Her Şey Su için
FLOW:
FOR LOVE OF WATER (2008) (Akış: Su Sevgisi İçin)
Yönetmen:
Irena
Salina
Oyuncular: Maude Barlow, Shelly Brime and Anthony
Burgmans
Süre:
93
dk
Her
gezegende su olma gerekli olup, yaşamın çok özüdür. 'Flow' belgeseli bizim çok
önemli kaynak olan suyun giderek azaldığını ve açgözlülük eden insanın rahatsız
olacağı gerçeği ve nedenleriyle yüzleştiriyor.
TÜRKÇE
ALT YAZISI
"Binlerce kişi sevgisiz yaşayabildi, ama hiç
biri susuz yaşayamazdı."
W.H.Auden
Her
yıl iki milyondan fazla insan suyla bulaşan hastalıklardan ölmektedir. Bunların
çoğu beş yaşın altındaki çocuklar.
ABD' de milyonlar, her sabah uyanıp
musluklarını açıyor. Ama bilmiyorlar ki su kaynaklarına roket yakıtı karışıyor.
Karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi görmeyelim diye büyük çabalar harcıyorlar. Dünya'da,
petrol fiyatları nedeniyle süregelen bir savaş var, Aynı yolu izlersek, aynı
şeyleri su için de yaşarız, her şey bugün petrolde yaşadıklarımız gibi olur.
Dünyanın
temiz suyu tükeniyor, Gelecekte insanlar temiz su uğruna her şeyi yapacaklar.
Her
şeylerini, tüm birikimlerini, evlerini verecekler. Su olmadan, hiç bir şeyimiz
olmaz, su olmadan hiç bir hayat, hiç bir kültür, hiç bir toplum, hiç bir
ekonomi var olamaz. Su olmadan yeryüzü var olamaz. Gezegenimizi düşünürsek, her
yanından sular akan kocaman, yaşayan bir kütle olduğunu görebiliriz, kıtalarda
suların aktığı kanalları görebiliriz. Bu sular akarak okyanuslarımıza ulaşır. Okyanuslar,
dünyamızın kalbidir ve nefes alıp verir. Suyu buharlaştırır ve hidrolojik
döngüye geri koyar, dağların tepelerinden aşırır, tekrar aşağı indirir, tıpkı
dolaşım sistemimiz gibi. Yani, gezegenimiz üzerinde sürekli su dolaşan dev bir
vücuttur.
Su,
gezegenimize hayat verir.
Bizler
de, tıpkı gezegenimiz gibi; % 70 su ve % 30 katı maddeden oluşuruz. Bizim de
bir kalbimiz var, 90.000 km uzunluğunda damarlarımız var, dünyada nasıl bir su
döngüsü varsa, bizde de var.
ABD'de
su kaynakları yüzünden hastalananların kayıtları tutulmamaktadır.
Tahminler, her yıl 500 bin ile 7 milyon arasında kişinin musluk suyu
kullanımından dolayı hastalandığıdır. Sorunlardan
biri de su şebekelerinde virüsler, patojenler ve bakteriler gibi hastalık
yaratıcıların varlığıdır. Hastalıkların çoğunun
yediklerinizle veya havadan bulaştığını düşünebilirsiniz, ama % 40'ı içme
suyundan bulaşmaktadır. Fabrikalar ve arıtma tesislerinden gelen kimyasallar,
roket yakıtı, pestisidler (böcek zehirleri) ve tıbbi ilaçlar yok
edilememektedir. İnsanların çoğu su kaynakları için endişe duymamaktadır. Çünkü
çoğu şişelenmiş su almaktadır. Onlar için bir haberimiz var, Basit bir duş
almayla bile kimyasallara maruz kalınmaktadır. Böylece, zararlı maddeler deri
yoluyla alınmaktadır.
116.000'inden
fazla insan yapımı kimyasal madde var. Bunların
nasıl etkileştiği konusunda en ufak bir fikrimiz yok.
Bu
kimyasallar için kobay olmaya başladık.
Karaciğer
bunları bedenimizden attığında ne oluyor?
Dışkı
ile tuvalete ve kanalizasyona, oradan yeraltı sularına, sonra nehirlere
gidiyor, suyu nehirlerden alıyoruz ve su şebekesine karışıyor, ve yine
içiyoruz. Bu ilaç ve kozmetikler, sorun bunlarda, Vücudumuzun kimyasını
değiştiriyorlar ve bize zarar veriyorlar...
Yeşil
devrimin Hindistan'a kimyasal tarımı getirdiği son 30 yıldır, su
sistemlerimizde iki sorun ortaya çıkmıştır.
Birincisi,
ekinler için fazla su kullanılmıştır, kimyasalların çözülmesi için daha çok
suya ihtiyaç duyulmuştur. bu aynı miktarda ürün için 5-10 kat daha fazla su
kullanımı demek .
Dünya
suyunun % 70'i tarım, % 20'si endüstri, % 10'u ise bizim tüketimimizdedir.
Tarım ve endüstri kullanıcıları, kendilerinin daha fazla suya ihtiyaçları
olduğunu söylüyorlar ve tabii ki ekinlerin büyümesi için daha çok pestisid ve
kimyasala da ihtiyaç var. Bu kimyasalların toprakta suyla buluşması, iyi bir
birliktelik değil...
Meksika'da
tarım arazileri yakınında yaşayanlarda doğum kusurları arttı.
Avrupa'da pestisidlerin kullanıldığı alanlarda üretkenlik düşüşe geçti. Tazmanya'da
yoğun pestisid kullanımı sonrasında kanser vakaları % 200
arttı.
Laboratuvar
çalışmalarında, son 5 yılda Seine Nehri'ndeki balıkların cinsiyet
değiştirdiğini belirledik. ARTIK SADECE DİŞİ
BALIKLAR VAR, ERKEK BALIKLAR YOK. (Aman Ya Rabbi eşcinsel balıklarda var)
Teksas'ta
incelenen balıkların hepsinin dokularında prozac bulundu. [1]
Esas
problem, çözümün olmaması.
Ne
olursa olsun sürekli su içmek zorundayız.
Tanrıya
inansanız bile, kirlilik yayılmaya devam ediyor.
Endüstriyel
zehirler suyla yayılıyor ayıbaklıklar, balinalar, kutup ayıları, balıklar ve
Eskimo annelerinin sütlerinde bile varlar. Bu kimyasalların savaş için
üretildiklerini unutmamak gerekir. Bunlar, kitle imha silahlarıdır. Hepsi savaş
sistemi sonucunda ortaya çıkmıştır. Şimdi de, içme suyumuzun içindeler. Abartılıyor
gibi gelse de, aslında hiç abartmıyoruz. Bu öyle 50-100 yıl içinde olacak bir
şey değil, şimdi oluyor. İnsanlar, hükümetlerinde su kaynaklarını koruyanların
olduğunu sanıyor, Oysa durum öyle değil. Bunlardan en sıra dışı örnek, ABD'de
en fazla kullanılan böcek ilacı olan atrazine ile ilgili.
Atrazine
bir bitki öldürücü ve ot kırandır. Mısır gibi ürünlerin üretiminde kullanılır. İçme
suyunda, yeraltı ve yüzey sularında bulunan bir numaralı kirleticidir.
ATRAZINE İsveç firması SYNGENTA tarafından
üretilmektedir. SYNGENTA tarım kimyasalları üreten şirketlerin en büyüğüdür. Önce,
atrazine üreticisi Syngenta ile anlaşma yaptık; konu atrazine'in hormonal
düzeni bozup bozmadığını anlamaktı. Yani tiroid, testesteron, östrojen gibi
hormonlarla tepkiye girip girmediğinin belirlenmesiydi. Atrazine'in bir dizi
farklı etkisi vardı, ama en önemlisi erkek kurbağaları kısırlaştırmasıydı. Buna
kimyasal hadım etme diyebiliriz. Üstelik sadece hadım etmekle kalmıyor,
kurbağalara dişi özelliği de kazandırıyordu. Bir başka deyişle, erkek
kurbağalar yumurtalık sahibi oluyor ve yumurtluyorlardı. Balıklarda da benzer
etkiler görülüyordu. Sperm sayıları azalıyor ve yumurta sarısı protein
üretiyorlardı. Şimdi, bunun anlamı: Atrazinin erkeklerde ciddi bir sperm
sayısı düşüklüğüne neden olduğu mudur?
Bilimsel
veriler atrazinin bu konuda ciddi bir rolü olabileceğini ortaya koymaktadır. ABD'de
sperm sayılarının düşmesinin nedeni olarak pestisidler suçlanıyor. Atrazine
üreten bazı fabrikalarda çalışan erkeklerde prostat kanseri, Atrazin'li su
kullanan kadınlarda yapılan araştırmalarda da göğüs kanseri vakalarına
rastlanmıştır.
Fetuslar
(cenin) suda yaşadığı için bu konuda incelenmelidir. Fetüsler amniyotik (Rahim
içindeki sıvı) sıvıyı içtiğinden kimyasallara maruz kalabilir.
TÜM
AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE ATRAZİNE YASAKLANMIŞTIR. Aslında
doğrusu bu, çünkü Atrazine yağmur suyuyla, 1.000 km yol alabilir. ABD'de 40 milyon
kg atrazinin 250.000 kg'lık bölümü yağmur suyu ile geri gelmektedir.
KOMİK
OLANI İSE, BİLDİĞİNİZİ DÜŞÜNÜYORUM, ABD’YE 40 MİLYON KG SATIŞ YAPAN AVRUPA
ŞİRKETİNİN KENDİ ÜLKESİNDE ATRAZİNİN YASAK OLMASIDIR.
Bush
döneminde Çevre Koruma Ajansı, biz onlara dava açtıktan sonra, bu sorunla
ilgili bir şeyler yapıyor gibi görünmeleri gerektiğine karar verdi. Atrazine
üreticileriyle masaya oturdular; 50 kez bir araya geldiler ve bir anlaşmaya
vardılar. Ama görüşmeler, Atrazinle ilgili ne bir yasaklama, ne de bir haciz
işlemi yapılmasını sağladı. 2006'da, çevre koruma kurumu ATRAZIN'in bir
zarara neden olmayacağını belirtti.
Böyle
berbat bir şeyi daha önce görmedim. Kimyasalı döküveriyorlar. Hepsi bu insanlar
için kutsal olan Titicaca Gölü'ne gidiyor. Burası açık olduğu için ne
yaptıklarını görebiliyoruz. Nehrin diğer bölümlerine ne yaptıklarını
göremiyorsunuz. Burada yaptıkları, betonların altına saklamak; temizleyecek
halleri yok ya, böylece görünmeyecek, ama her zamanki gibi kokacak. Mezbahadan
gelen kan ve atıkların karıştığı su koktuğu için derenin üstünü kapatıyorlar. Burada
su şebekesi yok ve herkes nehri kullanmak zorunda. Anlamama yardımcı olun, Suez,
buraya 80 milyon dolarlık arıtma tesisi kurduğunu söylüyor. Sadece bu
konuda yalan söylemediler, pis suyu da Titicaca gölüne dökülen nehre mi
yönlendirdiler? Evet. Bu nehir kenti boydan boya geçiyor ve kente de aynı şeyi
yapıyorlar. Geleneksel olarak su, hükümetler tarafından bir kamu hizmeti olarak
dağıtılır. Ama, son 10 senedir, Avrupa'nın 3 büyük su şirketi dünyanın bir çok
yerine kar amaçlı su dağıtımı yapmaya başladı. Çok güçlüler. Üçü de dünyanın en
zengin 500 şirketinde ilk 100 içinde. Çok hızlı büyüyorlar. Fakir ve gelişmekte
olan ülkeler, su kontrolünü Avrupalı veya kar amaçlı çok uluslu şirketlere
vermeye zorlanmaktadırlar. Suez, su dağıtımı ve arıtımında dünyanın lider iki
şirketinden birisidir. Bir Fransız şirketinde çalışıyorum, Vivendi denilen
büyük su operatörü, "Vivendi Environment" 100'den fazla ülkede
çalışmaktayız. Bu işi neredeyse yıldır yapıyoruz. Yani, su işinde çok uzun
dönemdir varız.
Şurası
Suez'in yan kuruluşu "Aguas del Illimani" Buradaki su
kirlendi. Şimdi temiz görünüyor, ama bir süre önce siyah akıyordu. sonra bir
süre de kurtlu aktı. Buradaki çocukları su içmekten alıkoymak çok zor, bu su
onları hasta ediyor.
Özelleştirmenin
amacı, La Paz ve El Alto kentlerine içme suyu ve kanalizasyon şebekesi
yapılmasını sağlamaktı. Ancak, bu süreç boyunca, El Alto'da 208.000 kişinin
içme suyu hizmeti sonlandırıldı. Aguas del Illimani (Suez'in yan kuruluşu) "Ne
kadar çok su, O kadar hayat" Suyumuz ve elektriğimiz yok. Bu tozlu
yollar üstümüzü başımızı kirletiyor... Bize pismişiz gibi davranıyorlar... Biz
de böyle tozlu görünmek istemiyoruz ama ne yapalım suyumuz yok. Bizler zar zor
yaşayan mütevazı insanlarız, Sadece tükettiklerimizi ödeyebiliriz. Eğer buralar
özelleştirilirse bunlar için yeterince paramız olmayacak. Aguas del
Illimani'nin gitmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir çok komşumuzun suyu ve kanalizasyonu
yok. Muhtemelen ülkenizdeki gazetelerden biliyorsunuzdur... biz Bolivya'da çok
acı çekiyoruz. Politikacılarımızı satın alabilirsiniz ama bizi satın
alamazsınız. Burası, her 10 çocuktan birinin 5 yaşına gelmeden öldüğü bir
ülke. Bu ölümlerin çoğunun nedeni temiz içme suyu olmaması. Bu nedenle, El
Alto'lular "su özelleştirilmesin" diyorlarsa temiz suya
ulaşamazlarsa çocuklarının sağlıklarının risk altında olacağıdır. 1999'da
Bolivya hükümeti Cochabamba kentindeki su şebekesini özelleştirdi. Cochabamba'lılar
çok uluslu Bechtel şirketinden kurtulmak için sokaklara döküldü, çatışma
başladı. Bolivya'nın Cochabamba ve El Alto şehirlerinin su sistemleri niye
özelleştirildi? Bu Bolivyalıların "iyi fikir" diyerek istemesiyle
olmadı. Özelleştirme Dünya Bankası tarafından dayatıldı.
1997'de
Dünya Bankası Bolivya'ya Cochabamba, El Alto ve La Paz'ın su sistemlerini
özelleştirmezseniz, verilen kredileri iptal edeceği tehdidinde bulundu. Ben
özelleştirmenin bir hayat memat meselesi olduğunu düşünüyorum. Hayat için
mücadele böylece yaşam devam edebilir. Çocuklarımız, torunlarımız için ve
hepimizin keyif alacağı şeyler için... Onurlu, keyifli bir yaşam için savaşmak,
ya da acılarla dolu güvensiz bir yaşamı kabul etmek ki aslında bu yaşamak
değil...
Ocak
2007: Bolivya hükümeti Suez'in kontratını feshetti ve La Paz'lılara su
şebekelerini geri verdi.
19
Eylül 2000’de annem mide ağrısı çekiyordu. 3 gün sonra öldü. Nehirden aldığımız
kirli sudan içiyordu. Ben ilk çocuğuyum, her şeye özen gösteririm. Ama işsizim
ve annem ardında bir sürü çocuk bıraktı. Sorumluluklarımdan bunaldım. Çocuklar
okula gitmeli ama gönderecek gücüm yok. Evlerimize musluk suyu bağlayacaklarına
söz verdiler. Ama bu su bedava değil ve bizim paramız yok. O yüzden yine
dereden su almaya başladık. Sağlık Departmanından geldiler. Mikropları öldürmek
için kullandığımız nehir suyuna tablet atmamız gerektiğini söylediler. Suyu
nehirden alsanız bile, tableti dükkândan satın almanız gerek. Buna da para
gerekiyor. Bu nedenle bazen suyu öylece içiyoruz. Korkuyoruz, ama su
hayatımızda o kadar önemli ki, onu nehirden almak zorunda kalıyoruz. Beş
saattir burada bekliyoruz. Su bazen geliyor, bazen gelmiyor. Bazen susuz 4 hafta
geçiriyoruz... Her gün gelip açıyoruz. Ama su yok, hiç bir şey yok. Maliyeti
karşılama fikri günümüzün yeni İncili. Güney Afrika'da herkes aldığı hizmet
karşılığını ödemek zorundadır.
Zengin
insanlar için bu sorun değil, ancak iş gerçekten de fakir olanlara gelince, bir
dolardan az olan 5 rand bile onlar için çok para. En fakirleri sadece bir kova
su alabiliyorlar. Bir kova suyu almak için ne kadar çalıştıklarını bir
bilseniz. Aynı miktarda su alabilmek için şehirdeki bir zenginden daha fazla
çalışmak zorunda kalıyorlar, bu haksızlık.
SUYUNUZ
YOKSA YOKSULLUĞU AZALTMAYI UNUTUN, ÇÜNKÜ BUGÜN SU BİR ÇOK HASTALIĞIN TEMEL
KAYNAĞI. AIDS' den ve savaşlardan daha çok öldürüyor.
Temiz
içme suyu olmayan insan sayısını yarıya indirmekte kararlıyız. İşimiz çok zor. Özel
sektörün uzmanlığını insanların ortak yararına kullanmak zorundayız. Görelim
bakalım… Biz Suez firmasındanız. Bu özel şirketler gelişmekte olan ülkelere
gittiğinde, önce halk tarafından su getirecekleri ve yatırım yapacakları için
iyi karşılanıyorlardı. Ama insanların anlamadığı şey, onların yeni yatırımlar
getirmediğiydi. Halk bu hizmet için Dünya Bankasına ödeme yapıyordu. Geldikten
sonra fiyatları yükselttiler, iyi ve kaliteli su sunmadılar, yoksul insanların
sularını kestiler, kamu görevlilerini işten çıkarttılar, yaptıkları bir
kıyımdı. Yoksul bölgelere su getirdiler; ama getirdikleri bölgelerde o suyu
elde etmek için küçük bir kart kullanmanız gerekiyordu. Bu ülke belki, ön
ödemeli sayaçların kullanıldığı yeni teknolojinin önderi olabilir. Bu kitap ön
ödemeli sayaçların nasıl kullanılacağını anlatıyor. Ama İngilizce yazılmış ve
buradaki insanların yarısından çoğu İngilizce bilmiyor. Su için peşin para
ödemeleri gerektiğini idrak ettiler. Suya alabilmek için elinizde bu
jetonlardan olmalı, su almak istiyorsam kovamı şuraya koymalıyım, jetonu da buraya,
Gördünüz mü, suyu almanın tek yolu bu. Aslında insanların düşünme
tarzlarını, kültürlerini değiştirerek, ödeme yapmak zorunda olduklarını
öğrettik. Ödemeye zorlamamalıyız, istedikleri için ödemeliler.
Hiç
bir şeyi olmayan bir kadına, "su alman için kartı buraya takıp,
karttaki para kadar su alabilirsin" demenin bir manası yok, O kadın ne
yapar?
Nehre
gidip, kirli suyu alır ve sonra koleradan ölür! Sonra da hijyen bilmiyorlar
dersiniz... Buradaki insanlar bilmiyor... Onlara sorduk. Peşin ödemeli sayaçların
konulacağını bilmiyorlar. Başka şansları yok!.. Bu insanlar yoksul, seçme
şansları yok, Bu sürecin sonuçları hakkında bilgi verilmiyor. Sayacın ön
ödemeli olduğunun farkında bile değiller. Bu inanılmaz, bana hakaret
ediyorsunuz! Biz gidiyoruz. İnsanlar ne tüketiyorsa bedelini ödemeliler.
Post-liberasyon
posterleri ne diyordu... bedava su, bedava elektrik, herkes için ev.
Ama
gerçekte ne oldu?
Hükümet
koşulları iyileştireceğiz diyerek; insanları evlerinden çıkarttı,
elektriklerini, suyunu kesti. İşte o zaman, açıkça, "yasadışı olarak
hepsini yeniden bağlayacağız" demeye başladılar. Şehir şebekesine bu
şekilde bağlanan mahalleler var. Burada kadın muslukçular var, bu işi
erkeklerden öğrendik, çünkü erkekler olmadığı zaman suyu bağlayan ve ışığı yakan
biziz. Ne zaman ki su kesiliyor, savaşmaya başlıyoruz. Yani, bildiğiniz gibi
böyle depolardan ve bunun gibi yerlerden su almaya çalışıyoruz. Okulda sudan
bahsediyorlar. Su, çok ama çok değerli. Su öyle önemli ki, siz de biliyorsunuz,
her zaman suya ihtiyacımız var. Ne yapacağız bilmiyoruz.
"İnsanlık
için su" denmesinde bizim
açımızdan bir sorun yok. "Su ticari bir meta olmamalıdır"
denilmesi de bizim için sorun değil. Biz burada işletmeciyiz, otel
işletmecileri gibi; Sistemi işletiyoruz, çünkü deneyimliyiz. Bilgi birikimimizi
satıyoruz. Biz de uzmanlık var. Bizde teknoloji var. Evlere su getiren büyük
şebekelerin nasıl kurulacağını biliyoruz.
Günümüzde,
her gün su kaynaklı hastalıklardan bin kişi ölüyor.
İdeal
olan; herkese temiz su getirmek olmalı.
Bu şirketlerin 150 yıllık geçmişi var, bankerler tarafından kuruldular. İşte
bilmeniz gereken bu. Bu çokuluslu şirketlerin hayırsever kuruluşlar olmadığı
çok açık. Bu şirketlerin kalkınmaya yönelik geliştirdiği "söylem"
bir rezalet. Bu şirketler "SUYU GETİREREK YOKSULLUĞA SON
VERECEĞİZ" diyorlar. Ama, ödeme yapamayan insanlara su getirmek için
Vivendi paydaşları 10-15 yıl nasıl beklesinler. Bu onların hiç ilgisini çekmez.
Yatırımcılarınıza kar vaadi veriyorsanız, topluma ihtiyacı olan kaliteli su,
sağlık ya da eğitim hizmeti veremezsiniz. Bu temel kuraldır. İnsanlar; suyun
tanrılar tarafından cennetten gönderildiğine inanıyorlar. O halde suya
neden para ödesinler? Eğer su borular ve muslukla geliyorsa, bu işte büyük
paralar dönüyor demektir. Bu şehri idare etmek için paraya ihtiyacınız olduğunu
biliyoruz. Ama siz bu parayı, ödeme yapamayacak insanlardan almaya kararlı mısınız?
Birleşmiş Milletler'in milenyum hedeflerinden biri, 2015'de içme suyuna
erişemeyen insan sayısını yarı yarıya azaltmak. Ama, aynı yöntemlerle içme
suyu sağlamaya devam edilirse, yani merkezi sistemden su borularla taşınmaya
devam edilirse, kırsalda; küçük topluluklar halinde yaşandığı için maliyetin
altından kalkamazsınız. Bu nedenle farklı bir çözüm üretilmelidir. Hindistan'da
neredeyse herkesin biyolojik olarak kirlenmiş suyla ilgili bir anısı vardır.
Benimki ise, kuzenimi ishal nedeniyle kaybettim. O zamanlar küçük bir çocuktum.
Büyüyüp, kendi çocuklarıma sahip olduktan sonra teyzelerim ve amcalarımın nasıl
bir felaket yaşadıklarını anladım.
1920'li
yıllardan beri ultraviyole'nin sudaki mikropları öldürdüğü bilinmekte.
Aklıma, Ultraviyole ile suları az maliyetle dezenfekte etme fikri geldi, başka
kimse bunu yapmıyordu. Bu, önceleri çok kişi tarafından uygulanmış olmalıydı, ama
kimse yapmamıştı.
Andhra
Pradesh eyaletinde resmi
kayıtlara göre geçen yıl 70 bin kişinin kirli içme suyundan öldüğünü biliyoruz;
evet, 2 km'lik yürüme mesafesi içerisinde su vardı, ama Hindistan'da
yüzbinlerce insan kirli içme suyu nedeniyle hayatını kaybediyor.
UV filtrasyonu gelmeden önce kuyular ve derelerden su içerdik. Kolera gibi pek
çok hastalığa yakalanırdık. Sistemin bakımı, yerel toplum tarafından
yapılabilir. Suya verdikleri para öylesine az ki, sistemi çalıştırması için
birini işe alabilirler. Maliyet uygunsa, hiç sağlıklı içme suyuna sahip olmamış
bir halk, kendini amorti eden sağlıklı su modelini gerçekleştirebilir. Evlere
posta dağıtmaya gittiğimde, herkes, bu içme suyu geldikten sonra hayatlarının
nasıl daha iyi hale geldiğini anlatıyorlar. Su bizim için iyiyse, biz
kocamanız, şu küçük tavuklar için nasıl olacağını düşünsenize. Önceden
tavuklarım sudan hasta oldukları için ilaç kullanırdım. Her bir tavuk için 2
rupee maliyet. Ama artık tavuklarım hastalanmıyor. Bu nedenle çok mutluyum. Yılda,
bir kişi için günde 10 litrelik güvenli su yaklaşık 2 dolara mal olmakta. Günde
1 dolardan az kazanan insanlar için bile senede 2 dolar vermek bir sorun olmaz.
Bu teknolojiden günde yaklaşık 300 bin kişi yararlanmakta. Buna ihtiyacı
olanlarla oranlarsak, çok az. Daha çok yol almamız lazım. Yardım kuruluşlarının
fonlarının çoğu fakir ülkelere verilir, ama bu ülkelerde sadece politik ve
ekonomik güç sahibi olanlara su sağlanır. Kendileri güvenli suya kavuşur
kavuşmaz, ülkenin kalan bölümü için su sağlama istekleri bir anda isteksizliğe
dönüşür. Kendileri istediklerini elde ettiklerinden diğerleri gecekondularda
yaşayabilir ve buldukları suları içebilirler. Yıllardır, insanlar suyu çantada
keklik gibi görüyorlar. Suyun nereden geldiği ile ilgili hiç düşünmüyorlar. Musluğu
açtıklarında suyun akmasını bekliyorlar. Artık, güzel günlerin sonu geldi.
SONSUZA
DEK SUYUMUZUN OLACAĞI GÖRÜŞÜ ÇOK YANLIŞ.
Kaliforniya'nın 20 senelik suyu kaldı, New Mexico'nun 10 senelik. Yeni golf
sahaları yaparlarsa, bu süreyi 5 yıla kadar düşürebilirler. Arizona,
Florida ve hatta büyük göller için bile bu söz konusu.
Nil
Nehri artık denize akamıyor. Colorado Nehri ve
Çin'in Sarı Nehri de. Artık bu nehirlerin büyük bir bölümü denizlere
akamıyorlar. Bu sorunun uzakta olduğu fikrinden kurtulun, daha çok zamanımız
var fikrini aklınızdan silin. Zaman kalmadı. Gezegenimizin su kaynaklarını
hakir görüyoruz, ama bu çok aptalca, çünkü onlara bağımlıyız. Yaşamak için suya
gereksinmemiz var. Eğer suyumuz olmazsa, bir ya da iki gün hayatta kalabiliriz.
BİLİM İNSANLARININ YILLARDIR YAPTIĞI ÇALIŞMALAR VE ELDE EDİLEN MİLYONLARCA
VERİYE GÖRE, 6 . NESLİN YOK OLMASIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ. yok olan 5. nesil
dinazorlardı. Hani şu filmleri bilirsiniz, uzaydan dünyaya bir kuyrukluyıldız
gelir. ve aniden hükümetler, "amanın, aslında aramızda büyük farklar
yok, nasıl olsa hepimiz yakında öleceğiz" derler ya. İşte içinde
bulunduğumuz durum budur. Yaklaşan bir kuyruklu yıldız var. Biz ona "SU
KITLIĞI" diyoruz. İklim değişikliği büyük bir sorun. İnsanlar iklimleri
değiştiriyorlar, bununla ilgili deliller hâlihazırda elimizde. İklim
değişikliğinin en büyük etkisi su kaynaklarımız üzerinde olacak. İnsanın seller
ve kuraklıklar yüzünden öldüğünü ve küresel ısınma nedeniyle oluşan sosyal
karışıklıklar göreceğiz. Aslında trajik olan insanların şu anda son derece
bilinçli olması, ama bu bilinç şirket karları için kullanılıyor.
"Allah’ım,
suyumuz tükeniyor, suya büyük yatırımlar yapmalıyız, su ne kadar da kötü idare
ediliyor"
Bunun
hemen ardından gelinen nokta "onu özelleştirmeliyiz, o zaman daha
verimli kullanabiliriz ve herkes daha iyi olabilir" Tabi ki bunların
hepsi laf salatası, tamamen aptallık. Temelde bu insanlar su satarak para
kazanmak istiyorlar. Özel şirketlere göre su, satışa sunulmalı, herhangi bir
mal gibi satılabilmeli, Küresel endüstri'de su, elektrik ve petrolden sonra 400
milyar dolarlık hacmiyle 3. sırada yer alıyor. Ben bir yeşil, bir de mavi
satın aldım ve sarının da yarısını almak üzereyim. Pazar son derece ahlakdışı. Kirlenme
ve kıtlık bahane edilerek. Sizi, suyu ihtiyacı olanlara değil, parası olanlara
satmanıza yönlendiriyor. Su sektörü, son 20 yılda küresel ekonominin 2-3
katı kadar büyüdü. Suyla ilgili şirketleri satın almak, suyun kontrolünü,
nasıl dağıtılacağı sağlayacak; bunu başarırsanız önümüzdeki 10-20 yıl için en
iyi yatırım olanağını elde etmişsiniz demektir.
İnsanlar
diyor ki: Su da hava gibi, hava için herhangi bir bedel ödüyor muyuz? tabii
ki hayır"
"Öyleyse,
su için de bir bedel ödemememiz gerekir"
tamam, ne olacağını göreceğiz!.. Şişe suyu tüm dünyada musluk suyundan daha
güvenli olduğu için milyonlarca kişi tarafından kullanılmakta. FDA'ya göre,
ABD'de milyarlarca dolarlık şişe suyunu denetleyenlerin sayısı bir kişiden az.
Bunun anlamı: fakir insanların çalıştığı sektörlerden birinin de suların
şişelenmesi olduğu. FDA'ya ne tür şişelenmiş su diye sorarsanız size "hiç
fikrimiz yok" diyeceklerdir. ABD'liler geçen yıl 31 milyar şişe suyu
satın aldılar. Buna 10.8 milyar dolar ödediler.
Dünyada
her yıl şişe suyuna 100 milyar dolar harcanıyor.
Bu
nasıl bir aptallık.
İnsanlar
neden şişelenmiş su için para ödesinler. Bunun nedenini anlamak için
Kaliforniya'nın gözde restoranlarından birine gidelim. Son derece gösterişli ve
aslında olmayan şişelenmiş sular için bir menü bastırdık. Bu suların şişesine 7
dolar fiyat koyduk. Başgarsonumuz ilk şanslı müşteriye özel su listemizi
sunuyor.
Biz
bir şise "L'eau Du Robinet" alalım.
L'eau
du Robinet'mi istiyorsunuz?
Mükemmel
seçim.
Fransızca:
musluk suyu demek.
Şerefe
Evet, bu gayet temiz görünüyor. Çok hoş bir tadı var. Musluk suyuna göre tadı
nasıl?
Evet,
musluk suyundan çok daha iyi. Bu gösterişli suların gerçek kaynağı neresi?
Restoranın
avlusundaki hortumla doldurduk. Her dört ABD'liden üçü şişe suyu içiyor. Her 5'inden
biri sadece ve sadece şişe suyu içiyor. Su hâlihazırda ödeme yapmış olduğumuz bir
şey. Çoğu musluk suyu olan markalar benzinden daha pahalıya satılıyor.
İşte
böylece, Tufts Üniversitesi'nde 42. musluk suyu mücadelesini vermekteyiz. Sanırsam,
Dasani markalı su, musluk suyu. Her yıl, bizleri şişe suyunun musluk suyundan
daha iyi olduğuna ikna etmek için milyarlarca dolar harcıyorlar. Hâlbuki musluk
suyu sadece daha az denetleniyor o kadar. ABD'DE SATILAN BİNLERCE MARKANIN
SUYUNU TEST ETTİK. SONUÇLARA GÖRE, ŞİŞE SUYU, MUSLUK SUYUNA GÖRE NE DAHA
GÜVENLİ, NE DAHA İYİ, NE DE DAHA SAF. Hatta bazılarında yüksek düzeyde
arsenik, organik kimyasallar, bakteriler bulduk. Yani, incelediğimiz
suların üçte birinde sorun vardı. Üzerinde dağ resmi olan bazıları musluk
suyuydu.
Glacier
suyu, Florida'daki yeraltı suyu.
Bir
kısmı için saf dağ suyu deniyor. Aslında liste çok uzun.
Örneğin,
Massachussets'de bir adam, Superfund bölgesine yakın endüstriyel alanda bir
kuyu açmış ve bu kuyudan gelen suları birkaç değişik isim altında pazarlamış.
İnsanlar bu suları, nereden geldiğini bilmeden satın alıyorlar.
BİRLEŞMİŞ
MİLLETLERE GÖRE, TÜM DÜNYA İÇİN GÜVENLİ, TEMİZ İÇME SUYU ELDE ETMEK İÇİN YILDA 130
MİLYAR DOLAR GEREKİYOR.
Geçen
yıl hepimizin şişe suyuna ödediği bunun 3 katı.
Herkes
için saf su bulma hayali, insanoğlunun elinde. Dünya Su Konseyi, 'de su
yatırımları ile ilgili bir toplantı sonrasında oluşturuldu. Suyun şirketlere
devredilmesini desteklemek amacıyla bir araya gelmişlerdi. İnsanlara su
sağlamak için bir araya geldiklerini söylediler. Ama o toplantıda kimlerin
olduğuna bakarsanız, hepsinin büyük su şirketleri, Dünya Bankası ya da
uluslalararı kalkınma acentaları olduğunu görebilirsiniz. Bir araya gelme
nedenleri aslında gelecekte suyu iyi bir mal olarak nasıl pazarlayabileceklerini
belirlemekti.
Pek
çok ABD'li Dünya Bankası'nın ne olduğunu bilmiyor. Benimle aynı fikirde
misiniz?
Evet,
maalesef ben de aynı fikirdeyim. Bu durum gerçekten de çok üzücü. Dünya
Bankası; teşkilatlandırma, bozulma, çevre, sağlık, eğitim gibi konularla
yakından ilgilenir. Bunların tamamıyla ve barışın temelini oluşturmakla ilgili.
Fakir ülkelere, temel gereksinmelerini karşılayabilmeleri için borç vermeye
daha ne kadar devam edebiliriz?
FAKİR
ÜLKELER BORÇLARINI ÖDEYEMEYECEK HALE GELECEKLER VE SONUNDA DÜNYA BANKASI VE IMF
ONLARIN HÜKÜMETLERİNİN YERİNİ ALACAK.
Sorulması
gereken bir dizi politik soru var.
Suyun
sahibi kim?
Suyla
ilgili kararları kimler veriyor?
Niye
bu grup?
Niye
Dünya Su Konseyi, Dünya Bankası ve büyük su şirketleri, Bunları suyun
idaresiyle ilgili bu yerlere kim getirdi?
Bunlara
hepimiz adına karar verme yetkisini kim verdi?
Bunları
kim seçti?
Bu
forumları düzenleyen Dünya Su Konseyi'nin o zamanki başkanı %50'sine Vivendi, %50'sine
Suez'in sahip olduğu Marseilles şirketinin başkanından başkası değildir.
IMF'nin önceki başkanı olan Michel
Camdessus'un iki danışmanının Suez ve Vivendi'nin başkan yardımcıları olduğunu
anladığımızda, artık başka bir şey söylemeye gerek kalmıyor.
HER
ŞEY KONTROL ALTINDA, HER ŞEY AYNI YOZLAŞMANIN BİR PARÇASI. SADECE, İNSANLAR
BUNU BİLMİYORLAR.
Biz
olayın önemini anlamadan, bu kulüp, suyun dünyadaki en değerli şey olduğuna
karar vermişti.
BU
MAVİ ALTINDI.
Tonlarca
para kazanacaklar, daha da önemlisi, temiz sudan kazanılan parayı petrolle
kıyaslamak zorunda kalacaksınız. Bu güç sahibi olmakla ilgili bir şey. Bu mavi
altını gelecekte hangi toplumların, ülkelerin, hükümetlerin ve şirketlerin
kontrol altında tutacağıyla ilgili.
SU
HAYATI İDAME ETTİRMEK İÇİN MUTLAKTIR. SUYA SAHİP OLAN, SİZE DE SAHİP OLACAKTIR.
(Türkiyedeki bütün sular İsrail tarafından alınmaktadır.!!!)
İşte
insanların anlaması gereken de bu.
Kurbanlarınızdan
birini gördünüz mü?
Kurbanlar
mı?
Melodrama
kaçmayalım. Şimdi buraya bakın. Buradaki noktalardan biri hareketsiz kalırsa
gerçekten üzüntü duyar mısınız? Her duran nokta için 20 000 pound teklif etsem,
bana doğruyu söyleyin, parayı almaz mısınız? Yoksa kaç noktayı saklamak için ne
kadar verebileceğinin hesabını mı yaparsın? Gelir vergisinden muaf. Aman allahım,
gelir vergisinden muaf. Günümüzde para biriktirmenin tek yolu.
Hint
kültüründe Ganj, ANA demektir. İnsanlar öldüklerinde,
küllerini bu nehre atarız. Külleri nehre savruluncaya kadar ruhu huzura eremez,
kurtuluşu bulamaz. Bir çocuk doğduğu zaman, ağızına bir parça Ganj suyu
damlatırız. Biri öldüğü zaman yapılan son ayin bir damla Ganj suyudur. Ruhani
anlamda Ganj'ın saflaştırıcı olduğu düşünülür; yani sizi temizler ve daha iyi
insan olarak geri dönecekleri yerdir. O bize insanlığımızı bağışlayan nehirdir.
Ganj'ın hayatı tehdit altında ve Ganj'ın hayatı ile birlikte milyarlarca
Hint'linin inancı da tehlike altında. Bu suyun akışı kesintiye uğratılmıştır. Ganj,
Tehri barajında tutulmaktadır. Esas trajedi, dünyanın en büyük su şirketinin
açgözlülüğünü doyurmak için tutulmakta olmasıdır. Suez şirketi, Delhi
halkına normalden kat daha pahalı su satmak için günde 635 milyon litre suya el
koymaktadır. 1800ve 1700'lerde,
hatta daha eski zamanlarda, toplum sahip olduğumuz kaynaklarla yaşardı. Küçük
tarlaları sulamak için nehirlerden gerektiği kadar su alırdık. Yağmur suyunu
biriktirir ve olabildiğince yeraltındaki su havzasını yeniden doldururduk. Geleneksel
şekilde suyla ilgili gereksinmelerimizin değişimi 20. yüzyılda oldu, ne zamanki
daha büyük altyapılar kurduk, daha büyük barajlar yaptık, işte o zaman
nehirlerin akışını değiştirdik. Barajları, temelde su biriktirmek için
kullanıyoruz.
Niye
suyu biriktiriyoruz?
Suyu
depoluyoruz ki, şehirlere içme suyu sağlayalım, ya da tarım için sulama
yapalım; böylece hidroelektriği geliştirdik. Şimdi, esas soru şu, gerçekten de
bu barajlara ihtiyacımız var mı?
Yoksa
suyu depolayabileceğimiz daha iyi yöntemler mevcut mu?
BİR
NEHRE BARAJ KURDUĞUMUZ VEYA YÖNÜNÜ DEĞİŞTİRDİĞİMİZ ZAMAN, ÇOK GÜÇLÜ BİR ŞEYLE
OYNAMIŞ OLUYORUZ. MİLYONLARCA YILDA
GELİŞİP, OLUŞMUŞ BİR EKO SİSTEMİ ÇOK KISA BİR SÜREDE TERSİNE ÇEVİRİYORUZ.
NEHİRLERDE,
AKAN ORGANİK MADDELER VARDIR, BUNLAR NEHİRLERDEKİ TÜM HAYAT FORMLARINI BESLER; NEHİR
BOYUNCA AKAN BU YAŞAM FORMLARI, OKYANUSLARI BESLER. BARAJ KURDUĞUNUZ ZAMAN,
ORGANİK MADDELER BARAJDA SIKIŞIP KALIR, ÇÜRÜMEYE BAŞLAR, ÇÜRÜMENİN SONUCU
OLARAK METAN GAZI OLUŞUR, METAN GAZI SERA ETKİSİNİ YARATAN GAZLARDAN BİRİDİR.
BİR
BARAJ GÖLÜNÜN KÜRESEL ISINMAYA OLAN ETKİSİ, KÖMÜR SANTRALİNDEN ÇOK DAHA
FAZLADIR. BAZEN, KÖMÜR
SANTRALİNDEN 20 KAT DAHA FAZLADIR.
Bir
baraj inşa edildiği zaman, fakir insanlara su sağlanacağı, kuraklıktan kırılan
alanlara su temin edileceği söylenir, bu dünyanın her yerindeki aynıdır;
SİZ DE, KÜÇÜK ÇİFTÇİLER VE FAKİRLERİN YAŞANTILARININ İYİ OLMASI İÇİN
YAPILDIĞINI DÜŞÜNÜRSÜNÜZ. ANCAK, DENEYİMLERİMİZ GÖSTERMİŞTİR Kİ, KÜÇÜK
ÇİFTÇİLER DEĞİL, BÜYÜK ÇİFTÇİLER BU SULAMALARDAN DAHA ÇOK YARARLANMAKTADIR.
( Zenginler her yerde karlı oluşunu görmek ne kadar zor)
Benim
adım Anna Debwese Mape. Lesotho dağlarındaki Maetsisa'dan gelmekteyim. Bizler
çok uzun zamandır buralarda yaşamaktayız. Ne kadar uzun süre olduğunu
anımsamıyorum bile. Kuşaklar boyudur bu coğrafyanın bir parçasıyız. Lesotho
Dağları Baraj projesinde firmalar bize yanaştılar. Şeflerimize baraj kuralacağı
için buradan gitmemiz gerektiğini söylediler. Başka seçeneğimiz olmadığından
taşındık. Çok zor bir hayatımız var. Burada çocuklarım aç olduğu zaman onları
besleyecek hiç bir şeyim yok. Hâlbuki eskiden tarlalarımızda taze sebzelerimiz
vardı. Ama burada, her şey farklı. Hiç toprağımız yok. Yetkililere çok
kızgınım. Ama kızgın olmak bana bir şey kazandırmıyor. Bize gitmemiz gerektiği
söylendi, biz de gittik. Seçeneğimiz yoktu.
"Katse
Barajı-Lesotho" 17 000 kişi göçe
zorlandı.
"Xiaolangdi
Barajı-Çin" 200 000 kişi göç etti.
"Akosombo
Barajı-Gana" 80 000 kişi
"
3 Gorges Barajı-Çin" 1.3 milyon kişi
DÜNYANIN
HER YERİNDE, BÜYÜK BARAJLARIN EN ÖNEMLİ DARBESİ TOPLULUKLARIN YER DEĞİŞTİRMESİ
OLMUŞTUR.
Barajlarla
ilgili Dünya Komisyonu verilerine göre, 20. yüzyılda büyük barajlar nedeniyle 40-80
milyon kişi yerlerinden edilmiştir. 10 milyonlarca
insandan bahsetmekteyiz; Büyük bir Avrupa ülkesinin nüfusundan daha fazla.
Gerçekten de bu çok büyük bir rakam.
Buradaki
asıl sorun, insanları yer değiştirmeye ikna etmek için verilen sözler.
"Size
yeni bir ev vereceğiz, temiz su sağlayacağız, elektrik vereceğiz".
(Baraj hikâyeleri demek ki hep bir yalanın pazarlaması oluyor.) Ama hiç
kimse bu sözleri tutabilecek konumda değil. Sözler verilir, insanlar yer değiştirir,
proje gerçekleşir. aradan bir yıl geçse bile, insanlara söz verilen topraklar
verilmez. Artık onların yapabilecekleri hiç bir şey yoktur. Genellikle
kanuni olarak müracaat edebilecekleri kimse de kalmamıştır. Gelişme adına, bu
vadilerdeki insanlar yıkıma, yoksulluğa ve mahrumiyete mahkum edildiler. Tarlaları,
bahçeleri, tapınakları, camileri, kültür anıtları ve her şeyleri su altında
kaldı. Yıllar önce ölmüş atalarımızın hepsi hala oradalar. Otoriteler bize,
mezarlarımızı arkamızda bırakmak zorunda olduğumuzu söylediler. Belki de hepsi
baraj sularına gark olacaktır.
DÜNYA BANKASI, KURULDUĞU 1940'TAN BERİ,
DÜNYADAKİ BÜYÜK BARAJLARIN EN ÖNEMLİ FON SAĞLAYICISIDIR. DÜNYA BANKASI'NIN
BÜYÜK BARAJLARI SEVMESİNİN NEDENİ, ÇOK PAHALIYA MAL OLMALARIDIR. Dünya Bankası
yılda yaklaşık 20 milyar dolar borç vermektedir. Bunu yapamazsa, daha az kar
elde edecektir.
Borç vererek kar etmenin en iyi yöntemi büyük projelere borç para vermektir.
DÜNYA BANKASI'NIN KANUNİ
DOKUNULMAZLIĞI VARDIR.
KİMSE DÜNYA BANKASI'NI DAVA EDEMEZ. Dünya Bankası'nın desteklediği
bir proje yaşam alanınızı, evinizi mahvedebilir; tarlalarınızı sular basabilir,
ve hayatınızı alt üst edebilir. Bu yüzden Dünya Bankası'nı dava edemezsiniz. Dünya
Bankası tek yere milyarlarca dolar harcar. Bunun yerine milyonlarca farklı
köye, daha az harcamayı tercih etmez. Pek çok yerde gereken milyon dolarlar
değil, yüzbinlerdir.
YÜZYILLAR
ÖNCE, BİNALAR YAPILIRKEN DAMLARDAN SÜZÜLEN SULARIN BODRUMDA BİRİKECEĞİ DEPOLAR
YAPILIRMIŞ. İNSANLAR ŞİMDİ "AMAN ALLAHIM NE İYİ FİKİR" DİYORLAR.
(Şimdi bahçende artezyen açmak yasak, depo bulundurmak yasak) Ne diye
kilometrelerce ötedeki büyük bir baraj için milyarlar harcayalım? Niye damımıza
düşen yağmuru biriktirmeyelim?
Benim
adım Rajendra Singh… Burası bir Ghopalpura köyü. Ekiminden beri burada çalışmaktayım. Başlangıçta,
bir okul ve küçük bir klinik kurdum. 6 ay sonra Bay Mangu Mina, "Bizim
eğitime değil, suya gereksinmemiz var" dedi.
Ben
bir mühendis değilim. Sudan anlamam. Şu tepeyi görüyor musunuz? Eskiden her yer
böyle çoraktı. Buraya çok az yağmur yağar. Öyleyse ne yapabiliriz?
Mangu,
"Sana öğretebilirim" dedi. Ülkemizde suyu saklama ve hasat etmek için
çok akıllı bir yöntemimiz vardır. Bu akıllı yöntemi kullandık; bu benim ülkemin
su saklama yöntemiydi. Daha önce buralarda su sorunu vardı. Kuyular tamamen
kurumuştu, hiç su yoktu. Eğer şu ilerdeki tepeleri birleştirebilirsek, su
hasadı yöntemiyle, su o taraftan gelecek, biz de suyu burada toplayabileceğiz, böylece
yeraltı havzalarını yeniden doldurabileceğiz. Su burada toplanır, yeraltına
gider ve havzaları besler. Böylece kuyularımız dolar. Değişimin etkisini
görüyormusunuz?
Oluşan
nemle birlikte küçük dereler, yeşillikler, ağaçlar ve bitki örtüsü oluşur. Nem
varsa, yeşillikler büyür, yeşillikler büyürse refah da onunla birlikte geri
gelir. İşte suyla olan bağlantı budur, yeraltı su havzaları ve yeryüzü. Bu
yöntemle çiftçilerimiz senede 2 ya da 3 mahsul alır. Artık yeterince tahıl
yetiştiriyoruz. Şimdi kentlere tahıl ve sebze vermekteyiz. Artık şehirliler
köyüme gelip iş arıyorlar. Bugüne kadar 7600'den fazla su hasatı yapısı
gerçekleştirdik. Toplumun gücüyle!.. Halkın harekete geçmesiyle ve gücüyle.
Rajasthan çölünde yeşil orman yaratıldı!.. Burada su hasatı yapmaya
başladığımızda, bana resmi bildirimde bulundular.
54
No.lu Sulama Drenajı Kanuna dayanarak. "Burada
yağmur sularını biriktiriyorsunuz. Yağmur sizin değil dediler.
"Su
Kimin? Diye Sordum Onlara. Sizin Mi? Hükümetin Mi? Hayır Değil. Su Doğal Bir
Kaynaktır, Herkesin Ortak Kullanım Kaynağıdır. Su Herhangi Birinin Mülkiyeti
Altında Değildir. Su, Hayat İçin Kaynaktır.
İŞTE
KAZIKLANDIĞIMIZIN HİKÂYESİ
Nestle'nin,
Michigan'da bir şişeleme tesisi kurmayı planladığını öğrendiğim zaman. Nestle,
hem de bizim eyaletin tam kalbinde, su şişeleme, büyük bir iş olmalı diye
düşündüm. NESTLE, ABD'DEKİ POPULER MARKALAR DA DAHİL, DÜNYADA 70 ŞİŞE SUYU
MARKASININ SAHİBİDİR. Dakikada 2000 litre su pompalıyorlar. Ekolojik anlamda
bunun anlamı, derelerin su düzeyinin düşmesi, eskiden su akan yerlerin çamur
bataklarına dönüşmesi, pompalama bölgesindeki göl sularının düzeyinin düşmesi
demektir. İŞİN DAHA DA FENASI,
NESTLE, ÇEKTİĞİ BU SU İÇİN BİR KURUŞ BİLE ÖDEMİYOR. Tam tersine,
dedikodulara göre bizim suyumuzdan günde 1.8 milyar dolar kar elde ediyor.
İşte
şimdi Michigan'dayız, bir dereden su almak isteyen bir şirket var, öyle değil
mi?
Su
onun değil.
Su
üzerinde, ancak burada yaşayanlar kadar hakkı var.
İşte
soru şu, kullanma hakkı; şişelemek, sahip olmak ve satmak mı demek? İşte esas
soru bu. Düşünmek için süre istedik ve insanlara sorduk, "gerçekten
toplumun istediği bu mu?" diye araştırma için biraz zaman istedik. Kentin
resmi yetkilileri dedi ki "en iyisini biz biliriz". İnsanlar
projeyi duyduğunda, şirket neredeyse bir senedir orada yerleşik durumdaydı. Gerekli
herkesle konuşmuşlardı, gayriresmi olarak yeşil ışık yakılmıştı.
NESTLE,
ON YILDA 10 MİLYON DOLARLIK VERGİ İNDİRİMİ ALDI.
SADECE SU İÇİN PARA ÖDEMEMEKLE KALMIYORLAR, AYNI ZAMANDA TOPLUMUN VERGİ
GELİRİNE DE KATKIDA BULUNMUYORLAR.
DNR
(Birçok alt-ulusal hükümetler veya Tabii
Kaynaklar Bölümü benzer organizasyon adları) orayı 99 yıllığına 63 bin
dolara kiraya verdi. Para bile değil.
Su
almak için gelen küçük kamyonetleri görüyor musunuz? Pompalanan su 20 km'lik
çelik boru hattıyla buraya geliyor; kimyasallarla işleniyor ve plastik şişelere
konuluyor, ki bu şişeler yenilenebilir kaynaklar değil, içindeki su
kullanıldıktan sonra çevreyi kirletiyorlar. Pek çoğunun desteklenmesine devam
edilecek, neden derseniz burada Ice Mountain satıyorlar. Şaka gibi. Kendi
suyumuzu bize satarak para kazanıyorlar. 5 Eyalette haklarında dava açıldı. Zephyrhill'den
o kadar çok su çekmişler ki, büyük oyuklar nedeniyle heyelan olmaya başlamış. Ben
bir çiftlikte yaşıyorum ve küçük deremin yok olmasını istemiyorum. Evart'ta da
kuyu açmak istiyorlarmış. Karımın kardeşi, geçen yılki ve günlük denemeler
sırasında susuz kaldı. Yan komşum neredeyse susuz kalıyordu. Bunlar, onlar
kuyuları denemeye başladıktan sonra oldu. Bizler bu savaşın içindeyiz.
Davut
ve Golyat savaşının içindeyiz.
Para
bulmak için bütün yollara başvuruyoruz: kermesler yapıyoruz, ekmek satıyoruz,
konserler veriyoruz. Mahkeme sırasında; saygıdeğer Lawrence Root başkan. Oturabilirsiniz.
BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER RAPORLARI, 2020 YILI İTİBARI İLE DÜNYANIN YARISININ YETERLİ SU
BULAMAYACAĞINI SÖYLÜYOR. Onlar ise hala Michigan
sularının peşindeler.
Nestle,
Michigan'a geldiğinde, "Biz iyi bir şirketiz, hiç bir şeye zarar
vermeyeceğiz. Her şeyden sorumlu olacağız" dediler. Mahkeme sırasında,
kuraklık boyunca su pompalamaya devam ettiler.
Dead Deresinin akışında saptanmış herhangi bir azalmanın oradaki ekosisteme en
ufak bir etkisi yok. Birinin evinin önündeki dere yatağı, çamur tabakası haline
geldi. Fabrika müdürünü sorguya çektim ve dedim ki:
"Şu
resimlere bakın, burada bir çamur tabakası var, hala pompalamayı durdurmayı
düşünmüyor musunuz?"
O
durumda bile pompalamaya devam ettiler. Bu kaynaklardan göle akan suların
bazıları neredeyse durdu. Gerçek şu ki, ne derlerse desinler zararlı etkilerin
hepsini görebiliyorduk, yine de pompalamaya devam ettiler. Bir uzaklaştırma
dilekçesi aldık ve bir süre sonra bazılarımız "özel müfettiş olduğunu
söyleyen kişilerin kapılarını çaldığını" söylediler. Bir firma
kiralayıp insanların kapısını çalarak "dilekçe imzaladınız mı?" diye
sormaya başladılar. bu insanları bulmaya çalıştılar.
Yaptığımız
şeyi şöyle anlattık,
"zamanda
şöyle geriye gidelim, bin yıl önce Roma'da suyun sahibi kimdi? Avrupa'da, diğer
ülkelerde medeni hukuk, suyun sahipliği ve kullanımını nasıl halletmişti
?"
Bunun
yanıtı olarak suyun her zaman kamu malı olduğunu gördük. Su, hiç bir zaman
kimse tarafından sahiplenilmemişti. Günümüzü düşünürsek, bu böyle mi?
Hiç
de öyle değil. Demek istediğim bu, sadece sağduyu. Güneşe bir baksanıza,
güneşin sahibi var mı?
Su,
değişik formlarıyla dünyamıza hayat için verilmiş fani bir hediyedir. Ve
faniliğini ortak fikirler çerçevesinde sürdürür. Fani olmayan şeyleri, bu kalem
gibi alıp verebilirsiniz. Fani olan şeylere sahip olamazsınız. Yargıç,
"Bakın,
bir akıntı ya da göl suyunun azalması ya da yok olmasına neden olan su satışı
var."
"Bu
yapılamaz, bunu yapmak için gereken haklara sahip değilsiniz, pompalarınızı
kapatın" dedi.
NESTLE,
KARARA İTİRAZ ETTİ. Mecosta'da su
pompalamaya hakkı olduğunu iddia etti ve itirazı süresince su pompalamasına
izin verilmesini istedi. Bu isteği kabul edildi. Aralık 2005'te Nestle'nin
itirazıyla ilgili karar verildi: Dakikada 825 litre veya günde 1 200 000 litre
su pompalayabilir. Bölge halkı bu karara bir üst mahkemeye başvurarak
itiraz etti. Nestle, kişilerin itirazının kişisel bir zarara uğramamaları
durumunda geçersiz sayılması gerektiğini belirterek, itirazın kabul edilmemesi
için başvurdu. Mahkeme Nestle'yi haklı buldu. Bu sıralarda, Nestle Evart
bölgesinden 800 000 litre su pompalamayı planladığını duyuruyor. Nestle'nin
ABD'deki su kaynakları Olan neydi biliyor musunuz? 1854 'tekinin aynısı.
Seattle'in
Kızılderili Şefinin, ABD'nin beyaz hükümetine verdiği yanıtın aynısı.
Satın almak, tırnak işareti içerisinde büyük
bir Kızılderili toprağı "satın almak".
Gökyüzünü
nasıl alıp satabilirsiniz ki?
Toprakların
coşkusunu?
Bu
düşünce bize çok ters. Bizler taze havanın ve suyun ışıltısının sahibi
değilsek, bunları nasıl satın alabilirsiniz ki? Onların sahibi biz değiliz ki
!..
Dünyanın
her bir parçası benim insanlarım için kutsaldır. Her bir çamın iğnesi, her bir
kumsal, ormanların buğusu ve her bir böcek, benim insanlarımın bellekleri ve
deneyimleri için kutsaldır. Bu güzel yeryüzü, kızılderili adamın annesidir. Biz
nasıl dünyanın bir parçasıysak, dünya da bizim bir parçamızdır. Nehirler bizim
kardeşlerimizdir. Nehirlere, kardeşlerimize davrandığmız gibi iyi davranırız. Ama
beyazlar bizi anlayamaz. Onlar, topraklardan istediğini alıp giden
yabancılardır. Dünya onların kardeşi değil, düşmanıdır. Ve ne zaman ki onu
fetheder, yoluna devam eder. Dünyayı kendi çocuklarından kaçırır ve bu umurunda
bile olmaz. Bilmiyorum. Bizler ve sizler çok farklıyız.
(COCA-COLA
KAZIĞI)
Defolun,
Coca-cola defol.
Coca-cola
defol.
Pepsi
istemiyoruz, cola istemiyoruz.
Biz
içme suyu istiyoruz.
Pepsi
istemiyoruz.
Cola
istemiyoruz.
İçme
suyu istiyoruz.
Plachimada'ya
ilk kez geçen yıl geldim. [2]
Kızkardeşlerim tek başlarına bir yıl boyunca Cola'ya evine dön diye bağırıp
durdular. Burada olan şudur, bu kadınlar yıllardır Coca-cola tarafından
suları çalınarak, şişelenerek, toprakları zehirlenerek oyalanmışlardır. Artık
kuyuları kuruyor, yiyecekler eskisi gibi değil, sular kullanılacak gibi değil. Bu
insanlar yaklaşık 2 yıldır bu durumdalar. Her gün buraya geliyorlar ve vakur
bir şekilde karşılarındakilere kendi gerçeklerini anlatmayı sürdürüyorlar. Bu
ülkedeki hiç kimsenin, özellikle de fakirlerin hayatlarını kazanmak yerine bir
kenarda oturma lüksleri yoktur.
Eğer
kardeşlerimiz buraya geliyorlarsa bunun bir nedeni vardır. Bu şirket buraya
gelmeden önce, hayatlarımız gayet konforlu ve güzeldi.
İyi
suyumuz vardı ve tarlalarda çalışıyorduk. Şirket geldikten 6 ay sonra suyun
tadı değişti. Banyo yaptığımız zaman başımız dönüyor. Canımız acıyor ve her
yerimiz kaşınıyor. Buraya, savaşan kardeşlerimizle birlikte olmak için geldik.
Haberlerde,
Coca-cola'nın Plachimada'lılarla görüşmeyi red ettiği söylendi.
Biz
de şirketinizi bu nedenle sorguluyoruz zaten.
Bunun
hakkında konuşamam.
Fabrikadan
hayvan leşi gibi berbat kokular geliyor. (Coca Colanın içinde ne var ki)
Atık
tankını sadece geceleri açıyorlar.
Geceyarısından
sonra, atıkları toplayıp uzaktaki hindistancevizi çiftliklerine atıyorlar. Bu
atıkların biyolojik gübre olduğunu söylüyorlar.
Coca-cola
Plachimadalılara ücretsiz gübre dağıttı. (!!!!!)
BBC,
bu gübrelerde atık maddeler, kurşun ve cadmium olduğunu belirtti.
(!!!!!)
Bu
durumla ilgili daha çok çalışmalı ve bir şeyler yapmalıyız.
COCA-COLA
VE PEPSİ... VE NESTLE, NESTLEYİ'DE UNUTMAMAK GEREK, TOPLUMLARIN İÇİNE
GİRİYORLAR, HEPSİ SU HIRSIZLARI, TÜM DÜNYADAKİ SAF YERALTI SULARININ
PEŞİNDELER. Uyanışa geçen
toplulukları ortadan kaldırıyorlar ve bunu umursamıyorlar bile. Plachimada halkı 'te başardı. Coca-cola'ya tesisleri
kapatması gerektiği bildirildi. Coca-cola hala yerel su kaynaklarına zarar
vermediğini iddia ediyor. Son yıllarda suyun özelleştirilmesi ve
ticarileştirilmesiyle ilgili girişimler arttı.
Hindistan
hükümeti, Kamusal doğal kaynaklarımızı özelleştirmek için yeni bir su
politikası oluşturdu. Bu politikaya karşı savaşıyoruz. Ülkemde suyla ilgili
bilinçlendirme hareketi başlattım.
BU
YOLCULUĞUN TEMEL KONUSU "SU HAKKI". ARANIZDAN HERHANGİ BİRİ SU, SÜTLE
AYNI FİYATTAN SATILMALI MI? DİYE DÜŞÜNDÜ MÜ?
Bu
çokuluslu şirketlerden önce, her köy kendine yeterdi. Köyümüzde her şeyimiz
vardı. Bu şirketlerden sonra, tohumlar, gübreler, hatta su bile şirketlerin
eline geçti. Onlar hayatın kaynaklarını kontrol edebilirlerse ülkedeki her şeyi
kontrol edebilirler. Bu ticarileştirme sürecinin bir parçası olarak su
kaynaklarından faydalananların kaynakları ya kapatılacak, ya da
özelleştirilecek. Madhya Pradesh eyaletinde, Asya Kalkınma Bankası, su
kaynaklarının iyileştirilmesi için borç para veriyor. Bu parayı, fakir halkın
su aldığı istasyonların kapatılması şartıyla veriyor. Şimdi su istasyonları, sonra
insanların kendi başlarına açtıkları kuyular ve tanklar. Bunlar da ya
özelleştirilecek ya da kapatılacak. Burada önemli bir bağlantı var. Sadece
yüzler, binler değil, milyonlarca insanın kendi ev ekonomileri, işleri ve yaşam
şartları bozulursa ne olur? Kanımca, her türlü sosyal hastalık, hatta terörizm
ve toplumsal kargaşanın temeli bunlar olacaktır. İş, su hakkına gelince, ortak
yaşam gereksinimimize gelince, ortak tek şeyimiz var. Temiz ve taze suyun
yerini hiç bir şey tutamaz. nehirlerin, derelerin ve yeraltı sularının yerini hiç
bir şey alamaz. Bunların yerine geçebilecek başka hiç bir şey yok, işte bu
yüzden su her yerde korunmalı.
"HİÇ
ŞÜPHESİZ Kİ, KENDİLERİNİ BİR İDEALE ADAYANLAR DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİR. ASLINDA,
BUGÜNE KADAR HEP BÖYLE OLMUŞTUR"
Bizler
bunun deliliyiz. Michiganda'ki bu küçük grup; şimdi 1800 kişiye ulaştı ve hala
katılım artmakta. Bu grup, Kuzey Amerika ve dünyanın diğer yerlerindeki
gruplarla bağlantı kurdu. İşler böyle yürümekte. Bu bir demokrasi meselesi
değil, cumhuriyet meselesi değil. Bu bir yaşam meselesi. Buradaki strateji çok
basit; git ve insanlarla konuş, onlara gelmekte olan tehlikeyi göster. Hepsi bu
kadar. Modern teknolojinin tüm olanaklarına sahibiz. Ama hiç bir teknoloji
yürümenin yerini tutmaz. Hiç kimse yürüyüşü durduramaz. Suez şirketi,
fiyatlara zam yapmak istiyor, eğer zam yaptırılmazsa, hepsi giderler. Gitmek
istiyorlarsa, giderler. İnsanlar ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyorlar. Suyun
özelleştirilmesine karşı verilen savaş, uluslararası bir savaştır.
Savaşmamız
gerek, yapılacak tek şey budur.
Ya
savaşacağız, ya öleceğiz.
Ben
"savaşalım" diyorum. Eğer suyla birlikte uyum içinde yaşarsak ne
olur?
Çocuklarımızın
ve torunlarımızın bu güzel yaşamı paylaşmasını istemiyor muyuz?
Dünyaya
zamanımızın çoğunu içinde yaşanması zor olan kutuların içinde geçirmeye mi
geldik?
Niye
buradayız?
İnsanların
çoğu, çocuklarının geleceği, başka türlerin geleceği ve dünyadaki tüm
ekosistemin geleceğinin, yeryüzünde insanlığın yapacağı müdahelenin elinde
olduğunu anlamıyorlar. Gelecek kuşaklara iyi bir miras bırakmak istiyoruz. Savaşmak
zorunda kalacakları bir yıkım değil. Nasıl yapılabileceğini bilmiyorum, fakat
olmalı, bu içebakış mutlaka oluşturulmalı. Doğru değil mi? Nihayetinde mutlaka
bir şeyler yapılmalı, insanlar kendilerine neyin önemli olup olmadığını
sormalı. ve değişiklik yapmak için gerçekten de ne olması gerektiği ile ilgili
gereken önlemleri almalı. Doğanın ne kadarını alıyoruz?
Günümüzde
her şeyi doğadan alıyoruz. Ama doğaya hiç bir şey vermiyoruz. İlişki şöyle
olmalı, Hayatınızı ve hayat tarzınızı ancak doğa ile dost olursanız
sürdürebilirsiniz. Bu değişikliklerin olmasını sağlamak için herkesin bu işin
içinde olmasını sağlamalıyız, ama bana göre, suyla ilgili sorunlar hep yerel
olacaktır.
Geleceğin
dalgası bunu göstermekte.
Bunun
yeterince bilgi sahibi olmamakla bir ilgisi yok.
BU
POLİTİK İRADE EKSİKLİĞİ.
Dünyanın
su kaynaklarını kurtarmak için politik irade olarak ne gerekiyorsa bunu
işbirliği halinde gerçekleştirmeliyiz.
Hiç
şüphesiz kazanacağız.
21.
yüzyıl, orta sınıfın dönemi olacak. Birleşmiş
Milletlere, İnsan Hakları Beyannamesine su hakkınında eklenmesi için bir
kampanya başlattık. Bize katılın, destek verin.
Madde
31:
Herkesin, kendisi ve ailesinin yaşamını
sürdürmek için temiz ve yeterli miktarda suya ulaşma hakkı vardır.
Kimse yaşamı için gerekli olan sudan mahrum bırakılamaz.
Yaptıklarımızla
çocuklarımıza olumlu mesajlar iletmeliyiz, değil mi? Su gibi, ay, yıldızlar
gibi şeyler vereceğimiz en değerli hediyeler. Bunlar çocuklarımızın isteyeceği
çok güzel şeyler. Çocuklara, hadi hep birlikte savaşalım fikrini öğretiyorum. Bir
gün bunu siz değiştireceksiniz ve toplumu daha iyi hale getireceksiniz. Biz
diyoruz ki, toplumu Motswaladi Halk Projesiyle kalkındıralım. Buraya bizim için
kuyu açmaya geldiklerinde, bu kadar çok temiz su çıkacağını hiç düşünmedik. Şimdi
herkes bu suyu kullanıyor. Bir kuyu 4000 dolara açılıyor. Yapılabilecek bir
sürü şey var. Bu pompalama oyunu, yeraltı suyunu besliyor. Çocuklar bunun
üstüne biniyor, suyu büyük tanklara taşıyorlar ve herkes suya ulaşıyor. Afrika'da
900'den fazla pompadan 2 250 000 kişi yararlanıyor. GİDEREK ARTAN SAYIDAKİ
İNSAN YAĞMUR SUYU HASATI YAPIYOR, YERALTI SULARININ TÜKENMESİNİ ENGELLEYECEK
TEK ÇÖZÜM BELKİ DE BUDUR.
Austin'de
tepelerdeki yüzlerce ev su elde etmek için yağmur toplama sisteminden
yararlanıyor. İşleyişi çok basit; yağmur suyu çatıdan oluklarla bir depoya
gönderiliyor. Evdeki kişi sayısına göre, deponun büyüklüğü ayarlanıyor.
Böylece, mevsimlere göre ayarlanabilen harika bir su kaynağı sağlanıyor. Bu
sorunla başa çıkmak için her yerde organize su aktivistlerine ihtiyacımız var. ve
herkese düşen bir rol var.
Öncelikle
çoğu 100 yıllık olan ve eskimiş altyapımızın 2.5 milyon km'lik kısmını düzeltecek
bir fon kurulması için kanun çıkartılması gerekmekte.
Ayrıca,
20. yüzyıl dönemecinde toplum liderlerinin borularımızı yenilemek ve su için
evrensel hizmeti sağlamak için para bulabilecek kişiler olması gerek.
Onlar
yaptılarsa, biz de yapabiliriz.
Kaynak:
www.anadoluyuvermeyecegiz.net
hgonendik@gmail.com
Bu
paylaşım için başta Steven Starr olmak üzere tüm FLOW Filmi Yapım Ekibine
teşekkür ederiz.
Yorum:
Bu yazıdan sonra siyasileri yöneticileri tekrar sorgulamamız gerekmektedir.
[1] Prozac: İlaç
tedavisinin ilk birkaç ay özellikle sırasında, intihar düşünce ve davranışları
çocuk ve ergenlerde majör depresif bozukluk (MDB) ve diğer psikiyatrik
bozukluklarla riskini artırabilir. Kendini intihar riskini artırmaktadır
depresyon riski, klinik ihtiyacı ile dengeli olmalıdır. Tedavisi başladığında
her yaşta hasta ile kötüleşen, intihar eğilimi ve alışılmadık davranış
değişiklikleri klinik için yakından gözlemlemek. Tavsiye aile ve bakıcılar
yakından hasta gözlemlemek ve gerektiğinde reçeteyi iletişim.
[2]
HİNDİSTAN'DAN COCA COIAVA 48 MİLYON DOLAR
CEZA
2004 yılında kapatılan Coca Cola tesisine su
kaynaklarına zararverdiği gerekçesiyle 48 milyon dolar ceza kesildi. Kerala
hükümeti tarafından kurulan Yüksek Enerji Komitesi, Coca Cola'nın
Plachimada'daki fabrikasının bölgedeki doğal su kaynaklarına zarar verdiğini ve
bu gerekçe ile 2004 yılının Mart ayında kapatıldığını belirterek 48 milyon
dolarlık cezanın Hindustan Coca Cola Beverages Pvt. Ltd. (HCBPL) Şirketine
ibraz edilmesine karar verdi. Komitenin raporunu sevinçle karşılayan bölge
halkı ve doğal yaşamı koruma eylemcileri Kerala hükümetinin bölge halkının sesini
dinlemesinden memnun oldukların dile getirdi. Plachimada Dayanışma Derneği
başkanı R. Ajayan şu aşamadan sonra doğal su kaynaklarına verilen zararların
telafisinin yapılmasını istediklerini dile getirdi. Raporda HCBPL şirketine
verilen cezaya bölge halkına verilen zararın eklenmediği belirtiliyor. Komite
buna bağlı olarak hükümeti şirket hakkında ceza mahkemesinde dava açmasını ve
bölge halkının zararını talep etmesini tavsiye ediyor.
Rapor ayrıca
Coca Cola firmasının hissedarlarına, şirketin kuruluşundan beri Hindistan'ın
birçok yerinde su kaynaklarına zarar verdiği, verilen cezalara rağmen halen
şirketin aynı suçları işlemeye devam ettiği, bu son cezanın kendilerince bir
son uyarı şeklinde algılanması gerektiği gibi bir dizi öğütte bulunuyor.
Komitenin kararının 22 Mart dünya su gününde açıklanması ise manidar bulundu. (24
Mart 2010)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar