Canım Sevgilim Efendim Sen Varsın ya...
Yüzyetmişinci Mektûb
Mîrza Muhammed Emir Buhâriye: Peygamberler (aleyhimüsselam) rızâ makâmında oldukları hâlde, niçin: “Rabbin sana verecek ve sen râzı olacaksın” [Duha-5]
buyuruldu:
Bismillahirrahmanirrahîm. Allahu teâlâya hamd, seçtiği kullarına selâm
olsun. Husûsen Seyyid-i verâ, sâhib-i kabe kavseyn ev ednâ ve âline, iyi temiz
eshabına salâtü selâm olsun. Kıymetli mektûbunuz bizi şereflendirdi. Afiyette
olun ve şerîat ve sünnet caddesi üzere istikamette yürüyün. Suretten hakikate, zilden asla doğru kayın.
Yazıyorsunuz: “İhlâs ve muhabbet gün be gün artmaktadır.” Bunun için Allahu teâlâya hamd olsun. Ümidim odur ki, muhabbet ateşi yakında alevlenir ve şevk dalgaları yükselir ve mâsivâdan tamamen kurtulur ve özlediğiniz uzak maksadınıza kavuşursunuz.
Yazıyorsunuz ki: Enbiyâ (aleyhimussalavât vel-berekât) rızâ makâmında
idiler. Âyet-i kerîmede ise:
“Sen râzı oluncaya kadar rabbin sana verecek” buyuruluyor.
Bunun ma’nâsını iyi anlayamadım. Mahdûmâ; rızâ iki çeşittir. Biri atıyye
ihsân olmadan önceki rızâdır. Bugün bu rızâ hâsıldır, vardır. İhsân edilsin,
edilmesin, ni’met veya nikmet bu rızâda beraberdir. O taraftan ne gelirse ve
ezefî kaza ne takdir etmişse buna râzı olmaktır. Ama bir rızâ daha vardır ki,
bu atıyyenin, ihsânın varlığından sonradır. Peygamber Efendimiz (sallallahü
teâlâ aleyhi ve âlihi vesellem) kıyamet gününde, sayısız atıyye ve ni'metlerle
şereflendirilecek ki bunlar, şefâatinin kabulü, ümmetinin bağışlanması, Arşın
üzerine oturtulması ve benzeri atıyye ve bahşişlerdir.
Peygamber efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) buyuracak:
“Yeter, razı oldum.”
Muhammed Bâkır hazretlerinden menkuldur. Buyurdu ki: Sizin Irak
âlimleriniz, Kur’ânda en ümid verici ayet:
“Allahu teâlânın rahmetinden
ümidinizi kesmeyin”[Zümer-53] ayetidir. Biz Ehl-i Beyt ise:
“Rabbin sana o kadar verecek ki,
sen râzı olacaksın.”
Ümidin çok olduğuna inanıyoruz.
Çünkü Resûl-i ekrem (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem), ümmetinden bir tekinin
bile Cehennemde olmasına râzı olmaz. Ama yine de deriz ki, bütün insanlar göz
önüne getirilince en çok ümid veren âyet birincisi, ama yalnız bu ümmet söz
konusu olursa İkincisi olur. Bu iki rızânın birbirine uymaması farklı oluşları,
iki ma’lûmun hâil itibâriyle iki ayrı bilmek gibidir. Çünkü Allahu teâlâ ezelî
ilmi ile her şeyi ayrı ayrı biliyor. Buna rağmen, bu:
“Allahın dinine ve
peygamberlerine gaybe inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir” [Hadid-25] ve:
“Elbette Allah doğrulan ortaya
çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır” [Ankabût-3] buyuruyor.
Bunlar ve benzerleri, eşyanın vücûda gelmeden önce, ilm-i ezelî ile onları
bildiğini göstermektedir. İkinci ilim [bilmek] ise, eşya vucûde geldikten
sonradır. Tabi bu iki ilim farklı olacaktır. Bununla beraber deriz ki, sen razı
olacaksın rızânın ziyâdesidir. Rızânın aslı önce var idi, şimdi ziyâdesi hâsıl
olacak demektir. Eğer denirse ki, 0 server (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem)
devamlı rızâ ile mevsuftur o hâlde, imamın, ümmetinden bir kişi Cehenneme gitse
râzı olmaz, sözünün ma’nâsı nedir? Ve nzâ ve rızâsızlık bir yerde nasıl bir
arada olur?
Cevabında deriz ki, râzı olmaz demek, memnûn ve mesrur olmaz demektir.
Memnûniyet yoksa üzüntü olur; bu da kazaya rızâsızlık değildir ki bir arada
bulunmasınlar. Büyük musîbetlerde mümin neşeli ve açık kalbli olmaz. Belki
gamlı ve mahzun olur. Bununla beraber kazaya rızâsı vardır.
“Gözümden yaş akar, kalbim mahzundur, ben senin firakın ile [ayrılığınla]
mahzunum, yâ İbrâhim!”
Resûl-i ekremin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) sözüdür. Tâhâ sûresinde
rızâ aynı manadadır.
“Rabbinden hoşnud olasın” [130].
Vedduha sûresinde de, rızâ sevinmek, hoşlanmak ma’nâsında alınırsa, suâle
lüzûm kalmaz. Vesselâm evvelen ve âhirân.
Kaynak:Mektûbât-ı Ma’sumiyye, trc: Süleyman Kuku, 2017, İstanbul, cilt 3,
sh:478-479
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar