Örtü Konusunda Bir görüş
Not: Aşağıdaki yazı kadın için istediği bedenine bakışa kapatma yolunu tavsiye ediyor.... anladıkta. Bu erkekler bunu dinlemişler mi tarih boyunca...
Kadın olarak doğmak, erkeklerin
mülkiyetinde olan, özel, çevrelenmiş bir yerde doğmak demektir.
John
Berger, Görme Biçimleri
ÖRTÜNMEK, SOYUNMAK, GİYİNMEK
Doç. Dr. Selma Köksal Çekiç (Okan Üniversitesi, Sinema TV)
Özlem Denli (Sosyolog, Siyaset Bilimci)
Kutsal bakire ve fahişe, lekeli
ve beyaz, azize ve şeytan… Doğa olarak sunulan kültürün düzeninde, dürtüsel ve
çocuksu olarak dışlanan, tehlikeli cinselliğiyle mimlenen, gündelik veya dinsel
imgeler silsilesine yakalanmış bir varlıktır kadın. Doane ‘kadın imgedir’ der.
Her şeyden önce de bedene dair bir imgedir kadın; ondan bahsetmek ya da onu
düşünmek, kaçınılmaz biçimde hemen bedenini anımsatır.[1]
Tanrı topraktan göğe doğru çekilirken, Toprak Ana hareketsiz maddeye
indirgenmiş, insanda sonlu ve bedensel olan her şey de kadınla
özdeşleştirilmiştir.
Tektanrılı dinlere ait metinlerde kadın çıplak
bırakılarak örtünmeye ve boyun eğmeye zorlanır. Tekvin kitabına göre yasak
meyveden yiyen Adem ve Havva’nın gözleri açılır, çıplak olduklarını görürler ve
incir yapraklarını birbirine ekleyip önlerine örtü yaparlar. Ve Tanrı yasak
meyveden yiyen ve Adem’e yediren Havva’ya şöyle seslenir: “Senin acılarını ve doğurganlığını arttıracağım:
çocuklarını acı içinde dünyaya getireceksin, arzuların kocana yönelecek ve seni
o yönetecek”.
John
Berger’e göre burada çarpıcı olan, çıplaklığın bakanın zihninde doğması ve
kadının suçlanarak erkeğe boyun eğmekle cezalandırılması; kadının karşısında
erkeğin Tanrı’nın temsilciliğine yükseltilmesidir.[2]
Berger’in tanımıyla bir görme ve eyleme/davranma biçimi olarak nü’nün kökeni bu
kadim düşüncede aranmalıdır. Bir tür açık olma haline karşılık gelen, hatta
cinsel ilişki sürecinde tanıdıklık ve sıradanlık duygusuyla bir rahatlama
yaratan çıplaklık, nü’de kendisi olamamak, bakılmak üzere kendini sunmakla yer
değiştirir. Berger’in çarpıcı ifadesiyle “çıplaklık kendisini olduğu gibi
ortaya koyar. Nü’lükse seyredilmek üzere ortaya konmuştur. Çıplak olmak açık
olmaktır. Nü hiçbir zaman çıplak olamayacaktır. Nü’lük bir çeşit
giyinikliktir”.
Bedene bürünmüş kadın, erkeğin bakışını giyinerek
nü’leşir. Kadın, eril bir Tanrı’nın bakışıyla lanetlenip dünyaya atılmış,
erkeğin kurgulayıp denetlediği bir alanda her daim bakılan, izlenen ve tabi
kılınan olmaya mahkûm edilmiştir. Geniş
anlamıyla nü, eril bakışa tavır, davranış, genel bir var oluş olarak yakalanan
hayattır ve kadın olmanın belki de en yalın tanımını verir.
Katoliklik utanç, Protestanlık suçluluk
kültürü olarak tarif edilir. İslam’da ise ilksel günah için tek başına kadın
suçlanmamakla beraber cinsel denetim ve toplumsal düzene yönelik arzu bütünüyle
kadını hedef almıştır. Günümüzde Avrupa’da ve özellikle Amerika’da uygulanan
biçimiyle cinsel taciz yasaları yine geniş anlamda ‘bakış’ı düzenlerken,
Türkiye’de bir İslam ilahiyatı profesörü dekolte giyen kadının tecavüze
davetiye çıkardığını söyleyebilmektedir: Kadın cinselliğinin sebep olacağı
fitne, onun bedenini bakışa kapatma yoluyla engellenmelidir.
Kadın ilahiyatçıların da katkılarıyla revize edilmiş
İslami yorumlar ise insanın ikili varoluşuna, görünen ve görünmeyen ayrımına
karşılık gelen beden ve ruh karşıtlığına gönderme yaparlar ve çoğu zaman bir
modernlik eleştirisi olarak konumlanırlar. Kadın örtünerek kendini bedensel
olmayan, bedenden ibaret kalmayan bir varlık olarak sunma, örtüsünün arkasına
gizlediği ruhsal hakikatine işaret etme iddiasındadır. Tıpkı maske
metaforundaki gibi, asli olan görünen değil ardındakidir. Kadının örtüsü eril
bakışı yansıtarak iptal eden, kurguladığı mahremiyet dairesinde erkeği
iktidarından mahrum eden bir güç alanı, bir kalkan gibi vasıflandırılmıştır.
Örtülü kadın imgesi, aslında imgeleşmeye meydan mı okur?
Eril arzunun tatmininden bütünüyle ayrılmış, eril bakışta takılı kalmayan bir
imgeselin imkânına mı işaret eder? Yoksa kadını görme biçimleri ve örtülü kadın
imgelerinin kullanılışı bir kopuştan ziyade sürekliliğe mi tekabül etmektedir?
İncil anlatısı kadın imgesini Bakire Meryem
Ana ve fahişe Magdalena olarak ikiye böler. Leonardo Da Vinci’nin ‘Kayalıklar Bakiresi’
resminde Meryem Ana, rahmi simgeleyen loş bir mağarada, elleri meleksi
çocuklarının üzerine uzanmış şekilde oturur. Arka plandaki ışık huzmesi Ortaçağ
Hristiyan resimlerinde bakire döllenmesini simgeleyen fallik ışığı
çağrıştırmaktadır. Meryem Ana’nın seyirciye yönelmeyen bakışları şefkatli,
zarif, mahzun ve hüzünle doludur; bize doğru bakmasa da kendisini izleyen
bakışa tevazuuyla teslim olmuştur. Tesettür anlayışında ‘örtünme’den ‘giyinme’ye
geçişin bir uğrağı sayılabilecek başörtüsü reklamlarındaki kadın duruşu da ‘Kayalıklar Bakiresi’nde yaratılan Meryem
Ana imgesine imrenir gibidir. Gözlerini seyirciden kaçıran ama izlendiğinin
farkında olan bu kadın da, kendisini erkek izleyicinin bakışına dindar
ve iffetli, aynı zamanda da metalar dünyasına dâhil olma marifetiyle estetik ve
çekici olarak sunar.
Sıklıkla rastladığımız fotoğraflardaki bir imgeyi, takım
elbiseli siyasetçiler ya da işadamlarının ardı sıra yürüyen örtülü kadınları
düşünelim. Çağdaş bir mit olarak çözümlenebilecek bu tabloda modern dünyada
iktisadi ve siyasi gücü ele geçirmiş erkekler, herhangi bir Avrupa ülkesindeki
muadillerinden farksız bir seçkinlik imajı sergilerler. Karede örtülü
kadınların yer alışıysa tabloyu İslami ve kültürel bir yerelliğe sabitler,
erkekleri ‘otantiklikleri’ içinde muzaffer olarak kurar. Modern iktidarın düğüm
noktalarını kontrol eden bu erkekler, cinsler arası iktidarın da tartışılmaz
sahibidirler. Kadın imgesinin anlam yükünü açığa çıkarmak için tabloyu tersine
çevirmek yeterlidir. Geleneksel İslami kıyafetli bir erkeğe eşlik eden dekolte
giyimli bir kadın imgesi altüst edici olmaktan da öte, saçmadır.
Bir facebook sayfasında, ancak ‘içerden’ bakışta bulunabilecek bir
çarpıcılıkla ifade edilmiş “örtülü
kadın, şahsa yazılmış mektup gibidir, kime yazılmış ise sadece o okur” şeklinde
bir nota rastladık. Kadınları kutsal bakire ve fahişe olarak sınıflandıran eril
bakış, bu örnekte benzer bir ayrımı
kadının benliğini ikiye ayıran bir yarılma olarak pekiştirmektedir. Kendini bir
tek erkek için Magdalena olmaya adayan, diğer erkeklere kendince tüm cinselliğini
görünmez kılan, iffetiyle o tek erkek tarafından yüceltilmeyi bekleyen kadın
asla çıplak olamayacak, bir nü olarak var kalacak; günahkâr Magdalena ve Kutsal
Meryem ayrımının yerli yerinde durduğunu teyit ederek, tedirgin erkek bakışını
yatıştıracaktır.
Kadın imgesinin kalbinde yer alan kadim yarılma, örtülü kadın
söz konusu olduğunda da varoluşta taşınan bir itaat mekanizması olarak ortaya
çıkmaktadır. Örtünün işaret ettiği söylenen ruh ise kadına olsa olsa farklı bir
beden hapishanesi kurar.
[1]Bakınız, Pacteau,
Francette (2010),Güzellik Semptomu, Metis Yayınları
[2]Berger, John
(2010), Görme Biçimleri, Metis Yayınları
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar