Eğitimde Birlik Nasıl Olmalı...Türk Yüzyılına Doğru
Merhaba arkadaşlar
Hepinize iyi akşamlar
Bugün bir ayrıcalık yaptığımı 15 günde
bir olması gereken
bu konuşmalarımı 2 hafta üst üste
aldım
Çünkü Önümüzdeki hafta pazar günü
başka
bir yerde konferansım olduğu için
bugüne aldım ve yine önemli bir konu
hep
kafalarda Efendim bu tevhidi Tedrisat
Kanunu nedir ne değildir
bunun sonuçları Hangi yolda
gelişmiştir
işte onunla birlikte
Türk milli eğitimi Daha doğrusu
Osmanlı
döneminden gelen eğitim sistemi bir
anda
değiştirilmek suretiyle hafızamız mı
yok
edilmiştir yoksa ona benzer birtakım
iddialar hep mevcut biliyorsunuz
maalesef bizim ülkemizde
insanlar konuları ciddi şekilde
Araştırmadan
birtakım kişilerin sözleriyle
doğrudan doğruya
fikir yürütmeye başladılar böyle bir
usul gelişti
Bilip bilmeden insanlar gerçekten
işte Geçenlerde meydana gelen bir
konuşmamız gündeme oturdu Ve herkes
yok
bu belge doğru muydu yok yanlış mıydı
yok bunun anteti Yok yok imza Yok yok
mühür yok halbuki hayatlarında belki
hiç
belki görmediler normal de Osmanlı
Devleti'nde bir
belgenin nasıl hazırlandığı veya ne
hangi niteliklerde olduğu devletin
resmi
yazışmalarında nasıl normal
yazışmalarda
nasıl bir belge kullanımı söz konusu
olduğu bu belgelerde hiç mühür olup
olmadığı ki hiçbir zaman Osmanlı
belgelerinde söz konusu olmaz mühür
sadece mazbatalar da olur Bir de işte
şehir planları yapan mimarların
mühürleri vardır o planının altında
Onun
dışında mühür söz konusu değildir
padişahın mührü yerine şey geçer
Tuğra geçerlidir Şeyhülislam Eğer imza
atarsa ona pençe denir onun ayrı bir
imza şekli vardır hatta hatta şehriye
seçillerde mahkeme kayıtlarında bile
kadının herhangi bir şekilde mührü
yoktur şerri mahkeme kayıtları adı
altındaki defterlerde Bu kayıtlar
bulunur şimdi bütün bunları burada
izah
edip anlatmak ve bunlara tekrar tekrar
gündeme getirmenin gereği olmadığını
düşünüyorum Dolayısıyla Gerçekten bu
konuyu bilmiyorlar Ve yani Osmanlı
diplomatika dili dediğimiz yani belge
dili dediğimiz meselelerin farkında
değiller ve her belgenin muhakkak
gelen
giden evrak listesinde isim şeyleri
vardır uygulanan belgelerin arkasında
muhakkak işlem gördüğüne dair kayıp da
numarası vardır Bunlardan bir haber
oldukları için yani habersiz oldukları
için ileri geri herkes kendisine göre
Evet bütün arkadaşlar Görkem Emin
tarih
o tatile Ahmet Hasan Mustafa
Çağrı Emin Hayrettin hepinize Ben de
selamlar gönderiyorum Kaan Ekrem
tümünüze eski Ekrem eski Zara'dan
göndermiş selamını Teşekkür ederim
Sedat
hepinize Bende iyi akşamlar diliyorum
Bu
yayınımızda kesinlikle şunu
göreceksiniz
gene İllaki bir taraf tutmak diye bir
şey söz konusu değil Şimdi diyorlar ki
efendim Sen Osmanlı düşman mısın şimdi
Osman oraya düşman değilim tam tersine
Osmanlı'yı en çok savunanlardan bir
tanesi benim Çünkü Osmanlı dediğiniz
bizim Devletimiz
yani başkasını değil ama bir padişah
yanlış yapmışsa da yanlışını
söylemekle
mükellefiz yani Osmanlı Devleti nasıl
çöktü nasıl battı kimlerin hatası
üzerine Osmanlı Devleti yıkıldı
bunları
Eğer anlatmazsak yani şan şöhret
içerisinde bulunan bir devletin nasıl
baktığını izah edeceksiniz mümkün
değil
Dolayısıyla ne varsa doğru olanı
tarihçi
olarak anlatmak zorundayız Ama şunu da
söyleyeyim birçok konuda içimizi el
vermemekle beraber söylemek
mecburiyetinde hissediyoruz kendimizi
Aksi takdirde o zaman Özgür
Ondan sonra tarafsız bir tarihçi
olmamız
söz konusu bile olmaz Eğer tarafsız
değilsek zaten o zaman anlattığımız
tarihinde hiçbir anlamı Ama hiçbir
anlamı kalmayacaktır dolayısıyla böyle
bir durum söz konusu
Serhat Sana da Sakarya Meydan
Muharebesi
topraklarından gönderdiğin serama Ben
de
buradan selam gönderiyorum
Beytullah Esra
yine the fone
bir arkadaş öyle göndermiş Naim Team
diye birisi iyi programlar demiş Giray
Murat hepinize benden de şimdi değerli
arkadaşlar
tevhid-i Tedrisat kanuna girmeden önce
Osmanlı Devleti eğitim sistemine göz
atmamız lazım Nasıl bir eğitim sistemi
vardı ki tevhid-i Tedrisat ne demek
Tevhid birleştirme yani tedrisatta
görülen eğitimi birleştirme bir
bununla ilgili kurumsallaşma anlamına
geliyor Tevhid ettiği insan yani
eğitimde birlik
şimdi Osmanlı Devleti'ne nasıl bir
eğitim sistemi vardı Bugün Türkiye'de
bazı biliyorsunuz Eğitim Milli Eğitim
Bakanlığı dışında
Kur'an kursları açılıyor medreseler
var
vesaire gibi bir takım legal olmayan
veri legal şeyler var yani kanunu
olmayan eğitim kurumları oluşturulmuş
Hatta sübyan okulları bile
diyoruz medyadan böyle şeyler var ama
Osmanlı dizisinde Bu çok daha yüksek
bir
seviyeye ulaşmıştı
Osmanlı Devleti'nde
batıya bağlı olarak batıdan aldıkları
veya batılılaşma çalışmaları hep var
de
biliyorsunuz 3 Selim döneminde de
vardır
İkinci Mahmut döneminde de vardır
ondan
sonra hükümdarlar döneminde de vardır
niye batıya yönelmiştir Osmanlı
Devleti
neden batılılaşma çabası içine
girmiştir
Tabii ki bu
imparatorluğun
genişlemesi ve en büyük sınırlarına
ulaştığı dönemlerde Tabii ki
batılılaşma
diye bir fikir yok çünkü bata yön
veren
Osmanlı Devleti olmuştur söz gelme
Fatih'in İstanbul'u fethi ile birlikte
batıda İşte
o zamana kadar hiç ama hiç akla
gelmeyen
toplum arasındaki sınıf farklılıkları
olmayan bir toplum yapısı Osmanlı
Devleti'nin İstanbul'u fethiyle
birlikte
Batı tarafından görülmüş ve batı
cephesinde yani Osman devletinde
Türklerde değil ama batıda yeni Çağa
başlamıştır ortaçağdan kurtulmuşlardır
ardından Rönesans ve reform hareketleri
ile birlikte hem din alanında hem de
bilgi alanında büyük reformlara imza
atmıştır Batı işte Bir de bunun
üzerine
biliyorsunuz
1497'den itibaren daha doğuya gitmek
suretiyle işte Hindistan'a ulaşmak
veya
Ee Ticaret yollarını Osmanlı döneminden
veya Türklerin hegomanyasından
kurtarmak
için yeni yollar aramak doğuya giden
sebebiyle Amerika keşfedilmiştir
Amerika
keşfedildi derken Amerika'da insanlar
yaşamıyor anlamında düşünmeyin lütfen
orada da tabii astekler inkalar işte
Kızılderililer yaşıyorlardı Fakat
bunların Batı emperyalizminin
etkisinde
olmayan kendilerine özgürce bir yaşama
alanı buldukları coğrafya ile Amerika
Nitekim batılı keşfettikten sonra
Buradaki insanların birçoğunu yok
etmişlerdir birçoğunu da köle halinde
çalıştırmışlardır O da yetmemiştir
Afrika'dan siyah abanoz ticarette adı
altında Tırnak içinde söylüyorum köle
ticareti başlamıştır ki bunu siyah
Avanos ticaret olarak nitelendiriyor
batırırlar ve Amerika'ya bu türden
işte
köleler gönderilmek suretiyle hem
alanında işte özellikle şeker kamışı
yetiştirme vesaire gibi konularda
bunları kullanmışlar ve müthiş bir
batıya
ürün akışı meydana gelmiş hammadde
akışı
meydana gelmiş ama bunun ötesinde
özellikle Aztek ve inkaların işte
katledilmesi ve onların kontrol altına
alınması ile birlikte ki daha çok
İspanyollar yapmıştır bunu ve çok
büyük
miktarda altın ve gümüş gibi kıymetli
maden Avrupa'ya atmıştır İşte bu
gelişmeler karşısında Osmanlı Devleti
yerinde saydığı için yani normal
gelişmesini sürdürdüğünden şimdi Batı
söz gelmiş söylüyorum Batı 30
kilometre
hızla giden bir arabadayken birdenbire
80 kilometre giden bir arabaya sahip
olmuştur Osmanlı Devleti 50 km
giderken
55 kilometrelik bir araba yapmıştır
yani
aradaki fark %15'tir 80 55 arasını
düşünün 25 kilometre daha hızlı
gidiyor
Avrupa öyle düşünün çok daha hızlı
gelişmiştir Osmanlı Devleti kendi
tabii
gelişmesi içerisinde batıya göre geri
kalmıştır İşte bu sebeple
Osmanlı Devleti'nde hep batılılaşma
reformları yapılmaya kalkışılmıştır
Bundan dolayı Osmanlı son yüzyılda da
Osmanlı Devleti'nde bir fikir akımı
olarak batıcılık işte ona karşılık
panislam bizim Pan türkizm gibi fikir
akımları söz konusudur şimdi tabi
nasıl
bir eğitim sistemi vardı medreseler
vardı Sibel okulları vardı işte daha
sonraki Abdülhamit döneminde idadiler
rüştiyeler söz konusu bunlar modern
okullardı işte mühendishaneyi
mühendishaneyi Bahri Mahir gibi
Genelde
askeri okullar çok daha ileri eğitim
sistemine sahiptiler Osmanlı
Devleti'nde
ve bunlar batıya da Batı ile boy
ölçüşecek adeta bir seviyeye de
gelmişlerdi dikkat ederseniz hiç
gitmişseniz şeyde
Makedonya'da manastırda askeri
idadiyle
yani Atatürk'ün de eğitim gördüğü
askeri
idadenin giriş kapısının üzerine bakacak
olursanız orada dikkat edin dünya
haritası vardır
astronomi ile ilgili görüntüler vardır
yani artık
dışa açılan Osmanlı Devleti kendisini
Batı eğitim sistemi çerçevesinden
sokmaya çalışmıştır Ama tabi bunda
başarılı olamama sebeplerinden bir
tanesi alfabenin çok rahat şekilde
eğitim sisteminde yer alamamasından
kaynaklanmıştır Nitekim 1860'lardan
itibaren Latin alfabesi ile ilgili
veya
halihazırda kullanılan Arap
alfabesiyle
parsel alfabesinin birleşiminden
meydana
gelen alfabe üzerinde çeşitli şeyler
değerlendirmeler söz konusu olmuştur
işte harflerin
yazılmasından Tutun da büyük harf
olmadığı için özel isimlerle normal
isimler arasında herhangi bir ayrım
yapılamadığı meselesine kadar pek çok
konu tartışılmıştır Osman devletinde
Tabii bir kısım kişiler işte Arap
alfabesinin İslami alfabe olduğunu
vesaire iddia etmişler buna karşılık
diğer bir grup ise bunlarla ilgili
olarak Efendim İslami olması söz
konusu
bile değildir Bu yani Kur'an'dan önce
de
bu alfabe Araplar tarafından
kullanılıyordu Dolayısıyla
Müslümanlıkta
islamiyetle alakası yoktur şeklinde
bir
takım
Karşılıklı münazaralar söz konusu
olmuştur işte
1868' kadar bu münazaralar devam etmiş
daha sonraki dönemlerde de devam etmiş
yani Abdülhamit döneminde de devam
etmiş
Hatta Latin alfabesi ile telgraflar
çekilmiş askerleri idadilerde işte
Latin
alfabesi belli ölçüde kullanılmış
Enver
Paşa'ya ait bir alfabe ortaya
çıkarılmış
bir sürü buna benzer olmak üzere boylu
boyunca bunu anlatamam şimdi burada
hepsini ama müthiş bir çalışma vardır
alfabe üzerinde Latin Alfabemizde
İlginç
olan ilk Azerbaycan'da 1922'de Latin
alfabesi kabul edilmiştir enteresan
bir
şeydir dolayısıyla böyle bir durumla
karşılaş karşıya kalınmıştır Osmanlı
Devleti'nde de o tarihe kadar
şeyler var mesela Arap harfleriyle
yazılan metinlerde özellikle sesli
harfleri de kullanılmaz
yani 19 yüzyıl öncesindeki Türk
kelimesi
Türk kelimesi bakın Türk bizim
soyumuzun ismini ismini veriyorum Türk
kelimesi TR t r ve K harfleriyle
yazılıyordu Türk kelimesi Yani ortada
vav harfi yoktu ü harfini veren harf
yoktu işte bunlar o
çatışmalar sonrasında işte Sesli
harflerin kullanılması gerektiğini
Hatta
hareket olmadığı için
gerekirse hareketlerin sesli harflerin
burada kullanılması gerektiği söylendi
Nitekim o tarihlerde alınan kararlarla
Türkçe kelimelerde ama Türkçe
kelimelerde sesli harfler kullanıldı
yani Türk yazılırken te Vav re keyif
şeklinde yazıldı veya iyi ile
bakmışlar
sözlerini söyleyeyim Arapça olmayan
kelimeler için bahsediyorum mesela
Arapça olan kelimelerde ise bu sesli
harfler kullanılması söz konusu bile
değildi veya Farsça kökenli harflerde
kelimelerde Çünkü Arapça kelimeler Bir
kalıp halindeydi
söz gelimi
bildiğiniz bir kelimeyi söyleyeceğim
İstiklal kelimesini Yazdığınız zaman
İstiklal Hani bağımsızlık
şeklindeki İstiklal kelimesini
yazdığında elifsin Kaf lamelif ve lam
şeklinde yazılır mesela İstiklal o
zaman
i harfi yoktur Elif'le sizin önünde
iyi
harfi Normalde Türkçe'de olması
gerekirken
Arapça bir kelime gezdir kalıptır Bu
bir
fiildir Dolayısıyla buradan i harfini
oraya koyamıyorsunuz yani Arapça
kelimelerde kesinlikle kendi sözüne
arapça'nın uygun davranmak
zorundasınız
Nitekim böyle bir durumda
Anlaşılmayan bir Türkçe ortaya
çıkmıştır
Yani Arapça ve Farsça kelimelerin
ağırlığıyla böyle bir durum ortaya
çıkmıştır ve böylece
zorluğu ortaya çıkıyor
Türkçesi dedikleri dediğimiz bu
Türkçeyi
öğrenme zorluğu çıkıyor Çünkü devlet
tarafından kullanılan dille Türkçeyle
halkın kullandığı dil aynı değil
Türkçe
aynı değil mesela şuradan bir örnek
vermek istiyorum Hatta Mustafa
Kemal'den
vereyim bakın meclis tutanaklarından
1920 yılına ait diyor ki
istiğfarame
mahalli
iltihapta rüya-i memurini mülkeye
verilmiştir ve bu malumat sahibi
selahat
selahat olan rüya-i memurini
tarafından
İbra edilmiştir Esasen intihabatın
Hüsnü
etmekten mesul edebilecek olan vesair
memurini mülkeydi Eğer bu hususta
heyet-i şüphe ve tehdit hastalığı
olacak
olursa doğrudan doğruya mahallenin
istiğlam edilebilir
Evet ne anladınız
Şimdi bunu tabii ki toplumda
anlamıyordu
Osmanlı dönemindeki halk da
anlamıyordu
bu cümleleri haliyle halkla devlet
arasında önemli bir kopukluk meydana
gelmişti bu kopuklukta Tabii ki
eğitime
de yansıdığı için eğitim çok büyük
ölçüde okuma yazma dedi %8'lerdeydi
Dolayısıyla işte Osmanlı devletinin
değişik kesit zamanlarında 1860'tan
itibaren Devleti yönetenler veya fikir
adamları sürekli olarak
Osmanlıca denilen bu Arap harfleri ile
yazılmış metinlerin artık ortadan
kaldırılması gerektiğini
bir mali Bak şimdi bir cümle kelime
kullanacağım mali müzaka Osmanlı'nın
söylediği şeklinde müzaker sıkıntı
demek
mali Buhran sıkıntı
şimdi mali sıkıntı ortaya çıkınca
şimdi
buna o zaman tabii sıkıp Şimdi
diyorlar
ki o zaman oturuyorlar ha bu Fransızca
bir kelime biz bunun Türkçesini
bulalım
şimdi düşünüyorlar taşınıyorlar
sonunda
kriz kelimesinin karşılığında Osmanlı
döneminden bahsediyorum Buhran
kelimesini çıkarıyorlar diyorlar ki
kriz
karşılığında Buhran kelimesini
kullanalım Böylece Buhran diyorlar
mali
Buhran bakın o tarihte bile
türkçeleşmeye Özen gösterilen bir yapı
var şimdi Tabii ki mesela birçok
medresede Türkçe eğitim yapılmıyor
ders
kitapları Türkçe değil Arapça edebiyat
kitapları çoğunlukla Farsça olarak
gösteriliyor ve dolayısıyla
belli bir kesim ancak okuma yazma
öğrenebildiği gibi
anlama meselesinde de büyük sıkıntı
çekiyorlar Yani diyelim ki onların
anlayacağı biçimde bir Türkçeyi ortaya
koyabilmek adeta mümkün değil işte bu
gibi konularda daha 1919'da bile
yani Birinci Dünya Savaşı bitmiş şeye
giriyoruz işte Milli Mücadele dönemine
giriyoruz o tarihlerde bile Mustafa
Kemal Paşa diyor ki biz bu
eğitimimizi ön plana çıkarmamız lazım
ve
eğitimi bütün Tabana yayacak bir
politika izlememiz lazım diye o
tarihlerden karar veriyor şimdi
Nitekim
diğer bir yönünü daha alacağım şimdi
Osmanlı'da böyleydi Peki başka başka
ne
vardı ecnebilerini açtıkları okurlar
vardı bir de Sadece bunlar değil yani
Özellikle
Hatta ABD
bütün bu ülkeler
Osmanlı Devleti'ne
şey
göndermişlerdi misyonerler
göndermişlerdi ve onlar tarafından
özellikle
gayrimüslimlere hitap eden bakın Gayri
müslimlere hitap eden tarzda Eğitim
Kurumları açmışlardı Bunun maksadı
neydi
Onu iyi görmemiz lazım gelen
misyonerler
kurdukları okullarda
çocukları bu okullarda eğitim
alıyorlardı kilisesine mensupturlar
Ortodoks kilisesine mensupturlar işte
bunları mezhebine dönüştürmeye
çalışıyorlardı Bu birincisi Yani kendi
din
anlayışlarına uygun hale getirmeye
çalışıyorlardı Çünkü biliyorsunuz
Katolik kilisesi ile Ortodoks Kilisesi
arasında büyük bir rekabet ve çatışma
vardı hatta henüz biliyorsunuz Fatih
Sultan Mehmet'in İstanbul'u alması
sonrasında katoloğu
ne demişti bir Katolik külahı
görmektense Osmanlı sarığı görmeyi
tercih ederim diyordu İstanbul'da değil mi
Evet
Dolayısıyla birinci şeyleri Bu
ikincisi
Osmanlı Devleti'nin Yarın paylaşma
durumu söz konusu olduğunda
kendilerine
düşecek Payı sağlayacakları bir grup
meydana getirmek istiyorlardı Nitekim
en
çok bildiğiniz okullardan bir tanesini
örnek olarak vereceğim
Robert Kolej
1863'te kurulmuştur Robert Kolej
1868'deki ilk mezunları Bulgaristan'ın
ele başlardı Artık buradan anlayın
hangi
sebeplerle bu okullar kurulmuştu ama
bir
de şöyle düşünün bu okullardan
yüzlerce
kurulmuştu Osmanlı topraklarında
Fransa
İngiltere işte Almanya ve Amerika'nın
Sadece bu 4 devletini açtığı okul
sayısı
Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı
topraklarından bahsediyorum
1244 okul açmışlardı sadece Amerika
Birleşik Devletleri'nin açtığı okul
sayısı 625'te 625'te bakın ve 21
23.000
öğrenci okuyordu 23.000 öğrenci
okuyordu
sadece Amerikan kolejlerinde yani
Harput'tan tutun Ondan sonra
Merzifon'a
Tarsus'tan tutun talas'a Kayseri'ye
İstanbul bütün Anadolu'nun en ücra
köşelerinde bile Amerikan Kolejleri
vardı diğer devletlerinde Tabii tabii
Rusya Avusturya gibi İtalya gibi
devletler de buna kattığınız takdirde
1800 civarında yabancı okul vardı peki
buna karşılık kaç Osmanlı'nın resmi
okulu vardı Onlara eşdeğer o kolejlere
eşdeğer olabilecek
685 yani İdadi ve rüştiyelerin sayısı
685'te öğrenci sayısı 35 bindi sadece
amerikalılarınki 23.000 düşünün ve
toplam bütün Yabancı
devletlerin açtığı Okullardaki eğitim
gören öğrenci sayısı 85 bindi 85.000
Osmanlı 35 bin
Diğer taraftan başka bir önemli konu
daha var bu çerçeve içerisinde
1878 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında
imzalanan berlina
Müslüman çocuklarda bu okullara
alınması
söz konusu edildi ve İşte o tarihten
itibaren 1878 osmanlı-rus Savaşı'ndan
sonra da bu misyoner okullarında
Türk çocukları da Müslüman çocuklarda
eğitim olarak görmeye başladılar ve
burada eğitilmiş çocukların halini siz
düşünün beyinlerinin nasıl yıkandığını
siz düşünün şimdi Dolayısıyla değerli
arkadaşlar Böyle karmakarışık bir
eğitim
sistemi içerisinde Türkiye Cumhuriyeti
devleti kuruldu
şimdi burada bir şeyle sizlerle
düşüncemi paylaşmak istiyorum Sizlerle
şimdi temiz Tedrisat Kanunu size Ben
okuyacağım mecliste
430 numaralı kanun bu 3 Mart
19223'te kabul edilmiş 3 Mart 1923'te
Pardon 24 dakika kabul edilmiş 1340
24'
geliyor Çünkü Affedersiniz
24 de kabul edilmiş ve burada
söylenen madde madde ele alacağız ve
değerlendireceğiz ve ondan sonra
söyleyeyim kendi fikrimi daha güzel
olacak diye düşünüyorum şimdi diyor ki
madde bir
Türkiye dahilindeki bütün
müessesat-ı ilmiye ilmî kuruluşlar
yani
eğitim kuruluşları ve İdrisiye ve ders
verilen yerler Maarif vekaletine
merbuttur bağlanmıştır merbut etmekten
bağlanmak anlamına geliyor demek ki
Milli Eğitim Bakanlığı'na muharif
vekaletine bağlamış ne kadar Eğitim
Kurumu varsa yabancı Türk ne varsa
hepsi
Milli Eğitim Bakanlığına yani Maarif
vekaletine bağlanmış gayet güzel değil
mi hepsi tekerden yönetilecek
yani Birisi Vakıflar tarafından
yönetilmeyecek veya yabancı devletler
tarafından yönetilmeyecek
tamamen hepsi devlet kontrolünde
olacak
1 2 madde
Şeriye ve Evkaf Vekaleti
veyahut hususi Vakıflar tarafından
idare
olan bir cümle medrese vermekte Maarif
vekaletine devre rabtedilmiştir Şimdi
burada arkadaşlar bir şeyi
göz önüne almamız lazım nedir bu
Şeriye
bir Evkaf Vekaleti Şeriye ve Evkaf
Vekaleti nedir şimdi şehriye vekaleti
Şer'i işlere bakan yani dini
meselelere
bakan bir anlam taşımaktadır Evkaf da
vakfın çoğudur Arapça
efal vezninde vakfın çoğudur Vakıflar
demektir Vakıflar demektir Nitekim
aynı
tarihte Şeria ve Şeriye ve Evkaf
Vekaleti de kaldırılmıştır
bölümü Şeriye kısmı diyanet işleri
başkanlığına dönüştürülmüştür
bakın Yani bugünkü Diyanet İşleri
Başkanlığı bu çerçevitte kurulmuştur
diyanet işleri başkanlığına
dönüştürülmüştür yine Evkaf Vekaleti
de
kaldırıldıktan sonra bugünkü Vakıflar
Genel Müdürlüğü'ne dönüştürülmüştür
yani
o tarihte kurulmuştur bu tevhid-i
Şeriye ve Evkaf vekaletli bütçesinde
mekatip mektepler ve medarise tahsis
olan yani medreselere tahsis olan
mebbali Mevla miktar para Marif
bütçesine nakledilecektir
yani onlara ayrılmış olan bütçe de
tekele dönüştüğü için
yine Milli Eğitim Bakanlığına
Maarif Vekaleti yani Milli Eğitim
Bakanlığı yüksek
diniat-ı mütehassısları yetiştirmek
üzere yetiştirilmek üzere yüksek din
alimleri bilginleri yetiştirmek üzere
darülfünun'da Dar Kapı demek
biliyorsun
fen Fünun çoğudur
darülfünun'da bir İlahiyat Fakültesi
tesis
bir İlahiyat Fakültesi kuracak ve
İmamet ve hitabet gibi hidematı
hizmetleri
ilimatı dini yerin dini hizmetlerinin
ifası vazifesiyle yerine getirilmesi
göreviyle mükellef görevlendirilmiş
sorumlu
memurların yetişmesi için de ayrı
mektuplar Kuşadası edecektir
kuracaktır
yani bununla da imam hatipler
kurulmuştur bu maddeye değer olarak
hem
Demek ki hayat Fakültesi kurulmuş hem
imam hatipler kurulmuş bu tarihte yani
4
maddeye göre Hani Atatürk dinsizdi ya
onu anlatmaya çalıştım biraz da
5 madde
bu kanunun neşri tarih 1924'ten
bahsediyorum bu kanunun eşli
tarihinden
itibaren
terbiye ve tedrisatı eğitim öğretimi
Umumiye tedrisatı
şimdiye kadar
müdafaa-i milliye'ye milli müdafaa
Yani genel kurmaya başkanlığına bağlı
olan
askeri
Rüştiye liseler
darüleytamlar tekrar ediyorum Dar
Kapı
demek eytam da yetimlerin çoğulu
Yetimler kapısı yani yetimhaneler ve
rahatsız öyle diyelim bütçeleri ve
heyeti talimi Üyeleriyle beraber
bunların eğitimleri ile beraber
Maarif vekaletine rabbolulmuştur
bağlanmıştır Bunlar da marifetalesine
bağlanmış yani Gördüğünüz gibi bütün
Eğitim Kurumları Milli Eğitim
Bakanlığına bağlanan vedailerde
bulunan
heyet-i talimiyetlerin
irtibatları
Halim gören kişileri talim eden
öğretmenler yani irtibatları
içinde bulundukları durum
ek madde Mektebi harbiyeden
menşei teşkil eden askeri liseler
Mektebi
harp Mektebi Yani bugünkü Kuleli
Askeri
şey demiştik ya hani kapatıldı mı
oradan
oradaki askeri liseler bütçe ve
kadroları ile
müdafaa-i Milliye vekaletine
devrolmuştur Bunlar ise onlar da
savunma Bakanlığına aktarılmış hiç bu
kanun tarihi neslinde muteberdir işte
aktarılmış hiç bu kanun tarihi
neslinde
muteberdir işte
benim söylemek istediğim şey şu
Arkadaşlar bu çerçeve içerisinde
baktığımızda Ben diyorum ki şimdi harf
alfabe değişikliği ta Osmanlı
döneminden
beri devam ettiğine göre alfabede
değişikliği herhangi bir şekilde
sadece
Atatürk' mal etmemek gerekiyor yani
bundan dolayı bazı kesimler Hani
Atatürk' harf değişikliği yaptı bir
gecede işte kültürümüzü hafızamızı
kaybettik gibi bir takım ifadelerde
bulunuyorlar ya Veya lügatimizi
kaybettik diyenlerde var aslında Ne
Lügat kayıt
kaydediliyor ne de hafıza kaybediliyor
Aslında 1928' kadar zaten Arap
alfabesiyle devam ediyor biliyorsunuz
alfabemiz 28'de değişiyor şimdi alfabe
değişikliği hilafetin kaldırılması
ondan
sonra
başka saltanatın kaldırılması ben
bunlardan dolayı
bir takım kesimlerin
Atatürk farklı bir sebebe
dayandırıyorum
ben ona ona bunlardan dolayı
kızmıyorlar
aslında yani halifeliği de kaldırsaydı
devrimini de yapmış olsaydı bunlardan
dolayı kızdıklarını zangını taşıyan
bir
devlet kurulmuş olması
Ondan sonra
büyük Türk milleti kelimesini
kullanılmaya başlanması
yine
Türkiye Cumhuriyeti büyük Türk milleti
Ne mutlu Türküm diyene ve muhtaç
olduğum
Kudret damarlarındaki Asil kanda
mevcuttur gibi
Türklüğü ön plana çıkaran bir anlayışa
karşı oldukları için ve bunu getiren
şahıs da kişi de Atatürk olduğu için
karşı çıkıyorlar
Atatürk' Onun için düşmanlık
besliyorlar yoksa ondan önce İnanın ki
harf içinde bir sürü tartışmalar
oluyor
değiştirmeler oluyor düşünün ki
Abdülhamit'in kadehinden Tutun da
peçetesine yatak çarşafına sigara
tablasına kadar her şeyde Latin
alfabesi
ile
AH yazıyor
AH yazıyor bir başka isterseniz
görmek
isterseniz başka bir konuşmamda size
resimlerimde gösteririm şimdi
Dolayısıyla zaten o tarihte çalışmalar
var bu konuda
ve
bu özellikle ecnebilerin açtıkları
okulları Atatürk kapatıyor
onları da tevhid-i sat kanunu ile bir
cümle Zaten Eğitim Kurumları diyor
dikkat ederseniz onların tüm Milli
Eğitim Bakanlığı'na bağlanıyor
haliyle batılıların da sürekli olarak
bu
konuda
bir
sıkıntıları var hatırlayın
1950'lerden Sonra işte Marshall Planı
ile birlikte Menderes döneminde Barış
gönülleri gelmişti hatırlar mısınız
Ama
siz hatırlamazsınız bir çoğunuz ama
yaşları tutanlar hatırlayacaktır Barış
gönülleri geldi sonra ne geldi
Amerikan
bezleri geldi Türkiye'ye adi bezler
geldi Amerikan bezleri Çünkü
süt tozları sokuldu genç çocuklarımıza
süt tozu içmek yerine Halbuki
hayvancılığımızda yeterliydi
içme imkanları da vardı gençlerimizin
Bunlar sokuldu ve bir şekilde
bu şeyi
devam ettirmeye kalkıştılar batılılar
Bugün de başımıza bela olmuyorlar mı
şimdi Amerika
Biz müttefikiz sözde natoda Amerika
ile
müttefikiz Fakat böyle dost düşman
başına
bizim askerin başına çuval geçirmeden
tut Kıbrıs meselesinde Bizim
karşımızda
yer almasına PKK'yı desteklemesine
açıktan desteklemesine dünya kadar
silah
vermesine Türkiye'nin Aleyhine ne
varsa
hepsini yapmasına ambargo koymasına
İşte
en son Bizim de ortak olduğumuz
f-35'lerin
engellenmesine Yunanistan'a
üsler kurulmasına Türkiye'ye karşı
tatbikatlar yapılmasına bakacak
olursanız böyle müttefik düşman başına
diyebilirsiniz şimdi yani
Türkiye'yi Türkleri diğer İslam
devletlerinden ayırmak zorundasınız
arkadaşlar bakın Araplarla şimdi Suudi
Arabistan ile Amerika biraz çatışma
içerisine girdi ama sebebi başka onun
Firas meselesi ile ilgili Ama
genellikle değişiyor
ve şunu iyi biliyorlar ki Biz Türkler
Avrupa'nın ortalarına kadar gitmiş bir
milletiz yani Hunlar Avarlar kumanlar
Peçenekler bunları göz önüne alırsın
macarlar Hatta Bulgarlar bile bunları
göz önüne aldığınızda batıya girebilen
en ciddi şekilde girebilen en etkili
millet Türk milleti olmuştur
Bundan dolayı her zaman Bizden
rahatsızlık duyarlar Çünkü adeta yok
olmuş bir
coğrafyada yeniden dirilebilen bir
başka
böylesine bir milleti bulmanız mümkün
değil yani düşünün her tarafı işgal
edilmiş
Anadolu'nun içinde küçücük bir yer
kalmış ama o hiç küçücük yerde de yine
İngilizlerin gönderdikleri
askeri şeyler
birimler var yani küçücük bir
ayaklanma
ve tehlike gördükleri yeri işgal etme
haklar var Mondros mütarekesine göre
Dolayısıyla böyle bir ortamdan bir
millet yeniden doğmuş yeniden bir
devlet
kurmuş ve adına da Türkiye Cumhuriyeti
Devleti denmiş Dün 29 ekimdi
cumhuriyetin ilanının 99 yıl dönümüydü
İnşallah
Türkiye diyorlar ama Türkiye
Ben Türkiye yüz yılı değil İnşallah
önümüzdeki bu yüzyıl Türk yüz yıl
olacaktır diye düşünüyorum İnşallah
Türk
yüz yılı olacaktır Çünkü
umutsuzluğa da düşmeyin ben ilk Türk
cumhuriyetlerinin bağımsızlığına
kavuştuğunda oralara gittim ortak
tarih
kitabı yazmak için bir kongre
düzenledim
Türk dünyası tarih araştırmaları
Kongresi adı altında O tarihte o
Coğrafyadan gelen insanlar şöyle
diyorlardı Türk Dili haklar Türk
değiliz
biz biz kazağız biz kırgızız gibi
sözler
sarf ediyorlardı ama o günlerden bugün
ne kadar gelmiştir Bu birliktelik ve
önümüze zaten çıkan bütün olumsuz
sebepler bu Türk birliğinin kurulma
ihtimalini Gözden Uzak tutmamalarından
kaynaklanmaktadır Çünkü Türklerin
bakmayın şöyle böyle çabuk unutan bir
milletiz kin tutmayan bir milletiz
sanki
sakin sakin duran bir milletiz ama
birdenbire ayran kabardığı Zamanda
büyük
bir
güçle ortaya çıkmalarının önüne hiç
kimse geçemez dolayısıyla böyle bir
yapımız da vardır O sebeple diyorum ki
Ümit varız geleceğimizden de Türkiye
Cumhuriyeti devletimizden de inşallah
Türkiye Cumhuriyeti
sözde değil ama bizlerin çalışarak
Özde
ilelebet Payidar kalması için mücadele
ettiğimiz takdirde kalacaktır
Dolayısıyla bugünkü konuşmamı da
burada
sona erdiriyorum
Hepinize iyi akşamlar diliyorum
şunu unutmayın Sadece bütün siyasi
akımları her şeyi bir tarafa atın
lütfen
tekrar ediyorum biz sadece değiliz
Arkadaşlar biz solcu değiliz
Arkadaşlar
biz merkezde değiliz arkadaşlar yani
bugünkü siyasi ortamda sağcılık
solculuk
merkezcilik gibi bir takım Batı empoze
ettiği kavramlarla hareket eden bir
millet olmayalım Biz vatan severlik
Temeli Üzerine oturmuş bir millet
olalım
bu toplum içerisinde
kendisini vatan sever olan olarak
gören
kim varsa bu ülkede yaşayan kim varsa
hepsini kucaklarız bu şekilde bir
anlayış içerisinde hareket edelim
göreceksiniz ki
biz tekrar bu dünyada söz sahibi olan
bir devlet haline geleceğiz Hepinize
iyi
akşamlar diliyorum
Sağlıcakla kalın
bir Sonraki konuşmamızda yayınımızda
görüşmek üzere
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar