MÜNÂCÂT-I ERBÂB-I HÂCÂT
İlâhî
!
Rahîm
ve rahmân sensin ki pûşende-i hatāsın. (hataları örtücüsün)
Ve bir kerîm-i subhânsın ki idrâk-i
halkdan cüdâsın.
Ey vehhâb-ı zü’l-atā !
Bir
dil-i şeydâ ver ki aşkınla cân fedâ kılalım ve bir himmet-i âlî ver ki ol cihânın kâr-sâzı olalım.
Bir
takvây-ı rûzî kıl ki dünyâdan berî olalım.
Bir
kadem-i sâbitü’s-sıdk ver ki râh-ı rasttan sürçmeyelim.
Bir dîde-i bînâ müyesser et ki hubb-i câh çâhına düşmeyelim.
Dest-gîr
ol ki senden özge dest-gîrimiz yok.
Bizi
kabûl et ki gayrı melce’ ve mencâmız yok.
Ey hakîm-i alîm !
Sen ta’lîm et ki şerîatı bilelim.
Sen
telkîn et ki âdâb-ı
tarîkata riâyet edelim.
Kanâat
inâyet buyur ki tama’dan berî olalım.
Ebvâb-ı
fazl ve ihsânın güşâde kıl ki dakk-ı bâb-ı ağyâr etmeyelim.
Ayn-ı
vahdet-bîn ver ki gayrı görmeyelim.
Dertli gönüller
dermânı sensin, yoksa ma’lûmâttan şifâ gelmez.
Fettâh-ı
müşkilât sensin, yoksa mukayyed ve besteden
hiçbir kâr güşâde olmaz.
İlâhî
!
Cânımıza
kendi safânı ve kalbimize
kendi hevânı ver.
İlâhî !
Enbiyânın hürmeti
için ilâhî, evliyânın hürmeti için,
ilâhî,
asfiyânın hürmeti için,
ilâhî, etkıyânın hürmeti için,
ilâhî, mustafâlar hakkı için,
ilâhî, muhibbâlr
hakkı için,
ilâhî,
murtazâlr hakkı için,
ilâhî,
muktedâlar hakkı için bu bîçâre kulunu ehl-i kabûl et.
Koma
hicrânda ehl-i vusûl et.
Fenâda hissemend eyle bu
bakādan, cüdâ kılma onu her dem likādan.
(Sarı
Abdullâh Efendi)
RIZÂULLÂH VE RIZÂ-İ RASÛLİLLÂH VE RIZÂ-İ VÂLİDEYN
VE RIZÂ-İ ESÂTÎZ VE MEŞÂYİH
Hadîs-i şerîfde gelir ki: “Bir kimse vâlideynine nazar-ı rahmetle nazar etse, defter-i
ameline bir hacc-ı makbûle sevâbı yazılır.”
Dediler ki:
“Yâ rasûlallâh! Yâ günde yüz kere dahi nazar etse
dahi böyle midir?”
Buyurdular ki:
“Yüz kere dahi nazar etse her nazarına
bir hacc yazılır.”
El-hâsıl mü’minin maksûdu rızâullâh olunca hânedeki sebeb-i rızâyı koyup, hâricde rızâ taleb etmenin
ma’nâsı
yoktur. Eğerçi a’mâlde biri birine nisbetle tefâvüt çoktur. Fe-emmâ Allâh ve Rasûlullâh’ın rızâsından sonra rızâ-i vâlideyn
cümlenin fevkindedir. Ve rızâ-i vâlideynde rızâ-i esâtîz ve meşâyih
dâhildir. Fe-emmâ bunların hukūku şereflerinden ve hurmetlerinden ve vâlideynin hukūku ta’b ve zahmetlerinden ötürüdür.
(Tuhfe-i Atāiye-i Hakkı
Efendi )
MUHAMMEDÜN, AHMEDÜN,
HÂMİDÜN, MAHMÛDÜN
Bu esmâ-i erbaanın me’hûzları vâhiddir ki hamddir.
İsm-i evvel, kesret-i hamdle tahmîd olunmuştur demektir. Ya’nî evvelîn ve âhirîn,
ulviyyîn ve süfliyyîn
ve semâviyyîn ve arziyyîn ve insiyyîn
ve cinsiyyîn, melâike-i
rûhâniyyîn, arşiyyîn ve ferşiyyîn
dünyâda ve ukbâda
kesret-i mahâmid ile cümle mevcûdâtın ser-efrâzıdır demektir. Ve ism-i sânî, hamdden ef’al-i
tafdîldir. Ya’nî ziyâdesiyle hamd edicidir. Rabbisinin kendisine fazlen ve keremen i’tā eylediği
niam-i vâlâ ve fazl-ı bî-intihâya hamd ve senâda ziyâdesiyle bezl-i makdûr edicidir demek olur. Eğer ef’al-i tafdîl
mef’ûl için olmak mülâhazası maa-şüzûzihî i’tibâr olunursa, kesret-i mahâmid ile hamd olunmuş,
cümlenin mahmûd ve memdûhu
demek olur.
Ahmed, ism-i
nebiyyinâ (salla’llâhu aleyhi ve sellem)
dır. Hamdden olan
ef’al-i tafdîlden menkûldür. Yâhut “hamede-yahmedü”
nün
muzâri’idir. Fâilinden mücerred
olup, Nebî (salla’llâhu aleyhi ve
sellem)e dâl olucu olduğu
hâlde.
Hâmid ki ism-i sâlisdir,
hamd edicidir demektir. Rabbisinin ni’metlerine hamd ve senâ ve şükr ve sipâs edici demek olur. Ve ism-i râbi’ ki mahmûddur, hamd olunmuş ma’nâsınadır. Dünyâda a’bâ- i risâleti
tahammül edip, kemâ-hüve Hakk’a hukûkunu riâyet ve teblîğ-i
risâlet edip emânet ve fetānet
ile ve hulk-i azîm ile mevsûf ve şefkat ve merhamet
ve sâir mekârim-i
ahlâk ve mahâsin-i a’mâlle mütehallî ve hâşâ sümme hâşâ rezâil
makûlesinden şân-ı şerîfi
münezzeh olup, dâr-ı ukbâda ümmet-i merhûmesine makām-ı mahmûd olan vesîlede şefâat etmeleriyle evvelîn ve âhirînin
mahmûdudur ki cümle mahlûkāt
şân-ı âlîsine hamd ü senâ etmeleriyle zât-ı şerîfi mahmûd-i cümle-i
mahlûkāttır demek olur (salla’llâhu
aleyhi ve sellem).
(Şerh-i Delâil-i Şerîf-i
Kıbrısî)
Kaynak: İhsan KARA, Tasavvuf Istılâhları
Literatürü Ve Seyyid Mustafa Râsim Efendi’nin Istılâhât-ı İnsân-ı Kâmil’i, T.C.
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Anabilim Dalı Tasavvuf
Bilim Dalı, Doktora Tezi I-II, 2003, İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar