Print Friendly and PDF

Bektaşi Şairleri Ve Nefesleri



Sadettin Nüzhet Ergun, Bektaşi Şairleri adlı kitabını 1944 yılında ikinci defa bastırdı. Kitabın ilk baskısı, 1930 yılında yapılmış ve o cildin içinde 90ı geçen Bektaşi şiirine ait malumat verilmiş ve şiirlerinden örnekler alınmıştı. Geçen sene yapılan yeni baskı “Bektaşi Şairleri ve Nefesleri” adını taşıyor. Evvelki basımında olmayan birçok yeni şairi de içine almak suretiyle yeni eser, ilkinin bir ikinci baskısı olmaktan kurtuluyor.
Sadettin Nüzhet Ergun, kitabının başlangıç kısmına eski kitabına Fuat Köprülü’nün yazdığı önsözü aldıktan sonra, bizi yeni ve hayırlı çalışmalarından haberdar ediyor: “Bu mühim ciheti ileride tabettirmek ümidinde bulunduğum Anadolu Tasavvuf Edebiyatı Tarihi adlı eserime bıraktım. Ve Anadolu’da yayılmış bulunan tarikat edebiyatları hakkında ayrı ayrı kitaplar çıkarmaya karar verdim. Bu seride çıkacak olan kitaplarım sırasıyla Bektaşiler, Mevleviler, Hurufiler, Zeyniler, Nakşibendiler, Kadiriler, Halvetiler, Bayramiler, Gülşeniler, Celvetiler, Rifailer ve Sadilere ait bulunacaktır.
Başlangıçtan sonra gelen kısmı, 16. asra kadar Bektaşi şairleri teşkil ediyor. Burada Yunus Emre, Sait Emre, Nedimi ve Temennayi gibi ilk kitabında bulunmayan yeni isimler var. Bunlardan Yunus Emre, herhalde o vakit tanınmamış olduğu için eski kitaba alınmamış değildi. Olsa olsa Yunus’ta Bektaşi temayüllerinin bulunduğunun, 1930 yılından yani ilk kitap çıktıktan sonraki yıllarda açıklanmış olması, bunun sebebini teşkil edebilir. Yazar, kitabının ilk şairi olan Yunus Emre hakkında kısaca malumat verdikten sonra, sayfanın altına şu notu düşüyor: “Yunus Emre’nin şiirleri evvelce toplu olarak taş basması ile basılmıştı. Bu kere Maarif Kitaphanesi tarafından (Yunus Emre Divanı) adıyla yeniden basılmıştır. 100 kuruş fiyatla satılmaktadır.”
Sadettin Nüzhet Ergun, gerek şairler üzerinde dururken gerek metinlerin izahından kaynaklar vermek ve sayfa altında nüsha farklarını işaretlemek ve izahlar yapmak suretiyle, kitabının popüler bir antoloji olmadığını okuyuculara anlatmış oluyor. Mesela s.20’de Abdal Musa’dan bahsederken Şakayık Tercümesi, Evliya Çelebi Seyahatname’si, Âşıkpaşazade Tarihi gibi isimlerle verdiği malumatın kaynaklarını tespit ediyor.
Antolojinin bu havasına alışan okuyucu eserde hemen her zaman, hele ilk kitapta bulunmayan malumatta, haklı olarak kaynak arıyor. Yukarıdaki notta verilen bilgi görülünce, insan ister istemez Yunus Emre’nin basılan diğer divanlarının neden adı sayılmamış diye soruyor. Burhan Toprak’ın 3 ciltlik Yunus Emre Divanı, Abdülbaki Gölpınarlı’nın Mukayeseli Yunus Emre Divanı da hiç olmazsa sayılmalıydı. Sonuncu eserin sahibinin gerek 1944’te çıkan Mukayeseli Yunus Emre Divanı’nın mükemmelliği gerek Yunus’un hayatı üzerinde vardığı neticeler herhalde böyle bir yerde zikredilmeye hak kazanacak kadar önemliydi. Belki de Yunus’un Bektaşi Şairleri adlı bir kitabın ilk sayfasına girmesini temin eden şey, bu çalışmalarla Yunus’un Bektaşi temayülleri üzerinde bir neticeye varılmış olmasıdır.
Aynı mesele, kitabın 126. sayfasında bulunan Pir Sultan Abdal okunurken daha açık bir şekilde beliriyor. Sadettin Nüzhet Ergun, 1930 yılında neşrettiği Bektaşi Şairleri adlı kitabında Pir Sultan’ı 17. yüzyıl şairleri arasına alır ve kitabın 337. sayfasında ondan “17. asırda yaşayan bu Kızılbaş şairi” diye bahseder. Kitabının son yapılan tabında ise, Pir Sultan Abdal’ı 16. yüzyıl şairleri arasına alır ve ondan bahsederken şu bilgiyi verir: “Onun
Kanuni devrinde yaşadığını kuvvetle söyleyebiliriz. 930- 948 (İ.S. 15241576) yılları arasında İran’da hükümdarlık eden Şah Tahmasp’a kalben merbut olan bu şair, Alevi Kızılbaş zümresinin ileri gelen şahsiyetlerindendi. Ve hayatında münhasıran bir akidenin müterennimi olarak kalmamış siyasi hareketlere de iştirak etmiştir.
Şah’ın Anadolu’ya yürümesini ve yeryüzünü kırmızı taçlıların bürümesi zamanının geldiğini anlatmak isteyen Pir Sultan
İstanbul şehrinde o sahip devlet
Tac-ı devlet ile salınmalıdır
diyerek Tahmasp’ın eski Osmanlı başkentini zapt etmesini istemektedir.” İki kitap arasındaki bu malumat değişikliğine sebep şüphesiz 1930’dan bu yana Pir Sultan için yapılan tetkiklerin eski malumatı düzeltmesidir. O tarihten bu yana Pir Sultan’ın incelenmesine ayrılan tek kitap, Pertav Naili Boratav ve Abdülbaki Gölpınarlı’nın müştereken çıkardıkları “Pir Sultan Abdal” adlı eserdir ve Sadettin Nüzhet Ergun yukarıdaki malumatı, hatta Tahmasp’ın İstanbul’u zapt etmesini Pir Sultan’ın alkışladığını gösteren beyitle beraber, ancak bu eserden almış olabilir. Biraz aşağıda, gerçi bu eserden şöylece söz açıyor, fakat nedense kendinin verdiği malumatın bu kitaptan alındığını söylemeye lüzum görmüyor: “Daha sonra Pertev Naili Boratav, Sivas’ta mahalli tetkikler yaparak Pir Sultan hakkında epeyce menkıbe topladı. Bunlardan bir kısmını önce mecmualarda neşretti. Müteakiben Baki Gölpınarlı ile birlikte Pir Sultan adlı bir kitap çıkardı. Bu eserde, bu şairin 167 manzumesi mündemiçtir. Benim neşrettiğim nefesler de bu esere aynen alınmıştır.”
Sadettin Nüzhet Ergun’un bir menkıbe ve şiir diye şöyle dokunup geçtiği bu kitap, yukarıda verdiği ve okuyanın kendi malumatı sandığı bilgiyi içine alan kitaptır. Sonra yazar, “Benim neşrettiğim nefesler de bu kitaba aynen alınmıştır.” demekle yanılıyor. Kendisinin 1929 yılında neşrettiği Pir Sultan Abdal adlı kitaptaki nefeslerin çoğu bu kitaba alınmamıştır. Alınmayanların sayısı, kendi neşrettiği nefeslerin yarısını geçecek kadar da çoktur. Bunları tespit etmek boş bir emek olmasa gerek.
Aşağıya nakarat mısralarını aldığımız ve Sadettin Nüzhet’in kitabındaki şiir numaralarını gösterdiğimiz nefesler, yazarın zannının aksine olarak, Pertev Naili Boratav ve Baki Gölpınarlı tarafından çıkarılan kitaba hiç alınmamıştır.
5 Huzur-u mürşide erdim bu gece
7   Benden emanettir değme gönüle
8   Zahirde batında sen imdat eyle
10 Bu fena mülküne bastım kademe
12 Dedim şahım gafletlerden uyanmaz
13 Şu gönlümün gamı bitmez dahi ne
14 Kendisi görünmez pinhandır elif
15 Din iman bulmasın diyelim Allah
17 İptida bünyadın kuran kim idi
19 Eli bir gerçeğe yetmez vallahi
20 Bir dem divanına dursam ya Ali
21 Sana medet yoluna Mürvet ya Ali
23 Hünkâr Hacı Bektaş Veli
24 Bu mülkün sahibi Ali değil mi
30 Yine tazelendi yürek yaresi
33 Var git arap var git bende nen kaldı
36 Güzel şahım yarlığamış anları
41 Gönlümü yüksekten indiremedim
42 Kudret kâtibinin elinde idim
43 Öksüzem yetimem amana geldim
44 Bunda Kul Yusuf’u görmeye geldim
49 Dertli olan gelsin dermanı buldum
50 Pirim Hacı Bektaş Veli’yi gördüm
51 Böyle aldık nasihatı uludan
52 Ali muradımız vire sabahtan
53 Dönen dönsün ben dönmezem pirimden
54 Âşık mezaliye benzer gözlerin 56 Gönlünde kin kibir eylemeyesin
58 Sen ne için inilersin
59 Kalsın benim davam divana kalsın
63 Yine farz içinde farzdır muhasip
64 Ali’ye terceman gelen elmalar
65 Her sabah her sabah yalvarın kullar
66 Danışık dağlardan aşar mı aşar
68 Ağır çifte döner harmanım mı var
69 on sekiz bin âlemin nuru dediler
70 Elimden bir kaza çıktı erenler
72 Aman mürvet günahkârım erenler
73 Arzulayıp size geldim erenler
74 Anı bilen bu cihanı fark eder
76 Hak deyip tuttuğum el bana yeter
82 Yok meydanı değil var meydanıdır
86 Bir tuzağa tutulursun epsem ol
87 Kudret bahçesinin gülü nerd’olur
88 Meğer şahı sevmiş dese yoludur
89 Elbette seni ağlatan güldürür
90 Sofi bir ikrara durmalı imiş
91 Seher vakti on iki imam sen yetiş
92 Anlar da irişir hura ne minnet
93 Büyüdü sineme ne dağlar oldu
94 Gönül kalk gidelim Hüseyn’e doğru
96 Lalü gevherdir yapısı
97 Ali Adem geldi onu gördün mü
98 Geldi dost kokusu ol güle düştü
101 Öz bağımda biten gül neme yetmez
Eserin 30 sayfa tutan ve 16. asra kadar Bektaşi şairlerini içine alan ilk kısmını 16. asır Bektaşi edebiyatı örnekleri takip ediyor. İlk kitapta 16. yüzyılda adı geçen Bektaşi şairlerinin sayısı 7 iken yeni kitapta bu sayı 46ya çıkıyor. Böylece yazar bize bilmediğimiz bir hayli yeni Bektaşi şairini tanıtıyor ve eserlerinden örnekler veriyor. Daha sonra aynı kronolojik sıra takip edilerek 17, 18, 19. yüzyıllarda yaşayan Bektaşi şairlerini tanıyoruz. Bu kısımlar da ilk kitapta bulunmayan ve yazarın yeni çalışmalarıyla ortaya çıkan Bektaşi simalarını içine alıyor. Bu suretle yalnız Sadettin Nüzhet Ergun’un faydalı çalışmalarıyla tanıdığımız Bektaşi şairlerinin sayısı, gene onun çalışmalarıyla önemli bir surette kabarıyor.
Sadettin Nüzhet’in ilk neşrettiği Bektaşi Şairleri’nde 33 sayfa tutan bir şiir endeksi vardı ki yeni basımda onu bulamıyoruz. Aranan şiirin bulunması bakımından böyle bir endeksin önemini yazar da çok iyi bilir. Onun için mesela, Pir Sultan Abdal gibi Bektaşi Şairleri’nin ilk tabı gibi eserlerinde böyle endekslere yer verilmiştir. Belki de aceleye gelmesi yüzünden, yeni kitap bu yönden noksan kalmıştır. Ben, bu yüzden iki kitaptaki metinleri karşılaştırmak imkânını bulamadım.
Yazar yeni kitabının başlangıç kısmında eserinin bir eksiğini daha kabul ederek şöylece, onu telafi edeceğini vaat ediyor: “Evvelce neşrolunan Bektaşi Şairleri’nde bir “lügatçe” mevcuttu. Bu kısmı da muhtelif tarikatların antolojileri vücuda geldikten sonra, müstakil bir cilt halinde intişar sahasına koymayı uygun buldum.
Dileyelim de bu vakit çabuk gerçekleşsin. Çünkü nedense, başta M. F. Köprülü olduğu halde bazı değerli ilim adamlarımız vaat ettikleri lügatçeleri yayın alanına çıkarmakta pek yavaş davranıyorlar.
Sadettin Nüzhet Ergun’un eski ve yeni kitabındaki metinler bize Bektaşi’nin felsefesini en iyi anlatan örnekler vermek bakımından büyük bir değer taşıyor. Biz, onlarda Bektaşi’nin dünya görüşünü ve bağlı olduğu, nefret ettiği esasları gösteren pek bol ve güzel örnekler bulabiliyoruz. Bunun için Bektaşi Şairleri yalnız bir tarikat mensuplarını bize tanıtmakla kalmıyor; onları içine alan inanış sisteminin en iyi tanıtıcısı olmak değerini de taşıyor.
İlhan Başgöz
Folklor Yazıları, s.326- 330.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar