KASİDE-İ RÂİYYE – İBNÜ'L FARİD
زِدْني بفَرْطِ الحُبّ فيك تَحَيّرا
وارْحَمْ حشىً بلَظَى هواكَ تسعّرا
Ey sevgilim! Sana karşı olan aşırı sevgim hayretim ziyadeleşsin!
Ancak, gönlümü yakan aşkınla, ateşler saçan kalbime biraz merhamet eyler misin?
**
وإذا سألُتكَ أن أراكَ حقيقةً
فاسمَحْ ولا تجعلْ جوابي لن تَرى
Senin hakikatinle görmek istediğim olduğundan, okşayıcı /taltif
edici merhametine sığınıyorum.
(لن تَرانى= Asla göremeyeceksin) cevâbıyla üzülmeme
merhametin razı olmaz, değil mi?
**
يا قلبُ أنتَ وعدَتني في حُبّهمْ
صَبراً فحاذرْ أن تَضِيقَ وتَضجرا
Ey hayretteki kalbim!
Sen hakîkî aşk ve kalbini yakan aşkın elemlerine karşı sabır
vadedip ve metânet eylemiştin. Sakın yürek darlığı usanç gösterme!
Sır gibi sakladığın aşkından emîn ve sözünü tutmada metanetli
ol!
**
إنَّ الغرامَ هوَ الحياةُ فمُتْ بِهِ
صَبّاً فحقّك أن تَموتَ وتُعذرا
Hayât, bir aşk ve onun hırsıyla mahvolma değil mi? Sevgilin
için nefsini öldürerek ederek sonsuz hayata kavuş! Âşıka ölmek lâyık ve ma‘zûr/özür
görülecektir.
**
قُل لِلّذِينَ تقدَّموا قَبلي ومَن
بَعدي ومَن أضحى لأشجاني يَرَى
Ey sonsuz hayata talip olan hayretteki kalbim!
Öncekiler ve sonrakiler ve görmekte olan günümüzde yaşayan
insaf ehline aşkımın tecelliyâtlarını söyle;
عني خذوا وبي اقْتدوا وليَ اسمعوا
وتحدّثوا بصَبابتي بَينَ الوَرى
Sevgiyi ve âşk dersini benden alsınlar, yalnız bana uyup ve
beni dinlesinler. Yaratılmışlar içinde benim şiddetli aşkımı ve sevdâmı
söylesinler.
**
ولقد خَلَوْتُ مع الحَبيب وبَيْنَنَا
سِرٌّ أرَقّ منَ النسيمِ إذا سرى
Yemin ederim ki; sevgilimle aramızda olan halvette geçen
sırlar, seher vakti hafif ve lâtif esen rüzgârdan daha ince/gizli/sırlı oldu.
**
وأباحَ طَرْفِي نَظْرْةً أمّلْتُها
فَغَدَوْتُ معروفاً وكُنْتُ مُنَكَّرا
Sevgilim, âlem ile güzelliğinin arasına perde koymuşken müsâade
ve merhamet edince, görmek arzusuna kavuştum.
Yine bilinmeyen şöhretsiz bir âşık iken, mar‘ûf-ı cihân/ herkes tarafından bilinen
de oldum.
**
فَدُهِشْتُ بينَ جمالِهِ وجَلالِهِ
وغدا لسانُ الحال عنّي مُخْبِرا
Sevgilimin cemâl ve celâl tecellileri arasında tuhaf bir
şekilde dehşete düştüm. Lisânımda konuşacak hal kalmadığı ve halimi anlatamaz
oldum.
**
فأَدِرْ لِحَاظَكَ في محاسنِ وجْهه
تَلْقَى جميعَ الحُسْنِ فيه مُصَوَّرا
Ey âşık!
Nazarlarını ve düşüncelerini sevgilinin güzelliklerine çevir.
Gör ki, bütün güzellikler onda tasavvur edilmiş ve mutlak cemâlin/güzelliğin zahir
olduğunu görürsün.
**
لو أنّ كُلّ الحُسْنِ يكمُلُ صُورةً
ورآهُ كان مُهَلِّلاً ومُكَبِّرا
Cihânın sureten kabul görmüş kemal güzellikleri, sevgilimi görselerdi,
lisânlarından iradesizce/şaşkınlıkla “Lailahe İllallâh ve Allahu Ekber” feryâdları
duyulurdu.
**
Ey Allah'ım, âlemlerin
efendisi, çok sevilen ve göz aydınlığımız, sevgilin Hz. Rasûlu'llâh
salla’llâhu aleyhi ve sellemin makamı hakkı için, cennet şarabıyla sarhoş
olmayı nasip kılmanı niyaz ediyoruz.
Kaynak:
·
FATİH GÜLLÜCE,
Mehmed Nâzım Paşa’nın “İbn Fârid Tercümesi Ve Şerhi” -Metin Ve İnceleme-
Yüksek Lisans Tezi, T.C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
İlahiyat Anabilim Dalı Tasavvuf Bilim Dalı 2008 İstanbul
·
Erişim: http://www.afdhl.com/poem/text-12961.html
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar