AŞK'IN HALLERİ
İbn Hazm / GÜVERCİN GERDANLIĞI’NDAN
Endülüslü hukukçu, edebiyatçı,
metod bilgini, muhaddis (hadis derleyici), soy ve şecere bilgini, dilbilimci ve
şair İbn Hazm (993-1064), yaklaşık 102J yılında Tavkül-hamame fi’l-ülfe
ve'l-üllef (Güvercin Gerdanlığı / Sevgiye ve Sevenlere Dair) adında bir kitap
yazdı. Endülüs'te ve İslam dünyasının bellibaşlı merkezlerinde yaşanan büyük
aşkları ve aşk üzerine geliştirilen düşünceleri anlatan bu kitap, Müslüman
Doğu'da aşk konusunda yazılmış kitaplar arasındaki önemini bugüne kadar korudu
ve hemen hemen bütün dillere çevrildi. Kitabın yapısı, konusuna uygun olarak,
değişik formlar içerir: öyküler, düzyazılar, uzunlu kısalı şiirlerle okuyucu
bazen uzun bir yokuşu tırmandırılır, bazen yokuş aşağı sürülür. Tıpkı
"âşık"ın gittiği yollar gibi. Tıpkı aşkta olduğu gibi.
Güvercin Gerdanlığı'«m bazı
bölümleri Mahmut Kanık tarafından çevrilmiş ve 1979-80 yıllarında Sezai
Karakoç'un Diriliş dergisinde yayımlanmıştı. Mahmut Kanık daha sonra Güvercin
Gerdanlığı'nın tamamını çevirdi. Kitap, 1986 yılında İnsan Yayınları’nca
Endülüs edebiyatı ve İbn Hazm üzerine bir incelemeyle birlikte yayımlandı.
Güvercin Gerdanlığı 'nın Ocak 1995’te yine İnsan Yayınları'ndan çıkan ikinci
baskısından seçtiğimiz parçaları sunuyoruz.
Çok sevgili dostum, aşk göz
açtırmayan bir derttir. Bu derdin ilâcı acısıyla oranlı olmalıdır. Bu öyle bir
hastalıktır ki, hasta zevk alır. Öyle bir acıdır ki dert sahibi arzu eder. Bu
derde kim uğrarsa artık iyileşmek istemez. Acı çeken ise, bu acıdan kurtulmayı
dilemez. Aşk insana, vaktiyle iğrendiği şeyleri süslü püslü gösterir. Kendisine
zor gibi gözüken şeyleri kolay gösterir. Doğuştan olan huyları ve doğal
eğilimleri değiştirecek kadar ileri gider.
AŞKIN BELİRTİLERİ
Şunlar da aşkın belirtileridir,
izleridir, görüp yakalayabilen için kuşkusuz: sevgiliyle dar bir yerde
buluşmadan dolayı haz duymak; geniş ve açık bir yerde buluşmadan dolayı canı
sıkılmak; her birinin elinde tuttuğu nesneye bir diğerinin sahip olma yollarını
araması; gizlice göz kırpma; ona dayanarak üstüne eğilmeye çalışmak; konuşma
sırasında ötekinin eline dokunmaya çalışmak; bardakta sevgilinin bıraktığı
artığı içmek ve dudaklarını bardağın, sevgilinin dudaklarının değdiği ucuna
değdirmeye uğraşmak...
MEKTUPLAŞMA
Sonra, sevgililer tek sevgide
karar kılınca, sık sık mektuplaşmaya başlarlar. Tabiî ki mektuplar birçok
yıkımı da peşinden sürükler. Bu durumda insanlar gördüm. Mektupları önce
yırtıyorlar, sonra suyun içine atıp yazıları bozuyorlar; böylece arkada hiçbir
iz bırakmıyorlar. Gerçekten de mektuplar nice skandallara neden olmuştur. Bu
konuda şunları yazdım (Tavîl):
"Mektubunuzu yırtıp atmak
bana öyle zor ki bugün, fakat aşkımızı hiçbir şey yırtamaz, bunu biliyorum.
Sevgimiz kalsın istedim,
mürekkep silinsin istedim, çünkü ayrıntılar asıl öze tâbi olur.
Nice mektuplar ölümlerine
neden oldu yazanlarının; hiç ölüm akıllarının ucundan bile geçmezdi o satırları
yazarken."
ARACI
...seçilecek aracı, görevini
yerine getirmeye ehil, kurnaz, basit bir işaretle hemen herşeyi anlayan, anında
gizliyi açığa çıkarmasını bilen ve durumu kendiliğinden güzelleştiren,
kendisini oraya gönderenin yerine geçerek onun unutulmamasını sağlayan ve
gördüğü her şeyi eksiksiz ve kusursuz tekrar ona ulaştırıp anlatan birisi
olmalıdır. Sır saklayan, ölçülü, ağzı sıkı, sadık, ahdine vefalı, alçakgönüllü
ve güzel sözlü olmalıdır. Bu niteliklere sahip olmayan aracı, bu niteliklerin
eksikliği oranında sahibine zarar verir. Bu konuda bir şiir yazdım (Tavîl):
"Göndereceğin aracı
elinde taşıyacağın bir kılıçtır; öyleyse keskin bir kılıç seç ve iyice parlatmadan
onu sallama.
Çünkü çentikli kılıç taşıyan
insanın, kendisi de kılıcı gibi kör olur ve can sıkıcı durumlar doğurur."
SIR SAKLAMA
Aşkın bir özelliği de, ağzı sıkı
olmaktır. Eğer kendisine bir soru yöneltilirse, âşık onu reddeder; büyük sabır
gösterir; kendini tutar; her tür aşk kaygısından uzakmış gibi durur. Bununla
birlikte, çok gizli tuttuğu sırrı, yüreğinde kor gibi beslediği sevgisi,
hareketlerinde ve gözlerinde açığa çıkar; ateşin kömürde, suyun kuru toprakta
yayıldığı gibi yayılır. Başlangıçta bu tutum, üstün kavrayıştan yoksun
kişilerde bir değişiklik yapabilir. Fakat aşk iyiden iyiye gönülde yerleşince
bu imkânsız olur.
İTAAT
Biri kalkıp da, bir âşık için,
sevgilisinin kendisine çektirdiği küçültücü işkencelere sabretmesi bir
aşağılıktır demesin. Bu büyük bir yanlışlık olur. Hepimiz biliriz ki, sevgili
aşağının ne dengi ne de benzeridir; dolayısıyla ona karşı misillemede bulunmaz
ve eziyetine katlanır. Sevgilisinin küfürleri, sövüp saymaları, âşığına karşı
yaptığı kabalıkları kesinlikle onur kırıcı değildir; çağlar boyunca, kuşaklarca
bir hakaret sayılmamıştır asla. Ayrıca bu konu gerek halifelerin meclislerinde,
gerek büyüklerin meclislerinde geçmez; böyle aşırı bir hoşgörülülük ve sabır
küçültücü, böyle bir boyun eğme değer düşürücü olsun, yok öyle birşey.
KAVUŞMA
... Ne yağmurdan sonra bitkilerin
çıtır çıtır büyüyüşü, ne ilk yazda kara bulutların kaybolmasından sonra
çiçeklerin parlaklığı, ne yemyeşil bahçelerle çevrili bembeyaz sarayların
zerafeti güzel huylu, iyi karakterli, nitelikleri güzellikte âhengini bulan bir
sevgiliyle kavuşmaktan daha güzeldir. En beliğ lisanlar bu sevinci tasvir
etmekten acizdir; tadını anlatamazlar. O durum gönülleri şaşkına çevirir,
zekâları durdurur.
KAÇINMAK
Halifelerin halılarını çiğnedim,
kralların toplantılarına katıldım. Fakat âşığın sevgilisine karşı gösterdiği
korku ile karışık saygıya denk bir saygı görmedim. Yöneticilere etki edenlerin
nüfuzunu ölçtüm; vezirlerin kullandığı yetkileri gördüm, devlet adamlarının
tattığı sevinçleri bilirim; fakat sevgilisinin kalbini çalıp, duygularını elde
ederek kendisine meylettireceğinden, böylece onun sevgisini kazanacağından emin
bir âşığın talihinden memnun oluşundan daha yoğun, daha diri bir coşku ve
sevinç bilmiyorum. Sultanların huzurunda insanların nasıl el avuç ovuşturduklarını
gördüm; asi dinsizlerle bir olup büyük günah işleyen suçluların hallerini
bilirim. Onların hali, öfkeden taşan, kızgınlığı son sınırına varmış, katı bir
sevgilinin huzurundaki çılgın âşığın durumundan 1 daha az gösterişsizdir.
VEFA
Bil ki, vefa sevgiliden daha çok
âşık için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Âşık için oldukça önemli bir şarttır;
çünkü bağlanma kararı ondan gelmekte; girişimlerde o bulunmakta; sevgiyi o
güçlendirmek istemekte; gerçek içtenliği o dilemekte. En saf ve en temiz
dostluk bağlarını kurmak isteyenler arasında ilk sırayı o almakta. Aynı şekilde
sevgilisinin yardımlarını kazanarak zevk elde etmede sevgilisini geride bırakır
âşık. En sağlam bağlarla bağladığı, en sıkı dizginlerle dizginlediği sevginin,
kopmaz ipleriyle bağlanan da gene odur. Kendisi bu noktaya gelmek istemeseydi,
bütün bunları yapmaya kim zorlardı onu? Şefkatini, sevgisini rica ettiği
sevgilisine bağlanarak vefakâr davranışıyla oraya en son damgayı vurmak
istemeseydi, onu âşık olmaya kim zorlayabilirdi?
İHANET
İhanet daha çok sevgililerin
yaptığı bir iş olduğundan, onlarda vefalı davranış çok seyrek görülür. Bunun
için onların göstereceği azıcık vefa, başkalarının göstereceği çok büyük
vefakârlığa denk olur. Bu konuda şu dizeleri yazdım (Vâfir):
"Sevgilinin azıcık vefası
çok sayılır; tersine âşığın çok vefası az sayılır.
Bir korkağın rastgele bir
başarısı, durmadan ölümle karşı karşıya savaşan cesur kahramanın başarılarından
daha büyük görülür."
AYRILIK
Bu dünyada ayrılığa denk
olabilecek başka hiçbir felâket yoktur. Sonunda gözyaşları aka aka ruhları
yerinden oynatmasaydı, ayrılık, önemsiz, küçük birşey sayılırdı belki. Bilge
kişilerden biri "Ayrılık ölümün kardeşidir" diyen bir adama, "Hayır",
dedi, "doğrusu ölüm ayrılığın kardeşidir."
KANAAT
Misk ve anber kokularıyla
kokulanmış, gül sularıyla sulanmış, temizlenmiş, nakışlı ipek ya da benzeri
kumaş parçalarına sarılmış saç tellerini değiş tokuş yapmayan iki sevgili
görmedim. Bunu ayrılık zamanlarında bir hatıra olarak saklamak için yaparlar.
Önceden çiğnenmiş sakızlar ve kullanılmış kürdanların sürekli gönderilmesine
gelince, görüşmeleri yasaklanmış olan sevgililer arasında sıkça görülür. Bu
konuda bir kıta şiir yazdım. Ondan bir parça (Tavîl):
"Onun tükrüğü, kesin
olarak inanıyorum ki, hayat suyudur; bununla birlikte, aşkı beni yelli bitirdi;
içimi tüketti."
TESELLİ
Eğer sevgili cefa etmede aşırı
gider, taşkınlık ederse ve eğer âşığın birazcık soylu ve gururlu bir nefsi
varsa, âşık teselli olur. Eğer bir ara ya da sürekli ılımlı ve ölçülüyse, kesik
kesik ama büyükse, âşık buna dayanacaktır ve bu cefayı görmezlikten gelecektir,
ta bu cefa iyice artıncaya ve devamlı oluncaya kadar. O zaman âşığın vefalı
olması istenemez; bu durumda kimi şeyleri unuttuğu için kimse onu kınayamaz.
Güvercin Gerdanlığı / Sevgiye
ve Sevenlere Dair, İbn Hazm, Çeviren: Mahmut Kanık, insan Yayınları, 2. Baskı,
İstanbul 1995.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar