Print Friendly and PDF

Muhammed Burhaneddın-ı Belhi’nın Farsça Rubaileri

Bunlarada Bakarsınız

 




Hazırlayan: Mehmet Ali ÖZKAN

Türkçe Çevirileri

[1]

isterim bir kokuyla mutlu edesin bizi, isterim arttırasın hayhuyumuzu.

isterim kereminle arayıp sorasın bizi, lutfunla “o ne güzel kuldu”  diyesin bize.

[2]

Senden söz etmek dışında bir şey gelmedi dilimize; senin sızın, kederin dışında bir şey gelmedi canımıza.

Ben, ey lâle yüzlü, senin aşkınla ünlüyüm! Yüreğimdeki dağlaman dışında bir bir nişan gelmedi bize.

[3]

Aşk ve sevda âvare etti bizi; dağa, ovaya, çöle saldı bizi.

Ey nasihat eden! Boşuna bana öğüt verme zahmetine katlanma, çünkü Leylâ’nın zülfü divane etti bizi.

[4]

Ey dost, halimizi, hatrımızı sormak için bir gel! Bizim gibi vurgunların düşmanlarına rağmen, bir gel!

Bir yabancı hatrına gelmesen de yanımıza Allah için gönülden anlayanın ricası üzere gel! 

Bizler âşığız ve pek çok içten âhımız vardır; bak şu gözyaşımıza, soluk benzimize!

Bizim gibi bir hasta senden deva ister; çünkü, yakut gibi tatlı gülüşün derdimizin dermanıdır.

[6]

Sevgilinin zülfü divane etti bizi; dağa, ovaya savurdu harmanımızı.

Sadberg gülü gibi güler yüzü, bahar bulutu gibi ağlattı bizi.

[7]

İsterim Burhân gibi yolu tanımak, uyanık gönlümü aşkla büyütüp beslemek.

İsterim kadeh döndürmekle gece gibi zülfü, ay gibi yanağı görmek.

[8]

Gönül onun aşkı gibi bir gönüldaşı bulmuş da silip atmış âlemin gamını, ne güzel!

Zamanenin gözü harabat meclisinde İsâ nefesli rindi çok az görmüştür!

[9]

Vahdet şarabındandır sarhoşluğumuz; Hakk’a kulluktur şaraba düşkünlüğümüz.

Burhân gibi, kendi varlığımızdan kurtulduk; çünkü, Hakk’a bir perdedir varlığımız.

[10]

Rabbim Hz. Peygamberi övdü, Emir Haydar’ı da methetti.

Feleğin gözü bu ikisi gibi gönül sahibi ve dini gözeteni görmedi. 

Ey kalem! Süleymân’ı öv, hem de sen onu altın suyuyla yaz!

Gönül kuşu hep onun sıfatlarım konuşur, zira o kuşların dilini bilir!

[12]

Babam Pîr Süleymân’ı yarattığı için Allah’a şükrediyorum.

Fâzıl ve âmildir; çünkü o, ilim ve irfanın yol ve âdabını bilir.

[13]

Kayyûm olan Allah beni doğru yola iletti, bu Rum ülkesinin  ziyneti yaptı beni.

On dört masumun feyizli nefesi -Allah’a şükürler olsun- güneş gibi şerefli kıldı beni, âh ne hoş!

[14]

Ey gönül! Her şeye nimet ve can vermiş Allah’a şükret!

Makbul kimselerin hayatları için kendilerinin keder ve dertleri gibi derman da vermiş.

[15]

Ya Rabbi! Sen bana ifade gücü olan bir dil ver de sana şükredeyim; dileğim budur.

Mademki kimsenin haddi değil senin gibi eşi benzeri olmayan Kerîm’in nimetlerinin şükrünü ben nasıl eda ederim? 

Ey evlat! Hüner kazanmak için ؟ile çek, Hak Teâla bunun için sana verdi beş duyuyu!

Hünerini ucuza kaptırma; benim gibi sözden anlayan babanın nazım incilerinin kıymetini bil!

[17]

Ya Rabbi! Kul Burhân’ı şad et, onun ilmini ve ferasetini artır!

Kıyamete kadar saygın kıl, İbn Süleymân’ının iyiliklerinin zikrini!

[18]

Fasih dilimi açarsam eğer, mana lutfunun hakkını veririm.

Utarid yıldızına rağmen şiir söylersem eğer, o Şi‘râ yıldızı gibi gönlü kıvılcımlarımla yakarım.

[19]

Yüzün kırmızı gülü utandırmış, dudağın kırmızı şarabın fiyatını tamamen düşürmüş.

Hurma ağacından bana meyve vermezsin ki yiyeyim; yoksa genel emri duymadın mı?

[20]

İki âlemin şahı Ahmed-i Mürsel’dir, Allah’ın aslanı Hasan’ın babası Haydar’dır.

Fâtıma ve iki imam  âl-i ‘abadandır, bizden onlara defalarca salat ü selam olsun. 

Gönlümüzde Ebu’l-Kasım’ın  nuru vardır; Fâtımetu’z-Zehrâ’nın ve Hz. Ali’nin sırrı meşalemizdir.

Yolumuz Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile aydınlıktır, sahip olduğumuz sadece onların muhabbetiydi.

[22]

Şâh-ı Merdân’ın çokça nimetini, özel himmetini gördüm!

Sıcak gönülcüğüm, soğuk âhım bana yeter; zamanın sıcağından, soğuğundan bana ne!

[23]

Sevgilim bana gösterirse güzel yüzünü onun iki siyah saçına bağışlarım Çin’i, Hoten’i.

Ey Saba! Lütfedip şu yüreği yanmışa servi boylu, gonca ağızlı ayımdan haber getir.

[24]

Pîr-i Muğânın sözünü işittim, doğru kişilerin yolunu yordamını gördüm.

Adam gibi, İsâ nefesli rind oldum, o yüzden riyakârlardan hiç hoşlanmam.

25١]

Ey talipli! Bırak dedikoduyu, aylarını yıllarını geçirme onunla!

Aşk gibi mükemmel üstad var iken sen ondan hâl ilmini öğren!

[26]

Sevgili, Burhân gibi bir adamı âşık eyledi, yüreğine sızı koydu, dert koydu.

Bülbül gibi ben de kendi halime ta içimden âh ederim. 

Kendi halini bilmeyen yüreği yaralının durumunu nasıl bilsin?

Sen rahatına düşkün insalara bu ؟ileli Burhân’ın halini sorma!

[28]

Sevgilinin gamıyla mutludur gönlümüz; o gam yüzünden gam âlemidir gönlümüz.

Varını yoğunu terkedip onun yoluna düşmüş Edhem’dir gönlümüz.

[29]

Kederinin sırrını âciz gönlümüzde ara; yüreğimizdeki sızıyı çığlığımızdan tanı!

Altın gibi sapsarı yüzümüz, gümüş rengi gözyaşımız, senin aşkının yolunda canımızın bahası olsun!

[30]

Ey cimri! Mal seni ölüye ؟evirmiş; olgunluktan başkası seni nasıl diriltebilir?

Malını olgunluğa harcamazsın, işte bu yüzden malın seni ezmiş!

[31]

Ona biberiye çiçeğini göstermiş, üzerine kıvırcık saçının sünbülünü saçmış.

O sevgili bir diken uğruna İsâ nefesli Burhân gibisini öldürmek ister.

[32]

Apaçık görmek istersen irfanın doğusunu, Süleyman’a bak!

Fakr tahtında az görmüştür çağın gözü onun gibi sultanı.

[33]

Kibrini terketmedikçe aşk sarhoşluğunun zevkini nasıl bileceksin?

Sen ve sevgilinin arasında engeldir bu; parçala bu varlık perdesini! 

Ne de kötü öğrenmişsin yiyip içip yatmayı; gülmeyi, oturmayı hatta tebessüm etmeyi...

Mana erinden gafil olup oturma, onlardan seçkin söz söylemeyi ve inciler delmeyi iyi öğren.

[35]

Burhân! iyisi mi sen dervişlerin hizmetinde bulun, Allah onları kendine dost edinmiştir.

Baksana her biri zikir saykalı ile derya gibi kalplerini ayna gibi parlatmışlar.

1361

Ey gönül! Acem mülkünün sultanlığını ne yapacaksın? Yiğitsen sevgilinin vuslat incisini elde et.

Kadehi sevgilinin elinden al ve ruhunun cihanı aydınlatan meclisinde elinden bırakma!

[37]

Sevgilinin gül yüzünü görmüyorum. Onun sümbül kokusunu getir bana ey rüzgâr!

Her zifiri gecede dert köşesinde onun şarap kadehi gibi al dudağının sarhoşluğunu çekiyorum.

1381

Herkesin bizim bu yeşil sokağımızdan derlediği güller, kandilimiz gibi gözün aydınlığı olur.

Dağ yamacının çamurundaki binlerce kırmızı lâle, bizim çok dertli ve yanık çileli yüreğimizin kanıtıdır. 

Allah’ım! Ahmaklardan uzak tut bizi, âlim kişiye yakın eyle bizi.

İsa’nın (a.s) eşeğinden hacetsiz olması gibi bizi kendinden müstağni etme! Bizleri ele ayağa muhtaç etme.

[40]

Ayrılık derdi ؟ekiyorum ben, bu sayısız derdi kime söyleyeyim?

O sevgilinin yanağı, cemali olmadan bu gülü, gülistanı neyleyeyim?

[41]

Sevgilimizin yurdunun yolcusuyuz biz, Hz. Ali’nin takipçileriyiz biz.

Garip ve muhabbetten yana Burhân gibi bu Osmanlı mülkünün süsüyüz biz.

[42]

Ey Allah’ım, ey yerin ve göğün sahibi! Her iki âlemde dönüşümüz sanadır.

Bütün yaratılmışlar bizim gibi sana muhtaçtır. Sen, bizden ve bizim dışımızda olan her şeyden müstağnisin.

[43]

Gümüş renkli ؟eneyi ben sende gördüm, servi gibi boyu, yasemin çiçeği gibi yüzü sende gördüm.

Sana kavuştuğum gecede dökeceğim ayağına Aden incisi gibi gözyaşlarımı.

[44]

Güzeller içinden bir sevgili seçtim, gönlüme o peri yüzlünün aşkını yerleştirdim.

Gözümden yaşlar dökeyim de ayağına, o genç fidanı ve taze meyveyi kucağıma alayım. 

Biz aşığız ve ah u figânımız çok bizim, gözyaşı ve ateşle doludur nâçiz gönlümüz, gözümüz.

İşimiz o gül yanaklı servi boyluya düşmüş de, o ateş renkli beyaz tenli sevgili gelmez imdadımıza.

[46]

Burhân gibi bizim dostluk ülkesinde Sultan Rıza gibi bir sığınağımız var.

Onun saf sevgisiyle gönüllerimiz aydın bu dünyada, tıpkı gökteki güneş gibi.

[47]

Kötü bir halde olsak da mükemmel bir dinimiz var bizim; daha güzel geçmişimiz gibi geleceğimiz var bizim.

Artık dümşana karşı birlemiyoruz; evlerimizdeki kitap gibi kurtarıcımız var bizim.

[48]

Dünya alçaktır ve haramzade namertler ile doludur, mert kişi iksir gibi bulunmaz.

Er kişi her iki âlemden de geçmiştir, işte bu yüzden şah da dilenci de muhtaçtır ona.

[49]

Allah Teâlâ sufîlere kendine ait bütün sır ve ilimleri vermiş.

Doğrusu onlardan varislere, kehanet ve kimya gibi hoş bir yadigâr kalmış!

[50]

Âlim insan ilminin gücünden dolayı kendini beğenmişin zırvalarına nasıl kulak verir?

Baksana şu iki yüzlü şeyhe! Kekemelerin övgüsüyle her vakit mağrur. 

Ebedî bir hayat istiyorsan, sevgiliye feda et canı, cihanı!

Eğer başında kavuşma hevesi varsa, akan gözyaşlarını delil yap kendine!

[52]

Hz. Hüseyin (r.a) gibidir bizim seçkin ecdadımız; onun kapısı gibidir bizim iyiyi kötüyü birbirinden ayıran imamımız.

Allah’a şükürler olsun ki dinimizin temeli o din güneşinin gölgesinde sabit bir dağ gibidir.

[53]

Şuh ve zarif sevgilinin aşkını seçtik, adımızdan sanımızdan geçtik.

Biz bir ay yüzlünün yadıyla, her karanlık gece ateş rengli su içeriz.

[54]

Dördüncü kitap (Kur’ân-ı Kerim) güneş gibi yüz gösterir, iki âlemde de ruhumuzun gıdası odur.

Beşer kanunu bir kanuncuktur. Allah’ın kanunu gibi bir kanun yoktur.

[55]

Yarin aşkıdır bizim gönlümüzün rehberi; nefislerimiz gibi merhalelerimiz vardır.

Ayın gidecek türlü yörüngeleri varsa da bizim bu menzillerimizde yolu yok.

1561

Varlığından başka bir perde yok Allah ile aranda. Harabe gönlünden Allah’a giden bir yol vardır.

Kibir belâsının zincirinden tamamen kurtulmadıkça Allah’a ulaşamazsın. 

Ictihat kapımızın öğüt vereni bizim yararımıza yükümüzü çözüverdi.

Hakk’ın açtığı bu kapıyı zararımıza olsun diye yüzümüze kapattın, niye?

[58]

Hz. Muhammed (s.a.v) gibi şefaatçimiz var bizim, Hz. Ali (r.a) gibi imdada yetişenimiz var bizim.

Ne hoş! Bu gam ve gurbet mülkünde, ehl-i beyt gibi kimselerimiz var bizim.

[59]

Ey muhtesip! Eğer gönlümüzü hoş etmek istiyorsan, bu bize yanıp yakılmaları bırak!

İşlerimizi yoluna koymak istiyorsan, âşıklıktan bizi men edip durma!

1601

Her an yüzlerce kisveye bürünürsün, her an bin çeşit süslenirsin.

Kavuşma gecende tatlı dudağın pek övdü gönül çelmekliğini.

1611

Ey fakir! Kâmil bir gönül kazan. Hadi gönül dedikleri dünyayı gösteren o kadehi elde et.

Dünyada her an gönül safası için çalış, gönül aynana toz toprak koma!

62١]

Dün gece yüreğimi yarin haremine götürdüm. Yanağının Sad-berg çiçeği bülbüle çevirdi gönlümü.

Zamanın Zâl’ının sevgisinden gönlümü çekip aldım da gönlü bir başka sevgiliye verdim. 

Bu toprak tenini besleme, eflâkının ruhunu besle.

Yiğitler gibi çık er meydanına, göster kıvraklığını, atikliğini.

[64]

Sevgiliden iste âşık gönlün muradını, ondan başkasına ihtiyaç duymamayı meslek edin.

Ey gönül! Aşkın tüccarı olmak istiyorsan sevda gibi bir sermaye bul.

1651

Gam meclisinin kandilidir bizim saçtığımız âh kıvılcımları, gülşenimiz, ateşle dolu sinemiz gibidir .

Gölgeler yere düşmez, gönlümüzün fezasında çünkü gönlümüzün dağlanmışlığının aydınlığıdır seher vakti.

1661

Beş dosttur bizim şahlarımız, seksen dörttür imamlarımız!

Gönlümüzdedir sevgileri. Ne gam gümüş ve altın yoksa da heybemizde!

[67]

Ey gönlümüzün bu dağlanmışlığını kandil yapan! Gönül gözümüzü, gönül çıramızı nurlandır!

Düğümler çözen kerem nesiminin rüzgârıyla gönül bahçemizin goncagülünü aç!

1681

Feleğin nimetleri arasından yarin aşkını şeçtim, bu sebepten bu yakıcı ahın cefasını çekiyorum.

Sevgilinin ağlayan aşığıdır gönül; bir âh ile malımı mülkümü, yurdumu kaybettim ben. 

Senin gibi sevgilinin aşkını gönlümde besliyorum ben, bir âh ile o yerimden yurdumdan geçtim.

Senin istimdad dergâhına geldim, benim gibi gönlü yanmışa göster yüzünü.

[70]

Bütün narin yüzlülere baktım, senin gibi nazlı ay yüzlüyü görmedim.

Burhân, senin güneş misali yüzünde gökyüzüne yükselmiş İsâ (a.s) gibi bir hâl gördü.

1711

Her iki âlemin nimetlerinden sevgilinin aşkını seçtim, onun yoluna iki gözümden inci mercan saçtım.

Yurdum ve doğduğum toprak Horasan’dır, Allah bütün Horasan mülkünü bayındır kılsın.

72١]

Yâ Rab! Müşkülümüzü kolay eyle kereminle; ferah kıl bizim kârımız olan şefkatli, vefalı gönlümüzü.

Senin merhametinle feyz ve safa buldu gönlümüz; gönlümüzün safasını ebedi kıl lutfunla.

[73]

Bizim gönlümüzün mâhı olan o güzeller şahı, gönlümüzün âhından onun gam keder meclisi aydınlanmış.

Gözümüzün ana yolundan gelmiş bu gece, gönlümüzün konağına oturmuş sultancasına. 

Ey oğul kalbinde kine yer verme, gönül aynasını tozdan koru!

Sen, sevgilinin kederiyle ve kanlı gözyaşına sineni baştan ayağa gülistan eyle!

75١]

Hak eri, cübbesinin prangasından kurtulmuştur, riyadan zühten de azadedir Hak eri!

Onun gibi eşsiz birini yâd etmekle mutludur, her iki âlemin gamından beridir Hak eri!

[76]

Gönül halvetinde yer vermem gafile, ben İsâ (a.s) değilim, ne yapayım erkek eşeği!

Gözümden inci gözyaşı dökerim ayağına ben bulursam kayıtsız, kaygısız bir kul!

[77]

Safa erlerinin aslanına kavuşmak istiyorsan doğrulukla safa meydanına adım at!

Safa kardeşlerinin şahı olmak istiyorsan, Safa Ken‘anının mâhı gibi dertleriyle dertlen!

1781

Yâ Rab! Aşk şarabıyla mest et beni, dünya kadehinden yoksun kıl beni!

Kereminle kendi varlığımdan fani eyle beni, kendi zatının varlığıyla var et beni! 

Her can Allah’ın nurlarının doğuş yeri olmaz, her gönül Allah’ın sırlarının mahremi olamaz.

Kesin olarak bil ki Allah’ın en hayırlı kulları İlahî kubbelerin altında gizlidirler.

1801

Bizim kaşanemiz sokağının haremi oldu olalı, divane gönlümüz huzur bulmaz.

Geceleri senin mum yüzünün etrafında döner durur, yanık kolu kanadıyla bizim kelebeğimiz.

1811

Senin aşkın tutsaklıktan kurtardı bizi, âşıklık sokağında koşturdu bizi.

Senin sevdan sana sürükledi bizi, nihayet sokağının giriş kapısına kavuşturdu bizi.

[82]

Güzellerden, kadehimizi dolduran gül renkli şaraptan gün yüzü görmedik.

Burhân gibi aşk âleminin padişahıyız biz, denizimiz ve karamız da gözümüz, gönlümüz gibidir.

1831

Dergâhımızın keremidir yüzündeki muhabbet, senin cemalinin nurundan aydınlanmış gönlümüz.

Ey sevgili! Senin sevdan başımızda, dünyada da senin aşkından başka bir şey yok elimizde. 

O ay yüzlüm zülfüne bağladı gönlümüzü, bu uyanık gönül divane kıldı bizi.

Onun sevdası bir ömür başımızda, dünyada onun aşkından başka bir şey yok elimizde.

[85]

Yâ Rabbi! Şu dilencini kereminle şâd eyle, benim gibi katında makbul olmayan kulunu esirge!

Feyz kapını yüzümü açıver de merhamet ipinle kalbimi bağlayayım!

1861

Yâ Rabbi! Nefsin bağından kurtar bizi, şeytan karşı da galip eyle bizi!

Bizi şâh-ı merdanın neslinden eyledin, lutfunla meydan eri yap bizi!

1871

Tek kazancımız Ahmet’in dininin hazinesidir, Ali’nin nefesinin feyziyle diridir gönlümüz.

Ey Burhân! Ezel gününde sevgilerini ab-ı hayat gibi karmışlar çamurumuza.

[88]

Sevgilinin âşığı gösterdim kendimi; Kays gibi divane gösterdim kendimi.

O ay yüzlünün aşkından dolayı bir ömür yiğitçe yabancı gösterdim kendimi.

1891

Görmek isterim sevgilinin yanağını, bayram günü öpmek isterim onu.

Kadir gecesinde, onun iki yana sarkan saçının kokusuyla can burnumu misklendirmek isterim. 

Bir gece senin ay gibi parlayan yüzünü görmek isterim, görkem ve azamatini seyretmek isterim.

Sokağının başında oturmak isterim mutluca, kapının toprağını gözüme sürme çekmek isterim.

1911

Allah’ın sıfatlarında zatının nuru vardır, Allah’ın bütün alâmetleri âşikârdır.

Herkes kendi aczinin itirafçısıdır, kimse Hakk’ın zatını keşfetmedememiştir.

[92]

Senin sokağın gönlün haremidir, bizi götürür oraya; gönlüm güvercin gibi uçmak ister oraya.

Bülbüller gibi feryad ederim çayırda, bahar rüzgarı yüzünün Sadberg gülünün kokusunu getirir oraya.

1931

Ey ulak! Sevgilimin mektubunu bana verdin inleyen gönlümü pek mutlu ettin!

Ey bahar rüzgarı! Sevgilimin yanağındaki Sadberg çiçeğinin kokusunu ne hoş getirdin!

[94]

Rabbim yoktan var etti beni, çokça nimetle besledi beni!

Onun şükrünü eda etmek mümkün değil asla, benim gibi başı buyruk bir kula yeter bu kadarı!

[95]

Burhân! Safa bahçesi yap gönlünü, masiva kaydından azade et gönlünü!

Sineni baştan aşağı fakirlik hazinesi yap, hem Allah’ın aynası yap gönlünü! 

Ey gönül! Dostun yoluna at kendini Nefis gibi düşmanının avucundan kurtar kendini!

Yiğitçe aş menzilleri baştanbaşa, kadın gibi eve hapsetme kendini!

[97]

Bir ömürdür gam yükünü çekiyorum ey sevgili! Senin derdin rezil rüsva etti bizi!

Benim gibi bitkin birinin hâline acımazsın, taş gibi bir kalbin mi var yoksa?

1981

Ey aşk! Muratsızların veriyorsun muradını, ateşinle pişiriyorsun hamları!

Ettiğin zulüm bilinir eline düşene, bilirim düzeltirsin sen ؟elimsizleri!

[99]

Güzel bir iş yap, insanlar tanırlar seni; göz hanesinde baş köşeye oturturlar seni.

ilim ve amelde gayret göster, çünkü her ikisi kanat gibidirler mükemmelliğin zirvesine ulaştırırlar seni.

11001

Sırlar bahçesinin bülbülüdür gönlümüz, yanıp yakılmaktır hep işimiz gücümüz!

Sevgilinin Sadberg çiçeği gibi yüzünü vasfetmek, söz söyleyen dudağımızın süsü oldu, ne güzel! 

Tevazudan iste yüceliği, Muhammedi fakrdan talep et saadeti!

Bir anda aşmak istiyorsan menzilleri, yiğitçe koştur bu himmet Rahş’ını !38

[102]

Senin aşk köyüne attım atalı kendimi, kalender gibi beğenmedim kendimi

Senin gibi eşsiz birinin muhabbetiyle bütün bağlardan âzâd etmek isterim kendimi

[103]

Ey Burhân! Mesih gibi arıt kendini, ruhban gibi bağlı kılma kendini

Yiğitçe her kötüden koru kendini, yırtıcı hayvan gibi nefsinin prangasından kurtar kendini

[104]

İşlerinde Allah’ı vekil kıl ey oğul! Her yerde O’ndan yardım dile ey oğul!

Fikir sahiplerinin gözdesi olmak istiyorsan, Mesih gib arın ey oğul!

[105]

Yâ Rabbi! Sana doğru yol ver bize; lutfunla uyanık bir kalp bağışla bize!

Yâ Rabbi! Kereminle her gece, her seher feyiz ve ferahlık bahşet bize!

[106]

Gönlümüzde senin muhabbetin var ey sevgili! Bu yüzden gönlümüz hazine oldu ey sevgili!

Sen ay gibi parlak bir yüze sahipsin, biz de ayna gibi gönlümüzü verdik ey sevgili!

38 Rahş: Rüstem-i Dâstân’ın atının ismidir. 

Yiğit ؟eker zamanın kederini. Dünya, mutlu kılar nâmertler!

Biliyorum dönen felek besler insan suretinde birçok hayvanı!

[108]

Sevgili, görünce gönlü kanlı benim gibi âşığı, gösterdi gül renkli yanağını.

Kadehi ve türlü türlü çerezle geldi kucağıma, çeşit çeşit nimetler getirdi bana.

11091

Ey Burhân! Sen söyleme başkasını gönül sırrını; kendi sevgiline söyle gönlünün niyazını.

Onun yüzünün mumunda yan ama, kelebek gibi dile getirme gönül sızını.

[110]

Gönül hiç kimseden dosluk görmedi, keder yolunda çokça horlandı.

Meşguliyetler bağından kurtulmak güzeldir, mizacın esiri olmak kötüdür.

[111]

Safa yoluna ayak basmak, safa sevgilisinin güzel avlusunda oturmak istiyorsun.

Mademki sen yücelik ve makam gibi yolların talibisin, hiçbir zaman gönlünde safa ayı parlamayacaktır.

[112]

Ey gam! Sen bizim saadet sermayemizsin, ancak sen kavuşturursun bizi bir murada.

Ey gam! Seni bize sevgili yollamış, senin gibi bir hediye ile bizi anmış. 

Bu bedenleri keyfine düşkünler gibi besleme, sen sadece din ilmiyle besle ruhu.

Zira can bu yüzden ebediyen bâki kalır, sonunda toprak çıplak bedeni yer.

[114]

Dost beni bu yurda getirdi getireli, kendi aşk ateşiyle besledi beni.

Eski aşığı yaptı yapalı beni, gözümden yaş dökerim ayağına.

[115]

Ey canın yoldaşı! Gönüllerin sevgilisidir varlığın; senin zülfünün kıvrmındadır gönüllerin yuvası.

Senin aşkın gönüllerin evinde kandildir, gönüllerin harabelerinde de gizli bir hazinedir.

[116]

Sevgilinin derdinde gönüller için pekçok mutluluk vardır; onun bela zincirinde gönüller için özgürlük vardır.

Onun saf aşkı viran eder gönülleri, kesin olarak bil ki o kalplerin iman içindir.

[117]

Ey Burhân! Kendini yakınlık haremine at, iki âlemin dert prangasından kurtar kendini.

Mesih gibi özgür ol ey gönül! Ruhbanlar gibi kurallara bağlama kendini. 

Gümüş tenli servimizin nazlan, sabrımızı, huzurumuzu tamamen alıp götürdü.

Her aydın sabahımız, her karanlık gecemiz yüzünün ve zülfünün hayaliyle geçer.

[119]

Safa meclisinde mukimdir gönlümüz; nefes gibi dost ve yardımcıdır bize gönlümüz.

Bağladık bir gece gönlümüzü ay yüzlünün zülfüne, bu sebepten korkunun zincirinden azadedir gönlümüz.

[120]

Ey gönül, iki âlemin derdini asla ؟ekme! Sevgiliyi anmadan o bir anı bile geçirme!

Kendi duanla gözünden zemzem gibi yaş dök onun yoluna!

[121]

İlim ehli, bütün salihleri, kamilleri, yaşı küçükleri severler de,

Kemali olmayan zenginleri insandan saymazlar.

[122]

Dost, sana vefa gösterendir, sözleri gönlüne safa bağışlayandır.

Düşmandan çok zulüm ve cefa ؟eken, bilir dostun yüksek değerini.

[123]

Fitne, cahille dostluk etmekten doğar ey oğul! Çünkü akıllı kişi ondan kaçar ey oğul!

Şerefin varsa koru, alçaklarla oturup kalkma; cahille sohbet onurunu yok eder ey oğul! 

Yanımdan ؟ekip gittin ey sevgili! Dön gel; senin ayrılığından ve derdinden kararım kalmadı, dön gel!

Kulağım sesinde, gözüm yolunda; başımda ateş, bekliyorum; dön gel!

[125]

Ey şahım! Bir dilenci gibi gösteriyorsun kendini, her an yüz kisveye büründürüyorsun kendini!

Biliyorsun, tatlı kırmızı dudağın dün gece sevgilisini çokça övdü.

[126]

Ey Allah’ım! Sonsuz lütfunla bizi vefalı sevgiliden ayırma!

Benim gibi bir münzeviye ihsan buyur da hidayet yoluyla maksada ulaştır!

[127]

Sevgilinin derdini ؟ek de ne olursa olsun! Ne olursa olsun ırmak gibi gözünle!

Can tarlasına göz yaşı dök bahar bulutu gibi, ne olursa olsun!

[128]

Sevgilinin aşkıyla dolu aydın gönlümüz, bizim gül bahçesi gibi gönlümüz agyardan arınmıştır.

Onun sevgisi gönlümüzdedir, bu sebepten zamanenin okundan korkmayız; çünkü onun gibi cevşenimiz vardır bizim.

[129]

Sevgilim önce ayağının toprağı kıldı beni, sonra vefa ehlinin baş tacı yaptı beni.

Yine lütuf yoluyla gizliden gizliye aşkının gizli sırnna yabancı değil de dost eyledi beni. 

Yarin haremine oturttum kendimi, feleğin dert bağından kurtardım kendimi.

Zerre gibi güneşe ulaştırdım kendimi, yağmur damlası gibi denize saçtım kendimi.

[131]

Bir ömürdür ayrılık derdi ؟ekiyorum, bir ney gibi ayrılığın hikâyesini söylüyorum.

İstanbul’un suyu, nimeti gülbahçemden benim gibi yüz ؟eşit öten bülbül getirdi.

[132]

Ey Efendi! Eğer insanların hayırlısının kıymetini biliyorsan nasıl oluyor da eline elmas alıyorsun?

Dünya işi baştan başa oyundur, oyun için tüketme nefesleri!

[133]

O güzeller şahım gönlümüzün ayıdır, onun derdiyle dertlenen meclis gönlümüzün ahıyla aydınlatmıştır.

Gözümüzün beklediği yoldan gelmiş de bu gece, sultan gibi oturmuş gönül odamıza.

[134]

Senin ayrılığını ateş gibidir bilirim ey sevgili! Canımı ؟ok yakar ey sevgili!

Ay misali benden uzaksın, ayrısın, ben kendimi sana nasıl ulaştırayım ey sevgili! 

Senin aşkın gönlümü safa mesiresi eyledi, senin gibi ayyüzlünün aynası kıldı gönlümü.

Senin yolunda yiğitçe ؟abalarım, çünkü derdin, kederin tamamen yer edindi gönlümde.

[136]

Ey dost! Eskiden beri biz sana can feda edenleriz; sen sultansın ve bizler senin en değersiz köleleriniz.

Senin yüzünü parlayan gönlümüze tuttuk onun gibi bir aynada seni görelim diye.

[137]

Ya Rabbi! Sen tutuştur gönül kandilimizi, aşk şarabıyla doldur gönül kadehimizi.

Müşkilleri ؟özen kereminin ılık rüzgârıyla, gönül bahçemizin gonca güllerini sen açtır.

[138]

Ey sevgili! Kıvılcımlar saçan âhımı gör, inleyen gönlümün hâlini güneşe sor!

Ayın on dördü gibi yüzünle, baştanbaşa aydınlat lutfunla karanlık gecemi!

[139]

Sevgilinin kavuşma meclisindeler, gönüller; gül renkli şarap olmadan sadece sarhoştur gönüller.

Sevgiliye serbestçe tapınır gönüller, bütün bağlardan yiğitçe kurtuldu gönüller. 

Alim, ilimlere vâkıftır, hikmetleri bilir; âlimin ilâhî bilgi gibi güzel kazançları vardır.

Kendisini ilim süsüyle pek süslemiştir, dünya süsleri bağından kurtulmuştur âlim.

[141]

Bağış sahibi Rasul, Mehmed Han’ı da ordusunu da övdü.

Ey yüce himmetli Türk milleti! O sultanın ve ecdadının takipçisi olunuz.

[142]

Seni anmadan geçmez ki günüm ey sevgili! seni anarak gönlümü aydınlatırım, ey sevgili!

Sabah akşam bu âhu figanlar benimdir, senin gam meclisinde yanar tutuşurum, ey sevgili!

[143]

Zülfünü yüzüne ne güzel salmışsın, ıslak siyah saçlarını taze gül üzerine ne güzel sermişsin!

Ey tatlı dudaklı! Senin sözlerin de tatlıdır; şeker gibi dudağına sanki bal katmışsın!

[144]

Biliyorum, sen şeytan ve vahşi hayvan gibi gelmedin, muhakkak ki kötü nefisle savaşa geldin.

Gönül hanende yüzlerce putun var. Utan! Samed olan Allah’ın huzurundan gelmişsin. 

Uyan ey gönül, göz gibi uyuma! Aşk maşalını dinlemeden uyuma!

Sevgilim ay misali yüzüyle kucağıma geldi; geceden sabaha kadar uyuma ey dertli gözüm!

[146]

Ey Burhân! Sen her zaman âşık tabiatlı ol, yarin sözünden başka birşey söyleme!

Kötülük isteyen düşmandan sen iyilik isteme, istediğin her iyiliği sen dosttan iste!

[147]

Sevgilime kavuşmakla mutluyum bu gece; dertlerim el gibi uzak oldu benden bu gece!

Sevgilinin cana can katan ve gönlü şenlendiren sohbetiyle, iki âlemin derdinden kurtuldum bu gece!

[148]

Mutlu olmak istiyorsan sevgilinin derdini iste, onun derdinden ötürü ebedî can murad et!

Eğer Burhân gibi dert ehliysen ey gönül! Onun derdinden derman talep et!

[149]

Ey gözüm uyuma, ey hasta gönlüm uyan! Sevgilim baş ucuma oturmuş, uyuma!

Burhân o ay yüzlünün haremine girdi, bu gece kavuşma gecesidir, sen sakın uyuma! 

Ey ay yüzlüm! Gönlüm sensiz kederli gece yarısı, bu kara bahtımdan ötürü daha da karanlık gece yarısı!

Belaya çatmış Burhân gibi, senin hoş kokulu saçının kederinden feryattayım gece yarısı!

[151]

Ey sevgili! Sen gül gibi gülersin gece yarısı, bense dertten ağlarım gece yarısı!

Senin gibi ay yüzlünün zülfünün derdinden soğuk ahlar çekerim gece yarısı!

[152]

Ebû Turâb’ın  cana can katan sevgisinden Burhân gibi dünyada bahtiyarım.

Allah’a şükürler olsun başımın üzerinde Haydar gibi bir güneşin gölgesi var.

[153]

Alçaklardan isabetli bir görüş bekleme, benim yiğitçe işimi kötü insanlardan talep etme!

Her kim kadınların fikriyle bir iş yaparsa sen ondan adamlık nişanesi isteme!

[154]

Senin aşkından öyle ateşler içindeyim ki, âhım parlayan yıldız gibi alevlenir.

Susuz Burhân gibi nur saçan çeşmenden su isterim.

[155]

Ey sâki! Meryem suyunu benim gibi İsâ nefeslinin şerefine dök bu gece!

O ateş renkli suyu ver çünkü ay gibi bir güzelle hoş âlemim var bu gece! 

Hoca yanlış İnanışta, ama Ebû Turâb’ın azarından korkmuyor!

Onun gece gibi karanlık gönlünde, Haydar gibi bir güneşin dostluk muhabbeti var!

[157]

Sevgilinin yanışını ve derdini anla! Burhân gibi bir müptelayı anla!

Aşk âlemi en güzel âlemdir, Aşk âlemini anla, ey gönül!

[158]

Burhân gibi Ebû Turâb’ın sevgisiyle bahtiyarım, bahtiyarım, bahtiyar...

Başıma ah ne hoş düşmüştür, Haydar gibi bir güneşin gölgesi.

[159]

Ey gönül! Sevgilinin aşkından başka bir şey talep etme, onun yakışından başka bir iş ve güç isteme!

Ona ait dert köşesinde onun hayaliyle otur, asla mal mülk isteme!

[160]

Bizler Ebû Ali’nin derdine sevgiliden derman isteriz, bizim gibi gönlü hasta olanlara sevgilidir tabib.

Yaş üzüm gibi ateşli hastalığı kesen iki kırmızı dudağı, garip hastanın gönül derdine devadır.

[161]

Senin gibi bir sevgiliye uygun düşerse benim gibi dertli âşık hakkında mektup yazar.

Yûsuf gibi başın yüce bugün, gel de Ya‘kûb’a bir mektup gönder. 

Burhân! Meyhanenin pirinden bir açılış iste, (çünkü) genç yaşında murad kapın kapanmış!

Riyakâr ve günahkâr bir sahte şeyhin kederi şerefine, erimiş yakut gibi arılık şarabı iç!

[163]

O taze gül yüzünden peçesini kaldırmış ki sanırsın bulutların arasından parlak ay çıkmış.

Âlemi yakan güneşin yolunda Burhân gibi her gün yaşlı iki gözüm ırmağından saf mücevher döküyorum.

[164]

Benzeri olmayan sevgilinin aşkından içimde ateş var, şimşek kıvılcımı gibi âhımla o yüzden bulut gibi ağlarım.

Onun derdiyle gözümde yaş, gönlümde ateş; ateş ve gözyaşından birşey geçmez elime.

[165]

Ey gönül, o güneşi idrak et! Ve o Hz. Süleymân’ı idrak et!

Onun ne hoş Kitâb-ı Kerm’i var, sen de benim gibi bu kitabı idrak et!

[166]

Ebû Turâb hazretleri bizim büyük mürşidimizdir, Ebû Turâb’ın kapısı güvenli sığınamızdır bizim.

Allah’a şükür her zaman sâlik Burhân gibi, Ebû Turâb’ın doğru yolundayız biz. 

Bahar mevsimlerinde boş yere kendini her yana atarak, gülün gözü önünde feryad ü figan eder bülbül!

Kendi ateş saçan âhıyla yuvasını yakmış, bu gül bahçesinde yok bugün Burhân gibi bir bülbül!

[168]

Şevk ve heyecanla onun sokağının haremini tavafa gittim, yaşlı gözlerimden yollarına kanlı gözyaşları dökerek.

Derdi, benim gibi âşığın canına yoldaş olana dek saf su yerine gönül kanımı içeceğim.

11691

Bahar mevsimlerinde Allah vergisi aşkından dolayı âh u figan eder bülbül.

Burhân gibi bir gülün aşkıyla figan ilminde üstad oldu bülbül.

11701

Onun kaşları gibi bir mihrabı olsa da âlemde bulunmayan güzelliğin hepsi sevgilidedir, ne hoş!

Çünkü o, bilirim ki nazar sahiplerinin ibadetgâhıdır; ey efendi, bu doğru sözü benden dinle!

[171]

Senin derdinden gözlerim allığa dönmüş, göz bebeğim bir ördek gibi o allık içine dalmış.

Aya benzeyen yanağının, gece renkli zülfünün hatrıyla, sabırlı gönül senin dert köşende âh çeker. 

Ey âşık gönül! Sen sevgiliyi talep et; canın ve cihanın ruhudur, sen onu talep et!

Burhân gibi önce onun derdini elde et, sonra onun gamıyla dermanı murad et!

[173]

Ey gönül! Dileğini o sevgiliden dile. Dermanını şeker saçan kırmızı dudaktan iste!

Eğer o güneşe tapan ay yüzlüye âşıksan, dinar ve dirhem isteme, ondan rü’yet dile!

[174]

O gül yüzlü servi ve şeker dudaklı sensin, çünkü dolunay gibi gerdanın var.

Saçınla süslersin yüzünü; bilirsin, ayın ışığı gece artar.

[175]

Gönlümü ay yüzlünün zülfüne bağladım bugece, benim gibi mazlum bu sebepten inler bu gece.

Burhân gibi onun cemâlinin kederinden gözümden yaş, gönlümden ateş saçarım bu gece.

[176]

Ey Hoca! Mavi gökyüzünün altında ne zamana kadar susuz dudaklarla su peşinde dönüp duracaksın?

Senin gönlün feyiz pınarıdır, ondan yüz çevirme, hakikat eri isen sen bul onu!

١١٦٦١

Gözbebeği gibi sevgilim gitti, Başi40 köyünden mektubu geldi, ne güzel!

Hicran köşesine oturmuş zamanın Yûsuf’u, onun derdiyle kan ağlarım Yakup gibi.

[178]

Oturayım da mehtapta cemalinin hatırasıyla, saf şarap yerine senin dert ve kederini içeyim.

Senin aşkından dolayı gönlüme ateş düşmüş de bu sebepten yaşlı gözlerimden toprağa yaş dökerim.

11791

Biz sevgilinin gül yüzünün hatırasıyla kafesteki bülbül gibi çokça inleriz.

Kendi gülünden ve gülbahçesinden uzak ve ayrı bizim gibi binlerce garip var.

11801

Bir ay yüzlüye kavuşmaktan mutluyum bu gece, zevk u sefa içindeyim bu gece.

Yüz boncuklu tespih yerine sarhoş gibi şarap testisi aldım elime bu gece.

[181]

Ey seçkin gönül! Seyr-i süluk istiyorsan yol eri ol ve nefsinden gayret iste!

Başkasının gözüyle cemali nasıl göreceksin? Neşe kadehini başkasının damağıyla nasıl tadacaksın?

[182]

Gönül sahibi bir sırdaş ve yoldaş dile, aynı zamanda teslimiyet ve rıza elde etmeyi dile!

Ham kimselerle yakınlıktan sakın da, Burhân gibi kâmilin sohbetini dile!

Bağdat’ta bir mahallenin ismidir (nüsha).

Onun kederinden ötürü yaşlı gözüm yüzüme yaşlar akıtır, sen sanırsın buluttan damla damla su damlar.

Ey Burhân! Can ve âlem tarlasına kalemin akan ırmağından baştan başa su ver!

[184]

Dünyaya gönül bağlamak, Allah erlerinin nezdinde, şeksiz şüphesiz pek ayıptır!

Onlar alçak dünyanın tasasının bağından kurtulmuşlardır, Süheyb  gibi hür olanlara ne mutlu!

[185]

Sevgilimin güneş gibi yüzü var, yanıp yakılmadan ötürü Burhân gibi ıztırabım var.

Şarap gibi gözyaşım, kebab gibi gönlümle onun dert meclisine oturdum.

[186]

Ebû Turâb Hazretlerinin cana can katan aşkı bizi dünyada muradımıza erdirdi.

Sinemiz onun saf muhabbetinin hazinesidir; bu, herkese güneş gibi âşıkârdır.

[187]

Ey tatlı dudaklı! Güzel yüzünün bülbülüyüm ben, sana kavuşma arzusuyla sevinçten şekerci kesildim.

Her gece mutluluk ve saadet bulayım diye senin aya benzeyen yüzünü arzuluyorum. 

Ey dostlar! Sevgiliye giden aşk yolunda aşkla şevkle yürümeliyim.

Sen yüzünü sevgiliye doğru ؟evir, bütün güzel huylarını yüzüne yansıt!

[189]

Ey gönül! Mavi gökyüzünün altında ne zamana kadar su peşinde susuz dolaşacaksın?

Hızır gibi ebedî bir hayat istiyorsan, alnı ay gibi parlayan sevgilinin elinden saf şarap i؟!

11901

Sevgilimin kucağındayım elimde kadeh, hoş safalar içindeyim bu gece!

Onun bal gibi tatlı dudağından dinliyorum, gönlümcedir herşey bu gece!

[191]

Sevgili, gönül haremine girdi bu gece, uyanık gözün yolundan geldi bu gece!

Lâle renkli avucunda kadehi, şeker saçan kırmızı dudağıyla meclisimize geldi bu gece!

[192]

Bahçeye gir de yaprak ve nağmeyi gör, bizim gibi gülen gülü bülbülü gör!

Ey Ebu’l-Hasan’ın42 atar gibi kokusuna talip olan! Bizim gibi alevilerin saadetini gör!

[193]

Sevgili olmadan, çok üzdü beni gece, onun yüzü olmadan gönlüm mahzun oldu bu gece!

Benim kulübemi maalesef ay gibi yüzüyle, gece gibi karanlık saçıyla şereflendirmedi!

Canın ve yanan yüreğin dostu inlemelerdir, ne garip! Bu sebepten her inleyen neye hemnefes oldum, ne garip!

Bir ömürdür gurbet mülkünün bir köşesinde Burhân sevgilinin derdiyle oturmuş, ne garip!

[195]

Ey babasının canı! Git, edep öğren! Hak erinden her gün güzel ahlâk öğren!

Her karanlık gönlün sermayesi edebsizliktir, gönlü aydınlatan edep, yiğidin süsüdür!

11961

Yüzlerce kusuruyla bir yüreği avareyim, sevgili muhabbet hazinesi oldu kuşkusuz!

Sevgilinin derdiyle hoşça yaşa Burhân! Meteliğin yoksa cebinde ne dert!

11971

O gonca dudaklının gül gibi yüzü var ya, inlemem de sebepsiz değildir bülbül gibi.

Onun gece gibi siyah zülfünün kıvrımlarında inleyen gönlümün yuvası vardır.

11981

Sevgilimin güneş gibi yüzü var, onun derdiyle iki gözümden yaşlar dökerim.

Onun gibi bir can dostunun ayrılığından âhım kıvılcım gibi alev saçar.

[199]

Eyvahlar olsun, yüzlerce kez eyvah! O sevgili gitti, sevgilinin hayali gözümden silindi.

O bir Yûsuf idi, bense onun derdiyle gözlerimden yaş döküyorum Yakup gibi. 

Mehtapta cemalinin hayaliyle otururum, şarap yerine gam ve keder içerim.

Senin aşkından gönlüme ateş düşmüş de, yaşlı gözlerden toprağa su dökerim.

[201]

Sevgilinin naz ve işvesinden yanıp yakılmaktayım, bu yüzden âhım kıvılcım gibi alev saçar.

Gül gibi yanağının hasretinden gönlümde ateş, gözümde yaş var.

[202]

Ebû Turâb’ın cana can katan dostluğuyla dünyada Burhân gibi muradıma erdim.

Başımda Allah’a şükürler olsun ki Haydar gibi güneşin gölgesi var.

[203]

Ey dergâhının toprağı âşıkların Kabe’si olan! Gönüller onu tavaf etmenin arzusunda.

Âlemi aydınlatan ve âşıkları yakan bu güzellik, ziyafet gecesinin şahı ve cihanın meşhurudur.

[204]

Dudağının ayrılığından gözüm Ceyhun ırmağı, yüzünün hasretinden gönlüm kan dolu.

Ey dost! Kerem yoluyla düşmanının derdini bir kere gel de hâlin nasıl diye sor!

[205]

Sevgili gitti, peşinden de bizim gönlümüz gitti Mecnun gibi Leyla’nın sokağına.

Benim ve sevgilinin hikâyesi yarım kaldı, aradan ne maceralar geçip gitti. 

Ey güzellerin şahı! Ben ve gönül, senin askeriniz. Sana tutkun olan her birimiz de senin yolunun eriyiz.

Tevazumuzun ve âşıklığımızın sebeplerindendir karanlık gece gibi saçların ve ay gibi yüzün.

[207]

Gönlümde sevgilinin sokağının arzusu var, gözümde ilkbahar gibi yanağının isteği.

Sevgilim olmadan bahçeyi, baharı neyleyim? Benim bahçem ve baharım o sevgilinin olduğu yerdir.

[208]

Senin çileni çeken Burhân yol eridir; senin kederinden hep feryad ü figan etmektir onun işi.

Ey sevgili! Gönül sana, karanlık gece gibi zülfüne, ay gibi yüzüne sevdalanmış.

[209]

Ey nasihatçi! Divane gönlüm öğüdüne bel bağlanmaz, kalbimdeki aşk derdine fayda etmez senin nasihatin.

Senin öğüdün akıllı kimsenin işine uygundur, çünkü o kıvrım kıvrım zülüflerindeki kemende benzemez.

[210]

O benim ayım gitti, ancak hayali gönlümden gitmedi; güneş gibi cemalinin hatırası kalbimden gitmedi.

Ayrılık ve hasretinin günleri geldi çattı; ancak, ona kavuşma gecesinin arzusu gönülden gitmedi. 

O gül, lutfedip tebessüm etti ve ؟ekip gitti, gerçekten sevginin ve muhabbetin hakkını verdi ve gitti.

Sevinçli ve güler bir yüzle geldi ilkbahar gibi, derdinin sızısını yanan gönül üzerine koydu da gitti.

[212]

Senin derdinden başka yok gönlümün mahremi, senin keder köşenden başka yok menzilim.

İki gözümün yaşları yoldaşım olduğundan, âhımın ateşinden başka geçen yok elime.

[213]

Cemalin gönlün kıblesi ve secdegâhıdır, yurdun gönlün maksudunun Kabe’sidir.

Seni anmak hüzünlü canın dostu, senin sevdanın kârı ise gönlün varlığıdır.

[214]

Yiğidin akan gözyaşı ne kutlu bir yolcudur! Çeviklik ve atiklik erlerin nişanıdır.

Ey Burhân! Sinenden yükselen her âh, bil ki yiğidin ok ve yayıdır.

[215]

Senin tatlı dudağın benim Lokman’ımdır, dertlerin hep dermanımdır.

Mutluluğumun mayası sadece senin derdin; muhabbetin ise gönlümün ve ruhumun azığıdır. 

Kıvrım kıvrım zülüflerin yüzüne engel, bu yüzden kederli gönlümüzün hâli perişan.

Senin cemalin olmadan her gül, canıma ateş gibidir; dudağının safası olmadan dünya eğlencem bir hiç.

[217]

Burhân! Muhabbet vadisinin o yolcusu benim, hasret gözyaşı gibi yol kılavuzum var.

Âşık ve hercayi gönlümü, yasemin yüzlünün ve sanavber boylunun zülfüyle bağladım.

[218]

Hayli zaman oldu at üstünde salınan yiğidim geçmedi, gözümün geçidinden sevgilim geçmedi!

Yazık! Bahar rüzgarlarım esip geçti de yoldan o uzun boylu, gül yanaklım geçmedi!

[219]

Gönül meclisinde dosttan başkası yok, sevgilim, ışığım, kadehim, sakim odur.

Şehir şeyhinin şaşı gözü biri iki görür, bu güzel değildir.

[220]

Görkemli tahtın şahı ancak Ali’dir, can âleminin parlayan ayı Murtazâ’dır.

Ali’nin nurundan feyiz alırız, şan alırız; efendimiz Ali, mürşidimiz Ali’dir. 

Besmelenin be’sinin noktası Ebû’l-Hasan’dır; o, zü’l-Minen’n kitabında vasfedilmiştir.

Onu öven Cenâb-ı Hak’tır, onu övmek, vasfetmek benim haddim değildir.

[222]

Burhân! O muhabbet yolunun sâliki benim, muhabbet ve sevgi dolu âvare bir gönlüm var.

Bu izzet ve şeref yeter bize, şâh-ı velayet gibi mevlâmız ve mürşidimiz yeter bize.

[223]

Muhabbet mülkünde bir Süleyman var, onun gibi namlı, şanlı bir sultan var.

Ey Burhân! İddiayı ispat için O’nun kitabı gibi kesin bir delil var.

[224]

Ey ay yüzlü! Senin hâlen siyah zülfündür, sanırım teyzen gökyüzünün güneşidir.

Bu gönül, lale gibi cemalinin ayrılığı ve hasretinden bu dert ve acı dolu gönül ateşkede oldu.

[225]

Tertemiz Ali’yi öven Hak’tır, Ali’nin faziletinin şahidi Kur’an’dır.

Bir zaman Hz. Nebi, Ali’ye “kanın kanımdır” dedi; “Sen iki tende bir can” sanırsın.    

Hâce Süleyman Velî  benim babamdır, o Hâce Kelân’ın  oğludur.

Katağan  mülkünün piri Hâce-i Menâs , vatanından ayrı Burhân’ın annesinin babasıdır.

[227]

Onun derdi ve acısı yanan yüreğimizdedir, aşkının ateşi ise canımızdadır.

Burhân gibi bu bahçenin bülbülüyüz, onun al yanağı açılmış gülümüzdür.

[228]

O al yanağının muştakı benim, zülfüne, yüzündeki çizgilere ve benine büyülenen benim.

Gel, benim gibi yoksulu okşa, tatlı sözlü iki dudağım aşkına.

]22-9]

Aşkının ateşinden başka gönlümde bir şey yok, nasipsiz gözümde yaştan başka bir şey yok.

Burhân gibi çileni çeken bir âşık var, bu kederinin yükünü ondan başka taşıyan yok.

]230]

Ey sevgili! Sen baştan ayağa övülmeye değersin, yüzün güzeldir, dilin fasih.

Kalbi ölmüşlere yeni bir can verir tatlı kırmızı dudağın; buna İsâ delildir. 

Nergis gözünün ucuyla bize bir bak ey dost! Bela zincirinden beni kurtar ey dost!

Yüz ümitle başımı ayağına koydum, bir öpücük sözüne vefa göster ey dost!

[232]

Senin aşkın gibi yoldaş yok bana, kırmızı dudağın gibi Cem kadehi yok bana.

Çile çeken benim gibi birinin yaralı gönlümde âlemin tasası değil, senin kederin var.

[233]

Gönlüm, beş dostun muhabbetiyle sefa denizidir, nazmımın inci taneleri bu yüzden kıymetlidir.

Tabiatım güneş gibi parlaktır, bu yüzden yolum ve yordamım daima gerçek sabah gibidir.

[234]

Gönlümde sevgilimin aşk sırrı var, gözümde inci gibi gözyaşım var.

Dirliğim düzenim yoksa da, Allah’a şükür, gönlümde Âl-i Haydarın bu muhabbeti var.

[235]

Ahmed ve Haydar bizim güneşimiz ve ayımızdır, Fâtımetü’z-Zehrâ da izzetimizdir, makamımızdır.

Hüseyin’im (ve Hasan’ım) yolumuzun rehberleridir, bu beşin her biri  şahımızdır bizim. 

Hüseyin’in mateminden dolayı gönül kanlıdır, yaşlı gözler de Ceyhun ırmağı!

Matem ehlinin gözyaşlarının bir damlası, kıymette parlak inci gibidir!

\237]

Gönül feryat ederek o sevgilinin ardına düştü düşeli, bilir misin başımdan, gözümden neler geçti?

O derdinden dolayı yeryüzüne ırmaklar akıttı, ben âh ؟ektim, onun vahı semaya çıktı.

[238]

Ateş renkli yüzün civa gibi, hoş kırmızı dudağın ؟elik gibi.

Ey sevgili! Senin gibi su ve ateşin hasreti ve derdi, sana duacı gönülden çıkmaz.

[239]

Ashab bir düzen içerisinde ise, münafıkların yurdunda nasıl bir düzen vardır?

Onlar Allah’ın yardımcılarıdırlar, bunun şahidi daima diri olanın (Hakk’ın) kitabıdır.

[240]

Gecem bir ay yüzlünün hayaliyle geçti, hâle gibi zülfün derdiyle geçti!

Baştan başa kıymetli ömrün nevbaharı, lâle gibi bir yüzün yanışıyla geçti!

[241]

Senin mahmur nergis gözlerin gönlün celladıdır, senin şuh gamzen gönül avcısıdır.

Gül yüzlü senin inleyen aşığın, gönlün sebep olduğu figanın bülbülüdür. 

Başımda sevgilinin zülfünün siyahlığı, gönlümde yanağının o ateşi var.

inci gibi gözyaşı dökerim yoluna, göz gibi inci yağdıran denizim var.

[243]

Dudağın gibi renkli halis şarap yoktur, yanağın gibi açmış gül yoktur.

Gözümde, cemalinin arzusu var; hüzün dolu gönlümde derdinden başkası yok.

[244]

Gül renkli gözyaşı saçıyorum derdinden, Ceyhun misali gözlerim derdinden.

Belhli bülbül Burhân gibi şimdi Anadolu’da inler kederinden.

[245]

Benim o kıvırcık kâküllümün uzun boyu vardır, ne var ki kıvırcık zülfünü düz sanıyor.

Benim doğru sözümü eğri sanır, kötü sözlünün eğri sözünü doğru sanır.

[246]

Eyvahlar olsun ki sevgilim gözümün önünde değil, gümüş tenli servi boylum göğsümde değil!

Dertli ve kederli kalbimin derinliğinde senin çokça derdin var ama başka derim yok!

[247]

Yazık o ay parçası yanımdan çekip gitti, sevgilimin ardından âvare gönlüm de gitti.

Dönmedi o zavallı, sanırım gözyaşım gibi çekip gitti. 

Varlık âleminde Haydar gibi bir padişah yok, Peygamberin onun gibi bir halifesi yok.

Malım mülküm yoksa da ne gam ey Burhân! Dertli gönlümdedir onun muhabbeti.

[249]

Gönül hanesinde onun derdiden başka misafirim yoktur, göz kasesinde inci ve mercandan gayri yoktur.

Sinemde ayrılığının yakışı öyle çok ki sensiz kuru ve harap bedenimde can yok.

[250]

Başımda ay yüzlünün sevdası ve aşkı var, bu sebepten gözüm yaş dolu, gönlüm ateş!

Gözbebeğim dert girdabında, çünkü o da Burhân gibi hasret ؟eken âşık!

[251]

Aşk gibi kâmil bir hoca hi؟ yok, gönül gibi kabullenici talebe hiç yok!

Ey hoca! Lafm sözün vardır ama o sözlerin manasızdır; faydası hiç yok!

[252]

Müjdeler olsun! Rüzgâr baharı getirip gitti, gönle umut getirip gitti.

Yazık! Sevgiliden ne hoş haber getirdi de gitti, misk saçan zülfün kokusunu getirdi de gitti.

[253]

Ey gül yüzlü! Kıvırcık zülfün zincirimizdir bizim, uzun boyun düzgün servi gibidir.

Aşkın ve sevdan beni Mecnun yaptı, bütün âlemde senin gibi Leyla nerede? 

Ey oğul! Şu beş şey kudretin şartıdır; hem devletin hem milletin yardımcısıdır bunlar.

Birincisi adalettir; diğer dördü; fazilet, sanat, hikmet ve yiğitliktir.

[255]

Mutluluğumun sebebi sevgilimdir, onun güzelliği bağımdır, baharımdır.

Onun cana can katan cemalinin güneşi, benim inleyen gönlümün nevruzudur.

[256]

Ey sevgili! Senin işin naz ve işvedir, bu yüzden inleyen gönlüm perişandır.

Senin derdini, kederini çekmek zor ama, senin aşk bağından kurtulmaksa imkansız.

[257]

Aşk yolunda gönül gibi bir yolcu yoktur, menzilde onun gibi dertlisi yoktur.

Âşıklığı sen kolay bir iş sanma! Ondan başka her ne varsa onda zorluk yoktur.

[258]

Ey sevgilim! Senin gibi nazlı yâr yoktur, senin gibi zühre  alınlı ay parçası yoktur.

Âlemde İsâ gibi gökyüzüne yükselen var, yanağındaki ben gibi güneşe oturan yok.

[259]

Güzellerde senin gibi endam nerede? Ne endam! Endam değil sanki kıyamet!

Yanağında parıltı ezel sabahı gibi, zülfünde karanlık ebed gecesi gibi. 

Sevgilimin aşkı ruhumda, bu sebepten âhımın yalazası kıvılcımlar saçar.

Sıkıntılı gönlümle hiçlik köşesinde benim işim tefekkürdür.

[261]

O sevgili, bize sevimli yüzünü gösterdi, yasemin gibi zülfünün ucundaki siyahlığı gösterdi.

Vuslat hareminin köşesinde âşıklarına mum gibi yer gösterdi.

[262]

Bahtım bana yâr oldu ve sevinçle çile çıkaranların dergâhından harabata gittim.

Orada bulunanların hepsi halkaya katılır, buraya her dâhil olan makamları kateder.

[263]

Her sabah akşam duam Hz. Ali’dir, ibadetim de Hz. Ali’nin gönle huzur veren yâdıdır.

Her ne istersem Ali’den isterim, bütün işim Ali’nin ikramına bağlıdır.

[264]

Ey gönül! Kurtuluş yolu Haydarın istikametidir, haklı olanın hakkında nazil olmuş ayetler.

Yaşlansan da, yiğitçe o yüce makamlı şahın arzu edilen menziline ulaşırsın.

[265]

Aşk geldi, huzurumu ve kararımı aldı, elimden ihtiyarımın dizginini elimden aldı.

Ansızın beni gurbet mülküne getirdi, hem malımı mülkümü hem yurdumu aldı. 

Ey Burhân! Akıl, iki gözümüzün nurudur, ilim dertli gönlümüzün ışığı!

Biri, geçim işlerinde rehber, diğeri ahret yolunda kılavuzumuz!

[267]

Medreseden kaç, çünkü tartışma yeridir, tekkeden çık hile sarayıdır.

Burhân gibi harabatta otur, havası suyu hoştur, hem de ücretsizdir.

[268]

Her iş Allah’ın elindedir, birinin elinden bir iş gelir sanma!

Her işin gerçek kılıcısı Mevlâ’dan başkası değildir, sen “bir kişiden bir kişiye yardım ulaşır” deme!

[269]

Gülbahçesinde onun yüzü gibi gülen bir gül yok, çemen üzerinde gönlüm gibi ağlayan bir bülbül yok!

Gözümün önünde gönlün güzeli daima, gözümün güzelinin sevdası yok başımda!

[270]

Çileli gönlümüz de kederiyle seçkindir, dost yolunda yüz canla koşturur.

Yiğitliğin nişanı dürüstlük ve hakkı istemektir, sırra mahrem olan hayır ile yaşar.

[271]

Kendiliğinden biten çiçek asla gül gibi hoş kokulu değildir; her güzel, gönlün güzeli gibi güzel yüzlü değildir!

Cami kürsüsünde Hakk’ın ismini söyleyen çoktur; maalesef Mansur gibi “Ene’lHak” diyen yok!

2٦2١\

Alçak dünyânın işi karmaşıktır; dünya ehli ey oğul, bil ki perişandır.

Dünyada dosta düşman olma, Allah’a kulluk edenlerden başkası, hiçtir.

2٦3١\

Erlik, atlas ve ipek elbise giymekle olmaz, dünya serveti ve gösterişiyle de olmaz.

Yiğit, gönül hazinesinde âlemi süsleyen sevgilinin güzel yadından başka bir şeyi olmayandır.

2٦٩\

Ey oğul! Ali’nin yolu Hakk yoludur, o Hakk’ın velisi, mutlak velidir.

Onun dostu Hak Teâlâ’ya bağlıdır; batıl ve yanlış, bil ki onun düşmanıdır.

2٦5١\

Ey sevgili! Senin derdin bizim eski dostumuzdur, gönül aydınlatan muhabbetin de sinemizdedir.

Ruhu süsleyen güneş gibi yüzünün yansıması, temiz kalple bir bak bizim aynamız gibidir.

\276]

Âlemde dosttan başkasını görmüyorum, her yönde görünen onun çehresidir.

Dünyanın süsü, ruhun süsüdür O’nun cemali, üstelik gönül aydınlatır ve matluptur O’nun aşkı.

2٦٦١\

Yaşadıkça zayıf bir vücut istiyorum sevgilinin meclisinde oturacak yer bulayım diye.

Onun kırımızı kadehinden sarhoş olmak istiyorum, onun vuslat eteğini istemiyorum yitirmek. 

2٦8١\

“Hz. Isa Allah’ın oğludur” diyorlar, Allah’ın oğlu değildir fakat kendisi Hak’tan hiç ayrı değildir.

Her kim Burhân’ın sözüne inanmaz ise, hidayet ehlinden dindar bir Hristiyan değildir.

[2٦9\

Sözde dostlar geçici gölge gibidir, düşmanların kinleri gönüldedir.

Dostlan düşman eylemek kolaydır da düşmanları dost kılmak zordur.

\280]

Zülfün hâle gibi yüzün ay gibi, her ikisi de senin güzellik âleminde makbuldür.

Aşkının ateşinden yüreğimde nişanım var, derdini çektiğim gece ışığım âhtır.

\281]

Kâmil kişi ne derse doğrudur çünkü kendisini doğrulukla süslemiştir!

Hak, kullarından doğruluk istemiş, ne mutlu sözünde durana!

\282]

Ey gözümün nuru! Senin üç tür arkadaşın vardır: Biri senden üstündür, biri dengindir, diğeri ise senden düşüktür.

İkincisinden fayda yoktur sana, fakat birincisinde vardır; üçüncüsünden zarar gelir, onunla dost olma!

\283]

Sevgiliyi anmak candan tatlıdır, iki dünya nimetinden de tatlıdır.

Onun çekici ve ruh bağışlayan sözü, dudağı gibidir; senin gönlün onunla tatlanır.

Ey gönül! Rakip daima sevgilinin huzurunda, sen sanırsın ki gülün dostu dikendir.

Cemalinin can yakan ateşinden dolayı sinem baştan başa ney gibi dağlanmıştır.

[285]

Sevgilinin muhabbeti canımızın azığıdır, onun hatırası inleyen gönlümüzün sevgilisidir.

Onun fermanının kölesiyiz biz, o hazret bizim yüce sultanımızdır.

[286]

Başımda sevgilinin iki siyah zülfünün sevdası var, onun cemalinin ateşi ben hasta kulun canındadır.

Ben dertsizlerin tasasızların derdiyle mutluyum, benim onun derdi gibi dostum, dertdaşım var.

[287]

“Şir-i Yezdân”ımız Ali’dir Ali! “Şah-ı Merdan’’ımız Ali’dir Ali!

Temiz muhabbeti kalbimizdedir, canımızın dostu Ali’dir Ali!

[288]

Zordur senin aşkın, nasıl kolay olsun? Gönüllerin aslanı, ondan korkar.

Ben senin yüzünün bülbülüyüm, çünkü o, gökyüzü renkli Sadberg çiçeğidir.

[289]

Benim gül yüzlü sevgilim tatlı gülüşlüdür, çünkü zülfüne binlerce gönlü bağlıdır.

Onun ruhu aydınlatan muhabbeti ne hoştur, hele Burhân çok istifade etmiştir. 

Benim gibi şarap düşkünü eğlence meclisi akşamı, gönlünü zülfünün kıvrımına bağladı.

Gün boyu iştiyakınla inleyen benim gibi biriyle ruhun iştiyakı senin bayramın gibidir.

[291]

Avare gönlüm baştan başa aşk meyhanesi, her iki göz çanağım aşk kadehi.

Sevgilinin derdiyle mutluyum, derdi ilacımdır; sevin؟, neşe eşyalarım aşkın gamhanesindedir.

[292]

Benim gibi şarap düşkünü, aşk meclisinde senin dudağının şerefine kadeh kaldırır.

Muhabbetin gibi yüzünün nuru da gönlümdedir, fakat her sarhoşta onun bir zerresi bile yoktur.

[293]

Her zaman yâr ve dost ömürdür, insanın ferahlama ve feyiz zamanı ömürdür.

Dinin ve gönlün süsü ömrün sağlamlığıdır, iki âlemin de saadet sermayesi ömürdür.

[294]

Saçının sevdası her an başımda, güzel hayalin her zaman gözümde.

Gam ve kederin gibi dert ortağım yok, çünkü ayağının toprağı gözümün sürmesidir. 

Burhân! Kemal kazanmanın vaktidir ömrün, Zülcelâl’in bağış zamanıdır ömrün.

Bu kıymetli ömrünü hakir kılma, geleceğin ve zamanın sermayesidir ömrün.

[296]

Bu şehirde iyi işlere para veren kalmamış, çünkü sanat eserlerinin hiç alıcısı kalmamış.

Para ve dünya derdinde olanlar, tutsaktırlar; hür ve dindar bir kul mutlu değildir.

[297]

Siyah saçının sevdası başımızda, aşkın da gam besleyen gönlümüzde.

Şu yaşlı gözümüzden akan yaş bir ömürdür derdine yanmaktan kurumaz.

[298]

O can dostunun derdi gönlüme düşdü de o yüzden her iki âlem gözümden düştü.

Tekkeden meyhaneye gittim, yolum pir-i muganın harabatına düştü, ne yapayım?

[299]

Medreselerde tartışmadan başka bir şey yok, tekkelerde de fesattan başka bir şey yok!

Ey hoca! Git işin hayrını kavra, dar görüşlülük ve tûl-i emel  bir şey değil!

13001

İşi âşıklık olan Burhân benim, gözüm yârimin yüzüne vurgun

O nazlı sevgilinin derdiyle mutluyum, onun kederi hasta gönlümün şifasıdır 

Sen yol erisin Burhân, sen, yolun taşlarla dolu; yükün omzunda, ayağın topal!

Yol azığın yok; gideceğin menzilin yolu çok uzak ve uzun, iki yüz ferah öte!

[302]

Kara diken güzel kokulu kırmızı gül ile dosttur, o yoldan çıkmış ahlaksız, dosta yoldaştır.

Bu sırrın keşfi hamlara iyi gelmez, eğer mana gözüyle bakarsan her şey O’dur.

[303]

Dostun güzel yüzü güneş gibi görünür göze, her gün başka bir surette olmaktır dostun adeti.

İnsan aynasında ve bütün âlemlerde hazret-i dosttan başka görünen yoktur.

[304]

Dostun derdinden eğilmiş Burhân benim! Dostun kederi beni dosta mahrem yapmış.

Dostun ayağının toprağına başımı koyduğum günden beri gözüm ve gönlüm güneş gibi aydın.

[305]

Ben kalender bir adamım, dostum Allah’tır, gönlüm iki âlemin derdinden de kurtulmuştur.

Ey zamanın kutbu! Ben sana bağlı değilim, çünkü ben Haydar-ı Kerrâr’a müntesibim. 

Senin gülen yüzün tıpkı hoş kokulu güldür; güzelliğinin bahçesinde adeta bülbüldür gönlüm.

Senin can yakan vuslatının meclisinde kırmızı dudağın gibi şarap kadehi var daim.

[307]

Bizim hoşgörülü sohbetimiz, ruhun gül bahçesidir, ancak yoksundur dünyanın bütün sultanlarından.

Bizim mutluluk meclisimizde hemdemimiz kimdir, söyleyeyim: sevgilisinin derdini çeken her âşık.

13081

Dünya nimetlerinden babam yüz çevirdi, canı gönülden Hak talebinde koşturdu.

Aman ne hoş! Bu hür kul ictihat yoluyla kurtuluş fırkasını bulmuş.

13091

Bil ki Allah’ın erleri dervişlerdir, Hakk’ın aynası onların gönülleridir.

Onlar Eyüp sıfatlıdır, hepsi inancına bağlıdır, hepsi sıkıntı çeken ve gönül yarası olan kimselerdir.

[310]

Sevgilinin aşkı ruhumun gıdasıdır, onu anmak gönlümün alıcısıdır.

Onun simya gibi ayak tozu, kan döken gözümün sürmesidir.

[311]

Şah değil, sohbetimizde kadeh var, her gece yanımızda bir ay var.

Gönlümüzde iki âlemin de tasası yok; fakat, olan gül endamlı gülen yüzün aşkı. 

Sevgilim! Senin vuslatının arzusu gitmedi kalbimden, hayalin de, hatıran da gitmedi gözümden.

Bir ömürdür yoluna ayak basıyorum, siyah beninin sevdası gitmedi başımdan.

[313]

Aşkımın müridi odur, gönüllerin rehberidir; onun arzusu tamamen gönüllerin kurtuluşudur.

Sevgilinin derdi, dertlilerin devasıdır, onun kederi de gönüllerin mutluluğunun kaynağıdır.

[314]

Âşık er, nefsiyle mücadelededir; o şöhretten utançtan uzaktır.

Sevgilinin aşkı bir gönülde yoksa, ona kalp deme, bir taş parçasıdır.

[315]

Yazık ki tartışmayla geçti medresede zaman, tekrar gelmez geçen zaman.

Dergâhın hilesinden öyle dardayım ki, oradan taşınmak istiyorum harabata.

[316]

Sevgilinin derdi gibi cana dost yoktur, onun güzel derdi gibi âlemde derman yoktur.

Her diyarda bir sultan vardır muhakkak, gönül yurdumda sultan yoktur ondan başka.

[317]

Âşık gönlüm bir gül yüzlünün ardından gitti, ardından da gözümden bir ırmak akıp gitti.

Onun yoluna düşmüş bir serkeşim, aşkımın narası her yere gitti. 

Sevgilim, her an sevgiliyi hatırlamaktır; kandilim, karanlık gecede kıvılcım saçan âhımdır.

Sevgilinin derdi ve elemi dostum ve dertdaşımdır, derdinin iki denizi inci saçan gözümdür.

[319]

Er dediğin ilim ve irfanla yaşar, su ve alafla yaşayan hayvandır.

Bedenini besleyenlerin hepsi namerttir, kim ruhunu besliyor ise er odur.

[320]

Eyvahlar olsun! Ömür bir rüzgar gibi gelip geçti, yazık ki murad üzere geçmedi.

Şu gurbet elde mutlulukla değil de, hakirlik ve dertle geçti değerli vakitlerim.

[321]

Ey oğul! Firuze kerpiçli gökyüzünün altında cennet huylu, cennet yüzlü ile yaşa!

İsâ gibi Allah’a yakın olmayı dilersen, insan görünümlü eşek tabiatlı insanlardan sen uzak dur!

[322]

Ey çaresiz talip! Kemalât tahsili hiçbir zaman âletsiz mümkün olmaz.

Dünyada bütün amaç ve isteklerin elde edilmesi, eksikleri tamamlamaya bağlıdır. 

Ey oğul! Sevgilinin gönlünü incitmek hoş değildir, yabancıların halkasında oturmak hoş değildir!

Ah ne hoştur nimet verenin nimetini yemek! Ancak tuzluk kırmak hoş değildir!

[324]

Nergis gözünün bir köşesiyle bir bak bize ey dost! Bela zincirinden kurtar beni ey dost!

Yüz ümitle ayağına baş koydum, bir öpücük vaadine vefa eyle ey dost!

[325]

Ey şeyh! Senin işin hep başkasını avlamak, neşesiz gönlün bu sebepten başkasının derdinde.

Sevgiliyi ardında bırakmışsın, gözün başka Amr ve Zeyd’lerin yüzünde.53

[326]

Zanna kapılıp surette mana yoktur deme! Her surette kesinlikle bir mana vardır.

Ey gönül! Mana güzelinin yüzüne bak! Suret baştan başa onunla süslenmiş.

[327]

Ey hoca! Bizim batınımız da zahirimiz de O’dur; bizler hep suretiz, mana O’dur.

Varlığımız hep O’nun varlığındandır, bizler köpük gibiyiz, deniz misali olan O’dur.

53 Amr ve Zeyd: Arapça gramerinde örnek cümlelerde kullanılan iki isimdir. Burada kullanıldıkları mana “diğer insanlardan kinayedir. 

Sevgilinin cemali beni şaşkına çevirmiştir, onun zülfünün hayali beni mecnun etmiştir.

Bizim acı içinde ve huzursuz gönlümüzü, yanağındaki muma pervane etmiştir.

[329]

Kalbimde hoş kokulu güle karşı istek yok, o ay yüzlü güzelin aşk ateşi dışında!

Onun derdi gibi can dostu olsa da, saf gönlümün hareminde ondan başkası yok!

[330]

Senin ay gibi cemalin ne güzel! Senin karanlık gece gibi zülfün ne güzel!

Ur kekliği  gibi güzel yürüyüşün var, kah kah gülüşün ne güzel!

[331]

Ca‘fer-i Sâdık hazretleri imam ve önderdir, ilim ve amel kaynağıdır, bağış madenidir.

Onun kıymetli yolu saf altın gibidir, temiz kabri evliyanın tavaf ettiği yerdir.

[332]

Şah Hüseyin’im, Mustafa’nın (s.a.v) göz nurudur, Fâtıma’nın ve Murtazâ’nın kalp azığıdır.

Cümle enbiyanın torunlarının serveridir, onun temiz zatı kıyamet günü şefaatçidir. 

imamlarımız on iki padişahtır, her biri sanırsın parlayan aydır.

Ali’dir onların reisi ve sonuncusu, Mehdî gibi âlemin sığındığı sultandır.

[334]

Musâ Kâzım  yedinci imamdır; ilmin güneşidir, adaleti yüksektir.

Dinin koruyucusu ve ümmetin yardımcısıdır; onun her sözü keskin kılıç gibidir.

[335]

Muhammed Takî  bütün müttakilerin efendisidir, yakîn ehlinin rehberi ve önderidir.

Müminlerin ve müminelerin imamıdır, ümmetin yardımcısı ve dinin komutanıdır.

[336]

Hasan el-Askerî  doğu güneyimizdir, devletinin gölgesi başımızdadır.

Önderimiz, imamız ve rehberimizdir, muhabbeti dertli gönlümüzdedir.

[337]

Her gece gönülde o ay yüzlünün derdi, serde misk kokulu zülfünün sevdası.

Sinemde yalnızca onun dert ve kederi, gözümde ırmak gibi akan yaş. 

Mecnun gibi sevdadan nasipsiz değil gönlüm, başımda da sadece Leylâ’nın hayali.

Onun aşkı yüreğimdedir, bu yüzden güzel kokulu ihtiyara olmaz iltifatım.

[339]

Onun derdinden dolayı gönlümde sadece o var, çünkü gözümdeki gözyaşım nehir gibi.

Ona, “yeni sözlerin can verir” dedim, ona “senin gibi bir ravisi varsa” dedi.

[340]

Ey sevgili! Yüzün âlemi bezeyen güneştir, senin kıvrım kıvrım zülfün bahçıvandır.

Senin gibi eski sevgilinin can yakan aşkı, dert çeken kalbimizin süveydasındadır.

[341]

Senin derdinden mutlu olan her kişi ey sevgili! Ne mutlu ki senin aşkının yoluna düşmüştür.

Senin aşkının kıvılcımı bir gönülde yoksa, (o gönül) içi hava dolu boş bir su tulumu gibidir.

[342]

Sevgilim, güneş yüzlü, ay alınlıdır; onun derdi, mahzun canın dostudur.

O güzeller şahının dergahının toprağında benim gibi binlerce münzevi var.

[343]

Onun yanağı safa sabahıdır, eğlence şarabı onun şeker saçan kırmızı dudağıdır.

Onun sözünde olan hoşlukları övmenin yüzde birine bile kadir değilim ben. 

Can âlemimizde senin gibi bir ay var, vuslatının haremine giden bana bir yol var.

Medrese ehli senin aşk derdinde değil, muhakak ki gönlün dışından haberdardır.

[345]

Mal, mülk, şöhret bir şey değil, şeref, makam, ululuk bir şey değil!

Ey oğul, kemâl sahibi ol, kemâlattan daha güzeli yok!

[346]

Çağın nimeti bir şey değil, istikrarsız devlet bir şey değil!

Sözün rütbesi ondan daha yücedir, sözden daha kalıcı bir şey yok!

[347]

Benim güneşim, onun dikensiz gülüdür, onun için binlerce ağlar şu Burhân’ın gönlü.

Musâ ateşimdir, onun gül yanağı, âb-ı Hızrımdır  onun şeker saçan dudağı.

[348]

Ey saki! Getir harabat suyunu gece vakti, karanlıkta ver o ölümsüzlük iksirini.

Ver peşpeşe o zincifre suyunu , bıktık şeyhin sohbetinden, saçmalıklarından.

[349]

O vaizcik bugün meclisimizde, onun gibi bir günahkâr böyle bir safa meclisinde!

Sus ey kara tüylü karga! Burhân gibi çayırda hoş sesli, güzel ötüşlü bülbül var. 

Sevgilinin aşkı bizim suyumuzda, toprağımızda var; onun derdi, kederi gönlümüzde bu yüzden.

Onun keder besleyen, yürek yakan dağıyla dağlandık, şu gönlün kârı nasipsizliğimiz.

[351]

Ey hoca! İspatsız dava hatadır, birlikten bahsetme, bu doğru değil.

Doğru sözü önce ‘eliften öğren, birlikten söz etmen işte o zaman doğru olur.

[352]

Ey sevgili! Derdinden ötürü ıslak gözümde yaş var; kederli gönlümde senin aşk ateşin var.

Ne mutlu! Senin sevdan gibi sermayem var, şu limanda bendeniz gibi bir tüccar var.

[353]

Tembellikten kişi nasıl insan olur? Çünkü tembelin pişmanlık gibi bir kazancı vardır.

Risalet güneşinin ışığı ve feyzi gölgede oturanların başına hiç düşer mi?

[354]

Ey oğul! Ali’nin yolu Hakk yoludur, o Hakk’ın yüzüdür ve mutlak velidir.

Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye “Sen bendensin... ” buyurdu, onun zatı Hz. Muhammed’in zatından ortaya çıkmıştır. 

Ben ve senden önce bir güneş ve bir ay varmış, bir sabah vakti, bir gece vakti varmış.

Benim ve senin iki ayağı altındaki şu toprak, ya bir fakirin gözü ya da bir padişahın başıymış.

\356]

Benden önce, senden önce bağ varmış, bahar varmış; gülen gül, ağlayan bülbül varmış.

Topraktan yetişen her kırmızı lâle, figanda aşığın gönül kanıymış.

\357]

Murtazâm dinimizdir, imanımızdır; onun arı duru sevgisi can gıdamızıdır.

Muhabbet ve aşk âleminde onun mertebesi, “bizim şanlı sultanımız”dır.

[358]

Ey dudağı ile âb-ı hayatın kinaye edildiği güzel! Ey zülfünle karanlıkların kastedildiği güzel!

Burhân gibi bir gönül, düşerse tuzağına, bütün bağlardan kurtulmuş olur.

[359]

Cennete de huriye de meylim yoktur! Haydarımın sevgisinden başka amacım yoktur!

Hz. Ali Murtezâ’nın muhabbet kadehindeki neşe, ey Ömer Hayyam, üzüm şarabında yoktur!

[360]

Ey oğul! Nurların menbağı Ali’dir. İlmin kaynağı, sırlar denizi Ali’dir!

Ahmed-i Muhtar’ın dostu Ali’dir, Allah’ın adaletinin mazharı Ali’dir! 

Yoksa da kesemde dinarım, dirhemim, un helvam dahi yoksa soframda.

Allah’a şükür ekmeğim gaybtan geliyor, alçakların minneti yok boynumda.

[362]

Köleyim ben, şâh-ı merdânım Ali’dir; ben zerreyim, parlayan güneşim Ali’dir.

Allah’a şükür dindar bir müminim ben! Ruhumun gıdası, dinim, imanım Ali’dir.

[363]

Sevgilimin derdiyle mutlu gönlüm, onun esaretinde oldukça özgürdür.

Ey Burhân! Ayna gibi gönlüme onun ay gibi yüzünün aksi düştü.

[364]

Murtazâ bizim âdil padişahımızdır, temiz sevgisi daima gönlümüzdedir.

Muhabbet ve vefa gönlüne daim kıldığı irşad nazarı kazancımızdır.

[365]

Gönlümüz Ali’nin sırlarının hazinesidir, gözümüz Ali’nin nurlarıyla aydın.

Ali gibi bir güneş bizim şahımızdır, Ali’nin eşiği, kapısı bizim sığınağımızdır.

[366]

Burhân o beyaz tenli sevgilinin ayağına düştü, gözyaşı gibi düştü!

Ne mutlu bana ki ayna gibi gönlüme ay gibi yüzün aksi düştü!

[367]

Şîr-i Yezdân’ımız Ali’dir Ali, şâh-ı merdânımız Ali’dir Ali!

Parlayan güneşimiz Ali’dir Ali, dinimiz, imanımız Ali’dir Ali! 

Peygamberin sırlarının mahremi Ali’dir, Ahmed’ten sonra hepsinden hayırlısı Ali’dir.

Resûlullah’ın kızı Fâtıma’nın kocasıdır, iki şehrin ulu kapısı Ali’dir.

13691

Hak Teâlâ Ali’yledir ve onun düşmanı Allah’ın düşmanıdır, bu sözün delili Hz. Mustafa’nın sözüdür.

Ona muhabbet iman, ona düşmanlık küfürdür, onun zikri ibadetlerin en şereflisidir.

[370]

Önderim ve rehberim Murtazâ’dır, Şahımın takipçileri doğru yoldadır.

Nurum, feyzim onun muhabbetinden, bu yüzden gözüm aydın, gönlüm safa meclisi.

[371]

Yazık! Salınarak yürüyen servi boylum benimle değil, o parlayan ayım gözümün önünde değil!

Tenimde sadece şu hüzünlü canım var; ancak, gönlümde sevgilimin derdinden başka bir şey yok!

[372]

Zülfünün hikâyesini güzel kokulu kalem yazmış, senin gül yüzünün vasfını allı pullu yazmış.

Elif gibi boyun gönüldedir, kalem onu dertli gönül levhasına yazmış. 

Ey cimri! Senin çanının düşmanı maldır; o yüzden nazik vücudun ayaklar altında.

Be düşüncesiz! Zarara uğramış gönlün, malının derdiyle doludur.

\374]

Utarit ülkesinde (tahta) oturan Burhân’ın bu yüzden elinde kalemi ve yazısı var.

Onun şiir kadehinin can bağışlayan neşesini, sarhoş rintlerden başkası anlayamaz.

[375]

Ali, Peygamberin dostu olduğu için, Resûlullah da Haydarın dostu olduğundan,

Kimse Ali’ye denk değildir, çünkü Hz. Muhammed onun kardeşidir.

[376]

Hz. Peygamber gibi bir güneş var, Haydar gibi nurlu bir ay!

Başımda iki âdilin gölgesi var, gönlümde ehl-i beytin sevgisi!

[377]

Resûlullah’ın ailesinin kadri ve şerefi herkesten yücedir, bütün İslâm ümmetinin efendisi bunlardır.

Ey delilci hoca! iddiayı ispat için temiz hükümler açık ve ortadadır.

[378]

Ey efendi! Gurur şarabından sarhoşluk kötüdür, hiçlikle iyi geçin, çünkü varlık çirkindir.

Sevgiliye bağlılık ne güzedir! Ancak bencillik ve de kibir kötüdür.

[3٦9\

Muhammed’in dini ve Haydarın yolu haktır; biri peygamber, diğeri mutlak velidir.

Biri Allah’ın habibi ve bütün peygamberlerin iftiharıdır, diğeri Ahmed’in yardımcısı ve Allah’ın aslanıdır.

[380]

Ne yazık ki, medreselerde kuru sözden başka bir şey yok, tekkelerde de gönül ve hal ehli yok!

İyi hallilerin olduğu harabat ile gururlanıyorum, çünkü kemâl ve hâl ehlinden de yoksun değildir orası!

[381]

Öz, anlamdır, sözler ise kabuk; özü kabuğundan ؟ekip alırsan iyidir.

Ey oğul! Yaşadığın sürece kemal öğren, kişinin kıymeti ilmi kadardır.

[382]

Ey hayalin (dahi) Burhân’ın sevgilisi olan! Ey derdin Burhân’ın dert ortağı olan!

Senin gönlü ve canı yakan yüzünün güneşi Burhân’ın yaralı gönlündedir!

[383]

Muhammed’in buyruğu beka pınarıdır, her iki âlemin güneşi Muhammed’in cemalidir.

Allah’ın âlemlerin yaratmasından ve kâinatı var etmesinden maksadı, Muhammed ve onun ailesidir.

[384]

Bil ki Burhân’ın babası olan Süleymân, Şâh-ı merdân’ın yolunun eridir.

İlim ve irfan ehlinin lideridir, sır sahiplerinin serveri ve kumandanıdır.

Aşığın başında sevgilinin hayali vardır, onun işi bütün işlerden yücedir!

Kâfir nefse kılıç vurur, çünkü o büyük cihat meydanının eridir!

[386]

Çölün Kays’ı yaptı bir Leyla beni, âvare, hayta ve şaşkın etti beni!

Yüzünün Sadberg gülü, gül bahçesinin kâtiplerine çevirdi bülbülleri!

[387]

Islak kalem hep güzel söylemiştir, sevgiliden, kadehten güzel söz etmiştir.

Hayır, hayır yanlış söyledim! Bu vuslat meclisinde söz bilen ümmi hoş laf etmiştir.

[388]

Yazık! Ömrüm hep sevdayla geçti, divane gönlüm Leyla’nın ardında geçti.

Her kulak yürek sızlatan inleyişimi duydu, benim aşka dair feryadım her yana ulaştı.

13891

Halktan ve kendinden arınmak en güzel halvettir, bu uzlet köşesinde yüz beleş hazine vardır.

Her an Hakk’ın indinde yüksek himmet sahibi ol, bil ki senin kıymetin himmetin kadardır.

13901

Sevgilinin derdi, âlemin mutluluğundan daha iyidir, onun nimetlerinden yüz kat daha iyidir.

Dünyada iş çok olsa da sevgiliye bağlılık her işten daha iyidir. 

Başımda hep ay misali zülfün sevdası var, gönlümde cemalinin aşkı gibi can yakan ateşi var!

Vefakâr ve muhabbetli Burhân gibi, onun derdi yolunda ؟ileli âşık var!

[392]

Haydar’ım Kevser suyunun sakisidir, cehennemi ve sekiz kapılı cenneti taksim edendir.

Serde onun aşkının arzusu olduğu için, ayağının toprağı yaşlı gözün sürmesidir.

[393]

Ey derdi bizim eski dostumuz olan! Senin derdin ve sızın hepsi sinemizdedir.

Işık saçan güneş gibi cemalin, saf gönlümüzde aynamız gibidir.

[394]

Her gönülde sevgili aşkı yoktur, her sorup duranın sinesinde kimya yoktur.

Çünkü benim varlığım bir perdedir; yoksa ey gönül benimle onun arasında hiç aracı yoktur.

[395]

Sevgilimin sevdası gibi hemdemim yok, onun kırmızı dudağı gibi kadeh yok!

Benim gibi çilekeşin yaralı gönlünde sevgilinin derdi, kederi var, âlemin gamı değil!

13961

Sevgilinin hatrı gibi âlemde hemdem yok, onun derdi gibi dünyada mahrem yok!

Gönlünde sevgili aşkı olmayan, insan suretindedir ama insan değil! 

Suretimizde ne hoş mana vardır! Gönül aynamızda Mevlâmızın cemalinin aksi vardır.

Ve her katrede birçok derya vardır, bir zerrede cihanı bezeyen güneş vardır.

[398]

Her kim sevgilinin derdiyle mutluysa, onun aşkına ve sevdasına düşmüştür.

Muhabbet ateşi olmayan bir gönül, hava dolu boş su tulumu gibidir.

[399]

Bil ki! Sevgilimin cemalinin aynası gönüldür, ‘âlemi gösteren kadeh’ dedikleri gönüldür.

Aşk meselesini gönle sor, çünkü gönül çelen o güzelin sırrını bilen gönüldür.

[400]

Bugün dudağın latiftir, yüzün nevruz ateşi gibi!

O dudağının ve yüzünün derdinden, iki gözüm iki ırmaktır!

[401]

Ey gonca ağızlı! Senin servi boyun yanımda oldukça nasıl gönlümde çemen seyri olur?

Başımda güneş yüzünün gölgesi oldukça, günler ben garibin muradıncadır.

[402]

Şîr-i Yezdân’ımız Ali’dir Ali, Şâh-ı Merdân’ımız Ali’dir Ali!

Parlayan güneşimiz Nebi’dir Nebi, parlayan ayımız Ali’dir Ali!

[403]

Yüzün Nevruz bayramımızdır, saçın da kadir gecemiz.

Her yönden yüzümüzü çevirdik de, senin sokağına baş koyduk. 

Derdim var, ama Lokmamm yok, sevgilinin dudağının panzeheri yok!

ilkbahar gibi gülen yüzüyle geldi, can âlemimde ondan başka sultan yok!

[405]

Feleğin güneşi sevgilinin yüzü gibi değildir, can âlemimde ondan gayrı sultan yoktur!

Her ne kadar aşk yolunu kat etmek zor olup kolay değilse de sen aşk yolunun eri ol ey gönül!

[406]

Senin gibi sevgilinin derdi gönlümüzün ilacıdır, açtığın dertler gönül safamızın sermayesidir.

Gönlümüz senin yolunda yürüyor, muhakkak senin aşkın hep gönlümüzün rehberidir.

[407]

Başımda o ay yüzlünün hayalinden başkası yok, gönül halvetimde ondan başkası yok.

Yeşil bahçenin bütün gülleri yüzünün gonca gülü gibi hoş kokulu değil.

[408]

Başımdaki taç, dostun hareminin kumudur, gözümdeki sürme dostun ayağının siyah toprağı!

Şu köhne felekte Burhân gibi, dostun nefesinin feyzinden can buldum! 

Benim yurdum Ali’nin yüce dergâhıdır, gözümün sürmesidir Ali’nin ayağının altındaki toprak.

Gönül azığım, can azığım, Ali’nin sevgisidir, imdadıma yetişen Ali’nin yüksek himmetidir.

[410]

Derdinin yolunda, akan gözyaşlarımdır benim yoldaşım, benim gibi divanenin azığı can naktidir!

Benim varmak istediğim menzil, mahallendeki Kabe’dir, âvare gönlüm âh onu ne güzel tavaf ediyor!

[411]

Gözüm huri gibi yüzüne düştü düşeli boyunun ardıç ağacı gibi gölgesi başıma düştü!

O ay yüzlü güzel gönül haremime girdi gireli, dünyanın kocakarı dünya yaş gibi gözümden düştü!

[412]

Boyun çayır servisi, yüzün yasemin; ben âciz kulun can gıdası da bu çayırda!

Vaktin naktiyle yarının cennetini nasıl satın alabilirim? Cenneti ne yapayım, senin yüzün cennetimdir benim!

[413]

Âşık gönlüm senin müptelan olmuş, muhabbet doğuran cemalinin hayranı olmuş.

Ayağının tozu, toprağı olmuştur; Burhân gibi ancak senin için olmuştur. 

Alemde yüzün gibi güneş yok, Cem’in meclisinde dudağın gibi kadeh yok!

Derdin gibi gönlün mahremi var, fakat vuslatının hareminde mahrem kimse yok!

[415]

İsimlerinin sırlarına mahrem olan, insandır; gerçi onun gibisi de az bulunur.

Adam, bil ki bilgiyle insan olur, bilgisiz insan nasıl insan olur?

[416]

Feleğin Sadberg gülü gibidir yüzün, senin gözel ötüşlü bülbülündür kul Burhân.

Ceyhun gibi yaş döküyorum gözümden, ben belinin derdinden saçın gibi oldum.

[417]

Ey gönül! Dünya derdini çekme, hiçtir, onun neşesi, eğlencesi, tadı hiçtir!

Nefeslerini ziyan etme, denizin incisi, madenin yakutu hiçtir!

[418]

Fakr âleminde sultan, derviştir; sanma ki her dilenci derviştir!

İsâ nefesli, Hızır yüzlü olan derviştir; kendinde fani Allah ile bâki olan derviştir!

[419]

Aşksız yaşamak hep hüsrandır, onsuz yaşayan hayvan misalidir.

Ben âşığım ve aşk benim işimdir, ben aşka ten gibi, aşk bana can gibidir. 

Gönlümde dostun derdi ve sızısı var, onun muhabbeti özdür, kalanı kabuktur.

Onu güzellik bahçesinin gönül gibi bir bülbülü var, evlatlarının yanakları onun gül goncasıdır.

[421]

Burhân! Senin nefesin gibi âlemde hemdem yok, senin nefesin de feleğin câm-ı Cem’inden az değil!

Her insanoğlu, insanın anlamını bilmez, insan suretindedir ama insan değildir!

[422]

Nerede ağlayan gözün, yanık yüreğin? Nerede âhının, yanan gönlünün ateşi?

Aba atmışsın sırtına, başına taç; Ey şeyh bunlardan başka dirliğin yok mu yoksa?

[423]

Burhân’nın başında bir güzelin sevdası, Burhân’ın ciğerinde onun kederinin damgası!

Kanlı ve serap görmüş şu kebap olmuş gönül, yazık ki Burhân’ın leziz hazır yemeğidir!

[424]

Cesur tabiatlı Düldül’üm koşmakta, Nâsır Husrev gibi bir adamın peşinde.

Ey Utarid, ışığınla gururlanma! Burhân’ın iki parlak yıldız gibi şiiri, yenidir.

[425]

Bir nâzır geldi yazıma nazar etti, sen sanırsın öküz gibi baktı!

Dedi “yazın kötü.” Dedim, felek güzel yazıyı eşeğin önüne attı! 

Bu memlekette saygın biri yok, sanattan daha değersiz bir şey yok!

Gönlümde yalaza saçan bir âh var, bana bu diyardan bir kaçış yolu yok!

[427]

Gönlü, onun muhabbetinden kesmek iyi değildir, onun derdinden gafil oturmak iyi değildir!

Ey âşık Burhân! Canın pahasına onun vuslatını elde etmemek iyi değildir!

[428]

O güzel bizim seçkin sevgilimizdir, yüzünün güneşinin nuru gözümüzdedir.

İnsanı tüketen aşk yolunun eri, bizim ayrı düşmüş ve dertli gönlümüzdür.

[429]

Hüsrev’in sanatı adaletse, onun mülkü bayındır, milleti huzurludur.

Onu hayırla anmak ağızların süsüdür, güzel ismi ibadet ehlinin dostudur.

[430]

Eğer evlatların hepsi mübarek iseler, babaların ne güzel alın yazısı vardır!

Din şahı ne güzel buyurdu, “Ey çocuklar, cennetin kapıları anaların ayakları altındadır.”

[431]

Benim ictihadım, ey mukallid, deniz gibidir, senin taklidin ise nifakçı gibi!

Senin gibi taklit ehli çok, bizim gibi ictihat sahibi ise azdır!

[432]

Gönlüm âşık tavırlı bülbüldür, rıza bahçesinin avlusunda i‘tikaftadır!

Burhân-ı Hüseynî gibi, ne güzel, safa makamlarının sırrına vakıftır! 

Yazık! O sevgilim veda etti de gitti, gönlüme sızı ve dert koydu da gitti.

Gönlümde ayrılığından ateş alevlendi, soğuk âhımın dumanı feleğe yükseldi.

[434]

O hoca kültürlü kişilerden ise de, gururlu ve kavgacı bir adamdır.

Aşk yolcusu değildir, ne yapsın? Hilekâr aklının ayağı topaldır onun.

[435]

Meryem oğlu İsâ dervişin gönlüdür, hayat bahşeden Hızır, dervişin gönlüdür.

Hak eri İbrahim b. Edhem, dervişin gönlüdür, âlemin sultanı dervişin gönlüdür.

[436]

Dervişin kıymeti herkesten ؟oktur, muhabbet ve güzel düşünce sahibidir.

Kendinde değildir ve her an cezbededir; fakirlik mülkünün sultanı, derviştir.

[437]

O mürşidim, Süleyman hazretleridir, onun kitabı partlayan güneş gibidir!

Çünkü o, fakr ikliminde Edhem gibidir; âh, ne sultan oğlu sultandır o!

[438]

Sevgilinin kırmızı dudağını emmek ne güzel! Onun dilinden bir söz duymak ne güzel!

Gül mevsiminde o servi boylu ve ay yüzlüyü, geceden sabaha kadar kucağa almak ne güzel!

[439]

Gül yüzlü sevgilim tatlı gülüşlüdür, zülfüyle binlerce gönül okşamıştır.

Lutfu hep ağyaradır; bu inleyen gönül onun cefasıyla mutludur. 

Meyhanede kadehsiz oturursan hoş değildir, gül bahçesinden gül dermezsen hoş değildir!

Cennet gibi Nisan’da çimende oturmazsan bir güzelle, hoş değildir!

[441]

Sevgilinin derdini ve kederini çekmek ne güzeldir! Onun yolunda peşinden koşmak ne güzeldir!

Sevgilinin hanesine ulaşmak ne güzeldir! Onun cemalini doyasıya seyretmek ne güzeldir!

[442]

Her şeker dudaklı güzelin başka bir sözü vardır; her birinde başka bir naz, başka bir tavır vardır.

Ey gönül! Şarap meclisinde her ehil ve her acemi kişinin başında başka bir hayal vardır.

[443]

Sevgilinin derd zincirinden kurtulmak hoş değildir; ak saçlı kadının perçemine gönül bağlamak hoş değildir.

Yiğitçe maksuda yol almak güzeldir de evde kan gibi oturmak hoş değildir.

[444]

Hazret-i dostun aşkı özdür, manadır; onun dışında ne varsa sözdür, kabuktur!

Derdini içtiğim sevgilidir, gönlümün mutluluk sermayesi onun derdidir! 

Gönül kuşu ne için kanat çırptıysa tüy döktü; senin gibi gülün arzusuyla yaş döktü.

Derdin gibi bir hediye verdin ya bana, bu sebepten gözlerim şükür niyetine inci döktü.

[446]

Dey ayının güzellikleri bir bahçeye gülmüş de gül ve gülgoncayı utandırmış.

Burhân gibi hür bir yolcuyu, onun yanağının sultanı köle yapmış.

[447]

Siyah zülfün ayın çadırı gibi, gözüm aydın ay gibi yüzünden.

Sevdalı başımı senin şevkinle yoluna ayak yaptım.

[448]

Allah’a şükür, o suret bizim gönlümüzdür, muhabbet sırlarının hazinesi gönlümüzdür.

Gül padişahının ehli beytinin muhabbetiyle emanet yükünü taşıyan gönlümüzdür.

[449]

Bizim şahımız, Hazret-i Şâh-ı Neceftir ; Çünkü o, “Perde kalksa”  tahtının sultanıdır.

Adil şahtır; çünkü benim her ânım odur; mavi sedefin bir tanecik incisidir o.

[450]

Gül misali yüzünün bülbülüdür gönlümüz, sünbül gibi zülfünün hayranıdır gönlümüz.

Bu can ü cihan meclisinde şarap gibi dudağının sarhoşudur gönlümüz. 

Dünya ve masivadan başını kaldırmadıkça, sevgilinle bir an oturamazsın.

Hürriyet âleminde    ona yol yoktur ay yüzlünün zülfüyle gönlünü

bağlamadıkça.

[452]

Şu parlayan gönlüm aynadır, zatın nurlu cemalinin yansıdığı yerdir!

Ey Burhân! Mîkattaki gün için Hz. Musâ gibi “Bana göster ”62 de!

[453]

Aşk âleminde onun derdi gibi mahrem yoktur, akan gözyaşı gibi yoldaş ve hemdem yoktur.

Burhân! Bil ki insanlık sırrından gafil olan her insan, eşektir; insan değildir.

[454]

Ey ay yüzlü! Senin aşkın gönlün nurudur, derdin gönlün mutluluk sermayesidir.

Derviş adam, Musâ değildir fakat senin cemalini görmek için gönül Tur’undadır.

[455]

Âlemde senin gibi sevgili yoktur, yazık ki boyunun hurma ağacı henüz meyve vermedi.

Ey âlemi aydınlatan ayım! Her gecem cemalin gibi aydın değil.

[456]

Allah’ın aslanı, Peygamberin kılıcı Ali’dir, ashabın en faziletlisi Ali’dir.

Şâh-ı merdân, Hayber’in fatihi Ali’dir, dinin yiğidi, Kanber’in63 sahibi Ali’dir. 

Gönlümün işi sevgiliye düştü düşeli, onun yankısı her diyara düştü.

Alçak dünya ve onun geçerli akçesi, akan gözyaşı gibi inleyen gözümden düştü.

[458]

İnsanların gönlünde mana derdi yok; mana savaşında bir yiğit yok!

Âlemde suret ehli çok, ben ne yapayım ki mana eri yok!

[459]

Lâle gibi yanışım ve derdim var, güneş gibi san yüzüm var!

Karanlık gecede ay yüzünün ayrılığı, figan ile ağlayışım, soğuk âhım var!

[460]

Eyvah! Gönül çalan ayım gitti, yanımdan salınan servi boylum gitti!

Ardından gönlüm gitti, kan saçan iki gözümden gözyaşı selim aktı gitti!

[461]

Can dostumuz sevgilinin derdidir, sırrımızın mahremi bu kalemdir.

Ey gönül! Bizim bu eğlence meclisimiz kadeh ehlindendir, aramızda Cem hiç yoktur.

[462]

Gözümüz sevgiliye düştü düşeli, gönül işimiz onun aşkına düştü!

Düzgün boyunun gölgesi, ey Burhân, âh, başıma ne uygun düştü!

[463]

Sevgilinin ayrılığı ile gönlüm inlemekte, cemalinin hasret ateşi ile yakmakta!

Burhân’ın gözü, onun derdiyle bahar bulutları gibi garip garip ağlamakta! 

Musâ Kâzım yedinci imamdır, yedinci adı güzel önderdir.

Sırâtü’l-müstakîm’de Murtazâ, yedinci makamı yüce rehberdir.

[465]

Ey gönül! Surette yüzün görünümü mana güzelidir; o yüzden suret, tamamen gönül süsleyen ayna gibidir.

Sen zan ile, “surette mana yoktur” deme, surette kesinlikle mana vardır.

[466]

On iki imamım ay gibidirler, her biri ışık ve parıltı saçar.

Onlardan ilki, şâh-ı merdândır, Mehdîm ise onların sonuncusudur.

[467]

Feleğin ayı, güneşi benim gözümden daha parlak değildir; melek topraktan yaratılan insandan mertebece daha yüce değildir.

Gönlümde Ebû Turâb’ın muhabbeti var, üzülmem elimde altın olmasa da.

[468]

Yanımda senin gibi bir ay yüzlü var, dudağın gibi cana can katan kadeh var.

Gönlüm gibi parlayan ayna yok, cemalin gibi ayna parlatıcısı var.

[469]

Âlemin mutluluğundan sevgilinin derdi yeğdir; hele nimetlerinden yüz kat yeğdir.

Her ne kadar dünyada iş ؟oksa da sevgiliye bağlanmak hepsinden yeğdir. 

Başta hep ay yüzlünün zülfünün sevdası, gönülde cemalinin aşkı gibi can yakan ateşi.

Vefakâr, cefakâr Burhân gibi onun dert yolunda bela ؟eken âşık var.

[471]

Heves düşkünlerinin gönlünde ay yüzlünün cemalinin aşkı yoktur; bu ölmüş kalplilerin canında o ateş yoktur.

Gamlı gecede yanan gönlüm gibi bir kandilim var; halvet ehlinin kandili bela çeken gönülden başkasında yoktur.

]472]

Yakut gibi taş içerisinde yaşamak gerek, Yûsuf gibi daracık bir zindanda yaşamak gerek!

Ateş üzerine İbrahim gibi oturmak gerek, Yûnus gibi balina karnında yaşamak gerek!

]472]

Allah’ın isimlerinin sırlarına mahrem olanın benzeri bu dünyada azdır ya!

Bil ki ilmi olan adam, insandır, bilgisi olmayan insan, nasıl insan olsun?

]474]

Senin sevdandan başka sermayem yok, lâle renli gözyaşından başka ziynetim yok!

Gönülde ayrılığının yanışı var ey ay yüzlüm! Vuslat gecenden başka dileğim yok!

]475]

Surete bağlı kalma başın özgür ise; suretten manaya ne güzel bir geçiş vardır!

Leyla suretliye Kays gibi bakma, mana Leylâsına bak nazarın varsa! 

Dostum ve yardımcım, beş yâr’dır; her biri şehriyann mürididir!

Onlar âlemi aydınlatan aylar gibidir, imamlarım on ikidir, dört değil!

[477]

Sevgilimin işi işve ve nazdır; o güzeller içinde hüsnü ile mümtazdır!

Sadberg çiçeği gibi güler yüzlüdür; Burhân’ın gönlü bülbül gibidir!

[478]

Her servi boylunun başka bir işvesi vardır, her birinin dudağında başka bir kadeh vardır!

Şarap meclisinde her ehil kişinin, her aceminin ey gönül, başında başka bir arzu vardır!

[479]

Bizim muhabbetli dostumuz, yaşlı gözümüzdür; gönle üzülen, cana yanıp yakılan yaşlı gözümüzdür!

Ey saki! Minnet etmem şarap ve kadeh için, âşıkların kadehi, şarabı yaş dolu gözüdür!

[480]

Yazık! Ömrüm hep sevdayla geçti, divane gönlüm Leyla’nın ardından gitti!

Yürek eriten figanımı her kulak duydu; âşıklık çığlığım her yana gitti!

[481]

Başımda sadece bir güzelin sevdası, her başta yok böyle bir çile!

Onun derdinden ve gamından başka mahzun gönülde keder yok; sinemdeki bu ateş gibi kor yok! 

Ehil kişi, yiğitçe ؟eker sevgilinin derdini; sanmayasın ki kolaydır âşığın işi!

Dert ve aşk ilimlerinin hocası cehalet sarayı olan medreseye gelmedi asla!

[483]

Gümüş bedenli güzelin sevdası başımızda; onun dertli yolunda akan gözyaşımız rehberimiz!

Can yakan cemalinin mumunun kelebeği, yalazalı ateş dolu gönlümüzdür!

[484]

Her dostun gönlünü yaralamak kötüdür; dostun düşmanıyla sözleşmek kötüdür!

Peri yüzlü sevgiliyle oturmak hoştur, ama yabancıyla oturmak kötüdür!

[485]

Kibrine rağmen sevgiliye bağlan; cümle âlem onun aşkıyla el çırpar!

Gözyaşı ve âh gibi hizmetçim varsa da Burhân gibi onun dert köşesinde hoşça oturdum!

[486]

Dervişin muhabbet denizidir gönül; gönlün kazancı, dervişin zenginliğidir.

Her yoksula sen derviş deme, âlemin şahı dervişin dilencisidir.

[487]

Senin gibi konuşan bir güneş yok, kırmızı dudağının emsali Mesih yok!

Ay ışığı âlemi süsler, fakat senin cemalin gibi gönül süsleyen yok! 

Kardeşlerimin cefası, sıkıntısı üzüntü artırır; zamanın sıkıntıları gibi takat bırakmaz!

Yûsuf gibi derde esir oldum, şimdi sultanlık sırası bizde!

[489]

Sevgiliden yüz ؟evirmek hoş değil, senin derdinden gafil oturmak güzel değil!

Bu arsada hoş canla ey gönül, ona kavuşmamak hoş kazan؟ değil!

[490]

Babam âlemin yegane hazinesidir, sen zannetme ki asrında onun gibisi vardır.

Kendi feyzi ve nuruyla tenhadır; seyri kamer gibi ay aydır.

[491]

Sevgilinin kulu kölesi olanın, dili Zülfikar  gibi keskindir.

İslâm’ın gücü kuvveti ey Burhân! İlahî hükümden dolayı ebedîdir.

[492]

Burhân bir sevgiliye gönül vermiş; yüzünün seyrine gözünü a؟mış.

Yüzü gönlüme aydınlık saçmış; sanki senin toprağına güneşin ışığı düşmüş.

[493]

Senin dertlerinle mutlu olan ؟ilekeş Burhân, senin aşk kemendinin esaretinde özgürdür.

Bu âlemde benim olan yalnızca senin muhabbetin; biliyorum, her şey hi؟tir ve rüzgar gibidir. 

O gün sen gittin, ardından gönlüm de gitti; yaş dolu gözümden çokça yaş aktı!

Haberci senden bana ne de güzel muhabbet mektubu getirdi, vücuduma yeni bir can geldi, dert canım gitti!

[495]

Bu aşk ülkesi her hamın yurdu değil, pişmiş yiyenler ile bir odada da oturulmaz, hamama da gidilmez!

Aşk memleketinde Allah’ın has kullan vardır, sıradan kişiler, kibirliler ve kendini düşünenler yoktur!

[496]

Bil ki rubaide Evhadüddin’in dengi yoktur, onun gibi, Hayyam’ın da eşi benzeri yoktur!

Evhad’in her mısraı ariflerin sır bahçesidir; Hayyam’ın her mısraı sarhoşların meyhanesidir!

[497]

Kuşkusuz Evhaduddin rubainin hakkını vermiştir; Ömer Hayyam da onun gibi üstattır!

Evhad’in dört mısraı mesire bahçesidir, Hayyam’ı yorumlamak, neşe veren şarap gibidir!

[498]

Yazık ki sevgili gözümün önünde değil, servi boylunun gölgesi de başımda değil!

Cemalinin ayrılığından kuru tenim ve yaşlı gözüm var, onun hatr, hayali var, ama gözümde değil! 

Yazık ki sevgili gözümün önünde değil, gümüş tenli servi boylum yanımda değil!

Kederli gönlümde, yarin derdi var; başkasının derdi değil!

[500]

Ya Rabbi! Senin kapın her yaşlının, her gencin sığınağıdır, yolunun toprağı gönül gözünün ve ruhun sürmesidir.

Merhametinden o sırrı bize ihsan et, çünkü o cevher sıfatlı, halkın gözünden gizlidir.

[501]

Zülfünün hikâyesi dillere düştü düşeli, yüzündeki ben yanağına yasemin gibi düşmüş.

Yanağının gülü göğsümde açmış, servi boyunun gölgesi üzerime düşmüş.

[502]

Ey sevgili! Senin gamın dostumdur, dertdaşımdır; derdin hasta gönlümün şifasıdır.

Aya benzeyen cemalin olmadan karanlık gecemde, mumum kıvılcım saçan ağlamaklı feryadımdır.

[503]

Ey dost! Beni rezil rüsva etti derdin, iki gözümü kan ırmağına çevirdi derdin

Şu gurbet diyarında avare gönlümü, birden sabırsız ve kararsız kıldı derdin

[504]

Burhân gönlünü bir sevgiliye vermiş, gözünü onun yüzünü seyre açmış.

Üzerime ışık salan bir yüz, senin toprağına sanki güneş parıltısı gibi düşmüş. 

Ezelden beri velayet şahına yalvarıyorum, hem velayet yolunun yolcusu oldum!

Ali sevgisiyle Burhân gibi gönlüm diri, benim ruh âlemimdedir o velayet mâhı!

]506]

Canımız sevgilinin yanından geldi, bu keder evine ağlayarak geldi!

Figan eden bülbül gibi gelmişse de onun izinden gonca gül gibi gider!

]507]

Ey sevgili! Senin vuslatının şevki gönlümden gitmedi, hatrın, hayalin de gözümden gitmedi

Bir ömürdür aşkının yoluna ayak basıyorum, iki siyah zülfünün ve beninin sevdası gitmedi

15081

Şüphesiz bütün canlılarda ruh vardır, hepsinin tabii vazifeleri aynıdır!

Her kim bunun araz ve cevherini anlarsa, bununla anlaşılır ki o, insandır!

15091

Sevgilinin derdiyle âlemde mutlu olan azdır, canını verecek itaatkâr âşık azdır.

Dünyada heva heves düşkünleri ؟oktur ancak özgür bir kul azdır.

]510]

Dostun yurdundan geldik biz buraya, dosttan yana gidiyoruz ey gönül, üzülme!

Ey saba! Bizim gibi bir can atana dostun siyah sa؟ının hoş kokusunu getir! 

Soğuk âhıma senin derdindir sebep, gece dolaşan ay gibi yüzündür sebep!

Gönlün binlerce feryatla inlemesine, senin gül misali cemalindir sebep!

[512]

Ey gönül! Bedi bir söz istiyorsan benden, sözü, sevgilinin kırmızı dudağından dinle!

Dedi: “Sözüm mü daha iyidir, ayın ışığı mı?” Dedim: “Işıktan daha iyidir söz.”

[513]

İnlememe derdin sebeptir, gece dolaşan ay yüzün sebeptir!

Benim gibi âşık bülbülün feryadına figanına, senin kırmızı gül misali gülen yüzün sebeptir!

[514]

Sevgili ve onun cemali aşkıma sebeptir, hem al yanağının ateşi sebeptir!

Senin mihrabın bir köşesine oturmana Ey Burhân, onun hilal gibi güzel kaşları sebeptir!

[515]

Sevgilinin rıza göstermediği her iş abestir, onu hayal etmeyen bütün düşünceler abestir!

Ey oğul! Gönül güzelinin aşığı ol, çarşı pazar güzellerinin aşkı abestir!

[516]

Burhân’ın mutluluğuna sevgilinin derdidir sebep, onun sarhoşluğuna sevgilinin dudağıdır sebep!

Zifiri karanlık gecemin aydınlığına şu kıvılcım saçan âhımın ateşidir sebep! 

Ey hoca! Alet ilminden söz ediyosun, fen bilimlerinden de bahsediyorsun adet üzere!

Yüzlerce yazıklar olsun, vahdet ilminden hiç bahsetmedin ömründe!

[518]

Ey sevgili! Sen yarama ila؟ eylesen yaraşır, senin dudağının tadı yarama ila؟ olur!

Senin aşkının derdinden gönül ateşim yanmakta, gel iki kırmızı hünnabından ilaç yap!

[519]

Biz, senin gibi güzellik sultanına muhtacız; bizim gibi yüz binlerce dilenci muhtaç!

Bir nazar eyle biz yolunun toprağına, bilirsin toprak kimyaya muhtaç!

[520]

Burhân! Faydasız iş boştur, faydasızların işi perişanlıktır!

O riyakâr zahid gibi sürekli kuru tespihin üzerine kıvrılma!

[521]

Feleğin elindesin, acı ؟eken gönlü incitme, onun cevrini cefasını çek, ama sakın incitme!

Eğer sevgili sana ihsanda bulunursa yok deme! Sana küserse de sen başkalarını incitme!

[522]

O riyakar şeyhin başında ta؟ var, Hallacın iki ayağı altında sayısız ta؟ var.

Ey efendi! Dört dörtlük adamın alameti, gönlünü bela okuna hedef yapmış olmaktır. 

Onun dudağı İsa’nın nefesi gibi cana can katar, cemali Meryem’in Isa’sı gibi bir gonca güldür!

Güneşlenen beni vardır onun, âh ne güzel! Mesih’in kutlu gönlü gibi komşusu vardır onun!

]524]

Sevgilinin feyiz ve ihsanlarla dolu kırmızı dudağı, bahar gibi gönüllere taze can bağışlar!

Tıpkı gonca gül gibi kapımdan girdi gireli zavallı gönlüm Nasuh tövbesi gibi kırıldı!

]525]

Âlemde kimse Hz. Nuh gibi bir tufan görmemiştir; herkes boğuldu ve Nuh gibi bir padişah kurtuldu!

Gözbebeklerim, dert tufanı şu benim gamlı gözlerimin ortasına Nuh gibi düşmüş!

]526]

Senden dinlerim Mesih’in sözünü, sende görürüm Mesih’in yolunu ve yordamını!

Her an mucizelerden dem vurur, onun kırmızı dudağı Mesih’in işini yapar!

]527]

Sevglimin sözü tatlıdır, fasihtir, Mesih’in cana can katan, gönlü hoş eden konuşması gibi.

Dedi: “Bu dostluğun nişanesidir; sen, tespih yerine saçımı avucuna al! 

Ey sevgili! Senin hayalinle sabaha kadar uyumadım, senin hatıranla uyanıktım sabaha kadar!

Parlak ay gibi yüzünün ayrılığından, karanlık gecede ağlayıp sızladım sabaha kadar!

[529]

Belh’in gülünden, baharından ayrılığına ağlar, Rum diyarında benim gönlüm gibi Belh’in bülbülü!

Ateş saçan âhıyla yuvasını yakmış, Burhân gibi ayrılmış Belh’in çimeninden!

[530]

Senin sarayının kemeri feleğin Zuhal yıldızından üstündür, cemalin ise feleğin parlayan ayından parlaktır!

Aşk âleminde koşar gönlüm, gece gündüz Türklerin muradınca döner şu felek!

[531]

Feleğin ayı ve güneşi gibi parlaktır gönlüm, feleğin yıldızı gibi görünür gözyaşım!

Bir güzelin aşkından feleğin kuyumcusu gibi acımla, kederimle, soluk benzimle döner dururum!

[532]

Belh bahçesinde senin cemalin gibi gül yok, gönlüm gibi Belh’in güzel öten dudağı var!

Güzeller şahısın! Binlercesi kapında, Belh’in Burhân’ı gibi himetçin var senin! 

Aşığın elinde her an kadeh vardır, ey şeyh! Sevgilinin aşk şarabından sarhoştur, ey şeyh!

Ölen Feyzî, hür bir rinttir, tespih ve seccadede nasıl olur, ey şeyh!

[534]

Ey şeyh, sen dert ehlinin hâlini nerden bileceksin! Ceviz değil ki bu, dişinle kırasın!

Görünüşte ayak tabanındaki toprak gibidirler ama onlar pek yücedir, ey şeyh!

]535]

Sen daima dünya ile meşgulsün, ey şeyh! Gönlünü şan ve şöhrete bağlamışsın, ey şeyh!

Sürekli kurallara bağlısın hep, sen kalp huzurunun zevkini bilmezsin, ey şeyh!

]536]

Mana erinin sinesinde maden vardır, biricik yakut gibi sözü vardır.

Feyiz ve parıltı dolu gönlü ve gözünün gökyüzü gibi güneşi ve ayı vardır.

]537]

Benim gibi gönlü hastanın kulağı senin sözünü ister, yaşlı gözüm senin gönül bezeyen yüzünü ister.

Gönlüm senin sokağında oturmak ister, yoluna ayak basmadan fikrini ister.

]538]

O sevgili, harap gönülden başkasını almaz, ağlayan ve yaşla dolu gözden başkasını almaz!

Mutluluk, huzur, yemeyi içmeyi ve uyumayı almaz, bir güzelin, nazlının aşk ateşinden başkasını almaz! 

Güneşim bana bir güzel nazar etti, servi boyunun gölgesini başıma saldı!

Bir gece o gümüş tenli ay, yüz parça olmuş gönlüme muhabbetini saldı!

[540]

Perişan hâlim görülürse, feryat ve figanım duyulursa,

Gönül haremim sevgilinin yeri oldu, canan oraya din yolundan gelir.

[541]

Âlemde ne can kalır ne beden, ne yeni sevgili kalır ne eski!

Benden söz ehline iki büyük yıldız  gibi parlayan şiirim hatıra kalır!

[542]

Sevgililerin yazısı “Reyhan hattı” gibidir, bizim gibi gariplerin can gıdasıdır!

Açtık, gül gibi tomurcuklandık; muhabbet ve vefa sözü bundan belirdi!

[543]

Gönlümden parlak ateş çıkıyor, ıslak gözümden yaş damlıyor!

Hayır, hayır! Yanlış söyledim, teşrifiniz için saçmak üzere gözümden saf inci çıkıyor!

[544]

İmamlarımız on iki padişahtır, on iki ay gibi ışık saçarlar.

Zahirde şan ve şöhretleri olsa da batında hepsi, bir ay gibi, bir nurdur. 

Sevgili bize birkaç muhabbet mektubu göndermiş, onu birkaç defa başımıza ve gözümüze koyduk!

Bizim uğurlu ulağımız, bir süredir derdimizi paylaşmaktan ötürü yoksa birkaç kez hastaya can gıdası mı getirmiştir?

[546]

Bu dünyada feleğin annesi, yüz bin sanatlı gönül gibisini doğurmaz!

Burhân da âşık gönlü gibi aşkın divanelik ilimlerinde üstattır!

]541]

Bir sevgilinin aşkını barındıran şu âşık gönlüm, her sabah akşam feryat ve figan etmekte!

Keder yurdunda, gurbet diyarında Burhân’ın, sevgilinin derdi gibi bir dertdaşı var!

]548]

Âlemde kimse senin gibi bir sevgili görmedi, benim gibi divane âşığı kimse görmedi!

Cem meclisinde senin cemalin gibi mumu kimse bulmadı, mahzun gönül gibi pervaneyi kimse görmedi!

]549]

Ne güzel! Bak, ayım geliyor, günahkâr gönle sevinçle giriyor!

Herkes Burhân gibi nasıl çeker dert yükü! Herkesin elinden gelmez aşk işi! 

Eyvahlar olsun! Lale renkli yüzün damgası yürekte kaldı, ayna gibi gönülde aşk kaldı, divanelik kaldı!

Burhân hiçbir zaman perde dışında söz söylemedi, bu sebepten sevgilisinin kederinin sırrı gönülde kaldı!

[551]

Âvare gönül bir ömür çölde dolaştı, divane Kays gibi, Leyla’nın ardında dolaştı!

Garip ve kederden doğma Burhân gibisi, aşk ve sevda yolunda yiğitçe dolaştı!

[552]

Kusurlu gönlüm kâmil insan arar, kemâl güneşini karşısında arar!

Talep yoluna düştü Burhân, bir ömürdür kemalât için vesileler arar!

]553]

Senin cemalin gibi zamanın güneşini kim görmüştür? Senin güzelliğin gibi gülbahçesini, baharları kim görmüştür?

Âlemin gözü uçsuz bucaksız çokça deniz görmüştür, benim gözyaşı selim gibi tufan vaktini kim görmüştür?

[554]

Senin yüzün benzeri âlem güneşini kim görmüştür? Senin gibi kutlu baharı kim görmüştür?

Zaman pek çok şey görmüştür, fakat Burhân’ın gözü gibi dert denizi kim görmüştür? 

Sevgilinin tıpkı yanağı gibi bağı baharı olduğu için, Burhân gibi şarkıcı bir bülbülü var!

Güneş huylu ayımın güzellik ve cemal âleminin tıpkı saçı ve yüzü gibi gecesi gündüzü var!

]556]

Yazık ki ne yazık uzun zamandır sevgilim gelmedi; bahar geldi, o gül yanaklım gelmedi!

Bahar bulutu ağlayarak geldi ancak ne fayda, gülen yanaktaki gül misali sevgilim gelmedi!

[557]

Sevgilinin yakışını mahzun âşık bilir, kedersiz olan onun derdini, kederini nasıl bilir?

Akıllı kişi onun aşkının sırrını bilmez; Leyla’nın sırrını Mecnun’un gönlü bilir!

[558]

Ey cemali dün dece bu mahfilin mumu olan sen! Bir kelebek gördüm ismi gönüldü!

Bir kimse senin vuslatına yol buldu, o da su ve çamurun kirinden arınmıştı!

[559]

Yazık! Bir zamanlar sevgilinin meclisindeydi, al dudağı şeker saçardı, yüzü güleçti!

Bugün gönül zindanımda bir sultan var, o da Ken‘an Yûsuf’unun sarayının önününde! 

Alem çok kâmil insan gördü, ancak sır bilen Süleyman gibisini az gördü!

Gönlünde Hz. Muhammed’in evlatlarının muhabbetini buldu, başında İbrahim b. Edhem’im tacını gördü!

]561]

Leyla’nın sevgilim olduğu o günden beri, Mecnun gibi dert çölü de benim gül bahçem oldu!

O ay yüzlünün yakışı ve ayrılığından karanlık gecede, kandilim ateş saçan âhım oldu!

[562]

Gönlüm, gece dolaşan bir ayın ardında dolaşır; zannetme ki usulsüz erkansız dolaşır!

Burhan doğru yola düşmüştür de bir ömür çoğunlukla bir güzelin peşinde dolanır!

]563]

Ey Burhân’ın iki gözünün nuru olanlar! Sizler üç incisiniz ; âlemin hediyesi ile birlikte, beş serversiniz.

Altı kapılı hânede yedi ışığın sultanı  gibisiniz, ömür ağacından ve ebedî saadetten nasiplenmişsiniz.

]564]

Senin derdinin zorluğunu bir âzade hiç bilir mi? Senin belâ zincirinde can veren bilir!

Vatanın ve eski dostların kıymetini hüzün ülkesine ve gurbete düşmüş bilir! 

Gönül bir kuyada inleyen Yûsuf gibi, her an kara bahtından inler!

Sabah akşam bülbüle nispet kafesimde ilâhî kuş inler!

]566]

Hak’tan korkmayandan, ehl-i beyt ağlanırken gülenden şikâyetçiyim.

Hz. Peygamber’i ve onun ailesini incitmeyen o sahabeye medh u sena eylerim.

[56٦[

Aman ha! Halefler, namertlerden kötüdürler, hepsi bilgisiz ve akılsızıdır

Hepsi âlimin katilidirler ve cahilden yanadırlar; insan suretlidirler ama canavar ve yırtıcıdırlar

]568]

Ey kırmızı dudağı sarap renkli olan, ey güneşin kızı gibi parlayan!

Ay gibi beyaz yüzün ne güzel senin! Siyah zülfün gibi güzel bir örtüsü var!

]569]

O perinin gece renkli zülfü var, gönül ؟eken ay gibi cemali var!

Burhân seher kadehini ne yapsın? Onun dudağı gibi mücevherden kadehi var!

]570]

Benim ağlamama gülüyor gül yüzlüm; mum gibi gülmekten ne zaman ağzını kapatacak?

Benim gibi bülbül sesli aşığa değil de, gonca gül gibi bir çer çöpe bağlı! 

Gönül kuşum senin avcı nergis gözlerinden inler, iki zülfünün tuzağından ve senin zulmünden ağlar!

Burhân senin ince belinin gam yükünü ؟eker, şimşir boylu servi gibi boyunun derdinden inler!

[572]

Gül bahçesine bak! O salınarak yürüyen servi boylu geldi; gül gibi gülerek güler yüzle geldi!

Sabah rüzgârı, o ay yüzlüye hoş geldin demek için Burhân gibi yüz heyecan ve aceleyle geldi!

[573]

Ne Nemrut’tur şu alçak felek! Aşığa musibet ve bela hep ondan gelir!

Nerede bir gönül ehli bulsa, Halilullah  gibi ateşe atar!

[574]

Hâce Mirzâ  kâmil bir pîr idi, toplulukların mürşidi ve efendisi idi!

Kardeşimin de onun gibi bir kıblegâhı var idi; zamanın arifi ve güzel suretliydi!

[575]

Kemâleddin Yahya  baş tacı idi, gönlün kıvancı, gözün nuru idi!

Onun gibi ؟ocuğu feleğin anası az doğurdu, kamil velî ve nazar sahibi idi! 

Gül Muhammed çok güzel işler yaptı, Haydarın nesline de hizmet etti!

En büyük evlat, Sofinin rahmetidir, güzel bahtlıdır, çünkü hacc-ı ekber yapmıştır!

5٦٦١\

Servi boylum, lâle yüzlüm girdi kapımdan; mutlu ve gülen gül gibi yanıma geldi!

Ne hoş! Lütfedip o güneş gibi ayım, gönlümü ve feryadımı teskin için geldi!

[5٦8\

Adaletten ve doğruluktan daha iyi bir düzen kurucu yoktur; öğrenilmiş akıl gibi tertip ve düzenleyici vardır!

Ey Müslümanlar! Âlemde birlikten daha büyük güç yoktur!

\579]

Yüce kimseler gönül nurunu parlattılar, din ilmini Ali’den öğrendiler.

Cihad yolunda can ve baş verdiler, dünya malını dine sattılar.

15801

O güneş bana bir nazar attı, servi boyunun gölgesini başıma saldı!

Bir gece, onun gibi gümüş tenli bir ay, muhabbetini inleyen gönlüme attı!

\581]

Dostum, beş âl-i abâdır , hepsi dinin ve iki âlemin sultanıdır.

Önderim on iki imamdır, çünkü onların on iki ay kalpleri temizdir. 

Âhımın ateşiyle kanım alevlendi, çünkü ateş gibi gönlüm parladı!

Lâle yüzlü sevgilinin derdinden, yakışından, yüreğimin damgası güneş gibi alev saçtı!

[583]

Senin gibi güneşi sanki kimse görmedi, Ey Mesih! kırmızı dudağın gibisini kimse görmedi!

Herkes geceyi bezeyen ayı görmüştür, ancak yüzün gibi gönül süsleyen ayı kimse görmedi!

[584]

Gönlü dertle dolu olmayandan, yüzü solgun, soğuk âhı olmayandan,

Erlik nişanı arama, gerçekten o namerttir, adam değildir!

]585]

Hocanın terbiye eden gayret ve tokatı gibi her liyakatsize kim yetenek verdi?

Ey gönül! Doğruluk içindeki tabiat ve terbiye olmuş nefis, Allah vergisidir, Allah vergisidir, Allah vergisidir!

[586]

Ey şimdi mutsuz olan Buhara halkı! Ne yüzden diri diri gömüldünüz?

Kulun kulu olmak çok ayıptır, hepiniz hür, hepiniz özgürsünüz!

[587]

Ey Fars ehli, gönlümüz gibi uçun, himmet kanadını açın yukarılara uçun!

Bütün Batı âlemi gelişmişliğin zirvesinde bugün, siz de yerden Süreyya yıldızına kadar uçun! 

Derdinden gücüm dermanım kalmadı; berrak gönlümde sabır, takat kalmadı!

Sana yanmaktan gecem karardı, nasıl edeyim? Gözümün kandilinde yağ kalmadı!

15891

Gönül, siyah zülfünün derdini ؟ekiyor, ay gibi yüzünün hasretini ؟ekiyor!

Gece gündüz senin yadınla inleyen Burhân, yolunda yangın çıkaran âh ؟ekiyor!

15901

Ey Fars ehli! Kalkınma yönünde yolculuk edin, fazilet ve olgunluğu kendinize rehber edinin!

İran’ı baştan başa nizam ve adaletle Avrupa ülkelerinden daha mamur kılın!

[591]

Güneş ve ay gibi beyaz bir yüzün var, söğüt kokulu zülfün gibi siyah nur yok!

Benim gibi Lebid’in  yakıcı iki yıldız gibi şiiri, Zühre’yi raksa getirse yakışır!

[592]

Dün gece öğrenilmiş akla sordum: “Bütün güçler daha güçlü olanı nedir?”

O gönlü nurlu pir şöyle cevap verdi: “Birliktir, birliktir, birliktir”

[593]

Burhân’ın babasının çok nişanı vardır; nurlu ve gülen yüzü vardır!

Süleymân gibi şan ve şöhreti vardır, saadeti ve ebedî makamı vardır! 

Birkaç kibirli fakirlik abası giymiş, bu bir kaç kendini bilmez seçkin kisvesine bürünmüş!

Hüzün meclisinde birkaç kadeh vurmadan kendinde olmayışlık ve sarhoşlar âleminden söz ederler!

[595]

Surette insan biraz nimet bulup adi felekten biraz nemalanınca,

Allah’tan utanmayan bu birkaç kendini bilmez, kendilerini kâmillerin kıyafetiyle süslerler!

[596]

Çile ehli erenlerin âhları vardır, senin vuslat haremine yollan vardır

Bütün medrese ve dergâh bağından kurtulmuşlardır, çünkü senin aşkın gibi dayanakları vardır

[597]

O sevgili bize gönül okşayan cemalini versin, hoş kokulu zülfünün sevdasını versin!

Kendisine yanıklara mum gibi, vuslat hareminin köşesinde yer versin!

15981

Yol ereni isen gamdan başkasını beğenme, sevgilinin gönül aydınlatan aşkından başkasını beğenme!

Sarhoşluk meclisinde aydınlanmak istiyorsan, sadece onun kadehini beğen Cem’i beğenme! 

Gönlüm sana vuslatı senin gibi söz verenden arzular, özelilikle gül mevsiminde, uygun vakitte arzular!

Senin şeker saçan kırmızı dudağından öpmek istiyorum, kadehi güzelin elinden talep eden sarhoş gibi!

16001

Senin aşkının sırrı dile gelmez, gizli hazinedir ifade edilmez!

Senin gibi sevgilinin vuslat mücevheri, onun bunun eline hiç geçmez!

[601]

Sevgilinin sırrı kaleme gelmez, meclisinin kadehi Cem’in eline geçmez

İnce sözlü Belh’in Burhân’ı gibi, o sevgilinin vasfının üstesinden gelemez

[602]

Dünya ehli para peşinden gider, ahiret ehli Hakkin dergâhına kadar gider!

Dünyalık mal mülk kalır burada, dinden kazanılan oraya kadar gider!

[603]

Gül onun aşkının nağmesini neyden dinler, sürekli semada ard arda dinler!

Burhân! Sema vaktinde can kulağım, neyden onun bütün dert sırlarını dinler!

[604]

Sevgilinin aşkına mahrem olan nasıl dünya derdinin zebunu olur?

Bir gönül, bir lâle yüzlü ile beraber olursa, ateşin başında da olsa mutlu olur! 

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Resûlullah’ın iki gözüdür, Haydar-I Kerrâr’ın ve Fâtıma’nın gönüllerinin serveridirler.

Muhabbet ve vefa âleminin şahıdırlar, çünkü vuslat yolunun kumandanlarıdırlar.

[606]

Muradının hep hasıl olacağı şeyi yap ki iyi huyun kötüsüyle değişsin!

Ruhunun kâmil olacağı işi yap ki, ten mülkünde âdil sultanın olsun!

]607]

Sevgilinin dert ve gamını çek, işe yarar; ondan gönle sayısız mutluluk gelir!

Eğer bu gönül kapısını açarsan, sevgili, gül gibi sevinçle ve gülerek gelir!

[608]

Başında sevgilinin hayali olan adamın muhakkak nurlu kalbi ve gözü vardır.

Onun derdi İsâ nefeslilerin gönlüdür, zannetme o her eşekte vardır.

16091

Ateş gibi suyu her insan içmez, Meryem’in suyunu  İsâ nefesli rint içer!

İnsan, sevgilinin derdiyle gönlünü mutlu kılandır, âlemin gamını çeken, insan değildir!

[610]

Bir gece sevgili, parlak yüzüyle geldi, ayın on dördü gibi kapıdan girdi!

Gonca gül gibi, yaşla dolu gözün yolundan ateş kanatlı tavus gibi  gibi geldi! 

Onun güzel yüzünün gonca gülü var, gönlüm gibi ağlayan bülbülü var!

Senin ayrılığından Burhân’ın yanan gönlünde lâle gibi damgası var!

[612]

Senin cemalinin güzel bir gülü var, gönlüm gibi bir bülbülü var!

Ey Burhân! Hele aşk meydanının tabiatım gibi bir düldülü var!

[613]

Burhân aşk ve sevda yolunda koşar, kıvılcım çıkaran âhıyla sahrada koşar!

Bir ömürdür Mecnun gibi çölde gezer, gönlü gibi Leyla’nın ardından koşar!

[614]

Senin sokağına Belh’in Burhân’ı gibi şair geldi, kırmızı gülünün arzusuyla onun gibi bülbül geldi!

Senin genel lutfuna güvenerek murad almak üzere, senin güzide halvetine benim gibi garip geldi, ne güzel!

[615]

Ey gönül bütün mahlûkat nereden meydana geldi? Kesinlikle biliyorum Allah’tan meydana geldi!

Hak zatının güneş gibi zerreleri bizleriz; bizim varlığımız onun varlığından meydana geldi!

[616]

Feleğin gözü bir uluyu az gördü, Süleyman gibi nurlusunu az gördü!

Âlemde çok şair gördü, Burhân gibi en şairini az gördü! 

Ey sevgili! Sevdan başımdan gitmiyor, cemalinin aşkı âşık gönülden gitmiyor!

Derdinden gözden yaş gidiyor ancak, gamının ateşi sineden hiç gitmiyor!

[618]

Zülfünün altındaki yüzü parlayınca, sen sanırsın, ay siyah buluta girdi!

Onun iki zülfü yüzüne başka güzellik verdi, hâle gibi ayın etrafına süs oldu!

[619]

Âlem, Süleymân gibi Hak erini az görmüştür, âlem onun gibi Burhân sahibini az görmüştür.

Nebî’nin muhabbetiyle dünyanın etrafını döndü; âlem, onun gibi Selmân’ın  ikincisini az görmüştür.

[-620]

Asırlardır Veysel Karanî gibisi gelmedi, benim müşfik babam Süleymân gibisi gelmedi!

Zamanın o eşsiz ârifi gibisi gelmedi, bunun gibi güzel ahlak sahibi kimse gelmedi!

[621]

Sevgilim, feryadımı duyup gelir, hâl-i pürmelâlimi duyup gelir!

Cananın makamı oldu gönül haremim, oraya yoldan görüp gelir!

[622]

Sevgilinin kırmızı gül gibi güzel yüzü var; ağzında gonca gibi tebassüm var.

Zülf yılanı onun hurma ağacı boyuna dolanmış, onun kıl gibi nazik ve ince beli var. 

Feleğin dönüşü, bizim âlemimize nasıl sığar? Onun güzide halvetine melek nasıl sığar?

Ey Burhân! Temiz gönlümüzün haremine, bu köpek gibi pis nefis nasıl sığar?

]624]

Şâh-ı merdân elimden tutunca, onun nefesinin feyziyle konuşmak kolay oldu!

Kul Burhân, Ehl-i Beyt’in muhabbetiyle Osmanlı’nın bu toprağının süsü oldu!

]625]

Ali Nakî âleme güneş gibi ışık verdi, böylece Ahmed’in temiz soyuna canlılık verdi!

Hz. Ali’nin on dördüncü imamı odur; çünkü babası Muhammed Takî gibi ilim öğretti!

]626]

İmamlarımız on iki şahtır, on ikisi ay gibi nur saçarlar.

Hepsi dinin emiri ve reisidir, hepsi insanların ve ruhların sığınağıdır.

]627]

Adaletli padişah muradına erer, mülkü bayındır ve devamlı olur.

Bir millet adalet üzere olursa, mecusi de olsa iyilikle anılır.

]628]

Hz. Mahmud’un  devlet güneşinin gölsesinde saadetli geçmiş gibi bir geleceğimiz var.

Bir ömürdür garip ve âşık Burhân gibi vadedilen Mehdî’yi bekliyoruz. 

Servi boylumun salınarak yürüyüşü var, kıvrım kıvrım, büklüm büklüm zülfü var.

Mübtelâ Burhân’ın gönlü bir ömürdür, derdi gibi dost ve mahremi var.

[630]

Ey kötü kimse! Düşmanın dostu oldun, düşmanın düşmanı asil soylu olur.

Hem Ebû’]-Hasan’ın muhabbetinden söz ediyorsun hem onun düşmanına insaf ediyorsun.

[631]

Bu aşk saadeti her dilencide olmaz, bu fakr âlemi de her padişahta olmaz.

On günlük dünyanın nimetlerinin isteği ve hevesi, doğruluk yolunun erlerinde olmaz.

[632]

Gönül alan sevgili gönlümüzü götürdü, salınan servi gibi boyuyla götürdü.

Beni Burhân’ın dergâhından sahraya, lâle gibi evlatların yüzlerinin hayali götürdü.

[633]

Yüzünün beyaz güneş gibi gölgesi var, amber kokulu zülfün gibi ziyneti var!

Gönlüm aşk pazarının tüccarıdır, senin sevdan gibi hoş sermayesi var!

[634]

Adalet âleminin sultanı Hüseyin’dir; din mülkünü baştan başa mamur etmiştir!

Kâfirin zulüm kılıcıyla öldürüldü; ancak, bununla dedesine yeni bir can vermiştir! 

Gözüm senin al yüzünü gördü göreli, gönlüm ay gibi güneşin karşısına geçti!

Ben Burhân gibi kuru dudak isterim; ebedî hayat nur bağışlayan pınardandır!

]636]

Bir ömürdür gönlüm o ayın peşinden koşar, onun derdinden her karanlık gece çokça âh çeker!

Dünyanın bağından kurtuldu Burhân ancak, onun siyah zülfünün tuzağından kurtulamadı!

]637]

Ey oğul! Mutluluğu dertte ara; sen aşk ve âşıklıktan başkasını beğenme!

Burhân gibi özgür olmak istiyorsan, gönlünü sevgilinin zülfüne bağla!

]638]

Ey evlatlarım! Yıldız gibi aşikârsınız, Ebû’l-Hasan’ın soy denizinin incilerisiniz!

Benim iki gözümün ve canımın nurusunuz, üç beden  olsanız bile aslında tek vücutsunuz!

]639]

Evlâtlarım parlak yıldız gibidirler, babalarının canı ve göz nurudurlar!

Işıldayan üç mücevher gibidirler, kendi kadir kıymetlerini bilirler!

]640]

Ey evlatlarım! Sizler Hüseynîsiniz, babanızın canı ve gözlerin nurusunuz!

Işıldayan üç mücevher gibisiniz, kendi kadir kıymetinizi bilirsiniz! 

Bütün dünya ehli uykudadır; aşkın hoş kokusunu nasıl alırlar?

Ey Efendi! Ömrünle, malınla gururlanma, hepsi sudaki nakış gibidirler!

[642]

Başında sevgilinin hayali olan adamın, elbette nurlu kalbi ve gözü vardır!

Onun derdi İsâ nefeslilerin kalbindedir, zannetme ki o her eşekte vardır!

[643]

Samed olan Allah’ın yakınlık dergâhına varmak istiyorsan ey oğul, baban gibi Ali’nin yolundan git!

Baban gibi kendi müşkilinin halli için sabah akşam sıdk ile “Yâ Ali meded!” de!

[644]

Senin gibi sevgilinin cemalinin derdi gönülden gitmez, zülfünün sevdası baştan gitmez!

Vefalı Burhân’ın, senin gibi latif kokulunun kapısının toprağından başka yere gitmez!

[645]

Her kimin elinde sevda kadehi yoksa, gönül bezeyen sevinci, neşesi yoktur!

Eğer bir güzel, yanında bir âşık varsa, onun dünya ve dünyada olanlara ait derdi olmaz!

[646]

Burhân’ın gönlünde bir güzelin aşkı var, iki gözünün yaşı gibi bir ırmağı var.

Onun ay misali yüzünün ayrılık derdinden gönlümde gecenin feryadı var. 

Sevgilimin salınan servi gibi boyu var, gül gibi yüzü, gonca gibi ağzı var.

Burhân’ın gönül alan sevgilisi var, derdi gibi can dostu var.

[648]

Sürekli sevgilinin derdini ؟eken Burhân’ın, yanan gönlü ve yaşlar akıtan gözü var.

Sadberg gülü gibi cemalinin hasretiyle bülbül gibi âhı, zarı var.

[649]

Sevgilim dün gece gülerek kapımdan girdi, naz ve işveyle yanıma geldi.

Perişan hâlimi sormak için gözümün önüne ince bellim geldi.

[650]

İslâm âlemi bugün hasta! Oysa kendilerini sağlam görüyorlar.

Zamanının akıllı İsevî tabibi şöyle demiş: “Küçük hastalıkları tedavi etmek mümkündür”.

[651]

Dostlar! Dünyanın ardından gitmeyin, din yolunda hele yiğitçe koşun!

Rezilliğin analarından kurtulun, Alevî dedelerin takipçisi olun!

[652]

Âlemde dervişin sevgiliden başka bir şeyi yoktur, onun derdi ve gamından başka dostu, dertdaşı yoktur!

Yabancıların elinden kurtulmuş da maşuka bağlanmıştır, sevgilinin cemalini görmekten başka arzusu yoktur! 

Ey gönül! Alçak insanlar kimlerdir, bilir misin? İşte bu hilekârlar, aptallardır!

Üzerlerinde tamamen seçkinlerin kıyafeti vardır, körleri aldatmayı iyi bilirler!

]654]

Hak Teâlâ bütün kulların üzerine bu içtihat kapsını açmış!

Ey hoca! Allah bu kapıyı açmış, özgür kul onu nasıl kapatır?

]655]

Bizim bu milletimiz gamsız, o sebepten perişan haldeler!

Gözümüz peygamberlerle aydınlanır, eğer beyinleri varsa!

]656]

Acem büyükleri ne özlü sözler söylemişler, akıl kulağına birçok söz incisi delmişler!

Bugün Burhân gibi bir şuurlu var ancak onlar iyilikle toprağa verilmişler!

]657]

Ey hoca! Benim içtihat kitabım var, onda içtihat bölümleri var!

Ben demiyorum, kitap diyor: “İçtihat güneşi cana can katar”!

]658]

Kuru kafalı şeyh eğer kınarsa, benim gibi bir sarhoşa ne zararı olur?

Burhân’ın elinde kadeh varsa, onun da üzerinde nifak kisvesi var!

]659]

Nevruzda adet üzere öten bülbül, meveddet ve taharet ayetlerini okur!

Sadberg gülü ağacının dalı üzerinde şevkle velayet şahının menkıbesini güzel okur! 

Sevgilimin avcı gibi bir hâli var, zülüf ve ben gibi tuzağı, yemi var!

Benim divane gönlüm gibi onun cemalinin mumunun binlerce kelebeği var!

[661]

Varlık sırrından kimse haberdar değil, bu meseleyi düşünmek hayreti artırır.

Zatın keşfi mümkün değildir ey hoca! Biz ihata olunduk, kendisine ibadet olunan Allah ise her şeyi kapsayıcıdır.

]662]

Hoca malı, mülkü beğenmez, çünkü sahibi ondan zarar görür!

Feleğin derdinden kurtulmak istiyorsan gönlünü Burhân gibi sevgilinin zülfüne bağla!

]663]

Bülbül taze gül için dikenin zulmünü çeker; gönlüm, bir sevgili uğruna başkalarının kınamasını çeker!

Adam dediğin, âlemin faydasız derdini çekmez, çilekeş Burhân gibi yiğitçe sevgilinin derdini çeker!

]664]

Dün sevgili salınarak kapımdan girdi, bahar gibi gülen yüzüyle geldi!

Naz ve cilveyle yanımdan geçti, ne mutlu, o gül yüzlü servi geldi!

]665]

Âlemde güzel şöhrete sahip olanın adaletli Husrev  gibi bir ordusu vardır!

Ateş dolu gönül, yaş dolu göz gibi, aşk ve dert ticaretinde ortağı vardır! 

Gönlümden alevli ateş çıkıyor, yaşlı gözümden yaşlar akıyor!

Hayır, hayır yanlış söyledim; gelişini kutlamak için gözden saf inci dökülüyor!

[667]

İlek Mâzî  yüce bir sultan idi, Özkend şehri onun başkenti idi!

Atamız Burhâneddin Kılıç , o saygın emirin tahtına oturdu!

[668]

Burhâneddin Kılıç yegâne şahtır, onun gibi sultanı âlem az görmüştür!

Muslihuddin Hocend’in  elinden, Edhem hırkası ve tacı giymiştir!

]669]

Hayfa’nın safını kıranlar savaşta değiller, âlimlerin işi de meşveret değil!

Vatan evlatlarına binlerce yazıklar olsun! Dedelerinin ve babalarının izinde değiller!

]670]

Bütün âlem, Allah’ın haddinden fazla nimetiyle mutlu oldu!

Allah’ın türlü türlü nimetlerinden yoksullar gibi rızıklanırlar!

]671]

Gönül sevgilinin derdini çekmedikçe mutlu olmaz, baştan başa viran olmadıkça mamur olmaz!

Burhân! Gönül onun zülfnün esiri olmadıkça iki âlemin bağından hiç kurtulamaz!

6٦2١\

Eğer bir şah âdil olursa muradına erer; mülkü mamur ve devamlı olur.

Bir millet adaletli olursa eğer mecusi de olsa hayırla anılır.

\6٦3١

Kimse, gayretsiz ve talepsiz insan olamaz, kişi dert ؟ekmedikçe mutlu, mesut olamaz!

Sevgiliye gönülden istekle can feda etmeyen, mübarek sevgilinin safa meclisine giremez!

6٦٩\

İnleyen bülbülün gönlü gibi gönlü, gül bahçesinin dağ dağ sinesi gibi gönlü olan Burhân’ın!

Parlayan mum gibi, bu bela meclisinde yanıp yakılan gönlü, ağlayan gözü var!

6٦5١\

Ney, içindeki derdini canıgönülden söyler; inler ve sevgilinin aşk sırrından söyler!

Kıvılcımlar kopan âh ؟eker dağ dağ sinesinden, gam meclisinde ayrılık hikâyesini söyler!

[6٦6\

Âşık gönül sevgilinin hasretiyle inler, güzel yüzlünün ayrılık ateşiyle inler!

Çilekeş Burhân, her karanlık gece yarısında yasemin gibi zülfün derdinden, kederinden inler!

Haydarın muhabbetiyle mutlu ve huzurluyum, çünkü o bütün bağlardan kurtarmıştır beni!

İşte başımda bu güneş gibi ikbalim, Ali gibi gölge salar!

[<؟6٦\

Sevgilinin derdini mahzun âşık bilir; dersiz, onun derdini, kederini nasıl bilir?

Akıllı kişi, onun dert sırrından habersizdir, Leyla’nın sırrını mahzun gönül bilir

[6٦9\

Bir zamanlar nefesimiz ruhu güçlendirirdi, Mesih gibi amelimiz dua idi!

Bir zamanlar kapımız elçilerin uğrak yeriydi; nerede bizim gibi değerli misafir!

\680]

Senin derdin gibi derman yok âlemde; senin derdin olmadan hiç mutlu değil gönül!

Seni anmadan yaşayan, eşek gibidir, öküz gibidir; insanoğlu ise de, insan değildir!

\681]

Kişi kendi kirliliğinden temizlenmedikçe, kıymette çer çöpten üstün olmaz!

Gönül bir güzelin dert ve keder yükünü çekmedikçe, ruh âleminde mutlu, mesut olmaz!

\682]

Ey hoca! Seni kemale erdiresin diye getirdiler, yokluk ülkesinde mal için değil!

Sözün hep boş, hiçliğe sarılma! Ancak seni hâl ilmi için getirdiler! 

Gönlüm halvet kösesi ister, huzurlu kalbiyle başbaşa kalmak ister!

Onun elinden işret kadehi ister, sohbet esnasında dudağından buse ister!

[684]

Hayvan, ot ve sudan beslenir; insan, İlahî bilgiden beslenir!

Necef şahının nefesinin feyzinden Burhân gibi, her muhabbet eri âlemde can bulur!

[685]

Dün gece nazlı sevgilim kapıdan girdi; gül gibi gülen yüzüyle yanıma geldi.

Onun servi boyunun gölgesi başıma vurunca keder gitti gönülden, yerine mutluluk geldi.

[686]

Sevgilimin gül gibi cemali var, gönlüm gibi binlerce bülbülü var.

Onun bu güzellik bahçesinde bir ötüşüm var, .çünkü o, benim gibi âşığı bilmezlikten gelir.

[687]

Bülbül baharlarda güzel kokulu gül görür, senin yüzünü divane âşık görür.

Kokun geliyor can burnumuza, yüzünü de gönül gözümüz görür.

[688]

Bir başına özgür olmak istersen şan şöhret peşinme dolaşma sen; kalender yolundan git, murad peşinde dolaşma sen!

Haset bağından kurulmak istiyosan, aşk potasında piş, ham ham dolaşma! 

Ey gönül! Sen sevgilinin aşk yolunda dolaş, kendinden geç, aklından geç divane gibi dolaş!

Onun cemalinin mumunun ışığının etrafında baştan başa yanıp yakılarak kelebek gibi dolaş!

16901

Divane gönlümde bir ay yüzlünün sevdası var, gözümde de gözyaşı var ırmak gibi!

Onun vuslat haremine mahrem olmak istiyorum, Burhân’ın da böylesine güzel bir arzusu var!

16911

Feleğin çarkı gece gündüz döner de, zannetme ki insanların muradınca döner!

Kesin biliyorum o adi yaradılışlı, kötülerin muradı için döner!

[692]

İki gözü kanlı olan Burhân’ın, viran gönlünde sevgilinin derdi var!

Dağlanmış gönlünden her an âh çeker, ney gibi ayrılık feryadı var!

16931

Gönül bahar vaktinde sevgilinin yüzünü ister, bülbül de onun gibi gülen gül ister!

Ay gibi sevgilisine kavuşacağı gece, bendeniz güzel sesli Burhân’ı ister!

[694]

Aşk ülkesinde hırka giyenler olmaz, seccade örtünenler ve hâmuşan olmaz!

Harabat meclisindedir şarap içenler, ancak orda tesbih çekenler ve boş konuşanlar olmaz! 

Makamının yükselmesini istiyorsan ey oğul! Dedenin ve atanın yolundan git!

Allah’ın bütün yarattıklarına iyilik et ama, sen kendi kötü nefsine hiç iyilik etme!

[696]

Ali’nin muhabbetiyle yeni hayat bulur adam, onun sayesinde göze güneş gibi parlar adam!

Şahın yolundan geri kalıp kadınlar gibi oturmaz evinde, kurb meclisinde hızla ilerler adam!

]697]

Eğer bir gönülde sevgilisinin aşkı ve derdi yoksa, meyvesi olmayan bir ağaca benzer.

Kurb haremine yol vermezler gönül sızısı, yaş döken gözü olmayana.

16981

Dün gece sevgilime dedim: “Canıgönülden sana aşığım”

Dedi: “Yanan o âşığımın ateşine kendi ağlayan gözünden su dök”

[699]

Kayda şarta bağlı olmayanlar, elest dostudurlar, hepsi Ali’nin yolundan Hakk’a bağlandılar.

Gönlü derya olan o şahın muhabbet şarabından, Hak erenlerinin hepsi sarhoştur.

17001

Sünni âlim söz yakutu satar, alçak cahil ise bileği taşı satar.

Altı kapısı da kapalı âlemin pazarında usul şudur: Herkes kendi malını satar. 

Her düşmüşün elinden yiğitler tutarlar, sanma ki zenginlerin elinden tutarlar.

Alçakları koruyup kollayan bu adi dünyada fakirlerin ekmeğini ellerinden haysiyetsizler alırlar.

[702]

Senin derdinin üzüntüsünden ıslak gözümden yaş düşer; sen sanırsın gözden ancak inci mücevher akar.

Ey Burhân! Bir toz gibi senin ayağına düşen, aşk ehlinin efendisi olur.

]703]

Hakk’ı arayan erenlerin rızık bolluğu vardır, sema için can kulakları vardır.

İstanbul halkı sanat eserlerini satın almazlar, bilirim hepsinin boş konuşma adeti var.

]704]

Hak erenlerini adiler tanımaz, her heva ve heves ehli de tanımaz.

O, Hak zatının abasının altına gizlidir; doğrusu onu kimse tanımaz.

]705]

Ey oğul! Gönlünü dünyevî sebeplere bağlama; ilim hümasının avında kemend at!

Bütün mal, mülk, mevki ve makamdan, faziletin ve kemalin rütbesi yüksektir.

]706]

Hür kişiler bir sevgili talep ettiler; onun yolunun toprağına gözlerini, başlarını sürdüler.

Nefsin heva ve hevesinin pis suyuyla eteklerini asla kirletmediler. 

Allah âşıkları Hakk’ın sevgili kullarıdır; hepsi iyidir ve Hakk’a bağlıdırlar.

Ey gönül, bil ki O’nun dostlarının düşmanlan hep Hakk’ın gazabına uğrayanlardır.

[708]

Benim mahir kalemim ustadır, adet üzere sevgilinin hallerini vasfeder.

Onun hoş ve can veren sözünü, İmâd  gibi güzel hatla yazar.

[709]

Burhân sinesine bir sevgilinin muhabbetini koydu, sen sanırsın toprağa güneş ışığı düştü.

Onun siyah zülfünün halkasına gönlünü bağladı, onun cemalini seyre koyuldu.

[710]

Ulak bana sevgilinin mektubunu getirdi, mübarek bahar mevsiminde getirdi.

Can burnuma zülfünün güzel kokusunu, ey Burhân, saba rüzgârı ayrılık gecesinde getirdi.

[711]

Ey hoca! Bu uzun ömrüne aldanma, çünkü rüzgar gibi bir nefeste geçip gider.

Topladığın harmanla da övünme! Felek onu acımadan yok eder.

[712]

Şu felek birkaç kötü sıfatlıyı esirger, ham gönüllerinin muradının peşinde gezer.

Vicdansızlığından Hak erenlerinin yolunda birkaç cahil gönül için tuzak kurar. 

Senin üzüntünden dolayı yola cıva gibi gözyaşı düşer, sen sanırsın gözden eşsiz inci düşer.

Senin kırmızı dudağını anmadan nasıl içerim, her gece avucuma saf şarap kadehi düşer.

[714]

Hür olanlar âlemin kaydından kurtuldular da, bir sevgilinin zülfüne gönül bağladılar.

Onun tatlı dudağının gönül açan kadehinden aşk meclisinde Burhân gibi sarhoşturlar.

[715]

Felek, benim gördüğüm gibisini hiç görmedi, benim gördüğüm gibisini deniz de hiç görmedi.

Belki şehrin kandili değilim ancak, benim gibi şehir kandili kimse görmedi.

[716]

Gözyaşım dert yoluna göz denizinden düşer, senin gibi güzelin ayağına inci gibi düşer.

İsterim ki senin gibi ay yüzlü ve güneş alınlı, geceden sabaha kadar canıma düşsün.

[717]

Güzel yüzlü ve uzun boylu güzel, yakut gibi ayvatüylü güzel bize kötü söyledi:

“Gözünde gözü seğirme hilesi ya da gönlünde haset acısı vardı.” 

Bir iddiacı yazımı gördü, onun vâsfını işitti; Dedi: “Bu ne cevherdir ne de misk söğüt çiçeği kokusu”

Orada sözden anlayan bir kimse vardı, dedi: “Bilmiyorsun, hattını yakut gibi gördü”

[719]

Birkaç alçak şu zamanda kıymetli oldu, bu sebepten gönle biraz toz düştü!

Yeni yetmeler mal mülk sahibi oldular, olgun kişiler rezil rüsva!

[720]

Sevgili bize birkaç muhabbet mektubu göndermiş, baş göz üstüne koyduk onu bir kaç kez!

Ne güzel! Ulak bugün birkaç derdimizi paylaştı, yoksa bir hastaya bir kaç can gıdası mı getirdi?

[721]

Öyle bir şey yap ki bütün dilenciler dilencin olsun, önderler de ayağının toprağı olsunlar.

Öyle bir şey yap ki yüksek ve yüce makamlar, senin cana can katan hoş yerin olsunlar.

[722]

Sevgilimin güneş gibi yüzü var, bulut gibi siyah zülfü var.

Onun aşkından Burhân’ın yanıp yakılması var, gönül ve göz kanı gibi şarabı var. 

Hür kişiler, giyim kuşam kaydından uzaktırlar, riya takvasından, halvet köşesinden uzaktırlar.

Onlar hazret-i cananın yakınlarıdırlar; temizdirler, hepsi tabiatın pisliğinden uzaktırlar.

72٩\

Ey hoca! Yokluktan varlık doğar, ayyaşlıktan yüz çeşit mağlubiyet doğar.

Gönül mamurluğu istiyorsan git, kendinden geç; gönül kırgınlığı kibirden doğar.

[725]

Aşkta bizzat bir çok sevgilinin ateşi olduğundan, bendenizin gönlü gibi semenderi vardır.

Gıdam gönül kanı ve ciğer parçasıdır, Burhân’ın böyle takdir edilmiş rızkı vardır.

[726]

Gönlü dertle dolu olmayan kişinin, sararmış yüzü ve soğuk feryadı olmaz.

Onda adamlık nişanı arama, o namerttir, gerçekten adam değildir.

[727]

Yâ Rabbbi! Perdenin ardından bir ses gelmiyor, oradan zorlukları açan bir kimse gelmiyor.

Oraya gider şairler, dönmezler; çünkü şairin feryadı gelmez oradan.

]72-8]

Onun dert sırrını arifler bilir, bizim gibi yorgun dervişleri garipler bilir.

Ey Efendi! Onun gamze hançerinin yarası tadını sen bilmezsin, Allah’ın aslanı bilir. 

Bizden ve benlikten, şeytanların kibri doğar; varlıktan, kibirden de kin doğar.

Hamlıktan, hazır yiyicilikten ve inatçılıktan yüz rezillik, yüz bin lanet doğar.

[730]

Tarikat erlerinin hepsi tek renktirler, erimiş yakut gibi taş ortasındadırlar.

Güzel yüzük taşı gibi, Ey Burhân! Cemde hepsi halvet halkasına sıkışırlar.

]731]

Sevgilinin Lokman gibi şarabı var, bizim gibi hastalara gönül şifası var.

Onun yüz sultanının, kendi devlet kapısında bizim gibi yüz binlerce esiri var.

]732]

Akıl nurundan feyiz ve feraset doğar, bilginin ışığından basiret doğar.

İlim ve amelden doğruluk, esenlik doğar, cehaletten bin türlü belâ doğar.

]733]

Her rahatına düşkünün tasasız gönlü vardır, heva ve nefis gibi dostu vardır.

İnsanın anlamından haberi yoktur, yazık ki sadece insan sureti vardır.

]734]

Allah’ın aslanlarının din derdi vardır, Veysel Karanî gibi yakınlıkları vardır.

Eski bir aba vardır üzerlerinde; kalplerinde ve alınlarındadır nur.

]735]

Bir lâle yüzlüyle dost olan gönül, başında ateşi olsa da mutludur.

Yârin aşkı gibi mahremi olan, nasıl dünya derdinin rezil rüsvası olur? 

Kadınlarla işi olmaz adamın; iki âlemin derdinde olmaz adam!

Adamın, kendi İsâ nefesini dirilttiği gönlünde, mahremden ve sırdaştan başkası olmaz!

[737]

Mana erinin sinesinde maden vardır, çünkü bedava yakut gibi sözü vardır.

Feyizli, nurlu gözü, gönlü, gökyüzü gibi güneşi ve ayı vardır.

[738]

Her riyasız adam, dünyaya geldiğinde kendini kemal ile süsler.

Ey oğul! Fazilet ve hüner kazan, senin kadrin kıymetin onunla artar.

[739]

Gönül, doğru yoldan âh ile gider; o fötr şapkalıyı aramaya gider.

Divane Burhân yüz şevkle bir gece, bir güzelin gönül bezeyen meclisine gider.

[740]

Burhân’ın gönül okşayan bir sevgilisi var, onun aşkının yolunda acelesi var.

Her gece cemalinin mumunun etrafında, kelebek misali yanıp yakılmakta gönlüm.

[741]

Hâce Süleymân muradın mürşidi imiş, dört üstad da onun talebesidir.

O hazretlerin feyzinin güneşi, âlemin altı penceresine ışık saçtı.

[742]

Gönlüm marifet nuru ister, o biricik güzelin dert ateşini ister.

Muhabbet yolunun eridir Burhân, velayet şahından himmet ister. 

Çek sevgili derdini, başka ne olursa olsun! Irmak gibi gözünle, başka ne olursa olsun!

Can tarlasına bahar bulutu gibi gözünden yaş akıt, başka ne olursa olsun!

[744]

Ebû’l-Hasan’dan Rahman kokusu gelir, çünkü ondan bedene yeni bir can gelir!

Onun muhabbeti benim can gıdamdır; alçak felekten fitne gelse, ne gam!

[745]

Gönül o iki kardeşe ağlıyor, o iki seyyid için ağlıyor.

İki gözüm iki deniz, o Hüseyin’in kederinden ağlıyor.

]746]

Ne güzel, ayım gözümün önünden geçse, mutlulukla gönül haremime girse!

Herkes dert yükünü nasıl çeker Burhân gibi? Aşk herkesin elinden gelmez ki!

[747]

Akıl, ilmin ışığı ile artar, kalp bağını ondan başkası çözemez!

Talihli olan, kendi sinesini kemal hazinesiyle süsleyendir!

]748]

Bu asırda felaket gören Türkler, hükümetin kötü siyasetinden gördüler.

Mülk viranesini ve perişanlığını muhakkak akılsızlıktan, tembellikten gördüler.

]749]

Efendi, hoş bir safa hediyesi getirdi, dostlarımızdan mektup getirdi.

Ayrılık derdi çekenler için vuslat devası getirdi. 

Dün gece sevgilime dedim: “Sana canıgönülden âşığım!”

Dedi: “Benim bu can yakan ateşime ağlayan gözünden su serp!”

[751]

Ali’nin muhabbetiyle derya gönüllü olur, adam; iki âlemin devletini de elde eder adam!

Onun tesiriyle menzilleri kat eder, doğru yoldan Hakk’a vasıl olur, adam!

[752]

Kendini Hak’tan ayrı görmeyen nazar sahibi, baktığı her yerde Allah’tan başkasını görmez.

Kendi varlığı benlik örtüsünde olduğundan, iki gözüyle dünya sevgisini görmez.

[753]

Gönül sevdam gibi muhabetinin de bir yeri var, Kulunuz Burhân’ın aşkına vefası var!

Senin ayrılığından dolayı çok ağlarsam, ayıplama; sinemde ney gibi dağın var, ey dost!

[754]

Bir yâr aşkının inceliğini, gönül bilir; onun sırrını onun gibi kâmil bilir!

Ey Efendi, onun gibi gizli sırrı, ne senin gibisi bilir, ne akıllı adam!

[755]

Başında bir yâr hayali olan adamın, elbette nurlu gözü gönlü vardır!

Onun derdi, İsâ nefeslilerin gönlündedir; sanma ki bu dert eşekte de vardır! 

Gül yüzlümün tatlı sözü baştan başa tatlıdır; onun tatlı dudağı baldan ve şekerden tatlıdır!

O nazlı hurma ağacının şeker gibi meyvası var; hayır hayır yanlış söyledim onu, şekerden daha tatlı!

[757]

Mîr İmâd gibi kâğıda hat yazdım, bu sebepten dikkat ؟ekti kâğıt!

Burhân-ı Belh’in yazısı kağıtta gül yüzlülerin hattına benziyor!

]758]

Elime geçti altın sarısı gibi kâğıt, baştan başa yüzümle aynı renkteydi kâğıt!

Onun yüzündeki kırmızı gülün vasfını, ıslak gözümün kanlı yaşıyla yazdım kâğıda!

]759]

Ne zaman adını yazsam kâğıda, iki gözümün yaşıyla ıslanır kâğıt!

Ne zaman derdinden âh ؟eksem gönülden, ateşiyle tamamen yanar kâğıt!

]760]

Sevgilinin sözü tatlı olsa da, onun kırmızı dudağının tadı gül şekerinden tatlı!

Dinle aşk sözünü ؟ok tatlıdır; ondan akıl sahibinin damağı tatlanır!

]761]

Her şehir ve ülkede olmasa da, bilirim benim gibi candan tatlısı nerededir?

Ayın, feleğin dönüş fitnesinden ne gam? Bizim tatlı Ebû’l-Hasan gibi kapımız var! 

Ey velayet şahı! Kereminle elimden tut, sen kerem sahibisin, fakir olan benim!

Ben senin temiz yolunun toprağıyım, lütfunla benim gibisinin toprağını nazarınla iksir eyle!

\763]

Ey gözlerin nuru! Babanıza yâdigarsınız, beş padişahın üç cevheri gibisiniz!

Bu altı yönlü dört minderli dünyada üç ruh gibisiniz; feyziniz, nurunuz, ömrünüz daim olsun!

[764]

Ey babasının kıymetli üç oğlu! Üç ilimden fayda ve yarar sağlayın!

Üçünüz de Allah’a imanda üç cevher gibi ebedî olun!

[765]

O hâkimin gizli işerlerinden nazar ehlinin hiç haberi yoktur!

Akıl, varlığın mahiyetini anlamaya çalışırsa, ayak eşek gibi çamura saplanır!

[766]

Eyvahlar olsun! Sevgili bir rakibe gidiyor; yârin Mesih’inki gibi bir eşeği var!

Ne yazık ki, kendi aşığına yüz vermez de ağyara her an nazar eder yâr!

[767]

Yüzün yalazalı nevruz ateşi gibi, beninin tanesi düşmüş yüzüne üzerlik tohumu gibi!

Dağ selvisi, servi ve çam ağacı gibi boyunun üstüne, siyah zülfün dolanmış yılan gibi! 

Şu muhabbetli gönlüm baştan başa doğunun güneşi gibi yanar!

Akıl ehlinin dinlemesi için, kapkara gecemden mücevher çıkarmak isterim!

[769]

Yazık ki bir başkasına bakar yâr, bir ahlâksızın başına gölge salmış yâr!

Onun zülfünün, ay gibi yüzünün derdi kederiyle ağlarım karanlık gecede, haberdâr olma yâr!

]770]

Ey şuh yüzlüm! Şu hâlime bir acı, senin aşkının ateşiyle bülbül gibi feryat ediyorum!

Kırmızı lâle gibi yanağının derdi ve yakışından, çileli gönlümün kıvılcım saçan âhı var!

]771]

Ali, Hasan, Hüseyin, Asgar, Muhammed Bâkır, Musâ, Cafer,

Rıza, Takî, Nakî ve Asker, Mehdî gibi her biri parlayan aydır!

]772]

İnleyen gönlümün hâlinin sormak için bir gece bile gelmedi ay yüzlüm!

Sürekli onun yadıyla kan döken gözümden solgun yüzüme gül renkli yaş dökerim!

]773]

Ey güzeller şahı! O can feda eden benim, her an baş koyarım ayağına köle gibi!

Benim gibi gönlü hastayı lutfedip saf şarapla teselli etsen, yakışır!

١٦٦٩

Dün gece gül yüzlü sevgiliye dedim: “Dudağından buse ver bana bir kerecik”

Dedi: “Senin gibi arsız bir çok âşık, onun hasretiyle öldü”

[١٦٦5

Ey efendi! Kalenderin âhında sakın, onun gönlünce bir iş yap!

Sevgilinin cana can katan kurb meclisinde kalenderin yolundan yiğitçe git!

[١٦٦6

Ey saba rüzgârı! O gül yüzlünün haberini getir, onun misk kokulu iki zülfünden koku getir!

Ey gönül! Kendi derdin için git, dudağının iki çiğdesi gibi ilâç getir!

١٦٦٦١

Burhân’ın gönlünde sevgilinin aşkının feryadı olduğundan zayıf gözün göz yaşı seli onun yoluna akar.

Onun ay yüzünün, siyah zülfünün yadıyla, daima sinemden ateş saçan âh ؟ekerim.

١٦٦8١

Gönül gözüyle gönül güzeline bak, gönül güzeli baştaki gözle nasıl görülür?

Gözün güzeliyle gönlün güzeli bir değildir, gönül güzeli başkadır, gözün güzeli başka.

١٦٦9١

Şarap içiyorsan baharda iç, özellikle bağ ve bahçede iç!

Burhân gibi kavuşma meclisinin gecesinde, kırmızı şarabı sevgilinin elinden i؟!

Ey yasemin kokulu servim! Ben senin ayrılığından yoluna gözümden inci döküyorum.

Sokağının kâbesinin yolunda, yaşlı gözün yaşı gibi kanıtım var.

[781]

Bir ömürdür pîrin suyunu içip ekmeğini yiyorum, pîrin sofasından çok güzel geçiniyorum.

Genç bahtımla ben, ihtiyar köylünün sohbet bahçesinden faydalandım.

[782]

Şarap içersen, o alnı ay gibi parlayanın elinden iç, bilhassa mahzun Burhân gibi eğlence gecesinde iç!

Canın ve iki âlemin derdini asla çekme; ancak, cennet yüzlünün derdini yiğitçe çek!

[783]

Cahil insanların sözünü dinleme, ey oğul! Şu kıymetli ömrünü ziyan etme, ey oğul!

Sakın! İlmi, ameli hamlardan değil, meşhur ehil kişilerden öğren, ey oğul!

[784]

Başımda zülfünün sevdası var, gece gündüz yüzünün derdini çekiyorum.

Sarı sayfa gibi solmuş yüzüme, gümüş gibi gözyaşı döküyorum.

[785]

Babam, annem, erkek kardeşim, kız kardeşim gerçekten iki âlemin nimetlerinden de iyidirler.

Oğlum ve kızım, iki gözüm gibi, nazar sahiplerinin yanında kıymetlidirler. 

Ey gönül! Gül yüzlü sevgilinin derdini, kederini çek, göz kasesinden kan gibi gözyaşı iç!

Yiğitçe dert kadehinden çokça şarap iç, âşık değilsen git tilki hayası ye!

[787]

Ey kardeş! Kardeşi incitme, zulmünü ona zalimleştirme!

Hz. Yûsuf’un kardeşlerinin takipçisi olma; kardeşlerine o peygamberin yaptığını yap!

17881

Kalemimin, karalar ülkesi  sultanının aksine, misk saçan hattı gibi ülkesi var.

Mana mülkünü vatan yapmış, onun kaleminin meyvesini kıyamete dek ebedî kıl!

17891

Güneş gibi uzaktan göründün, can âlemimizi aydınlattın!

Çilekeş Burhân gibi senin gönül yakan aşkından meşhur oldum!

[790]

Ey yasemin kokulu servi boylum! Senin parlak yüzün gonca gibi güzel ve mütebessim idi!

Senin siyah saçın, cansız yılan gibi, baştan başa hurma ağacı gibi boyuna dolanmış!

17911

Ey sevgili! Âlemde her ne varsa, ayna gibi onun cemalinin yansımasıdır.

Şüphe perdesini kaldırmadıkça başındaki gözle onun cemalini nasıl göreceksin? 

Eğer Allah’ın razı olduğu bir kul olmak istiyorsan, hevanın pis suyuyla eteğini ıslatma!

Gönül levhinden masivanın nakşını, ağlayan gözünün yaşıyla bir defa yıka!

\793]

Onun beninin vasfını, Burhân gibi Mîr Nazîr hattıyla yazsam lâyıktır.

Kalem, mana incisi uğruna, dalgıç gibi derin denize dalar.

[794]

Ey sevgili, beyaz ay gibi yüzün var, yüzünde gece gibi siyah zülfün...

Derdinin yakışından kanlı gözümden sarı çehrene kırmızı gözyaşı döküyorum ben!

[795]

Ey şair Burhân’ın oğlu! Ey iki gözümün nuru!

Kendi fazlının feyzi ve nuruyla, güneş gibi âlemi aydınlatıcı ol!

]796]

Kâfir nefsin kanını aslan gibi dök, düşmanın kanını kılıç gibi dök!

Ateş saçan çeşmeden geç, git tedbir çeşmesinden su iç!

[797]

Ey dost! Bu alçak dünyadan geç, para pul bağından geç!

Burhân gibi yol eriysen eğer maldan, mülkten, diyardan vatandan geç!

17981

Ey gönül pis dünyanın derdini çekme, sadece sevgilinin cana can katan derdini çek!

Kendini başkasının tozundan koru, sevgilinin cemalinin aynası sensin! 

Ey gönül! Erler gibi âlemin derdini ؟ekme, aziz sevgilinin dert ve gamından başkasını ؟ekme!

Onun aşkının ateş renkli şarabını sürekli, ؟engsiz ve kanunsuz içme!

[800]

Ey gül yüzlü! Senin zülfünün hikâyesini ağlayan gözümün kanıyla yazıyorum.

Epeydir tatlı kırmızı dudağının hasretinden, karanlık gecede ateş saçar âhım.

18011

Sevgilimin derdi dermandan daha iyi; onun derdi zamanın mutluluğundan daha iyi!

Burhân’ın gönlünde doğan, denizin incisinden, madenin yakutundan yüzlerce defa daha iyi!

[802]

Âşıksan eğer şarap i؟, İsâ nefesli rintler gibi i؟!

Eline al kadehi, dışarı at Cem’i; kadehi İbrahim b. Edhem gibi i؟!

[803]

Bahar mevsimlerinde gümüş tenli sevgiliyi yanına al, o nazlının elinden altın kadeh al!

Ey gönül onun sonsuz hayat meclisinde Burhân gibi dans et, eğlenceye yeniden başla!

[804]

Ey oğul! Ahmet gibi yardımcın var; düşmanların kalbine aslan gibi saldır!

Âlem meydanının yiğidi olmak istiyorsan, Burhân gibi Haydarın eteğinden tut! 

Diyorum ki o huri gibi sevgilinin derdini çek, ben Hayyam değilim ki diyeyim üzüm şarabı iç!

Güneş ışığı misali piyaleyi, ateş gibi kadehi kır, Kevser sakisinin elinden Mansur gibi şarap iç!

[806]

Ey oğul! Benim gibi şarap iç, Ebû’l-Hasan’ın muhabbet kadehinden şarap iç!

Elest meclisinin sarhoşları gibi, kadehsiz, dudaksız ve ağızsız şarap iç!

18071

Ey gönül! Haydarın kapısı iman yurdudur, o kapının kapıcıları pirlerdir.

O kulu gözeten emirin Mansur gibi Hakk’ı söyleyen binlerce hizmetçisi vardır.

[808]

Ben bir ömür sevgilinin âşığı oldum, bu sebepten bir an yok huzurum, kararım.

Çilekeş Burhân bir Leyla’nın derdiyle, Mecnun gibi çölde divane olur.

18091

Riyakâr zahide nazar et, ey oğul! Onun yanında boyun eğmekten sakın, ey oğul!

Her yüreği temizi onun boyalı hilelerine karşı Allah için sen şkaz et, ey oğul!

18101

Ben senin hasta aşığınım, elimden tut; cemalinin divanesiyim elimden tut!

Gücüm kuvvetim yok ama yine de senin sarayının âciziyim, elimden tut! 

Kıymetli mücevher gibi öğüt vereyim, ey oğul! Dinle ve ganimet bil!

Salih kul ol ve iyi amel işle, kötülerle dost olma sakın!

[812]

Hz. Peygamberin ailesinin ve evlatlarının muhabettinden gönlüm doğunun güneşi gibi aydın.

Burhân gibi, Haydarın gölgesinde ebedîlik ve hayat saadeti buldum.

[813]

Ey oğul, babanın bu sözünü aklında tut! Yadigârdır, alfabe gibi öğren!

Asi nefis gibi eşeğe bin, eşeğe binmeyi Hz. İsa’dan öğren!

[814]

Gurbet mülkünde huzursuzum; gözüm nursuz, gönlüm mutsuz.

Ben, gülden, gül bahçesinden ayrı düşmüş bülbül gibi sevgilisinden ve vatanından ayrılmış Burhân’ım.

[815]

Dostlarını düşman gibi incitme, ey oğul; güzel gül bahçesini külhana döndürme, ey oğul!

İnsansan tatlı dilin, güzel ahlâkınla düşmanına dostluk yap!

[816]

Evhaduddin-i Kirmanî ve Ömer Hayyam, her ikisi rubaide meşhur olmuş.

O, fazilet madeni; bu bilgi denizi; onun sözü yakut, bununki inci.

[817]

Ey yolcu! Büyük mürşit Haydar’dır; o şahın eteğini yiğitçe tut!

O zât-ı âlilerin feyiz güneşinden, benim gibi Burhân’ın gönlü aydınlandı! 

Ey sevgili! Burhâneddin Kılıç gibi dostumuz, büyük atamızdır.

O tahtı Edhem gibi terk etti, biz de vatanımızı, yurdumuzu terk ettik.

[819]

Güneş gibi bir yaradılışın varsa, getir; nur gibi bir ateşin varsa, getir!

Ben üzüm şarabı istemiyorum ey saki! Sende Mansur’un içkisi varsa getir!

[820]

Sen gönlünü Allah’a bağla, ey oğul! Halktan ayrıl, Haydar’ın yolundan git, ey oğul!

Ey gözümün nuru, sen özgür kul ol, yiğitçe kendi himmet kanadınla uç!

[821]

Ey oğul, başı özgür bir kul isen, heva ve hevesin bağından kurtul!

Kurb hareminde, sen şevk ve aşkla Hazret-i Haydar’ın yolunda Hak erenleri gibi yürü!

[822]

Sevgilinin sohbeti iki âlemin nimetlerinden daha güzeldir, tatlı dilinin sözü yüz candan daha iyi!

Onun sokağının çakılı, mercandan daha güzeldir; Edhem’in ayağının toprağı İsfehan’ın sürmesinden daha iyi!

[823]

Ey oğul kendi babanın öğüdünü dinle, onun nasihatı yüzlerce inci ve mücevherden daha değerlidir!

Sen kendi aybını gör; ancak kimsenin namus ve utanç perdesini yırtma! 

Ey gönül! Sen daima sahoşların yolunu tut; saadet vesilelerini canla kucakla!

Burhân gibi, gül mevsiminde çemende otur; eline bir kadeh al ve sevgilinin yanıbaşında iç!

[825]

Gönlüm sevgilinin gam zindanına düşmüş; sevgilinin zulmünü Ken‘an YUsuEu gibi çeker.

Sevgilinin kıvrım kıvrım iki siyah zülfünün her telinin tuzağında yüzlerce âşık gönül var.

[826]

Ey oğul, ömrün boyunca canın dostu ol; sen ömrün boyunca âşıkların sevgilisi ol!

Ey gözümün nuru, kendi aybını gör; sen ömrün boyunca başkalarının kusurunu görme!

[827]

Sevgilinin güzel sözünü iki dudağından duymak için safa ve mutluluk meclisine erişmek istiyorum.

Âlemi baştan başa süsleyen ayın hâlesi gibi, sevgilinin gece gibi zülfü, yüzünün çevresini sarmış.

[828]

Ey gönül, sevgilinin özgür kölesi ol! Hiçbir zaman sevgiliyi hatırından çıkarma!

Sevgilinin büyülü ve avcı nergis gözü her özgürü tuzağa düşürür! 

iyi insanlara kötü bakma, bu altı yönde birbirlerinin zıddıdır onlar.

Kötülükten çok iyilik yaparlar, bu iyilikle kötülüğü öldürürler.

[830]

Güler yüzlü ve iyi ahlâklı olanın gönlünde bahtı ve saadeti vardır.

Kötü huylu ve kötü dilli olanın elinden bir hayır gelmez, şer gelir.

[831]

Ey Burhân! Sen kadehi eline al, onun muhabbetini de canı gönülden içine al!

Neyin, udun, sazın ve kanunun sesini dinle, neşe, mutluluk vesilelerini bir arada tut!

[832]

Sevgilinin aşkı dünya mutluluğundan daha güzel; onun kapısının toprağı can cevherinden daha güzel!

Sevgilinin bir kez gönül yakan dağlayışı, gül, bağ, bahçe mevsiminden yüzlerce kat daha güzel!

[833]

Sevgilinin aşkından başkasını gönlüne koyma, böyle bir aynaya toz kondurma!

Kalıcılığı olmayan bir sevgiliyi ne yapacaksın? Onun anısını gönlüne koyacaksan, koyma!

[834]

Ömrümce senin derdinin yakışını gönlümde artırdım, o ateşten duman yükselttim.

Bir ömürdür dağlanmış sinemle senin aşk meclisinde inleyen ney gibiyim. 

Ey oğul! Eğer kurtuluş bulmak istiyorsan, her nefeste sevgiliyi hatırla!

Yol eri ve özgür kul ol, beyaz sakallının bağından kurtul, yoksa tutsak olursun!

[836]

Sevgilinin gönül süsleyen güzelliğinin âşığıyım, başımda sevgilinin aşkı var.

Sevgilinin iksir gibi ayağının toprağı, benim âlemi gören gözümün sürmesidir.

[837]

Ey hoca! Güzellikle sözlüyorum sen sevgiliye gözle bakıyorsun.

Bu altı yönlü dünyada benle senin farkı ne? Ben her an güzele gönülle bakıyorum.

[838]

Sevgilinin cennet gibi yüzü var, Tuba ağacı gibi hoşça salınır.

Onu yürüken, Burhân gibi, yanıma ؟ekmek istiyorum.

18391

Her kimin gönlünde sevgilinin aşkı varsa, bahtiyardır, bahtiyardır, bahtiyar.

Âlemde iş ؟oktur, ama aşk oyunu bütün işlerden daha iyidir.

[840]

Hz. Peygamberin iki gözü Hasan ve Hüseyin’dir; Fâtımatü’z-Zehrâ ve Haydar’ın gönlünün kıvancıdırlar.

Hz. Muhammed’in ailesinin dördüncüsü Hasan’dır, temiz ailenin beşincisi Hüseyin’dir. 

Ey dost! Alçak dünyâyı bırak, dirhem ve dinarı bırak!

Burhân gibi yol eriysen eğer; mal mülkten, yurttan geç!

[842]

Kanaat ehli, izzet ve itibar sahibidir, açgözlülük insanı rezil rüsva eder!

Kendi kendine Hakk’a şükret ey Burhân! Senin sofracığında ölmeyecek kadar yemek var!

[843]

Ey Hz. Musâtafa’nın dini üzere yaşlanan sen, kardeşlerinin yolunda çalış!

Ezelde verdiğin sözü hatırla, sakın vefa yolunu terk etme!

[844]

Âşıksan eğer şarap iç, İsâ nefesli rintler gibi iç!

Eline kadeh al, Cem’i def et; kadehi İbrahim Edhem gibi iç!

[845]

Kimin gönlünde sevgilinin aşkı ve derdi varsa, işi olmaz başkalarıyla.

Hem dert yükünü sırtlanır hem onun yolunda koşar gece gündüz.

[846]

O eşsiz, benzersiz gül yüzlü sensin; çünkü benim aşkın gibi sırlarına mahremiyetim var.

Burhân gibi bir bülbül, senin gibi gül bahçesinin sokağında uçar. 

Sevgilimin çehresi gecenin Züleyha’sı, gündüzün Yûsuf’u gibi âlemi aydınlatır.

Onun yüzünden zülfü gibi perişan hâldeyim, bu sebepten gönül yakan âhımla ateşteyim.

[848]

Kunduz’un o Hâce Kelân’nının ay gibi âlemi aydınlatan nuru vardı.

Bedahşan ve Katagan beldesinin onun gibi feyz artıran pîri vardı.

[849]

Gönle hoş gelen zülfünü yüzüne saldın, böyle yaparak gönlümüzün ateşini alevlendirdin.

Benim gibi gönlü yanmışa, ağzına kadar dolu kadeh gibi dudağından bir yudum tattır.

18501

Ey güzelliği baştan ayağa âlemi yakan! Yüzün temmuz ayının güneşi!

Züfünün ve parlak yüzünün derdinden gece gündüz soğuk âhlar ؟ekiyorum!

[851]

Ona dedim: “Senin cemalin âlemi yakıcı”; dedi: “Evet, Temmuz güneşi gibi!”

Ona dedim: “Derdinin ateşi gönlümde”; dedi: “Bir gün kül eder seni”

[852]

Bugün ben âşıklardanım, âlemin güneşine gönül verenlerdenim.

Gözüm yaş dolu, gönlüm ateş; deniz ve maden sahibiyim bugün. 

Anlı şanlı adamım bugün; akan gözyaşımın yoldaşıyım, bugün.

Bugün Burhân gibi Ali’nin muhabbetiyle cihanın meşhuruyum bugün.

[854]

Ben ne bahtı açık biriyim ki Nevruz’da o hurma fidesi ve taze meyvesi yanımda!

Vuslat gecesi, ey sâki, hayat suyu yerine bana o tövbeyi bozduran şarabı ver!

[855]

Ey gönül! İşveli sevgilinin zülfünün hikâyesi şeb-i yelda  gibi uzundu.

O keman kaşlıma dikkat et! Gammazın gamzesi gibi oku var.

[856]

Yüzünün nevruz bayramı gibi sefası var, zülfün kadir gecesi gibi âlemi aydınlatır.

Nazınla, gamzenle ve âlemi yakan güzelliğinle güzeller arasında seçkin ve müstesnasın.

[857]

Sevgilimin güzelliği âlemi aydınlatır, onun yüzünden inleyen gönlüm ateşler içinde.

Onun parlayan cemalinin Sadberg gülü, güneş gibi âlemi süsler.

[858]

Âlemi aydınlatan güzelliğin var, bu sebepten göz yaşla, gönül ateşler içinde.

Can yakan ve âlemi süsleyen yüzün güneş gibi alev saçmakta. 

Mecaz sevgili, sırf surettir; hakiki sevgili her zaman seçkin bir anlamdır.

Sırlara mahrem olan, surette mana güzelinin cemalini aynada gibi görür.

[860]

Ben Haydarımın muhabbetiyle seçkinim, odur kulun gönlünü hoş tutan büyük şah.

Onun yolunun toprağıyla aydındır gözüm, onun nefesiyle sır bahçesi olmuştur gönlüm.

[861]

Senin güneşe benzeyen cemalinin aşkından, gönlümüzün güzel bir acısı, sızısı var bugün.

Burhân’ın iki gözünün ve yanık gönlünün kanı gibi bir şarabımız, bir kebabımız var bugün.

[862]

Ey gönül, âşıklıktan asla geri durma! Çünkü aşk sana delil olarak yeterlidir.

Meclis gecesinde o tatlı dudaklı ay gibi güzelden, Husrev Perviz  gibi sen gönlünün muradını ara!

[863]

Gönlümü bir güzele verdim bugün, ne güzel güzide bir iş yaptım bugün!

Kapısının toprağına oturdum, yer yurt derdinin bağından kurtuldum bugün! 

Ey gözümün nuru! Kem gözlülerden kaç, makam peşinde olanlardan, asık yüzlülerden kaçın!

Medresenin tartışmacı ehliyle bir arada olma sakın, özellikle tekke ehlinden kaçın!

[865]

Ey oğul! Yüzünü Temmuz güneşi gibi hergün feyiz ve nurla göster!

Kış güneşi gibi asla az görünür ve soğuk olma!

[866]

Madem tek başına gönlünü aşk yoluna verdin; sır ehliysen Hz. Cebrail gibi ol!

Yukarılara doğru birkaç menzil aşmak için kendi himmet kanatlarınla uç!

[867]

Ey cemali gecenin Züleyha’sı ve gündüzün YUsuEu gibi feliği kuşatan, âlemi yakan!

Vuslat meclisinde Burhân gibi senin kırmızı dudağın misali gönül çekici, kalp yakacı kadehim var!

[868]

Burhân! Riyakâr şeyhten kaç, onun kirli sohbetinden aman, sakın!

Hüsrev Perviz’in hayasına sahipsen Hakk’ın dervişinden yardım iste, ondan ara!

18691

Aziz ömür, esip geçen rüzgâr gibidir ya da akıp giden bir ırmak gibidir aziz ömür.

Dünyanın kıymet biçenleri nazarında değerlidir, kıymetlidir aziz ömür. 

Alemde her zahit yiğit, gönlünü sır bahçesi yapar.

Ey Burhân! Hak ve hakikat ehli mecaza iltifat etmez.

[871]

Sevgiliden ayrı olmaktan huzursuzum, onun yüzüne hasret kalmaktan feryat içindeyim, yazık!

Ömrün baharı geldi geçti, o gümüş bedenli servi hiç gelmedi yanıma, yazık!

[872]

Ey gönül! Bu geçici âlemde herkes işini sever.

Yârdan ayrı düşmüş âşığım ben, başımda sadece genç sevgiliye kavuşma arzusu var.

[873]

Arap şahının aşkı, derdi yeter bize; yaralar bağlamış gönül güneş olarak yeter bize!

Ey Burhân! İki âlemin bütün nimetlerinden Hz. Nebi’nin ve ailesinin muhabbeti yeter bize!

[874]

Kötü talihim benim gibi rindi, yazık, cin ve şeytan gibi zincire vurur, yazık!

O feleğin avcısı bencileyin Süleymân’ın kuşunu tuzağa düşürür; çok yazık!

[875]

Alemde bir sevgili bize yeter, yârın can yakışı da bize yeter!

Bülbül gibi soğuk âhlarım var, onun gibi gül yüzlü bize yeter! 

Sevgili nergis gibi sarhoş eyvahlar olsun, sözünü ve yeminini bozdu, eyvahlar olsun!

Lütuf kapısını başkasına açtı da, benim gibi âşığa kapadı, eyvahlar olsun!

[٧877

Sanata değer verilmiyor, yazık! Aşağılandım bu diyarda, yazık!

Burhân gibi binlerce bülbül inler kafeste, çok yazık!

18781

Sevgilinin kederini sen dertsizlere sorma; çile çekene sor, başkasına sorma!

Mücevherin kıymetini sarraf bilir, mücevherin değerini cevhersize sorma!

18791

Ey yıldız bilimcisi! Yedi kızın var ve her birinin üzerinde mavi giysi.

Her biri, benim benzersiz sevgilimden feyiz ve ışık alıyor.

[١880

Sevgilim unuttu beni, yazık; bu sebepten feryadımı dinlemiyor, yazık!

İnci saçan Burhân, sanırsın bir ömürdür onun dert köşesine oturmuş, suskun!

[١881

Ey gönül sevgilinin esaretinde isen korkma, onun derdinden çok hasta isen korkma!

Aşk yolu çok ürkütücü ve tehlikeli ise de Haydar gibi rehberin varsa korkma!

[١882

Haydar gibi emir bize yeter, onun gibi taht sahibi bize yeter!

Şu gurbet ve gam yurdunda onun gibi hâmi bize yeter! 

Dert efsanesinin efendisini bize sor, kağıt ve kalem sözünü bize sor!

Dağınık zülfün hikâyesini bize sor, sevgilinin aşk sırrını bize sor!

[884]

Ey gönül! Bu fakr yolu bize yeter, fakrın dilediği mülk bize yeter!

Malı mülkü terk ettik, fakr devleti, fakr makamı yeter bize!

[885]

Dünyada bir sevgili bize yeter, onun derdi gibi dertdaş bize yeter!

Sevgilinin cemal mumu bize yeter, pervane gönül bize yeter!

[886]

Ey oğul! İnsanların hayırlısı olmak istiyorsan, nefesini gaflet ile boşa harcama!

Canından daha değerli bir şey yoktur dünyada, değerli ömrünün kıymetini bil!

18871

Aşk nağmesini, ey oğul, ney gibi inleyen gönle sor, sevgilinin sırrını divane âşığa sor!

Cahil, değerli ömrün kıymetini bilmez, onun kadrini git bilgili kişilere sor!

[888]

Riyakâr, başına ham hayal atmış, şan şöhret hapsine düşmüş!

Baştan başa yamalı abaya bürünmüş tavus gibi salınmakta riyakâr! 

iki âlem nimetinden Ali’nin muhabbeti bize yeter, o eşsiz padişah gibisi bize yeter!

Şahımın kölesiyim, ezelde verdiğimiz söz bize yeter, ölümsüz can, samimi gönül bize yeter!

18901

Şeriat kadısı içki düşkünü, yazık! Halvette oturan şeyh sarhoş, yazık!

İslâm milletinde mutlu bir gönül yok, insan kıtlığı üzüntüsü var, yazık!

18911

İnci ve mücevherin değerini sarrafa sor, sanatın onur ve kıymetini sen hocaya sor!

Sen kulluk yolunu, özgürlük yordamını benden duyacaksan, rinde sor!

[892]

Yolculara rehber aşktır, bu yeter; odur onlarla her yerde yalvaran.

Maksud menziline aşk ulaştırır, kimse aşkın yardımı olmadan bir yere ulaşamaz.

18931

Bu riyakârın bir ömür sohbetinden sıkıldım, gönlümde çokça riyakâr nefreti var.

Ben şarap testisinden içen rindim ve zamana aldırış etmem; riyakârla samimiyet bana tat vermez.

[894]

Bir zindana düşmüşüm, Ken‘an ayı gibi, eyvahlar olsun!

Avcının tuzağına yakalanmış benim gibi bir Süleymân kuşu, eyvahlar olsun! 

Ey sevgili, ben çaresizi zülfün gibi bir kement bağına attın, yazık!

Bundan sonra bendeniz gibi garibi, dertlisi eline geçmez asla, yazık!

18961

Gönle sevgilinin aşkı düşmüş, eyvah! Bu sebepten iki gözüm yaşlı, eyvah!

O ay yüzlünün gece gibi zülfünün derdi kederi, perişan etti hâlimi, eyvah!

18971

Huzursuzuz ve yârın zülf tuzağına düşmüş bir gönlümüz var, yazık!

Onun Sadberg gülü gibi cemalinin hasretinden sızlanırım gece gündüz bülbül gibi, eyvah!

18981

Dünyada bir sevgili bize yeter, halleşen dostumuz bize yeter!

Bir bülbül nağmelinin âşığıyım, o gül yüzlünün aşkı bize yeter!

[899]

Sevgilinin ay gibi cemalinin ayrılığından feryat içindeyim, onun siyah zülfü gibi gecem karanlık.

Onun derdi kederiyle sürekli yaşlı gözümün pınarından yoluna su serpiyorum.

19001

Onun gülen yüzü cem‘ mumudur, güzellerin sultanı derim ona.

Burhân’ın aydın gönlünün saf aynasına, bak, sevgilinin yüzünün aksi düşmüş. 

Servi gibi boyunun gölgesine oturup sevgilinin tan yeri gibi yüzüne bakmak isterim.

Onun ruhu besleyen dudağının kadehinden kendimden geçmiş ve sarhoş hâlde, ؟emene düşmek isterim.

[902]

Senin cemalinin hasretinden ؟ilekeş Burhân’ın iki gözünde yaş, gönlünde ateş var.

Ey dert! Siyah zülfünün kederinden dolayı ben aşığın halini perişan etti.

[903]

Sen güzellerin şahı, bense kemter bir derviş; ؟ileli Burhân gibi bir ömürdür seni arıyorum.

Seni kavuşmak için cihanı dolaştım, gönlümün hareminde buldum seni.

[904]

Sadberg gülü, onun cemalinin seması; Burhân’ın gönlü, onun güzel ötüşlü bülbülü.

Kıl gibi o ince belin derdinden, gözümden yaş dökerim Ceyhun gibi.

19051

Ay gibi yüzünden peçeyi kaldır, karanlık gece gibi zülfünü çek!

E güzeller şahı! Bugün yüzünün önünden şu orduyu iki yöne doğru ؟ek!

19061

Evlatlarım! Fazilet her şeyden üstündür; derviş, ilmin huzurunda sultan gibidir!

ilim öğrenin ve babanızın öğüt sözünü hatırda tutun! 

Ay gibi yüzün var güzel; karanlık gece gibi zülfün var güzel!

Bahçe avlusunda keklik gibi salınırken kah kah gülüşün var güzel!

[908]

Ey Burhân! Vefakâr Süleymân gibi gönlünde Hz. Ali ve ailesinin muhabbeti var.

Bir sırdaş, onun gibi, ileri görüşlü aklın ışığıyla Hak yolunu buldu.

[909]

Anber kokulu ben var yüzünde, taze gül gibi açmış yüzü.

Gece renkli zülfü gibi güzel peçesi var, parlayan ay gibi parlak yüzü.

19101

Dervişin kazancı Hz. Musâ’nın avretini örtmesidir; dervişin gönlü güven vadisidir.

Dervişin yürüdüğü menzillere ayın ışıldamasında bir noksanlık olmaz.

[911]

Bazen deniz gibi kabarıp dalgalanır derviş, bazen gam köşesinde suskundur derviş.

Kendi varlığının harmanını bir âh ile yok etmiş; evi barkı satan mıdır derviş?

[912]

“Hû”dan başkasını zikretmez derviş, cıva gibi akan gözyaşıdır dervişin azığı.

Avcı Zal’in bu bela tuzağına, düşmez dervişin hür gönlü. 

Gerçi herkesin başında kulağı vardır ama ey efendi sende tavşan uykusu mu var?

Her kulak nükteyi anlayamaz; öğüdümüze kulak tıkarsın.

[914]

Ey hoca! Gayret et de nazar sahibi ol, her zaman ışık yayan O’nun yüzünün yansımasıdır.

Gözünden şüphe perdesini kaldır, işte o zaman onun cemalindeki nura bak, yarasa değilsen.

[915]

Sevgilinin aşkıyla bir âlemim var hoş, derdi gibi bir yoldaşım var, hoş!

Onun yüzü misali neşeli bağım baharım var; kırmızı dudağı gibi bir Cem kadehim var hoş!

19161

Onun ay gibi cemalinin ayrılığından feryattayım, siyah zülfü gibi karanlık gecem.

Derdi, kederiyle hep yaşlı göz pınarımdan su saçıyorum yoluna.

19171

Ey oğul! Din işinden gafil olma, faydasız dünyanın talibi olma!

Sakın güzel Zal’ın zülfüne gönül bağlama; sen hür bir adamsın, olmasın ayağın çamurda!

19181

Sevgilinin sokağına ulaşmak güzeldir, canla başla yolunda koşmak güzeldir!

Burhân gibi kapısının temiz toprağında dinlenmek güzel, dinlenmek güzel! 

Sevgilinin aşkının benim gibi güzel bir kabı var; canımı, gönlümü onun yolunda hoşça harcadım.

Burhân, temiz kalpli kardeşleri için güzel bir hat ve güzel bir söz gibi iyi bir yadigâr yazdı.

[920]

O ay yüzlünün aşkına müptelayım, ne hoş! Onun derdiyle sırdaşım, yoldaşım, ne hoş!

Cem’i istemiyorum, kadehi istiyorum, ne hoş! “Allah benimledir” meclisinde sarhoş olan, ne hoş!

[921]

O riyakar şeyhe rağmen, şarap meclisinde yiyip içmekteyim ben!

Sevgilinin tatlı dudağının kadehinden sarhoşum, mahmurum, aklım başımda değil!

[922]

Ey gönül! O yakıcı suyu iç, çok içip az sarhoş olanlar gibi coş, naralar at!

Zahidlerin aksine, bu meclise ayyaşlar gibi gel, iç içebildiğin kadar!

[923]

Her riyakârda sevgili aşkı yoktur, yârın aşk derdi deniz gibi kabaran gönüldedir.

Şeytanın abası kendisini yakmasın diye derviş onun sırrına mahrem olmaz.

[924]

Sevgili, zülfünü omzuna atmış, geldi; gönlümden karar, başımdan akıl gitti.

Burhân gibi çok gönül ehli gördüm, onun aşk kadehinden sarhoş olmuş, serseme dönmüş. 

Ey gönül! Akıl kulağın varsa başında, sevgilinin ağzından güzel söz dinle!

O güzeller şahının benim gibi yüz binlerce küpeli kölesi var!

[926]

Ey âşık gönül! Akıl kulağın varsa Burhân’ın sözünü can kulağıyla dinle!

Bu muhabbet meclisinde gece gündüz, bir sakinin elinden Kevser şarabı iç!

[927]

Haydar gibi ayın ışığı ol! Onun gibi şahlar şahının takipçisi ol!

Din sırlarına vakıf olmak istiyorsan, o Allah velisinin yolunun eri ol!

[928]

Ey gönül! Dikenin zulmünü çok çek, bir gül için bülbül gibi feryat et!

Ey Süleymân’ın oğlu! Sen Hz. Ya‘kûb’un oğlu gibi yiğitçe zindanda kardeşlerinin derdini çek!

[929]

Sultanlık istiyorsan git derviş ol; merhametli, muhabbetli ol!

Ey oğul! Yarının işini bugünden yap, âlim ve ileri görüşlü ol !

19301

Maldan mülkten daha iyisin, kötü huylu olma; güzel yüzlüsün, kötü sıfatlı olma!

Hakk’ın makbul kulu olmak istiyorsan, başı boşluk isteme ve kötü söz söyleme!

[931]

Güzel sohbet sırasında onun ağzından hadis-i şerif naklederim.

Bir ömür Burhân gibi güzel uzlet köşesinde onun hayaliyle oturdum. 

Hz. Ali’yi din ve iman olarak bilirim, onun dostlarını başım gözüm üstüne koyarım.

Gönlünde o velinin muhabbeti olmayana, dinsiz imansız, derim.

[933]

Bir pîre gönül verme, onun gibi ol! Sevgilinin vuslatını arzula!

Mananın hakkını verdim; Hz. Cebrail’den akıl kulağıma “aferin” nidası geldi.

[934]

Ey cübbeye bürünen, edepten yana sus! İsâ nefesliler var burada bağırma!

Yol eriyim ben, yeryüzünde senin gibi boyacı çok gördüm!

[935]

Memleketimi vatanımı terk ettim, ne güzel! Aşk düşüncesine meylettim, ne hoş!

Burhân gibi vuslat hareminde canı gönlü bağışladım, ne hoş!

19361

Ey gözümün nuru! Din ilminde kâmil ol, ilmiyle amel eden ve gönül ehli ol!

İlim ve amel gibi mumla, her mahfilin süsü, zineti ol!

[937]

Burhân! Sevgiliyi anarak mutlu ol, âlemin derd bağından kurtul!

Onun aşkıyla yiğitçe masivadan geç, yârin vuslat haremine mahrem ol!

19381

Ey oğul! Sevgiliye dost ol, onun bütün sırlarına mahrem ol!

Fakr yolunda muratsızlık adımıyla yürü, makamdan mevkiden geçip İbrahim b. Edhem ol! 

Sen güzeller şahısın bizler ise köleyiz, ne hoş! Senin ayağının toprağına baş koyduk, ne hoş!

Şimdi bizi halvetine kabul ettin, senin özel lütfunla mahcup olduk, ne hoş!

[940]

Sevgilinin hatırası gibi sırdaşım var, hoş; aşk âlemi gibi bir âlemim var, hoş!

Kendi gönlüm gibi gam madenim var, hoş; dertli gözüm gibi denizim var, hoş!

[941]

Ey iki gözümün nuru! Gönlü bir, sureti bir ol; talep yolunda sen Hakk’ı arayan ol!

Her iki âlemin derdinden kurtul, otur gönül huzuruyla onunla ol!

[942]

Ey oğul! Görünüşünle, ahlâkınla insan ol, yalnız ve İsâ nefesli ol!

Dertlilerin derdine derman ol, .؟ile ؟ekenlerin gönül yaralarına merhem ol!

[943]

Onun cemalinin güneşine güzelce bakmak istiyorum, bu yüzden onun hayaliyle ge؟tiği yola oturdum.

Biliyorum o, dert ve ؟ile ؟ekenlerin gönüllerini nazıyla cilvesiyle bir anda götürür.

[944]

Aşk meclisine gel ve şarap i؟, her karanlık gece bir ay yüzlü şerefine peş peşe iç!

Bu gül mevsiminde kucağına sevgili hem avucuna saf şarabı al ve ney nağmesiyle i؟! 

Sevgili bize halvetgâhında yer verdi, alâkası bizi memnun etti.

Burhân! Bizim ayna gibi saf gönlümüze, baksana, onun ay gibi yüzünün aksi düşmüş.

[946]

O fidan boylunun meyvesi, yemişi var, hoş! Benim gibi kalenderin başında gölgesi var, hoş!

Benim gözüm gibi bir patikası var, hoş! Benim gibi bir divaneye nazarı var, hoş!

[947]

Gurbetin bir akrep gibi iğnesi var; canımı, tenimi sokuyor haddinden fazla.

Âlemin meyhanesinin aksine, benim gibi gönlü yaralının dert çeken gönlü gibi keder evi var.

[948]

Bizler sevgiliye âşığız, ne güzel! Başımızı ayağına koyduk, ne güzel!

Vefakâr Burhân gibi can toprağına onun muhabbet tohumunu ektik, ne güzel!

[949]

Din ilminden haberin varsa, güzel huylu ol hem bütün insanlarla bir gönül, bir yüz ol!

Mihraba otururu ol, Hakk’ı arayıcı ol, nazar ehlinin gözü üzerinde kaş ol!

19501

Ey oğul! Tenini besleme, gönlünü genişletici ol; üstün görüşlü olanların başına taç ol!

Eşek tabiatlılar suyla, alafla beslenirler; sen İsâ nefesli ol, ruhu gıdalandırıcı ol! 

Ey gönül! Sevgilinin haremine mahrem ol, hep onun derdiyle dost ve yoldaş ol!

Fakr ve fena yolunda Edhem ol; iki âlemin dert bağından kurtul!

[952]

Ateşten fazladır sevgilinin cemalinin yakışı, başımda siyah zülfünün sevdası.

Onun dert mahsülünü yüz aşkla alırım, ؟ileli gönlüm gibi bir tüccarım var.

[953]

Ey oğul! Sen gönül ehli ve yol eri ol; yol ؟er çöpü olma, yol çiçeği ol!

Gözümüzün sürmesi olmak istiyorsan, sevgilinin ayağı altında toz gibi ol!

[954]

Ey oğul! Hakk’ı zikret ve O’nu ara! Tek yönlü ol, akıcı ol ırmak gibi!

Gönüller avlamak istiyorsan, güzel ahlâklı ol, güler yüzlü ol!

[955]

Ey oğul! ilim tahsilinde gayretli ol, babanın bu öğüdünü akıl kulağıyla dinle!

ilimle damlanı deniz yap, deniz gibi coşup incini dışarı çıkar!

[956]

Senin gibi gümüş bedenli sevgilim var, ne hoş! Başımda sevdan, ne hoş!

Geldin gülerek yanıma oturdun, gözlerim dört açıldı, bak, ne hoş!

[957]

Ayım evinden çıktı bu gece, hoş! Bütün muradım gerçekleşti, ne hoş!

Gül gibi yüzü, servi gibi boyuyla o gümüş bedenli geldi, ne hoş! 

Ey gönül! Bahtının kıymetini bir bilsen, tekkeden harabata taşınırsın.

Burada huzur verici bir sofa var, sen onu kendine yaraşır bir taht yap!

[959]

Adamsan, serkeş nefsine yüz verme, hem böyle bir ateşe gözyaşı dök!

Dert köşesinde sevgiliyi anarak otur, bu güzel ve ؟ekici meslekten mutlu olursun!

[960]

Dün gece şarap satan hmstiyan bir ؟ocuk bizi çok içilen bir meclise götürdü.

Elinden şarap içtim; kabarıp dalgalanan deniz gibi sabaha kadar döndüm .

19611

Ey gönül! Sevgiliden söz etmek, iyidir, âh ne hoştur! Akıl kulağıyla dinle gönül alıcıdır, âh ne hoştur!

Onun âlemi yakan cemalinin şöhreti surun sesi gibi daima her yerdedir, âh ne hoş!

[962]

Allah’ım! Derdimize sen bir derman ver, bizim gibi hastalara sen bir şifa ver!

Kereminle sen bizlere gönül huzuru ver, sana yakınlık hareminde sen bir yer ver!

[963]

Ben, ne hoş, ayık olmama rağmen, sevgilinin aşk kadehinden sarhoşum, ne hoş!

Burhân gibi sarhoşların yanında ؟ok şöhretim var, ne hoş! 

Ey cübbeye bürünen, sus! Dünya rintlerinin yanında bana bağırma!

Yol eriyim ben, yeryüzünde senin gibi çok boyacı gördüm ben!

[965]

Ağlayarak ona dedim: “Beni cefadan kurtar!” Dedi: “Yoklukla nasıl kurtulacaksın?”

“Bu dertten” dedim, “Allah aşkına kurtar.” Dedi: “Sen duayla beladan kurtulmak istiyorsun!”

[966]

Âşık, iki âlemin gamından kurtulabilir, ancak sevgilinin derdinden kurtulamaz.

Gözü yaşlı insanlar onun gibi inci saçan denizin bağından bir kez dahi kurtulamadılar.

[967]

Katagan’ın pîri Hâce Menâs idi; onun ay gibi parlak bir gönlü vardı.

Seçkinler meclisinde otururdu, Zühre ve Müşteri yıldıları orada dans ederdi.

19681

Sevgilime bir iddiamı arz etmek istiyorum, güzeller sultanına köle gibi arz etmek istiyorum.

Sırrımı dertli Burhân gibi yanıma alıp sevgiliye arz etmek istiyorum.

[969]

Ey sen sevgili! Güneş gibi yüzün var, yüzünde saçından güzel bir peçe var.

Gönül âleminde, Burhân, yüzün her tarafının sahibidir. 

Melek gibi, gönül alıcı bir yüzün var; senin güzellik mülküne olmuş sultan yüzün.

Benim gibi garibin dert gecesinde, cömertliğinle ay gibi yüzünü göster.

19711

Ey Sevgili! Gülen gül gibi cemalin var, parlayan güneş gibi göstermişsin yüzünü!

O yüzünün bu ayrılık ve hasret ateşi canımızı gönlümüzü bir anda yaktı!

[972]

Muhabbetin her gün bu âleme feyz verir, ondan da ademoğluna feyz ulaşır!

Ey Burhân, senin muhabbet dolu gönlüne bir ömürdür, her an velayet şahından feyz ulaşır!

[973]

Ey Sevgili! Sokağında tavaf etmek farzdır, şevkle, koşarak sana doğru gitmek farzdır.

Bizim gibi âşıkların mezhebinde gönül gözüyle senin yüzünü görmek farzdır.

[974]

Gonca dudaklı sevgiliye aşkımı arz ettim, şarap ve eğlence meclisinde arz ettim.

Ay gibi cemalinin karşısına oturup zülfünün hikâyesini geceye arz ettim.

[975]

Boyun elif, benin noktalar; bu ikisi gibi yazımız var bizim.

Cemalinin kitabını reyhan hattıyla gördüm, doğrudur, söylediğim yanlış değil. 

Her ne kadar âlemde sayısız ırmak olsa da bak, benim gözüm gibi kanla dolu ırmak yoktur.

Senin derdinden, kederinden Burhân gibi gözümden ırmak akıtsam, şaşırma!

[977]

Ey yüzünde güzel kokulu ayva tüyü olan! Renkli ayva tüyünle gönlümüzü bizden aldın!

Cemalin ayın yörüngesine kadar yükselmiş; Süreyya Yıldızı gibi ayva tütün âh ne güzel!

19781

Gözüm bir güzelin ayrılığından ırmağa dönmüş, zavallı gözbebeğim ördek gibi içine düşmüş.

GOzyaşlanmın damlaları yüzüme düşmüş, senin ben noktaların ve ayva tüylerin gibi desem yanlış olmaz.

[979]

Hipokrat’ın gözleri cemalini görseydi, Hipokrat’ın canına senin ateşin düşmezdi.

Hasta Burhân’ın derdin gibi şifası vardır; senin derdin Hipokrat’ın dermanından daha iyidir.

19801

Senin bu kemalinin özü Hipokrat’ın makamı değildir, senin güneşinin yanında Hipokrat’ın görüşü zerredir.

Hasta gönlümüze derman senden isteriz, senin derdin Hipokrat’ın şifasından daha iyidir. 

Mîr Imâd Buhara’da yazmış hat; ben mana ülkesinde yazdım hat.

Güzelin yüzünde kim ayva tüyü görse, Burhân’ın güzel hattını hatırlar.

[982]

Her hat, sevgilinin menkıbesiyle güzelleşir, dil gibi, onun vasfıyla süslenir hat.

Ben vefa göstereceği sözünü güzel bir hatla yazdım; başka bir hat onun derecesine nasıl erişebilir?

[983]

Ona: “Çehrenee ayva tüyü düşmüş” dedim, dedi: “Yanlış! Gül bahçesinde bir reyhan bitmiş”

Dedim: “Yüzünde çok ben var” Dedi: “Kağıt üzerine çok nokta düşer”.

[984]

Birçok hastalığın sebebi aşk olduğundan hastalıkları bedenden atan da odur.

Dertlinin devası kırmızı dudağından içmektir; senin derdin Sokrat’ın ilacından daha iyidir.

19851

Neden kelimeleri içinde saklarsın? Çünkü gönlüm maksadı anlamdır, kelimeler değil.

Burhân sözlerin aynası da olsa, güzelin cemalini göstermez.

19861

Ey sevgili! Senin muhabbetin her an kalbimde saklı, binlerce şükür, onun gibi kazancım bende saklı.

Derdinden dışarı gözyaşım akıtmışsa, ne olmuş? Senin aşkının yakışı içimde saklı. 

Ey sevgili! Muhabbetin gönlümde saklı, eşsiz incinin denizde saklı oluşu gibi.

Gerçekten aşkın ruhumda saklı, maden cevherinin kayanın içerisinde saklı oluşu gibi.

[988]

Vaiz kürsüde kibirli gibi oturur; lafızda mana vardır, görmez vaiz!

Lafiz ağaç gibidir, meyvesi de mana; yüzlerce yazıklar olsun, o meyveyi toplayamaz vaiz!

[989]

Benim divane gönlüm gibi ağlar mum; benim gibi evin bir köşesinde yanar mum!

Onun eğlence gecesinde gönül gibi pervane yoktur; sevgilinin yüzü gibidir mum!

19901

Sema yeri Hak erenlerinin gönlüdür, sema Mesihlerinin nefesleri, cana can katar!

Ey gönül! Sen, onun sevgilisinden bir haber istiyorsan, her an sema neyinin feryadını dinle!

[991]

Anlamlı söz, parıltı gibidir, gönül dinlemekle nurlanır.

Âlemin her ehliyetsizinin ve cahilinin sözü bilge kişilere sıkıntı verir. 

Derdinden mum gibi alev çıkardım, ağlamaktan dolayı mum gibi nasiplendim.

Senin ayrılığından benim gibi garibin mum gibi yanıp eriyen gözü gönlü vardır.

[993]

Sevgilinin aşk ateşinden yanıyorum mum gibi, ateşten dolayı yakıyorum gönlümü mum gibi.

Onun cemalinin güneşinin parlamasıyla yanıyorum daima, zannetme mum gibi ateş biriktiriyorum.

[994]

Ey gönül, yiğitçe sema meydanına çık, sema erleri gibi nefsinin başına bas!

Semada her ham kişi olgunlaşır, her gönül dirilir, kul dönerek âzad olur!

[995]

Cümle cihan yaratıcının sayısız nimetlerinden mutludur.

Yaratıcının çeşitli nimetleriyle bizim gibi yoksullar, nimetlenir.

[996]

Dağlı gönül gibi kandilim var, az kişinin vardır benim gibi yana kandili.

Gece gibi siyah saçlarının arasında yüzündeki gül gibi ateş yayar kandil.

[997]

Sevgili gül bahçesinde görününce, bahçenin dikensiz gülü bundan mutlu oldu.

Bülbülün feryatları ve gülün gülüşü, baştan başa bu Çârbâğ’ın ziynetidir. 

Saba rüzgârıyla bahçe her seferinde onun yoluna yüz eşek yükü gül yaprağı dökmüş.

Dört yanda bir gürültü kopsa yaraşır; Çârbâğ’ın Burhân gibi bir bülbülü var.

[999]

Lale yüzlünün ayrılığından çok dağlandım, gönül hanemde yakıcı bir kandilim var.

Yüreğinden bir ateş çıkarsaydın dünyayı baştan başa yakardın kıvılcımla.

110001

Cemalin ateştir bu sebepten ışığı var, benin mug  gibi ateşperesttir.

Kıvrımlı zülfün ejderdir, boyun sanevber gibi düzgün; yalan söylemiyorum ben

[1001]

Ey gönül! Kendi işini bırakma! Çünkü âzâde dervişin nefesi ateş gibidir!

Gül yüzlü bir serviye tutun, Burhân gibi bütün sıkıntılardan kurtul!

[1002]

Senin cemalinin ateşinden gönlümde dağlanma var, dağlamalarınla yanan gönlüm gül bahçesi oldu.

Parlayan yüzünün ve ruh aydınlatan yüzünün karşısında her akşam sahaba dek yanarım kandil gibi.

[1003]

Alçaklar aziz bu dünyada, yazık! Sultanlar ayak tozu gibi kıymetsiz, yazık!

Dünyada cahil olmayana mutluluk yok; dert yükü çeker âlim, yazık! 

Burhân! Yüzünde öyle çok göz nuru görünür ki onun gibisini kimse görmemiş, duymamıştır.

Gönlümü senin muhabbetinle terbiye ettim, cemalinden iki gözüme nur verdim.

[1005]

Bahar bulutlarından dolayı daha da güzelleşmiş bahçe; baştan başa yeniden bezenmiş bahçe!

İsâ nefesli Burhân gibi adamsan, ey gönül, bahçede güneşin kızıyla otur!

[1006]

Çârbâg’ın baştan başa binlerce çeşit gülü var; kıyamete kadar mutlu mesut olsun Çârbâg.

Ahmed-i mürsel’in seçkin ailesinin övgüsü ne hoştur! Çârbâg’a ziynet ve süs vermiştir.

[1007]

Necef şahının yüce dergâhı secdegâhtır, güneş her sabah onun kapısına baş koyar.

Bütün tarikat pirleri ve yüce sultanları, Burhân gibi Necef şahının değersiz kölesidirler.

[1008]

Kulunuz, şimdi, Necef şahından murad istiyorum, doğu güneşi gibi dergâhının kapısına baş koymak istiyorum.

Yüzümü maksudumun kâbesine yönelerek Necef yolunda can varımı dağıtmak istiyorum. 

Hazret-i Necef Şahi’nın muhabbetinden başım dik, Necef Şahı’nın saadet ağacından nasipliyim ben!

Köle gibi eteğinden tutar tutmaz Necef Şahı’nın himmetiyle herkesten yüz ؟evirdim ben!

[1010]

“Perde kalksa inancım ne artar ne eksilir”  tahtının şahının yolunda, varımı yoğumu harcadım.

Hızır âb-ı hayat suyuyla diridir, bense Necef Şahı’nın muhabbetiyle diriyim.

[1011]

Kardeşlerinden çok acı ؟ekti Hz. Yûsuf, bela kuyusunda ؟ok kan içti Hz. Yûsuf!

Bütün kardeşler zalim olsalar da sen Hz. Yûsuf gibi vefalı ol!

[1012]

Şarap gibi düşmanınla birliktesin, yazık! Hem gül gibi dikenle oturuyorsun, yazık!

Elinde zülüflerin, avucunla ؟er ؟öp veriyorsun bana; gaflet hançeri çekiyorsun, yazık!

[1013]

Ya Rabbi! Benim gibi acize yardım et lutfunla, benim gibi azıksıza azık ver lutfunla!

Virane gönlümü abad et lutfunla, mahzun canımı mesut kıl lutfunla! 

Necef Şahi’nın büyük muhabbeti gibi kazancım var, Necef Şahı’nın ayağının toprağı gibi iksirim var.

Ab-ı hayata ve Mesih’in nefesine muhtaç değilim, Necef Şahı’nın nefesinin feyziyle hayattayım ben.

[1015]

Ya Rabbi! Sen bizlere güç kuvvet bağışla lutfunla, afiyet, güvenlik ve esenlik bağışla lutfunla!

Kereminle özgür bir kalp ver bizlere, muhabbetin gibi de can gıdası bağışla lutfunla!

[1016]

Âşığın namazgahı senin sokağındır, kaşının yayı âşığın niyaz mihrabıdır.

Ey gözyaşı! Zavallı âşığın perdesini yırttın da âşığın sırrını herkese yaydın.

[1017]

Lâle renkli yüzün âşığın sevgisini artırdı, yüzündeki ben âşığın yüreğinin damgasıydı.

Zülfünün eşkiyası gönül hanesini yağmalar, mahmur nergis gözün âşığın kanını içer.

[1018]

Yüzünün aşkından âşığın yüreği alevlenir, zülfünün derdi âşığın iştiyakını artırır.

Burhân’ın senin kederinden dolayı muhabbet ve vefa yolunda âşığa rehber sel gibi gözyaşı var. 

Alemde aşk gibi bir hakîm yoktur; aşk gibi bir Allah vergisi üstat vardır.

Ey gönül, muhabbet ve vefa okulunda aşk gibi bir üstadın önünde ders oku!

[1020]

Birlikten daha güzel bir yol yoktur; en kötü haslet düşmanlık ve nifaktır.

Allah’a şükür, dünyada oldukça Burhân gibi birlik ehlinin lideriyim.

[1021]

Aşkın kâmil üstadı dedi: “Aşk meseleleri çok müşküldür.

Bütün aşk mahfillerinde sevgili muhabbetinden başkası yoktur.”

[1022]

Gönül avaredir, çünkü aşkı taşır, aşk yollarına düşmüştür.

Burhân aşkın merhalelerinde gece gündüz akan gözyaşı gibi yol alır.

[1023]

Ahmak adamın huyu kan dökmektir, Hz. İsâ gibi ahmakla savaştan kaçın!

Âlimin din derdi, sevgili kederi vardır; ahmağın derdi dertsizliktir, kaygısızlıktır!

[1024]

Ey sultanların gıpta ettiği! Yüzünün güneşinin gölgesinde ölçüde saf altın gibi asilim!

Lütfunla bir gece halvetine kabul et beni, gönlümün sırrını sana bir bir anlatayım! 

Ey felek! Altı gelinini istemiyorum senin; ben bir sevgiliye verdim varımı yoğumu.

Altı kapılı dünyanın bela zincirinden kurtuldum da sultanlar ona gıptayla gönül bağladı.

[1026]

Kalemimden yedi renk damlar, yedi kız bu sebepten benimle savaşır.

Tabiatımın huysuzluğunu yazsam, yedi köy kadar meydan dar gelir.

[1027]

Ey oğul! Olgunlaşarak büyü, yaşla başla kimse büyük olmaz.

Devamlı feyz kazanırsan, dolunay gibi parlarsın.

[1028]

Ey pehlivan! Tatlı dilli kalemi herkes bilir; çünkü o, ifadeyle kılıcın yaptığını yapar!

Hiçbir zaman kalemin işini kılıç göremez, sen kalem kullanmayı bil ey pehlivan!

[1029]

Bir ömürdür benimle beraber göz ve gözyaş; gönlümün, mahzun ruhumun dertdaşı göz ve gözyaşı!

Şarap için, kadeh için çekmem sakinin minnetini, âşığın kadehi de şarabı da işte bu göz, gözyaşı!

[1030]

Bu toprak âleminde her seçkin kul, ilaç yerine kaygı zehrini içer.

Hilekâr felek kimseyi memnun etmez, sonunda onu çerçöp gibi toprağa katar. 

Ey sevgili! Bilirim neden ateş gibi kırmızıdır gül: Senin yüzünün nurundan utanmıştır gül.

Senin inleyen Burhân’ın gibi bülbüle rağmen, yüzünü anarak çayırdan deriyorum gül.

[1032]

Ey eşi benzeri olmayan! Meclisinde gönül gibi meşale var.

Senin can ve gönül yakan aşkın, ezel gününden rızkımız olmuş.

[1033]

Ay gibi güzel sevgilim, misk kokulu zülfünü kırmızı yüzüne atıp naz ve işveyle yanıma geldi.

Kuzey rüzgârı gibi cana can katan nefesiyle gönül goncamın düğümünü çözdü.

[1034]

Ey iki gözmün nuru! Sen ilim öğren; bu ömür hızla geçer.

İki âlemde de saadet istiyorsan eğer, gayretle tahsilini tamamla .

[1035]

Gönül kârımızdır gece kandili, bu gönül meclisleri bu sebepten güzeldir.

Ay yüzlü sevgilimin menzillerinden gönül gözlerim gibi gönül yolları aydındır.

[1036]

Gül mevsiminde dinlerim bülbülün şarkısını, bülbülün yanık feryadından kan olur yüreğim.

Bahardan sonra bülbülün hikâyesi kalmaz, deme; çünkü kıyamete kadar kalır bülbülün efsanesi. 

Padişahlık adaleti bir bahçeye vermiş gül; eğlence meclisinde açmış gül.

Gülerek tahta oturmuş, altın gibi parlayan tacı başına koymuş gül.

[1038]

Feridun gibi padişaha lâyık şemsiyesini kanunla çemene vurmuş gül.

Bu padişahlık meclisinde bülbül gibi haddinden fazla kıssa anlatana sahiptir gül.

[1039]

Gülün diken gibi bir dostu var, bu yüzden âh edip sızlanır bülbül.

Bülbülün ağlayışı, gülün gülüşü dört bir yanda tantana koparmıştır.

[1040]

Servi gibi boya ve gül gibi yüze misk kokulu sümbül saçılmış, âh ne hoş!

Gülerek salınarak gelmiş, bu sebepten çemende tantana koparmış.

[1041]

Gönül, yüz canla sevgilinin âşığıdır, onun yanağının mumuna kelebektir gönül!

Leyla’nın zülfünün siyahlığına olan aşkından Mecnun gibi divanedir gönül!

[1042]

Yol eriyim ben gönül gibi, ay benzeri şahımın takipçisiyim gönül gibi!

Halk, bu hürriyetin ismine esir, bense hürriyetten alamet isterim gönül gibi! 

Ey gafil gönül! Ne zamana dek dünya kaygısı ؟ekeceksin? Böyle faydasız işten vazgeç!

Her daim Hakk’ı söyle, Hakkin yolundan git, Hakk’ı ara; batılın pisliğinden kurtul adamsan!

[1044]

Gönlün Edhem âlemini görmek istiyorsan, çıkar bu halkı, çıkar kendini bu gönül âleminden.

Dünya meşguliyetinden arındıran kendini Mesih gibi, elbette gönül nefesiyle diriltirsin ölüyü.

[1045]

Ey gönül! Biz Hakk’ın zatının mazharıyız, biz Tanrı’yı gösteren aynayız ey gönül!

Biz Hak’la doluyuz, kendimizden yana boşuz; biz Tanrı’dan ayrı değiliz ey gönül!

[1046]

Sen güzellik ve benzersizlik sahibi! Ne hoş bir sevgilisin baştan ayağa güzelsin!

Sokağının kâbesinde, kendi gözyaşım gibi ne hoş delilim var!

[1047]

Servi boylum naz ve işveyle gönlü kendisine çeker sormadan söylemeden.

Her sabah gözün Nil suyunun önünden ateş kanatlı tavus misali uçar. 

Ey sevgili! Güzel yüzün var senin, gül gibi; güzel türküm var benim bülbül gibi.

Gözümden uykuyu aldın, koydun başıma sevdasını zülfünün sünbül gibi.

[1049]

Medresenin tartışmalarından kaçın, ey gönül! Tekkenin hilesinden sakın, ey gönül!

Yabancıların meclisinden kalk, ey gönül! Yâr ile karış, yâr ile karış, ey gönül!

[1050]

Adamsan bu yola ayak bas, ey gönül! Velayet şahından bir medet iste, ey gönül!

Bütün tarikat pîrleri bizim gibi o şahın kölesidir, ey gönül!

[1051]

Bir gülün yakışından adet üzere ağlar bülbül, kanlı gönlünden çokça âh çeker bülbül!

Onun âşığı yakan yüzünün aşk ateşinden gül mevsiminde bülbül gibi inlerim.

[1052]

Ey Kâbe’ye gidip de gönle mahrem olmayan! Ne zamana kadar gönül nefesinin feyzinden mahrum olacaksın?

Git gönül ziyaretçisi ol, gönülden himmet iste; çünkü gönül âlemi, toprak âleminden yücedir.

[1053]

Ey gönül! Sır bilen Allah erenleri, maksud yolunda yürürler, ey gönül!

İsâ nefeslilerin kisvetinde olanlar gafildirler, insan suretinde eşektirler, ey gönül! 

Bu kırık dökük testiye sen küçümseyerek bakma, hâl diliyle şu tür sözleri vardır:

Âlemin şahıydım ben, tacım da başımdaydı, şimdi dilencilerin ayağının altında ezildim.

[1055]

Yeni bir can bulmak istiyorsan, sevgilinin sözünü dinle, ey gönül!

Maksad menziline ulaşmak istiyorsan, akan gözyaşı gibi git, ey gönül!

[1056]

Ey efendi! Mal ve mülkle gururlanma, sonunda hepsi ayak altında yok olup gider.

Fena seli varlık evini götürür, kıymetli ömrün kuzey rüzgarı gibi esip gider.

[1057]

Ey gönlül! Ahiret işinde akıllı ol, asla bu işten daha iyisi olmaz, ey gönül!

Rahatına düşkünler gibi yemek ve uykunun esiri olma, Hakk’ın zikriyle uyanık ol, ey gönül!

[1058]

Sevgilinin zikrinden gafil olana akıllı kişi, yaşıyor demez, ölüdür der.

Gönlünde onun derdi olmayan, meyvesiz, mahsülsüz ağaca benzer.

[1059]

Ey gönül! Mecnun gibi ol, bütün aşk ve sevda ilimlerinde kâmil ol!

Aşk muallimdir, adama ders verir, aşktaki divanelik ilmini müderris bilmez! 

Ey Efendi! Malınla mülkünle gururlanma, sonunda malına zarar ziyan ulaşır.

Aklın varsa kalıcı saadet talebinde ol, kemâl ehli geçici servet peşinde olmaz.

[1061]

Ey gönül! Her an sevgiliyi zikret, kendini onun derdiyle mutlu et, ey gönül!

İsâ gibi kendini bağlılıklardan kurtar, dünyada özgür yaşa, ey gönül!

[1062]

Malın mülkün tamamından el çek, kemalât tahsili maldan daha iyidir.

İnsanın kıymeti kemali nisbetindedir, mal ile nasıl artar cahilin kıymeti?

[1063]

Kabiliyetlidirler kemal taliplileri, faziletlidirler kemal isteklileri.

Cahil insan mal ile de bayağıdır, kemal sahiplerinin alnı açıktır.

[1064]

Muhabbet âleminde cengaversin, ey gönül! Bütün sır ehlinin liderisin, ey gönül!

Din sığındağı şah Hüseyin’in gölgesinde, bugün güneş gibi başın dik, ey gönül!

[1065]

Gönülde ehl-i beytin muhabbeti var, gönlün felekten daha yüce bir sarayı var.

İştiyaklı âşık Burhân gibi gönlün beş parmaklı denizi var.

[1066]

Burhân o ay parçasına gönül vermiş, zavallı gibi onun derdini çeker gönül!

Onun yüzü gibi gül yoktur çemende, âvare bir bahçe kuşudur gönül! 

Ey gönül! Bütün insanlar aynadır, bunlarda zâtın yüzü görünür.

Yakîn ile Hakk’ın âyetlerinin mazharıdırlar, baştan başa bütün bu varlıklar, ey gönül!

[1068]

Ey gönül! Ezel güneşinin doğduğu gönül ol, yiğitçe sen Hz. Ali’nin takipçisi ol, ey gönül!

Feleklerden daha yüce olmak istersen, o velinin mübarek kapısının toprağı ol, ey gönül!

[1069]

Ey gönül! Alçak kimseler görünüşte insandır, sen soysuzdan insanlık bekleme, ey gönül!

Kişi marifetle insan olur; fakat, kimse marifetsiz insan olmaz, ey gönül!

[1070]

Ey gönül! Yolda adam gibi yürü, Şâh-ı merdândan yardım iste, ey gönül!

Kutlu maksud menziline sen o şahın himmetiyle erişirsin, ey gönül!

[1071]

Ey gönül! Aşk sırrına mahrem ol, onun yolunda Edhem gibi ol, ey gönül!

Gam dikeninden feryat etme bülbül gibi, mütebessim ve neşeli gül gibi ol, ey gönül!

[1072]

Bizim eski sevgilimiz geldi, keder gitti gönülden; nasipsiz gönlümüzün muradı oldu hasıl.

Gönül haremime, göz haneme oturdu da sen sanırsın göklere ay gibi oldu nazil. 

Halilulllah  gibi sevgilinin yurduna varmak istiyorsan, onun yolunda gözyaşı gibi, sel gibi koş!

Kör değilsen, kuru sopayı delil gösterme; ıslak gözün akan yaşından daha iyi delil yoktur!

[1074]

Haydar’ın sevgisi gibi bir dadının büyüttükleriyiz, onun gibi bir kerîmin cömertlik sofrasından azık yiyenleriz.

Ebedî nimete gark olduk biz, bu sebepten feleğin sıcak olsun, soğuk olsun iki ekmeğini yemeğiz.

[1075]

Gönlümü bir sırra mahrem yapmak istiyorum, candan tende oldukça aşk oyunu oynamak istiyorum.

Sevgilimin iki kaşının mihrabında gece gündüz huşu ve gönül huzuruyla namaz kılmak istiyorum.

[1076]

Bir ömürdür aşk ve sevda yolunda dolaştım, divane gönlün muradı için dolaştım.

Bazen semender kuşu gibi ateşkedede dolaştım, bazen gözbebeği gibi denizde dolaştım.

[1077]

Senin gül yüzünün şevkinden feryat etmekteyim, divane bülbül gibi içim ağlamaklı.

Tende can oldukça senin aşk yoluna gözümden kanlı gözyaşı dökeceğim. 

Allah’a hamdolsun ki senin kutlu saadetini gördüm, yüzün gibi nevruz bayramını gördüm.

Can bahşeden sözünü çok işittim, kendimde gönül yakan lütuf nazarını çok gördüm.

110791

Senin zikrinle halktan uzak duruyorum, çünkü derdinin köşesi gibi bir uzlet köşem var.

Dünya malından elimde bir şey yok ama, aşkının gölgesinde himmetim var.

[1080]

Muhabbet âleminde cengaverim, bütün sır ehlinin lideriyim.

Hz. Hüseyin’in saadet gölgesindeyim, bugün güneş gibi yüceyim.

[1081]

Gül mevsiminde çimenliğe taşınmak, zevk ü sefa veren içecekleri başka şekilde içmek istiyorum.

Burhân gibi her akşam sabah kadar canım istediği gibi elime kadeh alıp sevgiliyi kucağıma almak istiyorum.

[1082]

Siyah zülfünün dert ve kederinden ağlarım, ay gibi yüzünün hasretinden ağlarım.

Gece gündüz toprağa oturup seni bekleyerek yürekten yoluna ağlarım. 

Ona dedim: “Ben bin yetenekli bülbülüm”; gülerek dedi: “Sadberg çiçeği benim”

Ona dedim: “Kırmızı dudağın tatlıdır”; dedi: “O şeker kıtlayan papağan benim”

[1084]

Dünyada senin gibi bir sevgili görmedim, sokağının haremi gibi sığınak görmedim.

Çemende senin yüzün gibi bir gül koklamadım, gönül yakan güzelliğin gibi bahçe görmedim.

[1085]

Başımda servi boylu güzelin arzusu var, onun derdi gibi sırdaşım var.

Bülbül gibi onun gül yüzünün iştiyakından, Burhân gibi name çalan gönlüm var.

[1086]

Şimdi bahar mevsimi; lâle yüzlümle hoşça eğlenmek için çöl yolunu tutmak istiyorum.

Bazen çınar altına, ırmak kenarına oturmak, bazen elime kadeh almak, bazen yasemin gibi zülfü tutmak.

[1087]

Dervişim ben, ne makam ne mevki isterim; ne tac, saltanat tahtı isterim.

Vuslat gecesinde Burhân gibi mutlaka ay misali yarin kucağında olmak isterim. 

Sevgilinin yoluna toz gibi oturdum, onun geçiş yoluna kral gibi oturdum.

Sevgililer bahçede, bahar mevsiminde mutludur; ben ise dert köşesinde sevgilinin zikriyle oturdum.

110891

Elif gibi seni candan tanımak, yüzünün kuranını öpmek ve okumak istiyorum.

Ey ay yüzlü! Siyah zülfünün hikâyesi, bilirim, şeb-i yelda gibi uzundur.

[1090]

Burhân! Ben o rıza bahçesinin bülbülüyüm, sabah rüzgarıyla aynı duayı okur, aynı nefesi alırım.

Sevgilinin yolunda tozum ancak nazar sahiplerinin gözünde safa sürmesiyim.

[1091]

Ey dolunay gibi yüzü olan! Gece gibi o zülfünden yüzüne atmışsın.

Gönül biriyle aydınlık, diğeriyle karanlıktır, her ikisi İslâm ve küfür gibi görünürler.

[1092]

Malı, mülkü, yurdu terketmiştir gönlüm; sevgilinin huzur veren sokağının sakinidir gönlüm.

Feryat ve figandan hiçbir zaman kurtulmaz, sevgilinin yüzündeki gülün bülbülüdür gönlüm.

[1093]

Garip Burhân gibi dert ehliyiz, fakr ehliyiz ve dervişiz.

Bizim halvetimizde yabancı yoktur; sevgiliyle doluyuz, kendimizden boşuz. 

Ben senin sokağının bahçesinde itikaftayım, ben gül yüzünün ağlayan bülbülüyüm.

Anber kokulu zülfüne gönül verenim, fitne arayan gözlerinin avaresiyim.

[1095]

Ben Burhân’ım, yeni yetme edibim; altı yönlü Çârbâğın bülbülüyüm.

Hz. Peygamber’e na‘t söylerim, Hz. Haydar’ın menkıbesini anlatırım.

[1096]

Sen benim canımsın, âlemin canısın; cihan sultanı kapında dilenci.

Can veren ve gönül alan dudağın âlemin dermansız derdinin şifasıdır.

110971

O huzur veren ayın vuslat gecesinde, her an gül renkli kadeh ؟ekiyorum.

Şeker gibi ve tatlı gülen dudağından lezzet bulayım, muradımı hasıl edeyim diye.

110981

O İsâ nefesli sabah rüzgârı gibi her an ayağına baş koyarım.

Senin yüzünde binlerce gül bahçesi var, senin kahkahanda yüzlerce neşeli bahar var.

[1099]

Gönlü baştan ayağa sevgilinin aşkıyla beslerim, ؟öl lâlesi gibi dağlayarak beslerim.

Güzellik bahçesinde o yeni yetişmiş fidanı, iki gören gözüm suyuyla beslerim. 

Gönlüm bir ömürdür zülfünün tuzağına düştü, çaresizce cefana teslim oldu gönlüm.

Burhân sıfatlıyım ben, kendi teslim boynumu senin zulüm kılıcının önüne koydu gönlüm.

[1101]

Değerli cömert babamın nefesi feyzinden ana kuzusu tabiatım gül gibi açtı.

Hızır gibi kalemin hayat suyundan Mîr İmâd’ın hattına delil gönderdim.

[1102]

Kadehin gibi kırmızı dudağının hasretini çekiyorum, lâle renkli yüzünün derdini çekiyorum.

Senin gibi ay yüzlünün hayaliyle gam köşesinde gece gibi zülfünün derdini çekiyorum.

[1103]

Ney gibi dağlı gönlüm var, bu yüzden ağlar, ahlanıp vahlanırım.

Gurbet âleminde Hz. Ali’nin muhabbetiyle Burhanca şöhretim var.

[1104]

Senin aşkından inlemekteyim, dertliyim, ney gibi ateş sıçrar boğumlarımdan.

Şirin dudağınla beni okşa, çünkü o balımdan, şekerimden daha tatlıdır.

[1105]

Gönlümde lâle gibi dağlanma var, o yüzden çöl gibi vatanım var.

Senin gül gibi gülen yüzün var, benimse bülbül gönlü gibi çemenim var. 

Servi boylu ayın evinde mutluyum, aslan burcundaki güneş gibi mutluyum.

Muğların harabat meclisinde Burhân gibi kendi sarhoşça naramla mutluyum.

[1107]

Dert ovasında kırmızı lâle gibi açtım, gönül ateşiyle çöl eteğinde açtım.

Burhân gökyüzünün Sadberg gülünün aksine, Rum mülkünün toprağında tek başıma açtım.

[1108]

Ali’nin muhabbetiyle âlemi aydınlatırım, gönlüm feleğin güneşi gibi ateş içinde.

Onun nazarının feyzi bana düştü, böylece günlerim hep güzel geçer.

[1109]

Her ne zaman kırmızı dudağını hatırlasam, elimde olmadan feryat figan ederim.

Yüzünün hasretinden alev saçan âhımla zülfünün parlayan iki büyük yıldızını saçarım.

[1110]

O sevgilinin zülfünün divanesiyim, onun mum yüzünün kelebeğiyim.

Geceden sabaha kadar sevgilinin meclisinde ney gibi çokça yanıp yakılmaktayım.

[1111]

Kırmızı dudakların çok hararetlidir, bilirim; güneşin kızı gibidir, bilirim!

Sevgilim! Dolunay gibi yüzünde zülfün misk kokulu peçedir, bilirim! 

Ben her zaman bir ؟aba içerisindeyim; zülfünü ve yüzünü vasfetmekteyim.

Karanlıklarda yaşayan o Hızır gibi, toprağı yeşerten pınarı arıyorum.

[1113]

Onun ayrılığından dolayı âhım gibi kandilim var; gönlümde lâle gib bir damgam var.

Elinde asası taşıyan şeyh başka, ben başkayım; onun kayın odunu var, benimse parkım.

[1114]

Bahçede saf şarap içmek istiyorum, güneşin elinden sarhoşça içmek istiyorum.

Onun ruh besleyen şarabını emmek, Hızır’ın çeşmesinden su içmek istiyorum.

[1115]

Senin gibi sevgilinin aşkını terk etmem, başka ben ve ayva tüyüne meyletmem!

Yüzünde ezel sabahını görmüşüm, o sebepten yedi yıldıza bakmam!

[1116]

Derdinin sırrını yalnızca sana anlatırım, senin özel halvetinde hepsini anlatırım.

Senin gibi ay yüzlüsünün hikâyesini, yelda gecesi yüz yüze anlatırım.

[1117]

Gümüş bedenlinin can yakan aşkına sahibim, gönül ve göz gibi denizim karam var.

Onun yüzünün ayrılığının yakışından yıldırım gibi alev saçan feryadım var. 

Senin sokağında güzel yerim yurdum var; inleyen bülbülüm, gül bahçesinde yuvam var.

Sadberg gülü gibi yüzünün aşkından, aydın gönlümde alevli ateşim var.

[1119]

Gül yanaklının derdinden ağlıyorum, bahar bulutu gibi ağlıyorum.

Onun zikriyle yoluna oturmuş Burhân gibi ağlıyorum.

[1120]

Ben sevgilinin yakışı ve derdinden yandım, gül yüzünün ayrılığından yandım.

Dert ateşinden gözümden yaş döktüm, içimden bir çınar gibi yandım.

[1121]

Ey sevgilim! Hayalinle dert köşesine oturdum, cümle halka birden gözümü kapadım.

Yakışından ve ayrılığından kan döken gözümden mübarek yüzüme akik gibi gözyaşı döküyorum.

[1122]

Ay yüzün gibi gözümü açtım, gece gibi zülfünün tuzağına düştüm.

Dert yükünü, cefa belanı çektim, üstelik aşkının yakışını, derdini gönlüme koydum.

[1123]

Dertli ve kederli âşıklarız, çünkü derdinin yoluna adım attık.

Meclisinde biz ney gibi aşk sırrından, ezelden beri dem vurduk. 

Ey sevgili! Senin gibi canan görmedim, senin gibi dost görmedim.

Derdin gibi derman görmedim, kırmızı dudağın gibi Lokman görmedim.

[1125]

Dedim: “Âşkından dolayı ateşim var” Dedi: “Şifasını iki dudağımdan ara!”

Dedim: “Ondan ne zaman derman isteyeyim?” Dedi: “Gece yarısı beni o aydan iste!”

[1126]

Senin gibi sevgili görmedim, aşkın gibi can azığı görmedim.

Birçok coşan deniz gördüm, kırmızı dudağın gibi inci saçanı görmedim.

[1127]

O ay yüzlünün vuslat gecesi ne zaman yatıysam, seher vaktine dek onun kırmızı dudağını anlattım.

Âh ne hoş! Onun ziyneti ve süsü için Burhân gibi mana incisi deldim..

[1128]

Gözümle bir sevgili görsem, göğsümdeki kalbimle başka bir sevgili görürüm.

Çünkü sevgili surettir, suretteki manayı güneşten daha net görürüm.

[1129]

Dünyada ne mülk isterim ne vatan, sadece dertleşecek bir dost isterim.

Ben mutluluğumu sevgilinin gamından isterim, dermanımı bir güzelin derdinden isterim. 

Senin hurma ağacı boyunda meyve görüyorum, kırımızı dudağında bal ve şeker görüyorum.

Siyah zülfün karanlık gecem gibidir ancak yüzünde seher mumu görüyorum.

[1131]

Dertsiz olan hâlimi nerden bilsin? Ben sevglinin derdiyle mutluyum.

Gönlümü mana güzeline verdim, Burhân gibi mala karşıyım.

[1132]

Kadim sevgilinin aşk yolunun azığı can nakti ve gümüş gibi gözyaşıdır.

Çünkü, teslimiyet nefesi dervişi maksudun menziline ulaştırır.

[1133]

Burhân gibi ben de yol eriyim, bir güneşin ardından gölge gibi koşuyorum.

Ben bülbülün kederi hakkında o yeni yetişmiş gülden bir kıssa duymak istiyorum.

[1134]

Gönlümü sevgilinin zülfüne bağlar bağlamaz âlemin gamından kurtuldum.

Sürekli aşk vadisinde koşuyorum, Mecnun gibi Leylaperest âşığım.

[1135]

Zannetme heva ve hevesle raksediyorum ya da cehaletimden gösteriş olsun diye raksediyorum.

Gönül güzelini göz güzeline bağladım, bu sebepten zevk ve safayla raksediyorum. 

Hayalinle gözümden uyku kaçtı, derdinden yüzüme gözden yaş geldi.

Ay yüzlümün vuslat gecesinde gözden saf inci saçmak istiyorum.

[1137]

Sevgilim uzun boylu ve gümüş bedenlidir; bu sebepten göz yaşlı ve gönül alev doludur.

Dünya malına meyledenlerin aksine onun ayağına baş koyup gözden inci dökerim.

[1138]

Âlim gibi bilgili bir gönlüm var, hüner eşyalarından güzel bir giysim var.

Hocanın akılsızlık delili var, benimse hat ve kalem gibi bir delilim var.

[1139]

Yüz canla gönle huzur veren söz söylerim, ben ؟emen kuşuyum Süleymân’ı anlatırım.

Doğrusu, muhabbet ikliminin sultanı odur, bu yüzden onun gibi sultanı överim.

[1140]

Ben Süleymân oğlu Burhân’ım, Şâh-ı merdânın özel müridiyim.

Göz incisini ve can mücevherini onun mübarek yoluna saçarım.

[1141]

Gönlümü sevgilinin kıvrılmış zülfüne bağlar bağlamaz iki âlemin derdinden de özgürce kurtuldum

Burhân gibi aşk şarabından sarhoşum, bu zühd şişesini kırdım bu sebepten. 

Dostun âşığıyım, ben her postun talibi değilim; onun dikensiz gül yüzünün bülbülüyüm.

Üzerimde hile ve riya elbisesi yoksa bunda ne beis var? Bütün gece onun kırmızı dudağı gibi şarap kadehim var.

[1143]

Bahçe avlusunda divane gönlümle oturdum, lâle gibi damgamla çölde oturdum.

Kırmızı gül gibi yüzünün aşkıyla oturdum, bülbül gibi ötmeye koyuldum.

[1144]

Gönlü baştan ayağa sevgilinin aşkıyla beslerim, kırmızı lâle gibi damgamla beslerim.

Güzellik bahçesinde o taze meyveli yeni fidanı, iki gören gözüm suyuyla beslerim.

[1145]

Güzel yüzünün hasretinden gömleği gül renginde olan ben, yanan gönlümden âleme ateş salarım.

Aşk şarabının sarhoşum, mahmuruyum; zühd ve takva şişesini kırsam kueurlu değilim.

[1146]

Sevgilim! Bir ömürdür seni arzularım, sana müştakım, senin hasta âşığınım.

Ay yüzünü ve seni görememekten perişanım, karanlık gece gibi zülfünün şaşkınıyım. 

İslâm âleminde adam kıtlığı var, bu sebepten gönlümüzde İslâm derdinden başkası yok!

Bundan önce hiçbir millette İslâm’ın en bilgili biricik efendisi gibisi yoktu!

[1148]

Gönlümü sevgilinin zülfüne bağladım, bu yüzden yiğitçe feleğin esaretinden kurtuldum.

Bu aşk ve muhabbet meyhanesinde Burhân gibi sarhoşum ve dilberperestim.

[1149]

Gönül çelenin yüzüne âşık oldum, gonca gülün bülbülü oldum.

Akan gözyaşı gibi aşk yolunda yürüyenlerin lideri oldum.

[1150]

Sabah rüzgarı dün gece salınarak yanıma geldi, kendi dostlarımdan haber getirdi.

Hasret ve dert çeken gönlüm onların haberinden çok mutlu oldu.

[1151]

Dervişim, nam ve nişanı ne yapayım, ben? Sultanlığı, namı sanı ne yapayım?

Kendi sevgilimin aşkının hapsinde mutluyum, cennetin hurisin, hizmetçisini ne yapayım?

[1152]

Onun yüzünü sayıklayarak uykumdan uyanır, gönlümü zülfünün halkasına asarım.

Onun uğruna gönlümden toprağa ateş saçarım, gözümden ayağına yaş dökerim. 

Bir ay yüzlünün aşkından lâle gibi damgam var, sine ve gönül gibi bahçem, çölüm var.

Burhân gibi onun derdinin karanlık gecesinde, kendi âhımın ateşi gibikandilim var.

[1154]

Sevgilinin hatırasıyla, hayaliyle çok mutluyum, bu sebepten alçak dünyanın derdiden kurtuldum!

Sevgilinin yüzünü istiyorsan ey hoca! Onun aynası gibidir bu timsalim!

[1155]

Sevgilim yoksa yürek paralayan ağlayışımı mı duydu da göz yolundan gönül haremime geldi.

Gönlümün onun yüzü gibi ayı var, vuslat gecesinde gönlümün istediği ondan başkası değil.

[1156]

O ay yüzlünün vuslat gecesinde huzurluyum, gül renkli kadehim elimde!

Burhân sıfatlı şeker saçan iki dudağından, şükürler olsun, mutluyum, mesutum!

[1157]

Sevgilinin dert bağına düştüm düşeli, yaşlı gözden ırmak akıttım.

Onun kırmızı yüzü aklıma geldikçe Burhân gibi sinemden alev saçan âh çekerim. 

Ey nazlı ve salınarak yürüyen sevgilim! Aşkın sırlarıma mahrem olduğundan,

Ben senin güzel sesli âşık bülbülünüm; yüzün benim gülüm oldu, senin sokağın ise gül bahçem.

[1159]

Sevgilimizin zikiyle her yerdeyiz, her lahza ve her an onun muhabbet şarabından sarhoşuz.

Manada feleklerden yüceyiz, surette topraktan aşağı olsak da...

[1160]

Ya Rabbi! Senin ihsan kapın açıktır, bilirim; lutfun bütün kulları sevindirir, bilirim.

Muhabbetinle birlikte senin diri kalplilerin, mücevher hazinesi, sırlar bahçesidirler, bilirim.

[1161]

Senin derdin bana dost ve yardımcıdır, bilirim; benim gibi feryad ve figan edene sırdaştır, bilirim.

Garip Burhân’ın viran gönlünde bir ömrüdür yiğitçe mukimsin, bilirim.

[1162]

Ey sevgili! Senin aşkın dost ve şefiktir, bilirim; dertli gönüllerin sırdaşısın, bilirim.

Gözden gizli olsan da her yanmış gönülde cansın, bilirim.

[1163]

Yüzünün ve zülfünün derdini gönülde besledim, bu sebepten sabah akşam sevdan yolunda dolaşırım.

Bütün ömrüm boyunca yiğitçe; aşkından boynumu vurmazsan nâmerdim! 

Sen gittin, hayalin gitmedi gözümden; halime acı da yoldan geri gel yine gözümün önüne!

Vuslat meclisinde bir yer ver bana, ayrılığından gözüm denize döndü, gönlüm karaya.

[1165]

Gönlümde lâle gibi bir bir damga var, çölün eteği gibi bir otağım var.

Hz. Ali ve onun ailesinin gönül aydınlatan muhabbetiyle, gönlüm gibi bir kandilim var.

[1166]

Senin gibi sevgilinin muhabbeti sermayemdir, çehrenin ateşinden duman gibi yükseliyorum.

Fitneci zülfünün derdiyle, kederiyleyim; sürekli gözümden ırmak gibi akar gözyaşım.

[1167]

Sevgilinin aşkı var gönlümde, siyah zülfünün sevdası başımda!

Burhân, onun vuslat gecesinde, âh ne hoş, yüzü gibi parlayan ayım var!

[1168]

Biz mazlum Hüseyin’in nesliyiz, aşk hazinesi ve gizli sırız.

Bizi, beni ve malı mülkü terk ettik, Rum diyarının ziynetiyiz, süsüyüz.

[1169]

Gönlümü sevgilinin zülfüne bağladım da âlemin derdinden kurtuldum.

Sürekli aşk vadisinde koşuyorum, Leyla’nın âşığı Mecnun gibi sarhoşum. 

Ey gül yüzlü! Gönlümde aşkının yakışı var, bu sebepten bülbül gibi inlemekte gönlüm.

Gül mevsiminin sabah rüzgârı var, ne güzel! Gönlümün de ferahlık veren sesi var.

[1171]

Senin sevdanı başımdan nasıl atarım? Senin bu derdini artırmak istiyorum.

Aşkının sırrı gönlümde gizli, gözyaşımdan anlaşılırsa, nasıl yaparım?

[1172]

Servetim sevdadır, ben de tüccarım; sevgilinin hayalinden başkası olmaz başımda.

Bu âlemde aşk ve âşıklıktan başka bir uğraşım yoktur, Burhân gibi.

[1173]

O vahdet denizinin suyu biziz, hakikat güneşinin nuru biziz!

Zatın vechidir bizde görünen, ey efendi, varlık aynası biziz!

[1174]

Ben senin aşkınla saadet sahibiyim, sabah akşam sohbet meclisiyle meşgulüm.

Sabahımın kızıllığı, senin parlayan yüzündür; kırmızı dudağın gibi mutluluk suyum var.

[1175]

Sevgilinin ayağının toprağı üzerindeyken, gözümden cevher saçarım ben!

Dostlanma iki büyük yıldız gibi parlayan şiirimi hatıra bırakıyorum ben! 

Derdin eskiden beri dostum olduğundan, gamından başka yoktur yâr ve yardımcım.

Senin al çehren altın çember gibidir, onun hasretiyle gözümden gümüş gibi gözyaşı dökerim.

1177١]

O ay yüzlünün derdinden ve kederinden serseriyim, her zifiri karanlık gecede soğuk âhlar çekerim.

O gümüş bedenli servi boyluyu arzuyla, ırmak kenarında ve bahçe avlusunda kucaklamak isterim.

[1178]

Aşkın gibi inleyen gönlümün hemdemi var, derdin ve kederin gibi mahremi var.

Kırmızı dudağın Hz. İsa’nın nefesi gibi can verir, kapının toprağı Hz. Meryem’in avcu gibi ilaçtır.

[1179]

Gönlümü sırlara mahrem yapmak istiyorum, canım tende oldukça aşk oyunu oynamak istiyorum.

Sevgilinin iki kaşını mihrap yapıp gönül zevki ve huzuruyla namaz kılmak istiyorum.

[1180]

Alçak namert dünya talebindedir, adam olana lâyık değildir dünya ve dünya malı!

Asla çorak yerde zayi etmez kendi tohumunu akıllı ve bilge kişi! 

Nazlı sevgilimin yüzünün hasretinden ağlarım, Zühre alınlı ayımın kederinden ağlarım.

Alev koparan âhım, hasret ؟eken gönlümle onun dert köşesinde sızlanır, oturup ağlarım.

[1182]

Özgür başlı rindim; sarhoşların şarabından içerim sevgilinin yüzünün kırmızı gülü şerefine.

Yükümü hangâhtan meyhaneye taşıyacağım Burhân gibi.

[1183]

Güzel sevgilimin kirpiği gibi ok görmedim, onun fitneci gamzesi gibi kılı؟ görmedim.

O ay gibi güzel uykudan uyandırmadı bizi; seher vakti ağlamak gibi tesir görmedim.

[1184]

Sevdan gibi sermayem var, lâle renkli gözyaşı gibi ziynetim var.

Yüzün gibi parlayan ayım var, kavuşma meclisinin gecesi gibi muradım var.

[1185]

Senin ay gibi yüzünün aşüftesi benim, senin o siyah zülfünün hayranı benim.

Ey güzeller şahı! Bir ömürdür dergâhında oturan Burhân sıfat kulunuz, benim.

[1186]

Ey gönül! Eğer Edhem gibi avucuna kadeh alırsan, eğlence mekânına Cem giremez.

Adamsan, iki dünyanın bağından kalender gibi tamamen özgür olursun. 

Ey efendi! Sen taklitten mutlusun, ben ise kendi içtihadımla izzetliyim!

Senin gibi taklitçi oğlu taklitçi çoktur, benim gibi müçtehid oğlu müçtehid ise az!

[1188]

Ey sûfî! Ben senin gibi zühtle anılmam, abaya ve sufilerin hırkalarına muhtaç değilim.

Virane köşede oturup “ benimle otur” dersin; ben senin gibi baykuş değilim!

[1189]

Zannetme rahat bir nefes aldığımı, senin aşkında yüz bin sıkıntı çektiğimi.

Buhan gibi bir ömür, bu emanet yükünü yiğitçe taşıdığım için memnunum.

[1190]

Sarhoş geldiğimiz ve şarap sattığımız için, mey gibi daima coşup köpürürüz.

Burhân gibi muhabbet meclisinde şarap, sakinin elinden kevser içeriz.

[1191]

Gül renkli şarabın sarhoşuymuş Hayyâm, o yüzden şarabı haddinden fazla övmüş.

Ben, Ali’nin muhabbet kadehinden sarhoşum, Hayyâm gibi üzüm şarabının sarhoşu değilim!

[1192]

Biz bu sevgi ve muhabbet meclisinde neyiz; tarihe nam salan bizleriz.

Burhân gibi Necef şahının nefesinin feyzinden, ruhu aydınlatır, cihanı süsleriz. 

Bern senin gibi sevgilinin dert ve kederini isterim, Burhân gibi senin derdinden derman isterim.

Başkasının İkramını istemem, ancak senin kınamanı candan isterim.

[1194]

Yâ Ali! Senden yardım isterim, şefkat nazarı senden isterim.

Hacetimi kimseye bildirmem, ben bütün hacetimi senden istrerim.

[1195]

Bu dert yolunda akan gözyaşı yoldaşımdır; yardımı ben vilayet şahından isterim.

Bu dünyada kimseye minnetim yok, çünkü ben yüce makamlı o şahın kapısının bekçisiyim.

[1196]

Haydarın muhabbeti can gibidir tenimde, gönlümde yanan kandilim odur.

Ben Ali’yi ezelden beri severim, ebede kadar onun düşmanına düşmanım.

[1197]

Gönlümde Hz. Muhammed’in aşkı var, sinemde Âl-i Ahmed’in muhabbeti var.

Allah’a hamdolsun daimi saadetim var, Hz. Hüseyin gibi ulu ceddim var.

[1198]

Ben senin aşkınla zayıf ve hakir oldum, hem gam yolunda toz ve toprak oldum.

Vefalı ve çileli Burhân gibi, ömür boyu vatanımdan, yurdumdan ayrı düştüm. 

Sevgilinin kırmızı dudağı gibi kadehim var, tıpkı kendi gönlüm gibi her an sarhoşum var.

Harabat meclisinde bir makamım olduğu için dünyada namım, şanım var.

[1200]

Güneşim Hz. Ahmed gibi padişahtır, ayım Hz. Ali gibi bir şahtır.

Her ikisinin parıltısıyla iki gözüm aydındır, her ikisinin feyzinden gönlüm gibi muradıma erdim.

[1201]

Babam hakkında Ahmed gibi güneştir elim; onun feyzinden dolayı bulut gibidir elim.

Şeyhin ve pîrin elini tuttuğumda, Ebû Turâb’ın mübarek eteğindedir elim.

[1202]

Ey Kerîm Allah’ım! Dergâhına umutla geldim, kötü isem de ümitsiz ؟evirme beni!

Daim kereminle, Âl-i Muhammed hürmetine, İslâm ordusuna yardım et!

[1203]

Ebu’l-Hasan’ın nimet sofrasından beslenirim, Ebu’l-Hasan’ın kerem denizine daldım.

Burhân gibi elest gününden beri Ebu’l-Hasan’ın feyizli nefesiyle diriyim.

[1204]

İ؟li içli öten bülbüldür gönlüm; rıza bağında itikafa girmiştir gönlüm.

Burhân-ı Hüseynî gibi bak, makamat ve maişet ehlindendir gönlüm. 

Muradın için gelmişsin, biliyorum; cihat için gelmişsin, biliyorum.

Ey gafil! Ömrün boyunca geçim derdindesin; ahiret işine gelmişsin, biliyorum.

[1206]

Yol eriyim, sıdk u safa ehlindenim; bu sebepten rızkım hep gayptan gelir.

Ben, muhabbetli Burhân gibi, aşk meclisi güzelinin sohbet arkadaşıyım.

[1207]

Feleğin güneşi gibi ışık saçarak dönen bizler, Hz. Ali’nin muhabbetiyle âlemin etrafında döneriz.

Muhabbetli Burhân gibi bir ömürdür, o can güzelinin yolunda döneriz.

[1208]

Senin yüzünle mesut olduğum, âlemin kederinden de kurtulmuş olduğum o gün âh ne güzeldi!

O vuslat gecesinde, Burhân gibi, senin can veren kırmızı dudağınla hemdem olduğum o an âh ne güzeldi!

[1209]

Gönlümüzde hep derdin, yüzün, zülfün var, bu sebepten sabah akşam soğuk âhlar eder, sızlanırız.

Onun aşk meclisinde tamamen yanarız; gönül gibi kandilimiz, göz gibi kadehimiz var. 

Güzeller sultanından haber aldım, dergâhı gibi İslâm yurdum var.

Her ne kadar doğum yerim Belh’in Hangâh’ı  ise de; mezkur Hangâh gibi yüce makamım var.

[1211]

Ben senin dudağının kadehinden sarhoşum, şarabı ne yapayım? Yüzünün inleyen âşığıyım, gülü ne yapayım?

Dertle dolu gönlümün vuslat gibi dermanı var, ilacı, dedikoduyu ne yapayım?

[1212]

Âl-i Ahmed’im iki âlemde sultanlarımızdır, çünkü onlar hep ululuğumuza sebep oldular.

Mertebece ashaptan üstündürler; bu yüzden kimse Muhammed’imin cübbesi altına giremedi.

[1213]

Gönlümde lâle gibi bir damgam var, yaşlı gözüm gibi de dostum var.

Ben gurbetin feyz yurdunun mülkündeyim, yüzün gibi bahçem, çayırım var.

[1214]

Sürekli sevgilinin hayalini başımda taşıdığımdan, gözüm, gönlüm aydın.

Onun gam yolunda can naktim gibi azığım var, akan gözyaşı gibi rehberim var.

[1215]

Ali’nin muhabbeti gibi dostum olduğundan onun düşmanlarıyla mücadele ederim.

Elimde Burhân gibi, Zülfikar gibi kalemim var. 

Senin kırmızı dudağının ؟evresinde bayramım var, yüzün gibi ayım, güneşim var.

Ayrım yapanların elinden yalnız halvetteyim, Burhân gibi tevhit halkam var.

[1217]

Allah’a şükür, velayet şahının izindeyiz, sevgi yolunun yolcularının başıyız.

Biz güneş tabiatlıların gönlü cemaatin mumudur; bu yüzden Burhân gibi muhabbet meclisinin parlaklığıyız.

[1218]

Senin aşk ateşin pişirmiş beni, ham değilim; İsâ nefesliyim ben, kendini düşünen alçak değilim!

Senin gibi tatlı dudaklıdan güzelce bahsediyorum; acı şaraptan dem vurmam, çünkü Hayyam değilim!

[1219]

Gönlümüzü Hz. Ali’nin muhabbetine bağladık, ona bağlandık iki âlemin bağından özgürce kurtulduk.

Var oldukça Burhân gibi her an o şahın methini okuruz.

[1220]

Benim işin hep aşktır, âşıklıktır; gönül huzuru olmadan yaşamak istemem.

Gül mevsiminde gül yüzlünün yakışından bülbül gibi feryat etmeden nasıl huzur bulurum? 

Bir sevgili uğruna yabancıların kınamasını çok ؟ekerim, gül uğruna bir bülbül gibi dikenin zulmünü ؟ekerim.

Burhân gibi alçak dünyanın derdini ؟ekmem, ancak sevgilinin cana can katan kederini ؟ekerim.

٧1222\

Sevgilinin mum gibi yüzünün etrafında dönerim, kelebek gibi yanan canımla dönerim.

Gönül aydınlatan damgamla bir ömürdür Leyla peşinde Mecnun gibi çöllerde dönüp dururum.

٧1223١

Dert zehrini tadan o adam benim, gönül derdi ؟eken o adam benim.

Aşk taciriyim, sevgilimin yiğitçe yüz canla satın aldığı keder eşyası benim.

[1224]

Pirimin nefesinin feyziyle esaretten özgürüm, onun gibi üstat beni ؟ok irşat etti.

Bu suret güzeline rağmen yiğitçe gönlümü mana güzeline verdim.

1225١]

Ey Burhan! Gam yolunda dönen benim; kimsenin haberi yok yanışımdan, derdimden.

Her an ney gibi bedenim kuru ve boş, soğuk feyadımın ateş saçması garip değil! 

Ey Burhân! Bu meydanın eri benim, Ali’nin muhabbetiyle çağın meşhuru benim.

Her sabah feleğin güneşi, o şahın kabrinin kapısına muhafız gönlüm gibi baş koyar.

122٦١]

Ey Burhân! Sevgili derdi olan benim, başta siyah zülfünün sevdası olan benim.

Geceleri onun hayaliyle sabaha kadar otururum, aydın iki gözümde nasıl uyku olsun?

[1228]

Gönlünü bir sevgiliye vermiş olan benim; onun muhabbetini bu göğüs hazinesine koydum.

Onun gibisinin kırmızı yüzünün hasretinden, gözyaşıyla onun dert yoluna düştüm.

[1229]

Bendeniz, Murtazâ’nın muhabbetiyle meşhurum, onun nazarının feyzinden güneş gibi parlağım.

O şahın hatırasıyla her zaman mutluyum, bu sebepten iki âlemin nimetleri gözümde değil.

[1230]

Gönlünü sana veren o kişi benim, haddinden fazla derdini ؟eken o kişi benim.

Zulmünden dolayı iğne yiyen o kişi benim, yaralı âşık olan o kişi benim. 

Yûsuf gibiyim; kardeşlerimin derdini ؟ekerim, eskiden beri zindan ؟ilesi ؟ekerim.

Bu gurbet diyarında dağlanmış sinemden, âh ؟ekerim, ayrılık hasreti ؟ekerim.

[1232]

Ey aşk! Sen dert ؟ekenlerin dostusun, bilirim; bütün hasta gönüllerin şifasısın, bilirim.

Her zaman gönül haremimde oturursun, bir ömürdür bana can dostusun, bilirim.

[1233]

Muhabbet kadehini elime aldım, sarhoşça yüz şevkle, ısrarla tuttum.

Hakir Burhân gibi ben, iki sevgi eliyle Necef sultanının eteğini tuttum.

[1234]

Aşkın tüccarıyız ve kemalât satın alırız, sen zannetme mal, mülk ararız.

Oraya gidecek her cins malı satın alırız ve onun da simsarlığını yaparız.

1235١]

Bir ömürdür senin sevdanın yolunda dolaşırım, iki zülfünün ve uzun boyunun hatırasıyla dolaşırım.

Her gece kelebek gibi yüzlerce yanıp yakılmayla, güzel yüzünün mumu etrafında dolaşırım.

[1236]

Yalnız giderim, kalabalıkla dönüp dolaşmam; onun aşk vadisine bir istekle dolaşırım.

Gerçek sevgilinin aynası Leyla’dır, Kays gibi o yüzden Leyla’nın ardında dolaşırım. 

O ay yüzlü güzelin vuslat gecesinde nasıl uyurum? Çünkü sabaha kadar onun kırmızı dudağını anlattım.

Onu allayıp pullamak için mana incisini Burhân gibi derdim, âh ne hoş!

[1238]

Sevgilinin derdini, kederini kim görmüş? Gönlüm; onun sitem yükünü kim çekmiş? Gönlüm!

Onun sevgisinin güzel ve çekici malını kim gerçekten yüz canla satın almış? Gönlüm!

[1239]

Kıymetli sevgilimin aşkının yolunda dertli gözümden çok yaş dökerim.

Can aydınlatan ve gönül bezeyen yüzünün güneşi, bir ömürdür gönlümde, ruhumda.

[1240]

Ney gibi sinemde ayrılık dağlanışı var, bu sebepten kuru tenimde ağlayan yüreğim var.

Sevgilinin aşk davasını ispat için ağlayan iki gözüm gibi iki şahidim var.

[1241]

Ay yüzlünün ayrılığından isyandayım, gece yarısında soğuk âh çekerim.

O gümüş bedenliyi ırmak kenarına göğsüme bastırmak istiyorum.

1242١]

Senin arzunla mutlu olan kişi benim, senin cefa yükünü çeken kişi benim.

Ayağına baş koymuş kişi benim, yüzünün güzelliğinde yok olmuş kişi benim. 

Divanelik çölünde ben bir arzuyla dolaşırım, bir ömürdür Kays gibi Leylâ’nın ardında dolaşırım.

Bazen Süreyya makamında Saba rüzgârı gibi dolaşırım, bazen Süheyl yıldızı gibi gökyüzünde dolaşırım.

[1244]

Sevgilinin kırmızı dudağı gibi kadehim var, yüzü, zülfü gibi mehtabım var.

Sarhoşum ve sevgiliye hayranım ey Burhân! O yüzden safa meclisi gibi makamım var.

1245١]

Ey gönül! Sen bir güzele taparsın, bilirim, bir yârin zülfünün kemendine giriftarsın, bilirim.

Kelebek gibi onun yüz mumunun etrafında, huzursuzca yanıp yakılmadasın, bilirim.

[1246]

Yoluna yaşlı gözümden su dökerim, hayır hayır, yanlış söyledim denizden inci dökerim.

Senin can veren kırmızı dudağının anısıyla, hayaliyle sabah akşam kadehe şarap dökerim.

[1247]

Yüzlerce şükür olsun! Muhabbet ehlindendir gönlüm, Hz. Ali’nin muhabbetiyle kendini bezer gönlüm.

Ben yakınlık hareminde o şahın yolundan giderim, bu doğru yolda yoldaşımdır gönlüm. 

inleyen gönlüm var neyi ne yapayım? Onun sarhoşuyum şarabın sarhoşluğunu ne yapayım?

İşim gücüm sevgilinin lutfuna bağlı, ondan başka mecaz sevgiliyi ne yapayım?

[1249]

Ben dünyada mana ehline benzerim ya da ben semavî kâtibe benzrim.

Mânî  suret çizer, ben surete mana yüklerim, nasıl Mânî’ye benzerim?

[1250]

Yiğitçe vatan yurdundan kurtuldum ve tuzaktan uresen gibi kurtuldum.

İki âlem derdinin esaretinden Burhân gibi, Ebu’l-Hasan’ın feyizli nefesiyle kurtuldum.

[1251]

Dün gece gönlümün güzeli gözümün önünden gül gibi gülerek gönül haneme sevgilim giriverdi.

Gönül pervanem seher vaktine kadar onun yüz mumunun etrafında yanıp yakıldı, ne hoş!

[1252]

İnsanoğlu, daima adıyla yaşar; bütün bu organlar ve vücut sonunda toprak olur.

Ruhumuz, her şeyi bilen Allah’ın katından gelmiştir, tekrar oraya gider ve orada bulur huzur . 

Ey ay yüzlü güzel! Yüzünü görür görmez bütün güzeller içinden seni seçtim.

Derdinle her an gözyaşım akar; sen sanırsın ki Ceyhun nehri gözüm.

1254١]

Ben, güneş misali sevgilinin âşığıyım, onun aşkını suyum ve toprağımdan yaratmışlar.

Ne zaman onun güler yüzünü görsem gamlı gönlüm çokça mutlu olur.

1255١]

Seleften halefe ilim miras kalmamış; ilim yerine görenekler kalmış.

Yazık, çok yazık! Selefin bildiğini gerçekten halef bilmez olmuş.

1256١]

Ey Burhân! Sır ehliyim, Murtazâ’yı çokça vasfederim, öten bülbül gibi onun övgüsünü yazarım.

Dostların yararı için sevgi kürsüsünde oturup yüz şevkle mücevher sandığı açarım.

[1257]

Gönlümüzü sevgilinin zülfüne bağlayınca, her iki cihanın esaretinden kurtulduk.

Biz onun güneş gibi çehresine âşığız, onun aşk şarabından çokça sarhoşuz.

[1258]

Dostun âşığıyım, bu postun talibi değilim; kendimden boşum ancak onunla dolu olmaktır muradım.

Safa meclisinde ney gibi boşum, onun kırmızı dudağı gibidir şarap kadehim, ne güzel! 

Her gece sevgilinin yüzü gibi ayım var, güneşinin gölgesinde uyanık gönlüm var.

Onun aşk yolunda şevkle aceleyle koştum, gözümün akan yaşı gibi yoldaşım var.

[1260]

Sevgilimin elinden feryat ederim, her an onun derdinden ahlayıp vahlarım.

Gurbet ve keder diyarında senin yâdından başka dertleşenim yok.

[1261]

Dünyada senin gibi sevgilim varken, gururlanırım; muhabbetin gönlümün dostu ve can azığım olmuş.

Senin uzun zülfünün kıssasını baştan başa biliyorum, şeb-i yeldada yüz mumunun önünde anlatacağım.

1262١]

Medresenin boş sözlerinden bir zevk alamadım, Burhân gibi oradan yüz çevirdim.

Şarap içenlerin harabat eğlence meclisinde, kederli gönlümün safası için acele davrandım.

1263١_]

Kim çok cahil ise çok bencildir; insanların gözünde eşekten daha değersizdir.

Kimin kemalâtı, fazileti ve hüneri varsa daima dillerde hayırla anılır.

[1264]

Keremli gönül alıcı tabiatın gibi ihsan et de akşam senden burnumuza kerem kokusu gelsin.

Bağışladığın herşeyi birilerine söyleme; cömert huy, verip söylemektir. 

Ben güzelimin kirpikleri gibi hiç ok görmedim, fitne saçan gamzesi gibi kılıç görmedim.

O ay yüzlü bizi uykudan uyandırmadı, seher vakti ağlamadaki tesir kadarını hiç görmedim.

1266١]

Kadim sevgilinin ayrılığı gönlümü kebaba çevirdi, çünkü o yumşak tabiatıyla tesirce ateş gibidir.

Kendi dinar gibi sarı yüzüme hep onun derdinden ötürü gümüş gibi gözyaşı saçarım.

[1267]

Sevgilinin ayrılık ateşiyle yanıyorum, içimden çınar gibi yanıyorum.

Güneş misali ayın kederinden derdinden sabah akşam alev gibi yanıyorum.

[1268]

Malı mülkü, bizi beni terk ettik, Ebu’l-Hasan’ın yolunun yolcusuyuz.

Garip Burhân-ı Hüseynî gibi sayılır ve güvenilir müminiz.

[1269]

Kutlu zamanı ve anı bekliyoruz, vaat edilmiş Mehdî’nin yüzünün âşığıyız.

Bir ömür onun yolunu bekledik, onu ararken çok yol katettik.

[1270]

Gönlümün sevgilisi beklediğim yoldan gelip gül gibi gülerek oturdu virane gönlüme.

Akşamdan sabaha kadar kanatlarını yaktı yüz mumunun etrafında gönlümün pervanesi.

١27١1_]

Ya Rabbi! Merhametin haddinden fazladır bilirim, feyzin güneş gibi görünür, bilirim.

Yüzünün nurundan bütün âlem aydınlıktır, senin sırların bütün batınlarda gizlidir, bilirim.

١272١_]

Ya Rabbi! Sen müjde verdin gönlüme, senin müjdenden mutluluk geldi gönlüme

Yüzlerce şükür ki muhabbetini koydun gönlüme, kendi katından bir yol açtın gönlüme

[1273]

Ya Rabbi! Senin keremin muvafıktır bilirim, lutfun her zaman müşfiktir bilirim

Burhân toprak gibi hakir ve aşağıdır ancak sana kullukla yüksek mertebededir bilirim

[1274]

Ya Rabbi! Kapına nasıl geldiğimizi bilirsin; sonsuz acziyet ve niyazla geldik.

Bizim gibi garip ve kederlilerin hacetini lutfunla gider; çünkü bunun için geldik.

[1275]

Ya Rabbi! Yüz sadakatle ben irşadını isterim, iki cihanın bütün nimetlerinden senin zikrini isterim.

Her an ben feryat eden kulun imdadına yetişirsin, güçsüz ve acizim, yardımını isterim.

Ya Rabbi! Cömertsin, merhametlisin bilirim.

Sen âşıkların can dostusun, bilirim; kereminle hacetimi gider, bütün ihtiyaçlarımı sen bilirsin, bilirim.

1277١]

Ey iyilikler sahibi Allah’ım! Yardımını bekliyorum, hususen şu zamanda bekliyorum.

Lutfunla ben şu fakiri nimetlendir; biliyorsun ki ben senin nimetlerini bekliyorum.

[1278]

Ey Necef Şahı! Senden yardım isterim, ben senin gibi şahın eski kuluyum.

Ben dert ve gurbet yolunun yolcusuyum ancak onun himmeti yolumun delilidir.

[1279]

Bir ömürdür rindlerin başıyım, aşk şarabından sarhoş ve mahmurum.

Vuslat gecesinde büyük bir istek ve arzuyla sevgilinin yüz mumunun pervanesiyim.

[1280]

Bir ömürdür aşk meyhanesinin sakiniyim, aşk kadehinin gül renkli şarabından sarhoşum.

Bağladım Leyla’nın zülfüne gönlümü, Kays gibi aklım yerinde değil, aşk divanesiyim. 

Senin keder meclisinde ne güzel şarkım var; ağlayan yüreğim gibi bir udum var.

Ey dost! Burhân gibi aşkının taciriyim, dünyada senin sevdan gibi bir kârım var.

[1282]

Ben var oldukça, aşk meclisinde gül renkli can gıdası şaraptan sarhoş olacağım.

Gönlü bir güzelin kıvrımlı zülfüne bağladım, her iki âlemin dert esaretinden kurtuldum.

[1283]

Aşk meclisinde bir makamın var, şarap içenlerin katında bir adım var.

Çöl lâlesi gibi kendi gönül damgam şerefine, avucumda sürekli bir kadeh var.

[1284]

Ey seni anmakta olduğum can dostum ve ağlayan gönlüm! Vay derdinde olduğum dertlilere derman olan!

Aşkının yoluna baş koydum, Burhân gibi bir ömür sevdanla dolaşıyorum.

[1285]

Aç gözünü ve sevgilinin yüzüne bak! Burhân gibi can gözüyle bak!

Bütün âlem O’nun aynaları gibidir, sen birine yüz binlerceymiş gibi bak!

[1286]

Biz, iki âlemin saadetine sahibiz, Zühre ve Müşteri yıldızları gibi ebeveynimiz var.

Her ikisi de Hz. Ali’nin soy denizinin incisi, her ikisi Hz. Hüseyin’in mübarek asil neslinden. 

Güllerin şahı ikisi arasında bir berzahtır; çünkü o, iki denizin incisi ve süsüdür.

Murtazâ ve Betül iki denizdir, onun incisi, mercanı Hüseyin’dir.

[1288]

Allah’a hamdolsun, benim bir kimsem var, Hz. Ali gibi yardım dileyeceğim biri var.

Nefes alacak ömrüm oldukça Hz. Ali sevgisinden ney gibi dem vuracağım.

[1289]

Dedim, “Zülfünü yüzüne salma”; dedi “Parlak ay gecesiz olmaz.”

Dedim, “Derdimin ilacı nedir?”; dedi “İki dudağımın kırmızı çiğdenleri.”

[1290]

Senin yanağının gülü arzusuyla ağlarım ben, dertli, güzel sesli ve tatlı ötüşlü bülbülüm ben.

Zülfünün sümbülü misk ve anber saçsa da, ben de Burhân gibi misk satarım.

[1291]

Senin dert yolunda koşmaktadır gönlüm, aşkından yanıp yakılmaktadır gönlüm.

Ayağının altına toprak gibi düşmüştür de o yüzden niyaz ehlinin serveridir gönlüm.

[1292]

Yüzünün ayrılığından ateşlerdeyim ben, bu ateşte âhlar çekiyorum ben!

Ayrılığın ne zaman vuslata dönecek, kırmızı dudağının şerbetini ne zaman tadacağım ben? 

Böyle bir kandil yakar yakmaz sinemde böyle bir dağlanma peyda ettim.

Böyle bir Çârbâg şevkinden Utarid ve Zöhre raksetse lâyıktır.

[1294]

Muhabbetinle yoğurdukları için çamurumu, kederin yüreğime oturdu.

Ömrümün bu tarlasında dert ve dağlanmadan başka elime geçen bir şey yok.

[1295]

Sevgilinin yanak mumuna canını koy, binlerce şevkle kelebek gibi çarp!

Bu ak saçlı ihtiyar ve kocadan eden kadının başına, tekmeni vuruyorsan yiğitçe vur!

[1296]

Aklî ve naklî ilim sahibi Seyyid Cemâleddîn,  gerçekten de o dîn-i mübînin direğidir.

Hz. Ali döneminden sonra onun gibi adaletli büyük âlim gelmedi.

[1297]

Kalbimin süveydasında Hasan’ın muhabbeti var, bu sebepten Hasan’ın matem yerinde gözümden yaş dökerim.

Ey Burhân! Herkesin gözünü sürmesi, Hasan’ın mukaddes ve yüce ayağının mübarek toprağıdır.

[1298]

Zeynelâbidîn gibi rehberim var; âlemde müttaki imam odur.

Kabri, mana ehlinin tavaf yeridir, onun dergâhı yakîn ehlinin kâbesidir. 

O peygamberlerin şahı, Hz. Câbir’e  şöyle dedi: “Şu güzel haberi ulaştırın.

Bekir ’imi görürsenseldmrgötür'. o bil tünmiı ttakilerine؛endisidh".”

[1300]

Bâbu’l-Hak ve Behâuddîn gibi vefalı kardeşim var.

Muhakkak o seçkin bir seyyid idi Dönemin zahidi ve yakîn ehlinin ziynetiydi.

[1301]

O lâle yüzlünün derdinden sahrada oturup sinemden ateşli âh ؟ekerim.

Başımda onun sevdasının faydasından başka bir şey yok, mahzun kalbimde derdi ve dağlaması var.

[1302]

Ben yol üzerine oturdum, ayım yukarıya oturdu; ben ağlayan âşığım, o nazlı güzel!

Göğün semasında Sadberg çiçeği varsa, yeryüzünün de Burhân gibi bülbülü var!

[1303]

Nergis bakışı can celladıdır eyvah! Gamzesi kılıçtır, mızraktır, eyvah!

Siyah zülfü ejderdir dikkat et, boyu mahşeri andırır, eyvah!

[1304]

Bütün insanlardan yüz ؟evirir, sen o sevgilinin yüzüne bak!

Yüzünden göze nur ver, kavuşmasından gönle rızık ulaştır! 

O güzelin derdinden deva iste, her an onun gamından safayı iste!

Onun muhabbet ve şefkat ateşinde sen de sürekli Burhân gibi âb-ı hayatı iste!

[1306]

Aşk oyunu oynarsan, bir gönül alan ile oyna, özellikle gençlik döneminde oyna!

Ayağa kalk ey gönül! Sen git dertsizlerin aksine onun derdiyle mutlu ol!

[1307]

Gönül gibi bir sultan ile bir anlaşma yap, din âleminde içtihatta bulun!

Yiğitçe nefsinle savaş, kendi varlık mülkünde adaletli davran!

[1308]

Sen önce kendini dindar bir adam yap sonra kendi kavmine reislik yap!

Son nefese kadar bu fena yurdunda Allah’ın kullarına yardımcı ol, onların dertlerini paylaş!

[1309]

Bugün yemişi taze olan boyunun hurması başımıza çok gölge salmış.

Ey dost! Yüzünün güneşi alçak düşmana rağmen gözümüzü aydınlattı.

[1310]

O gönül süsleyen ay yüzlü sevgili yârim olunca karanlık gecem gündüze döndü.

Gerçekten o güzelin muhabbetinden, vefasından, işim gücüm canlandı. 

Sevgilinin mahallesinden ne zaman rüzgâr esse, Hz. İsa’nın nefesi gibi ölüye can verir.

Onun mahallesinde yeşeren her bitki, Hz. Meryem’in tütsüsü gibi burna koku verir.

[1312]

Senin benim gibi müştak ve çaresiz âşığın var, senin aşk ateşinin üzerine benim gibi üzerlik otu var.

Ey güzeller şahı! Şimdi yüzlerce umutla senin cömertlik kapına benim gibi muhtac geldi.

[1313]

Eyvahlar olsun! Benim o servi boylum meclisten gitti, saf gönlüm de ağlayarak onun ardından gitti.

Onun ayrılığından gözüm yaş döktü, gizli sırlarımı herkese ifşa eyledi.

[1314]

Yüzünün ayrılığından gönlüm yanmakta, aşk ateşinde kebaptır gönlüm!

Senin derdinin Hülâgû’sunun  zalim ordusu yüzünden Bağdat toprağı gibi haraptır gönlüm!

[1315]

Ayrılığın, benim gibi çaresizin belasıdır; sana kavuşmak benim gibi dertlinin devasıdır.

Kıvrımlı, bukleli zülfünün kemend düğümünde, benim gibi yüzlerce dertliyi esir ettin. 

Ya Rabbi! Gönlümüzü kemaline ulaştır da cemalinin safalı aynasına ؟evir!

Senin ruhu aydınlatan aşkının şarabıyla, lutfunla sarhoş et gece gündüz!

[1317]

Ya Rabbi! Burhân, nefsinin kemendinde feryat içinde, günahların ؟okluğundan utan؟ içinde!

İşi hep isyandır, hep günahtır fakat, rahmetinden ümitlidir Burhân!

[1318]

Burhân senin derdinden kanlı bir gönle sahip; gözünden gül renkli yaş döker Burhân.

Senin Bahar gibi yüzünün aşkının gölgesinde, Burhân gibi güzel bir Çârbâğ’ım var.

[1319]

Cananın muhabbetini sinene yerleştir ey Burhân! Yiğitçe onun sevgisiyle candan geç, ey Burhân!

Âlemde özgür başlı olmak istiyorsan, gönlünü bütün bağlardan kurtar ey Burhân!

[1320]

Ya Rabbi! Onun bunun esaretinden kurtar beni, her iki âlemin derdinden kederinden kurtar beni!

Kurtuluşumuza engel olan her şeyden, bütün bu keşmekeşten kurtar canımı! 

Ey miskin âşık! Her yere beyhude gitme; sevgili arzusuyla her yöne koşma böyle!

Senin gönül haremine gelmesini istiyorsan, gönül kapını aç ve onun hatırasıyla otur!

1322١]

Ey gönül! Yiğitçe riyasız raks et, safa ehli gibi sabah akşam raks et!

Rüzgâr ve havayla servi gibi raks et, ama gönül çelenin aşk ateşiyle raks et!

[1323]

Ey gönül! Eğer temizlerden olmak istiyorsan, sen eteğini hevanın pis suyundan çek!

Ey yol eri! Sevgilinin sokağına gözyaşı gümüşüyle, can nakiti ile ulaşırsın.

[1324]

Şehir şeyhi batın sırrından habersizdir, zahirini fakr giysisi ile süslemiştir.

Kalp akçesi ve riya zühdü vardır; işi baştan başa hile hurdadır!

1325١]

Can âleminin güneşi Hüseyin’dir, canların cem‘ meclisinin mumu Hz. Hüseyin’dir.

O, Hz. Ahmed’in dininin bekası için, o şehitlerin şahı canını feda etti.

[1326]

Gönle muhabbetini koydum ben, âşıklığın hakkını verdim ben!

Manaca hür bir adamım; surette, dört ailenin esaretine düştüm ben! 

Burhân gibi sevgilinin derdini iste, onun derdinden de dermanı ara!

Sonsuz mutluluk istiyorsan eğer, ruha gıda verenlerin derdini iste!

[1328]

Kâinatın övünç kaynağının göz nurudur Hüseyin, şâh-ı merdânın kalbinin sırrıdır Hüseyin!

İman ehlinin kıblegâhıdır Hüseyin, padişahlar padişahıdır Hüseyin!

[1329]

Âh ne güzel! Hakk’ın mahbubudur Hüseyin, Allah’ın aslanının gözünün nurudur Hüseyin!

Onun kapısı gibi bir korunak var; erlerin önderi ve komutanıdır Hüseyin!

[1330]

Ey ay! Gönül mülküne seyre çık, yolda zahmet ؟ekenlere bak!

Göz ırmağının etrafında dönerler, Rumî evlatlarıma güzelce bak!

[1331]

Gönlümü bir sevgiliye verdim ben, gözümü yüzüyle açtım ben!

Burhân gibi gönül halvetine, hayalini ne güzel koydum ben!

[1332]

Bu ömrü ziyan etme, gaflet içinde oturma! Adamsan rahatlık köşesinde oturma!

Onun dert yolunda akan gözyaşının yoldaşı ol, rahatına düşkünler gibi boş boş oturma! 

Ey gönül! Verdiğin söze vefa göster, onun dışındaki her şeyden kurtul!

Çilekeş Burhân gibi vuslat gecesinde, ay yüzlüne iddianı arz et!

[1334]

Ey dostum! Minnet sahibi Rabb’in dergâhına yakın olmak istiyorsan ben ve bizden uzak dur!

Kadın gibi evin bir köşesinde oturma, adamsan aşk yoluna ayak bas!

[1335]

Kadın dünyadır, felek erkektir; her ikisi de alçaktır, her ikisi bukalemun.

O, rengârenk fitne tohumları saçar; bu türlü türlü dertler büyütür.

[1336]

Elinden geldiğince Hakk’a ibadet et, riyanın ve hilenin temelini viran et!

Mücahit bir kişiysen, kâfir nefse zülfikârı vurup Müslüman et!

[1337]

Malı, mülkü, yurdu toprağı terk etmiş gönlüm, sevgilinin safa veren sokağına yerleşmiş gönlüm.

Feryat ve figandan kurtulmaz da, güzelin yanağının gülünün bülbülüdür gönlüm.

[1338]

Himmetinle kendini seçkin kıl, sır ehlinin başı, reisi ol!

Bir tanenecik güzelin yüzüne, Burhân gibi iki gözünü aç! 

Ey oğul! Sevgilinin aşkını çoğalt, gözünü onun derdiyle Ceyhun’a ؟evir!

Aynanı başkasının tozundan temizle, ondan başka ne varsa gönlünden uzaklaştır!

[1340]

Ey efendi! Aynayız biz, bize bak! Bizde sevgilinin yüzünün aksini gör!

Bizler, anlamlı sözleriz, a؟ gözünü de sözdeki anlamı gör!

[1341]

Haydar’ın, Betül’ün ve Hüseyin’in övgüsünden Burhân’ın Çârbâg’ı süslenmiş.

Din evinin dört direğidir onlar, muhabbetleri boynumuza borçtur.

[1342]

Ey derdi sırlarıma mahrem olan! Senin derdin hasta gönlümün dermanıdır.

Benim, senin gibi vefalı yarim var, hatırandan başka derdimi paylaşanım yok.

[1343]

Ey oğul, Hiçbir şeye muhta؟ olmayan Hakk’ın kapısında, düşmanların yenilgisi için dua et!

Müslümanların başarıya ulaşması için, Fetih suresini oku!

[1344]

Ey gönül! Alçak insana güvenme, kötü insan için de hüsnüzanda bulunma!

Herkes için de suizanda bulunma, daha önce yapmışsan, bundan sonra yapma! 

Îlek Mâzî  cihanın sultanıydı; parlak ay gibi bir kızı vardı.

Seyyid Burhâneddîn Kılıç’ın annesi odur; her üçünün de güzel adı sanı vardır.

[1346]

Derviş, nefsin tuzağından kaçar, sevgilinin yolunda gözyaşı döker.

Sen benliğine bağlı kaldıkça aşağılanırsın, kıymetli kimselerin yanında muteber olamazsın.

[1347]

Güzellerin zülfünden elini çek Burhân, her bir hercayi güzele gönül verme, Burhân!

Bir muhabbeti olan bir sevgili yeter sana, bir güzelin aşkını kazan ey Burhân!

[1348]

Ey oğul! Söz sanatını bil, dünyada ondan daha güzel bir sanat yoktur.

Sözümün doğruluğuna, peygamberlerin sonuncusunun “Ben Arapların en fasih konuşanıyım ” demesi delildir.

[1349]

Senden ayrılık gönlümün belası olduğu için gönülden dua etsem de başımdan gitmedi.

Şu usanmış kulun yanında bir an otur Allah rızası için, gönlümün şifası için.

[1350]

Maden cevherlerinden daha güzel öğüt veririm; ey oğul, dinle ve ganimet bil!

İyiler gibi iyi huylu ol, bir an bile kötülerle oturma! 

Ya Rabbi! Lutuf kapını yüzme aç, benim gibi bir düşkünü seçkin kulun yap!

Gözümüzü yüzünün nuruyla aydınlat, kederli gönlümüzü sır denizi yap!

[1352]

Gönlünde ve canında kıskançlığa yer verme, kıskançlığı ev bark yakan bir ateş bil!

Kıskanç bir kişi, zamandan bir fayda görmemiştir; bütün hasetçiler için: “Felaha eremezleri9 oku!

[1353]

Ey sabah rüzgârı! Şu şekilde hizmette bulun: Hânkâh ve Çâl    yoluna koyul!

Dostlara selamımızı söyle, bizi de dostların haberiyle sevindir!

[1354]

Ey zarif güzel! Senin aşkındayım, bu yüzden gönlümde ateşim var, yangınım var.

Kıvrım kıvrım zülfün var senin, çünkü yüzün gibi güneşim var benim.

[1355]

Ey gönül! Sevgilinin aşkıyla yetin; ondan başka her ne varsa yok et hepsini!

Rintlik istiyorsan kocadan eden yaşlı kadının esaretinden kurtar kendini!

[1356]

Hakkin sevgili kuludur Hüseyin, Hz. Peygamberin temiz torunudur Hüseyin!

Zehra ve Haydarın evladıdır Hüseyin, dini güçlendiren sultandır Hüseyin! 

Gönül sevgilinin derdiyle dirilir, gönül onun derdinden gafil olunca öl bil!

Ey evlat! Âşığın azığı can naktidir; onun, akan gözyaşı gibi yoldaşı vardır!

[1358]

Bizim bu varlığımız hayaldir, düştür Ey Burhân, su üzerinde nakış gibidir, seraptır, ey Burhân!

Varlık belasının esaretinden kurtul, onun gibi bir hiç, Hakk’a perdedir, ey Burhân!

[1359]

İki âlemde de benim yalvardığım sevgilimdir, ondan başkası dostum ve imdadıma koşanım yoktur.

Ey gönül, bir anımın bile onun hatırası ve hayaliyle geçmesi, altı günlük yevmiyeden yüz kat daha iyidir.

[1360]

Gül Muhammed  Çeşme-i Kâvân’dan sevgilinin yurduna güzel bir yolculuğa çıktı.

Rahmet Sofi ve Perçegül’’ün evlâdıdır; genç yaşında Hacc-ı ekber yapmıştır.

[1361]

Ey oğul, sen kadehe meyletme, alçak insanlarla adam gibi yakınlık kurma!

Sen gençsin ve toysun, sen yabancılarla ülfet etme! 

Ey ulak, iyiliğini tamamla da inleyen şu kulun haberini sevgiye ulaştır!

Lütfen gönül ؟alan sevgiliye de ki: “Burhân’a bir sevgi mektubu ulaştır!”

[1363]

Ey sevgili! Senin kederin benim gibi garibi yer bitirir, benim gibi gönlü kebap derdini daha çok çeker!

Senin gibi gonca gülün aşkından cemal bahçende benim gibi bir bülbül daha çok inler!

[1364]

Her nerede oturursan sevgiliyle otur, ancak bir gönülle, yüz canla otur!

Gönül meclisinin güzidesi olmak istiyorsan, dilenciyle oturma, güzellerin şahıyla otur!

[1365]

Ey gönül! Kadınlar gibi evin bir köşesinde oturma; kalk adam gibi sevgilinin yolunda yürü!

Eşek huyluların aksine, Hz. İsâ gibi bu topraktan can feleğine yüksel!

[1366]

Sen, benim gönlümün ay yüzlü güzelisin; senin yüzün gönül safamın sermayesi oldu.

Taze gül gibi gülerek şu kulunuz kapısından içeri giriver, gönlümün hatırına bir an oturuver yanımda. 

Senin sokağına şevk ve heyecanla geldim ben, gönül yangınımla, yaşlı gözümle geldim ben!

Herkesin bir tarzı var; bense zerre misali senin gibi güneşe doğru geldim ben!

[1368]

Din erleri gibi dost iste, zelil nefis gibi düşman sözünü dinleme!

Hz. İsâ gibi feleğe sefere çık, oturulacak yer değil burası!

[1369]

Din yolunda dosttan yardım dile, heva gibi bir düşmanın var pusuda!

Gamsız insanlarla oturma, git aşk meclisinin dostlarıyla otur!

[1370]

Baştanbaşa sevgilinin aşk ağacıdır gönlüm; bir ömürdür onun derdi gibi meyve verir gönlüm.

Şükür niyetine gözümden durmadan yaş dökerim, onun yüzünün ateşinden aydınlandı gönlüm.

[1371]

Gül mevsiminde kırmız şarap içmek hoştur, bilhassa şarabı sevgilinin elinden içmek.

Bülbüllerin sesini duymak hoştur ancak, murad ağacı hurmasından yemek daha da hoştur.

[1372]

Ey Burhân! Sevgiliden gafil olma, onu derdini kârın yap!

Git, gönlümü baştanbaşa harap et, gönlün mamurluğu için ey Burhân! 

Biz aziz sevgilinin cemalinin aynası olduğumuz için onun cemalinin yansıması bize düşmüştür, ey Burhân!

O’nsuz varlığımız yoktur; bütün gönünen varlığımız O’nunladır!

[1374]

Ya Rabbi! Benim gibi bir muhtaca azık ver, benim gibi bir çaresiz senin yoluna düşmüş.

Benim gibi bir zavallı senin dergâhına umutla geldi; lutfundan mahrum etme!

[1375]

Ya Rabbi! Benim gibi bir levent yoluna düşmüş, benim gibi bir zincire esir senden bağışlama diler.

Hüküm hanenden şifam için, benim gibi bir dertliye deva gönder.

[1376]

Âlemde sana benim gibi bir gönül bağlamış varsa, iki âlemin bağından benim gibi tamamen kurtulmuşsundur.

Ey dost! Düşmanın aksine gel de, benim gibi bir keder yorgununun baş ucuna otur.

[1377]

Benim gibi bir evhamlıya nimetler verdin, nefeslerin benim gibi bir yok olmuşa can verdi.

Benim gibi bir yoksun yüzlerce şevkle gönül aydınlatan vuslat hareminin yoluna koyulmuş. 

Ya Rabbi! Kapına baş koyduk Burhanca, hacetimizi senden isteriz, başkalarından değil!

Lutfunla müşkilimizi kolaylaştır, sen bizi maksadımız menziline ulaştır!

[1379]

Ey sevgili! Gel, ağlayan gözüme otur ya da tıpkı onun gibi ırmağımın kenarına otur!

Sadberg gülü gibi hoş bir kokuyla gelmişsin, gülen yüzünle hadi yanıma otur!

[1380]

Talihim, saadetim benimle dost olmadan önce dostum düşmana rağmen beni mutlu etti.

Bugün bana güneş gibi yüzünü göstermedi, o yüzden aydınlık âlem gözümde karardı.

[1381]

Kendinin tertemiz geldiğini unutma; birinin ahlâksızlığını sen kucağına alma!

Temizlik yolunda sen temizler gibi adım at; ahlâksızın biri konuşursa dinleme!

[1382]

Bir sevgilinin aşk yoluna düşmüş gönlüm, güzel bir iş tercih etmiş gönlüm.

Gönlümün alev saçan âhının ateşiyle bağlılık sebeplerinin hepsi bir defada yandı.

[1383]

O güzeller şahım gönlümün ayı idi; onun gam meclisi gönlümün âhıyla aydınlanmıştı.

Bu gece gözümün önünden geçip şahlar gibi gönül haremgâhıma oturmuş. 

Sevgilinin aşkının ateşkedesidir gönlüm, onun gam ırmağıdır nasipsiz gözüm.

Kıymetsiz ruhum tenimde oldukça onun uğruna yolunun toprağına baş koyarım.

[1385]

Ey oğul! Sen gamsızlarla oturma, kötü tavırlılarla, dedikoducularla oturma!

Yiğitler de vardır, namertler de, sen onlarla otur, bunlarla oturma!

[1386]

Ey oğul! Sen, kadınlar gibi evde oturma, sevgili yoluna doğru adam gibi yürü!

Hakk’ın ve halkın sevgilisi olmak istiyorsan, bu altı kapaklı dünyada güzel ahlâk sahibi ol!

[1387]

Ey gönül! Dünyada güzel işler yap, ebedî saadeti hazırla!

Sevgilinin âşığı ol ve onun yolunda, kendi can naktini bağışla!

[1388]

Ey oğul! Boş boş oturma, çalış; can şehrini baştanbaşa imar et!

Gönül boşluğunu masivadan uzak tut, gözünü sevgilinin yüzüne vakfet!

[1389]

Sevgilinin yüzüdür benim ışık saçan ayım, sokağının girişidir sığınağım.

Canım tenimde oldukça elimi onun vuslat eteğinden çekmem.

[1390]

Tekkelerde pek çok üstat vardır; avcılar gibi av peşinde dolaşırlar.

Dört köşeli dünyada Anka gibi rintlerin varlığı belli değildir. 

Sırlar cahillere söylemek yazıktır, inciyi sarraftan saklamak ayıptır.

Gönül sahibinin işi gül gibi, safa meclisinde oturup açılmaktır.

[1392]

Ey oğul! Gel ve gözümüze otur, ay ışığı gibi denize otur!

Toprak kulübesinden kalk, sana layık değildir; safa gibi gönüllerin hanesine otur!

[1393]

Ey oğul! Dertsizlerin aksine, erler gibi aşk yolunu kat et!

Sevgilinin muhabbeti yoksa bir kimsede, sen onu erkek eşekten daha aşağı bil!

[1394]

Ey sevgili! Senin kırmızı cemelin benim gonca gülüm, güzelliğin baştan ayağa benim gül bahçem!

Siyah zülfünün sevdası başımda, aşkından başkası yok canımda!

[1395]

Bahtı güzel kişi, gönlü ayna gibi sevgilinin yüzünün aksettiği kişidir.

Sevgilinin derdinden hiç gafil olmaz, onun kederini de canına dost edinir.

[1396]

Ömer Hayyam seçkin bir rubai söylemiş, Evhaduddîn de kesinlikle onun gibi güzel söylemiş.

Onun dört mısraı dört bahçedir, bunun dört mısraı dört ırmaktır. 

Gam ve gurbet yoluna düşmüş gönlüm, nihayet himmet atına binmiş gönlüm!

Bu mecliste Necef sultanının nefesinin feyzinden ey Burhân, muhabbet kadehi olmuş gönlüm!

[1398]

Gönlüm senin dert yolunda koşturup durmakta, aşkından yanıp erimekte gönlüm!

Toprak gibi ayağının altına düşmüştür, o sebepten niyaz ehlinin efendisidir gönlüm!

[1399]

Dün gece güzeller sultanına dedim ki, “Aşkın gönlümde gizlidir.”

Dedi: “Benim o can yakan ateşimi, git akan gözyaşın ile söndür!”

[1400]

Ya Rabbi! Burhân kapına bir hacetle gelmiş, onu kapından eli boş gönderme!

Sen zenginsin; fakir ve sana muhtaç olan odur; onun ihtiyaçlarını ihsanınla gider!

[1401]

Ya Rabbi! Kapın yaşlının da gencin de sığınağıdır; yolunun toprağı gönül ve can gözünün sürmesidir.

Merhametinle o sırrı bize bağışla; çünkü o hazine sıfatlı halkın gözünden gizlidir.

[1402]

Ya Rabbi! Gönlümü kemaline ulaştır, cemalinin duruluğunda bir aynaya çevir!

Ruhu aydınlatan aşk şarabınla sabah akşam lütfunla sarhoş et beni! 

Ya Rabbi! Zavallı gönlümü muradına kavuştur, göz açıp kapayıncaya kadar bizi ve beni yurdumuza ulaştır!

Bizim Ahmed-i Mürsel’imizin fakr gölgesinde beni şeref ve itibar saadetine ulaştır!

[1404]

Ya Rabbi! Dilenci gibi kapına geldim, sana muhtacım başkalarına değil!

Lutfunla zorluğumu kolay eyle, sen bizi maksat menziline kavuştur!

[1405]

Canıma ateş saldın ve ؟ekip gittin yanımdan, ancak hayalin asla gitmedi gözümün önünden.

Damgan gönlümde, o sebepten dert büyüten gönlüm her an ney gibi âh çeker.

[1406]

Gönlü sevgilinin zülfüne bağlamak, her iki dünyanın gam esaretinden kurtulmak, âh ne hoş!

O’nun vuslat meclisinde bir an oturmak, cennet bahçesinden yüz kat daha iyidir.

[1407]

Ey Burhân! Gönül, Hakk’ı gösteren aynadır; sen onu canının yanında korursan ne iyi!

Senin inci saçan iki gözün sevgilinin iki dert denizidir, senin gibi aşk tüccarının sermayesi odur. 

Ey Burhân! Her gönülde sevgili aşkı yoktur, bu ateş her diyarda yoktur Burhân!

Hasta Burhân gibi bir garip var, çünkü kederi gibi dert paylaşan Burhân var.

[1409]

Sevgilinin yurdundan her rüzgâr esişte, Hz. İsa’nın nefesi gibi ölüye can verir

Onun yurdunda yeşeren her bitki, Hz. Meryem’in tütsüsü gibi burunlara koku verir

[1410]

Ulak dostlardan haber getirdi; mektup baştanbaşa muhabbet ve vefa sözleriyle dolu.

Güzellerin ayva tüyü gibi gönül alır, evet, sevilenlerin yazısı gönül alıcıdır.

[1411]

Ey miskin âşık bu sözü benden dinle! Böyle sevgilinin arzusuyla her yöne koşma!

Senin gönül haremine girmesini istiyorsan, gönül kapını aç; onu getirip otur!

[1412]

Birşeyden dem vuruyorsan insan sırrından dem vur; ney gibi sürekli inle!

Ey gönül! Yol eriysen eğer, yiğitçe ayağını iki âlemin başına bas!

[1413]

Burhân virane gönlünde hep sevgilinin derdini muhafaza eder!

Her gönülde can aydınlatan aşk yoktur; bu ateş evde olmaz ey Burhân! 

Ey Sevgili! Güzellik mülkünde sultan sensin, cemalinin güneşinden başa ışık saldın.

Çevik gönlüm gibi bir takipçin var; ey ay yüzlü, aşk yolunda yalnız git!

[1415]

Ey Sevgili! Cemalinin parlaklığı gözümüzde, yüzünün ateşi gönlümüzde.

Bilirim fark ve cem‘in99 nişanesi, bulut gibi zülfün ve senin cemal güneşindir, ne hoş!

[1416]

Ey inleyen gönlüm! Hakk’a şükret, o Ahmed-i Muhtarın na‘tini her defasında söyle!

Vefakâr ve muhabbetli Burhân gibi, Haydar-ı Kerrâr’ın övgüsünü ve menkıbesini söyle!

[1417]

Benim bu Çârbâğ’ımın güzel yüzlü gelinler gibi, rengi kokusu var.

Onun gülleri Hakk’ın feyzinden sürekli gülümserler, hazan rüzgârı oraya hiç uğramaz.

[1418]

Dolunay gibi cemalinin ayrılığından ağlıyorum; gece gibi zülfünün kederinden perişanım.

Kadeh gibi dudağının yakışından ve hasretinden Burhân gibi, devamlı ciğer kanı içerim.

99 Fark ve cem‘: İnsanın kulluk ve beşeri hallere yaraşan hususlarla ilgili olmak üzere yaptığı şeyler fark, Hakk’tan gelen bilgiler, lutuflar ve ihsanlar ise cem‘dir. 

Ben, senin gibi bir can dostu, senin gibi bir dert ortağı ve sevgili görmedim.

Aşk derdi konusunda dudağının iki kırmızı ؟iğdeni gibi bir derman ve senin gibi bir Lokman yoktur.

[1420]

Mecnun gibi aşk ؟ölüne git, Leyla’nın yolundan Hakk’a git!

Himmet yüzünden bir lafız peşinde koşma, adamsan mana mülküne git!

[1421]

Aşk ve dert yolunda yiğitçe yürü, taşkın ve divane gönülle yürü!

Burhân gibi sen yüzlerce şevk ve heyecanla, sevgilinin peşinden yürü, ardından yürü!

[1422]

Ey güzel! Senin cemalin cinlerin kıblesidir; sokağın, gönüllerin kâbesidir.

Ben, kalender Burhân gibi, senin bir saç teline iki âlemi bağışlarım.

[1423]

Kaya değilsen Buhara’dan ayrıl, ilim ve fazilet neredeyse oraya git!

Ey âlim! Kıymetçe Buhara’dan az değilsin, toprağın altında değilsin yukarı çık!

[1424]

Başta senin zülfünün ve beninin sevdası var, gönülde senin kırmızı yanağının aşkı var.

Benim gibi bir âşığın var, lutfedip bir kez akıbetin nasıldır diye sormadın. 

Sabah mumu senin ardına düşsün istiyorsan, bir ömür peri yüzlü sevgilinin peşinden koş!

Ey gönül! Hayattan tat almak istiyorsan, onun ağzından bir söz işit!

[1426]

Ey ayrılık, sen dert ve keder sermayesisin; benim gibi bir hastanın canına yüz çeşit dertsin sen!

Bir ömür sevgiliden ayrı kaldım ben, benim gibi bir hastanın ؟evresinde bir an dolaşmıyorsun sen!

[1427]

Ey gönül, kalk ve sevgilinin peşinden koş, ıslak ve kanlı iki gözünün yaşı gibi koş!

O salınarak yürüyen sevgili ne zaman çimenliğe yönelirse, sen onun ardından sabah rüzgârı gibi koş!

[1428]

Sevgilimizin gül gibi güzel yüzü var, biz de onun aşkından hoş sözlü bülbül gibiyiz.

Burhân gibi özel bir halvetimiz var, gönül haremimizde ondan başkası yoktur.

[1429]

Ey yolcu! Nefsin eşeğin yük çekenidir, sen onun yükünü çekme, öğüdümü dinle!

Melekten daha üstün olmak istiyorsan, Hz. İsâ gibi eşeğe bin!

[1430]

Ey gönül! Hz. Ali’nin yolunda önde git, deve sahibi gibi, Ebû Zer gibi.

Din şahının yüce ailesiyle yoldaş ol! Safa ve doğruluk yolundan köle gibi git. 

Sabah rüzgârı senin sokağının toprağını getirir, özellikle o gönül alan güzel kokunu.

Gözümün kanlı yaşı var, cemalinin dumansız ateşi var.

[1432]

Ey oğul! Neyin sesini, sedasını dinle, neyin Hâle hâl katan nağmesini dinle!

Sema meydanının eri olmak istiyorsan, neyin güçlü kuvvetli feryadını dinle!

[1433]

O güzel huylu Hakk’ın Haydarının övgücüsüdür, onun mehdini Kur’an’da ara!

Onu övmek bizim haddimize değildir ancak, sözümüz onu övmekle güzelleşir!

[1434]

Cemalin yanardağ zemzemidir, saçların suya kanmış sümbül gibidir.

Bütün güzelliğini kapsar; kaşın gibi mihrap âh ne güzel!

[1435]

Ey gönül! Sen sevgiliden durmadan bahset; sema meclisine gel ve neyin sesiyle söyle!

Sevgilinin aşkından başka âlemde her ne varsa, adamsan Burhân gibi hepsine kıymetsiz de!

[1436]

Babam efendi, annem de hanımdır; düşmanın aksine ikisini övmek benim elimde.

Her ikisi de Hüseyin’in mübarek neslindendir, her ikisi de ona tabi idi. 

Sokağının güzel havası suyu var, senin gönül alan dudağından muradımı alırım.

Gözümün kanlı gözyaşı var, cemalinin dumansız ateşi var.

[1438]

Ey gönül, sen sevgilinin menziline koş, kan döken gözümün akan yaşı gibi koş!

Muhabbbetin emin vadisinde gece gündüz Hz. Musâ gibi sevgilinin peşinden koş!

[1439]

Güzellik mülkünde sultan olan sevgilim, o güneş başıma gölge saldı.

Tez canlı gönül gibi o yalnız dolaşan ayın aşk yolunda ardından gideni var.

[1440]

Ey gönül! Sen bir olan Hakk’ın kelâmını dinle, o okuma yazması olmayan ancak konuşan hayat vericinin sözünü dinle!

Her cahil alçağın boş sözüne kulak verme, yalnızca âlim insanların sözünü dinle!

[1441]

Sevgilinin sırrını her soysuza söyleme, o gülün aşkını alçaklara söyleme!

Allah için ser ver sır verme, bundan önce söylemişsen bundan sonra söyleme!

[1442]

Haydar misali ayın ışığı ol, onun gibi şahlar şahının müridi ol!

Din sırlarına vâkıf olmak istiyorsan, o veliyullahın yolunun eri ol! 

Isa nefesli rint gibi gönül sırrını söyleme, bu âlemin iki ayaklı eşeğine söyleme!

Ay yüzlünün nurunu mahrem olmayana söyleme, kıvrım kıvrım zülfün kıssasını söyleme!

[1444]

Ey hoca! Benden inci gibi öğütler dinle, elinde çokça azık getir ve yol eri ol!

Dünyanın faydasız derdinde olan adamdan sakın; mutlu geldiğinden mutlu git!

[1445]

Senin güzel yüzün gibi kıblem var, senin kaşın gibi mihrabım var.

Zülfünün kıssasını her karanlık gecede, cemal mumunun önünde yazıyorum.

[1446]

Kendi gönül sırrını dosta ve mahreme söyle, zemzem gibi gözyaşının özelliğini söyle!

Göze malumat furuş olarak görünme, birçok sırrı bil ancak az söyle!

[1447]

Burhân! Aziz sevgilinin sözünü dinle, fakat sen bir gönülle ve yüz canla dinle!

Bahar mevsiminde çemeni seyret, güle bak ve bülbüllerin sesini dinle!

[1448]

Hoş zülüflü cemali olan bir güzelsin sen, siyah renkli çesmen var senin.

Civa pınarı gibi yüzünle, feleğin ayı gibi ışığın var senin. 

Ey gönül! Doğru yoldan tek başına yürü, âlemi süsleyen güneş gibi yürü!

Gören her iki gözün yolundan git, hareme deniz yoluyla git!

[1450]

Kimse senin gibi bir ay yüzlüyü ne görmüştür ne de duymuştur, seni her gören cemalinin müştakı idi.

Mana âleminin şahlar şahı olan tabiatım, bütün güzellerden seni seçmiştir.

[1451]

Kanlı göz onun derdi ve gamından ağladı, ayrılığından Ceyhun ırmağı oldu gözüm.

Her iki gözüm tıpkı gam denizidir, bu sebepten parlak inci döker gözüm.

1452١]

Ey ay yüzlü! Gönül, kıvrımlı zülfüne bağlandı bağlanalı gece ortasında yürek eritircesine ağlamak işimdir benim.

Kul Burhân aşkının davasını ispat eder, çünkü kan döken göz gibi iki şahidi var.

[1453]

Ey gönül! Himmeti Allah’ın aslanından iste, o meydan emirinden yardım iste!

Muhabbetli ve garip Burhân gibi her ne istiyorsan şâh-ı merdândan iste!

[1454]

Başımıza servi gibi gölgeni sal, ayağının tozunu gözümüze sür!

Ben senin aşkının hastasıyım, lutfunla derdimin başucuna ayağını bas! 

Sevgilimin cemalinin ayrılığı işimi zora soktu, ateşin ortasına attı beni!

Aşk potası içerisinde beni gümüş tenli altın gibi eritti!

[1456]

Lâle gibi yüzünün hasretinden gönlüm kan oldu, feryat ederek dağlanmış gönlümden âh ؟ekerim.

Onun gam meclisinde iki gözüm kadeh gibi gül renkli gözyaşlarıyla dolu.

[1457]

Uzun zaman olmuş seni görmeyeli, ne vakit görürüm seni? Kulağım senin ağzından söz işitmedi.

Kırmızı yüzünün ayrılığından gönlüm ateşle dolu, kırmızı dudağının hasretinden gözüm yaşla dolu.

[1458]

Ayağını ay yüzlü sevgilinin yoluna koy, rana güzelinin ayağına başını koy!

Aşk zenginliğiyle mutluluk istiyorsan, altın kerpiçi ayağının altına koy!

[1459]

Benim cevherim gibisini alçak dünya nereden görmüş, gözüm gibi kan denizini nereden görmüş?

Birçok şehir kandili  görmüştür ancak, benim gibi Nun  şehrinin kandilini nereden görmüş! 

Ey gözümün nuru! Sevdiğin bir meslek edinmek istiyorsan, yiğitçe kendi himmetine yoldaş ol!

Kendi himmetinle dilencinin ayağının da şahın başının da ulaşmayacağı bir yere ulaşırsın.

[1461]

Ey Hoca! Hz. Mustafa’nın ailesi ve evlatları bizim enderlerimizdir.

İmamlar dört diyorsun hoca, bizim imamımız yedidir, ey Hoca!

[1462]

Şeyhler başına kavuktan taç koymuş, omuzlarında yün abadan giysi var.

Başlarında özgürlük düşüncesi yok, yazık ki hepsi geleneklere bağlılar!

[1463]

Ey Kerîm Allah’ım! Senin lutuf kapın her zaman açıktır, senin gibi rahmet sahibi bir Rabbimiz var.

Lutfunla kaba hayallerden ve kötü düşüncelerden kalbimizi arındır!

[1464]

Sevgilinin arzusuyla her yöne gittim, O’nu Kâbe ve puthanede aradım.

Sonunda ey Burhân, O’nu, virane gönül hanesinin köşesinde buldum.

[1465]

Nazar ehlinin hepsi ayna gibidir, dolayısıyla hepsi o güzeller şahını yansıtırlar.

Kendini beğenenler ayna gibi olmadığından, hepsi onların yüzlerine bakarlar. 

Nefes ehlini iste heva ve hevesi isteme, Hak erini iste alçağı isteme!

Kendi bağından kurtul ve iyilik yap, adamsan kimsenin minnetini isteme!

[1467]

Ey hoca! Sana ölçülmüş biçilmiş bir söz söyleyeyim; aramızda fark var, gücenme!

Ben tamamen gönül güzeline bakıyorum, sen ise iki gözün güzeline bakıyorsun.

[1468]

Herkes Hakk’ın kudret kabzasındadır, cömert sultan O’dur, herkes köledir.

Herkes O’nun bağışladığı nimetlerden nzıklamr, gerçekten herkes elinde bir şey olmayan fakirdir.

[1469]

Ey Burhân! Fakrı devletten daha iyi olan benim, miskinliğim ve zilletim de izzetten daha iyidir.

Çilem ve kederim benim toprak vatanımın eğlencesinden, neşesinden yüz kat daha iyidir.

[1470]

Ey gönül! Fakr yolu bütün yollardan daha iyidir, Hak’ta fena olmak kendi varlığından daha iyidir.

Miskinlik, hiçlik ve dervişlik; şan, şöhret, makam ve şahlıktan daha iyidir.

[1471]

Yüzün Sadberg gülü gibi açmış, binlerce gönül seni anlatmış.

Bir söz söyle de kulağımla, aklımla işiteyim, nitekim senin sözün yakuttan ve delinmiş inciden güzeldir. 

Bahar geldi, sevgili gelmedi ne fayda! O gül yüzlü servi gelmedi, ne fayda!

Neşe ve eğlence mezeleri geldi, eğlence gecesi o ay yüzlü yanıma gelmedi ne fayda!

[1473]

Senin sokağına bana rehberdir kalem, bâtının sırlarını nakleden ve yazandır kalem.

Onun sözü seçkinler içindir herkes için değildir, Burhân gibi özellikle ilim ehli içindir kalem.

[1474]

Ya Rabbi! Cömertlik kapını açtın herkese, karşılıksız nimetler verdin herkese.

Bizi zikrinle şad et keder ve mutluluk vermişsen de herkese.

[1475]

Ya Rabbi! Bunu ya da şunu ver demiyorum, bize ebedî kalp ve can ver!

Lutfunla bizim gibi garibanlara afiyet ve güvenlik ver, esenlik ver!

[1476]

Ey oğul! Kul Burhân gibi iste, her ne istiyorsan şâh-ı merdândan iste!

O hazretten hiç az isteme! Ancak mertçe çok iste!

[1477]

Afgan halkı, yiğittir hepsi, savaş meydanlarında fil gibi solurlar hepsi.

Kılıç sallarlar, aslan gibi kükrerler, zamanın Rüstem-i Zal’i ve Neriman’ıdır hepsi. 

Afgan halkı incidir hepsi, sıdk ve doğruluk sahibidir hepsi.

Hepsi dost yolunun yolcusudur, cihan meydanının saf yaranlarıdır hepsi.

[1479]

Ey benim o eski sevgilim, ey derdi eski gönül yakanım!

Ey güzeller şahı! Benim gibi canını feda eden eski kölen var!

[1480]

Bir gülün aşkından bülbül gibi feryat ederim, gönlümün lâle gibi derdinin damgası var.

Onun güzellik âleminin onun yüzü gibi ayı, onun zülfü gibi halesi var; ne hoş!

[1481]

Benim güzeller şahımın lutfu karşılıksızdır; O’nun kapısından fayda bulmam şaşılacak bir şey değildir.

Âleme kendi güzelliğinden ziynet vermiştir; güneş gibi yüzü ve gölge gibi zülfüyle.

[1482]

Kendini sevgilinin huzuruna götürmek güzeldir, O’nun nimetlerini baştan başa saymak güzeldir.

Doğal ölüm olayı gelmeden önce, kendi ecelinle ölmekten yüz kat daha iyidir.

[1483]

Meryem gönüllünün ayağına yiğitçe başını koy, İsâ nefesli gönüllünün muhabbetini sinene koy!

Gönül ve bilgi ehlinin başı olmak istiyorsan, toprak âleminden gönül âlemine ayak bas! 

Gönlüm bir ömürdür inlemekle dermansız kaldı, gurbet ve dert sıkıntısına mübtelâ oldu.

Sevgiliden ve vatandan ayrıdır Burhân, bülbül gibi gülden ve bahçeden ayrı kaldı.

[1485]

Cenab-ı Hak gibi bir esirgeyen istiyorum; O’nun muhabbetinden yüce kıymet buldum!

Burhân gibi onun ayağının toprağı olunca, muhabbet ehlinin halkasının başı oldum!

[1486]

Ey gönül! Âşıklık heves düşkünlüğü değildir; her hamın ve değersizin işi değildir!

Ateş kopan bu aşk şehrinde, âşıklardan başkası kimse yoktur, ey gönül!

[1487]

Bir kişide himmet ve yücelik olursa, yüz şevkle bayağılıktan yüceliğe gider.

Gördük ve işittik ki bu etme bulma dünyasında, bir sultan pek bir tantanayla tahta oturmuş.

[1488]

Aşkımızın kemalini kavrasaydın, kulunuz gibi bir âşığı nasıl terkederdiniz?

Seninle benim efsanemiz mahşere kadar kalsın; Burhân bülbül, sen Sadberg gülüsün.

[1489]

Gönlüme ve canıma bir nazar kıl, ya Rabbi! Dünyadan beni kurtar ya Rabbi!

Feyiz çemesi yap gönlümüzü, dilimiz de seni zikretsin, ya Rabbi! 

Ey gül! Burhân gibi bir bülbülün var, eşeğin düşmanı gibi bir dikenin var.

Beyaz yüzün gibi parlak bir ayın var; siyah zülfün gibi karanlık gecen var.

[1491]

Ey gül! Burhân gibi bir bülbülün var, kendi yanağın gibi bir baharın var.

Güzellik âleminde parlayan ayısın, zülfün ve yüzün gibi gecen ve gündüzün var.

[1492]

Ey sevgili! Ne güzel at koşturup gittin, beni gam köşesine oturtup gittin!

Veda ederken dedin “Tekrar geleceğim”, ateşime su serpip gittin!

[1493]

Sevinçle geldin ve yine sevinerek gittin, dert damganı gönlüme basıp gittin!

Ümit kapılarını yüzüme kapattın ama, iki gözüm kanalını açtın da gittin!

[1494]

Gece gibi siyah zülüflü bir ay yüzlünün elinden kadeh aldım.

Gülen ve mutlu gül gibi elinde kadehle bazı bazı yanıma gelsin diye.

[1495]

Can âleminde güneşim gibi sultansın; cemalin gibi parlak ay yoktur.

Burhân böyle güzeller sultanının ayağına aşkla can ve cihanı saçsa lâyıktır.

[1496]

Başımda Kays gibi sürekli bir sevda, yok gönlümde Leyla aşkı dışında.

Mehtap gecesi gibi zülüfüne bağladım gönül, ne rakibe saçma ve kötü söz söylerim ne de vefasızım. 

Bahtımdan yana şanslıyım; saf ve sevgi besleyen bir gönlüm var.

Şefkatli babam Süleymân’dır, annem Bîbî Ay Kuzu’dur.

[1498]

Ey Utarid! Her gün Süleyman’dan edep öğrensen sana yakışır.

Ey Zühre! Bîbî Ay Kuzu’nun hizmetinde nazlansan da sana yaraşır.

[1499]

Bir sevgilinin cemalinin ayrılığından çile çeken benim, seher vakti kopan ve ateş saçan âhım var.

Hakkin lutfundan yeni bir şarkı söyleyen Burhân gibi Çârbâğın böyle güzel sesli bülbülü var.

[1500]

Ey gönül! Derdini ney gibi söyle, hey feryadını çek ve ardı ardına söyle!

Aşkın ve derdin kapalı sırrını bana niye söylersin? Ona söyle!

[1501]

Burhân-ı Hüseynî senin derdinden ve kederinden ağlar, gözünden iki deniz akıtır.

Gözlediğim yoluna lutfedip ayağını aşındır, senin gibi göz nurunun ayrılığından feryat ederim.

[1502]

Feleğin yakutu gibi kırmızı dudağının parıltısı var, onun hasretinden gözlerimden yaş dökerim.

Lutfedip halimi sorsan, gelip beni gam köşemde bulsan ne olur? 

Sabah akşam Hz. Ali’ye seslenirim, yüz canla ondan yardım isterim.

Güneş gibi âlemin meşhuruyum, Ali’nin ailesi ve evlatlarının dostlarıyla.

[1504]

Sevgilinin aşk yoluna yiğitçe düştüm, gönül yangınımla gözlerimden bir ırmak açtım.

Yüreği kanlı inleyen Burhân yüce himmetle, mahzun dağ gibi düşmüş bir kenara.

[1505]

Ay yüzlünün ve Zühre alınlının ayrılığından, her gece inleyip feryat ederim.

Bir güneşin aşkındandır feryadım, gamsızlar bilmez benim halimi.

[1506]

Cemalin gibi güneşin var, dudağın gibi ateş ve suyun var.

Kıvrım kıvrım siyah zülfünün tuzağında, benim gibi esir ve gönlü harap var.

[1507]

Düğün yerimde gönlümce, gece gündüz toz toprak gibi dönerim.

Sevgilinin aşk yoluna, peşinat olarak canım, gümüş olarak gözyaşım var.

[1508]

Cemal mumunu ne güzel yaktın! Gönlüm gibi bir pervaneyi yaktın.

Gül gibi, dikenle budakla berabersin, sen vuslat eşyasını ucuza sattın. 

Ey gönül! Gül yüzlü bir sevgilinin bülbülüsün; ağlayıp sızlanırsın, sevgilinin cemaline âşıksın.

Bela dikeninden yüz serzenişle dert ؟ekiyorsun, yine de bir sevgilinin gül bahçesi gibi sokağında yaşarsın.

[1510]

Cemalini zülfünle baştan başa süslemişsin, kırmızı gülü taze misk kokusuyla bezemişsin!

Uzun ve düzgün boyunun gen؟ fidanını, meyvayla âh ne güzel süslemişsin!

[1511]

Ey cellât! Fettan nergis gibi kan dökücü kılıcın, kirpiklerin gibi okun var.

Eşkıya ve kâfir meşrep siyah zülfün gibi, benim katlimin peşindesin, müslüman canına kastetmişsin.

[1512]

Mehdî’nin saadetli dönemi geliyor, Mehdî’yi görmek gönüllerin muradıdır.

Talihli, âlemde Hazret-i Mehdî’ye ulaşan kişidir.

[1513]

Gel ricam üzere Allah rızası için, ayağını koy başucuma!

Dudağının Lokman’ından, Burhân gibi aşkının hastası deva ister!

[1514]

Mehdî’nin mimberinden Mehdî’nin ruh verici hutbesini ne zaman dinleyeceğim?

Biliyorum, birgün Mehdî’nin güneş gibi cemali, zuhur edecek! 

O lâle yüzlü sevgilinin ayrılığı hususunda, gönlümde dağlanma, gözümde ırmak var.

Onun gibi başka sevgili ele geçmez artık, bulamam onun gibisini aramakla.

[1516]

Merhametli bir sevgilisi olmayan bilmez yaşama mutluğunu.

Kucağında gönül ؟elen bir sevgilisi olan, dünyada başı diktir, talihlidir.

[1517]

Bahçemde benden ve ondan sonra, gül gülümser, bülbül ağlar ardından.

Onun gibi Sadberg gülü ne zaman açar, ne vakit bülbül Burhân gibi feryat eder?

[1518]

Muhabbetli ve gönül bezeyen ay sensin, bu divanenin can dostu da sensin!

Dünyada güneş gibi cemalinle, bütün güzellerden müstesna olan da sensin!

[1519]

Kalenderlik yolunu bilsen de, efendiliğin yolunu yordamını bilsen de,

Aşk sırrından habersizsen, o halde midene düşkünsün, eşeklik bilirsin!

[1520]

Adamsan kadın gibi bir köşede oturma, güneş gibi dünya etrafında dönmenin hakkını ver!

Parlayan gönlü feyizli yap, sarı yüzünle ışık saçan ol! 

Ey tatlı dilli, fesahat sahibi! Mesih’in nefesi gibi cana can katarsın.

Benim bülbül gibi ağlayan gönlüm var, seninse gül gibi gönül bezeyen yüzün var.

[1522]

Bir gül yüzlü servi boylunun yakışından ve derdinden, yaşlı gözden Ceyhun ırmağı akıtırım.

Onun sulu kırmızı dudağının hasretiyle feryadımdan ateş saçarım altı yöne.

1523١]

Gönlü ne zamana dek nefis ve havaya vereceksin, ne vakte kadar bir bilenin öğüdünü dinlemeyeceksin?

Sevgilinin aşk yoluna ayak basmazsın, ne zamana kadar yolunu kaybetmiş aklın peşinden gideceksin?

1524١]

Sevgilinin derdini dertsizlere söyleme, onun aşk sırrını sen asla söyleme!

Kederlisin ey gönül, dertsizlere misk saçan zülfün hikâyesini söyleme!

[1525]

Gönlümüzü bir gamze okuyla yaraladın, nergis gibi öldürücü mahmur bakışın var.

Senin gibi bir zorbanın zulüm eliyle binlerce âşık bir anda öldürülür.

1526١]

Ey Burhân! Eğer Hakk’a kul isen, gönlündeki başkalık ve varlık tozunu yıka!

Hz. İsâ gibi bağlardan arın da, alçaklıktan yukarıya bir yolculuk yap! 

Gönül sevgilisinin meclisinde ama sen varsan, kırmızı kadehinden sarhoş olurum.

Şu uykusuz ve yaşlı gözlerim, yüzünün beni gibi ateş perest görmedi.

[1528]

Eğer o güzelin aşk şarabını içersen, her iki âlemin derdini unutursun.

Aklının kârı hiçtir ve kurtuluşun, bir yudum şarapla kendinden germendedir.

[1529]

Senin gibi ay yüzlünün ayrılığının yakışından, devamlı sinemden âh ؟ekerim.

Burhân gibi feleğin Sadberg gülüne, senin yüzünün anısıyla bakarım.

[1530]

Bir adamın gönlüne bir güzelden başkası sığmaz, gümüş gibi akan gözyaşıdır bir adamın azığı.

Avcı Zâl’ın bu belâ tuzağına, özgür bir adamın gönlü nasıl düşer?

[1531]

Sen güzellerden hüsnünle seçkinsin, ben o yüzden yanıp yakılmaktayım.

Yüzünün Sadberg gülünün Burhân gibi ne hoş bülbül ötüşlüsü var.

1532١]

Daha ne kadar masiva yolunda dolaşacaksın? Daha ne kadar hevanın peşinde dolanacaksın?

Sen kendi şahını bilmiyorsan ne yapayım? O yüzden gafletten dilenci gibi dolaşıyorsun. 

Yaratılmışlar surettir, mana ise zâttır; lafızlarda ve ifadelerdedir mana.

Âlemler Hakk’ın âyetlerinin mazharıdırlar, bak, işaretler ile bellidir mana.

[1534]

Ey Efendi! Bil ki Hak can dostudur, suretlerin manası, cihanın canıdır Hak!

Hakk’ı gören gözünü aç ve bak, güneş gibi her zerrede görülür Hak!

[1535]

Sevgilinin kırmızı dudağı gibi kadehim var, rintlerin meclisinde bir nam saldım.

Burhân gibi İsâ nefesli bir rint ve daim sarhoş biri tekkede nerede oturur?

[1536]

Senin gibi bir ayın ayrılık akşamında Burhân gibi gönlümden âh çekerim.

Gam köşesinde inleyerek ağlarım ve aşkına kendi iki gözüm gibi şahidim var.

[1537]

Mehdî’nin düşmanlarına rağmen Mehdî’nin dostları nasıl yâr olsun?

Mutlu yaşa ey Burhân! Sonunda sâhibu’z-zamân Mehdî zuhur eder.

[1538]

Kardeş, kardeşi hiç şüphesiz kaplanın pençesinden kurtarır.

Kardeşin başına bir tokat vuran, taş atan kardeş değildir.

[1539]

Haydar gibi bir padişahın dergâhından, ey gönül, Burhân gibi ne diliyorsan dile!

Dini koruyan o şahın yolundan gerçekten, maksada ulaşır her yol eri! 

Ya Rabbi! Keremin bizi himaye edendir yâ Rabbi! Rahmetin de dayanağımız, sığınağımızdır yâ Rabbi!

Günahımın yanında, dağ saman çöpü gibidir yâ Rabbi, sermayem işte bu günahtır, yâ Rabbi!

[1541]

Bir sevgilinin gönül yakan aşkının derdi gibi, gamlı gönlümün bir nasibi var.

Sevgilimin Sadberg gülü bülbülünün, Burhân gibi, binlerce ötüşü var.

٧1542١

İhvân-ı Safâ’nın her biri bir çınar altında tutmuş bir gonca gülü bir kenarda.

Çilekeş Burhân bu bahar mevsiminde, oturmuş bir sevgilinin kederiyle gam köşesine.

[1543]

Senin ay gibi beyaz bir yüzün var, o yüzden gök cübbeni başına çektin!

Bir sabah yaş dolu gözümün önünden, sen ateş kanatlı tavus gibi uçup gittin!

[1544]

Ey güzel! Ay yüzlüsün, Zühre alınlısın; mahzun gönlün ve canın dertdaşısın.

Hep yaşlı gözümden senin gibi sevgilinin ve nazlının ayağına inci saçarım.

1545١]

Memlekette âdil bir yönetici olsa, gönül hiç geçim derdi çeker mi?

İş bilen ve kabiliyetli bir vezir ile millet mutlu, memleket mamur olur.

[1546]

Kişi yalanla âşık olmaz; dertsiz gönlün ışığı olmaz.

Dert sahipleri onlardan nefret eder, dertsizlerin sesi geğirti gibidir. 

Ey aşk! İnsanı kâmil yapıyorsun, önce onu inletiyor, gönülsüz yapıyorsun.

Bizim gibi sevdalılara kârı için, dert gibi sermaye kazanıyorsun.

[1548]

Bir sevgilinin derdi gibi deva yoktur, dudağının Lokmanı gibi doktor yoktur.

Bu gurbet yolunda daima, onun dert yükünü ؟eler benim gibi bir garip.

[1549]

Bir gönlün varsa bir sevgilinin zülfüne bağla, kurtuluş ve dostluk iste ondan.

Ey inleyen ve dertli gönül! Onun derdi kederi gibi bir dertdaşın var.

[1550]

Hz. Ali’nin gönül süsleyen muhabbeti kalptedir, onun cemalinden göz aydındır.

Ben, Burhân gibi, Ali sevgisinin can veren kadehinden hep sarhoş ve mahmurum.

[1551]

Allah’a şükür, biz ezeli saadetten dolayı gönlümüzde Hz. Peygamberin ve Hz. Ali’nin muhabbeti var.

Bizim güneş misali gönlümüz, Ali gibi bir güneşin muhabbet gölgesinde âlemi gösteren kadehtir.

1552١]

Dedim: “Senin aşkından feryat ediyorum.” Dedi: “Sen neden benim aşkımdan mutsuzsun?”

Dedim: “Derdinin esaretinden kurtar beni” Dedi: “Bizim esaretimizde ara özgürlüğü!” 

Gönlün dağlanışı gibi bir bahçem, bir yamacım var, avucumda lâle renkli kadehim var.

Burhân gibi sevgilinin meclisinde, kendi âhımdan ışık saçan bir kandilim var.

[1554]

Ahmed’imin Ali gibi kardeşi var; Ali, onun için Musâ gibidir, Harun gibidir.

Can ve gönül âlemimizde Ahmed gibi bir güneşimiz, Ali gibi bir ayımız var.

[1555]

Ey şehir şeyhi! Kendini beğenmişlik ne zamana kadar? Böyle bir zincirde esaret ne zamana kadar?

İhtiyar bir kadının saçına gönül bağlarsın, ne zamana kadar? Bizden öğüt dinlemezsin sen, ne zamana kadar?

]1556]

Hem en üstün şeref iddiasında bulunuyorsun, hem heva ve heves ehliyle yakınlık kuruyorsun!

Farzedelim, Sen şeref oğlu şerefsin, ey şerefli! Neden alçak oğlu alçağın işini yapıyorsun?

]1557]

Başımda Hz. Ali’nin hayalinden başkası yok, çünkü gönlümde onun ailesinin muhabbeti var.

Ali’nin cemal ve kemal güneşinden can âlemim, can gözüm aydındır.

[1558]

Ey aşk! İki kuyruklu kılıç var elinde, bir anda benim gibi yüzlerce hastanın kanını dökersin.

Ey ayrılık! Sen benim gibi âşığın başına, bin türlü dert ve bela açtın. 

Ey Burhân! Sen Evhad  gibi sevgilinin sözünü söyle, ister havrada ister mabedde söyle!

Onun baştan ayağa güzelliği övgüye değer, birinin vasfında elinden gelirse yüz söyle!

[1560]

Senin gibi başı yukarıda servinin ayağına, yüz acı ve ızdırapla baş koyarım.

Senin sokağın benim namaz yerimdir, Burhân gibi orada güzel niyazlarda bulunurum.

[1561]

Ey sevgili! Sen gönlün huzuru ve canın yoldaşısın, senin gibi sevgilinin ayrılığından feryat ederim.

Uzun zamandır vefakâr ve çilekeş Burhân gibi, gönül sarayında derdin gibi misafirim var.

1562١]

Nur ol, ne zamana kadar ateş olacaksın? Ne zamana kadar Necedî Şeyhi  gibi olacaksın?

İyi davranışlı ol, iyilik yap; ne zamana kadar kötülükle dost olacaksın?

[1563]

Ey Efendi, Piş, yoksa rezil rüsva olursun! Daha ne zamana kadar pişmiş yiyen ham olacaksın?

Aşk potasında yanmazsan tamamen, tam ayar altın gibi nasıl olacaksın? 

Ey gönül! Allah vergisi tabiatınla yaşa, asla dünyânın derdini ؟ekme ve mutlu yaşa!

Kemalinin sonu özgürlüktür, bu kendi bağını kır da özgür yaşa!

[1565]

Yâ Rabbi! Her ne kadar günahkâr isem de rahmetinden ümitliyim yâ Rabbi!

Yol azğığım olmasa da, ancak senin yardımına güvenirim yâ Rabbi!

[1566]

Ey haberci! Güzel bir sevgiliden benim gibi feryad edene güzel bir haber getirdin!

Onun gönül ؟elen ve hoş haberinden, benim gibi muratsız, güzel bir murad edindi!

[1567]

Ey gönül! Bir safa istiyorsan onun derdini kazan, sevgilinin derdini talep et, deva istiyorsan!

Onun aşkıyla Edhem gibi her şeyi terk et, fakr âleminde bir saltanat istiyorsan!

[1568]

Yâ Rabbi! Her ne kadar günahkâr isem de rahmetinden ümitliyim yâ Rabbi!

Senin gibi sevgilinin muhabbet tohumunu, can tarlasına ekerim yâ Rabbi!

[1569]

Aslın ve neslin meni suyudur, adamsan bizlikten, benlikten ge؟!

Kâfir nefsin boynuna kılı؟ vurursan sana, yiğitlerin aslanı, mücahit derler! 

Gözünü kâmil insan gibi onun cemaline aç, yanıp eriyerek onun karşısında aç!

Yüce makamları katederken, kendi himmet kolunu kanadını aç, ey gönül!

[157١]

Ey aşk! Ailemden ayırdın beni; hasta, garip ve dermansız eyledin beni!

Tenimizi harap ve boş bıraktın, gönlüme damga vurdun, neye çevirdin beni!

١5٦2١_]

Ey hoca, eğer bir delilin yoksa, o halde adam değilsin ve peş para etmezsin!

Allah senden insanın manasını ister, insan suretinden başka bir şeyin yok!

15٦3١]

Ey Burhân, Sen, Evhad gibi aşk sözünü söyle, ebedî fakr ve saadet âleminden söz et!

Pîr-i kâmil gibi Hakk’ın sözünü söyle, asla okuma yazma öğrenen çocuk gibi olma!

[1574]

Yakut, bir taştan elde edilir, hem taşta iken su ve renk bulur.

İnsanoğlu da olgunluğa erişir, amma sağlamlık ve sertlik gücüyle.

[1575]

Ey gönül! Medresenin cedelinden feryat ediyorsun, manastırın hilesinden de bezmişsin.

Mugların harabat meclisinde Burhân gibi, âh ne de güzel hoş yerin var!

15٦6١]

Ey şeyh! Sen ne kötü sözlüsün, ne kötü düşüncelisin! Harabat rintlerini çok kınıyorsun?

Hevanın esaretinde, hevesin tuzağında oldukça özgür gönüllerin sırrını sen nasıl bileceksin?

15٦٦١]

Ey gönül! Akıllılıktan daha iyidir sarhoşluk, harabat meclisin gir sarhoş isen.

Rindler İsâ nefeslilerdir, orada hepsi içkisiz, kadehsiz sarhoşturlar.

[1578\

Nefsin kirliliğinden temizlenmedikçe kıymette çer çöpten daha yüksek olmazsın.

Sevgilinin derdini ve gamını dünyada çekmedikçe can âleminde mutlu ve neşeli olamazsın.

[1579]

Ey Burhân! Sen tesbihsiz ve duasız yaşa, sen seccadeyi zahitlere bırak öyle yaşa!

Günahın için üzülme, Allah günahları affedicidir, affedilmeye lâyık olursan mutlu yaşa!

[1580]

Ey gönül! bu vaiye düşmüşsün, çünkü can nakdi gibi bir azığın var!

Cefa peşinde olan sevgilinin gam esaretinden özgürlük, sürur ve mutluluk iste!

Ey gönül! Bir gece ay yüzlüyle otur hiç olmazsa, onun kırmızı dudağından murâdını al hiç olmazsa!

Ey el! Bir kere boş ve batıl olma, onun boynuna hamayıl ol hiç olmazsa!

[1582]

Ey gönül, senin halin ne güzel! Güzel bir âlemin var; lâle yüzlünün damgası gibi dostun, sırdaşın var!

Gam köşesinde ardı ardına soğuk âh çekiyorsun, nemli iki gözün, peş peşe âhın var!

[1583]

Varlık yüzünün mumudur Ali, vahdet meclisinin güzelidir Ali!

Nübüvvet güneşi Ahmed’dir, velayet mehtabıdır Ali!

[1584]

Gönlümün damgası gibi kandilim var, ay gibi ışık saçan kandilim var.

Ne güzel! Gönül hanemde, Murtazâ’nın muhabbeti gibi parlayan kandilim var.

[1585]

Önderler Ali’nin ayağının tozudurlar; sultanlar, hepsi Ali’nin dilencisidirler.

Allah’a şükür, ben dünyada Burhân gibi Ali sevgisiyle meşhurum.

[1586]

Ey hoca! Nam ve san istiyorsan, aşk ateşiyle piş, çok hamsın!

Gamsız gibi duvara yaslanma, sevgilinin sokağına yönel ve yürü! 

Haydarn zikrinden bir an bile gafil değilim, âlemde o aziz gibi bir şefaatçim var.

Sadakatla onun mübarek yoluna ayak basarsan, ey Burhân, sen maksat menziline ulaşırsın.

[1588]

Yâ Rabbi! Sevinçli bir kalple, sağlıklı can ve tenle, azıkla ve bereketle vatanıma ulaştır!

Yardımını göster bana göster bana, bizi bu harabeden mamurluğa götür!

[1589]

Burhân’ın sana güveni var yâ Rabbi, bir muradı için kapına geldi, yâ Rabbi!

Bizi yol azığıyla ve sevinçli gönülle sen maksat menziline ulaştır, yâ Rabbi!

[1590]

Bir ömürdür benim gibi vadilerde dolaşan âşık, solgun benziyle sevgili peşinde dolaşır!

Biliyorum, sen ey sabah rüzgarı, bu gece gül yüzlümden onun hoş kokusunu bize mi getirdin yoksa?

[1591]

Asla senin sevdan başımdan gitmez, muhabbetin de gönlümden gitmez!

Sen gaybsın, ancak, güzel cemalinin zikri ve hayali gözümden gitmez!

[1592]

Ya Rabbi! Gam mülkünde beni zayıf kıldın, beni vatanımdan yurdumdan ayırdın!

Yolun toprağına attın ve beni rüsva ettin; biliyorum hepsini itibarım için yaptın! 

Ey şeyh! Sen kendini beğenmişsin, hem de kibirlisin, bu sebepten kavuşma saadetinden uzaksın!

Aşk potasında yananlar, gönül güzeline yakındırlar; sen hamlığından dolayı ondan uzaksın!

[1594]

Ey Efendi! Sultanın peşinden gidiyorsun, ne zamana kadar? Kendini şeytanın peşinden sürükliyorsun, ne zamana kadar?

Avcıların köpeği gibi av peşinde koşturuyorsun; ömrünü ziyan ediyorsun, canına zahmet veriyorsun, ne zamana kadar?

[1595]

Ey Burhân! Hz. Ali gibi şefaatçin var, onun yüce himmetiyle maksada ulaşırsın!

Muhakkak ki dinin şahı Ahmed-i Mürsel’den sonra, hiç kimse mertebece ona ulaşamadı!

[1596]

Eğer deva istiyorsan dertsiz olma, ebedîlik istiyorsan ölmeden evvel öl!

Safa istiyorsan sevgilinin derdini çek, geçim istiyorsan yoksul ol!

[1597]

Guzel bir doru ata binip gittin, bizi gam yoluna atıp gittin!

Hicran köşesine bıraktın bizi, benim gibi muhtacın önünden geçip gittin!

[1598]

Beyaz güneş gibi bir yüzün var, âlemi yakan, gönül bezeyen güzelliğin var.

Sen güzellerin biricik sultanısın, bizim gibi gönlü yanmış bir kulun var. 

Sen güzeller sultanısın, benim gibi bir kölen var, güneş misali parıldayan cemalin var.

Benim bülbüller gibi inleyen bir gönlüm var, seninse Sadberg gülü gibi tatlı bir gülüşün var.

[1600]

Bütün âlem cesettir, ruh sensin, herkes senin hükmün altındadır, hükmünü süren sensin!

Dünyadaki insanların gözünden gizli olsan da gönül gözü her giyside apaçık seni görür!

[1601]

Göz evimize yerleştin gittin, safa kadehimizi de kırdın gittin!

Gam okunla gönlümü yaralayıp gittin, bizi sen ayrılık ipine bağladın gittin!

[1602]

Bütün âlem cesettir, ruh sensin, can ve gönül dostusun; sevgili sensin!

Bütün gözlerden gizli isen de gönüllerin gözü apaçık görür seni!

[1603]

Ey sevgili! Sen âlemin güneşi gibi parlaksın, benim gibi yüreği yanmış bir kulu az bulursun!

Akıl kulağımla sadece kırmızı dudağından saf inci gibi söz duymak istiyorum!

[1604]

Ey oğul! Sevgilinin kapısında süpürme işi yaparsan, taze can bulur ve dudaktan inci mücevher saçarsın!

Gönlünü tecelli nuruyla aydınlatırsan, nazar ehlinin gözbebeği olursun! 

Şu kapalı yolumuzu aç yâ Rabbi! Hem bize çokça yol azığı ver, yâ Rabbi!

Senin gibi hazretin kapısına maişet için geldik, bizim gibi fakire ihsan bağışla, yâ Rabbi!

[1606]

Ey Efendi! Dedikodu ile meşgul olma, gidip hâl ehlinden kemal kazan!

Sonunda vatana geri döneceksin elinde azığın olsun, asla oraya sen eli boş gitme!

[1607]

Ey Burhân! Senin bir sevgili aşkına meylin var, gönlünde seçkin bir iş isteğin var.

Gözünde akarsu var, hayır hayır, yanlış söyledim bir ırmak var.

[1608]

Ey gönül! Sen daha yüksek bir makam istersen; tuzak gibi nefsinden kurtulmak istersen!

Burhân misal bir nam ve murat istersen, fakr ve fena yoluna ayak bas!

[1609]

Adam, beğenilen bir ahlâk ve fiille âlemde seçkin bir sevgili olur

Kâmil insan, soysuzların kötülüklerine güzellikle karşılık verendir

[1610]

Divane gönlüm bütün bağlardan ne zaman kurtulacak? Bu murad ağacım ne zaman meyve verecek?

Bir ömürdür onun arzusuyla dolaşıyorum, elim onun vuslat eteğine ne zaman ulaşacak? 

Cahilin sohbeti Dey  ayı gibi soğuk olur, insanoğlu ilimsiz ve amelsiz hiçbir şeydir!

Vefasız insanlar kadın gibidir, sen asla ona güvenme!

[1612]

Güzelliğinin bahçesinde gönlüm gibi, senin gibi gül yüzlü sevgilinin aşkından feryat eden bir bülbül var.

Bir an bile senin gibi ay yüzlünün anısından ayrı olmam, senin aşkından başka asla bir işim yok.

[1613]

Bir sevgilinin aşk yoluna düşmüşüm, ağlayan gözüm ve hasta gönlümle.

Ağıt okuyan ney gibi sabah akşam, yanan gönülden ağlayarak feryat ederim.

[1614]

Ey inleyen gönlümün sırrını bilen! Canımın dostusun, cananımsın, âh ne hoş!

Bir ömür feryat eden gönlümün tahtına oturmuşsun, gerçekten sen sultanımsın, hakanımsın!

[1615]

Aşk gibi güzel iş hâkimi yok, her hasta gönül hükmüne rıza göstermiş.

Benim divane gönlüm kendi sevgilisinin huzurunda, kendi âşıklığı ile kararlılık gösterdi.

[1616]

Ey oğul! Aklın varsa, bu ömrü bir sevgili aşkına harca!

Gönül neşesi istiyorsan, onun gibi dertdaşın zikriyle uzlet köşesinde otur! 

Ey evlat! Işık gibi gözümüze gir, güzel ahlâkla gönüllere gir!

Erler gibi Necef şahının yolundan, Hz. Mevlâ’nın huzuruna çık!

[1618]

Bir söz söyleyeceksen düşündükten sonra söyle, söz gönül alıcı olmak şartıyla!

Düşmanına o kadar yüz verme, fakat kendi dostlarından da yüz hiç ؟evirme!

[1619]

Neyin şeker gibi nağmesi ؟ok tatlıdır; neyin her boğumu bal ve şeker hazinesidir.

Neyin eşsiz gönül aydınlatan sesini kendi akıl kulağınla dinle ey Burhân!

[1620]

Ey evlat! Hak söyle ve Hakk’ı ara; her şeye yüz çevir ve Hakk’a yönel!

Hakk’ın vechini görmek istiyorsan, gözyaşıyla gönül aynandan masiva tozlarını tamamen temizle!

[1621]

Canandan güzel söz dinlemek evlâdır, onun şevkiyle gül gibi açmak evlâdır.

Mecliste güzel konuşmayı bilmiyorsun; bil ki susman konuşmandan evlâdır.

1622١]

Ey sevgili! Benim gibi zavallıyı sen zülfün gibi kemendin düğümüne attın.

Benim gibi dertli garip bir adam hiç eline geçmez bundan sonra. 

Her yerde Ali’nin muhabbetinden dem vururum, çünkü meclis süsleyen ney hemdemim olmuştur.

Alçak feleğin annesinin terbiyesini almadım; beni Alevî meşrep babam şefkatle büyüttü.

[1624]

Yol eri olmak için muhabbet dilersen, Allah’ın sevgili kulu da olursun.

Kurb meclisine girmek dilersen, Ebu Turâb gibi bir şahın muhabbetiyle şah olursun.

1625١]

Ebu’l-Kasım’ın ilim şehrine kapıdır Ali; âleme güneş gibi ışık verdi Ali!

Hakk adına bütün salikler sadakatle Ebû Turâb Ali’nin yolundan Hakk’a ulaşır!

1626١]

Gönlün var ise bir güzelin zülfüne bağla, ondan kurtuluş ve yardım iste!

Muhabbetli Burhân’ın gönlü, onun dert ve gamı gibi dertdaşı vardır!

[1627]

Ey müslümanlar! Bu eski konakta, biz hepimiz Hakk’ın hükmüyle adaletli davranırız.

Âdil Hakk’ın adaletini hepimiz Hak için yerine getiririz.

[1628]

Mecnun gibi bir Leyla aşkından çöl ve ova bizim yurdumuz oldu.

Eteğimi mücevherlerle doldurdun, ey yaşlı gözüm yoksa sen deniz misin? 

Adamın gözyaşı gümüşü gibi azığı vardır, adam onun yolunda rüzgâr gibi koşar.

Özgür adam hiçbir zaman avcı Zâl’ın bu bela tuzağına düşmez.

[1630]

Ey Efendi! Ali’nin muhabbeti olmadan bir yere varamazsın, onun gibi rehber olmadan Hakk’a ulaşamazsın!

Din âlemi onunla aydınlıktır, bu sebepten sen, o güneşin ışığında yarasa gibi asla hidayete eremezsin.

[1631]

Ali’nin feyiz ve ışığıyla gönlümüz aydındır, Ali’nin can veren nefesiyle can bulduk!

Bizler Ali’nin övgüsünü yayarız; Ali’nin kapısının toprağı bizim sığınağımızdır.

[1632]

Ben Ali’nin muhabbetiyle âlemde meşhurum, onun kıymetli nefesinden taze can buldum!

Ali’nin ayağının toprağı âlemin gözünün sürmesidir, Ali’nin yüce dergâhı canların kıblesidir!

[1633]

Ey gönül! Sevgilinin ayrılığından yaşla dolu gözün var, her zaman onun gamı ve derdi gibi dostun var!

Altı kapılı dünyanın koltuğunda bir anın bile olsa Mesih gibi feleğin bağlarından kurtul! 

Sarhoşluk celladı senin cadın gibidir; gönlümüzü gamze okuyla yaraladın!

Burhân’ın yaşla dolu gözü, cemalinin beni gibi bir ateşperest görmedi!

[1635]

Ey Sevgili! Gönlün huzuru ve can dostusun sen, senin gibi sevgilinin ayrılığından feryat ediyorum.

Uzun zamandır vefakâr ve çilekeş Burhân gibi, gönül sarayında derdin gibi bir misafirim var.

[1636]

Ey Burhân! Hesapsız aşk sözü söyle, çam boylu sevgilinin cemalinin vasfını söyle!

Harabat rintlerinden güzel söz dinle, bütün riyakârların hakkında kötü söyle!

[1637]

Avamın gönlünde cemalinin güneşi baş göstermez, siyah zülfünün sevdası ham olana düşmez.

Ey Burhân! Gönül sırrını mahremine usulca söyle, çünkü riyakâr şeyh gammazın komşusudur.

[1638]

Ey Burhân! Vatanından ayrı düştün bir ömür, iki gözünden ırmaklar akıttın, bir ömür!

Gönlüne dostların derdini koydun bir ömür, ayrılık derdinde can verdin bir ömür! 

Ey Burhân! Sen Allah’a kulluk eden bir adamsan, gönlündeki masiva ve varlık tozunu yıka!

Hz. İsâ gibi bağlardan sıyrıl, alçaklıktan göğe doğru sefere çık!

[1640]

Benim divane gönlüm bütün kayıtlardan ne zaman kurtulacak, bu murad ağacım ne vakit meyve verecek?

Bir ömürdür onun arzusuyla dolaşıyorum, elim onun vuslat eteğine ne zaman değecek?

[1641]

Yâ Rabbi! İşim hep kusur ve günahtır yâ Rabbi! Günahımın yanında dağ, saman çöpü gibi kalır yâ Rabbi!

Mağfiretine ve yardımına ben muhtacım; affın bana sığınaktır ya Rabbi!

[1642]

Ya Rabbi! Toprak gibi hakir ve alçağım yâ Rabbi! Yardımına muhtacım yâ Rabbi!

Bir murad için kapına düşmüşüm, lutfunla her iki elimden tut yâ Rabbi!

[1643]

Ya Rabbi! Sen dertlilere şifa bağışlarsın, hasta gönüllere de derman bağışlarsın!

Senden ümid ederim, onun için bağışlarsın; Burhân gibi hastaya, zayıfa, ağlayıp sızlayana bağışlarsın! 

Ya Rabbi! Keremine gönül bağlayınca iki âlemin dert bağından kurtuldum yâ Rabbi!

Sana muhtacım, başkasına değil; bu sebepten dergâhının kapısına oturdum yâ Rabbi!

[1645]

Ya Rabbi! Kulun çıplak ayakla yolunda yâ Rabbi! Bütün yükü tamamen günahtır yâ Rabbi!

Sadakatle senden yardımını istiyorum, çünkü yardımın bana dayanaktır, sığınaktır, yâ Rabbi!

[1646]

Ya Rabbi! Çaresizim ve perişanım yâ Rabbi! Senin aşk yolunda koşturuyorum yâ Rabbi!

Kereminle gönlümüzün çetin düğümünü çöz, bütün müşkillerimizi kolay eyle yâ Rabbi!

[1647]

Ya Rabbi! İki ayağıma da yürüme gücü verdin, lutfunla sen bize azık ver yâ Rabbi!

Bizi sen maksat menziline ulaştır; yol azığıyla, özgürce, sevinçle yâ Rabbi!

[1648]

Ya Rabbi! Bize sen ten ve can verdin yâ Rabbi! Birçok nimet ve ekmek ihsan ettin yâ Rabbi!

Lutfunla bağışla; biz senden afiyet, sağlık ve esenlik istiyoruz yâ Rabbi! 

Ya Rabbi! Bize sen ekmek ve nimet verdin, huzur ve rahat köşesi verdin!

Bizi mübarek yoluna sal ve azık ver; lutfunla seyehat için iki ayak verdin!

[1650]

Ya Rabbi! Sen bizi nimetlerinle besledin, yokluktan da varlığa getirdin!

Benim gibi zayıf ve aciz biri sana nasıl hakkıyla hamdedebilir?

[1651]

Ya Rabbi! Feyiz kapını yüzüme aç yâ Rabbi! Güzel kokunu bana ulaştır yâ Rabbi!

Vuslat meclisinde bana bir yer ver; bu boş testimi meyle doldur yâ Rabbi!

1652١]

Ya Rabbi! Sen kokunu bana gönder de, can burnumla kokayım yâ Rabbi!

Ümit kapıları yüzüme kapanmış, ümit kapısını yüzüme aç yâ Rabbi!

[1653]

Ali’nin muhabbetinden dem vururum ney gibi, çünkü benim gibi yürekten söyleyen ilâhî hatip yoktur.

Alçak feleğin annesi tarafından terbiye edilmedim; beni her zaman şefkatle büyüttü bir baba.

[1654]

Ben senin kokunu çok arıyorum, yâ Rabbi! Kokunu bana gönder yâ Rabbi!

Muhabbet ipinle bağladım gönlümü, ümit kapını yüzüme aç yâ Rabbi! 

Alemde çok az kişi benim gibi elem ؟ekmiştir; acıyı ekşiyi çok tattım.

Ney gibi kuru bedenimde bir nefesim oldukça belâ meclisinde hemdemim soğuk ağlayışlardır.

1656١]

Ey şair gönlüm! Sevgilinin sırrını söyle, o cana can verendir, defalarca söyle!

Hakikatten çokça söyle, mecaz söylersen daha az söyle!

[1657]

Kelîm’in  gibi beni fakir kıldın, fakr ve yoksunluk âleminde beni yaşlandırdın.

O dostların dayanağı sensin; ya Rabbi, hangi ibadetimden dolayı bu tahtı bana yaptın?

[1658]

Herkese nimet, ekmek bağışlarsın, yâ Rabbi! Senin gibi rızıklandıranımız var yâ Rabbi!

Gönül gözünden sen gizli değilsin yâ Rabbi! Her gün başka bir kisvede görünürsün yâ Rabbi!

[1659]

Ben Ali’nin muhabbetiyle âlemde meşhurum, Ali’nin yüce nefesinden taze can buldum.

Ali’nin ayağının toprağı göze sürmedir, Ali’nin yüce dergâhı canların kıblesidir.

[1660]

Ey gönül! Sevgilinin rızasını ve iki âlemde saadet istiyorsan,

Hak Teâlâ’ya yakınlık istiyorsan, düşkünleri iki elinle tut!

[1661]

Ey Burhân! Uyanık bir gönlün varsa, ne diliyorsan velayet şahından iste!

Ali’nin dergâhı gibi bir sığınağın var, sen onun hayalinden bir an bile gafil olma!

[1662 ]

Ey hoca, sen yemek ve uyku bağındasın, burnunda muhabbet kokusunu nasıl alırsın!

Hızır gibi ebedî ömür bulursun, sevgilinin elinden kırmızı suyu içersen!

[1663]

Ey edip gönül, sevgilinin sırrını söyle, can nurlanır sen tekrar söyle!

Hakikatten çokça söyle, eğer mecazdan bahsediyorsan fazla söyleme!

[1664]

Eğer o sevgilinin aşk şarabından içersen, iki âlemin gamını da unutursun.

Aklının kârı hiçtir, hayır ve güzelliğin kendini tek kadehte sarhoş etmendir.

[1665]

Muhabbet ayı ve sevgili, benim gibi âşığın can yoldaşı sensin!

Âlemde güneş gibi yüzle, bütün güzellerden müstesna olan sensin!

[1666]

Ali’nin muhabbet eden ve onu öven biziz, Ali’nin can besleyen nefesinden can buldum.

Ali gibi bir güneş bizim şahımızdır, Ali’nin kapısının tozu eman yurdumuzdur.

Aşk meclisime bir isim bıraktım, sevgilinin kırmızı dudağı gibi bir kadehim var.

Burhân gibi İsâ nefesli bir rint ve ebedî sarhoş, tekkede nasıl otursun.

[1668]

Ey ulak, güzel bir haber getirdin, benim gibi inleyen birine güzel bir sevgiliden.

Onun gibi gönül alan ve gönül besleyenin haberinden, mey gibi muradsız olan güzel muradını buldu.

 

 


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar