Print Friendly and PDF

Şihabul Ahbar Hadisleri

Bunlarada Bakarsınız

  Ameller, niyetlere göre değerlendirilir. 1            
  Meclislerde konuşulanlar, emânet hükmündedir. 2       
  Kendisiyle istişâre edilen, güvenilir kimsedir. 3             
  Vaad edilen, verilmelidir. 4           
  Söz verme, bir borçtur. 5  
  Harb, hîledir. 6       
  Pişmanlık, tövbedir. 7        
  Cemâat, rahmettir; ayrılık azâbdır. 8        
  Güven, zenginlikti!. 9         
  Dîn, nasîhattir. 10  
  İnsanın değeri malı ile asaleti de, takvâsı iledir. 11        
 Hayır, alışılmış bir davranıştır; şer ise, inatçılıktır. 12      
  Müsâmahakârlık kazançlıdır, güçleştirmek ise uğursuzluktur. 13        
  Tedbirlilik, kötü ihtimâlleri düşünmenin sonucudur. 14           
  Çocuk, insanı cimri ve korkak yapar. 15              
  Ağız bozukluğu  küfurbazlık , kabalıktandır. 16             
  Kur’ân, sırf devâdır. 17      
  Duâ da bir ibâdettir. 18      
  Borç, dînin yüz karasıdır. 19         
  Tedbir, geçimin yarısı; sevilmek, aklın yarısı; üzüntü de, ihtiyarlığın yarısıdır. Horantanın azlığı ise, iki zenginlikten birisidir. 20       
  Güzel soru, ilmin yarısıdır. 21       
  Selâm, kelâmdan öncedir. 22        
  Süt emme karakteri bozar. 23       
  Bereket, büyüklerinizle birlikteliktedir. 24          
  İşin özü, sonlarıdır. 25       
  Yazının itibârı, mührüdür  imzâsıdır . 26             
  Dinin özü, günah ihtimâli olan şeylerden sakınmaktır  vera‘dır . 27     
  Allah korkusu, her hikmetin başıdır; günah ihtimâli olan şeylerden sakınma  vera‘  ise, amellerin en soylusudur. 28           
  Zenginin, vâdeli borcunu vaktinde ödememesi zulüm; varlıklı kimsenin dilenmesi ise utançtır. 29  
  Gördüğü iyilikleri dile getirmek, bir şükürdür. 30          
  Sabırla, sıkıntının geçmesini beklemek ibâdettir. 31      
  Oruç, kalkandır. 32            
  Kefîl, borçlu durumundadır. 33    
  Yumuşak davranma  rıfk , hikmetin başıdır. 34  
  Hikmetli söz, hikmet arayan herkesin yitiğidir. 35         
  İyilik, ahlâk güzelliğidir. 36           
  Gençlik, bir tür deliliktir. Kadınlar, şeytanın ağlarıdır. İçki, kötülüklerin odak noktasıdır. Çalıntı ganimet malı, bir cehennem korudur. Yas tutmak, câhiliye âdetlerindendir. 37              
  İçki, kötülüklerin anasıdır. 38       
  Hummâ, ölümün öncüsüdür. 39  
  Hummâ, cehennem harâretinden bir parçadır. 40          
  Hummâ, her mü’minin cehennemden nasibidir. 41       
  Kanâat, tükenmez bir sermâyedir. 42      
  Doğruluk, rızkı; hıyânet de, fukarâlığı çeker. 43             
  Sabah uykusu, rızka engel olur. 44          
  Zinâ, fakirlik getirir. 45      
  Gözlerin zinâsı, bakmaktır. 46      
  Sarık, Arabların tâcıdır. 47             
  Hayânın hepsi hayırlıdır. 48          
  Hayâ, ancak hayır getirir. 49          
  Mescid, takvâ sâhibi her mü’minin evidir. 50      
  Bilginin âfeti,  unutkanlıktır. Sözün âfeti, yalan’dır. Yumuşak huyluluğun  hilm  âfeti, sefâhettir. İbâdetin âfeti, ara vermektir. Şecâatin âfeti, azgınlıktır. Hoşgörünün âfeti, başa kakmaktır. Güzelliğin âfeti, kendini beğenmişliktir. Cömertliğin âfeti isrâf etmektir. Soyluluğun âfeti öğünmektir. Zerâfetin âfeti, aşırı hoş görünme çabasıdır. Dinin âfeti ise nefsine uymaktır. 51            
  Saîd  mutlu , başkasından ibret alan kimsedir; şakî  bedbaht  ise, anasının karnında da şakî olandır. 52         
  Günahın keffâreti, pişmanlıktır. 53           
  Cuma, çâresizlerin  ve fukarânın  haccıdır. 54    
  Hac, her zayıfın cihâdıdır; kadınların cihâdı ise, kocası ile iyi geçinmektir. 55            
  Helâl peşinde koşmak, cihâddır. 56         
  Garibin ölümü, şehîdliktir. 57       
  Bilginin başkasından esirgenmesi, helâl olmaz. 58        
  Şâhid, gaibin görmediğini görür. 59        
  Hayra kılavuzluk eden, aynen onu yapan gibidir. 60      
  Bir topluluğa su dağıtan, kendisi en sonunda içer. 61  
  Makbûle geçen her şey, bir sadakadır. 62           
  İnsanlara müdârâ etmek, sadakadır. 63  
  Tatlı söz, sadakadır. 64      
  Kişinin, ırzını koruma yolunda yaptığı her şey, amel defterine sadaka olarak yazılır. 65              
  Akrabâlara verilen sadaka, hem sadaka yerine, hem de hatır sorup gönül alma yerine geçer. 66       
  Sadaka, insanı kötü ölümden korur. 67    
  Gizli verilen sadaka, Rabb’ın gazabını söndürür. 68       
  Sıla-i rahim, ömrü uzatır. 69         
  İyi iş, insanı kötü ölümden korur. 70        
  Kişi, kıyamet günü, insanlar arasında yargılanıncaya kadar, sadakasının gölgesindedir. 71      
  Su, nasıl ateşi söndürürse; sadaka da, günahları söndürür. 72             
  Günahtan tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir. 74             
  Sadakada haddini aşan, aynen onu vermeyen gibidir. 73          
  Zulüm, kıyâmet günü karanlığıdır. 75      
  Çok gülmek, kalbi öldürür. 76      
  Canlılık emâresi olan her hayvanı sulamak, sevâbtır. 77            
  Âlimler, halk içinde, Allah’ın en güvendiği kimselerdir. 78       
  Hikmetin başı, Allah korkusudur. 79        
  Cennet, cömertler yurdudur. 80  
  Cennet, kılıçların gölgesi altındadır. 81  
  Cennet, anaların ayakları altındadır. 82    
  Ezanla kamet arasında edilen duâ, geri çevrilmez.    83          
  Helâl kazanç peşinde koşmak, insanın boynunun borcudur. 84           
  En bereketli eş, onların en az külfetli olanıdır. 85           
  Mü’min, mü’minin aynasıdır. 86  
  Mü’min, mü’minin kardeşidir. 87             
  Mü’min, külfetsizdir. 88    
  Mü’min; zekîdir, akıllıdır, uyanıktır. 89    
  Mü’min, hem iyi geçinen, hem de iyi geçinilen kimsedir. 90    
  Mü’min; insanların, mallarına ve canlarına karşı güven duydukları kimsedir. 91        
  Mü’min, safdır ve âlicenaptır; fâcir ise, kurnaz ve alçak tabiatlıdır. 92              
  Mü’minin mü’minle olan irtibâtı, birbiriyle perçinleşmiş binâya benzer. 93    
  Mü’minin diğer inananlar arasındaki mevkii, aynen baş’ın vücuttaki durumu gibidir. 94              
  Mü’min, kıyâmet gününde, sadakasının gölgesinde duracaktır. 95      
  Mü’min, bir mide ile kâfir ise, yedi mide ile yer. 96        
  Mü’minler, alçak gönüllü ve yumuşak huyludurlar. 97  
  Kış, mü’minin bahârıdır. 98           
  Duâ, mü’minin silâhıdır. 99           
  Namaz, mü’minin nûrudur. 100  
  Dünya, mü’minin hapishânesi, kâfirin ise cennetidir. 101         
  Hikmet, mü’minin yitiğidir. 102   
  Mü’minin niyeti, amelinden daha etkilidir. 103  
Kapısına gelen dilenci, Allah’ın mü’mine hediyesidir.104           
  Mü’minin hediyesi, ölümdür. 105            
  Mü’minin şerefi, gece ibâdetinde; izzetide, insanlara karşı istiğnâsındadır. 106        
  İlim, mü’minin arkadaşıdır; hilim, veziridir; akıl, rehberidir; amel, kumandanıdır; rıfk, babasıdır; iyilik, kardeşidir; sabır ise, askerlerinin başkumandanıdır. 107        
  Kıskançlık duygusu, imandandır. 108      
  Hayâ, imandandır. 109       
  Kıyâfette sâdelik  gösterişsizlik , imandandır. 110         
  Sabır, imanın yarısıdır; yakîn ise, imanın bütünüdür. 111          
  İman, iki yarımdır; bir yarısı şükür, bir yarısı da sabırdır. 112  
  İman, Yemen'dedir; hikmet Yemen dedir. 113    
  İman, saldırganlığı dizginler. 114            
  İmanın alâmeti, namazdır. 115     
  Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların selâmette olduğu kimsedir. 116       
  Müslüman, müslümanın kardeşidir; o, ona zulmetmez ve onu düşmanına teslim etmez. 117    
  Müslümanlar, diğerlerine karşı tek yumruk gibidir. 118            
  Ölüm, her Müslüman için bir keffârettir. 119      
   İlim tahsil etmek, her müslümanın boynunun borcudur. 120  
  Bütün müslümanların; kanı, ırzı ve malı müslümana harâmdır. 121     
  Müslümanın malının dokunulmazlığı, aynen kanının dokunulmazlığı gibidir. 122     
  Muhâcir, Allah Teâlâ’nın haram kıldığı şeyden uzak duran kişidir. 123           
  Mücâhid, şânı yüce Allah’a itâat husûsunda, kendi nefsiyle didişen kimsedir. 124    
  Akıllı kimse, nefsini arka plâna çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kimse ise, nefsinin arzuları peşine takılan ve Allah’a karşı boş kuruntu içinde olandır. 125         
“Kişi, dostu ile çoktur”.126              
  Kişi, dostu ile çoktur.127   
  Kişi, sevdiği ile beraberdir.    128          
  Kişinin keremi, dînidir; mürüvveti aklıdır; esas değeri ise, ahlâkıdır. 129        
  Mâlâyânîyi terk etmek, kişinin müslümanlığının güzelliğindendir. 130           
  İnsanlar, bir tarağın dişleri gibidir. 131   
  İnsanlar, altın ve gümüş madenine benzer bir yapıya sâhiptirler. 132             
  Halk, içinde bir tane bile binmeye elverişlisini bulamadığınız yüz develik bir sürü gibidir. 133  
  Zenginlik, başkasının elindekinden umut kesmedir. 134          
  Allah’a imandan sonra en akıllıca iş, insanların sevgisini kazanmaktır. 135    
  Her şahıs, kendi nefsinin muhâsibidir. 136        
  Gelecek olan her şey yakındır. 137          
  Her göz, zina edicidir. 138            
  Beceriksizlik ve uyanıklık dâhil, her şey Allah’ın takdiri iledir. 139      
  Her ilim adamı, ilme açtır. 140      
  Her şeyin bir direği vardır; bu dinin direği de, dinde derin bilgi sâhibi olmaktır. 141               
  İşkillendiren her şey haramdır; zîrâ dinde, işkil  kuşku, kuruntu, vesvese  yoktur. 142               
İşkillendiren her şey harâmdır; zîrâ dînde, işkil yoktur. 143       
  Her hâinin, kıyâmet gününde, hâinliğinin derecesine göre, bir sancağı vardır. 144  
  Kıyâmet günü, insanlar arasında ilk bakılacak dâvâ, kan davalarıdır. 145         
  İnsanın ilk hesaba çekileceği şey, namazdır. 146           
  Mizâna ilk konan şey, güzel ahlâktır. 147            
  Bu ümmetin ilk elinden alınan şey, hayâ ve emânettir. 148       
  Dininizden ilk yitireceğiniz şey, güven  emânet  duygusudur; en son kaybedeceğiniz şey de namazdır. 149          
  Dostluk tevarüs eder, düşmanlıkta tevarüs eder. 150    
  Bir şeyi sevmen, seni kör ve sağır eder. 151       
  Hediye, işitme ve görme duygusunu giderir. 152          
  Hayır, atların yelelerinde düğümlenmiştir. 153  
  Atın bereketi, kırmızı  al  olanlarındadır. 154                  
  Yolculuk  sefer  , ateşten bir parçadır. 155          
  Kadınlara itâat, pişmanlık getirir. 156      
  Belâ, söze vekîl kılınmıştır. 157    
  Oruç, sabrın yarısıdır. Her şeyin bir zekâtı vardır; vücudun zekâtı da oruçtur. 158    
  Oruçlunun duâsı geri çevrilmez. 159                  
  Kışın tutulan oruç, soğuk bir ganîmettir. 160      
  Misvâk kullanma, kişinin fesâhatini arttırır. 161             
  Erkeğin güzelliği, dilinin fesâhatidir. 162            
  İmam, müslümanların namazına kefîl olan; müezzin de, güven duyulan kimsedir. 163              
  Müezzinler, kıyâmet günü, insanların sevâbı en çok olanlarıdır. 164  
  Benim şefâatim, ümmetimin büyük günahlarınadır. 165           
  Ensâr, benim ay âlim ve sırdaşlarımdır. 166        
  Allah’ın eli, cemâatin  topluluk  üstündedir. 167            
  Dilini tutmak bir hikmettir; ne var ki, yapanları pek azdır. 168             
  Rızık, kulun peşini, ecelinden daha çabuk takip eder. 169       
  Geçimde tutumluluk, bir kısım ticaretten daha hayırlıdır. 170              
Korkak tüccar, nasibsiz; cesûr tüccar ise, kazançlıdır. 171          
  Hizmetçiye iyi davranmak, bereketliliğe; hizmetçiye kötü davranmak ise, uğursuzluğa yol açar. 172             
  Dünya mahcupluğu, ahiret mahcupluğundan daha ehvendir. 173       
  Kabir, ahiret konaklarının ilk konağıdır. 174       
  Sabır, sarsıntının başında gerekir. 175    
  Kız çocukların defninde bulunmak, bir tür mürüvvettir. 176     
Ölümün savaş alanı, altmış ilâ yetmiş yaşları arasındadır.177     
  Ümmetimin ömürleri, altmış ilâ yetmiş yaşları arasıdır. 178      
  Hile yapan ve aldatan, cehennemdedir. 179       
  Yemin, yemin ettirenin niyetine göredir. 180     
  Yeminli, ya yeminini bozar, ya da pişman olur. 181       
  Yalan yere yemin etmek, evleri ıssız bırakır. 182           
  Yalan yere yemin, sermâyeyi tüketir ve kazancı bereketsizleştirir. 183           
  Selâm; bizim dinimizden olanlara bir selâmlama, zimmetimizde olanlara ise bir te’mînâttır. 184         
  Fayda sağlamayan ilim, harcanmayan bir hazine gibidir. 185   
  Tadıp da şükredenin ecri, aynen, aç kalıp da sabredenin ecri gibidir. 186                  
  Namaz, her müttakînin Allah’a yaklaşma vesîlesidir. 187          
  Kullukla nankörlük arasını ayıran şey, namazı terk etmektir . . 188      
  Dinde namazın yeri, vücutta başın yeri gibidir. 189       
  Namazı oturarak kılanın ecri, ayakta kılanın ecrinin yarısı kadardır. 190          
  Zekât, İslâm’ın köprüsüdür. 191  
  Erkeklerin süsü, kokusu duyulan fakat rengi gözükmeyen güzel kokulardır; kadınların süsü ise, rengi gözüken fakat kokusu duyulmayan güzel kokulardır. 192        
  Toprak, çocukların bahârıdır. 193            
  Ruhlar, içtimâ hâlindeki bir ordu gibidir: Orada tanışanlar, bu dünyada kaynaşırlar; orada tanışmayanlar ise burada uyuşmazlar. 194           
  Doğruluk, iç huzûrudur; yalan ise şüphedir 195   .        
  Kur’ân öyle bir zenginliktir ki, artık ondan sonra bir fakirlik ve onun dışında bir zenginlik yoktur. 196   
  Kadere inanmak, üzüntü ve sıkıntıyı giderir. 197           
  Dünya’ya karşı ilgisizlik, kalbi ve bedeni rahatlatır. Dünya’ya rağbet ise, üzüntü ve sıkıntıyı arttırır. İşsizlik de, kalbi katılaştırır. 198              
  Öğreten ve öğrenen, hayırda ortaktırlar. 199      
  El, aldığını ödeyinceye kadar, sorumluluk altındadır. 200          
  Çocuk, döşek sâhibinindir; zinâ eden avucunu yalar. 201         
  Misafirlik, kerpiç evlerde oturanlara değil; deve yünlü çadırlarda oturanlaradır. 202               
  At üstünde de gelse, sâilin hakkı vardır. 203      
  Hangi kusur, cimrilik kusurundan daha çirkindir. 204  
  Bağışından dönen, kusmuğunu yalayan köpek gibidir. ’. 205  
  Yeşilliğe bakmak, gözün pasını açar; güzel kadına bakmak da gözü cilâlandırır. 206              
  Benim ümmetim, kıyâmet gününde, alınlarındaki abdest izlerinin beyazlığı ile tanınır. 207   
El çırpma kadınlara, sübhânallah deme de erkeklere mahsusdur. 208   
  Kaçamak bakış, iblîs’in oklarından zehirli bir oktur. 209           
  Kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır. 210    
  İki nîmet vardır ki, insanların pek çoğu her ikisinde de aldanmışlardır: Sıhhat ve boş vakit!. 211     
  Yaklaşan şerden dolayı Arablara yazıklar olsun. 212      
  Korkaklık ve cesâret, birer fıtrî istîdattır ki, Allah onu istediği yere koyar. 213            
  Musibetleri, hastalıkları ve sadakayı gizlemek, iyi insan olmanın sırlarındandır. 214              
  Babasına benzemesi, kişinin mutluluklarından birisidir. 215             
  Ahlâk güzelliği, kişinin mutluluk vesilesidir. 216           
  Dünyada iyi bilinenler, âhirette de iyi bilinen kimselerdir. 217             
  Vermekle mükellef olduğu şeyi gönül hoşluğu ile dağıtan dürüst bir ambar memuru, sadaka veren iki kişiden biri durumundadır. 218             
  Sultân, her mazlûmun kendisine sığındığı, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir. 219    
  Âdemoğlunun sözlerinin hepsi aleyhine olup, sâdece mârûfu emir veya münkerden nehiy veyahut Yüce Allah’ı zikir sadedinde söylenenler lehinedir. 220             
  Teenni, itidâl, diline sâhip olma ve kesin kanâat, peygamberliğin yirmi altı cüz’ünden bir cüzdür. 221              
  Peygamberler komutanlardır, âlimler başkanlardır; bunlarla düşüp kalkmak ise bir kazançtır. 222           
  Sâhip olmadığı şeyle varlık gösterisinde bulunan kimse, takım olmadığı hâlde takım gibi gözüken bir elbise giymiş kimseye benzer. 223              
  Yemek öncesinde elleri yıkamak, fakirliği giderir; sonrasında yıkamaksa, cinnetten korur ve göze sağlık kazandırır. 224        
  Kıssa anlatan, kin saçmaktadır, hâlbuki onu dinleyen rahmet beklemektedir; tüccar rızık beklentisi içindedir, karaborsacı ise lânet dağıtmaktadır.    225           
  Bütün mutlulukların başı, Yüce Allah’a itâatle geçmiş uzun bir ömürdür. 226            
  Büsbütün şakîdir o kimse ki, kıyâmet onu, diri diri yakalamıştır. 227  
  Çoluk çocuğunu iyi olarak bırakıp da, Rabbinin huzûruna kötü olarak varan kimseye yazıklar olsun!. 228              
  Günahkâr da olsa, mazlûmun âhı geçer; zîrâ onun günahı kendi boynunadır. 229    
  Üç duâ, şeksiz şüphesiz kabûl görür: Mazlûmun duâsı, misâfirin duâsı ve babanın çocuğuna bedduâsı. 230     
  Kadılar üç gruptur; ikisi cehennemde, birisi cennettedir. 231  
  İki haslet vardır ki münâfıkta bulunmaz: Tavır güzelliği ve dinde bilgi derinliği. 232              
  Bir mü’minde şu iki haslet birleşmez: Cimrilik ve kötü huyluluk. 233             
  İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara değmez: Gecenin ortasında Allah korkusundan ağlayan göz ile, Allah yolunda nöbet tutarak geceyi geçiren göz!.  234             
  İki düşkün vardır ki,  doymazlar: İlim düşkünü ile dünya düşkünü! . 235        
  Yaşlı, şu iki şeyi sevmekte gençtir: Uzun ömür ve çok mal sevgisi !. 236        
  Dört zümre vardır ki, Allah Teâlâ onları sevmez: Çok yemin eden satıcı, hîlekâr fakîr, zinâ eden yaşlı ve haksızlık eden yönetici !. 237          
  Üç şey helâk edicidir, üç şey de kurtarıcıdır. Helâk eden üç şey şunlardır: Verilmesi gerekenleri verdirmeyen cimrilik, peşinden koşulan arzû  kapris  ve kendini beğenmişlik!. Kurtarıcı olan üç şey de şunlardır: Gizli yerde de açık yerde de Allah korkusu, fakirlikte de zenginlikte de tutumluluk ve öfkeli ânında da sevinçli ânında da adaletli davranmak!. 238     
  Karşılıklı sövüşen iki kişinin küfürleşmelerinin kabahati, saldırıya uğrayan haddi aşmadığı müddetçe, ilk sövene âittir. 239             
  Ben, sizin, Havz’a ilk ulaşanınızım. 240  
  Ben ve yetime kefîl olan kimse, cennette işte aynen böyleyiz. Bunu derken, şahâdet ve orta parmağını yanyana getirerek gösterdi. 241  
  Ben, uyarıcıyım; ölüm, baskıncıdır; kıyâmet ise buluşma yeridir. 242   
  Dilini tutan, kurtulur. 243             
  Allah için tevâzû göstereni Allah yüceltir; kibirleneni ise Allah alçaltır. 244    
  Kim Allah’a rağmen yemin edip hüküm verirse, Allah onu yalanlar; kim bağışlarsa, Allah da onu mağfiret eder; kim affederse, Allah da onu affeder; kim bir musîbete sabrederse, Allah onun karşılığını verir; kim öfkesini yutarsa, Allah onun ecrini ihsân eder. 245    
  Titizlikle hesâba çekilen kimse, muazzeb olur. 247       
  Ölçülü harcayanı Allah rızıklandırır; savurgan davrananı ise Allah mahrûm bırakır. 246              
  Çölde oturan kabalaşır, av peşine takılan aldanır ve hükümdâr kapısına yaklaşanın başı derde girer. 248       
  Malı uğrunda öldürülen, şehîddir. 249    
  Ailesi uğrunda öldürülen, şehîddir. 250              
  Dini uğrunda öldürülen, şehîddir. 251    
  Kanı uğrunda öldürülen, şehîddir. 252    
  Allah bir kimsenin hayrını dilerse, onu bir derde mübtelâ kılar. 253    
  Allah bir kimsenin hayrını dilerse, onu dînde derin bilgi sâhibi fakîh  yapar. 254      
Allah bir kimsenin hayrını murâd ederse, onun, ahlâkını güzelleştirir. 255      
  Cenneti özleyen, hayır peşinde koşar; ateşten korkan şehvetlerden yüz çevirir; ölümü gözetleyen, nefsin hoşlandığı şeyleri terkeder ve dünyaya önem vermeyen, musibetleri kolay atlatır. 256       
  Garîb olarak ölen, şehîd olarak ölür. 257             
Kölesi ile öğüneni, Allah zelîl eder.258     
Bizi aldatan, bizden değildir. 259   
Gece bizi taşlayan, bizden değildir. 260    
  Bıyık tıraşını yapmayan, bizden değildir. 261      
  Kim, bizim bu işimizde  dinimizde , aslından olmayan bir şey ihdâs ederse, o, reddedilir. 262    
  Teennî ile hareket eden hedefine ulaşır veya ulaşabilir; acele ile iş gören hatâ eder veya edebilir. 263             
  Hayır eken rağbet biçer; şer eken nedâmet biçer. 264  
  Karşılığını alacağını bilen kimse, bahşişi esirgemez. 265          
  İnsanların en soylusu olmak isteyen kimse, Allah Teâlâ’dan sakınsın; insanların en kuvvetlisi olmak isteyen kimse, Allah’a tevekkül etsin ve insanların en zengini olmak isteyen kimse de, Allah’ın elinde olana, kendi elinde olandan daha çok güvensin. 266              
  Bir kimse, bir günahı işlemeye karar verir de sonra ondan vazgeçerse, bu, onun için bir iyilik olur. 267          
  Allah, bir kimseye hayırlı bir şey verirse, o şey onun üzerinde görünsün. 268           
  Emniyetli yaşamak isteyen, diline sâhip olsun. 269        
  Çok konuşanın yanlışı çok olur; yanlışı çok olanın günahı çok olur; günahı çok olan ise, ateşe daha lâyıktır. 270        
  İnsan, rızkını sağladığı şeye, dört elle sarılsın. 271        
Kime bir nîmet verilmişse, ona şükretsin. 272      
  Aza şükretmeyen, çoğa da şükretmez. 273        
  Bir kimse, yakını vefât edeni tâziye ederse, ona, aynen o musibete uğrayanın sevâbı verilir. 274    
  Bir kimse, bir oruçluya iftâr ettirirse, ona, aynen oruçlunun sevâbı verilir. 275           
  Kim, ümmetime yumuşak davranırsa, Allah da ona yumuşak davranır. 276     
  Bir hastayı ziyâret eden kimse, ziyâreti süresince, cennetin meyvelerini dermeye devam eder. 277      
  Kendisine zulmedene bedduâ eden kimse, o zâlime yardım etmiş olur. 278             
  Zâlimle birlikte hareket eden kimse, onun cürmüne iştirâk etmiş olur. 279    
  Kim, bir zümreye benzemeye çalışırsa, o, onlardan sayılır. 280            
  İlim tahsil edenin rızkına Allah Teâlâ kefil olur. 281       
  Bir kimseye, ilmi yarar sağlamasa da, cehli ona zarar verir. 282            
  Bir kimseyi ameli yavaşlatmışsa, onu, nesebi sür’atlendirmez. 283      
  Kadı tâyin edilen kimse, bıçaksız olarak boğazlanmış demektir. 284  
  Kendi yükünü taşıyan kimse, kibirden kurtulmuştur. 285         
  Bu dini fazla güçleştiren kimse, ona yenilir. 286            
Şefâati inkâr eden kimse, kıyâmet günü ona nâil olamaz. 287    
  Bir kimse ki, yaptığı iyilik onu sevindirir, kötülük de üzerse, işte o, mü’mindir. 288              
  Bütün bir yıl oruç tutan, oruç tutmamış olur. 289           
  Uyuyup kalmaktan korkan, gece yol alır; gece yol alan da, menziline ulaşır. 290        
  Âhiretin ikrâmını arzulayan, dünyanın ziynetinden vazgeçer. 291       
  Gece çok namaz kılanın, gündüz yüzü güzel olur. 292             
  Dünyasını seven âhiretine zarar verir, âhiretini seven dünyasına zarar verir. 293      
  Allah’ın sultânına ihânet edene Allah da ihânet eder; Allah’ın sultânına ikrâm edene Allah da ikrâm eder. 294     
  İyi olsun kötü olsun, bir topluluğun hareket tarzını beğenen kimse, aynen onu işlemiş gibidir. 295  
  Allah için size sığınanı koruyun. Allah için sizden bir şey isteyene. verin. Sizi dâvet edene icâbet edin. Size iyilik edeni mükâfatlandırın. Eğer verecek bir şey bulamazsanız, ona duâ edin ki, o, sizin kendisini mükâfatlandırmak istediğinizi bilsin. 296  
  Sizden, rızkına aç gözlülükle yürüyenler; telâşsız yürüsün!. 297         
  Cenâbı Hakk, altmış sene yaşattığı kimsenin, artık yaşla ilgili mâzeretini geri çevirir. 298              
  Bir kimse, hiçbir kimseye zulmetmeme niyetiyle sabahlarsa, onun suçları bağışlanır. 299              
  Hayâ örtüsünü bırakanın arkasından söylenenler, gıybet değildir. 300           
  Günahı kendisini rahatsız eden kimse, istiğfâr etmese de, bağışlanır. 301     
  Kim, Allah’dan korkarsa, Allah herşeyi ondan korkutur; kim ki Allah Teâlâ’dan korkmazsa, Allah da onu her şeyden korkar hâle getirir. 302     
  Kim Allah’a kavuşmaktan hoşlanırsa, Allah da onun kavuşmasından hoşlanır; kim Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da onun kavuşmasından hoşlanmaz. 303     
  Bildiği bir şey sorulduğunda onu gizleyen kimsenin ağzı,  kıyâmet günü  ateşten bir gem ile gemlenir. 304         
  Sizden biriniz, bir amel-i sâlihini saklı tutmayı başarabilirse, onu saklı tutsun. 305  
  Kime bir hayır kapısı açılmışsa, fırsatı ganimet bilsin; zîrâ o, onun ne zaman kapatılacağını bilmez. 306  
  İnfâzına gücü yettiği hâlde öfkesini yutan kimsenin kalbini, Allah, emniyet ve imanla doldurur. 307           
  Kim, gecenin karanlığında câmilere giderse, Allah ona kıyâmet günü bir nûr ihsân eder. 308    
  İmanın tadını almaktan hoşlanan kimse, sevdiğini sâdece Allah için sevsin. 309       
  Haksız yollardan kazanç sağlayan kimsenin kazancını, Allah, tehlikeli yerlerde harcatır. 310    
  Yumuşak huyluluktan nasibini alan kimse, dünya ve âhiret hayrından da nasibini almıştır. 311             
  Allah sevgisini insan sevgisinden üstün tutan kimseyi, Allah, kula muhtaç durumda bırakmaz. 312          
  Bir kimse topluluk  cemaat  tan bir karış ayrılırsa, onun boynundan İslâm bağı çıkarılır. 313    
  Topluluktan ayrılan ve devlet otoritesini zaafa uğratan kimse, Allah’ın huzûruna yüzsüz olarak çıkar. 314       
  Elini itâatten çeken kimsenin, kıyâmet günü hiçbir rehberi olmaz. Cemâatten ayrılan kimse, câhiliye ölümü ile ölür. 315            
  Cennetin tam ortasında yer tutmaktan hoşlanan kimse, topluluktan ayrılmasın. 316              
  Bir kimse, pişman olanın satış sözleşmesini feshederse, Allah da kıyâmet günü, onun sürçmelerini affeder. 317    
  İnsanların nâmuslarından dilini koruyan kimsenin, Allah da kıyâmet günü sürçmelerini affeder. 318              
  Çocuğu ile annesinin arasını açan kimsenin, Allah da kıyâ met günü, kendisiyle sevdiklerinin arasını açar. 319        
  Kim İslâm uğrunda saç-sakal ağartmışsa, bu, kıyâmet günü, onun için bir nûr olur. 320              
  Kim bir yoksula kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve âhiret te kolaylık gösterir. 321              
  Kim, bir fakirin borcunu erteler veya silerse, Allah da onu, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet günü, arşının gölgesi altında gölgelendirir.    322              
  Dünyada iki dilli olan, kıyâmet günü, ateşten iki dilli kılınır. 323          
  Arkadaşının mektûbuna izinsiz bakan kimse, aynen ateşe bakmış gibi olur. 324      
  Kim mârufla emredici durumda ise, onun bu emri mârufla olsun. 325            
  Kim, kırk gün, Allah için nefsini arındırırsa, hikmet pınarları, onun kalbinden diline zuhûr eder. 326       
  Allah’a ve âhiret gününe inanan, misâfirine ikrâm etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden, komşusuna ikrâmda bulunsun. Allah’a ve âhiret gününe imanı olan, ya hayır söylesin ya da sussun!. 327            
  Birisinin müslüman olmasına vesîle olan kimse, cenneti hak etmiştir. 328     
  Dostuna, gıyâbında yardım eden kimseye, Allah da dünya ve âhirette yardım eder. 329              
  Kim, arkadaşının bir dünya sıkıntısını giderirse, Allah da onun âhiret sıkıntılarından birini giderir. Kim, bir kardeşinin ihtiyâcını karşılarsa, Allah da onun ihtiyâcını karşılar. Kim, bir kardeşinin aybını örterse, Allah da dünya ve âhirette onun aybını örter. Kul, bir dostunun yardımında bulunduğu müddetçe, Allah da kulun yardımında bulunur. 330              
  Bağırtlak kuşu yuvası kadar da olsa, Allah için bir mescid yapan kimseye, Allah da cennetde bir ev yapar. 331             
  Kim, ilim tahsiline çıkar da, ilmi elde ederse, ona iki kat sevâb yazılır. Kim ki, ilim tahsiline çıkar, fakat hedefine ulaşamazsa, ona da bir kat sevâb verilir. 332     
  Kim, bir işini, insanlar duysun diye yaparsa, Allah onu, kıyâmet günü bütün ahâlinin kulağına ulaştırır; neticede aşağılatır ve küçük düşürür. 333      
  Kim, âhiret işi ile dünya işini elde etmek isterse, onun, âhirette hiçbir nasibi yoktur. 334              
  Kendisine iyilik edilen kimse, şâyet memnûniyetini belirtme dışında bir karşılık bulamazsa, böylece ona teşekkür borcunu ödemiş olur; şâyet bu duygusunu gizlerse, o zaman da nankörlük etmiş olur. 335          
  Kendisine iyilik edilen kimse, o iyiliğin karşılığını versin. Buna gücü yetmezse, onu dile getirsin; dile getirince, ona teşekkür etmiş. 336  
  Abdülmuttaliboğulları’ndan birisine dünyada iyilik yapan kimse, şâyet karşılığını görememişse, kıyâmet gününde, onu ben mükâfatlandıracağım. 337  
  Bir ayıb görüp de onu örten kimse, aynen diri diri toprağa gömülmüş bir kız çocuğunu kabrinden çıkarıp diriltmiş gibi olur. 338              
  Bir kimse, gönlünü Allah’a kaptırırsa, Allah onun bütün ihtiyacını karşılar ve onu, hiç tahmin edemeyeceği bir yönden rızıklandırır. Kim de, gönlünü dünyaya kaptırırsa, Allah da onu dünyaya bırakıverir. 339     
  Kim, günah olan şeylerle insanların övgüsünü kazanma yolunu seçerse, onun övücüleri yerici durumuna geçer. 340            
  İnsanların memnuniyetsizliğine rağmen Allah’ın rızâsını kazanmaya çalışan kimseden, hem Allah râzı olur, hem de insanları ondan râzı eder. Allah’ı hoşnutsuz ederek insanların hoşnutluğunu kazanmaya çalışan kimseden ise, hem Allah râzı olmaz, hem de ona karşı insanlarda nefret uyandırır. 341     
  Amelinin en iyi olduğu sırada ölen kimse için hayır dileyiniz; amelinin en kötü olduğu sırada ölen kimsenin ise, durumundan korkunuz, fakat ümidinizi kesmeyiniz. 342    
  Kim, dünyada bir günah işler de onun cezasını görürse, Allah, o kulunu tekrar cezalandırmayacak derecede âdildir. Ve kim ki, bir günah işler de, Allah, dünyada onu örter ve affederse, Yüce Allah, aynı şekilde, affettiği bir şeyi tekrar cezalandırmayacak derecede kerem sâhibidir. 343       
  Yalnız başına kaldığında, gönlünde günah işlemekten sakındıracak bir korku bulunmayan kimsenin, Allah, hiçbir ameline değer vermez. 344           
  Kim, namazını, insanlar gördüğünde düzgün kılar da, tek başına kal-dığında kötü kılarsa, bu, Rabbini küçümsemiş olduğu bir saygısızlıktır. 345              
  Bir kimsenin namazı, onu, çirkin ve aykırı davranışlardan alıkoymazsa, bu namaz, onu sadece Allah Teâlâ’dan uzaklaştırmış olur. 346    
  Kim, iyi veya kötü, açığa vurmadığı bir düşünceye sahipse, Allah, onu, niyetini belli eden bir bürgüye büründürür. 347         
  Kim, günah yoluyla bir iş yapmaya kalkışırsa, hem umduğu elinden kaçmış, hem de korktuğu başına gelmiş olur.    348         
  Kim, bir şeye yemin eder de, ondan daha iyi başka bir şey görürse, yeminini bozup keffâretini versin; sonra da o daha iyi olan şeyi yapsın. 349        
  Kim, bu kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya düşer de onlara iyi davranırsa, onlar da, ateşten koruyan bir perde olurlar. 350      
  Bir serçeyi gereksiz yere öldüren kimseye, kuş, kıyamet günü, Arş’ın yanında bir çığlık kopararak gelir ve şöyle der:  Yâ Rabbi! Bu adama, beni gereksiz yere niçin öldürdüğünü sorar mısın?    351    
  Malını çoğaltma düşüncesiyle dilenen kimse, böylece bir kor almış olur ki; onunla, malını azaltsa da, çoğaltsa da fark etmez. 352     
  Kim, ihtiyacı dışında dilenirse, bu, onun başında bir ağrı ve midesinde de bir sancı olur. 353    
  Dâvet edilmediği bir yemeğe giden kimse, hırsız olarak girmiş, yağmacı olarak çıkmış olur. 354       
  İyiye yöneltme veya zoru kolaylaştırma maksadıyla bir iktidar sâhibi nezdinde, müslüman dostu için aracılık yapan kimseye, Allah, bütün ayakların tökezlediği sırat köprüsünden geçişinde yardım eder. 355            
  Tavla oynayan, elini domuz etine ve kanına batırmış kimse gibidir. 356         
  Bir aileye misâfir olan kimse, onların izni olmadan nâfile oruç tutmasın. 357             
  Bir bid’at sâhibine çıkışan kimsenin kalbini, Allah, güven ve iman duygusu ile doldurur. 358    
  Bir bid’atçıyı hor gören kimseyi, Allah, en büyük korkulu günde güvence altına alır. 359              
  Bedeni sağlıklı, gönlü hoş ve cebinde de yeteri kadar harçlığı olan kimse, sanki bütün dünyaya sâhip olmuş gibidir. 360  
  Allah, müslümanların işlerinden her hangi birinin yönetimini üstlenen kimsenin hayrını dilerse, ona, unuttuğunu hatırlatan, hatırladığına destek olan liyâkatli bir vezir nasib eder. 361    
  İnsanlara iyi davranan, fakat onlara zulmetmeyen; onlarla konuşan, fakat yalan söylemeyen; onlara söz veren, fakat sözünden caymayan kimse; insâniyeti mükemmel, adaleti müsellem, dostluğu elzem ve arkasından çekiştirilmesi harâm olan kimselerdendir. 362            
  Ağzına ve apış arasına sâhip olan kimse, cennete girer. 363    
  Kasten bana yalan isnad eden kimse, ateşteki oturma yerine hazırlansın. 364           
  Cennet, hoşa gitmeyen şeylerle kuşatılmıştır; cehennem ise hoşa giden şeylerle çevrilmiştir. 365       
  Öfkelendirildiğinde kendine hâkim olan kimse, Allah’ın sevgisini hak etmiştir. 366              
  Ben Cevâmi‘ul-kelim'le gönderildim ve düşmanı yıldırma duygusu ile desteklendim.    367    
  Ben, sabâ rüzgârı ile muzaffer kılındım; Âd kavmi ise lodos rüzgârı  debûr  ile helâk edildi. 368     
  Rabbin, çocuksu hayatı olmayan gençten hoşlanır. 369             
  Nasılsanız, öyle idâre edilirsiniz. 370      
  İnsanlar, kıyâmet günü, niyetleri üzere diriltilirler. 371             
  Yalancı şâhid, kıyâmet günü, dili ateş yalar vaziyette diriltilir.    372             
  Dilini ıslâh eden kimseye, Allah rahmet etsin. 373         
  Konuşup da kazanan veya susup da selâmet bulan kula, Allah rahmet etsin. 374      
  Abdest alırken parmak aralarını, yemekte de diş aralıklarını hilâlleyen kimselere Allah rahmet etsin. 375     
  Allah, mü’min kulunun rızkını, onun tahmin ettiği yolla vermekten imtinâ eder. 376              
  Fakirlik, az kalsın küfür olacaktı; hased de az kalsın kadere galebe çalacaktı. 377     
  Belâ, insanları tanıyan ve fakat, insanlar arasında yaşadığı hâlde, insanlarca tanınmayan kimseye mahsustur. 378     
  Mü’min, hıyânet etme ve yalan söyleme dışında, her huya yatkın olarak yaratılmıştır. 379              
  Oturmayacağınız şeyleri bina ediyorsunuz, yemeyeceğiniz şeyleri topluyorsunuz ve ulaşamayacağınız şeyleri ümit ediyorsunuz!. 380            
  Bir günü karşılayan niceleri var ki, onu tamamlayamaz; yarını gözleyen niceleri de var ki, ona ulaşamaz. 381  
  Kendisi tâkip altında olduğu hâlde, gaflet içinde yaşayan kimseye şaşarım. Ölüm her an peşinde olduğu hâlde devamlı dünyayı düşünen kimseye hayret ederim. Allah’ı râzı mı ettiğini yoksa onu kızdırmış mı olduğunu hiç düşünmeden, ağız dolusu gülen kimseye, doğrusu taaccüp ederim. 382         
  Ölümsüzlük diyârı olan âhirete gönülden inandığı hâlde, sırf aldatıcı dünya için çalışıp çabalayan kimseye, hayret doğrusu !. 383             
  Mü’minin şu durumuna hayret: And olsun ki, Allah, mü’mine, onun için sâdece hayır olan bir kazâ ile hükmeder. 384     
  Kıyâmet yaklaştıkça, insanların dünyaya karşı hırsları artar; bu durum, onları  Allah’dan  daha da uzaklaştırır. 385     
  Âdemoğlu ihtiyarladıkça, onda iki şey gençleşir: Mal hırsı ile ömür hırsı!. 386           
  Kalbler, kendine iyilik edeni sevme ve kötülük edenden nefret etme huyunda yaratılmışlardır. 387             
  Şakî ve saîd hakkında kalemin mürekkebi kurumuş; huy, yaratma, ecel ve rızık gibi dört şeyin de defteri kapanmıştır. 388  
  Allah, her kulun beş şeyini kesinleştirmiştir; hiçbir kul bunları aşamaz. Bunlar; ameli, eceli, eseri, rızkı ve yatandır. 389  
  Karşılaşacağın bütün şeylerin, mürekkebi kurumuştur. 390     
  Birilerine şu yüzüyle, birilerine de bu yüzüyle gelen iki yüzlü kimseleri, insanların en şerlileri olarak görürsün. 391         
  Eski sâlih şahsiyetler öncelikle gitmekte; geriye ise, sâdece Allah’ın hiç önem vermediği, hurma ve arpa döküntüsü gibi döküntüler kalmaktadır’. 392      
  İçinizden biri, kendi gözündeki merteği görmez de, arkadaşının gözündeki çöpü görür. 393    
  Senin sözüne inanan bir arkadaşına yalan bir söz nakletmen, hıyânetin en büyüğüdür. 394    
  Sanki hak, bu dünyada bizden başkalarına vâcib olmuştur! Sanki ölüm, orada, bizden gayrilere yazılmıştır! Sanki bizim teşyî ettiğimiz ölüler, bir müddet sonra, tekrar bize dönecek olan misafirlerdir! Onları kabirlerine indirir, sanki onlardan sonra hiç ölmeyecekmişçesine, miraslarını yeriz! Öğüt veren her şeyi unutmuş ve tehlike arzeden her şeye güven beslemiş bulunuyoruz. Başkalarının aybını bırakıp kendi aybı ile meşgul olan; helâlinden kazandığı malı hayır yolunda harcayan; ilim ve hikmet ehli ile düşüp kalkan; alçak karakterli ve günahkâr tabiatlı kimselerden uzak duranlara ne mutlu! Ve yine, ne mutlu o kimseye ki, nefsini kibirden arındırır, huyunu güzelleştirir, malının fazlasından infâk eder, sözünün fazlasını tutar ve sünnetle yetinip bid’ate taşmaz !. 395              
  Ne mutlu, kazancı temiz, içi uyumlu, dışı âlicenap olan ve insanların şerrinden uzak duran kimseye. Ne mutlu, ilmi ile amel edene !. 396       
  İslâm yoluna giren ve yeterli geçimi olup da, ona kanâat eden kimseye ne mutlu !. 397              
  Âdemoğlu! Sana yetecek kadar varlığa sâhip olduğun hâlde, sen, yine de azdıracak şeyler peşinde koşuyorsun. Âdemoğlu! Ne aza kanâat ediyor, ne de çokla doyuyorsun. 398    
  İsteyene yardım ediniz ki, ecir ve sevâba nail olasınız. 399       
  Sefere çıkınız ki, sıhhat bulasınız ve ganimet elde edesiniz. 400         
  Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; yatıştırınız, nefret ettirmeyiniz. 401          
  Bütün işlerinizde ölçülü olunuz; doğruluktan ayrılmayınız. 402           
  Seyrek ziyâret et ki, daha çok sevilesin. 403       
  Deveni, bağla da tevekkül et. 404
  Önce çoluk çocuğunun geçimini sağla. 405        
  İç yüzünü araştırırsan küsüp terk edersin; insanlara temkinli yaklaş. 406       
  İlmi, yazı ile kaydedin. 407           
  Az borçlan ki, hür yaşayasın. Az günah işle ki, ölümün kolay olsun. Çocuğunu hangi döl yatağına koyduğuna dikkat et; zîrâ kan damarları çok desîsecidir. 408              
  Vera’ sâhibi ol ki, insanların en iyi ibâdet edeni olasın. Kanâatkâr ol ki, insanların en şükürlüsü olasın. Kendin için istediğini, insanlar için de iste ki, mü’min olasın. Komşuna iyi davran ki, müslüman olasın. 409           
  Ebû Hüreyre! Komşunla iyi geçin ki, müslüman olasın. Arkadaşına iyi arkadaşlık göster ki, mü’min olasın. Allah’ın emirlerine uy ki, âbid olasın. Allah’ın taksimine râzı ol ki, zâhid olasın. 410    
  Dünyaya önem verme ki, Allah seni sevsin; insanların elindekine göz dikme ki, insanlar seni sevsin. 411       
  Dünyada, bir garib veya gelip geçen bir yolcu gibi ol; kendini de ehl-i kubûr yerine koy. 412    
  Sana şüphe veren şeyi, şüphe vermeyen şeye bırak. 413          
  Zâlim de olsa, mazlûm da olsa, arkadaşına yardım et. 414        
  Sen yerdekilere merhamet et ki, göktekiler de sana merhamet etsin. 415      
  Müsâmaha et ki, müsâmaha göresin. 416           
  Abdesti sindire sindire al ki, ömrün uzasın. Ev halkına selâm ver ki, evin bereketi artsın.  417    
  Mümkün mertebe, istemekten sakın. 418           
  Acı da olsa, hakkı söyle. 419         
  Nerede olursan ol, Allah’dan sakın. Bir kötülüğün peşinden hemen bir iyilik yap ki, o kötülüğü silsin. İnsanlara karşı da güzel huylu ol. 420    
  Bir selâmla da olsa, akrabâlık bağlarını canlı tutun. 421             
  Hediyeleşiniz ki, sevginiz artsın. Hicret ediniz ki, oğullarınıza bir şeref bırakmış olasınız. Soylu  kerîm  insanların sürçmelerini bağışlayınız. 422  
  Hediyeleşiniz; zirâ hediye, kini ve kırgınlığı yok eder. 423       
  Hediyeleşiniz ki, sevişesiniz. 424            
  Karşılıklı hediyeleşiniz; zirâ hediye, husûmeti def’eder. 425    
  Hediyeleşiniz; zirâ o, sevgiyi ikiye katlar ve iç sıkıntılarını giderir. 426           
  Hediyeleşiniz; zirâ hediye, kini ve garazı siler. 427       
  Hayrı', güzel yüzlüler yanında arayın. 428           
  Bir tek âyet de olsa, benden bir şey nakledin; İsrâiloğullari ndan bilgi aktarmanızın bir sakıncası yoktur. 429           
  Mü’minin firâsetinden sakınınız; zirâ o, Allah’ın nûru ile  bakar. 430  
  Yapılarda harâmdan sakınınız; zirâ harâm, temele konmuş bir tahrîb kalıbıdır. 431  
  Çocuklarınıza ikrâmda bulunun; onları güzel terbiye edin. 432           
  Ya hayır söyleyin, kazanın; ya da şerden susun, emniyette olun. 433              
  Dölleriniz için hayırlı eşler seçin. 434      
  Ağız tadını kaçıran ölümü, hiç hatırdan çıkarmayınız. 435        
  Zaman zaman, kalblerinizi dinlendiriniz. 436     
  Sarık sarınız ki, yumuşak huyluluğunuz artsın. 437       
  Çalışın; herkes, yaratılış gayesine uygun biçimde donatılmıştır. 438  
  Muhabbeti bol ve doğurgan kadınlarla evleniniz. Zîrâ ben, diğer peygamberlere, sizin çokluğunuzla üstünlük sağlayacağım. 439           
  Sahûra kalkın; zirâ sahûrda bereket vardır. 440              
  Yarım hurma ile de olsa, ateşten korununuz. 441          
  Cimrilikten sakının; zirâ o, sizden öncekileri helâk etmiştir. 442         
  Misvâk kıymığı kadar bir şeyle de olsa, insanlardan müstağnî olunuz. 443     
  Kadınları ziynetlerinden soyundurun ki, gelin odalarından ayrılmasınlar. 444            
  Eşlerinize nâzik davranınız; zîrâ onlar, sizlerin yanında, genç kızlıkları alınmış kimseler konumundadırlar. 445         
  Mallarınızı, zekâtla te’mînât altına alınız; hastalarınızı sadaka ile tedâvi ediniz; belâya karşı da duâyı hazırlıkta tutunuz. 446        
  Rikkatli anlarınızda duâ etme fırsatını kaçırmayın; zirâ onlar, birer rahmettir. 447     
  Yâ ze’l-Celâli ve’l-İkrâm. Ey Celâl ve Kerem sâhibi Allah’ım  niyâzına, aralıksız devâm edin. 448       
  Rızkı, yerin gizliliklerinde arayın. 449      
  Mümkün mertebe, dünya üzüntülerinden sıyrılın. 450             
  Yiyeceklerinizi ölçün ki, bereketlensin. 451       
  Üstünlüğü, ümmetimin merhametlilerinin yanında arayın ki, onların çevrelerinde yaşayasınız. 452       
  Yaşadığınız günlerin hayırlarını araştırınız ve Yüce Allah’ın rahmetinin esintilerini kaçırmayınız. Nitekim, Yüce Tanrı’nın rahmetinin bir kısım esintileri vardır ki, onları, dilediği kullarına değdirir. 453       
  Abdestinizi derli toplu alın ki, Allah da sizin derli topluluğunuzu korusun. 454        
Sabah namazını, tan vakti iyice ağarınca kılın; zîrâ onun ecri daha büyüktür. 455        
  Toprağa dokunun; zîrâ o, size karşı şefkatli bir anadır. 456      
  Sabah namazını, tan vakti iyice ağarınca kılın; zîrâ onun ecri daha büyüktür. 455      
  Halkı kendi hâline bırakın; Allah, onların bir kısmını bir kısmı vâsıtasıyla rızıklandırır. 457    
  İşlerinize, ketûmlukla destek olunuz. 458          
  İhtiyaçlarınızın başarıya ulaşmasına, gizliliğe riâyet ederek yardımcı olun; zîrâ her nimet sâhibi kıskanılır. 459           
  Tedâvî olunuz; zîrâ hastalığı veren, devâsını da vermiştir. 461             
  Dalkavukların yüzüne toprak saçın. 462              
  Ev satın almadan önce komşuyu, yola çıkmadan önce de arkadaşı araştırın. 460        
  Yönetici olduğunuzda, yönettiklerinize karşı iyi davranın; hizmetçilerinizin de kusurlarını bağışlayın.    463        
  Yemeklerinizi, müttakî olanlara yedirin; iyiliklerinizi de mü’minlere yapın. 464         
  Kalbi paslanmaya götüren aç gözlülükten Allah’a sığının. 465             
  Dünya peşinde, güzel güzel koşun; zîrâ herkes, yaratılış gayesine uygun olarak donatılmıştır. 466     
  Hem dünyanızı düzene sokunuz; hem de, yarın ölecekmişçesine âhiretiniz için çalışınız. 467    
  Selâmı yayın ki, selâmet bulasınız. 468    
  Selâmı yayın, yemek yedirin, akrabalarınızı arayın ve herkes uykuda iken geceleri namaz kılın ki, selâmetle cennete giresiniz.    469        
  Bana gösterdiğiniz hürmeti, ashâbıma da gösteriniz; zîrâ onlar, ümmetimin en hayırlılarıdır. 470      
  Akıllı kişilere danışınız ki, doğruyu bulasınız. Onlara isyân etmeyiniz; aksi hâlde, pişmân olursunuz. 472         
  Ölmeden evvel Rabbinize tövbe edin. Meşgul edilmeden önce güzel amellere karşı elinizi çabuk tutun. Aranızda bir bağ bulunan kimseleri sık sık hatırlayıp ziyâret ediniz. 473    
  Hadd cezâsını gerektiren suçlar dışında, insâniyetli kişilerin cezâsını bağışlayın. 474              
  Cömerdin hatâsına göz yumun; nitekim Allah, her sürçtüğünde onun elinden tutar. 475              
  Hastaları ziyâret edin, cenâzeleri teşyî edin; bu, size âhireti hatırlatır. 476     
  Sizin dünyadaki dirliğiniz, yolcu azığı kadar olsun yeter. 477  
  Beş şeyden önce beş şeyi ganimet bilin: İhtiyarlamadan önce gençliğinizin, hastalanmadan önce sıhhatinizin, fakirleşmeden önce zenginliğinizin, meşguliyet çoğalmadan önce boş vaktinizin ve ölmeden önce de hayatınızın kıymetini iyi bilin. 478              
  Kul, kendinden kendine bir hisse ayırsın: Dünyasından âhitetine ayırsın; ihtiyarlamadan önce gençliğinden ayırsın, ölmeden önce hayatından ayırsın. Zîrâ dünyadan sonra, cennet veya cehennem dışında başkaca gidecek bir yurt yoktur. 479    
  Dünyada, misâfir gibi olun. Mescidleri ev ittihâz edin ,. Kalblerinizi rikkate alıştırın. Çok düşünün ve ağlayın. Nefsî arzûlarınız sizi başkalaştırmasın. 480           
  Şâhidlere  tanıklara  ikrâm ediniz; zîrâ Allah, onlarla gerçekleri ortaya çıkarır ve onlarla zulmü savar. 481      
  Mazlûmun âhından sakın; zîrâ o, bulutlara yüklenip yerine hemen ulaştırılır. Allah Teâlâ:  İzzetim ve celâlim hakkı için, sana hemen yardım edeceğim  der. 482              
  Üç çeşit insana acıyın: Bir muhitin fakir düşmüş zenginine, zelîl olmuş azîze ve ahmakların ve câhillerin oyuncağı olmuş âlime !. 483      
  Bir avuç kötü hurma ile de olsa, akşam öğününü yeyiniz; zîrâ akşam öğününün ihmâli bedeni yıpratır. 484             
  Sizden aşağıda olanlara bakınız; sizden yukarıda olanlara bakmayınız. Zîrâ bu, Allah’ın size verdiği nimetleri hor görmemenize daha uygun bir davranıştır. 485         
  Müslümanların gelip geçtiği yollardaki zarar veren şeyleri bir kenara at ki, hasenâtın artsın. 486     
  Dostunu o kadar ölçülü sev ki, o, ileride bir gün düşmanın olabilir; düşmanına o kadar ölçülü husûmet besle ki, o da, ileride bir gün dostun olabilir. 487         
  Sana, Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum; zîrâ o, işinin başıdır. Sana, aynı zamanda, cihâdı tavsiye ederim; o da ümmetimin ruhbanlığıdır. Kendi nefsin için iyi bildiğin şeyler, seni, halkın kusurları ile uğraşmaktan alıkoysun. Hayır, dışında her şeyden dilini koru; böylece, şeytanına galip gelmiş olursun. 488       
  Kur’ân'ı, kötülüklerden alıkoyacak şekilde oku. Eğer o seni kötülüklerden alıkoymuyorsa, sen onu okumuş sayılmazsın. 489             
  Sana güvenen kimseye güven duygusu ver; sana hıyânet edene ise sen hıyânet etme. 490    
  İşçiye, ücretini, teri kurumadan veriniz. 491       
  Sen Allah’ın hakkını koru ki, O da senin hakkını korusun. Eğer Allah’ın hakkını gözetirsen, O’nu, önünde bulursun. Rahatlık zamanlarında Allah’a yaklaş ki, sıkıntılı anlarında da Allah sana yaklaşsın. Bil ki, sana isâbet edecek şeyden, senin kurtulman mümkün değildir; başına gelmeyecek olan şeyin de sana isâbet etme ihtimâli yoktur. Bilmiş ol ki, bütün yaratıklar Allah’ın vermeyi dilemediği bir şeyi sana vermek üzere elbirliği etseler, buna güçleri yetmez veya onlar, Allah’ın sana vermeyi dilediği bir şeye engel olmaya kalkışsalar, bunu da başaramazlar. İstediğin zaman, Allah Teâlâ’dan iste; yardım dilediğinde, Allah Teâlâ’dan yardım dile. Bil ki, zafer sabır iledir; ferahlık sıkıntı iledir; kolaylık güçlük iledir. Bilmiş ol ki, kalem, olacak her şeyin üzerinden geçmiştir. 492              
  Ne kadar yaşarsan yaşa, sonunda öleceksin; ne kadar seversen sev, sonunda ayrılacaksın; ne kadar çalışırsan çalış, neticede onun karşılığını göreceksin. 493        
  İyiliğe lâyık olsun olmasın, herkese iyilik edin. Eğer yapılan iyilik lâyıkını bulmuşsa, o, ona lâyıktır; yok, lâyıkını bulmamışsa, o takdirde, sen ona lâyıksındır. 494       
  Ey sıkıntı, şiddetlen; açılırsın!  495           
  İnfâk et yâ Bilâl; Arş’ın Sâhibi’nin azaltacağından hiç korkma!. 496      
  Gecenin karanlığında mescidlere yürüyen kimseleri, kıyâmet günü tam bir nûr ile müjdele!. 497           
  Eş seçiminde, dört şey göz önünde bulundurulur: Kadının; malı, güzelliği, soyluluğu ve dini. Sen, dindar olanını seç ki, mutlu olasın. 498            
  Altından kalkabileceğiniz amelleri tavsiye ederim; zîrâ siz bıkıp usanmadıkça, Allah bıkıp usanmaz. 499           
  Tarttığınızda, terâziyi biraz ağdırınız. 500          
Size bir zümrenin ulusu geldiğinde, onu ağırlayınız. 501           
  Size bir misâfir geldiğinde, ona ikrâmda bulununuz. 502         
  Öfkelendiğinde, sus!. 503             
  Biriniz, bir dostunu sevdiğinde, bunu, ona belli etsin. 504       
  İki halifeden birisine bîat edildiğinde, onlardan diğerini etkisiz hâle getiriniz. 505  
  Sizden birisi bir şey temennî ettiğinde, temennî ettiği şeye dikkat etsin; zîrâ o, isteklerinden hangisinin kayda geçtiğini bilemez. 506    
  Tutumlu olan, muhtâç olmaz. 507            
  Allah, kesinlikle kimseyi cehl ile azîz kılmamış; kesinlikle kimseyi de hilm ile zelil etmemiştir. 508        
  Merhamet duygusu, ancak şakî tabîatlı olandan sökülüp alınmıştır. 509         
  Hiçbir kul, kat’iyen, meşveretle bedbaht olmaz. Görüş sormaya tenezzül etmeyen de mutlu olmaz. 510     
  İstihare eden, hüsrâna uğramaz. İstişare eden pişmân olmaz^. Tutumlu olan da muhtâç duruma düşmez. 511          
  Harâmlarını helâl kabûl eden, Kur’ân’a inanmış olmaz. 512      
  Kul, sabırdan daha geniş bir rızık ile rızıklandırılmamıştır. 513            
  Bir mala sadaka karışırsa, kesinlikle onu helâk eder. 514          
  Sadaka vermekle mal eksilmez. Bir kimse uğradığı haksızlığı affederse, bununla, Allah mutlaka onun izzetini arttırır. 515              
  Benden sonraki dönemde, kadınlar kadar, erkeklere zarar veren bir baştan çıkarıcı  fitne  bırakmadım. 516      
  İstiğfâr eden kimse, günde yetmiş kerre tövbesini bozsa da, günahta ısrâr etmiş olmaz. 517    
  Allah, sadakasını düzgün veren bir kulun terekesine, iyi bir halef denk getirir. 518              
  Cehennem gibi, kaçanının uyuduğunu; cennet gibi de, isteklisinin uyuduğunu hiç görmedim. 519         
  Bir şeyde yumuşaklık, kesinlikle onu süsler; sertlik ise, onu çirkinleştirir. 520          
  Allah bir kulunu rezil etmek istediğinde, onu, ilim ve edebden mahrûm bırakır. 521              
  Allah, gönderdiği her derdin, şifâsını da göndermiştir. 522      
  Allah, hiçbir kulunu, dininde ve nâmûsundaki iffetten daha değerli bir ziynetle süslememiştir. 523              
  Bir kul, Allah’ın nimetini yüksünürse, Allah da o kulun geçimini yüksünür. 524        
  Allah, dünyada bir kulun günahını örtmüşse, kıyâmet günü, artık o günahla onu bir daha mahcup etmez. 525             
  Yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet eden bir gence, Allah da, yaşlılığında kendisine hürmet eden birisini bahşeder. 526          
  Aşırı sevinç dolan evi, peşinden gözyaşı basar. Hiç bir sevinç yoktur ki, peşinden bir üzüntü gelmemiş olsun. 527          
  Allah bir kula gözetim vazifesi verir de, o, öğüdüyle onların yükünü hafifletmezse, Allah ona cenneti harâm kılar. 528          
  Allah’ın, halkı görüp gözetme vazifesini verdiği bir kimse, şâyet gözettiğini aldatır bir hâl üzere ölürse, Allah ona cenneti harâm kılar. 529       
  Müslümanlar içerisinde, birlikte çalıştığı devlet başkanına itâatkâr olan ve ondan da, Allah’ın rızâsına uygun buyruklar alan uyumlu bir vezir kadar sevâbı çok bir kimse yoktur. 530    
  Hiçbir mü’min yoktur ki, bu dünyadan ayrılıncaya kadar, zaman zaman, kendisinden ayrılmayan bir günah ona dokunmamış olsun. 531          
  Güneşin her doğuşunda, iki yanında iki melek durarak şöyle der: Yâ Rabbi! Malını infâk edenin karşılığını hemen ver; imsâk edenin malını da hemen telef et!. 532      
  Makam ve mal düşkünlüğünün müslüman kişinin dininde yaptığı tahrîbât, koyun ağılına dadanan iki kurdun verdiği tahribattan daha hızlıdır. 533           
  Allah’a, dinde derin bilgi sâhibi olmaktan daha üstün bir şeyle ibâdet edilmez. 534              
  Allah’a ibâdet edilen şeyler içerisinde, sıla-i rahimden daha çabuk sevâbı verilen bir şey yoktur. Allah’a isyan edilen şeyler içerisinde de, azgınlıktan daha tez cezâsı verilen bir davranış yoktur. 535            
  Kendisine isteme  dilenme  kapısını açan bir kimseye, Allah da mutlaka fakirlik kapısını açar. 536       
  Sizler, dünyadan daha ne bekliyorsunuz?! Azdıran bir zenginlik mi; yoksa unutturan bir fakirlik mi; veya sıhhati bozan bir hastalık mı; veyahut bunatan bir ihtiyarlık mı; ya da techîz ve tekfini gerektiren bir ölüm mü?. 537     
  Mü’mine; iyileşmeyen bir dert, bitkinlik, hastalık, incinme, kaygı ve hattâ onu tedirgin eden bir üzüntü dokunmuşsa, Allah, bununla, onun günahlarından bir kısmını örtmüş olur. 538       
  Allah’a kavuşuncaya dek dilenmeye devâm eden bir kulun yüzünde, kıyâmet günü bir et parçası bulunur. 539           
  Mü’min, bir yılan deliğinden iki def’a sokulmaz . 540    
  İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez. 541            
  Kazâyı, ancak duâ def’eder; ömrü de ancak iyilik uzatır. 542    
  Ancak sürçen, halim-selim olur; ve yine ancak, tecrübeli olan bilge olur. 543           
  Cehâletten daha beter bir fakirlik; akıldan daha gelirli bir zenginlik; kendini beğenmişlikten daha korkunç bir yalnızlık; danışmaktan daha sağlam bir destek; tedbir gibi bir akıl; ahlâk güzelliği gibi bir itibâr; kötülükten vazgeçme gibi bir sakınma; tefekkür gibi bir ibâdet; hayâ ve sabır gibi bir iman yoktur.    544          
  Ergenlikten sonra, yetimlik olmaz. 545    
  İslâm’da, hasmâne ittifak yoktur; ancak câhiliye devrinde yaptıklarınıza sâhip çıkın. 546              
  İslâm’da, bekâr kalma yoktur. 547            
  Fetihten sonra hicret yoktur. 548             
  Güvenli olmayanın imânı yoktur; sözünde durmayanın da dini yoktur. 549     
  Okuyup üflemeye  rukye , sâdece, göz değmesi  nazar  ve zehirli hayvan sokmasına karşı izin verilmiştir. 550     
  Üç günden fazla dargınlık yoktur. 551     
  Günah; istiğfâr ile büyük günah olmaz; ısrar ile de, küçük günah olmaz. 552            
  Sıkıntı dediğin, borç sıkıntısıdır; ağrı dediğin de, göz ağrısıdır. 553                
  Kur’ân okuyan kul, fakirleşmez; artık, onun ötesinde bir zenginlik yoktur. 554         
  Bu hususta,  Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme iftira edenler hakkında bu dünyada cezaları muhakkak kesilmiştir. artık bir daha iki keçi toslaşmaz. 555     
  Sakınma, kadere fayda vermez. 556         
  Mü’min saldırgan olamaz. 557      
  Bir kadının yönettiği ülke, iflâh olmaz. 558         
  Mü’minin, nefsini zelil etmesi yakışık almaz. 559          
  Küfürbaz olmak, bir dosta yakışmaz. 560            
İki yüzlü kimsenin, Allah katında emin olması yaraşmaz. 561     
  Anne-baba ve âdil yöneticiden başkasına yaltaklanmak uygun olmaz. 562     
  Riyazetin seçkin kimselerden başkasına yaraşmadığı gibi; iyilik de, soylu ve dindâr kimselerden başkası nezdinde gereğince değerlendirilmez. 563          
  Hâlık’ın günah saydığı hususlarda, mahlûka asla itâat edilmez. 564    
  Komşusunun, şerrinden emin olmadığı kimse, cennete giremez. 565            
  Koğuculuk eden, cennete giremez. 566              
  Bir müslümanın, bir müslümanı dehşete düşürmesi helâl değildir. 567          
  Bir kimsenin, üç günden fazla dostuna darılması helâl olmaz. 568      
  Ne zenginin, ne de güçlü kuvvetli sağlıklı kimsenin sadaka alması helâl olur. 569    
  İnsanlar, kendi kendilerinden özür diledikleri müddetçe helâk olmazlar. 570            
  Kalbi istikâmet üzere olmadıkça, bir kulun imanı müstakim olmaz. Dili düzgün olmadıkça da kalbi düzgün olmaz. 571     
  Bir kimse, kendisi için istediği bir iyiliği, arkadaşı için de istemedikçe mü’min olamaz. 572    
  Kul, kendisine isâbet edecek şeyden kurtulmanın mümkün ol-madığını ve başına gelmeyecek olan şeyin de ona isâbet etme ihtimâlinin bulunmadığını bilinceye kadar, imanın hakikatine ulaşamaz.    573          
  Şu üç haslet kendisinde oluncaya kadar, kul, imanını kemâle erdiremez. Bunlar; ev halkına geçim sıkıntısı çektirmeyecek kadarından infâk etme, kendi nefsine karşı insaflı olma ve gönül rızâsıyla selâmı esirgememedir. 574         
  İnsanlara merhamet etmeyene, Allah da merhamet etmez. 576           
  Sizden biriniz, dilini tutmasını öğreninceye kadar, imanın hakikatine ulaşmış olmaz. 575              
  Mü’min, komşusu aç iken kendi karnını doyurmaz. 577           
  Âlim, sonu cennete varıncaya dek, ilme doymaz 578     
  Bu iş gittikçe şiddetini artırır; dünya, gittikçe yüz çevirir; insanlar, gittikçe cimrileşir; kıyâmet, insanların şerlileri üzerine kopar; Meryem oğlu İsa’dan başka da Mehdî yoktur. 579-a
  İnsanların içinde bulunduğu hiçbir zaman yoktur ki, bir sonraki, öncekinden daha beter olmasın!.    579-b  
  Erkekler azalıp kadınlar çoğalmadıkça, kıyâmet kopmaz. 580  
  Bir kimse, bir kimsenin dünyada aybını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. 581      
  Kendisine tanıdığın hakkı, aynen sana da tanımayan kimsenin arkadaşlığında hayır yoktur. 582  
  Bir kimse, iki gözü gider de, ona sabreder ve ecrini Allah Teâlâ’dan beklerse, cennete girer. 583      
  Bir kimse, sakıncası olmayandan sakınıp, sakıncası olanı da bırakmadıkça, müttakî olma mertebesine ulaşamaz. 584            
  Ümmetimden hakkı üstün kılacak bir grup insan, Allah’ın emri gelinceye  kıyâmet' e  kadar, dâimâ buluna gelecektir. 585          
  İnsanın nefsi, borcu ödeninceye kadar, ona asılmış olarak duracaktır. 586     
  Kul, bir sonraki namazı gözetlediği müddetçe, onun namaz kılma hâli devam eder. 587              
  Arkadaşının başına gelen belâ ve musibete sevinç gösterisinde bulunma; yoksa Allah onu musibetten kurtarır ve seni imtihâna alır. 588           
  Dehre  zaman’a  sövmeyiniz; zîrâ Allah, dehrin kendisidir. 589           
  Sultâna sövmeyiniz; zîrâ o, yeryüzünde Allah’ın gölgesidir. 590          
  Ölülere sövmeyiniz; dirileri rahatsız edersiniz. 591       
  Ölülere sövmeyiniz; zîrâ onlar, Allah’a sundukları amellerle artık başbaşa kalmışlardır.    592    
  Hiç kimse, dostunun hediyesini reddetmesin; şâyet bulursa karşılığını versin. 593  
Giydirmediğin kimsenin elbisesine elini sürme. 594       
  Yarım hurma ile de olsa, sâili boş çevirme. 595  
  Müslümanları arkasından çekiştirmeyiniz ve onların ayıp ve kusurlarının peşine düşmeyiniz. 596      
  Kimsenin hayâ perdesini yırtmayınız.    597     
  Hiçbir iyiliği küçümsemeyiniz. 598          
  Arkadaşınla bir yerde buluşmak üzere sözleşip de, sözünde durmamazlık etme. 599              
  Hiç kimse, başına gelen bir musibetten dolayı ölümü temenni etmesin. 600             
  Herkes, kesinlikle, Allah’a hüsnü zan besleyerek ölsün. 601    
  Birbirinizle hasedleşmeyiniz. Alım-satımda, pey sürerek sun’î fiyat artışı oluşturmayınız. Karşılıklı kin ve husûmet beslemeyiniz. Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş kardeş yaşayınız. 602          
  Her şeye kusur bulanlardan da, aşırı övgü düzenlerden de, namus ve haysiyete dil uzatanlardan da ve sahte ölümcüllerden de olmayınız. 603        
  Sonunun nasıl geldiğine bakmadan, herhangi bir kimsenin ameli, sizde hayranlık uyandırmasın. 604  
  Bir kimsenin müslümanlığı, aklının gerçeğine vâkıf oluncaya kadar, sizde hayranlık uyandırmasın. 605  
  Beni, binekli yolcunun su kabı yerine koymayınız. 606           
  İnsanlara olan saygınız, sizi, doğru bildiğiniz gerçekleri yerine getirmekten alıkoymasın. 607    
  Bir erkekle bir kadın başbaşa halvet olmasın; yoksa onların üçüncüsü de şeytan olur. 608            
  Hiç kimseyi, Allah’ın hoşlanmadığı bir şeyle hoşnut etmeye çalışmayın. Hiç kimseyi, Allah’ın sana verdiği rızıkdan dolayı övmeyin. Ve hiç kimseyi de, Allah’ın sana vermediği şeyden dolayı yermeyin. Zîrâ, hiçbir harîsin hırsı, Allah’ın rızkını sana doğru süremediği gibi; hiçbir karşı koyanın karşı koyması da, o rızkı, senden geri çeviremez.    609    
  İdârecilik talebinde bulunma: Şâyet bir görev sana istemeksizin verilirse, sen, Allah’ın desteğine mazhar olursun; yok, o görev sana, senin talebin sonucu verilirse, o zaman da, kendi kaderine terkedilirsin. 610  
  Çocuk, ele avuca sığmaz hâle gelmedikçe; kış, sıcaktan ortalığı yakıp kavurmadıkça  ‘}; kötüler çoğalıp, iyiler azalmadıkça; küçük büyüğe, alçak karakterli yüksek karakterliye saldırmadıkça kıyâmet kopmaz. 611          
  Meşveretten sonra, hiç kimse, kesinlikle helâk olmaz. 612       
  İdâre edenler doğru yolda ve doğruyu gösteren kimseler olduğu müddetçe, serkeş ve bozuk da olsa, idâre edilenler kesinlikle helâk olmazlar. 613     
  Özür dilenecek şeyden sakın. 614           
  Övmekten sakının; zîrâ o, boğazlamaktır. 615    
  Günahları küçümsemekten sakınınız; zîrâ onların her birinin, Allah’tan bir tâlibi vardır. 616    
  İnsanlarla didişmeyiniz; zîrâ didişmek, çirkinlikleri ortaya çıkarır, güzellikleri ise gömer. 617    
  Çöplükte biten yeşilliklerden sakının. 618          
  Borçtan sakının; zîrâ o, geceleri bir üzüntü, gündüzleri ise bir zillet vesilesidir. 619              
  Zandan sakının; zîrâ o, sözün en yalanıdır. 620              
 Kâfir de olsa, mazlûmun âhını almaktan sakının. 621     
  İfâdenin, sihirli olanları da bulunur. Şiirin, hikmetli olanları da mevcuttur. Sözün hedefe ulaşmayanları da olur. İlim tahsil edip câhil kalanlar da vardır. 622        
  Benim ümmetim, Allah’ın rahmetine mazhar olmuş bir ümmet  ümmet-i merhûme 'dir’ 623    
  Ahde vefâ imandandır. 624           
  Hüsnüzan beslemek, ibâdet güzelliğinin işâretidir. 625           
  Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. 626            
  Din, kolaylıktır. 627            
  Allah’ın dini, insan fıtratına uygun olan kolay bir dindir.    628          
  Sevâbı  hemen verilen tâat, sıla-i rahimdir. 629             
  Hikmet, şereflinin şerefini artırır. 630      
  Helâli  harâm sayan, aynen harâmı helâl kılan gibidir. 631        
  Dünya ehlinin bütün değerleri, hemen hemen, işte bu maldan ibarettir. 632             
  Hakkı olan, konuşur. 633  
  Mekârim-i ahlâk, cennet ehlinin amellerindendir. 634              
  Güzelin en güzeli, güzel ahlâktır. 635     
  Bir ailenin azadlı kölesi, kendilerinden sayılır. 636        
  Cennet ehlinin ekserisi, safdil olanlardır. 637     
  Cennet sâkinlerinin daha azı, kadınlardır. 638    
  Allah Teâlâ’dan kula yardım, rızkı kadar gelir; sabır da, musibetin derecesine göre yetişir. 639    
  En büyük iyilik, insanın, babası öldükten sonra, baba dostlarını arayıp sormasıdır. 640              
  Şeytan, âdemoğlunun kan damarlarında dolaşır. 641     
  Halkın Allah’a en çok şükredeni, insanlara en çok teşekkür edenidir. 642      
  Bu malı; vermek bir türlü fitnedir, tutmak bir türlü fitnedir. 643           
  Bu ümmetin azâbı, dünyasında çektirilmiştir. 644          
  İnsan, kendisine dokunan bir günahla, rızıktan mahrûm bırakılır. 645            
  Allah’ın öyle kulları vardır ki, Allah’a yemin etseler, Allah onların yeminini doğru çıkarır. 646    
  Allah’ın öyle kulları vardır ki, insanların iç dünyalarını, işaretlerinden hemen tanırlar. 647              
  Allah’ın nice kulları vardır ki, onları, halkın ihtiyaçlarını karşılamak için yaratmıştır. 648              
  Dünyalık olan bir şeyi yükselttiğinde, akabinde onu tekrar alçaltmak, Allah’ın bir hakkıdır. 649            
  Yazılan mektûba cevap vermek, aynen, verilen selâmı almak gibi bir görevdir. 650  
  Üstü kapalı  kinâyeli  konuşmada, yalan’dan bir kurtuluş vardır. 651  
  İnsanın yediği en temiz şey, kazancıdır; çocuğu da, insanın kazancındandır. 652     
  İnsanı yere seren bir fakirlik veya insanı altında ezen bir borç hâli dışında, dilenmek helâl olmaz. 653       
  İlimle, az amel çoktur; cehille, çok amel azdır. 654        
  İnsan, ahlâk güzelliği ile oruç tutan, namaz kılan kimselerin derecesine ulaşır. 655              
  Her dinin, bir temel ahlâkı vardır; bu dinin temel ahlâkı da haya’dır. 656        
  Her şeyin bir şerefli yeri vardır; meclislerin en şerefli yeri ise kıbleye yönelinen kısmıdır. 657    
  Her ümmetin bir fitnesi vardır; benim ümmetimin fitnesi de  mal. dır. 658     
  Her çalışanın bir amacı vardır ve bütün çalışanların nihâî amacı ise, ölüm’dür. 659  
  Her iş yapanın  ibâdet edenin , muhakkak bir parlak dönemi, her parlak döneminse bir de sönük devri olur. 660     
Her sözün bir mihengi, her hakkın da bir hakikati vardır. 661    
  Her hükümdârın bir koruluğu vardır; Allah’ın koruluğu ise harâmlarıdır. 662            
  Her oruçlunun bir duâ ediş tarzı vardır. 663       
  Her şeyin bir kapısı vardır; ibâdetin kapısı da oruçtur. 664     
 Her şeyin bir mâden ocağı  merkezi  vardır; takvânın ocağı da âriflerin kalbleridir. 665              
  Her şeyin bir kalbi vardır; Kur’ân’ın kalbi de Yâsîn’dir. 666       
  Her peygamberin bir duâ ve niyâz hakkı vardır; bense, bu duâ hakkımı, kıyâmet günü, ümmetime şefâat olarak sakladım. 667      
  Mü’min, toprağa veya binâya yaptığı masraf dışında, her harcamasından dolayı sevâb kazanır. 668              
  Hased, ateşin odunu yediği gibi, bütün iyilikleri yer bitirir. 669           
  İnsanları cehenneme sokan şeylerin başında, vücûdunun iki boşluğu gelmektedir: Ağzı ve cinsiyet organları. 670-a
  İnsanları cennete koyan şey, Allah korkusu ve ahlâk güzelliğidir. 670-b        
  Din, garib olarak başlamıştır ve başladığı gibi tekrar garibliğe dönecektir. Ne mutlu o gariblere!. 671          
  Fitne gelir, insanları târumâr eder gider; bundan sâdece, ilmi sâyesinde âlimler kurtulurlar. 672        
Göz değmesi  nazar , adamı mezara, deveyi de kazana sokar. 673         
  Elbisesini, çalımlı bir edâ ile ikide bir yukarı çeken kimsenin, Allah kıyâmet günü yüzüne bakmaz. 674             
  Allah, bütün işlerde yumuşak huyluluğu sever. 675      
  Allah Teâlâ güzeldir, güzelliği sever. 676           
  Allah, duasında usandırırcasına ısrâr edenleri sever. 677         
  Allah, kendisini gizleyen ve ehl-i takvâ olan evliyâyı sever. Onlar ki, yoklusunda arama ihtiyâcı duyulmazlar; varlığında tanınmazlar ve çağrılmazlar. Onların kalbleri, her tozlu karanlığın içinin çıkan hidâyet kandilleri gibidir. 678      
  Allah, geçimini el san’atı ile sağlayan mü’mini sever. 679         
  Allah, her hüzünlü kalbi sever. 680         
  Allah, yüce ve şerefli işleri sever; kötü ve seviyesiz işlerden hoşlanmaz. 681            
  Allah, günah işlerin terkedilmesini sevdiği gibi, ruhsat verilen işlerin yapılmasını da sever. 682     
  Allah, şehevâtın gelişi sırasında, keskin görüşü; şüpheler karşısında kâmil aklı; bir kaç hurma ile de olsa cömertliği ve bir yılan öldürmekle de olsa şecâati sever. 683           
  Senin Rabbin, bütün hamd ü senâları sever. 684           
  Allah, hatırşinâs ve güler yüzlü kimseyi sever. 685        
  Allah, kulunun tövbesini, canı boğazına gelinceye kadar, kabûl eder. 686      
  Ne cisminden, ne de malından hiçbir hayır sağlanmayan ifrit karakterli kötü kimseleri Allah sevmez. 687    
  Allah, sizin; namaz kılarken abesle iştigâl etmenizden, oruçlu iken şehevî ve kaba söz söylemenizden ve kabristanda gülmenizden hoşlanmaz. 688    
  Allah, size; dedi-koduyu, mal isrâf etmeyi ve çok üstelemeyi yasaklamıştır. 689       
  Allah, müslümana karşı kıskançtır; öyleyse, o da kıskanç olsun. 690  
  Allah, yalnız acıma duygusu olan kullarına merhamet eder. 691          
  Allah, sadaka ile, yetmiş kötü ölümü savuşturur. 692   
  Allah, kuluna, işlediği bir kısım günahtan dolayı bile fayda sağlar. 693           
  Allah, bu dini, günahkâr  fâcir  bir adam eliyle de güçlendirir. 694      
  Allah, bir şey yiyip de buna hamd eden veya bir şey içip de buna hamd eden kulundan çok hoşnut olur. 695         
  Allah, bir kuluna bir nimet ihsân ettiğinde, onun, o kulun üzerinde görülmesinden hoşlanır. 696            
  Allah, ilmi, insanlar arasından söküp almak sûretiyle kaldırmaz; ancak, âlimlerin ölümü ile ilmi de ortadan kaldırmış olur. 697       
  Allah, âhiret niyetine dünyayı verir de, dünya niyetine âhireti vermeyebilir. 698        
  Allah, kendisine ellerini açan kulunun iki elini boş çevirmeyi, şânına lâyık görmez.    699    
  Allah, bana, bütün yeryüzünü mescid ve temiz kılmıştır. 700  
  Allah, benim için, yeryüzünü bir noktaya dürdü de, ben, onun, doğusundan batısına her tarafını gördüm. Ümmetimin mülkü ise, benim için dürülen yerlere ulaşacaktır. 701              
  Allah, ümmetimin zihinlerinden geçen şeyleri, konuşmadıkları veya işlemedikleri müddetçe, bağışlamıştır. 702         
  Allah, ölçü ve adaletiyle, sevinç ve ferahlığı yakîn ve rızâda kıldığı gibi; üzüntü ve kederi de, şüphe ve hoşnutsuzlukta kılmıştır. 703          
  Allah, kıskanmayı kadınlara, cihâdı ise erkeklere yazmıştır. Kim bunlara göğüs gererse, ona, şehid sevâbı gibi sevâb verilir. 704    
  Allah, her konuşanın dilinin yanındadır. 705      
  Allah, hayrını dilediği zümreyi imtihan eder. 707           
  Allah, sözünden râzı olmadıkça, hiçbir kulun amelini kabul etmez. 706         
  İnsanların, kıyâmet günü en çok azâb çekecek olanı, Allah’ın, ilminden kendisini yararlandırmadığı âlimdir. 708        
  Kıyâmet günü, Allah’ın katında insanların en kötüsü, edebsizce davranışlarından sakındıkları için, çevresinin kendisinden uzaklaştığı kimsedir.    709             
  Kıyâmet günü, insanların en kötüsü, başkasının dünyası yüzünden, kendi âhiretini hebâ eden kimsedir. 710              
  İnsanların en bedbahtı, dünyanın fakirliği ile âhiretin azabının, üzerinde toplandığı kimsedir. 711           
  Benden sonra, ümmetimin şu üç davranışından endişe ediyorum: Âlimin zellesi, insafsızın hükmü ve peşinden gidilen nefsânî arzular!. 712       
  Ben, ateşten uzaklaştırmak için eteklerinizden tutuyorum; sizler ise, kelebek ve çekirgelerin kendilerini attıkları gibi, körü körüne ateşe hücum ediyorsunuz. 713      
  Biz, bu yönetim işinde, kendi tâlip olanları kullanmayız. 714    
  Sen, bir şeyi, Allah’dan sakınarak bırakırsan, Allah da sana, ondan daha hayırlısını verir. 715    
  Mü’min kardeşinin gönlüne sevinç sokmak, mağfireti gerektiren davranışlardandır. 716              
  Herkese selâm verip hâl-hatır sormak, günahlardan bağışlanmaya vesile olan bir davranıştır. 717        
  Dünya; tatlıdır, hoştur. Ve Allah, orada sizi istihlâf etmiş olup, nasıl amel ettiğinize bakmaktadır. 718     
  Âdemoğlunun kalbinin, her vâdîde bir şûbesi vardır. Şâyet onun kalbi, bütün bu şûbelerin peşine takılırsa, Allah, onu hangi vâdîde helâk edeceğini hiç umursamaz. 719              
  Bu din, çok sağlamdır. Onunla, yumuşak bir tarzda uğraş; Allah’a ibâdeti, nefsine nefret ettirme. Zîrâ bineğini yoran insan, ne yol alabilir, ne de bir binek bırakır. 720             
  İnsanın, misafirini evin kapısına kadar geçirmesi, sünnet olan bir davranıştır. 721    
  Rûhulkudüs  Cebrail Aleyhisselâm , hiçbir nefsin, rızkını tamamlayıncaya kadar kesinlikle ölmeyeceğini benim gönlüme ilhâm etti. Binâenaleyh, Allah Teâlâ’dan sakının ve rızık peşinde güzel güzel koşun. 722  
  Utanmadıktan sonra dilediğini yap , sözü, ilk peygamberlik müessesesinden itibâren insanların idrâk edegeldikleri bir kelâmdır. 723  
  Namaz kılan kimse  musallî , Mülkün Sâhibi’nin kapısını çalmış olur. Nitekim kim ısrârla kapıyı çalarsa, kapı ona açılmaya yüz tutar.    724          
Namaz da, bir meşguliyettir. 725   
  Rabbim bana; sözümün bir zikir, susmamın bir fikir ve bakışımın bir ibret bakışı olmasını emretti. 726           
  Ben, bir rahmet kaynağı ve doğru yol göstericisiyim. 727         
  Aczin  cahilliğin  şifâsı, suâldir. 728         
  Değerli insanın değerini, ancak değerli olanlar bilir. 729          
  Ben, sâdece mekârim-i ahlâk’ı tamamlamak üzere gönderildim. 730              
  Ben, daha çok, ümmetimi doğru yoldan saptıran idârecilerden korkuyorum. 731      
  Ameller, ancak son durumlarına göre değerlendirilir. 732        
  Ameller, sâdece niyetlere göredir. 733    
  El çırpma, sâdece kadınlar içindir. 734    
  Dünyada, kala kala belâ ve fitne kaldı. 735          
  Süt emme, açlıktan kaynaklanır. 736        
  Bu kalbler, aynen demirin paslandığı gibi paslanır. Yâ Resûlallah, onun cilâsı nedir? diye sorulunca:  Ölümü hatırlamak ve Kur'ân okumaktır  buyurmuştur. 737             
  Uyanık olun! Cennetlik işler, sarp ve engebeli bir yol gibi meşakkatlidir. Cehennemlik işler ise, düz ve pürüzsüz bir yol gibi kolaydır. 738         
  Haber, gözle görme gibi değildir. 739     
  Fâsık hakkında konuşulanlar gıybet değildir’. 740         
  Başkasının mülküne ağaç diken zâlimin, onda hakkı yoktur. 741         
  Yaltaklanma, mü’min tavrı değildir. 742              
  Ölümden sonra, artık bir hoşnut ve râzı edici yoktur. 743         
  Bizim dışımızdakilere benzemeye yeltenen, bizden değildir. 744       
  Allah rızkını bollaştırdığı hâlde, hâlâ çoluk-çocuğunun rızkını kısan kimse bizden değildir. 745             
  Kur’ân ile tegannî etmeyen bizden değildir. 746           
  Büyüklere saygı göstermeyen, küçüklere sevgi beslemeyen; marûfla emir ve münkerden nehy etmeyen kimse, bizden değildir. 747           
  İki kişi arasını bulan kimse, yalancı değildir; o, ya hayır söyler, ya da hayrı arttırır. 748              
  Gerçek zenginlik, mal çokluğunda değil, göz tokluğundadır. 749       
  Gerçek kahraman, güreşte yenen değil, öfke ânında nefsini yenendir. 750    
  Allah nezdinde, duâ kadar makbûle geçen bir şey yoktur. 751            
  Azgınlık kadar, cezâsı daha çabuk verilen bir suç yoktur. 752              
  Mü’minden başka, yaptığı şey bin misli hayırlı olan başkaca bir şey yoktur. 753        
  Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve verip geçtiğin dışında kalanlar, senin malın değildir. 754              
Zikrin hayırlısı gizli /hafî/, rızkın hayırlısı da yeterince olanıdır. 755     
  Hasta ziyaretinin en uygunu, kısa kesilenidir’’. 756       
  Oturacak yerlerin en iyisi, geniş olanıdır. 757     
  Dininizin en hayırlısı, en kolay olanıdır. 758       
  Nikâhın en hayırlısı, külfetsiz olanıdır. 759         
  Sadakanın hayırlısı, vereni fakirleştirmeyecek olan sadakadır. 760       
  Amelin en hayırlısı, yararlı olanıdır. En hayırlı gidişât, uyulan gidişâttır. Kalbe konan duyguların en hayırlısı da, yakîn duygusudur. 761          
  İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır. 762     
  Allah katında, arkadaşların en hayırlısı, arkadaşlarına iyi davrananlardır. 763             
  Yol arkadaşlarının en iyisi, dört kişilik olandır. Öncü birliklerinin en iyisi, dört yüz kişilik olandır. En iyi ordu ise, dört bin kişiden oluşandır. 764  
  Sizin en hayırlınız, Kur’ân'ı öğrenen ve öğretenlerdir. 765        
  Sizin en hayırlınız, hâne halkına karşı en iyi davrananınızdır. 766        
  Sizin en hayırlınız, hayrı umulan ve şerrinden emin olunanınızdır. 767          
Sizin evlerinizin en hayırlısı, içinde yetîm barındırılan evdir. 768           
  Malın hayırlısı, sıravârî dikilmiş aşılı bir hurma bahçesi ile döl döşü çok bir kısraktır. 769              
  Kadınların namaz kılacakları mekânların en hayırlısı, evlerinin içidir.    770             
  Sizin giyeceğinizin en iyisi, beyaz; sürmelerinizin en iyisi de ismid’dir. 771              
  Gençlerinizin en iyisi, yaşlılarınıza benzeyenidir; yaşlılarınızın en kötüsü ise, gençlerinize benzeyenidir. 772      
  Erkek saflarının en uygunu, ön saflar; en uygunsuzu ise, arka saflardır. Kadın saflarının en uygunu, arka saflar; en uygunsuzu ise, ön saflardır’. 773      
  Veren el, alan elden daha hayırlıdır. 774             
  Az olup da yeterli olan, çok olup da oyalayandan daha hayırlıdır. 775              
Dünyâ bir servettir; bu servetin en değerlisi ise, sâliha bir eştir. 776    
  Yalnızlık, kötü arkadaştan daha hayırlıdır; iyi arkadaş ise yalnızlıktan daha iyidir. İç açıcı söz söylemek, sükûttan daha hayırlıdır; sükût da, iç karartıcı söz söylemekten daha iyidir  . 777  
  Sünnet olan az bir amel, bid’at olan pek çok amelden daha hayırlıdır. 779      
  Sizin en hayırlılarınız, kadılık görevini en iyi yapanlarınızdır. 781        
  Sizin en hayırlılarınız, günahla imtihan edilip de tövbe edenlerinizdir. 780    
Sizin en hayırlılarınız, kadılık/hakimlik görevini en iyi yapanlarınızdır. 781      
  Mü’minlerin en iyileri, tok gözlü olanlar; onların en kötüleri ise, açgözlü olanlardır.    782    
  Ümmetimin en hayırlıları, âlimleridir; âlimlerin de en hayırlıları, halîm-selîm olanlarıdır. 783    
  Ümmetimin en hayırlıları, öfkelendiklerinde öfkelerini yatıştıran keskin tabiatlı kimselerdir. 784       
  Sadakanın en iyisi, dil sadakasıdır. 785   
  En iyi sadaka, dargınların aralarını bulmadır. 786           
  Sadakanın efdal olanı, içinde kin ve düşmanlığını gizleyen yakın akrabâlara verilen sadakadır. 787       
  İbâdetin efdali, sıkıntının gitmesini beklemektir. 788   
  Ümmetimin ibâdetlerinin en faziletlisi, Kur’ân okumaktır. 789             
  Hasenâtın en üstünü, sohbet arkadaşlarına edilen ikrâmdır. 790         
  Cihâdın en üstünü, haksızlık eden bir yöneticinin karşısında, bir hakikati söylemektir’,  791    
  Erdemlerin en üstünü, seninle ilişiğini keseni senin arayıp sorman; seni mahrum bırakana senin vermen ve sana haksızlık edeni senin bağışlamandır. 792        
  İbâdetin en üstünü, dinde bilgi sâhibi olmadır; dindarlığın en üstünü de,  vera  dır. 793              
  İlmin değeri, ibâdetinkinden daha üstündür. 794          
  Aç bir karnı doyurmaktan daha üstün bir amel yoktur. 795       
Kul, Allah’a, gizli bir secdeden daha üstün bir şeyle yaklaşamaz. 796   
  Hiçbir baba, çocuğuna, güzel edebten daha değerli bir bağışda bulunmuş değildir. 797              
  Allah’a göre kulların en sevimlisi, ehl-i takvâ olup da kendisini gizleyenlerdir. 798              
  Allah, satarken ve satın alırken; borcunu öderken ve borcunu alırken müsâmahakâr davranan kulu sever. 799    
  Allah’a en sevimli gelen mekânlar, mescidlerdir. 800    
  Allah’a en sevimli gelen ameller, az da olsa, devâmlı olanlardır. 801  
  Kıyâmet günü, insanların Allah’a en sevimlisi ve O’nun en yakınında yer alacak olanı, âdil bir yöneticidir. 802  
  Halkın tamâmı, Allah’ın ayâlidir. Onların Allah katında en sevimlileri ise, çoluk-çocuğuna karşı en faydalı olanlarıdır. 803       
  Evinin zifiri karanlığında namaz kılan bir kadın, kılmış olduğu bu namaz kadar, Allah’a daha sevimli gelen bir başka namaz kılmış değildir. 804            
  Kur’ân, kıyâmet günü, sâhibi için ne güzel şefâatçidir. 806      
  Hiçbir yudum yoktur ki o, Allah katında, bir kimsenin yuttuğu öfke yudumundan veya bir musibete gösterdiği sabır yudumundan daha sevimli olsun. Ve yine hiçbir damla yoktur ki o, nezd-i İlâhîde, Allah korkusuyla dökülen gözyaşı damlasından veya Allah yolunda akıtılan kan damlasından daha makbûl olsun. 805           
  Hikmetli sözlerden bir söz, ne hoş bir hediyedir. 807  
  Kıtlık döneminde doyuran, suyu çekilmiş bataklıktaki verimli hurmalık, ne güzel maldır. 808    
  Temiz mal, sâlih bir adama ne güzel yaraşır. 809           
  Mal, ehl-i takvâ için ne güzel yardımcıdır. 810  
  Uğur sayma  fâl-i hayr , ne güzel şeydir. 811     
  Sirke, ne güzel katıktır. 812          
  Evi; mü’minin ne güzel uzlet yeridir. 813            
  Sözlerin en doğrusu, Kitâbullah'dır. Tutunacak kulpların en sağlamı, huzur ve güven duygusu  kelimet’üt-takvâ 'dur. En iyi gidişât, peygamberlerin gidişâtıdır. En şerefli ölüm ise, şehidlerin ölümüdür. 814        
  En hoş koku, misk kokusudur. 815          
  Sizin baş katığınız, tuzdur. 816    
  En çabuk kabûl gören duâ, insanların birbirilerine gıyablarında yapmış olduğu duâdır. 817    
  Âdemoğlunun kalbi, kaynar vaziyetteki tencereden daha hızlı alt üst olmaktadır. 818              
  Ümmetimden, parmak aralarını ve dişlerini hilâlleyenler, ne hoş kimselerdir. 819     
  Söylediklerine göre. . . şeklinde başlayan bir söz girişi, ne kötü bir giriştir. 820        
  İşlerin en kötüsü, türedi  muhdes  olanlarıdır. En fenâ körlük, kalb körlüğüdür. En kötü mâzeret, ölüm sırasındaki mâzerettir. En kötü pişmanlık, kıyâmet günündeki pişmanlıktır. En kötü yemek, yetim malı yemektir. En kötü kazanç da, fâiz  ribâ  kazancıdır.    821              
  İnsanda bulunan en kötü huy, sızlanmaya yol açan bir cimrilik ve yürek hoplatan bir korkudur. 822          
En beter körlük, hidâyetten sonra dalâlete düşmektir. En büyük kabâhatlerden biri de, çok yalan söyleyen dildir. 823    
  Âdemoğlu, midesinden daha kötü bir kap doldurmuş değildir. 824   
  Ehl-i beytimin durumu, aynen Nuh’un Gemisi’ne benzer: Ona binenler kurtulur, geride kalanlar ise boğulur. 825     
  Ashâbım, aynen yıldızlar gibidir; onların herhangi birisine uyanlar, doğru yolu bulurlar. 826    
  Ümmetimin içinde Ashâbımın yeri, yemekte tuzun yeri gibidir; yemek, ancak tuz ile lezzetlenir. 827        
  Ümmetimin durumu, aynen yağmur gibidir; başı mı, yoksa sonu mu daha hayırlıdır; bilinmez. 828           
  Mü’min, yediği de temiz, bıraktığı da temiz olan bal arısına benzer. 829        
  Mü’minin imanla olan bağı, aynen, köstekli atın dönüp dolaşıp tekrar bağlı olduğu yere gelişi gibidir. 830     
  Güçlü mü’min, aynen hurma ağacına benzer; zayıf mü’min ise tâze fidan gibidir. 831              
  Mü’min, rüzgârın hareket ettirip de, bir bu tarafa, bir öbür tarafa eğdiği ekin başağına benzer. Kâfir ise, rüzgâra dayanamayıp da, kökünden sökülen çam ağacı gibidir. 832              
  Mü’minlerin birbirlerini sevmeleri ve birbirlerine acımaları aynen, bir tarafı ağrıyınca, uykusuzluk ve yüksek ateşle diğer taraf ları hemen tepki gösteren bir vücûda benzer. 833    
  Kalb, rüzgârın yeryüzünde sağa sola uçurduğu bir tüye benzer. 834              
  Kur’ân, bağlı deveye benzer; eğer sâhibi onu bağlarsa durur, bırakırsa gider. 835    
  Münâfık, aynen, iki sürüden hangisine katılacağına bir türlü karar veremeyen koyuna benzer’. 836             
  Kadın, kaburga kemiği gibi hassastır; eğer onu doğrultmaya kalkışırsan kırarsın; olduğu gibi kabûl edersen, ondan yararlanırsın. O kaburgada, kavisli bir eğrilik vardır . 837               
  İyi arkadaş, attâra benzer; o, güzel kokulu yağlardan bir miktar vermese de, hoş kokusundan birazı sana da ilişir. Kötü arkadaş ise, demirci körüğüne benzer; kıvılcımlarından üstün başın yanmasa da, ağır kokusu sana da ulaşır. 838       
  Farz namazlar, terâzi gibidir; hakkını veren, hakkını alır. 839  
  Benim dünya ile münâsebetim; aynen, sıcak bir günde, bir ağaç gölgesinde dinlenip de sonra kalkıp giden binitli bir yolcuyu andırır. 840            
  Âhirete nisbetle dünya, aynen sizin işâret parmağınızı denize batırıp çıkarmanıza benzer; parmağınıza bir bakın, ne kadar su kalmış?. 841            
  Allah, bir kulunun hayrını dilerse, âhir ömründe onu sevimlileştirir. 842        
  Allah, bir kulunun ruhunu bir yerde kabzetmek istediğinde, ona, orada bir ihtiyaç peydâ eder. 843      
  Allah bir kulunu sevince, sizin hastanızı sudan koruduğunuz gibi, onu dünyadan korur. 844    
  Sultân hiddetlendiğinde, şeytân musallat olur. 845       
  Bir köle, efendisinin hakkını gözetir ve Rabbine ibâdetini de güzelce yaparsa, onun ecr u sevâbı, iki kat olur. 846       
  Âhir zaman yaklaşınca, aynen, sizin tepsiden hurmaların en nefisini seçtiğiniz gibi, ölüm de ümmetimin iyilerini seçer. 847             
  Mü’min rahatsızlandığında, nasıl ki demirci körüğü demirin pasını arındırırsa, bu da, onu günahlarından arındırır. 848           
  Allah, kazâ ve kaderini infâz etmek istediğinde, kazâ ve kaderi yerini buluncaya dek, akıllı olanların akıllarını başlarından çeker alır. 849          
  Dertsiz olmak, dert olarak yeter. 850       
  Öğüt verici  vâiz  olarak ölüm yeter; zenginlik olarak yakîn yeter; meşguliyet olarak da ibâdet yeter. 851      
  Çoluk-çocuğunun nafakasını telef etmesi, bir kimseye günah olarak yeter. 852        
  Her duyduğunu başkasına aktarması, kişiye, günah olarak yeter. 853             
  Din ve dünya işinde güvenilir olması, kişiye mutluluk olarak yeter. 854          
  Bilgi ulaştırılan nice kimseler vardır ki, o, dinleyenden daha kavrayışlıdır. 855           
  Nice kimseler vardır ki, o, kendisinden daha anlayışlı olan kimselere bilgi taşır. 856              
  Nice kimseler vardır ki, o, kendisinden daha kavrayışlı olan kimselere hikmet aktarır. 857    
  Uyanık olun! Dünyada nice tok ve varlıklı kimseler vardır ki, onlar, kıyâmet günü aç ve çıplaktırlar. Nefsine ikrâm eden nice kimseler vardır ki, o, gerçekte nefsini horlamaktadır; nefsini horlayan nice kimseler de vardır ki, o da, nefsine ikrâm etmektedir. Nice bir anlık şehvet vardır ki, ardında uzun bir hüzün bırakır. 858      
  Geceleyin kalkıp namaz kılan nice kimseler vardır ki, bundan, onların eline uykusuzluktan başka bir şey geçmeyecektir. Oruç tutan nice kimseler vardır ki, onların da elinde, sâdece açlık ve susuzluk kalacaktır. 859  
  Yeyip de şükreden niceleri vardır ki, o, aç kalıp da sabredenden daha çok sevâba nâil olacaktır. 860            
  Eğer dilenciler yalan söylememiş olsalardı, onları eli boş çevirenler günahtan arınamazlardı. 861  
  Sizler, eğer benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, az güler çok ağlardınız. 862  
  Eğer hayvanlar, âdemoğlunun bildiği gibi ölümü bilmiş olsalardı; siz, hiç semiz et yiyemezdiniz. 863    
  Eğer siz, ecele ve onun gelişine dikkatlice baksanız, emele ve onun gurûruna kin bağlarsınız. 864       
  Mü’min, eğer bir fâre deliğine de girse, Allah, orada onun huzûrunu kaçıracak birisini peşine takar. 865     
  Allah katında, eğer dünyanın bir sivrisinek kanadı ağırlığınca değeri olsaydı, kâfire ondan bir yudum su içirmezdi. 866           
  Âdemoğlunun iki vâdî dolusu malı olsa, ona bir üçüncüsünü katmak ister. Âdemoğlunun gözünü ancak toprak doyurur. Allah, tövbe edenlerin tövbesini kabul eder. 867         
  Eğer sizler, Allah’a hakkı ile tevekkül etmiş olsanız; O, sabahleyin yuvalarından aç olarak çıkıp da akşamleyin yuvalarına kursakları tıka basa dönen kuşları rızıklandırdığı gibi, sizi de rızıklandırır. 868
  Eğer siz, hiç günah işlememiş olsanız, Allah, günah işleyen bir topluluk getirip, onların günahlarını bağışlar, sonra da onları cennete koyar. 869
  Eğer hiç günah işlemeseniz, şahsen ben, sizin, bundan daha beter bir günah işlemenizden korkarım; o da, kendini beğenmişliktir, kendini beğenmedir. 870         
 Allah Teâlâ buyuruyor:  Ben, kulumun beni düşündüğü gibiyim. Ve ben, beni zikrettiği müddetçe, kulumla birlikteyim. 871          
  Benim için birbirini sevenler, benim için birbiriyle sohbet edenler, benim için birbirine cömertçe ikrâm edenler ve benim için birbirini ziyâret edenler, benim sevgimi hak etmişlerdir. 872        
  Lâ ilâhe illallah  sözü, benim kal’amdır; kim oraya sığınırsa, azâbımdan emin olur. 873              
  Benden başka yardımcısı olmayan kimseye zulmedene karşı, gazabım şiddetlidir. 874              
  Ey dünya! Evliyâma karşı acılaş, benim için onlara tatlılaşma; yoksa, onları baştan çıkarırsın. 875          
  Ey dünya! Bana hizmet edene sen de hizmet et. Ve ey dünya! Şarta hizmet edeni ise bitkin düşür. 876     
  Benim velimi hakir gören, bana meydan okumuş olur. Ben, yapmak istediğim hiçbir şeyde, mü’min kulumun rûhunu kabzederkenki kadar tereddüt göstermedim: O, ölmek istemez, ben de onu rahatsız etmek istemem; ne var ki, onun için bu, mutlaka gerekirde!. 877    
  Mü’min kulum, dünyada zühd gibi bir şeyle, bana yaklaşmaya çalışmış değildir. Aynı şekilde, ona farz kıldığım şeyin edâsına gösterdiği titizlik gibisiyle de ibâdet etmiş değildir. Yâ Mûsâ! Bana kulluk gösterisi yapanların hiç birisi, dünyada zühd gibisiyle gösteriş yapmış değildir. Bana yaklaşmak isteyenler, kendilerine harâm kıldığım şeylerden sakınmaya benzer bir şeyle yaklaşmış değildirler. Kulluk edenler de, benim korkumdan ağlama gibisiyle de kulluk etmiş değildirler. 878     
  Bu din, benim kendim için seçtiğim bir dindir. Onu ancak, cömertlik ve ahlâk güzelliği düzgünleştirir. Binâenaleyh, onunla hemhâl olduğunuz müddetçe, ona, bu iki hasletle ikrâmda bulununuz. 879     
  Kullarımdan herhangi birisinin bedenine veya malına veyahut çocuğuna bir musibet yönelttiğimde, şâyet o bunu, sabr-ı cemîl ile karşılarsa, kıyâmet günü, onun adına bir mîzân kurmaktan veya bir dîvân toplamaktan hayâ ederim. 880             
  Kibriyâ  büyüklük , benim ridâm; azamet  ululuk  ise izârımdır. Bunlardan birisine ortak olmaya kalkışanı, ateşe atarım. 881            
  Yârabbi! Faydasız ilimden, ürpermeyen kalbden, kabûl görmeyen duâdan ve doymak bilmeyen nefisden sana sığınırım. İşte, bu dört şeyin şerrinden sana sığınırım Allah’ım. 882    
Yârabbi! Sapıtmaktan veyâ saptırılmaktan, zelîl olmaktan veyâ zelîl edilmekten, zulmetmekten veyâ zulme mârûz bırakılmaktan, ya da câhil kalmaktan veyâ câhillerin tasallutuna uğramaktan sana sığınırım      
  Yârabbi! Senden; hastalığımı çabuk iyileştirmeni, verdiğin belâ ve musibetlere sabretmeyi; ve dünyadan, senin rahmetine doğru yürümeyi nasîb etmeni niyâz eylerim. 884    
Yârabbi! Benim için hayırlısını ver ve hayırlısını nasîb eyle. 885 
  Yârabbi! Yaradılışımı güzelleştirdiğin gibi, ahlâkımı da güzelleştir. 886          
  Yârabbi! Sen, affetmesini seven bir affedicisin; öyle ise beni de affeyle!. 887             
  Yârabbi! Farkına vararak varmayarak, gizli açık, bilerek bilmeyerek işlediğim bütün günahlarımı bağışla!. 888    
  Yârabbi! Nefsime, takvâsını ver ve onu kötülüklerden arındır. Onu en iyi sen arındırırsın; sen onun velisisin ve sâhibisin. 889          
  Yârabbi! Düşmanların şerlerinden sana sığınır ve onların saldırılarını seninle savarım. 890    
  Yârabbi! Ben, seninle çıkış yolu arıyorum; seninle çarpışıyorum ve seninle hücûm ediyorum. 891          
Yârabbi! Küçük çocukları koruduğun gibi, beni de koru. 892     
  Yârabbi! Kureyş’in ilklerine, ibret olacak bir cezânın acısını tattırdığın gibi; sondakilerine de, bir pay almanın zevkini tattır. 893        
  Yârabbi! Günün erken saatlerini ümmetime bereketli eyle. 894         
  Bütün arzû ve istekler sana ulaşır ey sıhhat ve âfiyetin Sâhibi!. 895     
  Yârabbi! Tövbemi kabûl et, günahımı yıka ve duâma karşılık ver. 896             
  Yârabbi! Senden; düzgün bir yaşayış, temiz bir ölüm ve yüz kızartıcı ve mahcup edici olmayan bir geri dönüş istiyorum. 897      

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar