Kâbe’min Sahibi Var
LXXXII
Ger tu mestî
ber-i mâ ây ki mâ mestânîm
Verne mâ işve-vo
nâmûs-ı kesî nestânîm
Sarhoşsan
yanımıza gel; biz de sarhoşuz... Sarhoş değilsek şunu bil ki kimsenin işvesini,
çalımını satın almayız biz.
Dertlerle
dopdolu gönüllere derman olan Yusuflar var; fakat sarhoşluklarından dertlere
derman olduğumuzu bilmiyorlar.
Bilseler
kendilerine değer vermezler; çünkü bize karşı derman bile başını tutar da
bunaldık kaldık der.
Yıkılmışız; meyhane de bizim yüzümüzden
darmadağın olmuş; bir zamancağız şu yıkık yerdeyiz ama aşk definesiyiz biz.
Meyhanedeyiz, kâhyamız sâkî ancak... kâhyamız
da o, sahibimiz de; onu biliyoruz ancak.
Sarhoşun gamla, düşünceyle, tedbirle ne işi
var? Başköşeye mi lâyığız, kapıcı mıyız; böyle bir düşünceye kapılır mı sarhoş?
Başköşeden haberi olan kapıcıdır. bizimse
canımızdan bile haberimiz yok da o yüzden sevgilinin kucağındayız.
İçimiz ney gibi bomboş; sâkî üflüyor da söylüyoruz;
yoksa söz söylemeyi istemeyiz biz.
Ne hoştur o gümüş bedenli güzel ki kim
olduğunu bilmez, haberi yoktur kendinden. yükümüzü çeker durur, bizse boyuna
incitiriz onu.
Sevgilimiz, kendinin kim olduğunu bilmesine bilir;
fakat bilmez görünür, değersiz sayar kendini... parasız pulsuz görünür, pek
değersiziz, ucuzuz biz der.
Lûtfundan,
kereminden yaş ağaç gibi başını aşağı eğer. bizse yaprak gibi ayrılığının
korkusuyla titrer dururuz.
Bir zamancağız
beni bırak ey can; susarak söylemek hoş. Biz de sustuğumuz halde söz
söyleyeniz; teraziye benziyoruz.
Yolları anlatmak
da temellerdendir, gerektir ama yeter, sus artık; temeller zâti biziz; ne diye
temellerle uğraşacakmışız?
Kaynak:
Cilt 7-1
Mevlânâ
Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar