş gibi gözyaşı döküyorum.
[785]
Babam,
annem, erkek kardeşim, kız kardeşim gerçekten iki âlemin nimetlerinden de
iyidirler.
Oğlum
ve kızım, iki gözüm gibi, nazar sahiplerinin yanında kıymetlidirler.
Ey
gönül! Gül yüzlü sevgilinin derdini, kederini çek, göz kasesinden kan gibi
gözyaşı iç!
Yiğitçe
dert kadehinden çokça şarap iç, âşık değilsen git tilki hayası ye!
[787]
Ey
kardeş! Kardeşi incitme, zulmünü ona zalimleştirme!
Hz.
Yûsuf’un kardeşlerinin takipçisi olma; kardeşlerine o peygamberin yaptığını
yap!
17881
Kalemimin,
karalar ülkesi sultanının aksine, misk
saçan hattı gibi ülkesi var.
Mana
mülkünü vatan yapmış, onun kaleminin meyvesini kıyamete dek ebedî kıl!
17891
Güneş
gibi uzaktan göründün, can âlemimizi aydınlattın!
Çilekeş
Burhân gibi senin gönül yakan aşkından meşhur oldum!
[790]
Ey
yasemin kokulu servi boylum! Senin parlak yüzün gonca gibi güzel ve mütebessim
idi!
Senin
siyah saçın, cansız yılan gibi, baştan başa hurma ağacı gibi boyuna dolanmış!
17911
Ey
sevgili! Âlemde her ne varsa, ayna gibi onun cemalinin yansımasıdır.
Şüphe
perdesini kaldırmadıkça başındaki gözle onun cemalini nasıl göreceksin?
Eğer
Allah’ın razı olduğu bir kul olmak istiyorsan, hevanın pis suyuyla eteğini
ıslatma!
Gönül
levhinden masivanın nakşını, ağlayan gözünün yaşıyla bir defa yıka!
\793]
Onun
beninin vasfını, Burhân gibi Mîr Nazîr hattıyla yazsam lâyıktır.
Kalem,
mana incisi uğruna, dalgıç gibi derin denize dalar.
[794]
Ey
sevgili, beyaz ay gibi yüzün var, yüzünde gece gibi siyah zülfün...
Derdinin
yakışından kanlı gözümden sarı çehrene kırmızı gözyaşı döküyorum ben!
[795]
Ey
şair Burhân’ın oğlu! Ey iki gözümün nuru!
Kendi
fazlının feyzi ve nuruyla, güneş gibi âlemi aydınlatıcı ol!
]796]
Kâfir
nefsin kanını aslan gibi dök, düşmanın kanını kılıç gibi dök!
Ateş
saçan çeşmeden geç, git tedbir çeşmesinden su iç!
[797]
Ey
dost! Bu alçak dünyadan geç, para pul bağından geç!
Burhân
gibi yol eriysen eğer maldan, mülkten, diyardan vatandan geç!
17981
Ey
gönül pis dünyanın derdini çekme, sadece sevgilinin cana can katan derdini çek!
Kendini
başkasının tozundan koru, sevgilinin cemalinin aynası sensin!
Ey
gönül! Erler gibi âlemin derdini ؟ekme,
aziz sevgilinin dert ve gamından başkasını ؟ekme!
Onun
aşkının ateş renkli şarabını sürekli, ؟engsiz
ve kanunsuz içme!
[800]
Ey
gül yüzlü! Senin zülfünün hikâyesini ağlayan gözümün kanıyla yazıyorum.
Epeydir
tatlı kırmızı dudağının hasretinden, karanlık gecede ateş saçar âhım.
18011
Sevgilimin
derdi dermandan daha iyi; onun derdi zamanın mutluluğundan daha iyi!
Burhân’ın
gönlünde doğan, denizin incisinden, madenin yakutundan yüzlerce defa daha iyi!
[802]
Âşıksan
eğer şarap i؟, İsâ nefesli rintler gibi i؟!
Eline
al kadehi, dışarı at Cem’i; kadehi İbrahim b. Edhem gibi i؟!
[803]
Bahar
mevsimlerinde gümüş tenli sevgiliyi yanına al, o nazlının elinden altın kadeh
al!
Ey
gönül onun sonsuz hayat meclisinde Burhân gibi dans et, eğlenceye yeniden
başla!
[804]
Ey
oğul! Ahmet gibi yardımcın var; düşmanların kalbine aslan gibi saldır!
Âlem
meydanının yiğidi olmak istiyorsan, Burhân gibi Haydarın eteğinden tut!
Diyorum
ki o huri gibi sevgilinin derdini çek, ben Hayyam değilim ki diyeyim üzüm
şarabı iç!
Güneş
ışığı misali piyaleyi, ateş gibi kadehi kır, Kevser sakisinin elinden Mansur
gibi şarap iç!
[806]
Ey
oğul! Benim gibi şarap iç, Ebû’l-Hasan’ın muhabbet kadehinden şarap iç!
Elest
meclisinin sarhoşları gibi, kadehsiz, dudaksız ve ağızsız şarap iç!
18071
Ey
gönül! Haydarın kapısı iman yurdudur, o kapının kapıcıları pirlerdir.
O
kulu gözeten emirin Mansur gibi Hakk’ı söyleyen binlerce hizmetçisi vardır.
[808]
Ben
bir ömür sevgilinin âşığı oldum, bu sebepten bir an yok huzurum, kararım.
Çilekeş
Burhân bir Leyla’nın derdiyle, Mecnun gibi çölde divane olur.
18091
Riyakâr
zahide nazar et, ey oğul! Onun yanında boyun eğmekten sakın, ey oğul!
Her
yüreği temizi onun boyalı hilelerine karşı Allah için sen şkaz et, ey oğul!
18101
Ben
senin hasta aşığınım, elimden tut; cemalinin divanesiyim elimden tut!
Gücüm
kuvvetim yok ama yine de senin sarayının âciziyim, elimden tut!
Kıymetli
mücevher gibi öğüt vereyim, ey oğul! Dinle ve ganimet bil!
Salih
kul ol ve iyi amel işle, kötülerle dost olma sakın!
[812]
Hz.
Peygamberin ailesinin ve evlatlarının muhabettinden gönlüm doğunun güneşi gibi
aydın.
Burhân
gibi, Haydarın gölgesinde ebedîlik ve hayat saadeti buldum.
[813]
Ey
oğul, babanın bu sözünü aklında tut! Yadigârdır, alfabe gibi öğren!
Asi
nefis gibi eşeğe bin, eşeğe binmeyi Hz. İsa’dan öğren!
[814]
Gurbet
mülkünde huzursuzum; gözüm nursuz, gönlüm mutsuz.
Ben,
gülden, gül bahçesinden ayrı düşmüş bülbül gibi sevgilisinden ve vatanından
ayrılmış Burhân’ım.
[815]
Dostlarını
düşman gibi incitme, ey oğul; güzel gül bahçesini külhana döndürme, ey oğul!
İnsansan
tatlı dilin, güzel ahlâkınla düşmanına dostluk yap!
[816]
Evhaduddin-i
Kirmanî ve Ömer Hayyam, her ikisi rubaide meşhur olmuş.
O,
fazilet madeni; bu bilgi denizi; onun sözü yakut, bununki inci.
[817]
Ey
yolcu! Büyük mürşit Haydar’dır; o şahın eteğini yiğitçe tut!
O
zât-ı âlilerin feyiz güneşinden, benim gibi Burhân’ın gönlü aydınlandı!
Ey
sevgili! Burhâneddin Kılıç gibi dostumuz, büyük atamızdır.
O
tahtı Edhem gibi terk etti, biz de vatanımızı, yurdumuzu terk ettik.
[819]
Güneş
gibi bir yaradılışın varsa, getir; nur gibi bir ateşin varsa, getir!
Ben
üzüm şarabı istemiyorum ey saki! Sende Mansur’un içkisi varsa getir!
[820]
Sen
gönlünü Allah’a bağla, ey oğul! Halktan ayrıl, Haydar’ın yolundan git, ey oğul!
Ey
gözümün nuru, sen özgür kul ol, yiğitçe kendi himmet kanadınla uç!
[821]
Ey
oğul, başı özgür bir kul isen, heva ve hevesin bağından kurtul!
Kurb
hareminde, sen şevk ve aşkla Hazret-i Haydar’ın yolunda Hak erenleri gibi yürü!
[822]
Sevgilinin
sohbeti iki âlemin nimetlerinden daha güzeldir, tatlı dilinin sözü yüz candan
daha iyi!
Onun
sokağının çakılı, mercandan daha güzeldir; Edhem’in ayağının toprağı İsfehan’ın
sürmesinden daha iyi!
[823]
Ey
oğul kendi babanın öğüdünü dinle, onun nasihatı yüzlerce inci ve mücevherden
daha değerlidir!
Sen
kendi aybını gör; ancak kimsenin namus ve utanç perdesini yırtma!
Ey
gönül! Sen daima sahoşların yolunu tut; saadet vesilelerini canla kucakla!
Burhân
gibi, gül mevsiminde çemende otur; eline bir kadeh al ve sevgilinin yanıbaşında
iç!
[825]
Gönlüm
sevgilinin gam zindanına düşmüş; sevgilinin zulmünü Ken‘an YUsuEu gibi çeker.
Sevgilinin
kıvrım kıvrım iki siyah zülfünün her telinin tuzağında yüzlerce âşık gönül var.
[826]
Ey
oğul, ömrün boyunca canın dostu ol; sen ömrün boyunca âşıkların sevgilisi ol!
Ey
gözümün nuru, kendi aybını gör; sen ömrün boyunca başkalarının kusurunu görme!
[827]
Sevgilinin
güzel sözünü iki dudağından duymak için safa ve mutluluk meclisine erişmek
istiyorum.
Âlemi
baştan başa süsleyen ayın hâlesi gibi, sevgilinin gece gibi zülfü, yüzünün
çevresini sarmış.
[828]
Ey
gönül, sevgilinin özgür kölesi ol! Hiçbir zaman sevgiliyi hatırından çıkarma!
Sevgilinin
büyülü ve avcı nergis gözü her özgürü tuzağa düşürür!
iyi
insanlara kötü bakma, bu altı yönde birbirlerinin zıddıdır onlar.
Kötülükten
çok iyilik yaparlar, bu iyilikle kötülüğü öldürürler.
[830]
Güler
yüzlü ve iyi ahlâklı olanın gönlünde bahtı ve saadeti vardır.
Kötü
huylu ve kötü dilli olanın elinden bir hayır gelmez, şer gelir.
[831]
Ey
Burhân! Sen kadehi eline al, onun muhabbetini de canı gönülden içine al!
Neyin,
udun, sazın ve kanunun sesini dinle, neşe, mutluluk vesilelerini bir arada tut!
[832]
Sevgilinin
aşkı dünya mutluluğundan daha güzel; onun kapısının toprağı can cevherinden daha
güzel!
Sevgilinin
bir kez gönül yakan dağlayışı, gül, bağ, bahçe mevsiminden yüzlerce kat daha
güzel!
[833]
Sevgilinin
aşkından başkasını gönlüne koyma, böyle bir aynaya toz kondurma!
Kalıcılığı
olmayan bir sevgiliyi ne yapacaksın? Onun anısını gönlüne koyacaksan, koyma!
[834]
Ömrümce
senin derdinin yakışını gönlümde artırdım, o ateşten duman yükselttim.
Bir
ömürdür dağlanmış sinemle senin aşk meclisinde inleyen ney gibiyim.
Ey
oğul! Eğer kurtuluş bulmak istiyorsan, her nefeste sevgiliyi hatırla!
Yol
eri ve özgür kul ol, beyaz sakallının bağından kurtul, yoksa tutsak olursun!
[836]
Sevgilinin
gönül süsleyen güzelliğinin âşığıyım, başımda sevgilinin aşkı var.
Sevgilinin
iksir gibi ayağının toprağı, benim âlemi gören gözümün sürmesidir.
[837]
Ey
hoca! Güzellikle sözlüyorum sen sevgiliye gözle bakıyorsun.
Bu
altı yönlü dünyada benle senin farkı ne? Ben her an güzele gönülle bakıyorum.
[838]
Sevgilinin
cennet gibi yüzü var, Tuba ağacı gibi hoşça salınır.
Onu
yürüken, Burhân gibi, yanıma ؟ekmek
istiyorum.
18391
Her
kimin gönlünde sevgilinin aşkı varsa, bahtiyardır, bahtiyardır, bahtiyar.
Âlemde
iş ؟oktur, ama aşk oyunu
bütün işlerden daha iyidir.
[840]
Hz.
Peygamberin iki gözü Hasan ve Hüseyin’dir; Fâtımatü’z-Zehrâ ve Haydar’ın
gönlünün kıvancıdırlar.
Hz.
Muhammed’in ailesinin dördüncüsü Hasan’dır, temiz ailenin beşincisi
Hüseyin’dir.
Ey
dost! Alçak dünyâyı bırak, dirhem ve dinarı bırak!
Burhân
gibi yol eriysen eğer; mal mülkten, yurttan geç!
[842]
Kanaat
ehli, izzet ve itibar sahibidir, açgözlülük insanı rezil rüsva eder!
Kendi
kendine Hakk’a şükret ey Burhân! Senin sofracığında ölmeyecek kadar yemek var!
[843]
Ey
Hz. Musâtafa’nın dini üzere yaşlanan sen, kardeşlerinin yolunda çalış!
Ezelde
verdiğin sözü hatırla, sakın vefa yolunu terk etme!
[844]
Âşıksan
eğer şarap iç, İsâ nefesli rintler gibi iç!
Eline
kadeh al, Cem’i def et; kadehi İbrahim Edhem gibi iç!
[845]
Kimin
gönlünde sevgilinin aşkı ve derdi varsa, işi olmaz başkalarıyla.
Hem
dert yükünü sırtlanır hem onun yolunda koşar gece gündüz.
[846]
O
eşsiz, benzersiz gül yüzlü sensin; çünkü benim aşkın gibi sırlarına
mahremiyetim var.
Burhân
gibi bir bülbül, senin gibi gül bahçesinin sokağında uçar.
Sevgilimin
çehresi gecenin Züleyha’sı, gündüzün Yûsuf’u gibi âlemi aydınlatır.
Onun
yüzünden zülfü gibi perişan hâldeyim, bu sebepten gönül yakan âhımla ateşteyim.
[848]
Kunduz’un
o Hâce Kelân’nının ay gibi âlemi aydınlatan nuru vardı.
Bedahşan
ve Katagan beldesinin onun gibi feyz artıran pîri vardı.
[849]
Gönle
hoş gelen zülfünü yüzüne saldın, böyle yaparak gönlümüzün ateşini
alevlendirdin.
Benim
gibi gönlü yanmışa, ağzına kadar dolu kadeh gibi dudağından bir yudum tattır.
18501
Ey
güzelliği baştan ayağa âlemi yakan! Yüzün temmuz ayının güneşi!
Züfünün
ve parlak yüzünün derdinden gece gündüz soğuk âhlar ؟ekiyorum!
[851]
Ona
dedim: “Senin cemalin âlemi yakıcı”; dedi: “Evet, Temmuz güneşi gibi!”
Ona
dedim: “Derdinin ateşi gönlümde”; dedi: “Bir gün kül eder seni”
[852]
Bugün
ben âşıklardanım, âlemin güneşine gönül verenlerdenim.
Gözüm
yaş dolu, gönlüm ateş; deniz ve maden sahibiyim bugün.
Anlı
şanlı adamım bugün; akan gözyaşımın yoldaşıyım, bugün.
Bugün
Burhân gibi Ali’nin muhabbetiyle cihanın meşhuruyum bugün.
[854]
Ben
ne bahtı açık biriyim ki Nevruz’da o hurma fidesi ve taze meyvesi yanımda!
Vuslat
gecesi, ey sâki, hayat suyu yerine bana o tövbeyi bozduran şarabı ver!
[855]
Ey
gönül! İşveli sevgilinin zülfünün hikâyesi şeb-i yelda gibi uzundu.
O
keman kaşlıma dikkat et! Gammazın gamzesi gibi oku var.
[856]
Yüzünün
nevruz bayramı gibi sefası var, zülfün kadir gecesi gibi âlemi aydınlatır.
Nazınla,
gamzenle ve âlemi yakan güzelliğinle güzeller arasında seçkin ve müstesnasın.
[857]
Sevgilimin
güzelliği âlemi aydınlatır, onun yüzünden inleyen gönlüm ateşler içinde.
Onun
parlayan cemalinin Sadberg gülü, güneş gibi âlemi süsler.
[858]
Âlemi
aydınlatan güzelliğin var, bu sebepten göz yaşla, gönül ateşler içinde.
Can
yakan ve âlemi süsleyen yüzün güneş gibi alev saçmakta.
Mecaz
sevgili, sırf surettir; hakiki sevgili her zaman seçkin bir anlamdır.
Sırlara
mahrem olan, surette mana güzelinin cemalini aynada gibi görür.
[860]
Ben
Haydarımın muhabbetiyle seçkinim, odur kulun gönlünü hoş tutan büyük şah.
Onun
yolunun toprağıyla aydındır gözüm, onun nefesiyle sır bahçesi olmuştur gönlüm.
[861]
Senin
güneşe benzeyen cemalinin aşkından, gönlümüzün güzel bir acısı, sızısı var
bugün.
Burhân’ın
iki gözünün ve yanık gönlünün kanı gibi bir şarabımız, bir kebabımız var bugün.
[862]
Ey
gönül, âşıklıktan asla geri durma! Çünkü aşk sana delil olarak yeterlidir.
Meclis
gecesinde o tatlı dudaklı ay gibi güzelden, Husrev Perviz gibi sen gönlünün muradını ara!
[863]
Gönlümü
bir güzele verdim bugün, ne güzel güzide bir iş yaptım bugün!
Kapısının
toprağına oturdum, yer yurt derdinin bağından kurtuldum bugün!
Ey
gözümün nuru! Kem gözlülerden kaç, makam peşinde olanlardan, asık yüzlülerden
kaçın!
Medresenin
tartışmacı ehliyle bir arada olma sakın, özellikle tekke ehlinden kaçın!
[865]
Ey
oğul! Yüzünü Temmuz güneşi gibi hergün feyiz ve nurla göster!
Kış
güneşi gibi asla az görünür ve soğuk olma!
[866]
Madem
tek başına gönlünü aşk yoluna verdin; sır ehliysen Hz. Cebrail gibi ol!
Yukarılara
doğru birkaç menzil aşmak için kendi himmet kanatlarınla uç!
[867]
Ey
cemali gecenin Züleyha’sı ve gündüzün YUsuEu gibi feliği kuşatan, âlemi yakan!
Vuslat
meclisinde Burhân gibi senin kırmızı dudağın misali gönül çekici, kalp yakacı
kadehim var!
[868]
Burhân!
Riyakâr şeyhten kaç, onun kirli sohbetinden aman, sakın!
Hüsrev
Perviz’in hayasına sahipsen Hakk’ın dervişinden yardım iste, ondan ara!
18691
Aziz
ömür, esip geçen rüzgâr gibidir ya da akıp giden bir ırmak gibidir aziz ömür.
Dünyanın
kıymet biçenleri nazarında değerlidir, kıymetlidir aziz ömür.
Alemde
her zahit yiğit, gönlünü sır bahçesi yapar.
Ey
Burhân! Hak ve hakikat ehli mecaza iltifat etmez.
[871]
Sevgiliden
ayrı olmaktan huzursuzum, onun yüzüne hasret kalmaktan feryat içindeyim, yazık!
Ömrün
baharı geldi geçti, o gümüş bedenli servi hiç gelmedi yanıma, yazık!
[872]
Ey
gönül! Bu geçici âlemde herkes işini sever.
Yârdan
ayrı düşmüş âşığım ben, başımda sadece genç sevgiliye kavuşma arzusu var.
[873]
Arap
şahının aşkı, derdi yeter bize; yaralar bağlamış gönül güneş olarak yeter bize!
Ey
Burhân! İki âlemin bütün nimetlerinden Hz. Nebi’nin ve ailesinin muhabbeti
yeter bize!
[874]
Kötü
talihim benim gibi rindi, yazık, cin ve şeytan gibi zincire vurur, yazık!
O
feleğin avcısı bencileyin Süleymân’ın kuşunu tuzağa düşürür; çok yazık!
[875]
Alemde
bir sevgili bize yeter, yârın can yakışı da bize yeter!
Bülbül
gibi soğuk âhlarım var, onun gibi gül yüzlü bize yeter!
Sevgili
nergis gibi sarhoş eyvahlar olsun, sözünü ve yeminini bozdu, eyvahlar olsun!
Lütuf
kapısını başkasına açtı da, benim gibi âşığa kapadı, eyvahlar olsun!
[٧877
Sanata
değer verilmiyor, yazık! Aşağılandım bu diyarda, yazık!
Burhân
gibi binlerce bülbül inler kafeste, çok yazık!
18781
Sevgilinin
kederini sen dertsizlere sorma; çile çekene sor, başkasına sorma!
Mücevherin
kıymetini sarraf bilir, mücevherin değerini cevhersize sorma!
18791
Ey
yıldız bilimcisi! Yedi kızın var ve her birinin üzerinde mavi giysi.
Her
biri, benim benzersiz sevgilimden feyiz ve ışık alıyor.
[١880
Sevgilim
unuttu beni, yazık; bu sebepten feryadımı dinlemiyor, yazık!
İnci
saçan Burhân, sanırsın bir ömürdür onun dert köşesine oturmuş, suskun!
[١881
Ey
gönül sevgilinin esaretinde isen korkma, onun derdinden çok hasta isen korkma!
Aşk
yolu çok ürkütücü ve tehlikeli ise de Haydar gibi rehberin varsa korkma!
[١882
Haydar
gibi emir bize yeter, onun gibi taht sahibi bize yeter!
Şu
gurbet ve gam yurdunda onun gibi hâmi bize yeter!
Dert
efsanesinin efendisini bize sor, kağıt ve kalem sözünü bize sor!
Dağınık
zülfün hikâyesini bize sor, sevgilinin aşk sırrını bize sor!
[884]
Ey
gönül! Bu fakr yolu bize yeter, fakrın dilediği mülk bize yeter!
Malı
mülkü terk ettik, fakr devleti, fakr makamı yeter bize!
[885]
Dünyada
bir sevgili bize yeter, onun derdi gibi dertdaş bize yeter!
Sevgilinin
cemal mumu bize yeter, pervane gönül bize yeter!
[886]
Ey
oğul! İnsanların hayırlısı olmak istiyorsan, nefesini gaflet ile boşa harcama!
Canından
daha değerli bir şey yoktur dünyada, değerli ömrünün kıymetini bil!
18871
Aşk
nağmesini, ey oğul, ney gibi inleyen gönle sor, sevgilinin sırrını divane âşığa
sor!
Cahil,
değerli ömrün kıymetini bilmez, onun kadrini git bilgili kişilere sor!
[888]
Riyakâr,
başına ham hayal atmış, şan şöhret hapsine düşmüş!
Baştan
başa yamalı abaya bürünmüş tavus gibi salınmakta riyakâr!
iki
âlem nimetinden Ali’nin muhabbeti bize yeter, o eşsiz padişah gibisi bize
yeter!
Şahımın
kölesiyim, ezelde verdiğimiz söz bize yeter, ölümsüz can, samimi gönül bize
yeter!
18901
Şeriat
kadısı içki düşkünü, yazık! Halvette oturan şeyh sarhoş, yazık!
İslâm
milletinde mutlu bir gönül yok, insan kıtlığı üzüntüsü var, yazık!
18911
İnci
ve mücevherin değerini sarrafa sor, sanatın onur ve kıymetini sen hocaya sor!
Sen
kulluk yolunu, özgürlük yordamını benden duyacaksan, rinde sor!
[892]
Yolculara
rehber aşktır, bu yeter; odur onlarla her yerde yalvaran.
Maksud
menziline aşk ulaştırır, kimse aşkın yardımı olmadan bir yere ulaşamaz.
18931
Bu
riyakârın bir ömür sohbetinden sıkıldım, gönlümde çokça riyakâr nefreti var.
Ben
şarap testisinden içen rindim ve zamana aldırış etmem; riyakârla samimiyet bana
tat vermez.
[894]
Bir
zindana düşmüşüm, Ken‘an ayı gibi, eyvahlar olsun!
Avcının
tuzağına yakalanmış benim gibi bir Süleymân kuşu, eyvahlar olsun!
Ey
sevgili, ben çaresizi zülfün gibi bir kement bağına attın, yazık!
Bundan
sonra bendeniz gibi garibi, dertlisi eline geçmez asla, yazık!
18961
Gönle
sevgilinin aşkı düşmüş, eyvah! Bu sebepten iki gözüm yaşlı, eyvah!
O
ay yüzlünün gece gibi zülfünün derdi kederi, perişan etti hâlimi, eyvah!
18971
Huzursuzuz
ve yârın zülf tuzağına düşmüş bir gönlümüz var, yazık!
Onun
Sadberg gülü gibi cemalinin hasretinden sızlanırım gece gündüz bülbül gibi,
eyvah!
18981
Dünyada
bir sevgili bize yeter, halleşen dostumuz bize yeter!
Bir
bülbül nağmelinin âşığıyım, o gül yüzlünün aşkı bize yeter!
[899]
Sevgilinin
ay gibi cemalinin ayrılığından feryat içindeyim, onun siyah zülfü gibi gecem
karanlık.
Onun
derdi kederiyle sürekli yaşlı gözümün pınarından yoluna su serpiyorum.
19001
Onun
gülen yüzü cem‘ mumudur, güzellerin sultanı derim ona.
Burhân’ın
aydın gönlünün saf aynasına, bak, sevgilinin yüzünün aksi düşmüş.
Servi
gibi boyunun gölgesine oturup sevgilinin tan yeri gibi yüzüne bakmak isterim.
Onun
ruhu besleyen dudağının kadehinden kendimden geçmiş ve sarhoş hâlde, ؟emene düşmek isterim.
[902]
Senin
cemalinin hasretinden ؟ilekeş
Burhân’ın iki gözünde yaş, gönlünde ateş var.
Ey
dert! Siyah zülfünün kederinden dolayı ben aşığın halini perişan etti.
[903]
Sen
güzellerin şahı, bense kemter bir derviş; ؟ileli
Burhân gibi bir ömürdür seni arıyorum.
Seni
kavuşmak için cihanı dolaştım, gönlümün hareminde buldum seni.
[904]
Sadberg
gülü, onun cemalinin seması; Burhân’ın gönlü, onun güzel ötüşlü bülbülü.
Kıl
gibi o ince belin derdinden, gözümden yaş dökerim Ceyhun gibi.
19051
Ay
gibi yüzünden peçeyi kaldır, karanlık gece gibi zülfünü çek!
E
güzeller şahı! Bugün yüzünün önünden şu orduyu iki yöne doğru ؟ek!
19061
Evlatlarım!
Fazilet her şeyden üstündür; derviş, ilmin huzurunda sultan gibidir!
ilim
öğrenin ve babanızın öğüt sözünü hatırda tutun!
Ay
gibi yüzün var güzel; karanlık gece gibi zülfün var güzel!
Bahçe
avlusunda keklik gibi salınırken kah kah gülüşün var güzel!
[908]
Ey
Burhân! Vefakâr Süleymân gibi gönlünde Hz. Ali ve ailesinin muhabbeti var.
Bir
sırdaş, onun gibi, ileri görüşlü aklın ışığıyla Hak yolunu buldu.
[909]
Anber
kokulu ben var yüzünde, taze gül gibi açmış yüzü.
Gece
renkli zülfü gibi güzel peçesi var, parlayan ay gibi parlak yüzü.
19101
Dervişin
kazancı Hz. Musâ’nın avretini örtmesidir; dervişin gönlü güven vadisidir.
Dervişin
yürüdüğü menzillere ayın ışıldamasında bir noksanlık olmaz.
[911]
Bazen
deniz gibi kabarıp dalgalanır derviş, bazen gam köşesinde suskundur derviş.
Kendi
varlığının harmanını bir âh ile yok etmiş; evi barkı satan mıdır derviş?
[912]
“Hû”dan
başkasını zikretmez derviş, cıva gibi akan gözyaşıdır dervişin azığı.
Avcı
Zal’in bu bela tuzağına, düşmez dervişin hür gönlü.
Gerçi
herkesin başında kulağı vardır ama ey efendi sende tavşan uykusu mu var?
Her
kulak nükteyi anlayamaz; öğüdümüze kulak tıkarsın.
[914]
Ey
hoca! Gayret et de nazar sahibi ol, her zaman ışık yayan O’nun yüzünün
yansımasıdır.
Gözünden
şüphe perdesini kaldır, işte o zaman onun cemalindeki nura bak, yarasa değilsen.
[915]
Sevgilinin
aşkıyla bir âlemim var hoş, derdi gibi bir yoldaşım var, hoş!
Onun
yüzü misali neşeli bağım baharım var; kırmızı dudağı gibi bir Cem kadehim var
hoş!
19161
Onun
ay gibi cemalinin ayrılığından feryattayım, siyah zülfü gibi karanlık gecem.
Derdi,
kederiyle hep yaşlı göz pınarımdan su saçıyorum yoluna.
19171
Ey
oğul! Din işinden gafil olma, faydasız dünyanın talibi olma!
Sakın
güzel Zal’ın zülfüne gönül bağlama; sen hür bir adamsın, olmasın ayağın
çamurda!
19181
Sevgilinin
sokağına ulaşmak güzeldir, canla başla yolunda koşmak güzeldir!
Burhân
gibi kapısının temiz toprağında dinlenmek güzel, dinlenmek güzel!
Sevgilinin
aşkının benim gibi güzel bir kabı var; canımı, gönlümü onun yolunda hoşça
harcadım.
Burhân,
temiz kalpli kardeşleri için güzel bir hat ve güzel bir söz gibi iyi bir
yadigâr yazdı.
[920]
O
ay yüzlünün aşkına müptelayım, ne hoş! Onun derdiyle sırdaşım, yoldaşım, ne
hoş!
Cem’i
istemiyorum, kadehi istiyorum, ne hoş! “Allah benimledir” meclisinde sarhoş
olan, ne hoş!
[921]
O
riyakar şeyhe rağmen, şarap meclisinde yiyip içmekteyim ben!
Sevgilinin
tatlı dudağının kadehinden sarhoşum, mahmurum, aklım başımda değil!
[922]
Ey
gönül! O yakıcı suyu iç, çok içip az sarhoş olanlar gibi coş, naralar at!
Zahidlerin
aksine, bu meclise ayyaşlar gibi gel, iç içebildiğin kadar!
[923]
Her
riyakârda sevgili aşkı yoktur, yârın aşk derdi deniz gibi kabaran gönüldedir.
Şeytanın
abası kendisini yakmasın diye derviş onun sırrına mahrem olmaz.
[924]
Sevgili,
zülfünü omzuna atmış, geldi; gönlümden karar, başımdan akıl gitti.
Burhân
gibi çok gönül ehli gördüm, onun aşk kadehinden sarhoş olmuş, serseme dönmüş.
Ey
gönül! Akıl kulağın varsa başında, sevgilinin ağzından güzel söz dinle!
O
güzeller şahının benim gibi yüz binlerce küpeli kölesi var!
[926]
Ey
âşık gönül! Akıl kulağın varsa Burhân’ın sözünü can kulağıyla dinle!
Bu
muhabbet meclisinde gece gündüz, bir sakinin elinden Kevser şarabı iç!
[927]
Haydar
gibi ayın ışığı ol! Onun gibi şahlar şahının takipçisi ol!
Din
sırlarına vakıf olmak istiyorsan, o Allah velisinin yolunun eri ol!
[928]
Ey
gönül! Dikenin zulmünü çok çek, bir gül için bülbül gibi feryat et!
Ey
Süleymân’ın oğlu! Sen Hz. Ya‘kûb’un oğlu gibi yiğitçe zindanda kardeşlerinin
derdini çek!
[929]
Sultanlık
istiyorsan git derviş ol; merhametli, muhabbetli ol!
Ey
oğul! Yarının işini bugünden yap, âlim ve ileri görüşlü ol !
19301
Maldan
mülkten daha iyisin, kötü huylu olma; güzel yüzlüsün, kötü sıfatlı olma!
Hakk’ın
makbul kulu olmak istiyorsan, başı boşluk isteme ve kötü söz söyleme!
[931]
Güzel
sohbet sırasında onun ağzından hadis-i şerif naklederim.
Bir
ömür Burhân gibi güzel uzlet köşesinde onun hayaliyle oturdum.
Hz.
Ali’yi din ve iman olarak bilirim, onun dostlarını başım gözüm üstüne koyarım.
Gönlünde
o velinin muhabbeti olmayana, dinsiz imansız, derim.
[933]
Bir
pîre gönül verme, onun gibi ol! Sevgilinin vuslatını arzula!
Mananın
hakkını verdim; Hz. Cebrail’den akıl kulağıma “aferin” nidası geldi.
[934]
Ey
cübbeye bürünen, edepten yana sus! İsâ nefesliler var burada bağırma!
Yol
eriyim ben, yeryüzünde senin gibi boyacı çok gördüm!
[935]
Memleketimi
vatanımı terk ettim, ne güzel! Aşk düşüncesine meylettim, ne hoş!
Burhân
gibi vuslat hareminde canı gönlü bağışladım, ne hoş!
19361
Ey
gözümün nuru! Din ilminde kâmil ol, ilmiyle amel eden ve gönül ehli ol!
İlim
ve amel gibi mumla, her mahfilin süsü, zineti ol!
[937]
Burhân!
Sevgiliyi anarak mutlu ol, âlemin derd bağından kurtul!
Onun
aşkıyla yiğitçe masivadan geç, yârin vuslat haremine mahrem ol!
19381
Ey
oğul! Sevgiliye dost ol, onun bütün sırlarına mahrem ol!
Fakr
yolunda muratsızlık adımıyla yürü, makamdan mevkiden geçip İbrahim b. Edhem
ol!
Sen
güzeller şahısın bizler ise köleyiz, ne hoş! Senin ayağının toprağına baş
koyduk, ne hoş!
Şimdi
bizi halvetine kabul ettin, senin özel lütfunla mahcup olduk, ne hoş!
[940]
Sevgilinin
hatırası gibi sırdaşım var, hoş; aşk âlemi gibi bir âlemim var, hoş!
Kendi
gönlüm gibi gam madenim var, hoş; dertli gözüm gibi denizim var, hoş!
[941]
Ey
iki gözümün nuru! Gönlü bir, sureti bir ol; talep yolunda sen Hakk’ı arayan ol!
Her
iki âlemin derdinden kurtul, otur gönül huzuruyla onunla ol!
[942]
Ey
oğul! Görünüşünle, ahlâkınla insan ol, yalnız ve İsâ nefesli ol!
Dertlilerin
derdine derman ol, .؟ile
؟ekenlerin gönül
yaralarına merhem ol!
[943]
Onun
cemalinin güneşine güzelce bakmak istiyorum, bu yüzden onun hayaliyle ge؟tiği yola oturdum.
Biliyorum
o, dert ve ؟ile
؟ekenlerin gönüllerini
nazıyla cilvesiyle bir anda götürür.
[944]
Aşk
meclisine gel ve şarap i؟, her karanlık gece bir ay yüzlü şerefine peş peşe iç!
Bu
gül mevsiminde kucağına sevgili hem avucuna saf şarabı al ve ney nağmesiyle i؟!
Sevgili
bize halvetgâhında yer verdi, alâkası bizi memnun etti.
Burhân!
Bizim ayna gibi saf gönlümüze, baksana, onun ay gibi yüzünün aksi düşmüş.
[946]
O
fidan boylunun meyvesi, yemişi var, hoş! Benim gibi kalenderin başında gölgesi
var, hoş!
Benim
gözüm gibi bir patikası var, hoş! Benim gibi bir divaneye nazarı var, hoş!
[947]
Gurbetin
bir akrep gibi iğnesi var; canımı, tenimi sokuyor haddinden fazla.
Âlemin
meyhanesinin aksine, benim gibi gönlü yaralının dert çeken gönlü gibi keder evi
var.
[948]
Bizler
sevgiliye âşığız, ne güzel! Başımızı ayağına koyduk, ne güzel!
Vefakâr
Burhân gibi can toprağına onun muhabbet tohumunu ektik, ne güzel!
[949]
Din
ilminden haberin varsa, güzel huylu ol hem bütün insanlarla bir gönül, bir yüz
ol!
Mihraba
otururu ol, Hakk’ı arayıcı ol, nazar ehlinin gözü üzerinde kaş ol!
19501
Ey
oğul! Tenini besleme, gönlünü genişletici ol; üstün görüşlü olanların başına
taç ol!
Eşek
tabiatlılar suyla, alafla beslenirler; sen İsâ nefesli ol, ruhu gıdalandırıcı
ol!
Ey
gönül! Sevgilinin haremine mahrem ol, hep onun derdiyle dost ve yoldaş ol!
Fakr
ve fena yolunda Edhem ol; iki âlemin dert bağından kurtul!
[952]
Ateşten
fazladır sevgilinin cemalinin yakışı, başımda siyah zülfünün sevdası.
Onun
dert mahsülünü yüz aşkla alırım, ؟ileli
gönlüm gibi bir tüccarım var.
[953]
Ey
oğul! Sen gönül ehli ve yol eri ol; yol ؟er
çöpü olma, yol çiçeği ol!
Gözümüzün
sürmesi olmak istiyorsan, sevgilinin ayağı altında toz gibi ol!
[954]
Ey
oğul! Hakk’ı zikret ve O’nu ara! Tek yönlü ol, akıcı ol ırmak gibi!
Gönüller
avlamak istiyorsan, güzel ahlâklı ol, güler yüzlü ol!
[955]
Ey
oğul! ilim tahsilinde gayretli ol, babanın bu öğüdünü akıl kulağıyla dinle!
ilimle
damlanı deniz yap, deniz gibi coşup incini dışarı çıkar!
[956]
Senin
gibi gümüş bedenli sevgilim var, ne hoş! Başımda sevdan, ne hoş!
Geldin
gülerek yanıma oturdun, gözlerim dört açıldı, bak, ne hoş!
[957]
Ayım
evinden çıktı bu gece, hoş! Bütün muradım gerçekleşti, ne hoş!
Gül
gibi yüzü, servi gibi boyuyla o gümüş bedenli geldi, ne hoş!
Ey
gönül! Bahtının kıymetini bir bilsen, tekkeden harabata taşınırsın.
Burada
huzur verici bir sofa var, sen onu kendine yaraşır bir taht yap!
[959]
Adamsan,
serkeş nefsine yüz verme, hem böyle bir ateşe gözyaşı dök!
Dert
köşesinde sevgiliyi anarak otur, bu güzel ve ؟ekici
meslekten mutlu olursun!
[960]
Dün
gece şarap satan hmstiyan bir ؟ocuk
bizi çok içilen bir meclise götürdü.
Elinden
şarap içtim; kabarıp dalgalanan deniz gibi sabaha kadar döndüm .
19611
Ey
gönül! Sevgiliden söz etmek, iyidir, âh ne hoştur! Akıl kulağıyla dinle gönül
alıcıdır, âh ne hoştur!
Onun
âlemi yakan cemalinin şöhreti surun sesi gibi daima her yerdedir, âh ne hoş!
[962]
Allah’ım!
Derdimize sen bir derman ver, bizim gibi hastalara sen bir şifa ver!
Kereminle
sen bizlere gönül huzuru ver, sana yakınlık hareminde sen bir yer ver!
[963]
Ben,
ne hoş, ayık olmama rağmen, sevgilinin aşk kadehinden sarhoşum, ne hoş!
Burhân
gibi sarhoşların yanında ؟ok
şöhretim var, ne hoş!
Ey
cübbeye bürünen, sus! Dünya rintlerinin yanında bana bağırma!
Yol
eriyim ben, yeryüzünde senin gibi çok boyacı gördüm ben!
[965]
Ağlayarak
ona dedim: “Beni cefadan kurtar!” Dedi: “Yoklukla nasıl kurtulacaksın?”
“Bu
dertten” dedim, “Allah aşkına kurtar.” Dedi: “Sen duayla beladan kurtulmak
istiyorsun!”
[966]
Âşık,
iki âlemin gamından kurtulabilir, ancak sevgilinin derdinden kurtulamaz.
Gözü
yaşlı insanlar onun gibi inci saçan denizin bağından bir kez dahi
kurtulamadılar.
[967]
Katagan’ın
pîri Hâce Menâs idi; onun ay gibi parlak bir gönlü vardı.
Seçkinler
meclisinde otururdu, Zühre ve Müşteri yıldıları orada dans ederdi.
19681
Sevgilime
bir iddiamı arz etmek istiyorum, güzeller sultanına köle gibi arz etmek
istiyorum.
Sırrımı
dertli Burhân gibi yanıma alıp sevgiliye arz etmek istiyorum.
[969]
Ey
sen sevgili! Güneş gibi yüzün var, yüzünde saçından güzel bir peçe var.
Gönül
âleminde, Burhân, yüzün her tarafının sahibidir.
Melek
gibi, gönül alıcı bir yüzün var; senin güzellik mülküne olmuş sultan yüzün.
Benim
gibi garibin dert gecesinde, cömertliğinle ay gibi yüzünü göster.
19711
Ey
Sevgili! Gülen gül gibi cemalin var, parlayan güneş gibi göstermişsin yüzünü!
O
yüzünün bu ayrılık ve hasret ateşi canımızı gönlümüzü bir anda yaktı!
[972]
Muhabbetin
her gün bu âleme feyz verir, ondan da ademoğluna feyz ulaşır!
Ey
Burhân, senin muhabbet dolu gönlüne bir ömürdür, her an velayet şahından feyz
ulaşır!
[973]
Ey
Sevgili! Sokağında tavaf etmek farzdır, şevkle, koşarak sana doğru gitmek
farzdır.
Bizim
gibi âşıkların mezhebinde gönül gözüyle senin yüzünü görmek farzdır.
[974]
Gonca
dudaklı sevgiliye aşkımı arz ettim, şarap ve eğlence meclisinde arz ettim.
Ay
gibi cemalinin karşısına oturup zülfünün hikâyesini geceye arz ettim.
[975]
Boyun
elif, benin noktalar; bu ikisi gibi yazımız var bizim.
Cemalinin
kitabını reyhan hattıyla gördüm, doğrudur, söylediğim yanlış değil.
Her
ne kadar âlemde sayısız ırmak olsa da bak, benim gözüm gibi kanla dolu ırmak
yoktur.
Senin
derdinden, kederinden Burhân gibi gözümden ırmak akıtsam, şaşırma!
[977]
Ey
yüzünde güzel kokulu ayva tüyü olan! Renkli ayva tüyünle gönlümüzü bizden
aldın!
Cemalin
ayın yörüngesine kadar yükselmiş; Süreyya Yıldızı gibi ayva tütün âh ne güzel!
19781
Gözüm
bir güzelin ayrılığından ırmağa dönmüş, zavallı gözbebeğim ördek gibi içine
düşmüş.
GOzyaşlanmın
damlaları yüzüme düşmüş, senin ben noktaların ve ayva tüylerin gibi desem
yanlış olmaz.
[979]
Hipokrat’ın
gözleri cemalini görseydi, Hipokrat’ın canına senin ateşin düşmezdi.
Hasta
Burhân’ın derdin gibi şifası vardır; senin derdin Hipokrat’ın dermanından daha
iyidir.
19801
Senin
bu kemalinin özü Hipokrat’ın makamı değildir, senin güneşinin yanında
Hipokrat’ın görüşü zerredir.
Hasta
gönlümüze derman senden isteriz, senin derdin Hipokrat’ın şifasından daha
iyidir.
Mîr
Imâd Buhara’da yazmış hat; ben mana ülkesinde yazdım hat.
Güzelin
yüzünde kim ayva tüyü görse, Burhân’ın güzel hattını hatırlar.
[982]
Her
hat, sevgilinin menkıbesiyle güzelleşir, dil gibi, onun vasfıyla süslenir hat.
Ben
vefa göstereceği sözünü güzel bir hatla yazdım; başka bir hat onun derecesine
nasıl erişebilir?
[983]
Ona:
“Çehrenee ayva tüyü düşmüş” dedim, dedi: “Yanlış! Gül bahçesinde bir reyhan
bitmiş”
Dedim:
“Yüzünde çok ben var” Dedi: “Kağıt üzerine çok nokta düşer”.
[984]
Birçok
hastalığın sebebi aşk olduğundan hastalıkları bedenden atan da odur.
Dertlinin
devası kırmızı dudağından içmektir; senin derdin Sokrat’ın ilacından daha
iyidir.
19851
Neden
kelimeleri içinde saklarsın? Çünkü gönlüm maksadı anlamdır, kelimeler değil.
Burhân
sözlerin aynası da olsa, güzelin cemalini göstermez.
19861
Ey
sevgili! Senin muhabbetin her an kalbimde saklı, binlerce şükür, onun gibi
kazancım bende saklı.
Derdinden
dışarı gözyaşım akıtmışsa, ne olmuş? Senin aşkının yakışı içimde saklı.
Ey
sevgili! Muhabbetin gönlümde saklı, eşsiz incinin denizde saklı oluşu gibi.
Gerçekten
aşkın ruhumda saklı, maden cevherinin kayanın içerisinde saklı oluşu gibi.
[988]
Vaiz
kürsüde kibirli gibi oturur; lafızda mana vardır, görmez vaiz!
Lafiz
ağaç gibidir, meyvesi de mana; yüzlerce yazıklar olsun, o meyveyi toplayamaz
vaiz!
[989]
Benim
divane gönlüm gibi ağlar mum; benim gibi evin bir köşesinde yanar mum!
Onun
eğlence gecesinde gönül gibi pervane yoktur; sevgilinin yüzü gibidir mum!
19901
Sema
yeri Hak erenlerinin gönlüdür, sema Mesihlerinin nefesleri, cana can katar!
Ey
gönül! Sen, onun sevgilisinden bir haber istiyorsan, her an sema neyinin
feryadını dinle!
[991]
Anlamlı
söz, parıltı gibidir, gönül dinlemekle nurlanır.
Âlemin
her ehliyetsizinin ve cahilinin sözü bilge kişilere sıkıntı verir.
Derdinden
mum gibi alev çıkardım, ağlamaktan dolayı mum gibi nasiplendim.
Senin
ayrılığından benim gibi garibin mum gibi yanıp eriyen gözü gönlü vardır.
[993]
Sevgilinin
aşk ateşinden yanıyorum mum gibi, ateşten dolayı yakıyorum gönlümü mum gibi.
Onun
cemalinin güneşinin parlamasıyla yanıyorum daima, zannetme mum gibi ateş
biriktiriyorum.
[994]
Ey
gönül, yiğitçe sema meydanına çık, sema erleri gibi nefsinin başına bas!
Semada
her ham kişi olgunlaşır, her gönül dirilir, kul dönerek âzad olur!
[995]
Cümle
cihan yaratıcının sayısız nimetlerinden mutludur.
Yaratıcının
çeşitli nimetleriyle bizim gibi yoksullar, nimetlenir.
[996]
Dağlı
gönül gibi kandilim var, az kişinin vardır benim gibi yana kandili.
Gece
gibi siyah saçlarının arasında yüzündeki gül gibi ateş yayar kandil.
[997]
Sevgili
gül bahçesinde görününce, bahçenin dikensiz gülü bundan mutlu oldu.
Bülbülün
feryatları ve gülün gülüşü, baştan başa bu Çârbâğ’ın ziynetidir.
Saba
rüzgârıyla bahçe her seferinde onun yoluna yüz eşek yükü gül yaprağı dökmüş.
Dört
yanda bir gürültü kopsa yaraşır; Çârbâğ’ın Burhân gibi bir bülbülü var.
[999]
Lale
yüzlünün ayrılığından çok dağlandım, gönül hanemde yakıcı bir kandilim var.
Yüreğinden
bir ateş çıkarsaydın dünyayı baştan başa yakardın kıvılcımla.
110001
Cemalin
ateştir bu sebepten ışığı var, benin mug
gibi ateşperesttir.
Kıvrımlı
zülfün ejderdir, boyun sanevber gibi düzgün; yalan söylemiyorum ben
[1001]
Ey
gönül! Kendi işini bırakma! Çünkü âzâde dervişin nefesi ateş gibidir!
Gül
yüzlü bir serviye tutun, Burhân gibi bütün sıkıntılardan kurtul!
[1002]
Senin
cemalinin ateşinden gönlümde dağlanma var, dağlamalarınla yanan gönlüm gül
bahçesi oldu.
Parlayan
yüzünün ve ruh aydınlatan yüzünün karşısında her akşam sahaba dek yanarım
kandil gibi.
[1003]
Alçaklar
aziz bu dünyada, yazık! Sultanlar ayak tozu gibi kıymetsiz, yazık!
Dünyada
cahil olmayana mutluluk yok; dert yükü çeker âlim, yazık!
Burhân!
Yüzünde öyle çok göz nuru görünür ki onun gibisini kimse görmemiş, duymamıştır.
Gönlümü
senin muhabbetinle terbiye ettim, cemalinden iki gözüme nur verdim.
[1005]
Bahar
bulutlarından dolayı daha da güzelleşmiş bahçe; baştan başa yeniden bezenmiş
bahçe!
İsâ
nefesli Burhân gibi adamsan, ey gönül, bahçede güneşin kızıyla otur!
[1006]
Çârbâg’ın
baştan başa binlerce çeşit gülü var; kıyamete kadar mutlu mesut olsun Çârbâg.
Ahmed-i
mürsel’in seçkin ailesinin övgüsü ne hoştur! Çârbâg’a ziynet ve süs vermiştir.
[1007]
Necef
şahının yüce dergâhı secdegâhtır, güneş her sabah onun kapısına baş koyar.
Bütün
tarikat pirleri ve yüce sultanları, Burhân gibi Necef şahının değersiz
kölesidirler.
[1008]
Kulunuz,
şimdi, Necef şahından murad istiyorum, doğu güneşi gibi dergâhının kapısına baş
koymak istiyorum.
Yüzümü
maksudumun kâbesine yönelerek Necef yolunda can varımı dağıtmak istiyorum.
Hazret-i
Necef Şahi’nın muhabbetinden başım dik, Necef Şahı’nın saadet ağacından
nasipliyim ben!
Köle
gibi eteğinden tutar tutmaz Necef Şahı’nın himmetiyle herkesten yüz ؟evirdim ben!
[1010]
“Perde
kalksa inancım ne artar ne eksilir”
tahtının şahının yolunda, varımı yoğumu harcadım.
Hızır
âb-ı hayat suyuyla diridir, bense Necef Şahı’nın muhabbetiyle diriyim.
[1011]
Kardeşlerinden
çok acı ؟ekti
Hz. Yûsuf, bela kuyusunda ؟ok
kan içti Hz. Yûsuf!
Bütün
kardeşler zalim olsalar da sen Hz. Yûsuf gibi vefalı ol!
[1012]
Şarap
gibi düşmanınla birliktesin, yazık! Hem gül gibi dikenle oturuyorsun, yazık!
Elinde
zülüflerin, avucunla ؟er
؟öp veriyorsun bana;
gaflet hançeri çekiyorsun, yazık!
[1013]
Ya
Rabbi! Benim gibi acize yardım et lutfunla, benim gibi azıksıza azık ver
lutfunla!
Virane
gönlümü abad et lutfunla, mahzun canımı mesut kıl lutfunla!
Necef
Şahi’nın büyük muhabbeti gibi kazancım var, Necef Şahı’nın ayağının toprağı
gibi iksirim var.
Ab-ı
hayata ve Mesih’in nefesine muhtaç değilim, Necef Şahı’nın nefesinin feyziyle
hayattayım ben.
[1015]
Ya
Rabbi! Sen bizlere güç kuvvet bağışla lutfunla, afiyet, güvenlik ve esenlik
bağışla lutfunla!
Kereminle
özgür bir kalp ver bizlere, muhabbetin gibi de can gıdası bağışla lutfunla!
[1016]
Âşığın
namazgahı senin sokağındır, kaşının yayı âşığın niyaz mihrabıdır.
Ey
gözyaşı! Zavallı âşığın perdesini yırttın da âşığın sırrını herkese yaydın.
[1017]
Lâle
renkli yüzün âşığın sevgisini artırdı, yüzündeki ben âşığın yüreğinin
damgasıydı.
Zülfünün
eşkiyası gönül hanesini yağmalar, mahmur nergis gözün âşığın kanını içer.
[1018]
Yüzünün
aşkından âşığın yüreği alevlenir, zülfünün derdi âşığın iştiyakını artırır.
Burhân’ın
senin kederinden dolayı muhabbet ve vefa yolunda âşığa rehber sel gibi gözyaşı
var.
Alemde
aşk gibi bir hakîm yoktur; aşk gibi bir Allah vergisi üstat vardır.
Ey
gönül, muhabbet ve vefa okulunda aşk gibi bir üstadın önünde ders oku!
[1020]
Birlikten
daha güzel bir yol yoktur; en kötü haslet düşmanlık ve nifaktır.
Allah’a
şükür, dünyada oldukça Burhân gibi birlik ehlinin lideriyim.
[1021]
Aşkın
kâmil üstadı dedi: “Aşk meseleleri çok müşküldür.
Bütün
aşk mahfillerinde sevgili muhabbetinden başkası yoktur.”
[1022]
Gönül
avaredir, çünkü aşkı taşır, aşk yollarına düşmüştür.
Burhân
aşkın merhalelerinde gece gündüz akan gözyaşı gibi yol alır.
[1023]
Ahmak
adamın huyu kan dökmektir, Hz. İsâ gibi ahmakla savaştan kaçın!
Âlimin
din derdi, sevgili kederi vardır; ahmağın derdi dertsizliktir, kaygısızlıktır!
[1024]
Ey
sultanların gıpta ettiği! Yüzünün güneşinin gölgesinde ölçüde saf altın gibi
asilim!
Lütfunla
bir gece halvetine kabul et beni, gönlümün sırrını sana bir bir anlatayım!
Ey
felek! Altı gelinini istemiyorum senin; ben bir sevgiliye verdim varımı yoğumu.
Altı
kapılı dünyanın bela zincirinden kurtuldum da sultanlar ona gıptayla gönül
bağladı.
[1026]
Kalemimden
yedi renk damlar, yedi kız bu sebepten benimle savaşır.
Tabiatımın
huysuzluğunu yazsam, yedi köy kadar meydan dar gelir.
[1027]
Ey
oğul! Olgunlaşarak büyü, yaşla başla kimse büyük olmaz.
Devamlı
feyz kazanırsan, dolunay gibi parlarsın.
[1028]
Ey
pehlivan! Tatlı dilli kalemi herkes bilir; çünkü o, ifadeyle kılıcın yaptığını
yapar!
Hiçbir
zaman kalemin işini kılıç göremez, sen kalem kullanmayı bil ey pehlivan!
[1029]
Bir
ömürdür benimle beraber göz ve gözyaş; gönlümün, mahzun ruhumun dertdaşı göz ve
gözyaşı!
Şarap
için, kadeh için çekmem sakinin minnetini, âşığın kadehi de şarabı da işte bu
göz, gözyaşı!
[1030]
Bu
toprak âleminde her seçkin kul, ilaç yerine kaygı zehrini içer.
Hilekâr
felek kimseyi memnun etmez, sonunda onu çerçöp gibi toprağa katar.
Ey
sevgili! Bilirim neden ateş gibi kırmızıdır gül: Senin yüzünün nurundan
utanmıştır gül.
Senin
inleyen Burhân’ın gibi bülbüle rağmen, yüzünü anarak çayırdan deriyorum gül.
[1032]
Ey
eşi benzeri olmayan! Meclisinde gönül gibi meşale var.
Senin
can ve gönül yakan aşkın, ezel gününden rızkımız olmuş.
[1033]
Ay
gibi güzel sevgilim, misk kokulu zülfünü kırmızı yüzüne atıp naz ve işveyle
yanıma geldi.
Kuzey
rüzgârı gibi cana can katan nefesiyle gönül goncamın düğümünü çözdü.
[1034]
Ey
iki gözmün nuru! Sen ilim öğren; bu ömür hızla geçer.
İki
âlemde de saadet istiyorsan eğer, gayretle tahsilini tamamla .
[1035]
Gönül
kârımızdır gece kandili, bu gönül meclisleri bu sebepten güzeldir.
Ay
yüzlü sevgilimin menzillerinden gönül gözlerim gibi gönül yolları aydındır.
[1036]
Gül
mevsiminde dinlerim bülbülün şarkısını, bülbülün yanık feryadından kan olur
yüreğim.
Bahardan
sonra bülbülün hikâyesi kalmaz, deme; çünkü kıyamete kadar kalır bülbülün
efsanesi.
Padişahlık
adaleti bir bahçeye vermiş gül; eğlence meclisinde açmış gül.
Gülerek
tahta oturmuş, altın gibi parlayan tacı başına koymuş gül.
[1038]
Feridun
gibi padişaha lâyık şemsiyesini kanunla çemene vurmuş gül.
Bu
padişahlık meclisinde bülbül gibi haddinden fazla kıssa anlatana sahiptir gül.
[1039]
Gülün
diken gibi bir dostu var, bu yüzden âh edip sızlanır bülbül.
Bülbülün
ağlayışı, gülün gülüşü dört bir yanda tantana koparmıştır.
[1040]
Servi
gibi boya ve gül gibi yüze misk kokulu sümbül saçılmış, âh ne hoş!
Gülerek
salınarak gelmiş, bu sebepten çemende tantana koparmış.
[1041]
Gönül,
yüz canla sevgilinin âşığıdır, onun yanağının mumuna kelebektir gönül!
Leyla’nın
zülfünün siyahlığına olan aşkından Mecnun gibi divanedir gönül!
[1042]
Yol
eriyim ben gönül gibi, ay benzeri şahımın takipçisiyim gönül gibi!
Halk,
bu hürriyetin ismine esir, bense hürriyetten alamet isterim gönül gibi!
Ey
gafil gönül! Ne zamana dek dünya kaygısı ؟ekeceksin?
Böyle faydasız işten vazgeç!
Her
daim Hakk’ı söyle, Hakkin yolundan git, Hakk’ı ara; batılın pisliğinden kurtul
adamsan!
[1044]
Gönlün
Edhem âlemini görmek istiyorsan, çıkar bu halkı, çıkar kendini bu gönül
âleminden.
Dünya
meşguliyetinden arındıran kendini Mesih gibi, elbette gönül nefesiyle
diriltirsin ölüyü.
[1045]
Ey
gönül! Biz Hakk’ın zatının mazharıyız, biz Tanrı’yı gösteren aynayız ey gönül!
Biz
Hak’la doluyuz, kendimizden yana boşuz; biz Tanrı’dan ayrı değiliz ey gönül!
[1046]
Sen
güzellik ve benzersizlik sahibi! Ne hoş bir sevgilisin baştan ayağa güzelsin!
Sokağının
kâbesinde, kendi gözyaşım gibi ne hoş delilim var!
[1047]
Servi
boylum naz ve işveyle gönlü kendisine çeker sormadan söylemeden.
Her
sabah gözün Nil suyunun önünden ateş kanatlı tavus misali uçar.
Ey
sevgili! Güzel yüzün var senin, gül gibi; güzel türküm var benim bülbül gibi.
Gözümden
uykuyu aldın, koydun başıma sevdasını zülfünün sünbül gibi.
[1049]
Medresenin
tartışmalarından kaçın, ey gönül! Tekkenin hilesinden sakın, ey gönül!
Yabancıların
meclisinden kalk, ey gönül! Yâr ile karış, yâr ile karış, ey gönül!
[1050]
Adamsan
bu yola ayak bas, ey gönül! Velayet şahından bir medet iste, ey gönül!
Bütün
tarikat pîrleri bizim gibi o şahın kölesidir, ey gönül!
[1051]
Bir
gülün yakışından adet üzere ağlar bülbül, kanlı gönlünden çokça âh çeker
bülbül!
Onun
âşığı yakan yüzünün aşk ateşinden gül mevsiminde bülbül gibi inlerim.
[1052]
Ey
Kâbe’ye gidip de gönle mahrem olmayan! Ne zamana kadar gönül nefesinin
feyzinden mahrum olacaksın?
Git
gönül ziyaretçisi ol, gönülden himmet iste; çünkü gönül âlemi, toprak âleminden
yücedir.
[1053]
Ey
gönül! Sır bilen Allah erenleri, maksud yolunda yürürler, ey gönül!
İsâ
nefeslilerin kisvetinde olanlar gafildirler, insan suretinde eşektirler, ey
gönül!
Bu
kırık dökük testiye sen küçümseyerek bakma, hâl diliyle şu tür sözleri vardır:
Âlemin
şahıydım ben, tacım da başımdaydı, şimdi dilencilerin ayağının altında ezildim.
[1055]
Yeni
bir can bulmak istiyorsan, sevgilinin sözünü dinle, ey gönül!
Maksad
menziline ulaşmak istiyorsan, akan gözyaşı gibi git, ey gönül!
[1056]
Ey
efendi! Mal ve mülkle gururlanma, sonunda hepsi ayak altında yok olup gider.
Fena
seli varlık evini götürür, kıymetli ömrün kuzey rüzgarı gibi esip gider.
[1057]
Ey
gönlül! Ahiret işinde akıllı ol, asla bu işten daha iyisi olmaz, ey gönül!
Rahatına
düşkünler gibi yemek ve uykunun esiri olma, Hakk’ın zikriyle uyanık ol, ey
gönül!
[1058]
Sevgilinin
zikrinden gafil olana akıllı kişi, yaşıyor demez, ölüdür der.
Gönlünde
onun derdi olmayan, meyvesiz, mahsülsüz ağaca benzer.
[1059]
Ey
gönül! Mecnun gibi ol, bütün aşk ve sevda ilimlerinde kâmil ol!
Aşk
muallimdir, adama ders verir, aşktaki divanelik ilmini müderris bilmez!
Ey
Efendi! Malınla mülkünle gururlanma, sonunda malına zarar ziyan ulaşır.
Aklın
varsa kalıcı saadet talebinde ol, kemâl ehli geçici servet peşinde olmaz.
[1061]
Ey
gönül! Her an sevgiliyi zikret, kendini onun derdiyle mutlu et, ey gönül!
İsâ
gibi kendini bağlılıklardan kurtar, dünyada özgür yaşa, ey gönül!
[1062]
Malın
mülkün tamamından el çek, kemalât tahsili maldan daha iyidir.
İnsanın
kıymeti kemali nisbetindedir, mal ile nasıl artar cahilin kıymeti?
[1063]
Kabiliyetlidirler
kemal taliplileri, faziletlidirler kemal isteklileri.
Cahil
insan mal ile de bayağıdır, kemal sahiplerinin alnı açıktır.
[1064]
Muhabbet
âleminde cengaversin, ey gönül! Bütün sır ehlinin liderisin, ey gönül!
Din
sığındağı şah Hüseyin’in gölgesinde, bugün güneş gibi başın dik, ey gönül!
[1065]
Gönülde
ehl-i beytin muhabbeti var, gönlün felekten daha yüce bir sarayı var.
İştiyaklı
âşık Burhân gibi gönlün beş parmaklı denizi var.
[1066]
Burhân
o ay parçasına gönül vermiş, zavallı gibi onun derdini çeker gönül!
Onun
yüzü gibi gül yoktur çemende, âvare bir bahçe kuşudur gönül!
Ey
gönül! Bütün insanlar aynadır, bunlarda zâtın yüzü görünür.
Yakîn
ile Hakk’ın âyetlerinin mazharıdırlar, baştan başa bütün bu varlıklar, ey
gönül!
[1068]
Ey
gönül! Ezel güneşinin doğduğu gönül ol, yiğitçe sen Hz. Ali’nin takipçisi ol,
ey gönül!
Feleklerden
daha yüce olmak istersen, o velinin mübarek kapısının toprağı ol, ey gönül!
[1069]
Ey
gönül! Alçak kimseler görünüşte insandır, sen soysuzdan insanlık bekleme, ey
gönül!
Kişi
marifetle insan olur; fakat, kimse marifetsiz insan olmaz, ey gönül!
[1070]
Ey
gönül! Yolda adam gibi yürü, Şâh-ı merdândan yardım iste, ey gönül!
Kutlu
maksud menziline sen o şahın himmetiyle erişirsin, ey gönül!
[1071]
Ey
gönül! Aşk sırrına mahrem ol, onun yolunda Edhem gibi ol, ey gönül!
Gam
dikeninden feryat etme bülbül gibi, mütebessim ve neşeli gül gibi ol, ey gönül!
[1072]
Bizim
eski sevgilimiz geldi, keder gitti gönülden; nasipsiz gönlümüzün muradı oldu
hasıl.
Gönül
haremime, göz haneme oturdu da sen sanırsın göklere ay gibi oldu nazil.
Halilulllah gibi sevgilinin yurduna varmak istiyorsan,
onun yolunda gözyaşı gibi, sel gibi koş!
Kör
değilsen, kuru sopayı delil gösterme; ıslak gözün akan yaşından daha iyi delil
yoktur!
[1074]
Haydar’ın
sevgisi gibi bir dadının büyüttükleriyiz, onun gibi bir kerîmin cömertlik
sofrasından azık yiyenleriz.
Ebedî
nimete gark olduk biz, bu sebepten feleğin sıcak olsun, soğuk olsun iki
ekmeğini yemeğiz.
[1075]
Gönlümü
bir sırra mahrem yapmak istiyorum, candan tende oldukça aşk oyunu oynamak
istiyorum.
Sevgilimin
iki kaşının mihrabında gece gündüz huşu ve gönül huzuruyla namaz kılmak
istiyorum.
[1076]
Bir
ömürdür aşk ve sevda yolunda dolaştım, divane gönlün muradı için dolaştım.
Bazen
semender kuşu gibi ateşkedede dolaştım, bazen gözbebeği gibi denizde dolaştım.
[1077]
Senin
gül yüzünün şevkinden feryat etmekteyim, divane bülbül gibi içim ağlamaklı.
Tende
can oldukça senin aşk yoluna gözümden kanlı gözyaşı dökeceğim.
Allah’a
hamdolsun ki senin kutlu saadetini gördüm, yüzün gibi nevruz bayramını gördüm.
Can
bahşeden sözünü çok işittim, kendimde gönül yakan lütuf nazarını çok gördüm.
110791
Senin
zikrinle halktan uzak duruyorum, çünkü derdinin köşesi gibi bir uzlet köşem
var.
Dünya
malından elimde bir şey yok ama, aşkının gölgesinde himmetim var.
[1080]
Muhabbet
âleminde cengaverim, bütün sır ehlinin lideriyim.
Hz.
Hüseyin’in saadet gölgesindeyim, bugün güneş gibi yüceyim.
[1081]
Gül
mevsiminde çimenliğe taşınmak, zevk ü sefa veren içecekleri başka şekilde içmek
istiyorum.
Burhân
gibi her akşam sabah kadar canım istediği gibi elime kadeh alıp sevgiliyi
kucağıma almak istiyorum.
[1082]
Siyah
zülfünün dert ve kederinden ağlarım, ay gibi yüzünün hasretinden ağlarım.
Gece
gündüz toprağa oturup seni bekleyerek yürekten yoluna ağlarım.
Ona
dedim: “Ben bin yetenekli bülbülüm”; gülerek dedi: “Sadberg çiçeği benim”
Ona
dedim: “Kırmızı dudağın tatlıdır”; dedi: “O şeker kıtlayan papağan benim”
[1084]
Dünyada
senin gibi bir sevgili görmedim, sokağının haremi gibi sığınak görmedim.
Çemende
senin yüzün gibi bir gül koklamadım, gönül yakan güzelliğin gibi bahçe
görmedim.
[1085]
Başımda
servi boylu güzelin arzusu var, onun derdi gibi sırdaşım var.
Bülbül
gibi onun gül yüzünün iştiyakından, Burhân gibi name çalan gönlüm var.
[1086]
Şimdi
bahar mevsimi; lâle yüzlümle hoşça eğlenmek için çöl yolunu tutmak istiyorum.
Bazen
çınar altına, ırmak kenarına oturmak, bazen elime kadeh almak, bazen yasemin
gibi zülfü tutmak.
[1087]
Dervişim
ben, ne makam ne mevki isterim; ne tac, saltanat tahtı isterim.
Vuslat
gecesinde Burhân gibi mutlaka ay misali yarin kucağında olmak isterim.
Sevgilinin
yoluna toz gibi oturdum, onun geçiş yoluna kral gibi oturdum.
Sevgililer
bahçede, bahar mevsiminde mutludur; ben ise dert köşesinde sevgilinin zikriyle
oturdum.
110891
Elif
gibi seni candan tanımak, yüzünün kuranını öpmek ve okumak istiyorum.
Ey
ay yüzlü! Siyah zülfünün hikâyesi, bilirim, şeb-i yelda gibi uzundur.
[1090]
Burhân!
Ben o rıza bahçesinin bülbülüyüm, sabah rüzgarıyla aynı duayı okur, aynı nefesi
alırım.
Sevgilinin
yolunda tozum ancak nazar sahiplerinin gözünde safa sürmesiyim.
[1091]
Ey
dolunay gibi yüzü olan! Gece gibi o zülfünden yüzüne atmışsın.
Gönül
biriyle aydınlık, diğeriyle karanlıktır, her ikisi İslâm ve küfür gibi
görünürler.
[1092]
Malı,
mülkü, yurdu terketmiştir gönlüm; sevgilinin huzur veren sokağının sakinidir
gönlüm.
Feryat
ve figandan hiçbir zaman kurtulmaz, sevgilinin yüzündeki gülün bülbülüdür
gönlüm.
[1093]
Garip
Burhân gibi dert ehliyiz, fakr ehliyiz ve dervişiz.
Bizim
halvetimizde yabancı yoktur; sevgiliyle doluyuz, kendimizden boşuz.
Ben
senin sokağının bahçesinde itikaftayım, ben gül yüzünün ağlayan bülbülüyüm.
Anber
kokulu zülfüne gönül verenim, fitne arayan gözlerinin avaresiyim.
[1095]
Ben
Burhân’ım, yeni yetme edibim; altı yönlü Çârbâğın bülbülüyüm.
Hz.
Peygamber’e na‘t söylerim, Hz. Haydar’ın menkıbesini anlatırım.
[1096]
Sen
benim canımsın, âlemin canısın; cihan sultanı kapında dilenci.
Can
veren ve gönül alan dudağın âlemin dermansız derdinin şifasıdır.
110971
O
huzur veren ayın vuslat gecesinde, her an gül renkli kadeh ؟ekiyorum.
Şeker
gibi ve tatlı gülen dudağından lezzet bulayım, muradımı hasıl edeyim diye.
110981
O
İsâ nefesli sabah rüzgârı gibi her an ayağına baş koyarım.
Senin
yüzünde binlerce gül bahçesi var, senin kahkahanda yüzlerce neşeli bahar var.
[1099]
Gönlü
baştan ayağa sevgilinin aşkıyla beslerim, ؟öl
lâlesi gibi dağlayarak beslerim.
Güzellik
bahçesinde o yeni yetişmiş fidanı, iki gören gözüm suyuyla beslerim.
Gönlüm
bir ömürdür zülfünün tuzağına düştü, çaresizce cefana teslim oldu gönlüm.
Burhân
sıfatlıyım ben, kendi teslim boynumu senin zulüm kılıcının önüne koydu gönlüm.
[1101]
Değerli
cömert babamın nefesi feyzinden ana kuzusu tabiatım gül gibi açtı.
Hızır
gibi kalemin hayat suyundan Mîr İmâd’ın hattına delil gönderdim.
[1102]
Kadehin
gibi kırmızı dudağının hasretini çekiyorum, lâle renkli yüzünün derdini
çekiyorum.
Senin
gibi ay yüzlünün hayaliyle gam köşesinde gece gibi zülfünün derdini çekiyorum.
[1103]
Ney
gibi dağlı gönlüm var, bu yüzden ağlar, ahlanıp vahlanırım.
Gurbet
âleminde Hz. Ali’nin muhabbetiyle Burhanca şöhretim var.
[1104]
Senin
aşkından inlemekteyim, dertliyim, ney gibi ateş sıçrar boğumlarımdan.
Şirin
dudağınla beni okşa, çünkü o balımdan, şekerimden daha tatlıdır.
[1105]
Gönlümde
lâle gibi dağlanma var, o yüzden çöl gibi vatanım var.
Senin
gül gibi gülen yüzün var, benimse bülbül gönlü gibi çemenim var.
Servi
boylu ayın evinde mutluyum, aslan burcundaki güneş gibi mutluyum.
Muğların
harabat meclisinde Burhân gibi kendi sarhoşça naramla mutluyum.
[1107]
Dert
ovasında kırmızı lâle gibi açtım, gönül ateşiyle çöl eteğinde açtım.
Burhân
gökyüzünün Sadberg gülünün aksine, Rum mülkünün toprağında tek başıma açtım.
[1108]
Ali’nin
muhabbetiyle âlemi aydınlatırım, gönlüm feleğin güneşi gibi ateş içinde.
Onun
nazarının feyzi bana düştü, böylece günlerim hep güzel geçer.
[1109]
Her
ne zaman kırmızı dudağını hatırlasam, elimde olmadan feryat figan ederim.
Yüzünün
hasretinden alev saçan âhımla zülfünün parlayan iki büyük yıldızını saçarım.
[1110]
O
sevgilinin zülfünün divanesiyim, onun mum yüzünün kelebeğiyim.
Geceden
sabaha kadar sevgilinin meclisinde ney gibi çokça yanıp yakılmaktayım.
[1111]
Kırmızı
dudakların çok hararetlidir, bilirim; güneşin kızı gibidir, bilirim!
Sevgilim!
Dolunay gibi yüzünde zülfün misk kokulu peçedir, bilirim!
Ben
her zaman bir ؟aba
içerisindeyim; zülfünü ve yüzünü vasfetmekteyim.
Karanlıklarda
yaşayan o Hızır gibi, toprağı yeşerten pınarı arıyorum.
[1113]
Onun
ayrılığından dolayı âhım gibi kandilim var; gönlümde lâle gib bir damgam var.
Elinde
asası taşıyan şeyh başka, ben başkayım; onun kayın odunu var, benimse parkım.
[1114]
Bahçede
saf şarap içmek istiyorum, güneşin elinden sarhoşça içmek istiyorum.
Onun
ruh besleyen şarabını emmek, Hızır’ın çeşmesinden su içmek istiyorum.
[1115]
Senin
gibi sevgilinin aşkını terk etmem, başka ben ve ayva tüyüne meyletmem!
Yüzünde
ezel sabahını görmüşüm, o sebepten yedi yıldıza bakmam!
[1116]
Derdinin
sırrını yalnızca sana anlatırım, senin özel halvetinde hepsini anlatırım.
Senin
gibi ay yüzlüsünün hikâyesini, yelda gecesi yüz yüze anlatırım.
[1117]
Gümüş
bedenlinin can yakan aşkına sahibim, gönül ve göz gibi denizim karam var.
Onun
yüzünün ayrılığının yakışından yıldırım gibi alev saçan feryadım var.
Senin
sokağında güzel yerim yurdum var; inleyen bülbülüm, gül bahçesinde yuvam var.
Sadberg
gülü gibi yüzünün aşkından, aydın gönlümde alevli ateşim var.
[1119]
Gül
yanaklının derdinden ağlıyorum, bahar bulutu gibi ağlıyorum.
Onun
zikriyle yoluna oturmuş Burhân gibi ağlıyorum.
[1120]
Ben
sevgilinin yakışı ve derdinden yandım, gül yüzünün ayrılığından yandım.
Dert
ateşinden gözümden yaş döktüm, içimden bir çınar gibi yandım.
[1121]
Ey
sevgilim! Hayalinle dert köşesine oturdum, cümle halka birden gözümü kapadım.
Yakışından
ve ayrılığından kan döken gözümden mübarek yüzüme akik gibi gözyaşı döküyorum.
[1122]
Ay
yüzün gibi gözümü açtım, gece gibi zülfünün tuzağına düştüm.
Dert
yükünü, cefa belanı çektim, üstelik aşkının yakışını, derdini gönlüme koydum.
[1123]
Dertli
ve kederli âşıklarız, çünkü derdinin yoluna adım attık.
Meclisinde
biz ney gibi aşk sırrından, ezelden beri dem vurduk.
Ey
sevgili! Senin gibi canan görmedim, senin gibi dost görmedim.
Derdin
gibi derman görmedim, kırmızı dudağın gibi Lokman görmedim.
[1125]
Dedim:
“Âşkından dolayı ateşim var” Dedi: “Şifasını iki dudağımdan ara!”
Dedim:
“Ondan ne zaman derman isteyeyim?” Dedi: “Gece yarısı beni o aydan iste!”
[1126]
Senin
gibi sevgili görmedim, aşkın gibi can azığı görmedim.
Birçok
coşan deniz gördüm, kırmızı dudağın gibi inci saçanı görmedim.
[1127]
O
ay yüzlünün vuslat gecesi ne zaman yatıysam, seher vaktine dek onun kırmızı
dudağını anlattım.
Âh
ne hoş! Onun ziyneti ve süsü için Burhân gibi mana incisi deldim..
[1128]
Gözümle
bir sevgili görsem, göğsümdeki kalbimle başka bir sevgili görürüm.
Çünkü
sevgili surettir, suretteki manayı güneşten daha net görürüm.
[1129]
Dünyada
ne mülk isterim ne vatan, sadece dertleşecek bir dost isterim.
Ben
mutluluğumu sevgilinin gamından isterim, dermanımı bir güzelin derdinden
isterim.
Senin
hurma ağacı boyunda meyve görüyorum, kırımızı dudağında bal ve şeker görüyorum.
Siyah
zülfün karanlık gecem gibidir ancak yüzünde seher mumu görüyorum.
[1131]
Dertsiz
olan hâlimi nerden bilsin? Ben sevglinin derdiyle mutluyum.
Gönlümü
mana güzeline verdim, Burhân gibi mala karşıyım.
[1132]
Kadim
sevgilinin aşk yolunun azığı can nakti ve gümüş gibi gözyaşıdır.
Çünkü,
teslimiyet nefesi dervişi maksudun menziline ulaştırır.
[1133]
Burhân
gibi ben de yol eriyim, bir güneşin ardından gölge gibi koşuyorum.
Ben
bülbülün kederi hakkında o yeni yetişmiş gülden bir kıssa duymak istiyorum.
[1134]
Gönlümü
sevgilinin zülfüne bağlar bağlamaz âlemin gamından kurtuldum.
Sürekli
aşk vadisinde koşuyorum, Mecnun gibi Leylaperest âşığım.
[1135]
Zannetme
heva ve hevesle raksediyorum ya da cehaletimden gösteriş olsun diye
raksediyorum.
Gönül
güzelini göz güzeline bağladım, bu sebepten zevk ve safayla raksediyorum.
Hayalinle
gözümden uyku kaçtı, derdinden yüzüme gözden yaş geldi.
Ay
yüzlümün vuslat gecesinde gözden saf inci saçmak istiyorum.
[1137]
Sevgilim
uzun boylu ve gümüş bedenlidir; bu sebepten göz yaşlı ve gönül alev doludur.
Dünya
malına meyledenlerin aksine onun ayağına baş koyup gözden inci dökerim.
[1138]
Âlim
gibi bilgili bir gönlüm var, hüner eşyalarından güzel bir giysim var.
Hocanın
akılsızlık delili var, benimse hat ve kalem gibi bir delilim var.
[1139]
Yüz
canla gönle huzur veren söz söylerim, ben ؟emen
kuşuyum Süleymân’ı anlatırım.
Doğrusu,
muhabbet ikliminin sultanı odur, bu yüzden onun gibi sultanı överim.
[1140]
Ben
Süleymân oğlu Burhân’ım, Şâh-ı merdânın özel müridiyim.
Göz
incisini ve can mücevherini onun mübarek yoluna saçarım.
[1141]
Gönlümü
sevgilinin kıvrılmış zülfüne bağlar bağlamaz iki âlemin derdinden de özgürce
kurtuldum
Burhân
gibi aşk şarabından sarhoşum, bu zühd şişesini kırdım bu sebepten.
Dostun
âşığıyım, ben her postun talibi değilim; onun dikensiz gül yüzünün bülbülüyüm.
Üzerimde
hile ve riya elbisesi yoksa bunda ne beis var? Bütün gece onun kırmızı dudağı
gibi şarap kadehim var.
[1143]
Bahçe
avlusunda divane gönlümle oturdum, lâle gibi damgamla çölde oturdum.
Kırmızı
gül gibi yüzünün aşkıyla oturdum, bülbül gibi ötmeye koyuldum.
[1144]
Gönlü
baştan ayağa sevgilinin aşkıyla beslerim, kırmızı lâle gibi damgamla beslerim.
Güzellik
bahçesinde o taze meyveli yeni fidanı, iki gören gözüm suyuyla beslerim.
[1145]
Güzel
yüzünün hasretinden gömleği gül renginde olan ben, yanan gönlümden âleme ateş
salarım.
Aşk
şarabının sarhoşum, mahmuruyum; zühd ve takva şişesini kırsam kueurlu değilim.
[1146]
Sevgilim!
Bir ömürdür seni arzularım, sana müştakım, senin hasta âşığınım.
Ay
yüzünü ve seni görememekten perişanım, karanlık gece gibi zülfünün şaşkınıyım.
İslâm
âleminde adam kıtlığı var, bu sebepten gönlümüzde İslâm derdinden başkası yok!
Bundan
önce hiçbir millette İslâm’ın en bilgili biricik efendisi gibisi yoktu!
[1148]
Gönlümü
sevgilinin zülfüne bağladım, bu yüzden yiğitçe feleğin esaretinden kurtuldum.
Bu
aşk ve muhabbet meyhanesinde Burhân gibi sarhoşum ve dilberperestim.
[1149]
Gönül
çelenin yüzüne âşık oldum, gonca gülün bülbülü oldum.
Akan
gözyaşı gibi aşk yolunda yürüyenlerin lideri oldum.
[1150]
Sabah
rüzgarı dün gece salınarak yanıma geldi, kendi dostlarımdan haber getirdi.
Hasret
ve dert çeken gönlüm onların haberinden çok mutlu oldu.
[1151]
Dervişim,
nam ve nişanı ne yapayım, ben? Sultanlığı, namı sanı ne yapayım?
Kendi
sevgilimin aşkının hapsinde mutluyum, cennetin hurisin, hizmetçisini ne
yapayım?
[1152]
Onun
yüzünü sayıklayarak uykumdan uyanır, gönlümü zülfünün halkasına asarım.
Onun
uğruna gönlümden toprağa ateş saçarım, gözümden ayağına yaş dökerim.
Bir
ay yüzlünün aşkından lâle gibi damgam var, sine ve gönül gibi bahçem, çölüm
var.
Burhân
gibi onun derdinin karanlık gecesinde, kendi âhımın ateşi gibikandilim var.
[1154]
Sevgilinin
hatırasıyla, hayaliyle çok mutluyum, bu sebepten alçak dünyanın derdiden
kurtuldum!
Sevgilinin
yüzünü istiyorsan ey hoca! Onun aynası gibidir bu timsalim!
[1155]
Sevgilim
yoksa yürek paralayan ağlayışımı mı duydu da göz yolundan gönül haremime geldi.
Gönlümün
onun yüzü gibi ayı var, vuslat gecesinde gönlümün istediği ondan başkası değil.
[1156]
O
ay yüzlünün vuslat gecesinde huzurluyum, gül renkli kadehim elimde!
Burhân
sıfatlı şeker saçan iki dudağından, şükürler olsun, mutluyum, mesutum!
[1157]
Sevgilinin
dert bağına düştüm düşeli, yaşlı gözden ırmak akıttım.
Onun
kırmızı yüzü aklıma geldikçe Burhân gibi sinemden alev saçan âh çekerim.
Ey
nazlı ve salınarak yürüyen sevgilim! Aşkın sırlarıma mahrem olduğundan,
Ben
senin güzel sesli âşık bülbülünüm; yüzün benim gülüm oldu, senin sokağın ise
gül bahçem.
[1159]
Sevgilimizin
zikiyle her yerdeyiz, her lahza ve her an onun muhabbet şarabından sarhoşuz.
Manada
feleklerden yüceyiz, surette topraktan aşağı olsak da...
[1160]
Ya
Rabbi! Senin ihsan kapın açıktır, bilirim; lutfun bütün kulları sevindirir,
bilirim.
Muhabbetinle
birlikte senin diri kalplilerin, mücevher hazinesi, sırlar bahçesidirler,
bilirim.
[1161]
Senin
derdin bana dost ve yardımcıdır, bilirim; benim gibi feryad ve figan edene
sırdaştır, bilirim.
Garip
Burhân’ın viran gönlünde bir ömrüdür yiğitçe mukimsin, bilirim.
[1162]
Ey
sevgili! Senin aşkın dost ve şefiktir, bilirim; dertli gönüllerin sırdaşısın,
bilirim.
Gözden
gizli olsan da her yanmış gönülde cansın, bilirim.
[1163]
Yüzünün
ve zülfünün derdini gönülde besledim, bu sebepten sabah akşam sevdan yolunda
dolaşırım.
Bütün
ömrüm boyunca yiğitçe; aşkından boynumu vurmazsan nâmerdim!
Sen
gittin, hayalin gitmedi gözümden; halime acı da yoldan geri gel yine gözümün
önüne!
Vuslat
meclisinde bir yer ver bana, ayrılığından gözüm denize döndü, gönlüm karaya.
[1165]
Gönlümde
lâle gibi bir bir damga var, çölün eteği gibi bir otağım var.
Hz.
Ali ve onun ailesinin gönül aydınlatan muhabbetiyle, gönlüm gibi bir kandilim
var.
[1166]
Senin
gibi sevgilinin muhabbeti sermayemdir, çehrenin ateşinden duman gibi
yükseliyorum.
Fitneci
zülfünün derdiyle, kederiyleyim; sürekli gözümden ırmak gibi akar gözyaşım.
[1167]
Sevgilinin
aşkı var gönlümde, siyah zülfünün sevdası başımda!
Burhân,
onun vuslat gecesinde, âh ne hoş, yüzü gibi parlayan ayım var!
[1168]
Biz
mazlum Hüseyin’in nesliyiz, aşk hazinesi ve gizli sırız.
Bizi,
beni ve malı mülkü terk ettik, Rum diyarının ziynetiyiz, süsüyüz.
[1169]
Gönlümü
sevgilinin zülfüne bağladım da âlemin derdinden kurtuldum.
Sürekli
aşk vadisinde koşuyorum, Leyla’nın âşığı Mecnun gibi sarhoşum.
Ey
gül yüzlü! Gönlümde aşkının yakışı var, bu sebepten bülbül gibi inlemekte
gönlüm.
Gül
mevsiminin sabah rüzgârı var, ne güzel! Gönlümün de ferahlık veren sesi var.
[1171]
Senin
sevdanı başımdan nasıl atarım? Senin bu derdini artırmak istiyorum.
Aşkının
sırrı gönlümde gizli, gözyaşımdan anlaşılırsa, nasıl yaparım?
[1172]
Servetim
sevdadır, ben de tüccarım; sevgilinin hayalinden başkası olmaz başımda.
Bu
âlemde aşk ve âşıklıktan başka bir uğraşım yoktur, Burhân gibi.
[1173]
O
vahdet denizinin suyu biziz, hakikat güneşinin nuru biziz!
Zatın
vechidir bizde görünen, ey efendi, varlık aynası biziz!
[1174]
Ben
senin aşkınla saadet sahibiyim, sabah akşam sohbet meclisiyle meşgulüm.
Sabahımın
kızıllığı, senin parlayan yüzündür; kırmızı dudağın gibi mutluluk suyum var.
[1175]
Sevgilinin
ayağının toprağı üzerindeyken, gözümden cevher saçarım ben!
Dostlanma
iki büyük yıldız gibi parlayan şiirimi hatıra bırakıyorum ben!
Derdin
eskiden beri dostum olduğundan, gamından başka yoktur yâr ve yardımcım.
Senin
al çehren altın çember gibidir, onun hasretiyle gözümden gümüş gibi gözyaşı
dökerim.
1177١]
O
ay yüzlünün derdinden ve kederinden serseriyim, her zifiri karanlık gecede
soğuk âhlar çekerim.
O
gümüş bedenli servi boyluyu arzuyla, ırmak kenarında ve bahçe avlusunda kucaklamak
isterim.
[1178]
Aşkın
gibi inleyen gönlümün hemdemi var, derdin ve kederin gibi mahremi var.
Kırmızı
dudağın Hz. İsa’nın nefesi gibi can verir, kapının toprağı Hz. Meryem’in avcu
gibi ilaçtır.
[1179]
Gönlümü
sırlara mahrem yapmak istiyorum, canım tende oldukça aşk oyunu oynamak
istiyorum.
Sevgilinin
iki kaşını mihrap yapıp gönül zevki ve huzuruyla namaz kılmak istiyorum.
[1180]
Alçak
namert dünya talebindedir, adam olana lâyık değildir dünya ve dünya malı!
Asla
çorak yerde zayi etmez kendi tohumunu akıllı ve bilge kişi!
Nazlı
sevgilimin yüzünün hasretinden ağlarım, Zühre alınlı ayımın kederinden ağlarım.
Alev
koparan âhım, hasret ؟eken
gönlümle onun dert köşesinde sızlanır, oturup ağlarım.
[1182]
Özgür
başlı rindim; sarhoşların şarabından içerim sevgilinin yüzünün kırmızı gülü
şerefine.
Yükümü
hangâhtan meyhaneye taşıyacağım Burhân gibi.
[1183]
Güzel
sevgilimin kirpiği gibi ok görmedim, onun fitneci gamzesi gibi kılı؟ görmedim.
O
ay gibi güzel uykudan uyandırmadı bizi; seher vakti ağlamak gibi tesir görmedim.
[1184]
Sevdan
gibi sermayem var, lâle renkli gözyaşı gibi ziynetim var.
Yüzün
gibi parlayan ayım var, kavuşma meclisinin gecesi gibi muradım var.
[1185]
Senin
ay gibi yüzünün aşüftesi benim, senin o siyah zülfünün hayranı benim.
Ey
güzeller şahı! Bir ömürdür dergâhında oturan Burhân sıfat kulunuz, benim.
[1186]
Ey
gönül! Eğer Edhem gibi avucuna kadeh alırsan, eğlence mekânına Cem giremez.
Adamsan,
iki dünyanın bağından kalender gibi tamamen özgür olursun.
Ey
efendi! Sen taklitten mutlusun, ben ise kendi içtihadımla izzetliyim!
Senin
gibi taklitçi oğlu taklitçi çoktur, benim gibi müçtehid oğlu müçtehid ise az!
[1188]
Ey
sûfî! Ben senin gibi zühtle anılmam, abaya ve sufilerin hırkalarına muhtaç
değilim.
Virane
köşede oturup “ benimle otur” dersin; ben senin gibi baykuş değilim!
[1189]
Zannetme
rahat bir nefes aldığımı, senin aşkında yüz bin sıkıntı çektiğimi.
Buhan
gibi bir ömür, bu emanet yükünü yiğitçe taşıdığım için memnunum.
[1190]
Sarhoş
geldiğimiz ve şarap sattığımız için, mey gibi daima coşup köpürürüz.
Burhân
gibi muhabbet meclisinde şarap, sakinin elinden kevser içeriz.
[1191]
Gül
renkli şarabın sarhoşuymuş Hayyâm, o yüzden şarabı haddinden fazla övmüş.
Ben,
Ali’nin muhabbet kadehinden sarhoşum, Hayyâm gibi üzüm şarabının sarhoşu
değilim!
[1192]
Biz
bu sevgi ve muhabbet meclisinde neyiz; tarihe nam salan bizleriz.
Burhân
gibi Necef şahının nefesinin feyzinden, ruhu aydınlatır, cihanı süsleriz.
Bern
senin gibi sevgilinin dert ve kederini isterim, Burhân gibi senin derdinden
derman isterim.
Başkasının
İkramını istemem, ancak senin kınamanı candan isterim.
[1194]
Yâ
Ali! Senden yardım isterim, şefkat nazarı senden isterim.
Hacetimi
kimseye bildirmem, ben bütün hacetimi senden istrerim.
[1195]
Bu
dert yolunda akan gözyaşı yoldaşımdır; yardımı ben vilayet şahından isterim.
Bu
dünyada kimseye minnetim yok, çünkü ben yüce makamlı o şahın kapısının
bekçisiyim.
[1196]
Haydarın
muhabbeti can gibidir tenimde, gönlümde yanan kandilim odur.
Ben
Ali’yi ezelden beri severim, ebede kadar onun düşmanına düşmanım.
[1197]
Gönlümde
Hz. Muhammed’in aşkı var, sinemde Âl-i Ahmed’in muhabbeti var.
Allah’a
hamdolsun daimi saadetim var, Hz. Hüseyin gibi ulu ceddim var.
[1198]
Ben
senin aşkınla zayıf ve hakir oldum, hem gam yolunda toz ve toprak oldum.
Vefalı
ve çileli Burhân gibi, ömür boyu vatanımdan, yurdumdan ayrı düştüm.
Sevgilinin
kırmızı dudağı gibi kadehim var, tıpkı kendi gönlüm gibi her an sarhoşum var.
Harabat
meclisinde bir makamım olduğu için dünyada namım, şanım var.
[1200]
Güneşim
Hz. Ahmed gibi padişahtır, ayım Hz. Ali gibi bir şahtır.
Her
ikisinin parıltısıyla iki gözüm aydındır, her ikisinin feyzinden gönlüm gibi
muradıma erdim.
[1201]
Babam
hakkında Ahmed gibi güneştir elim; onun feyzinden dolayı bulut gibidir elim.
Şeyhin
ve pîrin elini tuttuğumda, Ebû Turâb’ın mübarek eteğindedir elim.
[1202]
Ey
Kerîm Allah’ım! Dergâhına umutla geldim, kötü isem de ümitsiz ؟evirme beni!
Daim
kereminle, Âl-i Muhammed hürmetine, İslâm ordusuna yardım et!
[1203]
Ebu’l-Hasan’ın
nimet sofrasından beslenirim, Ebu’l-Hasan’ın kerem denizine daldım.
Burhân
gibi elest gününden beri Ebu’l-Hasan’ın feyizli nefesiyle diriyim.
[1204]
İ؟li içli öten bülbüldür
gönlüm; rıza bağında itikafa girmiştir gönlüm.
Burhân-ı
Hüseynî gibi bak, makamat ve maişet ehlindendir gönlüm.
Muradın
için gelmişsin, biliyorum; cihat için gelmişsin, biliyorum.
Ey
gafil! Ömrün boyunca geçim derdindesin; ahiret işine gelmişsin, biliyorum.
[1206]
Yol
eriyim, sıdk u safa ehlindenim; bu sebepten rızkım hep gayptan gelir.
Ben,
muhabbetli Burhân gibi, aşk meclisi güzelinin sohbet arkadaşıyım.
[1207]
Feleğin
güneşi gibi ışık saçarak dönen bizler, Hz. Ali’nin muhabbetiyle âlemin
etrafında döneriz.
Muhabbetli
Burhân gibi bir ömürdür, o can güzelinin yolunda döneriz.
[1208]
Senin
yüzünle mesut olduğum, âlemin kederinden de kurtulmuş olduğum o gün âh ne
güzeldi!
O
vuslat gecesinde, Burhân gibi, senin can veren kırmızı dudağınla hemdem olduğum
o an âh ne güzeldi!
[1209]
Gönlümüzde
hep derdin, yüzün, zülfün var, bu sebepten sabah akşam soğuk âhlar eder,
sızlanırız.
Onun
aşk meclisinde tamamen yanarız; gönül gibi kandilimiz, göz gibi kadehimiz var.
Güzeller
sultanından haber aldım, dergâhı gibi İslâm yurdum var.
Her
ne kadar doğum yerim Belh’in Hangâh’ı
ise de; mezkur Hangâh gibi yüce makamım var.
[1211]
Ben
senin dudağının kadehinden sarhoşum, şarabı ne yapayım? Yüzünün inleyen
âşığıyım, gülü ne yapayım?
Dertle
dolu gönlümün vuslat gibi dermanı var, ilacı, dedikoduyu ne yapayım?
[1212]
Âl-i
Ahmed’im iki âlemde sultanlarımızdır, çünkü onlar hep ululuğumuza sebep
oldular.
Mertebece
ashaptan üstündürler; bu yüzden kimse Muhammed’imin cübbesi altına giremedi.
[1213]
Gönlümde
lâle gibi bir damgam var, yaşlı gözüm gibi de dostum var.
Ben
gurbetin feyz yurdunun mülkündeyim, yüzün gibi bahçem, çayırım var.
[1214]
Sürekli
sevgilinin hayalini başımda taşıdığımdan, gözüm, gönlüm aydın.
Onun
gam yolunda can naktim gibi azığım var, akan gözyaşı gibi rehberim var.
[1215]
Ali’nin
muhabbeti gibi dostum olduğundan onun düşmanlarıyla mücadele ederim.
Elimde
Burhân gibi, Zülfikar gibi kalemim var.
Senin
kırmızı dudağının ؟evresinde
bayramım var, yüzün gibi ayım, güneşim var.
Ayrım
yapanların elinden yalnız halvetteyim, Burhân gibi tevhit halkam var.
[1217]
Allah’a
şükür, velayet şahının izindeyiz, sevgi yolunun yolcularının başıyız.
Biz
güneş tabiatlıların gönlü cemaatin mumudur; bu yüzden Burhân gibi muhabbet
meclisinin parlaklığıyız.
[1218]
Senin
aşk ateşin pişirmiş beni, ham değilim; İsâ nefesliyim ben, kendini düşünen
alçak değilim!
Senin
gibi tatlı dudaklıdan güzelce bahsediyorum; acı şaraptan dem vurmam, çünkü
Hayyam değilim!
[1219]
Gönlümüzü
Hz. Ali’nin muhabbetine bağladık, ona bağlandık iki âlemin bağından özgürce
kurtulduk.
Var
oldukça Burhân gibi her an o şahın methini okuruz.
[1220]
Benim
işin hep aşktır, âşıklıktır; gönül huzuru olmadan yaşamak istemem.
Gül
mevsiminde gül yüzlünün yakışından bülbül gibi feryat etmeden nasıl huzur
bulurum?
Bir
sevgili uğruna yabancıların kınamasını çok ؟ekerim,
gül uğruna bir bülbül gibi dikenin zulmünü ؟ekerim.
Burhân
gibi alçak dünyanın derdini ؟ekmem,
ancak sevgilinin cana can katan kederini ؟ekerim.
٧1222\
Sevgilinin
mum gibi yüzünün etrafında dönerim, kelebek gibi yanan canımla dönerim.
Gönül
aydınlatan damgamla bir ömürdür Leyla peşinde Mecnun gibi çöllerde dönüp
dururum.
٧1223١
Dert
zehrini tadan o adam benim, gönül derdi ؟eken
o adam benim.
Aşk
taciriyim, sevgilimin yiğitçe yüz canla satın aldığı keder eşyası benim.
[1224]
Pirimin
nefesinin feyziyle esaretten özgürüm, onun gibi üstat beni ؟ok irşat etti.
Bu
suret güzeline rağmen yiğitçe gönlümü mana güzeline verdim.
1225١]
Ey
Burhan! Gam yolunda dönen benim; kimsenin haberi yok yanışımdan, derdimden.
Her
an ney gibi bedenim kuru ve boş, soğuk feyadımın ateş saçması garip değil!
Ey
Burhân! Bu meydanın eri benim, Ali’nin muhabbetiyle çağın meşhuru benim.
Her
sabah feleğin güneşi, o şahın kabrinin kapısına muhafız gönlüm gibi baş koyar.
122٦١]
Ey
Burhân! Sevgili derdi olan benim, başta siyah zülfünün sevdası olan benim.
Geceleri
onun hayaliyle sabaha kadar otururum, aydın iki gözümde nasıl uyku olsun?
[1228]
Gönlünü
bir sevgiliye vermiş olan benim; onun muhabbetini bu göğüs hazinesine koydum.
Onun
gibisinin kırmızı yüzünün hasretinden, gözyaşıyla onun dert yoluna düştüm.
[1229]
Bendeniz,
Murtazâ’nın muhabbetiyle meşhurum, onun nazarının feyzinden güneş gibi
parlağım.
O
şahın hatırasıyla her zaman mutluyum, bu sebepten iki âlemin nimetleri gözümde
değil.
[1230]
Gönlünü
sana veren o kişi benim, haddinden fazla derdini ؟eken
o kişi benim.
Zulmünden
dolayı iğne yiyen o kişi benim, yaralı âşık olan o kişi benim.
Yûsuf
gibiyim; kardeşlerimin derdini ؟ekerim,
eskiden beri zindan ؟ilesi
؟ekerim.
Bu
gurbet diyarında dağlanmış sinemden, âh ؟ekerim,
ayrılık hasreti ؟ekerim.
[1232]
Ey
aşk! Sen dert ؟ekenlerin
dostusun, bilirim; bütün hasta gönüllerin şifasısın, bilirim.
Her
zaman gönül haremimde oturursun, bir ömürdür bana can dostusun, bilirim.
[1233]
Muhabbet
kadehini elime aldım, sarhoşça yüz şevkle, ısrarla tuttum.
Hakir
Burhân gibi ben, iki sevgi eliyle Necef sultanının eteğini tuttum.
[1234]
Aşkın
tüccarıyız ve kemalât satın alırız, sen zannetme mal, mülk ararız.
Oraya
gidecek her cins malı satın alırız ve onun da simsarlığını yaparız.
1235١]
Bir
ömürdür senin sevdanın yolunda dolaşırım, iki zülfünün ve uzun boyunun
hatırasıyla dolaşırım.
Her
gece kelebek gibi yüzlerce yanıp yakılmayla, güzel yüzünün mumu etrafında
dolaşırım.
[1236]
Yalnız
giderim, kalabalıkla dönüp dolaşmam; onun aşk vadisine bir istekle dolaşırım.
Gerçek
sevgilinin aynası Leyla’dır, Kays gibi o yüzden Leyla’nın ardında dolaşırım.
O
ay yüzlü güzelin vuslat gecesinde nasıl uyurum? Çünkü sabaha kadar onun kırmızı
dudağını anlattım.
Onu
allayıp pullamak için mana incisini Burhân gibi derdim, âh ne hoş!
[1238]
Sevgilinin
derdini, kederini kim görmüş? Gönlüm; onun sitem yükünü kim çekmiş? Gönlüm!
Onun
sevgisinin güzel ve çekici malını kim gerçekten yüz canla satın almış? Gönlüm!
[1239]
Kıymetli
sevgilimin aşkının yolunda dertli gözümden çok yaş dökerim.
Can
aydınlatan ve gönül bezeyen yüzünün güneşi, bir ömürdür gönlümde, ruhumda.
[1240]
Ney
gibi sinemde ayrılık dağlanışı var, bu sebepten kuru tenimde ağlayan yüreğim
var.
Sevgilinin
aşk davasını ispat için ağlayan iki gözüm gibi iki şahidim var.
[1241]
Ay
yüzlünün ayrılığından isyandayım, gece yarısında soğuk âh çekerim.
O
gümüş bedenliyi ırmak kenarına göğsüme bastırmak istiyorum.
1242١]
Senin
arzunla mutlu olan kişi benim, senin cefa yükünü çeken kişi benim.
Ayağına
baş koymuş kişi benim, yüzünün güzelliğinde yok olmuş kişi benim.
Divanelik
çölünde ben bir arzuyla dolaşırım, bir ömürdür Kays gibi Leylâ’nın ardında
dolaşırım.
Bazen
Süreyya makamında Saba rüzgârı gibi dolaşırım, bazen Süheyl yıldızı gibi
gökyüzünde dolaşırım.
[1244]
Sevgilinin
kırmızı dudağı gibi kadehim var, yüzü, zülfü gibi mehtabım var.
Sarhoşum
ve sevgiliye hayranım ey Burhân! O yüzden safa meclisi gibi makamım var.
1245١]
Ey
gönül! Sen bir güzele taparsın, bilirim, bir yârin zülfünün kemendine
giriftarsın, bilirim.
Kelebek
gibi onun yüz mumunun etrafında, huzursuzca yanıp yakılmadasın, bilirim.
[1246]
Yoluna
yaşlı gözümden su dökerim, hayır hayır, yanlış söyledim denizden inci dökerim.
Senin
can veren kırmızı dudağının anısıyla, hayaliyle sabah akşam kadehe şarap
dökerim.
[1247]
Yüzlerce
şükür olsun! Muhabbet ehlindendir gönlüm, Hz. Ali’nin muhabbetiyle kendini
bezer gönlüm.
Ben
yakınlık hareminde o şahın yolundan giderim, bu doğru yolda yoldaşımdır
gönlüm.
inleyen
gönlüm var neyi ne yapayım? Onun sarhoşuyum şarabın sarhoşluğunu ne yapayım?
İşim
gücüm sevgilinin lutfuna bağlı, ondan başka mecaz sevgiliyi ne yapayım?
[1249]
Ben
dünyada mana ehline benzerim ya da ben semavî kâtibe benzrim.
Mânî suret çizer, ben surete mana yüklerim, nasıl
Mânî’ye benzerim?
[1250]
Yiğitçe
vatan yurdundan kurtuldum ve tuzaktan uresen gibi kurtuldum.
İki
âlem derdinin esaretinden Burhân gibi, Ebu’l-Hasan’ın feyizli nefesiyle
kurtuldum.
[1251]
Dün
gece gönlümün güzeli gözümün önünden gül gibi gülerek gönül haneme sevgilim
giriverdi.
Gönül
pervanem seher vaktine kadar onun yüz mumunun etrafında yanıp yakıldı, ne hoş!
[1252]
İnsanoğlu,
daima adıyla yaşar; bütün bu organlar ve vücut sonunda toprak olur.
Ruhumuz,
her şeyi bilen Allah’ın katından gelmiştir, tekrar oraya gider ve orada bulur
huzur .
Ey
ay yüzlü güzel! Yüzünü görür görmez bütün güzeller içinden seni seçtim.
Derdinle
her an gözyaşım akar; sen sanırsın ki Ceyhun nehri gözüm.
1254١]
Ben,
güneş misali sevgilinin âşığıyım, onun aşkını suyum ve toprağımdan yaratmışlar.
Ne
zaman onun güler yüzünü görsem gamlı gönlüm çokça mutlu olur.
1255١]
Seleften
halefe ilim miras kalmamış; ilim yerine görenekler kalmış.
Yazık,
çok yazık! Selefin bildiğini gerçekten halef bilmez olmuş.
1256١]
Ey
Burhân! Sır ehliyim, Murtazâ’yı çokça vasfederim, öten bülbül gibi onun
övgüsünü yazarım.
Dostların
yararı için sevgi kürsüsünde oturup yüz şevkle mücevher sandığı açarım.
[1257]
Gönlümüzü
sevgilinin zülfüne bağlayınca, her iki cihanın esaretinden kurtulduk.
Biz
onun güneş gibi çehresine âşığız, onun aşk şarabından çokça sarhoşuz.
[1258]
Dostun
âşığıyım, bu postun talibi değilim; kendimden boşum ancak onunla dolu olmaktır
muradım.
Safa
meclisinde ney gibi boşum, onun kırmızı dudağı gibidir şarap kadehim, ne
güzel!
Her
gece sevgilinin yüzü gibi ayım var, güneşinin gölgesinde uyanık gönlüm var.
Onun
aşk yolunda şevkle aceleyle koştum, gözümün akan yaşı gibi yoldaşım var.
[1260]
Sevgilimin
elinden feryat ederim, her an onun derdinden ahlayıp vahlarım.
Gurbet
ve keder diyarında senin yâdından başka dertleşenim yok.
[1261]
Dünyada
senin gibi sevgilim varken, gururlanırım; muhabbetin gönlümün dostu ve can
azığım olmuş.
Senin
uzun zülfünün kıssasını baştan başa biliyorum, şeb-i yeldada yüz mumunun önünde
anlatacağım.
1262١]
Medresenin
boş sözlerinden bir zevk alamadım, Burhân gibi oradan yüz çevirdim.
Şarap
içenlerin harabat eğlence meclisinde, kederli gönlümün safası için acele
davrandım.
1263١_]
Kim
çok cahil ise çok bencildir; insanların gözünde eşekten daha değersizdir.
Kimin
kemalâtı, fazileti ve hüneri varsa daima dillerde hayırla anılır.
[1264]
Keremli
gönül alıcı tabiatın gibi ihsan et de akşam senden burnumuza kerem kokusu
gelsin.
Bağışladığın
herşeyi birilerine söyleme; cömert huy, verip söylemektir.
Ben
güzelimin kirpikleri gibi hiç ok görmedim, fitne saçan gamzesi gibi kılıç
görmedim.
O
ay yüzlü bizi uykudan uyandırmadı, seher vakti ağlamadaki tesir kadarını hiç
görmedim.
1266١]
Kadim
sevgilinin ayrılığı gönlümü kebaba çevirdi, çünkü o yumşak tabiatıyla tesirce
ateş gibidir.
Kendi
dinar gibi sarı yüzüme hep onun derdinden ötürü gümüş gibi gözyaşı saçarım.
[1267]
Sevgilinin
ayrılık ateşiyle yanıyorum, içimden çınar gibi yanıyorum.
Güneş
misali ayın kederinden derdinden sabah akşam alev gibi yanıyorum.
[1268]
Malı
mülkü, bizi beni terk ettik, Ebu’l-Hasan’ın yolunun yolcusuyuz.
Garip
Burhân-ı Hüseynî gibi sayılır ve güvenilir müminiz.
[1269]
Kutlu
zamanı ve anı bekliyoruz, vaat edilmiş Mehdî’nin yüzünün âşığıyız.
Bir
ömür onun yolunu bekledik, onu ararken çok yol katettik.
[1270]
Gönlümün
sevgilisi beklediğim yoldan gelip gül gibi gülerek oturdu virane gönlüme.
Akşamdan
sabaha kadar kanatlarını yaktı yüz mumunun etrafında gönlümün pervanesi.
١27١1_]
Ya
Rabbi! Merhametin haddinden fazladır bilirim, feyzin güneş gibi görünür,
bilirim.
Yüzünün
nurundan bütün âlem aydınlıktır, senin sırların bütün batınlarda gizlidir,
bilirim.
١272١_]
Ya
Rabbi! Sen müjde verdin gönlüme, senin müjdenden mutluluk geldi gönlüme
Yüzlerce
şükür ki muhabbetini koydun gönlüme, kendi katından bir yol açtın gönlüme
[1273]
Ya
Rabbi! Senin keremin muvafıktır bilirim, lutfun her zaman müşfiktir bilirim
Burhân
toprak gibi hakir ve aşağıdır ancak sana kullukla yüksek mertebededir bilirim
[1274]
Ya
Rabbi! Kapına nasıl geldiğimizi bilirsin; sonsuz acziyet ve niyazla geldik.
Bizim
gibi garip ve kederlilerin hacetini lutfunla gider; çünkü bunun için geldik.
[1275]
Ya
Rabbi! Yüz sadakatle ben irşadını isterim, iki cihanın bütün nimetlerinden
senin zikrini isterim.
Her
an ben feryat eden kulun imdadına yetişirsin, güçsüz ve acizim, yardımını
isterim.
Ya
Rabbi! Cömertsin, merhametlisin bilirim.
Sen
âşıkların can dostusun, bilirim; kereminle hacetimi gider, bütün ihtiyaçlarımı
sen bilirsin, bilirim.
1277١]
Ey
iyilikler sahibi Allah’ım! Yardımını bekliyorum, hususen şu zamanda bekliyorum.
Lutfunla
ben şu fakiri nimetlendir; biliyorsun ki ben senin nimetlerini bekliyorum.
[1278]
Ey
Necef Şahı! Senden yardım isterim, ben senin gibi şahın eski kuluyum.
Ben
dert ve gurbet yolunun yolcusuyum ancak onun himmeti yolumun delilidir.
[1279]
Bir
ömürdür rindlerin başıyım, aşk şarabından sarhoş ve mahmurum.
Vuslat
gecesinde büyük bir istek ve arzuyla sevgilinin yüz mumunun pervanesiyim.
[1280]
Bir
ömürdür aşk meyhanesinin sakiniyim, aşk kadehinin gül renkli şarabından
sarhoşum.
Bağladım
Leyla’nın zülfüne gönlümü, Kays gibi aklım yerinde değil, aşk divanesiyim.
Senin
keder meclisinde ne güzel şarkım var; ağlayan yüreğim gibi bir udum var.
Ey
dost! Burhân gibi aşkının taciriyim, dünyada senin sevdan gibi bir kârım var.
[1282]
Ben
var oldukça, aşk meclisinde gül renkli can gıdası şaraptan sarhoş olacağım.
Gönlü
bir güzelin kıvrımlı zülfüne bağladım, her iki âlemin dert esaretinden
kurtuldum.
[1283]
Aşk
meclisinde bir makamın var, şarap içenlerin katında bir adım var.
Çöl
lâlesi gibi kendi gönül damgam şerefine, avucumda sürekli bir kadeh var.
[1284]
Ey
seni anmakta olduğum can dostum ve ağlayan gönlüm! Vay derdinde olduğum
dertlilere derman olan!
Aşkının
yoluna baş koydum, Burhân gibi bir ömür sevdanla dolaşıyorum.
[1285]
Aç
gözünü ve sevgilinin yüzüne bak! Burhân gibi can gözüyle bak!
Bütün
âlem O’nun aynaları gibidir, sen birine yüz binlerceymiş gibi bak!
[1286]
Biz,
iki âlemin saadetine sahibiz, Zühre ve Müşteri yıldızları gibi ebeveynimiz var.
Her
ikisi de Hz. Ali’nin soy denizinin incisi, her ikisi Hz. Hüseyin’in mübarek
asil neslinden.
Güllerin
şahı ikisi arasında bir berzahtır; çünkü o, iki denizin incisi ve süsüdür.
Murtazâ
ve Betül iki denizdir, onun incisi, mercanı Hüseyin’dir.
[1288]
Allah’a
hamdolsun, benim bir kimsem var, Hz. Ali gibi yardım dileyeceğim biri var.
Nefes
alacak ömrüm oldukça Hz. Ali sevgisinden ney gibi dem vuracağım.
[1289]
Dedim,
“Zülfünü yüzüne salma”; dedi “Parlak ay gecesiz olmaz.”
Dedim,
“Derdimin ilacı nedir?”; dedi “İki dudağımın kırmızı çiğdenleri.”
[1290]
Senin
yanağının gülü arzusuyla ağlarım ben, dertli, güzel sesli ve tatlı ötüşlü
bülbülüm ben.
Zülfünün
sümbülü misk ve anber saçsa da, ben de Burhân gibi misk satarım.
[1291]
Senin
dert yolunda koşmaktadır gönlüm, aşkından yanıp yakılmaktadır gönlüm.
Ayağının
altına toprak gibi düşmüştür de o yüzden niyaz ehlinin serveridir gönlüm.
[1292]
Yüzünün
ayrılığından ateşlerdeyim ben, bu ateşte âhlar çekiyorum ben!
Ayrılığın
ne zaman vuslata dönecek, kırmızı dudağının şerbetini ne zaman tadacağım ben?
Böyle
bir kandil yakar yakmaz sinemde böyle bir dağlanma peyda ettim.
Böyle
bir Çârbâg şevkinden Utarid ve Zöhre raksetse lâyıktır.
[1294]
Muhabbetinle
yoğurdukları için çamurumu, kederin yüreğime oturdu.
Ömrümün
bu tarlasında dert ve dağlanmadan başka elime geçen bir şey yok.
[1295]
Sevgilinin
yanak mumuna canını koy, binlerce şevkle kelebek gibi çarp!
Bu
ak saçlı ihtiyar ve kocadan eden kadının başına, tekmeni vuruyorsan yiğitçe
vur!
[1296]
Aklî
ve naklî ilim sahibi Seyyid Cemâleddîn,
gerçekten de o dîn-i mübînin direğidir.
Hz.
Ali döneminden sonra onun gibi adaletli büyük âlim gelmedi.
[1297]
Kalbimin
süveydasında Hasan’ın muhabbeti var, bu sebepten Hasan’ın matem yerinde gözümden
yaş dökerim.
Ey
Burhân! Herkesin gözünü sürmesi, Hasan’ın mukaddes ve yüce ayağının mübarek
toprağıdır.
[1298]
Zeynelâbidîn
gibi rehberim var; âlemde müttaki imam odur.
Kabri,
mana ehlinin tavaf yeridir, onun dergâhı yakîn ehlinin kâbesidir.
O
peygamberlerin şahı, Hz. Câbir’e şöyle
dedi: “Şu güzel haberi ulaştırın.
Bekir
’imi görürsenseldmrgötür'. o bil tünmiı ttakilerine؛endisidh".”
[1300]
Bâbu’l-Hak
ve Behâuddîn gibi vefalı kardeşim var.
Muhakkak
o seçkin bir seyyid idi Dönemin zahidi ve yakîn ehlinin ziynetiydi.
[1301]
O
lâle yüzlünün derdinden sahrada oturup sinemden ateşli âh ؟ekerim.
Başımda
onun sevdasının faydasından başka bir şey yok, mahzun kalbimde derdi ve
dağlaması var.
[1302]
Ben
yol üzerine oturdum, ayım yukarıya oturdu; ben ağlayan âşığım, o nazlı güzel!
Göğün
semasında Sadberg çiçeği varsa, yeryüzünün de Burhân gibi bülbülü var!
[1303]
Nergis
bakışı can celladıdır eyvah! Gamzesi kılıçtır, mızraktır, eyvah!
Siyah
zülfü ejderdir dikkat et, boyu mahşeri andırır, eyvah!
[1304]
Bütün
insanlardan yüz ؟evirir,
sen o sevgilinin yüzüne bak!
Yüzünden
göze nur ver, kavuşmasından gönle rızık ulaştır!
O
güzelin derdinden deva iste, her an onun gamından safayı iste!
Onun
muhabbet ve şefkat ateşinde sen de sürekli Burhân gibi âb-ı hayatı iste!
[1306]
Aşk
oyunu oynarsan, bir gönül alan ile oyna, özellikle gençlik döneminde oyna!
Ayağa
kalk ey gönül! Sen git dertsizlerin aksine onun derdiyle mutlu ol!
[1307]
Gönül
gibi bir sultan ile bir anlaşma yap, din âleminde içtihatta bulun!
Yiğitçe
nefsinle savaş, kendi varlık mülkünde adaletli davran!
[1308]
Sen
önce kendini dindar bir adam yap sonra kendi kavmine reislik yap!
Son
nefese kadar bu fena yurdunda Allah’ın kullarına yardımcı ol, onların
dertlerini paylaş!
[1309]
Bugün
yemişi taze olan boyunun hurması başımıza çok gölge salmış.
Ey
dost! Yüzünün güneşi alçak düşmana rağmen gözümüzü aydınlattı.
[1310]
O
gönül süsleyen ay yüzlü sevgili yârim olunca karanlık gecem gündüze döndü.
Gerçekten
o güzelin muhabbetinden, vefasından, işim gücüm canlandı.
Sevgilinin
mahallesinden ne zaman rüzgâr esse, Hz. İsa’nın nefesi gibi ölüye can verir.
Onun
mahallesinde yeşeren her bitki, Hz. Meryem’in tütsüsü gibi burna koku verir.
[1312]
Senin
benim gibi müştak ve çaresiz âşığın var, senin aşk ateşinin üzerine benim gibi
üzerlik otu var.
Ey
güzeller şahı! Şimdi yüzlerce umutla senin cömertlik kapına benim gibi muhtac
geldi.
[1313]
Eyvahlar
olsun! Benim o servi boylum meclisten gitti, saf gönlüm de ağlayarak onun
ardından gitti.
Onun
ayrılığından gözüm yaş döktü, gizli sırlarımı herkese ifşa eyledi.
[1314]
Yüzünün
ayrılığından gönlüm yanmakta, aşk ateşinde kebaptır gönlüm!
Senin
derdinin Hülâgû’sunun zalim ordusu
yüzünden Bağdat toprağı gibi haraptır gönlüm!
[1315]
Ayrılığın,
benim gibi çaresizin belasıdır; sana kavuşmak benim gibi dertlinin devasıdır.
Kıvrımlı,
bukleli zülfünün kemend düğümünde, benim gibi yüzlerce dertliyi esir ettin.
Ya
Rabbi! Gönlümüzü kemaline ulaştır da cemalinin safalı aynasına ؟evir!
Senin
ruhu aydınlatan aşkının şarabıyla, lutfunla sarhoş et gece gündüz!
[1317]
Ya
Rabbi! Burhân, nefsinin kemendinde feryat içinde, günahların ؟okluğundan utan؟ içinde!
İşi
hep isyandır, hep günahtır fakat, rahmetinden ümitlidir Burhân!
[1318]
Burhân
senin derdinden kanlı bir gönle sahip; gözünden gül renkli yaş döker Burhân.
Senin
Bahar gibi yüzünün aşkının gölgesinde, Burhân gibi güzel bir Çârbâğ’ım var.
[1319]
Cananın
muhabbetini sinene yerleştir ey Burhân! Yiğitçe onun sevgisiyle candan geç, ey
Burhân!
Âlemde
özgür başlı olmak istiyorsan, gönlünü bütün bağlardan kurtar ey Burhân!
[1320]
Ya
Rabbi! Onun bunun esaretinden kurtar beni, her iki âlemin derdinden kederinden
kurtar beni!
Kurtuluşumuza
engel olan her şeyden, bütün bu keşmekeşten kurtar canımı!
Ey
miskin âşık! Her yere beyhude gitme; sevgili arzusuyla her yöne koşma böyle!
Senin
gönül haremine gelmesini istiyorsan, gönül kapını aç ve onun hatırasıyla otur!
1322١]
Ey
gönül! Yiğitçe riyasız raks et, safa ehli gibi sabah akşam raks et!
Rüzgâr
ve havayla servi gibi raks et, ama gönül çelenin aşk ateşiyle raks et!
[1323]
Ey
gönül! Eğer temizlerden olmak istiyorsan, sen eteğini hevanın pis suyundan çek!
Ey
yol eri! Sevgilinin sokağına gözyaşı gümüşüyle, can nakiti ile ulaşırsın.
[1324]
Şehir
şeyhi batın sırrından habersizdir, zahirini fakr giysisi ile süslemiştir.
Kalp
akçesi ve riya zühdü vardır; işi baştan başa hile hurdadır!
1325١]
Can
âleminin güneşi Hüseyin’dir, canların cem‘ meclisinin mumu Hz. Hüseyin’dir.
O,
Hz. Ahmed’in dininin bekası için, o şehitlerin şahı canını feda etti.
[1326]
Gönle
muhabbetini koydum ben, âşıklığın hakkını verdim ben!
Manaca
hür bir adamım; surette, dört ailenin esaretine düştüm ben!
Burhân
gibi sevgilinin derdini iste, onun derdinden de dermanı ara!
Sonsuz
mutluluk istiyorsan eğer, ruha gıda verenlerin derdini iste!
[1328]
Kâinatın
övünç kaynağının göz nurudur Hüseyin, şâh-ı merdânın kalbinin sırrıdır Hüseyin!
İman
ehlinin kıblegâhıdır Hüseyin, padişahlar padişahıdır Hüseyin!
[1329]
Âh
ne güzel! Hakk’ın mahbubudur Hüseyin, Allah’ın aslanının gözünün nurudur
Hüseyin!
Onun
kapısı gibi bir korunak var; erlerin önderi ve komutanıdır Hüseyin!
[1330]
Ey
ay! Gönül mülküne seyre çık, yolda zahmet ؟ekenlere
bak!
Göz
ırmağının etrafında dönerler, Rumî evlatlarıma güzelce bak!
[1331]
Gönlümü
bir sevgiliye verdim ben, gözümü yüzüyle açtım ben!
Burhân
gibi gönül halvetine, hayalini ne güzel koydum ben!
[1332]
Bu
ömrü ziyan etme, gaflet içinde oturma! Adamsan rahatlık köşesinde oturma!
Onun
dert yolunda akan gözyaşının yoldaşı ol, rahatına düşkünler gibi boş boş
oturma!
Ey
gönül! Verdiğin söze vefa göster, onun dışındaki her şeyden kurtul!
Çilekeş
Burhân gibi vuslat gecesinde, ay yüzlüne iddianı arz et!
[1334]
Ey
dostum! Minnet sahibi Rabb’in dergâhına yakın olmak istiyorsan ben ve bizden
uzak dur!
Kadın
gibi evin bir köşesinde oturma, adamsan aşk yoluna ayak bas!
[1335]
Kadın
dünyadır, felek erkektir; her ikisi de alçaktır, her ikisi bukalemun.
O,
rengârenk fitne tohumları saçar; bu türlü türlü dertler büyütür.
[1336]
Elinden
geldiğince Hakk’a ibadet et, riyanın ve hilenin temelini viran et!
Mücahit
bir kişiysen, kâfir nefse zülfikârı vurup Müslüman et!
[1337]
Malı,
mülkü, yurdu toprağı terk etmiş gönlüm, sevgilinin safa veren sokağına
yerleşmiş gönlüm.
Feryat
ve figandan kurtulmaz da, güzelin yanağının gülünün bülbülüdür gönlüm.
[1338]
Himmetinle
kendini seçkin kıl, sır ehlinin başı, reisi ol!
Bir
tanenecik güzelin yüzüne, Burhân gibi iki gözünü aç!
Ey
oğul! Sevgilinin aşkını çoğalt, gözünü onun derdiyle Ceyhun’a ؟evir!
Aynanı
başkasının tozundan temizle, ondan başka ne varsa gönlünden uzaklaştır!
[1340]
Ey
efendi! Aynayız biz, bize bak! Bizde sevgilinin yüzünün aksini gör!
Bizler,
anlamlı sözleriz, a؟ gözünü de sözdeki anlamı gör!
[1341]
Haydar’ın,
Betül’ün ve Hüseyin’in övgüsünden Burhân’ın Çârbâg’ı süslenmiş.
Din
evinin dört direğidir onlar, muhabbetleri boynumuza borçtur.
[1342]
Ey
derdi sırlarıma mahrem olan! Senin derdin hasta gönlümün dermanıdır.
Benim,
senin gibi vefalı yarim var, hatırandan başka derdimi paylaşanım yok.
[1343]
Ey
oğul, Hiçbir şeye muhta؟ olmayan Hakk’ın kapısında, düşmanların yenilgisi için dua et!
Müslümanların
başarıya ulaşması için, Fetih suresini oku!
[1344]
Ey
gönül! Alçak insana güvenme, kötü insan için de hüsnüzanda bulunma!
Herkes
için de suizanda bulunma, daha önce yapmışsan, bundan sonra yapma!
Îlek
Mâzî cihanın sultanıydı; parlak ay gibi
bir kızı vardı.
Seyyid
Burhâneddîn Kılıç’ın annesi odur; her üçünün de güzel adı sanı vardır.
[1346]
Derviş,
nefsin tuzağından kaçar, sevgilinin yolunda gözyaşı döker.
Sen
benliğine bağlı kaldıkça aşağılanırsın, kıymetli kimselerin yanında muteber
olamazsın.
[1347]
Güzellerin
zülfünden elini çek Burhân, her bir hercayi güzele gönül verme, Burhân!
Bir
muhabbeti olan bir sevgili yeter sana, bir güzelin aşkını kazan ey Burhân!
[1348]
Ey
oğul! Söz sanatını bil, dünyada ondan daha güzel bir sanat yoktur.
Sözümün
doğruluğuna, peygamberlerin sonuncusunun “Ben Arapların en fasih konuşanıyım ”
demesi delildir.
[1349]
Senden
ayrılık gönlümün belası olduğu için gönülden dua etsem de başımdan gitmedi.
Şu
usanmış kulun yanında bir an otur Allah rızası için, gönlümün şifası için.
[1350]
Maden
cevherlerinden daha güzel öğüt veririm; ey oğul, dinle ve ganimet bil!
İyiler
gibi iyi huylu ol, bir an bile kötülerle oturma!
Ya
Rabbi! Lutuf kapını yüzme aç, benim gibi bir düşkünü seçkin kulun yap!
Gözümüzü
yüzünün nuruyla aydınlat, kederli gönlümüzü sır denizi yap!
[1352]
Gönlünde
ve canında kıskançlığa yer verme, kıskançlığı ev bark yakan bir ateş bil!
Kıskanç
bir kişi, zamandan bir fayda görmemiştir; bütün hasetçiler için: “Felaha
eremezleri9 oku!
[1353]
Ey
sabah rüzgârı! Şu şekilde hizmette bulun: Hânkâh ve Çâl yoluna koyul!
Dostlara
selamımızı söyle, bizi de dostların haberiyle sevindir!
[1354]
Ey
zarif güzel! Senin aşkındayım, bu yüzden gönlümde ateşim var, yangınım var.
Kıvrım
kıvrım zülfün var senin, çünkü yüzün gibi güneşim var benim.
[1355]
Ey
gönül! Sevgilinin aşkıyla yetin; ondan başka her ne varsa yok et hepsini!
Rintlik
istiyorsan kocadan eden yaşlı kadının esaretinden kurtar kendini!
[1356]
Hakkin
sevgili kuludur Hüseyin, Hz. Peygamberin temiz torunudur Hüseyin!
Zehra
ve Haydarın evladıdır Hüseyin, dini güçlendiren sultandır Hüseyin!
Gönül
sevgilinin derdiyle dirilir, gönül onun derdinden gafil olunca öl bil!
Ey
evlat! Âşığın azığı can naktidir; onun, akan gözyaşı gibi yoldaşı vardır!
[1358]
Bizim
bu varlığımız hayaldir, düştür Ey Burhân, su üzerinde nakış gibidir, seraptır,
ey Burhân!
Varlık
belasının esaretinden kurtul, onun gibi bir hiç, Hakk’a perdedir, ey Burhân!
[1359]
İki
âlemde de benim yalvardığım sevgilimdir, ondan başkası dostum ve imdadıma
koşanım yoktur.
Ey
gönül, bir anımın bile onun hatırası ve hayaliyle geçmesi, altı günlük
yevmiyeden yüz kat daha iyidir.
[1360]
Gül
Muhammed Çeşme-i Kâvân’dan sevgilinin
yurduna güzel bir yolculuğa çıktı.
Rahmet
Sofi ve Perçegül’’ün evlâdıdır; genç yaşında Hacc-ı ekber yapmıştır.
[1361]
Ey
oğul, sen kadehe meyletme, alçak insanlarla adam gibi yakınlık kurma!
Sen
gençsin ve toysun, sen yabancılarla ülfet etme!
Ey
ulak, iyiliğini tamamla da inleyen şu kulun haberini sevgiye ulaştır!
Lütfen
gönül ؟alan
sevgiliye de ki: “Burhân’a bir sevgi mektubu ulaştır!”
[1363]
Ey
sevgili! Senin kederin benim gibi garibi yer bitirir, benim gibi gönlü kebap
derdini daha çok çeker!
Senin
gibi gonca gülün aşkından cemal bahçende benim gibi bir bülbül daha çok inler!
[1364]
Her
nerede oturursan sevgiliyle otur, ancak bir gönülle, yüz canla otur!
Gönül
meclisinin güzidesi olmak istiyorsan, dilenciyle oturma, güzellerin şahıyla
otur!
[1365]
Ey
gönül! Kadınlar gibi evin bir köşesinde oturma; kalk adam gibi sevgilinin
yolunda yürü!
Eşek
huyluların aksine, Hz. İsâ gibi bu topraktan can feleğine yüksel!
[1366]
Sen,
benim gönlümün ay yüzlü güzelisin; senin yüzün gönül safamın sermayesi oldu.
Taze
gül gibi gülerek şu kulunuz kapısından içeri giriver, gönlümün hatırına bir an
oturuver yanımda.
Senin
sokağına şevk ve heyecanla geldim ben, gönül yangınımla, yaşlı gözümle geldim
ben!
Herkesin
bir tarzı var; bense zerre misali senin gibi güneşe doğru geldim ben!
[1368]
Din
erleri gibi dost iste, zelil nefis gibi düşman sözünü dinleme!
Hz.
İsâ gibi feleğe sefere çık, oturulacak yer değil burası!
[1369]
Din
yolunda dosttan yardım dile, heva gibi bir düşmanın var pusuda!
Gamsız
insanlarla oturma, git aşk meclisinin dostlarıyla otur!
[1370]
Baştanbaşa
sevgilinin aşk ağacıdır gönlüm; bir ömürdür onun derdi gibi meyve verir gönlüm.
Şükür
niyetine gözümden durmadan yaş dökerim, onun yüzünün ateşinden aydınlandı
gönlüm.
[1371]
Gül
mevsiminde kırmız şarap içmek hoştur, bilhassa şarabı sevgilinin elinden içmek.
Bülbüllerin
sesini duymak hoştur ancak, murad ağacı hurmasından yemek daha da hoştur.
[1372]
Ey
Burhân! Sevgiliden gafil olma, onu derdini kârın yap!
Git,
gönlümü baştanbaşa harap et, gönlün mamurluğu için ey Burhân!
Biz
aziz sevgilinin cemalinin aynası olduğumuz için onun cemalinin yansıması bize
düşmüştür, ey Burhân!
O’nsuz
varlığımız yoktur; bütün gönünen varlığımız O’nunladır!
[1374]
Ya
Rabbi! Benim gibi bir muhtaca azık ver, benim gibi bir çaresiz senin yoluna
düşmüş.
Benim
gibi bir zavallı senin dergâhına umutla geldi; lutfundan mahrum etme!
[1375]
Ya
Rabbi! Benim gibi bir levent yoluna düşmüş, benim gibi bir zincire esir senden
bağışlama diler.
Hüküm
hanenden şifam için, benim gibi bir dertliye deva gönder.
[1376]
Âlemde
sana benim gibi bir gönül bağlamış varsa, iki âlemin bağından benim gibi
tamamen kurtulmuşsundur.
Ey
dost! Düşmanın aksine gel de, benim gibi bir keder yorgununun baş ucuna otur.
[1377]
Benim
gibi bir evhamlıya nimetler verdin, nefeslerin benim gibi bir yok olmuşa can
verdi.
Benim
gibi bir yoksun yüzlerce şevkle gönül aydınlatan vuslat hareminin yoluna
koyulmuş.
Ya
Rabbi! Kapına baş koyduk Burhanca, hacetimizi senden isteriz, başkalarından
değil!
Lutfunla
müşkilimizi kolaylaştır, sen bizi maksadımız menziline ulaştır!
[1379]
Ey
sevgili! Gel, ağlayan gözüme otur ya da tıpkı onun gibi ırmağımın kenarına
otur!
Sadberg
gülü gibi hoş bir kokuyla gelmişsin, gülen yüzünle hadi yanıma otur!
[1380]
Talihim,
saadetim benimle dost olmadan önce dostum düşmana rağmen beni mutlu etti.
Bugün
bana güneş gibi yüzünü göstermedi, o yüzden aydınlık âlem gözümde karardı.
[1381]
Kendinin
tertemiz geldiğini unutma; birinin ahlâksızlığını sen kucağına alma!
Temizlik
yolunda sen temizler gibi adım at; ahlâksızın biri konuşursa dinleme!
[1382]
Bir
sevgilinin aşk yoluna düşmüş gönlüm, güzel bir iş tercih etmiş gönlüm.
Gönlümün
alev saçan âhının ateşiyle bağlılık sebeplerinin hepsi bir defada yandı.
[1383]
O
güzeller şahım gönlümün ayı idi; onun gam meclisi gönlümün âhıyla
aydınlanmıştı.
Bu
gece gözümün önünden geçip şahlar gibi gönül haremgâhıma oturmuş.
Sevgilinin
aşkının ateşkedesidir gönlüm, onun gam ırmağıdır nasipsiz gözüm.
Kıymetsiz
ruhum tenimde oldukça onun uğruna yolunun toprağına baş koyarım.
[1385]
Ey
oğul! Sen gamsızlarla oturma, kötü tavırlılarla, dedikoducularla oturma!
Yiğitler
de vardır, namertler de, sen onlarla otur, bunlarla oturma!
[1386]
Ey
oğul! Sen, kadınlar gibi evde oturma, sevgili yoluna doğru adam gibi yürü!
Hakk’ın
ve halkın sevgilisi olmak istiyorsan, bu altı kapaklı dünyada güzel ahlâk
sahibi ol!
[1387]
Ey
gönül! Dünyada güzel işler yap, ebedî saadeti hazırla!
Sevgilinin
âşığı ol ve onun yolunda, kendi can naktini bağışla!
[1388]
Ey
oğul! Boş boş oturma, çalış; can şehrini baştanbaşa imar et!
Gönül
boşluğunu masivadan uzak tut, gözünü sevgilinin yüzüne vakfet!
[1389]
Sevgilinin
yüzüdür benim ışık saçan ayım, sokağının girişidir sığınağım.
Canım
tenimde oldukça elimi onun vuslat eteğinden çekmem.
[1390]
Tekkelerde
pek çok üstat vardır; avcılar gibi av peşinde dolaşırlar.
Dört
köşeli dünyada Anka gibi rintlerin varlığı belli değildir.
Sırlar
cahillere söylemek yazıktır, inciyi sarraftan saklamak ayıptır.
Gönül
sahibinin işi gül gibi, safa meclisinde oturup açılmaktır.
[1392]
Ey
oğul! Gel ve gözümüze otur, ay ışığı gibi denize otur!
Toprak
kulübesinden kalk, sana layık değildir; safa gibi gönüllerin hanesine otur!
[1393]
Ey
oğul! Dertsizlerin aksine, erler gibi aşk yolunu kat et!
Sevgilinin
muhabbeti yoksa bir kimsede, sen onu erkek eşekten daha aşağı bil!
[1394]
Ey
sevgili! Senin kırmızı cemelin benim gonca gülüm, güzelliğin baştan ayağa benim
gül bahçem!
Siyah
zülfünün sevdası başımda, aşkından başkası yok canımda!
[1395]
Bahtı
güzel kişi, gönlü ayna gibi sevgilinin yüzünün aksettiği kişidir.
Sevgilinin
derdinden hiç gafil olmaz, onun kederini de canına dost edinir.
[1396]
Ömer
Hayyam seçkin bir rubai söylemiş, Evhaduddîn de kesinlikle onun gibi güzel
söylemiş.
Onun
dört mısraı dört bahçedir, bunun dört mısraı dört ırmaktır.
Gam
ve gurbet yoluna düşmüş gönlüm, nihayet himmet atına binmiş gönlüm!
Bu
mecliste Necef sultanının nefesinin feyzinden ey Burhân, muhabbet kadehi olmuş
gönlüm!
[1398]
Gönlüm
senin dert yolunda koşturup durmakta, aşkından yanıp erimekte gönlüm!
Toprak
gibi ayağının altına düşmüştür, o sebepten niyaz ehlinin efendisidir gönlüm!
[1399]
Dün
gece güzeller sultanına dedim ki, “Aşkın gönlümde gizlidir.”
Dedi:
“Benim o can yakan ateşimi, git akan gözyaşın ile söndür!”
[1400]
Ya
Rabbi! Burhân kapına bir hacetle gelmiş, onu kapından eli boş gönderme!
Sen
zenginsin; fakir ve sana muhtaç olan odur; onun ihtiyaçlarını ihsanınla gider!
[1401]
Ya
Rabbi! Kapın yaşlının da gencin de sığınağıdır; yolunun toprağı gönül ve can
gözünün sürmesidir.
Merhametinle
o sırrı bize bağışla; çünkü o hazine sıfatlı halkın gözünden gizlidir.
[1402]
Ya
Rabbi! Gönlümü kemaline ulaştır, cemalinin duruluğunda bir aynaya çevir!
Ruhu
aydınlatan aşk şarabınla sabah akşam lütfunla sarhoş et beni!
Ya
Rabbi! Zavallı gönlümü muradına kavuştur, göz açıp kapayıncaya kadar bizi ve
beni yurdumuza ulaştır!
Bizim
Ahmed-i Mürsel’imizin fakr gölgesinde beni şeref ve itibar saadetine ulaştır!
[1404]
Ya
Rabbi! Dilenci gibi kapına geldim, sana muhtacım başkalarına değil!
Lutfunla
zorluğumu kolay eyle, sen bizi maksat menziline kavuştur!
[1405]
Canıma
ateş saldın ve ؟ekip
gittin yanımdan, ancak hayalin asla gitmedi gözümün önünden.
Damgan
gönlümde, o sebepten dert büyüten gönlüm her an ney gibi âh çeker.
[1406]
Gönlü
sevgilinin zülfüne bağlamak, her iki dünyanın gam esaretinden kurtulmak, âh ne
hoş!
O’nun
vuslat meclisinde bir an oturmak, cennet bahçesinden yüz kat daha iyidir.
[1407]
Ey
Burhân! Gönül, Hakk’ı gösteren aynadır; sen onu canının yanında korursan ne
iyi!
Senin
inci saçan iki gözün sevgilinin iki dert denizidir, senin gibi aşk tüccarının
sermayesi odur.
Ey
Burhân! Her gönülde sevgili aşkı yoktur, bu ateş her diyarda yoktur Burhân!
Hasta
Burhân gibi bir garip var, çünkü kederi gibi dert paylaşan Burhân var.
[1409]
Sevgilinin
yurdundan her rüzgâr esişte, Hz. İsa’nın nefesi gibi ölüye can verir
Onun
yurdunda yeşeren her bitki, Hz. Meryem’in tütsüsü gibi burunlara koku verir
[1410]
Ulak
dostlardan haber getirdi; mektup baştanbaşa muhabbet ve vefa sözleriyle dolu.
Güzellerin
ayva tüyü gibi gönül alır, evet, sevilenlerin yazısı gönül alıcıdır.
[1411]
Ey
miskin âşık bu sözü benden dinle! Böyle sevgilinin arzusuyla her yöne koşma!
Senin
gönül haremine girmesini istiyorsan, gönül kapını aç; onu getirip otur!
[1412]
Birşeyden
dem vuruyorsan insan sırrından dem vur; ney gibi sürekli inle!
Ey
gönül! Yol eriysen eğer, yiğitçe ayağını iki âlemin başına bas!
[1413]
Burhân
virane gönlünde hep sevgilinin derdini muhafaza eder!
Her
gönülde can aydınlatan aşk yoktur; bu ateş evde olmaz ey Burhân!
Ey
Sevgili! Güzellik mülkünde sultan sensin, cemalinin güneşinden başa ışık
saldın.
Çevik
gönlüm gibi bir takipçin var; ey ay yüzlü, aşk yolunda yalnız git!
[1415]
Ey
Sevgili! Cemalinin parlaklığı gözümüzde, yüzünün ateşi gönlümüzde.
Bilirim
fark ve cem‘in99 nişanesi, bulut gibi zülfün ve senin cemal güneşindir, ne hoş!
[1416]
Ey
inleyen gönlüm! Hakk’a şükret, o Ahmed-i Muhtarın na‘tini her defasında söyle!
Vefakâr
ve muhabbetli Burhân gibi, Haydar-ı Kerrâr’ın övgüsünü ve menkıbesini söyle!
[1417]
Benim
bu Çârbâğ’ımın güzel yüzlü gelinler gibi, rengi kokusu var.
Onun
gülleri Hakk’ın feyzinden sürekli gülümserler, hazan rüzgârı oraya hiç uğramaz.
[1418]
Dolunay
gibi cemalinin ayrılığından ağlıyorum; gece gibi zülfünün kederinden perişanım.
Kadeh
gibi dudağının yakışından ve hasretinden Burhân gibi, devamlı ciğer kanı
içerim.
99
Fark ve cem‘: İnsanın kulluk ve beşeri hallere yaraşan hususlarla ilgili olmak
üzere yaptığı şeyler fark, Hakk’tan gelen bilgiler, lutuflar ve ihsanlar ise
cem‘dir.
Ben,
senin gibi bir can dostu, senin gibi bir dert ortağı ve sevgili görmedim.
Aşk
derdi konusunda dudağının iki kırmızı ؟iğdeni
gibi bir derman ve senin gibi bir Lokman yoktur.
[1420]
Mecnun
gibi aşk ؟ölüne
git, Leyla’nın yolundan Hakk’a git!
Himmet
yüzünden bir lafız peşinde koşma, adamsan mana mülküne git!
[1421]
Aşk
ve dert yolunda yiğitçe yürü, taşkın ve divane gönülle yürü!
Burhân
gibi sen yüzlerce şevk ve heyecanla, sevgilinin peşinden yürü, ardından yürü!
[1422]
Ey
güzel! Senin cemalin cinlerin kıblesidir; sokağın, gönüllerin kâbesidir.
Ben,
kalender Burhân gibi, senin bir saç teline iki âlemi bağışlarım.
[1423]
Kaya
değilsen Buhara’dan ayrıl, ilim ve fazilet neredeyse oraya git!
Ey
âlim! Kıymetçe Buhara’dan az değilsin, toprağın altında değilsin yukarı çık!
[1424]
Başta
senin zülfünün ve beninin sevdası var, gönülde senin kırmızı yanağının aşkı
var.
Benim
gibi bir âşığın var, lutfedip bir kez akıbetin nasıldır diye sormadın.
Sabah
mumu senin ardına düşsün istiyorsan, bir ömür peri yüzlü sevgilinin peşinden
koş!
Ey
gönül! Hayattan tat almak istiyorsan, onun ağzından bir söz işit!
[1426]
Ey
ayrılık, sen dert ve keder sermayesisin; benim gibi bir hastanın canına yüz
çeşit dertsin sen!
Bir
ömür sevgiliden ayrı kaldım ben, benim gibi bir hastanın ؟evresinde
bir an dolaşmıyorsun sen!
[1427]
Ey
gönül, kalk ve sevgilinin peşinden koş, ıslak ve kanlı iki gözünün yaşı gibi
koş!
O
salınarak yürüyen sevgili ne zaman çimenliğe yönelirse, sen onun ardından sabah
rüzgârı gibi koş!
[1428]
Sevgilimizin
gül gibi güzel yüzü var, biz de onun aşkından hoş sözlü bülbül gibiyiz.
Burhân
gibi özel bir halvetimiz var, gönül haremimizde ondan başkası yoktur.
[1429]
Ey
yolcu! Nefsin eşeğin yük çekenidir, sen onun yükünü çekme, öğüdümü dinle!
Melekten
daha üstün olmak istiyorsan, Hz. İsâ gibi eşeğe bin!
[1430]
Ey
gönül! Hz. Ali’nin yolunda önde git, deve sahibi gibi, Ebû Zer gibi.
Din
şahının yüce ailesiyle yoldaş ol! Safa ve doğruluk yolundan köle gibi git.
Sabah
rüzgârı senin sokağının toprağını getirir, özellikle o gönül alan güzel kokunu.
Gözümün
kanlı yaşı var, cemalinin dumansız ateşi var.
[1432]
Ey
oğul! Neyin sesini, sedasını dinle, neyin Hâle hâl katan nağmesini dinle!
Sema
meydanının eri olmak istiyorsan, neyin güçlü kuvvetli feryadını dinle!
[1433]
O
güzel huylu Hakk’ın Haydarının övgücüsüdür, onun mehdini Kur’an’da ara!
Onu
övmek bizim haddimize değildir ancak, sözümüz onu övmekle güzelleşir!
[1434]
Cemalin
yanardağ zemzemidir, saçların suya kanmış sümbül gibidir.
Bütün
güzelliğini kapsar; kaşın gibi mihrap âh ne güzel!
[1435]
Ey
gönül! Sen sevgiliden durmadan bahset; sema meclisine gel ve neyin sesiyle
söyle!
Sevgilinin
aşkından başka âlemde her ne varsa, adamsan Burhân gibi hepsine kıymetsiz de!
[1436]
Babam
efendi, annem de hanımdır; düşmanın aksine ikisini övmek benim elimde.
Her
ikisi de Hüseyin’in mübarek neslindendir, her ikisi de ona tabi idi.
Sokağının
güzel havası suyu var, senin gönül alan dudağından muradımı alırım.
Gözümün
kanlı gözyaşı var, cemalinin dumansız ateşi var.
[1438]
Ey
gönül, sen sevgilinin menziline koş, kan döken gözümün akan yaşı gibi koş!
Muhabbbetin
emin vadisinde gece gündüz Hz. Musâ gibi sevgilinin peşinden koş!
[1439]
Güzellik
mülkünde sultan olan sevgilim, o güneş başıma gölge saldı.
Tez
canlı gönül gibi o yalnız dolaşan ayın aşk yolunda ardından gideni var.
[1440]
Ey
gönül! Sen bir olan Hakk’ın kelâmını dinle, o okuma yazması olmayan ancak
konuşan hayat vericinin sözünü dinle!
Her
cahil alçağın boş sözüne kulak verme, yalnızca âlim insanların sözünü dinle!
[1441]
Sevgilinin
sırrını her soysuza söyleme, o gülün aşkını alçaklara söyleme!
Allah
için ser ver sır verme, bundan önce söylemişsen bundan sonra söyleme!
[1442]
Haydar
misali ayın ışığı ol, onun gibi şahlar şahının müridi ol!
Din
sırlarına vâkıf olmak istiyorsan, o veliyullahın yolunun eri ol!
Isa
nefesli rint gibi gönül sırrını söyleme, bu âlemin iki ayaklı eşeğine söyleme!
Ay
yüzlünün nurunu mahrem olmayana söyleme, kıvrım kıvrım zülfün kıssasını
söyleme!
[1444]
Ey
hoca! Benden inci gibi öğütler dinle, elinde çokça azık getir ve yol eri ol!
Dünyanın
faydasız derdinde olan adamdan sakın; mutlu geldiğinden mutlu git!
[1445]
Senin
güzel yüzün gibi kıblem var, senin kaşın gibi mihrabım var.
Zülfünün
kıssasını her karanlık gecede, cemal mumunun önünde yazıyorum.
[1446]
Kendi
gönül sırrını dosta ve mahreme söyle, zemzem gibi gözyaşının özelliğini söyle!
Göze
malumat furuş olarak görünme, birçok sırrı bil ancak az söyle!
[1447]
Burhân!
Aziz sevgilinin sözünü dinle, fakat sen bir gönülle ve yüz canla dinle!
Bahar
mevsiminde çemeni seyret, güle bak ve bülbüllerin sesini dinle!
[1448]
Hoş
zülüflü cemali olan bir güzelsin sen, siyah renkli çesmen var senin.
Civa
pınarı gibi yüzünle, feleğin ayı gibi ışığın var senin.
Ey
gönül! Doğru yoldan tek başına yürü, âlemi süsleyen güneş gibi yürü!
Gören
her iki gözün yolundan git, hareme deniz yoluyla git!
[1450]
Kimse
senin gibi bir ay yüzlüyü ne görmüştür ne de duymuştur, seni her gören
cemalinin müştakı idi.
Mana
âleminin şahlar şahı olan tabiatım, bütün güzellerden seni seçmiştir.
[1451]
Kanlı
göz onun derdi ve gamından ağladı, ayrılığından Ceyhun ırmağı oldu gözüm.
Her
iki gözüm tıpkı gam denizidir, bu sebepten parlak inci döker gözüm.
1452١]
Ey
ay yüzlü! Gönül, kıvrımlı zülfüne bağlandı bağlanalı gece ortasında yürek
eritircesine ağlamak işimdir benim.
Kul
Burhân aşkının davasını ispat eder, çünkü kan döken göz gibi iki şahidi var.
[1453]
Ey
gönül! Himmeti Allah’ın aslanından iste, o meydan emirinden yardım iste!
Muhabbetli
ve garip Burhân gibi her ne istiyorsan şâh-ı merdândan iste!
[1454]
Başımıza
servi gibi gölgeni sal, ayağının tozunu gözümüze sür!
Ben
senin aşkının hastasıyım, lutfunla derdimin başucuna ayağını bas!
Sevgilimin
cemalinin ayrılığı işimi zora soktu, ateşin ortasına attı beni!
Aşk
potası içerisinde beni gümüş tenli altın gibi eritti!
[1456]
Lâle
gibi yüzünün hasretinden gönlüm kan oldu, feryat ederek dağlanmış gönlümden âh ؟ekerim.
Onun
gam meclisinde iki gözüm kadeh gibi gül renkli gözyaşlarıyla dolu.
[1457]
Uzun
zaman olmuş seni görmeyeli, ne vakit görürüm seni? Kulağım senin ağzından söz
işitmedi.
Kırmızı
yüzünün ayrılığından gönlüm ateşle dolu, kırmızı dudağının hasretinden gözüm
yaşla dolu.
[1458]
Ayağını
ay yüzlü sevgilinin yoluna koy, rana güzelinin ayağına başını koy!
Aşk
zenginliğiyle mutluluk istiyorsan, altın kerpiçi ayağının altına koy!
[1459]
Benim
cevherim gibisini alçak dünya nereden görmüş, gözüm gibi kan denizini nereden
görmüş?
Birçok
şehir kandili görmüştür ancak, benim
gibi Nun şehrinin kandilini nereden
görmüş!
Ey
gözümün nuru! Sevdiğin bir meslek edinmek istiyorsan, yiğitçe kendi himmetine
yoldaş ol!
Kendi
himmetinle dilencinin ayağının da şahın başının da ulaşmayacağı bir yere
ulaşırsın.
[1461]
Ey
Hoca! Hz. Mustafa’nın ailesi ve evlatları bizim enderlerimizdir.
İmamlar
dört diyorsun hoca, bizim imamımız yedidir, ey Hoca!
[1462]
Şeyhler
başına kavuktan taç koymuş, omuzlarında yün abadan giysi var.
Başlarında
özgürlük düşüncesi yok, yazık ki hepsi geleneklere bağlılar!
[1463]
Ey
Kerîm Allah’ım! Senin lutuf kapın her zaman açıktır, senin gibi rahmet sahibi
bir Rabbimiz var.
Lutfunla
kaba hayallerden ve kötü düşüncelerden kalbimizi arındır!
[1464]
Sevgilinin
arzusuyla her yöne gittim, O’nu Kâbe ve puthanede aradım.
Sonunda
ey Burhân, O’nu, virane gönül hanesinin köşesinde buldum.
[1465]
Nazar
ehlinin hepsi ayna gibidir, dolayısıyla hepsi o güzeller şahını yansıtırlar.
Kendini
beğenenler ayna gibi olmadığından, hepsi onların yüzlerine bakarlar.
Nefes
ehlini iste heva ve hevesi isteme, Hak erini iste alçağı isteme!
Kendi
bağından kurtul ve iyilik yap, adamsan kimsenin minnetini isteme!
[1467]
Ey
hoca! Sana ölçülmüş biçilmiş bir söz söyleyeyim; aramızda fark var, gücenme!
Ben
tamamen gönül güzeline bakıyorum, sen ise iki gözün güzeline bakıyorsun.
[1468]
Herkes
Hakk’ın kudret kabzasındadır, cömert sultan O’dur, herkes köledir.
Herkes
O’nun bağışladığı nimetlerden nzıklamr, gerçekten herkes elinde bir şey olmayan
fakirdir.
[1469]
Ey
Burhân! Fakrı devletten daha iyi olan benim, miskinliğim ve zilletim de
izzetten daha iyidir.
Çilem
ve kederim benim toprak vatanımın eğlencesinden, neşesinden yüz kat daha
iyidir.
[1470]
Ey
gönül! Fakr yolu bütün yollardan daha iyidir, Hak’ta fena olmak kendi
varlığından daha iyidir.
Miskinlik,
hiçlik ve dervişlik; şan, şöhret, makam ve şahlıktan daha iyidir.
[1471]
Yüzün
Sadberg gülü gibi açmış, binlerce gönül seni anlatmış.
Bir
söz söyle de kulağımla, aklımla işiteyim, nitekim senin sözün yakuttan ve
delinmiş inciden güzeldir.
Bahar
geldi, sevgili gelmedi ne fayda! O gül yüzlü servi gelmedi, ne fayda!
Neşe
ve eğlence mezeleri geldi, eğlence gecesi o ay yüzlü yanıma gelmedi ne fayda!
[1473]
Senin
sokağına bana rehberdir kalem, bâtının sırlarını nakleden ve yazandır kalem.
Onun
sözü seçkinler içindir herkes için değildir, Burhân gibi özellikle ilim ehli
içindir kalem.
[1474]
Ya
Rabbi! Cömertlik kapını açtın herkese, karşılıksız nimetler verdin herkese.
Bizi
zikrinle şad et keder ve mutluluk vermişsen de herkese.
[1475]
Ya
Rabbi! Bunu ya da şunu ver demiyorum, bize ebedî kalp ve can ver!
Lutfunla
bizim gibi garibanlara afiyet ve güvenlik ver, esenlik ver!
[1476]
Ey
oğul! Kul Burhân gibi iste, her ne istiyorsan şâh-ı merdândan iste!
O
hazretten hiç az isteme! Ancak mertçe çok iste!
[1477]
Afgan
halkı, yiğittir hepsi, savaş meydanlarında fil gibi solurlar hepsi.
Kılıç
sallarlar, aslan gibi kükrerler, zamanın Rüstem-i Zal’i ve Neriman’ıdır hepsi.
Afgan
halkı incidir hepsi, sıdk ve doğruluk sahibidir hepsi.
Hepsi
dost yolunun yolcusudur, cihan meydanının saf yaranlarıdır hepsi.
[1479]
Ey
benim o eski sevgilim, ey derdi eski gönül yakanım!
Ey
güzeller şahı! Benim gibi canını feda eden eski kölen var!
[1480]
Bir
gülün aşkından bülbül gibi feryat ederim, gönlümün lâle gibi derdinin damgası
var.
Onun
güzellik âleminin onun yüzü gibi ayı, onun zülfü gibi halesi var; ne hoş!
[1481]
Benim
güzeller şahımın lutfu karşılıksızdır; O’nun kapısından fayda bulmam şaşılacak
bir şey değildir.
Âleme
kendi güzelliğinden ziynet vermiştir; güneş gibi yüzü ve gölge gibi zülfüyle.
[1482]
Kendini
sevgilinin huzuruna götürmek güzeldir, O’nun nimetlerini baştan başa saymak
güzeldir.
Doğal
ölüm olayı gelmeden önce, kendi ecelinle ölmekten yüz kat daha iyidir.
[1483]
Meryem
gönüllünün ayağına yiğitçe başını koy, İsâ nefesli gönüllünün muhabbetini
sinene koy!
Gönül
ve bilgi ehlinin başı olmak istiyorsan, toprak âleminden gönül âlemine ayak
bas!
Gönlüm
bir ömürdür inlemekle dermansız kaldı, gurbet ve dert sıkıntısına mübtelâ oldu.
Sevgiliden
ve vatandan ayrıdır Burhân, bülbül gibi gülden ve bahçeden ayrı kaldı.
[1485]
Cenab-ı
Hak gibi bir esirgeyen istiyorum; O’nun muhabbetinden yüce kıymet buldum!
Burhân
gibi onun ayağının toprağı olunca, muhabbet ehlinin halkasının başı oldum!
[1486]
Ey
gönül! Âşıklık heves düşkünlüğü değildir; her hamın ve değersizin işi değildir!
Ateş
kopan bu aşk şehrinde, âşıklardan başkası kimse yoktur, ey gönül!
[1487]
Bir
kişide himmet ve yücelik olursa, yüz şevkle bayağılıktan yüceliğe gider.
Gördük
ve işittik ki bu etme bulma dünyasında, bir sultan pek bir tantanayla tahta
oturmuş.
[1488]
Aşkımızın
kemalini kavrasaydın, kulunuz gibi bir âşığı nasıl terkederdiniz?
Seninle
benim efsanemiz mahşere kadar kalsın; Burhân bülbül, sen Sadberg gülüsün.
[1489]
Gönlüme
ve canıma bir nazar kıl, ya Rabbi! Dünyadan beni kurtar ya Rabbi!
Feyiz
çemesi yap gönlümüzü, dilimiz de seni zikretsin, ya Rabbi!
Ey
gül! Burhân gibi bir bülbülün var, eşeğin düşmanı gibi bir dikenin var.
Beyaz
yüzün gibi parlak bir ayın var; siyah zülfün gibi karanlık gecen var.
[1491]
Ey
gül! Burhân gibi bir bülbülün var, kendi yanağın gibi bir baharın var.
Güzellik
âleminde parlayan ayısın, zülfün ve yüzün gibi gecen ve gündüzün var.
[1492]
Ey
sevgili! Ne güzel at koşturup gittin, beni gam köşesine oturtup gittin!
Veda
ederken dedin “Tekrar geleceğim”, ateşime su serpip gittin!
[1493]
Sevinçle
geldin ve yine sevinerek gittin, dert damganı gönlüme basıp gittin!
Ümit
kapılarını yüzüme kapattın ama, iki gözüm kanalını açtın da gittin!
[1494]
Gece
gibi siyah zülüflü bir ay yüzlünün elinden kadeh aldım.
Gülen
ve mutlu gül gibi elinde kadehle bazı bazı yanıma gelsin diye.
[1495]
Can
âleminde güneşim gibi sultansın; cemalin gibi parlak ay yoktur.
Burhân
böyle güzeller sultanının ayağına aşkla can ve cihanı saçsa lâyıktır.
[1496]
Başımda
Kays gibi sürekli bir sevda, yok gönlümde Leyla aşkı dışında.
Mehtap
gecesi gibi zülüfüne bağladım gönül, ne rakibe saçma ve kötü söz söylerim ne de
vefasızım.
Bahtımdan
yana şanslıyım; saf ve sevgi besleyen bir gönlüm var.
Şefkatli
babam Süleymân’dır, annem Bîbî Ay Kuzu’dur.
[1498]
Ey
Utarid! Her gün Süleyman’dan edep öğrensen sana yakışır.
Ey
Zühre! Bîbî Ay Kuzu’nun hizmetinde nazlansan da sana yaraşır.
[1499]
Bir
sevgilinin cemalinin ayrılığından çile çeken benim, seher vakti kopan ve ateş
saçan âhım var.
Hakkin
lutfundan yeni bir şarkı söyleyen Burhân gibi Çârbâğın böyle güzel sesli
bülbülü var.
[1500]
Ey
gönül! Derdini ney gibi söyle, hey feryadını çek ve ardı ardına söyle!
Aşkın
ve derdin kapalı sırrını bana niye söylersin? Ona söyle!
[1501]
Burhân-ı
Hüseynî senin derdinden ve kederinden ağlar, gözünden iki deniz akıtır.
Gözlediğim
yoluna lutfedip ayağını aşındır, senin gibi göz nurunun ayrılığından feryat
ederim.
[1502]
Feleğin
yakutu gibi kırmızı dudağının parıltısı var, onun hasretinden gözlerimden yaş
dökerim.
Lutfedip
halimi sorsan, gelip beni gam köşemde bulsan ne olur?
Sabah
akşam Hz. Ali’ye seslenirim, yüz canla ondan yardım isterim.
Güneş
gibi âlemin meşhuruyum, Ali’nin ailesi ve evlatlarının dostlarıyla.
[1504]
Sevgilinin
aşk yoluna yiğitçe düştüm, gönül yangınımla gözlerimden bir ırmak açtım.
Yüreği
kanlı inleyen Burhân yüce himmetle, mahzun dağ gibi düşmüş bir kenara.
[1505]
Ay
yüzlünün ve Zühre alınlının ayrılığından, her gece inleyip feryat ederim.
Bir
güneşin aşkındandır feryadım, gamsızlar bilmez benim halimi.
[1506]
Cemalin
gibi güneşin var, dudağın gibi ateş ve suyun var.
Kıvrım
kıvrım siyah zülfünün tuzağında, benim gibi esir ve gönlü harap var.
[1507]
Düğün
yerimde gönlümce, gece gündüz toz toprak gibi dönerim.
Sevgilinin
aşk yoluna, peşinat olarak canım, gümüş olarak gözyaşım var.
[1508]
Cemal
mumunu ne güzel yaktın! Gönlüm gibi bir pervaneyi yaktın.
Gül
gibi, dikenle budakla berabersin, sen vuslat eşyasını ucuza sattın.
Ey
gönül! Gül yüzlü bir sevgilinin bülbülüsün; ağlayıp sızlanırsın, sevgilinin
cemaline âşıksın.
Bela
dikeninden yüz serzenişle dert ؟ekiyorsun,
yine de bir sevgilinin gül bahçesi gibi sokağında yaşarsın.
[1510]
Cemalini
zülfünle baştan başa süslemişsin, kırmızı gülü taze misk kokusuyla bezemişsin!
Uzun
ve düzgün boyunun gen؟ fidanını, meyvayla âh ne güzel süslemişsin!
[1511]
Ey
cellât! Fettan nergis gibi kan dökücü kılıcın, kirpiklerin gibi okun var.
Eşkıya
ve kâfir meşrep siyah zülfün gibi, benim katlimin peşindesin, müslüman canına
kastetmişsin.
[1512]
Mehdî’nin
saadetli dönemi geliyor, Mehdî’yi görmek gönüllerin muradıdır.
Talihli,
âlemde Hazret-i Mehdî’ye ulaşan kişidir.
[1513]
Gel
ricam üzere Allah rızası için, ayağını koy başucuma!
Dudağının
Lokman’ından, Burhân gibi aşkının hastası deva ister!
[1514]
Mehdî’nin
mimberinden Mehdî’nin ruh verici hutbesini ne zaman dinleyeceğim?
Biliyorum,
birgün Mehdî’nin güneş gibi cemali, zuhur edecek!
O
lâle yüzlü sevgilinin ayrılığı hususunda, gönlümde dağlanma, gözümde ırmak var.
Onun
gibi başka sevgili ele geçmez artık, bulamam onun gibisini aramakla.
[1516]
Merhametli
bir sevgilisi olmayan bilmez yaşama mutluğunu.
Kucağında
gönül ؟elen
bir sevgilisi olan, dünyada başı diktir, talihlidir.
[1517]
Bahçemde
benden ve ondan sonra, gül gülümser, bülbül ağlar ardından.
Onun
gibi Sadberg gülü ne zaman açar, ne vakit bülbül Burhân gibi feryat eder?
[1518]
Muhabbetli
ve gönül bezeyen ay sensin, bu divanenin can dostu da sensin!
Dünyada
güneş gibi cemalinle, bütün güzellerden müstesna olan da sensin!
[1519]
Kalenderlik
yolunu bilsen de, efendiliğin yolunu yordamını bilsen de,
Aşk
sırrından habersizsen, o halde midene düşkünsün, eşeklik bilirsin!
[1520]
Adamsan
kadın gibi bir köşede oturma, güneş gibi dünya etrafında dönmenin hakkını ver!
Parlayan
gönlü feyizli yap, sarı yüzünle ışık saçan ol!
Ey
tatlı dilli, fesahat sahibi! Mesih’in nefesi gibi cana can katarsın.
Benim
bülbül gibi ağlayan gönlüm var, seninse gül gibi gönül bezeyen yüzün var.
[1522]
Bir
gül yüzlü servi boylunun yakışından ve derdinden, yaşlı gözden Ceyhun ırmağı
akıtırım.
Onun
sulu kırmızı dudağının hasretiyle feryadımdan ateş saçarım altı yöne.
1523١]
Gönlü
ne zamana dek nefis ve havaya vereceksin, ne vakte kadar bir bilenin öğüdünü
dinlemeyeceksin?
Sevgilinin
aşk yoluna ayak basmazsın, ne zamana kadar yolunu kaybetmiş aklın peşinden
gideceksin?
1524١]
Sevgilinin
derdini dertsizlere söyleme, onun aşk sırrını sen asla söyleme!
Kederlisin
ey gönül, dertsizlere misk saçan zülfün hikâyesini söyleme!
[1525]
Gönlümüzü
bir gamze okuyla yaraladın, nergis gibi öldürücü mahmur bakışın var.
Senin
gibi bir zorbanın zulüm eliyle binlerce âşık bir anda öldürülür.
1526١]
Ey
Burhân! Eğer Hakk’a kul isen, gönlündeki başkalık ve varlık tozunu yıka!
Hz.
İsâ gibi bağlardan arın da, alçaklıktan yukarıya bir yolculuk yap!
Gönül
sevgilisinin meclisinde ama sen varsan, kırmızı kadehinden sarhoş olurum.
Şu
uykusuz ve yaşlı gözlerim, yüzünün beni gibi ateş perest görmedi.
[1528]
Eğer
o güzelin aşk şarabını içersen, her iki âlemin derdini unutursun.
Aklının
kârı hiçtir ve kurtuluşun, bir yudum şarapla kendinden germendedir.
[1529]
Senin
gibi ay yüzlünün ayrılığının yakışından, devamlı sinemden âh ؟ekerim.
Burhân
gibi feleğin Sadberg gülüne, senin yüzünün anısıyla bakarım.
[1530]
Bir
adamın gönlüne bir güzelden başkası sığmaz, gümüş gibi akan gözyaşıdır bir
adamın azığı.
Avcı
Zâl’ın bu belâ tuzağına, özgür bir adamın gönlü nasıl düşer?
[1531]
Sen
güzellerden hüsnünle seçkinsin, ben o yüzden yanıp yakılmaktayım.
Yüzünün
Sadberg gülünün Burhân gibi ne hoş bülbül ötüşlüsü var.
1532١]
Daha
ne kadar masiva yolunda dolaşacaksın? Daha ne kadar hevanın peşinde
dolanacaksın?
Sen
kendi şahını bilmiyorsan ne yapayım? O yüzden gafletten dilenci gibi
dolaşıyorsun.
Yaratılmışlar
surettir, mana ise zâttır; lafızlarda ve ifadelerdedir mana.
Âlemler
Hakk’ın âyetlerinin mazharıdırlar, bak, işaretler ile bellidir mana.
[1534]
Ey
Efendi! Bil ki Hak can dostudur, suretlerin manası, cihanın canıdır Hak!
Hakk’ı
gören gözünü aç ve bak, güneş gibi her zerrede görülür Hak!
[1535]
Sevgilinin
kırmızı dudağı gibi kadehim var, rintlerin meclisinde bir nam saldım.
Burhân
gibi İsâ nefesli bir rint ve daim sarhoş biri tekkede nerede oturur?
[1536]
Senin
gibi bir ayın ayrılık akşamında Burhân gibi gönlümden âh çekerim.
Gam
köşesinde inleyerek ağlarım ve aşkına kendi iki gözüm gibi şahidim var.
[1537]
Mehdî’nin
düşmanlarına rağmen Mehdî’nin dostları nasıl yâr olsun?
Mutlu
yaşa ey Burhân! Sonunda sâhibu’z-zamân Mehdî zuhur eder.
[1538]
Kardeş,
kardeşi hiç şüphesiz kaplanın pençesinden kurtarır.
Kardeşin
başına bir tokat vuran, taş atan kardeş değildir.
[1539]
Haydar
gibi bir padişahın dergâhından, ey gönül, Burhân gibi ne diliyorsan dile!
Dini
koruyan o şahın yolundan gerçekten, maksada ulaşır her yol eri!
Ya
Rabbi! Keremin bizi himaye edendir yâ Rabbi! Rahmetin de dayanağımız,
sığınağımızdır yâ Rabbi!
Günahımın
yanında, dağ saman çöpü gibidir yâ Rabbi, sermayem işte bu günahtır, yâ Rabbi!
[1541]
Bir
sevgilinin gönül yakan aşkının derdi gibi, gamlı gönlümün bir nasibi var.
Sevgilimin
Sadberg gülü bülbülünün, Burhân gibi, binlerce ötüşü var.
٧1542١
İhvân-ı
Safâ’nın her biri bir çınar altında tutmuş bir gonca gülü bir kenarda.
Çilekeş
Burhân bu bahar mevsiminde, oturmuş bir sevgilinin kederiyle gam köşesine.
[1543]
Senin
ay gibi beyaz bir yüzün var, o yüzden gök cübbeni başına çektin!
Bir
sabah yaş dolu gözümün önünden, sen ateş kanatlı tavus gibi uçup gittin!
[1544]
Ey
güzel! Ay yüzlüsün, Zühre alınlısın; mahzun gönlün ve canın dertdaşısın.
Hep
yaşlı gözümden senin gibi sevgilinin ve nazlının ayağına inci saçarım.
1545١]
Memlekette
âdil bir yönetici olsa, gönül hiç geçim derdi çeker mi?
İş
bilen ve kabiliyetli bir vezir ile millet mutlu, memleket mamur olur.
[1546]
Kişi
yalanla âşık olmaz; dertsiz gönlün ışığı olmaz.
Dert
sahipleri onlardan nefret eder, dertsizlerin sesi geğirti gibidir.
Ey
aşk! İnsanı kâmil yapıyorsun, önce onu inletiyor, gönülsüz yapıyorsun.
Bizim
gibi sevdalılara kârı için, dert gibi sermaye kazanıyorsun.
[1548]
Bir
sevgilinin derdi gibi deva yoktur, dudağının Lokmanı gibi doktor yoktur.
Bu
gurbet yolunda daima, onun dert yükünü ؟eler
benim gibi bir garip.
[1549]
Bir
gönlün varsa bir sevgilinin zülfüne bağla, kurtuluş ve dostluk iste ondan.
Ey
inleyen ve dertli gönül! Onun derdi kederi gibi bir dertdaşın var.
[1550]
Hz.
Ali’nin gönül süsleyen muhabbeti kalptedir, onun cemalinden göz aydındır.
Ben,
Burhân gibi, Ali sevgisinin can veren kadehinden hep sarhoş ve mahmurum.
[1551]
Allah’a
şükür, biz ezeli saadetten dolayı gönlümüzde Hz. Peygamberin ve Hz. Ali’nin
muhabbeti var.
Bizim
güneş misali gönlümüz, Ali gibi bir güneşin muhabbet gölgesinde âlemi gösteren
kadehtir.
1552١]
Dedim:
“Senin aşkından feryat ediyorum.” Dedi: “Sen neden benim aşkımdan mutsuzsun?”
Dedim:
“Derdinin esaretinden kurtar beni” Dedi: “Bizim esaretimizde ara özgürlüğü!”
Gönlün
dağlanışı gibi bir bahçem, bir yamacım var, avucumda lâle renkli kadehim var.
Burhân
gibi sevgilinin meclisinde, kendi âhımdan ışık saçan bir kandilim var.
[1554]
Ahmed’imin
Ali gibi kardeşi var; Ali, onun için Musâ gibidir, Harun gibidir.
Can
ve gönül âlemimizde Ahmed gibi bir güneşimiz, Ali gibi bir ayımız var.
[1555]
Ey
şehir şeyhi! Kendini beğenmişlik ne zamana kadar? Böyle bir zincirde esaret ne
zamana kadar?
İhtiyar
bir kadının saçına gönül bağlarsın, ne zamana kadar? Bizden öğüt dinlemezsin
sen, ne zamana kadar?
]1556]
Hem
en üstün şeref iddiasında bulunuyorsun, hem heva ve heves ehliyle yakınlık
kuruyorsun!
Farzedelim,
Sen şeref oğlu şerefsin, ey şerefli! Neden alçak oğlu alçağın işini yapıyorsun?
]1557]
Başımda
Hz. Ali’nin hayalinden başkası yok, çünkü gönlümde onun ailesinin muhabbeti
var.
Ali’nin
cemal ve kemal güneşinden can âlemim, can gözüm aydındır.
[1558]
Ey
aşk! İki kuyruklu kılıç var elinde, bir anda benim gibi yüzlerce hastanın
kanını dökersin.
Ey
ayrılık! Sen benim gibi âşığın başına, bin türlü dert ve bela açtın.
Ey
Burhân! Sen Evhad gibi sevgilinin sözünü
söyle, ister havrada ister mabedde söyle!
Onun
baştan ayağa güzelliği övgüye değer, birinin vasfında elinden gelirse yüz
söyle!
[1560]
Senin
gibi başı yukarıda servinin ayağına, yüz acı ve ızdırapla baş koyarım.
Senin
sokağın benim namaz yerimdir, Burhân gibi orada güzel niyazlarda bulunurum.
[1561]
Ey
sevgili! Sen gönlün huzuru ve canın yoldaşısın, senin gibi sevgilinin
ayrılığından feryat ederim.
Uzun
zamandır vefakâr ve çilekeş Burhân gibi, gönül sarayında derdin gibi misafirim
var.
1562١]
Nur
ol, ne zamana kadar ateş olacaksın? Ne zamana kadar Necedî Şeyhi gibi olacaksın?
İyi
davranışlı ol, iyilik yap; ne zamana kadar kötülükle dost olacaksın?
[1563]
Ey
Efendi, Piş, yoksa rezil rüsva olursun! Daha ne zamana kadar pişmiş yiyen ham
olacaksın?
Aşk
potasında yanmazsan tamamen, tam ayar altın gibi nasıl olacaksın?
Ey
gönül! Allah vergisi tabiatınla yaşa, asla dünyânın derdini ؟ekme ve mutlu yaşa!
Kemalinin
sonu özgürlüktür, bu kendi bağını kır da özgür yaşa!
[1565]
Yâ
Rabbi! Her ne kadar günahkâr isem de rahmetinden ümitliyim yâ Rabbi!
Yol
azğığım olmasa da, ancak senin yardımına güvenirim yâ Rabbi!
[1566]
Ey
haberci! Güzel bir sevgiliden benim gibi feryad edene güzel bir haber getirdin!
Onun
gönül ؟elen
ve hoş haberinden, benim gibi muratsız, güzel bir murad edindi!
[1567]
Ey
gönül! Bir safa istiyorsan onun derdini kazan, sevgilinin derdini talep et,
deva istiyorsan!
Onun
aşkıyla Edhem gibi her şeyi terk et, fakr âleminde bir saltanat istiyorsan!
[1568]
Yâ
Rabbi! Her ne kadar günahkâr isem de rahmetinden ümitliyim yâ Rabbi!
Senin
gibi sevgilinin muhabbet tohumunu, can tarlasına ekerim yâ Rabbi!
[1569]
Aslın
ve neslin meni suyudur, adamsan bizlikten, benlikten ge؟!
Kâfir
nefsin boynuna kılı؟ vurursan sana, yiğitlerin aslanı, mücahit derler!
Gözünü
kâmil insan gibi onun cemaline aç, yanıp eriyerek onun karşısında aç!
Yüce
makamları katederken, kendi himmet kolunu kanadını aç, ey gönül!
[157١]
Ey
aşk! Ailemden ayırdın beni; hasta, garip ve dermansız eyledin beni!
Tenimizi
harap ve boş bıraktın, gönlüme damga vurdun, neye çevirdin beni!
١5٦2١_]
Ey
hoca, eğer bir delilin yoksa, o halde adam değilsin ve peş para etmezsin!
Allah
senden insanın manasını ister, insan suretinden başka bir şeyin yok!
15٦3١]
Ey
Burhân, Sen, Evhad gibi aşk sözünü söyle, ebedî fakr ve saadet âleminden söz
et!
Pîr-i
kâmil gibi Hakk’ın sözünü söyle, asla okuma yazma öğrenen çocuk gibi olma!
[1574]
Yakut,
bir taştan elde edilir, hem taşta iken su ve renk bulur.
İnsanoğlu
da olgunluğa erişir, amma sağlamlık ve sertlik gücüyle.
[1575]
Ey
gönül! Medresenin cedelinden feryat ediyorsun, manastırın hilesinden de
bezmişsin.
Mugların
harabat meclisinde Burhân gibi, âh ne de güzel hoş yerin var!
15٦6١]
Ey
şeyh! Sen ne kötü sözlüsün, ne kötü düşüncelisin! Harabat rintlerini çok
kınıyorsun?
Hevanın
esaretinde, hevesin tuzağında oldukça özgür gönüllerin sırrını sen nasıl
bileceksin?
15٦٦١]
Ey
gönül! Akıllılıktan daha iyidir sarhoşluk, harabat meclisin gir sarhoş isen.
Rindler
İsâ nefeslilerdir, orada hepsi içkisiz, kadehsiz sarhoşturlar.
[1578\
Nefsin
kirliliğinden temizlenmedikçe kıymette çer çöpten daha yüksek olmazsın.
Sevgilinin
derdini ve gamını dünyada çekmedikçe can âleminde mutlu ve neşeli olamazsın.
[1579]
Ey
Burhân! Sen tesbihsiz ve duasız yaşa, sen seccadeyi zahitlere bırak öyle yaşa!
Günahın
için üzülme, Allah günahları affedicidir, affedilmeye lâyık olursan mutlu yaşa!
[1580]
Ey
gönül! bu vaiye düşmüşsün, çünkü can nakdi gibi bir azığın var!
Cefa
peşinde olan sevgilinin gam esaretinden özgürlük, sürur ve mutluluk iste!
Ey
gönül! Bir gece ay yüzlüyle otur hiç olmazsa, onun kırmızı dudağından murâdını
al hiç olmazsa!
Ey
el! Bir kere boş ve batıl olma, onun boynuna hamayıl ol hiç olmazsa!
[1582]
Ey
gönül, senin halin ne güzel! Güzel bir âlemin var; lâle yüzlünün damgası gibi
dostun, sırdaşın var!
Gam
köşesinde ardı ardına soğuk âh çekiyorsun, nemli iki gözün, peş peşe âhın var!
[1583]
Varlık
yüzünün mumudur Ali, vahdet meclisinin güzelidir Ali!
Nübüvvet
güneşi Ahmed’dir, velayet mehtabıdır Ali!
[1584]
Gönlümün
damgası gibi kandilim var, ay gibi ışık saçan kandilim var.
Ne
güzel! Gönül hanemde, Murtazâ’nın muhabbeti gibi parlayan kandilim var.
[1585]
Önderler
Ali’nin ayağının tozudurlar; sultanlar, hepsi Ali’nin dilencisidirler.
Allah’a
şükür, ben dünyada Burhân gibi Ali sevgisiyle meşhurum.
[1586]
Ey
hoca! Nam ve san istiyorsan, aşk ateşiyle piş, çok hamsın!
Gamsız
gibi duvara yaslanma, sevgilinin sokağına yönel ve yürü!
Haydarn
zikrinden bir an bile gafil değilim, âlemde o aziz gibi bir şefaatçim var.
Sadakatla
onun mübarek yoluna ayak basarsan, ey Burhân, sen maksat menziline ulaşırsın.
[1588]
Yâ
Rabbi! Sevinçli bir kalple, sağlıklı can ve tenle, azıkla ve bereketle vatanıma
ulaştır!
Yardımını
göster bana göster bana, bizi bu harabeden mamurluğa götür!
[1589]
Burhân’ın
sana güveni var yâ Rabbi, bir muradı için kapına geldi, yâ Rabbi!
Bizi
yol azığıyla ve sevinçli gönülle sen maksat menziline ulaştır, yâ Rabbi!
[1590]
Bir
ömürdür benim gibi vadilerde dolaşan âşık, solgun benziyle sevgili peşinde
dolaşır!
Biliyorum,
sen ey sabah rüzgarı, bu gece gül yüzlümden onun hoş kokusunu bize mi getirdin
yoksa?
[1591]
Asla
senin sevdan başımdan gitmez, muhabbetin de gönlümden gitmez!
Sen
gaybsın, ancak, güzel cemalinin zikri ve hayali gözümden gitmez!
[1592]
Ya
Rabbi! Gam mülkünde beni zayıf kıldın, beni vatanımdan yurdumdan ayırdın!
Yolun
toprağına attın ve beni rüsva ettin; biliyorum hepsini itibarım için yaptın!
Ey
şeyh! Sen kendini beğenmişsin, hem de kibirlisin, bu sebepten kavuşma
saadetinden uzaksın!
Aşk
potasında yananlar, gönül güzeline yakındırlar; sen hamlığından dolayı ondan
uzaksın!
[1594]
Ey
Efendi! Sultanın peşinden gidiyorsun, ne zamana kadar? Kendini şeytanın
peşinden sürükliyorsun, ne zamana kadar?
Avcıların
köpeği gibi av peşinde koşturuyorsun; ömrünü ziyan ediyorsun, canına zahmet
veriyorsun, ne zamana kadar?
[1595]
Ey
Burhân! Hz. Ali gibi şefaatçin var, onun yüce himmetiyle maksada ulaşırsın!
Muhakkak
ki dinin şahı Ahmed-i Mürsel’den sonra, hiç kimse mertebece ona ulaşamadı!
[1596]
Eğer
deva istiyorsan dertsiz olma, ebedîlik istiyorsan ölmeden evvel öl!
Safa
istiyorsan sevgilinin derdini çek, geçim istiyorsan yoksul ol!
[1597]
Guzel
bir doru ata binip gittin, bizi gam yoluna atıp gittin!
Hicran
köşesine bıraktın bizi, benim gibi muhtacın önünden geçip gittin!
[1598]
Beyaz
güneş gibi bir yüzün var, âlemi yakan, gönül bezeyen güzelliğin var.
Sen
güzellerin biricik sultanısın, bizim gibi gönlü yanmış bir kulun var.
Sen
güzeller sultanısın, benim gibi bir kölen var, güneş misali parıldayan cemalin
var.
Benim
bülbüller gibi inleyen bir gönlüm var, seninse Sadberg gülü gibi tatlı bir
gülüşün var.
[1600]
Bütün
âlem cesettir, ruh sensin, herkes senin hükmün altındadır, hükmünü süren
sensin!
Dünyadaki
insanların gözünden gizli olsan da gönül gözü her giyside apaçık seni görür!
[1601]
Göz
evimize yerleştin gittin, safa kadehimizi de kırdın gittin!
Gam
okunla gönlümü yaralayıp gittin, bizi sen ayrılık ipine bağladın gittin!
[1602]
Bütün
âlem cesettir, ruh sensin, can ve gönül dostusun; sevgili sensin!
Bütün
gözlerden gizli isen de gönüllerin gözü apaçık görür seni!
[1603]
Ey
sevgili! Sen âlemin güneşi gibi parlaksın, benim gibi yüreği yanmış bir kulu az
bulursun!
Akıl
kulağımla sadece kırmızı dudağından saf inci gibi söz duymak istiyorum!
[1604]
Ey
oğul! Sevgilinin kapısında süpürme işi yaparsan, taze can bulur ve dudaktan
inci mücevher saçarsın!
Gönlünü
tecelli nuruyla aydınlatırsan, nazar ehlinin gözbebeği olursun!
Şu
kapalı yolumuzu aç yâ Rabbi! Hem bize çokça yol azığı ver, yâ Rabbi!
Senin
gibi hazretin kapısına maişet için geldik, bizim gibi fakire ihsan bağışla, yâ
Rabbi!
[1606]
Ey
Efendi! Dedikodu ile meşgul olma, gidip hâl ehlinden kemal kazan!
Sonunda
vatana geri döneceksin elinde azığın olsun, asla oraya sen eli boş gitme!
[1607]
Ey
Burhân! Senin bir sevgili aşkına meylin var, gönlünde seçkin bir iş isteğin
var.
Gözünde
akarsu var, hayır hayır, yanlış söyledim bir ırmak var.
[1608]
Ey
gönül! Sen daha yüksek bir makam istersen; tuzak gibi nefsinden kurtulmak
istersen!
Burhân
misal bir nam ve murat istersen, fakr ve fena yoluna ayak bas!
[1609]
Adam,
beğenilen bir ahlâk ve fiille âlemde seçkin bir sevgili olur
Kâmil
insan, soysuzların kötülüklerine güzellikle karşılık verendir
[1610]
Divane
gönlüm bütün bağlardan ne zaman kurtulacak? Bu murad ağacım ne zaman meyve
verecek?
Bir
ömürdür onun arzusuyla dolaşıyorum, elim onun vuslat eteğine ne zaman
ulaşacak?
Cahilin
sohbeti Dey ayı gibi soğuk olur,
insanoğlu ilimsiz ve amelsiz hiçbir şeydir!
Vefasız
insanlar kadın gibidir, sen asla ona güvenme!
[1612]
Güzelliğinin
bahçesinde gönlüm gibi, senin gibi gül yüzlü sevgilinin aşkından feryat eden
bir bülbül var.
Bir
an bile senin gibi ay yüzlünün anısından ayrı olmam, senin aşkından başka asla
bir işim yok.
[1613]
Bir
sevgilinin aşk yoluna düşmüşüm, ağlayan gözüm ve hasta gönlümle.
Ağıt
okuyan ney gibi sabah akşam, yanan gönülden ağlayarak feryat ederim.
[1614]
Ey
inleyen gönlümün sırrını bilen! Canımın dostusun, cananımsın, âh ne hoş!
Bir
ömür feryat eden gönlümün tahtına oturmuşsun, gerçekten sen sultanımsın,
hakanımsın!
[1615]
Aşk
gibi güzel iş hâkimi yok, her hasta gönül hükmüne rıza göstermiş.
Benim
divane gönlüm kendi sevgilisinin huzurunda, kendi âşıklığı ile kararlılık
gösterdi.
[1616]
Ey
oğul! Aklın varsa, bu ömrü bir sevgili aşkına harca!
Gönül
neşesi istiyorsan, onun gibi dertdaşın zikriyle uzlet köşesinde otur!
Ey
evlat! Işık gibi gözümüze gir, güzel ahlâkla gönüllere gir!
Erler
gibi Necef şahının yolundan, Hz. Mevlâ’nın huzuruna çık!
[1618]
Bir
söz söyleyeceksen düşündükten sonra söyle, söz gönül alıcı olmak şartıyla!
Düşmanına
o kadar yüz verme, fakat kendi dostlarından da yüz hiç ؟evirme!
[1619]
Neyin
şeker gibi nağmesi ؟ok
tatlıdır; neyin her boğumu bal ve şeker hazinesidir.
Neyin
eşsiz gönül aydınlatan sesini kendi akıl kulağınla dinle ey Burhân!
[1620]
Ey
evlat! Hak söyle ve Hakk’ı ara; her şeye yüz çevir ve Hakk’a yönel!
Hakk’ın
vechini görmek istiyorsan, gözyaşıyla gönül aynandan masiva tozlarını tamamen
temizle!
[1621]
Canandan
güzel söz dinlemek evlâdır, onun şevkiyle gül gibi açmak evlâdır.
Mecliste
güzel konuşmayı bilmiyorsun; bil ki susman konuşmandan evlâdır.
1622١]
Ey
sevgili! Benim gibi zavallıyı sen zülfün gibi kemendin düğümüne attın.
Benim
gibi dertli garip bir adam hiç eline geçmez bundan sonra.
Her
yerde Ali’nin muhabbetinden dem vururum, çünkü meclis süsleyen ney hemdemim
olmuştur.
Alçak
feleğin annesinin terbiyesini almadım; beni Alevî meşrep babam şefkatle
büyüttü.
[1624]
Yol
eri olmak için muhabbet dilersen, Allah’ın sevgili kulu da olursun.
Kurb
meclisine girmek dilersen, Ebu Turâb gibi bir şahın muhabbetiyle şah olursun.
1625١]
Ebu’l-Kasım’ın
ilim şehrine kapıdır Ali; âleme güneş gibi ışık verdi Ali!
Hakk
adına bütün salikler sadakatle Ebû Turâb Ali’nin yolundan Hakk’a ulaşır!
1626١]
Gönlün
var ise bir güzelin zülfüne bağla, ondan kurtuluş ve yardım iste!
Muhabbetli
Burhân’ın gönlü, onun dert ve gamı gibi dertdaşı vardır!
[1627]
Ey
müslümanlar! Bu eski konakta, biz hepimiz Hakk’ın hükmüyle adaletli davranırız.
Âdil
Hakk’ın adaletini hepimiz Hak için yerine getiririz.
[1628]
Mecnun
gibi bir Leyla aşkından çöl ve ova bizim yurdumuz oldu.
Eteğimi
mücevherlerle doldurdun, ey yaşlı gözüm yoksa sen deniz misin?
Adamın
gözyaşı gümüşü gibi azığı vardır, adam onun yolunda rüzgâr gibi koşar.
Özgür
adam hiçbir zaman avcı Zâl’ın bu bela tuzağına düşmez.
[1630]
Ey
Efendi! Ali’nin muhabbeti olmadan bir yere varamazsın, onun gibi rehber olmadan
Hakk’a ulaşamazsın!
Din
âlemi onunla aydınlıktır, bu sebepten sen, o güneşin ışığında yarasa gibi asla
hidayete eremezsin.
[1631]
Ali’nin
feyiz ve ışığıyla gönlümüz aydındır, Ali’nin can veren nefesiyle can bulduk!
Bizler
Ali’nin övgüsünü yayarız; Ali’nin kapısının toprağı bizim sığınağımızdır.
[1632]
Ben
Ali’nin muhabbetiyle âlemde meşhurum, onun kıymetli nefesinden taze can buldum!
Ali’nin
ayağının toprağı âlemin gözünün sürmesidir, Ali’nin yüce dergâhı canların
kıblesidir!
[1633]
Ey
gönül! Sevgilinin ayrılığından yaşla dolu gözün var, her zaman onun gamı ve
derdi gibi dostun var!
Altı
kapılı dünyanın koltuğunda bir anın bile olsa Mesih gibi feleğin bağlarından
kurtul!
Sarhoşluk
celladı senin cadın gibidir; gönlümüzü gamze okuyla yaraladın!
Burhân’ın
yaşla dolu gözü, cemalinin beni gibi bir ateşperest görmedi!
[1635]
Ey
Sevgili! Gönlün huzuru ve can dostusun sen, senin gibi sevgilinin ayrılığından
feryat ediyorum.
Uzun
zamandır vefakâr ve çilekeş Burhân gibi, gönül sarayında derdin gibi bir
misafirim var.
[1636]
Ey
Burhân! Hesapsız aşk sözü söyle, çam boylu sevgilinin cemalinin vasfını söyle!
Harabat
rintlerinden güzel söz dinle, bütün riyakârların hakkında kötü söyle!
[1637]
Avamın
gönlünde cemalinin güneşi baş göstermez, siyah zülfünün sevdası ham olana
düşmez.
Ey
Burhân! Gönül sırrını mahremine usulca söyle, çünkü riyakâr şeyh gammazın
komşusudur.
[1638]
Ey
Burhân! Vatanından ayrı düştün bir ömür, iki gözünden ırmaklar akıttın, bir
ömür!
Gönlüne
dostların derdini koydun bir ömür, ayrılık derdinde can verdin bir ömür!
Ey
Burhân! Sen Allah’a kulluk eden bir adamsan, gönlündeki masiva ve varlık tozunu
yıka!
Hz.
İsâ gibi bağlardan sıyrıl, alçaklıktan göğe doğru sefere çık!
[1640]
Benim
divane gönlüm bütün kayıtlardan ne zaman kurtulacak, bu murad ağacım ne vakit
meyve verecek?
Bir
ömürdür onun arzusuyla dolaşıyorum, elim onun vuslat eteğine ne zaman değecek?
[1641]
Yâ
Rabbi! İşim hep kusur ve günahtır yâ Rabbi! Günahımın yanında dağ, saman çöpü gibi
kalır yâ Rabbi!
Mağfiretine
ve yardımına ben muhtacım; affın bana sığınaktır ya Rabbi!
[1642]
Ya
Rabbi! Toprak gibi hakir ve alçağım yâ Rabbi! Yardımına muhtacım yâ Rabbi!
Bir
murad için kapına düşmüşüm, lutfunla her iki elimden tut yâ Rabbi!
[1643]
Ya
Rabbi! Sen dertlilere şifa bağışlarsın, hasta gönüllere de derman bağışlarsın!
Senden
ümid ederim, onun için bağışlarsın; Burhân gibi hastaya, zayıfa, ağlayıp
sızlayana bağışlarsın!
Ya
Rabbi! Keremine gönül bağlayınca iki âlemin dert bağından kurtuldum yâ Rabbi!
Sana
muhtacım, başkasına değil; bu sebepten dergâhının kapısına oturdum yâ Rabbi!
[1645]
Ya
Rabbi! Kulun çıplak ayakla yolunda yâ Rabbi! Bütün yükü tamamen günahtır yâ
Rabbi!
Sadakatle
senden yardımını istiyorum, çünkü yardımın bana dayanaktır, sığınaktır, yâ
Rabbi!
[1646]
Ya
Rabbi! Çaresizim ve perişanım yâ Rabbi! Senin aşk yolunda koşturuyorum yâ
Rabbi!
Kereminle
gönlümüzün çetin düğümünü çöz, bütün müşkillerimizi kolay eyle yâ Rabbi!
[1647]
Ya
Rabbi! İki ayağıma da yürüme gücü verdin, lutfunla sen bize azık ver yâ Rabbi!
Bizi
sen maksat menziline ulaştır; yol azığıyla, özgürce, sevinçle yâ Rabbi!
[1648]
Ya
Rabbi! Bize sen ten ve can verdin yâ Rabbi! Birçok nimet ve ekmek ihsan ettin
yâ Rabbi!
Lutfunla
bağışla; biz senden afiyet, sağlık ve esenlik istiyoruz yâ Rabbi!
Ya
Rabbi! Bize sen ekmek ve nimet verdin, huzur ve rahat köşesi verdin!
Bizi
mübarek yoluna sal ve azık ver; lutfunla seyehat için iki ayak verdin!
[1650]
Ya
Rabbi! Sen bizi nimetlerinle besledin, yokluktan da varlığa getirdin!
Benim
gibi zayıf ve aciz biri sana nasıl hakkıyla hamdedebilir?
[1651]
Ya
Rabbi! Feyiz kapını yüzüme aç yâ Rabbi! Güzel kokunu bana ulaştır yâ Rabbi!
Vuslat
meclisinde bana bir yer ver; bu boş testimi meyle doldur yâ Rabbi!
1652١]
Ya
Rabbi! Sen kokunu bana gönder de, can burnumla kokayım yâ Rabbi!
Ümit
kapıları yüzüme kapanmış, ümit kapısını yüzüme aç yâ Rabbi!
[1653]
Ali’nin
muhabbetinden dem vururum ney gibi, çünkü benim gibi yürekten söyleyen ilâhî
hatip yoktur.
Alçak
feleğin annesi tarafından terbiye edilmedim; beni her zaman şefkatle büyüttü
bir baba.
[1654]
Ben
senin kokunu çok arıyorum, yâ Rabbi! Kokunu bana gönder yâ Rabbi!
Muhabbet
ipinle bağladım gönlümü, ümit kapını yüzüme aç yâ Rabbi!
Alemde
çok az kişi benim gibi elem ؟ekmiştir;
acıyı ekşiyi çok tattım.
Ney
gibi kuru bedenimde bir nefesim oldukça belâ meclisinde hemdemim soğuk
ağlayışlardır.
1656١]
Ey
şair gönlüm! Sevgilinin sırrını söyle, o cana can verendir, defalarca söyle!
Hakikatten
çokça söyle, mecaz söylersen daha az söyle!
[1657]
Kelîm’in gibi beni fakir kıldın, fakr ve yoksunluk
âleminde beni yaşlandırdın.
O
dostların dayanağı sensin; ya Rabbi, hangi ibadetimden dolayı bu tahtı bana
yaptın?
[1658]
Herkese
nimet, ekmek bağışlarsın, yâ Rabbi! Senin gibi rızıklandıranımız var yâ Rabbi!
Gönül
gözünden sen gizli değilsin yâ Rabbi! Her gün başka bir kisvede görünürsün yâ
Rabbi!
[1659]
Ben
Ali’nin muhabbetiyle âlemde meşhurum, Ali’nin yüce nefesinden taze can buldum.
Ali’nin
ayağının toprağı göze sürmedir, Ali’nin yüce dergâhı canların kıblesidir.
[1660]
Ey
gönül! Sevgilinin rızasını ve iki âlemde saadet istiyorsan,
Hak
Teâlâ’ya yakınlık istiyorsan, düşkünleri iki elinle tut!
[1661]
Ey
Burhân! Uyanık bir gönlün varsa, ne diliyorsan velayet şahından iste!
Ali’nin
dergâhı gibi bir sığınağın var, sen onun hayalinden bir an bile gafil olma!
[1662
]
Ey
hoca, sen yemek ve uyku bağındasın, burnunda muhabbet kokusunu nasıl alırsın!
Hızır
gibi ebedî ömür bulursun, sevgilinin elinden kırmızı suyu içersen!
[1663]
Ey
edip gönül, sevgilinin sırrını söyle, can nurlanır sen tekrar söyle!
Hakikatten
çokça söyle, eğer mecazdan bahsediyorsan fazla söyleme!
[1664]
Eğer
o sevgilinin aşk şarabından içersen, iki âlemin gamını da unutursun.
Aklının
kârı hiçtir, hayır ve güzelliğin kendini tek kadehte sarhoş etmendir.
[1665]
Muhabbet
ayı ve sevgili, benim gibi âşığın can yoldaşı sensin!
Âlemde
güneş gibi yüzle, bütün güzellerden müstesna olan sensin!
[1666]
Ali’nin
muhabbet eden ve onu öven biziz, Ali’nin can besleyen nefesinden can buldum.
Ali
gibi bir güneş bizim şahımızdır, Ali’nin kapısının tozu eman yurdumuzdur.
Aşk
meclisime bir isim bıraktım, sevgilinin kırmızı dudağı gibi bir kadehim var.
Burhân
gibi İsâ nefesli bir rint ve ebedî sarhoş, tekkede nasıl otursun.
[1668]
Ey
ulak, güzel bir haber getirdin, benim gibi inleyen birine güzel bir sevgiliden.
Onun
gibi gönül alan ve gönül besleyenin haberinden, mey gibi muradsız olan güzel
muradını buldu.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar