Seyre Dal Aynada O Güzelliği
Aşk,
özünde bulduğunu, karşında görmektir!
Aşk,
bilincin kendi süretini karşısında görüp, ikilikten kurtulmak uğruna Tekliğin
cazibesine kapılmasıdır!
Aşkın
alâmeti, güzelliğine hayran olanın yüzünde görünür, ama onu da âşıklardan
başkası tanımaz! Çünkü âşıklar, her dem aynada kendi seyrine dalanlardır!
Seyrine ermeyen, aşkı bilemez, anlayamaz!
“Aşk”,
Allah bahşidir, karşılıksız lütûftur, dilediği kuluna yüzünü göstermesidir!
Ve
aşk “Hakikat” saadetine götüren “sevgi” yoluna davettir. Aşk, hem de sevginin
“kıvılcımıdır”, onunla tutuşursa eğer gönül, ışıl ışıl bir “meşale” olur,
yanar, yandıkça yolu aydınlatır!
Aşkın
amacı, gören ve görülen ikiliğinden kurtarıp, sevginin bütünlüğüne erdirmektir,
hazmedebileni!
Aşk
meşalesinin tutuşmasından gaye, sevgi yolunu göstermesidir yolcuya! Aşk
kapısından girmekten gaye, “sevgi” yolunu adımlayarak Birlik sarayına
erebilmektir.
“Aşk”ı
söndüren, havasız bırakan köpük “gururdur’! Gurur, benliği tutan kaptır,
benliğin muhafazasıdır, bireyi bütünlükten ayrı tutandır!
“Aşk”
meşalesini yanar tutmanın çaresi, “benliği” ona yakıt yapmaktır! Benlik
yandıkça, aşk ışıldar ışığı artaraktan. “Aşka” “benliğini” tercih edenin
meşalesi söner, yolu karanlık kalır. Kaybedenler, “aşkı”, benliği uğruna feda
edenlerdir.
Sevginin
yolu sonsuzdur, yaşandıkça ufku enginleşir, bitmez, tükenmez. Aşk meşalesi
yandıkça, sevgi yolu aydınlık görülür. Sevgi “bilinçle” yaşanır, “akılla”
yaşanır, “ilimle” olgunlaşır, sağlamlaşır!
Sevgi,
akılsız, bilinçsiz yaşanmaz! Aşkı akılsız da tadabilir ama, aklı olmayan sevgi
yolunu katedip nihai hakikatine sağlam ulaşamaz! Aşka dahli yoktur kimsenin, o
bir kıvılcımdır, eczaya sürtünen kibrit gibi bir anda yanar, ama sevgiye
erdirmesi, aklın ve ilmin eseridir.
Sevgi
yolunu katetmekten gaye ise, yoldaki “başka” kavramlarını terk edip “birliğin
saadetine” ulaşmaktır! Sevgiyle yaşadığın “duygular” değil, “sevgin
uğruna neleri terkebildiğindir” saadete erdiren! O yolu alanlar, sevdası
uğruna terkedebildikleri kadar ilerleyenlerdir!
“Sevgi”
yolunda ilerlemeye ayakbağı, “sevgiyi” yaşamaya engel olan, “başkalarını ve etrafı”
görmendir, bir olamamandır! “Çokluk!’ bir yana, “ikilik” dahi sevgi yolunda
şaşı kalmaktır!
“Etraf’
ve “başkası” kaygısı terkedilmedikçe, sevginin hasılasına erilmez, sevdiğinle
bir olunmaz! Yolda kalmamanın çaresi, gördüğünde, sevdiğinden başkası olmadığını
yaşamandır... Sevmek, her yüzde sevdiğini bir türlü haliyle görmeyi gerektirir.
Sevmek, başkası diye kimseden yüz çevirmemeyi gerektirir. Sevmek, başkası diye
kimseyi kıskanmamayı, kızmamayı, alınmamayı, kınamamayı gerektirir! Sevmek, her
yüze sevdiğin gibi teveccüh etmeyi gerektirir; her an sevdiğinle olduğunu ve
her yaptığının sevdiğine ulaştığını yaşamayı gerektirir. Seven, huyunu
terkeder, yargısını terkeder, tepkisini terkeder! O yoldan ayrılmamak için neyi
varsa feda eder! Sevginin hakikatini yaşayanlar, gözü sevdiğinden başkasını
görmeyenlerdir!.
Gözün
sevdiğinden başkasını görmez olursa eğer hakikaten, “gayrı” kalkar dünyandan,
kendini de göremezsin ve dahi gören, bu bildiğin “sen” olmazsın! Görürsün ki,
başlangışta yüzünü gösteren AŞK'tır, nihayetinde kendi güzelliğine hayran olan!
Ne sevensin sen orada, ne de sevilen karşında! Sadece AŞK'tır Bâki olan
Birliğin Saadetinde... Tıpkı evvelinde olduğu gibi...
Ahmed
Bakî / Giz’li Gülşen 21.01.2000
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar