LEONARD COHEN
https://youtu.be/4tLeUxYTNdQ
I tried to leave
you, I don't deny
Seni terk etmeye çalıştım, ben inkar etmiyorum
I closed the book on us, at least a hundred times.
Bize kitaplar kapattım en az yüz kere.
I'd wake up every morning by your side.
Her sabah senin yanında her sabah uyanmak istiyorum.
The years go by, you lose your pride.
Yıllar geçtikçe, gururunu kaybettin
The baby's crying, so you do not go outside,
Bebek ağlıyor, bu yüzden dışarı çıkamıyorsun
And all your work it's right before your eyes.
Ve tüm bu işler gözlerinin önünde oldu
Goodnight, my darling, I hope you're satisfied,
İyi geceler sevgilim umarım memnunsundur.
The bed is kind of narrow, but my arms are open wide.
Dar türden yatak, ama kollarım geniş olarak açık
And here's a man still working for your smile.
Ve burada hala gülümsemeye çalışan bir adam var
Seni terk etmeye çalıştım, ben inkar etmiyorum
I closed the book on us, at least a hundred times.
Bize kitaplar kapattım en az yüz kere.
I'd wake up every morning by your side.
Her sabah senin yanında her sabah uyanmak istiyorum.
The years go by, you lose your pride.
Yıllar geçtikçe, gururunu kaybettin
The baby's crying, so you do not go outside,
Bebek ağlıyor, bu yüzden dışarı çıkamıyorsun
And all your work it's right before your eyes.
Ve tüm bu işler gözlerinin önünde oldu
Goodnight, my darling, I hope you're satisfied,
İyi geceler sevgilim umarım memnunsundur.
The bed is kind of narrow, but my arms are open wide.
Dar türden yatak, ama kollarım geniş olarak açık
And here's a man still working for your smile.
Ve burada hala gülümsemeye çalışan bir adam var
https://youtu.be/WCtoVoE5Mm4
Show me the place,
where you want your slave to go
Show me the place,
I've forgotten I don't know
Show me the place
where my head is bend and low
Show me the place,
where you want your slave to go
Show me the place,
help me roll away the stone
Show me the place,
I can't move this thing alone
Show me the place
where the word became a man
Show me the place
where the suffering began
The troubles came
I saved what I could save
A shred of light,
a particle away
But there were
chains so I hastened to the hay
There were chains,
a lot of chains
Like a spade
Show me the place,
where you want your slave to go
Show me the place,
I've forgotten I don't know
Show me the place,
where you want your slave to go
The troubles came
I saved what I could save
A shred of light,
a particle away
But there were
chains so I hastened to the hay
There were chains
so I loved you like a slave
Show me the place
Show me the place
Show me the place
Show me the place,
help me roll away the stone
Show me the place,
I can't move this thing alone
Show me the place
where the word became a man
Show me the place
where the suffering began
Çevirisi:
Kölenizin
gitmesini istediğiniz yeri gösterin
Unuttuğum,
bilmediğim o yeri bana gösterin
Başımı öne
eğeceğim o yeri gösterin
Kölenizin
gitmesini istediğiniz o yeri gösterin
Sırtımdaki yükü
taşımama yardım edecek o yeri gösterin
Bunu kendi başıma
beceremiyorum, o yeri bana gösterin
Kelamın vücuda
geldiği o yeri gösterin
Bana kefaretin
başladığı o yeri gösterin
Belalar üzerime
üşüştü, kurtarabildiğimi kurtardım
Işık hüzmesi gibi,
hayatın yapı taşı, bir dalga gibi
Ama zincileri
vardı ve ben hizaya gelmek için acele ettim
Zincirler vardı,
bu yüzden sizi köleler gibi sevdim
Kölenizin
gitmesini istediğiniz yeri gösterin
Unuttuğum,
bilmediğim o yeri gösterin
Başım önde, eğik
duracağım o yeri gösterin
Kölenizin
gitmesini istediğiniz o yeri gösterin
Belalar üzerime
üşüştü, kurtarabildiğimi kurtardım
Işık hüzmesi gibi,
hayatın yapı taşı, bir dalga gibi
Ama zincileri
vardı ve ben hizaya gelmek için acele ettim
Zincirler vardı,
bu yüzden sizi köleler gibi sevdim
Sırtımdaki yükü
taşımama yardım edecek o yeri gösterin
Bunu kendi başıma
beceremiyorum, o yeri bana gösterin
Kelamın vücuda
geldiği o yeri gösterin
Bana kefaretin
başladığı o yeri gösterin
I loved you in the
morning, our kisses deep and warm,
Your hair upon the pillow like a sleepy golden storm,
Yes, many loved before us, I know that we are not new,
In city and in forest they smiled like me and you,
But now it's come to distances and both of us must try,
Your eyes are soft with sorrow,
Hey, that's no way to say goodbye.
I'm not looking for another as I wander in my time,
Walk me to the corner, our steps will always rhyme
You know my love goes with you as your love stays with me,
It's just the way it changes, like the shoreline and the sea,
But let's not talk of love or chains and things we can't untie,
Your eyes are soft with sorrow,
Hey, that's no way to say goodbye.
I loved you in the morning, our kisses deep and warm,
Your hair upon the pillow like a sleepy golden storm,
Yes many loved before us, I know that we are not new,
In city and in forest they smiled like me and you,
But let's not talk of love or chains and things we can't untie,
Your eyes are soft with sorrow,
Hey, that's no way to say goodbye.
Bir sabah sevdim seni, öpüşmelerimiz derin ve sıcaktı
Yastığın üzerindeki saçların uykulu altın bir fırtına gibi
Evet, bizden önce bir sürü aşk vardı, yeni olmadığımızın farkındayım
Şehirde, ormanda sen ve benim gibi gülümsediler
Ama şimdi mesafelere geldi, ikimiz de denemek zorundayız
Gözlerin kederle hassas
Sana elveda diyemem
Bir başkasını aramıyorum artık yürüdüğüm yollarda
Benimle köşeye kadar yürü, adımlarımız her zaman ahenklidir
Senin aşkın benimle kaldığı müddetçe benim aşkım da seninle kalacak
Dalganın kıyılara vurup denize tekrar dönmesi gibi
Ama aşktan, zincirlerden ve çözemediğimiz diğer şeylerden konuşmayalım
Gözlerin kederle hassas
Sana elveda diyemem
Bir sabah sevdim seni, öpüşmelerimiz derin ve sıcaktı
Yastığın üzerindeki saçların uykulu altın bir fırtına gibi
Evet, bizden önce bir sürü aşk vardı, yeni olmadığımızın farkındayım
Şehirde, ormanda sen ve benim gibi gülümsediler
Ama aşktan, zincirlerden ve çözemediğimiz diğer şeylerden konuşmayalım
Gözlerin kederle hassas
Sana elveda diyemem
Your hair upon the pillow like a sleepy golden storm,
Yes, many loved before us, I know that we are not new,
In city and in forest they smiled like me and you,
But now it's come to distances and both of us must try,
Your eyes are soft with sorrow,
Hey, that's no way to say goodbye.
I'm not looking for another as I wander in my time,
Walk me to the corner, our steps will always rhyme
You know my love goes with you as your love stays with me,
It's just the way it changes, like the shoreline and the sea,
But let's not talk of love or chains and things we can't untie,
Your eyes are soft with sorrow,
Hey, that's no way to say goodbye.
I loved you in the morning, our kisses deep and warm,
Your hair upon the pillow like a sleepy golden storm,
Yes many loved before us, I know that we are not new,
In city and in forest they smiled like me and you,
But let's not talk of love or chains and things we can't untie,
Your eyes are soft with sorrow,
Hey, that's no way to say goodbye.
Bir sabah sevdim seni, öpüşmelerimiz derin ve sıcaktı
Yastığın üzerindeki saçların uykulu altın bir fırtına gibi
Evet, bizden önce bir sürü aşk vardı, yeni olmadığımızın farkındayım
Şehirde, ormanda sen ve benim gibi gülümsediler
Ama şimdi mesafelere geldi, ikimiz de denemek zorundayız
Gözlerin kederle hassas
Sana elveda diyemem
Bir başkasını aramıyorum artık yürüdüğüm yollarda
Benimle köşeye kadar yürü, adımlarımız her zaman ahenklidir
Senin aşkın benimle kaldığı müddetçe benim aşkım da seninle kalacak
Dalganın kıyılara vurup denize tekrar dönmesi gibi
Ama aşktan, zincirlerden ve çözemediğimiz diğer şeylerden konuşmayalım
Gözlerin kederle hassas
Sana elveda diyemem
Bir sabah sevdim seni, öpüşmelerimiz derin ve sıcaktı
Yastığın üzerindeki saçların uykulu altın bir fırtına gibi
Evet, bizden önce bir sürü aşk vardı, yeni olmadığımızın farkındayım
Şehirde, ormanda sen ve benim gibi gülümsediler
Ama aşktan, zincirlerden ve çözemediğimiz diğer şeylerden konuşmayalım
Gözlerin kederle hassas
Sana elveda diyemem
You never liked to
get
Asla sevmedin
The letters that I
sent
Sana gönderdiğim
mektupları almayı
But now you've got
the gist
Ama sen şimdi
özüne sahip oldun
Of what my letters
meant.
Mektuplarımın ne
anlama geldiğinin
You're reading
them again,
Onları okuyorsun
The ones you
didn't burn.
Yakmaladıklarını,
You press them to
your lips,
Dudaklarınla
bastırıyorsun
My pages of
concern.
Sayfalarımın
endişesini
I said there'd
been a flood.
Tayfun olacağını
söyledim
I said there's
nothing left.
Hiçbir şey
kalmadığını söyledim
I hoped that you
would come.
Geleceğini umdum
I gave you my
address.
Adresimi verdim
Your story was so
long,
Hikayen o kadar
uzundu ki
The plot was so
intense,
Konusu çok derindi
It took you years
to cross
Aldı seni,
karşılaşmak için yıllar
The lines of
self-defense.
Meşru müdafaa
çizgileri
The wounded forms
appear:
Yaralı şekiller
açığa çıkar
The loss, the full
extent;
Kayıp, dolu alan
And simple
kindness here,
Ve basit kibarlık
burada
The solitude of
strength.
Gücün yalnızlığı
You walk into my
room.
Odama yürüyorsun
You stand there at
my desk,
Orada, masamda
duruyorsun
Begin your letter
to the one who's coming next.
Başla sırada gelen
mektubuna
The birds they
sang
At the break of day
Start again
I heard them say
Don't dwell on what
Has passed away
Or what is yet to be.
Ah the wars they will
Be fought again
The holy dove
She will be caught again
Bought and sold
And bought again
The dove is never free.
Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack in everything
That's how the light gets in.
We asked for signs
The signs were sent:
The birth betrayed
The marriage spent
Yeah the widowhood
Of every government --
Signs for all to see.
I can't run no more
With that lawless crowd
While the killers in high places
Say their prayers out loud.
But they've summoned, they've summoned up
A thundercloud
And they're going to hear from me.
Ring the bells that still can ring ...
You can add up the parts
But you won't have the sum
You can strike up the march,
There is no drum
Every heart, every heart
To love will come
But like a refugee.
Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack, a crack in everything
That's how the light gets in.
Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack, a crack in everything
That's how the light gets in.
That's how the light gets in.
That's how the light gets in.
İlahi
Kuşlar şakıyor
Gün doğumunda
Yeniden başla
Böyle dediklerini duydum
Geçmiş gitmiş olanın
Üzerinde durma
Henüz gelmemiş olanın ya da
Savaşlar yeniden kopacak
Kutsal güvercin
Yakalanacak yeniden
Alınacak satılacak
Satınalınacak yine
Güvercin özgür değil asla.
Hala çalabilen çanları çalın.
Mükemmel adağınızı unutun.
Bir çatlak var herşeyde.
Işık böyle sızıyor içeriye.
İşaretler istedik
İşaretler gönderildi
İhanet edilen doğum
Harcanan evlilik
Her hükümetin dul kalması
Herkesin görmesi için işaretler.
Yasadışı yığınlarla koşuşamam artık
Yüksek mevkilerdeki katiller
Yüksek sesle dua ederken.
Ama bir fırtına bulutu çağırdılar
Ve benden duyacakları var.
Hala çalabilen çanları çalın...
Parçaları ekleyebilirsin birbirine
Toplam geçmez eline yine de
Herkesi çağırabilirsin yürüyüşe.
Bir davul yok ritm verecek.
Her yürek
Gelecektir sevgiye
Ama bir mülteci gibi.
Hala çalabilen çanları çalın.
At the break of day
Start again
I heard them say
Don't dwell on what
Has passed away
Or what is yet to be.
Ah the wars they will
Be fought again
The holy dove
She will be caught again
Bought and sold
And bought again
The dove is never free.
Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack in everything
That's how the light gets in.
We asked for signs
The signs were sent:
The birth betrayed
The marriage spent
Yeah the widowhood
Of every government --
Signs for all to see.
I can't run no more
With that lawless crowd
While the killers in high places
Say their prayers out loud.
But they've summoned, they've summoned up
A thundercloud
And they're going to hear from me.
Ring the bells that still can ring ...
You can add up the parts
But you won't have the sum
You can strike up the march,
There is no drum
Every heart, every heart
To love will come
But like a refugee.
Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack, a crack in everything
That's how the light gets in.
Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack, a crack in everything
That's how the light gets in.
That's how the light gets in.
That's how the light gets in.
İlahi
Kuşlar şakıyor
Gün doğumunda
Yeniden başla
Böyle dediklerini duydum
Geçmiş gitmiş olanın
Üzerinde durma
Henüz gelmemiş olanın ya da
Savaşlar yeniden kopacak
Kutsal güvercin
Yakalanacak yeniden
Alınacak satılacak
Satınalınacak yine
Güvercin özgür değil asla.
Hala çalabilen çanları çalın.
Mükemmel adağınızı unutun.
Bir çatlak var herşeyde.
Işık böyle sızıyor içeriye.
İşaretler istedik
İşaretler gönderildi
İhanet edilen doğum
Harcanan evlilik
Her hükümetin dul kalması
Herkesin görmesi için işaretler.
Yasadışı yığınlarla koşuşamam artık
Yüksek mevkilerdeki katiller
Yüksek sesle dua ederken.
Ama bir fırtına bulutu çağırdılar
Ve benden duyacakları var.
Hala çalabilen çanları çalın...
Parçaları ekleyebilirsin birbirine
Toplam geçmez eline yine de
Herkesi çağırabilirsin yürüyüşe.
Bir davul yok ritm verecek.
Her yürek
Gelecektir sevgiye
Ama bir mülteci gibi.
Hala çalabilen çanları çalın.
I saw some people
starving
-Açlıktan ölen bazı insanlar gördüm
There was murder, there was rape
-Cinayetler ve tecavüzler
Their villages were burning
-Evleri yanıyordu
They were trying to escape
-Kaçmaya çalışıyorlardı
I couldn't meet their glances
-Onlara bakamadım bile
I was staring at my shoes
-Sadece önüme baktım
It was acid, it was tragic
-Bu çok acıydı, çok trajikti
It was almost like the blues
-Daha çok hüzün gibiydi...
I have to die a little
-Biraz ölmem lazım şimdi
Between each murderous thought
-Her bir öldürücü fikir arasında
And when I'm finished thinking
-Ve düşünmeyi bitirdiğimde
I have to die a lot
-Şimdi daha fazla ölmeliyim.
There's torture and there's killing
-Bu zulüm ve bu ölüm
And there's all my bad reviews
-Ve bu tüm kötü eleştirilerim.
The war, the children missing Lord
-Savaş, Tanrıyı özleyen çocuklar
It's almost like the blues
-Bu daha çok hüzün gibi.
So I let my heart get frozen
-Böylece kalbimin donmasına izin verdim
To keep away the rot
-Tüm bu saçmalıktan uzak durması için.
My father says I'm chosen
-Babam ben seçilmişim diyor
My mother says I'm not
-Annem ise değilim,
I listened to their story
-Hikayelerini dinledim onların
Of the Gypsies and the Jews
-Çingeneler ve yahudiler
It was good, it wasn't boring
-Hayır bu iyiydi, sıkıcı değildi
It was almost like the blues
-Daha çok hüzün gibiydi..
There is no God in Heaven
-Tanrı'nın cenneti değil orası
And there is no Hell below
-Veya cehennemin dibi
So says the great professor
-Ünlü profesör söylüyor
Of all there is to know
-Burda bilinmesi gereken her şeyi
But I've had the invitation
-Ama ben davetliydim
That a sinner can't refuse
-Kabul edilemeyen bir günahkar olarak
And it's almost like salvation
-Ve aslında bu daha çok kurtuluş gibi
It's almost like the blues
-Daha çok hüzün gibi,
Almost like a blues
-bi hüzün gibi..
-Açlıktan ölen bazı insanlar gördüm
There was murder, there was rape
-Cinayetler ve tecavüzler
Their villages were burning
-Evleri yanıyordu
They were trying to escape
-Kaçmaya çalışıyorlardı
I couldn't meet their glances
-Onlara bakamadım bile
I was staring at my shoes
-Sadece önüme baktım
It was acid, it was tragic
-Bu çok acıydı, çok trajikti
It was almost like the blues
-Daha çok hüzün gibiydi...
I have to die a little
-Biraz ölmem lazım şimdi
Between each murderous thought
-Her bir öldürücü fikir arasında
And when I'm finished thinking
-Ve düşünmeyi bitirdiğimde
I have to die a lot
-Şimdi daha fazla ölmeliyim.
There's torture and there's killing
-Bu zulüm ve bu ölüm
And there's all my bad reviews
-Ve bu tüm kötü eleştirilerim.
The war, the children missing Lord
-Savaş, Tanrıyı özleyen çocuklar
It's almost like the blues
-Bu daha çok hüzün gibi.
So I let my heart get frozen
-Böylece kalbimin donmasına izin verdim
To keep away the rot
-Tüm bu saçmalıktan uzak durması için.
My father says I'm chosen
-Babam ben seçilmişim diyor
My mother says I'm not
-Annem ise değilim,
I listened to their story
-Hikayelerini dinledim onların
Of the Gypsies and the Jews
-Çingeneler ve yahudiler
It was good, it wasn't boring
-Hayır bu iyiydi, sıkıcı değildi
It was almost like the blues
-Daha çok hüzün gibiydi..
There is no God in Heaven
-Tanrı'nın cenneti değil orası
And there is no Hell below
-Veya cehennemin dibi
So says the great professor
-Ünlü profesör söylüyor
Of all there is to know
-Burda bilinmesi gereken her şeyi
But I've had the invitation
-Ama ben davetliydim
That a sinner can't refuse
-Kabul edilemeyen bir günahkar olarak
And it's almost like salvation
-Ve aslında bu daha çok kurtuluş gibi
It's almost like the blues
-Daha çok hüzün gibi,
Almost like a blues
-bi hüzün gibi..
https://youtu.be/AXw6jSPiFUU
Here is your crown
İşte senin tacın
And your seal and
rings;
Ve mühürün ile
yüzüklerin
And here is your
love for all things.
Ve işte herşeye
olan sevgin
Here is your cart,
İşte senin yük
araban
And your cardboard
and piss;
Ve kartonun ile
sidiğin
And here is your
love for all of this.
Ve işte bunun
hepsine olan sevgin
May everyone live,
Herkes yaşayabilir
And may everyone
die.
Ve herkes ölebilir
Hello, my love,
Merhaba aşkım
And my love,
Goodbye.
Ve hoşçakal aşkım
Here is your wine
İşte senin şarabın
And your drunken
fall;
Ve sarhoş
yıkılışın
And here is your
love.
Ve işte senin
aşkın
Your love for it
all.
Bunun hepsine olan
aşkın
Here is your
sickness.
İşte senin hastalığın
Your bed and your
pan;
Senin yatağın ve
tavan
And here is your
love for the woman, the man.
Ve işte senin
kadın ve erkeğe olan sevgin
May everyone live,
Herkes yaşayabilir
And may everyone
die.
Ve herkes ölebilir
Hello, my love,
Merhaba aşkım
And, my love,
Goodbye.
Ve aşkım hoşçakal
And here is the
night,
Ve işte gece
The night has
begun;
Gece başladı
And here is your
death in the heart of your son.
Ve işte
senin,oğlunun kalbindeki ölümün
And here is the
dawn,
İşte senin şafağın
(Until death do us
part);
(Ölüm bize
görevini yapıncaya kadar)
And here is your
death,In your daughter's heart.
Ve işte
senin,kızının kalbindeki ölümün
May everyone live,
Herkes yaşayabilir
And may everyone
die.
Ve herkes ölebilir
Hello, my love,
Merhaba aşkın
And, my love,
Goodbye.
Ve aşkım,hoşça kal
And here you are
hurried,
Ve burada sen
acele ettin
And here you are
gone;
Ve burada sen
gittin&yok oldun
And here is the
love,
Ve işte aşk
That it's all
built upon.
Tüm bunlar aşkın
üzerine inşa edilmiştir
Here is your
cross,
İşte senin haçın
Your nails and
your hill;
Senin çivilerin ve
senin tepen
And here is your
love,that lists where it will
Ve işte senin
listedeki yerine yazacağın aşkın
May everyone live,
Herkes yaşayabilir
And may everyone
die.
Ve herkes ölebilir
Hello, my love,
Merhaba aşkım
And my love,
Goodbye.
Ve aşkım hoşça kal
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar