Şihabul Ahbar Hadisleri
Ameller, niyetlere göre değerlendirilir. 1
Meclislerde konuşulanlar, emânet hükmündedir. 2
Kendisiyle istişâre edilen, güvenilir kimsedir. 3
Vaad edilen, verilmelidir. 4
Söz verme, bir borçtur. 5
Harb, hîledir. 6
Pişmanlık, tövbedir. 7
Cemâat, rahmettir; ayrılık azâbdır. 8
Güven, zenginlikti!. 9
Dîn, nasîhattir. 10
İnsanın değeri malı ile asaleti de, takvâsı iledir. 11
Hayır, alışılmış bir davranıştır; şer ise, inatçılıktır. 12
Müsâmahakârlık kazançlıdır, güçleştirmek ise uğursuzluktur. 13
Tedbirlilik, kötü ihtimâlleri düşünmenin sonucudur. 14
Çocuk, insanı cimri ve korkak yapar. 15
Ağız bozukluğu küfurbazlık , kabalıktandır. 16
Kur’ân, sırf devâdır. 17
Duâ da bir ibâdettir. 18
Borç, dînin yüz karasıdır. 19
Tedbir, geçimin yarısı; sevilmek, aklın yarısı; üzüntü de, ihtiyarlığın yarısıdır. Horantanın azlığı ise, iki zenginlikten birisidir. 20
Güzel soru, ilmin yarısıdır. 21
Selâm, kelâmdan öncedir. 22
Süt emme karakteri bozar. 23
Bereket, büyüklerinizle birlikteliktedir. 24
İşin özü, sonlarıdır. 25
Yazının itibârı, mührüdür imzâsıdır . 26
Dinin özü, günah ihtimâli olan şeylerden sakınmaktır vera‘dır . 27
Allah korkusu, her hikmetin başıdır; günah ihtimâli olan şeylerden sakınma vera‘ ise, amellerin en soylusudur. 28
Zenginin, vâdeli borcunu vaktinde ödememesi zulüm; varlıklı kimsenin dilenmesi ise utançtır. 29
Gördüğü iyilikleri dile getirmek, bir şükürdür. 30
Sabırla, sıkıntının geçmesini beklemek ibâdettir. 31
Oruç, kalkandır. 32
Kefîl, borçlu durumundadır. 33
Yumuşak davranma rıfk , hikmetin başıdır. 34
Hikmetli söz, hikmet arayan herkesin yitiğidir. 35
İyilik, ahlâk güzelliğidir. 36
Gençlik, bir tür deliliktir. Kadınlar, şeytanın ağlarıdır. İçki, kötülüklerin odak noktasıdır. Çalıntı ganimet malı, bir cehennem korudur. Yas tutmak, câhiliye âdetlerindendir. 37
İçki, kötülüklerin anasıdır. 38
Hummâ, ölümün öncüsüdür. 39
Hummâ, cehennem harâretinden bir parçadır. 40
Hummâ, her mü’minin cehennemden nasibidir. 41
Kanâat, tükenmez bir sermâyedir. 42
Doğruluk, rızkı; hıyânet de, fukarâlığı çeker. 43
Sabah uykusu, rızka engel olur. 44
Zinâ, fakirlik getirir. 45
Gözlerin zinâsı, bakmaktır. 46
Sarık, Arabların tâcıdır. 47
Hayânın hepsi hayırlıdır. 48
Hayâ, ancak hayır getirir. 49
Mescid, takvâ sâhibi her mü’minin evidir. 50
Bilginin âfeti, unutkanlıktır. Sözün âfeti, yalan’dır. Yumuşak huyluluğun hilm âfeti, sefâhettir. İbâdetin âfeti, ara vermektir. Şecâatin âfeti, azgınlıktır. Hoşgörünün âfeti, başa kakmaktır. Güzelliğin âfeti, kendini beğenmişliktir. Cömertliğin âfeti isrâf etmektir. Soyluluğun âfeti öğünmektir. Zerâfetin âfeti, aşırı hoş görünme çabasıdır. Dinin âfeti ise nefsine uymaktır. 51
Saîd mutlu , başkasından ibret alan kimsedir; şakî bedbaht ise, anasının karnında da şakî olandır. 52
Günahın keffâreti, pişmanlıktır. 53
Cuma, çâresizlerin ve fukarânın haccıdır. 54
Hac, her zayıfın cihâdıdır; kadınların cihâdı ise, kocası ile iyi geçinmektir. 55
Helâl peşinde koşmak, cihâddır. 56
Garibin ölümü, şehîdliktir. 57
Bilginin başkasından esirgenmesi, helâl olmaz. 58
Şâhid, gaibin görmediğini görür. 59
Hayra kılavuzluk eden, aynen onu yapan gibidir. 60
Bir topluluğa su dağıtan, kendisi en sonunda içer. 61
Makbûle geçen her şey, bir sadakadır. 62
İnsanlara müdârâ etmek, sadakadır. 63
Tatlı söz, sadakadır. 64
Kişinin, ırzını koruma yolunda yaptığı her şey, amel defterine sadaka olarak yazılır. 65
Akrabâlara verilen sadaka, hem sadaka yerine, hem de hatır sorup gönül alma yerine geçer. 66
Sadaka, insanı kötü ölümden korur. 67
Gizli verilen sadaka, Rabb’ın gazabını söndürür. 68
Sıla-i rahim, ömrü uzatır. 69
İyi iş, insanı kötü ölümden korur. 70
Kişi, kıyamet günü, insanlar arasında yargılanıncaya kadar, sadakasının gölgesindedir. 71
Su, nasıl ateşi söndürürse; sadaka da, günahları söndürür. 72
Günahtan tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir. 74
Sadakada haddini aşan, aynen onu vermeyen gibidir. 73
Zulüm, kıyâmet günü karanlığıdır. 75
Çok gülmek, kalbi öldürür. 76
Canlılık emâresi olan her hayvanı sulamak, sevâbtır. 77
Âlimler, halk içinde, Allah’ın en güvendiği kimselerdir. 78
Hikmetin başı, Allah korkusudur. 79
Cennet, cömertler yurdudur. 80
Cennet, kılıçların gölgesi altındadır. 81
Cennet, anaların ayakları altındadır. 82
Ezanla kamet arasında edilen duâ, geri çevrilmez. 83
Helâl kazanç peşinde koşmak, insanın boynunun borcudur. 84
En bereketli eş, onların en az külfetli olanıdır. 85
Mü’min, mü’minin aynasıdır. 86
Mü’min, mü’minin kardeşidir. 87
Mü’min, külfetsizdir. 88
Mü’min; zekîdir, akıllıdır, uyanıktır. 89
Mü’min, hem iyi geçinen, hem de iyi geçinilen kimsedir. 90
Mü’min; insanların, mallarına ve canlarına karşı güven duydukları kimsedir. 91
Mü’min, safdır ve âlicenaptır; fâcir ise, kurnaz ve alçak tabiatlıdır. 92
Mü’minin mü’minle olan irtibâtı, birbiriyle perçinleşmiş binâya benzer. 93
Mü’minin diğer inananlar arasındaki mevkii, aynen baş’ın vücuttaki durumu gibidir. 94
Mü’min, kıyâmet gününde, sadakasının gölgesinde duracaktır. 95
Mü’min, bir mide ile kâfir ise, yedi mide ile yer. 96
Mü’minler, alçak gönüllü ve yumuşak huyludurlar. 97
Kış, mü’minin bahârıdır. 98
Duâ, mü’minin silâhıdır. 99
Namaz, mü’minin nûrudur. 100
Dünya, mü’minin hapishânesi, kâfirin ise cennetidir. 101
Hikmet, mü’minin yitiğidir. 102
Mü’minin niyeti, amelinden daha etkilidir. 103
Kapısına gelen dilenci, Allah’ın mü’mine hediyesidir.104
Mü’minin hediyesi, ölümdür. 105
Mü’minin şerefi, gece ibâdetinde; izzetide, insanlara karşı istiğnâsındadır. 106
İlim, mü’minin arkadaşıdır; hilim, veziridir; akıl, rehberidir; amel, kumandanıdır; rıfk, babasıdır; iyilik, kardeşidir; sabır ise, askerlerinin başkumandanıdır. 107
Kıskançlık duygusu, imandandır. 108
Hayâ, imandandır. 109
Kıyâfette sâdelik gösterişsizlik , imandandır. 110
Sabır, imanın yarısıdır; yakîn ise, imanın bütünüdür. 111
İman, iki yarımdır; bir yarısı şükür, bir yarısı da sabırdır. 112
İman, Yemen'dedir; hikmet Yemen dedir. 113
İman, saldırganlığı dizginler. 114
İmanın alâmeti, namazdır. 115
Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların selâmette olduğu kimsedir. 116
Müslüman, müslümanın kardeşidir; o, ona zulmetmez ve onu düşmanına teslim etmez. 117
Müslümanlar, diğerlerine karşı tek yumruk gibidir. 118
Ölüm, her Müslüman için bir keffârettir. 119
İlim tahsil etmek, her müslümanın boynunun borcudur. 120
Bütün müslümanların; kanı, ırzı ve malı müslümana harâmdır. 121
Müslümanın malının dokunulmazlığı, aynen kanının dokunulmazlığı gibidir. 122
Muhâcir, Allah Teâlâ’nın haram kıldığı şeyden uzak duran kişidir. 123
Mücâhid, şânı yüce Allah’a itâat husûsunda, kendi nefsiyle didişen kimsedir. 124
Akıllı kimse, nefsini arka plâna çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kimse ise, nefsinin arzuları peşine takılan ve Allah’a karşı boş kuruntu içinde olandır. 125
“Kişi, dostu ile çoktur”.126
Kişi, dostu ile çoktur.127
Kişi, sevdiği ile beraberdir. 128
Kişinin keremi, dînidir; mürüvveti aklıdır; esas değeri ise, ahlâkıdır. 129
Mâlâyânîyi terk etmek, kişinin müslümanlığının güzelliğindendir. 130
İnsanlar, bir tarağın dişleri gibidir. 131
İnsanlar, altın ve gümüş madenine benzer bir yapıya sâhiptirler. 132
Halk, içinde bir tane bile binmeye elverişlisini bulamadığınız yüz develik bir sürü gibidir. 133
Zenginlik, başkasının elindekinden umut kesmedir. 134
Allah’a imandan sonra en akıllıca iş, insanların sevgisini kazanmaktır. 135
Her şahıs, kendi nefsinin muhâsibidir. 136
Gelecek olan her şey yakındır. 137
Her göz, zina edicidir. 138
Beceriksizlik ve uyanıklık dâhil, her şey Allah’ın takdiri iledir. 139
Her ilim adamı, ilme açtır. 140
Her şeyin bir direği vardır; bu dinin direği de, dinde derin bilgi sâhibi olmaktır. 141
İşkillendiren her şey haramdır; zîrâ dinde, işkil kuşku, kuruntu, vesvese yoktur. 142
İşkillendiren her şey harâmdır; zîrâ dînde, işkil yoktur. 143
Her hâinin, kıyâmet gününde, hâinliğinin derecesine göre, bir sancağı vardır. 144
Kıyâmet günü, insanlar arasında ilk bakılacak dâvâ, kan davalarıdır. 145
İnsanın ilk hesaba çekileceği şey, namazdır. 146
Mizâna ilk konan şey, güzel ahlâktır. 147
Bu ümmetin ilk elinden alınan şey, hayâ ve emânettir. 148
Dininizden ilk yitireceğiniz şey, güven emânet duygusudur; en son kaybedeceğiniz şey de namazdır. 149
Dostluk tevarüs eder, düşmanlıkta tevarüs eder. 150
Bir şeyi sevmen, seni kör ve sağır eder. 151
Hediye, işitme ve görme duygusunu giderir. 152
Hayır, atların yelelerinde düğümlenmiştir. 153
Atın bereketi, kırmızı al olanlarındadır. 154
Yolculuk sefer , ateşten bir parçadır. 155
Kadınlara itâat, pişmanlık getirir. 156
Belâ, söze vekîl kılınmıştır. 157
Oruç, sabrın yarısıdır. Her şeyin bir zekâtı vardır; vücudun zekâtı da oruçtur. 158
Oruçlunun duâsı geri çevrilmez. 159
Kışın tutulan oruç, soğuk bir ganîmettir. 160
Misvâk kullanma, kişinin fesâhatini arttırır. 161
Erkeğin güzelliği, dilinin fesâhatidir. 162
İmam, müslümanların namazına kefîl olan; müezzin de, güven duyulan kimsedir. 163
Müezzinler, kıyâmet günü, insanların sevâbı en çok olanlarıdır. 164
Benim şefâatim, ümmetimin büyük günahlarınadır. 165
Ensâr, benim ay âlim ve sırdaşlarımdır. 166
Allah’ın eli, cemâatin topluluk üstündedir. 167
Dilini tutmak bir hikmettir; ne var ki, yapanları pek azdır. 168
Rızık, kulun peşini, ecelinden daha çabuk takip eder. 169
Geçimde tutumluluk, bir kısım ticaretten daha hayırlıdır. 170
Korkak tüccar, nasibsiz; cesûr tüccar ise, kazançlıdır. 171
Hizmetçiye iyi davranmak, bereketliliğe; hizmetçiye kötü davranmak ise, uğursuzluğa yol açar. 172
Dünya mahcupluğu, ahiret mahcupluğundan daha ehvendir. 173
Kabir, ahiret konaklarının ilk konağıdır. 174
Sabır, sarsıntının başında gerekir. 175
Kız çocukların defninde bulunmak, bir tür mürüvvettir. 176
Ölümün savaş alanı, altmış ilâ yetmiş yaşları arasındadır.177
Ümmetimin ömürleri, altmış ilâ yetmiş yaşları arasıdır. 178
Hile yapan ve aldatan, cehennemdedir. 179
Yemin, yemin ettirenin niyetine göredir. 180
Yeminli, ya yeminini bozar, ya da pişman olur. 181
Yalan yere yemin etmek, evleri ıssız bırakır. 182
Yalan yere yemin, sermâyeyi tüketir ve kazancı bereketsizleştirir. 183
Selâm; bizim dinimizden olanlara bir selâmlama, zimmetimizde olanlara ise bir te’mînâttır. 184
Fayda sağlamayan ilim, harcanmayan bir hazine gibidir. 185
Tadıp da şükredenin ecri, aynen, aç kalıp da sabredenin ecri gibidir. 186
Namaz, her müttakînin Allah’a yaklaşma vesîlesidir. 187
Kullukla nankörlük arasını ayıran şey, namazı terk etmektir . . 188
Dinde namazın yeri, vücutta başın yeri gibidir. 189
Namazı oturarak kılanın ecri, ayakta kılanın ecrinin yarısı kadardır. 190
Zekât, İslâm’ın köprüsüdür. 191
Erkeklerin süsü, kokusu duyulan fakat rengi gözükmeyen güzel kokulardır; kadınların süsü ise, rengi gözüken fakat kokusu duyulmayan güzel kokulardır. 192
Toprak, çocukların bahârıdır. 193
Ruhlar, içtimâ hâlindeki bir ordu gibidir: Orada tanışanlar, bu dünyada kaynaşırlar; orada tanışmayanlar ise burada uyuşmazlar. 194
Doğruluk, iç huzûrudur; yalan ise şüphedir 195 .
Kur’ân öyle bir zenginliktir ki, artık ondan sonra bir fakirlik ve onun dışında bir zenginlik yoktur. 196
Kadere inanmak, üzüntü ve sıkıntıyı giderir. 197
Dünya’ya karşı ilgisizlik, kalbi ve bedeni rahatlatır. Dünya’ya rağbet ise, üzüntü ve sıkıntıyı arttırır. İşsizlik de, kalbi katılaştırır. 198
Öğreten ve öğrenen, hayırda ortaktırlar. 199
El, aldığını ödeyinceye kadar, sorumluluk altındadır. 200
Çocuk, döşek sâhibinindir; zinâ eden avucunu yalar. 201
Misafirlik, kerpiç evlerde oturanlara değil; deve yünlü çadırlarda oturanlaradır. 202
At üstünde de gelse, sâilin hakkı vardır. 203
Hangi kusur, cimrilik kusurundan daha çirkindir. 204
Bağışından dönen, kusmuğunu yalayan köpek gibidir. ’. 205
Yeşilliğe bakmak, gözün pasını açar; güzel kadına bakmak da gözü cilâlandırır. 206
Benim ümmetim, kıyâmet gününde, alınlarındaki abdest izlerinin beyazlığı ile tanınır. 207
El çırpma kadınlara, sübhânallah deme de erkeklere mahsusdur. 208
Kaçamak bakış, iblîs’in oklarından zehirli bir oktur. 209
Kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır. 210
İki nîmet vardır ki, insanların pek çoğu her ikisinde de aldanmışlardır: Sıhhat ve boş vakit!. 211
Yaklaşan şerden dolayı Arablara yazıklar olsun. 212
Korkaklık ve cesâret, birer fıtrî istîdattır ki, Allah onu istediği yere koyar. 213
Musibetleri, hastalıkları ve sadakayı gizlemek, iyi insan olmanın sırlarındandır. 214
Babasına benzemesi, kişinin mutluluklarından birisidir. 215
Ahlâk güzelliği, kişinin mutluluk vesilesidir. 216
Dünyada iyi bilinenler, âhirette de iyi bilinen kimselerdir. 217
Vermekle mükellef olduğu şeyi gönül hoşluğu ile dağıtan dürüst bir ambar memuru, sadaka veren iki kişiden biri durumundadır. 218
Sultân, her mazlûmun kendisine sığındığı, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir. 219
Âdemoğlunun sözlerinin hepsi aleyhine olup, sâdece mârûfu emir veya münkerden nehiy veyahut Yüce Allah’ı zikir sadedinde söylenenler lehinedir. 220
Teenni, itidâl, diline sâhip olma ve kesin kanâat, peygamberliğin yirmi altı cüz’ünden bir cüzdür. 221
Peygamberler komutanlardır, âlimler başkanlardır; bunlarla düşüp kalkmak ise bir kazançtır. 222
Sâhip olmadığı şeyle varlık gösterisinde bulunan kimse, takım olmadığı hâlde takım gibi gözüken bir elbise giymiş kimseye benzer. 223
Yemek öncesinde elleri yıkamak, fakirliği giderir; sonrasında yıkamaksa, cinnetten korur ve göze sağlık kazandırır. 224
Kıssa anlatan, kin saçmaktadır, hâlbuki onu dinleyen rahmet beklemektedir; tüccar rızık beklentisi içindedir, karaborsacı ise lânet dağıtmaktadır. 225
Bütün mutlulukların başı, Yüce Allah’a itâatle geçmiş uzun bir ömürdür. 226
Büsbütün şakîdir o kimse ki, kıyâmet onu, diri diri yakalamıştır. 227
Çoluk çocuğunu iyi olarak bırakıp da, Rabbinin huzûruna kötü olarak varan kimseye yazıklar olsun!. 228
Günahkâr da olsa, mazlûmun âhı geçer; zîrâ onun günahı kendi boynunadır. 229
Üç duâ, şeksiz şüphesiz kabûl görür: Mazlûmun duâsı, misâfirin duâsı ve babanın çocuğuna bedduâsı. 230
Kadılar üç gruptur; ikisi cehennemde, birisi cennettedir. 231
İki haslet vardır ki münâfıkta bulunmaz: Tavır güzelliği ve dinde bilgi derinliği. 232
Bir mü’minde şu iki haslet birleşmez: Cimrilik ve kötü huyluluk. 233
İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara değmez: Gecenin ortasında Allah korkusundan ağlayan göz ile, Allah yolunda nöbet tutarak geceyi geçiren göz!. 234
İki düşkün vardır ki, doymazlar: İlim düşkünü ile dünya düşkünü! . 235
Yaşlı, şu iki şeyi sevmekte gençtir: Uzun ömür ve çok mal sevgisi !. 236
Dört zümre vardır ki, Allah Teâlâ onları sevmez: Çok yemin eden satıcı, hîlekâr fakîr, zinâ eden yaşlı ve haksızlık eden yönetici !. 237
Üç şey helâk edicidir, üç şey de kurtarıcıdır. Helâk eden üç şey şunlardır: Verilmesi gerekenleri verdirmeyen cimrilik, peşinden koşulan arzû kapris ve kendini beğenmişlik!. Kurtarıcı olan üç şey de şunlardır: Gizli yerde de açık yerde de Allah korkusu, fakirlikte de zenginlikte de tutumluluk ve öfkeli ânında da sevinçli ânında da adaletli davranmak!. 238
Karşılıklı sövüşen iki kişinin küfürleşmelerinin kabahati, saldırıya uğrayan haddi aşmadığı müddetçe, ilk sövene âittir. 239
Ben, sizin, Havz’a ilk ulaşanınızım. 240
Ben ve yetime kefîl olan kimse, cennette işte aynen böyleyiz. Bunu derken, şahâdet ve orta parmağını yanyana getirerek gösterdi. 241
Ben, uyarıcıyım; ölüm, baskıncıdır; kıyâmet ise buluşma yeridir. 242
Dilini tutan, kurtulur. 243
Allah için tevâzû göstereni Allah yüceltir; kibirleneni ise Allah alçaltır. 244
Kim Allah’a rağmen yemin edip hüküm verirse, Allah onu yalanlar; kim bağışlarsa, Allah da onu mağfiret eder; kim affederse, Allah da onu affeder; kim bir musîbete sabrederse, Allah onun karşılığını verir; kim öfkesini yutarsa, Allah onun ecrini ihsân eder. 245
Titizlikle hesâba çekilen kimse, muazzeb olur. 247
Ölçülü harcayanı Allah rızıklandırır; savurgan davrananı ise Allah mahrûm bırakır. 246
Çölde oturan kabalaşır, av peşine takılan aldanır ve hükümdâr kapısına yaklaşanın başı derde girer. 248
Malı uğrunda öldürülen, şehîddir. 249
Ailesi uğrunda öldürülen, şehîddir. 250
Dini uğrunda öldürülen, şehîddir. 251
Kanı uğrunda öldürülen, şehîddir. 252
Allah bir kimsenin hayrını dilerse, onu bir derde mübtelâ kılar. 253
Allah bir kimsenin hayrını dilerse, onu dînde derin bilgi sâhibi fakîh yapar. 254
Allah bir kimsenin hayrını murâd ederse, onun, ahlâkını güzelleştirir. 255
Cenneti özleyen, hayır peşinde koşar; ateşten korkan şehvetlerden yüz çevirir; ölümü gözetleyen, nefsin hoşlandığı şeyleri terkeder ve dünyaya önem vermeyen, musibetleri kolay atlatır. 256
Garîb olarak ölen, şehîd olarak ölür. 257
Kölesi ile öğüneni, Allah zelîl eder.258
Bizi aldatan, bizden değildir. 259
Gece bizi taşlayan, bizden değildir. 260
Bıyık tıraşını yapmayan, bizden değildir. 261
Kim, bizim bu işimizde dinimizde , aslından olmayan bir şey ihdâs ederse, o, reddedilir. 262
Teennî ile hareket eden hedefine ulaşır veya ulaşabilir; acele ile iş gören hatâ eder veya edebilir. 263
Hayır eken rağbet biçer; şer eken nedâmet biçer. 264
Karşılığını alacağını bilen kimse, bahşişi esirgemez. 265
İnsanların en soylusu olmak isteyen kimse, Allah Teâlâ’dan sakınsın; insanların en kuvvetlisi olmak isteyen kimse, Allah’a tevekkül etsin ve insanların en zengini olmak isteyen kimse de, Allah’ın elinde olana, kendi elinde olandan daha çok güvensin. 266
Bir kimse, bir günahı işlemeye karar verir de sonra ondan vazgeçerse, bu, onun için bir iyilik olur. 267
Allah, bir kimseye hayırlı bir şey verirse, o şey onun üzerinde görünsün. 268
Emniyetli yaşamak isteyen, diline sâhip olsun. 269
Çok konuşanın yanlışı çok olur; yanlışı çok olanın günahı çok olur; günahı çok olan ise, ateşe daha lâyıktır. 270
İnsan, rızkını sağladığı şeye, dört elle sarılsın. 271
Kime bir nîmet verilmişse, ona şükretsin. 272
Aza şükretmeyen, çoğa da şükretmez. 273
Bir kimse, yakını vefât edeni tâziye ederse, ona, aynen o musibete uğrayanın sevâbı verilir. 274
Bir kimse, bir oruçluya iftâr ettirirse, ona, aynen oruçlunun sevâbı verilir. 275
Kim, ümmetime yumuşak davranırsa, Allah da ona yumuşak davranır. 276
Bir hastayı ziyâret eden kimse, ziyâreti süresince, cennetin meyvelerini dermeye devam eder. 277
Kendisine zulmedene bedduâ eden kimse, o zâlime yardım etmiş olur. 278
Zâlimle birlikte hareket eden kimse, onun cürmüne iştirâk etmiş olur. 279
Kim, bir zümreye benzemeye çalışırsa, o, onlardan sayılır. 280
İlim tahsil edenin rızkına Allah Teâlâ kefil olur. 281
Bir kimseye, ilmi yarar sağlamasa da, cehli ona zarar verir. 282
Bir kimseyi ameli yavaşlatmışsa, onu, nesebi sür’atlendirmez. 283
Kadı tâyin edilen kimse, bıçaksız olarak boğazlanmış demektir. 284
Kendi yükünü taşıyan kimse, kibirden kurtulmuştur. 285
Bu dini fazla güçleştiren kimse, ona yenilir. 286
Şefâati inkâr eden kimse, kıyâmet günü ona nâil olamaz. 287
Bir kimse ki, yaptığı iyilik onu sevindirir, kötülük de üzerse, işte o, mü’mindir. 288
Bütün bir yıl oruç tutan, oruç tutmamış olur. 289
Uyuyup kalmaktan korkan, gece yol alır; gece yol alan da, menziline ulaşır. 290
Âhiretin ikrâmını arzulayan, dünyanın ziynetinden vazgeçer. 291
Gece çok namaz kılanın, gündüz yüzü güzel olur. 292
Dünyasını seven âhiretine zarar verir, âhiretini seven dünyasına zarar verir. 293
Allah’ın sultânına ihânet edene Allah da ihânet eder; Allah’ın sultânına ikrâm edene Allah da ikrâm eder. 294
İyi olsun kötü olsun, bir topluluğun hareket tarzını beğenen kimse, aynen onu işlemiş gibidir. 295
Allah için size sığınanı koruyun. Allah için sizden bir şey isteyene. verin. Sizi dâvet edene icâbet edin. Size iyilik edeni mükâfatlandırın. Eğer verecek bir şey bulamazsanız, ona duâ edin ki, o, sizin kendisini mükâfatlandırmak istediğinizi bilsin. 296
Sizden, rızkına aç gözlülükle yürüyenler; telâşsız yürüsün!. 297
Cenâbı Hakk, altmış sene yaşattığı kimsenin, artık yaşla ilgili mâzeretini geri çevirir. 298
Bir kimse, hiçbir kimseye zulmetmeme niyetiyle sabahlarsa, onun suçları bağışlanır. 299
Hayâ örtüsünü bırakanın arkasından söylenenler, gıybet değildir. 300
Günahı kendisini rahatsız eden kimse, istiğfâr etmese de, bağışlanır. 301
Kim, Allah’dan korkarsa, Allah herşeyi ondan korkutur; kim ki Allah Teâlâ’dan korkmazsa, Allah da onu her şeyden korkar hâle getirir. 302
Kim Allah’a kavuşmaktan hoşlanırsa, Allah da onun kavuşmasından hoşlanır; kim Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da onun kavuşmasından hoşlanmaz. 303
Bildiği bir şey sorulduğunda onu gizleyen kimsenin ağzı, kıyâmet günü ateşten bir gem ile gemlenir. 304
Sizden biriniz, bir amel-i sâlihini saklı tutmayı başarabilirse, onu saklı tutsun. 305
Kime bir hayır kapısı açılmışsa, fırsatı ganimet bilsin; zîrâ o, onun ne zaman kapatılacağını bilmez. 306
İnfâzına gücü yettiği hâlde öfkesini yutan kimsenin kalbini, Allah, emniyet ve imanla doldurur. 307
Kim, gecenin karanlığında câmilere giderse, Allah ona kıyâmet günü bir nûr ihsân eder. 308
İmanın tadını almaktan hoşlanan kimse, sevdiğini sâdece Allah için sevsin. 309
Haksız yollardan kazanç sağlayan kimsenin kazancını, Allah, tehlikeli yerlerde harcatır. 310
Yumuşak huyluluktan nasibini alan kimse, dünya ve âhiret hayrından da nasibini almıştır. 311
Allah sevgisini insan sevgisinden üstün tutan kimseyi, Allah, kula muhtaç durumda bırakmaz. 312
Bir kimse topluluk cemaat tan bir karış ayrılırsa, onun boynundan İslâm bağı çıkarılır. 313
Topluluktan ayrılan ve devlet otoritesini zaafa uğratan kimse, Allah’ın huzûruna yüzsüz olarak çıkar. 314
Elini itâatten çeken kimsenin, kıyâmet günü hiçbir rehberi olmaz. Cemâatten ayrılan kimse, câhiliye ölümü ile ölür. 315
Cennetin tam ortasında yer tutmaktan hoşlanan kimse, topluluktan ayrılmasın. 316
Bir kimse, pişman olanın satış sözleşmesini feshederse, Allah da kıyâmet günü, onun sürçmelerini affeder. 317
İnsanların nâmuslarından dilini koruyan kimsenin, Allah da kıyâmet günü sürçmelerini affeder. 318
Çocuğu ile annesinin arasını açan kimsenin, Allah da kıyâ met günü, kendisiyle sevdiklerinin arasını açar. 319
Kim İslâm uğrunda saç-sakal ağartmışsa, bu, kıyâmet günü, onun için bir nûr olur. 320
Kim bir yoksula kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve âhiret te kolaylık gösterir. 321
Kim, bir fakirin borcunu erteler veya silerse, Allah da onu, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet günü, arşının gölgesi altında gölgelendirir. 322
Dünyada iki dilli olan, kıyâmet günü, ateşten iki dilli kılınır. 323
Arkadaşının mektûbuna izinsiz bakan kimse, aynen ateşe bakmış gibi olur. 324
Kim mârufla emredici durumda ise, onun bu emri mârufla olsun. 325
Kim, kırk gün, Allah için nefsini arındırırsa, hikmet pınarları, onun kalbinden diline zuhûr eder. 326
Allah’a ve âhiret gününe inanan, misâfirine ikrâm etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden, komşusuna ikrâmda bulunsun. Allah’a ve âhiret gününe imanı olan, ya hayır söylesin ya da sussun!. 327
Birisinin müslüman olmasına vesîle olan kimse, cenneti hak etmiştir. 328
Dostuna, gıyâbında yardım eden kimseye, Allah da dünya ve âhirette yardım eder. 329
Kim, arkadaşının bir dünya sıkıntısını giderirse, Allah da onun âhiret sıkıntılarından birini giderir. Kim, bir kardeşinin ihtiyâcını karşılarsa, Allah da onun ihtiyâcını karşılar. Kim, bir kardeşinin aybını örterse, Allah da dünya ve âhirette onun aybını örter. Kul, bir dostunun yardımında bulunduğu müddetçe, Allah da kulun yardımında bulunur. 330
Bağırtlak kuşu yuvası kadar da olsa, Allah için bir mescid yapan kimseye, Allah da cennetde bir ev yapar. 331
Kim, ilim tahsiline çıkar da, ilmi elde ederse, ona iki kat sevâb yazılır. Kim ki, ilim tahsiline çıkar, fakat hedefine ulaşamazsa, ona da bir kat sevâb verilir. 332
Kim, bir işini, insanlar duysun diye yaparsa, Allah onu, kıyâmet günü bütün ahâlinin kulağına ulaştırır; neticede aşağılatır ve küçük düşürür. 333
Kim, âhiret işi ile dünya işini elde etmek isterse, onun, âhirette hiçbir nasibi yoktur. 334
Kendisine iyilik edilen kimse, şâyet memnûniyetini belirtme dışında bir karşılık bulamazsa, böylece ona teşekkür borcunu ödemiş olur; şâyet bu duygusunu gizlerse, o zaman da nankörlük etmiş olur. 335
Kendisine iyilik edilen kimse, o iyiliğin karşılığını versin. Buna gücü yetmezse, onu dile getirsin; dile getirince, ona teşekkür etmiş. 336
Abdülmuttaliboğulları’ndan birisine dünyada iyilik yapan kimse, şâyet karşılığını görememişse, kıyâmet gününde, onu ben mükâfatlandıracağım. 337
Bir ayıb görüp de onu örten kimse, aynen diri diri toprağa gömülmüş bir kız çocuğunu kabrinden çıkarıp diriltmiş gibi olur. 338
Bir kimse, gönlünü Allah’a kaptırırsa, Allah onun bütün ihtiyacını karşılar ve onu, hiç tahmin edemeyeceği bir yönden rızıklandırır. Kim de, gönlünü dünyaya kaptırırsa, Allah da onu dünyaya bırakıverir. 339
Kim, günah olan şeylerle insanların övgüsünü kazanma yolunu seçerse, onun övücüleri yerici durumuna geçer. 340
İnsanların memnuniyetsizliğine rağmen Allah’ın rızâsını kazanmaya çalışan kimseden, hem Allah râzı olur, hem de insanları ondan râzı eder. Allah’ı hoşnutsuz ederek insanların hoşnutluğunu kazanmaya çalışan kimseden ise, hem Allah râzı olmaz, hem de ona karşı insanlarda nefret uyandırır. 341
Amelinin en iyi olduğu sırada ölen kimse için hayır dileyiniz; amelinin en kötü olduğu sırada ölen kimsenin ise, durumundan korkunuz, fakat ümidinizi kesmeyiniz. 342
Kim, dünyada bir günah işler de onun cezasını görürse, Allah, o kulunu tekrar cezalandırmayacak derecede âdildir. Ve kim ki, bir günah işler de, Allah, dünyada onu örter ve affederse, Yüce Allah, aynı şekilde, affettiği bir şeyi tekrar cezalandırmayacak derecede kerem sâhibidir. 343
Yalnız başına kaldığında, gönlünde günah işlemekten sakındıracak bir korku bulunmayan kimsenin, Allah, hiçbir ameline değer vermez. 344
Kim, namazını, insanlar gördüğünde düzgün kılar da, tek başına kal-dığında kötü kılarsa, bu, Rabbini küçümsemiş olduğu bir saygısızlıktır. 345
Bir kimsenin namazı, onu, çirkin ve aykırı davranışlardan alıkoymazsa, bu namaz, onu sadece Allah Teâlâ’dan uzaklaştırmış olur. 346
Kim, iyi veya kötü, açığa vurmadığı bir düşünceye sahipse, Allah, onu, niyetini belli eden bir bürgüye büründürür. 347
Kim, günah yoluyla bir iş yapmaya kalkışırsa, hem umduğu elinden kaçmış, hem de korktuğu başına gelmiş olur. 348
Kim, bir şeye yemin eder de, ondan daha iyi başka bir şey görürse, yeminini bozup keffâretini versin; sonra da o daha iyi olan şeyi yapsın. 349
Kim, bu kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya düşer de onlara iyi davranırsa, onlar da, ateşten koruyan bir perde olurlar. 350
Bir serçeyi gereksiz yere öldüren kimseye, kuş, kıyamet günü, Arş’ın yanında bir çığlık kopararak gelir ve şöyle der: Yâ Rabbi! Bu adama, beni gereksiz yere niçin öldürdüğünü sorar mısın? 351
Malını çoğaltma düşüncesiyle dilenen kimse, böylece bir kor almış olur ki; onunla, malını azaltsa da, çoğaltsa da fark etmez. 352
Kim, ihtiyacı dışında dilenirse, bu, onun başında bir ağrı ve midesinde de bir sancı olur. 353
Dâvet edilmediği bir yemeğe giden kimse, hırsız olarak girmiş, yağmacı olarak çıkmış olur. 354
İyiye yöneltme veya zoru kolaylaştırma maksadıyla bir iktidar sâhibi nezdinde, müslüman dostu için aracılık yapan kimseye, Allah, bütün ayakların tökezlediği sırat köprüsünden geçişinde yardım eder. 355
Tavla oynayan, elini domuz etine ve kanına batırmış kimse gibidir. 356
Bir aileye misâfir olan kimse, onların izni olmadan nâfile oruç tutmasın. 357
Bir bid’at sâhibine çıkışan kimsenin kalbini, Allah, güven ve iman duygusu ile doldurur. 358
Bir bid’atçıyı hor gören kimseyi, Allah, en büyük korkulu günde güvence altına alır. 359
Bedeni sağlıklı, gönlü hoş ve cebinde de yeteri kadar harçlığı olan kimse, sanki bütün dünyaya sâhip olmuş gibidir. 360
Allah, müslümanların işlerinden her hangi birinin yönetimini üstlenen kimsenin hayrını dilerse, ona, unuttuğunu hatırlatan, hatırladığına destek olan liyâkatli bir vezir nasib eder. 361
İnsanlara iyi davranan, fakat onlara zulmetmeyen; onlarla konuşan, fakat yalan söylemeyen; onlara söz veren, fakat sözünden caymayan kimse; insâniyeti mükemmel, adaleti müsellem, dostluğu elzem ve arkasından çekiştirilmesi harâm olan kimselerdendir. 362
Ağzına ve apış arasına sâhip olan kimse, cennete girer. 363
Kasten bana yalan isnad eden kimse, ateşteki oturma yerine hazırlansın. 364
Cennet, hoşa gitmeyen şeylerle kuşatılmıştır; cehennem ise hoşa giden şeylerle çevrilmiştir. 365
Öfkelendirildiğinde kendine hâkim olan kimse, Allah’ın sevgisini hak etmiştir. 366
Ben Cevâmi‘ul-kelim'le gönderildim ve düşmanı yıldırma duygusu ile desteklendim. 367
Ben, sabâ rüzgârı ile muzaffer kılındım; Âd kavmi ise lodos rüzgârı debûr ile helâk edildi. 368
Rabbin, çocuksu hayatı olmayan gençten hoşlanır. 369
Nasılsanız, öyle idâre edilirsiniz. 370
İnsanlar, kıyâmet günü, niyetleri üzere diriltilirler. 371
Yalancı şâhid, kıyâmet günü, dili ateş yalar vaziyette diriltilir. 372
Dilini ıslâh eden kimseye, Allah rahmet etsin. 373
Konuşup da kazanan veya susup da selâmet bulan kula, Allah rahmet etsin. 374
Abdest alırken parmak aralarını, yemekte de diş aralıklarını hilâlleyen kimselere Allah rahmet etsin. 375
Allah, mü’min kulunun rızkını, onun tahmin ettiği yolla vermekten imtinâ eder. 376
Fakirlik, az kalsın küfür olacaktı; hased de az kalsın kadere galebe çalacaktı. 377
Belâ, insanları tanıyan ve fakat, insanlar arasında yaşadığı hâlde, insanlarca tanınmayan kimseye mahsustur. 378
Mü’min, hıyânet etme ve yalan söyleme dışında, her huya yatkın olarak yaratılmıştır. 379
Oturmayacağınız şeyleri bina ediyorsunuz, yemeyeceğiniz şeyleri topluyorsunuz ve ulaşamayacağınız şeyleri ümit ediyorsunuz!. 380
Bir günü karşılayan niceleri var ki, onu tamamlayamaz; yarını gözleyen niceleri de var ki, ona ulaşamaz. 381
Kendisi tâkip altında olduğu hâlde, gaflet içinde yaşayan kimseye şaşarım. Ölüm her an peşinde olduğu hâlde devamlı dünyayı düşünen kimseye hayret ederim. Allah’ı râzı mı ettiğini yoksa onu kızdırmış mı olduğunu hiç düşünmeden, ağız dolusu gülen kimseye, doğrusu taaccüp ederim. 382
Ölümsüzlük diyârı olan âhirete gönülden inandığı hâlde, sırf aldatıcı dünya için çalışıp çabalayan kimseye, hayret doğrusu !. 383
Mü’minin şu durumuna hayret: And olsun ki, Allah, mü’mine, onun için sâdece hayır olan bir kazâ ile hükmeder. 384
Kıyâmet yaklaştıkça, insanların dünyaya karşı hırsları artar; bu durum, onları Allah’dan daha da uzaklaştırır. 385
Âdemoğlu ihtiyarladıkça, onda iki şey gençleşir: Mal hırsı ile ömür hırsı!. 386
Kalbler, kendine iyilik edeni sevme ve kötülük edenden nefret etme huyunda yaratılmışlardır. 387
Şakî ve saîd hakkında kalemin mürekkebi kurumuş; huy, yaratma, ecel ve rızık gibi dört şeyin de defteri kapanmıştır. 388
Allah, her kulun beş şeyini kesinleştirmiştir; hiçbir kul bunları aşamaz. Bunlar; ameli, eceli, eseri, rızkı ve yatandır. 389
Karşılaşacağın bütün şeylerin, mürekkebi kurumuştur. 390
Birilerine şu yüzüyle, birilerine de bu yüzüyle gelen iki yüzlü kimseleri, insanların en şerlileri olarak görürsün. 391
Eski sâlih şahsiyetler öncelikle gitmekte; geriye ise, sâdece Allah’ın hiç önem vermediği, hurma ve arpa döküntüsü gibi döküntüler kalmaktadır’. 392
İçinizden biri, kendi gözündeki merteği görmez de, arkadaşının gözündeki çöpü görür. 393
Senin sözüne inanan bir arkadaşına yalan bir söz nakletmen, hıyânetin en büyüğüdür. 394
Sanki hak, bu dünyada bizden başkalarına vâcib olmuştur! Sanki ölüm, orada, bizden gayrilere yazılmıştır! Sanki bizim teşyî ettiğimiz ölüler, bir müddet sonra, tekrar bize dönecek olan misafirlerdir! Onları kabirlerine indirir, sanki onlardan sonra hiç ölmeyecekmişçesine, miraslarını yeriz! Öğüt veren her şeyi unutmuş ve tehlike arzeden her şeye güven beslemiş bulunuyoruz. Başkalarının aybını bırakıp kendi aybı ile meşgul olan; helâlinden kazandığı malı hayır yolunda harcayan; ilim ve hikmet ehli ile düşüp kalkan; alçak karakterli ve günahkâr tabiatlı kimselerden uzak duranlara ne mutlu! Ve yine, ne mutlu o kimseye ki, nefsini kibirden arındırır, huyunu güzelleştirir, malının fazlasından infâk eder, sözünün fazlasını tutar ve sünnetle yetinip bid’ate taşmaz !. 395
Ne mutlu, kazancı temiz, içi uyumlu, dışı âlicenap olan ve insanların şerrinden uzak duran kimseye. Ne mutlu, ilmi ile amel edene !. 396
İslâm yoluna giren ve yeterli geçimi olup da, ona kanâat eden kimseye ne mutlu !. 397
Âdemoğlu! Sana yetecek kadar varlığa sâhip olduğun hâlde, sen, yine de azdıracak şeyler peşinde koşuyorsun. Âdemoğlu! Ne aza kanâat ediyor, ne de çokla doyuyorsun. 398
İsteyene yardım ediniz ki, ecir ve sevâba nail olasınız. 399
Sefere çıkınız ki, sıhhat bulasınız ve ganimet elde edesiniz. 400
Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; yatıştırınız, nefret ettirmeyiniz. 401
Bütün işlerinizde ölçülü olunuz; doğruluktan ayrılmayınız. 402
Seyrek ziyâret et ki, daha çok sevilesin. 403
Deveni, bağla da tevekkül et. 404
Önce çoluk çocuğunun geçimini sağla. 405
İç yüzünü araştırırsan küsüp terk edersin; insanlara temkinli yaklaş. 406
İlmi, yazı ile kaydedin. 407
Az borçlan ki, hür yaşayasın. Az günah işle ki, ölümün kolay olsun. Çocuğunu hangi döl yatağına koyduğuna dikkat et; zîrâ kan damarları çok desîsecidir. 408
Vera’ sâhibi ol ki, insanların en iyi ibâdet edeni olasın. Kanâatkâr ol ki, insanların en şükürlüsü olasın. Kendin için istediğini, insanlar için de iste ki, mü’min olasın. Komşuna iyi davran ki, müslüman olasın. 409
Ebû Hüreyre! Komşunla iyi geçin ki, müslüman olasın. Arkadaşına iyi arkadaşlık göster ki, mü’min olasın. Allah’ın emirlerine uy ki, âbid olasın. Allah’ın taksimine râzı ol ki, zâhid olasın. 410
Dünyaya önem verme ki, Allah seni sevsin; insanların elindekine göz dikme ki, insanlar seni sevsin. 411
Dünyada, bir garib veya gelip geçen bir yolcu gibi ol; kendini de ehl-i kubûr yerine koy. 412
Sana şüphe veren şeyi, şüphe vermeyen şeye bırak. 413
Zâlim de olsa, mazlûm da olsa, arkadaşına yardım et. 414
Sen yerdekilere merhamet et ki, göktekiler de sana merhamet etsin. 415
Müsâmaha et ki, müsâmaha göresin. 416
Abdesti sindire sindire al ki, ömrün uzasın. Ev halkına selâm ver ki, evin bereketi artsın. 417
Mümkün mertebe, istemekten sakın. 418
Acı da olsa, hakkı söyle. 419
Nerede olursan ol, Allah’dan sakın. Bir kötülüğün peşinden hemen bir iyilik yap ki, o kötülüğü silsin. İnsanlara karşı da güzel huylu ol. 420
Bir selâmla da olsa, akrabâlık bağlarını canlı tutun. 421
Hediyeleşiniz ki, sevginiz artsın. Hicret ediniz ki, oğullarınıza bir şeref bırakmış olasınız. Soylu kerîm insanların sürçmelerini bağışlayınız. 422
Hediyeleşiniz; zirâ hediye, kini ve kırgınlığı yok eder. 423
Hediyeleşiniz ki, sevişesiniz. 424
Karşılıklı hediyeleşiniz; zirâ hediye, husûmeti def’eder. 425
Hediyeleşiniz; zirâ o, sevgiyi ikiye katlar ve iç sıkıntılarını giderir. 426
Hediyeleşiniz; zirâ hediye, kini ve garazı siler. 427
Hayrı', güzel yüzlüler yanında arayın. 428
Bir tek âyet de olsa, benden bir şey nakledin; İsrâiloğullari ndan bilgi aktarmanızın bir sakıncası yoktur. 429
Mü’minin firâsetinden sakınınız; zirâ o, Allah’ın nûru ile bakar. 430
Yapılarda harâmdan sakınınız; zirâ harâm, temele konmuş bir tahrîb kalıbıdır. 431
Çocuklarınıza ikrâmda bulunun; onları güzel terbiye edin. 432
Ya hayır söyleyin, kazanın; ya da şerden susun, emniyette olun. 433
Dölleriniz için hayırlı eşler seçin. 434
Ağız tadını kaçıran ölümü, hiç hatırdan çıkarmayınız. 435
Zaman zaman, kalblerinizi dinlendiriniz. 436
Sarık sarınız ki, yumuşak huyluluğunuz artsın. 437
Çalışın; herkes, yaratılış gayesine uygun biçimde donatılmıştır. 438
Muhabbeti bol ve doğurgan kadınlarla evleniniz. Zîrâ ben, diğer peygamberlere, sizin çokluğunuzla üstünlük sağlayacağım. 439
Sahûra kalkın; zirâ sahûrda bereket vardır. 440
Yarım hurma ile de olsa, ateşten korununuz. 441
Cimrilikten sakının; zirâ o, sizden öncekileri helâk etmiştir. 442
Misvâk kıymığı kadar bir şeyle de olsa, insanlardan müstağnî olunuz. 443
Kadınları ziynetlerinden soyundurun ki, gelin odalarından ayrılmasınlar. 444
Eşlerinize nâzik davranınız; zîrâ onlar, sizlerin yanında, genç kızlıkları alınmış kimseler konumundadırlar. 445
Mallarınızı, zekâtla te’mînât altına alınız; hastalarınızı sadaka ile tedâvi ediniz; belâya karşı da duâyı hazırlıkta tutunuz. 446
Rikkatli anlarınızda duâ etme fırsatını kaçırmayın; zirâ onlar, birer rahmettir. 447
Yâ ze’l-Celâli ve’l-İkrâm. Ey Celâl ve Kerem sâhibi Allah’ım niyâzına, aralıksız devâm edin. 448
Rızkı, yerin gizliliklerinde arayın. 449
Mümkün mertebe, dünya üzüntülerinden sıyrılın. 450
Yiyeceklerinizi ölçün ki, bereketlensin. 451
Üstünlüğü, ümmetimin merhametlilerinin yanında arayın ki, onların çevrelerinde yaşayasınız. 452
Yaşadığınız günlerin hayırlarını araştırınız ve Yüce Allah’ın rahmetinin esintilerini kaçırmayınız. Nitekim, Yüce Tanrı’nın rahmetinin bir kısım esintileri vardır ki, onları, dilediği kullarına değdirir. 453
Abdestinizi derli toplu alın ki, Allah da sizin derli topluluğunuzu korusun. 454
Sabah namazını, tan vakti iyice ağarınca kılın; zîrâ onun ecri daha büyüktür. 455
Toprağa dokunun; zîrâ o, size karşı şefkatli bir anadır. 456
Sabah namazını, tan vakti iyice ağarınca kılın; zîrâ onun ecri daha büyüktür. 455
Halkı kendi hâline bırakın; Allah, onların bir kısmını bir kısmı vâsıtasıyla rızıklandırır. 457
İşlerinize, ketûmlukla destek olunuz. 458
İhtiyaçlarınızın başarıya ulaşmasına, gizliliğe riâyet ederek yardımcı olun; zîrâ her nimet sâhibi kıskanılır. 459
Tedâvî olunuz; zîrâ hastalığı veren, devâsını da vermiştir. 461
Dalkavukların yüzüne toprak saçın. 462
Ev satın almadan önce komşuyu, yola çıkmadan önce de arkadaşı araştırın. 460
Yönetici olduğunuzda, yönettiklerinize karşı iyi davranın; hizmetçilerinizin de kusurlarını bağışlayın. 463
Yemeklerinizi, müttakî olanlara yedirin; iyiliklerinizi de mü’minlere yapın. 464
Kalbi paslanmaya götüren aç gözlülükten Allah’a sığının. 465
Dünya peşinde, güzel güzel koşun; zîrâ herkes, yaratılış gayesine uygun olarak donatılmıştır. 466
Hem dünyanızı düzene sokunuz; hem de, yarın ölecekmişçesine âhiretiniz için çalışınız. 467
Selâmı yayın ki, selâmet bulasınız. 468
Selâmı yayın, yemek yedirin, akrabalarınızı arayın ve herkes uykuda iken geceleri namaz kılın ki, selâmetle cennete giresiniz. 469
Bana gösterdiğiniz hürmeti, ashâbıma da gösteriniz; zîrâ onlar, ümmetimin en hayırlılarıdır. 470
Akıllı kişilere danışınız ki, doğruyu bulasınız. Onlara isyân etmeyiniz; aksi hâlde, pişmân olursunuz. 472
Ölmeden evvel Rabbinize tövbe edin. Meşgul edilmeden önce güzel amellere karşı elinizi çabuk tutun. Aranızda bir bağ bulunan kimseleri sık sık hatırlayıp ziyâret ediniz. 473
Hadd cezâsını gerektiren suçlar dışında, insâniyetli kişilerin cezâsını bağışlayın. 474
Cömerdin hatâsına göz yumun; nitekim Allah, her sürçtüğünde onun elinden tutar. 475
Hastaları ziyâret edin, cenâzeleri teşyî edin; bu, size âhireti hatırlatır. 476
Sizin dünyadaki dirliğiniz, yolcu azığı kadar olsun yeter. 477
Beş şeyden önce beş şeyi ganimet bilin: İhtiyarlamadan önce gençliğinizin, hastalanmadan önce sıhhatinizin, fakirleşmeden önce zenginliğinizin, meşguliyet çoğalmadan önce boş vaktinizin ve ölmeden önce de hayatınızın kıymetini iyi bilin. 478
Kul, kendinden kendine bir hisse ayırsın: Dünyasından âhitetine ayırsın; ihtiyarlamadan önce gençliğinden ayırsın, ölmeden önce hayatından ayırsın. Zîrâ dünyadan sonra, cennet veya cehennem dışında başkaca gidecek bir yurt yoktur. 479
Dünyada, misâfir gibi olun. Mescidleri ev ittihâz edin ,. Kalblerinizi rikkate alıştırın. Çok düşünün ve ağlayın. Nefsî arzûlarınız sizi başkalaştırmasın. 480
Şâhidlere tanıklara ikrâm ediniz; zîrâ Allah, onlarla gerçekleri ortaya çıkarır ve onlarla zulmü savar. 481
Mazlûmun âhından sakın; zîrâ o, bulutlara yüklenip yerine hemen ulaştırılır. Allah Teâlâ: İzzetim ve celâlim hakkı için, sana hemen yardım edeceğim der. 482
Üç çeşit insana acıyın: Bir muhitin fakir düşmüş zenginine, zelîl olmuş azîze ve ahmakların ve câhillerin oyuncağı olmuş âlime !. 483
Bir avuç kötü hurma ile de olsa, akşam öğününü yeyiniz; zîrâ akşam öğününün ihmâli bedeni yıpratır. 484
Sizden aşağıda olanlara bakınız; sizden yukarıda olanlara bakmayınız. Zîrâ bu, Allah’ın size verdiği nimetleri hor görmemenize daha uygun bir davranıştır. 485
Müslümanların gelip geçtiği yollardaki zarar veren şeyleri bir kenara at ki, hasenâtın artsın. 486
Dostunu o kadar ölçülü sev ki, o, ileride bir gün düşmanın olabilir; düşmanına o kadar ölçülü husûmet besle ki, o da, ileride bir gün dostun olabilir. 487
Sana, Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum; zîrâ o, işinin başıdır. Sana, aynı zamanda, cihâdı tavsiye ederim; o da ümmetimin ruhbanlığıdır. Kendi nefsin için iyi bildiğin şeyler, seni, halkın kusurları ile uğraşmaktan alıkoysun. Hayır, dışında her şeyden dilini koru; böylece, şeytanına galip gelmiş olursun. 488
Kur’ân'ı, kötülüklerden alıkoyacak şekilde oku. Eğer o seni kötülüklerden alıkoymuyorsa, sen onu okumuş sayılmazsın. 489
Sana güvenen kimseye güven duygusu ver; sana hıyânet edene ise sen hıyânet etme. 490
İşçiye, ücretini, teri kurumadan veriniz. 491
Sen Allah’ın hakkını koru ki, O da senin hakkını korusun. Eğer Allah’ın hakkını gözetirsen, O’nu, önünde bulursun. Rahatlık zamanlarında Allah’a yaklaş ki, sıkıntılı anlarında da Allah sana yaklaşsın. Bil ki, sana isâbet edecek şeyden, senin kurtulman mümkün değildir; başına gelmeyecek olan şeyin de sana isâbet etme ihtimâli yoktur. Bilmiş ol ki, bütün yaratıklar Allah’ın vermeyi dilemediği bir şeyi sana vermek üzere elbirliği etseler, buna güçleri yetmez veya onlar, Allah’ın sana vermeyi dilediği bir şeye engel olmaya kalkışsalar, bunu da başaramazlar. İstediğin zaman, Allah Teâlâ’dan iste; yardım dilediğinde, Allah Teâlâ’dan yardım dile. Bil ki, zafer sabır iledir; ferahlık sıkıntı iledir; kolaylık güçlük iledir. Bilmiş ol ki, kalem, olacak her şeyin üzerinden geçmiştir. 492
Ne kadar yaşarsan yaşa, sonunda öleceksin; ne kadar seversen sev, sonunda ayrılacaksın; ne kadar çalışırsan çalış, neticede onun karşılığını göreceksin. 493
İyiliğe lâyık olsun olmasın, herkese iyilik edin. Eğer yapılan iyilik lâyıkını bulmuşsa, o, ona lâyıktır; yok, lâyıkını bulmamışsa, o takdirde, sen ona lâyıksındır. 494
Ey sıkıntı, şiddetlen; açılırsın! 495
İnfâk et yâ Bilâl; Arş’ın Sâhibi’nin azaltacağından hiç korkma!. 496
Gecenin karanlığında mescidlere yürüyen kimseleri, kıyâmet günü tam bir nûr ile müjdele!. 497
Eş seçiminde, dört şey göz önünde bulundurulur: Kadının; malı, güzelliği, soyluluğu ve dini. Sen, dindar olanını seç ki, mutlu olasın. 498
Altından kalkabileceğiniz amelleri tavsiye ederim; zîrâ siz bıkıp usanmadıkça, Allah bıkıp usanmaz. 499
Tarttığınızda, terâziyi biraz ağdırınız. 500
Size bir zümrenin ulusu geldiğinde, onu ağırlayınız. 501
Size bir misâfir geldiğinde, ona ikrâmda bulununuz. 502
Öfkelendiğinde, sus!. 503
Biriniz, bir dostunu sevdiğinde, bunu, ona belli etsin. 504
İki halifeden birisine bîat edildiğinde, onlardan diğerini etkisiz hâle getiriniz. 505
Sizden birisi bir şey temennî ettiğinde, temennî ettiği şeye dikkat etsin; zîrâ o, isteklerinden hangisinin kayda geçtiğini bilemez. 506
Tutumlu olan, muhtâç olmaz. 507
Allah, kesinlikle kimseyi cehl ile azîz kılmamış; kesinlikle kimseyi de hilm ile zelil etmemiştir. 508
Merhamet duygusu, ancak şakî tabîatlı olandan sökülüp alınmıştır. 509
Hiçbir kul, kat’iyen, meşveretle bedbaht olmaz. Görüş sormaya tenezzül etmeyen de mutlu olmaz. 510
İstihare eden, hüsrâna uğramaz. İstişare eden pişmân olmaz^. Tutumlu olan da muhtâç duruma düşmez. 511
Harâmlarını helâl kabûl eden, Kur’ân’a inanmış olmaz. 512
Kul, sabırdan daha geniş bir rızık ile rızıklandırılmamıştır. 513
Bir mala sadaka karışırsa, kesinlikle onu helâk eder. 514
Sadaka vermekle mal eksilmez. Bir kimse uğradığı haksızlığı affederse, bununla, Allah mutlaka onun izzetini arttırır. 515
Benden sonraki dönemde, kadınlar kadar, erkeklere zarar veren bir baştan çıkarıcı fitne bırakmadım. 516
İstiğfâr eden kimse, günde yetmiş kerre tövbesini bozsa da, günahta ısrâr etmiş olmaz. 517
Allah, sadakasını düzgün veren bir kulun terekesine, iyi bir halef denk getirir. 518
Cehennem gibi, kaçanının uyuduğunu; cennet gibi de, isteklisinin uyuduğunu hiç görmedim. 519
Bir şeyde yumuşaklık, kesinlikle onu süsler; sertlik ise, onu çirkinleştirir. 520
Allah bir kulunu rezil etmek istediğinde, onu, ilim ve edebden mahrûm bırakır. 521
Allah, gönderdiği her derdin, şifâsını da göndermiştir. 522
Allah, hiçbir kulunu, dininde ve nâmûsundaki iffetten daha değerli bir ziynetle süslememiştir. 523
Bir kul, Allah’ın nimetini yüksünürse, Allah da o kulun geçimini yüksünür. 524
Allah, dünyada bir kulun günahını örtmüşse, kıyâmet günü, artık o günahla onu bir daha mahcup etmez. 525
Yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet eden bir gence, Allah da, yaşlılığında kendisine hürmet eden birisini bahşeder. 526
Aşırı sevinç dolan evi, peşinden gözyaşı basar. Hiç bir sevinç yoktur ki, peşinden bir üzüntü gelmemiş olsun. 527
Allah bir kula gözetim vazifesi verir de, o, öğüdüyle onların yükünü hafifletmezse, Allah ona cenneti harâm kılar. 528
Allah’ın, halkı görüp gözetme vazifesini verdiği bir kimse, şâyet gözettiğini aldatır bir hâl üzere ölürse, Allah ona cenneti harâm kılar. 529
Müslümanlar içerisinde, birlikte çalıştığı devlet başkanına itâatkâr olan ve ondan da, Allah’ın rızâsına uygun buyruklar alan uyumlu bir vezir kadar sevâbı çok bir kimse yoktur. 530
Hiçbir mü’min yoktur ki, bu dünyadan ayrılıncaya kadar, zaman zaman, kendisinden ayrılmayan bir günah ona dokunmamış olsun. 531
Güneşin her doğuşunda, iki yanında iki melek durarak şöyle der: Yâ Rabbi! Malını infâk edenin karşılığını hemen ver; imsâk edenin malını da hemen telef et!. 532
Makam ve mal düşkünlüğünün müslüman kişinin dininde yaptığı tahrîbât, koyun ağılına dadanan iki kurdun verdiği tahribattan daha hızlıdır. 533
Allah’a, dinde derin bilgi sâhibi olmaktan daha üstün bir şeyle ibâdet edilmez. 534
Allah’a ibâdet edilen şeyler içerisinde, sıla-i rahimden daha çabuk sevâbı verilen bir şey yoktur. Allah’a isyan edilen şeyler içerisinde de, azgınlıktan daha tez cezâsı verilen bir davranış yoktur. 535
Kendisine isteme dilenme kapısını açan bir kimseye, Allah da mutlaka fakirlik kapısını açar. 536
Sizler, dünyadan daha ne bekliyorsunuz?! Azdıran bir zenginlik mi; yoksa unutturan bir fakirlik mi; veya sıhhati bozan bir hastalık mı; veyahut bunatan bir ihtiyarlık mı; ya da techîz ve tekfini gerektiren bir ölüm mü?. 537
Mü’mine; iyileşmeyen bir dert, bitkinlik, hastalık, incinme, kaygı ve hattâ onu tedirgin eden bir üzüntü dokunmuşsa, Allah, bununla, onun günahlarından bir kısmını örtmüş olur. 538
Allah’a kavuşuncaya dek dilenmeye devâm eden bir kulun yüzünde, kıyâmet günü bir et parçası bulunur. 539
Mü’min, bir yılan deliğinden iki def’a sokulmaz . 540
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez. 541
Kazâyı, ancak duâ def’eder; ömrü de ancak iyilik uzatır. 542
Ancak sürçen, halim-selim olur; ve yine ancak, tecrübeli olan bilge olur. 543
Cehâletten daha beter bir fakirlik; akıldan daha gelirli bir zenginlik; kendini beğenmişlikten daha korkunç bir yalnızlık; danışmaktan daha sağlam bir destek; tedbir gibi bir akıl; ahlâk güzelliği gibi bir itibâr; kötülükten vazgeçme gibi bir sakınma; tefekkür gibi bir ibâdet; hayâ ve sabır gibi bir iman yoktur. 544
Ergenlikten sonra, yetimlik olmaz. 545
İslâm’da, hasmâne ittifak yoktur; ancak câhiliye devrinde yaptıklarınıza sâhip çıkın. 546
İslâm’da, bekâr kalma yoktur. 547
Fetihten sonra hicret yoktur. 548
Güvenli olmayanın imânı yoktur; sözünde durmayanın da dini yoktur. 549
Okuyup üflemeye rukye , sâdece, göz değmesi nazar ve zehirli hayvan sokmasına karşı izin verilmiştir. 550
Üç günden fazla dargınlık yoktur. 551
Günah; istiğfâr ile büyük günah olmaz; ısrar ile de, küçük günah olmaz. 552
Sıkıntı dediğin, borç sıkıntısıdır; ağrı dediğin de, göz ağrısıdır. 553
Kur’ân okuyan kul, fakirleşmez; artık, onun ötesinde bir zenginlik yoktur. 554
Bu hususta, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme iftira edenler hakkında bu dünyada cezaları muhakkak kesilmiştir. artık bir daha iki keçi toslaşmaz. 555
Sakınma, kadere fayda vermez. 556
Mü’min saldırgan olamaz. 557
Bir kadının yönettiği ülke, iflâh olmaz. 558
Mü’minin, nefsini zelil etmesi yakışık almaz. 559
Küfürbaz olmak, bir dosta yakışmaz. 560
İki yüzlü kimsenin, Allah katında emin olması yaraşmaz. 561
Anne-baba ve âdil yöneticiden başkasına yaltaklanmak uygun olmaz. 562
Riyazetin seçkin kimselerden başkasına yaraşmadığı gibi; iyilik de, soylu ve dindâr kimselerden başkası nezdinde gereğince değerlendirilmez. 563
Hâlık’ın günah saydığı hususlarda, mahlûka asla itâat edilmez. 564
Komşusunun, şerrinden emin olmadığı kimse, cennete giremez. 565
Koğuculuk eden, cennete giremez. 566
Bir müslümanın, bir müslümanı dehşete düşürmesi helâl değildir. 567
Bir kimsenin, üç günden fazla dostuna darılması helâl olmaz. 568
Ne zenginin, ne de güçlü kuvvetli sağlıklı kimsenin sadaka alması helâl olur. 569
İnsanlar, kendi kendilerinden özür diledikleri müddetçe helâk olmazlar. 570
Kalbi istikâmet üzere olmadıkça, bir kulun imanı müstakim olmaz. Dili düzgün olmadıkça da kalbi düzgün olmaz. 571
Bir kimse, kendisi için istediği bir iyiliği, arkadaşı için de istemedikçe mü’min olamaz. 572
Kul, kendisine isâbet edecek şeyden kurtulmanın mümkün ol-madığını ve başına gelmeyecek olan şeyin de ona isâbet etme ihtimâlinin bulunmadığını bilinceye kadar, imanın hakikatine ulaşamaz. 573
Şu üç haslet kendisinde oluncaya kadar, kul, imanını kemâle erdiremez. Bunlar; ev halkına geçim sıkıntısı çektirmeyecek kadarından infâk etme, kendi nefsine karşı insaflı olma ve gönül rızâsıyla selâmı esirgememedir. 574
İnsanlara merhamet etmeyene, Allah da merhamet etmez. 576
Sizden biriniz, dilini tutmasını öğreninceye kadar, imanın hakikatine ulaşmış olmaz. 575
Mü’min, komşusu aç iken kendi karnını doyurmaz. 577
Âlim, sonu cennete varıncaya dek, ilme doymaz 578
Bu iş gittikçe şiddetini artırır; dünya, gittikçe yüz çevirir; insanlar, gittikçe cimrileşir; kıyâmet, insanların şerlileri üzerine kopar; Meryem oğlu İsa’dan başka da Mehdî yoktur. 579-a
İnsanların içinde bulunduğu hiçbir zaman yoktur ki, bir sonraki, öncekinden daha beter olmasın!. 579-b
Erkekler azalıp kadınlar çoğalmadıkça, kıyâmet kopmaz. 580
Bir kimse, bir kimsenin dünyada aybını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. 581
Kendisine tanıdığın hakkı, aynen sana da tanımayan kimsenin arkadaşlığında hayır yoktur. 582
Bir kimse, iki gözü gider de, ona sabreder ve ecrini Allah Teâlâ’dan beklerse, cennete girer. 583
Bir kimse, sakıncası olmayandan sakınıp, sakıncası olanı da bırakmadıkça, müttakî olma mertebesine ulaşamaz. 584
Ümmetimden hakkı üstün kılacak bir grup insan, Allah’ın emri gelinceye kıyâmet' e kadar, dâimâ buluna gelecektir. 585
İnsanın nefsi, borcu ödeninceye kadar, ona asılmış olarak duracaktır. 586
Kul, bir sonraki namazı gözetlediği müddetçe, onun namaz kılma hâli devam eder. 587
Arkadaşının başına gelen belâ ve musibete sevinç gösterisinde bulunma; yoksa Allah onu musibetten kurtarır ve seni imtihâna alır. 588
Dehre zaman’a sövmeyiniz; zîrâ Allah, dehrin kendisidir. 589
Sultâna sövmeyiniz; zîrâ o, yeryüzünde Allah’ın gölgesidir. 590
Ölülere sövmeyiniz; dirileri rahatsız edersiniz. 591
Ölülere sövmeyiniz; zîrâ onlar, Allah’a sundukları amellerle artık başbaşa kalmışlardır. 592
Hiç kimse, dostunun hediyesini reddetmesin; şâyet bulursa karşılığını versin. 593
Giydirmediğin kimsenin elbisesine elini sürme. 594
Yarım hurma ile de olsa, sâili boş çevirme. 595
Müslümanları arkasından çekiştirmeyiniz ve onların ayıp ve kusurlarının peşine düşmeyiniz. 596
Kimsenin hayâ perdesini yırtmayınız. 597
Hiçbir iyiliği küçümsemeyiniz. 598
Arkadaşınla bir yerde buluşmak üzere sözleşip de, sözünde durmamazlık etme. 599
Hiç kimse, başına gelen bir musibetten dolayı ölümü temenni etmesin. 600
Herkes, kesinlikle, Allah’a hüsnü zan besleyerek ölsün. 601
Birbirinizle hasedleşmeyiniz. Alım-satımda, pey sürerek sun’î fiyat artışı oluşturmayınız. Karşılıklı kin ve husûmet beslemeyiniz. Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş kardeş yaşayınız. 602
Her şeye kusur bulanlardan da, aşırı övgü düzenlerden de, namus ve haysiyete dil uzatanlardan da ve sahte ölümcüllerden de olmayınız. 603
Sonunun nasıl geldiğine bakmadan, herhangi bir kimsenin ameli, sizde hayranlık uyandırmasın. 604
Bir kimsenin müslümanlığı, aklının gerçeğine vâkıf oluncaya kadar, sizde hayranlık uyandırmasın. 605
Beni, binekli yolcunun su kabı yerine koymayınız. 606
İnsanlara olan saygınız, sizi, doğru bildiğiniz gerçekleri yerine getirmekten alıkoymasın. 607
Bir erkekle bir kadın başbaşa halvet olmasın; yoksa onların üçüncüsü de şeytan olur. 608
Hiç kimseyi, Allah’ın hoşlanmadığı bir şeyle hoşnut etmeye çalışmayın. Hiç kimseyi, Allah’ın sana verdiği rızıkdan dolayı övmeyin. Ve hiç kimseyi de, Allah’ın sana vermediği şeyden dolayı yermeyin. Zîrâ, hiçbir harîsin hırsı, Allah’ın rızkını sana doğru süremediği gibi; hiçbir karşı koyanın karşı koyması da, o rızkı, senden geri çeviremez. 609
İdârecilik talebinde bulunma: Şâyet bir görev sana istemeksizin verilirse, sen, Allah’ın desteğine mazhar olursun; yok, o görev sana, senin talebin sonucu verilirse, o zaman da, kendi kaderine terkedilirsin. 610
Çocuk, ele avuca sığmaz hâle gelmedikçe; kış, sıcaktan ortalığı yakıp kavurmadıkça ‘}; kötüler çoğalıp, iyiler azalmadıkça; küçük büyüğe, alçak karakterli yüksek karakterliye saldırmadıkça kıyâmet kopmaz. 611
Meşveretten sonra, hiç kimse, kesinlikle helâk olmaz. 612
İdâre edenler doğru yolda ve doğruyu gösteren kimseler olduğu müddetçe, serkeş ve bozuk da olsa, idâre edilenler kesinlikle helâk olmazlar. 613
Özür dilenecek şeyden sakın. 614
Övmekten sakının; zîrâ o, boğazlamaktır. 615
Günahları küçümsemekten sakınınız; zîrâ onların her birinin, Allah’tan bir tâlibi vardır. 616
İnsanlarla didişmeyiniz; zîrâ didişmek, çirkinlikleri ortaya çıkarır, güzellikleri ise gömer. 617
Çöplükte biten yeşilliklerden sakının. 618
Borçtan sakının; zîrâ o, geceleri bir üzüntü, gündüzleri ise bir zillet vesilesidir. 619
Zandan sakının; zîrâ o, sözün en yalanıdır. 620
Kâfir de olsa, mazlûmun âhını almaktan sakının. 621
İfâdenin, sihirli olanları da bulunur. Şiirin, hikmetli olanları da mevcuttur. Sözün hedefe ulaşmayanları da olur. İlim tahsil edip câhil kalanlar da vardır. 622
Benim ümmetim, Allah’ın rahmetine mazhar olmuş bir ümmet ümmet-i merhûme 'dir’ 623
Ahde vefâ imandandır. 624
Hüsnüzan beslemek, ibâdet güzelliğinin işâretidir. 625
Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. 626
Din, kolaylıktır. 627
Allah’ın dini, insan fıtratına uygun olan kolay bir dindir. 628
Sevâbı hemen verilen tâat, sıla-i rahimdir. 629
Hikmet, şereflinin şerefini artırır. 630
Helâli harâm sayan, aynen harâmı helâl kılan gibidir. 631
Dünya ehlinin bütün değerleri, hemen hemen, işte bu maldan ibarettir. 632
Hakkı olan, konuşur. 633
Mekârim-i ahlâk, cennet ehlinin amellerindendir. 634
Güzelin en güzeli, güzel ahlâktır. 635
Bir ailenin azadlı kölesi, kendilerinden sayılır. 636
Cennet ehlinin ekserisi, safdil olanlardır. 637
Cennet sâkinlerinin daha azı, kadınlardır. 638
Allah Teâlâ’dan kula yardım, rızkı kadar gelir; sabır da, musibetin derecesine göre yetişir. 639
En büyük iyilik, insanın, babası öldükten sonra, baba dostlarını arayıp sormasıdır. 640
Şeytan, âdemoğlunun kan damarlarında dolaşır. 641
Halkın Allah’a en çok şükredeni, insanlara en çok teşekkür edenidir. 642
Bu malı; vermek bir türlü fitnedir, tutmak bir türlü fitnedir. 643
Bu ümmetin azâbı, dünyasında çektirilmiştir. 644
İnsan, kendisine dokunan bir günahla, rızıktan mahrûm bırakılır. 645
Allah’ın öyle kulları vardır ki, Allah’a yemin etseler, Allah onların yeminini doğru çıkarır. 646
Allah’ın öyle kulları vardır ki, insanların iç dünyalarını, işaretlerinden hemen tanırlar. 647
Allah’ın nice kulları vardır ki, onları, halkın ihtiyaçlarını karşılamak için yaratmıştır. 648
Dünyalık olan bir şeyi yükselttiğinde, akabinde onu tekrar alçaltmak, Allah’ın bir hakkıdır. 649
Yazılan mektûba cevap vermek, aynen, verilen selâmı almak gibi bir görevdir. 650
Üstü kapalı kinâyeli konuşmada, yalan’dan bir kurtuluş vardır. 651
İnsanın yediği en temiz şey, kazancıdır; çocuğu da, insanın kazancındandır. 652
İnsanı yere seren bir fakirlik veya insanı altında ezen bir borç hâli dışında, dilenmek helâl olmaz. 653
İlimle, az amel çoktur; cehille, çok amel azdır. 654
İnsan, ahlâk güzelliği ile oruç tutan, namaz kılan kimselerin derecesine ulaşır. 655
Her dinin, bir temel ahlâkı vardır; bu dinin temel ahlâkı da haya’dır. 656
Her şeyin bir şerefli yeri vardır; meclislerin en şerefli yeri ise kıbleye yönelinen kısmıdır. 657
Her ümmetin bir fitnesi vardır; benim ümmetimin fitnesi de mal. dır. 658
Her çalışanın bir amacı vardır ve bütün çalışanların nihâî amacı ise, ölüm’dür. 659
Her iş yapanın ibâdet edenin , muhakkak bir parlak dönemi, her parlak döneminse bir de sönük devri olur. 660
Her sözün bir mihengi, her hakkın da bir hakikati vardır. 661
Her hükümdârın bir koruluğu vardır; Allah’ın koruluğu ise harâmlarıdır. 662
Her oruçlunun bir duâ ediş tarzı vardır. 663
Her şeyin bir kapısı vardır; ibâdetin kapısı da oruçtur. 664
Her şeyin bir mâden ocağı merkezi vardır; takvânın ocağı da âriflerin kalbleridir. 665
Her şeyin bir kalbi vardır; Kur’ân’ın kalbi de Yâsîn’dir. 666
Her peygamberin bir duâ ve niyâz hakkı vardır; bense, bu duâ hakkımı, kıyâmet günü, ümmetime şefâat olarak sakladım. 667
Mü’min, toprağa veya binâya yaptığı masraf dışında, her harcamasından dolayı sevâb kazanır. 668
Hased, ateşin odunu yediği gibi, bütün iyilikleri yer bitirir. 669
İnsanları cehenneme sokan şeylerin başında, vücûdunun iki boşluğu gelmektedir: Ağzı ve cinsiyet organları. 670-a
İnsanları cennete koyan şey, Allah korkusu ve ahlâk güzelliğidir. 670-b
Din, garib olarak başlamıştır ve başladığı gibi tekrar garibliğe dönecektir. Ne mutlu o gariblere!. 671
Fitne gelir, insanları târumâr eder gider; bundan sâdece, ilmi sâyesinde âlimler kurtulurlar. 672
Göz değmesi nazar , adamı mezara, deveyi de kazana sokar. 673
Elbisesini, çalımlı bir edâ ile ikide bir yukarı çeken kimsenin, Allah kıyâmet günü yüzüne bakmaz. 674
Allah, bütün işlerde yumuşak huyluluğu sever. 675
Allah Teâlâ güzeldir, güzelliği sever. 676
Allah, duasında usandırırcasına ısrâr edenleri sever. 677
Allah, kendisini gizleyen ve ehl-i takvâ olan evliyâyı sever. Onlar ki, yoklusunda arama ihtiyâcı duyulmazlar; varlığında tanınmazlar ve çağrılmazlar. Onların kalbleri, her tozlu karanlığın içinin çıkan hidâyet kandilleri gibidir. 678
Allah, geçimini el san’atı ile sağlayan mü’mini sever. 679
Allah, her hüzünlü kalbi sever. 680
Allah, yüce ve şerefli işleri sever; kötü ve seviyesiz işlerden hoşlanmaz. 681
Allah, günah işlerin terkedilmesini sevdiği gibi, ruhsat verilen işlerin yapılmasını da sever. 682
Allah, şehevâtın gelişi sırasında, keskin görüşü; şüpheler karşısında kâmil aklı; bir kaç hurma ile de olsa cömertliği ve bir yılan öldürmekle de olsa şecâati sever. 683
Senin Rabbin, bütün hamd ü senâları sever. 684
Allah, hatırşinâs ve güler yüzlü kimseyi sever. 685
Allah, kulunun tövbesini, canı boğazına gelinceye kadar, kabûl eder. 686
Ne cisminden, ne de malından hiçbir hayır sağlanmayan ifrit karakterli kötü kimseleri Allah sevmez. 687
Allah, sizin; namaz kılarken abesle iştigâl etmenizden, oruçlu iken şehevî ve kaba söz söylemenizden ve kabristanda gülmenizden hoşlanmaz. 688
Allah, size; dedi-koduyu, mal isrâf etmeyi ve çok üstelemeyi yasaklamıştır. 689
Allah, müslümana karşı kıskançtır; öyleyse, o da kıskanç olsun. 690
Allah, yalnız acıma duygusu olan kullarına merhamet eder. 691
Allah, sadaka ile, yetmiş kötü ölümü savuşturur. 692
Allah, kuluna, işlediği bir kısım günahtan dolayı bile fayda sağlar. 693
Allah, bu dini, günahkâr fâcir bir adam eliyle de güçlendirir. 694
Allah, bir şey yiyip de buna hamd eden veya bir şey içip de buna hamd eden kulundan çok hoşnut olur. 695
Allah, bir kuluna bir nimet ihsân ettiğinde, onun, o kulun üzerinde görülmesinden hoşlanır. 696
Allah, ilmi, insanlar arasından söküp almak sûretiyle kaldırmaz; ancak, âlimlerin ölümü ile ilmi de ortadan kaldırmış olur. 697
Allah, âhiret niyetine dünyayı verir de, dünya niyetine âhireti vermeyebilir. 698
Allah, kendisine ellerini açan kulunun iki elini boş çevirmeyi, şânına lâyık görmez. 699
Allah, bana, bütün yeryüzünü mescid ve temiz kılmıştır. 700
Allah, benim için, yeryüzünü bir noktaya dürdü de, ben, onun, doğusundan batısına her tarafını gördüm. Ümmetimin mülkü ise, benim için dürülen yerlere ulaşacaktır. 701
Allah, ümmetimin zihinlerinden geçen şeyleri, konuşmadıkları veya işlemedikleri müddetçe, bağışlamıştır. 702
Allah, ölçü ve adaletiyle, sevinç ve ferahlığı yakîn ve rızâda kıldığı gibi; üzüntü ve kederi de, şüphe ve hoşnutsuzlukta kılmıştır. 703
Allah, kıskanmayı kadınlara, cihâdı ise erkeklere yazmıştır. Kim bunlara göğüs gererse, ona, şehid sevâbı gibi sevâb verilir. 704
Allah, her konuşanın dilinin yanındadır. 705
Allah, hayrını dilediği zümreyi imtihan eder. 707
Allah, sözünden râzı olmadıkça, hiçbir kulun amelini kabul etmez. 706
İnsanların, kıyâmet günü en çok azâb çekecek olanı, Allah’ın, ilminden kendisini yararlandırmadığı âlimdir. 708
Kıyâmet günü, Allah’ın katında insanların en kötüsü, edebsizce davranışlarından sakındıkları için, çevresinin kendisinden uzaklaştığı kimsedir. 709
Kıyâmet günü, insanların en kötüsü, başkasının dünyası yüzünden, kendi âhiretini hebâ eden kimsedir. 710
İnsanların en bedbahtı, dünyanın fakirliği ile âhiretin azabının, üzerinde toplandığı kimsedir. 711
Benden sonra, ümmetimin şu üç davranışından endişe ediyorum: Âlimin zellesi, insafsızın hükmü ve peşinden gidilen nefsânî arzular!. 712
Ben, ateşten uzaklaştırmak için eteklerinizden tutuyorum; sizler ise, kelebek ve çekirgelerin kendilerini attıkları gibi, körü körüne ateşe hücum ediyorsunuz. 713
Biz, bu yönetim işinde, kendi tâlip olanları kullanmayız. 714
Sen, bir şeyi, Allah’dan sakınarak bırakırsan, Allah da sana, ondan daha hayırlısını verir. 715
Mü’min kardeşinin gönlüne sevinç sokmak, mağfireti gerektiren davranışlardandır. 716
Herkese selâm verip hâl-hatır sormak, günahlardan bağışlanmaya vesile olan bir davranıştır. 717
Dünya; tatlıdır, hoştur. Ve Allah, orada sizi istihlâf etmiş olup, nasıl amel ettiğinize bakmaktadır. 718
Âdemoğlunun kalbinin, her vâdîde bir şûbesi vardır. Şâyet onun kalbi, bütün bu şûbelerin peşine takılırsa, Allah, onu hangi vâdîde helâk edeceğini hiç umursamaz. 719
Bu din, çok sağlamdır. Onunla, yumuşak bir tarzda uğraş; Allah’a ibâdeti, nefsine nefret ettirme. Zîrâ bineğini yoran insan, ne yol alabilir, ne de bir binek bırakır. 720
İnsanın, misafirini evin kapısına kadar geçirmesi, sünnet olan bir davranıştır. 721
Rûhulkudüs Cebrail Aleyhisselâm , hiçbir nefsin, rızkını tamamlayıncaya kadar kesinlikle ölmeyeceğini benim gönlüme ilhâm etti. Binâenaleyh, Allah Teâlâ’dan sakının ve rızık peşinde güzel güzel koşun. 722
Utanmadıktan sonra dilediğini yap , sözü, ilk peygamberlik müessesesinden itibâren insanların idrâk edegeldikleri bir kelâmdır. 723
Namaz kılan kimse musallî , Mülkün Sâhibi’nin kapısını çalmış olur. Nitekim kim ısrârla kapıyı çalarsa, kapı ona açılmaya yüz tutar. 724
Namaz da, bir meşguliyettir. 725
Rabbim bana; sözümün bir zikir, susmamın bir fikir ve bakışımın bir ibret bakışı olmasını emretti. 726
Ben, bir rahmet kaynağı ve doğru yol göstericisiyim. 727
Aczin cahilliğin şifâsı, suâldir. 728
Değerli insanın değerini, ancak değerli olanlar bilir. 729
Ben, sâdece mekârim-i ahlâk’ı tamamlamak üzere gönderildim. 730
Ben, daha çok, ümmetimi doğru yoldan saptıran idârecilerden korkuyorum. 731
Ameller, ancak son durumlarına göre değerlendirilir. 732
Ameller, sâdece niyetlere göredir. 733
El çırpma, sâdece kadınlar içindir. 734
Dünyada, kala kala belâ ve fitne kaldı. 735
Süt emme, açlıktan kaynaklanır. 736
Bu kalbler, aynen demirin paslandığı gibi paslanır. Yâ Resûlallah, onun cilâsı nedir? diye sorulunca: Ölümü hatırlamak ve Kur'ân okumaktır buyurmuştur. 737
Uyanık olun! Cennetlik işler, sarp ve engebeli bir yol gibi meşakkatlidir. Cehennemlik işler ise, düz ve pürüzsüz bir yol gibi kolaydır. 738
Haber, gözle görme gibi değildir. 739
Fâsık hakkında konuşulanlar gıybet değildir’. 740
Başkasının mülküne ağaç diken zâlimin, onda hakkı yoktur. 741
Yaltaklanma, mü’min tavrı değildir. 742
Ölümden sonra, artık bir hoşnut ve râzı edici yoktur. 743
Bizim dışımızdakilere benzemeye yeltenen, bizden değildir. 744
Allah rızkını bollaştırdığı hâlde, hâlâ çoluk-çocuğunun rızkını kısan kimse bizden değildir. 745
Kur’ân ile tegannî etmeyen bizden değildir. 746
Büyüklere saygı göstermeyen, küçüklere sevgi beslemeyen; marûfla emir ve münkerden nehy etmeyen kimse, bizden değildir. 747
İki kişi arasını bulan kimse, yalancı değildir; o, ya hayır söyler, ya da hayrı arttırır. 748
Gerçek zenginlik, mal çokluğunda değil, göz tokluğundadır. 749
Gerçek kahraman, güreşte yenen değil, öfke ânında nefsini yenendir. 750
Allah nezdinde, duâ kadar makbûle geçen bir şey yoktur. 751
Azgınlık kadar, cezâsı daha çabuk verilen bir suç yoktur. 752
Mü’minden başka, yaptığı şey bin misli hayırlı olan başkaca bir şey yoktur. 753
Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve verip geçtiğin dışında kalanlar, senin malın değildir. 754
Zikrin hayırlısı gizli /hafî/, rızkın hayırlısı da yeterince olanıdır. 755
Hasta ziyaretinin en uygunu, kısa kesilenidir’’. 756
Oturacak yerlerin en iyisi, geniş olanıdır. 757
Dininizin en hayırlısı, en kolay olanıdır. 758
Nikâhın en hayırlısı, külfetsiz olanıdır. 759
Sadakanın hayırlısı, vereni fakirleştirmeyecek olan sadakadır. 760
Amelin en hayırlısı, yararlı olanıdır. En hayırlı gidişât, uyulan gidişâttır. Kalbe konan duyguların en hayırlısı da, yakîn duygusudur. 761
İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır. 762
Allah katında, arkadaşların en hayırlısı, arkadaşlarına iyi davrananlardır. 763
Yol arkadaşlarının en iyisi, dört kişilik olandır. Öncü birliklerinin en iyisi, dört yüz kişilik olandır. En iyi ordu ise, dört bin kişiden oluşandır. 764
Sizin en hayırlınız, Kur’ân'ı öğrenen ve öğretenlerdir. 765
Sizin en hayırlınız, hâne halkına karşı en iyi davrananınızdır. 766
Sizin en hayırlınız, hayrı umulan ve şerrinden emin olunanınızdır. 767
Sizin evlerinizin en hayırlısı, içinde yetîm barındırılan evdir. 768
Malın hayırlısı, sıravârî dikilmiş aşılı bir hurma bahçesi ile döl döşü çok bir kısraktır. 769
Kadınların namaz kılacakları mekânların en hayırlısı, evlerinin içidir. 770
Sizin giyeceğinizin en iyisi, beyaz; sürmelerinizin en iyisi de ismid’dir. 771
Gençlerinizin en iyisi, yaşlılarınıza benzeyenidir; yaşlılarınızın en kötüsü ise, gençlerinize benzeyenidir. 772
Erkek saflarının en uygunu, ön saflar; en uygunsuzu ise, arka saflardır. Kadın saflarının en uygunu, arka saflar; en uygunsuzu ise, ön saflardır’. 773
Veren el, alan elden daha hayırlıdır. 774
Az olup da yeterli olan, çok olup da oyalayandan daha hayırlıdır. 775
Dünyâ bir servettir; bu servetin en değerlisi ise, sâliha bir eştir. 776
Yalnızlık, kötü arkadaştan daha hayırlıdır; iyi arkadaş ise yalnızlıktan daha iyidir. İç açıcı söz söylemek, sükûttan daha hayırlıdır; sükût da, iç karartıcı söz söylemekten daha iyidir . 777
Sünnet olan az bir amel, bid’at olan pek çok amelden daha hayırlıdır. 779
Sizin en hayırlılarınız, kadılık görevini en iyi yapanlarınızdır. 781
Sizin en hayırlılarınız, günahla imtihan edilip de tövbe edenlerinizdir. 780
Sizin en hayırlılarınız, kadılık/hakimlik görevini en iyi yapanlarınızdır. 781
Mü’minlerin en iyileri, tok gözlü olanlar; onların en kötüleri ise, açgözlü olanlardır. 782
Ümmetimin en hayırlıları, âlimleridir; âlimlerin de en hayırlıları, halîm-selîm olanlarıdır. 783
Ümmetimin en hayırlıları, öfkelendiklerinde öfkelerini yatıştıran keskin tabiatlı kimselerdir. 784
Sadakanın en iyisi, dil sadakasıdır. 785
En iyi sadaka, dargınların aralarını bulmadır. 786
Sadakanın efdal olanı, içinde kin ve düşmanlığını gizleyen yakın akrabâlara verilen sadakadır. 787
İbâdetin efdali, sıkıntının gitmesini beklemektir. 788
Ümmetimin ibâdetlerinin en faziletlisi, Kur’ân okumaktır. 789
Hasenâtın en üstünü, sohbet arkadaşlarına edilen ikrâmdır. 790
Cihâdın en üstünü, haksızlık eden bir yöneticinin karşısında, bir hakikati söylemektir’, 791
Erdemlerin en üstünü, seninle ilişiğini keseni senin arayıp sorman; seni mahrum bırakana senin vermen ve sana haksızlık edeni senin bağışlamandır. 792
İbâdetin en üstünü, dinde bilgi sâhibi olmadır; dindarlığın en üstünü de, vera dır. 793
İlmin değeri, ibâdetinkinden daha üstündür. 794
Aç bir karnı doyurmaktan daha üstün bir amel yoktur. 795
Kul, Allah’a, gizli bir secdeden daha üstün bir şeyle yaklaşamaz. 796
Hiçbir baba, çocuğuna, güzel edebten daha değerli bir bağışda bulunmuş değildir. 797
Allah’a göre kulların en sevimlisi, ehl-i takvâ olup da kendisini gizleyenlerdir. 798
Allah, satarken ve satın alırken; borcunu öderken ve borcunu alırken müsâmahakâr davranan kulu sever. 799
Allah’a en sevimli gelen mekânlar, mescidlerdir. 800
Allah’a en sevimli gelen ameller, az da olsa, devâmlı olanlardır. 801
Kıyâmet günü, insanların Allah’a en sevimlisi ve O’nun en yakınında yer alacak olanı, âdil bir yöneticidir. 802
Halkın tamâmı, Allah’ın ayâlidir. Onların Allah katında en sevimlileri ise, çoluk-çocuğuna karşı en faydalı olanlarıdır. 803
Evinin zifiri karanlığında namaz kılan bir kadın, kılmış olduğu bu namaz kadar, Allah’a daha sevimli gelen bir başka namaz kılmış değildir. 804
Kur’ân, kıyâmet günü, sâhibi için ne güzel şefâatçidir. 806
Hiçbir yudum yoktur ki o, Allah katında, bir kimsenin yuttuğu öfke yudumundan veya bir musibete gösterdiği sabır yudumundan daha sevimli olsun. Ve yine hiçbir damla yoktur ki o, nezd-i İlâhîde, Allah korkusuyla dökülen gözyaşı damlasından veya Allah yolunda akıtılan kan damlasından daha makbûl olsun. 805
Hikmetli sözlerden bir söz, ne hoş bir hediyedir. 807
Kıtlık döneminde doyuran, suyu çekilmiş bataklıktaki verimli hurmalık, ne güzel maldır. 808
Temiz mal, sâlih bir adama ne güzel yaraşır. 809
Mal, ehl-i takvâ için ne güzel yardımcıdır. 810
Uğur sayma fâl-i hayr , ne güzel şeydir. 811
Sirke, ne güzel katıktır. 812
Evi; mü’minin ne güzel uzlet yeridir. 813
Sözlerin en doğrusu, Kitâbullah'dır. Tutunacak kulpların en sağlamı, huzur ve güven duygusu kelimet’üt-takvâ 'dur. En iyi gidişât, peygamberlerin gidişâtıdır. En şerefli ölüm ise, şehidlerin ölümüdür. 814
En hoş koku, misk kokusudur. 815
Sizin baş katığınız, tuzdur. 816
En çabuk kabûl gören duâ, insanların birbirilerine gıyablarında yapmış olduğu duâdır. 817
Âdemoğlunun kalbi, kaynar vaziyetteki tencereden daha hızlı alt üst olmaktadır. 818
Ümmetimden, parmak aralarını ve dişlerini hilâlleyenler, ne hoş kimselerdir. 819
Söylediklerine göre. . . şeklinde başlayan bir söz girişi, ne kötü bir giriştir. 820
İşlerin en kötüsü, türedi muhdes olanlarıdır. En fenâ körlük, kalb körlüğüdür. En kötü mâzeret, ölüm sırasındaki mâzerettir. En kötü pişmanlık, kıyâmet günündeki pişmanlıktır. En kötü yemek, yetim malı yemektir. En kötü kazanç da, fâiz ribâ kazancıdır. 821
İnsanda bulunan en kötü huy, sızlanmaya yol açan bir cimrilik ve yürek hoplatan bir korkudur. 822
En beter körlük, hidâyetten sonra dalâlete düşmektir. En büyük kabâhatlerden biri de, çok yalan söyleyen dildir. 823
Âdemoğlu, midesinden daha kötü bir kap doldurmuş değildir. 824
Ehl-i beytimin durumu, aynen Nuh’un Gemisi’ne benzer: Ona binenler kurtulur, geride kalanlar ise boğulur. 825
Ashâbım, aynen yıldızlar gibidir; onların herhangi birisine uyanlar, doğru yolu bulurlar. 826
Ümmetimin içinde Ashâbımın yeri, yemekte tuzun yeri gibidir; yemek, ancak tuz ile lezzetlenir. 827
Ümmetimin durumu, aynen yağmur gibidir; başı mı, yoksa sonu mu daha hayırlıdır; bilinmez. 828
Mü’min, yediği de temiz, bıraktığı da temiz olan bal arısına benzer. 829
Mü’minin imanla olan bağı, aynen, köstekli atın dönüp dolaşıp tekrar bağlı olduğu yere gelişi gibidir. 830
Güçlü mü’min, aynen hurma ağacına benzer; zayıf mü’min ise tâze fidan gibidir. 831
Mü’min, rüzgârın hareket ettirip de, bir bu tarafa, bir öbür tarafa eğdiği ekin başağına benzer. Kâfir ise, rüzgâra dayanamayıp da, kökünden sökülen çam ağacı gibidir. 832
Mü’minlerin birbirlerini sevmeleri ve birbirlerine acımaları aynen, bir tarafı ağrıyınca, uykusuzluk ve yüksek ateşle diğer taraf ları hemen tepki gösteren bir vücûda benzer. 833
Kalb, rüzgârın yeryüzünde sağa sola uçurduğu bir tüye benzer. 834
Kur’ân, bağlı deveye benzer; eğer sâhibi onu bağlarsa durur, bırakırsa gider. 835
Münâfık, aynen, iki sürüden hangisine katılacağına bir türlü karar veremeyen koyuna benzer’. 836
Kadın, kaburga kemiği gibi hassastır; eğer onu doğrultmaya kalkışırsan kırarsın; olduğu gibi kabûl edersen, ondan yararlanırsın. O kaburgada, kavisli bir eğrilik vardır . 837
İyi arkadaş, attâra benzer; o, güzel kokulu yağlardan bir miktar vermese de, hoş kokusundan birazı sana da ilişir. Kötü arkadaş ise, demirci körüğüne benzer; kıvılcımlarından üstün başın yanmasa da, ağır kokusu sana da ulaşır. 838
Farz namazlar, terâzi gibidir; hakkını veren, hakkını alır. 839
Benim dünya ile münâsebetim; aynen, sıcak bir günde, bir ağaç gölgesinde dinlenip de sonra kalkıp giden binitli bir yolcuyu andırır. 840
Âhirete nisbetle dünya, aynen sizin işâret parmağınızı denize batırıp çıkarmanıza benzer; parmağınıza bir bakın, ne kadar su kalmış?. 841
Allah, bir kulunun hayrını dilerse, âhir ömründe onu sevimlileştirir. 842
Allah, bir kulunun ruhunu bir yerde kabzetmek istediğinde, ona, orada bir ihtiyaç peydâ eder. 843
Allah bir kulunu sevince, sizin hastanızı sudan koruduğunuz gibi, onu dünyadan korur. 844
Sultân hiddetlendiğinde, şeytân musallat olur. 845
Bir köle, efendisinin hakkını gözetir ve Rabbine ibâdetini de güzelce yaparsa, onun ecr u sevâbı, iki kat olur. 846
Âhir zaman yaklaşınca, aynen, sizin tepsiden hurmaların en nefisini seçtiğiniz gibi, ölüm de ümmetimin iyilerini seçer. 847
Mü’min rahatsızlandığında, nasıl ki demirci körüğü demirin pasını arındırırsa, bu da, onu günahlarından arındırır. 848
Allah, kazâ ve kaderini infâz etmek istediğinde, kazâ ve kaderi yerini buluncaya dek, akıllı olanların akıllarını başlarından çeker alır. 849
Dertsiz olmak, dert olarak yeter. 850
Öğüt verici vâiz olarak ölüm yeter; zenginlik olarak yakîn yeter; meşguliyet olarak da ibâdet yeter. 851
Çoluk-çocuğunun nafakasını telef etmesi, bir kimseye günah olarak yeter. 852
Her duyduğunu başkasına aktarması, kişiye, günah olarak yeter. 853
Din ve dünya işinde güvenilir olması, kişiye mutluluk olarak yeter. 854
Bilgi ulaştırılan nice kimseler vardır ki, o, dinleyenden daha kavrayışlıdır. 855
Nice kimseler vardır ki, o, kendisinden daha anlayışlı olan kimselere bilgi taşır. 856
Nice kimseler vardır ki, o, kendisinden daha kavrayışlı olan kimselere hikmet aktarır. 857
Uyanık olun! Dünyada nice tok ve varlıklı kimseler vardır ki, onlar, kıyâmet günü aç ve çıplaktırlar. Nefsine ikrâm eden nice kimseler vardır ki, o, gerçekte nefsini horlamaktadır; nefsini horlayan nice kimseler de vardır ki, o da, nefsine ikrâm etmektedir. Nice bir anlık şehvet vardır ki, ardında uzun bir hüzün bırakır. 858
Geceleyin kalkıp namaz kılan nice kimseler vardır ki, bundan, onların eline uykusuzluktan başka bir şey geçmeyecektir. Oruç tutan nice kimseler vardır ki, onların da elinde, sâdece açlık ve susuzluk kalacaktır. 859
Yeyip de şükreden niceleri vardır ki, o, aç kalıp da sabredenden daha çok sevâba nâil olacaktır. 860
Eğer dilenciler yalan söylememiş olsalardı, onları eli boş çevirenler günahtan arınamazlardı. 861
Sizler, eğer benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, az güler çok ağlardınız. 862
Eğer hayvanlar, âdemoğlunun bildiği gibi ölümü bilmiş olsalardı; siz, hiç semiz et yiyemezdiniz. 863
Eğer siz, ecele ve onun gelişine dikkatlice baksanız, emele ve onun gurûruna kin bağlarsınız. 864
Mü’min, eğer bir fâre deliğine de girse, Allah, orada onun huzûrunu kaçıracak birisini peşine takar. 865
Allah katında, eğer dünyanın bir sivrisinek kanadı ağırlığınca değeri olsaydı, kâfire ondan bir yudum su içirmezdi. 866
Âdemoğlunun iki vâdî dolusu malı olsa, ona bir üçüncüsünü katmak ister. Âdemoğlunun gözünü ancak toprak doyurur. Allah, tövbe edenlerin tövbesini kabul eder. 867
Eğer sizler, Allah’a hakkı ile tevekkül etmiş olsanız; O, sabahleyin yuvalarından aç olarak çıkıp da akşamleyin yuvalarına kursakları tıka basa dönen kuşları rızıklandırdığı gibi, sizi de rızıklandırır. 868
Eğer siz, hiç günah işlememiş olsanız, Allah, günah işleyen bir topluluk getirip, onların günahlarını bağışlar, sonra da onları cennete koyar. 869
Eğer hiç günah işlemeseniz, şahsen ben, sizin, bundan daha beter bir günah işlemenizden korkarım; o da, kendini beğenmişliktir, kendini beğenmedir. 870
Allah Teâlâ buyuruyor: Ben, kulumun beni düşündüğü gibiyim. Ve ben, beni zikrettiği müddetçe, kulumla birlikteyim. 871
Benim için birbirini sevenler, benim için birbiriyle sohbet edenler, benim için birbirine cömertçe ikrâm edenler ve benim için birbirini ziyâret edenler, benim sevgimi hak etmişlerdir. 872
Lâ ilâhe illallah sözü, benim kal’amdır; kim oraya sığınırsa, azâbımdan emin olur. 873
Benden başka yardımcısı olmayan kimseye zulmedene karşı, gazabım şiddetlidir. 874
Ey dünya! Evliyâma karşı acılaş, benim için onlara tatlılaşma; yoksa, onları baştan çıkarırsın. 875
Ey dünya! Bana hizmet edene sen de hizmet et. Ve ey dünya! Şarta hizmet edeni ise bitkin düşür. 876
Benim velimi hakir gören, bana meydan okumuş olur. Ben, yapmak istediğim hiçbir şeyde, mü’min kulumun rûhunu kabzederkenki kadar tereddüt göstermedim: O, ölmek istemez, ben de onu rahatsız etmek istemem; ne var ki, onun için bu, mutlaka gerekirde!. 877
Mü’min kulum, dünyada zühd gibi bir şeyle, bana yaklaşmaya çalışmış değildir. Aynı şekilde, ona farz kıldığım şeyin edâsına gösterdiği titizlik gibisiyle de ibâdet etmiş değildir. Yâ Mûsâ! Bana kulluk gösterisi yapanların hiç birisi, dünyada zühd gibisiyle gösteriş yapmış değildir. Bana yaklaşmak isteyenler, kendilerine harâm kıldığım şeylerden sakınmaya benzer bir şeyle yaklaşmış değildirler. Kulluk edenler de, benim korkumdan ağlama gibisiyle de kulluk etmiş değildirler. 878
Bu din, benim kendim için seçtiğim bir dindir. Onu ancak, cömertlik ve ahlâk güzelliği düzgünleştirir. Binâenaleyh, onunla hemhâl olduğunuz müddetçe, ona, bu iki hasletle ikrâmda bulununuz. 879
Kullarımdan herhangi birisinin bedenine veya malına veyahut çocuğuna bir musibet yönelttiğimde, şâyet o bunu, sabr-ı cemîl ile karşılarsa, kıyâmet günü, onun adına bir mîzân kurmaktan veya bir dîvân toplamaktan hayâ ederim. 880
Kibriyâ büyüklük , benim ridâm; azamet ululuk ise izârımdır. Bunlardan birisine ortak olmaya kalkışanı, ateşe atarım. 881
Yârabbi! Faydasız ilimden, ürpermeyen kalbden, kabûl görmeyen duâdan ve doymak bilmeyen nefisden sana sığınırım. İşte, bu dört şeyin şerrinden sana sığınırım Allah’ım. 882
Yârabbi! Sapıtmaktan veyâ saptırılmaktan, zelîl olmaktan veyâ zelîl edilmekten, zulmetmekten veyâ zulme mârûz bırakılmaktan, ya da câhil kalmaktan veyâ câhillerin tasallutuna uğramaktan sana sığınırım
Yârabbi! Senden; hastalığımı çabuk iyileştirmeni, verdiğin belâ ve musibetlere sabretmeyi; ve dünyadan, senin rahmetine doğru yürümeyi nasîb etmeni niyâz eylerim. 884
Yârabbi! Benim için hayırlısını ver ve hayırlısını nasîb eyle. 885
Yârabbi! Yaradılışımı güzelleştirdiğin gibi, ahlâkımı da güzelleştir. 886
Yârabbi! Sen, affetmesini seven bir affedicisin; öyle ise beni de affeyle!. 887
Yârabbi! Farkına vararak varmayarak, gizli açık, bilerek bilmeyerek işlediğim bütün günahlarımı bağışla!. 888
Yârabbi! Nefsime, takvâsını ver ve onu kötülüklerden arındır. Onu en iyi sen arındırırsın; sen onun velisisin ve sâhibisin. 889
Yârabbi! Düşmanların şerlerinden sana sığınır ve onların saldırılarını seninle savarım. 890
Yârabbi! Ben, seninle çıkış yolu arıyorum; seninle çarpışıyorum ve seninle hücûm ediyorum. 891
Yârabbi! Küçük çocukları koruduğun gibi, beni de koru. 892
Yârabbi! Kureyş’in ilklerine, ibret olacak bir cezânın acısını tattırdığın gibi; sondakilerine de, bir pay almanın zevkini tattır. 893
Yârabbi! Günün erken saatlerini ümmetime bereketli eyle. 894
Bütün arzû ve istekler sana ulaşır ey sıhhat ve âfiyetin Sâhibi!. 895
Yârabbi! Tövbemi kabûl et, günahımı yıka ve duâma karşılık ver. 896
Yârabbi! Senden; düzgün bir yaşayış, temiz bir ölüm ve yüz kızartıcı ve mahcup edici olmayan bir geri dönüş istiyorum. 897
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.