Kriz Günlerinde
“كَفَى بِالْمَوْتِ وَاعِظًا”
Kefâ Bil-Mevt Vaizan
“Nasihatçi olarak ölüm yeter”
(Hz. Ömer radiya'llâhü anh)
İnsandaki iman boyutu, inanç veya inançsızlıkla ilgili olup ve içeriği, geleneksel veya
geleneksel olmayan gibi yönlerin etkisi altındadır. Yani dindar insanın ilkeleri
ve beklentisi varsa, dindar olmayanda
ise bunun tersi isyanları ile beslendiği kaynaklar bulunmaktadır.
Bu meyanda insanlar
yaşadıkları hayat içerisinde bazı olumsuz olaylarla krizlerle karşılaşması
olağandır. Bu olumsuzluklar fiziki ve ruhi olarak insanların hayatını etkilediği
gibi iç dünyasına da yön verecektir. Fakat yaşadıkları olumsuz olaylardan direk
olarak etkilenen ve zarar görenlerde, travma şekline dönüşmesi, onların dünyaya
ve Tanrı’ya bakış açılarını da değiştirmektedir. Son dönem yaşadığımız virüs salgınını
baz alırsak, bitiminde birçok kişinin inanç konusunda değişime uğraması
kaçınılmazdır. Bu nedenle inançlı olsun veya olamasın ruhsal bunaltılar
yaşaması sonucunda beklenilenleri önceden düşünüp tedbir almalıyız.
Kim alacak ve
tedbirler neler olmalıdır?
Zamanımızdaki
olaylarda entrikaların aşırılığından dolayı, komplo teorisyenler gözüyle
baktığımızda ise, bu daha önceden düşünülmüş ise sonuçları üzerinde belki
varsayımlar onlar için hazırdır bile. Memleketimiz açısından düşünürsek, bu olaydan
sonra inançsızlık had safhaya çıkabilir. Çünkü insanların güvendikleri büyükler
sınıfının sözleri ve vaatlerinin boşa çıkışları ile, iç benliğine dönen ve
kendine kapanan insan sayısı artacaktır. Merakta kaldığım kıyamet senaryoları
arasında dünyayı kaplayacak bir virüs salgınının olmayışı hala
düşündürmektedir. Yecüc ve Mecüc sınıfına sokabilsekte bu yeterli olmuyor.
Hz. Amiş
kaddesellahu sırruh dediği gibi 'Olan olmuştur, olacak olan da olmuştur'.
Ve “Mevla görelim neyler, Neylerse güzel eyler”, sözleri haktır. Ancak yara
almış birine bunlar ile ne kadar sakinlik verebileceğiz ki?
Başka bir
çözüm olmalı.
Ve insanlara
kendilerini suçlayıcı “günahın sebebiyle oldu” demek ile o insanı hangi acını içine neden iteleriz ki?
...
Bu kritik durumda “stres verici olan” veya” stres verici olmayan” tarafın seçilmesi için ne yapmalıyız?
Bu kritik durumda “stres verici olan” veya” stres verici olmayan” tarafın seçilmesi için ne yapmalıyız?
Binaenaleyh en doğru söz, hayatın ölümle
biteceğini insanın bilmesidir. İnsanlara biz ölümü unutturduk. Ebedileşme
arzusunu gizli gizli pompaladık. Sürekli dünya kazancını ve onda ebedi bir
hayat varmış algısıyla daha ileriye nasıl gidilir üzerinde durduk ve sürekli dünyada
yükselme arzusunu kamçıladık.
İnançlı kesimde ise, cennette yer
parsellemeye varacak kadar hırslandırdık insanları.
Üzülecek bir nokta var ki, her kesimde yapılan
her fiilin sonucunda bir kazanç beklentisi duygusu hakim oldu. Efendimiz salla'llâhü
aleyhi ve sellemin yüceliğini örnek almayı veya dolaylı olarak her konuda
bahsetmeyi bıraktık.
İnsan olmayı unuttuk galiba.
Bilmeliyiz ki insan olmaktan
çıkışın bir yolu yok. Dünya milyarlarca yıl beklerken biz kısa ömrümüz için çok
planlar yaptık.
Hz. Mevlana buyurdu ki:
Kazâdan-kaderden
gafletteydin; fakat kazâ-kader silâhtarından yaralandın işte.
Sonunda
ne iş oldu böyle ansızın?
Evet,
böyledir, kazânın-kaderin işi, böyle.[1320]
Hiçbir
gül gördün mü ki dünyada hep gülsün, kazâ-kader tikeninden ağlamasın?
Kazâya-kadere
mahbus olmıaan, kazâ-kader tarafından yaralanmayan, boyuna parlayıp duran
hiçbir baht, hiçbir devlet yoktur dünyada.
Hiçbir
kimse hırsızlamaca bir günlük bir zevke ermemiştir ki sonunda kazâ-kader, onu
salkım gibi asakoymasın.
Kazânın-kaderin
oyunlarına karşı hiç kimsenin hilesi-düzeni fayda etmez.
Dostlar,
bu kazâya-kadere hizmet ederler gerçekten de kazâya-kadere canlarını feda
ederler.
Şekil
öldü amma kazânın-kaderin çok-çok yardımıyla can kaldı, ölmedi.
Ceviz
kırıldı, içi olan can, kazânın-kaderin anbarında helvalara daldı.
Ateşe
giden özsüzdü; içi çürüktü onun, kazâyı-kaderi inkâr yüzünden.
Sevgiliye
gidense kutluydu; can özünü seçmişti; kazânın-kaderin dostu kesilmişti.
[Mevlânâ
Celâleddin-Divân-I Kebîr-Hazırlıyan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI,
İstanbul Remzi
Kitabevî , Yükselen Matbaası İstanbul — 1957
-X. Gazel-Cilt 4 sh:147]
Ne yapmalı?
Kudretimiz belli miktarınca
yapmamız gerekeni yapalım. Kendimize, hayata
ve insanlara hain olmayalım. Fırsatçılık denen ahlaksızlıktan uzan duralım. Sonuçta
hainler sevilmez ve mahcup olacaklardır.
Allah Teâlâ, ihsan
ettiğinden fazlasını kuluna sormayacaktır.
Kriz günleri elbette geçecek
ve gaflet üzerimize yığılacaktır. Tedbir
olarak belanın evvelinde sabretmek ve içimizde hazır bulunan sevgimizi
kaybetmemeyi kendimize şiar edinelim. Sevgi kayboluyor maalesef.
İleri günlerde biz bize
kalacak ve vicdanımızın fısıldadığı sözlerin neler olacağına şimdiden karar vermeliyiz.
Zalim de olsa insanın iç konuşması vardır.
Necip Fazıl Beyin dediği
gibi, “Fazla ciddiye almayın bu hayatı, Nasıl olsa içinden canlı
çıkamayacaksınız.”
Ölüm haktır.
Bu kaçınılmaz bir
sonuçsa huzurla ölmeyi başaralım.
Mutlu olalım.
Rabbimiz çok adil ve çok
merhametlidir. Ayrıca hayatta bize ihsan buyurduğu en güzel nimet ise Hz.
Muhammed salla'llâhü aleyhi ve selleme bizi ümmet kılmasıdır. Bundan ötesini
düşünemiyorum. Bütün yaşayanlar onun ümmetidir. Hepimiz için bir açık kapı var.
Girmeyi isteyen olsun yeter ki…
İhramcızâde
İsmail Hakkı
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar